Tez-Koop-İş Sendikası
Transkript
Tez-Koop-İş Sendikası
8mart birlik mücadele dayanışma TEZ-KOOP-İŞ TÜRKİYE TİCARET, KOOPERATİF, EĞİTİM, BÜRO VE GÜZEL SANATLAR İŞÇİLERİ SENDİKASI SUNUŞ 1 8 MART TARİHÇE 2 ÇALIŞMA YAŞAMI, SSGS ve KADIN 6 KAPİTALİST KRİZ VE KADIN 7 ŞİDDET 8 SAVAŞ 9 SEÇME - SEÇİLME HAKKI ve TEMSİLİYET 10 TALEPLERİMİZ 11 SON SÖZ 12 Tez-Koop-İş Sendikası Eğitim Bürosu tarafından hazırlanmıştır. Tez-Koop-İş Dergisi özel ekidir. Tez-Koop-İş Dergisi Yerel Süreli Yayın Yayın Sahibi: Tez-Koop-İş Sendikası Adına, Osman Gürsu • Genel Başkan Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Haydar Özdemiroğlu • Genel Eğitim Sekreteri Yayın Hazırlığı: Volkan Yaraşır, Müberra Allahverdi Grafik Tasarım: Başak Grammeşin Arslan • Sendikamız Üyesi Yönetim Yeri: İller Sokak N:7, Tandoğan Ankara Tel: 0312.213 34 44, Faks: 0312.213 34 30 www.tezkoopis.org, [email protected] Baskı : Ziraat Gurup Matbaacılık Amb. San. Tic. A.Ş. İstanbul Yolu Trafo Karşısı Varlık Ankara Tel:0312.384 73 44-45 Basım Tarihi: Şubat 2015 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8 MART 2015 SUNUŞ Kadının maruz kaldığı cinsiyetçi ayrım din, dil, renk, sınıf tanımadan bütün toplumlarda görülüyor. Dünyanın diğer coğrafyalarında da kadınlar şiddete, adaletsizliğe, sömürüye uğruyor, acılar yaşıyor. Erkek egemen kapitalist sistem içinde sömürülüyor, metalaştırılıyor ve eziliyor. Tam bir buçuk asır önce 8 Mart 1857'de New York'lu kadın dokuma işçilerinin sömürüye, baskıya, zulme, haksızlığa, eşitsizliğe karşı başlattıkları başkaldırı ile yaktıkları ateş bugün kadınların avuçlarında yanmaya devam ediyor. Elele tutuşmanın zamanıdır. Dünyayı saracak o yangın için yürekleri birleştirmenin zamanıdır. “Ben varım” demek için, yaşamın ve mücadelenin yarısıyım demek için ses çıkarmanın zamanıdır. Bulunduğumuz coğrafyada, hemen yanı başımızda katledilen, bombalanan, tecavüze uğrayan, aşağılanan kadınların ve çocukların çığlıkları bu gün her zamankinden daha fazla yükseliyor. İçinde bulunduğumuz dünya ne yazık ki hâlâ baskı, zulüm ve şiddetle yoğrulmaya çalışılmaktadır. ABD'nin Ortadoğu'da egemen kılmaya çalıştığı savaş ortamında en çok kadınların çığlığı çınlamakta kulaklarımızda. Önceki gün Afganistan'da, dün Irak'ta, Filistin'de, bugün Suriye'de... Ortadoğu coğrafyasının bir parçası olan ülkemizde de ABD icazeti ile yapılan operasyonlar, halkların birbirine karşı kışkırtılması, ırkçılığın yükseltilmesi, kimliği, dili, inancı farklı olanlara tahammül edememe hâli bu topraklarda da en çok kadınları ağlatıyor, yoksunlaştırıyor, ötekileştiriyor... Ucuz ve güvencesiz işgücü olarak görülen kadın emeği değerini bulmuyor, kadınlar sürekli olarak şiddete maruz bırakılarak sindirilmek isteniyor. Kadınlar dünyanın, yaşamın ve mücadelenin yarısı. İşçi, işsiz, öğrenci, genç, yaşlı, emekli, tüm kadınlar aynı zamanda dünya halklarına ve kadın kimliğine dayatılan tüm oyunların oyuncusu, figüranı, seyircisi, ışıkçısı, kostümcüsü... Bu oyunu bozabilecek yegâne güç olan kadınların başka bir dünya yaratma mücadelelerini destekliyoruz. Tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun. • • • 1 • • • vardık, varız, var olacağız! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8 MART ULUSLARARASI KADINLAR GÜNÜ: KAYIP BİR BELLEĞİN PEŞİNDE SOF – Sempreviva Organização Feminista1 U • • • 2 • • • luslararası Kadınlar Gününün kökenlerine ilişkin ana tarihsel referans, Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da 1910 yılında toplanan İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı'dır. Clara Zetkin, bu Konferans'ta resmi bir uluslararası kadınlar günü ilan edilmesini önerdi. Ancak bu önergede 8 Mart bahsi geçmez. Clara, yalnızca Amerikalı sosyalist kadınlar örneğini takip etme fikrinden bahseder. Kesin olan bir şey varsa, o da anmaların, bu Konferans'tan sonra uluslararası özellik taşımaya başlaması ve bir uçtan bir uca Avrupa'ya yayılmasının sosyalist kadın örgütleri ve inisiyatiflerinin çabalarıyla olmasıdır. Bu ve başka tarihsel kaynaklar araştırmacı Renée Coté'un o kadar ilgisini çekmişti ki Uluslararası Kadınlar Gününün tarihindeki kayıp halkaları arayan heyecan verici araştırmasını 1984 yılında Kanada'da yayınladı. Renée, araştırması kapsamında, -19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılın başında yaşanan işçi mücadeleleri tarihinin kasırgası içinden- kadın işçilerin kitlesel katılımını sağlamaya ve kadınların eylemlerini, grevlerini, mücadelelerini bağımsız bir biçimde örgütleme kapasitelerini görünür kılmaya çalışan Amerikalı sosyalist feministlerin tarihini yeniden keşfetti. Kadınların oy hakkı, başka bir deyişle genel oy hakkı mücadelesini öne çıkarıyorlardı. Bu yeniden keşfe dayanarak, bu tarihsel kayıtların 1 neden gözden kaçtığı ya da zamanla neden kaybolduğu hakkında varsayımda bulunur. Coté'un araştırması açığa çıkardı ki 8 Mart'a ya da Amerikalı işçi kadınların grevine, herhangi bir kadın eylemine ya da Clara Zetkin ve Rosa Luxemburg, 1910 kadın gününe yönelik bir referans, bu dönem boyunca taranan kaynakların herhangi birinde, özellikle dönemin gazete ve sosyalist basınında kayıtlı değildir. 19. yüzyıl sonundan 1908 yılına kadar olan dönemde grevler ve işçilere yönelik baskılar söz konusuydu; fakat bu olayların hiçbiri, kadınlar gününe neden olduğu zannedilen New York'ta kadınların ölmesiyle alakalı değildi. Coté'un bu araştırması, 1857 ya da 1908 yılında görkemli bir grevin olmadığı, ancak Amerikalı kadın işçiler arasında güçlenmek için çok mücadele etmiş görkemli bir feminizmin olduğu sonucunu açığa çıkardı. 8 Mart araştırması, Amerikalı sosyalist kadınların bağımsız var olma mücadelesinin izinden gitti. Çeviri: Portekizce'den İngilizce'ye Maria João Dornelas, İngilizce'den Türkçe'ye Yıldız Temürtürkan. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8 MART 2015 Bulunan kaynakların açığa çıkardıkları: İlk “Kadınlar Günü'nün”, Lorine S. Brown'un başkanlığında 3 Mayıs 1908 tarihinde Chicago'da yapıldığını aylık gazete “Sosyalist Kadın” belgeledi. Kutlama, “kadın işçilerin davasına adanmış günde kadınların ekonomik ve politik eşitlik taleplerini alkışlayan” 1500 kadının katılımıyla Garrick Tiyatrosunda yapıldı. Bu gün, kadınların sömürülmesini ve ezilmesini kınayan, aynı zamanda ilkesel olarak kadınların oy hakkını savunan kadın işçilere adandı. Kadın erkek eşitliği, kadınların bağımsızlığı ve dolayısıyla Parti içinde ve dışında kadınların oy hakkı savunuldu. 1909 yılında Kadınlar Günü, Sosyalist Partinin resmi bir etkinliği olarak 28 Şubat'ta kutlandı ve Kadınların Ulusal Komitesi tarafından örgütlendi. Zamanın basını, New York'ta yapılan “kadınların oy hakkı mitinginden” söz ediyordu. Coté, Amerikalı sosyalistlerin Şubat ayının son Pazar gününü Kadınlar Günü olarak önerdiğini, ancak buna rağmen başlangıçta farklı tarihlerde kutlandığını buldu. Aralarında grevcilerin de yer aldığı artan sayıda kadın işçi Gün'e sadık kaldı ve kadınların katılımı artmaya devam etti. Gazeteler kadınların oy hakkını savunan belli başlı örgütlerin 3.000 kadınla toplantı yaptığı Carnegie Salonunda 27 Şubat 1910 tarihinde kutlanan New York'un Uluslararası Kadınlar Günü'nden bahseder. Bu toplantı, sosyalist kadınlar tarafından düzenlendi ancak sosyalist olmayan kadınlar da katıldı. 1909 Kasım'ından 1910 Şubat'ına kadar süren New York'un şömizye bluz terzilerinin uzun grevi ve grevcilerin yüzde 80'inin kadınlardan oluştuğu kayıtlarda vardır. Grev, Kadınlar Gününden 12 gün önce sona erdi. Bu grev, kadınların çalışma ve yaşam koşullarını kınayan ve kitle desteği kazanan bu terzilerin cesaretini gösteren büyük çaplı ilk kadın greviydi. Bu işçilerin çoğu Kadınlar Gününe katıldı ve oy hakkı mücadelesini büyüttüler (1920 yılında ABD'nin bütün eyaletlerini fethettiler). Alman sosyalisti Clara Zetkin, Kadın Günü ya da Kadınlar Günü'nün “Amerikalı kızkardeşlerinin izinden giden kadınların yılda bir kutladığı özel bir gün” olmasını önerdi. Ayrıca Zetkin 28 Ağustos 1910 tarihli Alman dergisi Diegleicheit'de yayınlanan bir gazete makalesinde ana temanın kadınların oy hakkı için mücadele olmasını da önerir. 1911 yılında Uluslararası Kadınlar Gününü, Alman kadınlar 19 Mart'ta ve İsveçli kadınlar 1 Mayısla birlikte kutladı. Kısacası Uluslararası Kadınlar Günü farklı günlerde kutlandı. 1913 yılında Rusya'da Çarlık rejimi altında oy hakkı için ilk Uluslararası Kadın İşçiler Günü yapıldı. Rus • • • 3 • • • yaşasın 8 mart! yaşasın kadın dayanışması. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . kadın işçiler Petrograd'da yapılan mitinge katıldı ve bastırıldılar. 1914 yılında Rusya'da Uluslararası Kadınlar Günü örgütleyicilerin hepsi tutuklandı, günün kutlanması imkânsız hale geldi. 1914 yılında Almanya'da Uluslararası Kadınlar Günü kadınların oy hakkına ithaf edildi. Ve anlayabildiğimiz kadarıyla ilk kez o sene, tarihin uygun olmasından dolayı 8 Mart'ta kutlandı. Avrupa Sosyalistleri, oy hakkı kutlamalarını kadınların politik özgürleşmesiyle ilişkilendirerek koordine ettiler, fakat tarihine her ülke kendisi karar verdi. Ancak savaş yılları sırasında bu kıtada Uluslararası Kadınlar Gününe pek fazla ilgi gösterilmedi. • • • 4 • • • Uluslararası Kadınlar Günü olarak 8 Mart'ın kökenlerine işaret eden başka bir ilginç referans da, Rus kadın işçilerin 1917 Rus Devrimine yol açan eylemlere aktif katılımı ile bu tarih arasındaki bağdır. Miladi takvime göre 8 Mart'ta ya da Rus takvimine göre 23 Şubat'ta Rus kadın işçilerin yaptığı politik bir eylem, Rus Devrimine zafer kazandıran devrimci eylemlerin başlamasına zemin hazırladı. Sosyalist devrimin feminist lideri Alexandra Kolontai, bu olay ve 8 Mart hakkında yazdı; ancak yazdıkları ilginç bir biçimde tarihten silindi. Kolontai şöyle yazıyordu: “8 Mart 1917'de İşçi Kadınların Günü, tarihte unutulmaz bir gündü. Şubat devrimi yeni başlamıştı.” Devrimin lideri Troçki de Rus Devrimi'nin Tarihi adlı eserinde olaydan bahseder. Kadınların, Uluslararası Kadınlar Gününde açlığa, savaşa ve çarlık rejimine karşı korkusuzca Petrograd sokaklarına çıkarak genel grevi başlattığı metinde açıkça ifade edilir. Troçki şöyle yazdı: “23 Şubat (8 Mart) Uluslararası Kadınlar Günüydü ve toplantılar ve eylemler öngörülüyordu. Ne var ki bu “Kadınlar Gününün” devrimin başlangıcı olacağını hayal etmemiştik. Devrimci eylemler öngörülüyordu ancak bir tarih konmamıştı. Fakat sabah, aksi emredilmesine rağmen, tekstil işçileri birkaç fabrikada iş bıraktı ve greve destek istemek için delegeler gönderdiler… bu kitlesel greve yol açtı... herkes sokaklara döküldü.” Dolayısıyla devrimin, parti liderlerinin muhalefetini yenen halk örgütlenmesinin bir sonucu olarak başladığını görebiliriz. İnisiyatif en fazla sömürülen ve ezilen kadın işçilerden geldi: tekstil işçisi kadınlar. Çoğunluğu kadınlardan oluşan grevcilerin sayısı 9000 civarındaydı. Bu açıklamalardan anlıyoruz ki Kadınlar Günü muzaffer ve kitlesel geçti fakat kurban vermedi. Renée Coté, 1921 Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansına ait “Bulgar bir yoldaş, Rus kadınların inisiyatifinin anısına 8 Mart'ı Uluslararası Kadınlar Günü için resmi bir tarih olarak öneriyor” yazan belgeler buldu. 1922 yılından sonra Uluslararası Kadınlar Günü resmi olarak 8 Mart'ta kutlanır. Hem sosyalist hareketin hem de dönemin tarihinin resmi kayıtlarında kaybolan bu tarih, yüzyılın başında sosyalist kökenden gelen feminist hareketin ve kadınların tarihinin ve siyasi geçmişinin parçasıdır. 70'lerde bazı Avrupalı feministler, 1857 yılında New York'ta çıkan yangındaki tekstil işçileriyle ilgili somut referans bulamadılar ve bunu efsanevi bir olay kabul ettiler. Fakat Uluslararası Kadınlar Gününü Amerikalı solcu kadınlarla ilişkilendiren çok sayıda gerçek olaydan dolayı, bu varsayım bertaraf edildi. Daha derine inme çabası içinde 8 Mart ve eksik halkalarla ilgili bazı varsayımlar ortaya atıldı. ABD'nin New York kentinde tekstil işçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını kınadığı ve de greve gittiği bir gerçektir. Kadın işçilerin örgütlenmesinin bu momenti, daha büyük bir tarihsel ve toplumsal dönüşüm sürecinin parçasıydı. Bu dönüşüm süreci, kadınların, mücadelelerini, elde ettikleri zaferleri ve örgütlenme ihtiyacını temsilen bir Uluslararası Kadınlar Günü ilanını teşvik eden toplumsal ve siyasal ortama katılarak, hakları için, eşitlik ve bağımsızlık için savaşmalarını olanaklı kıldı. Bu yüzden, bu dönemin tarihi olaylarının parçalarını birleştirip bir araya getirmek gereklidir. Bu amaçla, Gladys Gassen'in (FETAG2 kır işçileri için hazırlanan bir metinde) bir araya getirdiği rapordaki kaynakların incelenmesi gereklidir. Bu rapora göre; 1857 yılında değil, Mart 1911'de, kadınlar gününden 18 gün sonra, “New York'ta Triangle Şömizye Şirketine ait, 10 katlı bir binanın son üç katını işgal eden, kötü havalandırılan, zemini tamamen kumaş ve yanıcı atıklarla kaplı, acil çıkışı ve yangın merdivenleri olmayan bir tekstil fabrikasında güvencesiz koşullarda çalışan 500 kadını -genç kadınlar, Yahudi kadınlar ve İtalyan göçmenleri- saran bir yangın başladı... Şirket, işe ara verilmesini engellemek için kapıyı anahtarla kilitlemişti. İtfaiyeciler nihayet katlara ulaşmayı başardığında 147 kadın zaten ölmüştü, kadınlar ya kömürleşmiş ya da umutsuzca kendilerini attıkları kaldırımda parçalanmışlardı. Bu trajediden sonra, New York'ta bir Fabrika İnceleme Komitesi kuruldu. Bu 50 yıldır kurulması istenen bir komiteydi. İşçi sağlığını ve yaşamını koruyan yasaların tarihi böyle başladı. Sendika lideri Rosa Schiederman, kadınları örgütleyerek 12.000 kadının, acılarını ve kayıplarını ifade etmek 2 FETAG = Tarım İşçileri Federasyonu, Brezilya ve bütün işçi kadınlarla dayanışma göstermek için fabrika işçisi kadınların cenaze töreninde hazır bulunmalarını sağladı.” O halde, kayıp bellekler arayışını sürdürmek gereklidir, ancak yine de kesin olan şudur: 20. yüzyılın ilk on yılına dek süren büyük toplumsal dönüşümler çağındaki mücadele döngüsünün bütünü, Uluslararası Kadınlar Gününü, kadınların kendi hayatlarını ve toplumu değiştirme mücadelesinde aktif yer almalarının sembolü yaptı. Bu nedenle, bizden öncekilerin yaptığı gibi, her yıl inisiyatifimizi ve zaferlerimizi kutluyor, mücadelemizi değerlendiriyor ve kadın erkek eşitliği ve herkesin onurlu yaşayacağı bir dünya için verdiğimiz mücadelenin gündemini güncelliyoruz. Referans kaynakçalar: - Cote, Renée (1984) La Journée internationale dês femmes ou les vrais dates des mystérieuses origines du 8 de mars jusqu'ici embrouillés, truquées, oubliées : la clef dês énigmes .La vérité historique. Montreal: Les éditions du remue ménage. - Gassem, Gladis (2000) Ato de solidariedade a mulher trabalhadora Ou, Afrodite surgindo dos mares. 8 de Março de 2000. Organização das trabalhadoras rurais. FETAG/RS. • • • 5 • • • görünmeyen emek sesİnİ yükselt . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ÇALIŞMA YAŞAMI, SSGS ve KADIN A dına kapitalizm dedikleri düzen yaşamak için temel olan ne kadar ihtiyaç ve/veya insan hakkı varsa satılığa çıkartan, metalaştıran bir sistem. Stratejisini insanlar için vazgeçilmez olan eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, su, enerji, doğa gibi hizmetleri özelleştirip ticarileştirme üstüne kuran bir sistem. Dünyada uygulanan neo-liberalizmin Ortadoğu'da gericilikle harmanlanmış programları eşitsizliği, ayırımcılığı ve yoksulluğu derinleştirirken, özelleştirme politikalarıyla sosyal güvenlik, sağlık ve eğitim hizmetlerini tasfiye edip, kadınları daha da yoksullaştırdı. • • • 6 • • • Eğitim, sağlık, enerji, sosyal güvenlik vb. temel ihtiyaç hizmetlerinin özelleştirilmesi, okullarda hastanelerde adım başı para vermek zorunda kalmamız liberal politikaların icadı. Emekçilerin tüm itirazlarına rağmen yürürlüğe konulan Sosyal Güvenlik ve Sağlık Sigortası Yasası ile iş yasası da öyle. Bu iki yasa sağlığı paralı hale getirmek, işçilerin çalışma yaşamındaki haklarını gasp etmek ve emekliliği hayale dönüştürmekle kalmıyor, kimi kazanılmış hakları da yok sayıyor. Kadınların sağlık güvencesi babaya ya da kocaya bağlandı. Yani kadın işsizse ve okuyorsa 25, okumuyorsa 18 yaşından sonra sağlık güvencesi yok. Böylece babadan edindiği sosyal güvenceyi koruyabilmek için ya sigortasız çalışmayı kabul edecek ya da sosyal güvence için erken evliliklere razı olmak zorunda kalacak. Kısacası, SSGSS yasası ve iş yasası devletin ve sermayenin kadınlara ayrılacak kaynakları iyice kısma kararlılıklarının açık bir belgesidir. Bütün bunların dışında, SSGSS yasasıyla ev kadınları, güvencesiz ve kayıt dışı çalıştırılan kadınlar tümüyle kapsam dışında tutuluyor. Bu da, yaklaşık 17-18 milyon kadının bireysel olarak hiçbir sosyal güvenlik hakkının olmadığı anlamına gelir. Bu koşullarda kadınların baba veya koca himayesinde olmaksızın yaşamlarını sürdürmeleri neredeyse olanaksız hale getiriliyor. Kadınları erken evliliğe zorlayan, aile ve koca eline mahkûm eden yasalar, kadına köleliği dayatan gericiliğin ve kapitalizmin bir sonucudur. Bu yıkım yasaları yürürlüğe girmiş olsa da taleplerimizi işyerlerimizden doğru daha da yükseltmeliyiz. Kadın emeğinin sömürüsüne, yoksulluk ve yoksunluk uygulamalarına karşı mücadele etmeye devam etmeliyiz. Selam olsun tarih boyunca sömürüye direnen kadınlara, Selam olsun mücadelede düşen tüm kadınlara, Güzel günler göreceğiz, güneşi zaptedeceğiz. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8 MART 2015 KAPİTALİST KRİZ VE KADIN E gemenleri teğet geçen kapitalist kriz emekçileri yakıp/delip geçiyor. Patronların zarar ediyormuş doğru, karlarından zarar ediyorlar. Düşen karlarını işçilerin, emekçilerin yaşamları pahasına yükseltmek niyetindeler. Patronun cebinde oluşan açık, hükümetin bütçesindeki gedik, emekçilerin yoksulluğu, sefaleti, ölüme mahkûmluğuyla giderilmek isteniyor. Onların kriziyle beraber yoksulluk, işsizlik, açlık derinleşiyor. İşten çıkartmalar, düşük maliyetli çalıştırma biçimleri yaygınlaşıyor. İşçilerin ücretleri en yaşamsal ihtiyaçlarını bile karşılamaya yetmiyor. İşsizlik ve eriyen ücretlerle beraber yaygınlaşan yoksulluk işçileri, emekçileri derin bir yokluğa sürüklüyor. Emekçi aileleri yaşamlarını bile sürdüremez hale geliyor. Tüm mağdurların içinde en mağduru ise kadınlar oluyor. Patronun karı düşmesin diye ilk verilen kurbanlar kadınlar oluyor. Karlarından düşen her kuruşu kurtarmak için işçi çıkaranlar, “önce kadınlar” diye başlıyor kıyıma. Kapitalizmin kriz zamanlarında işsiz kalanlar ve iş bulamayanlar en çok kadınlar oluyor. Kadınlar işsiz kalma korkusuyla her türlü tacize ve sömürüye sessiz kalmak zorunda kalırken, patronlar zararlarını izinleri kaldırarak, çocuklarımız için açılması zorunlu kreşleri kapatarak gideriyor. Kadınlar krizle derinleşen yoksulluğun tüm yükünü sırtlanıyor. Yapılan hesaplar tutmadıkça, daha az parayla evlerini geçindirmek zorunda kalıyor. Kadınlar daha az masraf için önce kendi ihtiyaçlarını siler alışveriş listelerinden. Masraf olmasın diye dışarı çıkmaz. Fatura yüksek gelmesin diye evde yalnızken kombiyi kısıp oturur. Daha ucuz alışveriş için daha uzak pazarlara gider. Kocaların yüzü tutmaz veresiyeye, bakkala kasaba kadınlar yazdırır. Krizin getirdiği yıkımının bedelini bazen bedenleriyle öderler. İşsiz erkeklerin öfkesi yüzüne tokat olarak yansır. Evdeki işsiz baba, işsiz koca tüm öfkesi ile evdeki kadına saldırır. Yoksulluğun öfkesi suça dönüştükçe, karanlık sokaklarda ya da güvenli sandığımız evlerde sisteme duyulan öfkenin hedefi haline gelir bedenleri. Kapitalizmin tarihi emekçilerin en çok da kadınların ödediği bedellerle doludur. Ama binlerce yıldır olduğu gibi hep vardı, var oldu ve bedel ödememek için direndi. Kadınların birlik mücadele ve dayanışma Günü 8 Mart'ın öyküsü ilk yazılmaya başladığı günden bugüne hep bu kavganın hikayesini anlattı. 1857'de daha az çalışma saati, daha fazla ücret ve erkek işçilerle eşit şartlar için direnen tekstil işçisi kadınlarla bugün aynı yolda yürüyoruz. • • • 7 • • • Büyük tanrıça Kibele'nin topraklarında kadının eşitliği için binlerce yıllık mücadele birikimini, işçi kadınların yüzlerce yıllık çalışma hakkı kavgasını, yoksul kadınların insanca yaşam mücadelesinin kararlılığını sırtımızda hissederek her 8 Mart'ta bir araya geliyoruz. Ne istediğimiz belli. Bize anlatılan karmaşık hesaplar, ince siyasi planlar gibi karmaşık değil taleplerimiz: • İnsanca bir yaşam için ihtiyacımız olan tüm hizmetler parasız hale getirilsin. • İşten atılmalar yasaklansın. • Zorla ücretsiz izne ayırma engellensin. • Doğum ve emzirme izinleri gasp edilmesin. • Aile içinde, sokakta, işyerinde yaşanan taciz, tecavüz, aşağılanma devlet eliyle engellensin, adalet kadınlar için de işlesin. KAPİTALİZMİN PARASI BİTMİŞ BİZE NE!SERMAYENİN KAR ORANI DÜŞMÜŞ BİZE NE! KADINLAR; YOKSULLUĞA TESLİM OLMAYACAK, KRİZİN BEDELİNİ ÖDEMEYECEK. ekmeğe aç, şİddete tokuz! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ŞİDDET S on on yılda yüzde 1400 artış gösteren kadın cinayetleri adli vakalar değil, sınıfsal ve politik cinayetlerdir. Kadına yönelik şiddet; fiziksel, cinsel veya psikolojik zarar ya da acı ile sonuçlanan, ister ev içinde isterse kamusal alanda olsun, baskı ve özgürlüğün engellenmesi tehdidini de içeren, her tür şiddet hareketidir. • • • 8 • • • Her üç kadından birinin mutlaka bir kez şiddete uğradığı, şiddet gören kadınların ortalaması alındığında her kadının yılda en az 6 kez şiddete maruz kaldığı bir gezegende yaşıyoruz. Her iki kadından birisinin hayatında mutlaka bir kez şiddete uğradığı bir ülkede istisnasız hepimizin ekonomik veya psikolojik şiddetle karşı karşıya kaldığını doğrulayan verilerle beraber yaşıyoruz. Kadınların maruz kaldığı şiddet ayrımcılıktan besleniyor ve hakların, temel özgürlüklerin ihlal edildiği anlamına geliyor. Silahlı güçler tarafından savaş ganimeti olarak tecavüze uğradığı, ev içi şiddetle sindirildiği zamanlarda toplumsal mülkiyetin, cinsiyet ayrımcılığının yol açtığı eşitsiz güç ilişkilerinin mağduru haline geliyor. Fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet vakalarının yarısında şiddeti uygulayan genellikle kadının tanıdığı bir erkektir. Kadın cinayetlerinin %47'si baba, ağabey, koca ya da sevgilinin katil, kadınların ise kurban haline geldiği adli vakalardır. Yoksulluk ve işsizlik kadın bedenini şiddete ve istismara açık hale getirir. Yoksulluk yüzünden erken yaşta evlendirme, zorla evlendirme kadın için ölüm, aileleri için kurtuluş anlamına gelir. Taciz tecavüz işyerinde, okullarda, evlerin içinde ve tüm toplumsal yaşamda kadını güvensiz hissettirir. Taciz tecavüz şiddetin en ağır biçimi olarak kadın bedenini ve ruhunu yaralar. İnsanların mahvına yol açan ve silah endüstrisi kasasını doldururken ulusların bütçelerini yutan savaşların yıkıntıya çevirdiği bir dünyada kadına yönelik şiddet bir savaş aracı (taktiği) olarak kullanılır. Sistematik tecavüz, cinsel kölelik, rehin alma ve gebeliğe zorlama kadının cinsiyeti yüzünden maruz kaldığı temel saldırı biçimleridir. Yüzyıllık deneyimler ve mücadele pratikleri ile sabittir ki; devletlerin kadına yönelik şiddeti engelleyebilecek kanunlar çıkartması, kadının yasalarla korunması şarttır. Her iki kadından birsinin şiddet gördüğü bir ülkede sığınma evleri istemek çok acil bir talep ve kadına yönelik şiddeti engellemek, cinsiyetçi politikalara karşı mücadele etmek de hepimiz için vazgeçilemez bir görevdir. Bizler bu egemenlik oyununu bozuyor, kadına yönelik her türlü şiddete hayır diyoruz. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8 MART 2015 SAVAŞ D ünya kurulduğundan beri bitmeyen tüm paylaşım savaşlarının tek ortak düşmanı kadınlar oldu. Ya orta çağda cadı diye yakıldı, ya ilkel sömürgecilik çağlarında savaş ganimeti olarak esir alınıp, köle olarak satıldı ya da gericiliğin hüküm sürdüğü topraklarda kahpe diye taşlandı, idam sehpalarına kondu. Değişmeyen tek şey ise; dünya dönmeye başladığından beri tüm savaşlarda tecavüze uğrayışı oldu. Ya işgal edilen topraklarda çocuklarıyla beraber öldürüldü ya da doğurduğu çocuklar egemenlerin savaşlarında asker olmaya, öldürmeye ve ölmeye mahkum edildi. Kendilerine ait olmayan savaşlarda eşlerini, çocuklarını yitirmenin, sevdiklerini kaybetmenin acısını yaşadı, hala yaşıyor Afrika'da, Orta Doğu'da, Asya'da. Ve hala dünyanın her yerinde adına iç savaş, adına etnik savaş ve adına çatışma dedikleri bütün savaşlarda sevdiklerini yitiriyor, yeni acılar yaşıyor. Babanın kocanın namusu olarak görüldüğünden, bedenleri üzerinden işgal ediliyor yaşadıkları topraklar. Geleneksel düşünce biçiminde, düşmandan intikam alma aracı oluyor bedenleri. Savaş insanları yerinden, topraklarından, evlerinden koparıp, başka topraklara göçmeye, hayatı yeniden yeniden kurmaya mahkum ediyor. Kapitalizmin yeni pazarlarında ucuz işgücü olmaya mahkum ediyor. Dünyanın her yerinde savaşın ekonomik sonuçlarını, açlık, yoksulluk, yıkım ve sefaletle en çok kadınlar ödüyor. Kadınlar hep masum bebekler doğuruyor, hep masum çocuklar büyütüyor. Çocuklarının adını BARIŞ koyuyor. Dünyaya getirdiği her bir bebek için mutlu bir gelecek dileyip, barışa hizmet ediyor. ABD'nin petrolü bitiyor, Irak'da, Afganistan'da öldürülüyor. İsrail'e toprakları dar geliyor, Filistin'de öldürülüyor. Egemenler Balkan topraklarının nimetlerini paylaşmak için savaşırken, tecavüze uğruyor, işgalcinin çocuğunu doğurmaya zorlanıyor. Hem de doğurduğu masum bebeklerin adını SEVGİ koyarken. Kadın bedeninin doğurganlığı, yeni hayatlar dünyaya getirişi, barış yanlısı oluşunun en doğal kanıtıdır. Dünyanın yarısı kadınlar, savaşların tümüne karşı. • • • 9 • • • gecelerİ de, sokakları da İstİyoruz! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . SEÇME - SEÇİLME HAKKI ve TEMSİLİYET T ürkiye 1934'te kadınlara, birçok Avrupa ülkesinden daha önce seçme/seçilme hakkı tanıdı. Çağdaş yönetim biçimi olan demokrasinin temel gereklerinden biri yerine getirildi. Ancak, aradan geçen 81 yıla rağmen, ülkemizin gelişemeyen demokrasisi ve erkek egemen siyaset tarihinde kadınların konumu değişmedi. Erkek egemen toplumun sınırları içerisinde, evlerin dört duvarı arasına hapsedildi. Nüfus kağıdı dahi olmayan bir kadına seçme/seçilme hakkı yeter mi? • • • 10 • • • Dünyanın yarısını oluşturan kadınların ulusal ve yerel temsil kurumlarında yüzde beşlerle temsil ediliyor olması haksızlık ve eşitsizliktir. Kadınların maruz kaldığı ayrımcılık, şiddet, kötü muamele, düşük ücretle istihdam, eğitimsizlik, erken yaşta evlendirilme, ücretsiz işçilik, toplumsal alanlarda en az temsil ve benzeri çeşitli sorunlar, kadınların siyaset alanında olmayışının hem sebebi hem de sonucudur. Ailenin yarısı kadınlar; sözü yok, yetkisi yok, karar hakkı yok… Mahallenin yarısı kadınlar; belediye yönetimlerinde yok… Şehrin yarısı kadınlar; il meclislerinde yok… Mücadelenin yarısı kadınlar; emek örgütlerinin yönetimlerinde yok… Ülkenin yarısı kadınlar; mecliste %10 dahi yok… Ya politikanın, kadın sorunlarını ve kadın dilini içermeden, yaşamdan kopuk bir biçimde gitmesine göz yumacağız ya da politikaya kadın kimliğiyle girip içeriğini de dilini de değiştireceğiz. Kadınların siyasetten, toplumsal yaşamdan, gecelerden, sokaklardan, işyerlerinden kopmayacağını göstermek için özgürlüğü düş olmaktan çıkaralım. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8 MART 2015 taleplerimiz U Sendika ve emek örgütlerinin kadın örgütlenmeleri ile kadın sığınma evleri ve baroların kadın danışma merkezleri hak ihlallerini izlemeli, şiddete maruz kalanların mutlaka belgelenmesini ve hukuki yollara başvurmasını sağlamalıdır. Şiddete uğrayan kadınlara uğradıkları şiddeti rapor edebilmelerini sağlamak üzere Türkiye'nin tüm bölgelerinde “acil yardım hatları” kurulması, uygulamanın tüm kamuya açık yerlerde ve web sitelerinde tanıtılıp yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. U Şiddete uğrayan kadınlar koruma altına alınmalı, çocukları ile birlikte barınma, iş, beslenme, ulaşım gibi ihtiyaçları karşılanmalı, kadınlara psikolojik desteğin de içinde olduğu ücretsiz sağlık hizmeti sunulmalıdır. U Uygulanmakta olan neoliberal politikaların bir ürünü olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası (SSGSS) kadınları erkeklere daha da bağımlı kılmaktan çıkarılmalı, herkese parasız, nitelikli, koşulsuz sağlık ve sosyal güvence hakkı sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. U Aile içi şiddete karşı kadın mücadelesi desteklenmeli, kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek için kampanyalar, toplumsal eğitim programları düzenlenmelidir. U Medya kadın ve çocuklara yönelik şiddeti bir malzeme olarak kullanmaktan vazgeçmelidir. U Kriz dönemlerİ başta olmak üzere, kadınların işten çıkarılması yasaklanmalı, işten çıkarma tehdidi ile cinsel taciz ve angarya iş yükleme uygulamaları cezalandırılmalıdır. U Bütün kadınların, kendileri, çocukları, toplum ve insanlık için verilen temel hak ve özgürlük mücadelelerinde yer almaya ve bu mücadelelerin en önünde durmaya hakları vardır. Kadınların örgütlenmesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. U Sendikalar gibi emek örgütleri başta U Kadına yönelik şiddet ile olmak üzere, temsiliyet, söz, yetki ve karar hakkını kullanacakları mekanizmalar örgütlenmeli ve hayata geçirilmelidir. mücadelede sorumlu olan tüm kamu kurumları; bağımsız kadın ve emek örgütleriyle işbirliği yapmalıdır. U Kadına yönelik şiddet, ayrımcılık, U Ev içi emek, ücretsiz aile işçiliği, tarım sektörü gibi alanlarda kadın emeği ve hakları güvence altına alınmalıdır. U Kadına yönelik şiddete yol açan, ayrımcılığı özendiren ve meşrulaştıran uygulamalar ortadan kaldırılmalıdır. düşük ücretle ve güvencesiz istihdam gibi tüm kötü muamele uygulamaları sendikal mücadeleye dahil edilmeli, buna yönelik mücadele politikalar geliştirilmelidir. • • • 11 • • • söyleyecek sözümüz, eyleyecek yüzümüz var! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . SONSÖZ S öze, sese, mücadeleye nokta koymuyoruz son sözle.... “Günah”, “yasak”, “ayıp” diyenlerin üstüne akıl ve kalplerimizi özgürleştirerek yürüyoruz. Tüm taleplerimiz hayata geçene, tüm hayaller gerçekleşinceye kadar söz de, ses de, mücadele de devam edecek. Kadına yönelik her türlü şiddete hayır diyoruz, bozuyoruz bu egemenlik oyununu. Bizi “günahlar” ve “yasaklar” ile köleleştiren gericiliğe karşı, aydınlık bir geleceği inşa etmek için yürüyoruz. Yıkım yasalarına inat, talepleri işyerlerinde doğru daha da yükselteceğiz. Kadın emeğinin sömürüsüne, yoksulluk ve yoksunluk uygulamalarına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Evden çıkmak için, okula gitmek için, işe girmek için, ağız dolusu gülmek için yürüyoruz. Şimdi en öne geçme zamanı, sıranın en önünde yürüme, en yüksek sesle haykırma ve insanca bir yaşamın işçiliğini yapma zamanı! Yoksulluğa teslim olmayacak, kapitalist krizlerin bedelini ödemeyeceğiz. Şimdi kafamızı çevirmeden, korkmadan, bıkmadan ileriye bakma ve yan yana gelme zamanı! Duvarlar arasında esir olmamak için özgürlüğü düş olmaktan çıkaracağız. Eşit, adil, özgür, barışık bir dünya kuracağız. Şimdi safları sıklaştırmanın zamanı. • • • 12 • • • Savaş endüstrisinin kasası parayla dolsun diye, ölmeyeceğiz, öldürmeyeceğiz. Savaşa karşı inadına yaşayacağız, barış için illaki yaşatacağız. Son sözümüz ilk sözümüzdür: Şiddetsiz, tacizsiz, tecavüzsüz, bir dünya için “kadınlar insanlığın yarısıdır, umudun aynasıdır” diyerek yürüyoruz. “ARTIK YETER, HAKLARIMIZ İÇİN GELİYORUZ, ALACAĞIZ” diyen tüm kadınlarla, Yaşanacak bir dünya kurmak için, mahallelerden, okullardan, işyerlerinden çıkıyoruz ve “DEĞİŞTİRMEK” için yürüyoruz. Yolumuz açık olsun. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8 MART 2015 ULUSLARARASI REFERANSLAR U luslar arası kulvarda kabul gören ve ülkemizde de bir kısmı resmen kabul edilmemiş olmasına rağmen kamuoyu vicdanında kabul görerek birçok çalışmaya kaynak gösterilen, kadınlara karşı ayrımcılığın önlenmesine ve toplumsal eşitliği tesis etmeye yönelik belli başlı sözleşmeler ve şartlar aşağıdaki gibidir: • İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 10 Aralık 1948 • (GÖZDEN GEÇİRİLMİŞ) AVRUPA SOSYAL ŞARTI 3 Mayıs 1996 (Avrupa Konseyi Sözleşmesi) Kabul Tarihi: 27 Eylül 2006 5547 Sayılı Kanunla • EŞİT DEĞERDE İŞ İÇİN ERKEK VE KADIN İŞÇİLER ARASINDA ÜCRET EŞİTLİĞİ HAKKINDA SÖZLEŞME (İLO 100) İmza Tarihi: 11 Mayıs 2011 - İstanbul Kanun Tarih ve Sayısı: 24.11.2011 / 6251 Resmi Gazete Tarihi ve Sayısı: 08.03.2014 / 2012/2816 ILO Kabul Tarihi: 6 Haziran 1951 Kanun Tarih ve Sayısı: 13 Aralık 1966 / 810 Resmi Gazete Tarihi ve Sayısı: 22 Aralık 1966 / 12484 Bakanlar Kurulu Kararı Tarih ve Sayısı: 14 Nisan 1967 / 68036 Resmi Gazete Tarihi ve Sayısı: 13 Haziran 1967 / 12620 EK KARARNAME Bakanlar Kurulu Kararı Tarih ve Sayısı: 2 Eylül 1967 / 6-8729 Resmi Gazete Tarihi ve Sayısı: 22 Eylül 1967 / 12706 • KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ ULUSLARARASI SÖZLEŞMESİ (BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÖRGÜTÜ SÖZLEŞMESİ) • AİLE SORUMLULUKLARI BULUNAN KADIN VE ERKEK İŞÇİLERE FIRSAT EŞİTLİĞİ VE EŞİT MUAMELE SAĞLANMASINA İLİŞKİN SÖZLEŞME (ILO 156) Kanun Tarih ve Sayısı: 11 Haziran 1985 / 3232 Bakanlar Kurulu Kararı Tarih ve Sayısı: 24 Temmuz 1985 / 85/9722 Resmi Gazete Tarihi ve Sayısı: 14 Ekim 1985 / 18898 Yürürlüğe Giriş Tarihi: 11 Ağustos 1983 ILO Kabul Tarihi: 23 Haziran 1981 • KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE AİLE İÇİ ŞİDDETİN ÖNLENMESİ VE BUNLARLA MÜCADELEYE İLİŞKİN AVRUPA KONSEYİ SÖZLEŞMESİ (İSTANBUL SÖZLEŞMESİ) • HER NEVİ MADEN OCAKLARINDA YERALTI İŞLERİNDE KADINLARIN ÇALIŞTIRILMAMASI HAKKINDA SÖZLEŞME (ILO 45) ILO Kabul Tarihi: 4 Haziran 1935 Kanun Tarih ve Sayısı: 9 Haziran 1937 / 3229 Resmi Gazete Tarihi ve Sayısı: 23 Haziran 1937 / 3638 • AYRIMCILIK (İŞ VE MESLEK) SÖZLEŞMESİ (ILO 111) ILO Kabul Tarihi: 4 Haziran 1958 Kanun Tarih ve Sayısı: 13.12.1966 / 811 Resmi Gazete Tarihi ve Sayısı: 22.12.1966 / 12484 Bakanlar Kurulu Kararı Tarih ve Sayısı: 2.9.1967 / 6-8730 Resmi Gazete Tarihi ve Sayısı: 21.9.1967 / 12705 • 1952 TARİHLİ ANNELİĞİN KORUNMASI SÖZLEŞMESİ'NİN DEĞİŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME (ILO 183) Yürürlüğe Giriş Tarihi: 07 Şubat 2002 ILO Kabul Tarihi: 15 Haziran 2000 • MEDENİ VE SİYASİ HAKLAR SÖZLEŞMESİ Kanun Tarih ve Sayısı: 4 Haziran 2003 / 4868 • EKONOMİK, SOSYAL VE KÜLTÜREL HAKLAR SÖZLEŞMESİ Kanun Tarih ve Sayısı: 4 Haziran 2003 / 4867 • ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ Kanun Tarih ve Sayısı: 9 Aralık 1994 / 4058 • ENGELLİLERİN HAKLARINA İLİŞKİN SÖZLEŞME Kanun Tarih ve Sayısı: 18 Aralık 2008 / 5825 • • • 13 • • • 8mart 8mart 8mart birlik mücadele dayanışma birlik mücadele dayanışma birlik mücadele dayanışma