Dergi Sayı No - Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfı

Transkript

Dergi Sayı No - Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfı
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ YAŞAM KÜLTÜRÜ DERGİSİ YIL:01
SAYI:4 / EKİM 2009
YTÜ Açılış Töreninde
Geleceğe İlişkin
Umutlar Tazelendi
ISO BAŞKANI
*
TANIL KÜÇÜK İLE RÖPORTAJ:
YTÜ ile İşbirliğimizi Sürekli
Artırmayı Ümit Ediyorum
PROF. DR. İSMAİL YÜKSEK
Merhaba,
[
[
rektörden
Yeni bir akademik yılın başlangıcında ve dergimizin yeni sayısında değerli
Yıldızlıları sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Üniversitemizin tüm paydaşlarının gelecekle ilgili beklentileri olduğu kuşkusuzdur. 2009-2010 akademik yılının saygıdeğer personelimiz ve sevgili öğrencilerimizin beklentilerini karşılamasını temenni eder, herkese başarılar dilerim.
Üniversiteler köklü değişime uğrarken, değişime uyum sağlama stratejilerimizi gerçekleştirmek için iç ve dış dinamiklerimizi iyi yönetme zorunluluğumuz bulunmaktadır. Üniversitemizdeki tüm birimlerimizin paralel işlemci gibi hareket etmesi ve gerçekleştirilen her eylemde kendi sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir. Hedefimiz, işbirlikli bir çalışma sistemi
ile tüm birimlerimizin değişimin hızına uyum sağlama sürecinde arzulanan
çıktılara ulaşmasını sağlamaktır. Bu süreçte, bütün ön yargıları öngörülere
çevirme uğraşımız devam etmektedir.
100. yılımıza yaklaştığımız şu günlerde Üniversitemizin kapılarını dünyaya,
dünyanın kapılarını da Üniversitemiz için ardına kadar açmak için çalışmalarımız devam etmektedir. Bulunduğumuz bölge ve Ülkemizdeki ilgili kurumlar ile bütün işbirliği köprülerini kurmak ve ortak çalışmalar yapmak tanınırlığımızı artıracak ve girişimci üniversite kimliğimizi oluşturmamıza katkı
sağlayacaktır. Sosyal sorumluluk bilinci içerisinde çalışmalar yapma ve ülke
yararı için daha büyük projeleri gerçekleştirmek için kaynak oluşturma arayışlarımız kesintisiz devam edecektir.
Günümüz yükseköğretiminin en önemli özelliklerinden birisi hareketliliktir.
Bu yüzden uluslararası düzeyde öğrenci ve öğretim üyesi değişimine büyük
önem vermekteyiz. Akademisyenlerimiz için yüksek lisans, doktora ve doktora sonrası araştırma imkanlarını sağlamak için Amerika’da 6 üniversite
ile çeşitli temaslarda bulunup anlaşmalar imzaladık. Çok yakın bir zamanda
konu ile ilgili bilgilendirme toplantısı yapacağız. Çift diploma ve dönemlik
yurtdışı eğitim fırsatlarından yararlandırma gibi öğrencilerimizin gelişimine
katkıda bulunabilecek olanakları artıracak anlaşmaları yaparak, eğitim hareketliliğini hızlandırmaya gayret ediyoruz. Ayrıca, bu hareketliliğe katkı sağlamak amacıyla, yabancı dil programlarımızı oluşturarak hem yabancı öğrenci çekmeyi, hem de daha fazla sayıda öğrencimizin yurt dışına gitmesini hedefliyoruz. Bu amaca yönelik olarak başlatılmış olan çabaları bir merkezden yönetebilmek için Uluslararası Ofis kurma çabalarımız tamamlanmak üzeredir.
Dergimizin bu yeni sayısında emeği geçen tüm çalışanlara teşekkür eder,
değerli akademik ve idari personelimizi saygıyla selamlar ve sevgili öğrencilerimizi gözlerinden öperim.
EKİM 2009
içindekiler
12
1
REKTÖR’DEN Prof. Dr. İsmail Yüksek
4
SPOT
9
EDİTÖR’DEN Öğr. Gör. Hakan Karataş
10
SPOT
12
AÇILIŞ YTÜ 2009-2010 Akademik Yılı Açılış
Töreninde Geleceğe İlişkin Umutlar Tazelendi
18
RÖPORTAJ Yıldızımızın Teknik Üniversite
Olma Yolculuğunu Bir Yıldızlıdan Dinledik
22
Bütün Çalışmalarımız, Sizin Gönlünüzün
Çektiği ile Bizim Gücümüzün Yettiğini Bir
Yerde Buluşturma Çabasıdır
26 Marmara Depreminin 10. Yılında “Afet,
Çocuk ve Okullar” Konulu Bir Etkinlik
Düzenlendi
30
e-Eğitimde Dev Güçbirliği
34
Bir Emin Onat Tasarımı: “YTÜ Makine ve
Elektrik Mühendisliği Laboratuvarı Binası”
38
YTÜ ve Alman Otto-Von-Guericke Magdeburg
Üniversitesi Arasında Protokol İmzalandı
40
Üniversiteler Arası İşbirliğine Güzel Bir
Örnek: Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları
44
RÖPORTAJ İSO Başkanı Tanıl Küçük:
YTÜ ile İşbirliğimizi Sürekli Artırmayı Ümit
Ediyorum
50
YTÜ AB Ofisi LLP-Erasmus Yoğun Dil Kursu (EYDK)
58
Yıldızlılık Sevgi Bileşkesi
60
ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ Şehr-i Yar
62
ĞRENCİ KÜRSÜSÜ Bir Başarı Hikayesi
Ö
“Girişimcilik Ruhunu Üniversite Sıralarına Taşımak”
66
ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ Mücadele Ruhu
34
68
GDO Hakkında Herşey
76
Daha Güvenli Avrupa Okulları Ortaklığı
Geliştirme
80
Yeni Spor Salonumuz Üniversitemizin
Hizmetinde
82
Hidrojen Uygarlığının Destanı
88
Öğrencilerin Matematikteki Başarısında
Etkili Olan Faktörler
90
Kalite ve Verimlilik Kulübü’nün Yükselen
Yıldızı: “Seminer Eğitim Projesi”
94
SANAT GÜNDEMİ
95
KİTAP
96
DVD
50
yildizlar
Ekim 2009 Yıl 1 Sayı 4
[email protected]
Yıldız Teknik Üniversitesi Adına
İmtiyaz Sahibi
Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek
Genel Yayın Koordinatörü
Prof. Dr. Tamer Yılmaz
Yayın Yönetmeni
Halkla İlişkiler Koordinatörü
Yrd. Doç. Dr. Zehra Yumurtacı
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Öğr. Gör. Hakan Karataş
YAPIM / YAYIN YÖNETİMİ
38
Editör
Özlem Şahin Ekinci
44
Yazı İşleri
Mine Ulutaş
Sare Kuş
Görsel Yönetmen
Bülent Erguvan
Fotoğraf
Mine Atacan
Reklam
Tuğçe Uzun
Ajansfa İletişim Bilgileri:
Gülbahar Mh. Esentepe Cd.
No.6/6 (Bozkır İşhanı)
Mecidiyeköy/İSTANBUL
Tel: 0 212 272 61 06
Faks: 0 212 272 61 07
www.ajansfa.com
[email protected]
60
Baskı:
C&B Basımevi
2. Mat. Sit. No:ZA16
Topkapı/İSTANBUL
Tel: 0 212 612 65 22
Ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz.
Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir.
Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir.
Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.
EKİM / 09
Yıldızlar 3
SPOT
HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR
Bisiklet Parklarla Sağlıklı Yaşama Pedal Çevirin
BİSİKLET PARKLAR:
‘Küresel ısınma’ dünyanın ekolojik den-
gesini olumsuz etkilerken, çevre bilincine sahip birey ve
topluluklar artık attıkları her adıma dikkat etmeyi görev
sayıyor. Kuruluşundan bu yana, ciddi çevre sorunlarına yol
açan ‘trafik’ konusunda özenli çalışmalar yürüten İSPARK,
sosyal sorumluluk kapsamında gelecek nesillerin sağlıklı bir çevrede hayata merhaba demesine katkı sağlamayı hedefliyor.
İstanbul’da bisiklet severlerin bisikletlerini güvenle park
edebilecekleri parkların sayısı giderek artıyor. İSPARK, tüm
dünyada düzenlenen ‘CAR FREE DAY - Otomobilsiz Gün’
etkinlikleri kapsamında; çevre bilincini geliştirmek, kent içi
ulaşımda ekolojik, ekonomik, psikolojik ve doğal yaşama
en uygun olan bisiklet kullanımını teşvik etmek amacıyla
5 otoparkta bisiklet park alanları açtı. Çalışmalarını devam
ettiren İSPARK, kent genelinde 21 bisiklet parkını da İstanbulluların hizmetine sundu.
Kentte halen 21 noktadaki 32 ünitede bisiklet parklar mev-
4 Yıldızlar
EKİM / 09
cut. İSPARK özellikle kısa mesafelerde
otomobile binmek yerine, sağlıklı bir yaşam için İstanbulluları pedal çevirmeye
teşvik ediyor.
İSPARK Genel Müdürü Kadir Gurbetci ‘’Sürdürülebilir sosyal sorumluluk çalışmaları yaparak, daha yaşanılabilir bir
kent için bisiklet parkları vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. Hep birlikte, gelecek nesillerin sağlıklı bir çevrede yaşamasına katkı sağlamak durumundayız ‘’ dedi.
Kurumsal sosyal sorumluluk çerçevesinde insanları bisiklet kullanmaya özendirip, çevre kirliliği ve trafik keşmekeşinin
önüne geçerek daha yaşanılır daha temiz bir çevre için İSPARK ‘ın hayata geçirdiği kent genelindeki Bisiklet Parklar... II
BOSTANCI İDO
KARTAL İDO
KADIKÖY AÇIK
BOSTANCI AÇIK
ÜSKÜDAR KAT OTOPARKI
ÜSKÜDAR İSKELE
KADIKÖY NİKAH DAİRESİ
KADIKÖY YENİ SALI PAZARI
KARTAL DRAGOS İBB TESİSİ ÖNÜ
MERTER P+R
YENİKAPI İDO
EMİNÖNÜ İDO
BEŞİKTAŞ İDO
ORTAKÖY İDO
G.SARAY ÜNİV. ÖNÜ
KABATAŞ İDO
İNÖNÜ STADI ÖNÜ
KARAKÖY İDO
İNCİRLİ METROBÜS
FLORYA GÜNEŞLİ 1
K. ÇEKMECE BELEDİYE YANI
EKİM / 09
Yıldızlar 5
SPOT
HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR
Yıldız Teknik Üniversitesi ve University of East London İşbirliği
East London Üniversitesi Bilgisayar, Bilgi Teknolojisi ve Mühendislik Fakültesi
Dekan Yardımcısı Hamid Jakanhi resmi temasları başlatmak amacıyla Eğitim-Öğretim Rektör
Yardımcımız Prof. Dr. Mesut Güner’in davetlisi
olarak Üniversitemizi ziyaret etti. Rektörümüz
Prof. Dr. İsmail Yüksek ile görüşmede bulunan
Jakanhi Üniversitemiz, fakültelerimiz ve enstitülerimizin genel yapısı ve işleyişi ile ilgili bilgi
aldı. Görüşmenin devamında; Elektrik Mühendisliği, Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliği, Mimarlık ve İnşaat
Mühendisliği Bölümlerini ziyaret ederek, ilgili bölümlerin hocalarıyla bilgi alışverişinde bulundu. Üniversitemizin Mühendislik bölümleriyle ortak programlar düzenlemeyi amaçladığını belirten Jakanhi, Kasım ayı içerisinde Üniversitemizin yetkilileriyle İngiltere’de kendi üniversitelerinde bir araya geleceklerini ve işbirliğinin detayları hakkında mutabakata vararak
anlaşma imzalamayı hedeflediklerini belirtti. Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mesut Güner ise en önemli misyonlarından birinin Üniversitemizi yurtdışına açmak olduğunu ifade ederek, öğrencilerimiz ve akademisyenlerimize araştırma ve eğitim konularında farklı yurtdışı seçenekleri sunmak amacıyla yeni Uluslararası Ofisi kurduklarını ve yurtdışı temaslarının çeşitlenerek ve derinleşerek artacağını vurguladı. II
YTÜ 100. Y›l Kutlama Çal›şmalar›na Başlad›
1911 yılında kurulan asırlık çınarımız Üniversitemiz, tatlı bir telaş içerisinde yeni bir yüzyılı karşılama planlarını yapıyor. Üniversitemizin
100. yılının hak ettiği bir şekilde kutlanabilmesi için 100. Yıl kutlama komitesi oluşturuldu. Fakültelerimiz, Yüksekokullarımız, Enstitülerimiz ve idari personelimizden oluşan komisyon, Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Yüksek başkanlığında ilk toplantısını gerçekleştirdi.
Kutlama programının içeriği ile ilgili
karşılıklı görüş alışverişinin yapıldığı ilk
toplantıda, ilginç fikirler ortaya atıldı.
Bilimsel, kültürel ve sosyal sorumluluk
projelerinin gündeme geldiği toplantıda ana fikir olarak, Üniversitemizin 100.
yılı kutlamaları çerçevesinde yapılacak etkinliklerin planlanmasına ve bir sonraki toplantıda proje önerilerinin tartışılmasına karar verildi. Bundan sonra daha sık toplanacak olan komisyon, 100. yılımızda ulusal ve uluslararası olmak üzere en az 100 proje gerçekleştirme kararı aldı. II
6 Yıldızlar
EKİM / 09
EKİM / 09
Yıldızlar 7
SPOT
HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR
Şarj Artık Sorun Olmayacak
Prize ihtiyaç duymadan, bir bantın üstünde hem mp3, hem dijital fotoğraf makinesi hem
de cep telefonu şarj edebilmeniz artık mümkün. Üstelik elektrik kabloları gereksiz şekilde ayağınıza dolanmayacak. Ancak bunun için ödenecek maliyetler
hâlâ yüksek sayılır. Powermat kablosuz şarj cihazı,
üzerine bıraktığınız cihazları kendi alıcısı üzerinden
şarj ediyor. Yani tabak gibi Mat’ın üstüne alıcı takılmış telefonu veya mp3 çaları bıraktığınızda rahatlıkla şarj oluyor. Sadece Mat’ı şarja takmak yeterli
oluyor. Böylece her cihaz için ekstra şarj cihazı taşımaya gerek kalmıyor. Bu çok kullanışlı cihazın fiyatı
35 dolarla 99 dolar arasında değişiyor. II
En Güvenli Flash Disk
USB sürücünün içindeki
önemli kişisel
veya finansal verilerin kaybolması ya da çalınması kullanıcıların kabusu haline gelmişti. Verbatim’in yeni Executive Güvenli USB sürücü, premium 256-bit AES donanım
şifreleme ve güvenli kontrol donanımı sayesinde yasal
olmayan kullanıma karşı koruma sağlıyor. Entegre edilen şifre koruması ile birlikte kolaylıkla devreye giren emniyetli bellek USB sürücü, üstün veri güvenliği sunuyor.
20 kez başarısız şifre girişiminden sonra cihaz, sürücüdeki kayıtlı tüm verileri otomatik olarak siliyor ve şifreyi
bilmeyen yabancı kişilerin verilere erişim yolunu engelleme garantisi sağlıyor. USB arabirimi de fiziksel sürgülü mekanizma ile ayrı bir kapak ihtiyacını engellemiş oluyor. Sürücünün çalıştığının ve bilgi transferi yaptığının anlaşılmasına yarayan dahili bir LED ışık mevcut. Okuma hızı 11 MB/sn’den yüksek, yazma hızı ise 8 MB/sn.
4 – 8 ve 16 GB kapasitelerindeki Executive Güvenli Sürücü, perakende satış mağazalarında satışa sunuluyor. II
Yeni Yol Arkadaşınıza Merhaba Deyin!
Alman otomotiv devi Audi, son model otomobillerde artık standart hale gelen yol bilgisayarını daha da geliştirerek “Aida” isimli yol robotunu üretti. Torpidoya monte edilen bu sevimli robotun en büyük özelliği öğrenebiliyor olması. Günümüz otomobillerinde bulunan yol
bilgisayarı ve GPS navigasyon sisteminden daha gelişmiş özelliklere sahip
olan Aida, sürücünün günlük rutin hareketlerini hafızasına kaydedip, bir
kaç gün sonra herhangi bir GPS navigasyonuna ihtiyaç duymadan sürücüyü iş yerine veya evine götürebiliyor. Sürücü mutluyken mutlu olan, üzgünken başını eğerek üzgün görünebilen sevimli yol arkadaşı Aida, sürücülerin en iyi dostu olacağa benziyor. II
8 Yıldızlar
EKİM / 09
ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ
Sevgili Yıldızlılar,
[
[
editörden
Yıldızlar Yaşam Kültürü dergisi olarak 2009-2010 akademik yılının Üniversitemiz için hayırlı olmasını temenni eder, tüm akademik-idari personelimiz ve
öğrencilerimize başarılar dileriz. Güzel haberlerle dolu dergimizin Ekim sayısını sizlerin ilgisine sunarken hem gözleri, hem gönülleri, hem de beklentileri tatmin edebilmek ve çok genç olan dergimizi farklı kılabilmek için büyük
çaba sarf etmekteyiz.
Dergimizi bu sayısında, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu’nun teşrifleriyle onurlandırdığı Açılış törenimiz; İstanbul Sanayi Odası Başkanı Sayın Tanıl Küçük
ile yaptığımız röportaj; uluslararası üniversitelerle kurduğumuz yakın ilişkiler; Üniversitemizde düzenlenen seminer, sempozyum ve konferans haberleri; öğrenci kulüplerinin etkinlikleri ve öğrenci yazıları; İnsan Kaynaklarını Geliştirme Merkezi tarafından yürütülen “Hedef 2023” sosyal sorumluluk projesi; teknik üniversite olma yolculuğumuzun en yakın şahitlerinden meclisli bir
Yıldız mezunu olan Sayın Turgut Tekin ile yaptığımız röportajı bulabilirsiniz.
Günümüzde diğer bütün kurumsal yapılarda olduğu gibi eğitim kurumlarının da, gerçekleştirdikleri uygulamalarda toplam kaliteyi yakalamaları gerekmektedir. İster bilimsel, ister eğitim ya da kültürel olsun yapılan kaliteli çalışmalar kamuoyunun ilgisini çekmekte ve ilgili eğitim kurumlarını cazibe merkezleri haline getirmektedir. Sadece bir yönden ilerleme sağlayan üniversitelerin gelişimi, tatmin edici ve sürdürülebilir olamaz. Bilim, eğitim ve kültür
kavramları birbirleriyle etkileşim içerisinde gelişimi ve ilerlemeyi tetiklemelidir. Kültür organı içerisinde yer alan bizim gibi dergilerin de, bu etkileşimi harekete geçirmek ve hizmet ettiği kurumdaki gelişmelerden toplumu haberdar etmek öncelikleri arasında olmalıdır.
Bu nedenle, takip etmemizi istediğiniz tüm çalışmalarınız ve etkinlikleriniz
için önceden dergimizi bilgilendirmeniz daha sistemli çalışmamızı sağlayacaktır. Özellikle öğrencilerimizle ilgili başarı haberlerini duyurmak ve düzenledikleri sosyal etkinliklerde onların yanında olmak bizi mutlu etmektedir.
Biriminizle ilgili dergimizde yayınlanmasını istediğiniz etkinlikler, haberler,
projeler ve duyurmak istediğiniz çalışmalarınız için [email protected] adresinden bize ulaşmanızı bekliyoruz. 2010 Ocak ayında birinci yılını tamamlayacak olan dergimizin yeni sayısında sizlerle buluşmak dileğiyle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
SPOT
HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR
Vücut Direncinizi Maden Suyu ile Koruyun
Halk arasında soda ve maden suyu eş anlamlı kullanılmasına rağmen
ikisi birbirinden farklıdır. İçilebilir herhangi bir suya karbondioksit eklendiğinde
soda yapılmış olur. Maden suyu ise yerin en derin katmanlarından çıkar ve çıkarken geçtiği katmanlardan mineralleri de beraberinde getirir. Yani maden suyu
mineralce zengin iken soda mineral içermez. Maden suyu içinde bulundurduğu mineraller nedeniyle vücut sağlığımız için son derece doğal, faydalı bir içecek. Kış mevsimini yaşadığımız şu günlerde maden suyu tüketmek, içinde bulunan mineraller yardımıyla, vücudun direncinin artmasına ve bulaşıcı hastalıklarla mücadelesine yardımcı oluyor. Ayrıca cildin gerekli olan su ve mineral ihtiyacını da karşılayarak cilde gergin, pürüzsüz ve canlı bir görünüm sağlanmasına yardımcı oluyor. II
Japonlar’dan Mavi Gül!
Japon bir firma,
genleriyle oynayarak ürettiği
mavi gülleri gelecek ay piyasaya sürüyor. Suntory adlı firma 20 yıldır mavi gül üretmek üzerine çalışıyordu. Daha
çok mora çalan bir rengi olan güllere hercai menekşelerde
olan mavi pigment yerleştirilmiş. Lüks mallar kategorisine
giren Applause (Alkış) adlı gülün özel günler için satılması
bekleniyor. Güllerin tanesi 15 ila 20 sterlin arasında bir fiyata satılacak. Bu fiyat, Japonya’da satılan güllerin fiyatının 10 katına denk geliyor. II
U2 2010 Yılında İstanbul’da
Dünyanın en büyük rock grubu U2, hayranlarının yıl-
lar süren bekleyişinden sonra 360° Tour kapsamında nihayet Türkiye’de.
Live Nation tarafından Pozitif ve İKSV iş birliği ile İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında 6 Eylül 2010 tarihinde İstanbul
Atatürk Olimpiyat Stadı’nda gerçekleştirilecek konserin biletleri satışta sunuldu. U2 360° Turnesinin Avrupa ayağı, 10 Ağustos 2010 tarihinde Almanya’nın Frankfurt şehrinde başlıyor. Turne, Hannover şehrindeki
konserin ardından Danimarka, Finlandiya, Rusya ve Avusturya’daki, konserlerle devam edecek. U2, 3 Eylül 2010’da vereceği Atina konserinden
sonra İstanbul’a gelecek. U2 360° Tour, İstanbul konserinin ardından Almanya, Fransa, İspanya ve Portekiz’deki konserlerle devam edecek. II
10 Yıldızlar
EKİM / 09
AÇILIŞ
YTÜ 2009-2010 AKADEMİK
YILI AÇILIŞ TÖRENİNDE
GELECEĞE İLİŞKİN
UMUTLAR TAZELENDİ
Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL:
“2009-2010 akademik yılında Yıldız Teknik
Üniversitesi’nin değerli öğretim üyeleri ve görevlileri
ile sevgili öğrencilerine başarılar diliyor, selam ve
sevgilerimi iletiyorum.”
haber, MİNE ULUTAŞ
Ü
Üniversitemizin 2009 – 2010 Akademik Yılı Açılış
Töreni, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın teşrifleriyle gerçekleştirildi.
07 Ekim 2009 tarihinde Beşiktaş Yerleşkesi Oditoryum Salonu’nda düzenlenen görkemli törende, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep
Tayyip ERDOĞAN, Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet ÇUBUKÇU, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Dr. Kadir TOPBAŞ, akademik ve idari
personelimiz, öğrencilerimiz ve değerli konuklarımız bu mutlu ve coşku dolu günü Yıldızlılarla paylaştılar.
Açılış töreninde söz alan Başbakan Erdoğan, Ülkemizin en köklü üniversitelerinden birinde bulunmaktan, değerli hocalar ve sevgili öğrencilerle bir
arada olmaktan ve onlara hitap etmekten duyduğu memnuniyeti ifade ederek konuşmasına başladı.
Başbakan Erdoğan “Yıldız Teknik Üniversitesi doğuşu itibariyle 1911 yılına varan bir geçmişe sahip ve bu durum köklü ve asırlık bir üniversite olmanın bir ifadesidir. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin
12 Yıldızlar
EKİM / 09
1911 yılında o zamanki adıyla Kondüktör Mektebi
Alisi olarak kurulmasından günümüze kadar 98
yıl geçmiş. Bu süreçte Ülkemizin birçok üniversitelerinden birçok genç yetişti. Bu gençlerin bir bölümü mezun oldukları üniversitelere akademisyen olarak döndü ve oraya katkı sağlarken diğer
taraftan Ülkemizin geleceğine katkı sağladılar.
Ülkemizin kalkınması ve ilerlemesinde Yıldız Teknik Üniversitesi de sadece mühendis yetiştirmekle kalmadı; siyasette, ekonomide, ticarette, sanatta ve sosyal alanda çok sayıda başarılı ismi Ülkemize kazandırdı. Nitekim benim de mesai arkadaşlarım içerisinde Yıldız’dan mezun olmuş akademisyenler olduğu gibi birçok öğrenci de var. Bu
üniversiteye emeği geçen herkese Ülkem ve milletim adına teşekkür ediyor ve aramızdan ayrılmış
tüm emektarları da rahmetle anıyorum” dedi.
Başbakan Erdoğan, görevde oldukları yedi yıllık
süreçte en büyük hedefleri ve ideallerinin eğitimin kalitesini ve yaygınlığını artırmak, üniversitelerin dünya ile rekabet edebilecekleri zemini inşa
etmek ve üniversiteleri özgün ve özgür düşüncenin merkezi haline getirmek olduğunu vurguladı.
>> Başbakan Recep Tayyip Erdoğan:
“Bu üniversiteye emeği geçen herkese Ülkem ve
milletim adına teşekkür ediyor ve aramızdan ayrılmış
tüm emektarları da rahmetle anıyorum.”
EKİM / 09
Yıldızlar 13
Milli Eğitim Bakanı
Nimet ÇUBUKÇU: “Yıldız
Teknik Üniversitesi,
Türkiye’nin ekonomik
ve sosyal kalkınmasına
geçmişte olduğu
gibi günümüzde de
bilimsel araştırmalar ve
teknolojik gelişmelerin
yanı sıra nitelikli insan
gücü yetiştirerek çok
önemli katkılarda
bulunuyor.”
14 Yıldızlar
EKİM / 09
Başbakan Erdoğan “Eminim ki Yıldız Teknik Üniversitesi’nde 81 vilayetimizin her birinden gelmiş
öğrencilerimiz bulunuyor. Bu zenginliğin toplumla iletişim kurma ve toplumsal sorunlara karşılıklar üretme noktasında önemli bir fırsat olduğu
düşüncesindeyim. Üniversitelerimizin toplumla, özellikle de iş dünyasıyla, ekonomiyle, ticaretle, sanayiyle iletişim kurması, işbirliği oluşturması karşılıklı bir etkileşimi doğuracaktır. Bu durumdan hem üniversitelerimiz hem de Ülkemiz istifade edecektir. İçine kapanan, etrafına duvarlar
ören, surlar diken bir üniversite kendisine de öğrencilerine de ülkesine de hizmet edemez. Hükümet olarak biz üzerimize düşen neyse imkanlar
ölçüsünde yerine getiriyoruz. Aynı şekilde üniversitelerimizin bu sürece katkı vermesini istiyoruz.
Son dönemde üniversitelerin bu katkıyı veriyor olmalarından son derece memnunuz. Ben üniversitelerimiz adına umut doluyum. Uluslararası üniversitelerle rekabet edecek duruma geldiklerine
ve büyük başarılar elde edebileceklerine inanıyorum” diyerek konuşmasını tamamladı.
Bütün gençlerimizin sorumluluklarının bilinciyle,
inançla ve güvenle çalışarak ülkemizi her alanda
yükselteceklerine inancım tamdır.
Yıldız Teknik Üniversitesi’nin 2009-2010 Akade-
mik Yılı açılış törenine davetiniz için teşekkür ediyorum.
Bilgi üreten, ülkenin ihtiyaç duyduğu donanımlı bireyleri yetiştiren, bilimsel çalışmalarıyla topluma
ve sektörlere rehberlik eden ve geleceğe ışık tutan
üniversiteler, ülke kalkınmasının itici gücüdür. Bu
itibarla üniversiteler eğitim, sağlık, bilim, kültür,
sanat ve spordaki gelişmelere yön verirler.
Üniversitelerin, bilgiye dayalı üretimin egemen ol-
duğu çağımızda, bir yandan bilimsel faaliyetlerini
yoğunlaştırırken, diğer yandan da toplumsal haya-
tı şekillendirecek yeni adımların atılmasına, fikirlerin yeşermesine, tartışılmasına imkan sağlamaları
büyük önem taşımaktadır.
Üniversiteler, ülkenin bilim ve teknoloji alanındaki
potansiyelini harekete geçirecek, bilgi üretme kabiliyetini geliştirecek en önemli aktörlerden biri-
dir. Dolayısıyla üniversitelerin daha çok proje üret-
meleri, Ar-Ge çalışmalarına yoğunlaşarak, yeni buluşlarla Ülkemizin rekabet gücünün yükselmesine
katkılarını artırmaları gerekmektedir. Rekabetçi ve
bilgiye dayalı ekonominin şartlarını ancak bu şekilde karşılayabiliriz.
Bütün üniversitelerimizin iyi eğitim veren, modern
bir ilim ve irfan yuvası haline gelmesi, dünya ölçeğinde ses getiren bilimsel yayın ve çalışmalara
ğerlendiriyor ve her zamankinden daha çok gayret
lerin gelişmesinin önünü açmak gerek yükseköğre-
Türkiye’nin öngörülebilir, istikrarlı, modern, ge-
re fırsat eşitliği sunmak amacıyla ilgili tüm taraflar
munu pekiştirmesi konusunda üniversitelerimiz-
imza atması temel arzumuzdur. Gerek üniversite-
göstermelerini bekliyoruz.
tim imkanlarını artırmak gerekse eğitimde gençle-
lişmiş, müreffeh bir ülke olarak dünyadaki konu-
yoğun bir gayretin içindedir.
de eğitim gören gençlerimiz en önemli gücümüzü
Toplumdan kopuk, gelişmelerden uzak bir üniversitenin işlevlerini yerine getirmesi mümkün değildir. Bu nedenle üniversitelerin bulundukları şehirle
bütünleşmeleri elzemdir.
Ülke meseleleri konusunda fikir ve çözüm üretme-
si, üniversitelerin görevleri arasında yer almaktadır. Ancak üniversitelerin bunu yaparken siyasallaşmamaları büyük önem taşımaktadır.
Üstlendikleri misyon bakımından üniversiteleri,
Türkiye’yi yarınlara hazırlayan kurumlar olarak de-
oluşturmaktadır. Bütün gençlerimizin sorumluluklarının bilinciyle, inançla ve güvenle çalışarak ülkemizi her alanda yükselteceklerine inancım tamdır.
Bu duygu ve düşüncelerle, 2009-2010 akademik yılında üniversitenizin değerli öğretim üyeleri ve görevlileri ile sevgili öğrencilerinize başarılar diliyor,
selam ve sevgilerimi iletiyorum.
Abdullah GÜL
Cumhurbaşkanı
EKİM / 09
Yıldızlar 15
Açılış töreninde konuşma yapan Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU, Türkiye’nin önde gelen ve
köklü üniversitelerinden biri olan Yıldız Teknik
Üniversitesi’nin değerli akademisyenleri ve sevgili öğrencilerinin yeni akademik yılını kutlayarak
söze başladı.
Teknoloji ve bilim üreten, teknoloji geliştiren
ve kullanan, insan gücünü yetiştirme görevini üstlenen üniversitelerin, bu görevi en etkin bir şekilde yerine getirmelerinin rekabet
ve küreselleşme ortamında kaçınılmaz olduğunu ifade eden Bakan Çubukçu, köklü ve kurumsallaşmış üniversitelerimize bakıldığında
her zaman toplumun önünde olduklarını ve
değişen dünyaya uyum sağlayarak toplumun
ihtiyaçlarını ve yararını gözeterek bilim ürettiklerine dikkat çekti.
Bakan Çubukçu “Üniversitelerimiz, bilgi üretimi
ve nitelikli işgücü yetiştirmesinin yanı sıra çeşitli alanlarda sundukları hizmetlerle yalnız bulundukları kente değil ülkeye, sağlığa, mutluluğa ve
esenliğe de hizmet etmelidir. Bir ülkenin yüksek-
16 Yıldızlar
EKİM / 09
öğrenim düzeyinin o ülkenin her açıdan kalkınmışlığının göstergesi olarak kabul edilmesinin temelinde, az önce saydığım faktörleri başarıyla yerine getirmesi yatmaktadır” dedi.
Bugün Avrupa’da yükseköğrenim ve teknoloji geliştirecek, rekabeti artıracak ve ülke kalkınmasının motoru olan Ar-Ge çalışmalarının devlet tarafından ciddi bir şekilde desteklendiğini belirten Bakan Çubukçu, üniversitelerin yaptıkları çalışmalar, ürettikleri patentler ve yetiştirdikleri öğrencilerle üstlenmiş oldukları görevi hakkıyla yerine getirdiklerini ve ülkenin ekonomik kalkınmasına ve refah düzeyinin artırılmasına ciddi katkıda bulunduklarını bildiklerini
ifade etti.
Bakan Çubukçu “Yıldız Teknik Üniversitesi’nin
de Türkiye’nin ekonomik ve sosyal kalkınmasına geçmişte olduğu gibi günümüzde de bilimsel araştırmalar ve teknolojik gelişmelerin yanı
sıra nitelikli insan gücü yetiştirerek çok önemli
katkılarda bulunduğunu biliyoruz” diyerek duygularını dile getirdi. II
EKİM / 09
Yıldızlar 17
RÖPORTAJ
YILDIZIMIZIN
TEKNİK ÜNİVERSİTE OLMA
YOLCULUĞUNU
BİR YILDIZLIDAN DİNLEDİK
Başarılarımızı Yıldız Teknik Üniversitesi hesabına yazdık.
Ü
Üniversitemizin İstanbul Mühendislik ve Mimarlık Akademisi dönemi mezunlarından Turgut Tekin dergimizin konuğu oldu. Üniversitemizin bu
değişim ve gelişim dönemine çok yakından şahitlik etmiş olan Tekin, bütün duygularını bizlerle içtenlikle paylaştı.
Öncelikle Yıldız Teknik Üniversitesi’ne gelip, bizi
onurlandırdığınız için teşekkür ederiz. Tekrar hoş
geldiniz.
Hoş bulduk. Sizler baş tacısınız.
Teşekkür ederiz. Özgeçmişinizden biraz bahseder
misiniz?
1939 yılında Adana’nın Karataş ilçesi Küçük Karataş köyünde dünyaya geldim. İlkokulu Karataş’ta
bitirdim. Daha sonra Adana’ya geçtim, ortaokul ve liseyi Adana’da bitirdim. Adana’dan sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık
Akademisi’nden İnşaat Mühendisi olarak mezun
oldum. Daha önce Işık Mühendislik ve Mimarlık’ta
okudum. Buradan Yıldız’a geçtim. O meşhur sarmaşıklı binada 2 sene okudum ve mezun oldum.
Onun için bahtiyarım. Mühendis olduktan sonra serbest mühendislik yaptım. Ondan sonra Fen
İşleri’nde mimar müşavirliği yaptım. Burada başarılarımızı Yıldız Teknik hesabına yazdık. Çünkü Yıldız çok önemli bir okuldur. Yaptığımız her
şey Yıldız’ındır. Yıldız bizim yuvamızdır. Fen İşleri
Müdürlüğü’nden sonra tekrar serbest mühendis-
18 Yıldızlar
EKİM / 09
röportaj, ÖĞR. GÖR. NİHAL YURTSEVEN
liğe döndüm ve serbest çalışmalar yaptım. Daha
sonra siyasete atıldım ve Adalet Partisi çatısı altında çalıştım. Daha sonra Doğru Yol Partisi 19.dönem milletvekilliği görevini yürüttüm. Sizinle buluşmamıza da bir vesile oldu.
O dönemde yaptığınız çalışmalardan biri de Yıldız
Üniversitesi’ne yeni bir profil kazandırmaktı. Biraz
ondan bahsedelim isterseniz.
Meclisin çalışma salonundaydım. Orada iken bir
memur arkadaş geldi “Misafirleriniz var” dedi.
Ben de çıktım, baktım. Fakat hiç birini tanıyamadım. 8 tane profesör, Yıldız’dan meclise gelmişler. Yıldız’ı teknik üniversite yapmak istiyorlarmış. Benim adımı da albümden almışlar. “Sen
bizim öğrencimizsin, bu işi sana getirdik” dediler. Ben de bunu bir şeref kabul ettim ve “Bu böyle olmaz” dedim. “Ya nasıl olur?”dediler. Başlarında da rektör olarak Turgut Bey vardı. Hepsini aldım kuliste oturtturdum, çay ve kahve ikram ettim. Gittim basını getirdim. Basın bizim resimlerimizi çekti ve ertesi sabah gazetede “Yıldızlılar
mecliste buluştu” diye bir haber çıktı. Bu da büyük bir şeref oldu bizim için. Biz Yıldız’ın bayrağını meclise dikenlerdeniz. Allah’a şükür biz Yıldız’ın
mahsulüyüz. Yıldız bizim ışığımızdır. Ondan sonra işi ele aldık. Oradaki Yıldız’lı arkadaşlarla da görüştüm. O dönemde mecliste 21 tane Yıldız mezunu vardı. Biz kanunu çıkarttık. Komisyondan geçirdik. Ben bu işin takipçisi oldum. Arkadaşlarla is-
tişare yaptım. Sonunda Yıldız Teknik Üniversitesi oldu. Çok kısa bir sürede gerçekleşti ve 3 Temmuz 1992 tarihinde 3837 sayılı Yasa’yla üniversitenin adı Yıldız Teknik Üniversitesi olarak değişti.
Sonra bazı arkadaşlarımıza da haber ettik ve Yıldız
Teknik Üniversitesi’nde çok güzel bir açılış yaptık.
O zaman rektör Turgut Bey’di. Açılışa, o dönemin
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel geldi.
Yıldız böylelikle Yıldız Teknik Üniversitesi oldu. Yıldız, Türkiye’ye ve dünyaya çok şey kazandırmıştır.
Artık mezun olanlar ve olacaklarla beraber, el ele,
omuz omuza verip Yıldız’ı daha yüksek yerlere taşıyacağız. Yıldız Teknik Üniversitesi pek çok konuda en iyi okullardan biridir. Bilhassa tatbikat mühendisliğini hepsinden daha iyi bilir. Mesela ben
işe başladığımda staj yaptırmadılar bana. Sen zaten mühendis olmuşsun dediler. O bakımdan Yıldız çok önemlidir.
Yıldız çok çile çekmiş bir okuldur. 1911’de dünyaya
gelmiş. 1922-1937 yılarında Nafiye Mektebi olarak
tanınır. Nafiye, şimdiki Bayındırlık Bakanlığı’na
bağlı demektir. Bir müddet tekniker okulu olarak
çalışmış. Önceleri 2 senelik okulken sonra 3 sene-
>> Mezun olanlar ve
olacaklarla beraber, el
ele, omuz omuza verip
Yıldız’ı daha yüksek yerlere
taşıyacağız.
lik okula çıkmış. Ondan sonra yüksek okul olmuş,
ondan sonra akademi ve akademiden sonra da fakülte olmuş. Gördüğümüz kadarıyla, Türkiye’nin
en tarihi binalarına sahip ve ter dökerek meydana gelmiş okuludur.
Yıldız Teknik Üniversitesi hiç şüphesiz sadece ismi
değişen bir okul değil. Teknik üniversite olma sürecinde bir takım değişiklikler olmuştur. Biraz o
süreçten bahsedebilir misiniz?
Yıldız, teknik üniversite olduktan sonra birçok fakülte ilave edildi. Yeni bağlantıları oldu, binalar
yapıldı. Daha da zenginleşti. Bilhassa fakülte baEKİM / 09
Yıldızlar 19
kımından pek çok gelişme oldu. Biz burada birçok
açılış yaptık. Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye’nin
en iyi 10 üniversitesi arasındadır. Teknik üniversite olmak Yıldız’ın hakkıydı.
Peki, mecliste kabul edilmesi sürecinde herhangi
bir itirazla karşılaşıldı mı?
Olmadı, çünkü komisyona çıkarıldı. Önce komisyondan geçirildi ve daha sonra mecliste oylama
yapıldı. Biz vardık arkasında. Yıldızlılar çok büyük
bir kitleydi. Milli Eğitim Komisyonu’nda da arkadaşlarımız vardı. Bir önceki meclis başkanı, o zamanın Milli Eğitim Bakanıydı. Hakkımızı verdiler.
Ama çalışmasak bu olmazdı. İtiraz eden hiç olmadı. Benim de o gelen 8 hocaya şükran borcum vardı. Biz de okulumuza böyle şerefli bir ismi vermeye vesile olduk. Ama bunun en büyük vesilesi oraya gelen hocalardır.
Şu an gözlemlediğiniz kadarıyla Yıldız Teknik Üniversitesi sizin için ne ifade ediyor?
Yıldız Teknik Üniversitesi serbest piyasanın çok
tutulmuş bir okuludur. Bilhassa tatbikat mühendisliğini hepsinden çok daha iyi meydana getirmiş bir okuldur. Bütün mezunları, mühendisliği
çok iyi tatbik etmiş kişilerdir. Yıldız, tatbikat bakımından dünya çapında bir okuldur. İnşallah daha
da iyi yerlere gelecektir. Ama bu, eski ve yeni mezunları buluşturmakla en iyi mümkün olacaktır.
Çok önemli bir noktaya değindiniz aslında. Yıldız
Teknik Üniversitesi çok yüksek mezun potansiyeline sahip bir üniversite. Bunu değerlendirebilirse
farklı açılımlar yapabilir.
Tabii. Bir defa Yıldız Teknik Üniversitesi’nin en
azından büyük illerde temsilcilikler kurması lazımdır. Temsilcilik kurulması lazım ki; mezun olan
arkadaşlar bir araya gelerek istişare yapabilsin.
Yıldız Teknik Üniversitesi’nin mezunlarıyla iletişim devam ettirebilmesi için en iyi yol hangisidir?
Her vilayete şubeler açmasıdır. O vilayetlerde ya-
En azından büyük illerde temsilcilikler
kurulmalı ve senede bir sefer mezunlar günü
düzenlenmelidir.
20 Yıldızlar
EKİM / 09
şayan arkadaşları üye yapması lazımdır. Ben buraya gelmesem, Yıldız Teknik Üniversitesi’nin bu
kadar şaha kalktığını göremem. Hocasıyla, rektörüyle, öğrencisiyle hep el ele vermişler, çalışıyorlar. Bunlar mühim meselelerdir.
Peki tekrar sizin Yıldız’da öğrenci olduğunuz dönemlere bakacak olursak, o dönemdeki öğrenci ve
öğretim üyesi profili nasıldı?
Bizim zamanımızda İstanbul 2,5 milyon nüfusu
olan bir şehirdi. Yıldız’dan mezun olan arkadaşlarla tanışma imkanımız daha iyiydi, daha rahattık.
Eski Yıldızlılar birbirlerini hep tanırlar. Yalnız teknoloji değiştikçe, bilim değişiyor. Ona bir şey yapamayız. Ama bizim zamanımızda fedakarlık vardı, ideoloji yoktu. İdeolojinin girdiği yere ilim giremiyor. O bakımdan şimdiki sıkıntımız, nüfusun
çok fazla olması ve Türkiye’de ideolojinin olmasıdır. Bu zarar veriyor. Ama insanlık ve samimiyet eskiden çok daha güzeldi. Birbirimizi bir yerde
görsek kucaklaşırdık. Aradaki fark bu yani.
Peki, şu an Yıldız Teknik Üniversitesi çalışanları ve
öğretim üyeleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yıldız Teknik Üniversitesi artık hiç kimseye ihtiyacı
kalmamış ve ihtiyacı dağıtan bir üniversite haline
gelmiş. Bu da benim için ayrı bir gurur kaynağıdır.
Yıldız Teknik Üniversitesi’nin son dönemlerde
yurtdışına açılım konusunda farklı adımları var.
Örneğin teknoloji alanında ve bilimsel çalışmalarda, birçok üniversiteyle proje ortaklıkları bulunuyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mühendislik mesleği, üreten bir meslektir. Ben
bir ağabey sıfatıyla şunu söyleyebilirim. Senede
bir sefer hiç olmazsa mezunlar günü temin etmesi lazım. Başka okullar bunu yapıyor. Toplantı yapıp, konferanslar verilmesi gerekiyor. Her vilayete gidip, toplantılar yapılması gerekiyor. Örneğin,
mezunu olan yerler için gazeteye ilan verip, deprem bölgesi olan muhitlerimizi aydınlatmak lazım. Bu mühendislerin tabii vazifesidir. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin öncülük yapması lazım. 1990
yılında mezun olan öğrenciler, Eskişehir’in filan
yerinde buluşmaya davet edildi. Burada tanışma, konferans verme, yeni çıkan kitapları dağıtma gibi organizasyonları yapması lazım. Biz mutlaka her sene bir mezuniyet tarihi belirleyerek, belirli illerde toplantılar yapmalı ve her dalda konferanslar vermeliyiz. Konuşmacı arkadaşların çıkması lazım, bunun için uğraşmalıyız.
Yani şunu demek istiyorsunuz herhalde. Yıldız, sadece bilimsel ve akademik çalışmalarla kendi kabuğu içinde kalmamalı ve dış dünyaya da kendisini tanıtmalı.
>> Yıldız Teknik
Üniversitesi, Türkiye’nin
en iyi 10 üniversitesi
arasındadır.
Tabii. Çeşitli vilayetleri, belediyeleri ziyaret etmeli. Yani bu memlekette, millet bina bakımından
mağdur olmuşsa, bunun sebebi mühendislerdir.
Niye? Çünkü benim dediklerimi yapmıyorlar. Bir
yerde bir bina yıkılmışsa, gidip kontrol etmek lazım. Bunu bir vazife addedeceksin. Mektep bitti?
Mektep bitmez, mühendislik bitmez! Esas mektep bittikten sonra her şey başlıyor. Hep birbirlerini ziyaret etmeleri lazım.
Şu anda üniversitemizin mühendislik bölümlerinde okuyan öğrencilerimize iletmek istediğiniz
önemli bir mesajınız var mı?
Bu soruya cevabım, yavrularımızın kulağına küpe
olsun. Mühendis olan adam, okulunda hocasını iyi dinleyen adamdır. Gelecek sınıfına, masaya
oturacak, notunu alacak. Gidecek eve temize çekecek ve onu ömrü billah atmayacak. Onu kitaplığına koyacak. Hocadan dinleyip, mühendisliği
öyle yaparsan, daha faydalı olursun. Hâlihazırda
mühendislik öğrencisi olanlara söylüyorum: Mutlaka derse girip hocayı dinlemek lazım. Çünkü
defterden çalışarak geçmek başka, kitaptan çalışarak geçmek başka. Onun için ben buradan mühendis olacak arkadaşlara sesleniyorum. Devam
şarttır. Not tutmak şarttır. Bilemediklerini hocaya
sorup, onu bilir hale getirmek şarttır. Çünkü mühendis, mühendis olduktan sonra o notları hazır
bulamaz.
Başta rektörümüz, hocalarımız, iltifatıyla beni buraya çağırmanız ve düşüncelerimi kamuoyuna aktarmanız, beni fazlasıyla mutlu ediyor. Sizlere teşekkür ederim. Yavrularımızın başarı sağlamalarını temenni ederim. Rektörümüze, dekanlarımıza
ve tüm bölüm başkanlarımızla hocalarımıza buradan selam ve saygılarımı söylerim.
Biz de geldiğiniz ve bizi onurlandırdığınız için teşekkür ederiz.
Ben her zaman bu çatının evladıyım. Bu çatının altında, gücüm yettiği ve elimden geldiği kadar her
şeye hazırım. Buranın toprağını, suyunu içtim, buranın ekmeğini yedik. Halen de yemekteyiz. Burada okuyan arkadaşlara da başarılar dileriz. Allah
onlara da yardım edecek. II
EKİM / 09
Yıldızlar 21
BÜTÜN ÇALIŞMALARIMIZ,
SİZİN GÖNLÜNÜZÜN ÇEKTİĞİ İLE
BİZİM GÜCÜMÜZÜN YETTİĞİNİ BİR
YERDE BULUŞTURMA ÇABASIDIR
PROF. DR. İSMAİL YÜKSEK | REKTÖR
>> Önce kendimize güveneceğiz, güvendikçe
değişeceğiz, değiştikçe gelişeceğiz, geliştikçe herkes
için, ülkemiz ve dünya için umut olacağız.
22 Yıldızlar
EKİM / 09
Ü
Üniversite tanımı ve anlayışının değişeceği günler
yaklaşıyor. Eskiden sadece bilgi üretmesi beklenen
üniversitelerden artık ürettiği bilgiyi etkin bir şekilde kullanması ve yeni üretimler için kaynak oluşturması beklenmektedir. Büyük ölçekli akademik araştırma yapmak isteyenler, farklı finansman seçeneklerini değerlendirmeye çalışmaktadır. Araştırma ve
öğretim yuvası olarak görülen üniversiteler, artık bilim ve teknoloji temelli yeni ticari etkinliklerin kuluçka merkezi olarak görülmektedir. Son yıllarda endüstriyel ve diğer araştırma kuruluşlarıyla kaynaşan
üniversitelerimiz, know-how merkezleri haline gelmeye başlamıştır.
Bu gelişmeleri yakından takip eden ve 2011 yılında 100. yılını kutlayacak olan Türkiye’nin dev eğitim
kurumu Yıldız Teknik Üniversitesi 25.000 öğrencisi,
3.000’e yakın akademik ve idari personeli, 10 fakültesi, 3 Yüksekokulu ve 2 enstitüsü ile uluslararası bilim sahnesinde oyuncu değil, yönetmen olma zorunluluğunun bilincindedir.
Mekan sorunlarına çözüm arayışlarımız
Üniversite olarak tarihi mekanlarda eğitim-öğretim
hizmetini sürdürmenin olumlu ve olumsuz yönlerini aynı anda yaşamaktayız. Böyle bir mekanda eğitim vererek öğrencilerimizi tarihi ve kültürel değerlerimiz konusunda bilinçlendirme fırsatı yakalarken,
mekansal esneklik konusunda sıkıntı yaşamaktayız.
Tarihi bir mekanda bulunan Yıldız Yerleşkesi’nde,
yeni mekansal düzenlemeler yapılamadığından akademik ve idari birimlerimizin mekan sorunlarını çözme arayışı içerisindeyiz.
Bu çerçevede, mevcut sorunumuza çözüm bulmak
ve eğitim kalitemizi arttırmak amacıyla, bazı fakültelerimizin Üniversitemize tahsis edilen Davutpaşa
Yerleşkesi’ne taşınması kararı alınmış ve bu plan uygulamaya koyulmuştur. Bu nedenle, kütüphaneden
spor mekanlarına, teknoparktan laboratuarlara kadar
öğrencilerimizin eğitim, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını
karşılayacak bütün oluşumlar, devletimizin desteği ile
Davutpaşa Yerleşkesi’nde inşa edilmektedir.
Fen-Edebiyat Fakültemizin ek bina inşaatlarını tamamladık ve taşınma işlemini gerçekleştirdik. Geçtiğimiz ay Elektrik-Elektronik Fakültemiz, kütüphanemiz, ek binalarımız ve hidrolik laboratuarının inşaatlarına başlandı. Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından
yapılacak olan 1.150 kişilik öğrenci yurdunun inşaatına başlandı ve 15 Haziran 2010 tarihinde, Davutpaşa Yerleşkesi’nde düzenlenecek olan Dünya Gençlik Kongresi’nden önce tamamlanacak. Davutpaşa
Yerleşkesi’nde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen çevre düzenleme çalışmalarının 1. etabı tamamlanmak üzeredir. Yapılan bütün
işlerin tek amacı, Davutpaşa Yerleşkesi’ni öğrencile-
>> Yıldız Yerleşkesi’nde
Üniversitemizin en çok
iki fakülte ve araştırma
enstitülerini muhafaza
ederek; ulusal ve
uluslararası kongre,
seminer, sempozyumlar
ile sanat etkinliklerinin
düzenleneceği mekanlar
oluşturmak ve böylelikle
bu yerleşkeyi bir cazibe
merkezine dönüştürmek
istiyoruz.
rimizin bütün ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yerleşke haline dönüştürmektir.
Yaşamının son otuz yılını Yıldız Yerleşkesi’nde geçiren birisi olarak bu yerleşkenin benim için değerini
ve ne anlam ifade ettiğini belirtmeme gerek yok.
Dünyada marka haline gelmiş üniversitelerin büyüklüğü yıllardır aynı mekanda ya da merkezi bir konumda olmalarından değil, sağladıkları eğitim-öğretim
kalitesi, mezunlarının uluslararası alanda tercih edilmeleri ve sahip oldukları kurum kültüründen gelmektedir. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin büyüklüğü
de zaman ve mekanla sınırlı değildir. Amacımız, Üniversitemizi tamamen Davutpaşa Yerleşkesi’ne taşıyarak Yıldız Yerleşkesi’ni kaybetmek değil, aksine tarihi dokusunu koruyarak Yıldız Yerleşkesi’nin değerini arttırmaktır. Yıldız Yerleşkesi’nde Üniversitemizin
en çok iki fakülte ve araştırma enstitülerini muhafaza ederek; ulusal ve uluslararası kongre, seminer,
sempozyumlar ile sanat etkinliklerinin düzenleneceği mekanlar oluşturmak ve böylelikle cazibe merkezi olacak bir yerleşke oluşturmayı amaçlamaktayız.
Teknopark
Devletimizin bize tahsis ettiği bütçenin dışında finansman kaynağı oluşturmak, büyük ölçekli projelere imza atmak, sanayi ile AR-GE faaliyetlerini yürütmek, bölgesel ve yerel ekonomiyi canlandırmak,
akademisyenlerimize AR-GE fırsatları sunmak, öğrencilerimizi mezun olmadan sanayi ile tanıştırmak
EKİM / 09
Yıldızlar 23
>> Teknopark projemiz gittikçe büyüyecek ve yeni
üniversite anlayışımızın temel taşlarından birini
oluşturacaktır.
gibi birçok amaca hizmet edecek TEKNOPARK projemiz önümüzdeki ay hayata geçiyor. Teknoparkımız, Ülkemizdeki ilk ruhsatlı teknoparktır. Davutpaşa Yerleşkesi’nde 200.000m2 alan tahsis ettiğimiz
Teknopark projemiz gittikçe büyüyecek ve yeni üniversite anlayışımızın temel taşlarından birini oluşturacaktır.
Dünyaya açılıyoruz
Üniversitemizi her yönden dünyaya açma çabası
içerisindeyiz. Amacımız; uluslararası bilgi, kültür ve
vizyona sahip akademisyen ve öğrenci yetiştirmektir. Uluslararası üniversitelerle ilişkiler kurmak ve bu
ilişkiler sonucunda akademisyenlerimiz ve öğrencilerimiz için yeni işbirliği fırsatları oluşturmak için
bir eylem planı hazırladık. İlk olarak Almanya’da Berlin Teknik Üniversitesi başta olmak üzere dört büyük üniversite ile öğrenci ve akademisyen değişimi,
ortak proje, program ve konferans konularında görüşmeler yaparak protokoller imzaladık. Görüşmeler
sonucu Braunschweig Teknik Üniversitesi tarafından Almanya’da kazanılan 25 milyon Euro’luk Avrupa Birliği projesinin ortağı olduk. İstanbul’da kurulması planlanan Türk-Alman Üniversitesi’nin kuruluş aşamasında oluşturulan komisyonda Üniversitemiz yer almaktadır. Yine Avrupa, Amerika ve
Uzak doğu ülkelerindeki üniversiteler ile Lisans ve
Lisansüstü programları ile değişik araştırma konularında işbirliği çalışmalarına başlanmıştır. Bir diğer
hedefimiz ise beyin göçünü tersine çevirebilmek ve
çok değerli akademisyenleri Üniversitemize ve Ülkemize kazandırabilmektir.
AB Ofisimiz aracığıyla bu yıl 300 öğrencimiz değişik
ülkelere eğitim için gönderilmiştir. Aynı şekilde yurt
dışından Üniversitemize 200 civarında öğrenci gelmiştir. Kurulan yeni üniversitelerin desteklenmesi
amacıyla öğretim üyesi yetiştirme ve FARABİ programlarına Üniversitemiz aktif olarak destek vermektedir. FARABİ programı kapsamında yurt içinde bulunan 35 üniversite ile yapılan ikili anlaşmalar gereği, öğretim üyesi ve öğrenci değişimine bu yıl başlanacaktır.
Her yıl bir okul, her yıl bir bölge
Üniversite yönetimi olarak toplumsal bütünleşmeye
ve topluma hizmet yarışına büyük önem vermekteyiz. “Her yıl bir okul, her yıl bir bölge” konulu sosyal so-
24 Yıldızlar
EKİM / 09
rumluluk projemiz, bu yıl Elazığ’ın Maden ilçesine bağlı Kavak-Hazar İlköğretim Okuluydu. Bu projenin amacı, tespit edilen yardıma muhtaç okulların fiziki şartlarını iyileştirmek, öğrencilerin giyim, kitap ve kırtasiye ihtiyaçlarını karşılamak ve üniversiteli öğrencilerle yöre
halkını kaynaştıracak etkinlikler düzenlemekti.
Bu proje aynı zamanda Yıldız Teknik Üniversitesi’nin
temel hedeflerinden biri olan “Ulusal ve uluslararası işbirliği ve dayanışma anlayışıyla toplumun kalkınmasına ve yaşam kalitesinin yükseltilmesine yönelik
çalışmalar düzenlemek” ilkesini de hayata geçirmiş
oldu. 100. yılımızı kutlayacağımız 2011 yılında, Ülkemizin değişik yörelerinde tespit edeceğimiz 10 okula
da aynı sosyal sorumluluk anlayışı ile yardımlar yapmayı planlıyoruz.
Bugünü iyi değerlendireceğiz
Üniversitemize ve Ülkemize hizmet için elimizden
geleni yapmaya çalışıyoruz. Görev yaparken üzdüğümüz üzüldüğümüz, sevindiğimiz sevindirdiğimiz,
umutlandığımız umutlandırdığımız günler oluyor.
Ancak, biz her zaman doğru ve akılcı çözümler üretmeye çalışıyoruz. Bütün çalışmalarımız, sizin gönlünüzün çektiği ile bizim gücümüzün yettiğini bir yerde kesiştirme çabasıdır.
Yeni eğitim-öğretim yılına başlarken karmaşık duygular içerisindeyiz. Gelecekle ilgili endişelerimiz, tereddütlerimiz, heyecanlarımız, beklentilerimiz ve
hedeflerimiz var. Üniversitemize ve Ülkemize hizmet yolculuğumuzda bütün bu duygularımıza ihtiyacımız olacak. Hepimizin sorumlulukları var. Sahip
olmadıklarımızı hayal etmeden önce, sahip olduklarımızın kıymetini bileceğiz. Birey olarak, kurum olarak, ülke olarak bugünü iyi değerlendireceğiz. Dün
yaşanmışlara üzülerek, yarın yaşanacaklardan korkarak bugünü mahvetme lüksümüz yok. Önce kendimize güveneceğiz, güvendikçe değişeceğiz, değiştikçe gelişeceğiz, geliştikçe herkes için, Ülkemiz ve
Dünya için umut olacağız.
Ülkemizin kurucusu Atamızın “Bir ulus sımsıkı
birbirine bağlı olmayı bildikçe, yeryüzünde onu
dağıtabilecek bir güç düşünülemez.” sözü gereği; Ülkemizin birliği, bütünlüğü, beraberliği,
huzuru ve gelişimi için uygulanacak her projeye
Üniversite olarak tam destek vereceğiz, saygılarımı arz ederim. II
EKİM / 09
Yıldızlar 25
GÜNCEL
MARMARA DEPREMİNİN 10. YILINDA
“AFET, ÇOCUK VE OKULLAR”
KONULU BİR ETKİNLİK DÜZENLENDİ
>> Kocaeli ve Düzce depremleri 18.000’e
yakın insanımızın ölmesine neden olmuş ve
çocuklarımızın ne kadar güvensiz bölgelerde
yaşadığını ortaya koymuştur.
M
haber, MİNE ULUTAŞ
Marmara Depreminin 10. yılı nedeniyle pek çok kuruluş
çeşitli toplantılar düzenledi. Bu toplantılarda 1999 depreminden bu güne kadar yapılanlar, yapılamayanlar ve
yapılması gerekenler sorgulandı. Bu toplantılardan biri
vardı ki, sadece çocuklar üzerineydi. Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi öncülüğünde ve ev sahipliğinde Jeoloji Mühendisleri Odası İstan-
bul Şubesinin desteğiyle yapılan bu etkinliğe uzmanlar, devletin çeşitli kurumlarından, sivil toplum örgütlerinden, odalardan, sendikalardan ve basından çok sayıda konuşmacı katıldı. Bir gün süren konuşmalarda
önce Dünya’da son yıllarda meydana gelen afetlerin
artan sayılarının ve şiddetinin yarattığı can ve ekonomik kayıplar ile Türkiye ve Marmara’nın deprem gerçeği ortaya kondu. Ardından Okullar ve çocuklar afetlere
hazır mı? Sorusu yanıtlanmaya çalışıldı. Son olarak sivil
toplum örgütlerinin ve basının afetlerdeki rolü ele alındı.
Neden çocuklar?
Neden çocuklar sorusunu Düzenleme Kurulu Başkanı
ve Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma
Merkezi Başkanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy şu sözlerle açıkladı. “Çocuklar, yaradılışları gereği afetlerde en kırılgan,
en duyarlı en fazla zarar gören kesimdir. Kendileri koruma ve savunma mekanizmaları fazlaca gelişmediği
için korunmaya ve savunulmaya gereksinimleri bulunmaktadır. Bu görev ebeveynlerine ve devlete düşmektedir. Neslimizi geleceğe sağlıklı biçimde aktarmanın
yolu çocukları iyi yetiştirmekten ve onları korumaktan
geçmektedir. Dünya Bankası 2004 yılı verilerine göre,
okul öncesi çocuklar da dâhil olmak üzere toplam okul
çağı öğrenci sayısı kabaca 4 milyardır. Gelişmekte olan
ülke ölçütlerine göre bile (okul başına düşen çocuk sayısı 500 olduğunda) 2015 yılına kadar 26.800 adet yeni
okulun yapılması gerekir. Dünya’daki mevcut okulların 2/3’ü güvensizdir. Kabaca toplam 2 milyon okulun
güvenli hale getirilmeye gereksinimi vardır. Yaklaşık
10 yıldan beri Endonezya, El Salvador, Venezuela, İtalya, Kamboçya, ABD, Hindistan, Pakistan, Çin ve Türki-
26 Yıldızlar
EKİM / 09
ye gibi ülkelerde özellikle çocuk ölümlerinin artmasına
neden olan afetler meydana gelmektedir. Bu güvensiz
okullarda yaklaşık 28.000 öğrenci ve öğretmen hayatını yitirmiştir. Örneğin sadece Hindistan’da 4.500 okul
tamamen yıkılmış ve 37.000 okul da ağır hasar görmüştür. Her yıl meydana gelen sel, su baskını gibi afetlerde, yaklaşık yarım milyon çocuk okullarından uzaklaşmak zorunda kalmaktadır. UNICEF verilerine göre
2005 Kashmir depreminde yaklaşık 7.000 okul yıkılmış
ve 18.000 okul çocuğu binaların çökmesi sonucu hayatını kaybetmiştir. 2008 yılında Çin’in Sichuan bölgesinde meydana gelen depremde ise 7.000 okul yıkılmış,
19.000 çocuk hayatını kaybetmiştir.
>> 1999 depreminde
Kocaeli’nde 43 okul
onarılamayacak
derecede çökerken,
381 tanesi de az ya da
orta derecede hasar
görmüştür.
Türkiye en üst sıralarda
Türkiye bu durumda, dünya ortalamasına altında değil en üst sıralarında yer almaktadır. UNICEF’in 2007
verilerine göre 18 yaş altı çocuklarımızın sayısı 24,623
milyon iken, 5 yaş altı çocuklarımız sayısı ise 6,646
milyondur. 2007-2008 yılında okul öncesi ile fakülte ve yüksek okul dışındaki yaklaşık 14 milyon öğrencinin okuduğu okul sayısı (ilköğretim, lise, teknik lise)
46.292’dür. İstanbul Valiliği Web sayfasındaki sayılara göre, Türkiye’deki toplam okul sayısı 45.973’dür.
Buna okul öncesi eğitim kurumları da dâhildir. Ortalama 330 öğrenciye bir okul düşmektedir. Bu sayı birkaç
bin öğrencinin okuduğu okullar düşünüldüğünde iyi
gibi görünmektedir. Fakat bu durum aldatıcıdır. Çünkü pek çok köy okulunda (özellikle ilköğretim) çocuk sayısının 50-100 dolayında düşünülürse, bu durumun or-
talamayı nasıl değiştirdiği kolayca anlaşılabilir. Dünya Bankası verilerine göre 10 milyondan fazla okul çocuğu sağlam olmayan, güvensiz binalarda doğa afetlere karşı risk içinde eğitim görmektedir. 1999 yılında
ardı ardına meydana gelen Kocaeli ve Düzce depremleri 18.000’e yakın insanımızın ölmesine neden olmuş
ve çocuklarımızın ne kadar güvensiz bölgelerde yaşadığını ortaya koymuştur. Her iki büyük depremin okul
saatleri dışında meydana gelmesi, belki de ölü bilançosunun daha da büyümesini engellemiştir. 1999 depreminde Kocaeli’nde 43 okul onarılamayacak derecede çökerken, 381 tanesi de az ya da orta derecede hasar görmüştür. 4 ay boyunca kapalı kalan okullar depremden 80 km uzakta olan İstanbul’da bile 1.500 den
fazla okulun yüzde ellisinin hasar görmesine neden olEKİM / 09
Yıldızlar 27
>>Milli Eğitim Bakanlığı “Eğitime Yüzde Yüz Destek
Projesi” çerçevesinde okul yapan hayırseverlerin
bunu vergiden düşebileceğini ve vergi indiriminin
% 5’den % 100’e çıkarıldığını açıklamıştır.
Güçlendirilmesine karar verilen kamu binasının sayısı ise 1.000’e yakındır. Güçlendirmelere 2006 yılında başlanmıştır. İstanbul İl Özel İdaresi bütçesinden
84 okulun güçlendirilmesi ve depreme dayanıklı olmayan 175 okul binasının yıkılarak yeniden yapımı
tamamlanmıştır. İSMEP projesi çerçevesinde ise 315
okul binasının güçlendirilmesi yapılmış ve 45 okul da
yeniden inşa edilmiştir. 2010 yılına kadar güçlendirilmesi planlanan okul sayısı 505’dir. Kamu binalarının güçlendirmesinde ve yeniden yapımında dış destekli en büyük pay 144 milyon ABD Doları ile okullara
ayrılmıştır. Geriye kalan okulların hızla ele alınması
için başka desteklere gereksinim vardır. Dış destekli güçlendirme ile yapılacaklar yeterli görünmemektedir. Mutlaka Ulusal iradeye sahip seferberlikler gerekmektedir. Ülkemizdeki iç dinamikler harekete geçirilmelidir. Aksi takdirde her birinde yüzlerle, hatta
binlerle ifade edilebilecek okul çocuğunun okuduğu binalarda, doğa olaylarının birer afete dönüşmesi kaçınılmaz olur.
muştur. Bunların bir kısmı (yaklaşık 35 tanesi) depremden veya yüksek onarım maliyetleri nedeniyle yıkılmıştır. Bir kısmı güçlendirilmiştir. Birkaç yüz okul da güçlendirmeyi beklemektedir. Bu afetleri takip eden 2002
Çay (Afyon) ile 2003 Bingöl depremleri, bu tehlikenin
büyüklüğünü bize bir kez daha hatırlatmıştır.
Binaların güçlendirilmesi
İstanbul Valiliği’ne göre özel ve resmi olmak üzere
okul öncesi, ilköğretim, orta öğretim okullarının toplam sayısı 2.707’dir. Öğrenci sayıları ise 2.323.628’dir.
Öğretmen sayısı 84 binden fazladır. Derslik başına
düşen öğrenci sayısı 45’dir. İstanbul’da İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) çerçevesinde depreme dayanıklılığı konusunda gözden geçirilen kamu binası sayısı 2.473’dür.
28 Yıldızlar
EKİM / 09
Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye geneli okulların deprem güvenliğini test ettirmek için 7 triyon TL ayırmıştır. Birinci derece deprem kuşağında yer alan iller öncelikli olmak üzere, depreme karşı inceleme çalışmalarına ilişkin 56 il valiliği emrine son olarak 50 milyar lira
ile 400 milyar arasında değişen miktarlarda ödenek
gönderilmiştir. Depremsellik derecelerine göre belirlenen söz konusu 56 ilin isimleri şöyle: Adana, Adıyaman,
Ağrı, Amasya, Antalya, Ardahan, Aydın, Balıkesir, Bartın, Batman, Bayburt, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkâri, Hatay, Isparta,
İzmir, Kahramanmaraş, Karabük, Kastamonu, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Muğla,
Muş, Ordu, Osmaniye, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Tekirdağ, Tokat, Uşak, Van, Zonguldak. İnşaat Mühendisleri Odası’nın okulların güçlendirmesi konusunda verdiği bilgiye göre, 1 metrekarelik alanın güçlendirilmesi
için 200 TL gerekmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı “Eğitime Yüzde Yüz Destek Projesi” çerçevesinde okul yapan
hayırseverlerin bunu vergiden düşebileceğini ve vergi
indiriminin % 5’den % 100’e çıkarıldığını açıklamıştır.
Deprem okul güçlendirilmelerini beklemeyebilir. Ailelerinden uzakta güvensiz yapılarda okuyan öğrenciler
afetler ne kadar hazırdır? Unutmayalım Güçlü Okullar,
Güçlü Beyinler demektir. Geleceğimizi depremlere kurban etmeyelim. II
EKİM / 09
Yıldızlar 29
e-EĞİTİMDE
DEV GÜÇBİRLİĞİ
>> Türkiye’nin önde
gelen üniversitelerinden
Yıldız Teknik Üniversitesi,
yazılım devi Microsoft
ve Ülkemizin Uzaktan
Eğitim Teknolojilerini en
etkin şekilde kullanan
kurumu Element Eğitim
Teknolojileri, güçlerini ve
sinerjilerini tek çatı altında
birleştirdiler.
M
haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ
Microsoft, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Element
Eğitim Teknolojileri; Ülkemizde ilk kez e-Eğitim
metodolojisi ile dünya standartlarında verilecek
“Sistem ve Ağ Uzmanlığı”, “Yazılım ve Veritabanı
Uzmanlığı” ile “Microsoft Office” eğitimlerini, Yıldız Teknik Üniversitesi’nin akademik kontrolünde, Microsoft IT Academy çatısı altında ve Element
Eğitim Teknolojileri’nin internet üzerinden canlı
olarak ders işlemeye imkan veren e-Eğitim sistemleri ile hayata geçiriyor.
Sadece bilgi sahibi değil, meslek sahibi
olacaksınız...
Kısa sürede iş hayatının her alanında kullanılan
dünyadaki en yaygın program haline gelen Microsoft Office Eğitimi ve bilişim teknolojileri alanında nitelikli uzmanlar yetiştiren, sektör çalışanlarının kendilerini geliştirmelerine aracı olan Sistem Ağ Uzmanlığı Eğitimleri, güçlü akademik altyapı, uygulanacak teknoloji ve eğitim kalitesiyle
Türkiye’de alanında benzersiz ve çok başarılı bir
30 Yıldızlar
EKİM / 09
program olacak. Yazılım ve Veritabanı Uzmanlığı Eğitimi ile de ülkemizde ihtiyaç duyulan farklı yetenek ve becerilere sahip çok yönlü uzmanların yetiştirilmesi hedefleniyor. Temel amacı ülkemizin bilişim sektöründeki nitelikli iş gücüne katkı
sağlamak olan bu eğitimler sayesinde halen sektörde aktif olarak çalışan personel, üst seviyede bilişim altyapısı kurabilen, bu yapıyı yönetebilen ve
sorunlarını çözebilen sektör profesyonelleri haline
gelecek.
Microsoft IT Academy çatısı altında uluslararası
standartlarda tasarlanan eğitim, hızla gelişen bilişim ve internet teknolojileri ile yazılım sektöründe
faaliyet gösteren uzmanların uluslararası trendler
ve sektörel ihtiyaçları göz önünde bulundurularak,
büyük ölçekli yazılım projelerinde görev alabilecek
bireyler yetiştirmek hedefi ile tasarlanmıştır.
Eğitim evinize geliyor
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail
>>İnsan Kaynaklarını
Geliştirme Merkezi
tarafından yürütülen
projenin koordinatörü
Prof. Dr. Tamer Yılmaz,
Hedef 2023” projesi
kapsamında; 100 lise
birincisine yüzde 100,
2023 öğrenciye ise yüzde
50 karşılıksız eğitim bursu
verileceğini açıkladı.
Yüksek: “Yıldız Teknik Üniversitesi, İnsan Kaynaklarını Geliştirme Merkezi aracılığıyla Bilgi Teknolojileri Eğitiminde bir ilki gerçekleştiriyor. Üniversitemiz, alanlarının en iyilerinden oluşan eğitmen
kadrosuyla ve titizlikle hazırlanmış eğitim içerikleriyle, üniversitedeki sınıf ortamını bilgisayarınıza
taşıyarak canlı e-sınıf sistemi ile Bilgi Teknolojileri
eğitimleri vermeye başlıyor. Sistem ve Ağ Uzmanlığı, Yazılım ve Veritabanı Uzmanlığı ve Bilgi Teknolojileri ve Ofis Eğitimlerine bilgisayarınızın başından katılacak, sorularınızı canlı olarak soracak,
yapılan dersleri daha sonra tekrar kayıtlardan izleyebileceksiniz. Tüm öğrencilerin birebir ilgi göreceği, hiçbir dersin kaçırılmayacağı eğitimler Element Eğitim Teknolojileri A.Ş.’nin teknik altyapısı,
Microsoft IT Academy güvencesi ve Yıldız Teknik
Üniversitesi kalitesi ile sunulacaktır“ dedi.
Element Eğitim Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Eşkinat: ”Yıldız Teknik Üniversitesi ve
Microsoft IT Academy işbirliğinde gerçekleştirece-
ğimiz bu eğitim programları, bilgi sahibi olmanın
önemine inanan ancak zaman ve mekan unsurları
nedeni ile geleneksel eğitimden faydalanamayan
sektör çalışanlarına evlerinden ayrılmadan eğitim
alma şansı ile büyük kolaylık sunuyor. Bu nedenle
Microsoft ve Yıldız Teknik Üniversitesi ile gerçekleştirdiğimiz bu önemli proje ile sektöre pek çok
başarılı profesyonel kazandırma mutluluğunu yaşıyoruz” diye konuştu.
Hedef 2023 Projesi ve karşılıksız eğitim bursu
İnsan Kaynaklarını Geliştirme Merkezi tarafından
yürütülen projenin koordinatörü Prof. Dr. Tamer
Yılmaz, proje kapsamında Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan Kaynaklarını Geliştirme Merkezi ve Element Eğitim Teknolojileri’nden bilişim sektörüne
“Hedef 2023” projesi sunarak 100 lise birincisine
yüzde 100, 2023 öğrenciye ise yüzde 50 karşılıksız
eğitim bursu vermeyi planladıklarını ifade etti.
Yılmaz, Türkiye’de internet üzerinden canlı olaEKİM / 09
Yıldızlar 31
rak ve interaktif katılıma imkan veren e-sınıf sistemi ile uzaktan eğitim anlayışını değiştiren Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan Kaynaklarını Geliştirme Merkezi ve Element Eğitim Teknolojileri; yeni
başlattıkları bir eğitim programı kapsamında üniversiteye giremeyen gençlere iş imkanı yaratacak
bir karşılıksız burs programını hayata geçirdiklerini belirtti.
Yılmaz “Yıldız Teknik Üniversitesi, Element Akademi ve Microsoft işbirliği ile Microsoft IT Academy Program eğitimleri Türkiye’de ilk kez internet üzerinden e-sınıflarda canlı olarak işlenecek derslerle veriliyor. Yıldız Teknik Üniversitesi
ve Element Eğitim Teknolojileri ilk kez senkron ve
asenkron e-eğitim metodolojileri ile gerçekleştirilecek bu eğitim projesini “Hedef 2023” adını verdikleri bir sosyal sorumluluk projesi ile pekiştirerek, Türkiye’deki bilişim sektöründe bulunan nitelikli insan kaynağı eksiğini gidermeyi amaçlıyorlar” dedi.
>> Proje Koordinatörü Prof.
Dr. Tamer Yılmaz:
100 lise birincisine yüzde
100, 2023 öğrenciye
ise yüzde 50 karşılıksız
eğitim bursu vermeyi
planlıyoruz.
Yıldız Teknik Üniversitesi ve Element Akademinin bu kapsamda üniversite sınavına giren ancak bir bölüme yerleştirilemeyen 100 lise birincisi öğrenciye yüzde 100 karşılıksız burs vereceğini ifade eden Yılmaz, bu kapsamda 100 öğrencinin Türkiye’nin herhangi bir yerinden şehir değişikliğine ihtiyaç duymadan Yıldız Teknik Üniversitesi - Microsoft IT Academy Program eğitimlerinden birine katılabilme şansını elde edeceğini ve Microsoft IT Academy Program eğitimlerinden Sistem ve Ağ Uzmanlığı ile Yazılım ve Veritabanı Uzmanlığı Eğitimlerinin üniversiteye yerleştirilemeyen lise birincilerinin meslek sahibi olmalarına imkan verme açısından büyük önem arz ettiğini vurguladı.
Hedef 2023 projesi kapsamında ayrıca yine ÖSS
sonrası herhangi bir üniversiteye yerleştirilememiş 2023 öğrenciye de yüzde 50 karşılıksız eğitim bursu verilerek, aydınlık Türkiye’nin gençlerine eğitim verilmesi ve bu eğitimleri alan kişilerin
21.Yüzyılın yükselen değeri bilişim sektöründe istihdam fırsatı yakalamalarına ve meslek sahibi olmalarına imkan verilmesi hedeflenmektedir.
Burs almak isteyen 2023 öğrencinin Element Akademi ya da YTÜ İnsan Kaynaklarını Geliştirme
Merkezi’ne 31 Aralık 2009 tarihine kadar internet
üzerinden (www.elementakademi.com / www.
ikgm.yildiz.edu.tr) online başvurması gerekmektedir. Burs alacak öğrenciler, programlara müracaat sırasına göre burs imkanından yararlanacaktır. II
32 Yıldızlar
EKİM / 09
EKİM / 09
Yıldızlar 33
BİR EMİN ONAT TASARIMI:
“YTÜ MAKİNE VE
ELEKTRİK MÜHENDİSLİĞİ
LABORATUVARI BİNASI”
>> Emin Onat günümüze, üniversite yapıları, konut,
kamu yapıları, işhanları gibi farklı yapı türlerinde
eserler bırakmıştır.
yazı, DOÇ. DR. CENGİZ CAN / MİLLİ SARAYLAR VE TARİHİ YAPILAR MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRÜ
ÖĞR. GÖR. BURCU SERBES / MİLLİ SARAYLAR VE TARİHİ YAPILAR MESLEK YÜKSEKOKULU
Bilindiği gibi Ord. Prof. Emin Halid Onat,
Türkiye’de mimarlık alanında özel bir yeri olan,
ulusal ve uluslararası boyutta tanınmış bir mimardır. 1908’de İstanbul’da doğan Onat, Vefa
Sultaniyesi’ni tamamladıktan sonra 1926’da Yüksek Mühendis Mektebi’ne girmiş, 1930’da henüz
üçüncü sınıf öğrencisiyken gösterdiği başarılar
nedeniyle “Öğretim Üyesi” payesi ile İsviçre’de
bulunan Zürih Teknik
Üniversitesi’ne gönderilmiştir. 1934’de bu okulun
mimarlık bölümünden birincilikle mezun olup
yurda dönen Emin Onat, 1935’de Yüksek Mühendis Okulu Mimarlık Şubesi’nde “Doçent”, 1938’de
de “Profesör” ünvanını alarak Mimarlık Şubesi Şefliği’ne getirilmiştir. 1943’te Yüksek Mühendis Okulu İTÜ’ye dönüştürülünce yeni kurulan Mimarlık Fakültesi’nin ilk dekanlığına getirilmiş ve
bu görevi iki dönem sürdürmüştür. 1950-1953 yılları arasında İTÜ’nün rektörlüğünü yapan Onat,
1954-1957 yılları arasında İstanbul Milletvekili seçilmiştir. Milletvekilliği sonrası üniversitedeki görevine dönmüş, ancak 1961’de erken yaşta yaşamını yitirmiştir.
Emin Onat günümüze, üniversite yapıları, konut, kamu yapıları, işhanları gibi farklı yapı türlerinde eserler bırakmıştır. Ancak şüphesiz bu yapılar içinde en çok bilineni, 1942’de Doç. Orhan
Arda ile birlikte hazırladığı Anıtkabir Projesi’dir.
Hazırlanan bu proje düzenlenmiş olan uluslararası mimari proje yarışmasında 49 proje arasında birinci seçilen üç projeden biri olmuş ve
1944-1953 yılları arasında uygulanmıştır. Prof.
Dr. Emin Onat, Anıtkabir projesindeki bu başarısı nedeniyle “Ordinaryüs” unvanını almıştır.
Onat’ın diğer yapıları arasında Ankara’da Emniyet Sarayı (1956), Cenab And Evi (1952); İ
stanbul’da Darüşşafaka Kız Enstitüsü (1953),
İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültele-
34 Yıldızlar
EKİM / 09
ri (1944), Adalet Sarayı (1951-1955), Devres İşhanı
(1961), Hazik Zigal Villası (1939), Sporel Apartmanı (1956-1957), Moda Deniz Kulübü Tesisleri (19561957) ve Zonguldak’ta İl Özel İdaresi Binası (1941)
gelmektedir.
İşte Türkiye’de mimarlık alanında bu kadar özel
bir öneme sahip olan Emin Onat’ın Yıldız Teknik
Üniversitesi yapılar topluluğunda da bilinen iki
mimarlık uygulaması bulunmaktadır. Bunlar, Yıldız Sarayı İkinci Harem Avlusu’nda aynı yıllarda
gerçekleştirilmiş ve 1942-1943 ders yılında kullanılmaya başlanmıştır. Dönemin mimari anlayışını yansıtan yapılardan günümüzde Mimarlık Fakültesi olarak kullanılanı, gerçekte 19. yüzyıl sonlarında inşa edilmiş Damatlar Dairesi binasının
bir eğitim yapısına dönüştürülmesi ile elde edilmiştir. İkinci yapı Makine ve Elektrik Mühendisliği
Laboratuvarı olarak inşa edilmiştir.
Makine ve Elektrik Mühendisliği
Laboratuvarı Binası
Günümüzde Yıldız Teknik Üniversitesi Makine ve
Elektrik Mühendisliği Laboratuvarları olarak kullanılan yapı ilk kuruluşundaki işlevini sürdürmektedir. İkinci Harem Avlusu’nu doğusundaki Şale Köşkü
bahçesinden ayıran yüksek duvara paralel, duvarla
arasında iki metre gibi sınırlı bir mesafe bırakacak
biçimde konumlanmıştır. Bu yerleşimi ile yapı, saray ara duvarı üzerindeki kapıyı da görünmez ve kullanım dışı bırakmıştır. Günümüzde yaklaşık 90x19
metre ölçülerinde uzun dikdörtgen bir tabana oturur, İkinci Harem Avlusu’nun diğer yapılarında olduğu gibi kuzey-güney yönünde konumlanmıştır. Prizmatik kütle, güney yönünde on metrelik bir ek yapılarak 1960’lı yıllarda uzatılmıştır. Sözü edilen ek,
Emin Onat tasarımının özgün mimarisinin kütle etkisinde rahatsız edici bir değişiklik oluşturmaması-
EKİM / 09
Yıldızlar 35
in Onat,
m
E
.
r
D
.
f
o
r
P
>
>
jesindeki
o
r
p
ir
b
a
k
ıt
n
A
niyle
başarısı nede vanını
ün
“Ordinaryüs”
almıştır.
na rağmen, güney cephesinde özgün yapının kompozisyonuna uyum sağlamayı hedeflememiş, açığa
çıkan bodrumla birlikte üç katlı olarak izlenen sıradan geniş pencereler ana yapı ile olduğu kadar güneyindeki tarihi bahçe ile de uyumsuzluk yaratmıştır. Yapının içinde de zaman içinde ihtiyaca cevap
verebilmek amacıyla müdahaleler yapılmış, öğretim üyesi ofisleri eklenmiş, ancak özgün plan özellikleri ve laboratuvar mekanları olabildiğince korunmuş, cephe mimarisi ve üslup özellikleri günümüze
ulaşmıştır.
Yapı kısmi bodrum kat, zemin kat ve galeri katından oluşmaktadır. Ancak tasarımın asıl kurgusu
36 Yıldızlar
EKİM / 09
iki kat yüksekliğindeki büyük ölçülerdeki boşluklardan oluşan iki laboratuvar mekanıdır. Güneyde
zaman içinde büyütülmüş ve güney cephesinde
ofisler eklenmiş Elektrik Laboratuvarı, kuzeyde ise
Makine Laboratuvarı yer alır. Galeri katları öğretim üyeleri odalarını içerir. Laboratuvar binasının
iki giriş kapısının bulunduğu ön avluya bakan batı
cephesi ana cepheyi oluşturur. Cephenin
güneye yakın giriş kapısı ana giriş olarak düşünülmüştür. Burada rüzgarlık
niteliğindeki bir mekandan ulaşılan
merkezi mekan her iki yandan camekanlı çift kanatlı kapılarla iki laboratuvara giriş imkanı vermekte, karşıda
ise geniş merdiven holü yer almaktadır. Merkezi mekanı üst kat galerisine ve bodrum katına bağlayan merdiven tasarımı, iki kollu, geniş sahanlıklı ve ortasında galeri boşluğu ile güçlü bir mekansal komposizyon sunmakta, yapının yatay ve
düşey bağlantılarının rahatlıkla algılanmasını ve yönlenmeyi başarı ile sağlamaktadır. Yapının ikinci
girişi ise yine batı cephesinde kuzeye yakındır. Buradan girilen sınırlı ölçülerdeki mekan, Makine
Laboratuvarı ve üst kata bağlantıyı sağlamaktadır.
Yapının ana görünüşünü oluşturan batı cephesi, dönemin Emin
Onat mimarisinin yaklaşımını
yansıtır. Ahşap bir saçakla taçlandırılmış cephe iki giriş kapısının düz atkılı taş kemerli ve yalın
profilli sövelerle vurgulanmış mimarisi ile bezenmiş, iki kapı arasında yer alan iki kat yüksekliğindeki Makine Laboratuvarı cepheye büyük ölçülerde yüksek pencere sırası
ile yansıtılmıştır. Söz edilen tasarım iç mekan organizasyonu ve cephe mimarisi ile Yıldız Sarayı İkinci
Harem Avlusu’nda Cumhuriyet Dönemi’nin korunması için gerekli özelliklere sahip bir eğitim ve laboratuvar yapısı örneğini oluşturmaktadır. II
Kaynaklar:
M. Emin Onat Yapıları Rehberi, TMMOB Mimarlar
Odası Yayını, İstanbul, 2009.
Yıldız Teknik Üniversitesi, İnsan Kaynakları Geliştirme Merkezi Arşivi.
Yıldız Teknik Üniversitesi, Yapı İşleri Daire Başkanlığı Arşivi.
EKİM / 09
Yıldızlar 37
YTÜ VE ALMAN OTTO-VONGUERICKE MAGDEBURG
ÜNİVERSİTESİ ARASINDA
PROTOKOL İMZALANDI
>> Protokol, iki üniversite arasındaki kültür, eğitim ve
araştırma alanlarında işbirliğini kapsıyor.
haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ
38 Yıldızlar
EKİM / 09
2009 Mart ayında Rektörümüzün Almanya üniversite gezileri kapsamında temaslar başlatılan Otto-vonGuericke Magdeburg Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Klaus Erich Pollmann ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Jens
Strackeljan, Üniversitemizi ziyaret ederek iki üniversite
arasındaki işbirliğine resmiyet kazandırmışlardır.
Protokolün ayrıntıları
İmzalanan protokol, iki üniversite arasındaki kültür,
eğitim ve araştırma alanlarında işbirliğini kapsamaktadır. Anlaşma; öğrenci değişimini, akademisyen ve
araştırmacı değişimini, eğitim alanında ortak projeler
gerçekleştirmeyi, bilimsel ve teknolojik araştırma alanlarında her iki üniversitede de yürütülen araştırmalara
katkıda bulunmayı içermektedir. Eğitim ve araştırma
alanlarında kurumsal ve kişisel olarak kalıcı bağlantılar
oluşturmak; yenilikçi eğitim etkinliklerinin geliştirilmesinde işbirliğinde bulunmak; eğitim, araştırma etkinlikleri ve çoklu ortam materyallerinin paylaşımını sağlamak, karşılıklı olarak sempozyum ve benzeri faaliyetlere katılmak ve düzenlemek, her iki üniversitenin de ilgilendiği alanlarda ortak yayın yapmak ya da bilimsel
dergi çıkarmak, ders kredi ve değerlendirme sistemlerine ilişkin fikir alışverişinde bulunmak protokolün diğer
önemli noktalarıdır.
Toplantılar ve sunumlar
Rektör ve Rektör Yardımcısı ziyaret kapsamında,
Elektrik-Elektronik Fakültesi Dekanlığı ve bölüm başkanlıklarıyla toplantılar yapmış ve kendilerine fakülte
ve bölümlerin eğitim ve araştırma faaliyetlerine ilişkin
bilgilendirme sunumları yapılmıştır. Daha sonra Fen
Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü ziyaret edilmiş ve aktif
>> Üniversitemiz Makine
ve Elektrik-Elektronik
Fakültelerinden bir
heyet, ortak araştırma
konuları bulmak ve
projeler geliştirmek
üzere Otto-vonGuericke Magdeburg
Üniversitesi’ni ziyaret
edecek.
durumda olan yüksek lisans ve doktora programlarına
ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Son olarak, Makine
Fakültesi Dekanlığı ve ilgili fakültenin bölümleriyle ayrı
ayrı toplantılar yapıldıktan sonra Davutpaşa Yerleşkesi gezilmiştir.
Özellikle, Üniversitemizin 100. yıl kutlamaları kapsamında Otto-von-Guericke Magdeburg Üniversitesi
ile ortak seminer, sempozyum ve konferans düzenlenmesi konusunda anlaşmaya varılmıştır. Yakın bir
zaman içierisinde protokol kapsamında, ortak araştırma konuları bulmak ve projeler geliştirmek üzere
Üniversitemiz Makine ve Elektrik-Elektronik Fakültelerinden bir heyet Otto-von-Guericke Magdeburg
Üniversitesi’ni ziyaret edecektir. II
EKİM / 09
Yıldızlar 39
ÜNİVERSİTELER ARASI
İŞBİRLİĞİNE GÜZEL BİR ÖRNEK:
ESKİ TÜRK EDEBİYATI
ÇALIŞMALARI
>> YTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü öğretim üyeleri, her yıl, Osmanlı dönemi
Türk Edebiyatının bir konusunun ele alınmasını
amaçlayan toplantı dizisi başlattı.
PROF DR. HATİCE AYNUR YTÜ /
FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ EDEBİYATI BÖLÜMÜ
2005’ten bu yana kesintisiz olarak Nisan ayının son Cuma günü yapılan Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları üstbaşlıklı toplantı dizisinin Şiirin
İnşâsı: Düzyazıda Dil, Üslûp ve Türler altbaşlığını taşıyan beşincisi, 24 Nisan 2009
Cuma günü Yıldız
Teknik Üniversitesi
Oditoryumu’nda başarıyla gerçekleştirildi. Bu yılki toplantıyı
ve konusunu anlatmadan önce, bu çalıştay dizisinin çıkış
noktasından, amacından ve önceki yıllarda yapılan toplantılardan söz etmek
yerinde olacaktır.
Akademik kurumlarda ve çalışmalarda
genellikle Eski Türk
Edebiyatı olarak adlandırılan
Osman-
40 Yıldızlar
EKİM / 09
lı dönemi Türk edebiyatı çalışmalarında nicelik ve nitelik olarak 1980’lerden itibaren gözle
görülür bir artış olmuş ve kültürel mirasımızın
önemli bir parçası olan Osmanlı edebiyatının
bugüne kadar üzerinde çeşitli nedenlerle durulamayan konuları gün ışığına çıkmaya başlamış
ya da üzerine çalışma yapılmış konular, yeni bilgilerin ve bakış açılarının eşliğinde yeniden ele
alınmıştır. Bununla birlikte, Osmanlı dönemi
Türk edebiyatına odaklanmış kesintisiz süren
bilimsel toplantıların yok denecek kadar az olduğu dikkat çekmektedir. Sadece Osmanlı dönemi Türk edebiyatını ele alan ilk ve tek toplantıyı, Osmanlı Dünyasında Şiir: Uluslararası Sempozyumu, 1999 Kasım ayında Yapı Kredi Bankası düzenlemiştir. Şiir odaklı bu toplantıda sunulan bildirilerin basılması gündemde olmakla
birlikte, aradan geçen bu zamana rağmen henüz basılamamıştır.
Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları
toplantı dizisi
2005 yılında, alandaki toplantı, dolayısıyla da
akademik güncel bilgi alışverişi ve meslekî da-
>> Toplantı dizimizin
“Nazımdan Nesire
Edebî Türler” altbaşlıklı
dördüncüsü, uluslararası
katılımlı olup TUBİTAK
desteği de almıştır.
yanışmanın eksikliğini hisseden Yıldız Teknik
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili
ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Prof.
Dr. Hatice Aynur ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili
ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Yrd.
Doç. Dr. Hanife Koncu ve Yrd. Doç. Dr. Müjgân
Çakır, her yıl, Osmanlı dönemi Türk Edebiyatının bir konusunu nesnel ve bilimsel bir bakış açısıyla ayrıntılı bir şekilde ele alınmasını ve aynı zamanda toplantıda sunulan bildirilerin en kısa zamanda kitap olarak basılmasını
amaçlayan bir toplantı dizisini başlatmaya karar verdi. Her iki üniversitede dönüşümlü olarak yapılması planlanan toplantının ilki Yıldız
Teknik Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Bu arada, toplantı dizimizin ardından Osmanlı dönemi Türk edebiyatı alanı çalışmaları bir ivme kazandığı ve farklı üniversitelerin toplantı dizileri
başlatmış olduğunu haber vermekten memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek isterim.
İkinci yıl düzenleyiciler arasına Washington
Üniversitesi Yakın Doğu Dilleri ve Uygarlığı Bölümü, Türklük Çalışmaları yöneticisi Doç. Dr. Se-
Bugüne kadar toplantı
dizisinin çıkan kitapları
1. Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları 1: Sözde ve Anlamda Farklılaşma: Sebk-i Hindî, 29 Nisan 2005,
bildiriler. Hazl. Hatice Aynur, Müjgân Çakır, Hanife Koncu. İstanbul: Turkuaz Kitabevi, 2006.
242 s.
2. Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları 2: Eski Türk
Edebiyatına Modern Yaklaşımlar I, 24 Nisan
2006, bildiriler. Hazl. Hatice Aynur, Müjgân Çakır, Hanife Koncu, Selim S. Kuru. İstanbul: Turkuaz Kitabevi, 2007. 254 s.
3. Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları 3: Eski Türk
Edebiyatına Modern Yaklaşımlar II, 27 Nisan
2007, bildiriler. Hazl. Hatice Aynur, Müjgân Çakır, Hanife Koncu, Selim S. Kuru, Ali Emre Özyıldırım. İstanbul: Turkuaz Kitabevi, 2008. 307 s.
4. Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları 4: Nazımdan
Nesire Edebî Türler, 25 Nisan 2007, bildiriler.
Hazl. Hatice Aynur, Müjgân Çakır, Hanife Koncu, Selim S. Kuru, Ali Emre Özyıldırım. İstanbul:
Turkuaz, 2009. 230 s.
EKİM / 09
Yıldızlar 41
düncüsü Nazımdan Nesire Edebî Türler başlıkları altında düzenlenmiştir.
Toplantı dizimizin Nazımdan Nesire Edebî
Türler altbaşlıklı dördüncüsü uluslararası katılımlı olup TUBİTAK desteği de almış bulunmaktadır. Bu toplantımıza, Leiden
Üniversitesi’nden Dr. Jan Schmidt, Viyana
Üniversitesi’nden Doç. Dr. Edith Gülçin Ambros ile Hülya Hancı ve Londra, School of Oriental and African Studies’ten Dr. Yorgo Dedes
bir bildiri ile katılmışlardır.
Her toplantıda sunulan bildirilerin hemen
hepsi makale haline getirilerek bir sonraki toplantı günü davetli ve okuyucuların ilgisine sunulmaktadır. Kitapların düzgün, kaliteli ve düzenli olarak basılmasında Turkuaz Kitabevi’nin ve sahiplerinden Sayın Nedret İşli’nin önemli katkısı bulunduğunu burada eklemek gerekir.
“Nesrin inşâsı: Düzyazıda Dil,
Üslûp ve Türler” toplantısı
>> “Nesrin inşâsı:
Düzyazıda Dil, Üslûp
ve Türler” başlıklı
toplantının iki
oturumunda, değişik
üniversitelerden değerli
meslektaşlarımız
tarafından dokuz bildiri
sunulmuştur.
lim S. Kuru, dördüncü yıl ise Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Yrd.
Doç. Dr. Ali Emre Özyıldırım da katılmış ve toplantı dizimizin her anlamda başarıyla yürütülmesine katkıda bulunmuşlardır.
Toplantıların detayları
Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları toplantı dizisinin ilki, Sözde ve Anlamda Farklılaşma Sebk-i
Hindî; ikincisi, Eski Türk Edebiyatına Modern
Yaklaşımlar I; üçüncüsü, ikinci toplantının devamı niteliğinde olan Eski Türk Edebiyatına Modern Yaklaşımlar: Cumhuriyet Dönemi II ve dör-
42 Yıldızlar
EKİM / 09
Bu toplantı, 24 Nisan 2009’da YTÜ Oditoryumu’nda gerçekleştirilmiştir. “Nesrin inşâsı:
Düzyazıda Dil, Üslûp ve Türler” başlığını taşıyan toplantımızın iki oturumunda, değişik üniversitelerden değerli meslektaşlarımız
tarafından dokuz bildiri sunulmuştur. Bildiri
sunanlar, Osmanlı nesri /düzyazısı konusunda çok önemli çalışmalara imza atmış, teknik
ve tematik değerlendirme ve yorumlarıyla nesir konusunun ayrıntılı bir çalışma alanı haline getirilmesine katkıda bulunmuş uzmanlar olup nesir konusuna yaklaşırken yöntembilimsel sorgulamalardan çok bugüne kadar
yapılmış çalışmalara getirilen yorumları ve bu
kazanımların bir değerlendirilmesini ön plana
çıkarmışlardır. Bu bildirilerin nesir konusunda
daha kuramsal çalışmalara bir zemin hazırlayacağına kuşku yoktur.
Kapanış oturumu ve değerlendirmesini yapan Doç. Dr. Selim S. Kuru, toplantının bundan sonra Osmanlı nesri üzerine yapılacak
çalışmalara önemli bir zemin hazırladığını
vurguladı.
Önümüzdeki yıl 30 Nisan 2010 günü Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde yapılacak 6. toplantıda da, her zaman olduğu
gibi eski Türk edebiyat çalışmalarının eksik
kalmış yönlerinden birinin konu edilmesi
kararlaştırıldı. II
EKİM / 09
Yıldızlar 43
RÖPORTAJ
44 Yıldızlar
EKİM / 09
İSO BAŞKANI TANIL KÜÇÜK:
YTÜ İLE İŞBİRLİĞİMİZİ
SÜREKLİ ARTIRMAYI
ÜMİT EDİYORUM
haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ
>> Yıldız Teknik Üniversitesi ile bugüne kadar
yaptığımız çalışmalar, hem nitel hem de nicel olarak
etki uyandırıcı olmuştur.
İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Tanıl Küçük ile Odanın faaliyet alanları ve projeleri hakkında konuştuk.
verebilir misiniz?
Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
radan katılan ülkelerden biri olmuş-
Türkiye, bazı tarihsel nedenlerin sonucu olarak, sanayi devrimi yaşayamamış ve sanayileşme sürecine sontur. Genç Cumhuriyetimiz, sanayileş-
1956 yılında Zonguldak’ta doğdum.
Orta ve Lise öğrenimimi Saint-Benoit
Fransız Erkek Lisesi’nde tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nden mezun oldum. İlk defa
1981 yılında İstanbul Sanayi Odası
Meclis üyeliğine seçildim. 1993 yılında
Yönetim Kurulu üyesi oldum. 19972001 yılları arasında iki dönem Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği görevinde
bulundum. İlk kez 2001 yılında Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçildim ve
bu görevi 2001 yılından bu yana aralıksız olarak sürdürmekteyim. 2009
Mayıs ayından itibaren TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini de yürütmekteyim. Sanayiciliğe adım attığım tarihten beri faaliyet
alanım, değişmeksizin, çikolata ve şekerleme sektörü olmuştur.
meyi kalkınma yolundaki en önem-
İstanbul Sanayi Odası’nın kuruluş
amacı ve geldiği nokta ile ilgili bilgi
rilen görevleri yerine getirmektir. Bu-
li hedef olarak tespit etmiştir. Ne var
ki, devir alınan mirasta, sanayi adına
pek fazla bir şey yoktur. Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de, sanayileşmeye başlangıçta devlet öncülük etmiştir. Ancak kısa süre sonra,
1950’lerle birlikte, başta İstanbul Sanayi Odası olmak üzere, sanayi odalarının kurulması, sanayide özel sektörün varlığını hissettirmeye başladığının en önemli işaretidir. İstanbul Sa-
nayi Odası, 1952 yılında 750’ye yakın
sanayicinin yazılı isteği ile kurulmuştur. Odamızın amacı, üyelerinin müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki
faaliyetlerini kolaylaştırmak ve geliştirmek, mesleki disiplin, ahlak ve dayanışmayı korumak ve kanunda yazılı hizmetler ile mevzuatla odalara vegün, İstanbul Sanayi Odası, 14.700
üyesi ile Türkiye’nin en köklü ve en
büyük sanayi odasıdır. Türk sanayinin
en önemli temsil kurumlarından biridir. İSO üyesi sanayi kuruluşları, toplam sanayi katma değerinin yaklaşık %40’ını, GSMH’nın %9’unu yaratmaktadırlar. Türkiye ihracatının %35’i
İSO üyelerince yapılmaktadır. Toplam sanayi istihdamının %17’si İSO
üyesi kuruluşlarca sağlanmaktadır.
Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunun 209’u İSO üyesidir. Tüm bu rakamlar, İSO’nun temsil ettiği ekonomik ağırlığı ortaya koymaktadır. Ancak, kanaatimizce, İstanbul Sanayi
Odası kamuoyu nezdinde, temsil ettiği ekonomik gücü aşan, bir saygınlık
ve itibara sahiptir. Bunda en büyük etken, Türk sanayini kuran, sanayici büyüklerimizin bizlere miras bıraktığı,
kurum kültürüdür; yazılı olmayan kurallarımız, geleneklerimiz, teamüllerimizdir. İstanbul Sanayi Odası, 57 yıllık
tarihi boyunca, her zaman aktif siyasete mesafeli bir çizgi izleme çabası
içinde olmuştur. Ülke menfaatine aykırı gelişmeler, yanlışlar, yapılan hatalar her zaman dile getirilmiştir. İstanbul Sanayi Odası’nın meclis topEKİM / 09
Yıldızlar 45
>> İstanbul Sanayi Odası, 14.700
üyesi ile Türkiye’nin en köklü ve
en büyük sanayi odasıdır.
lantılarında, yalnızca sanayinin değil,
Türkiye’nin tüm meseleleri objektif
ve çok boyutlu bir şekilde ortaya konmakta, tartışılmaktadır.
İSO’nun en temel faaliyet alanları ve
verdiği hizmetler nelerdir?
İstanbul Sanayi Odası, faaliyet alanlarını ve hizmetlerini rekabet gücünün
geliştirilmesi misyonu çerçevesinde
düzenlemektedir. Bu hedef doğrultusunda, üye kuruluşlarımıza yönelik destek ve bilgilendirme çalışmaları yapmaktayız. Üyelerimizin, verimliliğinin yükseltilmesine, Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşma kapasitesinin geliştirilmesine yönelik çalışmalarımız da bulunmaktadır. Enerji, çevre, finansman, yazılım ve bilişim gibi konuları kapsayan seminerler, teknoloji odaklı toplantılar gerçekleştirmekteyiz. Eğitimlerle ve raporlarla üyelerimizin ihracat faaliyetlerine yol göstermekteyiz. Diğer taraftan,
üyelerimizin nitelikli eleman ihtiyacına cevap vermekte, mesleki eğitimin
yaygınlaştırılması ve geliştirilmesine
çalışmaktayız. Bu faaliyetimiz çerçevesinde, sanayicilerimiz ile üniversitelerimizi bir araya getirecek projeler
gerçekleştirmekteyiz. Çevreye yönelik çalışmalar bir diğer önceliğimizdir.
Öte yandan üyelerimizin finansman
sıkıntılarını hafifletmek amacıyla,
uzun vadeli ve uygun koşullarda kredi sağlamaya yönelik işbirliklerimiz de
bulunmaktadır. Odamızın üyelerimize yönelik olarak yürütmekte olduğu
diğer hizmetler de şunlardır: kayıt ve
tescil faaliyetleri, kapasite raporları,
ekspertiz raporları, teşvik belgeleri, çıraklık, kalfalık ve ustalık sözleşmeleri.
İSO’nun sosyal sorumluluk alanında
yaptığı çalışmalar nelerdir?
İstanbul Sanayi Odası, sosyal sorumluluğuna daima önem veren bir kuruluş olmuştur. Sosyal sorumluluk pro-
46 Yıldızlar
EKİM / 09
jelerimizi hayata geçirmek üzere İstanbul Sanayi Odası Vakfı kurulmuştur. Sosyal sorumluluk anlayışımızın
merkezinde, eğitim, özellikle de mesleki eğitim yer almaktadır. Odamız
çok uzun yıllardır, ihtiyacı olan öğrencilere burs desteği sağlamaktadır.
Ayrıca, bütçe imkanlarımız doğrultusunda, sanat ve kültüre de destek verilmektedir. İSO, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV), İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) ve İstanbul Kültür ve
Sanat Vakfı (İKSV) olmak üzere birçok
dernek ve vakfın kurulmasında öncü
rol oynamıştır.
İSO’nun eğitim alanında yaptığı çalışmalar ve yürüttüğü projeler nelerdir?
İstanbul Sanayi Odası, kurulduğu yıllardan itibaren sanayinin temel ihtiyaçlarından biri olan eğitimli işgücünün geliştirilmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirmektedir. İstanbul Sanayi Odası Vakfı (İSOV) ise çalışmalarında mesleki eğitime özel bir önem
vermektedir. Bu doğrultuda, Vakfımızın hayata geçirdiği en önemli projelerden biri, İstanbul Akatlar’da “İSOV
Akatlar Mesleki Eğitim Kompleksi”dir.
Türkiye’deki endüstri meslek liselerine örnek teşkil edecek niteliklere sahip olan meslek lisesinin de bulunduğu bu kompleksde, öğrencilere sanayide kullanılan son teknolojileri içeren eğitimlerle birlikte bilgisayar ve
iletişim alanında dersler verilmektedir. Akatlar’daki okul ve merkezimizin dışında, pilot okul olarak seçilen
İSOV Zincirlikuyu Teknik ve Endüstri
Meslek Lisesi, Şişli Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi ve Şehit Büyükelçi Galip Balkar Teknik ve Endüstri Meslek
Lisesi’nde rehabilitasyona ve teknolojik yenilemeye yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bunların haricinde, Odamız sürekli eğitim ve gelişim mantığı çerçevesinde seminer ve eğitim
programlarıyla, üyelerine kesintisiz
ve güncel hizmet sunmaktadır. Yılda
ortalama olarak 60 seminerin düzenlendiği Odamızda, yıl bazında ulaşılan
katılımcı sayısı 5000’i geçmektedir.
Her yıl sonbahar döneminde yapılan
eğitim ihtiyacı analizi ile de üyelerimizin güncel olarak hangi konularda ihtiyaçları olduğu tespit edilmektedir.
Bu vesileyle, Odamız hem ihtiyaçların
tespit edilmesinde hem de hizmetlerin sunulmasında güncel noktayı yakalamayı başarabilmektedir.
İSO’nun üniversitelerle ilişkilerinin
kapsamı nedir? Gerçekleştirilen ortak
projeler var mı?
İSO, üniversite sanayi işbirliğine, üniversite ve sanayini gündeminin buluşturulmasına büyük önem vermektedir. Türk sanayi için hedefimiz, Ar-Ge ve teknoloji geliştirme yeteneği yüksek, yüksek katma değerli bir üretim yapısına geçiştir. Üniversitelerdeki araştırma ve bilgi birikiminin ticari ürün ve ülke için katma değere dönüşmesi, ancak üniversite sanayi işbirliği ile mümkündür. Odamız,
>> Odamız, 1996 yılında kurulan İSO Sanayi-Üniversite
İşbirliği Çalışma Grubu ile sanayinin teknolojiye
yönelik ihtiyaçları ile üniversitelerin bilgi kaynaklarını
ve potansiyelini bir araya getirmeyi amaçlıyor.
1996 yılında kurulan İSO Sanayi- Üni-
fiyle, bizler de bu mücadelenin içinde-
nı ve potansiyelini bir araya getirme-
dız Teknik Üniversitesi Yıldızlı Projeler
Yarışması” ve “YÖK ile Endüstri Deneyimini Artırma Projesi”, “YÖK ile İstanbul Sanayi Odası Kontenjanları Listesi Çalışması”
versite işbirliği çalışmaları kapsamın-
Teknopark oluşumları ile ilgili görüşleriniz nelerdir?
zorlamaktadır. Teknopark olarak ad-
versite İşbirliği Çalışma Grubu ile sanayinin teknolojiye yönelik ihtiyaçları ile üniversitelerin bilgi kaynaklarıyi amaçlamaktadır. İSO, sanayi- ünida yürütülen çalışmalarımız şunlar-
dır: “İSO-İTÜ Doktora / Yüksek Lisans
Tezlerine Sanayi Desteği Projesi”,
“İSO-İTÜ KOBİ’ler için Endüstriyel Tasarım Projesi”, “İSO-İTÜ Endüstri Mü-
hendisliği Bitirme Ödevleri İşbirliği
Projesi”, “İSO-Yıldız Teknik Üniversitesi Bitirme Tezleri İşbirliği Projesi”, “Yıl-
Günümüzde rekabet gücünün, bilim
ve teknolojide yetkinlik ile sağlandığı tartışmasız bir gerçektir. Ar-Ge’de,
teknoloji geliştirmede, inovasyonda
başarı sağlayan firmalar, ülkeler, küresel rekabet yarışında öne geçmektedir. Türk sanayi olarak, küresel rekabet koşullarında başarılı olma hede-
yiz. Ancak Ar-Ge ve teknoloji geliştirmenin, zahmetli, uzun vadeli ve yüksek miktarlarda kaynak gerektiren bir
çalışma alanı olması, işletmelerimizi
landırdığımız teknoloji geliştirme bölgeleri, bu bölgelerde faaliyet gösterecek firmalara, karşılaşacakları zorluklarla mücadele etme anlamında kolaylık sağlamakta, çeşitli alanlarda
vergi muafiyeti tanımaktadır. Teknoloji geliştirme bölgelerinin, yeni ve yaratıcı fikirleri ürüne dönüştürmek isteyen girişimcilere iş kurma olanağı
EKİM / 09
Yıldızlar 47
>> Türkiye ihracatının %35’i İSO
üyelerince yapılıyor.
pılacaktır. Ana teması “Sürdürülebilir
Rekabet Gücü: Kriz Sonrası Yeni Yön”
olarak belirlenen “İSO 8. Sanayi Kong-
resi ve İnovasyon Sergisi” ile firma ve
kurumların, yenilikçi ve teknoloji öncelikli ürün veya sonuçlanmış projelerini tanıtmaları ve işbirlikleri oluşturabilmeleri amaçlanmaktadır. Firmalar
ve kurumlar, sergiye konu ürün veya
sonuçlanmış projelerini “Bilgi”, “Fikir ve Proje” ve “İnovasyon” tematik
alanlarında yer alacak standlarda sergileyebileceklerdir. Kongere’ye, ulusal
ve uluslararası kurum ve kuruluşların
üst düzey temsilcileri konuşmacı olarak katılacaktır.
Ayrıca, nitelikli eleman ihtiyacının givermesi ve ülkemizin rekabet gücüne büyük katkı sağlaması nedeniyle
Odamız, daha önce, İTÜ Teknopark’a
kurucu üye, Kadir Has Üniversitesi Teknopark’a kurucu ortak ve Marmara Teknokent’e şirketi ortağı olmuştur. Son olarak, İstanbul Üniversitesi bünyesinde yer alan İstanbul
Teknopark’a Odamız ortak olmuştur.
si sayesinde Odamız, sadece İstanbul’a
İSO olarak üzerinde çalıştığınız ulusal
ya da uluslararası projeler hakkında
bilgi verebilir misiniz? Üyesi olduğunuz uluslararası kuruluşlar var mıdır?
zın sektörlerindeki AB mevzuatı hak-
Öncelikle, Odamızın bugüne kadar kazandığı en yüksek miktarlı ve en uzun
süreli AB projesine değinmek istiyorum. Avrupa Birliği, Rekabet Edebilirlik ve Yenilikçilik Programı (CIP) kapsamında “Avrupa İşletmeler Ağı” adında yeni bir oluşum hayata geçirmiştir.
Bu çerçevede faaliyet göstermek üzere Odamız tarafından tasarlanan ve Avrupa Komisyonu tarafından kabul edilen proje teklifimiz, Odamız bünyesinde faaliyet gösteren “Avrupa İşletmeler Ağı –İSTANBUL” Merkezi tarafından yürütülmektedir. 2008-2013 yıllarında faaliyet gösterecek bu yeni yapılanma ile KOBİ düzeyinde, Avrupa Birliği ile ilgili bilgilendirme hizmetlerinin
yanı sıra, firmaların teknoloji alanındaki
işbirliklerinin artırılması, özel sektörün
Ar-Ge çalışmalarının yaygınlaştırılması yönünde daha kapsamlı destek faaliyetleri hayata geçirilecektir. Bu proje-
48 Yıldızlar
EKİM / 09
değil, tüm Trakya Bölgesi’ne de hizmet
götürecektir.
Öte yandan, AB müktesebatına uyum
konusunda firmalarımızı bilgilendirmek amacıyla, Avrupa İşletmeler Ağı-İSTANBUL Merkezi aracılığıyla “Firmam AB’ye ne Kadar Uyumlu?”
çalışması başlatılmıştır. Firmalarımıkındaki bilgi seviyelerini ve uyum du-
derilmesi yönündeki çalışmalarımızın
son halkası olan ve 2008 yılının son
döneminde hayata geçen “Özgeçmiş
Bankası” projemiz ile mesleki eğitim
almış işgücünü internet ortamında
üyelerimizle buluşturmaktayız.
Üyesi olduğumuz uluslararası kuruluş bulunmamaktadır. Bununla birlikte, yukarda da ifade ettiğim gibi çeşitli uluslararası kuruluşlarla işbirlikleri
gerçekleştirmekteyiz.
rumlarını ölçen çalışma, firmalar ye-
Yıldız Teknik Üniversitesi ve dergi-
tadır. Bu çalışma sonucunda, ihtiyaç
Öncelikle belirtmek isteriz ki, sanayi-
rinde ziyaret edilerek uygulanmakduyulan sektörlere, uygun eğitim ve
bilgilendirme faaliyetlerinin yanı sıra
danışmanlık hizmeti de verilmesi
amaçlanmaktadır.
Üyelerimizi AB çevre mevzuatı konusunda bilgilendirmek amacıyla başlattığımız “How green is my firm”
projesini de çok önemli bulmaktayız ve bu proje kapsamında kimya sektörümüzün AB ve Türk Çevre
Mevzuatı’na uyumunun değerlendirilmesi hedeflenmektedir.
mizle ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
üniversite işbirliği Odamız açısından
çok önem atfedilen ve kritik olarak
değerlendirilen bir konudur. Bu bağlamda konuyla ilgili proje ve çalışmalarımızı artırma gayreti içindeyiz. Kabul edilmelidir ki, bu tip işbirliklerinde
Odamız kadar üniversitelerin de faal
olması gerekmektedir. İşte bu noktada sevinerek paylaşmak isterim ki Yıldız Teknik Üniversitesi ile bugüne kadar yaptığımız ve yukarıda geçen çalışmalar hem nitel hem de nicel ola-
kurumsallaşma,
rak etki uyandırıcı çalışmalar olmuş-
sine katkı yapmayı amaçlayan Sa-
rübelerle, işbirliğimizin yaygınlığını ve
de farklı bir boyut getirilmiştir. Aralık
mekteyim. Diğer taraftan, Yıldızlı Ya-
Kongremiz’de yeni bir anlayış ile İno-
manın ürünüdür ve konunun ilgilileri-
İşletmelerimizde
yaratıcılık ve yenilikçiliğin gelişme-
tur. İşbirliğimiz sırasında edinilen tec-
nayi Kongrelerimize, yeni dönem-
derinliğini sürekli artırmayı ümit et-
2009’da gerçekleştirilecek 8. Sanayi
şam Kültürü Derginiz de titiz bir çalış-
vasyon Sergisi’ne de ev sahipliği ya-
ne yol gösterici olmaktadır.. II
EKİM / 09
Yıldızlar49
YTÜ AB OFİSİ LLP-ERASMUS
YOĞUN DİL KURSU (EYDK)
>> Türkiye’ye gelecek ERASMUS öğrencilerine temel
ve/veya orta düzeyde Türkçe öğreterek daha kolay
bir ERASMUS değişimi dönemi yaşatmak, Türk dilini
yaygınlaştırmak ve Türk kültürünü tanıtmak ERASMUS
Yoğun Dil (Türkçe) Kursları’nın temel amaçlarıdır.
haber, YRD.DOÇ.DR. AYLA ŞAYLI / AB OFİSİ KOORDİNATÖR YARDIMCISI
50 Yıldızlar
EKİM / 09
LLP-ERASMUS Yoğun Dil Kursları (EYDK), yaygın
sayılamayacak kadar az kullanılan dillerin konuşulduğu ERASMUS programına katılan ülkelerde, gelen öğrencileri ERASMUS dönemine hazırlamak amacıyla düzenlenen kısa süreli yoğun dil
kurslarıdır. Bu kurslar sayesinde öğrenciler, akademik çalışmalarına veya stajlarına başlamadan
önce gittikleri ülkenin yerel dilini ve kültürünü öğrenmektedirler. ERASMUS Yoğun Dil Kursları, Belçika (Flemenk Topluluğu), Bulgaristan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İtalya, Letonya, Litvanya, Malta, Hollanda, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya, İsveç ve Türkiye olmak üzere yirmi üç ülke tarafından düzenlenmektedir.
Kurs, en az üç, en çok altı hafta sürmekte ve en
az altmış ders saati olarak programlanmaktadır. Kurslara yalnızca ERASMUS Öğrenci Öğrenim
veya Staj Hareketliliği için seçilmiş öğrenciler katılabilmektedir. Türkiye’ye gelecek ERASMUS öğrencilerine temel ve/veya orta düzeyde Türkçe öğreterek, daha kolay bir ERASMUS değişimi dönemi yaşatmak, Türk dilini yaygınlaştırmak ve Türk
kültürünü tanıtmak ERASMUS Yoğun Dil (Türkçe)
Kursları’nın temel amaçlarıdır.
Yıldız Teknik Üniversitesi 2009/2010 ERASMUS Türkçe Yoğun Dil Kursu
Yıldız Teknik Üniversitesi AB Ofisi tarafından düzenlenen Erasmus Yoğun Dil Kursları, 10 Ağustos
2009 – 4 Eylül 2009 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Dört hafta süren kursta haftada 5 gün,
09.00 – 13.00 saatleri arasında olmak üzere toplam 80 saat eğitim yapılmıştır. Kurslarda 15’er kişilik dört sınıftaki toplam 60 öğrenciye Türkçe dil
eğitimi verilmiştir. Kursu tamamlayan öğrencilere, kurs bilgilerini, başarı derecelerini ve 10
ECTS aldıklarını gösteren sertifika verilmiştir.
>> Yıldız Teknik
Üniversitesi 2009/2010
akademik yılı yaz
döneminde ERASMUS
Yoğun Dil Kursu
düzenleyen on
üniversite arasında yer
almıştır.
ERASMUS Yoğun Dil Kursu’nun düzenlenmesi amacıyla, 2009 yılının Ocak ayından itibaren hazırlık çalışmaları başlatılmıştır. 6 Şubat 2009 tarihinde yapılan başvurunun 3 Nisan 2009 tarihinde kabulü ile
Yıldız Teknik Üniversitesi 2009/2010 akademik yılı
yaz döneminde ERASMUS Yoğun Dil Kursu düzen-
EKİM / 09
Yıldızlar 51
Havaalanı Karşılama...
Havaalanı Karşılama...
leyen on üniversite arasında yer almıştır. ERASMUS
Yoğun Dil Kursu başvurusu Ulusal Ajans tarafından
kabul edilen üniversiteler, öğrenci sayıları vb. bilgiler
Tablo-1’de sunulmuştur.
ERASMUS Yoğun Dil Kursu başvurusunun kabul
edilmesinden sonra AB Ofisi, “YTÜ EYDK Web sayfası” hazırlamış http://www.eu.yildiz.edu.tr/doc/
EILC/EILC2009_intro.htm adresinden duyurusunu yapmıştır.
15 Nisan 2009 – 01 Haziran 2009 tarihleri arasında YTÜ AB Ofisi öğrenci başvurularını almıştır.
EYDK’ya Avrupa Birliği üniversitelerinde okuyan
ERASMUS öğrencilerinden toplam 121 başvuru
yapılmıştır. Bu başvurular değerlendirilmek üzere Ulusal Ajans’a gönderilmiştir. Ulusal Ajans’ın
kurs açan diğer üniversiteler arasında yaptığı değerlendirme ve dağıtım sonucunda 60 öğrenci
seçilerek YTÜ AB Ofisi’ne bildirilmiştir.
YTÜ ERASMUS Yoğun Dil Kursu’na katılan ve on
iki ülkeden gelen altmış öğrencinin 38’i kız, 22’si
erkektir. Öğrencilerin ülkelere göre dağılımına bakıldığında, Almanya’dan 19, Hollanda’dan
10, Fransa’dan 7, İtalya’dan 6, Polonya ve Çek
Cumhuriyeti’nden 4’er, Avusturya, İspanya ve
Portekiz’den 2’şer, Belçika, İngiltere, İsveç ve
Litvanya’dan 1’er öğrencinin kurslara katıldığı görülmektedir. Öğrencilerin geldikleri ülkelere göre
dağılımı Grafik-1’de verilmiştir.
ERASMUS Yoğun Dil Kursu öğrencilerinin yaklaşık yarısı, sosyal bilimler alanındaki farklı dallarda
eğitim görmektedir. Bunun yanı sıra, mühendislik bilimlerinde 9, mimarlık alanında 8, zirai bilimler alanında 3, coğrafya, insan bilimleri, edebiyat
ve filoloji, iletişim ve enformasyon bilimleri alanlarında 2, sanat ve tasarım, hukuk ve matematikenformatik alanlarında 1 öğrenci öğrenimini sürdürmek üzere ülkemize gelmiştir.
ERASMUS Yoğun Dil Kursu’na katılan öğrencilere, YTÜ Maslak Öğrenci Yurdu’nda konaklama imkanı sağlanmıştır. Yurtta kalma talebinde bulunan 25 kız ve 16 erkek, toplam 41 öğrenci için geÖğrenciler Beşiktaş Meydanı’nda...
Grafik 1: 2009-2010 YTÜ EYDK Öğrencilerinin Geldikleri Ülkeler
Öğrenciler YTÜ Maslak Öğrenci Yurdu’na götürülüyor.
52 Yıldızlar
EKİM / 09
>> 15’er kişilik dört
Dersane Hazırlık...
sınıftaki toplam 60
öğrenciye Türkçe dil
eğitimi verilmiştir.
rekli olan tüm düzenlemeler, 2009 Temmuz ayında yapılmıştır. Ayrıca, kursun yapılacağı YTÜ Merkez Yerleşkesi’ndeki derslikler belirlenmiş ve derslerin yürütülmesine ilişkin kitap, not vb. araç gereçler hazırlanmıştır.
Türkiye’ye 7 Ağustos 2009 tarihinde Atatürk
Havalimanı’ndan giriş yapan öğrenciler, havalimanında karşılanmış ve üniversitemize ait
araçlarla YTÜ Maslak Öğrenci Yurdu’na götürülmüştür.
Dersler Başladı...
Kurslar yürütülürken öğrencilere, Türkçe derslerinin yanı sıra, Türk kültürünü ve sosyal yaşamını
tanıtmak ve uyumlarını sağlamak için çeşitli sosyal ve kültürel etkinlikler düzenlenmiştir. Etkinlikler, 8 Ağustos 2009 Cumartesi günü Beşiktaş’ta
yapılan kahvaltı ile başlamıştır. Kahvaltının ardından öğrencilerin çeşitli acil ihtiyaçları karşılanmıştır. Daha sonra üniversitemize ve öğrenci yurduna yakın bölgeler ve bu bölgelerdeki postane,
İETT, vb. ihtiyaç duyulabilecek merkezler tanıtılmıştır.
10 Ağustos 2009’da YTÜ Merkez Yerleşkesi Çukursaray Binası’nda bulunan dersliklerde derslere başlanmıştır.
Öğrenciler Taksim Meydanı’nda...
Çatı Restaurant’ta Akşam Yemeği
12 Ağustos 2009 saat 19.30’da Yıldız Çatı Restaurant ’ta öğrenciler için bir akşam yemeği düzenlenmiştir.
13 Ağustos 2009 Perşembe günü öğleden sonra
YTÜ Davutpaşa Yerleşkesi’ndeki yüzme havuzuna
gidilmiştir.
EKİM / 09
Yıldızlar 53
>> YTÜ ERASMUS
Çatı Restaurant’ta Akşam Yemeği
Yoğun Dil Kursu’na
katılan ve on iki
ülkeden gelen altmış
öğrencinin 38’i kız, 22’si
erkektir.
ERASMUS Yoğun Dil Kursu, 4 Eylül 2009 tarihinde
YTÜ Rektörlük Binası Hünkar Dairesi Salonu’nda
düzenlenen sertifika töreni ile sona ermiştir.
ERASMUS Yoğun Dil Kursu sertifikalarını almış
olan 60 öğrenciden 10’u halen üniversitemizin
değişik bölümlerinde öğrenim görmektedir. Diğerleri ise İstanbul, Ankara ve İzmir’de yer alan
toplam 18 farklı üniversitede eğitimlerini sürdürmek üzere aramızdan ayrılmışlardır. II
Kaynaklar:
1)http://www.ua.gov.tr/index.cfm?action=detay
&yayinid=51263477A1789344FDCF2FCC7EFB2CAC
C59EA&CFID=1515888&CFTOKEN=66961732
Çatı Restaurant’ta Akşam Yemeği
AB Ofisi Koordinatörlüğü İletişim Bilgileri:
Adres: Yıldız Teknik Üniversitesi, Rektörlük Binası,
34349, Barbaros Bulvarı, Yıldız, Beşiktaş/İstanbul
Telefon: 0212 383 20 69 - Faks: 0212 236 71 92
E-mail: [email protected]
Web: www.eu.yildiz.edu.tr
Davutpaşa Yerleşkesi’ndeki yüzme havuzuna gidilmiştir.
15 Ağustos 2009 Cumartesi günü Tarihi
Yarımada’nın Sultanahmet bölgesine gezi düzenlenmiş, Ayasofya Müzesi, Topkapı Sarayı gibi tarihi yapılar tanıtılmıştır.
22 Ağustos 2009 Cumartesi günü Çekmeköy’de
piknik düzenlenmiştir.
54 Yıldızlar
Çekmeköy’de Piknik...
EKİM / 09
Sertifika Töreni...
Ayasofya...
Sertifika Töreni...
>> Kurslar yürütülürken
öğrencilere, Türkçe
derslerinin yanı sıra, Türk
kültürünü ve sosyal yaşamını
tanıtmak ve uyumlarını
sağlamak için çeşitli sosyal
ve kültürel etkinlikler
düzenlenmiştir.
Sertifika Töreni...
EKİM / 09
Yıldızlar 55
56 Yıldızlar
EKİM / 09
EKİM / 09
Yıldızlar 57
YILDIZLILIK SEVGİ BİLEŞKESİ
>> Rektör Sayın Prof. Dr. İsmail Yüksek; ülke içinde
35 üniversite ile öğretim üyesi mübadele anlaşması
yapılarak, özellikle yeni kurulan üniversitelere katkıda
bulunduklarını, Almanya’da birkaç üniversite ile
işbirliği yaptıklarını, yakında Amerika’da bir Üniversite
ile de işbirliği anlaşması yapacaklarını açıkladı.
haber, BİLGE OK
Üniversitemiz Vakfı Ankara Şubesi’nin geleneksel olarak
düzenlediği Yıldızlılar iftar yemeği, 4 Eylül günü Ankara’da
Vakıf sosyal tesisinin yeni hizmete giren bölümünde gerçekleştirildi.
Yemekli toplantıya Rektörümüz Sn. Prof. Dr. İsmail Yüksek,
Sanayi ve Ticaret eski Bakanı Sn. Ali Coşkun, Yıldızlı Milletvekilleri; Abdurahman Kurt ve Metin Arif Ağaoğulları, Va-
kıf Başkanı Süleyman Caner, Savunma Sanayi Müsteşar
Yardımcısı Faruk Özlü, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Ar-Ge
Genel Müdürü Ziya Karabulut, Vakıf 1. Başkan Yardımcısı
ve Teknopark Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Bektaş, diğer
üst kademe bürokratlar, Yıldızlı iş adamları ve Vakıf Ankara Şube yönetim kurulu üyeleri ile mezunlar Derneği Ankara Şubesi yöneticileri katıldılar.
Vakıf 2. Başkan Yardımcısı ve Ankara Şubesi Başkan Yar-
dımcısı Ahmet Sarıgül açılış konuşmasında; şubenin 1995
yılında kurulduğunu, vakıf sosyal tesisinin Vakıf Başkanı
Süleyman Caner’ in başkan olduğu 2001 yılında satın aldıklarını ifade etti. Süleyman Caner, Ankara sosyal tesisinin alınması ve vakıf çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Rektör Sayın Prof. Dr. İsmail Yüksek; ülke içinde 35 üniversite ile öğretim üyesi mübadele anlaşması yapılarak, özellikle yeni kurulan üniversitelere katkıda bulunduklarını,
Almanya’da birkaç üniversite ile işbirliği yaptıklarını, yakında Amerika’da bir Üniversite ile de işbirliği anlaşma-
58 Yıldızlar
EKİM / 09
sı yapacaklarını açıkladı. Rektör Yüksek ayrıca, Davutpaşa
Yerleşkesi’ndeki çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Teknopark Projesi konuşuldu
Sanayi ve Ticaret Eski Bakanı ve vakıf kurucusu Ali Coşkun,
bakanlığı döneminde Teknopark için 2 trilyon TL ayırdıklarını, fakat sorunlar nedeniyle kullandıramamaktan üzüntü duyduklarını, Ar-Ge Genel Müdürü Ziya Karabulut’un
Teknopark sorununun çözümü için büyük çabalar sarf ettiğini ve gelinen noktanın sevindirici olduğunu ifade etti.
Teknoparkın son durumu ile ilgili, Vakıf 1. Başkan Yardımcısı ve Teknopark Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Bektaş
özet broşür sundu. Ayrıca, son durumla ilgili açıklamalar
yapıldı.
Öğrenci bursları gündeme getirildi
Ankara Şubesi Başkan Yardımcısı Ahmet Sarıgül, yemeğe
katılan Yıldızlı iş adamlarına öğrenci burslarının durumu
hakkında yaptığı açıklamada; Vakıf ve şubenin öğrencilere
sağladığı miktarın Üniversitemizde okuyan öğrenci sayısının %1’ni bile bulmadığını ve katkı beklediğini ifade etti.
>> Sanayi ve Ticaret Eski
Bakanı ve vakıf kurucusu
Ali Coşkun, Teknopark
sorununun çözümü
için büyük çabalar sarf
edildiğini ve gelinen
noktanın sevindirici
olduğunu ifade etti.
Söz alan Yıldızlı işadamları, toplam 34 öğrenciye burs ve-
receklerini belirttiler. Sarıgül, yıldızların altında, Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfı’nın Yıldız Restoranı’nda buluşan Yıldızlılar olarak, Yıldızlılık sevgi bileşkesi oluşturduklarını, bir
sonraki toplantıda buluşma umudunu taşıdıklarını ifade
etti. Gece, Yıldızlılar Marşı’nın okunmasıyla son buldu. II
EKİM / 09
Yıldızlar 59
ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ
“ŞEHR-İ YAR”
ASLIGÜL TOPUZ / İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ 3. SINIF ÖĞRENCİSİ
Bu güzel şehir her defasında yüzlerce kişiye kollarını açar,
bağrına basar, kimseye yabancılık çektirmez, kurum-kapris
yapmaz, iş verir, aş verir, yuva verir, eğitim imkânı sağlar.
60Yıldızlar
EKİM / 09
Bir kara topraktır, buraların insanının
sadık yâri, bir anası, bir de İstanbul.
İnsanoğlu kedi misali nankördür
biraz. En nankörü de evlâtlardır
belki, bayramlarda tatile gidip
ana babalarının ellerini öpmeyi “Eskimiş” bir âdet saymalarına
rağmen, tüm gün yollarını gözleyen annelerinin yanında…
Ama ne derler dertli anneler, içleri yanarken;
“Zaman değişti, evlâdım da değişti ama ben o ne desem, ne ah
etsem de tutmaz. Sütümü verdim
ona, emeğim var üzerinde.”
İstanbul…
Bugüne kadar sayısız ismi taşımış, yedi cihanın göz bebeği, kurtların üzerine üşüşmek için her an
uygun zamanı kolladıkları, sahiplerinin de ne bu kurtlardan ne de
diğer sinsi mahluklardan haberdar olduğu bu güzel şehir…
Bu güzel şehirde yalılar ve gecekondular omuz omuza dizilir, altı yüz yıllık Osmanlı mirası çeşmelerin taşları kaldırımın
orta yerine “Aman başkası gelip de arabasını koymasın!” diye
apartman sakinlerince olağan
bir şekilde yerleştirilir. İki kıtaya
yayılıp, dünyada ortasından deniz geçen tek şehir olma özelli-
ğini taşıyan İstanbul Boğazı’nın
en güzide sahillerine her gün
defalarca lâğım suları salıverilir.
İstanbul’umun nadide boğazında “doğal ebru” desenleri…
Türkiye’de siyaset hariç sanayi, ekonomi, kültür… vb. her alanın kalbi Marmara’da İstanbul’da
atar. Her yıl yüzlerce kişi türlü
imkânsızlıklar yüzünden kalkar
memleketinden buralara gelir ve
bu güzel şehir her defasında yüzlerce kişiye kollarını açar, bağrına basar, kimseye yabancılık çektirmez, kurum-kapris yapmaz. İş
verir, aş verir, yuva verir, eğitim
imkânı sağlar. Ve umutla buraya gelen insanların bir kara toprak vardır sadık yâri, bir anası, bir
İstanbul. Çünkü O Anadolu, Trakya ayırt etmeden herkese kepçe
ile dağıtır bereketinden, nimetinden. Öyle ki yaşama mücadelesi
uğruna gurbete gelenler, holding
sahibi olup başka başka ülkelere
“Gurbete” giderler.
Zamanında az mı kavga edilmiş,
az mı kan dökülmüş bu şehir uğruna? Elden çıkamaması için surlarla mı çevrilmemiş, zincirlerle
mi kapatılamamış, hutbeler mi
okutulmamış… Ve bugün her sabah iş trafiğinde “Hay canına yan-
dığım İstanbul, burada yaşanır mı
be!” diye söylenip, tüm suçu üzerimizden atıp, işin içinden sıyrılmıyor muyuz?
Bir tartışma esnasında bir taraf
sesi çıktığınca bağırırken, diğer
taraf inadına sakin, hiçbir şey olmamışçasına dinleyip tepki vermiyorsa, hararetli taraf iyice kızar, ortalık daha bir darmaduman
olur ya, işte bu güzel şehir ve bu
güzel şehrin insanları yani bizler,
aynı böyle bir tartışma içerisinde değil miyiz şimdi? Biz bağırıp,
vurup kırdıkça, nankörlük ettikçe
şehrimiz İstanbul sabrediyor ve
farkında olmasak da gözümüzde
bir kat daha büyüyor. Eminim kızamıyor bize, kızsa da bizim yaptığımız gibi beddua etmiyor çünkü biliyor etse de tutmaz bedduası. Süt vermese de anamız kadar
emeği var üzerimizde, hakkı var.
Evet;
Bir kara topraktır, buraların insanının sadık yâri, bir anası, bir de
İstanbul.
Burası benim İstanbul’um. II
EKİM / 09
Yıldızlar 61
ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ
BİR BAŞARI HİKAYESİ
“GİRİŞİMCİLİK RUHUNU
ÜNİVERSİTE SIRALARINA
TAŞIMAK”
CEMİL EROL - UĞUR AKKUŞ / YTÜ BİLGİSAYAR VE ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ BÖLÜMÜ
Üniversiteden içeri adım attığımızda her şey
tozpembe değildi. Hayat asıl şimdi başlıyordu bizim için. Hayat gerçek yüzünü göstermeye başlamış, maddi olarak zor dönemler geçirmeye başlamıştık. Okurken de çalışma fikri o
zamana kadar ilgilenmediğimiz bir durumdu.
İlgilenmek için bir nedenimiz de yoktu aslında.
Part-time olarak nerde çalışabilirdik? “Ne yapabilirdik?” derken başladık part-time iş aramaya.
Ama gördük ki mağazaların vitrinlerine asılan
ilanlar dışında üniversite öğrencilerinin kolay
ulaşabileceği part-time işler yoktu. İş bulmakta zorlanıyorduk. Sonra neden part-time ilanları bir çatı altında toplayıp, sadece üniversite öğrencilerinin faydalanabileceği bir platform yapmayalım ki dedik? Biz kapı kapı gezip part-time
iş aradık. “Neden başkaları da bizim gibi aynı çileyi çeksin, aynı zorlukları yaşasın” düşüncesiyle temellerini 1 Mayıs 2008 tarihinde attığımız,
part-time işleri tek çatı altında toplayan unisbul.com’u kurduk.
Pilot bölgemiz İstanbul’du
İlk kayıtlarımız İstanbul’dan gelmeye başlamıştı Kısa sürede baktık ki unisbul.com, dalga dalga yayılmaya başlıyordu tüm üniversitelerde.
Ciddi reklam yatırımları yapmamıştık, ama birden üye alımlarında patlamalar yaşamaya başlamıştık. Nedeni ne olabilirdi? Anadolu’dan biri
nasıl olmuştu da sitemizi duyabilmişti? O zamanlar çok önemliydi bu bölgeler bizim için.
Sonradan farkına vardık ki, aslında biz en iyi
62 Yıldızlar
EKİM / 09
reklamı yapmıştık. İyi hizmet sunmuş, kaliteli
part-time ilanlar yayınlayarak üniversite öğrencileri gözünde güvenilir bir platform haline gelmiştik, hizmetimiz karşılığını bulmuştu.
Şu anda ise bu hizmetimizi 42.000 öğrenciye
sunmaya devam ediyor, yeni kayıtlarla gücümüze güç katarak büyüyoruz.
Unisbul.com olarak çekirdek bir ekipten oluşuyoruz. Ayrıca üniversitelerde temsilciliklerimiz
de mevcut. “Ben de unisbul.com‘da bir şeyler
yapmak istiyorum” diyen arkadaşlarımız için fikirlerini paylaşabilecekleri “Söz Üniversiteli Yazarlarda” bölümü oluşturduk.
01.05.2008 tarihinden bugüne kadar 3.000 kadar öğrenciye staj ve part time iş imkanı sağladık. Sitemizin üniversite öğrencileri arasında bu
kadar hızlı yayılmasının nedeni, bize başvuranların büyük bir çoğunluğunun kısa süre içersinde olumlu sonuç almalarıdır.
YTÜ Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü öğrencilerinden Cemil EROL ve Uğur AKKUŞ
unisbul.com’un kurucu ortaklarıdır. Kurucuları
olarak YTÜ öğrencisi olmamıza rağmen, Platfor-
mumuz sadece Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri ile sınırlı olmayıp, Türkiye’de bulunan tüm
devlet ve özel üniversitelerden gençler sitemizin iş ve staj imkanlarından faydalanabiliyor.
Hatta şöyle ki; Almanya’da üniversite okuyan
ve ikamet eden 2 Türk asıllı öğrenci ana dillerini
geliştirmek için Türkiye’de staj yapmak istediler ve bize başvurdular. Bunun gibi Avrupa’nın
değişik ülkelerinden Türk öğrenciler, Türkiye’de
hem okuyup hem de part-time işlerde çalışmak
için bize başvuruyorlar. Amerika’ya Work and
Travel programıyla giden Türk öğrenciler, dönüşte de çalışmaya devam edebilmek için sitemiz üzerinden iş aramaya devam ediyorlar.
Türkiye’de part-time çalışma
alanı genişliyor
1.000’e yakın firmayla iletişim içindeyiz. Bu firmaları birebir ziyaret ederek, facebook’u etkin bir şekilde kullanarak, çevremizi de katarak
unisbul.com’dan haberdar ettik. Zaten kaliteli hizmet sunduktan sonra duyuluyorsunuz ve
firmalar sizden eleman temin etmek istiyorlar.
Biliyorsunuz ki Amerika’da part time iş oldukça
gelişmiş bir alan. Türkiye’de ise yeni yeni revaç-
EKİM / 09
Yıldızlar 63
ta olmaya başladı. Bu açıdan, firmaların üniversite öğrencisine çok kolay bir şekilde ulaşmasını
sağlamak unisbul’u ön plana çıkarıyor.
sayısının oldukça fazla olması, bizi bu pazarda
etkin kılıyor. Sektörün önde gelen kariyer sitelerinden bizi öne çıkaran ise genç, dinamik ve nitelikli bir kitleye hitap etmemizdir.
Hedef kitlesi öğrenci olan bir topluluk oluşturduğumuz için platformumuzun değeri çok
yüksek. Bunu değerlendirmek isteyen reklam
şirketleri olduğu takdirde reklam alanlarımız mevcut. Reklamlar sitenin gelir kaynağını oluşturuyor.
Gelişen Dünya ve piyasayla birlikte firmalar için
nitelikli, kültürel ve sanatsal etkinliklerle yoğrulmuş kişiler bulmak önem arz etmektedir.
Unisbul.com olarak bunun bilincindeyiz ve çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor.
Hedef kitlemiz öğrenciler
İş bulmak dışında üniversite hocalarıyla, iş dünyasıyla röportaj yapıp üniversite öğrencilerini hem röportaj yaptığımız kişiler hakkında bilgilendirmek, hem de öğrencilerin kişisel gelişimlerine faydalı olabilmek için çalışıyoruz. Şu
ana kadar birçok değerli insanla röportajlarımız
oldu. Röportaj yaparken dikkate aldığımız öncelik, üniversite öğrencilerinin okuduğu, izlediği
bu röportajdan fayda sağlıyor olabilmeleri.
İleriki günlerde, firmalarla üniversite öğrencilerini buluşturma, proje ışığında üniversite
öğrencilerini bir araya getirme gibi hedeflerimiz var. Teknik geziler yaparak üniversite - iş
dünyası bağlantısını da devam ettirmeyi düşünüyoruz.
Part time iş imkanı sağladığımız öğrencilerin
64 Yıldızlar
EKİM / 09
Bugünün üniversiteli gençliğinin, geleceğin
Türkiye’ye ve Dünyaya yön veren önemli insanları olacağının farkındayız. Bu yüzden, üniversiteli gençlerin üniversite yıllarında zorlanmamaları için çalışmalarımızı büyük bir titizlikle sürdürüyoruz.
Kariyer hedeflerimiz
Kariyer hedeflerimiz arasında öncelik olarak bölümümüzü bitirdikten sonra, kariyer sitemiz
unisbul.com‘u daha profesyonel bir şekilde devam ettirmek istiyoruz. Bununla birlikte kişisel gelişimimiz olarak, İngilizce yanında bir dil
daha öğrenmeyi ve yüksek lisansla birlikte eğitimimizi devam ettirmeyi hedefliyoruz.
Üniversitemize bize vermiş olduğu destek için
çok teşekkür ediyoruz. II
EKİM / 09
Yıldızlar 65
ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ
MÜCADELE RUHU
NEVZAT DEMİR / ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ 4. SINIF ÖĞRENCİSİ
66 Yıldızlar
EKİM / 09
Ben size bir şey söyleyeyim, mücadele ruhu ile ilgili; hangi okulda, hangi master hangi doktora
yaptığınızın hiçbir önemi yoktur. Gidin dünyanın
en iyi üniversitesinde profesör olun gelin, o alanda dünyanın en iyilerinden biri olun gelin, mücadele ruhunuz yoksa yarın en ufak sıkıntıda bavulunuzu toplar gidersiniz köyünüze. Fakat ilkokul
mezunu olun mücadele ruhunuz olsun, ülkeyi yerinden oynatırsınız. Ahmet Nazif Zorlu ilkokul mezunudur ya da Zeki Triko’nun sahibi Zeki Başeskioğlu ilkokul mezunudur, ama hala sabahları erkenden uyanır, müthiş bir hırsla mücadele ederler. Mücadele ruhunuz yoksa, üniversiteyi bitirdiğinizde her şeyden korkun, iş bulamıyorum, şu olmuyor, bu olmuyor her şeyden korkun. Ama mücadele ruhunuz varsa hiçbir şeyden korkmayın.
Benim peder esnaf, Mardin’in Nusaybin ilçesindeyiz, ortaokulu bitirdim, diplomada iyi, hafif bir
ukalalıkla çıktım pederin makamına “Dükkana”,
-Baba üç günlük dünya, bu gün varız yarın yokuz,
hala bir bilgisayarım yok benim.
-Oğlum bilgisayar mı istiyorsun?
-Evet baba.
-Neden daha önce söylemedin, lafı mı olur, gel bakalım, dedi tuttu elimden gidiyoruz.
İlçe küçük, hafifte yaramaz bir çocuktum o zaman, bütün esnafı tanıyorum, soruyorlar yolda
nereye diye?
-Pedere söyledim bilgisayar alacak, diyorum gururla.
Biraz sonra fark ettim ki benim bildiğim bilgisayarcıyı geride bıraktık, sebze haline doğru gidiyoruz.
Dedem de halde köyden getirdiği karpuzları satıyor, dedim herhalde oraya gideceğiz, peder diyecek ki; dedesi bak torunu iyi dereceyle okulu bitir-
di ben ona bilgisayar alacağım, sen de bilgisayar
oyunu alırsın. Neyse geldik sebze haline ben bir
koşu dedemin elini öptüm, diyorum nasıl olsa bilgisayar oyunu alacak peşin peşin öpeyim elini. Peder dedi ki; dedesi torunun bilgisayar istiyor, yanında çalışsın karpuz satsın para kazansın ona bilgisayar alacağız! Ben bir kızardım, gözlerim doldu
neredeyse ağlayacaktım.
Ben karpuzları satmaya başladım, ama pederi
defterden silmişim. 18 yaşına gelince, ben bilirim
yapacağımı diyorum içimden. Neyse öğrendim işi
satıyorum karpuzları, bağırıyorum “Karpuza gel”
diye.
Bir gün sınıftan hoşlandığım kız bir çıktı karşıma!
-Nevzat, dedi ne yapıyorsun?
- Para kazanıp fakir bir komşumuz var ona yardım
edeceğim, dedim. Fakat ben bittim, yerlerdeyim
karizma sıfır…
Neyse ben bir ay çalıştım, parayı biriktirdim, katladım düzelttim, pederin makama ”Dükkana” bir
çıktım, peder gözlükleri takmış gazete okuyor. Parayı masaya koydum!
- Bana bilgisayar al! dedim
Peder, günün şartlarında iyi sayılacak, oyun oynayabileceğim toplama bir bilgisayar aldı bana.
Yıllar sonra öğrendim ki benim o para bilgisayara oyun CD’si almaya ancak yetermiş. Ama bana
o gün şunu öğretti peder, “Bir şeyi istiyorsan çaba
göstereceksin”.
Üniversiteyi kazandım geleceğim, babam bana
banka hesabı açtırmış, hesap cüzdanını uzattı içinde yüklü bir para var meğer bir arabası vardı, onu satıp daha düşük bir model almış. O gün
bana bilgisayar almayan baba, çok sevdiği arabasını benim için satmış. II
EKİM / 09
Yıldızlar 67
GDO HAKKINDA HERŞEY
>> Ülke ekolojisi ve canlı sağlığı tehdit altındadır.
PROF DR. R. ŞEMİNUR TOPAL / FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ-BİYOLOJİ BÖLÜMÜ
T
Transgenik (gd) ürünler nedir?
likler (mutasyonlar) söz konusudur:
Bir canlıya, genellikle farklı türlerden olmak üzere; “transgen/ler” olarak adlandırılan bir veya daha çok genin aktarımı veya eklenmesiyle elde edilen yeni canlı, -Genetik olarak Değiştirilmiş Organizma(GDO) - (genetiği modifiye edilmiş organizma ve ürünler GMO/GMÜ) veya
transgenik canlı olarak tanımlanır. Değiştirilen veya eklenen farklı genetik materyalin kaynağına bağlı olmak üzere, çeşitli genetik modifikasyon tipleri geliştirilebilmektedir. FAO’nun (Gıda Tarım Organizasyonu) açıklamalarına
göre; temelde 3 farklı grupta değerlendirilen kalıcı değişik-
Geniş aktarımlar: Bir canlı âleminden bir başkasına (örne-
68 Yıldızlar
EKİM / 09
ğin, bir bakteriden - bir bitkiye) yapılan aktarımlar,
Kapalı aktarımlar: Aynı canlı alemi içinde, bir türden diğerine (örneğin, bir bitki türünden diğerine) yapılan aktarımlar,
Dönüştürme: Esasen söz konusu türde hedef gen mevcut
olmasına karşın, doğal dizilimlerinin değiştirilerek belirli bir modele dönüştürülmesi çalışmaları. (örneğin, E.coli
bakterisinden bu tarz modifikasyonla geliştirilen artırılmış
/ yavaşlatılmış fonksiyonlar)
Yaklaşık 10 bin yıl önce, yabani hayvan ve bitkiler gıda olarak kullanılabilmek üzere, ürün veya çiftlik hayvanı şeklinde evcilleştirilmeye ve üretim amaçlı kullanılmaya başlanmıştır. Evcilleştirme işlemi ise çeşitli bitki ve hayvan türleri için, bölgesel alanlarda ve belirli çeşitler için yoğunlaşmıştır. Son yıllarda genetik değiştirme ile oluşan yayılım
da aynen böyle gerçekleşerek, günümüzde biyoçeşitliliği
ciddi biçimde etkileyecek boyutlara gelmiştir. Evcilleştirilen canlılar, belirli tohumlar, orman ağaçları, hayvan türleri (balık dahil) gibi tür ve çeşitler olarak nasıl yabani türlerinden farklılaşarak yayılım gösterdiyse, GD-türler ve çeşitler de günümüzde aynı durumdadır. Ancak bu kez doğal değil, yapay olarak geliştirilen karakter özelliklerinin
çevreye salınımı ve kontrolsüz yayılımı da söz konusudur. Uygulamada bazen bir bakterinin (Bacillus thuringiensis - Bt) toksik karakterli bir geni; örneğin mısır bitkisine, o bitkiyi böceklere karşı dirençli hale getirilmek üzere
eklenmektedir. Bazen de, okyanusta yaşayan soğuğa dayanıklı bir balıktan alınan antifriz geni, bu kez aynı özelliği kazandırmak üzere bitkiye eklenmektedir. Bu ve benzeri değişimlerle çok çeşitli türevler halinde uygulama yaygınlaştırılmaktadır.
Bu uygulamaların dünyadaki yayılımı nasıldır?
Transgenik ürünlerin kültüre alındığı alanların, genel
bir değerlendirmeyle 1996-2001 arasındaki dönemde 1.7
‘den, 52.6 milyon hektara kadar genişlediği, ancak 2003
yılı verilerine göre 67.7 milyon hektarı aştığı ve buna göre
1996’dan bu yana 40 kat artış göstererek yayılım sağladığı bildirilmektedir. Halen 125 milyon hektarda (dünyadaki toplam tarım alanının yaklaşık %3,6’sında) transgenik
tarım yapılmaktadır. Ancak bu dağılım ülkelere göre belli
oransal düzeni izlememektedir; örneğin Brezilya’da 2003
yılı içinde 1 yıllık süreçte %10’luk bir artışla 3 milyon hektara ulaşmıştır. Yine açıklamalara göre, toplam 17 ülkede
yaklaşık 10 milyon çiftçi transgenik ürün tarımı yapmaktadır. Son 8 yıllık süreçte, mevcut transgenik ürünlerin
özellikle %30’u (20 milyon hektar), gelişmekte olan ülkelerde yetiştirilmektedir. Ancak bu ülkelerin güney kesimdeki ekim alanlarının yayılımı, kuzeydekilerin (%11), iki katı
(%28) dolayındadır. Tüm transgenik ürünlerin, üretimini
hemen hemen tamamıyla (toplam %99 oranında) elinde bulunduran başlıca 6 ülkenin (2002 ‘de 4 ülke egemen
durumdaydı) sıralaması şöyledir: Birleşik Amerika (%63),
Arjantin (%21), Kanada (%6), Brezilya (%4) ve Çin (%3). Çin
(Bt pamuk) ve Güney Afrika ‘da 2003 ‘deki transgenik ürün
üretim artış hızı %33’le doruğa tırmanmıştır. Transgenik
çeşitlerin ise 2003 yılı itibariyle ağırlıklı olarak; soya (%55),
pamuk (%21), kanola (%13) ve mısır (%11) olmak üzere başlıca 4 temel üründe dağılımı yoğunlaşmıştır. Ancak, ilerleyen süreçte yeni ürünlerin de eklenmesiyle, 4 ürün için bu
toplam değer %73’lere çekilmiştir.
Transgenik tarım değişim değerlerine bakıldığında;
İspanya’da (Bt mısır) %3’lük, Hindistan’da (Bt pamuk)
%100’lük üretim artışı gerçekleşmiştir. Yine Uruguay ve
>> Ticari kaygılar,
bilimsel gerçeklerin
önüne geçiyor.
Romanya’da GD üründe 50 bin hektarlık ilk üretim başlarken, Kolombiya ve Honduras’da daha ılımlı bir gelişim
gözlenmiştir. Brezilya ve Filipinler’de ilk kez bu yıl GD mısır
ve Brezilya’da herbisit toleransı yüksek soya tarımı ilk kez
başlamıştır. GD tarım ürünlerinin 11 gelişmekte olan ve 7
endüstrileşmiş ülkede ekimi yapılmaktadır. Bu uygulamaların yaygın olduğu alanların 40,6 milyonu (%77’si) herbiside (yabani otla mücadele için kullanılan kimyasallara) dayanıklı, 7,8 milyon hektarı (%15’i) böceklere dayanıklı hale getirilen ve 4,2 milyon hektarı (%8’i) da her iki dayanıklılık özelliğini taşımak üzere değiştirilmiş bitki üretimine dayanmaktadır. Bütün bunlara ek olarak; GD ürünlerle
yapılmakta olan binlerce tarla denemesi, geniş alanda ve
çeşitli türlerle sürdürülmektedir. ABD ‘de yapılan bu çalışmalar daha çok mısır, patates ve soyayı, AB ülkelerindeki
çalışmalar ise çok sınırlı ve kontrollü olmak koşuluyla daha
çok mısır, şeker pancarı ve kanolayı kapsamaktadır. Halen
EKİM / 09
Yıldızlar69
>> Tarımda tuzluluğa,
soğuğa, kuraklığa,
böceklere dayanıklı, raf
ömrü uzatılmış türler
yetiştirilmesi, GD üretim
çalışmalarının başlıca
örneklerini oluşturuyor.
Venezüella ve Macaristan bu tarımı başından beri reddederken, 11 Avrupa ülkesi de (Fransa, İsviçre, Yunanistan, Ro-
manya, vb.) bu tarım ürünlerini tüketmekten vazgeçerek,
yasaklamaya gitmişlerdir.
Türkiye ‘de yaygın üretilip tüketilen transgenik
ürünler var mıdır?
Halen bu konunun Türkiye’deki kayıtları resmen açıklan-
mamakta veya yanıltıcı açıklamalar yapılmaktadır. Tarım
ve Köy İşleri Bakanlığı, bu konuda sadece kontrollü alan
denemeleri yapıldığını ifade etmektedir. Oysa yapılmış bu
denemeler açık alan denemelerdir ve doğal gen kaçışlarına karşı ciddi önlemler alınmamış durumdadır. Ayrıca bugüne kadar tamamen ithalatçı beyanına dayanan bir uygulamayla, tonlarca GD ürün ülkeye hiç bir kontrol yapılmadan ithal edilmiştir. Yine bazı şirketler tarafından, çiftçiye kontrolsüz ve ücretsiz tohumluk dağıtımı yapılabilmektedir. Bu konuda günümüze kadar ciddi bir denetim
ve izleme mekanizması kurulmamıştır. Ancak firmaların
beyanına bağımlı kalınarak hammadde ve tohumluk ithal
edilmesi bugüne kadar ilgili makamlarca inkar edilmesine karşın, çıkarılan yeni yönetmeliğe verilen tepkilere cevaben mevcut uygulama hataları açığa çıkmaya başlamıştır. Yapılan bu ithalatların boyutları da çok büyüktür. Hammadde olarak alınan bu ürünler ise doğrudan işlenerek
birçok türev ürünle halen tüketiciye doğrudan ulaşmaktadır. Türkiye ‘ye ithal edilen ürünler; özellikle mısır, soya,
kolza (kanola) patates ve pamuk ile bunların türevleridir.
Tohumlukların getirildikleri ülkeler ise genellikle esas üretici ülke konumundaki ABD, Arjantin, Kanada ve Çin’dir. Bu
ürünler genellikle yemlik, yağlık ve mısır gibi nişasta bazlı şekerlerin üretiminde kullanılmak üzere ithal edilmektedir ve GDO’lu olma olasılıkları çok yüksektir. Bunların ithalat miktarları yılda yüz binlerce ton düzeyindedir; hiçbir
nitelik sınırlaması, gümrüklerde herhangi bir kontrol ve
analiz yapılmadan ülkemize girmektedir. Üstelik bu konuda tüketiciye yanıltıcı bilgiler de verilerek, ithalat yapıldığı
reddedilmektedir. Oysa bu ürünler pek çok gıda maddesi
ve türevi olarak üretilip pazardaki yerini almakta ve tüketiciye sunulmaktadır.
Bu ürünlerin ve teknolojinin fayda ve zararları
nelerdir?
Giderek kısıtlanan doğal kaynaklar karşısında yeni kaynak
alternatifleri arayan araştırmacılar, gelişen teknolojik yapı
doğrultusunda her geçen gün başka olanakları değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Bu bağlamda, biyoteknolojik gelişmeler doğrultusunda son 20 yıldır özellikle yeni kaynak
üretiminde ilk başvurulan bu teknikler ön plana geçmiştir. Canlı organizmalar üzerindeki ilk aktif genetik değiştirme araştırmaları 1980’lerde başlamış, halen son yıllarda hızla artan bir ivme ile endüstriyel boyutlarda devam
etmektedir. Bununla birlikte; tarımda GDO çalışmalarının
büyük ölçekli uygulamalara dönüşmesiyle, 1996’dan beri
de transgenik ürünler teknolojisi her gün daha da yaygınlaşarak, doğal kaynaklara istenilen karakter özellikleri kazandırmak üzere, tarımsal ve ticari yaşamda endüstriyel
boyutlu üretimlerle gündeme yerleşmiştir. Bütün bunlara
ek olarak; insanlara ve hayvanlara yönelik bireye özgü ilaç,
aşı, tanı kitleri üretimi gibi amaçlarla tıbbi alanda üretimlerinde de GD’li bitki ve hayvanlardan yararlanılmaktadır.
(Kolera aşılarında patatesin, aşının kolay tüketimi için ilgili
genin transferi yapılmış muzların, kistik fibrosis tedavisinde koyunlardan üretilen proteinlerin kullanımında olduğu
gibi) Bu özellikler yanında tarımda tuzluluğa, soğuğa, kuraklığa, böceklere dayanıklı, raf ömrü uzatılmış türler ye-
70 Yıldızlar
EKİM / 09
>> Tohumlukların getirildikleri ülkeler genellikle
esas üretici ülke konumundaki ABD, Arjantin,
Kanada ve Çin’dir.
tiştirilmesi, GD üretim çalışmalarının başlıca örneklerini
oluşturmaktadır. 2001 yılı için yapılan değerlendirmelere
göre; GD ürünlerin %77’si herbisitlere toleransı artırmak
üzere değişime uğratılmıştır. Bunlara ek olarak; %15’i bir
toprak bakterisi olan Bacillus thuringiensis (Bt)’in ürettiği
toksin üretme gücündeki geni içermektedir. Hem böceklere dayanıklılık özelliği, hem de herbisit toleransına bir arada sahip olanlar ise, %8 oranında olarak bildirilmektedir.
Orman alanları için uygulanan çalışmalarda ise; daha çok
zararlı otlara ve böceklere dayanıklı, ağaçlarda tozlaşma
olmadan kağıt endüstrisi için hasat edilebilecek geç çiçeklenen ürünler veya lignin miktarı azaltılmış ağaçların eldesi hedeflenmektedir. Böylece de kağıt endüstrisinde ve
çevresel kirlenmede maliyetin azaltılacağı hesaplanmaktadır. GD ağaç teknolojisindeki çalışmaların temel amacı, pulp ve kağıt endüstrisine yönelik zorlukları ve maliyeti azaltmaya yönelik önlemler geliştirebilmektir. Balıklar
için yapılan uygulamalar ise, deneysel boyutlarda kalan ve
büyüme artışının sağlanması biçimindeki genetik modifikasyonları kapsayan gen aktarımlarıyla, yaklaşık 20 transgenik türde balık (sazan, kedi balığı, somon, kiremit balığı
gibi türler başta olmak üzere) çeşitli amaçlarla üretilmektedir. ABD ‘de somon ve Küba ‘da kiremit balığı olmak üzere, iki transgenik balık türü için yasal izin hala karar aşamasındadır. Somon balığında büyümeyi hızlandırmak için
büyüme hormonu genini ve özellikle de okyanus tipi yetiştiricilik için soğuk koşullara dayanıklılığını artırmak üzere antifriz işlevini üstlenen genin, hızlandırıcı olarak aktarımını esas almaktadır. Ancak bu durum; hibrit karakterli GD olan türlerden, olmayan türlere doğru gen kaçışını
ve büyük balıkların küçük doğal balıkları yemeleri sorununu da gündeme getirmektedir. Bunlar kısmen fayda sağlanan uygulamalar olarak sıralanabilirse de, bu gen aktarımlarının doğadaki yayılışları sırasında hedef bitki ile sıEKİM / 09
Yıldızlar 71
>> Bugüne kadar
tamamen ithalatçı
beyanına dayanan bir
uygulamayla, tonlarca
GD ürün Türkiye’ye hiç
bir kontrol yapılmadan
ithal edilmiştir.
nırlı olmadığı, ancak bunun zaman içinde bir negatif ekolojik etkileşime neden olacak şekilde gerçekleştiği bildirilmektedir. Böylece doğal biyoçeşitliliği ortadan kaldırabilmeye yönelik çevresel riskleri de ortaya çıkarmaktadır.
Transgenik ürünlerin tarımsal uygulamalarının
yaratabileceği riskler nelerdir?
Gen aktarımı tekniği çok yeni olup, hızla yaygınlaştığı için
henüz kesinleşmemekle birlikte, ileriye yönelik çeşitli risk
olasılıkları ve bunların henüz tam bilinmeyen olası diğer
yansımaları tartışılmaktadır. Bu riskler; sağlık riskleri, çevresel (ekolojik) riskler, ekonomik ve ticari riskler, sosyal ve
hukuksal riskler, etik açıdan gelişebilecek sosyo-ekonomik
riskler olarak sıralanabilmektedir. Gen aktarımlarıyla genlerin dizilimlerinde veya yapılarında yapay olarak yaratılan
değişimler, tüketicinin sağlık sorunları yaşabileceği öngö-
rülen yaygın yaklaşımlardır. Özellikle alerjik reaksiyonlar,
metabolizmaya zarar verici enzimatik hasarlanma etkileri,
tetikleyici kanserojenik riskler, yabancı proteinden kaynak-
lanabilecek Alzheimer, deli dana gibi hastalıklardaki artışlar, vitamin sentezleme yetisindeki kısıtlayıcı etkileşimler,
antibiyotiklere direnç, bağışıklık sistemindeki değişimler,
istenmeyen hücresel başkalaşımlar gibi olası sağlık riskleri arasında sayılmaktadır.
Bitkiler için bir popülasyondan diğerine polenlerin yayılımı ile doğal gen kaçışı gerçekleşmektedir. Polenler genellikle rüzgar, su veya hayvanlar gibi çeşitli taşıyıcılarla çevreye yayılabilirler. Böylece polenler veya tohumlarla genlerin çeşitler arası kaçışı yaygınlaşmaktadır. GD olan veya olmayan topluluklar arasında gerçekleşen dış çapraz bulaşılarla fertil (döllenmiş) hibritler oluşmaktadır. Dış çapraz
bulaşıların oluşumu bazen varyeteler arası da gerçekleşebilmektedir. Örneğin ‘mısır ile darı’ arasında veya ‘pirinç,
buğday ve arpa’ arasında da kendiliğinden çapraz bulaşma gerçekleşebilmektedir. Böylece genlerin tohum veya
polenlerle yayılımı ve dağılımı ile geri dönüşü mümkün
ve kolay olmayan ciddi değişimler yaşanmaktadır. Bunun
sonucunda da doğal yerel veya endemik (ülkelere has) çeşitlerin yitirilmesi, ya da karakter değiştirmesi riski yaşanabilmektedir. Hayvanlar ve balıklar arasındaki gen aktarımlarının kontrolsüz yayılışını sağlayan doğal kaçışlar,
GD olmayan üyelerle diğerleri arasındaki bireysel temaslarla veya döllenmiş yavruların ileri nesillerdeki karışımı
ile gerçekleşebilmektedir. Bunun sonucunda doğal çeşitlerde kayıp, dolayısıyla biyoçeşitlilikte kayıplar veya değişimler ile sürdürülebilirlik açısından ciddi riskler doğabilmektedir.
Ticari kaygı bilimsel gerçeklerin
önüne geçerse…
Biyolojik kirlenmeye ve genetik olarak müdahale edilmiş ürünlerin toplum sağlığına ve çevreye etkileri ile ilgili olarak Genetik Endüstri Devleri durumunda olan firmalardan birinin üst düzey yöneticisinin görüşleri şu sözlerinde özetleniyor: “Bizim işimiz genetik olarak müdahale edilmiş ürünlerin güvenliğini sağlamak değil, bunların
satılmasıdır. Bu ürünlerin güvenliği halk sağlığı birimlerinin görevidir”. Bu durumda kaynak sahibinin yorumu çok
anlamlı bulunmalıdır. Ticari kaygıların bilimsel gerçeklerin
nasıl önüne geçtiğinin de göstergesi niteliğindedir.
Gen kaçışlarının insanlar üzerindeki etkileşimi, henüz çok
iyi ve net olarak bilinmemektedir. Genellikle GD’li ürünlerin ticari ilişkiler veya yardım desteği için gönderimleri, ya
da tohum stoklarından transferlerle istem dışı kullanımlarının; GD olmayan türlere doğru, çiftçiler aracılığı ile istem dışı ve illegal olarak dağılımı söz konusu olabilmektedir. Eğer bir kez gen kaçışı başlamışsa, transgenik materyalin GD olmayan popülasyonlara bulaşması, ileriki jenerasyonlara da aktarılacağından önlenemez hale gelmektedir. Bu sonuç, GD olan ve olmayan canlı toplulukları arasında da gelişecek ve ileriki nesillerde devam edecek olan
çapraz bulaşı sonucu -döllenmelerle verimlilik de yüksek
olduğundan-, daha da hızla yaygınlaşacaktır. Böylece ha-
72 Yıldızlar
EKİM / 09
sarlı olan türevler de dahil olmak üzere aynı şekilde yayılarak, yerel çeşitler zaman içinde tamamen yitirilecektir.
Bu durum özellikle gelişmekte olan ülkelerde en çok dikkat edilmesi gereken noktaların başında gelmektedir. Potansiyel gen kaçışlarıyla yerel çeşit ve türlerdeki gen kayıplarının boyutları genetik kirlenme olarak nitelendirilmekte olan bir duruma gelmiştir. Diğer ifade ile bir zamanların yeşil devrim nitelemeleri, günümüzde genetik kirlenme olgusuna dönüşmesi endişesini getirmektedir. Özgün tür ve çeşitlerin kaybedilmesi ve doğal coğrafik çeşitlilik dağılımının etkilenmesi ve doğal yapının değişmesi,
birçok türlerin (kuşlar, kelebekler ve diğer tozlayıcılar) silinmesi gibi yansımaları da (günümüzde arılarda yaşanan
sağlık sorunları ve ölümlerde olduğu gibi) sergilemektedir. GDO’lardaki gen değişimleri; çapraz kirlenme ve buna
bağlı gelecek ve doğal rekabet kaygısı, geri dönüşümsüz
değişimler, bunlara bağlı potansiyel riskler, gen kaçışları
ve polen yayılımının önlenmesi, orijinal türler ve biyoçeşitlilik karmaşası üzerinde oluşmuştur. Ayrıca; GD olmayan
popülasyonu geri dönüşümsüz ve baskın etkileme güçleri, diğer bir ifade ile genetik kirlenme durumu ele alınarak
tüm dünyada tartışılmaktadır.
Bunun yanında konunun sağlık boyutuyla ilgili uzantında
yapılan pek çok araştırmada, hayvan denemeleriyle saptanan olumsuzluklar da artık sonuçlanmaya ve yayınlanmaya başlamıştır. Bunlara göre GD’li ürünle besleme çalışmalarında, artan allerjik hassasiyetler, azalan vücut ağırlıkları, organ külmeleri, ileriki nesillerde gözlenen kısırlıklar saptanmış ve rapor edilmiştir. Öte yandan eğer çeşitler çiftçiler tarafından kültüre alınma durumunda ise, bu
kez GD’li bitki veya hayvan varyeteleri ihmal edilme durumunda kalarak, doğal döllenme ile genetik olarak çeşitliliğini büyük oranda kaybedebildiğine ilişkin veriler de elde
edilmektedir. Bu doğrultuda geleneksel yayılımla pek çok
çeşit, sonunda homojen etkileşim ürünü haline gelebilecektir. Böylece doğal mutasyonların yayılımı yaşanarak,
biyoçeşitliliğin sınırlanması ve sürdürülebilirliğin engellenmesi riski ile de karşılaşılabilecektir. Bunun da tarımsal çiftlikler aracılığıyla gelişebilecek, ekosistem ve tarımsal karakterlerin değişimlerine gidebilecek ve sonuç olarak
bağımlılık, doğal kıtlık veya çevresel felaketlere varabilen
sonuçlar doğurabileceği ileri sürülmektedir. Bu konudaki
tartışmalar henüz tam açıklık kazanmamıştır. Bunun evrensel boyutta ne kadar süre kontrolsüz genetik değişim
açısından tehlike sınırında olabileceği konusunda da kesin
bilgiler verilememektedir. Bunun daha çok zararlı olabilecek genin etkileşim gücüne göre değişebileceği bilinmektedir. Tersine, evcilleştirilmiş ve tarımı yapılan türlerin, doğal seleksiyonla hastalıklara dayanıklılık değerleri yüksekse, bu kez lokal çeşitlerin canlılığını garanti etmek gibi bir
fayda da sağlayabileceği ileri sürülmektedir. Gelişmekte
olan ülkelerde, küçük çiftliklerin yaygınlığı, gen kaçışlarında önleyiciliği engellemekte ve bir seri ekonomik önemdeki hukuksal sorunlar yaşanmaktadır. Bu da gelişmiş ülkele-
rin önemli şirketleriyle kavgaların yaşanmasını kaçınılmaz
kılmaktadır. GD bitki polenlerinin yayılımı ile ciddi kayıplar oluşmaktadır.
Sosyal, etik ve ekolojik açıdan tartışılan
sorunlar nelerdir?
Bunun dışında Terminatör gen olarak da adlandırılan kısır tohumların yaygınlaşması, çiftçilerin ürünlerinden kendi tohumluklarını alamamasına neden olmakta ve uluslararası tekellere sürekli bağımlılığı artırmaktadır. Bu ise pek
çok ticari sorunları da birlikte getirmektedir. Ayrıca gen aktarılmış çeşitlerin patentlenmesi doğrultusunda da çeşitli hukuksal, sosyal ve etik sorunlar şekillenmektedir. Bütün bunlara bir de uluslararası baskılarla yaşanan yönetsel ve politik zafiyetler de eklenince, sorunlar ülkesel ve evrensel boyutlarda devleşecektir. Terminator bitki uygulaması; biyolojik kalıtımın bir meta haline getirilerek, doğal
yaşama el konulması sürecinin ulaştığı son nokta olarak
tanımlanmıştır. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerin genellikle birkaç tarım ürününe dayalı dış satımlarında, gen kaçışlarına bağlı olarak ortaya çıkabilecek pazar kayıplarını tolere edebilecek güçte olmadıkları ve GD olmayan ürünlere
karşı mevcut tercihlerinin bu yüzden yoğun olduğuna ilişkin savunmalar yapılmaktadır. Bu bakımdan bölgesel girişlerinde genetik evolüsyona uğramamış ürünleri tercih
etmeleri ve açık alan denemelerinden kaçınmaları önerilmektedir. Böyle bir stratejinin izlenmesi sonucunda da,
seçilmiş pazarlara ulaşılabilmesi avantajı bakımından da
ciddi sorunlar yaşanacaktır. Böylece ulusal tarım stratejilerini ve doğal zenginlikleri kaybetme riski de ortaya çıkaEKİM / 09
Yıldızlar 73
>> 11 Avrupa ülkesi, GDO’lu tarım ürünlerini
tüketmekten vazgeçerek, yasakladılar.
cü (insektisit) toksik genin, transgenik bir bitkinin dokularında üretilme riskiyle yaşıyoruz. Bu kaygı gerçekleşirse, seleksiyonda baskı yaparak hedef böceklerin duyarsızlaşması sonucunu beraberinde getirebileceğinden de söz
edilmektedir. Oysa bu transgenik ürün tohumlarını alan
çiftçilerin, ürünlerinin verdiği yeni tohumları tarlalarına
ekme hakları yok. Bu bir nevi sözleşmeli kısırlık olarak tanımlanabilir. Komşusundan tohum alan çiftçinin önünde
ise, türün patent ile korunuyor olmasından dolayı bir de
hukuki kısırlık vardır. Bunun yanında üretici firmalar ayrıca tarımsal mücadele ilaçlarını da kendileri üretmekte ve
tohum alan çiftçiye başka bir ilaç kullanımını yasaklamaktadırlar. Bunlarla da belirli başka bir bağımlılık yaratılmaktadır.
Toplumsal sorumluluk anlayışı ve yaklaşımları
açısından durum nedir?
bilmektedir. Bütün bunların yanında kontrol sistemleri ve
yasal yapılanmaların da bulunmayışı veya yetersizliği ile
ithalatta sadece ticareti gerçekleştiren kuruluşların egemen kılınması, olası riskleri ileriye yönelik geri dönüşümsüz hale getirecektir.
Gen aktarımı işlemi sonucunda, yeni türler baskın karakterler haline geleceğinden ve bitki polenlerinin doğal ortamda kontrol dışı ve kilometrelerce uzaklara taşınabilme özelliği bulunduğundan, bu kontrolsüz yayılımın gi-
derek yaygınlaşan istem dışı türler haline gelmesine ve
ekofloranın önemli ölçüde değişmesine neden olacaktır.
Trakya’daki yerel ayçiçeği çeşitlerinin kaybı, buğdayımızdaki yerel çeşit kayıpları, yerli mısırımız ve domatesimizin
kayıpları, bu risklerin yansımalarına ilişkin örnekler olarak
gösterilebilir.
Günümüzde biyolojik tarımın önemli dayanağı olan Bacillus thuringiensis’den (Bt) elde edilen bir böcek öldürü-
74 Yıldızlar
EKİM / 09
Biyoteknolojik işlem ve ürün bazında; virüsler, bakteriler
ve diğer her türlü canlı organizmalar kullanılarak yapılan
geniş aralıklı genetik çalışmaların gen kaçışlarıyla olan sonuçlarının, tarımı büyük ölçüde ve güçlü bir şekilde etkileyeceği ileri sürülmektedir. Ayrıca gen kaçışlarının negatif sonuçlarına bağlı olarak gelişebilecek bir ekonomik
veya sosyal zararlanmalar söz konusu olduğunda, birinin
bu sorumluluğu mutlaka üstlenmesi gerektiği, bunun da
mal sahibi olması gereği ifade edilmektedir. Bu, mülkiyetin riski durumu olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte; çevresel olaylarda “Kirleten öder” ilkesi benimsenmelidir. Her ne kadar tarımda, genellikle saf ürünlerin üretildiği tarlaların, diğerlerinden yeterince ayrılarak korunması (sığınak zonu uygulaması) sorumluğu üreticiye aitse de, yine gen kaçışları nedeniyle geleneksel ve organik
tarım alanlarının dahil olduğu tarlalar bakımından Meksika, ABD ve Kanada’da ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bu
durumda da gen aktarımlı ürün tedarikçileri, sorumluluğu kabul etmekte isteksiz davranmaktadırlar. GDO ve GD
ürünlere karşı Amerikan Gıda İlaç İdaresi (FDA) ise, AB’den
daha hoşgörülü davranmaktadır. Bu konu internet ortamında da çeşitli kuruluşlarca tartışılmakta ve sorgulanmaktadır.
FAO-Biyoteknoloji Komisyonu’nun
7. Forum’unda tartışılan konular
FAO- Biyoteknoloji Komisyonu’nun 31 Mayıs–5 Temmuz
2002 tarihleri arasındaki 7. Forum ‘unda; GD tohumlar, orman ağaçları, balık veya diğer hayvanlar da dahil olmak
üzere çeşitli canlı gruplarının potansiyel önemleri, GD olmayan türler üzerindeki olası etkileşimleri ve bu üretimlerin gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkileri ele alınarak tartışılmıştır. Bu bağlamda “Saflıkla – kirlenme arasın-
daki bir açılımla, çeşitliliği genetik olarak etkileyen gen kaçışları sonucunda, geleneksel ve doğal florayı kayıp boyutlu ve derinden etkileyerek tarımsal çeşitliliğe yol açacaktır”
sonucuna varılmıştır. Bu bakımdan GD bitki ve hayvanlardan ekosisteme gen kaçışları potansiyelinin etkileşim gücünün genetik açıdan biyoçeşitliliğe etkileri; türler içi, türler arası ve bunların toplumsal ve toplumlar arası boyutları olmak üzere 3 temel açıdan ele alınmalıdır. Söz konusu risklerin ortadan kaldırılması açısından, bu tehlikelerin
sınırlandırılması yönünde çalışılmalıdır. GD’lerden, GD olmayan canlılara doğru gen kaçış transferlerindeki sorunlar; ekolojik, politik, ekonomik, sosyal ve patojenik (hastalık yapma özelliğindeki) yansımalarıyla ele alınarak, çevre açısından risk yönetimi yaklaşımıyla ilgili diğer etkileşim problemleri incelenmelidir. Temel elementler 8 ana
alt tema halinde özetlenmiş, kapsamlı boyutlarla tartışılmıştır. Tartışmaların odak noktası olan tohum sektörü ile
ilgili gen kaçışları ile orman ağaçlarından hayvanlara kadar uzanan etkileşim zinciri; politikaları üretenler, tüketiciler ve araştırıcılar boyutlarıyla irdelenmelidir.
Yaşanabilecek sorunların felakete dönüşmemesi
için yapılması gerekenler
Ayrıca tüketici bilinçlendirme çalışmaları ile toplumsal katılım ve duyarlılık, tüketici tepkisi canlı tutulmalıdır. Bilimsel, sosyo-kültürel konuların iç içe bir karışımı niteliğindeki bu değerler, doğal genetik kaynakların ileriki dönemlerde kayba uğramamasını ve korunmasını sağlamak üzere,
birbiri içinde yok edilecek şekilde karmaşa yaratılmamalı ve bu konuda daima uyanık davranılmalıdır. Buna göre;
özellikle GD uygulamalarına ilişkin baskıların yoğunlaştığı bölgelerde çiftçiler, yerel çeşitleri kullanmaya özendirilmelidir. Gelişmekte olan ülkeler için çok önemlidir ve doğal genetik kaynakların korunmasına öncelik verilmelidir.
Bazı görüşlere göre; “GDO’lar doğrudan zarar vermeyebilir, fakat çevreyi işgal ederek çevresel yıkıma yol açar.” Bu
ise, konuya yönelik hassasiyeti gerektirmektedir. Organik
tarım açısından en hassas konu olan gen kaçışı, verebileceği zararlar nedeniyle bu alanlarda GDO’ların kullanımına izin verilmez. Bu bakımdan en kapsamlı belirleyici taramalar bu bölgeler için planlanmalıdır. Bu konuda Avrupa Birliği bünyesinde ciddi yasal ve kontrol boyutlu yapılanma ve yasal güncelleme gelişimleri, etiketleme zorunluluğu getirilmiştir. Yine çeşitli uluslararası organizasyonlar tarafından konu hassasiyetle ele alınmakta ve ileriye
yönelik yaşanabilecek olumsuzlukların bir felakete dönüşmemesi açısından stratejik ve sistematik önlemler geliştirilmesine ve uygulanmasına yönelik çalışılmaktadır. Bir diğer önemli etkileşim, akıllıca geliştirilmiş yasal yapılanmalarla patent sahiplerinin zorlanmaları şeklinde olmalıdır.
Bu bakımdan Risk Yönetimi anlayışı ile olaylara yaklaşılmaktadır; son ürünü, tarlaya kadarki geçmişinde sorgulayabilen bir izleme sistemi kurulmuştur. Ayrıca yasal yapılanmada tüm bileşenlerin (tarım yapanlar, akademisyenler, yasa koyucular, sağlık otoriteleri, sivil toplum örgütle-
>> GD tarım ürünleri, 11
gelişmekte olan ve 7
endüstrileşmiş ülkede
ekilmektedir.
ri, medya mensupları, vb.) katılımcılığı ve etkinliği sağlanmakta ve tüketiciyi bilgilendirmede şeffaflık ilkesine çok
büyük bir özen gösterilmektedir. Riski sorgulayan bir yaklaşımla karar verilmektedir.
Ekolojik ve geleneksel tarım yöntemleri ile kıyaslandığında durum nedir?
Türkiye ekolojik koşulların uygunluğu ve zengin doğal gen
kaynaklarının varlığı nedeniyle tarımsal sürdürülebilirliği
sağlayabilmek açısından şanslı konumdadır. Bu şansını da
yitirmemesi açısından geleneksel ve organik tarıma ağırlık vermeli, bu kulvarlarda ve pazarlar da etkin hale gelebilmeyi başarmalıdır. Tarımsal verimliliği artırmaya yönelik gelişmiş tarımla, geleneksel tarım uygulamalarını güçlendirmeli ve bu alandaki uzmanların birikimlerinden yararlanmaya özen göstermelidir. Tarımsal alandaki araştır-
malar desteklenmeli ve dış güdümlerle yönlendirilen bir
tarım politikası uygulamaktan vazgeçilmelidir. Ekolojik tarım ürünlerinin iç ve dış pazarlarda gördüğü itibardan yararlanmak üzere, bu alandaki teşvikleri artırarak, genelsel
uygulamaları geliştirmeye ve güçlendirmeye yönelik stratejileri gerçekleştirmeye yönelmelidir. Ekolojik ürünlerin
geliştirilmesi ve fiyatlarının erişilebilir hale getirilmesini
sağlayacak ulusal stratejiler geliştirilmelidir. Böylece ülke
ekonomisi, ekolojisi ve tüketici sağlığı açısından da olum-
lu gelişmelere hizmet sağlanmış olacaktır. Bunun yanında
gelecek nesillere karşı da sorumluluklar yerine getirilecektir. Bütün bu yaklaşımlar teknolojik gelişimleri objektif olarak izleyebilme ve bilimsel gelişimlerden yararlanabilme
erdeminde olarak katılımcılığın özünü oluşturmaktadır.
Ulusal tarım politika ve stratejisi oluşturulup – korunmadan, yeterli kontrol, güvenlik önlemi, yasaklayıcı ya
da kısıtlayıcı önlemler alınmadan ve gerçekçi bir ya-
sal yapılanma kurulup tam olarak işlerliği sağlanmadan, bu ürün ve hammaddeler Türkiye’ye girmeye de-
vam ederse, tüketici sağlığı ve çevre güvenliği korunmamış olacaktır. Olay çok uluslu şirketlerin daha fazla
para kazanma hırsından kaynaklanmaktadır. Sonuç ola-
rak tüm ülke ekolojisi ve canlı sağlığı tehdit ve risk altına girmektedir. II
*Bu çalışma ‘Topal R.Ş. Tüketici Çevre ve Tarım Güvenliği Açısından
Transgenik Ürünler. Gıda Bilimi ve Teknolojisi Dijital Dergisi. 6, (29),
4-21, Ekim-Kasım 2005. www.puntoyayin.com yayınından güncellenerek hazırlanmıştır.
EKİM / 09
Yıldızlar 75
European Safer Schools Partnership Development (ESSPD)
DAHA GÜVENLİ AVRUPA
OKULLARI ORTAKLIĞI GELİŞTİRME
(Comenius Ağ Projesi Avrupa Komisyonunun Ref: 230211-CP-1-2006-1-UK
numaralı ödeneği ile yürütülmektedir)
>> 25 Avrupa ülkesinden öğrenci ve öğretmenlerin
katılımıyla “Şiddetin Olmadığı Demokratik Okullar
için Avrupa Sözleşmesi” kaleme alınmış ve yine
Avrupa çapında 82 okul öğrencisi tarafından
elektronik referandum ile oylanıp kabul edilmiştir.
haber, BURCU POLAT
Avrupa Komisyonuna bağlı olarak yütürülen ve kısa
adı ESSPD olan “Daha Güvenli Avrupa Okulları Ortaklığı Geliştirme” Comenius 3 Ağ projesinin amacı; Demokratik Yurttaşlık Eğitimi ve şiddeti engelleme üzerine çalışan, belirli bir bilgi ve uygulama becerisine sahip kuruluşlardan, öğretmen yetiştiren
üniversite ve dengi kurumlardan ve okullardan oluşan gruplar aracılığıyla “Şiddetin Olmadığı Demokratik Okullar için Avrupa Sözleşmesi”nin (European Charter for Democratic Schools without Violence) proje ortağı olan ülkelerde hayata geçirilmesidir.
Avrupa Komisyonu, 2002 yılından itibaren Avrupa
okullarında şiddetin azaltılarak demokrasinin yerleştirilmesine yardımcı olmak için yeni oluşumlara
destek vermeye başlamıştır. Bu kapsamda 25 Avrupa ülkesinden öğrenci ve öğretmenlerin katılımıyla
“Şiddetin Olmadığı Demokratik Okullar için Avrupa
Sözleşmesi” kaleme alınmış ve yine Avrupa çapında
82 okul öğrencisi tarafından elektronik referandum
ile oylanıp kabul edilmiştir. Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi tarafından resmen kabul edilip okullarda uygulanması tavsiye edilen sözleşme, aşağıdaki posterde yer alan 7 maddeden oluşmaktadır. Sözleşmenin yerleştirilmesi ile okullarda şiddetin olmadığı, demokratik yaşam biçiminin benimsendiği bir
kültür oluşturulması hedeflenmektedir.
76 Yıldızlar
EKİM / 09
Ekim 2006-Ekim 2009 arasındaki üç yıllık dönemi
kapsayan projenin hedef grubu; öğrenciler, okulu destekleyen temel aktörler, veliler, okul çalışanları ve öğretmen yetiştirenler, okul paydaşları, şiddet, suç önleme temel görevi olan başta polis olmak
üzere diğer kuruluşlardır.
Proje ortakları
Uluslararası koordinatörlüğünü Londra Metropolitan Police kurumunun yaptığı projenin ortakları İrlanda, Finlandiya, İsveç, Bulgaristan, Fransa, İtalya,
Romanya, Polonya ve Türkiye’dir. Projenin Türkiye
resmi ortağı Yıldız Teknik Üniversitesi’dir. Projede
Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri öğretim elemanlarından Prof. Dr. Ali İlker Gümüşeli, Yrd. Doç. Dr. Erkan Tabancalı, Yrd. Doç Dr. Nermin Çiftçi Arıdağ ve
Arş. Gör. Zuhal Zeybekoğlu Çalışkan görev almaktadır. Projeye ilişkin detaylı bilgi www.esspd.org adresinden alınabilir.
>> Okullarda şiddetin
olmadığı, demokratik
yaşam biçiminin
benimsendiği bir
kültür oluşturulması
hedeflenmektedir.
det konusunda bilgilendirici seminerler, demokrasi
temalı öğrenci yarışmaları (şiir, resim ve kısa öykü),
ders planları ve materyallerine demokrasi kavramının entegre edilmesidir. Uygulamada okullara destek vermek amacıyla, okullarla belirli aralıklarla toplantılar düzenlenmektedir.
Seminerler ve toplantılar
Proje’nin yerel ortakları, İstanbul İl Milli Eğitim
Müdürlüğü’nden Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma
Hizmetleri Bölümü, İstanbul’dan beş okul ve YÖRET
Vakfı’dır. Ayrıca başta Üsküdar Çocuk Şube Müdürlüğü olmak üzere Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü ve
Adile Sadullah Mermerci Polis Meslek Yüksek Okulu
ile bağlantılar kurulmuştur. Proje okullarındaki çalışmaların devamı ve sözleşmenin daha fazla okula
ulaşması için Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Şube Müdürü Sayın Güner Ergenç ile yapılan çalışmalar devam etmektedir.
Şiddetin azaltılması ve demokrasinin
yerleştirilmesi
Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi (Beşiktaş), Halil Vedat Fıratlı İlköğretim Okulu (Yeşilköy), İbni Sina İlköğretim Okulu (Bakırköy), Mecidiyeköy Lisesi (Mecidiyeköy) ve TEB Ataşehir İlköğretim Okulu (Ataşehir) olmak üzere beş okulda, proje çerçevesinde sözleşmenin yerleştirilmesi için çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Öncelikle beş okulda ihtiyaç analizi çalışması yapılarak, okullarda sözleşmenin yerleştirilmesinde temel teşkil eden şiddetin azaltılması ve demokrasinin yerleştirilmesi için yapılması gerekenler belirlenmiştir. Sonrasında ise her okul için eylem
planları hazırlanmıştır. Eylem planlarında yer alan
çalışmalardan bazıları şunlardır: Okul el kitapçıklarının hazırlanması, okulda faaliyet gösteren kurulların işlerliğinin arttırılması, çocuk hakları, çocuk istismarını önleme gibi konularda okul meclisi çalışmaları, veli ve öğretmenler için demokrasi ve şid-
Proje kapsamında, Eylül 2007 ile Mart 2009 arasındaki dönemi kapsayan süreçte altı uluslararası seminer düzenlenmiştir. Bu toplantılardan ilki 27-30
Eylül 2007 tarihleri arasında Wojkowice (Polonya)
şehrinde gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda proje süreci tartışılmış, Polonya’da okullarda şiddet konusunda faaliyet gösteren kurumlardan bilgi alınmış
ve okul ziyaretleri yapılmıştır. Projenin ikinci toplantısı ise 1-6 Aralık 2007 tarihleri arasında Rousse
(Bulgaristan) şehrinde yapılmıştır. Her ülke, ihtiyaç
analizi çalışmalarının sonuçlarını sunmuştur. Ayrıca
yine aynı toplantıda şiddet konusunda seminerler
verilmiş ve okul ziyaretlerinde bulunulmuştur.
Aralık 2007 ve Ocak 2008 dönemlerinde, projede yer
alan okullara Comenius Çok Taraflı Okul Ortaklığı
Projeleri Geliştirme eğitimi verilmiştir. Bu eğitimlerde okullara, proje geliştirme sürecine ilişkin detaylı bilgi verilmiştir. Sonrasında ESSPD Ağ Projesinin
bir çıktısı olarak, her okulun projenin temel konuları olan şiddetin azaltılması ve demokrasinin yerleştirilmesi konularıyla ilişkili Comenius Çok Taraflı Okul
Ortaklığı projeleri geliştirmeleri sağlanmıştır. Projenin Timisiora (Romanya) şehrinde 28-31 Ocak tarihlerinde yapılan üçüncü uluslararası toplantısına
proje ortağı her ülke, yerel ortamda çalıştığı okulları davet etmiştir. On ülkeden okulun katılımıyla Comenius projelerine son hallerini verilmiştir. Geliştirilen projeler Ulusal Ajans tarafından başarılı bulunmuştur ve Eylül 2008’de okullar proje çalışmalarına
başlamıştır.
Projenin uluslararası dördüncü toplantısı, 10 ülkeden 55 kişinin katılımı ile 25-27 Mart tarihleri arasında İstanbul’da yapılmıştır. Eğiticinin eğitimi semiEKİM / 09
Yıldızlar 77
>> Proje çerçevesinde
geliştirilen eylem
planlarının uygulama
ve izleme çalışmaları
okullarda devam ediyor.
nerleri, bu toplantıda da devam etmiştir. Katılımcılar farklı ülkelerden gelen eğitmenler eşliğinde, şiddetin önlenmesi ve azaltılması konularında grup çalışmaları yapmıştır. Benzer çalışmalar, projenin 5-7
Mayıs tarihleri arasında Corato (İtalya) şehrinde yapılan altıncı toplantısında da devam etmiştir. Bu
toplantıda ayrıca, her ülkede hazırlanan eylem planları sunulmuş ve değerlendirilmiştir. Kasım ayında
78 Yıldızlar
EKİM / 09
Bordeaux (Fransa) şehrinde yapılan toplantıda da,
proje süreci değerlendirilmiştir. Bu toplantıda, ortak
ülkelerde demokratik yurttaşlık eğitimi konusunda
yapılan çalışmalar sunulmuş ve okullarda demokratik bir yaşam biçiminin benimsenmesi için yapılması gerekenler tartışılmıştır.
Proje çerçevesinde geliştirilen eylem planlarının uygulama ve izleme çalışmaları okullarda devam etmektedir. Ayrıca ilk yıl beş okul için yapılan Comenius Çok Taraflı Okul Ortaklığı Projeleri Geliştirme
çalışmaları, 2009 dönemi için de tekrarlanmıştır.
Projeye yeni beş okul (Fatih Akşemsettin İlköğretim
Okulu, Gaziosmanpaşa Yildız Tabya İlköğretim Okulu, Küçükçekmece Nasreddin Hoca İlköğretim Okulu, Kağıthane Anadolu Lisesi ve Şişli Mehmet Pisak
Lisesi) daha dahil edilerek ESSPD Comenius Ağ Projesi çerçevesinde proje geliştiren okulların sayısı 10’a
yükseltilmiştir. II
EKİM / 09
Yıldızlar 79
YENİ SPOR SALONUMUZ
ÜNİVERSİTEMİZİN HİZMETİNDE
>> Sporcu öğrencilerimize, Yıldız Teknik Üniversitesi
Vakfı tarafından 2009-2010 öğretim yılında başarı
bursu verilecektir.
YRD. DOÇ. DR. M. ÜMİT GÜMÜŞAY
SPOR ETKİNLİKLERİ KOORDİNATÖRÜ
Davutpaşa Yerleşkesi’nde yeni yapılan kapalı spor salonu Rektör Prof. Dr. İsmail YÜKSEK tarafından 2009 yılı Nisan ayında hizmete açılmıştır. Spor salonumuz 2500 m2 alana oturmakta
ve içerisinde basketbol, voleybol, hentbol, korfbol ve futsal maçlarının yapıldığı ana salon ile
80 Yıldızlar
EKİM / 09
çeşitli amaçlara uygun çalışma yapılmasına olanak veren üç ayrı salon bulunmaktadır. Bu salonların biri dans ve bale gibi çalışmaların yapılmasına uygun aynalı salon, ikincisi ise masa tenisi
çalışmalarının ve müsabakalarının yapılmasına
imkan verecek özellikte, üçüncü salon ise güreş
ve uzak doğu sporlarının yapılmasına imkan verecek şekilde düzenlenmiştir. 3 antrenman salonu, 10 ayrı soyunma odası ve bir hakem odası bulunmaktadır. Ayrıca, salonumuzda ses sistemi ve
kablolu/kablosuz internet bağlantısı bulunmaktadır.
Spor Etkinlikleri Koordinatörlüğü kuruldu
YTÜ Spor Etkinlikleri Koordinatörlüğü, Beden Eğitimi Bölümü ve Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı ile Birlikte YTÜ Öğrencilerinin beden ve
ruh sağlığının korunmasına yönelik spor etkinliklerinin düzenlenmesi, yönetilmesi, Üniversitemize ait spor alanlarının verimli kullanılmasının
sağlanması ve Üniversitemizde çalışan personelimizin spor tesislerimizden yararlanabilmesi,
spor tesislerimizin bakımı, yönetimi ve yeni tesislerin yapılması için araştırmaların koordine edilmesi için kurulmuştur. Koordinatör olarak İnşaat Fakültesi öğretim üyelerimizden Yrd. Doç. Dr.
Ümit Gümüşay görevlendirilmiştir.
Spor etkinliklerinin daha iyi duyurulmasını sağlamak için http://www.ytuspor.yildiz.edu.tr web
sitesi yapılmıştır. Web sitesinde spor salonunun
fotoğrafları ve salon hakkında daha fazla bilgiyi bulmak mümkündür. Spor salonunun 3 boyut-
lu modelinin oluşturulması ve coğrafi bilgi sisteminin yapılması için Harita Mühendisliği Bölümü
öğrencilerine bitirme çalışmaları hazırlatılmıştır.
Yrd. Doç. Dr. Ümit GÜMÜŞAY’ın yönettiği lisans
bitirme çalışması yapan Gözde ÇELEBİ 3DMax
programı ile Yeni Kapalı Spor Salonu’nun 3 boyutlu modelini oluşturmuştur. Bu çalışmanın
web’den yayınlanma süreci devam etmektedir.
Kapalı spor salonunda Beden Eğitimi Bölümü
okutmanları Okutman Erşan EKMEKÇİ ve Selim
AKBIYIK’ın desteği ile üniversite personeli arasında futsal, basketbol ve voleybol turnuvaları düzenlenmektedir.
Lisanslı Sporculara Burs
Spor Etkinlikleri Koordinatörlüğü’nün başvurusu
ile Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfı tarafından sporcu öğrencilerimize 2009-2010 öğretim yılında başarı bursu verilecektir. Branşında milli sporcu olan,
milli takım kampına çağrılmış olan ya da takım
sporlarında yıldız-genç seviyesinde 4 yıl oynamış
olan ve halen spora devam öğrencilere on ay süreyle burs imkanı sağlanacaktır. Öğrencilerin ilgili
branşta Yıldız Teknik Üniversitesi’nde faaliyete katılma zorunluluğu vardır. Başvurular Spor Ekinlikleri Koordinatörlüğü’ne yapılacaktır. II
EKİM / 09
Yıldızlar 81
HİDROJEN UYGARLIĞININ
DESTANI
>> Yenilenebilir enerji kaynakları, güneş var olduğu
sürece – beş milyar yıl daha – var olacaktır.
T. NEJAT VEZİROĞLU / BAŞKAN, ULUSLARARASI HİDROJEN ENERJİSİ KURUMU
TEMİZ ENERJİ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ, MİAMİ ÜNİVERSİTESİ
1960’larda şehirlerdeki hava kirliliği insan sağlığını tehdit eden önemli bir konu haline gelmişti. Ben genel olarak çevresel konularla, özellikle de hava kirliliği konusuyla ilgileniyordum. Çevreyi hiç ya da neredeyse hiç
kirletmeyecek olan bir yakıt bulmak umuduyla, olası
araç yakıtları üzerinde çalışmaya başladım. Gazohollerin yanı sıra (benzin ve metanol ve/veya etanol karışımları), özellikle metanol, etanol, amonya ve hidrojeni inceledim. Ulaşımda kullanılacak yakıt araştırmam 5
yıl sürdü. Elde ettiğim sonuca göre, hidrojen en temiz,
aynı zamanda da en etkili yakıttı. CO, CO2, SOx, hidrokarbonlar, is veya parçacıklar oluşmasına sebep olmuyordu. Oksijenle yanma olduğunda, hidrojen NOx oluşumuna da sebep olmuyordu. Havada yanacak olduğunda, ancak o zaman biraz NOx ortaya çıkıyordu.
Enerji krizi
1973’lerin başında, enerji krizi patlak verdi. Ortadoğu’da
petrol üreten ülkeler petrol ihracatını durdurdular.
Dünya ekonomisi neredeyse durma noktasına geldi.
Bazı fabrikalar durdu ve/veya yarı zamanlı olarak çalışmaya başladı. Ulaşım da bu durumdan olumsuz etkilenmişti. Benzin istasyonlarının önünde uzun kuyruklar, caddelerde çok az sayıda araba vardı. Hava trafiği
de azaltılmıştı.
Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü
Her zaman mühendisler ve bilim insanlarının insanlığı ve dünyayı etkileyen sorunlara çözüm üretmeleri gerektiğini savunduğumdan, 1973’te, Miami
Üniversitesi’nde Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü’nü
(CERI) kurdum. Bu enstitünün amacı, enerji sorununa
çözüm ya da çözümler üretmekti. Böylelikle dünya ekonomisi işlerliğini sürdürecek ve insanoğluna yüksek yaşam standartları sunacaktı. Enstitünün bir diğer amacı da kirliliğe yol açmayan, bitkiler, hayvanlar ve insan-
82 Yıldızlar
EKİM / 09
ların yaşam alanlarına ve dünya adlı gezegenin çevresine zarar vermeyecek temiz enerji yöntemleri bulmaktı.
CERI ciddi olarak çalışmalarına başladı. Hızlıca bütün
olası temel enerji kaynaklarına baktık: Güneş ve rüzgar enerjisi; akıntılar, dalgalar, gelgitlerin ürettiği enerji; jeotermal enerji, nükleer üreticiler ve termonükleer
enerji. Hepsi de fosil yakıtlarından çok daha temizdi ve
daha uzun süreliydi. Fosil yakıtlarını 1860’larda, Sanayi Devrimi’nin ilk zamanlarında kullanmaya başlamıştık. Önce kömür kullandık, sonra petrol ve daha sonra
da doğalgaz kullanmaya başladık. Petrol şirketleri sıvı
haldeki fosil yakıtlarının birçoğunun 2060’a kadar tüketilmiş olacağını tahmin ediyorlar. CO2 salınımına bir
çözüm getirildiği takdirde, kömür, katran kumu ve killi
şist petrolü 100 yıl daha var olabilir. Ancak, yenilenebilir enerji kaynakları, güneş var olduğu sürece – beş milyar yıl kadar daha – var olacaktır.
Hidrojen Enerjisi Sistemi
Her ne kadar bu temel enerji kaynakları fosil yakıtlardan daha uzun süreli ve daha temiz olsa da hiç kullanışlı değildi. Nükleer enerji dışındaki diğer kaynaklar
saklanabilir ya da taşınabilir de değildi. Yine deniz ulaşımında kullanılan nükleer enerji dışında hiçbir kaynak,
ulaşımda yakıt olarak kullanılamazdı. Belli ki bu sorunu çözmek için, bu temel enerji kaynaklarını kullanarak sentetik bir yakıt üretmemiz gerekmekteydi. 10 yıllık (1962 – 1972 yılları arasındaki) çalışmamın ve araştırmamın sonucu olarak hidrojenin en iyi sentetik yakıt
>> Bizi “Hidrojen
Romantikleri” adıyla
etiketleyerek, olmayacak
şeylerin hayalini
kurduğumuzu söylediler.
olabileceğini biliyordum. Hidrojen en hafif, en verimli,
en temiz ve ulaşım için en iyi yakıttı. Ortaya çıkan enerji sistemine “Hidrojen Enerjisi Sistemi” ya da “Hidrojen
Ekonomisi” adını verdim, çünkü enerji ekonominin lokomotifidir. Bunun fosil yakıtlarındaki azalmaya ve bu
yakıtların küresel çapta yol açtığı küresel ısınma, iklim değişimi, ozon tabakasında seyrekleşme, asit yağmurları, hava kirliliği, petrol sızıntıları v.b. gibi çevresel sorunlara karşı en iyi çözüm olacağından emindim.
Emin olduğum bir şey daha vardı: Er ya da geç, Hidrojen Enerji Sistemi’nin günümüzde kullanılan fosil yakıt
sisteminin yerini alması kaçınılmazdı.
Hidrojen Ekonomisi Miami Enerji Konferansı
Bu çözümle ilgili bilimsel camiayı bilgilendirmek ve
onlardan dönüş almak amacıyla, Hidrojen Ekonomisi
Miami Enerji Konferansı (THEME) adlı uluslararası bir
konferans düzenlemeye karar verdim. Washington’a
gittim ve Ulusal Bilim Kurulu’nda fikrimi açıkladım.
EKİM / 09
Yıldızlar 83
Onlar da Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü’ne konferansı düzenlemesi için 70.000$ verdiler. Enerjiye dair
ve genel olarak çevresel sorunları çözmekle ilgilenen
ve ilgilenebilecek olan ne kadar bilim insanı varsa hepsine broşürler ve mektuplar gönderdik. Konferansı en
kısa zamanda, yaklaşık sekiz ayda düzenleyebilmek için
gece gündüz çalıştık.
Bilim adına bir dönüm noktası olacak THEME konferansı, 18 Mart 1974’te Miami Beach’teki Playboy Plaza
Oteli’nde seksene yakın ülkeden gelen 700 kişinin katılımıyla başladı. Açılış konuşmamda Hidrojen Enerji Sistemi’ni fosil yakıtların tükenmesi ve bu yakıtların
kullanımının küresel çevre sorunlarına yol açmasının
tek kalıcı çözümü olarak tanıttım. Açılış konuşmamdan sonra farklı ülkelerden ona yakın bilim insanı yanıma gelip şöyle diyordu: “Sayın Veziroğlu, size katılıyoruz, gerçekten de Hidrojen Enerji Sistemi fosil yakıtların
yerini alabilecek en iyi olası sistem.” Aynı günün akşamında, bu kişilerle otelin çatı katında toplandık. Adları daha sonra “Hidrojen Romantikleri” olarak anılan bu
84 Yıldızlar
EKİM / 09
on bir bilim insanı, dünyanın hemen her bölgesini temsil ediyorlardı. Bu temsilciler, Mısır ve Arabistan’dan
Hussein K. Abdel-Al, İngiltere ve Avustralya’dan
John O’M Bockris, Amerika’dan William J. D. Escher
ve William D.Van Vorst, İtalya ve Avusturya’dan Cesare Marchetti, Venezuela’dan Anibal R. Martinez,
Japonya’dan Tokio Ohta, İsviçre’den Walter Seifritz,
Türkiye ve Amerika’dan T. Nejat Veziroğlu, Almanya
ve Amerika’dan Kurt H. Weil ve Amerika’dan Robert M.
Zweig’di. Otelin çatı katında hararetli, ama bir o kadar
da ölçülü bir tartışma vardı. Hidrojen Enerji Sistemi fikrinin artık zamanının geldiği konusunda herkes hemfikirdi. Bu, kullanılmakta olan yakıtların tükenmesinin
kalıcı çözümüydü. Daha sonra resmi bir kuruluşa gereksinim olup olmadığı tartışması başladı. Önceleri sadece bu topluluğun konu ettiği, daha sonra ise kaçınılmaz ve evrensel hale gelen Hidrojen Enerji Sistemi’nin
savaşını sürecek bir kurum kurulması konusunda en
çok ısrarcı olan kişi Venezuela’dan Anibal Martinez’di,
ki kendisi petrol karteli OPEC’in de kurucularından bi-
riydi. Bu da ironik bir durumdu; çünkü Martinez OPEC’i
çürüten bir örgütün kurulmasını teklif ediyordu.
Uluslararası Hidrojen Enerjisi Dergisi
Çatı katı toplantısının bir sonucu olarak, 1974’ün sonlarında Uluslararası Hidrojen Enerjisi Kurumu (IAHE)
kuruldu. Ben (Nejat Veziroğlu) IAHE’nin başkanı olarak seçildim, William J.D. Escher genel sekreter seçildi
ve Hidrojen Romantiklerinin birçoğu da Yönetim Kurulunu oluşturuyordu. IAHE büyük bir istekle işe koyuldu. 1975’te iki tane bülten yayımladık. Hidrojen Enerjisiyle ilgili bilimsel bir dergi çıkarmak için bazı görüşmeler yaptık ve Pergamon Press yayıncımız olmayı kabul
etti. Uluslararası Hidrojen Enerjisi Dergisi’nin ilk sayısı
Ocak 1976’da yayımlandı. İlk üç yıl dergimiz üç ayda bir
çıkıyordu. 1979’da iki ayda bir, 1982’de ise ayda bir çıkarılmaya başlandı. Bu yıl, dergi 18 sayı çıkarılacak. Ocak
2008’den beri dergi, önemi gittikçe artan Hidrojen
Ekonomisi’nde gündemi yakalayabilmek için iki haftada bir çıkarılıyor.
Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansları Bienali
Hidrojen Enerjisi için dünya çapında bir platform oluşturmak amacıyla Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansları Bienali (WHECs) düzenlemeye karar verdik. İlki Mİami Beach’te olmak üzere, Zürih, Tokyo, Pasadena, Toronto, Viyana, Moskova, Honolulu, Paris, Cocoa Adası, Stutgart, Buenos Aires, Pekin, Montreal, Yokohama, Lyon ve Brisbane’de bienaller düzenledik. Gelecek WHEC konferansları 2010’da Almanya Essen’de ve
2012’de Kanada Calgary’de düzenlenecek.
Elbette ki hiçbir teknoloji, standartlar olmadan kök
salamaz ve evrensel olan hiçbir teknoloji uluslararası standartlar olmadan kurulamaz. İsviçre’den Gustav
Grob, merkezi Cenevre’de olan ISO’ya başvurarak Hidrojen Enerjisi Teknolojileri için uluslararası standartlar
getirmeleri talebinde bulundu. Oluşturulan bir komite
standart hazırlamakla görevlendirildi. Altı yıl önce dokuz tane Uluslararası Hidrojen Enerji Teknolojileri standardı belirlendi ve halen bu konu üzerinde çalışmalarımız devam ediyor.
>> Hidrojen Enerji
Sistemi’nin, günümüzde
kullanılan fosil yakıt
sisteminin yerini alması
kaçınılmazdı.
UNIDO ICHET’in kuruluşu
Hidrojen Enerji Sisteminin kaçınılmaz olduğu ortadaydı. Dünya çapında yapılan araştırmalar, WHEC konferansları ve Uluslararası Hidrojen Enerjisi Dergisi’nde
yayınlanan makaleler sayesinde Hidrojen Enerji Sistemi kuruluşları oluşturuluyordu. Artık uygulamaya geçmenin zamanı gelmişti. Birleşmiş Milletlere ait bir merkezin Hidrojen Enerji Sistemini dünya çapında kurabilmek için en iyi kurum olacağına karar verdik. Bu sebeple 1988’de Birleşmiş Milletler Sanayi Gelişim Örgütü’ne
(UNIDO) teklifte bulunduk. UNIDO görevlileri bu fikre sıcak bakıyordu, ancak UNIDO genel kurulundan da
onay çıkması gerekiyordu. UNIDO temsilcileriyle birlikEKİM / 09
Yıldızlar 85
te birçok ülke gezdik (ABD, Japonya, Çin, Hindistan ve
Avrupa Birliği üye ülkeleri) ve böyle bir merkezin kurulması için onların onayını almak istedik. Sonuç olumluydu.
>> Büyük-küçük tüm
petrol şirketleri Hidrojen
kafilesine katıldılar.
1996’da UNIDO genel kurulunun oybirliğiyle aldığı kararla, İstanbul’da da bir merkezin açılmasına karar verildi; çünkü İstanbul gelişmekte olan ülkelerle endüstri
ülkelerinin tam ortasında bulunuyordu. Ardından Türk
hükümeti ile UNIDO arasında son müzakereler başladı. Yılmaz, Ecevit ve Erdoğan hükümetleri ve Milli Güvenlik Kurulu bunu onayladı. Ekim 2003’te Türkiye ve
dünya için Hidrojen Enerjisinin çok önemli olduğuna
inanan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler,
Viyana’da UNIDO ile anlaşma imzaladı ve gerçek anlamda uluslararası bir merkez olan UNIDO ICHET kuruldu. Merkezde dünyanın pek çok ülkesinden, Türkiye, Amerika, Bulgaristan, Kırgızistan…v.b. bilim insanları ve personel yer almakta. Günümüzde bu merkez
dünya çapında pilot projeler geliştirmekte, uluslararası
konferanslar, eğitimler ve çalıştaylar düzenlemektedir.
Petrol endüstrisi
Zaman zaman engellerle karşılaştığımız da oldu. On
bir bilim insanı olarak IAHE’yi kurduğumuzda petrol
firmalarının çıkarları tehlikeye girmiş oluyordu. Bizi
“Hidrojen Romantikleri” adıyla etiketleyerek, olmayacak şeylerin hayalini kurduğumuzu söylediler. 1973’teki
enerji krizinden sonra ABD Kongresinde elektrik, alkol
ve hidrojen arabalarının kullanımını destekleyen bir
yasa taslağı oluşturulması gündeme geldi. Petrol lobisi hidrojen arabalarının yasa taslağını kaldırdı, ardından da petrol şirketleri Hidrojen Enerjisiyle savaşmak
için bir konsorsiyum kurdular. Konsorsiyumun amacı fosil yakıtlarının temiz olduğunu, hidrojen yakıtların
ise kullanılamaz olduğunu ispatlamaktı. Bu amaçla, bu
fikri destekleyen araştırmalara yüklü miktarda yatırım
yaptılar. Bu araştırmacılar, şehirlerdeki hava kirliliğinin
araba, otobüs ve kamyonlardan çıkan gazlardan değil
de, uzaklarda patlayan volkanlardan ortaya çıkan koku
ve tozdan kaynaklandığını iddia ediyordu. Küresel ısınmanın fosil yakıtların yanmasıyla ortaya çıkan CO2‘den
değil de, ineklerin yediklerini geri çıkarmalarından kaynaklandığını savunuyorlardı.
1990’lara gelindiğinde birçok endüstri hidrojeni geleceğin yakıtı olarak görüyordu ve hidrojeni kullanabilmek için prototipler üretmeye başlamışlardı. En belirgin olanları hidrojen arabaları, hidrojen otobüsleri, hidrojen klimalar ve hidrojen araç gereçlerdi. Hava taşıtı
şirketleri hidrojen yakıtlı uçaklar üzerinde çalışmaya
başladılar. Ancak hiç çaba göstermeyen bir endüstri de
vardı: petrol endüstrisi.
Anti-hidrojen konsorsiyumunun dağılması
1998 yılı Haziran ayında, Buenos Aires’te düzenlenen
Dünya Hidrojen enerjisi Konferansı’ndan iki ay sonra
86 Yıldızlar
EKİM / 09
Shell Petrol Şirketi anti-hidrojen konsorsiyumundan
ayrıldı ve petrol üretimi, taşınması ve rafinerisi dışında dördüncü bölüm olan Hidrojen bölümünü kurdu.
Bunu British Petrol’ün konsorsiyumu terk etmesi takip etti ve anti-hidrojen konsorsiyumu dağıldı. Ardından da büyük-küçük tüm petrol şirketleri Hidrojen kafilesine katıldılar.
Tabi ki ekonomi önemlidir ve ekonomiyi hareketlendirecek olan yakıtın maliyeti, mümkün olduğunca düşük olmalıdır. Diğer tüm faktörlerin yanı sıra maliyeti asıl belirleyen, yakıtın kullanıma uygunluğu ve yakıtın sebep olduğu çevresel zarardır. Temiz Enerji Araştırma Enstitüsünde yaptığımız araştırmalar gösteriyor ki, Hidrojen en verimli yakıttır. Fosil yakıtların küresel ısınma, iklim değişikliği, asit yağmurları, ozon tabakası seyrelmesi, hava kirliliği ve petrol sızıntıları yoluyla
sebep olduğu çevre ve sağlık hasarı yılda altı trilyon dolara mal oluyor ve bu her geçen yıl artıyor. Hidrojenin
yüksek verimliliği ve fosil yakıtların sebep olduğu hasarı hesaba katınca, hidrojen şüphesiz en verimli yakıttır.
ABD’deki kongre komitesine katılarak Hidrojen Enerji Sisteminin gelecek için tek kalıcı yakıt çözümü olduğuna dair ifade vermem istendiğinde, açıklamalarımın sonunda California Komite Başkanı Brown, “Dr.
Veziroğlu, ABD’de serbest bir ekonomik sistemimiz var.
Eğer Hidrojen anlattığınız kadar iyi bir enerji taşıyıcısı
ise bırakın piyasada yarışsın ve kazansın.” dedi. Benim
cevabım da “Sayın Brown, ABD’de serbest ekonomi sistemi olabilir, ama bu adil bir ekonomi sistemi değil.
Eğer bütün malların oluşturduğu çevre ve sağlık hasarından sorumlu tutan bir yasa çıkarırsanız artık herkes
petrol değil hidrojen satar.” oldu. Diğer bir deyişle, petrol, kömür ve doğal gaz nispeten daha ucuzdur; çünkü
sebep oldukları çevre ve sağlık hasarının bedelini öde-
mezler. Bu bedel –doğrudan ya da vergilerle dolaylı olarak- halk tarafından ödenir!
…Ve bugün Hidrojen Enerji Sisteminin uygulamasını
birçok şekilde görebiliyoruz. Bazı hidrojen yakıt pilleri
piyasaya sürüldü bile. Bütün büyük otomobil şirketleri, çeşitli modellerde deneysel hidrojen arabaları ürettiler. Dünyanın belli başlı birçok şehrinde, hidrojen yakıtlı otobüsler deneme sürüşleri yapıyor. Airbus ve Boeing şirketleri hidrojen yakıtlı, ses hızını geçen, süpersonik ve hipersonik yolcu uçakları üretmek için programlar başlattı. Hidrojenle çalıştırılan ev eşyaları üretilerek
test edildi. Hidrojen elektrik pilleri pazarlanıyor.
Şimdi de 21.yüzyılın sonlarına doğru, yani Hidrojen
Enerji Sisteminin mevcut fosil yakıtların yerini aldığı
dünyamıza uzaktan bir bakalım. Kirleticiler yok, ozon
tabakasına zarar verecek kimyasallar yok, asit yağmurları yok, petrol sızıntıları yok, dünyanın ısısı endüstri öncesinde olduğu seviyelere dönmüş, küresel
ısınma son bulmuş ve dünyanın iklimi normale dönmüş. Bitki örtüsü, hayvanlara ve insanlara sunduğu
yaşam alanı ile en yaşanılır gezegen haline gelecek.
Her bir ülke, ekonomisi için ihtiyaç duyduğu hidrojen
yakıtını üretmek için yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanıyor olacak. Sonuç olarak da ülkelerin gelişimi hızlanacak, nüfus artışı normal bir seviyeye ulaşacak, hatta duracak, insanlar daha yüksek yaşam
standartlarına ulaşacak ve gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş sanayi ülkelerine doğru yasal olmayan
göçler sona erecek. Petrol savaşları da, elbette ki tarihe karışacak. Dünya cennete dönüşecek. Ukraynalı
Viktor Golstov’un da 2000’li yılların başında öngördüğü gibi dünya ve sakinleri için son noktaya varıldı:
Hidrojen Uygarlığı! II
EKİM / 09
Yıldızlar 87
ÖĞRENCİLERİN
MATEMATİKTEKİ BAŞARISINDA
ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER
>> Ailenin sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyinin
artmasıyla, öğrencinin başarısı da artıyor.
haber, MİNE ULUTAŞ
88 Yıldızlar
EKİM / 09
Y
Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İstatistik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.
Dr. İbrahim Demir, aynı bölüm Araştırma Görevlisi Serpil Kılıç ve Genar Araştırma Danışmanlık Şirketi analistlerinden Özer Depren
tarafından Uluslararası 5. Balkan Eğitim ve
Bilim Kongresinde sunulan bildiride ilginç sonuçlar gözlemlendi.
>> Öğrenciler, kendi ilgi
alanlarıyla bağlantılı
okullar veya bölümlere
yönlendirilmeli.
Kendine ait çalışma ortamı ve bilgisayar
Öğrencilerin matematik başarısı üzerinde
hangi faktörlerin etkili olduğunun belirlenmesi amacıyla, PISA 2006 Türkiye verileri kullanılarak anne veya babanın eğitim düzeyi,
ailenin sosyo-ekonomik statüsü, öğrencinin
okuduğu okul türü, matematiğin öğrenci için
önemi gibi faktörlerin öğrencinin matematik
performansı üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunun araştırıldığı çalışmadan elde edilen
bulgulara göre; okul türü, öğrencinin erkek
olması, kendine ait çalışma ortamının olması,
bilgisayara sahip olmasının öğrencinin matematik başarısını arttıran önemli faktörler
olduğu ve ayrıca ailenin sosyo-ekonomik ve
kültürel statüsünün, ebeveyn eğitim düzeyinin artması ve öğrencinin matematiği önemli görmesinin de matematik başarısını önemli
ölçüde arttıran etkenlerden olduğu görüldü.
Yaklaşık 250.000’in üzerinde öğrenciye, matematik, fen bilimleri, okuma ve problem çözme becerilerini ortaya koyacak 2 saatlik bir
test uygulanmış ve PISA 2003 projesinin test
ve anketleri, ülkemizde 2003 yılının Mayıs
ayında 7 coğrafi bölgeden seçilen 12 ilköğretim okulu ve 147 lisede okumakta olan 1987
doğumlu toplam 4.855 öğrenciyle yapılmıştır.
İmkânlar önemli
Yapılan analiz sonucunda, Türkiye’de aslında
bilinen okul türleri arasındaki başarı farklılığı bir kez daha görülmüştür. Düz Liselere göre
en başarılı lise Fen Liseleri, daha sonra Anadolu Liseleri ve Anadolu Meslek Liseleridir. Öğrencinin çalışma masasına ve bilgisayara sahip olmasının da başarıyı arttıran önemli etkenler ol-
duğu için matematik başarısının yüksek olmasında mümkün olduğu kadar bu imkânların
sağlanması gerektiği önerilmiştir. Fakat bilindiği gibi her ailenin sosyo-ekonomik durumu
bu imkânları sağlayamayacağı için öğrencilerin
evde olmasa da okullarında bu ortamları bulabilmelerinin oldukça önemli bir hal aldığı vurgulanmıştır. Bu olanakların yaratılmasında ise
devletimizin coğrafi bölge ayırmaksızın her bölgeye yatırım yapmaya elverişli bütçe planları
yapması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu bulgular, analiz sonucunda elde edilen, öğrencinin
ailesinin sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyinin
artmasıyla öğrencinin başarısının arttığı sonucuyla paralellik göstermektedir. Bu da ebeveyn
eğitim düzeyinin artması sonucunda, öğrencinin matematik başarısının da arttığı sonucunu
doğrulamaktadır. Ayrıca öğrencinin bilgisayarı
sadece internet ve eğlence amaçlı kullanmasının, matematik başarısını düşürdüğü gözlemlenmiştir. Bu sorunun üstesinden gelebilmek
adına, bilgisayarın eğitim ve araştırma için kullanımına ilişkin gerekli bilgilerin okullarda verilmesi, gerekirse araştırma ödevleri ve bu konular ile ilgili küçük seminer veya etütlerin yapılması önerilmektedir. Öğrencinin matematiğe
olan ilgisinin artması doğal olarak matematikte
başarılı olmasını sağladığı, ancak bu durumun
her öğrenci için geçerli olmayabileceği belirtilmiştir. Bu sebeple, öğrencilerin kendi ilgi alanlarıyla bağlantılı okullar veya bölümlere yönlendirilmeleri gerektiği ve burada da doğru rehberlik hizmetinin profesyonellerce veya aile içinde
iyi bir araştırma sonucunda sağlanması gerekliliği öne çıkmaktadır. II
EKİM / 09
Yıldızlar89
ÖĞRENCİ KULÜBÜ
KALİTE VE VERİMLİLİK
KULÜBÜ’NÜN YÜKSELEN YILDIZI:
“SEMİNER EĞİTİM PROJESİ”
>> Etkinliklerimize katılan herkese çok teşekkür ediyoruz.
SAMET ÇELEBİ / 2008-2009 KVK SEMİNER EĞİTİM PROJESİ LİDERİ
2008-2009 öğretim yılı tek kelimeyle Kalite ve
Verimlilik Kulübü’nün yılıydı diyebiliriz. Ulusal,
uluslararası ve üniversite içi birbirinden başarılı
etkinliklere imza atan Kulüp, yaptığı 41 etkinlikle
kendisine 41 kere maşallah dedirtti.
Kalite ve Verimlilik Kulübü’nün bu başarıya ulaşmasında, önceki sayılarda bahsettiğimiz Kali-
90Yıldızlar
EKİM / 09
te Günleri, Lojistik Eğitim Kampı ve kulübün diğer 7 projesi dışında “Seminer Eğitim Projesi” çok
önemli rol oynadı. Biz de bu sayımızda kendi kapsamı içerisinde 22 etkinlik yaparak, Kalite ve Verimlilik Kulübü’nün (KVK) dinamolarından biri
haline gelen ve Kulübün Yükselen Yıldızı Seminer
Eğitim Projesi’ne değineceğiz.
Seminer Eğitim Projesi (SEP) 2005 yılında kuruldu. Kurulmasındaki amaç, KVK’nın yapacağı etkinlik sayısını ve çesidini artırarak, kulübün yıl
boyunca daha aktif olmasını sağlamak ve kendini
iş ve kariyer anlamında geliştirmek isteyen yeni
üyelere kapısını açmaktı. Bu düşüncelerle faaliyetlerine başlayan proje, 2008-2009 dönemi itibariyle çok iyi bir çıkış yakalayarak KVK’nın, okulun tüm kılcal damarlarına ulaşan bir kolu haline geldi.
Yapılan etkinliklerde, ülke duyarlılığı, toplumdaki
huzur ve refahın artırılması, bireylerin istedikleri
işlerde çalışması gibi düşünceler ön plana alındı.
Bu amaçlara yönelik seminerler, eğitimler, söyleşiler programlama yoluna gidildi.
Söyleşiler
Söyleşilerle öğrencilerin keyifli zamanlar geçirmesi hedeflendi. Bu söyleşilere işlerini severek
yapan, güler yüzlü, yaşadığı hayattan zevk alan,
hayalleri olan ve bunları başaran kişiler davet
edildi. Öğrencilere istek ve yeteneklerini keşfetme, sevdiği işi yapabilme ve geleceklerine yön
verme konusunda bilgiler verildi.
Ülke duyarlılığı, toplumun refah ve huzurunu artırmak konusunda çalışan kişilerden ilk bahsetmemiz gereken isim TEMA Vakfı Kurucusu ve
EKİM / 09
Yıldızlar 91
Onursal Başkanı Hayrettin Karaca’dır. Karaca,
“Toprağın Önemi ve Ülke Topraklarının Satılmasının Getirileri” konusunda gençlerin dikkate alması gereken çok önemli noktalara değindi. Büyük şehirlerde artık neredeyse bitmiş olan; fakat
dünyada giderek daha fazla önem kazanan yardımsever, komşusu açken tok yatmayan Anadolu insanı ve kültüründen bahsetti. Aslında ne kadar güzel insanlara sahip olduğumuzu, verdiği
örneklerle bir kez daha gösterdi.
>> Kalite ve Verimlilik
Kulübü’nün önümüzdeki
senelerde rehavete
kapılmadan, aynı
şekilde sıkı çalışmasını
ve kendini aşmasını
bekliyoruz.
92 Yıldızlar
EKİM / 09
Eğitimler
Yine aynı anlayışla; ülke için, ülkeye yön verecek
gençler için çok önemli konular işlendi. Teknolojinin yakalanması ve Ar-Ge’nin önemi, kurumsallaşma, marka oluşturma, marka yönetimi, stratejik yönetim, ekonomik dengeler gibi konulara seminerlerde yer verildi.
Proje kapsamında, 40-50 arası eğitim ve danışmanlık firması ile görüşmeler yapılarak, öğrencilere en uygun ve kaliteli eğitim imkanlarını sağlamak için çalışıldı. Bütün bu eğitimlerle, birbirinden farklı bölüm ve üniversite öğrencilerine,
araştırma görevlilerine ve şirket çalışanlarına
eğitim imkanı sağlanmış oldu.
Sosyal sorumluluk
Tüm bunlar ‘Sosyal Sorumluluk’ duygusu içerisinde planlanarak ilgililerin isteğine sunuldu
ve ne mutlu ki gerekli karşılığını da aldı. Bunun
dışında Rektörlük kapsamında Üniversitemizde
geleneksel hale gelen Sosyal Sorumluluk Projesi içinde, Erkan Oğur – İsmail Hakkı Demircioğlu Yardım Konseri organize edildi. Müzik Kulübü ile ortak yapılan bu etkinlikle, üniversite çapında gerçekleşen Sosyal Sorumluluk Projesi
adına, Elazığ Maden İlçesi Kavak Köyü Hazar İlk
Öğretim Okulu için maddi katkı sağlandı.
Tüm bu etkinliklerde çok güzel arkadaşlıklar
ve yeni sosyal çevreler oluştu. Günümüz dünyasında birçok genç zamanını boş işlerle geçirirken, yanlış işlerle uğraşırken, verilen bu uğraşlarla hem kendine hem de çevresine fayda
sağlamaya çalışan bir kitle oluşturulmak istendi. Bu uğurda oluşturulan süper kitle, bir yıl boyunca zorlu derslerle mücadele ederken, gerçekten aşırı derecede bir çaba harcadı.
Kalite ve Verimlilik Kulübü’nün önümüzdeki senelerde rehavete kapılmadan, aynı şekilde sıkı çalışmasını, kendini aşmasını bekliyor ve biz de kulübe, gösterdiği başarıdan ve gerçekleştirdiği 41
etkinlikten ötürü 41 kere Maşallah diyoruz.... II
KVK’NIN 2008-2009 YILINDA
GERÇEKLEŞTİRDİĞİ AKTİVİLER
1)
27 Ekim
2)
21 Kasım Ekonomik Krizlerin Tarihi ve
Gençsen Geleceksin
Mevcut Ekonomik Kriz
3)
26 Kasım Atölye Stajı Eğitimi
4)
4 Aralık
5)
17 Aralık Serkan ALTUNİĞNE söyleşi
6)
18 Aralık Gen Aktarım Teknolojileri ve
Haberin VAY mı ? (Vaka Analizi Eğitimi)
Yansımaları (Davutpaşa)
7)
20 Şubat Ali KIRCA söyleşi
8)
23 Şubat Visual Basic Eğitimi (Davutpaşa)
9)
24 Şubat Visual Basic Eğitimi (Davutpaşa)
10)
25 Şubat Visual Basic Eğitimi (Davutpaşa)
11)
5 Mart
Yönetim Setifika Programı (Kriz
Yönetimi,Yönetimde İlişki Yönetimi)
12)
Personel Seçme ve Mülakat Teknikleri
9 Mart
Eğitimi (Davutpaşa)
13)
Erkan OĞUR-İsmail Hakkı Demircioğlu
13 Mart
Konseri Sosyal Sorumluluk Projesi
14)
Google, 2020’de Teknoloji, Web’in
19 Mart
Geleceği ve E-Ticaret Semineri (Davutpaşa)
15)
20 Mart Girişimcilik Sertifika Programı
16)
26 Mart Değişim ve Proje Yönetimi Eğitimi
17) 10 Nisan Kurumsallaştır Markalaştır
18) 17 Nisan Stratejik Yönetim Eğitimi (Davutpaşa)
19) 21 Nisan Hayrettin Karaca Söyleşisi
20) 27 Nisan Levent Üzümcü Söyleşisi
21) 30 Nisan Bengü Söyleşisi
22) 30 Nisan Erdil Yaşaroğlu Söyleşisi
EKİM / 09
Yıldızlar 93
SANAT GÜNDEMİ
İSTANBUL
KONSER
İstanbul Resitalleri
13.01.2010
CAZIN USTALARI
06.02.2010 JAMES’ FARM - JOSHUA REDMAN
Saat: 20.00
Mekân: İş Sanat Kültür Merkezi
Bilgi İçin: www.biletix.com
SAHNE SANATLARI
24.01.2010 30.12.2009 BİLMELİSİN Kİ!
Saat: 15.00
Mekân: MKM Atilla İlhan Salonu
Bilgi İçin: www.biletix.com
DEJAN LAZİÇ
Saat: 20.00
Mekân: MKM Atilla İlhan Salonu
Bilgi İçin: www.biletix.com
27.12.2009 07.02.2010 BABA ZULA FEATURING
DR. DAS
Saat: 21.30
Mekân: Babylon
Bilgi İçin: www.biletix.com
25.01.2010 LOS VİVANCOS
Saat: 20.00
Mekân: CRR Konser Salonu
Bilgi İçin: www.biletix.com
PETER JABLONSKI
Saat: 20.00
Mekân: MKM Atilla İlhan Salonu
Bilgi İçin: www.biletix.com
BORUSAN YAYLI ÇALGILAR DÖRTLÜSÜ
Saat: 20.00
Mekân: Kadıköy Süreyya Operası
Bilgi İçin: www.biletix.com
94 Yıldızlar
EKİM / 09
KİTAP
Akışkanlar Mekaniği / Temelleri ve Uygulamaları
Yunus A. Çengel, John M. Cımbala - Yayınevi: Güven Bilimsel - Sayfa: 938
Akışkanlar Mekaniği / Temelleri ve Uygulamaları kitabı mühendislik öğrencileriyle sade ve
net bir üslupla doğrudan iletişim kurmaktadır. Kitap akışkanlar mekaniğinin temel ilkelerini ve denklemlerini, çok sayıda ve farklı gerçek mühendislik örnekleriyle açıklamaktadır. Kitabın içeriği, fiziksel esaslara yapılan vurgu ve bunu destekleyen ilgi çekici şekiller, çok sayıda fotoğraf ve görsel açıklamalarla öğrencilerin akışkanlar mekaniğini kolayca anlayabilmelerine yardımcı olmaktadır. II
Sinemamızda Çöküş
ve Rönesans Yılları
Ay Hırsızı
Açlık Oyunları
Patasana
Sunay Akın
Atilla Dorsay
Yayınevi: İş
Ahmet Ümit
Suzanne Collins
Yayınevi: Remzi
Kültür YayınlarıSayfa: 235
Kitabevi
Yayınevi: Doğan
Yayınevi: Pegasus
Yayınları
Sunay Akın yeni kitabı Ay
Hırsızı’nda gözünü Ay’a dikiyor
ve bir arkeologun sabrıyla kazıyor, insanlığın ortak birikiminin
üzerine çöken tozu toprağı… Ortaya çıkardığı bilgiyi şair duyarlılığıyla ilmek ilmek dokuyor ve
okurunu hayrete düşürecek öyküler bir bir diziliyor karşımıza.
Cervantes ve Mimar Sinan hangi
caminin inşaatında buluştu? Enver Paşa’nın uçağı kaç kez düştü? Piri Reis’in haritası Topkapı
Sarayı’nda nasıl bulundu? İstanbul Boğazı’nı yürüyerek geçen
Atilla Hülagü’nün sırrı neydi? 157
yıl yaşayan Zaro Ağa’nın Amerika seferi… Atatürk neden hiç uçağa binmedi? II
Sayfa: 231
Türk Sineması 1190-2004
Sinemamızın ´yakın takipçisi´
Atilla Dorsay, 1990´ların başlarındaki çöküşten bugünkü ´rönesansa´ kadar Türk sinemasının serüvenini mercek altına alıyor. Yılda 6-7 filmin çekilip onların bile sinemalara gelemediği dönemden, tüm zamanların rekorlarını kırması beklenen
G.O.R.A filmi dönemine nasıl gelindi? Hangi filmler dönüm noktası oldu, hangi evrelerden geçildi, hangi başyapıtlar ya da fiyaskolar çekildi? Tüm önemli filmlerin eleştirileri ve genel çerçeve yazılarıyla, bu 15 yılın tüm aşamaları artık elinizin altında. İster bir film kılavuzu olarak, isterseniz bir sinemanın romanı diye
okuyun... II
Kitapçılık
Sayfa: 385
Sayfa: 402
Bir coğrafyanın kanlı geleneği anlatılıyor Patasana’da.
Anadolu’nun güneydoğusunda bugün yaşananlar ile üç bin
yıl önce yaşananlar paralel bir
biçimde gözler önüne seriliyor. Poe’nun öykülerindeki gizem, Christie’nin romanlarındaki
klostrofobik ortam, Anadolu güneşinin parlak ışığı altında birleşerek etkileyici yeni bir biçime
bürünüyor. Patasana trajik öykülerle dolu bir kitap, ama asla karamsar değil. Tüm iyi romanlarda olduğu gibi, Patasana’da da
bilgelik, belirsizliğin üzerinde
yükseliyor. II
Bir zamanlar Kuzey Amerika olarak bilinen bir yerin yıkıntıları içerisinde Panem ulusu yaşamaktadır. Başkent
Capitol’ün etrafında 12 bölge bulunmaktadır. Capitol şiddetli ve acımasızdır ve bölgeler bir hat boyunca sıralanmıştır. Onların her biri her yıl yapılan
Açlık oyunlarına katılmak zorundadır.
Yarışma için her bir bölgeden yaşları 12
ila 18 arasında değişen birer erkek ve
bir kız çocuğu göndermek durumundadır. Açlık oyunları TV’den canlı yayınlanan ölümüne bir kavgadır.
On altı yaşındaki Katniss Everdeen annesi ve 12 yaşındaki kız kardeşi ile yaşamaktadır. Oyunlarda kız kardeşinin
yerine geçerek ölüm cezasını üzerine
alır. Ancak Katniss daha önce de ölüme çok yaklaşmıştır ve bu kez kız kardeşi için ikinci kez hayatta kalma mücadelesi verecektir. Gerçekten ne anlama geldiğini bilmeden bir yarışmacı olmuştur. Eğer bu mücadeleyi kazanırsa hayatta kalma seçeneğini başlatmış
olacaktır. II
EKİM / 09
Yıldızlar 95
DVD
Devlet Oyunları
***
yorum, ESRA DAGÜLOĞLU
Gazeteci filmleri, 1930’lu ve 1940’lı yıllarda ortaya çıktılar. Bu türün klasikleşen karakterlerini; umursamaz ve rahat gazeteci Cal McAffrey, iş hayatının başında olan Della
Frye ve sinirli, otoriter ve işini çok önemseyen editör Cameron Lynne ile sunan film, bunların arasındaki bağı klasik örneklerine uygun bir biçimde kuruyor. Mesela editör Cameron’ın filmin başkarakteri konumunda bulunan
gazeteci Cal’e karşı takındığı sinirli, argo dolu ve tahammülsüz tavırlar, bu filmlerin klasiği olan editör-gazeteci
arasındaki sevgi ve nefreti bir arada barındıran ilişkiyi içtenlikle yansıtıyor. Yine aynı şekilde Cal ve çaylak muhabir Della’nın iş rekabeti, kadın-erkek çekişmesi ve karşılıklı sürtüşmeye dayalı ilişkileri de yine bu türün doğal yapısında bulunan komedi unsurunu filme katıyor.
Kevin Macdonald yönetmenliğindeki film, 1930’lı yıllarla bugünün kadın-erkek ilişkilerini karşılaştırmanın yanı
sıra, teknolojiyi kullanış biçimleri hem de çalışma disiplinleri açısından eski nesil-yeni nesil gazeteci farkını da
vurgulamaya çalışıyor. Bunu da filmin başından itibaren
eski kasa bir bilgisayar kullanan Cal ile LCD ekran yepyeni bir bilgisayara sahip olan Internet gazetecisi Della’nın
farklılıklarını basit bir biçimde vurgulayarak yapıyor.
Yönetmen : Kevin Macdonald
Senaryo : Paul Abbott , Matthew Michael Carna-
han , Tony Gilroy , Billy Ray
Oyuncular :Ben Affleck (Stephen Collins) , Russell
Crowe (Cal McCaffrey) , Rachel McAdams (Della Frye) , Jason Bateman (Dominic Foy) , Robin
Wright Penn (Anne Collins) , Helen Mirren (Cameron Lynne) , Jeff Daniels (George Fergus)
Tür : Gerilim / Dram / Suç
Gösterim Tarihi : 17 Nisan 2009
Görüntü Yönetmeni : Rodrigo Prieto
Müzik : Alex Heffes
Yapım : 2009, ABD / İngiltere , 132 dk.
96 Yıldızlar
EKİM / 09
Cal ve Della, tehlikeli bir cinayet ve yolsuzluk olayı ile ürkünç bir siyasi savaşın içine yükselen bir heyecan ile giriyorlar. Gazeteci olan kahramanların savunmasızlığı,
her fırsatta vurgulanıyor. Bir dedektif gibi çalışan Cal ve
Della’nın; kiralık katillere ve profesyonel askerlere karşı verdikleri mücadelede, kendilerini savunmak için herhangi bir silahlarının bulunmadığını görüyoruz.
Kevin Macdonald’ın filmi, her ne kadar önceden tahmin
edilmesi son derece olası manevralarla süslü bir hikaye
anlatıyor olsa da, karakterlerin gazeteci kimlikleri ve savunmasızlıkları üzerinden yaratılan heyecanla, sürükleyici olmayı başarıyor. Özellikle Cal karakterinin, anlatılan
siyasi skandalın merkezinde yer alan Stephen Collins ile
olan arkadaşlığını ve araştırdığı skandala olan duygusal
yaklaşımını kullanarak izleyicilere birçok sürpriz hazırlayan “Devlet Oyunları,” en bilindik manevraları bile seyredenlerin heyecanını ayakta tutacak bir üslupla anlatmanın üstesinden geliyor. II

Benzer belgeler