ubictüs 2016 - Fsmvü Panel - Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi
Transkript
ubictüs 2016 - Fsmvü Panel - Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi
UBİCTÜS 2016 1. Ulusal Biyomedikal Cihaz Tasarımı ve Üretimi Sempozyumu 14 Mayıs 2016 Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Haliç Yerleşkesi Biyomedikal Elektronik Tasarım, Uygulama ve Araştırma Merkezi Bu doküman, İstanbul Kalkınma Ajansı’nın desteklediği “TR10/15/YNK/0080-Biyomedikal Elektronik Cihaz Tasarım ve Araştırma Laboratuvarı Projesi” kapsamında hazırlanmıştır. İçerik ile ilgili tek sorumluluk FSM Vakıf Üniversitesi’ne ait olup İSTKA veya Kalkınma Bakanlığı’nın görüşlerini yansıtmamaktadır ii UBİCTUS 2016 ÖNSÖZ Bu sempozyum İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen Biyomedikal Elektronik Cihaz Tasarım ve Araştırma Laboratuvarı projesi kapsamında gerçekleştirilmektedir. Toplantı Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi “Biyomedikal Elektronik Tasarım, Uygulama ve Araştırma Merkezi (BETAM) tarafından organize edilmiştir. Amacı Türkiye’de Biyomedikal Cihaz tasarımı, üretimi ve satışı ile ilgili kişi ve kuruluşlarla bu alanda araştırma yapan akademisyenleri bir araya getirmek, biyomedikal cihazların ülkemizdeki üretim imkanlarını araştırmak ve teşvik etmektir. Bir gün sürecek toplantıda bildiri sunumları ve paneller yapılacaktır. Ayrıca davetli konuşmacılar konu ile ilgili görüşlerini açıklayacaklardır. Toplantının yapılmasında katkısı ve destekleri bulunan İstanbul Kalkınma Ajansı, T.C. kalkınma Bakanlığı, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ve öğlen yemeğimize sponsor olan “CANOVATE” firmasına teşekkürü borç biliriz. Ayrıca bütün sunumcu ve katılımcılara verdikleri katkılardan ötürü teşekkür eder, yararlı bir toplantı olmasını dileriz. Prof. Dr. Avni Morgül Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Sempozyum Başkanı UBİCTUS 2016 iii iv UBİCTUS 2016 PROGRAM 9:00 Kayıt 9:30 Açılış Konuşmaları (G101) Prof. Dr. Avni Morgül (FSMVÜ Biyomedikal Müh. Bölüm Bşk., Sempozyum Başkanı) Prof. Dr. Fevzi Yılmaz (FSMVÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı) Prof. Dr. Musa Duman (FSMVÜ Rektörü) 9:45 Çay/Kahve Arası (Çınaraltı) 10:00 Çağrılı Konuşmacılar (G101) Prof. Dr. Yorgo Istefanopulos (Işık Üniversitesi Rektör Yardımcısı / MTF Dekan V. Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Enstitüsü Eski Müdürü) Konuşmanın konusu: Biyomedikal Mühendisliğinin Türkiye’de kuruluşu ve gelişimi Prof. Dr. Bahattin Karagözoğlu (FSMVÜ), Biyotelemetri ve Hareketli Hasta İzleme Prof. Dr. İrfan Karagöz (Gazi Üniversitesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Bölüm Başkanı) Konuşmanın konusu: Biyomedikal Cihazların Kalibrasyonu Prof. Dr. Fevzi Yılmaz (FSMVÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı) Konuşmanın konusu: Biyomedikal Parçaların Eklemeli İmalatla (3d Baskı) Üretimi 12:30 Yemek Arası (Çınaraltı) 14:00 Bildiri Sunumları Oturum Başkanı: Prof. Dr. Ali Yılmaz Çamurcu (G101) 14:00 Nihat Kabaoğlu; Medikal Uygulamalarda Telsiz İletişim Teknolojilerinin Kullanımı 14:20 Merih PALANDÖKEN, Adnan KAYA; Biyotelemetri Uygulamaları için Kompakt Implant Anten Tasarımı 14:40 Mehmet Gümüşay, Adnan Kaya, Fulya Gülbağça, Dila Hatun Sal, Suna Sayğılı, M. İbrahim Tuğlu, Merih Palandöken; Darbeli Elektromanyetik Alanların (PEMF) L929 Hücrelerinde Yara İyileşmesine Tedavi Edici Etkisi 15:00 Yasemin Karadana, Ceren Genç; Alt Üriner Sistemlere Yönelik Vücut İçerisinde Kısa Süreli İmplant Olarak Kullanılabilecek Mikro Elektromanyetik Valfli, Uzaktan Kontrollü Kateter Dizaynı 15:20 Haydar Özkan, Osman Semih Kayhan; Bilgisayar Tabanlı Adeno-Rota Virüs Hızlı Hastalık Teşhis Testlerinin Otomatik Sonuçlandırılması 15:45 Çay/Kahve Arası 16:00 Panel: Biyomedikal Sektörünün Türkiye’deki Durumu Koordinatör: Prof. Dr. Musa Hakan ASYALI (Yıldız Teknik Üniversitesi, Biyomedikal Müh. Böl. Bşk.) Panelistler: Prof. Dr. İrfan Karagöz (Gazi Üniversitesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Bölüm Başkanı) Biyomedikal Cihazlarda Kalibrasyonun Önemi Candan Caner (National Instruments, Satış Mühendisi) Eren Genç (Astra Medikal, Proje Koordinatörü) Y. Doç. Dr. Ulvi Başpınar (Marmara Üniversitesi) 17:00 Kapanış (Teşekkür ve Katılım Belgelerinin sunumu) UBİCTUS 2016 v BİLDİRİLER Ali Nizam; Biyomedikal Cihazlarda Kullanılan Yazılım Sistemleri 38 Fevzi Yılmaz, Ebubekir Koç; Biyomedikal Parçaların Eklemeli İmalatla (3d Baskı) Üretimi 1 Güzin Köktürk, Saime Akdemir Akar; Sağlıklı İnsanlarda Duygu Değişimlerinin Fizyolojik Sinyaller İle Belirlenmesi 16 Haydar Özkan, Osman Semih Kayhan; Bilgisayar Tabanlı Adeno-Rota Virüs Hızlı Hastalık Teşhis Testlerinin Otomatik Sonuçlandırılması 34 İrfan Karagöz; Biyomedikal Cihazların Kalibrasyonu 9 Merih PALANDÖKEN, Adnan KAYA; Biyotelemetri Uygulamaları için Kompakt Implant Anten Tasarımı 17 Mehmet Gümüşay, Adnan Kaya, Fulya Gülbağça, Dila Hatun Sal, Suna Sayğılı, M. İbrahim Tuğlu, Merih Palandöken; Darbeli Elektromanyetik Alanların (PEMF) L929 Hücrelerinde Yara İyileşmesine Tedavi Edici Etkisi 21 Nihat Kabaoğlu; Medikal Uygulamalarda Telsiz İletişim Teknolojilerinin Kullanımı 11 Yasemin Karadana, Ceren Genç; Alt Üriner Sistemlere Yönelik Vücut İçerisinde Kısa Süreli İmplant Olarak Kullanılabilecek Mikro Elektromanyetik Valflı, Uzaktan Kontrollü Kateter Dizaynı 26 vi UBİCTUS 2016 Biyomedikal Parçalarin Eklemeli İmlatla (3d Baski) Üretimi Fevzi YILMAZ*, Ebubekir KOÇ** *Fatih Sultan Mehmet Vakıf Universitesi (FSMVU), İstanbul/Turkiye [email protected] **FSMVU Aluminium Test Eğitim ve Araştırma Merkezi(ALUTEAM), İstanbul/Turkiye [email protected] ÖZET Eklemeli üretim teknolojisi ve tıpta uygulaması 1980’lerin başlarından itibaren gelişmeye başladı. Bugün bu teknoloji kısaca 3D baskı takma bacaktan uçak parçalarına kadar her şeyin üretilmesini olanaklı kılan bir teknoloji halini almıştır. Bu çalışmada, metal esaslı malzemelerin eklemeli-kat kat üretim yöntemiyle şekillendirilmesinin avantajlarına değinilmiştir. Eklemeli üretimde kullanılan metal tozlar, özellikleri ve kullanım alanları biyomedikal alan ekseninde tanıtılmıştır. 3D Baskı ürünler, standart üretim metotlarıyla şekillendirilmiş ürünlerle karşılaştırılmış, mekanik ve fiziksel özellikleri de açıklanmıştır. Anahtar kelimeler: Eklemeli Üretim, Direkt Metal Lazer Sinterleme, DMLS, 3D Baskı, Biyomedikal PRODUCTION OF BIOMEDICAL PARTS BY ADDITIVE MANUFACTURING (3D PRINTING) ABSTRACT The additive manufacturing technology and penetration to medicine has been introduced early in 1980s. Since then it became one of the key technologies to manufacture everything from prosthetic limbs to aircraft parts in many industries. This technology is also entitled as 3D Printing. In this paper, the advantages of forming of metal-based materials by additive manufacturing technologies are investigated. Several different metal powders for additive manufacturing and their properties and applications for biomedical field are introduced. 3D Printing technology and manufacturing is compared with standard manufacturing technologies and their mechanical and physical properties of manufactured products are also described. Keywords: Additive Manufacturing, Direct Metal Laser Sintering, DMLS, 3D printing, Biomedical 1. GİRİŞ Eklemeli üretim veya 3D Yazıcı (3D Printer) nedir? Bilgisayar destekli tasarım (CAD) programları yardımıyla tasarlanmış herhangi bir elektronik datayı kalıp, model ve benzeri araç gereç ihtiyacı duymadan 3D datasının makineye gönderilmesi yoluyla malzemenin kat kat eklemlenerek fiziksel model veya ürüne dönüşmesini yapan makinelerdir. Bugün, x-y 2 boyutlu 2D yazıcıların fonksiyon ve kabiliyetleri ileri derecede artmıştır. 3D yazıcı olarak anılan ve x-y-z ekseninde çalışan küp şeklindeki yeni nesil yazıcı üç boyutlu obje, parça ve cihaz üretebilmektedir artık. Burada, bildiğimiz klasik bilgisayar, bilgiyazar ve bilgiyayar (internet) üçlüsüne bilgiyleyapar fonksiyonu da eklemlenmiştir. Metal esaslı malzemelerin eklemeli üretiminde (3D Baskı) çok ince tozlar kullanılır. Bu tozlar, ergime ve katılaşma sürecinden geçirilerek tabaka tabaka (kat kat) istenilen geometrideki şekilli parça üretilir. Bu şekilde üretilen mühendislik parçasının yapı ve özelliği geleneksel yöntemlerle (döküm-plastik şekil verme, talaşlı imalat, kaynak) üretilenlerden farklıdır. Bütün üretim metotlarında olduğu gibi üretilen parçanın özellikleri; ham malzeme (toz), üretim teknolojisi ve proses parametrelerine bağlıdır. Eklemeli üretim tatminkar-güvenli malzeme özelliği verir. Eklemeli üretimde, üç boyutlu CAD datası ile birkaç saat içinde, kalıp ihtiyacı olmaksızın üstün kaliteli metal (ve plastik) parçalar katlı şekilde üretilir. Üretilen parçalar, prototip (model) yanında son ürün olarak ta kullanılabilir. Buna e-üretim denir, doğrudan metal lazer sinterleme (DMLS) tanımı da kullanılır. Bu işlem ile ince metal tozlar lazer ışıması ile tabaka tabaka eritilir ve hızla katılaştırılır. Şekil 1 3D Baskı sistemi ve sürecini vermektedir. Birçok tüketici eşyaları, makine parçaları, ayakkabılar ve mimari modeller, mühendisler, stilistler ve müşteriler tarafından 3D baskı ile ilk adım olarak üretilebilmektedir. Herhangi bir değişiklik bir gecede düzeltilmekte ve bu yöntem haftalar süren alternatif üretim ve prototipe göre büyük avantaj sağlamaktadır. Bazı tasarımcılar plastik ve naylondan hemen giyilir ayakkabı ve elbiseyi üretmektedir. Bugün, birçok kişiye özel UBİCTUS 2016 1 protezler, milyonlarca diş ve kaplaması 3D baskı ile üretilmektedir. Bu yolla çok karmaşık geometriler derin delik ve üç boyutlu soğutma kanalları gibi detaylarla, tıpta genel ve kişiye özel amaçlar için (implantlar şeklinde) üretilir. Şekil 1. Lazer ışıması (DMLS) ile tozlardan tabaka tabaka son şekilli parçanın üretimi [1-2] Eklemeli üretimde tabakalı yapıdan dolayı özellikler yönlüdür (anizotropiktir). Isıl işlem yapıyı tamamen homojenize edemez. Bu tasarım açısından önemlidir ve en kötü hali esas almayı gerekli kılar. Eklemeli üretimde bir kısım geometride kırılma (çatlama) riski vardır ve bu risk ısıl işlemle azaltılır. Yüzey pürüzlülüğü geometrinin fonksiyonudur. Gerilim noktaları ve çatlak ilerleme iç bölgelerde oluşabilir. Bu durum sipesifikasyonları karmaşık yapar, iyi bir yüzey parlatma gerektirir. Eklemeli üretimde özellikle alt plaka ve destek noktalarında deformasyon riskleri görülebilir. Buna gerilim giderme ısıl işlemi çözüm olur ve bu doğal olarak maliyeti arttırır ve üretim zamanı uzar. Tozlardaki yüzey alanı artışı, oksijen artışı demektir ve olumsuz yapısal etki beklenir. 10 ppm altı oksijenli tozlar tercih edilmelidir ve kontrol atmosferi üretim sırasında da sağlanmaktadır. Yapıda az sayıda düz yüzeyli porozite (5-50 mikro metre) görülebilir. 3D baskı yöntemi ile eklemeli üretim; tıpta, özellikle kişiye özel üretimlerde önemli bir potansiyele sahiptir. Erkekler için düşünelim. Sabahları niye otomatik makinayı yüzümüze oturtup traş olamıyoruz? Yüz standart değil de onun için! Sonuç şudur; insanlar için ürünler standart değil, esnek olmalıdır, kişiye özel olmalıdır. Her birey her şeyiyle diğerinden farklıdır. Bu, spor ekipmanları seçiminde çok görülür. Burada ürün, atlet ve spor adamın biometrik ve biomekanik özelliklerine uyarlanır. Bu alan, çok büyük ve karlı olup özel ilgi gerektirir. Başka gruplar da vardır, çocuklar, engelliler, yaşlılar gibi. Malzemeler burada önemli rol oynar. Yukarıdaki örneklerde hep, kullanan ve kullanılana özgü ara yüzey, kısaca kişiye özel olma gerçeği önümüze çıkmaktadır. Bu sistemin en büyük özelliği diğerlerinden farklı olarak toz malzeme kullanmasıdır. Sinterleme olarak adlandırılan bu sistem toz partiküllerin ısıtılarak yumuşatılması/ergitilmesi ve birbirlerine yapıştırılması prensibini içerir. Tüm proseslerde olduğu gibi bir CAD datası DMLS formatında işleme hazırlanır, katmanlar tanımlanır. İlk katman için çalışma alanı olan platformun üzeri bir katman kalınlığı kadar toz malzeme ile kaplanır. Bir lazer yardımıyla ilk katmanı oluşturan kesit bölgesi taranır. Toz parçacıklar lazer etkisiyle yumuşar/ergir ve birbirine yapışır, bu yapışma sonucunda sisteme girilmiş olan ilk katman oluşturulmuş olur. Katmanlar hareketli bir silindir toz kütlesi içinde oluşturulur ve her katman oluşturulduktan sonra bu silindir kütlesi bir piston vasıtasıyla bir katman aşağıya indirilir. Daha sonra takip eden katman için bir kartuş vasıtasıyla toz malzeme beslemesi yapılır. Bu işlemler yapılacak olan prototip/ürün tamamlanana kadar aynı şekilde devam eder. Prototip/üretim işlemi tamamlandığında toz malzeme silindir prizması içinde sertleştirilmiş bir şekilde ürüne dönüşmüş olur. Prototip/ürün üzerinde kalan sertleşmemiş fazla toz temizlendikten sonra üretim safhası sona erdirilmiş olur (Şekil). 3D Baskı teknolojisinin önem ve pazar payı giderek artmakta ve büyük ümit vadetmektedir. Eklemeli üretim geliştirme süreci içindedir ve yukarıda verilen eksiklikler bir bir giderilmektedir. Bu çalışmada, 3D baskı eklemeli üretimin tıptaki uygulaması kobalt alaşımları ve titanyum alaşımları ekseninde detaylandırılmıştır. 2 UBİCTUS 2016 2. KOBALT KROM MOLİBDEN ALAŞIMLARI Kobalt krom alaşımları prototip ve seri son ürün olarak önemli bir yere sahiptir. Bu alaşımların ana özellikleri yüksek mukavemet, ısı, korozyon direnci ve biyo uyumluluktur. Alaşımlar, ISO 5832-4, ASTM F75 (döküm CoCrMo implant alaşımları), ISO 5832-12 ve ASTM F1537 standartlarının gereklerini yerine getirir. Kobalt esaslı alaşımlarla tıbbi cihaz direktifi 93/42/EEC’ye uyum sağlanmakta ve sertifikalı üretim (dişçilik için) yapılmaktadır. Tablo 1. Kobalt krom molibden alaşımları [4] Element Kobalt Krom Molibden Silisyum Magnezyum Demir Karbon Nikel Ağırlıkça İçerik % 60 – 65 % 26 – 30 %5–7 ≤ %1 ≤ %1 ≤ % 0,75 ≤ %0,16 ≤ %0,1 CoCrMo alaşımlarının tipik uygulamaları medikal implantlar şeklindedir. Bu alaşım, yüksek sıcaklık mühendislik uygulamalarında (türbin kanatları) da önemli paya sahiptir. Alaşım yüksek oranda kobalt (%62), krom(%28) ve molibden (%16) içerir (Tablo 1). Alaşımda nikel istenmez ve çok düşük olmalıdır(< % 0.10). CoCrMo alaşımının üstün mekanik ve fiziksel özellikleri vardır (Tablo 2-4). Tablo 2. Kobalt krom molibden alaşımının 20oC’deki mekanik özellikleri [4] Özellikler Çekme mukavemeti Yatay (XY) Dikey (Z) Akma mukavemeti Yatay (XY) Dikey (Z) Kırılma uzaması Yatay (XY) Dikey (Z) *1150oC 6 saat Üretim Hali Isıl İşlem* 1350 ± 100 MPa 1200 ± 150 MPa 1100 ± 100 MPa 1100 ± 100 MPa 1060 ± 100 MPa 800 ± 100 MPa 600 ± 50 MPa 600 ± 50 MPa % 11 ± 3 % 24 ± 4 Min. % 20 Min. % 20 Tablo 3. Kobalt krom molibden alaşımının fiziksel ve termal özellikleri [4] Özellik Relatif yoğunluk Yoğunluk Isıl iletkenlik 20oC 300oC 500oC 1000oC Termal genleşme katsayısı 20 - 500oC 500 - 1000oC Değer %100 8,29 g/cm3 13 W/m°C 18 W/m°C 22 W/m°C 33 W/m°C 13,6 x10-6 m/m°C 15,1 x10-6 m/m°C UBİCTUS 2016 3 Tablo 4. Dişçilikte kullanılan sertifikalı CoCrMo alaşımı ile ilgili bir örnek (Ticari isim: EOS Kobalt Krom SP2: EOS sistemi EOS INT M 270 kron ve köprüler için sertifikalı malzeme) [5] Yukarıda verilen kobalt-krom-molibden esaslı süper alaşım kron ve köprü üretimi için kullanılır. Bu, diğer metal alaşımları ile karşılaştırıldığında, dişçilik sektörü için biyo uyumlu (CE 0537) , sertifikalı ve çok ucuzdur. Kobalt krom molibden alaşımlarının mikroyapısal özellikleri Şekil 2’de verilmiştir. Bu alaşım katmanlı yapılar, makro ve mikro özellikleri ile dikkat çekicidir. a) 10X optik b) 1000X SEM c) 5000X SEM Şekil 2. Kobalt krom molibden alaşımı mikroyapısı: a) Tamamen ergitme yöntemiyle elde edilmiş yoğun kat kat yapı gözükmektedir, b)Tane yapısı, c)Detaylar (Çok ince 0,3 – 0,6 mikrometre büyüklüğünde taneler) [4] 3. TİTANYUM ALAŞIMLARI Standart titanyum alaşımları implantlarda ve çeşitli endüstriyel uygulamalarda kullanılır. Tablo 5 önemli titanyum alaşımlarını özellikleri ile vermektedir. Tablo 5. Titanyum alaşımları [4] Malzeme adı Kompozisyon Tipik uygulamalar Ti CP grade 1 Ti CP grade 2 Ti; O <0.18%; N <0.03% Ti; O <0.25%, N <0.03% Tıp ve diş Tıp ve diş, kimya endüstrisi Tıp ve diş Tıp ve diş Uçak, tıp, diş gibi Çekme mukavemeti * (MPa) 240 345 Kopma uzaması * (%) 24 20 Ti; O <0.35%, N < 0.05% 450 18 Ti; O < 0.40%, N < 0.05% 550 15 Ti; Al 6%; V 4%; 895 10 O <0.20%, N < 0.05% Ti; Al 6%; V 4%; Tıp ve diş O <0.15%, N < 0.05% CP = Ticari saf, ELI = çok düşük intermetalik *Kaynak: Euro-Titan Handels AG, Solingen, Germany Ti CP grade 3 Ti CP grade 4 Ti6Al4V (grade 5) Ti6Al4V ELI 4 UBİCTUS 2016 Titanyum alaşımları yüksek hafifliğine rağmen yüksek spesifik mukavemete (ağırlık başına mukavemet), yüksek korozyon direncine ve biyo uyumluluğa sahiptir. Tipik kullanım alanları olarak biyomedikal implantlar ve uzay araçları ve mühendislik uygulamaları öne çıkar. 3D Baskı (kat kat üretim) titanyum alaşımları üstün özellikler taşır ve standart alışılagelmiş türlerden daha iyidir. Tablo 6, Ti6Al4V alaşımının mekanik özelliğini, Tablo 7 ise bileşimini vermektedir. Tablo 6. Ti 64 alaşımının mekanik özellikleri [8] Özellikler Üretim Hali Isıl İşlem* Çekme mukavemeti Min. 930 MPa Yatay (XY) 1230 ± 40 MPa 1050 ± 20 MPa Dikey (Z) 1200 ± 40 MPa 1060 ± 20 MPa Akma mukavemeti Min. 860 MPa Yatay (XY) 1060 ± 40 MPa 1000 ± 20 MPa Dikey (Z) 1070 ± 40 MPa 1000 ± 20 MPa Kırılma mukavemeti Min. % 10 Yatay (XY) % 10 ± 2 % 14 ± 1 Dikey (Z) % 11 ± 3 % 15 ± 1 Sertlik 320 ± 12 HV5 *800oC 4 saat Alaşım; kimyasal bileşiminde ISO 5832-3, ASTM F1472 ve ASTM B348 standartlarına uygun olup birleşim olarak ASTM F1472 (Ti6Al4V) ve ASTM F136 (Ti6Al4V ELI) konsantrasyon şartlarını sağlamaktadır. Tablo 7. Ti 64 alaşımının kimyasal özelliği [4] Element Titanyum Alüminyum Vanadyum Oksijen Nitrojen Karbon Hidrojen Demir Ağırlıkça İçerik Denge % 5,5 – 6,75 % 3,5 – 4,5 < 2000 ppm < 500 ppm < 800 ppm < 150 ppm < 3000 ppm Ti 64 alaşımının üstün fiziksel ve metalografik özellikleri sırası ile Tablo 8 ve Şekil 3’te verilmiştir. Tablo 8. Ti 64 alaşımının fiziksel ve termal özellikleri [4] Özellik Relatif yoğunluk Yoğunluk Yük altındaki maksimum çalışma sıcaklığı %100 4,41 g/cm3 Yak. 350oC Şekil 3. Ti64 alaşımının tam yoğun iğnesel martenzitik yapısını gösteren optik mikroyapısı [4] UBİCTUS 2016 5 4. UYGULAMADAN ÖRNEKLER 3D Baskı kobalt ve titanyum alaşımlarının biyomedikal uygulamalarına örnekler Resim 1-9’da verilmiştir. Resim 1:Baş hasarlarında eklemeli üretimle çözüm: PEEK malzeme veya titanyum plaka (Genel Kullanım). PEEK kemik iç büyümeyi olanaklı kılar [4] (a) (b) Resim 2. Spinal (bel) implantlar ve Parmak implantları Ti64 [4] Resim 4: Doğrudan Metal Lazer Sinterleme (DMLS) CoCrMo alaşımının dişçilik uygulaması [5] Resim 5. CoCrMo parmak implantları [4] 6 UBİCTUS 2016 Resim 6. Ti64 kol protezi ve paslanmaz çelik tıbbi parçaları[4] Resim 7. CoCrMo diz protezi ve Ti64 bel implantı [4] Resim 8. Diş hekimliğinde kullanılan parçalar [5] Resim 9. Diş hekimliğinde kullanılan CoCrMo ve Ti64 parçalar [5] UBİCTUS 2016 7 5. SONUÇ Kişiye özel ve küçük hacimli üretimde 3D baskı yöntemi büyük bir güce sahiptir. 3D baskı teknolojisini ilk kullanan sağlık endüstrisidir. Örneğin, kulağa takılan milyonlarca işitme aygıtı, her hasta farklı olduğundan bu teknoloji ile üretilmeyi zorunlu kılmaktadır. Yöntemin üstünlüğü; biyo uyumlu polimerik (PA 2200 gibi) ve metalik (Titanyum alaşımları gibi) implantların tam bir hassasiyetle ve kısa zamanda üretilebilmesidir. Yöntem hız ve ekonomiyi de yanında taşımaktadır. Örneğin baş hasarı geçirmiş bir bireyin önce Cp Scan Tomografisi çekilir. 3 boyutlu medikal program yardımıyla katı model datası elde edilir. Doktor, CAD teknisyeni ile parça tasarımı yapar. Uygunluğu onanmış cihaz ve malzeme ile üretim gerçekleştirilir ve uygulamaya alınır. Tıptaki uygulama 3D baskı ile üretimi 2 nedenle gerekli kılar. Bunlardan ilki ve en önemlisi her bireyin anatomik olarak farklı olmasıdır. İnsan için standart ürün olmaz. İkincisi ise girişim gerektiren tıbbi olay ve vaka da kişiye özeldir ve özel üretim gerektirir. 3D baskı üretim bunları karşılar, hayatı kolaylaştırır ve yaşam kalitesini arttırır. CoCrMo alaşımının dişçilikteki uygulaması, kişiye özel olma unsurunun çarpıcı bir örneğidir. Ti alaşımının ortopedik gerçeklerdeki payının artmasında 3D Baskı teknolojisi esnekliği rol oynayacaktır. Prototip için önerilen eklemeli üretim (3D baskı) sistemi giderek kat kat üretim denen tipiyle son ürüne dönmüştür. Bugün itibariyle 3D baskı ürünlerinin %28’i son ürüne dönüktür. Bu oran 2016’da %50 ve 2020’de %80’i aşacaktır. %100 asla olmayacaktır ve bu teknik hızlı ve ucuz prototip üretimini hep olanaklı kılacaktır. 3D baskı ile eklemeli üretim tıpta giderek büyüyen bir yaygınlık içinde olacaktır. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi bir adım atmıştır ve bu teknolojiyi getirerek önlerde yerini almıştır. Üniversitemizde 3D baskı yöntemi ile eklemeli olarak parçalar yoğun şekilde üretilmektedir. İstanbul Kalkınma Ajansı desteği ile laboratuar yatırımı gerçekleştirilmiş ve başta tıp endüstrisi olmak üzere sanayie örnek parça üretimleri başlamıştır. Gelişmeler önemsenmelidir ve yeni üretim devrimi sürecin başında yakalanmalıdır. 6. KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 8 M. Salim, “ Hızlı Prototipleme ve Üretim”, Makina Tek Dergisi, 30-34, Kasım 97 J. P. Rangaswami, “Manufacturing, Hollywood-Style”, Scientific American, 7, Nowember 2013 F. Yılmaz, E. Koç, M. E. Arar “3D Baskı ile Hızlı Prototip ve Son Ürün Üretimi”, Metalurji Dergisi, 168, (35-40), Şubat 2014. C.Brancher, “Materials Solutions 3D Printing/DMLS, Expectation to Enlightenment” , EOS IUM 2013 Additive Manufacturing in Dentistry, EOS Katalog,2011 J.Goebner, “A Peek into the EOS Lab: Micro Laser Sintering” EOS,International User Meetings 22/04/2013-24/04/2013 J. Greses, “EOS innovations for e- manufacturing”, Presentation, EOSIUM 2011 “Applications of Direct Metal Laser-Sintering (DMLS) with EOSINT M“, EOS Katalog ,2011 E. Ateş, 3D Yazıcılar ve Uygulama Alanları, FSMVÜ ALUTEAM Sunum, İstanbul, 2013 UBİCTUS 2016 Tıbbi Cihazların Kalibrasyonu (özet) İrfan Karagöz Gazi Üniversitesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü [email protected] 1. BİYOMEDİKAL KALİBRASYON Biyomedikal anlamda kalibrasyon, “Belirli koşullar altında doğruluğu bilinen bir referans ölçüm standardı veya ölçüm sistemi yani ilgili tıbbi cihaz kalibratörü kullanılarak kalibrasyon işlemine tabi tutulacak tıbbi cihazın doğruluğunun ölçülmesi, sapmalarının belirlenmesi ve rapor edilmesi işlemidir.” 7. TIBBİ CİHAZLARDA KALİBRASYONUN AMAÇ VE ÖNEMİ 8. Tanı ve tedavi amaçlı tıbbi cihazların doğru ve güvenilir bir şekilde çalıştığını kontrol etmek, güvence altına almak Tanı ve tedavi hizmetlerinin kalitesini artırarak hasta memnuniyetinin artması sağlamak Sağlık kuruluşlarının kendi alanlarında saygın bir konum kazanmalarını sağlamak TIBBİ CİHAZLARDA KALİBRASYONUN YAPILMASI GEREKEN DURUMLAR ve KALİBRASYON SIKLIĞI Cihaz hiç kullanılmamış ise, yeni satın alınmışsa Cihaz arızalanmış veya mekanik bir darbe görmüşse Cihaz kullanma talimatlarına uygun kullanılmamışsa Cihazda fonksiyon arızaları meydana gelmişse Belirlenen periyotlarda bakımı yapılmamışsa Ayar mekanizmalarına müdahale edilmişse Cihazdan alınan sonuçlardan şüphe duyuluyorsa kalibrasyon sıklığı imalatçı firma tarafından belirlenir. Bir belirsizlik olduğu durumda kalibrasyon işlemini gerçekleştiren birim kalibrasyonun hangi sıklıkla yapılacağına cihazın, Ölçüm Belirsizliğine Stabilitesine Kullanım amacı ve kullanım sıklığına Sapma sınırlarına Deneyimlere ve normlara göre karar verilir. 9. KALİBRASYON HİZMETİNİN GERÇEKLEŞTİRİLEBİLMESİ İÇİN GEREKEN HUSUSLAR İzlenebilirliği temin edilmiş Referans Standartlar ve Kalibratörler Kontrol edilebilen çevre şartlarının sağlandığı ortam (Laboratuvar) Cihaz başı uygulamalı kalibrasyon eğitimi almış sertifikalı personel Dokümantasyon (Talimatlar, prosedürler) 10. BİYOMEDİKAL KALİBRASYON İLE İLGİLİ HİZMET ALANLARI Görüntüleme Sistemleri (X-ışınlı sistemler- CT-DSA- Floroskopi vb., Nükleer tıp sistemleri - Gama kamera-PET vb., MR görüntüleme sistemleri) Radyoterapi sistemleri (Lineer akseleratör, Kobalt 60, Gamatron vb.) Tanı ve tedavi hizmetinde kullanılan diğer sistem ve cihazlar: 3 kategoride değerlendirilebilir (Tansiyon aleti, manometre, flowmetre gibi 1. kategoride olan cihazlar,EKG, pulse oksimetreler gibi 2.kategoride olan cihazlar ve respiratör, hastabaşı monitör, defibrillatör,gibi çok parametreli ölçüm gerektiren 3. kategoride olan cihazlar). UBİCTUS 2016 9 11. BİYOMEDİKAL KALİBRASYON HİZMETİNDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR Kalibrasyon kavramının yeterince anlaşılamaması sonucu tamir, ayar veya bakım kavramları ile karıştırılması. Cihazın sıfır hatayla çalıştığının düşünülmesi sonucunda, kalibrasyonu yapılan ölçme ve izleme cihazlarının gösterge değerlerinde tolerans sınırları içinde yer alan sapma ile ilgili hatalı bir yaklaşım içinde bulunulması. Kalibrasyon kavramının cihaz kullanıcıları tarafından anlaşılamaması sonucu kalibrasyon sonrası elde edilen ölçüm sonuçlarının tanı ve tedavi hizmetinde dikkate alınmaması. Kalibrasyon hizmetini veren firmaların yeterli bilgi ve donanıma sahip olmaması. Teknik personelinin uygulamalı eğitim yerine sadece teorik eğitimle sertifikalandırılması. Verilen hizmetin sorgulanabilirliğinin ve denetiminin yetersizliği. Tıbbi cihazların kalibrasyonlarında, ölçüm yapılmadan doğrudan sertifikalandırma işleminin gerçekleştirilmesi. Kalibrasyon hizmeti veren personelin tıbbi cihazlarla ilgili yeterli bir bilgi birikimine sahip olmaması. Kalibratörlerin kalibrasyonlarının güvenilir kuruluşlar tarafından yapılamaması. 12. KALİBRASYON HİZMETİ İLE İLGİLİ KURULUŞLAR Kalibrasyon hizmeti ile ilgili 9 Kuruluşu işlevleri açısından 4 grupta değerlendirmek mümkündür; 1. 2. 3. 4. Sağlık Bakanlığı - Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Üniversiteler, TÜRKAK, TSE, TAEK Firmalar Sağlık kuruluşları – Tanı ve tedavi hizmeti veren kuruluşlar olup, hizmet talep eden birimler olarak ifade edilebilir. 13. KALİBRASYON HİZMETİ İLE İLGİLİ KURULUŞLARIN İŞLEVİ Bütün hizmetlerin on-line izlenmesini sağlayacak yazılımın geliştirilmesi, gerektiğinde birim ve cihaz bazında işlemlerin takip edileceği denetim alt yapısının oluşturulması Bütün tıbbi cihazlar ile ilgili kalibrasyon prosedürlerinin belirlenmesi Denetim ekibinin oluşturulması (Üniversiteler, TSE, TAEK) Eğitim ve sertifikalandırma organizasyonunun yapılması Eğitim hizmeti verme ve sertifikalandırma Yapılan kalibrasyon hizmetlerinin denetim işlevini yapma Kalibrasyon hizmeti verme (Beş kategoride hizmet verme) Kalibrasyon hizmeti veren firmaların denetlenmesi Akreditasyon işlemi Referans Kalibratörlerin Kalibrasyonlarının yapılması (UME tarafından kalibre edilmesi) Uygulamalı eğitimle personelin sertifikalandırılması (Uygulamalı kalibrasyon eğitimi verebilecek altyapıya sahip Üniversiteler) Kalibrasyon hizmeti veren birimlerin laboratuvar ortamlarının 17025 Standardına ve Kurumca belirlenen mevzuata uygunluğunun sağlanması (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu) 14. KALİBRASYON HİZMETİ DENETİM BİRİMLERİ Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun koordinatörlüğünde: TSE TAEK Üniversiteler Denetim firmaları (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından belirlenen kriterleri sağlayan) 15. YAPTIRIMLAR 10 Kalibrasyon hizmetini mevzuat ve prosedürlere uygun olarak yapmayan firmalara yönelik cezai yaptırımların uygulanması. Kalibrasyon işlemi sonucunda tanı ve tedavi hizmetinde kullanımı uygun olmayan tıbbi cihazların kullanım dışı bırakılması. Denetim işlevini usulüne uygun olarak gerçekleştirmeyen denetim kuruluşlarının sözleşmesinin fesh edilmesi. UBİCTUS 2016 Medikal Uygulamalarda Telsiz İletişim Teknolojilerinin Kullanımı NİHAT KABAOĞLU 1 1 İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü [email protected] Özet: Yeni nesil telsiz iletişim ağları, baştanbaşa paket anahtarlamalı bir ağ üzerinde, mümkün olduğunca küçük coğrafik alanlara hizmet veren küçük hücrelerden oluşacak şekilde tasarlanmıştır. Sistemle bağlantı sağlayabilecek donanımı olan her bir nesne bu ağ üzerinde varolabildiği için, telsiz iletişim teknolojisi kendisine her geçen gün artan yeni uygulama alanları bulmaktadır. Günümüzde, askeri, sanayi, sağlık, eğlence, vb. gibi bir çok alanda hayat değiştiren uygulamalar görmek mümkündür. Bu çalışma, telsiz iletişim teknolojilerinin medikal uygulamalardaki kullanımı hakkında bilgilendirme sağlama ve bu tür uygulamalarda da kullanılabilecek küçük hücre oluşumlu bir ağ yapısı önerme amacı taşımaktadır. Anahtar Sözcükler: Telsiz iletişim ağları, biyomedikal, medikal bilişim, biyotelemetri 1. Giriş Elektronik sektöründeki hızlı gelişmeler sayesinde, görüntüleme cihazlarıyla medikal alanda belirgin bir şekilde boy göstermeye başlayan elektronik uygulamalar, telsiz iletişim sistemlerindeki gelişmelerle birlikte son yirmi yıl içerisinde bu sektörde önemli bir araştırma alanı haline gelmeye başlamıştır [1,2]. Bu anlamdaki uygulamalar, 1969 yılında NASA’ nın Ay’a gönderdiği uzay aracındaki mürettebatın bir takım fizyolojik verilerini yer istasyonuna uydu aracılığıyla iletmesiyle başlamıştır [3]. Daha çok medikal bilişim uygulaması olarak nitelenebilecek bu ilk girişim ve gelişmiş benzer uygulamalar, günümüzde biyotelemetri ismiyle anılmaktadır. Biyotelemetri sözcüğü, bir canlının fizyolojik ve/veya biyolojik parametrelerinin ölçülüp, değerlendirilmesi için uzaktaki bir başka noktaya doğruluğu korunarak iletilmesini ifade eder. Amaç, canlıların günlük yaşamlarını sürdürmelerine engel olmadan biyolojik ve fizyolojik verileri alıp bunların işlenip değerlendirileceği hedefe aktarılmasıdır. Biyotelemetride, iletim için radyo dalgaları yaygın olarak kullanılmaktadır. Elektronik devre ve kablosuz iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler çeşitli yeteneklere sahip algılayıcı düğümlerinin gelişimini tetiklemiştir. Temel öğesi algılayıcılar olan bu düğümler veri algılama, ölçme, depolama, işleme ve iletme kapasitesine sahip oldukları için Telsiz Algılayıcı Ağlar (TAA), askeri, sanayi, eğlence ve sağlık gibi birçok alanda kendisine uygulamalar bulmuştur [3]. Özellikle, Birleşmiş Milletler’ in dünya nüfusunun yaşlandığını bildiren bulguları [4] ve Birleşik Devletler Ulusal Enstitüsü’ nün gelişmekte olan ülkelerde bulaşıcı olmayan kronik hastalıkların yaygın olarak görülmeye başlandığını ve bunun ekonomik büyümeyi etkileyeceğini bildiren raporu [5], sağlık hizmetlerinin ekonomik maliyetini azaltmak amacıyla yeni çalışmalar yapılmasına kapı aralamıştır. TAA fizyolojik ve biyolojik verilerin uzaktan ölçümü, tıbbi veriler arama amaçlı klinik çalışmalar yürütme ve acil durum müdahale ve yönlendirmeleri gibi medikal uygulamalara ve kolaylıklara imkân vermiştir [6]. Diğer yandan, optoelektronik alanında sağlanan teknolojik gelişmelerin optik iletişime ilgiyi arttırmasıyla birlikte, biyoelektrik sinyallerin daha hızlı ve girişim sorunu yaşanmadan iletilmesi için optik biyotelemetri kullanılmaya başlanmıştır [7-10]. Ancak, optik iletişim bir kısa mesafe iletişimi olduğundan, uzun mesafeli uygulamalar için optik biyotelemetri yetersiz kalmaktadır. Ayrıca, günümüz koşullarında iletilmek istenen veri boyutları düşünüldüğünde de, optik biyotelemetrinin yetersiz kalacağı açıktır. Oysa yapılacak çeşitli düzenlemelerle, günümüz telsiz iletişim ağlarının biyotelemetride kullanılması yukarıda değinilen mesafe ve kapasite sorunlarını çözebilecek niteliktedir. Bu çalışmada, TAA’ nın medikal uygulamaları ele alınmış ve mevcut telsiz iletişim ağını kullanan çok küçük hücrelerden oluşan bir ağ yapısının biyotelemetri amaçlı kullanımı üzerine bir öneride bulunulmuştur. Burada çok küçük hücre ile lisanslı bantta çalışan baz istasyonu özelliklerine sahip aygıtların hizmet alanı kastedilmektedir. 2. Algılayıcılar ve TAA Algılayıcılar, basınç, sıcaklık, nem, ışık, ses ve hareket gibi ölçülebilir birçok unsurda meydana gelen değişimleri algılayabilirler. Aynı türden algılayıcılar kullanılarak homojen bir TAA oluşturulabileceği gibi, farklı algılama türlerine sahip algılayıcılardan oluşan heterojen bir TAA da oluşturmak mümkündür. Bu tür ağlar temel olarak bir grup algılayıcı ile bu algılayıcıların ilettikleri UBİCTUS 2016 11 verileri toparlayan düğüm istasyonlarından oluşmaktadır. Algılayıcılar enerjilerini üzerlerine yerleştirilmiş bataryalarından aldıkları için kısıtlı ömre sahip olan telsiz iletişim cihazlarıdır [11, 12]. Herhangi bir telli bağlantı yapılmaksızın, algılayıcı birimler hizmet edecekleri ortama rasgele saçılırlar ve işbirliği içerisinde çalışırlar. Bir algılayıcı, ağ içerisinde hareketli ya da sabit olarak hizmet verebilmektedir. Dolayısıyla ağ elemanları kendi aralarında sürekli iletişim halindedirler [11, 12]. En basit haliyle bir algılayıcı sadece dönüştürücü içerir, fakat düğümlere algılama ve iletişim görevi birlikte yüklendiğinden bilgi işleme, hesaplama ve verici-alıcı üniteleri de eklenir [13]. 3. TAA’ nın Medikal Uygulamaları Medikal uygulamalarda tercih edilen TAA’ nın temelde biyolojik TAA ve Telsiz Vücut Alanı Algılayıcı Ağlar (TVAA) olmak üzere iki temel türü vardır. Bunlar, biyotelemetri, e-sağlık, msağlık gibi çeşitli uygulamalarda kullanılırlar. TVAA hastanın hayati vücut belirtilerinin izlenmesi ve elde edilen verilerin iletilmesi için kıyafete ya da doğrudan vücut yüzeyine (girişimsel olmayan) ya da vücut içine yerleştirilmiş (girişimsel tıbbi cihazlar), yardımcı cihaz niteliği taşıyan algılayıcıların oluşturduğu ağlardır. Bu tür ağlar, hastaya verilen ilaç ya da ilaçların hasta üzerindeki etkilerinin incelenmesi, takip altındaki hastaların fizyolojik ve biyolojik parametrelerinin kaydedilmesi ve görüntülenmesi gibi, ev ya da hastane içindeki kısa menzilli sağlık hizmetleri için kullanılma potansiyeline sahiptirler. Daha çok ayakta tedavi amacıyla kullanılan TAA ise, hastadan toplanan biyometrik verilerin kümelenmesi ve işlenmesi için uzakta yer alan sağlık hizmeti birimine ve/veya daha yüksek düzeyde bir denetleyiciye bu verileri iletilmek için kullanılırlar. Bunun dışında, e-sağlık (elektronik sağlık) ve m-sağlık (mobil sağlık) uygulamaları için de TAA’ nın kullanımı mümkündür [14,15]. Biyolojik TAA, biyokimyasal süreçleri izlemek ya da kontrol etmek amacıyla, bu türden reaksiyonlara cevaben oluşan elektriksel sinyalleri algılayabilen, vücut içi ya da dışına yerleştirilen biyoalgılayıcılardan oluşur. Hayati bulguları izleme uygulaması olarak, sürekli ve olay tabanlı hayati bulguların ve biyosinyallerin güvenli, eş zamanlı ve düşük güçlü kablosuz iletimini hedefleyen [16]’ daki çalışmada, profilaksi ve kalp-damar hastalıkları rehabilitasyonu için kullanılan, EKG (electrocardiogram), PPG (photoplethysmogram) ve PCG (phonocardiography) ölçümlerini yapabilen bir KVAA uygulaması önerilmiştir. [17]’ de geceleri yatakta, arteriyel kan basıncının kolluksuz ve 12 sürekli tahmini için yeni bir temassız sistem önerilmiştir. Sonuçlar, önerilen sistemin temaslı sistemle mukayese edilebilir bir doğruluğa sahip olduğunu ve hastanın sırtından elde edilen EKG ve PPG verilerinin kalitesinin, kan basıncı ölçümü için sağlam bir nabız varış zamanı tahmin etmede çoğu zaman yeterli olduğunu göstermiştir. [18]’ de, hasta spor faaliyeti içerisindeyken bile kalp atış hızının izlendiği gerçek zamanlı tıbbi bir TAA önerilmiştir. [19]’ da giyilebilir, ultra-düşük güç tüketimli ve uzaktaki izleme istasyonuna veri yollayabilen bir EKG plasteri sunulmuştur. Daha uzak mesafelere iletim yapabilen ve sağlık personeli için hastanın vücut sıcaklığını, kalp atışını ve kan basıncını izlenebilir kılan bir sağlık izleme sistemi de [20]’ de önerilmiştir. Önerilen bu sistemi bir hastaneye hizmet verebilecek şekilde genişletmek mümkündür. [21]’ de TAA kullanan, devamlı, invaziv olmayan, manşetsiz olarak kan basıncını, nabız hızını ve vücut ısısını izleyebilen, bunlar makul aralıkların dışına çıktığında uyarı veren bir sistem önerilmiştir. Taşınabilir olan bu sistemin güvenli, doğruluğu kabul edilebilir, kullanıcı dostu ve düşük maliyetli olduğu söylenebilir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de TVAA ve biyolojik TAA’ nın çeşitli uygulamaları mevcuttur [22,23]. Literatürde e-sağlık ve m-sağlık uygulaması kapsamında değerlendirilebilecek çalışmalar da mevcuttur. [24]’ de kablosuz algılayıcıları, IP kameraları, akıllı telefonları ve web sunucularını kullanan uzaktan sağlık izleme için kişiselleştirilmiş akıllı ev bakım sisteminin bir modelini (prototype) geliştirdi. Özellikle düşmeye meyilli olan ve/veya fazla kilosu olan kişilere 7/24 özel sağlık izleme hizmeti sunan sistemin, aynı zamanda, acil durumlarda otomatik olarak dışarıdan yardım araması için dâhili acil durum ve konum tespit etme fonksiyonları da vardır. [25]’ de, temel hedefi acil müdahale ekiplerinin yeteneklerini geliştirmek, bakıcılar arasında sorunsuz veri transferini sağlamak ve hastane kaynaklarının etkin tahsisini kolaylaştırmak olan, çok yoğun ağlara ölçeklendirilebilen ve değişken ağ koşullarına uyum sağlayabilen, düşük güç tüketimli, telsiz algılayıcıları, PDA (Personal Digital Asistant)' lar ve PC (Personal Computer) türü sistemleri tümleştiren ve acil tıbbi bakım kurulumu için tasarlanmış olan CodeBlue adında telsiz bir altyapı sunulmuştur. [26]’ da ise, gerçek zamanlı veri akışı ile uzun süreli ayakta tedavi ve sağlık izlemesi için tasarlanmış giyilebilir bir platform olan LiveNet sunulmuştur. Sonuç olarak, medikal alanda TAA’ nın geniş bir uygulama sahası mevcuttur ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için birçok potansiyele de sahiptir. Daha geniş bir uygulama literatürüne ve TAA’ nın medikal uygulamalarında karşılaşılan zorluklara UBİCTUS 2016 [27]’ den ulaşılabilir. Günümüzde oldukça gelişmiş düzeydeki medikal teknolojiler, daha çok verinin, daha hızlı bir biçimde, daha uzak mesafelere iletilmesi ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde değildir. Makul düzeyde değişiklikler yaparak mevcut hücresel ağ altyapısını kullanan TAA’ nın daha fazla kapasiteye ve menzile sahip medikal uygulamalarda kullanılması mümkün kılınabilir. Bu amaçla, merkez hücresel ağa bağlı olan çok küçük kapsama alanlarına sahip hücresel TAA’ dan faydalanılabilir. Aşağıda böyle bir ağ yapısının oluşturulmasına imkân verecek bir öneride bulunulmuştur. niteliğindeki bu aygıtlar, hücresel ağla olan iletişimlerini ise, sayısal abone hattı, kablolu modem ya da başka bir geniş bant radyo frekans kanalı üzerinden sağlarlar. Şekil 1’ de femto hücreli bir ağ yapısı gösterilmektedir. 4. Küçük Hücre Oluşumlu TAA Cep telefonunun mucidi olan Martin Cooper’ a göre, telsiz ağda veri hızı 104 yıldır her 30 ayda bir 1 ikiye katlanmaktadır. Bu da, 1957 yılından bu yana 12,7 milyon kat hız artışı olduğu anlamına gelmektedir. Daha geniş spektrum kullanarak 25 kat, spektrumu daha küçük dilimlere ayırarak 5 kat, daha iyi modülasyon teknikleri kullanarak bir 5 kat daha ve hücre boyutlarını küçülterek de 1600 kat iyileştirme sağlanarak bu kadar yüksek artışlar elde edilebilmektedir. Küçük hücreler lisanslı bantta çalışan kablosuz altyapı ekipmanları olarak tanımlanırlar. Hücresel ağlarda karşılaşılan iki temel problem vardır: Veri ağları daha yüksek veri hızları sağlamak için yüksek sinyal kalitesine ihtiyaç duyarlar. Femto aygıtların kullanımı özellikle veri iletimi açısından kullanıcılarına daha iyi bir hizmet kalitesi sunarken makro hücre ağlarındaki trafik yoğunluğunu da önemli miktarda azaltır. Ancak, femto hücrelerin kullanımında yaşanan bir takım sorunlar mevcuttur. Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir. 1. Çekirdek ağda standartlarda tanımlanmış sunucuların bulunma zorunluluğu 1. Özellikle yüksek trafikli kalabalık 2 alanlarda ağa erişimde yaşanan tıkanıklık 2. Femto hücrelerin kullanıcılar tarafından sahiplenilmeleri nedeniyle servis sunucuları tarafından idare edilememesi 2. Bina içi ve kırsal alan iletişiminde yaşanan düşük kapsama alanı 3. Kendi kendini gerekliliği Baz istasyonu başına kapsama alanını azaltarak ağın kapasitesini artırmak ve mümkün olduğunda, trafiği yönlendirmek için mevcut telli ana ağı kullanmak bu sorunları çözecektir. Bu iki çözüm hücre boyutlarını küçülterek sağlanabilir. Hücre boyutlarının küçültülmesi yönündeki en son gelişmelerden sonra, femto hücre boyutlarına inilmiştir. Femto hücreler özellikle bireysel ya da kurumsal ortamlarda kullanılan, 4 ya da 5 kullanıcıya kadar hizmet sunabilen, 20m’ den az kapsama alanına sahip ve 40-50 mW düzeylerinde güç tüketen hücrelerdir. Femto hücreler, daha iyi bina içi ses ve veri alımı için, düşük maliyetli, kısa menzilli, az güç tüketen ve kullanıcı tarafından kurulumu kolayca yapılabilecek ev tipi baz istasyonları tarafından oluşturulan bir hücre türüdür. Diğer kullanıcılarla taşıyıcı frekanslarını kullanarak haberleşen ev tipi baz istasyonu 1 Şekil 1: Femto hücrelerin kullanıldığı ağ yapısı Sovyetler’ in ilk yapay dünya uydusunu fırlattıkları bu tarih genellikle günümüz anlamındaki telsiz ağların başlangıç yılı olarak alınır. 2 Trafiğin %70’ i bina içi iletişim kaynaklıdır. organize ederek çalışma 4. Yakın alanlarda konumlanmış femto hücrelerin birbirleriyle ve makro hücrelerle arasında oluşacak girişim problemleri (Femto hücrelerin kullanımının yaygınlaşmamasının en büyük nedeni! Çözüm için önerilmiş çeşitli yaklaşımlar var, ancak genelde çözülememiş bir sorun.) Femto aygıtlara baz istasyonu ve röleleme özellikleri eklenerek Rölelemeli Baz İstasyonu (RBI) gibi çalışmaları sağlanırsa, yukarıdaki sorunlar çözülerek, femto hücrelerin avantajlarından faydalanılabilir (Bknz. Şekil 2). Mevcut hücresel sistemin altyapısında hiçbir değişiklik gerektirmeyecek olan bu yapı sayesinde, bir RBI diğer RBI’larla ve/veya makro baz istasyonu ile taşıyıcı frekanslarını kullanarak haberleşebilecektir. Üstelik bir hücre kapsama alanında hizmet verilebilecek kullanıcı sayısı ve taşınabilecek veri trafiği önemli miktarda artacaktır. Algılayıcılar kendi baz istasyonlarına yakın olduklarında, iletişim kanalının kalitesi artacağı için daha yüksek seviyeli modülasyon teknikleriyle UBİCTUS 2016 13 iletilebilecek veri miktarında ciddi bir artış sağlanabilecektir. Ayrıca, piko ve mikro hücreler gibi alternatifleri ile karşılaştırıldığında, önerilen RBI kontrollü hücrelerin planlaması, konuşlandırması ve yönetilmesi çok daha ucuza malolacaktır. sunulacak kullanıcı sayısını artırmanın ve algılayıcıların topladığı ve/veya işlediği verileri daha uzun mesafeli hedef noktalarına ulaştırmanın mümkün olduğu açıklanmıştır. Bu yapıda, kullanıcılar ile bağlı oldukları RBI arasındaki mesafe kısa olacağı için girişimin etkisi göreceli olarak azalacaktır. Diğer yandan, RBI sayısı ve bunlara bağlı kullanıcı sayısı girişim sorununu yaratan kaynaklarda artışa neden olacaktır. Ancak, kullanıcı kaynaklı girişim sınırlanacaktır. 6. Kaynaklar [1] Zach S., ‘Telemedicine overview and summary’ Nineteenth Convention of the IEEE, Jerusalem, Israel, 409-412, 1996. Şekil 2: RBI kontrollü hücrenin ağ içindeki görünümü Önerilen bu telsiz algılayıcı ağına bağlı olacak algılayıcılar ile daha fazla veri iletilebilecek ve hizmet alacak kullanıcı sayısı artırılacaktır. Bunun yanında, algılayıcıların topladığı ve/veya işlediği verileri daha uzun mesafeli hedef noktalarına ulaştırmak mümkün olacaktır. Örneğin, yatarak hasta tedavi eden büyük sağlık merkezlerinde 4 ya da 5 hastaya tek bir RBI ile hizmet verilerek, yüksek hızda veri alış verişi yapmak mümkün olabilir. Ya da huzur evi gibi kalabalık merkezlerde yaşayan ve kronik hastalığı bulunan gözetim altındaki hastaların verilerinin daha hızlı ve daha yüksek kalitede ilgili merkezlere iletimi yapılabilir. Veyahut birkaç sağlık merkezi ile işbirliği yapılarak gerçekleştirilecek operasyonlarda eş zamanlı ve yüksek kaliteli veri paylaşımı sağlanabilir. Bunların dışında, e-sağlık ya da m-sağlık hizmetleri önerilen bu yapı sayesinde, esnek ve verimli hale getirilebilir. 5. Sonuç Medikal uygulamalarda telsiz iletişim teknolojilerinin kullanılmasındaki amaç, gelişen iletişim ve bilgi teknolojilerini faydalarını birleştirerek, sağlık hizmetlerinin gerektiğinde hızlı ve kaliteli bir şekilde sunulmasını sağlamaktır. Bu bildiride, sözü edilen teknolojilerin medikal uygulamalardaki yerinin incelendiği örnek çalışmalar verilmiş ve küçük hücre oluşumlu bir TAA önerilerek, medikal uygulamalarda kullanılabileceği ifade edilmiştir. Medikal alanda TAA’ nın geniş bir uygulama sahasının mevcut olduğu ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için birçok potansiyele de sahip olduğu görülmüştür. Önerilen hücresel TAA yapısı sayesinde iletilebilecek veri miktarını ve hizmet 14 [2] Kyriacou E., Pavlopoulos S., Koutsouris D., ‘Multipurpose Health Care Telemedicine System’, Proceeding of the 23rd Annual EMBS International Conference of the IEEE, Istanbul, Turkey, 35443547, 2001. [3] Perednia DA.,’Telemedicine technoogy and clinical applications’ JAMA-1995, 273(6):83-488, 1995. [5] United Nations, Department of Economic and Social Affairs, Population Division, “World Population Ageing: 1950-2050”, UN World Assembly on Ageing Report, http://www.un.org/esa/population/publications/worl dageing19502 050/, 2002, 13/05/2013. [6] National Institute on Aging, National Institutes of Health, U.S. Department of Health and Human Services, and World Health Organization, “Global Health and Aging”, NIH Publication No. 11-7737. [7] J. A. Stankovic, Q. Cao, T. Doan, L. Fang, Z. He, R. Kiran, S. Lin, S. Son, R. Stoleru, A. Wood, “Wireless sensor networks for in-home healthcare: potential and challenges”, High Confidence Medical Device Software and Systems (HCMDSS) Workshop, Philadelphia, PA, 2005. [8] Baohua W, Chenghua W, Guoxing Y. The infrared telemetry of multichannel physiological signals, Institute of Electrical and Electronical Engineers (IEEE), 2444-2445, 1992. [9] Shimzu K, Matsuda S, Miyanaga T, Yamamoto K. Optical biotelemetry in moving vehicles, Institute of Electrical and Electronical Engineers (IEEE), 579-582, 1994. [10] Park J, Son J, Seo H, Ishida. 4 subject 4 channel optical telemetry system for use in Electrocardiograms, Institute of Electrical and Electronical Engineers (IEEE), 251-254, 1998. UBİCTUS 2016 [11] Akyıldız, I. F., Su. W., Sankarasubramaniam, Y., Cayirci, E., “Wireless Sensor Networks” A Survey Elsevier Computer Networks, 2002. [12] Pathan, A. S. K., Hyung-Woo, L., Choong, S. H.,”Security in Wireless Sensor Networks: issues and challenges”, The 8th International Conference on Advanced Communication Technology, ICACT, Cilt 2, 20-22, 2006. [13] Freng, J., Koushanfar, F., Potkonjak, M., “Handbook of Sensor Networks: Compact Wireless and Wired Sensing Systems-Sensor Network Architecture”, ISBN 9780849319686, CRC Press, 2004. [14] J. Sliwa, E. Benoist, "Wireless sensor and actor networks: e-Health, e-Science, e-Decisions", International Conference on Selected Topics in Mobile and Wireless Networking (iCOST), Shanghai, 1-6, 2011. [15] S. Bao, K. Hung, Y. T. Zhang, “Mobile Health: Wireless Body Sensor Network Integration”, Encyclopedia of Wireless and Mobile Communications, Taylor and Francis, New York, 707-717, 2008. [16] A. Volmer, R. Orglmeister, “Wireless Body Sensor Network for low-power motion-tolerant syncronized vital sign measurment”, 30th IEEE Annual International Conference of Engineering in Medicine and Biology Society (EMBC), Vancouver, 3422-3425, 2008. [17] W. B. Gu, C. C. Y. Poon, H. K. Leung, M. Y. Sy, M. Y. M. Wong, Y. T. Zhang, "A novel method for the contactless and continuous measurement of arterial blood pressure on a sleeping bed", IEEE Annual International Conference of Engineering in Medicine and Biology Society (EMBC), Minneapolis, MN, 6084-6086, 2009. Computing Communication & Networking Technologies (ICCCNT), Tamilnadu, 1-6, 2012. [21] M. M. Islam, F. H. M. Rafi, M. Ahmad, A. F. Mitul, T. M. N. T. Mansur, M. A. Rashid, "Microcontroller based health care monitoring system using sensor network", 7th International Conference on Electrical & Computer Engineering (ICECE), Dhaka, 272-275, 2012. [22] Bekçibaşı, U., “ Kablosuz Algılayıcı Ağ Kullanarak Gemiler İçin Geliştirilen Bir Acil Durum Tespit ve Kurtarma Sistemi “, Akademik Bilişim 2010, Muğla, 2010. [23] Türker, G.F., “ Kalp Atışının Sezilmesi ve Alınan Sinyalin Kablosuz Algılayıcı Ağlar ile İletimi ”, Muğla Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Muğla, 2010. [24] P. Leijdekkers, V. Gay, E. Lawrence, "Smart Homecare System for Health Tele-monitoring", 1st International Conference on Digital Society (ICDS), Guadeloupe, 3-6, 2007. [25] D. Malan, T. F. Jones, M. Welsh, S. Moulton, “Codeblue: An ad-hoc sensor network infrastructure for emergency medical care”, Proceedings of the International Workshop on Wearable and Implantable Body Sensor Networks, London, 2004. [26] M. Sung, C. Marci, A. Pentland, “Wearable feedback systems for rehabilitation”, Journal of NeuroEngineering and Rehabilitation, 2(17), 2005. [27] Selma D., Suat Ö., “ Sağlık Hizmetleri Sektöründe Kablosuz Algılayıcı Ağlar”, Bilişim Teknolojileri Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 2, 7-19, Mayıs 2014. [18] G. Hui, "Real-time human heart rate monitoring using a wireless sensor network based on stochastic resonance", International Conference on E-Health Networking, Digital Ecosystems and Technologies (EDT), Shenzhen, 1, 15-18, 2010. [19] D. R. Zhang, C. J. Deepu, Y. X. Xiao, L. Yong, "A wireless ecg plaster for real-time cardiac health monitoring in body sensor networks", IEEE Biomedical Circuits and Systems Conference (BioCAS), Hsinchu, 205-208, 2011. [20] B. Vijayalakshmi, R. C. Kumar, "Patient monitoring system using Wireless Sensor based Mesh Network", Third International Conference on UBİCTUS 2016 15 Biyotelemetri Uygulamaları için Kompakt Implant Anten Tasarımı Merih PALANDÖKEN1, Adnan KAYA1 1 Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, İzmir, Türkiye ÖZET Günümüzde özellikle ülkemizin öncelikli alanları arasında bulunan sağlık sektöründeki gelişmeler hızlı bir şekilde artmaktadır. Hastaların rahatsızlıklarının bulunduğu vücut bölgelerindeki biyolojik verilerin izlenebilmesi, ilgili farmakolojik ve elektriksel tedavilerin yapılıp hasta bilgi sistemi içerisinde kayıtlanabilmeleri medikal implant cihazlar ile mümkün kılınmıştır. Hastada yapılması gereken vücut içi testlerin implant cihazlarda bulunan sensörler vasıtasıyla yapılarak dışarıda bulunan cihazlara kablosuz olarak verilerin aktarılması hastaların hareketlerinin kısıtlanmadan tedavi süreçlerinin sürekli olarak izlenebilmesi açısından önemlidir. Bu sebeple, küçük boyutlu, biyouyumlu malzemelerle tasarlanan medikal standartlarla belirlenmiş çıkış gücünde bulunan ve yerleştirildiği yakın dokularda istenmeyen ısıl etkiler oluşturmayan anten tasarımları medikal cihaz sistemlerinde gerekmektedir. Antenlerin çalışabilecekleri frekans değerleri ise FCC (Federal Communications Commission) tarafından MICS (Medical Implant Communication Service, 402 MHz-405 MHz) ve ISM (Industrial Scientific Medical, 2.4-2.48 GHz) bantları olarak belirlenmiştir. Bu bildiride, her iki bantta da çalışabilen implant anten olarak kullanılabilecek küçük boyutlu bir anten tasarımı üzerine çalışmalar açıklanacaktır. Antene ait ışıma örüntüleri ve yansıma katsayısı değerleri sayısal hesaplamalar sunularak açıklanacaktır. 1. GİRİŞ Özellikle son yıllarda, biyomedikal mühendisliği alanında meydana gelen büyük teknolojik ilerlemeler, hastaların günlük yaşamlarını sürerken onlara ait fizyolojik veya terapiye yönelik biyolojik sinyallerin vücut içine veya yüzeyine yerleştirilen algılayıcılar ile ölçülerek belirli mesafelerden radyo sinyalleri yardımıyla elde edilip toplanmasını ve değerlendirilmesini mümkün kılmıştır [1,2]. Bu amaçla geliştirilen biyoimplantlarda kullanılan antenler, bu sebeple biyomedikal telemetri amacına yönelik olarak tasarlanmış olup bilgi akışı vücut içine veya vücudun dışına doğru yönelmiştir. Antenlerin vücut içinde kullanımı yaklaşık olarak 50 sene öncesine kadar dayanmakta olup o zamandan bu zamana kadar birçok anten tasarımı literatürde önerilmiştir [1-9]. Özellikle vücut yüzeyine yakın konuma yerleştirilen algılama amacıyla kullanılan veya vücudun hastalıklı olan bölgelerine ait tedavi amacıyla geliştirilen antenler, yakın alanda çalışabilmelerinden dolayı mesafe çok büyük bir sorun teşkil etmemektedir. Biyomedikal telemetri uygulamalarında ise tasarlanan sistemin belirli bir mesafede, belirli frekans değerlerinde ve önceden belirlenen bant genişliklerinde bilgi transfer etmesi antenlere ait yayılım verimliliği ve yayılım örüntüsünü oldukça önemli hale getirmiştir. Antenlerin özellikle vücut içine biyoimplant sistemin bir parçası olarak yerleştirilecek olması, antenin tasarlandığı malzemenin biyouyumlu olmasına ek olarak; antenin fiziksel boyutunun küçük olup oldukça küçük bir hacim kaplaması, esnek bir yapıda konformal ve düşük çıkış gücüne sahip olması istenen özelliklerdir [1,2,4]. Biyoalgılayıcılar vasıtasıyla elde edilen verilerin anten tarafından aktarılması esnasında meydana gelen ışımanın vücut içi bölgelerde oluşturacağı sıcaklık artış değerlerinin belirli seviyelerde kalması çok önemli bir tasarım kriteridir. Bütün bu tasarım özelliklerini karşılayacak implant antenler, mikroşerit antenlerin kullanılmasıyla gerçeklenebilmektedir. Baskı devre ve dizgi teknolojisiyle antenlerin istenilen bölgelerine SMT teknolojisiyle milimetre boyutunda devre elemanlarının yerleştirilebilmesi anten tasarımlarına oldukça büyük bir esneklik kazandırmaktadır. Medikal terapi ve tanı amacıyla kullanılan biyomedikal telemetri sistemlerinin çalışacağı frekans aralığı ITU-R tarafından oluşturulan standartlarla 402-405 MHz (MICS bant) olarak belirlenmiş olup bazı ülkelerde 433.1-434.8 MHz, 868-868.6 MHz, 902.8-928 MHz ve 2400-2500 MHz ISM bantları da medikal implant cihaz telemetri amacıyla da kullanılmaktadır [1]. Birçok uygulamada MICS bandında biyomedikal cihazların tasarlanmasının temel sebebi dünya çapında kabul gören, yüksek veri hızlarının sağlanabileceği düşük voltaj ve güç seviyesinde çalışabilen devrelerin tasarlanabileceği elektromanyetik tayfın düşük gürültü ihtiva eden kısmına karşılık gelmesidir. Bu sunulan bildiride, MICS ve ISM bandlarında çalışabilme özelliğinde bulunan küçük boyutlu mikroşerit bir implant antenin vücut fantom modeli düşünülerek deri, yağ ve kas dokularına ait dielektrik ve iletkenlik parametreleri hesaba katılarak tasarlanması açıklanmıştır. Önerilen anten modeli, ANSYS HFSS ticari yazılımı vasıtasıyla tasarlanıp giriş empedansındaki rezonans frekansları istenilen bantlara göre optimize edilmiştir. Vücut 16 UBİCTUS 2016 içine yerleştirilen antenlerin, vücut yüzeyine yerleştirilen antenlere oranla vücut içi konuma göre giriş empedans değerleri farklılık göstereceğinden antene ait empedans uyumlama devresi de tasarlanarak S11, ışıma örüntüsü ve SAR değerleri sayısal benzetim yoluyla elde edilmiştir. 2. ANTEN TASARIMI ve VÜCUT FANTOM MODELİ İmplant antenler gibi vücut içi veya üstü medikal kablosuz uygulamalarında iki temel özellik anten tasarımlarında oldukça önemlidir. İlk özellik, implant antene ait malzemenin hastanın sağlığı için implantın vücuda yerleştirildiği bölgeden biyolojik olarak uyumsuzluğunun önlenmesidir. Daha da önemli olan bir başka nokta ise, insan dokusunun iletken olmasından dolayı vücuda yerleştirilen antenin metal kaplı olan her iki yüzünün doku sıvısı etkisiyle kısa devre yapılmasının engellenmesidir [1-2]. Uzun dönem için vücuda yerleştirilen implant antenlerde bu durum oldukça önem arz etmektedir. Yukarıda ifade edilen her iki durumun sağlanması amacıyla uygulanabilecek en iyi çözüm, antenin her iki yüzünün yalıtkan bir malzeme ile kaplanmasıdır. Bu amaçla önerilen anten tasarımında, dielektrik sabiti 10.2, kayıp tanjantı 0.003 olan 0.64 mm kalınlıklı Rogers 3210 malzeme her iki anten yüzeyi için birer adet ve toplamda üç adet olarak kullanılmıştır. İkinci önemli özellik ise; implant antenin küçük boyutlu olarak tasarlanabilmesidir. Kompakt anten tasarımı için yüksek dielektrik sabitine sahip altlık malzemesinin kullanılması en çok tercih edilen metot olup farklı elektriksel küçük rezonatörler, fraktal rezonatörler, zigzag şekilli kıvrımlı yapılı rezonatörler, delik içi iletkenle kısa devre edilen yama veya farklı şekilli tel anten geometrileri, spiral rezonatörler diğer alternatif tekniklerdendir [1-9]. Her iki şartı da sağlayan çift-bantlı implant anten tasarımı, Şekil 1’de gösterilmiş olup fiziksel boyutları ise Tablo 1’de listelenmiştir. Önerilen anten toplam olarak 1.5 cm x 2 cm boyutunda olup iki tane kıvrımlı şekilli elektriksel küçük rezonatörün ortak bir noktadan bağlanmasıyla aynı yüzey alanında elektriksel boyutun arttırılmasıyla çalışma frekansı düşürülmüştür. x y 1 (a) (b) Şekil 1. (a) Çift-bantlı implant anten modeli (b) Empedans uyumlama devresi (EUD) Tablo 1: İmplant anten modelinin geometrik ölçüleri (mm) L1 L2 L3 L4 L5 L6 L7 L8 L9 L10 2.1 2.5 4.5 0.8 4 3 4.5 1.7 3.7 4.9 W1 W2 W3 W4 W5 W6 W7 W8 W9 W10 4 3 2 3 5.1 1.5 2 3.1 3 2 UBİCTUS 2016 17 Kullanılan iki rezonatörlerden biri direkt olarak besleme hattıyla bağlanarak ve diğeri de toprak düzlem üzerinde toprak düzlemle hiçbir bağlantı olmayarak antenin dörtte bir dalga boyunda rezonansta çalışması amaçlanmıştır. İmplant anten için empedans uyumlama devresi sadece ISM bandında çalışması için tasarlanmış olup MICS bandında anten rezonansta çalışabilmektedir. Bu sayede her iki frekans bandında da antenin rezonansa girmesi amaçlanmıştır. Kullanılan empedans uyumlama devresine ait model ve komponent değerleri Şekil 1.b de gösterilmiştir. 3. SAYISAL BENZETİM SONUÇLARI Yukarıda tasarımı açıklanan biyoimplant antene ait sayısal benzetim sonuçları ANSOFT HFSS adlı 3D FEM tabanlı elektromanyetik sayısal hesaplama programıyla elde edilmiş olup Şekil 2 de gösterilmiştir. Önerilen antene ait S11 parametresi empedans uyumlama devresi kullanılması ve kullanılmaması şartı altında Şekil 2a’de gösterilmiştir. Şekil 2b’de antenin vücut içi fantom modeline nasıl yerleştirildiği ve Tablo 2’de ise her bir kısma ait dielektrik parametrelerinin değerleri gösterilmektedir. (a) (b) Şekil 2. (a) İmplant antende empedans uyumlama devresi kullanılarak ve kullanılmadan hesaplanan S11 değerleri (b) antenin vücut fantom modelinde yerleştirilmesi Tablo 2: Vücut fantom modeline ait kısımların dielektrik sabit değerleri Vücut Bölümü Deri Yağ Kas Dielektrik Sabiti 46.7-30.72j 5.58-1.83j 57.1-35.51j Şekil 2’de kullanılan empedans uyumlama devresi ile her iki bantta da rezonansın ilk olarak MICS bandında 0.26 - 0.5 GHz'de 240 MHz bant genişliğinde, ikinci olarak da ISM bantında 2.3 - 2.6 GHz'de 300 MHz bant genişliğinde elde edildiği görülmektedir. Her iki frekansa ait normalize edilen ışıma örüntüleri ise Şekil 3’de gösterilmiştir. İmplant antenin bulunduğu ortamın yüksek kayıplı olmasından dolayı elde edilen kazanç değerleri ise -9.35 dBi ve -25.08 dBi olarak 403 MHz ve 2450 MHz değerlerinde benzetim sonuçlarından hesaplanmıştır. İmplant antenler sebebiyle vücut içinde oluşan yayılımların vücuda yerleştirildikleri bölgelerde oluşturabilecekleri istenmeyen etkilerden birisi, ilgili bölgede meydana getireceği sıcaklık artışıdır. Özgül soğurma oranı (SAR) denilen, birim doku kütlesinde dokudaki iletkenlik sebebiyle ısı haline dönüşecek kayıp elektromanyetik ortalama güç değerini tanımlayan değer, sıcaklık artışının kabul edilebilir seviyede olup olmadığının bir ölçüsüdür. Genellikle 100 KHz-6 GHz frekansları arasında SAR değeri küp şeklindeki 1 g kütlesindeki doku veya tüm vücut ortalaması referans alınarak tanımlanır. IEEE standartlarında 1g doku için kabul edilebilir en yüksek SAR değeri 1.6 W/kg olarak belirlenmiştir [10]. ISM ve MICS bantlarında elde edilen en yüksek SAR değeri 10 mW giriş gücü için 1.82 W/kg olup SAR değerinin belirli sınırlarda bulunabilmesi amacıyla giriş güç değerinin 8.8 mW değerinden daha küçük olması gerekmektedir. 18 UBİCTUS 2016 Şekil 3. (a) 403 MHz’deki ve (b) 2.45 GHz’deki xz ve yz düzlemlerindeki normalize ışıma örüntüleri 4. SONUÇLAR Sunulan bildiride, küçük boyutlu, çift-bantlı mikroşerit anten tasarımı ve ilgili empedans uyumlama devresi açıklanmıştır. Tasarlanan antene ait sayısal benzetim sonuçları verilmiştir. Sunulan implant anten tasarımı, kıvrımlı yapıda iki mikroşerit resonatörün birbiriyle simetrik bir biçimde halka formununda bağlanıp iki rezonatörden bir tanesinin direkt olarak iletim hattıyla beslenmesi prensibine dayanır. Önerilen anten deri, yağ ve kas dokusunun meydana getirdiği vücut fantom modeline göre optimize edilerek MICS ve ISM bantlarını kapsayabilecek şekilde empedans uyumlama devresi kullanılarak tasarlanmıştır. Tüm antenin boyutu 1.5 cm x 2 cm x 1.93 mm’dir. SAR analizi yapılarak vücutta istenmeyen sıcaklık artışının engellenmesi amacıyla giriş gücü olarak da en fazla 8.8 mW’lık bir güç verilmesinin gerektiği analiz sonucunda ortaya çıkmıştır. 5. KAYNAKÇA [1] Ferdous, N., Nainee, N.T., Hoque, R., “Design and performance of miniaturized meandered patch antenna for implantable biomedical applications”, 2nd International Conference on Electrical Engineering and Information Communication Technology (ICEEICT), pp. 1-4, 2015 [2] Skrivervik, A.K., “Implantable antennas: The challenge of efficiency” 7th European Conference on Antennas and Propagation (EuCAP), pp. 3627-3631, 2013 [3] Mackay, R.S., “Radio telemetering from within the body: inside information is revealed by tiny transmitters that can be swallowed or implanted in man or animal”, Science, vol 134, pp. 1196-1202, 1961 [4] Guy, A.W., Lehmann, J. F., Stonebridge, J.B., “Therapeutic applications of electromagnetic power”, Proceedings of the IEEE, vol. 62, no.1, pp. 52-75, 1974 [5] Sondaş, A. , Ucar M.H.B., “An implantable microstrip antenna design for biomedical telemetry”. 10th International Conference on Electronics, Computer and Computation ICECCO'13, pp. 36-39, 2013. [6] Kiourti, A., Konstantinos, A., Psathas, J. R., Costa, C. A., Konstantina S. N., “Dual-Band Implantable Antennas for Medical Telemetry: A Fast Design Methodology and Validation for Intra-Cranial Pressure Monitoring”, Progress In Electromagnetics Research, 141, 161-183, 2013 [7] Kiourti, A., Nikita K.S. , “A Review of Implantable Patch Antennas for Biomedical Telemetry: Challenges and Solutions”, IEEE Antennas and Propagation Magazine, Vol. 54 , No. 3, 2012, pp. 210-228 [8] Gozasht F., Mohan A.S., “Miniaturized slot PIFA antenna for tripleband implantable biomedical applications”, IEEE MTT-S International Microwave Workshop Series on RF and Wireless Technologies for Biomedical and Healthcare Applications (IMWS-BIO), pp. 1-3, 2013 [9] Gozasht, F., Hossain Md., D., Mohan, A.S. , “Miniaturized E-shaped PIFA antenna for wideband implantable biomedical applications”, International Conference on Electromagnetics in Advanced Applications (ICEAA), pp. 832-835, 2013 [10] IEEE Standard for Safety Levels with Respect to Human Exposure to Radiofrequency Electromagnetic Fields, 3 kHz to 300GHz, IEEE Standard C95.1, 1999. UBİCTUS 2016 19 Darbeli Elektromanyetik Alanların (PEMF) L929 Hücrelerinde Yara İyileşmesine Tedavi Edici Etkisi 1 1 2 2 2 Mehmet Gümüşay , Adnan Kaya , Fulya Gülbağça , Dila Hatun Sal , Suna Sayğılı , 2 1 M. İbrahim Tuğlu , Merih Palandöken 1 2 İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Biyomedikal Teknolojileri Anabilim Dalı, Çiğli, İzmir, Türkiye Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı, Uncubozköy, Manisa, Türkiye Özet Kronik yaralar 4-6 haftadan uzun iyileşme sürecine sahip yaralar olup kanserli, yüksek dozda ilaç alan veya diyabetli hastalarda problemli olmakta ve takip eden sağlık çalışanı için tedavide güçlükler oluşturmaktadır. Dokunun yeniden şekillenmesi birbirine seri olan olaylardan oluşan karmaşık bir süreçtir. Bu çalışmada FDA ve WHO tarafından onay verilmiş düşük seviyeli elektromanyetik alan uygulamalarının yara iyileşmesinde etkisi L929 hücrelerinde araştırılmaktadır. Burada amaçlanan kısa sürede hızlı bir iyileşmenin sağlanmasıdır. Elektromanyetik alan yaşamımızın her alanında bulunuyor ve insan vücuduna etkisi son yıllarda büyük bir önem kazanmıştır. Tıpta elektromanyetik alanlar (EMA) tanı ve tedavi amacıyla hâlihazırda kullanılmaktadır. Darbeli Elektromanyetik alan uygulamalarında frekans, manyetik alan yoğunluğu, kullanılan bobin yapısı ve uygulama süresi çok önemlidir. Bu çalışmada kullanılan PEMF sinyali 75 Hz frekans, kare dalga formu ve 1 mT manyetik alan intesitesine sahiptir. Bu sinyal bir Helmholtz bobin ile hücrelere 5 saat boyunca uygulanmıştır. Etkin bir uygulama yapılabilmesi için hücre kültürü ile birlikte sistemin simülasyonu CST Studio Suit programı ile yapılmıştır. Elde edilen bulgularda PEMF uygulaması yapılan hücrelerde yara iyileşmesi uygulama yapılmayan hücrelere oranla daha hızlı gerçekleşmiştir. Uygun parametreler seçildiğinde PEMF tedavisinin özellikle diyabetik ayak gibi hasta yaşam kalitesini düşüren patolojik durumlarda sağlık çalışanlarına daha iyi tedavi ve daha kaliteli bir yaşam sunmak için bir destek tedavi olacağı düşünülmektedir. Yapılacak çalışmalarla bu tedavinin biyolojik sistemler üzerine etkilerinin daha iyi anlaşılmasıyla gelecekte kullanımının yaygınlaşması ve etkinliğinin artmasına önemli katkılar sağlayacaktır. 1. Giriş Son yıllarda yara iyileşmesinde hücresel, moleküler ve fizyolojik süreçlerin olumlu etkileri ve süreçleri anlaşılmıştır. Yerel yara faktörleri ve sistematik aracılar iyileşme sürecinde düzenleyici olarak görev yapar. Gelişmiş ülkelerdeki nüfusun yaklaşık % 1-2'si kronik yaralara yakalanır. Günümüzde yapılan çalışmalar yara iyileşmesi sırasında ortaya çıkan önemli moleküler mekanizmaları ortaya çıkarmıştır. İyileşme süreci 3 ayrı evreden oluşur: (i) enflamasyon safhası; (ii) proliferatif safha veya yeni doku oluşum safhası (neoanjiyogenez, proliferasyon, yeniden epitelizasyon); ve (iii) yeniden doku oluşumu (hücre dışı matriks, ECM) [1]. Son yüzyılda yara iyileşmesine katkı yapan sadece birkaç teknik ilerleme kaydedilmiştir. Bu ilerlemelere rağmen yara tedavisi günümüzde hala öznelliği, yara iyileşmesi sürecinin karmaşıklık ve hastaların çeşitliliği sebepleriyle oldukça zordur [2]. Teşvik edici faktörler olarak doku tamiri için moleküler seviyede hücreleri uyarmak gerektiği tespit edilmiştir. Kronikleşmiş yaralarda moleküller yetersizdir ve diğer hücreler arasından endotel hücreler çoğalarak iyileşme sürecini kesintiye uğratır. Bu sürecin tekrar başlaması için, hücrelerin uyarım yöntemlerinden birisi de darbeli elektromanyetik alanlar ile gerçekleştirilir. Bu uyartım (Şekil 1), tekrarlayan cerrahi işlemlerde oluşan yaralardan ve kontrol edilemeyen ülserlerin iyileşmesini sağlar [3]. Böylece hastaların yaşam kalitesi artar. Literatürde bulunan araştırmaların büyük çoğu oldukça düşük frekanslı manyetik alanların biyolojik etkilerinin laboratuvar ortamında araştırılması ile alakalıdır. Araştırmaların çokluğuna rağmen halen elektromanyetik alanların biyolojik etkileri üzerindeki mekanizması tam olarak bilinememektedir. Şekil 1’de dünyada en çok kabul edilen darbeli elektromanyetik alanların transdüksiyon mekanizması bulunmaktadır. Bu çalışmanın asıl amacı, 75 Hz frekanslı darbeli elektromanyetik alan (PEMF) tedavisinin L929 hücre hatlarında yara iyileşmesi üzerindeki etkisini immünohistokimyasal olarak incelemektir. Bir fare yumuşak doku kültürü olan L 929 (ATCC cell line, NCTC clone 929) DMEM besiyerinde üreyen kısa sürede hızlı çoğalan ve yara iyileşmesinde örnek olarak kullanılabilecek uygun bir hücre dizin tipidir. Birçok çalışmada yara iyileşmesi modeli olarak kullanılmış ve bizim çalışmamızda ek olarak kültür ortamında yara yapılarak yeni bir iyileşme süreci ortaya konmuştur. Bu PEMF ışıma sistemlerinin, In Vitro yara iyileşmesi modelinde hücre migrasyonuna, morfolojisine ve proliferasyonuna olan etkisi immünohistokimyasal analizler yapılarak incelendi. Ayrıca bu çalışma kapsamında PEMF uygulamasında kullanılan helmholtz bobinler hücre kültürleri ile birlikte CST Studio Suit yazılımı kullanılarak simüle edilmiş ve ölçüm sonuçları ile doğrulanması araştırıldı. Ayrıca yara iyileşmesinin kriterleri olan TGF-beta ve NOS için immünohistokimyasal yöntemle incelendi. 20 UBİCTUS 2016 Şekil 1: Darbeli elektromanyetik akanların doku tamiri için önerilen mekanizması. 2. Materyal ve Metod 2.1 Deney Düzeneği Deneylerimizde düzgün sarıma sahip olduğundan ve daha uniform manyetik alan ürettiğinden dolayı Pasco marka Helmholtz bobin çifti kullanıldı. Birbirine seri olarak bağlanan bobin çiftine 75 Hz frekans, 1.3 ms puls süresi, kare dalga formu ve 1 mT manyetik alan intensitesi oluşturacak şekilde bir sinyalle beslenmiştir. Manyetik aşan büyüklüğü sistemin ortasına yerleştirilen bir hall effect sensörü ile ölçüldü. Şekil 2’de bu uygulanın yapılışı ve ölçüm sonuçları yer almaktadır. (a) (b) Şekil 2: (a) Hücre kültürüne yapılan PEMF uygulması, (b) 75 Hz Kare Dalga formunun(c) osiloskop görüntüsü, (c) Hall effect sensörü ile ölçülen manyetik alan intensitesi. 2.2. Bobinlerde Oluşan Manyetik Alan Bu sistem 0.95 mm çaplı tel ile 500 sarıma sahip olup 20 cm çapında iki eş bobinden oluşmaktadır. Maksimum 2 amper akım çekebilen bu sistem ile 5 mT’ya kadar manyetik alan oluşturulabilmektedir. BiotSavart denklemiyle teorik olarak yatay düzlemdeki x-ekseni boyunca hesaplanan z-yönündeki manyetik alan şiddeti MATLAB programı ile hesaplanarak çizilmiştir (Şekil 3). (1) Bu sistem 2 tane eş bobin yapısı ile hesaplanmıştır. Helmholtz bobindeki manyetik alan dağılımı deneyleri yapmamız için uygun olup test edilmesi istenen biyolojik örnekler iki bobinin tam ortasına yerleştirilmiştir. UBİCTUS 2016 21 y R l R x R l (b) (a) (c) Şekil 3: (a) ) Helmholtz bobinin yerleşimi. (b) Yatay düzlemdeki x-ekseni boyunca hesaplanan z-yönündeki manyetik alan şiddeti grafiği (b) 3D çizilmiş yatay düzlemdeki z- yönündeki manyetik alan şiddeti 2.3 Hücre Kültürü ve In Vitro Yara Modeli Celal Bayar Üniversitesi Histoloji ve Embriyolo Anabilim Dalı kültür laboratuvarında dondurulmuş L929 fibroblast hücre hattından elde edilen hücreler kullanıldı. Hücreler % 10 FBS, % 1 L-glutamin ve % 0.1 penisin 2 içeren DMEM besiyerinde büyütüldü. Hücreler, 75 cm kültür flaskında 37 °C sıcaklık ve % 5 CO2 ortamında kültüre alındı. Hücrelere konfluent aşamasında pipet ucuyla açılmış yara modeli uygulandı. EMA yapılmayan kontrol grubuna aynı yöntem gerçekleştirildi. Hücre davranışı inverted faz kontrast mikroskoba (BX43, Olympus, Japan) bağlanan bir kamerayla (SC50, Olympus, Germany) çekildi. 3. Bulgular Bu çalışmada 5 saat boyunca uygulanan PEMF terapisi in Vitro kültür ortamında L929 fibroblast dizin hücrelerinde konfluent olmuş hücrelerde pipet ucuyla oluşturulmuş yara modelinde iyileşmeye az miktarda etki etti ancak bu etki anlamlı (p<0.05) bulundu. Asıl etki 24 saatlik süreçte görüldü. Burada görülen iyileşme sürecine olan etki oldukça anlamlı bulundu (p<0.01). Yapılan uygulamaya ait manyetik alan ölçüm sonucu Şekil 3 (a)’da görülmektedir. Bu ölçüm sonucuna göre uygulama sırasında eşit düzeyde manyetik alan 5 saat boyunca uygulanabilmiştir. Şekil 3 (b)’de uygulamanın simülasyon sonucu görülmektedir. Bu sonuç ölçüm sonucu ile örtüşmektedir. (a) (b) Şekil 4: (a) PEMF uygulaması sırasında ölçülen manyetik alan büyüklüğü (b) CST Studio Suit programıyla Helmholtz bobin çiftinde meydana gelen manyetik alanın benzetim sonucu. Yara iyileşmesi, hücre kültüründe çizilen bölgenin kapanmasını karşılaştıracak şekilde histolojik analizlerle belirlenmiştir. Şekil 5’te PEMF uygulaması yapılan kontrol ve maruziyet gruplarına ait immünohistokimyasal boyamalar yer almaktadır. Bu sonuçlara göre yara oluşturulmuş hücre hattında kontrol grubuna göre iyileşme anlamlı bir şekilde daha hızlı gerçekleşmiştir. Yara yerinde hücreler çoğalmaya, göç etmeye ve tamir dokusu oluşturmaya başladıkları görüldü. Böylece seçilen 22 UBİCTUS 2016 frekans ve manyetik alan intensitisesinin doğru parametlerden olduğu gösterilmiş oldu. Mikroskopta görülen etkinin belirgin bir şekilde gerçekleşmesi PEMF etkisinin varlığına ve doğruluğuna işaret etti. İmmünohistokimyasal belirteçler üzerinden yaptığımız çalışmada da bu etkinin protein düzeyinde de var olduğu görüldü. L-929 PBS eNOS iNOS TGF-β Kontrol Grubu PEMF Grubu Şekil 5: L929 Hücresinde yapılan immünohistokimyasal analiz sonucu (Büyütme 400X). Yapılan gözlemlerin doğrulanması için skorlama yöntemleri ile gerçekleştirilen histolojik değerlendirme ile PEMF’in iyileşmeye katkının oksidatif stres aracılı ve TGF-beta iletimli bir şekilde gerçekleştiği eNOS, iNOS ve TGF-beta immünohistokimyasıyla gerçekleştirildi (Şekil 6). L929 FIBROBLAST DİZİN HÜCRELERİNDE PEMF IÇIN YARA İYİLEŞMESİNE ETKİSİ 6 PEMF/Kontrol PEMF/Uygulama 5 4 3 2 İyileşme PBS eNOS iNOS TGF-beta Şekil 6: Mikroskopta izlenen hücrelerin yara iyileşmesindeki davranışı ve buna PEMF’in etkisi yara iyileşmesinin +1 hiç yok veya çok az ile +5 tamamen iyileşmiş durumları arasında preperatları bilmeyen histolog tarafından yapılan skorlama ile PEMF etkisi karşılaştırıldı. 5 saatlik uygulama sonucunda belirgin bir fark oluşmazken 24 saat beklemenin sonucunda hem yara iyileşmesinde hem de bununla ilgili belirteçler olan immünohistokimya bulgularında anlamlı bir şekilde PEMF etkisi görüldü. 4. Tartışma Bu çalışma yara iyileşmesinde düşük frekanslı EMA etkisini sağlamak üzere uygun enerji formunun kullanılması için yapıldı. Bu amaçla 75 Hz frekansta darbeli elektromanyetik alanın in vitro yara modeli oluşturulmuş L929 hücrelerine olan etkisine bakıldı. Elde edilen bulgularda yara modelinin bu tür etkilerde kullanılabilecek iyi bir model olduğu, yara yapılan grupta PEMF etkisin 24 saatlik süreçte belirgin bir şekilde oluştuğu görüldü. Düşük frekansta yapılan manyetik alan simülasyonlarıyla hücre kültüründe oluşan etkinin PEMF için iyileşmeyi sağlayacak hücrelere başlangıçta verdiği olumlu katkı verdiği gösterildi. Başlangıçta oluşan bu olumlu katkının 24 saatlik bir izleme sonucunda anlamlı bir etkiye kavuşması EMA çalışanlarına biyolojik etkinin gösterilmesi açısından literatür olarak önemli katkı sağlayacaktır. Literatürde düşük frekanslarda yan etkisi bulunmayan bu UBİCTUS 2016 23 metodun daha iyi sonuçlar elde etmek amacıyla ileri çalışmalarla desteklenmesi ve hücre davranışına etkisin anlaşılması tıpta tedavi olarak kullanılabilecek bir ürün olma olasılığını giderek arttırmaktadır. Bu çalışmada PEMF etkisi ile oksidatif stresin arttığı bunun özellikle eNOS’ta belirginleştiği ve iyileşme sürecinde yer alan L929 hücrelerinin hem daha hızlı göç ettiği hem daha çok çoğaldığı bulundu. Bu bulgunun literatürle uyumlu olduğu bulunan eNOS aktivitesinin fazlalığı biyomateryaller üzerinde yapılan L929 fibroblastlarında da gösterilmiştir [5]. L929 hücrelerinin iNOS etkisi ise ektrakt çalışmalarında gösterilmiş antienflamatuar etkinin iNOS üzerinden gerçekleştiği ve yara iyileşme sürecinde değişikliklere neden olduğu saptanmıştır [6, 7]. PEMF için NOS etkisinin mikrosürkülasyon üzerinden gerçekleştiği darbeli EMA uygulamasında sağlıklı sıçan üzerinde arterioller üzerinden gösterilmiş ve NOS inhibisyonunun doku oksidiyonunu bozduğu gösterilmiştir [8]. PEMF için bu etkinin varlığı çalışmamızla da uyumlu bulunmuştur. Yapılan bir çalışmada L929 fibroblastlarının matriks etkisine kitosan etkisine bakılmış tip1 ve 3 kollejen ile fibronektin, kitosanla indüklenmiş makrofajlarda TGF-beta1 aracılığı uyarılma ile daha çok matriks ürettiği gösterilmiştir [9]. Bizim çlışmamızda da PEMF uygulaması sonrasında hücre çoğalması ve göçünün arttığı ve yara iyileşmesinin hızlandığı bulundu. Bunun klinikte deri yara iyileşmesinde etkili olabileceği dermatoloji ve plastik cerrahi gibi kliniklerde kaliteli bir yara iyileşmesinde kullanılabileceği düşünüldü. Teşekkür Bu çalışma 11E490 nolu Tübitak projesi ve 2014-1-1MÜH-18 nolu İzmir Katip Çelebi Üniversitesi BAP projesi tarafından desteklenmektedir. Kaynaklar 1. Behm, B., et al., Cytokines, chemokines and growth factors in wound healing. Journal of the European Academy of Dermatology and Venereology, 2012. 26(7): p. 812-820. 2. Dargaville, T.R., et al., Sensors and imaging for wound healing: a review. Biosensors and Bioelectronics, 2013. 41: p. 30-42. 3. Moffett, J., et al., Pulsed radio frequency energy field treatment of cells in culture results in increased 4. 5. 6. 7. 8. 9. 24 expression of genes involved in the inflammation phase of lower extremity diabetic wound healing. J Diabet Foot Complicat, 2010. 2: p. 57-64. Polk, C., Physical mechanisms for biological effects of low field intensity ELF magnetic fields. 1996: Springer. Alcaide, M., et al., Biocompatibility markers for the study of interactions between osteoblasts and composite biomaterials. Biomaterials, 2009. 30(1): p. 45-51. Tewtrakul, S., et al., Antiinflammatory and Wound Healing Effects of Caesalpinia sappan L. Phytother Res, 2015. 29(6): p. 850-6. Sudsai, T., et al., Evaluation of the wound healing property of Boesenbergia longiflora rhizomes. Journal of ethnopharmacology, 2013. 150(1): p. 223-231. Bragin, D.E., et al., Increases in microvascular perfusion and tissue oxygenation via pulsed electromagnetic fields in the healthy rat brain. Journal of neurosurgery, 2015. 122(5): p. 1239-1247. Ueno, H., et al., Evaluation effects of chitosan for the extracellular matrix production by fibroblasts and the growth factors production by macrophages. Biomaterials, 2001. 22(15): p. 2125-2130. UBİCTUS 2016 Alt Üriner Sistemlere Yönelik Vücut İçerisinde Kısa Süreli İmplant Olarak Kullanılabilecek Mikro Elektromanyetik Valfli, Uzaktan Kontrollü Kateter Dizaynı Yasemin Karadana, Ceren Genç Astra Medikal Tıbbi Aletler İth. İhr. Tic. Ltd. Şti. Özet Bu çalışma, alt üriner sistemlerde karşılaşılan idrarın tutulamaması ve/veya yapılamaması sorunlarına yönelik olarak sıvı akışının kontrol eden uzun süreli uzaktan kontrollü katater dizaynı anlatılmaktadır. Erkek ve kadınlarda alt üriner sistemlerde mesaneden idrar atılmasında yaşanan obstrüksiyonlar özellikle yaşlılarda sık görülen bir olaydır. Yaşanan bu sorunlarda hastalar mesaneden idrar çıkışını engellemek için sfinkter kaslarını harekete geçirme konusunda yetersiz kalmakta ve idrarını kaçırmaktan dolayı muzdarip olmaktadır. Bu çalışmada belirtilen mevcut sorunlara çözüm olabilecek ve hasta vücudundan dışarı hiçbir malzeme çıkmayacak şekilde bir tasarım geliştirilmiştir. DC akımda indüktif akım oluşturmayıp manyetik alan oluşturması ve bu manyetik alan etkisi ile elektromıknatıslık özelliği kazandırılan bobinin kanal içerisinde sıvı akışını engellemeden valf kapağında bulunan daimi mıknatısı kontrol etmesi üzerinedir. Tasarımda nüvesiz selenoid bobin kullanılmış, kanal içi tasarıma uygun şekilde valf kapağına neodyum mıknatıs yerleştirilmiş ve bir elektronik devre ile elektromıknatısın anahtarlaması yapılarak kapak içerisindeki daimi mıknatısın kontrol edilmesi ile kateter kanalı içerisine yerleştirilebilecek özgün valf tasarımı oluşturulmuştur. Valf kontrolü kateter içerisinde bulunan esnek elektronik devre ile sağlanmakta olup, hasta vücudu içerisinde kalan kateterin kontrolü mobil uygulama ile yapılabilmektedir. Böylelikle vücut dışından verilen komutlarla mesane içerisindeki kateter kontrol edilebilmektedir. 1. Giriş Uluslararası kontinans derneği (ICS), üriner inkontinansı her türlü idrar tutamama şikayeti olarak tanımlar. Kadınlarda erkeklere oranla 3-4 kat daha fazla görülür ve yaşla birlikte her iki cinste de artar. Görülme sıklığı farklı çalışmalarda kadında %4.5-53, erkekte %1.6-24 aralığındadır*1+. Mesaneden sıvı çıkışını kontrol etmeyi amaçlayan, intraüretral manyetik valfler konusunda birçok çalışma yapılmıştır*2+, [3], [4], [5], *6+.Yapılan tasarımların bir kısmı, kateter içerisinde bulunan daimi mıknatıslar ve mıknatıslara sabitlenmiş sıkıştırma yayı mekanizmasından oluşmaktadır. Kateter içinde bulunan daimi mıknatıs dış ortamda bulunan bir tetikleme mıknatısı ile kontrol edilmekte ve kateter içindeki kapak indüklenen manyetik alan ile kontrol edilmektedir. Bu çalışma, tıp biliminin üroloji alanında kateterler ve bunların kullanımıyla ilgili, mesane ve sfinkter kas fonksiyonlarının kontrollerinin sağlanması için bir yöntem olup üriner inkontinans alanında rahatsızlığı ve idrar yapamama sorunu olan, geçici olarak idrar tahliyesinde bulunması gereken, günlük yaşantısına devam eden veya yatalak halde olan hastaları kapsayan hastanın mesanesinde bulunması için adapte edilmiş ve medikal sektörüne hitap eden elektro-manyetik tetiklemeli üretral valfi içeren bir ürün tasarımıdır. Normalde, kateter içerisinde bulunan elektromanyetik valf kapalı konumdadır ve idrar akışı olmamaktadır. Kullanıcı idrar çıkışını gerçekleştirmek için mobil ara yüzün kullanıcıyı yönlendirmesiyle kateter içerisinde bulunan elektromanyetik valfi kontrol idrar çıkışını gerçekleştirebilmektedir. 2. Kateter Dizaynı ve Tasarım Bileşenleri Literatür ve piyasa araştırmaları göstermiştir ki; mevcut dizaynlar hastanın üretrasından dışarı çıkmakta ve kullanıcının günlük aktivitelerini kısıtlamaktadır. Kateter kullanımını sürekli sağlaması gereken kullanıcılar için gelişen teknoloji ile beraber farklı çalışmalar da yapılmış ancak bu çalışmalar hastaları implant takımına yönlendirmiştir. Mevcut çalışmaların oluşturduğu olumsuzlukların üstesinden gelebilecek ve hastanın vücudundan dışarı parça çıkmayacak şekilde bir tasarım yapılmış ve kateterin kontrolü mobil uygulama aracılığıyla elektronik devre ile sağlanmıştır. Geliştirilen bu dizaynın tasarım bileşenleri Şekil 3 te, ve geliştirilen kateterin mesanedeki görünümü Şekil 2 de belirtildiği gibidir. Mesane içerisine yerleştirilen kateterin genel iş akış şeması Şekil 1 de belirtildiği gibidir. UBİCTUS 2016 25 Şekil 1: Katetere ait genel iş akışı Şekil 3: Kateter tasarım bileşenleri Kateter, itme kanalı sayesinde mesaneye yerleşmekte ve itmek kanalından itibaren alt kısım tekrar çıkarılıp atılmaktadır. Dolayısı ile kateter mesaneden dışarı parça kalmayacak şekilde kullanıcı vücuduna yerleştirilir. Bu aşamadan sonra kateter mobil uygulama aracılığıyla kontrol edilebilmektedir. Android ve ios yazılımlarında mobil uygulama ara yüzü oluşturulan uygulama, bluetooth ile kateterin içerisinde bulunan esnek elektronik devreye bağlanarak, kateterin kontrolü sağlanmaktadır. Kateterin içerisinde bulunan esnek elektronik devre, kateter gövdesinde bulunan elektromanyetik kontrollü valfi tetikleyerek açılıp kapanmasını kontrol etmektedir. Elektronik devre ve valfe bağlı olan iletken yol, Şekil 4 te yerleşim yeri belirtilmiş olan pil ile bağlantıyı sağlamaktadır. Şekil 2: Kateter yerleşiminin anatomik görünümü 26 UBİCTUS 2016 Şekil 4: Pil, elektronik devre ve bobin arasındaki iletken yolun görünümü Tasarımın üst kısmı üretradan içeriye girmesi için elips şeklinde tasarlanmış, çalışma alanından tasarruf sağlamak için pil malekot kafanın üstüne çıkarılmıştır. Üretim maliyetlerini minimize etmek için esnek devre pil etrafına sarılmıştır. Üretim maliyeti göz önüne alınarak iki telden oluşan iletkenyol malekot kafanın tek kanadının içerisinden tek bir kanaldan bobine iletilecek şekilde tasarlanmıştır. Üç parçadan oluşan gövdenin her parçasını ayrı proseslerde ayrı kalıplarda üretmek için işçilik ve kalıp maliyeti hem de üretim zamanı oldukça yüksek ve maliyetli olmaktadır. Bu nedenle tüm gövde tek bir kalıptan imal edilebilecek şekilde tasarımlar optimize edilmiştir. Gövde tek bir kalıptan çıkarıldığı için, malekot kafa mesaneye yerleştirildiği zaman istenilen tepki kuvvetini verebilmesi için et kalınlığı ve uzunluğu analizler ve deneyler sonucunda belirlenmiştir. 3. Valf Tasarımı Uzun bir teli metal parça üzerine sararak akım geçirdiğinde metalin mıknatıs görevi yaptığını ve akımın yönüne göre metalin uçlarında NS kutuplarının oluştuğunu bulunmuştur. Sarmal bir bobin kontrollü bir manyetik alan yaratma amacı olan bir tür elektromıknatıstır. Makaraya sarılmış olan telden bir akım geçirildiği taktirde bobinin etrafında bir manyetik alan oluşur, bu manyetik alan, rölelerde yararlanılır. Bir bobine DC akım uygulandığında indüktif bir akım oluşmaz, sadece sabit bir manyetik alan oluşur ve bu alana yaklaştırılan demir, nikel, kobalt gibi maddeler bobin tarafından çekilir. Bu çalışmada bobinin elektromıknatıslık özelliğinden faydalanılarak, daimi neodyum mıknatıslar ile aynı ortamda bulundurulması ile mıknatıs üzerinde itme ve çekme kuvveti oluşturulmuş, bu sayede valf işlevi sağlanmıştır. Şekil 5: Silindir şeklindeki mıknatıs için (a) Üstten görünüş ve (b) Yandan görünüşleri Literatürde mıknatısların geometriye bağlı manyetik alan değerlerinin hesaplanmasına yönelik çalışmalar bulunmaktadır[9], [10], [11]. Silindirik bir mıknatısın manyetik alan değeri UBİCTUS 2016 27 (1) (1) de belirtilmiştir. Buradan hareketle bu çalışmada kullanılan mıknatısların manyetik alan değerleri hesaplanmıştır. Şekil 6: Silindirik iki mıknatısın şematik görünümü (2) (3) İki neodyum mıknatıs arası çekim kuvveti hesaplamasında daha küçük olan mıknatısa göre hesaplama yapılmakta olup, literatürde yer alan çekim kuvveti hesaplamasında kullanılan formüller (2) ve (3)’te belirtildiği gibidir [9], [10], [11]. Literatürde yer alan bu formüllerden hareketle, bu çalışmada elektromıknatıs ve mıknatıs arası çekim kuvveti hesaplanmıştır. Tasarımda kateter gövdesine selenoid bobin sarılmış ve valf kapağı neodyum mıknatıstan oluşturulmuştur. Mıknatıs silikon gövdeye bir mil ile sabitlenmiştir. Ayrıca valf kapağının sürekli dönme hareketi sağlamaması için gövde içerisinde kapağın dik haline denk gelecek şekilde daimi mıknatıs kullanılmıştır. Valf bileşenleri Şekil 6 da belirtildiği gibidir. Şekil 7 : Valf bileşenlerinin görünümü Mobil uygulamada bulunan verici antene kullanıcı tarafından aç/ kapat sinyalinin verilmesi ile kullanıcı mesanesinde bulunan kateter içerisindeki alıcı anten devresine sinyal iletilir. Kateter içerisinde bulunan alıcı anten aldığı sinyale göre, valfin açık veya kapalı kalması durumuna göre bobini tetiklemektedir. Bobin üzerinde oluşan manyetik alan kuvveti valfin kontrol edilmesini sağlamaktadır. 28 UBİCTUS 2016 4. Elektronik Devre Tasarımı ve Mobil Uygulama Arayüzü Kart tasarım konseptimizde malekotun üstünde bulunan pili radyal olarak saran 4 layer flexible bir devre bulunmaktadır. Flexible kartin iç yüzeyinde valf tasarımında gelen bobin telleri lehimlenmektedir. Kartın üzerinde bluetooth entgresi bulunmaktadır. Bu sayede mobil uygulama ile katatere bağlantı gerçekleşir. Bluetooth ile alınan veri katı üzerinde bulunan mikrokontrolör tarafından işlenir ve valf açıp kapama komutu sinyalini analog anahtar entegresine gönderir. Analog anahtar enegresi valf tasarımında bulunan bobinin uçlarına (+,-) veya (-,+) enerji vererek valfin kapatma veya açma işlemini gerçekleştirir. Kartın üzerinde regüle entegresi bulunmaktadır. Pilden aldığı gerilimi sabit bir gerilime çekerek enetgelerin stabil çalışmasını amacıyla kullanılmaktdır. Kart tasarımı 4 ana entegreden oluşmaktadır. Bunlar; bluetooth, mikrokontrolör, analog switch, regülatordür. Şekil 8 : 1. 2. 3. ve 4. Katmanın şematik çizimleri Şekil 9 : Devrenin şematik çizimleri tamamlanmış hali ve 3 boyutlu görünümü Şekil 10 : Esnek devrenin pil etrafına sarılma aşamaları UBİCTUS 2016 29 Yapılması planlanan mobil uygulamaya dair genel olarak kullanıcı özellikleri ve kullanıcı isteklerinin belirlenmesi ile başlanmıştır. Bu adımda özellikler uygulamanın kullanış amacı uygulamayı kullanacak olan hitap ettiği ettiği kişiler hasta insanlar olması ve yaş aralığının genel olarak orta yaş ve üzeri olması uygulama da her adımın sade ve anlaşılır olmasını gerektirmiştir. Geliştirme ortamı olarak seçilen Android Studio IDE’sini ve Xcode’u MacOs platformu üzerinde bu şekilde sağlanmıştır. Şekil 11 : Mobil uygulama ekranı genel görünümü Şekil 12 : Layout tasarım sayfası genel görünümü 5. Kateter Malzeme Çalışmaları ve Uygulanacak Biyouyumluluk Testleri: Tasarımı yapılan “Uzaktan Kontrollü Valf Kateteri”nin tasarımından üretimine giden süreçteki adımlarla ilgili olarak, test ve kontrol süreçleri, tasarım ve üretimde takip edilmesi ve uyulması gereken standartlar, tıbbi cihaz onay sürecinde alınması gereken sertifika ve onaylar, bunlarla ilgili izlenecek yol ve ön çalışmalar yapılmıştır. Prototip üretimine yönelik olarak, ürünün içersinde bulunduğu tıbbi cihaz sınıflandırması yapılarak, bununa ilgili testler ve çalışmalar tespit edilmiştir*7+, *8+. 30 UBİCTUS 2016 Bu çalışmada kullanılacak malzeme; biyomedikal /biyouyumlu sınıf malzeme olmalı, malzeme ISO 10993’e göre test edilmiş ve onaylanmış olmalı, USP Class VI ve EU MDD Class IIA sınıfına uygunluk göstermelidir. Yüzeysel temas (mukozal membran) Maruz kalma süresi: 21 gün Prolonged Exposure (B) : 24 saat – 30 gün ISO Class B – surface contact USP Class VI EU MDD Class IIA Uygulanması Gereken Testler: Sitotoksisite Duyarlılık İritasyon veya İntrakutan Reaktivite Şekil 13: Medikal cihaz sınıflandırma uygulamaları Piyasada bulunan üriner kateterlerde sıklıkla silikon, lateks veya PVC kullanılmaktadır. Bunların yanısıra, kullanım potansiyeli bulunan veya daha az kullanılan termoplastik elastomerler, poliüretan, polietilen ve pebax gibi malzemelerin özelliklerini de incelemek ve karşılaştırmak üzere, literatürden ve polimer firmalarının çalışmalarından çeşitli veriler toplanmış ve incelenmiştir. Üretral kateterlerde sıklıkla rastlanan sorunlar şu şekilde olmuştur: 1. 2. 3. 4. 5. Kateter yüzey ve kanalında mineral, tuz ve kristal birikmesi Alerji Enfeksiyon Hava kaçırma Hidrofilite, kayganlık Literatür ve klinik araştırma verileri ışığında, biyouyumluluk açısından en sorunsuz malzemenin silikon olduğu sonucuna varılmıştır. Klinik araştırmalarda, en sık kullanılan malzemelerden Lateks ve PVC ile yapılan karşılaştırmalara göre daha az iritasyon ve alerji oluşturduğu tespit edilmiştir. Piyasada bulunan kateterlerde de çoğıunlukla silikon kullanılmakta ve klinik araştırmalarda başarılı olan, biyouyumluluk açısından en güvenli UBİCTUS 2016 31 malzemedir. Buna karşılık, fiyat açısından yüksek ve işlenebilirlik açısından daha maliyetli bir malzeme olduğu sonucuna varılmıştır. 6. Sonuçlar Tasarım sonucu araştırma ve geliştirme çalışmaları tamamlanan alt üriner sistemlere yönelik vücut içerisinde kısa süreli implant olarak kullanılabilecek mikro elektromanyetik valfli, uzaktan kontrollü kateter dizaynı sonucunda aşağıdaki çıktılar elde edilmiştir. Cihaz paketten çıkarılan haliyle idrar yoluna sokulur ve itme kanalı yardımıyla mesane içersine itilir.Malekot kafa mesane içersine girdikten sonra, dikleştirme çubuğu dışa doğru çekilerek tamamen çıkartılır. Böylece malekot kafa mesane içersinde açılır ve malekot kafanın mesane duvarına oturması sağlanır. İtme kanalı, içerdeki geçme kısmından kurtularak çekilir ve dışarı çıkarılır. Hasta işemeye karar verdiğinde, mobil cihaz vasıtasıyla kateter içindeki valfe açılma sinyali gönderir. Mesane boşaldıktan sonra ise kapatma sinyali göndererek işeme işlemini tamamlar. Tasarımın yenilikleri ise aşağıdaki gibi olmuştur: Üriner enfeksiyon riskini minimuma indirmek. İdrar yolu tahrişlerini minimuma indirmek. Daha uzun kullanım süresi, daha az sıklıkla değiştirilecek. (ayda iki kateter) Sık değiştirmeden kaynaklanan idrar yolu tahriş ve travmaları aza indirgenmiş olacak. Hastaya oto-kontol sağlayacak; hasta istediği zaman işeme fonksiyonunu yerine getirebilecek. Hasta kateter kullanırken günlük hayatına devam edebilecek. 7. Kaynakça 1. Dr. M. B. Can BALCI, Dr. Y. Ziya AKÇETİN, Üriner İnkontinansın Tanımı ve Sınıflaması, Türkiye Klinikleri J Urology-Special Topics 2009;2(1):13-6. 2. S. L. Sparks, Owen D. Brimhall, S. C. Peterson, C. D. Baker, Apparatus and methods for achieving urinary continence, United Kingdom Patent, No: 4850963 dated 11.06.1986. 3. Mordechay Beyar,Amnon Foux, Auxiliary intra-urethral magnetic valve for persons suffering from urinary incontinence, United Kingdom Patent, No: 5004454 dated 02.04.1991 4. Elmar Dr Hertel, Roland Dr Tauber, Gerhard Dr Hennig, Bladder outlet valve for incontinent people - has magnet cone embedded in magnet ring seat with powerful external opening magnet, German Patent, No: 2537506 dated 03.03.1977. 5. Carl B. Barwick, Rebecca Y. Chin, Female incontinence control device with magnetically operable valve and method, United Kingdom Patent, No: 5030199 dated 09.07.1991. 6. David E. Flinchbaugh, Magnetic valve bladder cycler drainage system and use method with urinary catheters, United Kingdom Patent, No: 6673051 dated 06.01.2004. 7. He, Y.J., Deng, S.P., Ouyang, J.M., “Morphology, Particle Size Distribution, Aggregation and Crystal Phase of Nanocrystallites in the Urine of Healthy Persons and Lithogenic Patients”, IEEE Transactions on Nanobioscience Vol.9 No.2, 2010. 8. BS EN 62366-1:2015, Medical Devices – Part 1: Application of Usability Engineering toMedical Devices, BSI Standards Publication. 9. J. M. Camacho and V. Sosaa, Alternative method to calculate the magnetic field of permanent magnets with azimuthal symmetry, Revista Mexicana de F´ısica E 59 (2013) 8–17, 8 January 2013. 10. E. V.Villanueva , Vzermeno, and V. Sosa, Calculation of vertical force between finite, cylindrical magnets and superconductors, REVISTA MEXICANA DE F'ISICA 54 (4) 293–298, 22 April 2008. 11. D. S. Shu’aibu and, S. S. Adamu, Design, Development and Testing of an Electromagnet for magnetic levitationsystem, Bayero University, Kano Nigeria. 32 UBİCTUS 2016 Bilgisayar Tabanlı Otomatik Adeno-Rota Virüs Hızlı Hastalık Teşhis Testlerinin Sonuçlandırılması Haydar Özkan, Osman Semih Kayhan Biyomedikal Mühendisliği, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi [email protected] , [email protected] Özetçe Birçok hastalığın tespiti için, Hızlı Teşhis Testleri (HTT), hastanelerin mikrobiyoloji laboratuvar-larında yaygın olarak kullanılan önemli bir teşhis yöntemidir. Laboratuvarlarda bu testlerin sonuçlandırılması, teknisyenler tarafından göz ile manuel olarak yapılmaktadır. Sonuçlanan testlerin raporlanması ve hekimlere bildirilmesi de manuel olarak geçekleşmektedir. Test işlemleri sonucunda oluşan çizgiler her zaman göz ile doğru teşhis koymayı mümkün kılmamaktadır. Bu durum yanlış teşhis ve devamında da yanlış tedaviye neden olabilmektedir. Bu çalışmada, HTT testlerinin görüntüleri dizüstü bilgisayar aracılığıyla alınarak, test sonuçların otomatik ve gerçek zamanlı olarak elde edilmesi sağlanmış ve elektronik posta yoluyla hekimin bilgilendirilmesi de gerçekleştirilmiştir. Geliştirilen sistem ile 75 adet HTT, Adeno-Rota virüslerinin tespiti için denenmiş ve otomatik olarak sonuçlandırılmıştır. Sistemin hatasız çalıştığı da teknisyenlerin sonuçlarıyla karşılaştırılarak belirlenmiştir. 1. Giriş Günümüzde, Hızlı Teşhis Testleri, bulaşıcı hastalıkların ve bazı kolaylıkla belirti göstermeyen hastalıkların teşhislerinde önemli bir araç olarak sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Bu testler, çok kısa sürede sonuç verebilen bir teşhis testidir. Hastadan alınan kan, dışkı, tükürük gibi örneklerle kolayca uygulanabilirler [1, 2]. Günümüz hastalıklarının çoğunun bulaşıcı hastalıklar ve kronik hastalıklar oluştururlar. Bu tür hastalıklar sıkı bir şekilde incelenmeli ve bu inceleme sonuçları kayıt altına alınmalıdır. Hızlı Teşhis Testlerinin analizlerinde, yüksek teknolojiye sahip herhangi bir laboratuvar cihazına ya da mikroskoba ihtiyaç duyulmaz. Bu testlerin incelemeleri ve sonuçlarının analizleri laboratuvardaki teknisyenler aracılığıyla değerlendirilmektedir. HTT testleri ile adeno-virüs, rota-virüs, sıtma, HIV gibi hastalıkların teşhisi yapılabilmektedir. Öte yandan, kan şekeri ölçümü, gebelik testi gibi fizyolojik unsurlar içeren testler de yapılabilmektedir [3]. Özellikle laboratuvar imkânların kısıtlı olduğu ve tecrübeli medikal çalışanların bulunmadığı durumlarda, Hızlı Teşhis Testleri, hastalıkların teşhisinde ve sonrasındaki tedavi aşamasında büyük bir öneme sahiptir [4, 5]. Bu medikal imkânların gelişmesinin yanında, bilgisayar ve mobil teknolojileri de, son çağda hızla gelişmiş ve hala gelişimini sürdürmektedir. Bu teknoloji ürünlerinin medikal amaçlarla kullanımı da bu gelişmelere paralel artış göstermiştir. Bu kullanımlar sonucunda, sağlık sektöründeki teşhis ve tedavi metotları da gelişmiş ve bu sektörde kalite de yüksek oranlarda artmaya başlamıştır. Geçmişte insanlardan kaynaklanan hatalar yüzünde birçok insana yanlış teşhis konulmuş, yanlış tedaviler uygulanmıştır. Bu durumun sonucunda birçok can kaybı veya hayat standardında düşmeler meydana gelmiştir. Son çağda, bilgisayar destekli sistemlerin de kullanılmaya başlamasıyla, bu hatalar, en aza indirilmeye başlanmıştır [6]. Günümüzde, HTT’nin sonucuna yönelik oluşturulmuş karar mekanizmaları, insanı temel alan ve sadece göz ile analize dayanan ve sonucunda teşhis koymaya yöneliktir. Bu sebepten, insandan kaynaklanan hataların sonucunda yanlış teşhis ve sonrasında da yanlış tedavilerin uygulanması durumlarıyla karşılaşabilmek kaçınılmazdır. HTT testlerinde, genelde, çizgilerin biri veya birkaçının varlığının, gözlem yaparken kaçırılması nedeniyle oluşan yanlış negatif test sonuçları ile karşılaşılmaktadır. Bu durum, çizgilerin yeterince belirgin olmamasından kaynaklanmış olup, pozitif olması gereken sonuç, insan hatasından kaynaklanan yanlış teşhis ile negatif olarak nitelendirilebilmektedir. Bu problemi ortadan kaldırmak için son yıllarda, genelde HTT testlerinin üreticileri tarafından, HTT testlerinin sonucuna yönelik, otomatik HTT okuyucular tasarlanmaya başlamıştır. Bu okuyucular genellikle, kontrol ve test çizgisinin varlığına yönelik test yapmaktadırlar [7, 8]. Ürün olarak veya tasarım halinde bulunan HTT okuyucuların büyük bir kısmı, belirli ürünler, markalar ve modellerle uyumlu çalışabilmekte ve fiyatları da yüksek olan ürünlerdir. Mobil ürünlerin gelişimleriyle birlikte, HTT okuyucular alanında cep telefonunun kullanıldığı birçok çalışma yapılmış ve bunların sayısı her geçen UBİCTUS 2016 33 gün artmaktadır [3, 8]. Ne yazık ki, cep telefonu ile bütünleşmiş olarak çalışabilen veya direkt olarak cep telefonu ile çalışabilen HTT okuyucuların büyük bir kısmı hala yüksek fiyatlara mal olmakta ve satılmaktadır. Bu çalışmada, dizüstü bilgisayar tabanlı otomatik bir HTT test okuyucu tasarlanmıştır. Sistem, üç boyutlu çizim programında özel olarak tasarlanmış, üç boyutlu yazıcıda üretilmiş ve düşük maliyete sahip bir HTT tutucu aparatına sahiptir. Otomatik analiz için alınan görüntüler, bu aparat sayesinde alınmıştır. Bu sistemde görüntüleme ve analiz yöntemleri diz üstü bilgisayar üzerinde gerçekleştirilmiştir. Kullanılan bilgisayar, Windows işletim sistemine sahip ve MATLAB programının çalışma yapılandırmasını sağlayan piyasada rahatlıkla bulunabilecek bir bilgisayardır. Görüntü elde edildikten sonra görüntü işleme, analiz ve karar mekanizmaları MATLAB programı ile gerçekleşmiştir. İkinci kısımda, sistemin çalışma metotları yer almaktadır. Burada, ilk olarak görüntünün nasıl elde edildiği, ikinci olarak görüntü işlemenin nasıl yapıldığı ve karar mekanizmasının nasıl çalıştığı ve son kısımda da sonuçlar ve bunların değerlendirmeleri açıklanmıştır. 2. Metot Hızlı Teşhis Testi okuyucu platformu iki ana basamaktan meydana gelir. Bunların ilki, üç boyutlu yazıcıda üretilmiş, düşük maliyetli, hafif ve kompakt olan HTT tutucu aparatıdır. Diğer basamak ise MATLAB programının üzerinde çalışabileceği yapılandırmaya sahip olan ve üzerinde dâhili kamerası olan bir dizüstü bilgisayardır. Bu sistem diğer işletim sistemine sahip olan bilgisayarlarda da çalışabilir. Bu sistemde, Windows işletim sistemine sahip bir bilgisayar kullanılmıştır. Platform, aynı özelliklere sahip diğer marka ve modele sahip ürünler de çalışabilir [9]. HTT tutucu aparatı, daha iyi bir odaklama sağlamak genel olarak görüntüde meydana gelebilecek olası kaymaları engellemek üzere tasarlanmıştır. Bu aparat bunların yanında, görüntünün ilgili alanını (ROI: Region of Interest) ve bu alanda var olan çizgilerin belirlenmesini de kolaylaştırmıştır. Rota virüs, yetişkinler ve çocuklarda akut ishal hastalıklarına sebep olmaktadır. Adeno virüs ise ansefalit (beyin iltihabı), sarılık, zatürre, ishal gibi hastalıklara neden olan tehlikeli bir virüs türüdür. Bu sistemde kullanılan HTT, bu hastalık yapan iki virüs için aynı anda sonuç verebilecek şekilde üretici tarafından tasarlanmıştır. Şekil 1’de üç farklı HTT test sonucu görülmektedir. ROI bölgesi, HTT’nin ortasında yer alan kare şeklindeki bölgedir ve teste dair sonuçların ortaya çıktığı ve görüldüğü yer de yine burasıdır. ROI’de, en alttaki çizgiler testin kontrol çizgileridir. Eğer bu çizgi testin uygulanması sonrasında yok ise testin sonucu geçersizdir (Şekil 1c). 34 (a) (b) (c) Şekil 1: Adeno- Rota virüs HTT sonuçları. (a) Adeno ve rota negatif sonuç. (b) Rota pozitif sonuç. (c) geçersiz sonuç. Eğer yalnızca bu çizgi var ise sonuç iki virüs türü için de negatiftir (Şekil 1a). Eğer ROI’nin ortasında veya başka bir deyişle HTT’nin sol tarafındaki 2 yazan bölgenin hizasında ise sonuç rota pozitiftir (Şekil 1b). En üst bölgede çizgi belirirse sonuç adeno pozitiftir. Okuyucu platformun çalışma prensibi Şekil 2’deki diyagramda kısaca anlatılmıştır. İlk olarak, tutucu aparat kameranın önüne görüntü almak için yerleştirilir. Sonrasında, HTT testi hastadan alınan örneğin geldiği kısım yukarıya gelecek şekilde tutucunun içerisine konulur. Bunun sonucunda, hastadan alınan örneğin tutucu aparatını kirletmesi önlenmiş veya en aza indirilmiş olur. Yerleştirmeyi de yaptıktan sonra, HTT görüntüsü alınır. Alınan görüntü, bilgisayar üzerinde çalışan görüntü işleme teknikleri ile iyileştirilir ve sonrasında test otomatik olarak sonuçlandırılır. Şekil 2: Sistemin genel çalışma basamakları 3. Görüntü alma Tutucu bilgisayarın kamerasına sabitlenir ve tutucuya HTT yerleştirildikten sonra görüntü kamera sayesinde alınır. Şekil 3’te dizüstü bilgisayar aracılığıyla örnek bir HTT görüntüsü alma işlemi görülmektedir. Görüntü alındıktan sonra, sırasıyla görüntü işleme, karar mekanizması ve sonuç üretme mekanizması UBİCTUS 2016 sistem tarafından otomatik ve gerçek zamanlı olarak gerçekleştirilmektedir. Sonuçlar teşhis edildikten sonra, bu sonuçlar otomatik olarak bilgisayara, hastanın numarası ve bilgileriyle birlikte kaydedilir. İsteğe bağlı olarak hastanın hekimine bu bilgiler elektronik posta yoluyla gönderilir. 5. Sonuçlar ve değerlendirme Şekil 3: Sistemin HTT görüntü alma platformu 4. Görüntü işleme ve karar mekanizması Görüntü işleme işlemlerinin adımları Şekil 2’te mavi renkli olarak görülmektedir. Dizüstü bilgisayarların kameraları 24 bitlik renkli görüntü almaktadır. İlk olarak görüntü 8 bitlik gri seviyeye dönüştürülür. Sonrasında, görüntüdeki yüksek parlaklığa sahip olan piksellerden kurtulmak ve arka plan gürültülerini bastırmak için görüntüye Gaussian alçak geçiren süzgeç uygulanır. Görüntü daha yumuşak bir hal alır. Tutucu aparatı, kameranın her zaman aynı bölgeyi almasını sağladığı için HTT görüntüsü her zaman aynı piksel koordinatlarına yerleşecektir. İlgili alanın oturduğu piksel koordinatları da hep aynı olmaktadır. Bu sayede ROI kolaylıkla elde edilebilmektedir. Oluşabilecek ufak kaymalar ROI’nin ve çizgilerin varlığını etkilememektedir. Şekil 3’teki gibi bir HTT’nin alınan görüntüsündeki ROI’nin içinden, önceden belirli aralıklarla belirlenmiş sütunları için, bu sütunlarla kesişen bütün satırlarının ortalaması alınarak yukardan aşağı doğru bir sütün vektörü, diğer bir deyişle, bir yoğunluk spektrumu oluşturulur. Bu ortalama sütun vektöründe, çizgilerin bulunduğu yerlerde düşük parlaklık seviyesine doğru tepeler oluşur. Bu tepeler, otomatik olarak önceden belirlenmiş bir eşiğe göre belirlenir. Bu eşikleme sayesinde, çizgilerin varlığı ve gerçek yerleri bulunur ve bu verilere göre test sonuçlandırılır. ROI’ye ait parlaklık spektrumuna uygulanan eşikleme sonucuna göre; - Eğer kontrol çizgisi bölgesinde bir çizgi yoksa sonuç geçersizdir. Yalnızca kontrol çizgisi varsa sonuç negatiftir. Kontrol çizgisiyle beraber ortada bir çizgi daha varsa sonuç rota pozitiftir. Kontrol çizgisiyle beraber üst tarafta bir çizgi varsa sonuç adeno pozitiftir. Bu çalışmada, otomatik değerlendirilmeler sonucunda görüntüleri dizüstü bilgisayar ile alınan HTT’lerin analiz işlemleri gerçekleştirilmiştir. Bu sonuçların hastanın hekimine elektronik posta aracılığıyla gönderilmesi de sağlanarak hekim hastanede olmasa bile, hastalarına ait bilgilere uzaktan erişebilmesi de sağlanmıştır. Bu sistem sayesinde Hızlı Teşhis Testleri dijital olarak değerlendirilmiş olup göz ile değerlendirmelerden kaynaklanabilecek yanlış sonuçlar da ortadan kaldırmıştır. Ayrıca, hasta ve sonuç bilgilerin dijital olarak kaydedilmesi ile hastalıklar hakkında istatistiksel bilgi veri tabanının oluşabilmesi de sağlanabilir. Bir bölgeye dair hastalığın yayılımı, istenen zaman aralıklarında incelenerek, olası gelecek senaryolar üretilebilir ve bu konuda gerekli tedbir ve önlemlerin alınması sağlanabilir. Yapılan çalışmada, 75 adet Adeno-Rota virüs HTT için analiz yapılmış ve laboratuvar teknisyenlerin yaptıkları değerlendirme sonuçlarıyla da karşılaştırılmıştır. Sistemin otomatik ürettiği sonuçların, teknisyenlerin manuel değerlendirdikleri sonuçların tamamı ile örtüştüğü gözlemlenmiştir. Teknisyenler, geliştirilen bu sistemin kullanışlı olduğunu, değerlendirmelerinin şu anki sistemlerden daha kolay olabileceğini ve daha kısa sürede sonuçların üretilebileceğini bildirmişlerdir. 6. Kaynaklar [1] P. Yager, T. Edwards, E. Fu, K. Helton, K. Nelson, M. R. Tam, and B. H. Weigl, Microfluidic diagnostic technologies for global public health, Nature. 442 (2006) 412–418. [2] S. Banoo, D. Bell, P. Bossuyt, A. Herring, D. Mabey, F. Poole, P. G. Smith, N. Sriram, C. Wongsrichanalai, and R. Linke, Evaluation of diagnostic tests for infectious diseases: general principles, Nat. Rev. Micro. 8(12) (2008) 16–28. [3] R. Sista, Z. Hua, P. Thwar, A. Sudarsan, V. Srinivasan, A. Eckhardt, M. Pollack, and V. Pamula, Development of a digital microfluidic platform for point of care testing, Lab Chip. 8 (2008) 2091–2104. [4] A. Carrio, C. Sampedro, J. L. Sanchez-Lopez, M. Pimienta and P. Campoy, Automated low-cost smartphone-based lateral flow saliva test reader for drugs-of-abuse detection, Sensors. 15 (2015) 29569-29593. [5] W. Lee, G., Y.G. Kim, B.G. Chung, U. Demirci, and A. Khademhosseini, Nano/Microfluidics for diagnosis of infectious diseases in developing UBİCTUS 2016 35 countries, Adv. Drug Delivery Rev. 62 (2010) 449–457. [6] A.D. Black, J. Car, C. Pagliari, C. Anandan, K. Cresswell, et al. The Impact of eHealth on the Quality and Safety of Health Care: A Systematic Overview, PLoS Med 8(1): e1000387. doi: 10.1371/journal.pmed.1000387, 2011. [7] S. Kim, and J.-K. Park, Development of a test strip reader for a lateral flow membrane-based immunochromatographic assay, Biotechnol. Bioprocess Eng. 9 (2011)127-131. [8] O. Mudanyali, S. Dimitrov, U. Sikora, S. Padmanabhan, I. Navruz, and A. Ozcan, Integrated rapid-diagnostic-test reader platform on a cellphone, Lab Chip. 12 (2012) 2678–2686. [9] H. Ozkan and O. S. Kayhan, A Novel Automatic Rapid Diagnostic Test Reader Platform, Computational and Mathematical Methods in Medicine, vol. 2016 (2016) 1-10. doi:10.1155/2016/7498217 Teşekkür Bu çalışmadaki veriler İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuarı’ndan alınmıştır. Mikrobiyoloji laboratuarı sorumlusu Prof. Dr. Betigül Öngene ve Araştırmacı Kaniye Ataseven’e teşekkür ederiz. 36 UBİCTUS 2016 Ultrason Yöntemiyle Soket İçi Görüntüleme Sistemi Frank C. Sup1, Ulvi Başpınar2, Andrew Lapre1 1 University of Massachusetts Amherst, Engineering Fac. Mechanical Engineering Dept. 2 Marmara Üni. Teknoloji Fak. Elektrik-Elektronik Müh. Böl. 1. Giriş Bireyler arasındaki farklılıklar soket tasarımı ve kullanımında kaynaklanan problemlerin başında gelmektedir. Soket arabirim karakteristiklerini ölçmede yaşanan zorluklar nedeniyle prostetistlerin elinde soketin uygunluğunu test edebilecek yeterli bilgi bulunmamaktadır. Zorunlu durumlarda Manyetik Rezonans Görüntüleme(MRG) teknikleri kullanılabilmektedir fakat bunlarda hareket halinde doku ve kemikte oluşan yükleme etkisini ölçmede yetersiz kalabilmektedirler. Sonuç olarak soketin uygunluğu tamamen prostetistin uzmanlığı ve tecrübesine kaldığı için engelliler başlangıçta birçok kez prostetiste tekrar tekrar gidip prostetistin gerekli ayarları yapmasını beklemektedirler. Bu çalışmada Mod-A ultrason kullanılarak hareket halinde kemik ve soketin arasındaki ilişkinin gözlemlenmesi amaçlanmaktadır. Elde edilen ölçüm sonuçları uzmanlarca değerlendirilerek daha sorunsuz kullanaımı kolay ve acı vermeyen soket tasarımları yapılmasının önü açılacaktır. Bu alanda yapılan önceki çalışmalar genellikle protez soketinin kesik olan uzva uyguladığı basıncı ölçmek üzerine yoğunlaşmıştır. D.A Boone ve arkadaşları kuvvet algılayıcı ve eğim algılayıcı ile yürüyüş anında moment değişimlerini ölçmüştür. A. Schiff ve arkadaşları 6 bileşen ölçebilen kuvvet algılayıcılar yardımıyla 3 boyutlu olarak soketin uzva uyguladığı kuvvet bileşenlerini ölçmüştür. Bu çalışmalara ek olarak kesik olan uzuvdaki yumuşak dokuda oluşan etkileri tahmin etmek için sonlu eleman modelleme yöntemi ile ilgili çalışmalarda mevcuttur. Bu çalışmada kullanılan yöntem ile prostetistler soket ve yumuşak doku arasındaki etkileşime gerçek zamanlı olarak bakma imkanına kavuşacaktır. Elde edilecek verilerde protez performansını en yüksek seviyeye çıkartabilecektir. Geliştirilen sistem sayesinde elde edilecek veriler uzun bir süreç içinde engelli kişinin protez kullanma ve memnuniyet düzeyi hakkında uzmanlara veri sağlaması bakımından da ayrıca önem arz etmektedir. Bu çalışmada Mod-A tabanlı soketler için kemik hareketlerinin gözlemlenmesini sağlayacak bir sistem tanıtılmıştır. Test ölçümleri ekibimiz tarafından tasarlanan fantom(organ modeli) içinde bulunan humerus kemiğinin uzaklığı yine ekibimiz tarafından geliştirilen elektronik kart ile başarılı bir şekilde ölçülmüştür. Geliştirilen elektronik kart 1 adet ultrasonik dönüştürücüyü desteklemekte ve ölçülen verileri kablosuz olarak istenen ortama aktarabilmektedir. 2. Metotlar 2.1 Sistemin Genel Yapısı Sistemin genel blok diyagramı Şekil 1.1 de gösterilmektedir. Ultrasonik dönüştürücü en anlamlı verinin alınacağı noktaya yerleştirilir. Ultrasonik dönüştürücü ve elektronik kart arasındaki bağlantı koaksiyel kablo ile sağlanır. Gerekli bütün sinyal işleme geliştirilen kart üzerinde gerçekleştirilir ve kemiğe ait uzaklık bilgisi mavidiş(bluetooth) modülü aracılığıyla PC veya tablete aktarılır. Bütün sistemin enerjisi pil ile sağlanır dolayısıyla taşınabilir bir sistemdir. Şekil 1.1 de tasarlanan elektronik kartın blok diyagramı gösterilmektedir. Sistem 6 ana modülden oluşmaktadır: besleme birimi, darbe üretici ve anahtarlama birimi, analog ön işlemci birimi(ÖİB), analog sinyal şekillendirici birimi mavidiş birimi ve sayısal sinyal denetleyici (SSD) birimi. Besleme birimi elektronik kartın ihtiyacı olan bütün regüle edilmiş gerilimi sağlamaktadır. Elektronik kartın üzerinde 5V, -5V, 3.3V ve 60-100V ‘luk voltaj değerlerine ihtiyaç vardır. Darbe üretici ihtiyaç duyulan yüksek voltaj PWM tabanlı yükseltici(boost) devre ile elde edilir ve potansiyometre yardımıyla voltaj değeri 60V ile 100V arasında ayarlanabilir. Darbe üretici ve anahtarlama biriminde ultrasonik darbe üretici ±70 V luk bir kanala sahiptir ve tek-elemanlı ultrasonik transdüserleri kontrol girişlerine bağlı olarak sürebilmektedir. Verici/Alıcı anahtarlama devresi elektriksel olarak izole edilmiş kanallara sahiptir ve analog ön işlemci birimi için ±130 V a kadar koruma sağlamaktadır. UBİCTUS 2016 37 Şekil 1.1 Sistemin Genel Blok Diyagramı Analog Ön işlemci biriminin amacı yansıyan ultrasonik sinyallerin yükseltilmesini sağlamaktır ve 8 girişe kadar destek vermektedir. İlgili girişlerine uygun voltajı vererek yükseltme oranı ayarlanabilmektedir ve çıkışında gürültüden fazla etkilenmemesi amacıyla farksal çıkış vermektedir. Analog sinyal şekillendiricisinin temel amacı farksal çıkışı tek sonlu çıkışa çevirmek ve yükseltilmiş analog yansıma sinyalini SSD girişine’ ye uygun hale getirmektir. MD birimi SSD ile PC veya tablet arasındaki iletişimi kurmakla sorumludur. MD biriminde Microchip firmasının RN42 düşük güç MD entegresi kullanılmıştır. Haberleşme protokolü olarak UART seri veri protokolü kullanılmıştır. Tasarlanan elektronik kartta SSD birimi karttaki bütün süreci kontrol etmektedir. Bu birim PIC 32MZ ailesinden bir SSD temel işlevi üstlenmektedir. PIC 32MZ ailesi 32 bit mimariye sahiptir ve 200 Mhz hızda çalışmaktadır. SSD, 48 adet 12 bit A/D çevirici içermekte ve 18 MSPS ile örnekleme yapabilmektedir. Ayrıca 9 adet giriş kenetleme (Input Capture) ozelliğine sahiptir. Sistem Özellikleri Tek-elemanlı ultrason dönüştürücüsüne sahiptir. Çıkış bant genişliği :1-8 Mhz Çıkış gücü: 60Vpp ile 100Vpp arasında ayarlanabilir. Kablosuz haberleşmeyi desteklemektedir. PIC 32MZ serisi Sayısal Sinyal Denetleyicisi 9 adet Giriş kenetleme özelliği 48 adet 12 bit ADC giriş ve 18MSPS hızında örnekleme Taşınabilir bir sistem. 2.2 Ultrason Dönüştürücü Özellikleri Bu çalışmada tek elemanlı ultrason dönüştürücü kullanıldı. Tek elemanlı ultrason dönüştürücüler bir kılıf içinde sadece bir tane kristal içerirler. Ses enerjisi bir kristal aracılığıyla iletilir ve algılanır. Çalışmada kullanılan dönüştürücün nominal çalışma frekansı 2.25 MHZ’dir. Elektronik kart ile dönüştürücü arasındaki bağlantı 50Ω luk empedansa sahip koaksiyel kablo ile yapılmıştır. 38 UBİCTUS 2016 3. Sistemin Tanımı ve Teorisi Ultrasonik dönüştürücüler (UD) çalışma frekanslarına göre sürülmelidir. Bu çalışmada UD, 60 V luk darbeler ile aktif hale getirilmiştir. Darbe genişliği 450 ns olarak ayarlandı ve darbelerin tekrarlama süreside 40 ms olarak ayarlandı. Yansıyan sinyaller anahtar devresi ile kırpılarak analog ön işlemci devresinin yüksek gerilimden korunmasını sağlar. Analog ön işlemci devresi sahip olduğu düşük gürültülü yükselteçler ve ayarlanabilir kazanca sahip yükselteçler ile yansıyan sinyali yükseltir. Kullanıcı kazancı 3dB ile 35 dB arasında kontrol edebilir. Analog ön işlemci biriminden sonraki aşamada analog sinyal şekillendirici birim ilk olarak girişinde farksal olarak bulunan sinyali tek sonlu sinyale çevirdikten sonra elde edilen sinyal SSD’nin darbe yakalama girişine uygun hale gelmesi için sayısal darbelere çevrilir. Bu birimde denklem 1 de verildiği gibi eşik tabanlı bir filtre uygulanır. ( ) { ( ) ( ( ) (1) Denklemde y çıkış sinyali, s yansıma sinyalini ve t zamanı ifade etmektedir. Şekil 2.1 de ÖİB’nin çıkışında elde edilen yansıma sinyali ve çıkışın sayısal darbeye çevrilmiş hali gösterilmektedir. Şekil 2.1. ÖİB’nin çıkışında elde edilen yansıma sinyali ve çıkışın sayısal darbeye çevrilmiş hali SSD birimi bütün sinyalleşme, çevresel arabirimlerle haberleşme ve elde edilen verinin saklanmasından sorumludur. SSD’ de bulunan zamanlayıcılar ve darbe yakalayıcı girişler önemli rol oynamaktadır. SSD üzerinde toplam 9 zamanlayıcı ve darbe yakalayıcı giriş bulunmaktadır. Darbe yakalayıcı girişler darbenin yükselen kenarında, düşen kenarında veya seviye tetiklemeli olarak ayarlanabilmektedir. Bir darbe yakalandığı zaman ilgili zamanlayıcıdaki değer otomatik olarak kaydedicide saklanır. (2) UD ile kemik arasındaki mesafe denklem 2’ye göre hesaplanmaktadır. Denklemde x uzaklık, v ses dalgasının ortamdaki yayılma hızı ve t ses dalgasının yayılma gecikmesini ifade etmektedir. 2 nolu denklem ses dalgası kemik ile aynı düzlemde ise geçerlidir. Sesin dokuda yayılma hızı 1540 m/s [8] olarak alınmıştır. 3.1 Test Düzeneğinin Özellikleri Test düzeneği 5 ana parçadan oluşmaktadır. 3D yazıcıda basılmış ve silikonla kaplanmış humerus kemiği, test soketi, UD tutturma ve odaklama aparatları, taklit kol ve KUKA robotu. UBİCTUS 2016 39 3d yazıcıda basılmış olan taklit humerus kemiği kolayca şekil verilebildiği, zararlı madde içermediği ve uzun süre dayanabildiği için silikonla kaplanmıştır. Taklit kol DEKA ARM’ın ağırlık ve boy olarak birebir aynısıdır. Taklit kolun ağırlığı yaklaşık 3.6 kg ve boyu 45.72 cm ile 50.8 cm arasında ayarlanabilmektedir. Taklit humerus kemiği ve taklit kolun toplam uzunluğu 76.2 cm’dir. Şekil 2.2 Test düzeneği ve test için kullanılan parça ve elemanlar KUKA Robotu 7 serbestlik derecesine sahip bir robot koldur. 14 kg ağırlık taşıyabilir ve 820 mm mesafeye erişebilmektedir. Robot bütün eklemlerinde tork algılayıcıları ile donatılmıştır. 4. Sonuçlar Sistemin performansını test etmek için Şekil 3.1 verilen test düzeneği kurulmuştur. Şekilde test düzeneği ve düzeneğin parçaları gösterilmektedir. Şekil 3.1 a da gösterilen dikdörtgen PVC malzeme KUKA robotun ucuna bağlanmış ve robot 1mm/s hızla içi su dolu bir kapta ileri geri hareket ettirilmiştir. Kabın çapı 100mm’dir ve malzeme 20 mm ile 85 mm arasında hareket ettirilmiş ve sonuçlar kaydedilmiştir. Şekil 3.1. Test düzeneği ve düzeneği oluşturan parçalar. 40 UBİCTUS 2016 4.1 Su dolu kap içinde yapılan ölçüm sonuçları Test sonuçları göstermektedir ki tasarlanan sistem tanımlanan yolu maksimum 0.5 mm maksimum hata ile takip edebilmektedir. Hata kaynağının KUKA robotun ±0.15 mm doğruluk hatasından ve durduktan sonra ilk harekete geçerken oluşturduğu hızlı ivmelenme hareketinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Şekil 3.2. Su dolu kap içinde yapılan hassasiyet ölçüm sonucu 4.2 Taklit Kol Üzerinde Yapılan Test Sonuçları Sistemin performansını görmek için taklit kol üzerinde statik ve dinamik yükleme olmak üzere iki farklı test yapıldı. Şekil 3.3. Statik yükleme test düzeneği 4.2.1 Statik Yükleme Test Sonucu KUKA robotu şekil 3.3 te gösterildiği şekilde statik yükleme yapıldı. KUKA robotun hızı 1mm/s ve açısı 5° olarak ayarlandı. Uzak ön(anterior) noktasından alınan test sonuçları şekil 3.4 te verilmiştir Şekil 3.4. Uzak ön noktasından alınan ölçüm sonuçları 4.2.2 Dinamik Yükleme Test Sonucu Dinamik yükleme test KUKA robota 1 kg ağırlığında bir cisim bağlanmış ve 30° ‘lik bir açıyla aşağı yukarı 5mm/s ile hareket ettirilmiştir. 5. Sonuç Bu çalışmada ilk olarak soket içinde kemik hareketlerini gözlemlemek amacıyla tek kanallı ultrason tabanlı uzaklık ölçme sistemi tasarlanmıştır. İkinci olarak sistemin test edileceği bir taklit kol tasarlanmıştır. İki farklı UBİCTUS 2016 41 yükleme testi bu tasarlanan taklit kola uygulanmış ve sonuçlar göstermektedirki tasarlanan sistem soket içindeki kemiğin hareketlerini başarı ile ölçebilmekte ve prostetistlere değerlendirilebilir bu bilgileri sağlayabilecektir. Şekil 3.5 Dinamik Yükleme testi Şekil 3.5 Uzak Ön noktasından elde edilen test sonuçları Referanslar [1] D. A. Boone, T. Kobayashi, T. G. Chou, A. K. Arabian, K. L. Coleman, M. S. Orendurff, and M. Zhang, “Influence of malalignment on socket reaction moments during gait in amputees with transtibial prostheses,” Gait Posture, vol. 37, no. 4, pp. 620–626, 2013. [2] a. Schiff, R. Havey, G. Carandang, a. Wickman, J. Angelico, a. Patwardhan, and M. Pinzur, “Quantification of Shear Stresses Within a Transtibial Prosthetic Socket,” Foot Ankle Int., vol. 35, no. 8, pp. 779–782, 2014. [3] S. Portnoy, Z. Yizhar, N. Shabshin, Y. Itzchak, A. Kristal, Y. Dotan-Marom, I. Siev-Ner, and A. Gefen, “Internal mechanical conditions in the soft tissues of a residual limb of a trans-tibial amputee,” J. Biomech., vol. 41, no. 9, pp. 1897–1909, 2008. [4] C. Amstutz, M. Caversaccio, J. Kowal, R. Bächler, L.-P. Nolte, R. Häusler, and M. Styner, “A-mode ultrasound-based registration in computer-aided surgery of the skull.,” Arch. Otolaryngol. Head. Neck Surg., vol. 129, no. 12, pp. 1310–1316, 2003. [5] S. Heger, F. Portheine, J. A. K. Ohnsorge, E. Schkommodau, and K. Radermacher, “User-interactive registration of bone with A-mode ultrasound,” IEEE Eng. Med. Biol. Mag., vol. 24, no. 2, pp. 85–95, 2005. [6] S. Heger, T. Mumme, R. Sellei, M. De La Fuente, D.-C. Wirtz, and K. Radermacher, “A-mode ultrasound-based intra-femoral bone cement detection and 3D reconstruction in RTHR.,” Comput. Aided Surg., vol. 12, no. 3, pp. 168–75, 2007. [7] A. Mozes, T. C. Chang, L. Arata, and W. Zhao, “Three-dimensional A-mode ultrasound calibration and registration for robotic orthopaedic knee surgery,” Int. J. Med. Robot. Comput. Assist. Surg., vol. 6, no. 1, pp. 91–101, 2010. [8] H. Kuttruff, Physik und Technik des Ultraschalls. Hirzel Stuttgart, 1988. 42 UBİCTUS 2016