makale - Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı

Transkript

makale - Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı
AMACI
Vakfın amacı, toplumda noksan olduğu görülen “GÜVEN”
değerini aşılamak, yaşatmak ve böylece insanların yaşamlarına kalite ve huzur katmaktır. İnsanların hayatlarını güven üzerine
kurmalarına yardımcı olmak, güven konusunda insanları bilinçlendirmek ve gerekli eğitim çalışmalarını yapmaktır.
Vakfın öncelikli hedefi, hayatın her yönünde güven değerinin önemi hakkında insanlarımızı bilgilendirmek ve bilinçlendirmektir. Vakfın çalışmalarının temeli bu esasa dayanmaktır.
Eğitim çalışmalarımızın temelinde güvenin unsurları olan,
verdiğin sözde durmak (söz ciddiyeti), işinde, doğru, dürüst, mert
ve sağlam insan olmak (iş ciddiyeti), emaneti korumak, yalan
söylememek, vicdan arzularına uymak gibi değerleri insanlara
kazandırmak ve yaşatmak bulunmaktadır. Bu doğrultuda eğitim faaliyetlerinin yanı sıra kültürel ve sosyal faaliyetlerde bulunmak vakfın amaçları içinde yer alır.
İçindekiler
Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı
www.guvenvak.org
28
10
4
Can Kardeşliği
7
Çıkarsız Kardeşlik
Yusuf Ünsal ÖNDER
13
Can içinde Can Olmak
16
Can Kardeşliği Can Yolculuğudur
18
Can Kardeşliğini Sorduk?
20
Candanlığın Yolu
22
İslam Kardeşliği
30
26
>
>
>
>
>
Özden SAYIN
Öznur DEMİRBAŞ
Gül Asiloğulları
Mustafa ARSLAN
Mükemmel Vücudumuz ve
Mucizeleri
>
Neslihan ÖVET
33
Davadaşlık ve Nemelazımcılık
34
Ten’den Cana Candan Canan’a
36
Atatürk ve Birlik
>
>
>
Tuğşat ŞAHİNGÖZ
Meral ZORLU
Deniz TONGA
Dergimizin 6. sayısında sizlerle beraber olmanın gururunu yaşıyor, büyüklerimizin ellerinden, küçüklerimizin gözlerinden öpüyoruz.
Güvenilir ve temiz
nesiller yetiştirmek
için
Güvenilir İnsan
Yetiştirme Vakfı’nı
kurduk.
Bu şerefli görev için
siz de bize katılın...
Değerli Güvenilir İnsan Olma ve Güven Değerini Yaşatma Yolcuları; bu sayımızda “Can Kardeşliği” değeri ile huzurlarınıza çıkıyoruz.
Can kardeşliği Peygamber Efendimiz’in (sav) 14 asır önce bizlere müjdelediği bir değerdir. Efendimiz (sav), “Bir dönem gelecek
ve beni görmedikleri halde Müslümanlar birbirlerini sadece Allah
(c.c.) için sevecek, işte onlar benim kardeşlerimdir” buyurmuştur.
Can kardeşliği ortada hiçbir maddi değerin olmadığı, çıkarın bulunmadığı bir kardeşliktir, Allah (c.c.) için kardeş olmaktır, Allah
(c.c.) için yaşamaktır.
Can kardeşliği şu an bunalımların, intiharların ve sıkıntıların tek
çözüm kaynağıdır. İnsanlar maddi olarak her şeye sahip oluyorlar
ama yine de sıkıntıdan kurtulamıyorlar. Biz vakıf olarak bu durumun,
insanlığımızı tanımama ve insanlığımızın ihtiyaçlarını karşılayarak saadet içerisinde yaşamamaktan kaynaklandığını tespit ediyoruz.
Çok zenginsiniz ama bunu paylaşacak samimi, içten ve güvenilir, sizi aldatmayacak bir ahbabınız yok… Ne işe yarar o paralar?
Onun için insanlar kalabalıklar içerisinde yalnız yaşıyorlar. Kalabalıklar içinde yalnız yaşamamanın tek çaresi, can kardeşliğidir.
Geçen sayımızda sosyal doku açısından çok önemli kabul ettiğimiz “Komşuluk” değerini çeşitli açılardan değerlendirerek bilinçlenmeye çalıştık. Bu sayımızda ise yazarlarımız “Can kardeşliği,
İslam Kardeşliği, Candan Öte Kardeşlik, Ten değil, Can Kardeşliği”
temalı yazılar ile can kardeşliği değerini çeşitli açılardan istifadelerimize sunmuştur.
Can kardeşliğinin değerini bilmek dileğiyle…
GÜVENİLİR İNSAN YETİŞTİRME VAKFI
ADINA İMTİYAZ SAHİBİ
Başkan - Tuğşat ŞAHİNGÖZ
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü - Arif DEMİRBAŞ
Yayın Koordinatörü - Samed ŞENTÜRK
Editör - Yrd. Doç. Dr. Deniz TONGA
Görsel Tasarım - Emrah ANDİŞ
Yönetim Yeri - Yaylacık Mah. Ulubatlı Hasan Cad.
16. Sok. No: 10/D KIRIKKALE
Organizasyon ve Hazırlık
Aren Tanıtım Hizmetleri Tic.Ltd. Şti.
Dr. Mediha Eldem Sk. 38/15 Kızılay/ANKARA
T: (0.312) 430 70 81
www.arentanitim.com.tr • [email protected]
30.05.2013
Yayın Türü: Yaygın süreli
(3 aylık dergi)
Dergimiz Basın Meslek İlkelerine Uyar
Dergimizde bulunan yazılar kaynak gösterilerek
kullanılabilir.
baş makale
Farz edelim ki geminiz battı, ıssız bir adaya
düştünüz ve yapayalnız kaldınız. Bir zaman,
hayatı idame mecburiyeti ile korunum, barınım ve besin ihtiyaçları için çabalarsınız. Bunları
gerçekleştirdikten sonra, daha uzun süreli ihtiyaçlar için mevsimlik çareler arama derdine
düşer, kaçıp kurtulma yollarını da bir yandan
bulmaya çalışırsınız. Bir sal yapıp kaçmak gibi…
Ancak modern dünyaya çok uzak düşmüşsünüz, uzak mesafeye dayanacak teknikte bir araç yapmak zordur. Günlerce,
haftalarca dayanabilecek miktarda tatlı su
ve yiyecek de muhafaza edemiyorsunuz. Bu
durumda, adaya hapissiniz, canınızın sağlığına razısınız.
4
Daha sonra zaman geçtikçe içiniz burulmaya, yüreğiniz yanmaya başlar… Teksiniz, siz ve siz… Denizler, ufuklar, bulutlar ve
doğa… O bütün güzellikler hapis cenderesinin sıkıcılığını artıran unsurlar olur, adeta o
güzellikleri görmez olursunuz. Dahası, ya karnınızdan konuşmaya başlar, ya da bir hayvanı, kuşu, ağacı arkadaş kabul edip, konuşur
ve şakalaşırsınız. Ona bir ad verir, samimiyeti
ilerletip, suni kavgalar çıkarır, sonra barışırsınız. Bir süre sonra da içinizdeki insan boşluğunun dolmaması sebebi ile koyu hüzünlere
kapılırsınız. Yazık dense, ağlayacak öksüz çocuk psikolojisinden beter hallere düşersiniz.
güvenilir insan yetiştirme vakfı
baş makale
Dost ve can kardeşliği ne biçim bir sıcak
bağlılıktır, tarife gelmez. Hayatın tadı,
tuzu her şeyidir, anlayana ve o sıcak
anlayışı bulabilene…
Bu açlıktır, insan açlığı…
Bu hâl uzar giderse ruhunuz perişanlaşır ve
abuk sabuk işler yapmaya başlarsınız. Kaderine razı, heyecanını yitirmiş, gündelik işlerden de vazgeçmiş bir hale girersiniz. Hiçbir
şey ilginizi çekmez olur, erimeye, kafayı üşütmeye başlarsınız.
Elinizde bir kuru ümit kalmıştır. Tek o yaşatır
sizi. O ümit de kalmazsa artık ne olur? Hangi
karanlıklara düşülür bilinmez. O ıssız adadan
kurtulmaya yönelik dualarınız artık başka bir
odağa yönelir. “Ne olur, bir insan olsa… Şu
adada bile kalmaya razıyım.” Ah bir insan!
Herhangi bir insan, artık sizin için bir kurtuluş
demektir.
Dualar yalvarmaya dönüşür. Batan gemiden bir sandık altın kurtarmış olsanız bile,
onun hepsini vermeye razısınızdır. Bir can,
bir muhatap her türlü hazinelerden daha
önemlidir artık.
www.guvenvak.org
Bu durumda günler ve aylar gelip geçer.
Ama ufuklardan bir müjde gelmez. Ümit sermayesi de tükenir. Çaresizlik ve yalnızlık kesinleşmeye başlar.
Ve derken…
Bir gün aniden…
Denizden bir sandal ve bir insan çıkıveriyor…
Issız ada sakini nasıl karşılar dersiniz onu?
Yüzünü, gözünü mü öper?
Etrafında fır mı döner?
İçinde bin bir güller mi açar?
Çıldırır gibi mi olur?
Hoplar, zıplar, takla mı atar?
O insan ne kadar önemlidir, adada yalnız
kalan kişi için… Hapşırsa nasıl ilgilenir? Hasta
olursa ne çareler arar? Hizmet etmek, gönlünü
almak için neler yapar? Tek o var olsun diye…
5
baş makale
Sadece bir can bile önemli iken… Özel
bir dostun, sevgilinin, can kardeşliğinin
önemi ne olmalıdır?
Farz edelim, o insanın inancı, dünya görüşü bize ters olsa bile bir anlam ifade eder mi?
Kendinden fazla onu düşünmez, her yönden
onu memnun edecek girişimlerde bulunmaz
mısınız? O zaman şöyle söyleyemez miyiz?
Şu an dünyadaki herkes, bizim candan
ilgimizi hak etmeye layık bir candır, bir insandır. Potansiyel bir ıssız ada arkadaşıdır. Peki,
en ilkel şekli ile beşeri ilişkiler, candanlık, insani muhabbet bunu gerektirirken… Sadece
bir can bile önemli iken… Özel bir dostun,
sevgilinin, can kardeşliğinin önemi ne olmalıdır?
Hayat karşılığı olacak kadar…
Bu, yaşanmadan anlaşılacak bir duygu
değildir. Çünkü dünya kalabalıktır ve ıssız bir
ada gibi değildir. Ancak gerçek anlamda
bu aldatıcıdır. Kalabalıklar, sizi anlamayan,
sevmeyen habersiz yığınlar. Bir başka açıdan
hiçbir şeydir aslında! Asıl olan sizi seven, anlayan, bağrına basan, muhabbetli insandır.
Öyle biri yoksa dünya da ıssız bir ada sayılır.
Nice et kardeşleri, nüfus kâğıdı akrabaları,
en küçük bir maddi paylaşımlarda ne huzursuzluklar çıkartır değil mi? Demek ki asıl ahbap, asıl kardeş daha başka bir şeydir.
6
Dost ve arkadaş sevgisi esastır.
Dost, manevi tamamlayıcı, eğitici eşsiz bir
varlık, hayat karşılığı bir değerdir.
Arkadaş ise dostun dostu, bizim de dostumuz olan kuvveti artıran, tarafımızı güçlendiren can kardeşleridir. Dostla olan bağımızı
da güçlendiren hayati unsurlardır.
Dost ve can kardeşliği ne biçim bir sıcak
bağlılıktır, tarife gelmez. Hayatın tadı, tuzu
her şeyidir, anlayana ve o sıcak anlayışı bulabilene…
Can kardeşliği öyle bir şeydir ki, Peygamber Efendimiz (sav) Medine’ye göç ettiğinde
beraberinde giden Muhacirlere Ensarın yani
Medineli Müslümanların yaptığı akıl ötesi
fedakârlıkları yaptırır.
Can kardeşliği özenilecek, âşık olunacak
insan güzelliğine sahip ebedi kardeşler demektir.
Can kardeşleri birbirleri için yaşarlar. Dünya, aslında böyle bir güzelliğe zemin olsun
diye vardır. Gerisi o güzelliğe süsleyici, tamamlayıcı unsurlardır.
Ne mutlu sevgi yolunun erlerine…
güvenilir insan yetiştirme vakfı
makale
ÇIKARSIZ
KARDEŞLİK
Yusuf Ünsal ÖNDER
Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı
Mütevelli Heyeti Başkanı
Kardeşliğin çok çeşitli yönleri var. Gündelik yaşamda da sık sık “kardeşim” kelimesini
kullanırız. Normalde kardeş deyince de aklımıza aynı anne ve babadan doğan bireyler
gelir. Bu aslında ten kardeşliğinin tanımıdır,
maddi boyuttaki kardeşliktir. Bir de madalyonun diğer yüzü var. Can kardeşliği, manevi
kardeşlik…
Tüm varlık, tüm insanlar olarak Allah’ın hayatından, canından yaşıyoruz. Dolayısıyla bizim burada vakıf olarak belirttiğimiz can kardeşliği Allah (c.c.) için kardeşliktir. Peki, Allah
(c.c.) için kardeşlik ne demektir? İşte burada
devreye Peygamber Efendimiz (sav) girer.
Efendimiz (sav) tüm ömrü boyunca insanları
İslam’a, insanın eşref-i mahlûkatlığına çağır-
Tarihte yaşamış pek çok peygamber var ama böylesine bir
paylaşma, yardımlaşma ve beraberlik Efendimiz (sav) zamanına
kadar tesis edilememiş.
www.guvenvak.org
7
makale
mıştır. Tarihte o zamana kadar görülmemiş
bir şey meydana gelmiş Efendimiz’e (sav)
inanan ashap efendilerimiz bir can kardeşliği
medeniyeti oluşturmuşlar. Onun için bugün
Medine diye bilinen, aslında adı Yesrip olan
şehre medeniyet kökünden gelen Medine
adını verilmiş.
O Günleri Özlememek Mümkün Değil
Tarihte yaşamış pek çok peygamber var
ama böylesine bir paylaşma, yardımlaşma
ve beraberlik Efendimiz (sav) zamanına kadar tesis edilememiş. Efendimiz (sav) zamanında dünyada ilk ve tek olarak bir yaşayışın
tohumları atılmış. Buradaki yaşayışa, günümüze ışık tutan yaşayışa bakmak gerekirse,
özellikle Hicret konusu bugün bile hepimize
bir ders ve ibretlik tablosudur. Mekke’den
gelen Muhacirlere Medineli Ensarlar sahip
olduklarının yarısını vermekten çekinmemişlerdir. Büyük bir kaynaşma yaşanmıştır. Sonra
orada öyle bir medeniyet kurulmuş ki, günümüzde yaşam şartları daha iyi olsa bile orayı özlememek mümkün değil. Çünkü orada
can kardeşliğini tesis eden bir peygamber
ve o peygamberi takip eden can kardeşleri
var. İnsanlığın bugün bile oksijen almasına,
insanlığını, insanlık değerlerini hatırlamasına
sebep olan bir kardeşlik…
mahallemiz var, Huzur Mahallesi… O mahallede samimiyet, komşuluk, yardımlaşma,
paylaşma, güven gibi bugün insanların aç
olduğu, nesli tükenen değerleri yaşatmanın,
insanları da bu yaşayışa çağırmanın gururunu yaşıyoruz.
Bir bakıyorsunuz ortak olarak salça, erişte,
turşu, pekmez gibi evin ihtiyaçları imece olarak yapılmış. Bir bakmışsınız ihtiyacı olan bir
O dönemde İslam’ı kabul eden Müslümanlar tam anlamıyla bir can kardeşliği kurmuşlar. Onlar cömertlikte, fedakârlıkta bir
daha yeryüzünde yaşanması çok zor bir
hayat ortaya koymuşlar. İşte şimdi biz
Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı üyeleri olarak 14 asır önce yaşanmış
bu müthiş tablo karşısında hayran hayran kalmıyoruz. Biz de
Efendimiz’i (sav) ve Onun arkadaşlarını model alarak aynı
yaşayışı kendi iç dünyamızda ve teşkilatımızda var
etmeye çalışıyoruz. Artık
bizim de Medine’ye
benzeyen küçük bir
8
güvenilir insan yetiştirme vakfı
makale
arkadaşımızın evinin tamiratı veya fayansları
yapılmış… Bir arkadaşımızın cenazesi veya
düğünü vardır. Hemen onu el birliği ile yaparız ve hem düğünde mutlu oluruz, hem de
cenazede gereklileri yerine getiririz ve acıları
paylaşırız…
Bu arada belirtmek gerekir ki, bizim aramızda bir maddi birliktelik veya siyasi bir çıkar
bulunmamaktadır. Pek çoğumuzun arasında
da kan bağı yoktur. Bizim yanımıza gelenlere
iş de vaat etmeyiz. Bizim okullarımız, yurtlarımız veya öğrenci evlerimiz de yok. Bizim tek
bir birlikteliğimiz var. O da; can kardeşliği. Biz
Allah’ın (c.c.) kullarından istediği güzel ahlak değerlerini yaşamak ve yaşatmak için bir
aradayız. Aramızdaki tek bağ budur.
www.guvenvak.org
Onun için biz kimseye şu yana git, bu
yana git, şucu ol, bucu ol demiyoruz. Dön
kendine, Allah’ın (c.c.) sana nasip edeceği
güzel ahlak değerlerini yaşa ve çevrene de
yaşatmak için örnek insan ol diyoruz.
Unutmamalıyız ki, can kardeşleri bulabilmemiz için öncelikle bizim bir can adamı olmamız gerekir.
Bizim tek bir birlikteliğimiz var.
O da; can kardeşliği. Biz Allah’ın
(c.c.) kullarından istediği güzel
ahlak değerlerini yaşamak ve
yaşatmak için bir aradayız.
Aramızdaki tek bağ budur.
9
makale
Candan Öte
H. Mert DURGUN
Kardeşlik
Makina Mühendisi
10
güvenilir insan yetiştirme vakfı
makale
Can kardeşim; kan bağından öte, aynı
gayede, aynı inançta, aynı imanı gerçekleştirme dertlisi insandır. Bu onurlu maneviyat birlikteliği Peygamber Efendimizin (sav)
zamanından yaşayış örneklikleriyle bizlere
ulaşmıştır. Şan, şöhret, makam, mevki gibi
dünya değerlerinin bir kenara atıldığı kendi
nefsi arzularından önce kardeşinin duygu,
düşünce ve isteklerinin yer verildiği müstesna
bir birlikteliktir. Bu birliktelik “Benlerin, biz olma
anlayışıdır.”
Kimse kimseyi incitsin, kimse kimseyi küçük
görsün, imkânsız. O yaşayışta olan insanlar
birbirlerini incittiği zaman, ağızlarından çıkan
söz karşısındaki insanı üzdüğü zaman, kardeşliklerine zarar getirdiğinden dolayı kendisinin affedilmesi için gece sabaha kadar
Sahip olduğumuz dünya değerleri
arabalarımız, evlerimiz üzerlerine bir
yenisini daha eklemek için değil, can
kardeşlerimizin hizmetine sunmak,
onları huzurlu kılmak içindir.
www.guvenvak.org
kardeşinin kapısının eşiğinde yatıp af dileyen
insanlardır. Belki toplumumuzun anlayış dağarcığında yer alan “ Nerede o eski yaşayışlar, devir değişti…” sözleri yerini; yine bizlerin azim ve gayretlerimizin sonucu özlenen,
hasreti çekilen, bu devirde de yaşanıyormuş
cümlelerine bırakacaktır.
Bu yaşayışı elde etmek, bu değerlere sahip olmak isteyen insanın öncelikle, aynı davayı amaç edinecek insanların topluluğunda yer alması ve onu bu hedefe ulaştıracak
gerçek bir dost bulması şarttır.
Bu kardeşliği yaşatacak olan tek şey, aynı
değer adına yaşamaya çalışan gayret ve o
değere yaklaştıkça bizi bizden daha çok seven ve bizim de onun sevgisine nail olacağımız dost insan…
Dost insan, bizlerin yüreğine kardeşlik tohumlarını yaşayışıyla örneklik ederek atmaktadır. O, kendimizi tanıyarak derinliklerimizdeki güzel insanlık vasıflarının açığa çıkarılmasına ev sahipliği yapan kutsal yuvamızda tüm gerekleri düşünerek, burada eğitim
yapma gayretinde olan kardeşlerimiz için
çabalamaktadır. Tüm maddi-manevi gerekler; gecenin karanlığında, kimsenin haberi
11
makale
olmadan gerçekleşerek, gün ışığı kendini
gösterdiğinde ardında sadece yürekten bir
minnet ve artan şükür bırakmaktadır.
Örnek Bir Olay
Geçenlerde arkadaşlarımızdan birinin çocuklarının düğün merasimi gerçekleşecekti.
Bilirsiniz düğünleri, kınası, yemeği, misafir ağırlaması ve daha birçok tatlı telaş… Bir insanın
gövdesel olarak yalnız başına bu kadar farklı görevi organize etmesi mümkün değildir.
Ama o insanın canından öte kardeşlerinin
olması bakın neler yaratıyor. Düğün sahibi
kardeşimizin, can kardeşi düğün sabahı evinin anahtarını alıyor, uzaktan gelen misafirler
için gerekli tüm yemekleri hazırlıyor, misafirler
yemeklerini büyük bir afiyetle ve şükranla yiyor, akşam son misafir gelene kadar kardeşimiz orada bulunuyor, misafirlerin tamamını
ağırladıktan sonra tekrardan kardeşimizin
evini mis gibi temizleyip, anahtarı da düğün
sahibi kardeşimize getirip, “Buyurasın Abim!”
diyor. Bu kardeşliğe daha söylenecek söz
var mı? Karşılığında para mı aldı, makam
sahibi mi oldu, terfi mi aldı, ne aldı? Hiçbir
şey… Ama merak etmeyelim çok şey aldı.
Peygamber Efendimizin (sav) o zamanda
yaşadığı hali aldı, onun sevgisini aldı, manevi olarak içi dolup dolup taştı, bu değerleri
yaşama imkanı verdiği için şükür, minnet,
takdir değerlerine sahip oldu, hayatı boyunca iftiharla hatırlayacak, nesillerden nesillere
aktarılacak candan öte kardeşlik değerini
yaşama fırsatına erişti.
Artık savaşta 1 dakikanın içinde susuzluktan, açlıktan ortada içilemeyen bir bardak
su varken şehit olan kardeşlerin hikâyesiyle
kendimizi sadece avutmuyoruz, biz de uğrunda gözümüzü kırpmadan canımızı verebileceğimiz kardeşlerimizin sahipliğini yaşıyoruz.
Bu kardeşlikte, birlikten ayrı bir düşünce
zihnimizin kapısını çaldığında hemen tövbe
edip, bir daha böyle bir düşüncenin gelmemesi için daha çok gayret ediyoruz. Sahip
12
olduğumuz dünya değerleri arabalarımız,
evlerimiz üzerlerine bir yenisini daha eklemek
için değil, can kardeşlerimizin hizmetine sunmak, onları huzurlu kılmak içindir.
Ömürlerini kişilik ve şahsiyet temellerine
oturtma gayretinde olan, hayatını güven
üzerine bina etmeye çalışan insanlar arasında temelde büyük bir güven ve saygı vardır.
Söz verdiklerinde tutar, bir şey emanet edildiğinde tir tir titrenir, doğruluktan, dürüstlükten
öte bir şey bulamazsınız. Aldanma, kendini
huzursuz hissetme duygu ve düşüncesi yanınıza bile uğrayamaz.
Herkesin bir yeri vardır, kimisi ağır işlerde çalışır, kimisi yemek düzenlerini organize
eder, kimisi yazar, çizer, kimisi de oturur muhabbet dinler. Ama her bir kardeşimiz bilir ki,
biz aynı çatı altında bir vücudu tamamlayan
organlarız. Kimse kimsenin işine karışmaz, tek
dertleri birbirlerinden faydalanmaktır. Böyle
bir kardeşlikte kusura, beklentiye, fındık kabuğunu doldurmayacak meselelere üzülmeye yer yoktur. Sevmek vardır, feragat vardır, fedakârlık vardır, iyide, güzelde, hayırda
yarışmak vardır, mutluluk vardır, neşe vardır,
bu kardeşlikte son nefes kapıyı çalsa da elhamdülillah arkamda sonsuz güvenebileceğim, her şeyimi emanet edebildiğim, hatta
musalla taşında bana her şeyimle kefil olacak kardeşlerim vardır.
Bu yaşantı örneklerini sayfalara sığdırmak,
bu başlık için gerçekten imkânsız ama sizlere
şöyle bir davet yapmak isterim:
“Burası iyi insanların seçildiği yer değil,
her insanın iyi olma yeridir.
Her halinle gelirsin;
Ya söyler, ya dinlersin,
Kim olduğun sorulmaz,
İnsan bizce azizsin…”
Abdulkadir DURU
güvenilir insan yetiştirme vakfı
makale
Özden SAYIN
Diş Hekimi
Tüm güzel duygular için yazılmış nice ki-
belirir, dillerde hoş bir tat. Kalplere bir sıcak-
taplar, söylenmiş nice sözler vardır. Yaşan-
lık yayılır dalga dalga. Daha dile gelmeyen
mışlıkları nispetinde duygular sirayet ederler,
nice hissiyat bir cümle harekete geçer. Bir
okuyanlarına. Etkilenildikleri kadar etkilerler;
kere açılmaya görsün muhabbet kapısı. Sev-
telaffuz edildiklerinde. Tatlı bir serhoşluk hali
menin en büyük zenginlik olduğu anlaşıldı-
www.guvenvak.org
13
makale
Fedakârlığın, ikram etmenin, yardım etmenin yaşandığı; koşulsuz
ardına dek evini, gönlünü size açanların adımlarının izlerini gördüğüm,
havasının çok başka olduğu bir yer anlatacağım size…
14
güvenilir insan yetiştirme vakfı
makale
ğında; kelimelerin kilidi çözülüverir, lâl olur diller… Sadece bir nefes doldurur tüm âlemi…
Aşk ile çekilen bir nefes…
Sözler ar eder, kalbin çırpınışına… Tastamam dediğiniz her şey sonsuzluğa doğru
yeni bir anlam kazanma derdine düşmüşçesine ivme kazanmıştır artık. Aklın sindiği, düşüncenin aşk olduğu bir âlemdir o…
İşte, sevdiğinizi gördüğünüz gözler… Sevdiğinizi seven yürekler… Ömrünü gerçek bir
dava uğruna anlamlandıran yıldız şahsiyet
namzetlerinin adımladığı; fedakârlığın, ikram
etmenin, yardım etmenin yaşandığı; koşulsuz ardına dek evini, gönlünü size açanların
adımlarının izlerini gördüğüm, havasının çok
başka olduğu bir yer anlatacağım size…
Bir kapı… Tatlı bir sesle açılan bir kapı…
Mis gibi bir rayihanın solunmaya hevesli,
havada dolaştığı bir mekân… Tatlı bir ayak
sesi… Duyduğunuzda içinizden mi geldiğini
karıştırabileceğiniz bir ayak sesi ama… Ömrünü sadece insanlığa adamış, her şeyiyle
aşk olmuş bir âşık… Hem âşık hem maşuk…
Gözünüze takılan bin bir güzellikteki envayi
çeşit çiçeğin, yanında sönük kaldığı bir güzel… Manada gizli bir güzel… Meziyet küpü
bir güzel… Gerçeklerin en gerçeği, tatlı hayallerden daha güzel… O güzelin izlerinin her
yerde olduğu, havası aşk olan bir yer…
Bir mekân ki; aynı batnı paylaşanların birbirine yakınlığından daha yakın yaşayan,
arkadaşlığı kardeşliğe döndürenlerin tatlı sedalarını barındırır. Onları değerli kılan, kendi
değerlerinin bilincinde bir ömrü seçmiş olmalarıdır. Her biri ayrı güzellikte insanlar. Sadece
mutlu günler değil, zor günlerde aranılan o
omuza sahip nice insan yaşıyor o mekânda.
İmrenilen roman kahramanları gibi geçmiş
günlerden fırlamışçasına günümüzde yaşıyor. Kimi; herkese kapısını canı yürekten
açan, en zor görünen işlere çekinmeden
giren, gözleri aşk ile bakan. Yetiş dendiğine,
www.guvenvak.org
yetişen; sofrası herkese açık, zengin gönüllü,
ağzından hep sevgi dolu kelimeleri bize aktaran; bugüne dek hiç olumsuz, sevgisiz bir
cümle işitmediğimiz, aksine kimseden duymadığımız namütenahilikte, adeta kitabın
orta yerinden konuşup, binlerce cümleyi tek
bir cümlede toplayan bir insan… Cana sevdalı bir can…
Kimisi, maaile evinin rahatından feragat
edip, daha büyük bir rahatlığı tercih ediyor,
hizmet etmeyi seçiyor. Kimi, zihin rahatlığını
gövde rahatlığına değişiyor; en meşakkatli işleri göğüslüyor. Kimi sevgi dağıtıyor bedava.
Kimi güler yüz zengini, kederini gamını alıyor
insanın. Kimi rahatsızlığından ötürü her şeye
koşturamasa da, arkadaşlarının yakın ilgisiyle
mest oluyor, unutuyor engellerini. Birinin göremediğini diğeri gören, yapılması gerekeni
beklemeden kendi yapan; her biri, eğitim
bahçemizde tamamlanmayı bekleyen büyük bir yapbozun eşsiz parçaları adeta. Yapan mutlu, yapılan mutlu… Suratı asıklık yok
orada, kibir, meslek ayırımları, sınıf kavramları
girmiyor o bahçeden içeri. Herkes talebe,
herkeste bir heyecan; öğretmeninin gözüne
girip, yüreğinde ebedi yer tutma telaşı.
Kendinden önce karşısındakini düşünmek,
en güzelini kendine saklamayıp, arkadaşına
ikram etmek, incinmemek, incitmemek, küsmemek, darılmamak, alaya almamak; bilakis saygı ve sevgiyle muhatabına yaklaşmak,
komşu hakkı gözetmek, komşunun işini kendi
işi belleyip sahip çıkmak, kaç kula nasip acaba? İşleri birlikte göğüsleyerek, neşeleri kaçmadan o kadar insanın bir arada yaşaması
kaç topluluğa nasip acaba?
Aksine ayrıldığınız birkaç saat bile orayı
özlemenize kâfi… Orayı güzel yapan can insan… Orayı yaşanır kılan aynı cana sevdalı,
can içinde can olan can kardeşlerim… Dilerim oranın havası ebedi yayılır bu semaya…
Aşka hasret nice yüreklere ulaşıp, can kardeşliğini yaşattırır diğer insanlara da…
15
Öznur DEMİRBAŞ
İYGDER Editörü
Can Kardeşliği;
Aynı davayı savunan, aynı inancı paylaşan, aynı değerleri yaşamaktan zevk alan,
kendinden önce karşıyı düşünen fedakâr,
ince, ten adına değil can adına mücadele
veren kardeşler topluluğudur.
Can kardeşliği; el ele, omuz omuza çıktığın dünya ve ahiret yolculuğudur.
Can kardeşliği; can âlemine yolculuk yaparken destek aldığın, moral bulduğun, aynı sevinç
ve kederleri paylaştığın yol arkadaşlığıdır.
Can kardeşliği; sadece malını, mülkünü
değil, sevgini, duygunu, düşünceni de emanet edebildiğin sır arkadaşlığıdır.
16
Peygamberimiz (sav) zamanında ashabın
yaşadığı hayat buna çok güzel örnektir. Kendi dava ve inançlarına uymuyorsa kardeşine
hatta ana babasına dahi rest çekmişler, yerine göre de aynı Peygamber (sav) etrafında
inançla birleşen can kardeşleri için canlarını
feda etmişlerdir.
Bazen çevremizden duyarız “Sohbet arkadaşlarınızla her gün bir arada olsanız da
doyamıyor, akrabalarınızla ise seviyeli bir şekilde bir araya geliyorsunuz.”
Ben de onlara şöyle diyorum veya demek
istiyorum: “Eğer ben kendime peygamber
ahlakını bir hayat çizgisi olarak rehber edinmişsem bu çizgi doğrultusunda ilişkilerimi
ayarlarım. Yakınlık derecesi hiç önemli değil,
önemli olan aynı dava, aynı inanç ve fikirde
beraber olabiliyor muyuz? Kardeşime ayıp
olur diye dedikodu yapmasına, başkasının
ayıbını açmasına müsaademi edeceğim.
güvenilir insan yetiştirme vakfı
makale
Akrabalık var gücenir diye salon düğünlerinde boymu göstereceğim. Bunun gibi pek
çok çizgi dışı işlerle onları gücendirmeyeyim
derken peygamber çizgisinden kendimi
uzaklaştıracağım, olacak şey mi?
Beni Allah’a (c.c.) yaklaştıranlarla mı,
uzaklaştıranlarla mı beraberlik bana fayda
sağlar?
Can âlemine yolculuk yapan can kardeşlerimizle beraberliğin neticesini maddi manevi alıyoruz. Yardıma ihtiyacım olduğunda bir
telefon kadar yakın arkadaşlarımın olduğunu
biliyorum. Maddeten sıkıldığımda daha ağzımı açmadan ihtiyacımı karşılayacak kardeşlerimin olduğunu biliyorum. Her türlü halimden anlayıp anlayış gösterecek bacılarımın
olduğunu biliyorum. En önemlisi de maddimanevi her şeyimi emanet edebilecek kadar
güvendiğim, arkamı döndüğümde iş çevirmeyecek, söz verdiğinde beni boşa çıkarma-
www.guvenvak.org
yacak, doğruluğundan emin olduğum can
kardeşlerimin olduğunu biliyorum. Bunlarla
beraber olmak istenmez mi?
Aynı değerler etrafında dönerken, tabi ki
hassasiyetlerimiz de aynı noktada birleşecek.
Hiçbir can kardeşim benim yanıma başkalarının havadislerini vererek güya hoşça vakit
geçireyim diye muhabbet etmeye gelmez.
Tecessüs yaparak başkalarının olur olmaz
şeylerini merak edici sorular sormaz. Çünkü o
da aynı değerlerin peşindedir. Beraber meşk
edeceğimizde mutlak aynı değerler olacaktır. Bunun dışında isterse karındaş olsun, İslami
yaşam çizgisine önem vermiyorsa benim için
de o kadar önemlidir.
Ne mutlu, dünyadayken can kardeşlerini bulan bahtiyar insanlara… “Onlar dünya
ahiret ne yalnızlık, ne de gariplik çekmez,
mahzunda olmazlar. Çünkü onlar Allah (c.c.)
için severler.”
17
makale
Can kardeşliği benim için birbirini
tamamlamaktır. Farklı kişiliklere
sahip olsan da aynı yolda, aynı
amaçta ilerlemektir. Can kardeşliği,
kardeşine Eğitimciyi sevdirmek,
Eğitimciyi sevmeyi kardeşinden
öğrenmek, birlikte gerçek aşk
muhabbeti yapabilmektir. Kendine
istediğinden daha iyisini kardeşine
istemek, başarısıyla mutlu olmaktır.
Ayşenur Candemir
Bana göre can kardeşi sözü, sadece bir
kişiyle yapılan kardeşliği değil, davamız
içerisinde bulunan bütün kardeşlerimizle
yaptığımız birlikteliği ifade ediyor. “Bu
benim can kardeşim.” dediğimde davamın
içerisinde bulunan herkesi ben can kardeşim
olarak kabul ediyorum. Biz farkında olalım
veya olmayalım, davamız içerisinde bulunan
herkesi çevremizdeki insanlar bizim kardeşimiz
olarak görüyor. Onların bir eksiklerini
yakaladıkları zaman aleyhte bulunmaya ve
davamızı karalamaya başlıyorlar. Bana göre
can kardeşliği her türlü fedakârlığı gerektirir.
Biz ancak kardeşlerimizin her türlü cefasına
ve acısına katlanabiliyorsak, o zaman can
kardeşi olabiliyoruz demektir.
Cahit Özer / Müteahhit
Can Kardeşliği; Allah için
birbirlerini sevenlerin kardeşliği,
meziyetler için, gerçek değerler
için aynı hedef, aynı amaç
yolunda bir araya gelenlerin
kardeşliği, kendinden önce
karşıyı önde düşünebilenlerin
kardeşliği, samimiyetin,
içtenliğin, halisaneliğin buluştuğu
fedakarlığın, feragatın yaşandığı
kardeşlik...
Tuğşat Şahingöz
18
Her ne yapıyorsan Allah için, Allah rızası için,
peygamberin (sav) istediği için yapıyorsan işte o an
can kardeşi olduğun andır. Çünkü o an kendinden
yani nefsinden vazgeçip bir kardeşini düşündüğün
andır...
Ben ne zaman kendimden, nefsimin, gövdemin
sevdiği, istediği bir şeyi fedakârlık edip bir kardeşimin
ihtiyacını düşündüysem, onun hakkını kendimden
çok gözettiysem işte o zaman can kardeşi olduğumu
hissederim ve inanırım...
Nimet Ulucan
güvenilir insan yetiştirme vakfı
makale
Öyle
güzel bir yerdeyiz
ki etrafımızda ne birbirinin
çukurunu kazan insanlar var, ne
de arkasından iş çevirenler. Çünkü bir
kişiyi seviyoruz, Eğitimcimizi. Kardeş olmuşuz
artık hepimiz, can kardeşi. Zor duruma
düştüğümüzde her şeyiyle yetişen insanlar var,
çıkar gözetmeksizin. Biri hastaneye yatsa her
gün ziyaretler edilir o kişiye akın akın. Birinin
misafiri çok gelecek olsa öbürü yardım elini
uzatır yaptığı ikramlarla. İşte budur can
kardeşliği çıkarsız sevmek, ona
en çok da güç durumunda
yardımcı olabilmek.
Habibe Yiğit
Can kardeşliği, Can adına, Can için aynı
yolda olanların kardeşliğidir.
Onlar birbirlerinin ihtiyaçlarına teklifsiz
koşarlar, kardeşlerinin sıkıntılarında
boğazları yumruk yumruk olurmutluluklarında sevinçten gözleri
yaşlı kalır. Çünkü iş kardeşine gelince
kendilerini hesaba katmazlar. Ortak
özellikleri birbirlerine Candan koşarlar,
birbirlerine her şartta kefil olurlar. Onlar
sıkıntıda olursa, kendi sıkıntılarını unuturlar.
Arkadaşlarının sıkıntılarını giderdikleri
zaman kendi sıkıntıları da giderilmiş olur.
Birbirlerini görünce hep gülümserler,
çünkü biraraya geldiklerinde hep mutlu
olurlar, bir araya geldiklerinde hep olumlu
düşünceler, ümit dolu sözler, parlayan
gözler vardır. Onlar arasında makammevkii, şan-şöhret, zengin-fakir ayrımı
asla yoktur. Onlar birbirlerini severler,
kırılmazlar. Onlar birbirleri için koşarken
coşarlar, yorulmazlar. Onlar “CAN” dır.
Şu bir gerçektir ki; her bireyin
derinliklerine ulaşma noktasında
göstereceği çaba tamamen bireysel
ve o kişiye has bir serüvendir. Lakin;
bu uzun yolculukta kişiye yardım
noktasında gösterilebilecek tek istisna
kişinin Eğitimcisi ve o davadaki can
kardeşlerinin varlığıdır. Can kardeşliğinin
olmadığı bir eğitim sistemi belli bir
süre sonra son bulmaya mahkumdur.
Bu noktada biz Insan Yüceliğini
Gerçekleştirme Derneği’nin değerli
üyelerinin kaygılanması gereken en son
nokta ise budur. Çünkü; iddia ediyorum
ki, Eğitimcimiz etrafında oluşan Can
Kardeşliğimiz bizden sonraki nesillere
tam bir örnek olacak ve destanını tarihin
altın sayfalarına bütün haşmetiyle
yazdıracaktır.
Serkan Demirbaş
Aynı yere koşarlar, hedefleri bir. Aynı
amaç doğrultusunda yaşarlar, inançları
bir, sevdikleri bir. Aynı değerler için
yerine göre sevinirler, yerine göre birlikte
hiçbir fedakârlıktan kaçınmazlar. Kaç
kişi olurlarsa olsunlar hep bir kişidirler.
Çünkü bir vücudu temsil ederler.
Allah’a (c.c.) şükürler olsun bizler de
Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı’nın birer
üyeleri olarak can kardeşliğinin oluşması
için kişilik ve şahsiyet eğitimi alıyoruz. Bu
yolda insan olarak yetişme derdindeyiz,
bununla da gurur duyuyoruz.
Hakkı Göktaş
Polis emeklisi
Kadir Erbaş
www.guvenvak.org
19
Gül ASİLOĞULLARI
İYGDER Editörü
20
güvenilir insan yetiştirme vakfı
makale
Kardeşlik herkesle yaşanacak bir olaydır.
Fakat can kardeşliği peygamber ahlakı dairesinde, alt yapısı güvene dayalı, aynı fikirle
dolan, aynı hassasiyetlerin peşinde koşan, aynı
inançları paylaşan insanların karşılıklı yaşayacakları hem fiziksel, hem ruhsal bir olaydır.
Bu konuyu yaşayanın ağzından, yaşanan
bir olayla da anlatmak isterim.
Bir arkadaşım anlatıyor:
“Kızımla okuldan gelirken, çok acıktım demesiyle, markete yöneldik. Marketin
önünde 3 ve 4 yaşlarında kız ve erkek iki
Suriyeli çocuğun oturduğunu gördüm. Önlerindeki mendili görünce, içim sızladı. Ben
çocuğumun peşinde koşarken, çocukların
düştüğü durum düşündürdü beni. Bunlar dilenci değil ki para vereyim, hem evime gelmiş insana para vermek alçaltıcı bir durumdu benim için.
Diğer taraftan da gördüğüm mendile
içerlemiş olacağım ki, para vermek ağrıma
gittiği gibi, çocukları istemeye alıştırmamak,
hem de insanlık para ile ölçülmez bir değer
olduğunu anlatmak için çocuklara ikramda
bulunmak istedim.
Markete girip, adeta o duygularımdan
kurtulmak istercesine kızıma “Çocuklar için,
gözüne ne takılıyorsa ve kendine alıyormuş
gibi al!” dedim. Kızıma almasını özellikle söyledim çünkü kardeşlik sadece evin içinde aynı
anne ve babadan olan kardeşlerinle sınırlı olmadığını, olmaması gerektiğini anlatmak ve
onunda sadece ailesiyle değil, herkesle bu
kardeşlik duygularını tatmasını istedim. Aynı
zamanda düşüncelerimi de dile getirdim
Neyse marketten çıktık. Yanlarında bir
adam oturuyordu “Babaları olsa gerek.” diye
düşündüm. Adamı görünce, elimdeki poşeti
çocuklara, vermekten çekindim. Çocuklarının gözünde babalarını mağdur göstermek
istemedim. Ama yapacak bir şey yoktu, ok
yaydan çıkmıştı. Göz göze gelmiştik artık. Poşeti çocuklara uzattım, yüzlerindeki gülümsemeyle ellerini arkalarına götürerek almaktan
çekindiler. Israr etsem de almadılar, baba-
www.guvenvak.org
larına vermekten de ben çekindim. Çünkü
izzet-i nefsine düşkün çocukların babası da,
aynı hassasiyettedir.
Tam o esnada babaları gülümseyerek,
gözleri yerde elini uzatıp poşeti aldı ve yanına koydu. Belli ki o da beni boş göndermek istemedi. Aslında en asil davranışı onlar
yapmıştı. Ne çocuklar, ne babaları poşetin
içindekileri merak edip bakmamışlardı bile.
Babalarının bakmaması normaldi diyelim,
fakat 3-4 yaşlarındaki çocukların poşet yerine gözlerime bakışları, beni o kadar çok etkiledi ki halen aklımdadır o bakışlar. Demek ki
izzet-i nefislere değer veren insanlar akıllarda
ve gönüllerde yer ediyorlar. Peygamber Efendimizin (sav) değerini bir
kez daha anladım o bakışlarla. Gerçek şükrün, candan bir ilginin, içten bir gülümsemenin
içinde olduğunu daha iyi anlatmıştı o bakışlar.
Teşekkür edip istemeyerek ayrıldım. Sözlerin
olmadığı sadece karşılıklı fedakârlığın ve feragatin konuştuğu candan yaşanan bu insanlığın, kardeşliğin yanında kalmak ve bu samimi
duygulardan ayrılmak istemedim.
Ama gitmeliydim de. Çünkü herkes hem
duygu, hem de fiziki olarak kendi yerinde
mutlu olabilir deyip yolumuza düştük. Biraz
uzaklaştıktan sonra kızımın arkasına dönüp
de “Anne baksana el sallıyorlar.” demesiyle
biz de onlara aynı samimiyetle karşılık verip,
derin düşüncelerle ve kalbimize insanlığın
değerini yerleştirmek gayretiyle yolumuza
devam ettik.”
Bu yaşanılan örnek, bizim fikrimizin, anlayışımızın hem içe, hem dışa yansıyan bir bölümüdür. Kişinin kalbini peygamberi ahlakla
doldurma derdi, önüne çıkan fırsatları da bu
yönde değerlendirmesi, can kardeşliğini yaşayacak ve yaşatacaktır. Çünkü Allah (cc)
insanların kalbindeki değerlere göre veriyor.
Ona, şuna, buna bakmadan kişi kendisine
olan sevgisiyle, saygısıyla, anlayışıyla, hoşgörüsüyle, fedakârlığıyla, feragatiyle kendini kabul
edecek ve bu değerlerle de hoşnut, mutmain,
memnun olarak candanlığına ulaşacaktır.
21
Onlar kardeşliğin ne demek
olduğunu, alemlere rahmet
olarak gelen Fahr-i Alem
Aleyhisselâm’dan öğrenmişlerdi.
Mustafa ARSLAN
Eğitimci - Yazar
22
güvenilir insan yetiştirme vakfı
makale
Kardeşlik kavramı, Allah’ın (c.c.) insan
türüne koymuş olduğu en kıymetli ve insanı
insan yapan en önemli değerlerden biridir.
Çünkü diğer varlıkları incelediğimizde böyle
bir duygunun, böyle bir ihtiyacın olmadığını
görüyoruz. Yani Allah (c.c.) böyle bir duyguyu o varlıklara takdir etmemiş. Ama insanlara baktığımızda, böyle bir duygunun çok
baskın olarak hissedildiğini ve doyurulması
gerektiğini görüyoruz. İnsanı değerli kılan bu
büyük duygu, hem bir arada yaşamamızı
kolaylaştırıyor, hem de içinde bulunduğumuz ortamda daha güven içinde yaşamamıza vesile oluyor. Çünkü insan yapı olarak
emin bir ortamda yaşamak istiyor ve eminliğin olmadığı yerde hem tedirgin oluyor,
hem de etrafındaki insanları tedirgin etmek
durumunda kalıyor. İnsan ancak muhatabını
kardeş kabul edip, kardeşlik hukukuna riayet
ederse, o zaman yaşadığımız ortamlar bize
huzur ve güven verebilir kanaatindeyim.
Bu yüzden de kardeşlik kavramına dinimizin çok büyük önem verdiğini görüyoruz.
Kardeşlikle ilgili birçok ayet ve hadis-i şerifin
bizlere tavsiyelerde bulunduğunu görüyoruz.
Özellikle -“...Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile kardeşlerini kendilerinden önde
tutarlar...”(Haşr 9) ayeti kerimesi, bizim bu
konuda çok hassas olmamızı tavsiye buyuruyor. Onun için bizler her an kardeşlerimizi
kendimizden önde tutmak zorunda olduğumuzu fark ediyoruz. Sadece bununla da yetinmiyor dinimiz. Her konuda kardeş hakkını
gözetmemizi bize tavsiye buyuruyor.
Kardeşlik kavramını biraz daha derinlemesine incelediğimizde birkaç çeşit kardeşlik karşımıza çıkıyor. Kan kardeşliği, can kardeşliği, din kardeşliği gibi… Bunların hepsi de
kardeşlik türleri. Hepsinin de bizim yaşantımızda bir değeri var ama bizim için değil de bizi
yaratan ilahi gücün yanında en kıymetli olanı, bizler tercih etmek zorundayız. Bizi yaratan ilahi kudretin de, en çok din kardeşliğine
önem verdiğini görüyoruz. “Müminler, ancak
www.guvenvak.org
kardeştir.”(Hucurat/10) buyurarak aslında,
asıl ve kalıcı olan kardeşliğin din kardeşliği olduğunu ifade buyuruyor bizlere.
Biz şimdi, kardeşlik kavramından ne anlayacağız? Yaşadığımız şu zamanda kardeşlik
kavramında nelere dikkat edeceğiz ona bakalım. Kimleri esas kardeşlerimiz kabul edeceğiz, kimlerle kardeşlik bağlarını daha güçlendirip, bu duygularımızı en güzel şekilde
doyurabileceğiz, bunları inceleyelim. Dinimizi bizlere en güzel anlatan Peygamber Efendimiz (sav) olduğuna göre öncelikle O’nun
bu konudaki uygulamalarına ve tavsiyelerine bakalım.
Peygamber Efendimiz (sav) kardeşlik kavramına çok önem vermiş ve “Birbirinize buğz
etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; Ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla
(din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz.
Buhârî, Edeb, 57, 58” buyurmuştur.
Allah’ın (c.c.) kulları olarak bizler, her zaman öncelikle kardeşimizi düşünmeyi ön
plana alsak, belki de bugün yaşadığımız sıkıntıların birçoğu olmayacak. Bu sözü bizlere
tavsiye buyuran Efendimiz (sav) Medine’ye
hicret ettiğinde temelini attığı ilk şey bu olmuş. İlk olarak Efendimiz (sav) kardeşlik sistemine işlerlik kazandırarak, Muhacirle Ensar’ı
kardeş ilan etmiş. Onlar da Efendimizin (sav)
bu konudaki hassasiyetini bildikleri için bu konuya en büyük ehemmiyeti vermişler. Herkes
elindeki imkânını kardeşine sunmuş. Herkes
elinden geldiğince kardeşine destek olmaya
çalışmış. Kimse elindeki imkâna, makama,
mevkiye bakarak bir diğer kardeşine üstünlük taslamamış. Bütün Müslümanlar, üstünlüğün sadece takvada olduğu temelini yakalayarak, Allah (c.c.) ve peygamber sevgisinde yarışa girmişler.
Bugün bile Hac görevini yerine getirdiğimiz Mekke ve Medine şehrini değerli kılan en
önemli özelliğin, içinde yaşanmış olan sami-
23
makale
miyet ve
paylaşma
esasına dayalı olan
kardeşlik temelli yaşantı
olduğunu görüyoruz. Ebubekir Sıddık R.A., Abdurrahman bin
Avf R.A., Talha bin Ubeydullah R.A. gibi
peygamber aşığı sahabe büyüklerimizin, ortaya koymuş olduğu yaşantıların bugün bile
bizlere ışık olduğunu, bugün bile biz Müslümanlara yeni yeni ufuklar açtığını hissediyoruz. Bizlerde bize ışık tutan bu büyüklerimizin
yolundan gidebilmek için kollarımızı sıvayıp
her an kardeşimizin işini kendi işimizden önde
tutabilmenin, kardeşimizin rahatını kendi rahatımızdan önde tutabilmenin, kardeşimizin
başarısına kendi başarımız gibi sevinebilmenin çabasında olabilirsek, aynı bahtiyarlığı
yaşayabilir ve aynı kıvancı duyabiliriz kanaatindeyim. Özellikle geçmişte yaşamış sahabe büyüklerimizin şu yaşantısını burada
paylaşmak istiyorum.
Örnek Bir Olay
Yermük savaşındaki şu olay bizlerin bugün
bile nasıl bir kardeşlikle bağlanmamız gerektiğine güzel bir örnek teşkil ediyor.
Savaş sonunda bir su dağıtıcısı dolaşıyordu meydanda. Elinde ancak bir kişinin boğazını ıslatabilecek kadar su ile bakınıyordu
etrafına. O anda herkesin suya ihtiyacı vardı.
24
Fakat su dağıtıcısı yaralıların ve hatta ağır yaralıların içinden suya ihtiyacı olanı bulmaya
çalışıyordu. Belki de su sıkıntısının doruk noktaya ulaştığı bir mekânda, bu sudan sonra
bir daha bir boğaz ıslatabilecek kadar dahi
su alıp dolaşamayacaktı.
İşte o sırada bir ses duydu. Sesin sahibi Haris’di R.A. ve su istiyordu. Belki de
dünya hayatında içebileceği son yudum suyun, içine vereceği ferahlığın hasretiyle istiyordu suyu. Su dağıtıcısı durumu görmüş, elindeki suyu Haris’e vermişti.
Haris suyu ağzına doğru götürürken, birden kendisine bakan bir çift göz gördü. Bu
İkrime idi (R.A.). Öylece kalakalmıştı. Nasıl
içebilirdi ki? İkrime’nin durumunun kendi durumundan ne farkı vardı. Ve içemedi suyu.
Bunu yapmasına, İslâm kardeşliği şuuru engeldi. Onlar kardeşliğin ne demek olduğunu, alemlere rahmet olarak gelen Fahr-i
Alem Aleyhisselâm’dan öğrenmişlerdi. Suyu
su dağıtıcısına vererek İkrime’yi gösterdi:
• Al bunu kardeşim İkrime’ye götür. Su
taşıyıcı elindeki suyu, bir boğaz ıslatacak
kadar olan suyu , İkrime radıyallahu anh’a
götürdü. İkrime su tasını aldı. Haris kardeşinin
kendisi için içmeyip fedakârlıkta bulunduğu
suyu acaba içebilecek miydi? Belki de son
anlarında bir an dahi olsa yüreği ferahlaya-
güvenilir insan yetiştirme vakfı
makale
cak mıydı? Bir yandan bunları düşünüyor, bir
yandan da suyu ağzına götürmeye çalışıyordu ki; Ayyaş’ın gözleriyle, kendi gözleri buluşmuştu.
Biraz önce Haris’in gözleriyle, kendi gözlerinin buluşması aklına geldi. Aklına bir başka
şey daha gelmişti. Haris R.A., belki de o anda
dünya nimetlerinin en hayırlısı , en değerlisi
olan suyu hiç gözünü kırpmadan kendisine
göndermişti. Kendisi nasıl içecekti ki? Eğer
içerse İslâm kardeşliği nerede kalacaktı?
Allah’ın Resûlü’nün (sav) verdiği terbiye nerede kalacaktı?
• Ey su dağıtıcısı! Suyu al kardeşim Ayyaş’a
götür, o içsin dedi. Dağıtıcı bir yandan şaşkınlıkla, bir yandan da aceleyle suyu aldı ve
Ayyaş radıyallahu anh’a götürdü.
Ayyaş’ın bulunduğu yer İkrime’ye çok yakındı. Ancak su Ayyaş’a ulaşmadan, ölüm
ulaşmıştı. Ayyaş suyu içemeden Şehit olarak
ruhunu, sahibine teslim etmişti. Suyu içemedi
ama şehadet şerbetiyle yüreğini ilelebet ferahlatacak bir makama ulaştı.
Dağıtıcı çaresizce suyu, kendinde sıralamaya uyma mecburiyeti hisseder gibi tekrar
Haris radıyallahu anh’a götürdü. Götürürken
de, belki de içinden “Yine başa döndük. Su
yine Haris’e nasib olacak” diye düşünmüştü.
www.guvenvak.org
Yanına
geldiğinde
su tasını uzattı. Su
tasını uzattı da, alacak
bir el uzanmadı su tasına. Haris radıyallahu anh da Rahman ve
Rahim’e şehit olarak dönmüştü.
Su dağıtıcısı “Hiç değilse İkrime içsin suyu”
diyerek onun bulunduğu yere yöneldi. Su
dağıtıcısı şaşkındı, su dağıtıcısı hayret makamındaydı. Evet, etrafında yüzlerce cansız
beden vardı. Savaşta cansız beden görmek
çok normaldi, şaşılacak bir yanı olamazdı.
Ancak biraz önce bir yudum suyu kendinden fedakârlık ederek kardeşine gönderenlerden üçüncüsü olan İkrime radıyallahu
anh da, ruhunu Rabbi Rahim’e teslim etmişti.
İşte İslam kardeşliği ve din kardeşliğine örnekliği bizim büyüklerimiz bu şekilde yapmışlar. Bugün bizlere de düşen din kardeşlerimizi
en az bu kadar öne almak ve kendimiz ihtiyaçlı bile olsak kardeşimizin ihtiyacını ön plana alarak Rabbimizin rızasını ve Peygamber
Efendimizin (sav) sevgisini kazanmak olsa
gerek.
Yüce Allah (c.c.) hepimize böyle güzel
duyguları yaşayabilmeyi ve bu güzel insanlık değerlerini hayatımızda ön plana almayı
nasip etsin. Âmin.
25
makale
Ten Değil,
Can Kardeşliği
Zeynep TONGA
Çocuk Gelişim ve Eğitimi Öğretmeni
26
Küçük yaşlarda kazanılacak bir amaç ve
şeref birliği, ahlaklı ve namuslu yaşam
örneklikleri çocukların belleklerinde ve inanç
dünyalarında derin izler bırakır.
güvenilir insan yetiştirme vakfı
makale
Kardeşin sözlük anlamı “karındaş” olmaktan gelir. Biz Türk Milleti olarak da kardeşlik
kavramına fazlasıyla önem veririz. Çünkü
kardeşlik demek dayanışma, yardımlaşma,
birlik-beraberlik, her türlü zorluğa göğüs germeyi gerektirir. Peki, “Can kardeşliği” ne demektir? Kişinin Allah’ın (c.c.) istediği insan
modeline uygun olarak yaşamaya karar vermesi, bu yolda Peygamber Efendimizi (s.a.v.)
örnek tutması ve bu yolda ilerlemesidir. Aynı
zamanda bu yolun diğer yolcuları ile beraber amaçları bir, istekleri bir, davaları bir yaşaması; hizmetlerin, ikramların, sevgilerin her
şeyin can-ı gönülden muhabbetle oluştuğu
kardeşliktir, can kardeşliği.
Can kardeşliği, kardeşimin elini kesme,
benim kolumu kes diyebilecek kadar yürekten olan birlik ve beraberliğin gözle görülen
yönüdür. Söz değil, özle yapılan fedakârlığın,
feragatin, samimiyetin, sevginin en güzel örnekliğidir can kardeşliği. Anlatılmaz, yaşanır
denebilecek kadar yaşanılası bir duygudur.
Can kardeşliği, kan bağı olmayan insanların
gönül bağıyla birbirlerine kenetlenmiş, kardeşliğin üst düzeyde yaşandığı bir ilişkidir.
Can Kardeşliğini Yaşıyoruz
Can kardeşliğini sevinçle dile getirebilmenin hazzını yaşıyoruz. Bizler, İnsan Yüceliğini
Gerçekleştirme Derneği üyesi olarak can
kardeşliğini hayatımızda bizzat yaşıyoruz. Bunun da en güzel örnekliğini yazın eğitim yerimiz olan Huzur Bahçemizde talim ediyoruz.
Can kardeşliğinin gerekleri burada atlanmadan, unutulmadan, en ince ve en güzel
şekilde yapılır. Bir iş mi yapılacak, herkes bir
ucundan tutar, “Ben” düşüncesi yerine “Biz”
düşüncesi hâkimdir, böyle olunca da kişi
kendini değil, hemen can kardeşini düşünür.
Herkes elindeki imkân ne ise onu ikram eder.
Kimi candan ilgisini, kimi sevgisini, kimi güler
yüzünü, kimi yeteneğini…
Hal böyle olunca eksik bir şey kalmaz.
Çünkü herkes birbirini tamamlar. Can karde-
www.guvenvak.org
şim rahatsızlandı mı, hemen ziyarete gidilir.
Can kardeşimin yardıma mı ihtiyacı var? Hemen yardıma koşulur.
Gide gide de bu insanlık değerlerinin önemini daha çok duyuyoruz ve çocuklarımıza
da önemini anlatıyoruz. Büyükler olarak bizler küçüklere can kardeşliğinin örnekliğini
yaşayarak gösteriyoruz. Vakfımızın geleceği
olan küçük üyelerimiz de can kardeşi olan
ağabeyleri ve ablalarına, amca ve teyzelerine bakarak can kardeşliğini öğreniyorlar.
İnsan hayatında bazı değerler vardır, küçük yaşlarda kazanıldı mı daha bir ömür kaybedilmez. Can kardeşliği buna verilecek en
güzel örnektir. Küçük yaşlarda kazanılacak
bir amaç ve şeref birliği, ahlaklı ve namuslu yaşam örneklikleri çocukların belleklerinde ve inanç dünyalarında derin izler bırakır.
Çocuklar kardeşliğin, Allah (c.c.) için kardeşliğin ne demek olduğunu, arada maddi ve
gövdesel birliktelik olmadan sadece insanlık
değerlerini hayata geçirmenin hazzını ve huzurunu küçük yaşlardan itibaren yaşayarak
öğrenirler.
Çocuklarımız kışın yapılan toplantıların ardından, üç ay boyunca yaz tatilinde huzur
bahçemizde bir arada vakit geçirdiler, oynadılar, yaz eğitim derslerine girdiler. Bir şey
mi yiyecekler, birbirlerini düşündüler, ikram
ettiler. Güzellikte yarıştılar, birbirlerine örnek
oldular. Yardımlaştılar, paylaştılar. Can kardeşliğini yaşamaya başladılar.
Bizlerde yaşayarak görüyoruz ki çocuklarımıza sahip çıkmak ve onlara can kardeşliğinin önemini, değerini anlatmak anne ve
babalar olarak vermek en önemli görevlerimizden biridir. Tabii bunu gerçekleştirebilmek için öncelikle anne ve babalar olarak
bizler can kardeşi olmalıyız. Yoksa kendimizde olmayan bir değeri çocuklarımızdan beklemek, sadece bir yanılgı olarak karşımızda
duracaktır…
27
Fikrimiz Açısından
CAN KARDEŞLİĞİ
28
güvenilir insan yetiştirme vakfı
fikir bahçesi
Bütün dikkatimizle bakacağımız nokta şudur: Kim şahsiyetin,
haysiyetin gereklerini ve prensiplerini candan ve sürekli
uyguluyor, çevreye de özendiriyor, birlik için yaşıyorsa, can
kardeşimiz odur, onlardır.
• Kardeşlik kavramı, “Kendin için istediğini
kardeşin için de iste, kendin için istemediğini kardeşin için de isteme” ilkesinden
başlar. İspatı sadakat ile mümkündür.
Toplumda gerçek kardeşlik duvarını örecek olan güvendir.
• Esas kardeşler, birbirlerine iyice kenetlenmiş durumdadırlar. Ödülde en geri, hizmette ise en başta yer alırlar. Kendileri için
bir şey istemezler, kendilerini hesaba katmazlar…
• Esas kardeşler, hedefleri yolunda birdirler.
Kardeşimin parmağı kesileceğine, onun
yerine benim kolumu kesin anlayışı bu kardeşlerde mevcuttur. Güven kaynağı olan
kişilere saygı duyulur. Güven gerçek kardeşliğimizi oluşturur. Tarafı adına gerçeklik gösterenler kardeşlerimizdir. Bencillerle
birlik olmaz. Onlar hayali bir yaşayıştadır.
• Esas kardeşler, her bakımdan birbirlerine
kefildirler.
• Esas kardeşler, birbirlerini başarıya yöneltirler, birbirlerini destekler ve her yönden
başarıya koşarlar.
• Esas kardeşler, iş yapılırken mutlaka bir
ucundan tutarlar. Herkes işini sonuna
kadar götürür ve en güzel şekilde teslim
eder.
• Bütün dikkatimizle bakacağımız nokta şudur: Kim şahsiyetin, haysiyetin gereklerini
ve prensiplerini candan ve sürekli uyguluyor, çevreye de özendiriyor, birlik için yaşıyorsa, can kardeşimiz odur, onlardır.
www.guvenvak.org
• Yüreği insan sevgisi ile dolu can kardeşimiz kadar kim bizi içten, candan sevebilir?
• Can kardeşliği için güzel bir örnek: Anlatılır
ki ahirette iki kardeş karşılaşmışlar. Biri diğerine sormuş, ne oldu, nereye gidiyorsun diye.
Arkadaşı cevaplamış, “Sevaplarım az geldi, cehenneme gidiyorum.” Diğer arkadaşı
ise “Olur mu, ben cennete giderken o nasıl
olur da cehenneme gider? Ben sevaplarımı ona veriyorum, ahbabım cennete gitsin,
ben cehenneme giderim” demiş. Melekler
kabul etmiş. O arada bir ses duyulmuş. Demiş ki Yaradan “Kullarım benden daha mı
cömert, ikisini de götürün cennete.”
• Arkadaşımın, kardeşimin izzet-i nefsi, şahsiyeti ile oynatmam. Benim yanımda onun
dedikodusunu yaptırmam. Onun şahsiyeti
ile oynatacak lafların konuşulmasına kesinlikle izin vermem.
• Müslüman demek, kardeşini de kendisi
kadar düşünen demektir. Sadece ibadet
ölçü olmaz. Bununla beraber ashap efendilerimiz, Peygamber Efendimiz (sav) ne
yaptıysa, aynısını biz de yapacağız. Onun
için kafa yapımızı ve inanç dünyamızı, Müslüman kardeşimizi, can kardeşimizi kendimiz kadar düşünecek bir yere getireceğiz.
• Komşu ülkelerimiz zor durumda… Onlar
hem insan, hem de dindaşımız. Bir kesim
de diyor ki “Biz ihtiyaçlı iken bunlar nereden çıktı?” Bu akıl sana ne fayda sağlar?
Hâlbuki Efendimiz (sav) diyor ki: “Kardeşlerin ihtiyaçlıyken onların ihtiyacını ön plana
alırsan Allah’ın hoşnutluğunu kazanırsın.”
burayı da göz ardı etmeyelim.
29
sağlık
Mükemmel Vücudumuz
ve Mucizeleri
Neslihan ÖVET
Doktor
Yetmiş yıllık ibadetin sadece bir gözümüze
karşılık gelemeyeceği mesajını göz önünde
bulundurduğumuzda; bize hediye edilen bu
muazzam küçük kâinat için ne denli şükretsek
kâfi gelmeyeceği gerçeğini de anlayabiliyoruz.
Kusursuz bir işleyiş içinde yaratılmış olan
vücudumuz aslında birçok mucizenin de ev
sahibidir. Bir nevi kâinatın bir minyatürü olan
vücudumuzda milyonlarca hücre birbiriyle
ahenk içinde çalışmakta, bizim isteğimizle ya
da isteğimiz dışında meydana gelen fonksiyonlar mükemmel bir şekilde gerçekleşmektedir. İşte bazı örnekler:
Kalbimiz dakikada 60–100 kere kan ile dolar ve bir o kadar kere kanı akciğer ve büyük
dolaşıma gönderir. Her defasında da yaklaşık 70 cm3 (0,07litre) kan pompalamaktadır.
Bir dakikada 5 litre civarında kan devri olur.
Küçük dolaşım; kirli kanın akciğerlere götürülerek karbondioksitin uzaklaştırıldığı ve oksijence zenginleştirildiği ve temizlenen bu kanın vücuda dağıtılmak üzere kalbe getirildiği
dolaşımdır. Kalp ile akciğer arasında gerçekleşen bu işlem yaklaşık 8 saniye sürer. Büyük
dolaşım ise; temiz kanın tüm hücre ve dokulara götürüldüğü ve kirli kanın geri getirildiği
kan dolaşımıdır. Kalp ile vücut arasında gerçekleşen bu dolaşım da 25-30 saniye kadar
sürer. Bu işlemler her defasında mükemmel
bir sinirsel ağdaki hiç aksamayan, zamanını hiç şaşırmayan, iletimi saliseler düzeyinde
olan bir elektriksel aktivite ile yürütülmekte-
30
dir. Böyle mükemmel bir çalışma kalpte dakikada ortalama
70, bir günde ise 100.000 kez
tekrarlanır. Kalbimiz atmayı bıraktığı zaman yaşamımız sona
erer.
Akciğerlerimiz göğüs boşluğunda körük vazifesi görür. Göğüs kaslarının çalışması, kandaki oksijen
ve karbondioksit miktarları akciğerin çalışmasını
etkiler. Ağız veya burun
yolu ile alınan havanın ister soğuk, ister
sıcak olsun belirli bir sıcaklıkta en uç bölümlerine ulaşması sağlanır. İnsan dakikada ortalama 18, bir günde ise 26.000
defa nefes alır ve verir. Bir insan en fazla
2–3 dakika nefessiz kalabilir.
Her birisinin ağırlığı 120–200 gr olan
böbreklerimizin her birinde 1.000.000 dan
fazla süzgeç makinesi (glomerül yumağı)
vardır. Her bir glomerül yumağında ise
20–40 kadar kılcal damardan oluşan bir
yumak bulunur. Böbrekten bir dakikada
geçen kan miktarı 1,2–1,3 litredir. Ağırlıkları aşağı yukarı vücudun %0,4’ü kadar olan
güvenilir insan yetiştirme vakfı
sağlık
bu organlar kalbin dakikada pompaladığı
kanın yaklaşık olarak %25’ini alırlar. Bir günde böbrekler 180 litre kanı süzerler ve ancak
bunun 1,5 litreye yakını idrarla çıkar. Geriye
kalan miktarı tekrar emilerek kana verilir. 70
kiloluk bir insanın vücut sıvıları 40–45 litre kadar olduğuna göre bütün vücut sıvıları günde 4 defa böbreklerden süzülüyor demektir.
Böbrek bu süzme fonksiyonunu yaparken bu arada zehirli maddeleri de
vücuttan uzaklaştırır. Her gün yaklaşık olarak litrede 1,5 gr kadar
üre böbrekle atılır. Böbreklerin çalışmadığı, hastalandığı hallerde
kanda üre artarsa bir insan kısa
zamanda ölür.
Burada fonksiyonlarından ve
işleyişinden kısaca bahsettiğimiz organlarımızdan başka
kas-iskelet, sindirim, boşaltım
sistemlerinde; görme, işitme
gibi duyularımızın çalışmasında görevli olan onlarca
organımız daha vardır.
Ve her birinin sayfalarca anlatılması gereken
bu organlarımızın yönetiminden sorumlu olan
beynimiz ve sinir sistemimiz de ayrı bir
derya denizdir. Sinir sistemi bir bütün halinde çalıştığı zaman hareket, his, duyu,
refleks, beslenme, büyüme ve gelişme,
psişik (ruhi) fonksiyonları ve aklınıza gelebilecek her türlü işlevi hormonlar (salgılar)
ve elektriksel sinir iletimi aracılığı ile bir bütün halinde yerine getirir.
Yetmiş yıllık ibadetin sadece bir gözümüze karşılık gelemeyeceği mesajını göz
önünde bulundurduğumuzda; bize hediye edilen bu muazzam küçük kâinat için
ne denli şükretsek kâfi gelmeyeceği gerçeğini de anlayabiliyoruz.
www.guvenvak.org
İşte bazı ilginç
gerçekler;
#Normal bir insan vücudunda bulunan
elektrik, 25 wattlık bir lambayı dakikalarca
yakabilir.
#Bebekken
270’den
fazla kemiğimiz varken,
büyüdükçe bunların bazısı birbiriyle kaynaşarak
sonunda sadece 206 kemikle kalırız. #Vücudumuzda o kadar çok karbon taşırız ki bunları bir araya toplayıp kullanmak
mümkün olsa; 9000 adet kurşun kalem yapabiliriz. Yine vücudumuzda 2200 kibrite yetecek kadar fosforumuz, 250 gramdan fazla
sülfürümüz, bir kaşık dolusu magnezyumumuz, 5 cm boyunda bir çivi yapacak kadar
demirimiz vardır. # Bir tel insan saçı 3 kilograma kadar ağırlık kaldırabilecek esnekliğe sahiptir.
# Vücudumuzda 25 milyar oksijen alıcı kırmızı kan yuvarlakları bulunmaktadır.
Bunları
bir yüzey üzerine yayacak olursak 2570
metre
karelik
bir
alanı kaplar. İşte bu
kadar hücre vücudumuzda her 60 saniyede
tam devre yapar.
31
sağlık
#Tırnaklarımız bir yılda toplam
3, 75 metre kadar uzar.
#İleri doğru adım atıldığında,
insan vücudundaki 54 kas harekete geçiyor.
#Hapşırma anında, kalp
de dâhil bütün vücut fonksiyonları bir an için durur. #Gülmek için 17, surat asmak
için ise 43 kasa ihtiyaç vardır.
#Döllenmeden doğuma kadar bir bebeğin ağırlığı 5 milyon kat artar.
#Göz kaslarınız günde 100 bin kez kasılır.
(Bu miktar, bacak kaslarınızın 80 km yol yürürken yaşadığı kasılmaya eşdeğerdir.)
#Kendinizi
imkânsızdır.
gıdıklamak
neredeyse
#Aralarındaki ağırlık farkına bakılmaksızın
karşılaştırıldığında beton, insan kemiğine kıyasla 4 kat daha kırılgandır.
#İnsanın kalça kemiği, betondan
daha sağlamdır. #İnsan midesinin iç zarı 2
haftada bir yenilenmek durumundadır; aksi takdirde
kendisini sindirebilir.
#İnsan vücudundaki
güçlü kas dilde bulunmaktadır.
en
#Esneme vücuttaki karbon gazını boşaltabilmek ve daha çok oksijen
alabilmek için yapılan bir reflekstir.
#İnsanlar yaşamları boyunca, 6 fil
ağırlığına eşit miktarda yiyecek tüketir.
#Bir insan, hayatı boyunca ortalama
25.000 litre (iki havuzu dolduracak miktarda) tükürük üretir.
32
#Yarım saat içerisinde vücudunuz 1,8 litre
suyu kaynatmaya yetecek miktarda ısı üretebilir.
#Her bir insan vücudunda 300 milyondan
fazla kılcal damar bulunur ve bu damarlar
uç uca eklenecek olsaydı 3000 km uzunluğunda olurdu.
#İnce bağırsağın uzunluğu
yetişkin bir insanın boyunun
yaklaşık 4 katıdır. Eğer geriye doğru katlanmasaydı,
5-6 metrelik uzunluğu ile karın
boşluğuna sığamazdı.
#İnsan doğduktan bir kaç gün sonraya
kadar, hiç bir şey duymayacak kadar sağırdır.
#İnsan beyni 10 milyar sinir hücresini kapsar. Bu hücrelerin her biri diğer hücrelerle
25.000 tane bağlantı kurar.
güvenilir insan yetiştirme vakfı
makale
Davadaşlık ve
Nemelazımcılık
Tuğşat ŞAHİNGÖZ
Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı Başkanı
Abdulkadir Duru Hazretlerine göre yapıcı
tarafı yükseltmek ve yıkıcı tarafın egemenliğine son vermek üzere dava adamının etrafında
bir araya gelmiş davadaşlara “can kardeşleri”
denir. Burada bütün mesele dava adamının
yanında saf tutmaktır. Dava adamının yanında yer almak demek, zahiren ondan ayrılmamak veya hep onun yanında olmak demek
değildir. Elimizdeki maddi ve manevi imkânları,
insanları insanlık şerefine çağırmak üzere kullanmak demektir.
yetmez. İnsanca yaşama hedefi, gücümüz nispetinde çevremize de sunulmalıdır.
Hal böyle olmazsa, dava adamının yanına
gelip gitmek de bir işe yaramaz. Yolda olmak
başka, yolda görünmek ise başkadır. Kişinin
kendini ilk olarak buradan hesaba çekmesi,
gerçek anlamda dava adamı ve can kardeşi
olabilmesi için temel ölçüttür. Onun için, dava
adamının yanında yer alan her kişi öncelikle iyi
ve güzel dediği değerleri kendisi yaşamalı, bununla beraber çevresine de bu değerleri aşılamalıdır.
Bu alçaklık ise, “nemelazım” düşüncesinden
gelmiştir. İnsanlık şerefinin yaşatılmak istendiği
dava için elindeki imkânları sunmayan ve “banane” diyenler veya davanın önemini bilmeyenler nemelazıcımcılardır. Bu hata öyle büyük
bir hatadır ki, dünyadaki insanların hepsi akla
gelmeyecek kötülükler yapsa, kabahatleri boyunlarını kat kat aşsa, bu kadar günahların hepsinden nemelazımcıların günahı ve kusuru daha
çoktur. (Abdulkadir Duru-Kanından Güçlen)
Yoksa, insanlık değerlerini toplumda yaşamak ve yaşatmak için amaçlanamayan kişiler
bir süre sonra pasifleşirler ve sadece kendilerini, kendi ailelerini düşünürler. Bunlar, çevresini
gerçekle dolduramıyor, çevrelerini de insanlık
şerefine davet etmiyorlarsa, kendileri nereye
yükselirlerse yükselsinler, o yükseliş kendileri için
bir alçaklıktır.
Alçaklığı gösteren birinci belirti: Kişinin kendini davasından, cemiyetinden ayrı görüşüdür.
Her işini onların arasında yapacakken, başka
arkadaş veya akraba gruplarını tercih eder.
Can kardeşlerini tenkit etmekten çekinmez.
İkincisi: İnsanlık şerefinin örnekliğini tam olarak gösteremeyişidir. Sadece insanca yaşamak
www.guvenvak.org
Üçüncüsü: Davası hakkında yeterince bilgisinin ve fikrinin olmayışıdır. Nereye gittiğinden,
varacağı insanlık şerefi hedefinin öneminden
haberdar değildir.
Dördüncüsü: En önemli olanı da amacını
kendisi için dahi bilemeyişidir. Kendisi insanlık
şerefine amaçlanamadığı için, çevresini de
amaçlandıramaz.
Can kardeşliğinin ilk ve en önemli belirtisi,
kendini teşkilatının, davasının bir parçası olarak görmek ve diğer kardeşlerini de bu açıdan
takdir etmektir. Bulunduğu yolda aynı davayı
tutmuş kardeşlerini beğenmeyen, onlar ile yeterince tanışmayan kişinin görünüşü ne olursa
olsun o kişi uyuyor demektir. En büyük zarar
da böylesi kişilerden gelir. Onun için, bu kişileri
uyandırmak ve onları da davanın bir parçası
haline getirmek bizler için birer sorumluluktur.
Ne mutlu insanlık şerefini dava olarak tutmuş can adamlarına…
Ne mutlu kendini davanın birliğinden ayrı
görmeyenlere…
33
Meral ZORLU
Biyolog
Elindekinin daha
iyisini paylaşmanın
tadı, zor işleri herkesten
önce üstlenmenin
adı… Kardeşimin
parmağından, benim
kolum evladır inancı…
34
güvenilir insan yetiştirme vakfı
makale
Yeni bir doğuş ile başlar her şey. Artık sana
ait olan birçok şeyin yarısını paylaşmanın adı
olmuştur kardeşlik… Anne ilgisinin, baba sevgisinin, küçülen kıyafetlerin, evdeki bir dolu
oyuncağın yeni ortağı eve gelmiştir.
def çerçevesinde elinde avucunda ne varsa feda edebilmek, inandığı adına el birlik
Hicret’lere erişmek, elindeki kuru ekmeği bölüşmek… Ama en önemlisi aynı şeyi candan
sevip onun için can feda edebilmek…
İleride büyük mücadelelerin de adı olacaktır. Ve büyük paylaşımların… Değişen hayatımızda ilk anda anlam veremediğimiz bu
durum, biz büyüdükçe, yaşlar kemale erdikçe bir mana elbisesine bürünecektir.
Şimdi dönüp etrafımıza baktığımızda gördüğümüz o gün ne yaşanıyorsa bugün kurulmuş olan birlik ve beraberliğin tadı içinde…
Eğitimimiz ve Eğitimcimiz bir güneş olup doğuyorsa eğer, her birimiz yalnız bir sese kulak verebiliyorsak, tek bir söz ile hayatımızın
hatları değişiyorsa ve koşulsuz-şartsız sevebilmek ve sevilmek yerindeysek… Canımızı inancımız yoluna serebiliyorsak, gayrıları
bir kalemde silebiliyorsak kardeşiz… Üzüntümüz bir su damlası, mutluluğumuz derya
deniz olabiliyorsa… Muhabbet ummanına
dalabiliyorsak, gülden kokuları alabiliyorsak, benleri yıkıp biz nehrine dalabiliyorsak
kardeşiz…
Özetle A’dan Z’ye kadar bize aitmiş gibi
görünenin asıl sahibini anlamanın adıdır kardeşlik. Üstelik aynı anne karnından kopup
gelmek de şart değildir. ”Aynı hedeften aynı
inanca yürüyor muyuz arkadaş?”. ÖYLEYSE
ÖZ KARDEŞİZ.
Kendi derdini, tasasını bir kenara bırakıp
kardeşinin derdine düşmek, kendi işini unutup
önce sen diyebilmenin adıdır. Benlik zırhının
yırtıldığı, -daş olmanın farkına varıldığı, yürekteki putların kırıldığı bir hakikat müessesedir.
Elindekinin daha iyisini paylaşmanın tadı,
zor işleri herkesten önce üstlenmenin adı…
Kardeşimin parmağından, benim kolum evladır inancı…
Gözümüzdeki, gönlümüzdeki ayrıyı bir
edene, beğenimsizlikleri silene, şeytanı tahttan indirip sultan makamları edene, güveni
nakış nakış kalbimize işleyene, emaneti bilenlerden edene, en çok da sevene tabi olabiliyorsak kardeşiz…
Ve en çok da inanmanın adıdır kardeşlik.
Belki de İslam fıtratı üzere yaşamanın ilk ve
en önemli şartı… Çünkü her şey o CANLAR
CANINI (S.A.V) sevebilmekle başlar. Bir he-
Ten âleminden can âlemine bir merhabadır bu… Dosta sefa,tüm dertlere deva… Canın derdinden aşıp Cananın derdine düşme
kapısıdır, samimiyetle seven can kardeşlere…
www.guvenvak.org
35
makale
ATATÜRK ve BİRLİK
Deniz TONGA
Eğitimci
Atatürk pek çok farklı açıdan tanımlanabilecek ve tanınabilecek bir liderdir. Atatürk
denince akla, aziz milletimizi bir araya getiren
ve bağımsızlık, özgürlük gibi değerler için tüm
milleti aynı hedef uğrunda toplayan kişi gelir.
O, İstiklal Harbimiz boyunca elde ne güç
varsa sadece bu hedef için kullanmıştır. Bağımsızlığımızı kazanmak… O dönemin şartları
içerisinde zaten elde olan kısıtlı malzemeler
milletimizin büyük bir fedakârlığı ile bir araya
toplanmıştır. Bu aslında millet vasfı kazanabilmemiz ve aynı topraklar üzerinde kardeş olarak yaşamamıza verilecek en güzel örneklerden biridir. O bize yeniden bir olduğumuzu,
bir olduğumuzda küllerimizden bile neler yapabileceğimizi tarihimizde görebilmek adına
örnek bir şahsiyettir.
Herkes dağılmış ve bölgesel kurtuluş yolları
ararken, manda ve himaye yolları için akıl yürütülürken, Mustafa Kemal Atatürk çıkmış ve
parolamızı “Ya istiklal, ya ölüm!” olarak belirlemiştir. Bu slogan aslında milletimizin derinliklerinde saklı kalmış duyguları açığa çıkarmış,
açığa çıkan bu duygular ile günümüzde “efsane” sayılabilecek bir savaş gerçekleşmiş ve
Osmanlı Devleti’nin küllerinden yeni Türkiye
Cumhuriyeti Devleti doğmuştur.
Burada hatırlatmak da yarar var. Ne zaman Atatürk’ü ansak, Onun yanında muhakkak silah arkadaşlarını ve diğer paşaları
da beraberinde anmamız icap eder. Çünkü
İstiklal Harbimiz’i Atatürk kendi başına organize etmemiştir. Aksine harbin her safhasında
arkadaşlarını sevk ve idare etmiş, onların görüşlerine başvurmuş, onları zafer için motive
etmiş ve birleştirici bir unsur olmuştur. Çünkü
Atatürk, birliğin ve beraberliğin sembolüdür.
Biz İnsan Yüceliğini Gerçekleştirme Derneği
ve Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı üyeleri olarak bu gerçeğin farkındayız. Onun içindir ki,
anma günlerinin amacını “Anmaktan maksat,
anlamak ve her sene daha ileriye giden bir
amaç sahibi olmaktır.” şeklinde anlarız.
Atatürk’ü sevmenin Ona değer vermenin
de tek bir ölçüsü vardır. Fikrimize göre “Seven
sevdiğinin inceliklerini yaşatır.” Atatürk’ü biz,
milletini çok sevmiş ve milleti için çok çalışmış
biri olarak tanırız. Onun için de deriz ki:
“Vatanını en çok seven, vatanına en çok
hizmet edendir.” Biz vakıf ve dernek üyeleri
olarak bu noktadan hareketle, nerede ne iş
yapıyor olursak olalım, bu gerçeği unutmamaya çalışır ve yaptığımız işi en güzel şekilde
sonuçlandırmaya çalışırız.
36
güvenilir insan yetiştirme vakfı
Bir Can Kardeşliği Örneği
Öznur DEMİRBAŞ
İYGDER Editörü
İnsan Yüceliğini Gerçekleştirme Derneği üyelerinin en bariz özelliği içtenliği, candanlığı, dayanışmayı kendilerine rehber edinmeleridir. Buna
verilecek pek çok örnekler var ancak en son yaşadığım can kardeşliğini anlatmak istiyorum.
Eşimin kutsal topraklara gidişiyle başlayan heyecanım, dava arkadaşlarımın sahipliği ile daha
bir gurur verici hal aldı.
Maceralı bir yolculukla başladı serüvenimiz.
Önce bize verilen gidiş tarihini heyecanla beklerken günün değişerek 5 gün uzatıldığını öğrendik.
Vardır bunda da bir hayır diyerek son güne gelmişken, bir telefonla tekrar günümüz değişti. Neyse biz hazırlıkları yaptık, arkadaşlara değişikliği
haber verip öğle vakti Ankara’dan havaalanına
doğru yola çıktık. Tabi bizimle beraber 5-6 araba
ayrı yerlerden hareket etti.
Şirketten tekrar bir telefon “Arabistan hükümeti aktarmalı uçağımıza iniş izni vermedi, uçuş yarın
geceye ertelendi.” Suphanallah çekerek hiç kimseye kızmadan sabır dileyip 4 elden telefonlara
sarıldık. Herkesi arıyor “Aman geri dönün veya hiç
çıkmayın.” diye haber veriyorduk. Kırıkkale’den
çıkanlara yetişemediysek de genel olarak herkese bilgi verdik. Bizim arkadaşları hiçbir şey yıldırır
mı? Aynı halisanelikle ertesi gün sabaha karşı havaalanında bu sefer gerçekten buluştuk ve hacımızı yolcu ettik.
Bir aylık süre zarfında sürekli telefonla ihtiyacımızı soranlar, pazarımızı, alışverişimizi yapanlar, ilgilerini hiç eksik etmeyenler bizi son derece mesut etti.
Bu sefer yine aynı içtenlik ve candanlıkla gece
yarısı uykularından uyanıp belkide hiç uyumayıp
3.30’da havaalanına gelerek hacımızı karşılamaları, görmeye değerdi. Muhabbetle hacımızla
kucaklaştıktan sonra herkes evine gitmeye yönelirken “Olur mu, hadi hep birlikte bize kahvaltıya.”
diyerek sabahın beş buçuk altı sularında evimize
doğru yol aldık.
Bir gün öncesinden yine arkadaşlarımızın “Misafirlerine ikram edersin.” diye yaptıkları su böreklerini ısıtarak sevgimizle sıcacık ikram ettik. Muhabbetle beyler bir tarafta bayanlar diğer tarafta kahvaltılar yapılırken bir yandan da zemzemler
içilip hurmalar yeniyordu. İstirahat için o gün bize
süre verdikten sonra her gün can kardeşlerimizin
ziyaretiyle evimiz dolup taştı adeta.
Ne güzel ya Rabbi! Mümin kullarınla beraber
haşır neşir olup onları ağırlamak... Evet! Müslüman demiyorum, Mümin kulların. Onlar halden
anlarlar, onlar yük olmaz, onlar yük alır, hafifletirler. Senin adına sevincine ortak olur, neşeni ve
kederini paylaşırlar. “Bana ne hediye verecek”
düşüncesiyle evine gelmeyi bırak, misafirlerini rahatça ağırlayabileceğin ikramlar getirirler.
Sarmalar, dolmalar, tatlılar, börekler… Hiç arkası
kesilmeden gelirken sen de gururla ikram edersin
sevdiklerine. Hamdolsun Rabbim.
Oğlumuz beylere, kızımız da bayanlara 10
gün boyunca hep birlikte hizmet ederken bırakın yorulmayı, daha çok dinçleştik ve her yönlü
bereketlendik. İçtenlikten ayrılmadan sevgiyle
yapılan her iş, hem sizi hem çevrenizi son derece mesut kılıyor. İşte hepimize eğitimin sağladığı
en büyük kazançlardan biride bu bence. Tek bir
sevgi etrafında, tek bir rıza için yapılan her iş, içtenliği ve halisaneliği öğretiyor bize.
Aynı sevgi için çırpınan kalpler,can kardeşliği
gibi kutsal bir arkadaşlığın yolculuğunda tek bir
hedefe doğru ilerlerler.
Demirbaş ailesi olarak tüm can kardeşlerimize
canı gönülden teşekkürlerimizi sunar, can dostumuza olan minnettarlığımızı da bir kez daha ifade
etmek isteriz.
Saygı ve şükranla…

Benzer belgeler