Gelecek Trendler
Transkript
Gelecek Trendler
269_CP_08 7/25/14 2:38 PM Page 1 & Gelecek Trendler Yenilikçilik ve gelecek araşt›rmalar› dergisi l Ağustos 2014 www.siemens.com.tr Karşılık kültürü Binlerce bina ve makinenin uzaktan bakımları yapılabilir ve yönetilebilir mi? Kesinlikle... Bu tam anlamıyla yepyeni ve muazzam büyüklükte teknolojik, ekonomik ve sosyal resmin bir parçası... İkinci hayat Veri hizmetlerinin genişleyen ufukları “Bulut” bizim sadece içinde verileri saklayabileceğimiz sanal bir yer değil... Aynı zamanda endüstriyel süreçleri ve hizmetleri değiştirecek itici bir güç olma özelliğine de sahip. Müzmin hasta Ambrose Turner, kardiyolog Sheile Shelby onun “dosya”sını kendi bilgisayarına indirirken dünya nüfusunun büyük bir kısmının yok olduğu bir dönemde kendisinin 40 yıllık suni bir koma döneminden sağ çıkmasını sağlayan olaylar zincirini anlatıyor. Turner, kendisine nasıl ikinci bir şans tanındığını paylaşıyor. 270_CP_08 7/25/14 2:40 PM Page 2 2 GELECEK&TRENDLER Bulut gerçekten çok önemli Editör - İçindekiler apital ve Ekonomist dergileri ile TÜBİSAD’ın desteklediği Avrupa Bulut C Ödülleri’nin Türkiye finallerini ben de jüri olarak izliyorum. Bulutun geleceğine inandığımız için hem bu projeyi destekliyor hem de yılda bir defa Cloud Computing eki yayınlıyoruz. Bu ödülün ikincisinin jüri toplantısını temmuz ayı içinde gerçekleştirdik. Geçen yıl 42 başvuru olmuştu. EuroCloud organizasyonundaki dostlar, “Avrupa’daki çok sayıda şirketten çok daha fazla başvuru geldi. Şaşırdık” değerlendirmesini yaptı. Bu yıl 65 başvuru oldu. Geçen yıldan yüzde 50 daha fazla… Türkiye bulut bilişimi keşfediyor, bu alana giren ve önem veren şirketlerin sayısı artıyor… Ancak, bence büyümesi için çok iyi örneklerin, ülke çapında başarılı uygulamaların hayata geçirilmesi gerekiyor. Beni Almanya’da trafik yönetim sistemlerini merkezleştiren belediyelerin çalışması etkiledi. “Neden 10 şehirde ayrı ayrı birer trafik yönetim merkezi olsun” sorusu ile bu hizmet tek bir elden yönetilmeye başlandı. Böylece her belediye son derece pahalı donanımları satın almaktan kurtuldukları gibi bakım maliyetini de üstlenmek zorunda kalmadı. Hız aynı, hizmet aynı… Aradaki farkı görüyor musunuz? Ben dahil pek çoğumuz için bulut bilişim çok yeni bir uygulama ve öğrenmeye ihtiyacımız var. O nedenle bu sayıyı dikkatle incelemenizi öneririm. Saygılarımla… M. Rauf Ateş İÇİNDEKİLER Karşılık kültürü ............................................................3 Veri hizmetlerinin genişleyen ufukları ..................................................5 İkinci hayat ......................................................................8 Yay›nc› Do+an Burda Dergi Yay›nc›l›k ve Pazarlama A.( *cra Kurulu Ba)kanı Mehmet Y. Y›lmaz Yay›n Direktörü (Sorumlu) M. Rauf AteE Yayın Yönetmeni Sedef Seçkin Büyük Yaz›i)leri Müdürü Haber Müdürü Ebru F›rat Deyma Öncel BayAksel Görsel Yönetmen A. BertuB Pat›r Yayın Kurulu (Alfabetik sArayla) M. Rauf AteE, Özlem AydAn AyvacA, Hüseyin Gelis, Sedef Seçkin Marka Müdürü Gökçe Aykaç Mutlu Ankara Temsilcisi Erdal CpekeEen Tel: 0 312 207 00 95 Yönetim Genel Yayn Koordinatörü YeEim Denizel Projeler Direktörü (Tüzel Kii Temsilcisi) Ferit ÖzkaEAkçA Sat Direktörü Orhan TaEkAn Finans Direktörü Didem Kurucu Üretim Direktörü Servet KavasoBlu Yönetim Yeri Trump Towers, Kule 2, Kat: 21-24, 34387, DiEli-CSTANBUL Tel: 0 212 410 32 28 Faks: 0 212 410 32 27 [email protected] Reklam Grup Ba)kan› Viki Habif Grup Ba)kan Yard›mc›s› Nil Ertan Teknik Müdür Nusret K›r›ml›oBlu Tel: 0 212 336 53 60 (3 hat) Faks: 0 212 336 53 90 Rezervasyon Tel: 0 212 336 53 00-57-59 Faks: 0 212 336 53 92-93 Ankara Reklam Tel: 0 312 207 00 72-73 DB Okur Hizmetleri hatt› Tel: 0212 478 03 00 [email protected] DB Abone Hizmetleri hatt› Tel: 0212 478 03 00 Faks: 0212 410 35 12-13 [email protected] 271_272_273_274_CP_08 7/25/14 Dijital dönüşüm l 2:34 PM Page 3 Eğilimler Nesneler dijitalleştirildikten sonra artık hiçbir sınırlama veya maliyeti olmaksızın kopyalanabilir ve yeniden dağıtılabilir. Karşılık kültürü Binlerce bina ve makinenin uzaktan bakımları yapılabilir ve yönetilebilir mi? Kesinlikle... Bu tam anlamıyla yepyeni ve muazzam büyüklükte teknolojik, ekonomik ve sosyal resmin bir parçası ki burada neredeyse bütün gerçek dünya nesnelerinin dijital birer karşılığı var. Antik kitapların sayfalarından ve kadastro kayıtlarından, endüstriyel kurulumlar ve kentsel alanlardaki sonsuzmuş gibi görünen çeşitli unsurlara kadar, somut dünyada her geçen gün daha fazla sayıda bileşen kendi dijital karşılığını oluşturuyor. Bu süreç hız kazandıkça, dijital alemde kopyalanan sadece fiziksel evrenin anatomisi değil, aynı zamanda fizyolojisi de... Şöyle ki örneğin biz artık sadece bir fabrika ortamındaki makinelerin durumlarının ayrıntılı dijital görüntülerini çıkarmakla yetinmiyoruz. Aynı zamanda insan oğlunun biyometrik anlamda birebir tasvirinin yapılabilmesi sayesinde bu gibi ortamlarda çalışanların en güvenli ve en ergonomik şekilde nasıl çalışa- caklarının simülasyonunu da gerçeğe uygun olarak yapabiliyoruz. Benzer şekilde Avusturya, Viyana’daki yeni Aspern bölümünün inşaatı sürerken, Siemens Kurumsal Teknolojiler (CT) tarafından geliştirilmiş sistemler, 240 hektarlık bir şantiyenin tamamındaki inşaat çalışmalarını takip etmek ve belgelendirmek için insansız kuadrokopterler (üstten dört pervaneli ve kameralı helikopter) tarafından çekilmiş görüntülerden faydalanıyor. Mevcut verileri otomatikman bir öncekilerle mukayese etme yeteneğine sahip bu gibi sistemlerden aynı zamanda fabrikaların içindeki değişiklikleri takip etmek ve dijital planların güncel olmalarını sağlamak amacıyla da faydalanılıyor. Yazılım gizli bileşen. Peki nesnelerin ve işlevlerin dijital dünyaya yaptıkları bu büyük göçün arkasında ne var? Her şeyi mümkün kılan gizli bileşen elbette ki yazılım. Yazılımın teknolojinin hemen her alanında oynadığı kilit rol aslında Siemens’in kurumsal ARGE bütçesinin yüzde 40’ını yazılım geliştirmeye yatırmasından da kolayca anlaşılabilir. Çapraz sektör projelere ve mimari geliştirmeyle karmaşıklık azaltma gibi temel sorunlara odaklanan CT, kendi bünyesinde yaklaşık 4 bin 500 programcı ve yazılım mimarı çalıştırıyor. Siemens, şirket genelinde Mars Rover Curiosity’nin simülasyonundan, inovasyoncu elektrik santralleri devreleri, demiryolu optimizasyon ekranları ve ameliyathane- Gelecek&Trendler l Ağustos 2014 3 271_272_273_274_CP_08 Dijital dönüşüm 7/25/14 l 2:34 PM Page 4 Eğilimler ler için görüntü ve veri birleştirmelerine kadar değişik projelere yoğunlaşan 17 bin 500’e yakın yazılım mühendisi istihdam ediyor. Her geçen gün daha fazla dijitalleşen dünyamızda yazılımın oynadığı role dair örnekler saymakla bitmez. Örneğin Siemens’in Simatic programlanabilir mantık devreleri (PLC’ler) üreten Nurenberg yakınlarındaki bir tesisinde, Siemens’in NX ve Teamcenter yazılım sistemleri her gün lehimleme ısılarından al ve tak hızlarına kadar 50 milyon civarında süreç adımının sonuçlarını izliyor. Elde edilen bu bilgiler bu tesisin yüzde 99,998’lik kalite seviyesinde çalışabilmesi için fevkalade önemli. Mevcut ve planlanan üretim hatlarının ve onlarla ilgili süreçlerin iyileştirilmesi için bu bilgiler tesisteki AR-GE departmanının bilgisayar ağıyla senkronize ediliyor. Bu tesisin olağanüstü yüksek otomasyon seviyesi göz önüne alındığında, burasının sanal ve gerçek dünyaların süreçleri otomatikman optimumlaştırmak için birbirlerinin deneyimlerinden faydalandıkları dördüncü en- hızlandırmak amacıyla bu teleskopun 1,5 metrelik lenslerini üretecek ve simülasyon verilerini üretim sistemlerine entegre edecek makinenin 3D simülasyonunu yapabilmek için Siemens’in NX yazılımını kullanmıştı. 30 nanometrelik parlaklık ayarına sahip bu makine sadece 1,5 yıl içinde üretildi. Ameliyathanede taşınabilir görüntü entegrasyonu. Fiziksel dünyanın dijitalleşmesi sağlık sektöründe de derinlik kazanıyor. Örneğin New Jersey Princeton’daki Siemens Kurumsal Teknolojiler’deki araştırmacılar, ameliyat öncesi 3D bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntülerini ameliyathanede veya müdahale odalarında diğer yöntemlerle üretilen gerçek zamanlı görüntülerle birleştirebilmek için Siemens Bulut tabanlı hizmetler altyapıları ve uzman bilgileri birleştirip sanallaştırarak maliyetleri düşürüyor. Üst seviyede otomatik üretim (solda) ve çokşehirli trafik yönetimi için yazılım işin kilididir. düstri devrimine doğru atılan ilk adımın bir örneği olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Bu tesisin verimliliğiyle sahip olduğu inanılmaz itibarı hesaba katıldığında diğer fabrikalar için bir model olduğunu görmek hiç de şaşırtıcı değil. Örneğin Güney Çin’de yer alan Chengdu’daki bu Alman tesisinin neredeyse birebir kopyasında, otomobil üretiminden madencilik makinelerine kadar her şeyi kontrol altında tutmakta kullanılan PLC’ler ile Çin’in bu alandaki açlığı gideriliyor. Sanal ve gerçek dünyaları birleştiren sayısız geliştirme örnekleri arasında bir de dünyanın en büyük optik teleskopunun üretimi bulunuyor. Bu imalatçı geliştirme sürecini 4 Gelecek&Trendler l Ağustos 2014 hinsel faaliyetler el göz koordinasyonuyla birleştirilebilir ve hatta zenginleştirilmiş gerçeklik kapsamında bile ondan faydalanılarak bir cerrahın asıl görüş alanında teşhis bilgilerini üst üste çakıştırması sağlanabilir. Taşınabilirliğin çok sayıdaki avantajının farkında olan Siemens’ten araştırmacılar içinde duraksız iletişimi ve video sıkıştırmayı tıbbi uygulamalara göre uyarlayan yöntemlerin de olduğu olağanüstü hızlı görselleştirmeyi destekleyen teknikler geliştiriyorlar. Söz konusu ister endüstri veya sağlık ortamları olsun isterse de donanım veya yazılım, dijital dünyamızdaki en ileri sistemler bugün otomatik izleme, önleyici bakım ve uzaktan servis kavramlarıyla tasarlanıyor. Örneğin Siemens’in müşterek uzaktan servis platformu (cRSP) şu anda gökdelenler ve gaz tür- Sağlık Sektörü’nden uzmanlarla birlikte çalışıyorlar. Burada temel amaç, nihayetinde tüm diğer yöntemlerin birleştirildiği yön güdümlü bir ortam sunabilmek için yüksek çözünürlüklü 3D görüntülerden faydalanmak. Ancak bu çoklu yöntemli birleştirme sadece görüntülerle sınırlı değil. Araştırmacılar gerçek zamanlı hasta takibi ve hatta bazı işlevlerin anında simülasyonları gibi bilgilerin entegre, tek bir gerçek zamanlı görüntüye entegre edilmesinin çok yakın bir gelecekte kablosuz ve taşınabilir bir yoldan yapılabileceğini öngörüyor. Aslında bu vizyonun kilit parçası birleştirilmiş veri setlerinin taşınabilirliği. Taşınabilir bir görüntüyle görsel ve zi- binlerinden 255 şehrin trafik kontrol merkezlerine kadar yayılmış 250 bine yakın sistemi takip ediyor. Bu platform aynı zamanda yaklaşık 120 bin tane üstün teknolojili tıbbi cihazı izliyor ve onlara bakım hizmeti veriyor. Bu sistemler hep birlikte ayda yaklaşık 10 terabyte hacminde veri üretiyor. Ancak takip edilen sistemlerin karmaşıklık seviyeleri arttıkça onların tanımlama sensörleri ve yazılımla yönetilen işlevleri de hızla çoğalıyor. Nitekim uzmanlar, 2020 yılı itibarıyla cRSP’nin bir ayda işlemek zorunda kalacağı veri hacminin 80 terabyte’a ulaşacağını tahmin ediyor. Siemens bu veri yığınını yönetebilmek amacıyla güvenliği artırmak ve yeterli kapasiteyi sağlamak için gelecek nesil bir yapı geliştiriyor. Yeni ekonomi. Sürekli büyüyen sistemler kitlesinin izlenmesi ve bakımı dijital dünyaya geçtikçe, bu işlevlerle ilintili fiziksel altyapıların kendileri de dijitalleşiyor. Mesela neden her şehirde ayrı ayrı birer trafik yönetim merkezi olsun ki? Almanya’da 10 şehir bu işlevi tamamen tek bir Siemens servis merkezine dış kaynaklandırdı. Bulut tabanlı internet hizmetleri aracılığıyla kendi verilerine anında erişebilen bu şehirlerin her biri son derece pahalı fiziksel donanımlara ve ilgili bakım hizmetlerine gerek duymaksızın trafiği etkileyen yerel olayları planlayabiliyor ve yönetebiliyorlar. 271_272_273_274_CP_08 7/25/14 2:34 PM Page 5 Dijital dönüşüm BT altyapıları da artık gökyüzüne yani bulutlara doğru ilerliyor. Otomatik sistemlerce üretilen verilerin hacmi o kadar devasa bir boyutta ki Siemens gibi koskoca şirketler bile giderek artan veri saklama meydan okumasıyla yüzleşiyor. Dolayısıyla sanallaştırılmış bir BT çözümü olarak bulutun manyetik çekim gücüne kapılıyorlar. Siemens Kurumsal Teknolojiler bu amaçla kendi şirketindeki iş birimlerini güvenlikten ödün vermeksizin bulutta veri saklamanın avantajlarından faydalanan yeni ürün tasarlama yöntemlerini tanımlamak amacıyla kurulmuş bir girişimle destekliyor. Bulut tabanlı hizmetler, altyapıları ve uzman bilgileri birleştirerek ve sanallaştırarak maliyetleri düşürüyorlar. Gerçekten de bir pazar bilgileri tedarikçisi olan International Data Corporation (IDC), sözde “akıllı verilerin” ekonomik olup olmamalarında belirleyici faktörün bu hizmetlerin buluta kaydırılıp kaydırılmadıklarında yatacağını öngörüyor. Ürünlerin, hizmetlerin ve hepsinden önemlisi bilginin dijitalleşmesinin büyük bir hızla ilerlemesinin uçsuz bucaksız potansiyel getirileri olacağından neredeyse kimsenin kuşkusu yok. Hepimizin birden hissedeceği bu kilit alanlardan biri de devletle ilişkilerimizde yaşanacak. Belçika’nın eGovlab’inin kurucusu ve direktörü olan Vasilis Koulolias, demokraside bir sonraki adımın elektronik devlet olacağını düşünüyor. “Burada devleti daha akıllı, daha verimli ve daha temsil edici olmaya yönelik bir değişiklik söz konusu. Bu sayede işbirliğinin, yardımlaşmanın ve karşılıklı etkileşimin işlem maliyetleri düşürülecek” diye öngörüde bulunuyor. Ancak tüm bu potansiyellerine rağmen bizim cesur, yeni dijital dünyamızın bir parça ihtiyatla ele alınmasında fayda var. MIT Dijital Şirketler Merkezi Direktörü Prof. Erik Brynjolfssen ile yaptığımız röportajda da altı çizildiği üzere, gerek mavi gerekse de beyaz yakalı işler giderek otomasyonun hedef aldığı alanlara daha fazla giriyor. Brynjolfssen, “Dijital teknolojilerden muazzam bir zenginlik yaratmak için faydalanılabilir. Ancak bu servet çok az sayıda insanın ellerinde de toplanabilir veya milyarlarca insan için göz alabildiğine fırsatlar da yaratabilir. Refahı adil bir şekilde paylaştırmak bizim elimizde. Ancak şayet gözlerimizi kapar ve onun kendiliğinden olacağını varsayarsak bu süreç asla gerçekleşmez” diyor. Arthur F. Pease l Bulut bilişim Veri hizmetlerinin genişleyen ufukları “Bulut” bizim sadece içinde verileri saklayabileceğimiz sanal bir yer değil... Aynı zamanda endüstriyel süreçleri ve hizmetleri değiştirecek itici bir güç olma özelliğine de sahip. Pazar araştırmaları şirketi IDC’deki analistler, 2020 yılı itibarıyla yaklaşık 40 zettabyte (21 sıfırlı bir rakam) büyüklüğünde verinin yaratılacağını, kopyalanacağını veya tüketileceğini tahmin ediyor. Bu hacimde veriler şayet DVD’lere kaydedilecek olsaydı, bu diskler üst üste yığıldığında dünyayla ay arasındaki mesafenin yaklaşık 30 katı kadar bir yüksekliğe sahip olurdu. Bu gelişmenin altında yatan neden ise profesyonel ve özel sosyal ağlar aracılığıyla insanların ve otomasyon sistemleri ağları aracılığıyla da makinelerin birbirlerine dijital ortamlarda bağlanmaları. Buna ilaveten insanlar ve makineler de birbirlerine ağ ortamlarında giderek daha fazla bağlanıyor. Örneğin servis teknisyenleri artık medikal tarayıcılarda veya gaz türbinlerinde titreşim gözleme sistemlerinden faydalanıyorlar. Ortaya çıkan bu devasa veriler seli ise kendi verilerini kaydetmek ve işlemek için bilgi teknolojileri altyapılarını sürekli yenilemek ve büyütmek zorunda olan şirketler için büyük bir meydan okuma yaratıyor. Bu duruma bir alternatif de şirketlerin maliyetlerini kısmalarına ve veri işleme süreçlerinin kalitesini artırmalarına olanak sağlayan bulut bilişim çözümü. Siemens Kurumsal Teknolojiler’de (CT) bir bulut projesi grubunu yöneten Dr. Birgit Schiemann, “Bulut bilişim aslında temel olarak BT’nin sanallaştırıması ve otomatikleştirilmesi demektir. Ayrıca çok kısa bir zaman dilimi içinde muazzam boyutlarda veri depolama ve işleme kapasitesi de sunabilmektedir” diyor. Onun proje grubu Siemens açısından çok önemli bir stratejik önceliğe sahip olduğundan şu anda çekirdek teknoloji girişimi olma statüsüne sahip. Gelecek&Trendler l Ağustos 2014 5 271_272_273_274_CP_08 Dijital dönüşüm 7/25/14 l 2:34 PM Page 6 Bulut bilişim Tüm teknik veriler bulut üstüne kaydedildikten sonra servis teknisyenleri onlara çalıştıkları sahadan kolaylıkla erişebilecek. Dr. Schiemann, BT’deki gelişmelerin nereye doğru gittiğini göstermek için ofis PC’lerinden faydalanıyor. Bu kurulumda her çalışanın önünde kendine ait bir hard diski, işletim sistemi, programları ve içinde saklanmış verileri olan bir kişisel bilgisayar var. Oysa gelecekte onların tek ihtiyaç duyacakları bir klavye ile bir ekran olacak. Bunun dışında her şey büyük bir tedarikçinin sunucu tarlasındaki dijital bir bulut üstüne kaydedilecek. İşçilerin çoğu kendi işleriyle ilgili verilere sadece mobil bilişim aracılığıyla erişecek, yani tek ihtiyaç duyacakları bir tablet bilgisayar olacak. Aslında bulut bilişim, veri depolama ve işleme kapasitesinin dış kaynaklandırılmasından başka bir şey değil. Açık ara farkla bu hizmetin en büyük tedarikçisi ise yılbaşı günlerinde çevrimiçindeki alışveriş çılgınlığıyla başa çıkabilmek için yıllar önce devasa sunucu kapasiteleri yaratmış olan Amazon’dur. Ancak bu kapasitenin büyük bir kısmına yılın geri kalan zamanlarında ihtiyaç duyulmadığı için bu veriyi diğer 6 Gelecek&Trendler l Ağustos 2014 şirketlere kiralamaya başlamış ve böylece ilk bulut bilişim altyapısı doğmuştu. En önemlisi güvenlik. Bulut bilişim, şirketlerin gelecekte kendi BT altyapılarını kurmalarına gerek kalıp kalmayacağı sorusunu sorduran bir süreci de tetikledi. Şirketler artık hacmi giderek artan verileri kaydetmek ve hiç olmadığı kadar gerekli olan hesaplama gücü ihtiyacı için yeni yaklaşımlar benimsemek zorunda. Her ne kadar bulut bilişim sayesinde kullanıcıların sistemlerin kendilerine yatırım yapma zorunlulukları ortadan kalkmış olsa da özellikle büyük teknoloji şirketleri uzunca bir zamandır bu hizmete karşı güvenlik nedenleriyle şüpheyle bakıyordu. Schiemann, “Bizim projemizde güvenlik halen en önemli meydan okumalardan biri” diyor. Onun ve ekibinin Siemens’in dört sektöründeki her bir uygulama ve çözüm için hangi tür bulutun uygun olduğuna karar vermesi gerekiyor. Örneğin bu şirkette verilerin kullanıcılarla kiralık sunucular arasında gidip gelirken şifrelenmesini sağlayan herkese açık bir bulut var. Ancak bu bulutun sunucuları çok farklı müşterilerden gelen verileri de işliyor. Ancak büyük ölçüde yasal zorunluluklardan dolayı bu sıklıkla uygun bir çözüm değil. Özellikle de bu verilerin içinde kişisel bilgiler, şirket sırları veya bir ülkeden başka bir ülkeye gönderilen bilgiler olduğu zaman. Çoğu vakada bu gibi sorunlar tedarikçinin her bir müşteri için ayrı bir sunucu tahsis ettiği sanal özel bulutların yardımıyla çözülebilir. Bulut servis tedarikçileri aynı zamanda yasal sebepler veya güvenlik endişeleri yüzünden izin verilmemesi halinde verilerin belirli bir ülkenin dışına çıkarılmamasını da garanti edebilir. Schiemann, “Uygulamalar bulut içinde kullanılmaya başlanmadan önce her bir iş biriminin geniş bir sorunlar yelpazesine çözüm bulması gerekir” diyor. Onun ekibi bu gibi süreçleri desteklemek için sadece stratejik tavsiyelerde bulunmakla kal- 275_276_277_278_CP_08 7/25/14 2:32 PM mıyor, aynı zamanda bulut bilişim uygulamaları, bir terminalden buluta erişilebilmesi için kullanıcı kimliği doğrulama sistemleri ve önceden tanımlanmış kategoriler temelinde farklı depolama yerleri arasında verileri dağıtan sistemler için teknolojik rüştünü ispatlamış model mimarileri gibi yinelemeli uygulamalara yönelik yazılım modülleri de yaratıyor. Ancak bu bulut çekirdek teknolojisi girişiminin temel amacı Siemens’in sektörlerinin kendi ürün ve hizmetlerinin bulut bilişimden nasıl kazançlı çıkacaklarını analiz etmelerine yardımcı olmak. “Bulut bilişim değer zincirlerini değiştiriyor” diyen Schiemann, bunun aynı zamanda “şirketlerin kendilerini de değiştireceği” öngörüsünde bulunuyor. Kullanıma göre faturalama. Bu bir yandan aslında ürün tasarımı teknolojisinin yeni bulut tabanlı zorunluluklarla uyuşacak şekilde tekrar yapılandırılması anlamına geliyor. Mesela Siemens’in PLM Teamcenter adındaki yazılımı standart sürümünün yanı sıra bulut tabanlı bir çözüm olarak da sunuluyor. Yazılım ürünlerinin lisansı genellikle belirli bir tarihle sınırlı olduğundan onun abonelik süresinin giderek daha uzaması ve- Page 7 ya kullanım başına ücretlendirilmesi bekleniyor. Schiemann, “Bu durum, bu yazılımın yeniden tasarlanmak zorunda olduğu anlamına geliyor” diyor. Şirketlerde artık kendilerine ait depolama ve işleme altyapıları olmadığı zaman programların üzerinde yüklü oldukları cihazlarda çalıştırılmaları gerekecek. Dolayısıyla onlara aynı anda birkaç kullanıcının birden erişebildiği araçlar gözüyle bakılacak. Diğer yandan da bulut bilişim olmaksızın hayal bile edilemeyecek yepyeni ürünlerin geliştirilmesi mümkün olacak. Siemens’in sektörlerindeki uzmanlar, şimdi hangi uygulamaların daha kolay erişilebilmeleri ve daha fazla işlevsellik sunabilmeleri için bulut ortamına geçilirmesi gerektiğine karar vermelerine yardımcı olacak stratejiler geliştiriyor. Uygulama olasılıklarının ne kadar geniş bir yelpazede yer aldıkları ise enerji üretimi, nakli ve dağıtımı alanlarındaki yeni uygulamalar için her yıl 10 binlerce insana eğitim veren Siemens Enerji Akademisi’nde gösteriliyor. Eskiden kurs katılımcılarının evlerine gidip gelirken yanlarında birkaç kilo ağırlığındaki eğitim materyallerinden oluşan bir paketi taşıması gerekirdi. Bu durum bilhassa uçakla seyahat eden insanlar için oldukça rahatsız ediciydi. Ancak 2013 yılından bu yana enstrümantasyon, kontrol & elektrik birimiyle ilgili eğitim materyallerine bulut üzerinden erişilebiliyor. Bunu başarabilmek için CT’den Timo Wolf mülkiyeti Siemens’e ait olan iPad’ler üzerinde çalışan bir uygulama geliştirmişti. Siemens Enerji Akademisi’nin kurucusu Detlef Rautmann, “Kurs sırasında katılımcılar buluta erişebilmelerine olanak sağlayan bu iPad’leri kullanıyor” diyor. Bu uygulama şu Bulut bilişim tabanlı iş modeli örnekleri Bulutta çalışan yazılım: Teamcenter Veri saklama /işleme Masaüstü PC Servis teknisyenleri teknik bilgileri yüklüyorlar Bulut Sunucu Sürücüler için mobilite uygulamaları Dizüstü/akıllı telefon/tablet PC iPhone Bulut bilişim değer zincirlerini değiştiriyor. Bu yüzden şirketlerin kendileri de değişecek. anda Siemens’in bütün eğitim içeriklerini yöneten Öğrenme Yönetim Sistemi’nin web sunucusunun içine entegre edilmiş durumda. Kullanıcılar kurslar esnasında bu iPad’lerin üzerine yorumlar veya çizimler yazıp sonra onları ilgili bulut üzerinde kaydedebiliyor. Kendi iş yerlerine geri döndüklerinde ise aynı zamanda kendi PC’lerine veya başka bir cihaza da indirebilecekleri kendi kişisel eğitim materyallerine kendilerine verilen şifreleri aracılığıyla bulut üzerinden erişebiliyorlar. Uygulamalardan fazlası. Siemens’teki uzmanlar artık bu gibi dijital uygulamaların, önümüzdeki beş yıl içinde özgün birer siber iş modeline dönüşeceğine ikna olmuş durumda. Kurumsal Teknolojiler’in New Jersey Princeton ofisinden Siemens’in bu dijital dönüşüm sürecinin şekillenmesine katkıda bulunan Raj Varadarajan, “Siemens sadece uygulama geliştirmekle kalmayacak” diyor. Onunla birlikte burada temel hedef mobil bilişimin yani bir bulut ile desteklenebilen merkezi bir altyapıya erişmek için mobil cihazlar kullanımının gelecekte nasıl bir yol izleyeceğini de tespit etmeye çalışmak. Varadarajan’a göre yeni ürünler üzerinde sosyal ağların özelliklerinin devasa bir etkisi olacak. Örneğin dünyanın dört bir yanındaki hastalar bir hastalığın semptomlarını tartışırken bu bilgiler otomatik bir teşhis aracına aktarılabilecek. Bu gibi uygulamalar için kuşkusuz hastanın ön onayının alınması şart. Örneğin burada kullanıcılar ilgili hasta bloglarına veya tıbbi içerikli web sitelerine girdikleri bilgiler aracılığıyla bir teşhis aracında toplanan verilere katkıda bulunabilir. Biz şu anda bulut bilişimin ve mobil bilişimin teknik olasılıklarının bir sonucu olarak ortaya ne gibi yeni yazılımların çıkabileceğini sadece tahmin edebiliriz. Ancak şayet fikirler de şirket içi kullanılan özel uygulamalar kadar hızlı gelişirse yakın bir gelecekte son derece geniş yeni iş konseptleri ve modelleri yelpazesinin doğmasını bekleyebiliriz. BT şirket danışmanlığı şirketi Gartner’daki gibi analistler bulut bilişim uygulamaları pazarının bütün bir BT pazarından çok daha hızlı büyüdüğünü söylüyor. Bu gelişmenin altında ise bulut bilişim uygulamaları kullanan yeni BT senaryoları ile geleneksel BT hizmetlerinden buluttaki hizmetlere doğru geçiş süreci yatıyor ve Siemens bu gelişmenin tam da kalbinde yerini alıyor. Katrin Nikolaus Gelecek&Trendler l Ağustos 2014 7 275_276_277_278_CP_08 Dijital dönüşüm 7/25/14 l 2:32 PM Page 8 Senaryo 2060 Ekonomik altyapılar Bu aslında bizim 2013 güz sayımızda tanıştığınız Ambrose Turner’ın hikayesinin devamı. Bu bölümde biyonik bir kurtla karşılaşmasının ardından Turner, son 40 yılını suni komada geçirdiği bir hastanede gözünü açıyor. Kardiyoloğu Dr. Sheile Shelby, kendisine onu yeniden hayata döndüren teknolojileri izah ediyor ve bütün insanların nereye kaybolduğunu açıklıyor. 2060 8 Gelecek&Trendler l Ağustos 2014 l Senaryo 2060 İkinci hayat Müzmin hasta Ambrose Turner, kardiyolog Sheile Shelby onun “dosya”sını kendi bilgisayarına indirirken dünya nüfusunun büyük bir kısmının yok olduğu bir dönemde kendisinin 40 yıllık suni bir koma döneminden sağ çıkmasını sağlayan olaylar zincirini anlatıyor. Turner, kendisine nasıl ikinci bir şans tanındığını paylaşıyor. 275_276_277_278_CP_08 7/25/14 2:32 PM Page 9 Buna bir deja vu anı demek yetersiz bir ifade olurdu. Daha önce hiç görmediğim tarz bir hastane olan bu yerden taburcu olmamın üstünden sadece birkaç gün geçti. Ama durun ben hastaneler hakkında zaten ne bilirim ki? Onlar hakkında en son okuduklarım bile 40 yıl öncesine dayanıyor. 2020 yılındaki kazanın öncesine, sürücüsüz bir kamyonun buzlu bir virajda kontrolünü kaybederek kullandığım arabaya çarpmasının öncesine, aracımın gösterge panosunun hava yastıklarını patlatarak çenemi parçalamasının öncesine, gözümün karararak kendimden geçmemin öncesine... Tam 40 yıl boyunca hayata bir pamuk ipliğiyle tutundum. 2020 yılındaki tedavilerden sonra, rehabilitasyonların ardından taburcu edildim. Yanımda eski iş arkadaşım Zeppy ile birlikte İskoçya’nın boş sokaklarını arşınlıyor ve altında bizim fabrikanın uğuldadığı çayırlıklardan geçiyordum ki bir şeyin göz ucuyla bizi izlediğini hissettim. Dönüp baktığımda karşımda üç metreden kısa mesafede büyük bir gri kurt olduğunu gördüm. Onun yaratık zekası benim yüzüme odaklanmıştı. Zeppy, “Sadece biyonik bir güvenlik sistemi” diyerek beni uyardı. Ancak bu şok benim için çok fazlaydı... Yeniden canlandırılma süreci. Gözlerimi açtığımda burası bir hastane olsa gerek diye düşündüm. Daha sadece birkaç gün önce de burada değil miydim? Yoksa bir şekilde bir 40 yıl daha mı geçmişti? Çok mu ciddi yaralanmıştım? Ancak bu sefer etrafımda tüpler olmadığını sadece yatıştırıcı ışık altında yanıp sönen bir teşhis sensörü bileziği olduğunu fark ettim. Kulağımın içine doğru kadife gibi bir ses “Bay Turner” diye seslendi. Yatakta doğruldum. O sesin sahibi kadın bana “Tünaydın” dedi. “Sizin için çok endişelendik. Kötü şekilde yere düştükten sonra buraya ambulansla yetiştirildiniz. Bilincinizi kaybetmiştiniz. Şu tüyler ürpertici derecede korkunç biyonik güvenlik yaratıkları yok mu! Aslında sizi uyarmamız gerekirdi. Neyse ki bu seferki son anda bizim taburcu dosyalarımızla biyometrik çaprazkontrol yaparak sizi tanıyabilmiş. Ancak eğer bunu başaramasaydı neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Sizin kim olduğunuzu anladıktan sonra bize pişmanlığını ifade eden bir mesaj gönderdi. Hayal edebiliyor musunuz! Her neyse anladığım kadarıyla bizim yeni cesur dünyamızda yaşadığınız ilk şoku gayet iyi atlatmışsınız. Bu arada özür dilerim ben Dr. Sheile Shelby” diyerek elini bana doğru uzattı. “Sizin yeniden canlandırılma sürecinizin kilit aşamaları boyunca kardiyoloğunuz bendim. Ancak maalesef ki siz hayata yeniden döndürülmeden hemen önce bir başka merkeze tayinim çıkmıştı” dedi. Gelecek&Trendler l Ağustos 2014 9 275_276_277_278_CP_08 Dijital dönüşüm 7/25/14 l 2:32 PM Senaryo 2060 Yeniden canlandırılma. Hayata yeniden döndürülme. O ana kadar tedavim hakkında pek fazla düşünmemiştim. Aslında dürüst olmak gerekirse hiçbir şey bilmek istemiyordum. Ama bu Dr. Shelby... Aman Tanrım, onu uzun uzadıya süzerken benim her şeyle ilgilenmemi sağlayabileceğini düşünüyordum! Bana, “Tedaviniz hakkında bir şeyler öğrenmek ilginizi çeker mi” diye sorduğunda sanki aklımdan geçenleri okuyordu. Şimdiden kendimi çok daha iyi hissettiğimi fark ederek “Elbette her şeyi” diye cevap verdim. Dakikalar sonra örümceğimsi robotik kolları ve bacaklarıyla devasa bir ölü böceğe benzeyen bir muayene masasının önünde duruyorduk. Bu kol ve bacakların her biri iğneye benzer bağlantılarla masaya tutturulmuştu. Dr. Shelby havada beliren bir ekrana dokunurken, “Şimdi hemen sizin dosyanızı indireceğim” dedi. Gerçekten de bir saniyeden kısa sürede her bir noktasıyla benimmiş gibi görünen bir vücuda bakıyordum. Kadife sesi samimi bir empatiyle yankılanırken bana “Kendinizi iyi hissedeceğinizden emin misiniz Ambrose” diye sordu. “Tabii canım gayet iyiyim. Yani bu senin benim dosyam dediğin şey öyle mi” diyerek yalan söyledim. “Evet gerçekten o. Eğer gerekirse son 40 yılınızla ilgili herhangi bir anı baştan sona size gösterebiliriz. Bu çok kapsamlı ve tamamıyla entegre bir kayıt yani müdahil olan bütün sistemlerdeki kondüsyon ve bakım verilerini eksiksiz sunan ve öğrenen bir kayıt. Bu kayıt, sürekli olarak dünyanın dört yanındaki diğer dosyalarla kıyaslanıyor. Bu gibi dosyalar, eczacılık ve robotik sistem tedarikçileri, sigorta şirketleri ve bundan birkaç nesil önce kuantum mirasçılarının internet dedikleri dünya genelindeki optimizasyon ağı için çok değerli.” “Peki üniversiteler ya da doktorlardan hiç bahsetmediniz. Tüm bunlar onların işine yaramıyor mu” diye sormama, “Bu uzun bir hikaye” diye cevap verdi. Ve ardından ekledi: “Peki izah etmeye çalışacağım. Muhtemelen neden suni bir komada bu kadar uzun süre tutulduğunuzu merak ediyorsunuzdur. Ciddi travmaya maruz kalan sadece kalbiniz ve birkaç organınız değildi. Acil durum personeli kaza mahalline ulaştığında yaralarınızın içine patojenik organizmaların girmemesini sağlamak için geçenlerde yasaklanan çok bantlı bir test yaptılar. Tüyler ürpertici bir şekilde bu sıhhiyeciler sizde C. Gattii adıyla bilinen ve insanların yüksek vücut sıcaklıklarında gelişen Cryptococcus familyası üyesi yeni bir hiper öldürücü mantarın izine rastladı. Daha önce bu 10 Page 10 Gelecek&Trendler l Ağustos 2014 türden bir şeye asla rastlanmamıştı. Bu mantar, bir kemirgen aracılığıyla size bulaşmış olabilirdi. Her halükarda potansiyel bir sağlık bakımı acil durumunu gerektiriyordu. Sizi derhal 4 seviyeli bir biyo güvenlik sistemine kaldırdılar. Bir uzmanlar ekibi sizin kondüsyonunuzu istikrarda tutmayı başardı. Ancak otoriteler bu mantarın tedavisi bulununcaya kadar sizin suni bir komada tutularak bekletilmenizi emretti.” Mantar salgını. “Yani bir cevap bulmanız 40 yıl mı sürdü” diye sordum. Dr. Shelby, “O zamanlar Dünya Sağlık Örgütü’nün elinde bir mantar enfeksiyonları programı yoktu ve mevcut ilaçlar da öylesine toksik yan etkilere neden oluyorlardı ki sizin durumunuzdaki hiç kimse hayatta kalmayı başaramamıştı. Ayrıca çok az sayıda insan bu durumdan uzun süre boyunca etkilenmişti. Ancak yaklaşık 10 yıl önce, sizinkine benzer vakalar her yerde çoğalmaya başladı. Bu mantar, havada sanki bir sprey gibi yayılıyordu. Daha sıcak ısı de- Benim uzun yıllar süren “vaka”mı hızlı bir şekilde ileriye sararak gösterdiği anlaşılan bir simgeyi hareket ettirdi. receleri, kuru koşullar ve hızlı rüzgarlarla hemen her yere taşınmıştı. Şimdi yolların neden bu kadar boş olduğu hakkında bir fikir edinebilirsiniz. Şehirlerimiz, üniversitelerimiz ve hastanelerimiz de çok farklı değil” dedi. “Peki bu mantar yüzünden ben neden ölmedim” diye sordum. “Bu mantarı yenme kilidinin sizin ve benim de içinde olduğum az sayıdaki şanslı hastanın vücudunun içinde olduğu ortaya çıktı. Bu aslında mantarın kendini yeniden üretme yeteneğine sekte vuran bir enzim salgılayan küçük bir genetik anormallikti. Sonunda birileri yeni bir aşı ile ortaya çıktı ve bu korkunç salgın sona erdi. Ancak sizin de görebildiğiniz üzere geriye çok fazla insan kalmadı” dedi. “Peki ben çok daha öncesinde hayata yeniden döndürülebilir miydim” diye sordum. Kafasını iki yana sallayarak ve elini beni rahatlatıcı bir şekilde omzuma koyarak, “Hayır Ambrose. Hiçbir doktor ekibi sizi çok yakın bir geçmişe kadar kurtarmayı başaramazdı. Burada ihtiyaç duyduğunuz yeni organlar ve özellikle yeni bir kalpti. Ancak sizdeki gizli mantar hastalığını kapma riski olduğundan hiç kimse sizi ameliyat etmeye yanaşmıyordu. Sonunda sizdeki genetik anormalliği keşfettiklerinde bağışlanmış neredeyse bütün organların sizin için öldürücü olacağını anladılar. Size kendi DNA’nız temelinde yeniden üretilmiş organlar gerekiyordu. Şu anda da onlarla yaşıyorsunuz. Ancak çok yakın bir geçmişe kadar bu gibi organları yaratacak teknoloji yoktu. Şimdi gelin size bunun nasıl yapıldığını göstereyim” dedi. Robotik sistemler. Dr. Shelby kontrol paneline doğru uzandı ve benim yıllarca süren “vaka”mı hızlı bir şekilde ileriye sararak gösterdiği anlaşılan bir simgeyi hareket ettirdi. O bunu yaparken ameliyat masasındaki adamın yüzündeki hatlar kırışıklaşıyor ve cildi büzüşüyordu. Saniyeler içinde bu genç adam yaşlı bir insana dönüştü. Dr. Shelby, “Bizim robotik sistemlerimiz sizin hasar görmüş organlarınızın hücresel seviyede çok yönlü taramalarını indirdi. Bu tarama görüntüleri entegre edilerek şeffaf bir robot hasta yaratıldı. Onlar çok uçlu iğneler kullanarak organlarınızdan birkaçının hasarlı kısımlarını içlerine çekerek vücudunuzun içinde değiştirilecek yapılar için canlı bir iskelet kurdu ve sonra bu iskeleti sizin kendi kök hücrelerinizle kolonileştirdiler. 10 yıllar önce zannedersem buna 3D baskı deniliyordu. Sizin de görebildiğiniz üzere o günlerden bu yana çok yol katedildi. Bu süreç dikkat çekecek derecede hızlı ve elbette ki kesinlikle mikrop barındırmıyor. Bu prosedür sırasında robotlar yeniden oluşturma sürecindeki yapıları ve işlevleri optimumlaştırmak için hemodinamik, basınç sıkıştırmaları ve elektrikli sinyalleşme simülasyonları yapıyorlar. Bu prosedür biter bitmez yeniden hayata döndürme süreci başlıyor. Sanırım gerisini zaten biliyorsunuz” dedi. Benim için bu, kabullenilmesi çok zor bir şeydi. Sanki son 40 yılımı sadece birkaç dakika içinde yeniden yaşamış gibi hissetmiştim ve tek kelimeyle iflahım kesilmişti. “Yarın da odama beni görmeye gelebilir misiniz” diye sordum. Dr. Shelby, “Elbette” diye cevap verdi. Ancak aradan çok geçmeden yarı açık bir pencereden bir kurdun kan dondurucu bir şekilde uluduğunu işittim ve sabahın nelere gebe olduğunu merak etmeye başladım. Arthur F. Pease