Kaçakçılık ve Uyuşturucu Suçları
Transkript
Kaçakçılık ve Uyuşturucu Suçları
HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU HUKUKİ MÜZAKERE TOPLANTISI RAPORU TOPLANTI YERİ : ERZURUM POLAT RENAISSANCE HOTEL TOPLANTI TARİHİ : 22.09.2012 GRUP ADI : 3. GRUP 1. MASA KONU : KAÇAKÇILIK VE UYUŞTURUCU SUÇLARI GRUP BAŞKANI : MUTLU ÇAT KATİP : SELAMİ KİBAR RAPOR TARTIŞILAN KONU : Grup başkanının toplantının amacı ve tartışmanın yöntemi ile ilgili yaptığı kısa açıklamadan sonra, daha önce dağıtılan konu başlıkları dikkate alınmak suretiyle tartışma açıldı. KAÇAKÇILIK SUÇLARI Tartışılan Konu 1: Özellikle Kaçak sigara ile ilgili uygulamalarda 5607 sayılı Kaçakçılık Kanunun 3/5. Maddesi ile 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri hakkındaki Kanunun 8/4. Maddelerinden hangilerinin uygulanması gerektiği Tütün ve ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumuna tebligat yapılıp yapılamayacağı, katılan sıfatının bulunup bulunamayacağı konusundaki ihtilafın giderilmesi. Çözüm Önerisi: 1- Tartışma konusu olan her iki yasaya ilişkin düzenlemeler dikkate alındığında “4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri hakkındaki Kanunun 8/4 “Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ürünleri ya da taklit veya niteliğine uygun olmayan işaretleri taşıyan ürünleri ticari amaçla bulunduran, nakleden, satışa arz eden veya satanlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu fıkrada belirtilen ürünlere el konulması, muhafazası ve tasfiyesi ile bunları ihbar edenlere ve yakalayan kamu görevlilerine ikramiye ödenmesi hususlarında 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda kaçak eşya için öngörülen usuller uygulanır. Bu ürünlere el konulduğu tarihten itibaren onbeş gün içinde, numune alınarak ve gerekli tespitler yapılarak, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından imha suretiyle tasfiye kararı verilebilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri hakkındaki Kanunun amacını düzenleyen 2. Maddesi “Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması ile Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun kurulmasına, bu Kurumun görev ve yetkilerinin düzenlenmesine ve tütün ve tütün mamullerinin Türkiye'de üretimine, iç ve dış alım ve satımına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” 5607 sayılı Kaçakçılık Kanunun 3/5. Maddesinde “Birinci ilâ dördüncü fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesine iştirak etmeksizin, bunların konusunu oluşturan eşyayı, bu özelliğini bilerek ve ticarî amaçla satın alan, satışa arz eden, satan, taşıyan veya saklayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” Şeklinde düzenleme yapılmıştır. 5607 sayılı yasanın amacı kanunun 1. Maddesinde “Bu Kanunun amacı, kaçakçılık fiilleri ve yaptırımları ile kaçakçılığı önleme, izleme, araştırma usûl ve esaslarını belirlemektir.” Şeklinde tanımlanmıştır. Tüm bunların yanında 5237 sayılı yasanın Genel Hükümlerinde bulunan 3. Maddesinde “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” Şeklindeki düzenleme ile fiil ile cezanın orantılı olmasını düzenlemiştir. “Yargıtay 7. Ceza Dairesinin son dönem uygulamalarına göre “yabancı meşeli sigaraların, yasal olmayan yollardan yurda getirildiği için 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunun 3. Maddesinin 5. Fıkrası hükmünde belirtilen eşya kapsamında olduğu” kabul edilmektedir. Ancak söz konusu sigaraların, aynı zamanda 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun 8/4. Maddesi hükmünde belirtilen ürünler kapsamına da girdiği dolayısıyla maddede tanımlanan suçu da oluşturduğu, bu durumda olayda fikri içtima bulunduğu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun “fikri içtima” başlıklı 44. Maddesi hükmü uyarınca sanıkların en ağır cezayı gerektiren 4733 sayılı Kanunun 8/4. Maddesi hükmüne göre cezalandırılması gerektiği kabul edilmektedir. (Y7CD. nin 31/10/2011 gün ve 2011/584-2011/20136 sayılı kararında olduğu gibi) Ancak aşağıda belirtilen nedenler doğrultusunda 3. Grup 1. Masa olarak Yargıtay 7. Ceza Dairesinin bu şekildeki içtihatlarına katılmak mümkün görülmemiştir. A-5607 sayılı KMK.nun 3/5. Maddesi kapsamında bulunan dava konusu sigaralarına aynı zamanda 4733 sayılı Kanunun 8/4. Maddesinde sözü edilen ürünler kapsamına da girip girmediğini tespit için her iki yasanın önce amaç ve kapsam bakımından değerlendirilmesi sonra da anılan maddelerde suç tanımlarının incelenmesi gerekmektedir. a) 5607 sayılı KMK.nun “amaç başlıklı 1. Maddesi hükmü şöyledir: “Bu Kanunun amacı, kaçakçılık fiilleri ve yaptırımları ile kaçakçılığı önleme, izleme, araştırma usul ve esaslarının belirlemektir.” Maddede sözü edilen kaçakçılık fiilleri “gümrük kaçakçılığı” fiilleridir. 4458 sayılı Gümrük Kanunun “amaç” balıklı 1. Maddesine göre Türkiye Cumhuriyet Gümrük Bölgesine giren ve çıkan her eşya hakkında gümrük kurallarına göre işlem yapılması gerekmektedir. Aynı Kanunun 2. Maddesine göre “Gümrük Bölgesi” Türkiye Cumhuriyeti topraklarını kapsamaktadır. Kara suları, iç sular ve hava sahası gümrük bölgesine dahildir. Gümrük bölgesine giren ve çıkan “eşya” deyimi Gümrük Kanunun 3. Maddesinin 23. Bendi hükmüne göre her türlü madde, ürün ve değeri ifade etmektedir. Söz konusu sigaralar da bu hüküm kapsamında eşyadır. Gümrük bölgesinden girişi ve çıkışı da gümrük kurallarına tabidir. Bu kurallara uyulmadan gümrük bölgesine sokulması veya gümrük bölgesinden çıkarılması kaçakçılık fiili olarak kabul edilecek ve bu fiili işleyenler hakkında 5607 sayılı KMK.nun fiile uygun maddesi uyarınca yaptırım uygulanacaktır. b) 4733 sayılı kanunun amaç ve tanımlar başlıklı 1. Maddesinin 1. Fıkrası şöyledir: “Bu Kanunun amacı; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması ile Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun kurulmasına, bu Kurumun görev ve alım ve satımına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” Bu hükümde konumuz bakımından ve esasları düzenlemektir.” İfadesi önem arz etmektedir. Bu ifadenin anlamı şudur; Tütün ve tütün mamullerinin yurt içerisinde üretimi, işlenmesi ile tütün ve tütün mamullerinin yurt dışından yasal olarak ithali ve yurt dışına yasal olarak ihracı (örneğin ithal ve ihraç edilecek ürünlerin cins ve miktarlarını belirleme, ithal ya da ihracına izin verme gibi) konular hakkındaki usul ve esaslar, bu Kanun ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan mevzuat ile tütünlerde elde edilen ürünler ile yasal olarak ithal ve ihraç edilen ürünleri kapsamaktadır. Bu konularda 4733 sayılı Kanunla kurulan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ve Kurulu görevli ve yetkilidir. b) Sanıklar hakkında fiilleri nedeniyle uygulanması söz konusu olan yasa maddelerine gelince; 5607 sayılı KMK.nun somut olaya uygun 3. Maddesinin beşinci fıkrası şöyledir; “Birinci ilâ dördüncü fıkralarda tanımlana fiillerin işlenmesine iştirak etmeksizin, bunların konusunu oluşturan eşyayı, bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın alan, satışa arz eden, satan, taşıyan veya saklayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. “ 5607 sayılı KMK.nun 3. Maddesinin birinci ila dördüncü fıkrası kapsamında yurda yasal olmayan yollardan sokulan kaçak geçen dava konusu kaçak sigaraların da bu madde kapsamına girdiğinde bir kuşku yoktur. Sayın Çoğunluk da bu görüştedir. Bu nedenle madde hükmü hakkında ayrıntılı açıklamaya gerek görülmemiştir. Somut olaya uygulanması çoğunluk tarafından kabul edilen 4733 sayılı Kanunun 8. Maddesinin 4. Fıkrası hükmü şöyledir: “Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ürünleri ya da taklit işaretleri taşıyan ürünleri ticari amaçla bulunduran, nakleden, satışa arz eden veya satanlar ile ambalajları üzerinde bulunan ürün bilgileri ile bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretlerin içerdiği bilgilerin farklı olması halinde, bu ürünleri üreten veya ithal edenlere iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu fıkrada belirtilen ürünler el konulması, muhafazası ve tasfiyesi ile bunları ihbar edenlere ve yakalayan kamu görevlilerine ikramiye ödenmesi huşularında 21/03/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele kanununda kaçak eşya için öngörülen usuller uygulanır. Bu ürünlere el konulduğu tarihten itibaren onbeş gün içinde, numune alınarak ve gerekli ve gerekli tespitler yapılarak, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından imha suretiyle tasfiye kararı verilebilir.” B- 4733 sayılı kanun kapsamında olan “ürünler” ifadesi, anlam ve kapsamı itibariyle Sayın Çoğunlukla aramızdaki görüş ayrılığının konusu oluşturmaktadır. Sayın Çoğunluk, sanıklarda ele geçen dava konusu kaçak eşyaların 5607 sayılı KMK.nun 3/5. Maddesindeki suçu oluşturduğunu kabul etmekle birlikte anılan eşyaların 4733 sayılı Kanunun 8/4. Maddesi hükmündeki ürünler” kapsamına da girdiğini kabul etmektedir. Madde hükmünde yer alan “ürünler” deyimi içerisine dava konusu kaçak eşyaların girmediğini düşünmekteyim. 4733 sayılı kanun kapsamında olan “ürünler” den maksat yerli üretilen ve yasal olarak yurda ithal edilen ürünlerdir. (bkz yukarıda 1.b diğer bir anlatımla yasal olarak üretilmiş ya da yasal olarak ithal edilmiş ürünler ifadesi , yine yasalara uygun olarak bandrol yapıştırılması zorunlu ve mümkün olan ürünleri kapsamaktadır. Aynı Kanunu 8. Maddesinin 1. Fıkrası ile 4. Fıkrası hükmü birlikte değerlendirildiğinde görüşümüzün isabetli olduğu anlaşılacaktır. Yerli üretilen ürünler ile Gümrük mevzuatına uygun şekilde yurda ithal edilen ürünlerin de ambalajlarında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret olmadan ticari amaçla bulundurulması, nakledilmesi satışa arz edilmesi veya satılması halinde bu fiiller hakkında 4733 sayılı Kanunun 8/4. Maddesi gereğince işlem yapılacaktır. Bu fiiller hakkında açılan davalara Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ve Kurulunun müdahale ve temyize hakları vardır. Yurda yasal olmayan yollardan giren ve bu nedenle kaçağa kaldığı kabul edilen tütün ve tütün mamulleri ise 4733 sayılı Kanunun kapsamı dışındadır. Sanıklarda ele geçen eşya ise yurda yasal olarak değil yasalara aykırı olarak sokulmuş eşya olduğundan istense dahi yasal olarak bandrol yapıştırılması mümkün değildir. Özetle, kaçak eşyaya yasal olarak bandrol alınamaz ve yapıştırılamaz. Bu nedenle söz konusu ürünlerin ticari amaçla alım-satımı fiilleri hakkında ise 5607 sayılı Kanunun 3/5. Maddesi ile uygun maddesine göre işlem yapılacaktır. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ve Kurulunun bu davalara müdahale ve temyize hakları yoktur. C-5607 sayılı KMK.nun 3/5 ve 4733 sayılı Kanunun 8/4. Maddesinde tanımlana suçlar, ticari amaçla işlene seçimlik hareketli suçlardır. Her iki maddedeki seçimlik hareketlere yakından baktığımızda 5607 sayılı KMK.nun 3/5 maddesinde sayılan seçimlik hareketlere yakından baktığımızda 5607 Kanunda seçimlik hareket olarak sayılmamıştır. Herhangi bir olayda, yabancı meşeli kaçak sigaraları ticari amaçla satan ve ticari amaçla alan kişiler, bu fiili işlerken birlikte eşyayı satan kişi hakkında 4733 sayılı Kanunun 8/4. Maddesine göre, bu eşyaları ticari amaçla satın alan kişi hakkında ise 5607 sayılı KMK.nun 3/5 maddesine göre işlem yapılması gerekecektir. Varsayılan böyle bir olayda fiile konu eşya aynıdır. Fiilden aynı sonucu yani haksız kazanç elde etmektedirler. İşlenen fiilin toplumda meydana getirdiği sonuçtan her iki sanık da aynı ceza verilmesi ceza adaleti ve hakkaniyetle bağdaşmayacaktır. Nitekim yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda her iki kanunda ki cezaların alt ve üst sınırlar değerlendirildiğinde 4733 sayılı yasanın 8/4. Maddesinin cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasıdır. Kaçakçılık Kanunun 3/5. Maddesinde ise ceza 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar para cezasının gerektirmektedir. Bu durumda örnek olarak 50-100 karton sigaradan maddi olarak değeri çok fazla olan ve sigara dışındaki herhangi bir eşyanın kaçakçılığını yapan ve eylemi kaçakçılık kanunun 3/5. Maddesi kapsamında değerlendirilmesi gereken sanıkların alabileceği ceza en fazla 2 yıl iken 4733 sayılı kanun uygulamasında değeri çok daha düşük kaçak sigara yakalatan bir sanığın alabileceği cezanın alt sınırı 2 yıldan başlamaktadır. Burada da görüldüğü gibi her iki kanunun alt ve süt sınırındaki orantısızlık ve uygulama farklılıkları eylemlerinin niteliği aynı olan fakat taşıdığı eşya farklı olan iki sanığın alacağı cezayı açık bir şekilde değiştirmektedir. Birbirinden farlı bu uygulamalar da eşitsizliğe yol açacaktır. Neticeten: Kaçakçılık ile etkin bir şekilde mücadele edilmek isteniyorsa öncelikle olarak idare olarak bu işin üzerine gidilerek ilgili bakanlıkların koordineli bir şekilde çalışmak suretiyle yurt dışından kaçak eşya girişinin yapılması için etkin mücadele yöntemlerine başvurulmalı, zorlama yorum ve yöntemlerle 4733 sayılı yasanın eyleme hiç uymadığı halde uygulanması yerine idari tedbirlerden sonra en son tedbir olarak 5607 sayılı yasadaki kaçakçılık fiillerini düzenleyen cezaların daha etkin ve daha caydırıcı bir niteliğe kavuşturulması, cezaların artırılmasının gerektiği ve bu durumda da suçtan zarar görenin yalnızca Gümrük İdaresi olduğundan ayrıca başka bir bildirime gerek bulunmadığı düşünülmektedir. Tartışılan Konu 2: Kaçakçılık Kanunundaki şahsi kullanım miktarlarının nasıl olması gerektiği. Çözüm Önerisi: Kaçakçılık Suçlarına ilişkin mevzuatta şahsi kullanım miktarlarına ilişkin olarak ticari amacın belirlenmesi bağlamında herhangi bir mevzuat düzenlemesi bulunmamakta bu nedenle somut olaylar açısından yapılan değerlendirmeler de farklı uygulamalar görülmekte. Bu uygulamalar da farklı kararların çıkması nedeniyle Adalete olan güvenin zedelenmesine ve adaletin yara almasına yol açmaktadır. Örnek olarak kaç karton sigara, kaç kilo çay, kaç kilo şeker şahsi kullanım ihtiyacı olarak kabul edilmesi gerekir. Bu durumun ele geçirilen malzemeler bağlamında uygulama birliğine kavuşması da zorunluluk arz etmektedir. Her olayın özelliğine göre bu husus değişebilmekle birlikte yine de benzer nitelikteki olaylar açısından özellik Yargıtay uygulamalarında bu hususun daha somut bir şekilde vurgulanması ve bu yönde bir uygulama birliğine varılması şahısların ne kadar şahsi kullanım miktarının olması Adli Tıp Kurumu ile birlikte değerlendirilerek ortalama bir miktarın tespit edilmesi gerektiği tarafımızca düşünülmektedir. Tartışılan Konu 3: Kargo şirketlerinin alıcısını göndericisini ciddi anlamda teyit ve sorgulama yapmadan kabul ettikleri yasak, kaçak eşyalar ile ilgili olarak sorumlulukları ne şekilde düzenlenmeli. Çözüm Önerisi 3: Kargo şirketlerinin sorumluluklarına ilişkin mevzuatta açık bir düzenleme bulunmamakla bu anlamda yalnızca Karayolu Taşıma Yönetmeliğinin 45. Maddesindeki düzenleme bulunmakta olup bu maddeye göre “ Gönderenin, yolcunun, şoför ve diğer personelin sorumluluğu Madde 45 - (1) Gönderen, gönderilerini, ilgili kanunlara ve diğer mevzuata uygun bir şekilde taşımayı yapacak yetki belgesi sahibine teslim etmekten sorumludur. (2) Gönderen; eşyanın cinsi, miktarı, nitelikleri, istifleme şekli, kalkış ve varış noktası, gönderilenin adı ve adresi ile kimliğini ibraz etmek suretiyle kendi adres ve kimlik bilgileri gibi diğer önemli bilgileri tam ve doğru olarak yetki belgesi sahibine bildirmek zorundadır. Yanlış ve eksik bildirimlerden doğacak sorumluluk gönderene aittir. Yetki belgesi sahibi, gönderenin bildirmek zorunda olduğu bilgileri vermemesi halinde taşımayı yapmaz. Taşımayı yaparsa, sorumluluk yetki belgesi sahibine ait olur. Sorumluluk yetki sahibine verilmekle, sorumluluğun ne olduğu idari ve cezai anlamda nasıl bir yaptırım uygulanması konusunda açık bir düzenleme mevcut olmadığından özellikle yasak eşyaların taşınmasının önüne geçilmesi anlamında bu yönde idari ve gerektiğinde cezai bir yaptırım gerektirecek düzenlemelere gidilmesi. Tartışılan Konu4: Kaçakçılık suçlarında HAGB nın değerlendirilmesi açısından zarar kavramı nedir ve nasıl hesaplanması gerekir. İdarenin bu konuda ki bildirimi yeterli midir. Yoksa taraf olmayan bilirkişilere hesaplattırmak daha mı doğru olur? Çözüm Önerisi 4: Gümrük kaçağı eşya ile ilgili olarak HAGB nın geri bırakılmasında Devletin vergi kaybı zarar olarak kabul edilmeli ve Devletin vergi kaybının giderilip giderilmediği HAGB kararı verilmeden ya da verildikten sonra denetlenmelidir ve vergi kayıpları da taraf olmayan bilirkişilere de hesaplattırılmalıdır. Tartışılan Konu 5: 213 sayılı Vergi Usul Kanuna muhalefet ile ilgili suçlar Madde 359 - (Değişik madde: 22/07/1998 - 4369/14 md.;Değişik madde: 23/01/20085728 S.K./276.mad) a) Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan; 1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler, 2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, Hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir. Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir. b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir. c) Bu Kanun hükümlerine göre ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basanlar veya bilerek kullananlar iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 371 inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz. Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez. Vergi Usul Kanunun 359. Maddesinde düzenlenen suçların defterdarlık mütalaasına ve bu anlamda vergi inceleme raporlarına bağlı olduğu, dosyalarının tamamının vergi denetmenlerinin düzenlemiş olduğu raporlara istinaden başkaca hiçbir delil değerlendirmesi yapılmadan dava açıldığı ve yargılamaların bu şekilde devam ettiği, neticesinde çok uzun süren yargılamalara konu olduğu, zira Yargıtay 11. Ceza Dairesinin birçok kararına konu olduğu üzere gerçekte bu suçlardan mahkumiyet hükmü kurulabilmesi için çok ciddi araştırmaların yapılması gerektiği halde ceza hukuku delil değerlendirmesinden tamamen farklı olarak mali hukuk delil değerlendirmesine göre yapılan ve birçoğu varsayım üzerine kişiler hakkında vergi inceleme raporları düzenlendiği ve sonucunda da davalar açıldığı anlaşılmakla sahtecilik ile birlikte vergi suçu işlenmesi durumunda sahtecilik suçundan genel hükümlere göre değerlendirme yapılması ancak tamamen mali hukuk ve mali disiplin ile ilgili vergi mevzuatının ya da mali mevzuatın gerektirdiği birtakım yükümlülüklere uymamanın karşılığı olan ( defter ve belgeleri ibraz etmemek, vs) bu madde hükümlerinin yeniden düzenlenmesi ve bu suçların idare tarafından gerekli takip ve cezalandırılmasının yapılması, uyuşmazlık halinde Vergi Mahkemelerince çözülmesi. UYUŞTURUCU SUÇLARI Tartışılan Konu 1: 2313 sayılı yasanın 23/son maddesinin durumu 2313 sayılı yasanın 23. Maddesi ile izinsiz esrar elde etmek amacıyla hint keneviri ekmek yaptırıma tabii tutulmuştur. Madde 23 - (Değişik madde: 23/05/1990 - 3652/1 md.) Lif, tohum, sap ve benzeri amaçlarla kenevir ekimi, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı'nın iznine tabidir. Bakanlık, bu gibi amaçlarla kenevir ekimi yapılacak yerleri tespit, ilan ve üretimini kontrol eder. Bu hususlara ait uygulama esasları, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı'nca çıkarılacak yönetmelikte belirlenir. Her ne maksatla olursa olsun izinsiz olarak kenevir yetiştirmek yasaktır. İzinsiz yetiştirilen kenevir bitkisi, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı teşkilatında görevli ziraat mühendislerinin, bunların bulunmadığı yerlerde ziraat teknisyenlerinin vereceği rapor üzerine mahallin en büyük mülki amirinin emriyle zabıta tarafından imha edilir veya ettirilir. İmhada kullanılacak araç ve gereçler, Jandarma Genel Komutanlığı bütçesine konulacak ödenekten sağlanır. İmha dolayısıyla ortaya çıkan masraf, sonradan izinsiz ekim yapanlardan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsil edilir. (Değişik fıkra: 23/01/2008-5728 S.K./77.mad) İzin belgesi almadan ya da izin belgesi almasına rağmen bilerek belgesinde belirtilen alandan fazla yerde veya izin belgesinde kayıtlı yerden başka yerde kenevir ekimi yapan kişi, elli günden az olmamak üzere adlî para cezası ile cezalandırılır. (Ek fıkra: 23/01/2008-5728 S.K./77.mad) Münhasıran esrar elde etmek amacıyla kenevir ekimi yapan kişi bir yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu madde kapsamında ekim yapma ibaresinden, tohumun toprağa ekilmesinden ürünün hasadına kadarki süreç anlaşılır. Ancak burada yaptırıma bağlanan esrar elde etmek amacıyla hint keneviri ekmek suçunun ayrıca düzenlenmeden Türk Ceza Kanunun 188. Maddesi hükümlerine göre işlem yapılması gerekmektedir. Zira aksi uygulama bir takım sorunları da beraberinde getirmektedir. Örnek olarak bir kişinin yaklaşık 10 dönümlük bir alana kenevir ekmesi durumunda verilecek en üstteki ceza 7 yıldır. 10 dönümlük bir yere ekim yapan bir kişinin bunu satmayacağından bahsedilmesi mümkün değildir. Ancak başka bir kişinin 10 gram uyşturucu satması halinde verilecek cezanın alt sınırı 5 yıldır. Burada da Türk Ceza Kanunun 3. Maddesindeki verilecek cezanın işlenen fiil ile orantılı olması konusundaki genel düzenlemeye aykırılık olduğu tartışmasızdır. 10 dönümlü bir yere ekim yapan kişinin kamuya verdiği zarar ile 10 gram esrar satan birinin kamuya verdiği zararın hangisinin daha ağır olduğu da açıktır. Çözüm Önerisi: Bu nedenle dikim şeklinde ayrı bir suç olmadan bu hususunda kişinin diktiği kökün niteliği ve somut olaya göre sayısına göre TCK 191 ve 188 maddeleri anlamında uygulama yapılabilmesi için 2313 sayılı yasanın 23/son maddesinde bu eylemlerin müeyyidesinin TCK 191 ve 188 maddelerine atıf yapılmak suretiyle cezanın belirlenmesi gerektiği düşünülmektedir.