Sosyal Hizmet Bakış Açısından Genç Yetişkinlerde İntihar

Transkript

Sosyal Hizmet Bakış Açısından Genç Yetişkinlerde İntihar
SOSYAL HİZMET BAKIŞ AÇISINDAN GENÇ YETİŞKİNLERDE
İNTİHAR GİRİŞİMLERİNİN İNCELEMESİ: BİR MODEL ÖNERİSİ
Kamil Alptekin
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Sosyal Hizmet Anabilim Dalı
Doktora Tezi
Ankara, 2008
KABUL VE ONAY
Kamil Alptekin tarafından hazırlanan “Sosyal Hizmet Bakış Açısından Genç
Yetişkinlerde İntihar Girişimlerinin İncelenmesi: Bir Model Önerisi” başlıklı bu çalışma,
20 / 05 / 2008 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda başarılı bulunarak jürimiz
tarafından doktora tezi olarak kabul edilmiştir.
____________________________________________________
Prof. Dr. Beril Tufan (Başkan)
____________________________________________________
Prof. Dr. Veli Duyan (Danışman)
____________________________________________________
Prof. Dr. Oğuz E. Berksun
____________________________________________________
Doç. Dr. Halise Devrimci Özgüven
____________________________________________________
Doç. Dr. Sunay İl
Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.
Prof. Dr. İrfan Çakın
Enstitü Müdürü
BİLDİRİM
Hazırladığım tezin / raporun tamamen kendi çalışmam olduğunu ve her alıntıya kaynak
gösterdiğimi taahhüt eder, tezimin / raporumun kağıt ve elektronik kopyalarının
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü arşivlerinde aşağıda belirttiğim
koşullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım:
X
Tezimin / Raporumun tamamı her yerden erişime açılabilir.
Tezim / Raporum sadece Hacettepe Üniversitesi yerleşkelerinden erişime açılabilir.
Tezimin / Raporumun ....... yıl süreyle erişime açılmasını istemiyorum. Bu sürenin
sonunda uzatma için başvuruda bulunmadığım takdirde, tezimin / raporumun
tamamı her yerden erişime açılabilir.
20 / 05 / 2008
________________________________
Kamil Alptekin
iii
TEŞEKKÜR
Yaklaşık beş yıl kadar süren çok zahmetli, çok yorucu ama bir o kadar da öğretici
olduğunu düşündüğüm bu araştırmanın tamamlanmasında pek çok kişinin yardımları
olmuştur.
Öncelikle, konusu gereği zor geçeceği baştan belli olan bu çalışma için danışmanlığımı
üstlenip beni yüreklendiren, çalışmanın tüm süreçlerini adım adım takip edip satır satır
okuyarak büyük bir emek harcayan değerli hocam Doç. Dr. Veli Duyan’a; yaptıkları
eleştiri, katkı ve yönlendirmelerle bu çalışmanın ortaya çıkmasında çok önemli bir rolü
bulunan tez izleme komitesi üyeleri değerli hocalarım Doç. Dr. Halise Devrimci
Özgüven ve Doç. Dr. Sunay İl’e,
Kurum Danışmanlığımı üstlenerek Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil
Servis’inde araştırma yapmama olanak sağlayan, araştırma süreci boyunca desteğini
hep yanımda hissettiğim 1. Psikiyatri Kliniği şefi Doç. Dr. Erol Göka’ya; araştırmama
tanık olarak katılmanın ötesinde bu araştırmanın gerçekleşmesi için eşine az rastlanır
bir şekilde özveriyle çalışan Dr. Emel Gürün Derya’ya ve Kliniğin diğer araştırma
görevlilerine;
Araştırmama kendi rızalarıyla katılıp intihar girişim dönemlerindeki yaşantılarını
benimle paylaşan, bu tezin asıl sahibi olan intihar girişiminde bulunan kişilere;
Tez çalışmam boyunca kendilerinden gördüğüm irili ufaklı pek çok yardımın yanısıra
geliştirdikleri ufuk açıcı düşünce ve önerileriyle araştırmamı devam ettirmem için gerekli
olan motivasyonumu korumamda önemli bir pay sahibi olan sevgili meslektaşlarım
Özge Uçan, Emrah Akbaş ve Sema Buz’a;
Bu çalışmamanın değişik aşamalarında yaptığımız tartışmalar çerçevesinde intihar
davranışını farklı perspektiflerden görebilmeme ve araştırma yöntemini sorgulamama
yardımcı olan Doç. Dr. Nejmettin Özerkmen’e, Prof. Dr. Yasemin N. Oğuz’a, Doç. Dr.
Asım Yapıcı’ya, Yard. Doç. Dr. Münir Dedeoğlu’na ve Doç. Dr. Filiz Kardam’a;
Krize müdahale ve intiharı önleme alanında yetişmemde emeği bulunan, çalışmamı
uzaktan uzağa da olsa izleyerek destekleyen, öğrencisi olmaktan onur duyduğum
değerli hocam Prof. Dr. Işık Sayıl’a;
iv
Bugüne kadar yaptığım tüm akademik çalışmalarda maddi ve manevi desteklerini
esirgemeyen ODTÜ Kimya Mühendisliği Bölümü yöneticileri ve personeline;
Çalışmamı başarıyla sonlandırabilmem için sık sık beni arayarak moral desteği
sağlayan sevgili meslektaşım Said Demirel’e;
Son olarak bu çalışmayı hem doğrudan (görüşmelerin bant çözümlemelerinin yarıdan
fazlasını yapmış olma) hem de dolaylı olarak (bu tez kapsamında yaptığım her türlü
çalışmaya sabır gösterme ve onay verme) destekleyen değerli eşim Gonca’ya ve
Tam da ölüm ile yaşam çizgisi arasında gelişen öyküleri sonuçlandırmaya çalıştığım bir
sırada dünyamıza katılan ve böylece ölüm ile yaşamı (düşünsel / anlamsal) açıdan
yeniden ama farklı boyutlarda sorgulamama neden olan minik kızım Zehra Betül’e;
Teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum.
v
ÖZET
ALPTEKİN, Kamil. Sosyal Hizmet Bakış Açısından Genç Yetişkinlerde İntihar
Girişimlerinin İncelenmesi: Bir Model Önerisi, Doktora Tezi, Ankara, 2008.
Bu araştırmanın amacı Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi’ne
intihar
girişimi
nedeniyle
getirilen
genç
yetişkin
kişilerin
intihar
girişimine
yönelmelerinde etkili olan faktörleri psiko-sosyal bağlamı içerisinde inceleyerek; bu
eylemleri hakkında daha bütüncül ve derin bir kavrayışa ulaşmaktır. Epistemolojik
açıdan yorumsamacı yaklaşıma dayanan bu araştırma, intihar girişiminde bulunan
kişilerin kendi ifade biçimlerinden yararlanarak, kişisel deneyimlerini anlama çabası
içerisinde yürütülmüştür.
Taşıdığı amaca ve dayandığı kuramsal yaklaşıma uygun olarak bu araştırma için nitel
araştırma yöntemi benimsenmiştir. Araştırma 1 Haziran - 18 Temmuz 2006 tarihleri
arasında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi’ne intihar girişimi
nedeni ile getirilen 16’sı kadın, 5’i erkek olmak üzere toplam 21 kişi üzerinden
gerçekleştirilmiştir.
Görüşmelerin analizi sonucunda, oluşum / gelişim süreçleri bakımından araştırma
kapsamındaki intihar girişimi vakalarının kimi benzer özellikler taşıdığı görülmüştür. Bu
özellikler: Arkadaşlık ilişkilerinde, aile veya okul yaşamlarında çeşitli güçlükler yaşama,
yetersiz bir sosyal destek sistemine sahip olma, üst üste gelen yaşam krizleri ile
karşılaşma ve bu krizlere karşı etkili / kalıcı çözüm üretememe, duygusal durumun
sürekli kötüye gidişi, karşı cinsle sürdürdüğü ilişkide bocalama; arkadaş, anne veya eş
ile tartışma sonucu üç saatten az bir zaman dilimi içerisinde intiharı düşünme, spesifik
bir plan yapmaksızın kendi ev ortamında kolay elde edilebilir / ulaşılabilir bir yöntemle
(ilaç içme) intihar girişiminde bulunma ve eylem sonucunda ölümden kurtulmak için
aktif veya pasif bir şekilde yardım arayışında bulunma olarak sıralanmıştır.
İntihar girişimlerinin ölüm ile yaşam gibi iki zıt istek arasında gidip gelen iniş çıkışlarla
dolu kararsız bir süreç içerisinde oluşması araştırmada öne çıkan diğer bulgular
arasındadır. Aile yaşamı ve sosyal sistemlerle (arkadaş grubu, okul ve çalışma yaşamı)
ilişkileri sorunlarla dolu olan intihar girişimcilerinin çoğunlukla süregelen yaşamlarının
değişmesini istedikleri ve bu doğrultuda ilaç içme gibi uygunsuz bir davranışla kendi
hayatını riske atarak çevredeki kişilerden yardım istemeye yöneldikleri görülmüştür.
vi
Ortaya çıkan bu görüntüye dayanarak intihar girişimcilerinin eylemleri; “kişinin yaşadığı
sorunlar karşısında bir çıkış yolu bulamadığını çevrenin dikkatini çekebilecek radikal bir
tepki ile ortaya koyma” şeklinde yorumlanmıştır.
Son olarak araştırma bulgularının yanısıra araştırma sürecindeki gözlemler ve
deneyimler de göz önünde bulundurulup bir öneri niteliğinde bu araştırma kapsamında
yer alan kişilere yönelik “sosyal hizmet müdahale modeli” oluşturulmuştur.
Anahtar Sözcükler
İntihar, intihar girişimi, intiharı önleme, yorumsamacı yaklaşım, sosyal hizmet.
vii
ABSTRACT
ALPTEKİN, Kamil. The Study of Suicide Attempts in Young Adults by a Social Work
Point of View: a Model Proposal, Ph. D. Dissertation, Ankara, 2008.
The objective of this research is, by examining the factors which have a leading role in
suicide attempts of young adults taken to Emergency Service of Ankara Numune
Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Ankara Training and Research Hospital) based on
psycho-social context, to reach a more coherent and intensive perception about their
such attempts. This research, which is based on interpretive approach from an
epistomological point of view, has been conducted by making efforts to understand the
suicidal yongsters’ personal experiences revealed by themselves during interviews.
For the sake of its purpose and the theoretical approach it is based on, qualified
research method has been adopted for this survey. This research has been realized
and carried out on 21 cases in total (16 female and 5 male) taken to Emergency
Service of Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi” from June 1, 2006 to July
18, 2006 due to suicidal tendencies.
As a result of the analysis based on interviews, it has been found out that the cases of
suicide attempts that are under research show some similar characteristics in respect
to their development / occurence processes. These characteristics are as the following:
to come across with various challenges and difficulties in relationships with friends as
well as in family and school lives; to have inadequate social support system; to face
with successive crises in life and inability to produce effective / permanent solutions for
these crises; to have an emotional state that is continuously worsening; to get confused
in relationships with the opposite sex; to think of committing suicide within a time frame
less than three hours as a result of an argument with a friend, mother or spouse; to
attempt suicide with a method which can be easily obtained / reached (taking medicine)
in their home without making a specific plan and to seek and try to get help actively or
passively in order to survive after the attempt.
That these suicide attempts have occured within an undecisive period full of ups and
downs between two opposite desires of life and death is one of the leading findings
highlighted in this research. It has been observed that the majority of these suicidal
cases, with their problems related to family life and social systems (peer groups, school
viii
and working life), wished that their current life had changed and, in this respect, they
tended to get help from people in their environment by putting their own lives at risk
with an inappropriate behaviour like taking medicine. In accordance with the research
results, the actions of people with suicidal tendencies are interpreted in the following
way: “the person who could not find a proper way to deal with problems shows a
radical reaction that may attract attention of his / her environment”.
In conclusion, by considering observations and experiences during the survey, along
with findings of the research, “Social Work Intervention Model” has been formed as a
recommendation for the cases who were involved in the scope of this study.
Key Words
Suicide, suicide attempt, suicide prevention, interpretive approach, social work.
ix
İÇİNDEKİLER
Sayfa
TEŞEKKÜR..............................................................................................................
iii
ÖZET.......................................................................................................................
v
ABSTRACT.............................................................................................................. vii
İÇİNDEKİLER..........................................................................................................
ix
TABLOLAR VE ŞEKİLLER LİSTESİ........................................................................ xiii
BÖLÜM I: GİRİŞ.....................................................................................................
1
1.1. ARAŞTIRMANIN SORUNU..............................................................................
3
1.2. ARAŞTIRMANIN AMACI..................................................................................
5
1.3. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ..................................................................................
6
1.4. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI....................................................................
7
1.5. TANIMLAR........................................................................................................
8
BÖLÜM 2: KURAMSAL ÇERÇEVE.......................................................................
9
2.1. İNTİHAR DAVRANIŞI.......................................................................................
9
2.1.1. İntihar Davranışının Sınıflandırılması............................................................
9
2.1.1.1. Tamamlanmış İntihar.................................................................................. 11
2.1.1.2. İntihar Girişimi............................................................................................. 12
2.1.1.3. İntihar Düşüncesi........................................................................................ 13
2.1.2. İntihar İle İntihar Girişimini Birbirinden Ayırmanın Güçlüğü...........................
14
2.1.3. İntihar İle İntihar Girişiminin Yaygınlığı..........................................................
15
2.1.4. İntihar Davranışının Temel Unsurları............................................................. 18
2.1.4.1. İntihar Niyeti................................................................................................ 18
2.1.4.2. İntihara Güdülenme (Motivasyon)............................................................... 20
2.1.4.3. İntihar Eylemi.............................................................................................. 22
2.1.5. İntiharlarda Ve İntihar Girişimlerinde Risk Faktörleri.....................................
23
2.2. İNTİHAR DAVRANIŞI İLE KARŞILAŞMA......................................................... 25
2.2.1. İntihar Düşünceleri İle Karşılaşma................................................................. 25
2.2.2. İntihar Tehditleri İle Karşılaşma.....................................................................
26
2.2.3. İntihar Girişimleri İle Karşılaşma.................................................................... 26
2.2.4. Tekrarlayan (Yineleyici) İntihar Girişimleri İle Karşılaşma.............................
28
x
2.3. İNTİHAR DAVRANIŞINI ÖNLEME...................................................................
29
2.3.1. Önleme Çalışmalarının Gerekçesi Ve Önemi................................................ 30
2.3.2. Krize Müdahale Ve İntiharı Önleme............................................................... 32
2.3.3. Önleme Düzeylerinin Kavramsallaştırılması.................................................. 34
2.3.4. Düzeylerine Göre Önleme Çalışmalarının Kapsamı Ve Önleme Stratejileri.. 35
2.3.5. Önleme Çalışmalarında Disiplinlerarası Yaklaşım......................................... 38
2.3.6. Sosyal Hizmet Ve İntiharı Önleme Çalışmaları.............................................. 39
2.3.6.1. Sosyal Hizmet Uygulaması......................................................................... 41
2.3.6.2. Ruh Sağlığı Alanında Sosyal Hizmet.......................................................... 42
2.3.6.3. İntiharı Önleme Çalışmalarında Sosyal Hizmet.......................................... 43
2.3.6.3.1. Birincil Düzeyde İntiharı Önlemede Sosyal Hizmetin Rolü......................
43
2.3.6.3.2. İkincil Düzeyde İntiharı Önlemede Sosyal Hizmetin Rolü........................ 44
2.3.6.3.3. Üçüncül Düzeyde İntiharı Önlemede Sosyal Hizmetin Rolü.................... 45
BÖLÜM 3: YÖNTEM............................................................................................... 46
3.1. EPİSTEMOLOJİ................................................................................................ 46
3.1.1. Kuramsal Yaklaşım........................................................................................ 47
3.2. YÖNTEM..........................................................................................................
51
3.3. ARAŞTIRMA DİZAYNI...................................................................................... 52
3.3.1. Uygulama Yerinin Ve Zamanının Belirlenmesi..............................................
53
3.3.2. Araştırmaya Dahil Edilme Ve Araştırmadan Dışlanma Ölçütleri.................... 54
3.3.3. Örneklem.......................................................................................................
55
3.3.4. Uygulama Öncesi İşlem Basamakları............................................................ 56
3.4. GÖRÜŞMELER................................................................................................
56
3.4.1. Görüşme Türü Ve Tekniği.............................................................................. 57
3.4.2. Görüşme Ana Hattı Ve Süreci.......................................................................
58
3.4.3. Görüşmelerin Kaydedilmesi........................................................................... 59
3.5. ANALİZ.............................................................................................................
59
3.6. ETİK ÇERÇEVE...............................................................................................
65
BÖLÜM 4: BULGULAR VE YORUM...................................................................... 67
4.1. TANITICI BULGULAR......................................................................................
67
4.1.1. Sosyo-Demografik Özelliklere İlişkin Tanıtıcı Bulgular..................................
67
4.1.2. Beden Ve Ruh Sağlığına İlişkin Tanıtıcı Bulgular.......................................... 70
xi
4.1.3. İntihar Davranışı Öyküsüne İlişkin Tanıtıcı Bulgular...................................... 71
4.2. İNTİHAR GİRİŞİMCİLERİNİN YAŞANTILARINA İLİŞKİN BULGULAR............ 71
4.2.1. İntihar Girişiminden Önceki Döneme İlişkin Yaşantılar.................................. 71
4.2.1.1. Algılanan Kişilik Özellikleri.......................................................................... 72
4.2.1.2. Aile Yaşamı................................................................................................. 75
4.2.1.3. Sosyal Sistemlerle İlişkiler..........................................................................
82
4.2.1.3.1. Arkadaş Grubu İle İlişkiler........................................................................ 82
4.2.1.3.2. Okul Yaşamı............................................................................................
87
4.2.1.3.3. Çalışma Yaşamı......................................................................................
89
4.2.1.4. Sorun Çözme Ve Sorunlarla Baş Etme......................................................
89
4.2.1.5. Duygusal Durum......................................................................................... 93
4.2.1.6. İntihar Girişiminden Söz Etme....................................................................
96
4.2.2. İntihar Girişiminde Bulunma Dönemine İlişkin Yaşantılar.............................. 98
4.2.2.1. Tetikleyici Faktörler..................................................................................... 98
4.2.2.2. İntihar Düşünceleri...................................................................................... 101
4.2..2.3. İntihar Girişiminin Amacı............................................................................ 103
4.2..2.4. İntihar Girişimini Planlama......................................................................... 107
4.2..2.5. İntihar Girişiminin Yeri Ve Zamanı............................................................. 108
4.2..2.6. Yöntem Seçimi Ve Yöntemin Ölümcüllüğüne İlişkin Derecelendirme........ 110
4.2.3. İntihar Girişiminden Sonraki Döneme İlişkin Yaşantılar................................. 111
4.2.3.1. Ölümden Kurtulmak İçin Yardım Arayışları................................................. 112
4.2.3.2. İntihar Girişiminde Bulunmuş Olmaya Karşı Tepkiler................................. 113
4.2.3.3. Aile Ve Çevrenin Tepkisi............................................................................. 115
BÖLÜM 5: SONUÇLAR.......................................................................................... 117
5.1. İNTİHAR GİRİŞİMCİLERİNİN YAŞANTILARINA İLİŞKİN SONUÇLAR........... 117
5.1.1. İntihar Girişiminden Önceki Dönemdeki Yaşantılara İlişkin Sonuçlar............ 117
5.1.2. İntihar Girişiminde Bulunma Dönemindeki Yaşantılara İlişkin Sonuçlar........ 122
5.1.3. İntihar Girişiminden Sonraki Dönemdeki Yaşantılara İlişkin Sonuçlar........... 124
5.2. GENEL SONUÇLAR......................................................................................... 125
BÖLÜM 6: ÖNERİLER........................................................................................... 129
KAYNAKÇA............................................................................................................ 146
EK’LER................................................................................................................... 154
Ek 1: Kurum İnceleme Raporu................................................................................. 154
xii
Ek 2: Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu................................................................ 158
Ek 3: Sosyo-Demografik Ve Sağlık Bilgi Formu...................................................... 160
Ek 4: Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu............................................................. 162
Ek-5: Vaka İnceleme Süreç Ve Değerlendirme Raporu.......................................... 164
Ek 6: Vaka Özetleri.................................................................................................. 177
Ek 7: Acil Servis Polis Kayıtları................................................................................ 196
Ek 8: Etik Kurul Onayı.............................................................................................. 197
Ek 9: Özgeçmiş........................................................................................................ 198
xiii
ÇİZELGELER DİZİNİ
Sayfa
Çizelge 1 : Uygulama Öncesindeki Tematik Çerçeve............................................... 60
Çizelge 2 : Verileri Kodlanmasına İlişkin Bir Örnek (“Sorun Çözme Ve Sorunlarla
Başetme” Temasının Kodlanması)......................................................... 61
Çizelge 3 : Uygulama Sonrasındaki Tematik Çerçeve............................................. 63
Çizelge 4 : Araştırma Raporunda Yer Alan İG’lere Ait Alıntıların Dağılımı................ 64
Çizelge 5 : İntihar Girişimcilerinin Yaş Durumları...................................................... 67
Çizelge 6 : İntihar Girişimcilerinin Medeni Durumları................................................ 68
Çizelge 7 : İntihar Girişimcilerinin Öğrenim Durumları.............................................. 68
Çizelge 8 : İntihar Girişimcilerinin Çalışma Durumları............................................... 68
Çizelge 9 : İntihar Girişimcilerinin Aile Yapıları.......................................................... 69
Çizelge 10: İntihar Girişimcilerinin Ekonomik Durumları............................................ 69
Çizelge 11: İntihar Girişimcilerinin Sosyal Güvence Durumu..................................... 70
Çizelge 12: İntihar Girişimlerinin Cinsiyete Göre Dağılımı......................................... 196
Çizelge 13:
İntihar Girişimlerinin Yaş Gruplarına Ve Cinsiyete Göre
Dağılımı................................................................................................... 196
xiv
ŞEKİLLER DİZİNİ
Sayfa
Şekil 1: İntihar Girişimlerinin Oluşum / Gelişim Şeması....................................... 126
Şekil 2: Acil Servise Getirilen İG’lere Yönelik Sosyal Hizmet Müdahalesi
Akış Şeması........................................................................................... 130
1
BÖLÜM 1: GİRİŞ
İntihar olgusu insanlık tarihi kadar eskidir. Bildirilen oranlar farklı olmasına karşılık
intihar; dünyanın her yerinde görülebilmekte ve halen ‘tabu’ olma özelliğini
korumaktadır. İntihar; “yaşamı tehdit edici” bir özellik taşıdığından ve sadece bireysel
kayıplarla sınırlı kalmayıp, uyandırdığı şiddetli duygularla (öfke, panik, korku, suçluluk
gibi) çevreyi de etkisi altına alabildiğinden aynı zamanda üzerinde önemle durulması
gereken bir halk sağlığı sorunudur.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından; dünyada her 40 saniyede bir intihar, her 3
saniyede ise bir intihar girişiminin gerçekleştiği, son 45 yıl içerisinde intiharların %60
civarında arttığı ve intiharın tüm dünyada ilk on ölüm nedeni arasında yer aldığı
bildirilmiştir (Stauffer, 2004: 14). Bu istatistikler ve değerlendirmeler intihar olgusunun
önümüzdeki yıllarda da gündemimizi giderek artan bir şekilde işgal edeceğine işaret
etmektedir.
İntihar genellikle insanın kendini öldürmesi olarak düşünülmekte ve sadece davranışın
sonunda ortaya çıkan durumla ilgilenilmektedir. Böyle bakıldığında insanı kendini
öldürmeye götüren süreç göz ardı edilmekte ve bu süreci başlatan olay veya olaylar
hakkında düşünmemiz zorlaşmaktadır. İntihar bilimcileri arasında yaygın görüş
intiharın sadece insanın kendisini öldürmesi olayı olmayıp öldürme olayından uzun
zaman önce başlayan bir “süreç” olduğudur. İntihara bir süreç olarak bakmak,
yaklaşımımızı temelden değiştirecektir (Eskin, 2003: 3-4).
İntihar bir süreç olarak değerlendirildiğinde intiharla bağlantılı bir takım davranış
örüntüleri de göz önünde bulundurulur. Böylece intihar terimi geniş bir anlam
kazanarak yerini, intiharla bağlantılı diğer davranış örüntülerini de içerecek şekilde
“intihar davranışı” terimine bırakır. Bu durumda “intihar davranışı” terimiyle genel
olarak düşünceyle başlayıp ölümle sonuçlanan bir davranış yelpazesi ve süreci
anlatılmak istenir (Lester, 1997: 6; Eskin, 2003: 5).
İntihar davranışının hangi davranış örüntülerini kapsadığını belirlemek üzere pek çok
yazar ve araştırmacı (Lester ve Lester, 1971: 7-10; Lester, 1972: 5-6; Sonneck-a,
1993: 56; Berman ve Jobes, 1997: 78-87; Eskin, 2003: 5) tarafından yapılan
sınıflandırmalarda ortak olarak intihar düşüncelerine, tamamlanmış intihara ve intihar
girişimine yer verildiği görülmektedir.
2
Bu çalışmada; spesifik olarak intihar girişimi olgusuna ve beraberinde intihar
girişiminde bulunan kişilere odaklanılmıştır. Sosyal hizmet disiplini içerisinde yürütülen
araştırmada, yorumsamacı perspektiften Ankara Numune Eğitim ve Araştırma
Hastanesi
Acil
Servisi’ne
getirilen
intihar
girişim
vakaları
değerlendirilmeye
çalışılmıştır.
İntihar girişimi, taşıdığı mesajlar itibariyle oldukça dikkat çekici bir intihar davranışıdır.
Literatürde daha çok; üstesinden gelinemeyen bir acıyı ve sıkıntıyı dışa vurmanın yolu,
çevrede bir değişiklik isteğini dile getirme ve bu doğrultuda “yardım çağrısı”nda
bulunma olarak değerlendirilmektedir. Yine literatürde sıklıkla intihar ile intihar girişimi
arasında ayrım yapmanın zor olduğu, bazen ayrımın raslantılara kalabildiği
belirtilmekte, kimi benzeşen öğelerine karşılık intihar girişimlerinin kendine özgü
niteliklerinin de bulunduğu üzerinde durulmaktadır. Örneğin bu kapsamda intihar
girişimlerinde ölüm temasının intihara göre zayıf; amacın ve niyetin gizli olduğu ileri
sürülmektedir. Tüm bunlarla birlikte pek çok yazar ve araştırmacı intiharlarda görülenin
tersine intihar girişimlerinin daha çok gençlere ve kadınlara özgü bir davranış olduğu
konusunda hemfikir görünmektedir (Stengel, 1964; Akt. Lester ve Lester, 1971: 89;
Retterstol, 1993:6; Sayıl, Berksun, Oral, Güney, Büyükçelik ve Duran, 1995: 215-217;
Lester, 1997: 94-98; Murphy, 1998: 165-175; Odağ, 2002: 26).
İntihar girişimleri ile genellikle hastanelerin acil servislerinde karşılaşılır. Dolayısıyla
intihar girişiminde bulunan kişinin ilk teması acil servisteki personel ile olur (Sayıl,
2000-b: 167; Spirito ve Lewander, 2004: 154; Kennedy, Baraff, Suddath ve Asarnow,
2004: 452). Girişimden sonraki bu dönemde hastanın içerisinde bulunduğu güç durum,
ilk karşılaşmanın önemini artırmaktadır (Odağ, 2002: 140). Hasta ile insanca ilişkiye
girmek, bedensel sorunların yanı sıra duygusal sorunlarına ilgi göstermek, onları
açıklamasına yardımcı olmak çok önemlidir. Bu hastanın yaşama dönmesine ve
tedavisinin sürmesi için motive olmasına olanak sağlamaktadır (Acil Serviste İntihar
Girişimlerine Psiko-sosyal Destek ve Krize Müdahale Programı, 2004).
Türkiye’de intihar girişimleri hayati tehlike getirmeyen, acemice denemeler olarak
karşımıza çıkmakta, ölüm amaçlanmayıp eylem daha çok bir yardım arama niteliği
taşımaktadır (Sayıl, 1994: 297; Sayar ve Bozkır, 2004: 34). Bu durum dikkatimizi
psikolojik sıkıntıların kümelenişine, zorlayıcı yaşam olaylarına, aile ve sosyal destek
sistemlerine çekmektedir. Bu doğrultuda sosyo-kültürel öğelerin, zorlayıcı yaşam
koşullarının, aile ve sosyal destek sitemlerinin kişisel koşul ve yatkınlıklar çerçevesinde
değerlendirilmesi gereği; bireylerin, ailelerin ve toplumun karmaşık sorunlarına
3
çözümler üretmeye çalışan sosyal hizmet’i (IASSW- International Association of
Schools of Social Work, 2001) de bu soruna karşı duyarlı kılmaktadır.
Sosyal hizmet, kendine yönelik zarar verici davranışlarda bulunan bireylerle çok sık
karşılaşan meslek gruplarından biridir. Özellikle bunlar arasında intihar girişiminde
bulunanların
çaresizlikleri,
yalnızlıkları,
korunmaya
ve
desteklenmeye
olan
gereksinimleri sosyal hizmetin bu sorun alanına karşı duyarlılığını daha da
artırmaktadır. Buna karşılık sosyal hizmet disiplini içerisinde intihar davranışına yönelik
klinik uygulama için temel olacak bilgi üretiminin sınırlı ve sosyal hizmet
araştırmacılarının
intihar
çalışmalarına
katkısının
oldukça
yetersiz
olduğu
bildirilmektedir (Feldman ve Freedenthal, 2006: 468; Joe ve Niedermeier, 2006: 2).
Doğası gereği multi-disipliner bir çalışma alanı olan ve üzerinde halen doldurulmayan
bilgi boşlukları bulunan intihar davranışının (Cutcliffe, Stevenson, Jackson ve Smith,
2006: 793), mesleki uygulamasını “çevresi içinde birey” anlayışına uygun olarak hem
bireye hem de bireyin çevresine aynı anda odaklanarak yürüten sosyal hizmet disiplini
açısından araştırılması hiç kuşkusuz alandaki önleme ve / veya azaltma çalışmalarına
önemli katkılar sağlayacaktır.
1.1.
ARAŞTIRMANIN SORUNU
İntihar davranışı; çoklu faktörlerin karmaşık bir şekilde bütünleşmesinin bir sonucu
olarak ortaya çıkmakta ve toplumdaki nüfus gruplarının her birinde görülebilmektedir.
Global bir sorun olarak intiharlar günümüzde bir çok ülkede ve özellikle genç nüfus
arasında tırmanma eğilimindedir (Beautrais, 1998: 180; Bille-Brahe, 2001: 19;
Goldsmith,
Pellmar,
Kleinman
ve
Bunney,
2002:
1).
Türkiye
açısından
değerlendirildiğinde intiharlar, ülke genelinde giderek artma eğiliminde olmasına karşın
diğer ülkelerle kıyaslandığında büyük bir sorun olarak görülmemektedir (Sayıl, 1994:
297; Alptekin, 2002: 95; Eskin, 2003: 62-63). Ancak intihar girişimleri çok daha yaygın
ve büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır (Sayıl, 1994: 297; Eskin, 2003: 91).
Özellikle büyük kentlerde intihar girişimleri bir sağlık sorunu olarak görmezden
gelinemeyecek boyutlardadır. Örneğin Ankara’da 1998 yılında 15 yaş üzeri intihar
girişim oranlarının erkeklerde yüz binde 31.9, kadınlarda ise yüz binde 85,6 olduğu
bildirilmiştir (Sayıl ve Özgüven, 2002: 13). Buna karşılık konu hala bir çok kesimde
dikkate alınmamaktadır (Sayıl, 2000-b: 190). Dolayısıyla öncelikle büyük kentlerden
başlamak üzere ülke genelinde intihar girişimlerine yönelik önleme programlarının
4
oluşturulmasına ve bunların kapsam ve içeriklerinin belirlenmesine ışık tutacak
araştırmaların yapılması gerekmektedir.
İntihar davranışının kendisi gibi, araştırılması da en karmaşık konulardan biridir.
Odağ’ın (2002: 77) belirtmiş olduğu gibi sorunu istatistiksel yöntemlerle araştıran
çalışmaların çokluğu literatür taramalarında hemen dikkati çekmektedir. Odağ’a göre
bu tür çalışmaların sayısı oldukça fazla olmasına karşılık elde edilen bilgiler yine de
sınırlıdır. Örneğin görüngüsel eğilimli psikiyatri kitaplarında istatistiksel veriler dışında
ayrıntılı dinamik bilgiler azdır. Ayrıca konu son yirmi yıla kadar bir depresyon sorunu
olarak görülmüş ve araştırılmıştır. İntihar ile hastalıklar arasındaki ilişkinin istatistiksel
yönden araştırılmasına öncelik verilmesi, intihar olgusuna bir hastalık olduğu
görüntüsü vermektedir (Odağ, 2002: 77). Oysa depresyon, kronik tıbbi hastalıklar ve
kişilik sorunları gibi risk faktörlerini vurgulama eğiliminde olan geleneksel psikiyatrik
yaklaşımın ötesine geçildiğinde, intihar olaylarının toplumsal ve kültürel alanla çok
yakın ilişki içerisinde olduğu görülür. Söz konusu alanda yoksulluk, politik şiddet,
toplumsal şiddet, toplumsal çöküntü, madde bağımlılığı ve en önemlisi ergenlik dönemi
gelişimi, yaşlanma, ailedeki ve iş hayatındaki değişmeler, bir çok ülkede giderek
artmakta olan intihar oranlarıyla doğrudan bağlantılıdır (Kleinman, 2003: 227).
Türkiye’de intihar olgusunu istatistiksel yöntemlerle araştıran çalışmaların esin
kaynağının “pozitivizm” olduğu görülmektedir. Bu araştırmalarda sosyo-demografik
özellikleri, psikiyatrik bozuklukları ve risk faktörlerini belirlemek; davranışın biçimi, hızı
ve yaygınlığı ile ilgili istatistiksel bulguları ortaya çıkarmak önem kazanmaktadır. Ancak
hem içten hem de dıştan gelen uyarıcıların karmaşık etkileriyle oluşan intihar
olaylarının altında yatan dinamik güçler üzerinde yeterince durulmamaktadır. Ayrıca bu
araştırmalardan intihar girişiminin gelişim seyrini takip etme imkanı olmadığı için
kişilerin içinde bulunduğu güç durumu, çektiği acıyı, yalnızlığı, çaresizliği ve
çözümsüzlüğü hangi boyutlarda yaşadığını anlamak da güçleşmektedir.
İşte bu araştırmada temel sorun, pozitivist bilim paradigmasına bağlılık yürütülen
intihar araştırmalarında “süreç”, “bağlam” ve “kişiye özgünlük” boyutları gözden
kaçırıldığı için intihar girişimi gibi karmaşık bir davranış örüntüsünü bütüncül ve
derinlemesine anlamada ortaya çıkan yetersizliktir. Sözkonusu yetersizliği aşmada
İntihar girişimcilerinin eyleme yöneliminde etkili olan faktörleri kendi bakış açılarından
ortaya koyacak ve bu sayede daha zengin, ayrıntılı ve derin bilgilere ulaşmaya olanak
sağlayacak araştırmaların yapılmasına gereksinim duyulduğu düşünülmektedir.
5
1.2. ARAŞTIRMANIN AMACI
Ankara
Numune
Eğitim
ve
Araştırma
Hastanesi’nin
Acil
Servis
ortamında
gerçekleştirilen bu araştırma, intihar girişimi vakalarına yönelmiştir. Kuramsal
dayanağını yorumsamacı yaklaşımın oluşturduğu araştırmada, intihar girişiminde
bulunan kişilerin intihar girişim dönemlerindeki öznel yaşantılarına odaklanılmıştır. Bu
doğrultuda eylemin gerçekleştiği psikososyal bağlam göz önünde tutularak onların
intihar girişim dönemlerindeki yaşantıları üzerinde durulmuştur.
Araştırmanın temel amacı; Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil
Servisi’ne
intihar
girişimi
nedeniyle
getirilen
genç
yetişkin
kişilerin
(kendi
anlatımlarından hareketle) intihar girişimine yönelimlerinde etkili olan faktörleri psikososyal bağlamı içerisinde inceleyerek; bu eylemleri hakkında daha bütüncül ve derin
bir kavrayışa ulaşmaktır.
Araştırmanın amacına yönelik olarak şu soruların yanıtları aranmıştır:
İntihar girişiminde bulunan kişilerin;
1.
Kendilerine yönelik olarak algıladıkları kişilik özellikleri nelerdir?
2.
Aile yaşamları ve ilişkileri nasıldır?
3.
Sosyal sistemlerle (arkadaş grubu, okul ve çalışma yaşamı) ilişkileri
nasıldır?
4.
Temel sorun alanları nelerdir?
5.
Yaşadıkları sorunlara yönelik başvurdukları çözüm yolları nelerdir ve bunlar
nasıl sonuçlanmıştır?
6.
Duygusal yaşamları nasıldır?
7.
Eyleme yönelmelerine neden olan tetikleyici faktörler nelerdir?
8.
İntihar düşünceleri ilk kez ne zaman ortaya çıkmış ve bu düşünceler nasıl
gelişmiştir?
9.
Eylemde bulunmaya yönelik hazırlıkları nelerdir?
10.
Eylemde bulunacağından kimler haberdar olmuştur ve bunlar ne tür tepkiler
göstermişlerdir?
11.
Eylemde bulunma amaçları nelerdir?
12.
Eylemleri, nerede ve ne zaman gerçekleşmiştir?
13.
Kullandıkları yöntemler nelerdir ve kullandıkları yöntemin ölümcüllüğüne
ilişkin derecelendirmeleri nasıldır?
14.
Ölümden kurtulmak için sarfettikleri çabalar nelerdir?
6
15.
Ölümden kurtulmaya karşı göstermiş oldukları duygusal tepkiler nelerdir?
16.
Eylemlerini aileleri ve çevreleri nasıl değerlendirmişlerdir?
1.3. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ
İnsana özgü, hem bireysel hem toplumsal bir olgu olarak intihar; yaşamı tehdit eden
yıkıcı bir davranıştır. İntihar edenler hayatlarına son verdikleri için onlarla doğrudan
herhangi bir çalışma yapmak mümkün değildir. İntihar girişiminde bulunanlar için ise
durum farklıdır. Her şeyden önce intihar girişiminde bulunanlar halen yaşadıklarından
onların bu davranışa güdülenmelerinde etkisi olan faktörleri açıklığa kavuşturmak
olanaklıdır. Bu doğrultuda intihar girişiminde bulunan kişilerle doğrudan yüz yüze
görüşebilmek pratik bir yoldur. Ancak bu yöntemin; kişinin düşünsel ve duygusal
öğelerini paylaşma, kendi dilini kullanma biçimlerinden yararlanarak fenomenal
dünyasını
anlama
ve
böylelikle
bireysel
deneyimini
‘bağlamı’
içerisinde
değerlendirebilme gibi bir takım güçlükleri bulunmaktadır. Bu araştırmanın tam da
bahsedilen güçlükler üzerine kurulu olması ve nitel bir araştırma deseni içerisinde
yorumsamacı bakış açısıyla her bir intihar girişimi vakası için özgün ve öznel
deneyimlere yönelerek izlediği metodolojik ve kuramsal yol, araştırmayı önemli
kılmaktadır.
Araştırma; intihar girişim vakaları üzerinde yoğunlaşmış, intihar girişiminde bulunan
kişilerin intihar girişim dönemlerindeki yaşantılarını açıklığa kavuşturma üzerine
kurgulanmıştır. Bu nedenle araştırmadan elde edilen bilgilerin öncelikle Ankara il
merkezinde intiharı önlemeye yönelik hizmetlerin planlanmasında ve yürütülmesinde
yararlı olabileceği düşünülmektedir.
Aynı zamanda klinik ortamlarda sosyal hizmet uygulamasının pek çok unsurunu
bünyesinde taşıyan araştırma, sosyal hizmet disiplini içerisinde intihar davranışına
yönelik oldukça az sayıdaki akademik çalışmalardan biri olması bakımından da önemli
görülmektedir. Araştırmacı; yaptığı bu araştırma ile Türkiye’deki intihar davranışı ile
ilgilenmekte olan genelde ruh sağlığı alanında çalışan meslek gruplarına, özelde ise
sosyal hizmet uzmanlarına farklı bir perspektif sunabileceğini ve bu doğrultuda
araştırmasından farklı bir deneyim olarak da yararlanılabileceğini düşünmektedir.
7
1.4. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI
1. Araştırma kapsamına alınacak kişileri belirlemek için araştırmanın sorunu ve
amacı göz önünde bulundurularak araştırmaya dahil edilme ve araştırmadan dışlanma
başlıkları altında bir takım ölçütler geliştirilmiştir (Bkn. yöntem bölümünde). Araştırma
örneklemi bu ölçütlere göre oluşturulduğu için araştırmadan elde edilen bulgular
sadece bu örneklem grubu için geçerlidir ve genelleme özelliği taşımamaktadır.
2. İntihar davranışının orta çıkışında biyolojik, psikiyatrik ve psiko-sosyal olmak
üzere pek çok faktör etkili olmaktadır. Bunlar arasında özellikle psikiyatrik
bozuklukların, intihar davranışı için önde gelen potansiyel bir risk faktörü olduğu
bilinmektedir. Bununla birlikte araştırma kapsamında intihar davranışının psikiyatrik
bağlamından daha çok psiko-sosyal bağlamı üzerinde durulmuştur. Psikiyatrik
bağlamın geri planda tutulması, önemli bir sınırlılıktır.
3. Araştırmanın uygulama süreci içerisinde araştırma örneklemine seçilen kişilerle
birden fazla görüşme yapmanın olanaksız olduğu görülmüştür. Bu nedenle, örneklemi
oluşturan kişilerin intihar girişim dönemlerindeki öznel yaşantılarına ilişkin bilgiler;
onların Acil Servis Gözlem Odası’nda bulundukları bir zamanda kendileri ile yapılan
tek bir görüşmeden elde edilmiştir.
4. Araştırmanın yapılmasından kısa bir süre önce Hastanedeki kayıt sistemi
değişmiştir. Araştırmanın uygulama aşamasında yeni kayıt sistemde yaşanan
sorunların henüz giderilememiş olması nedeniyle Hastanenin Acil Servis’ine getirilen
intihar girişimi vakalarının kayıtları için Acil Servis Polis Kayıtlarına başvurulmuştur.
Dolayısıyla araştırma süreci içerisinde intihar girişiminde bulunan kişilerin kayıt bilgileri
Acil Servis Polis Kayıtlarında yer alan bilgiler ile sınırlıdır.
5. Ele aldığı soruna yönelik kapsadığı zaman dilimi açısından bu araştırma,
“intihar girişim dönemleri”nde geçen süre ile (intihar girişiminde bulunmadan önceki altı
ay ile intihar girişiminde bulunduktan sonraki iki gün) ile sınırlıdır.
6. Az sayıda da olsa intihar girişiminde bulunanların bir kısmı kendilerine
yöneltilen bazı soruları yanıtlamamıştır. Ayrıca bu kişilerden 6’sı görüşmenin bant
kaydı yerine, not tutma suretiyle kayıt altına alınmasını istemiştir. Dolayısıyla
araştırmada kayıp bilgilerin bulunması bir sınırlılık olarak değerlendirilmektedir.
8
1.5. TANIMLAR
İntihar davranışı: Doğrudan veya dolaylı bir şekilde; intihar düşüncesi taşıma, intihar
girişiminde bulunma ve intihar etme gibi davranış kalıplarını tek bir çatı altında
toplayan (geniş anlamlı) terimdir.
İntihar girişimi: Bir kişinin olağan yaşantısı içerisinde bir başkasının yönlendirmesi
olmaksızın kendisini ölüme götürebilecek bir yöntemi denemesiyle gerçekleşen; ancak
sonucu ölüm olmayan bir intihar davranışıdır.
İntihar girişimcisi (İG): İlaç içerek veya beraberinde diğer kendine zarar verici bir
yöntemi kullanarak intihar girişiminde bulunmuş kişidir.
İntihar girişimi dönemleri: Kesintisiz ve bütün olma özelliği taşımasına karşılık,
oluşumunu / gelişimini daha iyi anlayabilmek için intihar girişiminin kendi içerisinde;
intihar girişimi öncesi, girişim anı ve girişim sonrasındaki dönemlere ayrıldığını
belirtmek üzere kullanılan deyimdir.
İntihar girişiminden önceki dönem: Eylemden önceki yaklaşık altı ayı içeren
süreçtir.
İntihar girişiminde bulunma dönemi: Eylemden önceki yaklaşık altı saati ve
eylemde bulunma anını içeren süreçtir.
İntihar girişiminden sonraki dönem: Eylem anından sonraki iki günü içeren süreçtir.
İntihara güdülenme: Biyolojik, duygusal, bilişsel ve sosyal yaşantıya ilişkin bir takım
nedenlerle (uyaranlarla) bağlantılı olarak oluşan içsel, itici, dinamik bir gücün kişinin
kendisini öldürmeye ilişkin bir eğilimi ortaya çıkarması veya kişiyi kendisini öldürme
amacına yöneltmesidir.
İntihar niyeti: Kişinin intihara eğilimindeki istekliliğinin ve kararlılığının bir ölçütüdür.
Psiko-sosyal bağlam: İnsan davranışının oluşumuna zemin hazırlayan psikolojik
faktörler (kişilik özellikleri, dürtüsellik, duygusal durum, bilişsel durum, güdülenme
biçimi, baş etme ve sorun çözme becerisi gibi) ile sosyal faktörlerin (aile, okul ve
çalışma yaşamı; akrabalık, komşuluk ve arkadaşlık ilişkileri gibi) etkileşim içerisinde
bulunduğunu gösteren ilişkiler örgüsüdür.
Genç yetişkin: 18-35 yaş dilimi içerisinde yer alan kişidir.
9
BÖLÜM 2: KURAMSAL ÇERÇEVE
İntihar davranışına yönelik bilimsel nitelikli ilk çalışmaların Sosyolog Durkheim’in 1897’de
yayınladığı “Le Suicide-İntihar” adlı eseri ile başladığı yaygın bir kabuldür. 20. yüzyılın
başlarından itibaren hareketlenen bilimsel çalışmalar, 1950’lili yıllara gelindiğinde Amerika
Birleşik Devletleri’nde (ABD) ve Avrupa’da açılan intiharı önleme merkezleri kanalıyla
kurumsallaşma olanağına da kavuşarak hızlı bir şekilde artış göstermiştir.
Araştırmanın kuramsal çerçevesinin işlendiği bu bölümde literatür bilgilerine dayalı olarak
öncelikle intihar davranışı çeşitli yönleriyle incelenmektedir. Daha sonra ruh sağlığı
alanında çalışan profesyonellerin karşılaşabilecekleri intihar davranış örüntüleri ele
alınmakta; son olarak da düzeyleri ve stratejileri bakımından intiharı önleme çalışmaları
üzerinde durulmaktadır.
2.1. İNTİHAR DAVRANIŞI
Genellikle intihar denilince yalnızca ölümle sonuçlanmış olaylar akla gelmektedir. Oysa
intihar bilimcileri arasında yaygın bir uygulama intihar olaylarının birer davranış olarak ele
alınmasıdır (Eskin, 2003: 5). İntiharın; düşünceden başlayıp ölümle sonuçlanan bir dizi
davranış örüntüleri şeklinde ortaya çıkıyor olması ruh sağlığı profesyonellerince dikkate
alınması gereken önemli noktalardan birisidir.
Bilindiği üzere İntihar davranışı içerdiği psikodinamik ve sosyo dinamik unsurlarıyla
oldukça karmaşık bir fenomendir. İntihar davranışının çeşitli yönleriyle incelendiği bu
bölümde sırasıyla; intihar davranışının sınıflandırılması, intihar ile intihar girişimini
birbirinden ayırmanın güçlüğü, davranışın yaygınlığı, içerdiği risk faktörleri ve temel
boyutları üzerinde durulmaktadır.
2.1.1. İntihar Davranışının Sınıflandırılması
Literatürde intihar davranışına ilişkin terminolojinin çeşitlilik gösterdiği ve terminolojide yer
alan kavramların anlamlarının yeterince açık olmadığı görülmektedir. Ayrıca kavramların
bazen birbiri yerine geçecek şekilde kullanılıyor olması (örneğin; intihar düşüncesine
intihar girişimi; intihara intihar girişimi, intihar girişimine intihar denilmesi gibi) (Shneidman
10
ve Farberow, 1970: 199; Berman ve Jobes, 1997: 75; Korkut, 2004: 221) kimi zaman
tutarsızlıklara, kimi zamanda birbiri ile çelişen anlam karışıklıklarına neden olmaktadır.
Tüm güçlüklerine ve sınırlılıklarına karşılık kimi yazar ve araştırmacılar intihar davranışı ile
neyin ve hangi davranış örüntülerinin anlatılmak istendiğini açıklığa kavuşturmak üzere bu
davranışı sınıflandırmaya çalışmışlardır.
İntihar davranışını değişik yönleriyle uzunca bir süredir inceleyen Lester (1997: 8-9) ölüm
nedeni ile ilgili yapılan yanlışlıkları, intihar davranışını sınıflandırabilmenin önündeki temel
güçlüklerden biri olarak görmektedir. Lester’e göre intihar niyetinin düzeyine göre
yapılacak bir sınıflandırma çok değerli olacaktır; ancak (özellikle sonucu ölümle biten
intiharlar gözönünde bulundurulduğunda) intihar niyetini belirleyebilmenin önünde çeşitli
güçlüklerin olduğu da bir gerçektir. Lester (1972: 5-6) ilk çalışmalarının birinde,
güvenilebilir olması bakımından intihar davranışını “sonuç” açısından sınıflandırmıştır. Bu
doğrultuda Lester genel olarak intihar davranışının beş kategoriye ayrılabileceğini öne
sürmüştür:
1. Tamamlanmış intihar (completed suicide),
2. İntihar girişimi (attempted suicide),
3. İntihar tehdidi (threat of suicide)
4. İntihar düşüncesi (thought of suicide) ve
5. Daha önce düşünülmemiş-planlanmamış intihar (no preoccupation with
suicide).
Berman ve Jobes (1997: 78-87), intihar davranışının sözlü ve sözsüz şeklinde de
gruplandırılabileceğine işaret etmiş ve Lester’inkine çok benzer bir sınıflandırma yapmıştır.
Lester’inkinden tek farkla Berman ve Jobes, yaptıkları sınıflandırmada “daha önce
düşünülmemiş-planlanmamış intihar” yerine “tekrarlayan intihar girişimi”ne yer vermiştir.
Sonneck (1993-a: 56) ise intihar davranışından; doğrudan veya dolaylı bir şekilde
intihardan söz etmenin, intihar tehdidinde bulunmanın, intihar girişimlerinin ve intiharın
anlaşılacağını belirtmiştir.
İntihar davranışının sınıflandırılmasına yönelik bir öneri de 1970’li yılların başında ABD
Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü ve İntiharı Önleme Merkezi’ince düzenlenen toplantılardaki
bir komite tarafından getirilmiştir. Bu komitelerden Aaron Beck’in başkanlığını yaptığı Beck
Komitesi’nin sınıflama sistemi bugün intihar bilimcileri tarafından hala geçerli bir sınıflama
sistemi olarak kabul görmektedir. Beck Komitesi’nin sınıflamasına göre intihar davranışı üç
ana davranıştan oluşmaktadır. Bunlar: 1) Tamamlanmış intihar, 2) intihar girişimi ve 3)
intihar düşünceleridir (Maris 1992’den Akt.: Eskin, 2003: 10).
11
Bu çalışmada intihar davranışını sınıflandırmada Beck Komitesi’nce önerilen sınıflandırma
sistemi referans alınmaktadır. Bu durumda tamamlanmış intihar, intihar girişimi ve intihar
düşüncesi birer intihar davranış biçimi olarak değerlendirilmektedir.
2.1.1.1. Tamamlanmış İntihar
Genel bir ifadeyle tamamlanmış intihar; nedenleri çok faktörlü olup sonucu ölümle biten bir
intihar davranışı şeklinde tanımlanabilir. Tamamlanmış intihar kısaca “intihar” olarak da
adlandırılmaktadır. Bununla birlikte yerli literatürde bazı yazarların ve araştırmacıların
tamamlanmış intihar veya intihar kavramı yerine “özkıyım” kavramını kullanmayı tercih
ettikleri de görülmektedir.
Günümüze değin en çok bilinen ve en çok kullanılan intihar tanımı ve sınıflaması Fransız
Sosyolog Durkheim tarafından yapılmıştır (Shneidman, 1970-a: 6; Odağ, 2002: 5; Stauffer,
2004: 24). Durkheim’in tanımını Çuhadaroğlu ve Sonuvar (1992) şöyle özetlemektedir:
“Ölüme götüreceğini bilerek, olayın kurban’ı tarafından girişilen olumsuz eylemin doğrudan
doğruya ya da dolaylı olarak meydana getirdiği her ölüme intihar denir” (Odağ, 2002: 5).
Durkheim kendi intihar tipolojisini, bireyin toplumla etkileşimi çerçevesinde, toplumsal
güçlerin
bireyi
etkilemesi
gerçeğinden
hareketle
kurgulamıştır.
Durkheim’in
değerlendirmesine göre intiharlar bir yandan bireyin ya toplumla aşırı bütünleşmesi (elcil
intihar) ya da yetersiz bütünleşmesi (bencil intihar) sonucu oluşmakta; bununla birlikte
toplumsal düzenin ya yetersiz (anomik intihar) ya da aşırı düzenli olması (kaderci intihar)
da intihara neden olabilmektedir.
Durkheim’in tanımını geniş bulan Delmas ise intiharı, bir insanın yaşamakla ölmek
arasında bir seçim yapabileceği durumlarda her türlü moral değerleri ve dini bilgileri aşıp
ölümü seçip kendini öldürmesi olarak tanımlamıştır (Uludüz ve Uğur, 2001: 19).
Farberow (1975) intiharların iki temel grup içerisinde sınıflandırılabileceğini öne sürmüştür:
a) birey ve bireysel, b) toplum ve kurumsal. Baechler (1979) intiharları; a) kaçma
(escapist), b) saldırgan (aggressive), c) adanmış (oblative) ve d) oyun (ludic) olarak dört
gruba; Shneidman (1985) ise a) bencil (egotic), b) çiftli (dyadic) ve c) soyutlanma
(ageneratic) olarak üç gruba ayırmıştır (Stauffer, 2004: 25-26).
Lester ve Lester (1971: 1) sözlükteki tanımına uygun olarak ölümle sonuçlanan intiharlarda
gerek sorun ile doğrudan ilgilenen profesyonellerin gerekse dolaylı bir şekilde ilgilenen
diğer kişilerin üzerinde anlaştıkları iki duruma işaret etmiştir: Onlara göre kişinin kendi
12
yaşantısına yönelik bir eylem olan intihar, hem gönüllü olarak (voluntarily) hem de
bilerek/kasten (intentionally) gerçekleştirilmektedir.
Kalafat ve Underwood (2005: 166-170) intiharın doğasına ilişkin aşağıda belirtilen beş
temel özelliğin bulunduğunu öne sürmektedirler.
1. İntihar bir problemin çözümü veya yoğun duygusal acı hissinin giderilmesi için bir
alternatif olarak görülmektedir.
2. İntiharı düşünen bir kişi kriz içerisindedir.
3. Çoğu intihara eğilimli kişide yaşama isteği ile ölüm isteği bir arada bulunur.
Dolayısıyla bu kişilerin düşüncelerinde iki zıt (ambivalence) durum bir aradadır.
4. İntihara yönelik düşünceler irrasyonel niteliğe sahiptir.
5. İntihar bir iletişim kurma eylemidir.
2.1.1.2. İntihar Girişimi
İntihar girişimi, taşıdığı mesajlar itibariyle oldukça dikkat çekici bir intihar davranışıdır.
Kavramsallaştırılması yönündeki karmaşa henüz bitmiş değildir. Berman ve Jobes’e (1997:
82-83) göre “intihar” tanımındaki karmaşanın ve güçlüklerin bir benzeri “intihar girişimi”
tanımında da görülmektedir.
İntihar girişimi deyimi çoğunlukla sonuçlandırılmamış, diğer bir deyişle sonucu ölümle
bitmemiş intihar için kullanılır. Ölüm niyeti taşıyan ve bu doğrultuda ölümcül bir yöntemi
belirleyen kişi açısından; kullanılan araçlarda ortaya çıkan bir zafiyet, denetim dışında
kalan bir dış etmen, yakındaki ya da rastlantısal bir görgü tanığının müdahalesi intihar
eylemini yarıda bırakır. Böylece girişim sonuçsuz kalır ve yaşam kurtulur (Volant, 2005:
147). Dolayısıyla sadece amaca ve sonuca bakıp eylemi tanımlamak kimi zaman oldukça
yanıltıcı olabilmektedir (Odağ, 2002: 25).
DSÖ’nün (1986) intihar girişimi tanımı yaygın olarak kullanılan tanımların başında
gelmektedir. DSÖ tarafından intihar girişimini şu şekilde tanımlamıştır: “Başkalarının
müdahalesi olmaksızın kişinin çevrede değişiklikler gerçekleştirmek ve bu yolla arzuladığı
fiziki bir takım sonuçlara ulaşmak amacıyla alışılmışın dışında; kasıtlı olarak kendisine
zarar verecek bir davranışta bulunmasıyla veya belirlenen reçete / uygulanan tedaviden
daha fazla dozda ilaç almasıyla gerçekleşen, sonucu ölümcül olmayan bir eylemdir” (BilleBrahe, 2001: 22).
13
Shneidman intihar girişimine “parasuisid” ismini verir ve şu şekilde tanımlar: “Parasuisid
amacı gizli olan kararsız bir davranıştır”. Shneidman’a göre dayanılmaz acılar, engellenmiş
gereksinimler, yeni bir arayış, yeni bir örgütlenme, seçim yapamama, yitim ve
reddedilmenin doğurduğu duygular, dışa yönelik bir sorunun çözümlenmesi gibi pek çok
durum intihar girişimlerinin nedenleri arasında yer alır (Odağ, 2002: 26). Murphy (1998:
165-167) parasuisid’i başarısız bir intihar olarak değerlendirmektedir ve Stengel’in daha
önceden yaptığı gibi bu grupta yer alan kişileri intihar popülasyonundan ayırmaktadır.
Murphy’e göre parasuisid türünde bir davranışta bulunan kişi intihara yönelik bir girişimde
bulunmuş, bu doğrultuda bir risk almıştır; ancak bu davranışı gerçek bir intihar değildir.
Bazı araştırmacılar intihar girişimlerini üç gruba ayırırlar: Jestler (gestures), birbirine zıt /
karşıt olan girişimler (ambivalent attempts) ve ciddi girişimler (serious attempts) (Lester,
1972: 16). Tamamlanmış intihardan farklı olarak intihar girişimlerinde “yardım çağrısı”
faktörünün büyük bir rol oynadığını belirten Sonneck (1993-a: 63) yardım çağrısı
karakterinin ön planda olduğu intihar girişimlerini “parasuisidal jestler” veya “iletişimsel
intihar girişimleri” adı altında toplamaktadır.
2.1.1.3. İntihar Düşünceleri
Kişinin düşünce sistemi, davranışını belirleyen temel unsurlardan biridir. Bu nedenle
kişilerin davranışlarını anlayıp değerlendirebilmek için düşünce yapılarını bilmek önemlidir.
İntihar düşünceleri; intihar etmeye ilişkin olarak kişinin zihnine takılan veya kişinin intihara
yöneliminde etkili olan tüm düşünceleri kapsamaktadır. Spirito ve Lewander (2004: 157)
intihar düşüncelerinin ölümün yanısıra intihar girişimine yönelik spesifik plan hazırlamaya
ve bu planı gerçekleştirmek için yöntemin nasıl elde edileceğine ilişkin düşünceler
olduğunu vurgulamaktadırlar. Stauffer (2004: 31) intihar düşüncelerini gelecekteki bir
intiharın önceden, gerçekdışı bir şekilde kurgulanması ve üzerinde düşünülmesi olarak
değerlendirmektedir. Düşüncenin sıklığı, yoğunluğu ve süresi düşüncenin şiddetinin
belirlenmesinde önemli faktörlerdendir (Goldsmith ve diğerleri, 2002: 28; Spirito ve
Lewander, 2004: 157).
İntihara eğilimli bir kişide mantık hatası içeren ve daha çok şizofrenik düşünme biçimi
olarak bilinen paralojik düşünme biçimi görülebilmekte; hatta paralojik hataların da
ötesinde bu kişide çarpıtılmış düşünceler bulunabilmektedir (Lester ve Lester, 1971: 8283). İntihar eyleminde bulunan pek çok kişide düşünce kalıplaşma ya da kategorileşme
eğilimindedir. Genellikle düşünceler ‘ya- ya da’ kalıpları arasındaki dar bir alana sıkışmış
14
kategorisel bir görünümdedirler. Ölümü tek kurtuluş olarak görme bu kategorisel
düşüncenin en tehlikelisidir (Odağ, 2002: 34-35).
Retterstol (1993: 137) bazı kişilerin zamanla eski canlılıklarını yitirecek olsa da yaşamları
boyunca intihar düşüncesi taşıyabildiklerini, Shea (2002’den Akt.: Stauffer, 2004: 31) ise
intihar düşüncelerinin kimsenin yönlendirmesine ihtiyaç duyulmadan oluştuğunu ve çoğu
intihar düşüncesinin gelip geçici olduğunu öne sürmektedir. Özellikle intihara götürecek
düşüncelerin uzun süre kaybolmadığını, inatçı ve şiddetli olduğunu ve istençten
etkilenmediğini vurgulayan Odağ’a (2002: 29) göre intihar düşünceleri aşağıda belirtilen üç
önemli niteliğe sahiptir:
1. İntihar düşünceleri her şeyden önce yaklaşan bir tehlikenin habercileridir. Özellikle
kişilerin bu düşüncelerini “atamadıklarını”, “onlardan kurtulamadıklarını”, “onların inatla
sürdüklerini” söylemeleri onlarla hemen bir görüşme yapılmasını zorunlu kılar.
2.
İntihar düşünceleri birdenbire ya da yavaş yavaş ortaya çıkabilirler. Yavaş yavaş
gelişenlerin giderek şiddetlerini artırdıkları görülür.
3. İntihar düşünceleri bir tehlikenin olduğu kadar bilinçdışı bir çatışmanın, ruhsal
öğelerdeki dengesizliğin ciddi ruhsal bir sorunun da habercisidir (Odağ, 2002: 29-30).
2.1.2. İntihar İle İntihar Girişimini Birbirinden Ayırmanın Güçlüğü
İntihar ve intihar girişimi, iki farklı davranış biçimi midir? Bu soruyu yanıtlamak elbette kolay
değildir. Pek çok kişi intihar eden ile intihar girişiminde bulunanların iki ayrı grup
oluşturduğuna, intihar girişiminde bulunanların, intihar için risk gruplarından biri olduğuna
ve bu iki davranış örüntüsünün çoğunlukla birbiri üzerine biniştiğine (iç içe geçmiş
olduğuna) inanmaktadır (Retterstol, 1993: 200; Bronisch, 2004: 15261-15262).
Odağ’ın (2002: 25) belirtmiş olduğu gibi ölümle sonuçlansın ya da sonuçlanmasın, intihar
eylemine dinamik bir yaklaşım bu ayrımın hiç de kolay olmadığını göstermektedir. Lester’e
(1997: 8) göre bazen kazayla (ölme niyeti taşımamasına karşın kişinin hesapta olmayan
bir nedenden dolayı ölmesi veya ölme isteği taşımasına karşı kişinin kurtulması gibi) bu iki
davranış biçimi birbirinin yerini alabildiğinden bu durumda hangi deyimin kullanılacağını
rastlantılar belirlemektedir.
Bu iki davranışın sadece sonucu bakımından değil amacı bakımından da farklılaştığını öne
süren yazar ve araştırmacılar da vardır. Örneğin intiharı ve intihar girişimini iki ayrı
davranış olarak ele alan Shneidman (1985’den Akt.: Odağ, 2002: 27) intiharda “yaşamın
yok edilmesi”nin; parasuisid olarak adlandırdığı intihar girişiminde ise “yaşam değişimi”nin
15
amaçlandığını öne sürmüştür. Buna karşılık Retterstol (1993: 4) sadece intihar girişiminde
değil intiharda da bilinçli olarak kendine yönelik yıkıcı davranışın amacının belirsiz
olabileceğini ve bu duruma şüpheli ve çelişkili duyguların eşlik edebileceğini vurgulamıştır.
Odağ’a (2002: 25-26) göre intihar ve intihar girişimi arasındaki ayrımın amaç ve sonuç
kadar, bilinç dışı başka ruhsal etmenlere de dayandırılması gerekir. Kişinin nereden
güdülendiği, istemleri, sorunlarını nasıl çözdüğü, yaşantıları, kurulan ilişki biçimleri, ölüm
hakkındaki bilinç dışı tasarımları ve eylemin bilinç dışı nedenleri ayrım yapmada
kullanacağımız önemli ölçütlerdir. Ölümünden sonra kurbanın amacı, güdüleri ve nedenleri
hakkında bilgi almaktan yoksun oluşumuz “intihar” ile “intihar girişimi” arasındaki ayrımı
güçleştiren bir başka nedendir. Ama asıl güçlük eyleme iten dinamik güçlerin birbirleri ile iç
içe geçmiş olmasından kaynaklanmaktadır (Odağ, 2002: 25-26).
İntihar ve intihar girişimi şeklinde kesin bir ayrıma taraftar olmayan Odağ (2002: 27) tedavi
açısından bu ayrımı sakıncalı da bulmaktadır. Odağ’a göre bu ayrım tedavide genellikle
intihar girişimi tanısı konmuş eylemlere daha az korku duyularak yaklaşılması sonucunu
doğurmaktadır. Kişinin ölüme intiharda olduğu kadar yakın olmaması bir rahatlık
sağlamakta, bu rahatlık da bazen girişime gereken önemin verilmesini engellemektedir.
2.1.3. İntiharların Ve İntihar Girişimlerinin Yaygınlığı
İntihar global bir sorundur. Bir çok çalışmada dünyada en sık görülen ilk on ölüm nedeni
arasında intiharın da yer aldığı ve özellikle 15-35 yaş grubunda yer alan genç kuşakta
dramatik bir şekilde artış gösterdiği bildirilmektedir (Goldsmith ve diğerleri, 2002: 33;
Bronisch, 2004: 15260).
İntihar davranışının politik, kültürel ve dinsel öğelerden etkileniyor olması, ölüm
nedenlerinin doğru bir şekilde saptanamayıp tasnif edilememesi ve özellikle intihar
girişimlerinin
düzgün
bir
şekilde
kayıt
altına
alınamaması
intihar
davranışının
epidemiyolojisini belirlemenin önündeki temel güçlüklerdir.
Bir intihar davranış biçimi olan tamamlanmış intiharlara ilişkin bilgilerimizin bir çoğunu
geriye yönelik (retrospektif) bir çalışma türü olarak tutulan kayıtlardan, kliniklerdeki
boylamsal çalışmalardan veya “psikolojik otopsi” uygulamalarıyla kurbanın yakınlarından
elde ederken, intihar girişimlerinde genel sonuçlara ulaşmanın önünde ciddi engeller
vardır. Her şeyden önce intihar girişim sıklığını gösterebilecek kayıtlar sınırlıdır ve/veya
düzensizdir.
16
Bildirilen oranlar çok değişik olmakla birlikte, pek çok ülkede intiharlar tüm ölümlerin küçük
ancak göze çarpan bir bölümünü oluşturmaktadır (Amos ve Appleby, 2001: 347). Dünyada
intihar hızı yüz binde 2-45 arasında değişmektedir (Sayıl, 2000-a: 253). DSÖ tarafından
1999 yılında tüm dünyada 815 000 kişinin intihar nedeniyle öldüğü tahmin edilmiştir
(Bronisch, 2004: 15260). Bir çalışmada 2000 yılı için dünyadaki ortalama intihar hızı yüz
binde 14.5 olarak hesaplanmıştır (Aaron, Joseph, Abraham, Mulıyıl, Geoerge, Prasad ve
diğerleri, 2004: 1117).
Dünyadaki en yüksek intihar hızı yüz binde 95.3 ile Litvanya’ya aittir. Bunu yüz binde 87.4
ile Rusya izlemektedir (Sayıl, 2000-b: 167). DSÖ, 1996 yılı itibariyle Litvanya’dan sonra
nüfuslarına oranla Finlandiya ve Japonya’da da intihar hızlarının (sırasıyla yüz binde 38,7;
yüz binde 24,3) yüksek olduğunu açıklamıştır (Brainerd, 2001: 1008). İntihar hızı yüksek
olan ülkelerden bir diğeri ise
Yeni Zelanda’dır (yüz binde 40) (DSÖ, 1993’den Akt.:
Beautrais, 1998: 167). Avrupa’da sırasıyla Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya,
Avusturya ve İsviçre’de intiharlar fazladır (Uludüz ve Uğur, 2001: 23). Bütün dünyada
erkeklerin intihar oranlarının kadınlarınkinden daha yüksek olduğu; bu durumun yalnızca
Çin’de farklılaştığı bildirilmektedir (Sayıl, 2000-b: 168; Aaron ve diğerleri, 2004: 1117;
Bronisch, 2004: 15260).
Goldsmith ve diğerleri (2002: 35-36), DSÖ’nün 2000 ve 2001 yıllarında hazırladıkları
raporlara dayanarak intihar hızları yüz binde 5’ten daha küçük olan Ermenistan’ı,
Azerbeycan’ı, Gürcistan’ı ve intihar hızı yüz binde 3.8 olan Yunanistan’ı intihar hızı en
düşük ülkeler arasında göstermiş, Çin ve Japonya dışındaki diğer Asya ülkelerinin intihar
hızlarının genel olarak düşük olduğunu belirtmişlerdir (örneğin Çin’de yüz binde 17 iken,
Tayland’da yüz binde 4’tür).
Dünyadaki intihar hızları göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin intihar hızının düşük
olduğu görülmektedir. Ancak son yıllarda intiharlar artma eğilimi içerisindedir (Sayıl, 2000b: 168; Alptekin, 2002: 95-96; Eskin, 2003: 36). Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE)
verilerine göre 2006 yılı için Türkiye’deki tamamlanmış intiharların sayısı 2829; intihar hızı
ise yüz binde 3,88’dir. Alptekin (2002: 96), Türkiye’nin Karadeniz, Doğu Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki illere ait intihar hızlarının; Ege, Marmara Akdeniz ve İç
Anadolu Bölgesi’ndeki illere ait intihar hızlarından daha düşük olduğunu belirtmektedir.
Literatürde sıklıkla intihar girişimlerinin tamamlanmış intiharlara oranla 8-10 kat daha fazla
olduğu (Bille-Brahe, 2001: 28; Retterstol, 1993: 5); kadınların, erkeklere oranla daha fazla
intihar girişiminde bulunduğu bildirilmektedir (Goldsmith ve diğerleri, 2002: 33; Haley,
2004: 107; Bronisch, 2004: 15262). Dünyada intihar girişimleri yüz binde 200-350 arasında
17
değişmektedir (Sayıl, 2000-a: 253). ABD’de her yıl 13-19 yaşları arasında yaklaşık olarak
2 milyon ergen intihar girişiminde bulunmaktadır (Kennedy ve diğerleri, 2004: 453). İntihar
hızının yüksek olmasıyla dikkati çeken ülkelerde aynı zamanda intihar girişimlerinin de
oldukça yaygın olduğu görülmektedir. Örneğin Wasserman ve Eklund (1991’den Akt.:
Eskin, 2003: 34) İsveç’in başkenti Stockholm’de bir hastaneye bir yılda intihar girişimi
nedeniyle başvuran hastalarla yaptığı çalışmada, bir hastane bölgesindeki her yüzbin
erkeğe 205 ve her yüzbin kadına da 310 girişimin düştüğünü belirtmiştir. Yeni Zelanda’da
1995 yılı için hastanelerin acil servislerine intihar girişimi nedeniyle getirilen ve yaşları
itibariyle çoğunlukla 15-24 yaş grubu arasında yer alan gençlerin intihar girişim hızının yüz
binde 220 olduğu bildirilmiştir (Beautrais, 1998: 180).
DSÖ Avrupa Bölgesel Ofisi 1980’lerin ortalarında Avrupa ülkeleri arasında “DSÖ / Avrupa
Çok Merkezli İntihar Davranışı Çalışması” adıyla intihar girişimleri üzerine bir çalışma
başlatmıştır. Bu çalışma kapsamında 1989-1992 yılları arasında, 22.655 intihar girişimi
vakası bildirilmiştir. Avrupa’da yaşa göre standardize edilmiş intihar girişimi hızı erkeklerde
yüz binde 136 ve kadınlarda yüz binde 186’dır. Erkeklerde en yüksek hız 25-34;
kadınlarda ise 15-24 yaş gruplarında saptanmıştır. Bu çalışma kapsamındaki bir çok
merkezde, genç kadınlardaki intihar girişim hızının endişe verici bir şekilde artış gösterdiği
bildirilmiştir (Bille-Brahe, 2001: 19).
Türkiye’de intihar girişimlerinin yaygınlığı konusunda yapılan araştırmalar sınırlıdır.
Araştırmalar çoğunlukla belli bölgeleri ya da grupları kapsamaktadır. DİE tarafından
yayınlanan intihar istatistiklerinde ise intihar ve intihar girişimi ayrımı yapılmadığı, sadece
ölümle sonuçlanan intihar olaylarının istatistiki bilgi olarak değerlendirildiği görülmektedir.
Yapılan çalışmalar ülkemizde özellikle büyük kentlerdeki intihar düşüncesi ve girişimlerinin
yaygın olduğunu; bunların sayısal olarak, intiharların geleneksel olarak yüksek olduğu
toplumlardan hiç de az olmadığını göstermektedir (Sayıl, 2000-b: 169; Eskin, 2003: 40).
Örneğin bir çalışmada Eskin (1999), İstanbul’daki ve Stockholm’deki liselerde okuyan 652
İsveç ve 654 Türk öğrencisini karşılaştırmıştır. Çalışma bulgularına göre İsveçli gençlerin
yüzde 94,’ü, Türk öğrencilerin de yüzde 25,7’si yaşamlarında en az bir defa kendilerini
öldürmek için intihar girişimde bulunduklarını belirtmişlerdir. Bu çalışmaya katılan hem
Türk hem de İsveç’li gençlerin intihar riskleri “İntihar Olasılığı Ölçeği” ile değerlendirilmiş,
Türk öğrencilerin intihar risklerinin ve hali hazırdaki intihar düşüncelerinin İsveç’li
akranlarınınkinden daha yüksek olduğu saptanmıştır (Eskin, 2003: 89).
Türkiye’de intihar girişimleri üzerine yapılan çeşitli araştırmalardan özetle şu sonuçlar elde
edilmiştir:
18
Ankara’da 1995 yılı için intihar girişim hızı yüz binde 145 olarak belirlenmiş (Sayıl, 2000-b:
169); 1998 yılında ise 15 yaş üzerinde intihar girişim oranlarının erkeklerde yüz binde 31.9,
kadınlarda yüz binde 85.6 olduğu bildirilmiştir (Sayıl ve Özgüven, 2002: 13). Bekaroğlu,
Bilici, Hocaoğlu, Gürpınar, ve Uluutku (2000: 95-102) Trabzon’da 1995 yılı intihar girişimi
insidansını yüz binde 31.5 olarak; Sır (1999: 50-57) ise 1997 yılında Diyarbakır’da intihar
girişim hızını ise yüz binde 19,8 olarak saptamışlardır. Deveci, Taşkın, Erbay Dündar,
Demet, Kaya, Özmen ve diğerleri (2005: 170-178) tarafından yapılan bir araştırmada
Manisa ili kent merkezinde intihar girişiminin yaşam boyu yaygınlığı %2.3 olarak
belirlenmiştir. Araştırma bulguları toplu olarak incelendiğinde intihar girişimlerinin özellikle
ergen ve genç yetişkin yaş gruplarında (15-35 yaşları arasındaki kadınlarda ve bekarlarda
daha fazla yaygın olduğu, intihar girişim nedeni olarak ailevi sorunların, yöntem olarak da
ilaç ve toksik madde kullanımının ilk sırada yer aldığı görülmektedir.
2.1.4. İntihar Davranışının Temel Unsurları
İnsanın davranışları rastlantılarla ortaya çıkabilecek kadar basit ve anlamsız değildir.
Davranışının ortaya çıkışında; kişilik özellikleri, düşünme, anımsama, duyum ve algılama,
duygusal etkinlikler, güdüsel örüntüler, tutumlar, inançlar ve sosyo-kültürel çevrenin
değerler sistemi gibi pek çok faktör etkili olmaktadır. Davranışı, hareketten ayıran ve ona
anlam katan temel unsur ise onun bir hedefe ve amaca yönelik olmasıdır. Bir davranış
olgusunun taşıdığı anlamı çözebilmek için onun bir bütün olarak oluşum sürecini, amacını
ve dışa vuruluş şeklini göz önünde bulundurmak gerekmektedir.
İnsana özgü bir davranış olarak intihar, Eskin’in (2003: 4) deyişiyle insan ruhu gibi
karmaşıktır. Basit bir anlatımla intiharı “bireyin bilerek ve isteyerek canına kendi eliyle
kıyması” olarak tanımlayabiliriz. Ancak bu tanım yeterli değildir. Anlaşılacağı gibi intiharı
tanımlarken üzerinde durulması gereken üç temel unsur vardır. Yeterli ve kapsayıcı bir
tanıma ulaşabilmek için üç temel unsurun gözönüne alınması gerekir. Bu temel unsurlar:
Niyet, güdü (motivasyon) ve eylem’dir. İntihar davranışını tanımlarken bu üç unsurun
gözönünde bulundurulma zorunluluğu açıktır (Eskin, 2003: 5-6).
2.1.4.1. İntihar Niyeti
İntihar niyeti; kişinin kendini öldürme isteğindeki ve arzusundaki yoğunluğun soyut bir
ölçütü olup şiddeti aynı kişide, zamanla değişkenlik gösterebilmektedir. Shneidman’a
(1970-a: 11-15) göre kazalar ve doğal ölümler, içerisinde ölüme yönelik bir niyet
19
barındırmazken; intihar davranışı taşıdığı niyete göre belirlenir. Eylemin doğrudan veya
dolaylı olması ile bilinçli veya bilinçsiz olması niyetteki derecelendirmeye göre
biçimlenmektedir.
İntiharla ilgili önyargılardan birisi de intihara eğilimli bir kişinin tamamen ölme niyeti
taşıdığına inanılmasıdır. Oysa çoğu intihara eğilimli kişi kararsızdır; son dakikaya
gelinceye kadar ölme ve yaşama üzerindeki kararının doğruluğunu sık sık düşünmekte,
adeta ölümle kumar oynamaktadır (gamble with death) (Lester, 1997: 3).
Fairbairn (1995: 56) intihar niyeti ile ilgili bilinmesi gereken bir takım konuların üzerinde
önemle durmaktadır. Fairbairn’in dikkat çektiği bu konular şu şekilde özetlenebilir:
“Kişinin kendisine yönelik yıkıcı eylemlerinin ahlaki (moral) boyutu üzerinde düşünmek,
intihar niyetinin incelenmesinde yol gösterici olabilir. Kendini öldürenler ile kendini
öldürmede başarısız olanların niyetlerinin farklı olduğu tartışmaya açıktır. Genellikle ölmeyi
arzulayanların ölümü garantileyecek önlemleri aldığı ve yöntemi seçtiği düşünülür. Fakat
ölümü garantileyecek önlemleri almayan ve yöntemi kullanmayan bu nedenle ölümü
gerçekleştirmeyenler için aynı yargılarda bulunulmaz. Arzular, umutlar ve korkular iç
dünyada yaşandığı için başkalarına doğrudan anlatılamaz. Bu nedenle biz bir başkasının
niyetini kesin olarak bilemeyiz. Fakat onları tahmin edebilir, bu doğrultuda kanıt toplamaya
çalışırız veya bunları açığa çıkartacak bir takım sorular geliştirebiliriz. Ancak yine de
karşımızdaki kişi bize gerçek niyetini belirtmek yerine yanıltıcı bilgiler verebilir. Niyetler,
kolayca yanlış yorumlanmaya açıktır. Niyetleri kesin olarak belirlemek oldukça zor iş
olduğundan bu doğrultudaki tahminlerimiz kişinin yaşam biçimi, inançları, ilişkileri, sosyal
yaşamına ait bilgilere dayanacaktır” (Fairbairn, 1995: 56-61).
İntihar niyetini belirlemenin önündeki zorluğu aşmada Spirito ve Levander (2004: 159),
ergenlerle yapacakları görüşmelerde klinisyenlere en azından; a) sonuçtan beklentiler ve
b) girişim planı üzerinde durmalarını önermektedirler: Spirito ve Levander’in “sonuçtan
beklentiler”e yönelik belirledikleri temalar ve sorular şunlardır:
•
Ölümcüllük hakkında beklentiler: Bu hapları aldıktan sonra ölebileceğinizi
düşündünüz mü?
•
Eylemi tersine çevirme: Kusmak, süt içmek vb gibi girişiminizi geri çevirebilecek bir
şey yapmayı düşündünüz mü?
•
Yaşam hakkında bibirine zıt hisler: Girişimde bulunduktan sonra ölmeyi ya da
yaşamayı önemsediniz mi?, Ölmeyi istediniz mi?
20
Spirito ve Levander’e göre “planlama” hakkındaki sorular girişimin ön hazırlık derecesine
göre değerlendirilmelidir. Planlama hakkında şu sorular üzerinde durulmalıdır:
•
Girişimde bulunmadan önce yaptığınız planı ne kadar zaman düşündünüz?
•
Aileniz tarafından bulunmaya yönelik bir önlem aldınız mı, yetişkinlerin veya
arkadaşlarınızın dikkatini çekecek bir şey yaptınız mı?
•
Ölüm beklentisi içerisindeyken örneğin intihar notu bırakma, kişisel eşyalarınızı
kimin almasını istediğinizi belirten bilgiler bırakma gibi herhangi bir hazırlık yaptınız mı?
(Spirito ve Levander, 2004: 159).
İntihar davranışında kullanılan yöntem intihar niyeti hakkında bir takım ipuçları
verebilmektedir. Kullanılan yöntemin ölümcüllük düzeyi ile intihar niyeti arasında doğrudan
bir ilişkinin varlığı kabul edilmesine karşılık (Berman ve Jobes, 1997: 23-24; Murphy, 1998:
166: 167) intihar niyeti, kullanılan yöntem ve sonuç arasında doğrusal bir ilişkinin her
zaman kurulamayacağı (Lester, 1997: 8; Odağ, 2002: 62) üzerinde de durulmaktadır.
Yöntemin öldürücülüğüne ilişkin bilgi eksikliği, yöntemin yanlış kullanımı, yönteme
ulaşmakta yaşanan zorluklar, girişimi yer ve zaman olarak planlamada yapılan yanlışlıklar,
bulunmaya veya müdahaleye karşı alınan önlemlerdeki kimi hesapların tutmaması gibi pek
çok neden intihar niyeti, seçilen yöntem ve sonuç arasında ilişki kurulmasını
güçleştirmektedir.
2.1.4.2. İntihara Güdülenme (Motivasyon)
İntihar güdüsü; fizyolojik, duygusal, bilişsel ve sosyal yaşantıya ilişkin bir takım nedenlerle
kişiyi kendisini öldürmeye eğilimli kılan, ölme isteği ve arzusu uyandıran; itici ve dinamik
güç olarak tanımlanabilir.
Hiç bir zaman tek bir neden, tek bir olgu, tek bir süreç, tek bir etmen ve tek bir ‘güdü’
intihar eyleminin nedeni olamaz. Yaygın, karmaşık ve çok sayıdaki etmen ağının yaşam
yitimlerinden sorumlu olması, bir çok nedenin intiharı güdüleyebileceğini düşündürmelidir.
Özellikle ölüm isteminin yaşama güdüsü ile birlikteliğini hiç unutmamak gerekir. Çünkü
ölümle sonuçlanan intihar girişimlerinde bile yaşam güdüsü tümden kaybolmaz (Odağ,
2002: 61).
İntihara güdüleyen nedenlerin başında kendisine ve başkasına duyulan öfke, kendisini ve
başkasını cezalandırma istemleri gelmektedir. İntihar; ister bir olgu, ister bir süreç, ister bir
hastalık, ister bir eylem olarak anlaşılsın, özü saldırganlığın yaşamı tehlikeye sokacak bir
eyleme dönüşmesidir. Girişimin kişinin kendisini zarara uğratma amaçlı ve yaşamı yok
21
etmeye yönelik olduğu görüntüsü intiharın özgül ama çok şaşırtıcı, yanlış sonuçlara
götüren bir yanıdır. Çünkü eylemin bilinç dışı nedenleri araştırıldığında tek amacının intihar
olmadığı ortaya çıkar. Kişiler dışardan görünenden başka bilinçdışı nedenler sonucu da
intihar eylemine güdülenirler (Odağ, 2002: 61).
Öfke ve cezalandırma isteklerinin yanısıra, çevreye belli bir isteğin yerine getirilmesi için
baskı yapma da intihara güdüleyen nedenler arasındadır. Bazı intihar girişimlerinde
ulaşılmak istenilen amaç ile eylem arasındaki ilişkiyi görmek çok kolaydır. İşini, yerini ya da
sevgilisini yitiren kişinin intihar eylemi ile yitirdiklerini yeniden kazanma istemleri arasındaki
ilişkinin kolaylıkla görülebilmesi gibi. Gösteri yanı ağırlıkta olan intihar girişimlerinde baskı
yapma istemi eyleme güdüleyen nedenlerdendir (Odağ, 2002: 62).
Odağ, (2002: 62-64) kişileri intihara güdüleyen diğer nedenleri şu şekilde sıralamaktadır:
•
Umarsızlığı, çektiği acıları bildirme isteği,
•
Çekilen acılardan kurtulma, konumunu ne pahasına olursa olsun değiştirme,
•
İntihar girişiminin çevrenin ilgi ve sevgisini zorla sağlama, gösterilen yakınlığın
içtenliğini sınama istemleri,
•
Yalnızlıktan kurtulma, ilişki kurma istemleri,
•
Çevreye sorunlarını bu yolla bildirme çabaları,
•
İntihar girişiminin çevre ile çatışmalarda bir kurtarıcı veya bir yardımcı unsur olarak
görülmesi ve
•
Acıya katlanmayı ve yaşamını yitirmeyi göze alabilmeyi büyüklük ve bir değerlilik
kanıtı olarak görme.
Velkoff ve Huberty (1988; Akt. Capuzzi, 1994: 28) ergenler üzerinde yaptıkları çalışmalara
dayalı olarak onların intihar davranışına güdülenmelerinde şu üç temel fonksiyondan
birinin etkili olduğunu öne sürmüşlerdir: a) Kaçma: Bu sayede ergen kişisel ilişkilerden
veya bir dizi olaydan göreceği acıdan / sıkıntıdan korunmaktadır, b) Kontrol: Bu sayede
ergen kontrolü dışında olan birini veya bir şeyi kontrol altına alabileceğini düşünmektedir,
c) İletişim: Bu sayede ergen, çevresindekilere bir şeyin yanlış olduğunu veya kendisinin
duygusal yönden acı çektiğini bildirmektedir.
Bir risk faktörü olarak insanlararası ilişkiler de intihara güdülenmede etkili olmaktadır.
Eskin’e (2003: 162) göre intihar davranışlarının nedenlerine yahut intihar davranışını
tetikleyen etmenlerin neler olduğuna bakıldığında ilişkilerde yaşanan sorunlar çok özel bir
yere sahiptir. Eskin, insan ilişkilerinin doğası gereği hem yokluğu hem de varsa ne tür
olduğu kişinin ruh sağlığını etkilemektedir. Sadece intihar davranışını tetikleyerek önemli
22
bir rol üstlenmeyip aynı zamanda intihar davranışının gelişiminde de belirleyici oldukları
için psikolojik güdülere ağırlık veren Bronisch (2004: 15268) ve intihar davranışının büyük
bir çoğunluğunun ortaya çıkmasında psikiyatrik bozuklukların en önemli neden olduğunu
öne süren Murphy (1998: 173) de insanın yaşam alanındaki ilişki ağının önemi üzerinde
durmaktadırlar. Bronisch’e göre ölme veya kurtulma arzusu ne olursa olsun bir intihar
eyleminde veya ciddi bir intihar girişiminde en önemli güdüleyici faktör; kişilerarası
ilişkilerin ya bitmiş olması ya da yakın bir gelecekte muhtemelen bitecek olmasıdır. Murphy
ise
sosyal ilişki ağının giderek küçülmesi veya yok olmasının intihardan korunma
olanağını azaltacağına dikkati çekmektedir.
2.1.4.3. İntihar Eylemi
Durkheim kısa tanımında “eylemin doğrudan ya da dolaylı olarak meydana getirdiği her
ölüme” intihar derken, intiharın dolaylı olarak ortaya çıkanına da işaret etmektedir (Odağ,
2002: 8). Bu kısa tanımdan hareketle intihar eyleminin aynı zamanda intihara neden
olabilecek bir eylemsizliği de kapsamına aldığını, böylece geniş bir anlam kazandığını
söylemek mümkündür.
Durkheim’in kısa tanımlamasında ‘ölüm’ eylemin dolaylı ya da dolaysız bir sonucudur,
‘eylem’ kurbanın girişimidir, ölüme götürür ve ölüme götüreceği kurban tarafından bilinir.
Kısaca ‘eylem’ tanımlamanın odağıdır. Öte yandan ‘ölüm’, ‘kurban’, ‘eylem’ deyimlerine
dinamik bir yaklaşım, bunların tanımlamada anlaşılandan başka nitelikleri de olduğunu
ortaya koymaktadır. Her şeyden önce toplumun bu deyimlerden anladıkları ile intihar
girişiminde bulunan kişinin ‘ölüm’, ‘kurban’, ‘eylem’ kavramlarını algılayışı büyük farklılıklar
gösterir. Eylemin ‘ölüme götüreceğinin bilinmesi’, yani bilinçli olduğu tartışmalıdır. Örneğin
birdenbire gelişen intihar girişimlerinde, eylemin ‘ölüme götüreceğini bilme’ gibi bir
bilinçlilikten söz etmek güçtür (Odağ, 2002: 5-6).
İntiharı doğrudan gerçekleştireceği yerde, dolaylı yolları seçenlerin sayıları daha fazladır.
Anoretiklerin zaman içinde kurumaları, yavaş yavaş zayıflayarak ölüme gitmeleri dolaylı bir
girişimdir. Böylesine girişimler gizil (latent) intihar eğilimlerinin sonuçlarıdır. Alkoliklerde,
ilaç ve madde bağımlılarında gizil intihar eğilimleri oldukça yaygındır. Kazalarda ölenler
arasında dolaylı yollarla kendisine kıyanların sayısı oldukça fazladır. Burada da gizil intihar
eğilimlerinin kazalar aracılığı ile, yani dolaylı olarak amaçlarına ulaştığı düşünülmelidir
(Odağ, 2002: 8-9).
23
2.1.5. İntiharlarda Ve İntihar Girişimlerinde Risk Faktörleri
İntihar, çok nedenli bir davranıştır. Bu çok nedenli davranış sürecinde kişiyi kendini
öldürmeye götüren nedenlerin karmaşıklığı, intihar bilimiyle uğraşan hemen herkes
tarafından kabul edilmektedir. Risk faktörleri bilişsel, davranışsal ve duyuşsal olarak
gruplandırılabilir. İntihar sürecinin karmaşıklığı içinde bu gruplandırmada yer alan
faktörlerin tek başlarına insanları intihar davranışına yöneltmeyeceği açıktır. Risk faktörleri
çok nedenli bir süreç olan intiharda, diğer etmenlerle birleştiğinde öldürücü olabilir (Eskin,
2003: 135).
Ruhsal hastalık öyküsünün bulunması önemli bir risk faktörüdür. Çoğu çalışma,
intiharlarda en sık görülen ruhsal hastalık olarak depresyonu tanımlamıştır. İntiharla
bağlantılı görülen diğer psikiyatrik bozukluklar alkol bağımlılığı, madde kötüye kullanımı ve
kişilik bozukluklarıdır. Daha önceden ölümcül olmayan kendine zarar verme davranışında
bulunmuş olma, suç işleme eğilimi ve kronik fiziksel hastalıklarla da intihar arasında güçlü
bir ilişki vardır (Amos ve Appleby, 2001: 350).
Haley (2004: 96-111) intihar davranışına neden olan risk faktörlerini; a) hazırlayıcı faktörler
ve
b)
potansiyel
faktörler
olmak
üzere
iki
grupta
toplamaktadır.
Haley’in
sınıflandırmasında: Depresyon, umutsuzluk, madde kötüye kullanımı ve genetik yapı
“hazırlayıcı risk faktörleri” olarak; ailedeki bir intihar, önemli bir yaralanma veya hastalık,
sosyal yalıtılmışlık, yöntemlere (örneğin ateşli silahlara) ulaşabilmedeki kolaylık, düşük
benlik değeri, geçmiş yaşamdaki bir istismar, stres ile başa çıkmada yetersizlik, aile
ilişkilerinden kaynaklanan problemler, düşük toplumsal statü, cinsel oryantasyon, cinsiyet,
biyolojik yapı, ilerleyen yaş, sosyal/çevresel stres kaynakları, bilgi-işleme yetersizlikleri ve
hataları ise potansiyel risk faktörleri olarak yer almaktadır.
Berman ve Jobes (1997: 107-109) intiharlardaki risk faktörlerine yönelik ortak temaları şu
şekilde sıralamaktadır:
1. Kişisel tarihte negatif öğelerin bulunması (ailede daha önce intihar eden birinin
varlığı, narsisistik yaralanmalar, kişilerarası ve sosyal ilişki kurmada yetersizlikler gibi),
2. Psikopatoloji ve önemli negatif kişilik nitelikleri (örneğin madde kötüye kullanımı,
saldırganlık, impulsif davranış),
3. Stres,
4. Savunma düzeneklerinin çökmesi, duygu ve davranışlardaki düzensizlik,
5. Sosyal olarak yalıtılmışlık,
6. Kendilik değerinin düşük olması ve umutsuzluk,
24
7. İntihar yöntemini elde edebilme, yönteme ulaşabilme ve yöntem hakkında bilgi
sahibi olma.
Günümüzde intihar tehlikesi 20 yaş yukarısında açıkça kendisini belli etmektedir. Yaşın
artması ile intihar riski de artmaktadır. Ancak intihar riski için en çarpıcı dönem ileri yaşlılık
dönemidir. Çocukluk döneminde çok az olmakla birlikte ergenlik ile intiharların frekansında
bir artma meydana gelir (Retterstol, 1993: 137-142; Uludüz ve Uğur, 2001: 23; Amos ve
Appleby, 2001: 348-349; Odağ, 2002: 63; Eskin, 2003: 76; Bronish, 2004: 15260).
İntiharların daha çok erkek ve ileri yaşta olan kişilerde; intihar girişimlerinin ise kadınlarda
ve genç yaşta olan kişilerde görüldüğüne dikkati çeken Bronisch (2004: 15262) bu
farklılığa rağmen her iki davranış örüntüsünün bir takım ortak paydalarının bulunması
nedeniyle intihar için öne sürülen bir çok risk faktörünün intihar girişimi için de geçerli
olacağını ileri sürmektedir. Kreitman (1977’den Akt.: Bronisch, 2004: 15262) hem intihar
hem de intihar girişimi için daha önce intihar girişiminde bulunmuş olmayı ve bir psikiyatrik
bozukluğun bulunmasını en önemli risk faktörleri olarak değerlendirmektedir.
Literatürde doğrudan intihar girişimlerine özgü risk faktörlerinin sınıflandırıldığı çalışmalara
da rastlanılmaktadır. Örneğin bir çalışmada genel olarak intihar girişimlerinde risk faktörleri
için öne çıkan özelliklerin şunlar olduğu bildirilmiştir:
1. Kadın olmak,
2. 15-24 yaş grubunda olmak,
3. Yakın zamanda gerçek ya da sembolik anlam taşıyan kayıpların bulunması,
4. Yakın çevre ile iletişim sorunları yaşamak ve
5. Başta depresyon olmak üzere bir ruhsal sorunun bulunmasıdır (Isometsa 1998;
Tejedor, 1999’dan Akt.: Can ve Sayıl, 2004: 56).
Beautrais (1998: 177-179) ciddi intihar girişiminde bulunan gençlerde risk faktörlerini
araştırmış ve elde ettiği bulgular çerçevesinde intihar girişimine doğrudan veya dolaylı
olarak neden olan risk faktörlerini şu şekilde gruplandırmıştır:
1. Sosyo-demografik faktörler (formal nitelikli eğitim eksikliği ve düşük sosyoekonomik düzey),
2. Çocukluk dönemi ve aile faktörleri (cinsel istismara maruz kalma, zayıf aile ve
evlilik ilişkileri, ailenin alkol ile ilgili sorunları),
3. Kişilik özellikleri (yüksek umutsuzluk düzeyi ve nörotizm),
4. Yaşam olayları ve psikiyatrik bozukluklar (kişilerarası çatışmalar, kayıplar ve yasal
sorunlar, halen yaşanmakta olan duygu durum ve madde kötüye kullanım bozuklukları).
25
Buraya kadar intihar davranışı deyimine açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda
önce intihar davranışının hangi davranış örüntülerini içerdiği ve bunları birbirinden ayrı
tutmada yaşanan güçlük üzerinde durulmuştur. Daha sonra intihar davranışını
betimleyebilmek üzere bu davranışın temel unsurlarına değinilmiş, yaygınlığı ve davranışın
ortaya çıkmasına neden olan risk faktörleri üzerinde durulmuştur. Çalışmanın bundan
sonraki
iki
ana
başlığı
ruh
sağlığı
alanında
çalışan
profesyonelleri
doğrudan
ilgilendirmektedir. Bunlardan birincisi intihar davranışı ile karşılaşma, ikincisi ise intiharı
önlemedir.
2.2. İNTİHAR DAVRANIŞI İLE KARŞILAŞMA
Ruh sağlığı alanında çalışan profesyoneller yaygın olarak; intihar düşünceleri taşıyan,
intihar tehditleri savuran, intihar edebileceğini söyleyen veya bunu ima eden kişilerle
karşılaşılabilmektedir. Profesyonellerin karşılaşabilecekleri diğer intihar davranış biçimleri
ise intihar girişimleri ve tekrarlayan intihar girişimleridir.
2.2.1. İntihar Düşünceleri İle Karşılaşma
İntihar düşünceleri sık karşılaşılan acil durumlardan biridir. Yatkın kişilerde her yaşta, pek
çok türden strese karşı intihar düşünceleri gelişebilir ve uzun dönem girişim olmaksızın
varolmayı sürdürürler (Kaplan ve Sadock, 1996: 234).
Bazı depresif kişiler ümitsizlik çaresizlik ve sıkıntı içerisinde; kendilerini de ürküten, kontrol
edememekten korktukları intihar düşünceleri nedeni ile başvurabilirler. Bu kişiler
duygularını ufak bir teşvikle açıklarlar. Dertlerine çare bulmak için isteklidirler (Sayıl, 2000a: 254). İntihar düşünceleri taşıyan kişilerin değişmeleri, yabancılaşmaları ve çevreden
uzaklaşmaları ciddi bir intihar girişimini düşündürmelidir (Odağ, 2002: 39). İntihar
düşünceleri ve fantezileri somutlaştıkça ve sıklaştıkça intihar riski artmaktadır (Sonneck-a,
1993: 52).
İntihara yönelik düşüncelerin sıklığı, yoğunluğu ve süresi çeşitlilik gösterir. Eylem
öncesinde, eylemde bulunma zamanı kesin olarak belirlenemeyebilir. İntihar düşünceleri
bir kaç aydan fazla bir sürede oluşabileceği gibi dürtüsel (impulsif) bir karekter taşıdığında
sadece bir kaç günde veya bir kaç dakikada dahi oluşabilir. İntihar girişiminde bulunan bir
ergen kendisi ile yapılacak bir görüşmede utanabileceğinden, pişmanlık duyabileceğinden
veya yatarak psikiyatrik tedavi görme olasılığı gündeme geleceğinden dolayı intihar
26
düşünceleri taşıdığını kabul etmede gönülsüz davranabilmektedir (Spirito ve Levander,
2004: 157).
Bir görüşme içerisinde intihar düşüncelerini açığa çıkarmada ve değerlendirmede şu
temalar ve onlarla bağlantılı olarak şu sorular üzerinde durulmalıdır:
1. Sıklık: Bu kendinize zarar verme düşünceleri ne kadar sıklıkla aklınıza geliyordu?
2. Yoğunluk: Bu düşünceler ne kadar şiddetliydi?
3. Süre: Bu düşünceler ilk kez ne zaman oluştu?
4. İntihara yönelik planı detaylandırma: Bu düşüncenizi nasıl ve ne zaman
gerçekleştirecektiniz? (Spirito ve Levander, 2004: 157-158).
2.2.2. İntihar Tehditleri İle Karşılaşma
İntihara yönelimi olan kişiler kızgınlıklarını ifade etme, korkutma, sindirme, isteklerinin
gerçekleşmesi için kendi yaşamını koz olarak kullanma, dikkati kendi üzerinde toplama gibi
çok değişik amaçlarla çevrelerine karşı intihar tehditinde bulunabilmektedirler.
İntihar tehditi; intihara yönelim içerisinde olduğunu ve bu doğrultuda intihar niyetinin
düzeyini ima etmek üzere; sözlü veya sözsüz olabilen, kişilerarası iletişim formlarından
biridir (Stauffer, 2004: 31). Berman ve Jobes’e (1997: 87) göre intihar tehdidinde
bulunanlar kişilerarası ilişkilerini kullanarak diğer insanları uyarırlar. Çoğunlukla kriz içinde
bulunan bu kişilerin intihar etme olasılıkları vardır. Ancak tehditlerin büyük bir kısmı eyleme
dönüşmez. İntihar tehdidinde bulunanlar sık sık intihar etme niyetinde olduklarını
belirtseler de bu kişilerin çeşitli nedenlerle (örneğin bekledikleri ilgiyi gördüklerinde veya
desteklendiklerinde) niyetlerinden vazgeçtikleri, tehdit etme davranışını terkettikleri
görülmektedir. İntihara yönelik haberler ve tehditler ciddiye alınmalı, yanıtlanmalı ve
potansiyel bir risk olarak değerlendirilmelidir.
2.2.3. İntihar Girişimleri İle Karşılaşma
İntihar girişimi vakaları ile genellikle hastanelerin acil servislerinde karşılaşılır. Dolayısıyla
intihar girişiminde bulunan kişinin ilk teması acil servisteki personel ile olur. Burada
girişimcinin hayati tehlikesi sözkonusu olduğu için öncelikle tıbbi açıdan tüm önlemlerin
(yoğun bakıma alma, mideyi yıkama, oksijen verme dahiliyeye gönderme vb.) alınması
gereklidir. Tıbbi müdahalesi sonrasında intihar girişiminde bulunan kişi, acil servisten
27
ayrılıncaya kadar gözlem altında tutulur. Kendisine geldikten (bilinci açıldıktan) hemen
sonra onunla ilişki kurulması son derece önemlidir.
Kendine gelme genellikle bastırılmış dürtü ve duyguların, örtülü sistemlerin engellenmeden
dışa vurulduğu bir dönemdir. Bastırılmış dürtü ve duyguların, örtülü sistemlerin
engellenmeden dışa vurulması hasta açısından oldukça korkutucudur. Ama bu dönemde
yaşam istemlerinin de dışa vurulması hasta ile kurulmaya çalışılan ilişkileri kolaylaştırıcı bir
olanak yaratır. Bundan yararlanmamak sağaltımsal iyi bir fırsatın kaçırılması anlamındadır
(Odağ, 2002: 138).
Girişimden sonraki dönemde hastanın içerisinde bulunduğu güç durum, ilk karşılaşmanın
önemini artırır. İlk karşılaşmada hastayı anlamak için sabırlı bir çaba verildiğini belli
edebilmek çok önemlidir. Böyle bir çaba ile hastaya anlaşıldığı duygusu verilebilirse, bu ilk
görüşmede ulaşılabilecek başarının en büyüğüdür (Odağ, 2002: 140). Danışman
yapılandırılmış bir görüşme planı ile işe başlamalıdır. Örneğin belli zamanlarda hasta
görülür. Problemin çözümünde somut ve özel bir yaklaşım sergilenir. Böylece şaşkınlık ve
kargaşa azalacaktır. Bireyin etrafındaki yakınları harekete geçirilir. Onların destek ve
yardımı sağlanır. Hastanın izolasyonu kırılır. Destekleyici bir yaklaşım sergilenir. Direktif bir
tutum içinde; net, açık, direkt sorularla yaklaşımda bulunulur. Görüşme sırasında yaşamın
değeri üzerine ‘evet-hayır’ çatışmasından kaçınmak gerekir. Görüşmeci için bu öncelikli
sorun değildir. Doğru olan hastada yaşamı böylesine çekilmez kılan şeyin ne olduğunu
anlamaya çalışmaktır. Empatik tutum; kişiye anlaşıldığını hissettirir, güven verir ve iletişimi
artırır (Can ve Sayıl, 2004: 56).
Görüşmelerde çeşitli güçlüklerle de karşılaşılmaktadır. Bu bağlamda Sayıl (2000-a: 254259) intihar girişiminde bulunan kişilerin bir kısmının açıkça girişimi hakkında bilgi vermeye
yaklaştığına; ancak bir kısmının da açıksözlü davranmayıp örneğin bazen olayı önemsiz
bir kaza gibi gösterebileceğine, bazen de girişimi inkar edebileceklerine dikkat
çekmektedir. Bu kişiler tanınmaları zor oldukları için daha tehlikelidirler. Bu nedenle Sayıl,
intihar girişiminde bulunmuş bir kişi ile yapılacak bir görüşmede; intihar riski, intihar nedeni
ve önceki intihar girişimleri hakkında kesin bilgi edinilmesini önermektedir.
Türkiye’deki
uygulamaya
bakıldığında
acil
servislerdeki
vakaların
çoğunda
ilk
müdahaleden sonra ileri bir tedaviye ihtiyaç duyulmadığı görülmektedir. Sağlık
Bakanlığı’nın “Acil Serviste İntihar Girişimlerine Psiko-sosyal Destek ve Krize Müdahale
Programı”nda (2004) belirtildiği üzere acil servislere intihar girişimi nedeni ile getirilen
kişiler genellikle hayati tehlikesi olup olmadığı ve bedensel sorunları açısından ele
alınmaktadır. Hızlı, yoğun ve stres yüklü bir acil servis ortamında girişimin psiko-sosyal
28
bağlamı göz ardı edilebilmektedir. Oysa bu kişiler çoğunlukla yaşadıkları şoku, korkuları ve
endişeleri üzerlerinden atamadıkları gibi yoğun olarak umutsuzluk ve çaresizlik duyguları
içerisindedirler. Desteklenmeye, korunmaya ve ilgiye ihtiyaçları vardır. Bu raporda ayrıca
insan ilişkilerinde yaşanan güçlüklerin aşılamaması, hasta ve hasta yakınlarının kurum
hakkında yeterince bilgilendirilmemesi nedeniyle acil serviste yaşanılanların daha da
zorlaşacağı ve böylelikle gergin bir ortamın oluşabileceğine de dikkat çekilmektedir.
2.2.4. Tekrarlayan (Yineleyici) İntihar Girişimleri İle Karşılaşma
İntihar davranışının temel özelliklerinden biri de yineleyici olabilmesidir. İntihar girişiminden
sonra bu davranışın tekrarlama oranının yüksek olması önemli bir sorundur ve bazen
ölüme neden olabilir. Bu durum ayrıca ulusal sağlık sistemine önemli bir yük getirir. Bu
yüzden intihara müdahale araştırmalarının en önemli amacı yinelemeyi durdurmaktır (Can
ve Sayıl, 2004: 57).
Bancroft ve Marsack, üç tip yineleyici intihar girişiminde bulunan grubun olduğunu
belirtmiştir:
1. Kronik tekrarlayıcılar: Üst üste kriz yaşamayı tecrübe etmeye eğilimi olan, kendine
zarar verici davranışları alışkanlık haline getiren ve bunu sorunlarla baş etme
mekanizması olarak kullanan grup.
2. Bir kaç ay içinde iki veya daha fazla intihar girişimi olan, dönemsel olarak sorun
yaşayan grup (örneğin evlilik problemi).
3. Şiddetli bir kriz anında intihar girişimi olan ve gelecekte benzer bir durumda tekrar
intihar girişiminde bulunabilecek grup (Akt.: Can ve Sayıl, 2004: 59).
Bazı hastalar tekrarlayan intihar girişimleri ile sık sık acil servise getirilirler. Bunlarda
kendine yönelik yıkıcı davranışın anlamı çoğunlukla çevreyi manipule etmektir. Bazı
hastalar da acil servisi sık sık telefonla arayarak görevlileri intihar düşüncelerinden
haberdar ederler. Bu paylaşma akt ile aynı anlama gelir ve hastayı rahatlatır. Ancak
tekrarlayan başvurular ilgililerde engellenme ve öfke uyandırır. Kabul görmeyen hatta
açıkça reddeden tutumlara yol açar. Bunlar büyük risk taşıyan gruptur. Sonunda isteyerek,
kazara ya da impulsif bir atakla kendilerini öldürürler. Bu nedenle bu tür hastalar için
dikkatli bir değerlendirme zorunludur (Sayıl, 2000-a: 254-255).
Şimdiye kadar yapılan çalışmalar sonucu, intihar girişiminden sonra özel bir tedavi ile
yinelemelerin önüne geçilebileceği gösterilememiştir. İntihar girişiminden sonra yineleme
29
riskini ölçen bir çok etken belirlense de bunların yordayıcı gücü düşüktür (Can ve Sayıl,
2004: 60).
İntihar girişiminde bulunan kişilerin önemli bir çoğunluğu ergenlerdir. Ergenin acil servisten
ayrılmasına karar veren acil servis doktorunun onun daha sonra intihar edebileceğini
tahmin etmesi için elinde kesin bilgiler yoktur. Yeni bir girişimi tahmin etmek için olanaklar
sınırlı olsa da eldeki veriler yeni bir girişimin ilk girişimi izleyen bir kaç ay içinde oluşma
olasılığının düşük olduğunu (yaklaklaşık olarak %10); bununla birlikte daha ileri bir yaşa
sahip erkeklerin yeni bir girişim için en yüksek risk taşıdığını göstermektedir (Spirito ve
Levander, 2004: 154). Son intihar girişiminden önceki intihar girişimlerinin sayısı ve
psikiyatri kliniklerinde yatış sayısı ne kadar fazla ise intihar girişimlerinin yinelenme
olasılığı o kadar fazladır. Bu sonuç klinik olarak sürpriz değildir; çünkü bu iki özellik
gelecekte ölümcül olmayan intihar girişimlerini yansıtan bir çok değişkeni kapsamaktadır
(Can ve Sayıl, 2004: 60).
Hiç kuşku yoktur ki, intihar davranışı üzerinde çalışan profesyonellerin temel ilgi odağı
intiharı önlemedir. Çalışmada son olarak sosyal hizmet mesleğinin intiharı önleme
çalışmalarına yönelik ilgisini ve katkısını da içerecek şekilde intihar davranışını önleme
konusu üzerinde durulmaktadır.
2.3. İNTİHAR DAVRANIŞINI ÖNLEME
Sözlük anlamıyla “önleme” bir şeyi olmadan engelleme anlamındadır; akademisyenler ile
uygulamacılar tarafından farklı tanımlanmaktadır. Profesyonel anlamda ele alındığında
özellikle ruh sağlığı ile ilgili önlemenin bu kadar basit bir tanımı yoktur (Korkut, 2004: 7).
Önleme sosyo-politik yönü ağır basan bir olaydır; çünkü konu toplumsal önceliklerin nasıl
düzeleceği ile yakından ilintilidir. Temelde, toplumsal kaynakların ne şekilde kullanılacağı
yatmaktadır. Konunun felsefi yönleri ağırdır çünkü olay tamamen, nasıl bir yaşam istendiği
ve bunun toplumsal düzenlemesinin nasıl olacağı ile ilgilidir (Eskin, 2003: 313).
Bir çalışma alanı olarak intihar bilimi (suicidology) belki de çoğunlukla kökenleri ve
eğilimleri itibariyle intihar davranışının önlenmesine ve müdahalesine yönelmiştir (Berman
ve Jobes, 1997: 244). Beskow ve Wasserman’a (1995’den Akt.: Özgüven, 1996: 149) göre
genel olarak intiharı önleme çalışmasının amacı normal yaşamda, intihar krizlerinde ve ruh
hastalıklarında intiharla ilgili düşüncelerin rolü hakkında bilgi sağlamak ve intiharı
önleyebilecek tutum ve teknikleri geliştirmektir. Onlara göre intiharın önlenmesi birincil
olarak kişiler arasındaki etkileşimle sağlanır ve çeşitli tekniklerle beslenebilir. Shneidman
30
ve Mandelkorn (1970: 137), intiharları önleme çalışmalarının; 20. yüzyılın ilk yıllarından
itibaren intihar çalışmalarına dayalı olarak ortaya çıktığını; intihar davranışı hakkında
bilgilerimizi artırma, yaşamı koruma ve ruh sağlığını geliştirme amaçlarıyla çeşitli
disiplinlere mensup otoritelerce farklı kulvarlarda sürdürüldüğünü belirtmiştir.
İntiharın kendisi kadar önlenmesi de değişik açılımları olan karmaşık bir konudur (Eskin,
2003: 318). İntiharı engelleyici önlemlerin alınıp alınamayacağı tartışmalıdır. Çünkü önlem
alınması bireysel ve kurumsal eğitimin yanı sıra toplumun bilinçlenmesini de gerektiren çok
geniş kapsamlı bir işlemdir. Toplumun intihar konusunda bilinçlenmesi ve böylece
tehlikeye karşı duyarlılığın artması son derece güçtür. Öte yandan bilinçlilik toplum içinde
intihara karşı takınılan katı, yasaklayıcı hatta cezalandırıcı tutumun değişimi için bir
önkoşuldur. İntiharın bir çaresizlik, alarm ve yardım isteyen çağrı olabileceğinin toplumca
kavranması bu bilincin oluşmasında önemli bir aşamadır (Odağ, 2002: 137).
2.3.1. Önleme Çalışmalarının Gerekçesi Ve Önemi
DSÖ tarafından 1999 yılında yayınlanan bir bildiride intihar; dünyada hızı en çok artan ilk
on ölüm nedeni arasında gösterilmiş ve üzerinde önemle durulması gereken bir halk
sağlığı sorunu olarak değerlendirilmiştir (Bronisch, 2004: 15260).
İntihar davranışının bilerek ve gönüllü gerçekleştiriliyor olması, davranışın önlenmesi
düşüncesinin önünde açıklığa kavuşturulmayı bekleyen bir takım etik sorunları ortaya
çıkarmakta ve bu doğrultuda bir takım tartışmalara neden olmaktadır. Eskin’e (2003: 314)
göre genel hatları ile bu tartışmalar iki farklı yaklaşımdan kaynaklanmaktadır: Bir tarafta
özgürlük, özgür irade, bireysel seçim, seçme özgürlüğü gibi vazgeçemeyeceğimiz
kavramlarla soruna yaklaşan Szasz’ın (1986) bireysel özgürlüklere ters düşeceğinden, ne
toplumun ne de ruh sağlığı çalışanlarının buna hakkı olmadığı için intiharın önlenmemesi
gerektiğini vurgulayan düşünceleri yer almaktadır. Diğer tarafta ise Szasz’ın aşırı bireyciliği
yüzünden konuyu anlamadığını ve kendini öldüren veya bu yönde girişimde bulunan
kimselerin bunu özgür iradelerinden çok, içerisinde bulundukları zor şartların dayatması
sonucu yaptıklarını düşünen Maris’in (1986); özgür olduğumuz kadar birbirimize de
gereksinmemizin olduğunu hatırlatan, bu nedenle intiharın önlenmesi gerektiğini
vurgulayan düşünceleri yer almaktadır.
Kuşkusuz intiharı önleme çalışmalarının yürütülmesi için pek çok gerekçe öne sürülebilir.
Örneğin intiharları önleme çalışmasının bir gerekçesini toplumu, intiharın neden olacağı
zararlardan (toplumda yaygınlaşabilmesi, toplum düzenini tehdit etmesi, geride kalanlara
31
acı vermesi, önemli ve verimli olabilecek insan kaynağının yitirilmesi vb.) koruma
düşüncesi oluşturabilir. Diğer bir gerekçe yaşamın her türden katlanılması zor sıkıntı ve
acıya karşı yine de değerli olduğuna inanmak gibi insancıl (hümanistik) kaygılara
dayandırılabilir.
Odağ (2002: 139) ve Sonneck (1993-a: 70) insancıl kaygılarla intihar davranışına önlem
alınmasını ve müdahale edilmesini destekleyen yazarlardandır. Odağ’a göre intihar
girişiminde bulunmuş bir kişi yalnızlığı, umutsuzluğu ve çaresizliği en ileri boyutlarda
yaşamakta; bu nedenle ilgi ve bakıma gereksinimi daha da artmaktadır. Dolayısıyla onun
yanında olma, onu anlamaya çalışma, onu bırakmama, onun için emek harcama, ona
değer verme ve ilgi gösterme yapılacak işlerin en değerlileridir. Sonneck ise alınan
önlemlerin gerçekten intihar ve intihar girişimi oranlarını düşürüp düşürmediğini bugün
kesin olarak bilmesek de, en azından büyük bir sıkıntı ve tehlike içindeki insanların
sıkıntılarını daha da artırmayacak yaklaşımlarda bulunmanın, bizim her şeyden önce
insanlık görevimiz olduğunu vurgulamaktadır.
Sayıl (2000-b: 188-189) sadece insancıl nedenlerle değil, ekonomik nedenlerle de intiharı
önleme çalışmalarının öneminin yadsınamayacağına dikkati çekmektedir. Sayıl’a göre
“intiharlar diğer sağlık hizmetleri içerisinde küçük bir grup oluştururlar. Otopsi harcamaları
dışında bir masraf getirmezler. İntihar girişimleri için durum farklıdır. İntiharlardan ortalama
30 kat daha fazla kişi intihar girişiminde bulunmaktadır. Girişim sonrası bakım ve tedavisi
masraflıdır. İntihar girişimleri üstüne yapılan DSÖ bağlantılı çok merkezli çalışmada kişi
başına 10.000-15.000 dolarlık bir masrafın söz konusu olduğu belirlenmiştir. Beş milyonluk
bir ülkede intihar girişimlerinin yüz binde 150 olduğu varsayılırsa bu her yıl yaklaşık 100
milyon dolarlık bir harcama anlamına gelmektedir. Buna kaybedilen üretken yaşam yıllarını
da ekleyince bunun devletlere verdiği yük daha da artacaktır.”
İntiharı önleme çalışmalarının bir diğer gerekçesi de özellikle ruhsal bozukluk belirtilerinin
bulunmadığı durumlarda intihar davranışının her türden kriz yaşantıları ile iç içe geçmiş
ilişkisinde aranabilir Etkisi zamanla sınırlı akut kriz yaşantıları sonucu çeşitli duygusal
zorlanmalar nedeniyle bilinenden farklı kişilik özelliklerine sahip olanların da intihar
davranışına yönelebiliyor olması ve bu kişilerin zamanında görecekleri tedavi / yardım ile
bu krizi intihara yönelmeden atlatabilme olasılıklarının bulunması öne sürülen bu
gerekçenin haklılık payını artırmaktadır.
İntiharı önleme çalışmaları içerisinde krize müdahale yaklaşımı Korkut’un (2004: 233) da
belirtmiş olduğu gibi en çok kullanılan intiharı önleme programı tipi olarak ön plana
32
çıkmaktadır. Bu nedenle kısaca da olsa intiharı önlemede, krize müdahale üzerinde
durmak gerekmektedir.
2.3.2. Krize Müdahale Ve İntiharı Önleme
Genel bir deyişle günlük yaşamda süresi sınırlı bir denge bozukluğunu ifade etmede
kullanılan kriz kavramı, yaşam koşullarında ani değişikliklere ve çeşitli duygusal
zorlanmalara neden olan bir alt-üst oluş, bir dezorganizasyon durumuna işaret etmektedir.
Kriz dendiğinde genelde panik, acil durum ve kontrolü kaybetme duygusu ile bağlantılı
düşünceler akla gelir. Oysa krizler yaşamın bir parçasıdır; anormal bir durum olarak
düşünülmemelidir. Kriz, tehlikeli bir durum olabileceği gibi kişisel gelişim ve olgunlaşma
bakımından bir fırsat olarak da düşünülebilir. Çin’de yaygın olarak kriz kavramı hem
“tehlike” hem de “fırsat” anlamı ile birlikte kullanılır. Krizin kişisel gelişim için bir fırsat olma
durumunda kişi, krizi aştıktan sonra daha yüksek bir fonksiyonellik düzeyine ulaşır; gelişir,
kavrayışı ve başetme becerileri artar. Krizin tehlikeli olma durumunda ise ya tetikleyici olay
kişinin yaşamına meydan okuyabilir, ya da kişi bu krize nevrotik veya psikotik olarak bir
ruhsal bozuklukla tepki verebilir. Hatta bir krizin ölümle de sonuçlanma olasılığı vardır.
Yardım alınmadığında kişi daha düşük bir fonksiyonellik düzeyine gerilemekte;
fonksiyonelliğin tamamen yitirildiği durumlarda ise intihar, cinayet veya psikotik
bozukluklardan biri görülebilmektedir (Kanel, 1999: 2-3).
Sonneck’e (1993-a: 56) göre bir krizin değişim ve olgunlaşmayla mı yoksa intihara kadar
gidebilen bir felaketle mi sonuçlanacağı:
1. Krize yol açan olaya,
2. Bu olayın kişi için subjektif anlamına,
3. Kişinin krize yatkınlığına, çevrenin tepkisine kişinin sahip olduğu yardım
olanaklarına ve
4. Kişinin sosyal çevreyle bütünleşebilmesine bağlıdır.
Kanel (1999: 1-2) genel olarak bir kriz olgusunun üç görünüme sahip olduğunu ileri
sürmektedir: Bunların ilki bir tetikleyici (presipitan) olayın oluşmasıdır. İkincisi kişisel bir
zorlanmaya neden olan tetikleyici olayın algılanma biçimidir. Sonuncusu ise olağan baş
etme yöntemlerinin etkisiz kalmasıdır. Kanel, bir kriz sürecini şu şekilde formüle etmiştir:
Tetikleyici olay Æ algı Æ kişisel zorlanma Æ Fonksiyonelliğin düşmesi
33
Sonneck (1993-b: 21-22) krize müdahalenin hedefinin kişinin kendi kendisine ve çevrenin
kişiye yardım etme becerisini desteklemek olduğunu ileri sürmektedir. Sonneck’e göre
krize müdahalenin genel ilkeleri şunlardır:
•
İvedi başlangıç (bir an evvel başlamak),
•
Aktif olmak,
•
Yöntemde esnek olmak,
•
Aktüel / güncel duruma ya da olaya odaklanmak,
•
Çevrenin katılımını sağlamak,
•
Kriz yükünü hafifletmek ve
•
Eşgüdümlü çalışmak.
Krize müdahale modeli sosyal hizmet alanında akut psikolojik bir kriz içerisinde olan
müracaatçının endişelerini gidermek ve özel gereksinimlerini belirlemek amacıyla
kullanılmaktadır. Aniden ortaya çıkan birtakım kişisel kayıplar veya trajik olaylar sonucu
kişinin veya ailenin fonksiyonelliği bu durumdan olumsuz bir şekilde etkilendiğinde krize
müdahale modeli kullanışlı olmaktadır. Model, krizi tetikleyen olayın ortaya çıkışını izleyen
dört-altı haftalık bir zaman dilimi içinde kullanılır. Sosyal hizmet uzmanı (SHU) bu
yaklaşımı kullandığında oldukça aktif ve direktifdir. Modelin anahtar öğeleri şunlardır: (1)
Müracatçıya hızla bir şekilde ulaşmak ve yanıt vermek; (2) sınırlı zamanı kullanmak
(örneğin beş seans, dört hafta civarı gibi); (3) dikkati krizin ortaya çıkış şeklinde odaklamak
(örneğin presipitan olayın veya müracaatçının buna verdiği anlam üzerinde durmak gibi);
(4) müracatçının kendi kararını almasında ve eyleme geçmesinde yardımcı olmak ve (5)
müracaatçının sosyal ilişki ağı ile iletişime geçmek (Sheafor ve Horejsi, 2003: 103).
Birey, aile ve topluma yarar sağlayacak etkin bir tedavi hizmetinin en kısa sürede
gerçekleşmesini krize müdahalenin temel amacı olarak gören Turan (1999; 290-295) bu
yaklaşımın sosyal hizmette davranış değiştirme odaklı kişisel çalışma uygulaması ile bir
çok yönden benzerlik gösterdiğini ve sıklıkla uygulanan bir sorun çözme modeli olduğunu
öne sürmektedir. Turan’a göre krize müdahalenin başlıca özellikleri; kısa sürede
uygulanması, ağırlıklı olarak kişi / ailenin günlük yaşamda karşılaştığı sorunlar üzerine
eğilmesi ve SHU’nun aktif katılımını gerektirmesidr. Turan kriz tedavisini dört aşamalı bir
süreç olarak görmektedir Bunlar: 1) Bunalıma yol açan sorun durumunu değerlendirme; 2)
kriz
durumu
hakkında
başvuranı
bilgilendirme;
3)
sorunun
kısımlara
ayrılarak
çözümlenmesi ve 4) tedavi sürecinin uygulanmasıdır.
Kriz durumu ile başvuran vakaların %10-20’si intihar ile ilintilidir (Cawunder ve Mohr
1982’den Akt.: Özgüven, 2003: 27). Çözümlenemeyen krizler yatkın kişilerde intihar
34
girişimine zemin hazırlayabilmektedir. Kriz, genellikle intiharın bir habercisi olabildiği gibi
intihar da krize karşı bir çeşit yanıt olabilmektedir (Sonneck-a, 1993: 57).
Özgüven’e (2003: 28-32) göre intihar girişiminde bulunanlar kriz durumunun ikinci
aşamasında yer alırlar. Bu kişiler karşı karşıya oldukları sorunla başedebilmek için yardım
aramış, ancak elde edememişlerdir. Gereksinim duydukları yardımı elde edebilmek için
dramatik,
dikkat
çekici
bir
hareket
gerçekleştirmişler,
yani
intihar
girişiminde
bulunmuşlardır. Özgüven, krize müdahaleyi bu kişilere yardım için en uygun yaklaşım
olarak görmekte; etkili bir krize müdahalede ise aşağıda belirtilen hususların gözönünde
bulundurulmasını önermektedir:
1. Tıbbi müdahalenin sağlanması,
2. İlk görüşme için gereken özenin/önemin gösterilmesi,
3. Tedaviye yönelik uygun psikiyatrik yaklaşımın belirlenmesi,
4. Ölümcül araçlara ulaşılabilirliğinin azaltılması,
5. İntihar riskinin değerlendirilmesi,
6. Problem çözümü ve
7. İlaç tedavisi.
İntihar girişiminin zamanla sınırlı bir kriz olduğu (Sayıl, 2000-a: 261) göz önünde
bulundurulduğunda; kendini öldürme isteklerinin öne çıktığı bu zaman dilimi içerisinde
kişinin kendisine zarar vermesi engellenip yaşamı korunduğunda; kişinin sahip olduğu
yardım olanakları artırılıp, sosyal çevresiyle yeniden bütünleşmesi sağlanabildiğinde
intihara giden yollar kapanmış olacaktır (Lester, 1997: 3).
2.3.3. Önleme Düzeylerinin Kavramsallaştırılması
Satcher (1998), halk sağlığı alanında önleme çalışmalarındaki yaklaşımı intihar konusuna
uygulayarak, bu yaklaşımın intiharın önlenmesinde kullanılabileceğini belirtmiştir. Halk
sağlığında önemli olan, toplum içerisinde hastalığa neden olan etmenlerin tespit edilerek
gerekli müdahalelerle ya ortadan kaldırılması ya da etkilerinin en aza indirilmesidir. Halk
sağlığı alanındaki önleme yaklaşımı genel olarak üç düzeyde ele alınmaktadır. Bu üç
düzey önleme için nelerin, ne şekilde ve hangi aşamalarda yapılacağını belirtir. Sözü
edilen düzeyler; birincil önleme, ikincil önleme ve üçüncül önlemedir (Eskin, 2003: 318319).
Halk sağlığı alanındaki önleme faaliyetlerine genel olarak değinmek gerekirse birincil
(temel) önlemede; daha önce hastalığın görülmediği bireylerde hastalığın oluşmasının
35
önlenmesi istenmekte ve hastalık insidansının (sıklığının) azaltılması hedeflenmektedir. Bu
doğrultuda hastalığa direncin artırılması ve hastalığın yayılmasına engel olunması
amacıyla toplumun hastalıklara karşı eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi yönünde bir takım
aktivitelerde bulunulur. Ancak hedefin ve hedef grubunun büyüklüğü, hastalıklarla ilgili
değişkenlerin çeşitliliği, kimi güçlükleri de beraberinde getireceği unutulmamalıdır.
İkincil önleme, hastalık riski taşıyan kişilere yönelik eylemleri kapsamaktadır. Bu
doğrultuda ikincil önleme; hastalık süresinin ve yaygınlığının azaltılması yönündeki
çalışmalardan oluşmakta, önleyici çabalar risk gruplarının belirlenmesi ile hastalıkların
erken teşhis ve tedavisinde yoğunlaşmaktadır. Çelikkol’a (1999: 190) göre erken teşhis ve
tedavi zaman, masraf, işgücü ve hastalığın kalıcı hasarlarını azaltma ya da ortaya çıkışını
önleme yönünden kazanç sağlamaktadır. Çelikol, ruhsal krizlerin önlenmesini ikincil
düzeydeki önleme için örnek göstermektedir.
Üçüncül önleme ise ciddi bir hal almış bir problemin daha da daha da kötü gelişmesine
veya fazladan zarar vermesine ya da bu problemin başkalarına sıçramasını önlemeye
yönelik eylemleri kapsamaktadır (Sheafor ve Horesji, 2003; Akt. Duyan, 2003: 9). Bu
özellikleriyle üçüncül önlemenin, önleme çalışmalarındaki en uzun ve en yorucu dönem
olduğu söylenebilir.
Önlemenin halk sağlığı açısından yapılmış tanımı yaygın olarak kullanılmasına karşın bazı
yönleriyle eleştiriler de almaktadır. Örneğin Çelikkol’un (1999: 186-187) belirttiği gibi
hastalığın oluşumuna etki eden değişkenlerin hangileriyle, nasıl ve ne oranda çalışılacağı
her zaman belirgin olmadığından birincil önlemenin amacını ve yöntemini belirlemek
güçtür, ortaya konan çabaların geçerliliğini ölçmek neredeyse olanaksızdır. Ayrıca aşırı
personel ve parasal harcama gerektiğinden bu doğrultuda sosyal politika geliştirecek siyasi
otorite ve iradeye ihtiyaç duyulmaktadır.
2.3.4. Düzeylerine Göre Önleme Çalışmalarının Kapsamı Ve Önleme Stratejileri
Genel olarak belirtmek gerekirse intiharı birincil düzeyde önleme intihar insidansının
azaltılmasına; ikincil düzeyde önleme, intihar sonrası görülen stres ve çeşitli bozuklukların
düzeltilmesine; üçüncül düzeyde önleme ise tekrarlayan intihar davranışını azaltmaya
yönelik çalışmaları içermektedir (Canetto ve Lester, 1995; Akt.: Öncü, 1998: 45).
Eskin (2003: 320-335), halk sağlığı alanında yapılandırılan önleme çalışmalarının her bir
düzeyinin intihar alanına yansımalarını şu şekilde değerlendirmektedir:
36
“İntiharın birincil önlenmesi, insanları kendi canlarına kıymaya iten durum ve koşulların
ortadan kaldırılması veya önlenmesi olarak anlaşılmalıdır. Burada sözü edilen durum ve
koşullar çevresel olabileceği gibi kişisel de olabilir. Birincil önleme kavramsal olarak iki
şekilde gerçekleştirilebilir. Bunlardan ilki kişisel kaynakları artırmaya yönelik birincil önleme
stratejileridir. Bu kapsamda insanları yaşamın zorluklarına karşı dayanıklı kılan en güçlü
kişisel beceri veya yetkinlik, sorun çözme becerileridir. Diğeri çevresel risk etmenlerinin
ortadan kaldırılması veya etkilerinin azaltılmasıdır. İntiharların ikincil önlenmesi de iki
şekilde gerçekleştirilebilir. İlk adımda, kendini öldürecek kimselerin intihar etmeden önceki
bir takım belirtilerini fark etmek gerekecektir. İntihar öncesi belirtiler: a) bilişsel, b) duygusal
(affektif), c) davranışsal ve d) kişilerarası (interpersonal) olabilir. Bu tür belirtilerin önceden
bilinmesiyle, kişinin kendi canına kıymasını önleyici tedbirlerin alınması hedeflenmektedir.
İkinci adımda ise, kişilerin gelişim öykülerinde intihara ait işaret ve belirtilerin herhangi bir
ruhsal
sorun
haline
dönüşmesini
engellemek
amaçlanmaktadır.
İntiharın
ikincil
önlenmesindeki en önemli hedef, risk etmenlerinin belirlenerek bunların intihara yol
açmadan önüne geçilmesi veya etkilerinin azaltılarak kişinin başedebileceği sınırlar içine
çekilmesidir. İntiharda üçüncül önleme, kendisini öldürmek için herhangi bir girişimde
bulunmuş olan kimselere yöneliktir. Kendini öldürme girişiminde bulunmuş olan kimselerin
tekrar benzer girişimde bulunma ve hatta kendilerini öldürme risklerinin çok yüksek olduğu,
bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla bu tür davranışlarda bulunan kimselerin aynı girişimleri
yinelemelerinin önlenmesi, intiharın üçüncül önlenmesinin esasını oluşturmaktadır.”
Bronisch’in (2004: 15266) düzeylerine göre intiharı önleme stratejileri ise şu şekilde
özetlenebilir:
“İntiharın birincil düzeyde önlenmesinde temel odağı toplum içerisindeki intihara eğilimleri
azaltmaktır. İntihar davranışı ile ilgisi olabilecek sosyo-ekonomik ve özellikle psikiyatrik
bozuklukların tedavisi ile ilgili koşulların iyileştirilmesi de birincil önlemin kapsamına
girmektedir. Bu kapsamda intiharlarda sık sık kullanılan yöntemlere (örneğin ateşli silahlar)
bir sınırlama getirilmesi birincil önlemenin amacına ulaşmasında yararlı olabilir. Birincil
önleme çalışmaları aynı zamanda bireyleri intihar eğilimine karşı güçlendirici çalışmalardır.
Profesyonel olsun veya olmasın intihara eğilimli bireylere yakın olan ve onların tedavisi ile
ilgilenen herkesin eğitimi, intiharın birincil (temel) düzeyde önlenmesinde en etkili
stratejidir. İkincil ve üçüncül önleme vatandaşlarca (örneğin Samaritanlar) veya
profesyonellerce gerçekleştirilebilir. İkincil ve üçüncül düzeydeki önleme çalışmalarının
odağı intihar davranışındaki tekrarları engellemek veya intihar eğilimindeki kişiyi rehabilite
etmektir.”
37
İntihar biliminin önde gelen isimlerinden Shneidman (1970-b: 147), klasik olarak halk
sağlığı anlayışındaki birincil, ikincil ve üçüncül önleme olarak ifade edilen önleme
düzeylerini sırasıyla “önleme”, “müdahale” ve “üzerinde çalışma” kavramları ile eşleştirmiş
ve bu kavramların her birini şu şekilde açıklamıştır:
a) Önleme (prevention): İntiharın yönü başka tarafa çevrilecek veya intihar etkisiz hale
getirilecektir. Yapılacak çalışmalarla kişiye zarar verecek veya onu tehlikeye düşürecek
olayın
meydana
gelmesine
imkan
tanınmayacak
veya
kişi
artık
bu
davranışı
gerçekleştirmeye gerek duymayacaktır. Buna toplum diliyle yaygın olarak “birincil önleme”
denilmektedir.
b) Müdahale (intervention): Olay meydana gelmiştir veya başlamıştır. Kriz süresi
boyunca krizin şiddeti ve yoğunluğu azaltılmaya çalışılacaktır. Bu duruma geleneksel
olarak “ikincil önleme” denilmektedir.
c) Üzerinde çalışma (postvention): Tehlikeli/istenmedik olay önceden gerçekleşmiştir.
Bu durumda ya intihara yönelen kişinin üzerinde olayın etkisi azaltılmaya çalışılacak veya
geride kalanların olaydan etkilenmelerinin önüne geçilmeye çalışılacaktır. Bu da genellikle
“üçüncül önleme” olarak adlandırılır.
Sonneck (1993-a: 57-58) önleme çalışmaları kapsamında müdahalenin üç tür intihar
davranışı için yapılandırılacağını belirtmiştir. Bunlar: 1) İntihardan söz etme ve intihar
düşüncesi taşıma, 2) intihar girişimi ve 3) intihar’dır. Sonneck’e göre önlemeye,
müdahaleye ve olayın ardından üzerinde çalışmaya yönelik etkinlikler bu üç tür intihar
davranışının her biri için ayrı ayrı düşünülecektir. Bu bağlamda sözü edilen her bir intihar
davranışı için davranış ortaya çıkmadan önce (önleme), ortaya çıktığında (müdahale) ve
daha sonrasında (olayın ardından olay üzerinde çalışma) nelerin yapılması gerektiği
belirlenmelidir.
Sonneck (1993-a: 59-60) intihara müdahalenin yapılandırılacağı gruplar arasında
değerlendirdiği intihar girişiminde bulunan kişilere yönelik olarak her bir düzey için
yapılması gerekenleri şu şekilde açıklamaktadır:
Önleme: İntihar girişimlerinde bulunanlar daha çok gençlerdir. Bu yüzden yardımın hedefi
genci bu tehlikeli yöntemi yardım çağrısı amacıyla seçmemesi ve krizin üstesinden
gelmede başka çözüm yolları bulması yönünde motive etmek olmalıdır. Genç; iletişim
kurma yönünde desteklenmeli, cesaretlendirilmelidir. Bu bağlamda gençlik merkezlerine,
okullara ve benzer organizasyonlara çok iş düşmektedir.
Müdahale: İntihar girişiminde uygulanan müdahale üç alanda gerçekleştirilmektedir:
38
1. Bedensel tedavi,
2. Psikiyatrik ve hastalığın mevcut olup olmadığını ortaya çıkarmak ve patolojik çevre
yapısını ortaya çıkarmak üzere araştırmak yapmak,
3. Krize müdahale.
İlk aşamada intihar girişiminde bulunmuş kişiyle bir an evvel temas kurmak, duygularını
dışarı vurmak konusunda onu yüreklendirmek ve hastane içindekilerden başlayarak
çevresiyle sosyal temasa onu motive etmek önemlidir. İntihar girişimlerinin hemen hemen
%90’ı zehirlenme şeklinde olduğundan dahili ve anesteziyolojik müdahalelerin ilgili
bölümlerde yapılması büyük önem taşımaktadır.
Olayın ardından olay üzerine çalışma: Bir intihar girişiminin arkasından gelebilecek başka
intihar girişimlerini önlemek istiyorsak, risk gruplarını ortaya çıkarmak zorundayız.
Araştırma sonuçlarına göre tekrarlama riski %20 civarındadır. İntihar girişiminde
bulunanlar arasında en büyük grubu kişiler arası çatışmalar nedeniyle yüksek dozda ilaç
alan kadınlar oluşturmaktadır. İntihar girişimi yoluyla yardım arayan kadınlar, aradıkları
yardıma ulaşırlar da. Ancak kendilerine zoraki yardım edildiği için bu yardım uzun süreli
olmaz. Yeni ve daha dramatik yolların seçilmesi söz konusu olabilir. Bu tip girişimlerde
dramatik yollarla yardım aramaya zorlayan koşulları daha iyi değerlendirmek için aile ve
eşin tedaviye dahil edilmesi gerekmektedir. Müdahale yalnızca tekrarlama olasılığı olan
girişimleri önleyen bir yöntem olarak algılanmamalı; aynı zamanda yardım çağrısına bir
cevap niteliği taşıdığı unutulmamalıdır. Hastanın yakınlarını tedaviye dahil edersek, intihar
riski taşıyan davranışların ortaya çıkarılması ve hastanın bakış açıları ve düşüncelerinde
değişiklik sağlanması şansımız artar. Psişik durumu düzeltecek her türlü uygulama yararlı
olabilir ancak sunulan yardım uzun süreli ve devamlı olmalıdır; çünkü araştırmalar eğer
intihar bir intihar girişiminin ardından gerçekleşmişse genelde arada az bir zamanın
olduğunu ortaya koymaktadır.
2.3.5. Önleme Çalışmalarında Disiplinlerarası Yaklaşım
İntihar; bir çok faktörün birbirini etkilediğini gösteren kompleks bir davranışa tipik bir
örnektir. Ruhsal bozukluklar, madde kötüye kullanımı, çocukluk ve yetişkinlik dönemlerine
ait travmalar, sosyal yalıtılmışlık, ekonomik güçlükler, ilişki kayıpları, umutsuzluk,
dürtüsellik gibi faktörler riski artırmaktadır (Goldsmith ve diğerleri, 2002: 42-43). Risk
faktörlerinin çok sayıda ve çeşitli olması nedeniyle yalnızca bir disiplin veya mesleğin
intihar davranışının üzerinde tüm yönleriyle çalışabilmesi mümkün değildir (Maris 1997’den
Akt.: Cutcliffe ve diğerleri, 2006: 793). İntiharı önleme çalışmalarının oldukça kapsamlı,
39
interdisipliner ve multisektörel olmasının gerekliliği DSÖ’nün 2001’deki Raporu’nda
açıklıkla belirtilmiştir (Rutz, 2004: 3-4).
Sayıl (2000-b: 191) da interdisipliner yaklaşımın önemli olduğunu, bütün intiharı önleme
çalışmalarının tek tek bazı kurum ve kişilerce yürütülmesinin yeterli olmayacağını ileri
sürenlerdendir. Sayıl, olaya geniş ve toplumsal bir açıdan bakılmasını önermekte;
uygulamaların devletin koordinasyonunda aile, okul, işyeri ve ilgili kuruluşlar düzeyinde
planlı bir şekilde yürütülmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Literatürde pek çok disipline mensup profesyonellerin intiharları önleme veya azaltma
çalışmalarında hangi konularda güç ve işbirliği yapacaklarına ilişkin bir hayli bilgi
mevcuttur. Bunların ortak paydası aşağıda belirtilen şu dört madde içerisinde toplanabilir:
1) İntiharı önleme veya azaltma çalışmalarına ışık tutacak intihar davranışının çeşitli
boyutlarına açıklık kazandırmak,
2) Yüksek risk altındaki gruplar için intihar riskinin düzeyini araştırmak,
3) Risk gruplarına gereksinim duydukları psiko-sosyal bakım hizmeti sunmak,
4) Yardım arayanlar ve yardım sunanlar için sosyal mesafeyi kısaltacak hizmet ağı
oluşturmak (Shneidmann ve Mandelkorn, 1970: 137-138; Sonneck-a, 1993: 37; Retterstol,
1995’den Akt.: Özgüven, 1996: 18; Sayıl, 2000-b: 191).
Günümüzde intiharların ortaya çıkışında hem bireysel hem de toplumsal dinamik güçlerin
etkili olduğu düşünülmektedir (Odağ, 2002: 8). Dolayısıyla intihar davranışı üzerinde
çalışırken bireysel ve toplumsal dinamiğin birlikte değerlendirilmesinin gerekliliği, ilgi
odağına bireyi ve toplumu yerleştiren disiplinlerden biri olan sosyal hizmet’i de soruna
karşı duyarlı kılmaktadır.
2.3.6. Sosyal Hizmet Ve İntiharı Önleme Çalışmaları
İntihar davranışı, bu davranışı gerçekleştiren kişinin kendisine ve çevresine olmak üzere
genellikle iki yönlü etkide bulunmaktadır. Bu davranış öncelikle kişinin ruhsal yapısını
etkilemektedir. İntihar girişiminden daha önce başlayan ruhsal yapıdaki değişmelerin en
belirgin özelliği kişinin kendisine ve çevreye yabancılaşmasıdır. Eylem ister bir ilişki kurma
isteğini dile getirsin, ister konumu değiştirme amaçlı olsun, ister bir çağrı ister bir uyarı,
isterse bir ileti olarak anlaşılsın eylemin çevreye etkisinin şiddeti değişmemektedir.
Girişimin gösteri amaçlı olması da etkisinin şiddetini azaltmamaktadır (Odağ, 2002: 68-69).
40
İntihar davranışının hem bireyi hem de çevresini etkilemesi, bireysel özelliklerin yanı sıra
çevresel koşullarında oluşma ve gelişme sürecinde önemli bir hazırlayıcı faktör olması bu
davranış üzerinde yapılacak çalışmalarda her iki unsuru birlikte ele alma zorunluluğunu
beraberinde getirmektedir. Davranışın çok boyutlu ve karmaşık yapısını hem bireysel hem
de çevresel özellikleri birlikte gözeterek ele alabilecek disiplinlerin başında ise sosyal
hizmet gelmektedir. Özdemir’in (2000: 1) belirttiği gibi sosyal hizmet; gerek yaklaşım
gerekse uygulamalarında pek çok unsuru göz önünde tutan ve müdahalelerinde incelediği
olgu, olay ya da durumlara ilişkin çevre koşullarını hesaba katan, bireyin toplumsal
işlevliğine ve çevresi ile olan etkileşimine odaklanan bir meslek ve disiplindir.
Pek çok yazar ve araştırmacı (Shneidman ve Mandelkorn, 1970: 137-138; Sonneck-b,
1993: 37; Retterstol, 1996: 18; Sayıl, 2000-b: 91; Capuzzi, 1994: 92; Odağ, 2002: 138)
sosyal hizmeti intiharı önleme çalışmalarına destek veren ve katkı sağlayan önemli bir
meslek olarak görmektedir.
Mishna, Beverley, Antre ve Regehr (2002: 265-266) intihar davranışının klinik uygulama,
etik ve yasal boyutları bakımından SHU’ları için en zor alanlardan biri olduğunu öne
sürmektedir. Klinik uygulamada baş gösteren zorluklar dışında özellikle etik ve yasal
yönden ortaya çıkan ve “kişinin kendi kararına saygı ve hayatın korunması” şeklinde
özetlenecek “ikilem”, SHU’ları çok güç durumda bırakmaktadır. Şöyle ki: SHU’ları bir
yandan müracaatçılarının kendi yaşamları üzerindeki seçimlerine ve haklarına öncelik
tanırken diğer yandan yaşamlarını iyilik halinde sürdürmelerine çaba sarf etmektedir.
Nevar ki SHU’nun bu tutumları intihar davranışı söz konusu olduğunda ciddi bir ikilem
doğurmaktadır. Çünkü her türden intihar davranışı sadece kişiyle sınırlı kalmayıp pek çok
kişiyi
de
olumsuz
yönde
etkilemektedir.
Mishna
ve
diğerlerine
göre
SHU’yu
uygulamalarında bu ikilemi aşmak ve bir dengeye kavuşturmak gibi çok zor bir görev
beklemektedir.
Sosyal hizmet perspektifinden Coggan ve Benett (2002: 20-21) intihar girişiminde bulunan
gençler üzerinde bir araştırma yapmışlardır. Onların araştırması SHU’ların intihar
girişimlerine yaklaşımında hangi alanlarda dikkatli olması ve yoğunlaşmasını göstermesi
bakımından önemlidir. Coggan ve Benett bu araştırmaya dayalı olarak eylemin
gerçekleşmesinden sonraki süreçte gençlerin bir an önce bakım ve koruma altına
alınmalarının, kendi yaşamlarına ilişkin sorumluluk duygusunun ve otonomilerinin
(özerkliklerinin) korunmasının son derece önemli olduğunu ileri sürmektedirler. Coggan ve
Benett’e göre intihar girişiminde bulunan kişilere sağlanacak profesyonel yardım içerisinde
en zor ve önemli iş onların gelecekle ilgili kaygı ve endişelerini gidermek bu doğrultudaki
41
dirençlerini kırmaktır. Ancak bu çok karmaşık ve zaman isteyen bir işlemdir. Coggan ve
Benett’in araştırmasında intihar girişiminde bulunan gençlerin anlatıları; daha gerçekçi bir
benlik algısına ulaşıldığında, arkadaşlarla ve aile ile yaşan ilişkilerin pozitif hale gelmesi
durumunda ve daha olumlu çevresel koşullarda yaşandığında gelecekteki intihar davranışı
riskinin ortadan kalkabileceğine işaret etmektedir.
Esasen intiharı önleme çalışmaları, tüm toplum kesimlerinin ruh sağlığını korumayı ve
geliştirmeyi hedefleyen koruyucu ruh sağlığı alanında sürdürülen çalışmalarla bağlantılıdır.
Ruh sağlığı ekibinin bir üyesi olan SHU, Manktelow’ın (2002: 244-245) belirttiği gibi
çoğunlukla psikiyatrist, psikiyatri hemşiresi, klinik psikolog ve uğraş / meslek terapisti ile
işbirliği içerisinde çalışmaktadır. Sosyal hizmetin intiharı önleme çalışmalarındaki rol ve
sorumluluklarına geçmeden önce kısaca sosyal hizmet uygulamasından bahsedip daha
sonra onun ruh sağlığı alanındaki görünümüne bir bakmak faydalı olacaktır.
2.3.6.1. Sosyal Hizmet Uygulaması
SHU’lar, sürekli değişen ve karmaşık hale gelen toplum içerisinde bir çok farklı insanla
birlikte çalışmanın yanısıra, çok farklı mekan türlerini kapsayan geniş bir faaliyet alanı
içerisinde işlev görmektedirler (Duyan, 2003: 1). Diğer mesleklerin de sorumluk taşıdığı
alanlarda sosyal hizmet’in hareket tarzının üç aşamalı bir süreçten oluştuğunu öne süren
Barttlet’e (Akt.: Koşar, 1992: 24) göre bu alanlarda bir SHU öncelikle sosyal hizmet
uygulamasındaki temel öğeler (değer, amaç, bilgi, yaptırım ve yöntem) konusunda yeterli
donanıma sahip olmalıdır. Daha sonra çalıştığı alanın özelliklerini (ilgilenen ana sorun,
organize hizmetler sistemi, bilgi-değer ve yöntemler, sosyo-kültürel davranış ve tutumlar
ve müracaatçıların karakteristik tavırları) öğrenmeli ve sonuçta birinci çerçeve ile ikinci
çerçeveyi birleştirip çalıştığı alandaki sosyal hizmet uygulamasını gerçekleştirmelidir.
Sosyal
hizmet,
tarihi
gelişimi
içinde,
başlangıcından
bu
yana
uygulamalarını
gerçekleştirirken, çeşitli uygulama modellerini kullanmıştır. Bunlardan biri günümüzde
yaygın bir şekilde uygulama alanı bulan genelci (genaralist) sosyal hizmet uygulama
modelidir. Genelci terimi, uygulandığı alan ya da kullanılan yönteme bakılmaksızın tüm
sosyal hizmet uygulamalarının ortaklıklarını belirtmek için kullanılmaktadır. Her uygulama
modelinin en temeldeki amacı, temsil ettiği bütünü yaşam içinde en iyi biçimde
gerçekleştirmektir. Sosyal hizmet uygulamasının genelci modeli de, diğer tüm modeller gibi
bu amaca hizmet etmektedir (Şahin ve Küçükkaraca, 2002: 170-171). Kirst Ashman ve
Hull (1999: 5) genelci uygulamayı; örgütsel yapı içerisinde ve süpervizyon altında eklektik
bilgi temelinin, mesleki değer ve becerilerin herhangi bir müracaatçı sisteminin değişmesi
42
ve güçlendirilmesi için, mesleki roller ve eleştirel düşünme becerisinin planlı değişme
süreci çerçevesinde kullanılması olarak tanımlamaktadır.
Günümüzde sosyal hizmet uygulama alanı, her toplumda meydana gelen sosyal, psikolojik
ve ekonomik değişimlere göre şekillenmekle birlikte sosyal hizmet mesleğinin hizmet
alanları, müracaatçı gruplarının sorun odağına göre sınıflandırılmıştır. Buna göre en
belirgin sosyal hizmet alanları olarak aile ve çocuk refahı, ceza ve ıslah, sosyal yardım,
yaşlı refahı, okul sosyal hizmeti, tıbbi sosyal hizmet alanı ve ruh sağlığı (psiyatrik sosyal
hizmet) alanı örnek gösterilebilir. Bu alanlar içinde psikiyatrik sosyal hizmet alanı, sosyal
hizmet mesleği ve sosyal hizmet uygulamaları açısından ayrıca öneme sahiptir. Sosyal
hizmetin meslekleşme sürecinde hem kuramsal bilgi alma, hem de ilk uygulama alanı
olarak psikiyatri alanı, sosyal hizmetin mesleki gelişim sürecinde çok yararlandığı, hatta
gelişimini bu yönde sürdürdüğü bir alan olma özelliğini göstermektedir (Özdemir, 2000: 9).
2.3.6.2. Ruh Sağlığı Alanında Sosyal Hizmet
Günümüz psikiyatrisi hasta ve hastalığa yaklaşımda; psikiyatrik tanı ve tedavide
multidisipliner bir yaklaşımın gerekliliği üzerinde birleşmektedir (Özdemir, 2000: 17). Bu
yaklaşımın kökenleri 1960’lı yıllara kadar uzanmaktadır. 1960’lı yılların başından itibaren
“yarı zamanlı ve toplum içinde tedavi anlayışı”nın yaygınlaşmasıyla ve ruhsal bozukluklar
üzerinde çevresel etkenlerin önemli olduğu düşüncesinin daha fazla kabul görmesiyle
birlikte ruh sağlığı alanı multi disipliner bir alan haline dönüşmeye başlamıştır. Yine bu
yıllardan itibaren özellikle tedavi sonrasında hastanın sosyal çevresine ve yeniden
sosyalleşmesine verilen önemin artması sonucunda ruh sağlığı alanında SHU’lara duyulan
ihtiyaç artmıştır. Böylece SHU’lar ruh sağlığı alanında yürütülen çalışmalara doğrudan
katılarak bugüne kadar ruh sağlığı ekibinin önemli bir üyesi ola gelmiştir.
Amerikan Ulusal Sosyal Hizmet Uzmanları Birliği tarafından kullanılan bir tanımda
psikiyatrik sosyal hizmet; “ruhsal ve duygusal sorunların doğurduğu ya da ağırlaştırdığı
kişisel ve sosyal uyumsuzlukları olan kişilerin saptanması, teşhis edilmesi ve tedavisinde
uygulanan bir çalışma” olarak belirtilmektedir (Özdemir, 2000: 25). Genelde bir kurumdaki
sosyal hizmet uygulamasının “psikiyatrik sosyal hizmet” olup olmadığını anlamak için
başlıca iki ölçüt kullanılmaktadır:
1. Kurumun yönelimi doğrudan doğruya psikiyatrik uygulama olmalıdır.
2. Kurumun temel amacı ruhsal ve sinirsel bozukluklarla ilgili araştırma yapmak,
tedavi uygulamak ve hastalıkları önlemek olmalıdır. Bununla birlikte uzmanlar toplumda
43
refah kurumlarının tümünde (aile danışma merkezi, sığınma evi, vb.) gereksinim duyanlara
da hizmet verebilirler (Arıkan 1996:65).
Manktelow (2002: 247-248) ruh sağlığı alanında SHU’nun sosyal yaşam öyküsü alma,
bağlantı kurma, koordinatörlük, eğitimcilik ve planlama gibi bir takım rolleri üstlendiğini
belirtmektedir. Bland ve Renouf (2001: 238) ise sosyal hizmetin ruh sağlığı alanında
fonksiyonel olduğu yönlere ilişkin şunları ifade etmektedir:
“Ruh sağlığı alanında, sosyal hizmetin ilgi odağı ruh sağlığının sosyal bağlamı ve ruhsal
bozuklukların sosyal sonuçlarıdır. Sosyal hizmet uygulamasının amacı; bireyin, ailenin ve
toplumun yeniden iyilik haline ulaşmasını sağlamak, bireyi güçlü kılarak kendi yaşamının
her alanını kontrol etmesine yardımcı olmak ve sosyal adalet ilkelerinin yerleşmesini
desteklemektir. Sosyal hizmet uygulaması birey ve çevre arasında gerçekleşir. Birey ile
başlar, aileye, sosyal ilişki ağına ve topluma kadar uzanır. Sosyal hizmet, sosyal bağlam
düzeyinde bireyin sosyal çevresi içerisinde şekillenen ve yaşantılanan ruhsal hastalık
deneyimi ile ilgilenir. Bunların yanısıra hastanın kişilik özellikleri, incinebilirliği ve esnekliği,
aile fonksiyonları, güçleri, stresör faktörler, sosyal destek ağı, bağlı bulunan kültür, toplum,
toplumsal sınıf, etnisite ve cinsiyet gibi konular da sosyal hizmetin ilgi alanına girer” (Bland
ve Renouf, 2001: 238).
2.3.6.3. İntiharı Önleme Çalışmalarında Sosyal Hizmet
Sosyal hizmet; intiharın önlenmesinde birey ve aile / grup odaklı ikincil ve üçüncül
düzeylerdeki önleme çalışmalarına olduğu gibi, kapsamı geniş olmakla birlikte toplumun
geneline yönelik birincil önleme çalışmalarına da önemli katkılar sağlayabilecek meslekler
arasındadır. Her bir önleme düzeyi için belirlenen amaçlar farklı olduğundan sosyal
hizmetin
rolü
de
hiç
kuşkusuz
katıldığı
düzeydeki
önleme
çalışmalarına
göre
farklılaşacaktır.
2.3.6.3.1. Birincil Düzeyde İntiharı Önlemede Sosyal Hizmetin Rolü
Birincil önleme çalışmaları ile sorunun temeline inilmesine, böylece daha etkili sonuçlar
alınabileceği düşünülmesine karşın intihara müdahaleyle ilgili çalışmalar gözden
geçirildiğinde nadiren birincil önleme sorunları üzerinde durulduğu; araştırmaların büyük
bir çoğunluğunun ikincil ve üçüncül önleme üzerine odaklandığı görülmektedir (Canetto ve
Lester, 1995; Akt.: Öncü, 1998: 45). İntiharın birincil düzeyde önlenmesine yönelik
44
çalışmaların ve araştırmaların yetersiz oluşunda elbette pek çok neden ileri sürülebilir.
Örneğin her şeyden önce birincil önleme, toplumsal düzeyde ele alınmaktadır. Bu açıdan
bakıldığında önleme, Odağ’ın (2002: 137) belirttiği gibi bireysel ve kurumsal eğitimin
yanısıra toplumun bilinçlenmesini de gerektiren çok geniş kapsamlı bir işlemdir. Buna
karşılık toplumun intihar konusunda bilinçlenmesi ve böylelikle tehlikeye karşı duyarlılığının
artması son derece güçtür. Ayrıca değişkenlerin çok çeşitli olması çalışmaların yöntem ve
hedeflerini
belirlemeyi
güçleştirmektedir.
Bunlara
ilave
olarak
çalışmaların
organizasyonunda sosyo-kültürel ortamın etkilerini ve izlenilen ruh sağlığı politikasının
önceliklerini de hesaba katmayı gerektirmektedir.
Toplumsal düzeyde önleme çalışmaları kapsamında Maple (2005: 180) sosyal hizmetin,
bireyin yaşamını etkileyen sosyal güçleri daha geniş bir çerçevede anlama çabası
içerisinde olduğunu vurgulamaktadır. Maple, SHU’ların kendi uygulamalarında kullanmak
üzere mevcut bilgilerden yararlanmalarını ve daha geniş bir sosyal çerçeveden intihara
yönelik yaklaşım geliştirebilmek için bu alandaki araştırma literatürünü iyi bilmeleri
gerektiğini ileri sürmektedir.
Birincil düzeydeki önleme çalışmaları uzun bir zamana yayılarak her toplumun kendine
özgü koşulları içinde yapılandırılacağından sosyal hizmet açısından standart bir görev ve
sorumluluk alanı belirlemek güçtür. Ancak genel hatları ile bir SHU’nun birincil düzeyde
intiharı önleme çalışmaları için görev ve sorumluluk alabileceği alanlara örnek olarak
şunlar gösterilebilir:
1.
Çevresel risk etmenlerini ortadan kaldırma veya etkilerini azaltma,
2.
İntihar davranışına karşı bilinç ve duyarlılık sağlama,
3.
Gönüllü çalışmaları organize etme,
4.
Ulusal intiharı önleme programının oluşturulmasına ve uygulanmasına yardımcı
olma ve
5.
İntihar davranışına yönelik araştırmalar yapma.
2.3.6.3.2. İkincil Düzeyde İntiharı Önlemede Sosyal Hizmetin Rolü
İntiharı ikincil düzeyde önleme çalışmalarının amaçlarına ulaşabilmesi risk faktörlerinin
bilinmesine ve bu risk faktörlerinin kimlerde bulunduğunun belirlenmesine bağlıdır.
Sonneck’in (1993-a: 61) belirttiği gibi yüksek risk altındaki gruplar sınırları belirli olan bir
alanda daha kolay tanınıp ortaya çıkarılabildiğinde, krizin ortaya çıktığı yerde yardım etme
45
olanağı doğmaktadır. Bu durumda risk gruplarına yakın olmanın veya onlara ulaşabilmenin
önemi artmaktadır.
ABD’de de faaliyette bulunan “İntiharı Önleme Merkezi” (Suicide Prevention Resource
Center) (2007) yayınladığı bildiride SHU’ları ve ruh sağlığı ekibini bekleyen en zor
görevlerden birinin intihar riski taşıyan ve bu nedenle müdahale edilmesi gereken kişileri
saptamak olduğu belirtilmiştir. Bildiride kendine zarar vermek isteyenlerin bazen doğrudan,
bazen de dolaylı bir şekilde SHU’larına ulaşmayı denedikleri belirtilmiş; SHU’ların bu tür
kişilerle karşılaştıkları her yerde hemen onlarla profesyonel ilişki kurmaları gerektiğine de
değinilmiştir. Bu bilgiler ışığı altında intiharı ikincil önleme çalışmaları kapsamında bir
SHU’nun:
1. Risk gruplarına ulaşma ve
2.
Gereksinim duydukları kaynaklara ulaşmalarına yardımcı olmada görev ve
sorumluluk alabilecekleri söylenebilir.
2.3.6.3.3. Üçüncül Düzeyde İntiharı Önlemede Sosyal Hizmetin Rolü
Daha önce değinildiği gibi intiharda üçüncül önleme, intihar girişimde bulunmuş olan
kişilerin tedavisine odaklanan çalışmalardan oluşmaktadır. Odağ (2002: 139) bu
çalışmaların genellikle intihar düşüncelerinin saptanmasından, çoğu kez de intihar
girişimlerinden sonra başladığını vurgulamaktadır. Odağ’a göre intihar düşüncesi taşıyan
ya da intihar girişiminde bulunan herkesin tedavisinin yapılması zorunludur. Bu kişilerin hiç
bir yardım istemediklerini bazen yüksek sesle söylemelerine karşın bu kişilerle en azından
bir görüşme denenmelidir. İlk görüşmede birincil amaç intihar girişiminde bulunmuş olan
kişilerin tekrar bu davranışa yönelmelerinin önlenmesi olmalıdır.
İntihar girişiminde bulunan kişilerin tedavilerinde medikal ve psiko-sosyal olmak üzere iki
boyut vardır. SHU tedavinin psiko-sosyal boyutunda görev almaktadır. Yeri gelmişken
intihar girişiminde bulunan kişilerin psiko-sosyal tedavisinin, medikal tedavinin dışında
kalan diğer tedavi yöntemlerini (destekleyici tedaviler, bilişsel-davranışçı tedaviler, sorun
çözme becerileri kazandırıcı tedaviler gibi) içerdiği belirtilmelidir. Bu ön açıklamaya dayalı
olarak üçüncül düzeyde önleme kapsamında bir SHU’nun:
1. İG’nin psiko-sosyal tedavinin gerçekleştirilmesini sağlama,
2. İntihar davranışının aile ve çevredeki etkilerini azaltma ve
3. İzleme çalışmalarına katılmada görev ve sorumluluk alabilecekleri öne sürülebilir.
46
BÖLÜM 3: YÖNTEM
Bu bölümde kuramsal dayanakları ile birlikte “yöntem” konusu ele alınmıştır. Öncelikle
araştırma için benimsenen yöntemin kuramsal temelleri açıklanmaya çalışılmış; daha
sonra sırasıyla araştırma modeli, dizaynı, araştırmanın odağını oluşturan görüşmeler
ve verilerin analizi üzerinde ayrıntılı bir şekilde durulmuştur. Bölümün sonunda ise
araştırmanın etik çerçevesine yer verilmiştir.
3.1. EPİSTEMOLOJİ
Genel olarak intihar fenomeni iki farklı yaklaşım içerisinde anlaşılmaya çalışılır. Bu
yaklaşımlar boylamsal (longitudinal) ve kesitsel (cross-sectional) olarak adlandırılır.
Boylamsal çalışmalarda uzunca bir zaman içerisinde elde edilen nesnel davranış
birimlerine (örneğin önceki intihar girişimi, ebeveynlerin boşanması, okul başarısızlığı
ve erken çocukluk dönemi gibi) ilişkin verilerle ilgilenilir. Bu veriler genellikle
epidemiyolojik, istatistiksel ve demografik olarak düzenlenir ve sunulur. 19. yüzyıl
Alman filozofu Wilhelm Windelband, bilgi edinmedeki bu bakış açısını “nomotetik”
yaklaşım olarak adlandırmıştır. Kesitsel çalışmalarda ise belli bir zaman dilimindeki
verilerle ilgilenilir. Kesitsel yaklaşım; daha fazla klinik özellikler taşır, içebakışçıdır ve
kişinin kullandığı dil içerisindeki cümle veya sözcüklere önem verir. Windelband ikinci
tür bilgi edinme biçimi olan bu bakış açısını ise “idiografik” yaklaşım olarak
adlandırmıştır (Shneidman, 2004: xiii).
İntihar girişiminde bulunan genç yetişkin kişilerin (kendi anlatımlarından hareketle)
intihar girişimine yönelimlerinde etkili olan faktörleri psiko-sosyal bağlamı içerisinde
inceleyerek; bu eylemleri hakkında daha bütüncül ve derin bir kavrayışa ulaşma
amacıyla yapılan bu araştırma bilgi edinme türü bakımından idiografik yönelime
sahiptir.
Felsefe ve bilim tarihinde idiografik-nomotetik yaklaşımlar ayrımı “evrenselcilik-tekilcilik”
kutupsallaşması şeklinde Antik Çağlara kadar uzanmakta ve özellikle Parmenides ve
Herakleitos’tan beri tam bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır (Özlem, 1999: 87).
Nomotetizme karşıt olan idiografik (tekil olanı kavrayıcı) yaklaşımlar tekil bir fenomenin
biricik öğelerini ön plana çıkarmaktadır (Marshall, 1999: 322). Windelband, hermenötik
47
geleneğin etkisinde, tarih ve toplum dünyasında yasalardan söz edilemeyeceğini; bu
dünyanın, tıpkı hiyerogliflerde veya Çin alfabesinde bir idiogramın tek ve biricik bir şeyi
ifade etmesi gibi, tek ve biricik olanların dünyası olduğunu belirtmiştir. Bu dünya,
yasalara göre yani nomotetik olarak açıklanacak bir dünya değildir. Tersine, insan
yapısı olma ve insanlar-arasılık özellikleri taşıdığından sadece insana açık olması,
dolayısıyla ancak hep tekillikler halinde ve “tinsellik” bazında anlaşılacak bir dünyadır
(Windelband, 1984’den Akt.: Özlem, 1999: 105).
Tarih ve toplum alanında nomotetik bilim paradigması hakimiyetini uzunca bir süre
sürdürmüştür. Ancak yirminci yüzyılın başlarından itibaren Einstein, Heisenberg, Bell
ve Bohr gibi fizikçiler tarafından yapılan çalışmalar nomotetik bilim paradigmasının
temel taşlarını adeta yerinden oynatmışlardır (Yıldırım ve Şimşek, 2000: 23). Dönemin
fizikçileri tarafından öne sürülen “kuantum” ve “görelilik” kuramları sadece o güne kadar
bilim dünyasında hakim olan Newton paradigmasını değil; bu tasavvur üzerine bina
edilen kocaman bir ‘dünya görüşü’nü de yerinden sarsarak, o güne kadar gelen tüm
kavramsallaştırma faaliyetlerinin yeniden gözden geçirilmesine yol açmıştır. Böylece
dünyanın mekanik bir şekilde anlaşılamayacağı, insanın ve toplum yapılarının genel
geçer yasaları olmadığı fikri gittikçe yerleşmeye başlamış ve bu durum pozitif-ilerlemeci
görüşlerin eleştiriye uğramasına neden olmuştur. Daha sonraları Wittgenstein, Kuhn,
Popper, Feyerabend ve Lakatos gibi filozof ve düşünce adamlarının çalışmalarıyla bilim
felsefesinde yaşanan tartışmalar, bilimin kesinlik iddialarına ve metodolojisine ağır
darbeler indirmiştir. Yaşanan bu süreçlerde kalkınmacı, pozitivist mantık üzerine bina
edilen sosyal bilimler de, mevcut teorilerin artık daha fazla savunulmasının mümkün
olmadığını görerek yeni arayışlar içerisine girmişlerdir (Özcan, 2002: 17-18).
Böylece tam bir nomotetik özellik taşıyan doğa bilimleriyle hem düşünsel hem de
metodolojik olarak aynı güzergahı izleyen sosyal bilimlerde Yıldırım ve Şimşek’in
(2000: 26) belirttiği gibi pozitivizm ötesine ya da yorumlayıcı anlayışa doğru bir yönelim
başlamıştır.
3.1.1. Kuramsal Yaklaşım
İntihar girişiminde bulunan kişilerin kendi ifade biçimlerinden yararlanılarak onların bu
kişisel deneyimlerini anlama çabası içerisinde yürütülen bu araştırma, yorumsamacı
yaklaşımı temel almaktadır.
48
Yaygın bir şekilde “yorumbilgisi” veya “yorumbilimi” adları ile de kullanılan yorumsama;
belirli bir eylemin ardındaki anlamı kavrayabilmek için bu eylemin “bağlam” ve “içeriği”ni
dikkate alan, insan eyleminin ve ilişkilerinin öznelliği içerisinde bulunan “anlam”ı deşifre
etmek üzere “yorum” ve “anlama” çabasında yoğunlaşan sosyal bilimlerdeki temel
yaklaşımlardan biridir.
Genel olarak bakıldığında yorumsamacı kuram, pozitivist yöntem gibi “nesnel olgular”la
uğraşmaz; araştırmacının ulaştığı anlamların kaçınılmaz biçimde içinde yaşamakta
olduğu tarihsel-toplumsal yapıyla sıkı bağlantıları olduğuna inanır; olgu ile değerin,
ayrıntı
ile
bağlamın,
gözlem
ile
kuramın
birbirinden
ayrılmazlığını
vurgular.
Nicelikselleştirmeyi, kontrollü deneyi önemli görmez; incelediği görüngülerin ayırtedici
niteliklerini göstermek için sözüm ona tarafsız, nesnel bir söz dağarcığı arayışında
değildir. Bunun yerine niteliksel betimlemeyi, benzeşimsel (analogical) anlayışı ve
öyküsel açıklama biçimlerini kullanır (Messer ve diğerleri, 1980’den Akt.: Göka, 1993:
86).
Yorumsamacı yaklaşım karşılıklı konuşmaya, yazılı sözler veya resimler içeren bir
metni incelemeye ve ayrıntılı bir okuma yapmaya önem verir. Araştırmacı metnin içinde
gizli bulunan anlamı keşfetmek için bir okuma gerçekleştirir. Ancak her bir okuyucu
kendi öznel deneyimini, okuduğu bu metne katar. Metin üzerinde çalışırken araştırmacı
/ okuyucu içerdeki bakış açısına “bütüncül” olarak ulaşmaya çalışır ve böylece
incelediği parçanın bütünle nasıl bir ilişkisi olduğuna yönelik derin bir kavrayış geliştirir.
Başka bir ifadeyle gerçek anlam nadiren yalın ve açık bir şekilde yüzeyde bulunur. Kişi,
metnin içerdiği pek çok mesajın üzerinde düşünme ve onun parçaları arasındaki
bağlantıları araştırmak suretiyle gerçekleştireceği ayrıntılı bir çalışmayla ancak gerçek
anlama ulaşabilir (Neuman, 2003: 76).
Yorumsama, aynı zamanda sosyal olarak anlamlı eylemin sistemli bir analizidir. Bu
analizde insanların sosyal dünyalarını nasıl oluşturdukları ve geliştirdiklerine yönelik bir
kavrayışa ve yoruma ulaşılmaya çalışılır. Bu nedenle onların doğal ortamlarında
yapılan gözlemlere sıklıkla yer verilir (Neuman, 2003: 76). Bu yaklaşıma göre insan
varlığı, onu kuşatan bir anlamlar ağı tarafından belirlenir. Herhangi bir insan tekini
bulunduğu anlamlar ağından çıkartarak bir tanıma, bir belirlenime yerleştirmeye
çalışmak, daha baştan yöntemsel bir çıkmaza sürüklenmek demektir (Göka, 1993: 85).
“Anlama”, yorumsamacı kuramın temel kavramlarından birisidir. Yeni idealistler
arasında yer alan Alman filozofu Wilhem Dilthey (1833-1911) ve anlama kavramını
Homeros’tan sonra ilk kez kullanan Alman sosyolog Max Weber (1864-1929)
49
yorumsamacı sosyal bilim yaklaşımına ilişkin yazında önde gelen ilk isimlerdir
(Kasapoğlu, 1992: 60; Neuman, 2003: 75). Dilthey’e göre toplumsal ve tarihsel alanı bir
zorunluluklar alanı olarak değil, insan iradesinin biçim vereceği bir alan olarak ele
almak gerekir. İnsani olgulara bir içsel süreç, yani yaşamı doğrudan sezgiyle anlama
yoluyla varılabilir. Tinsel dünya bir olgu dünyası değildir. Bu yüzden de doğal olgular
gibi “açıklamanın” değil, “anlamanın” konusudur. Ancak yine Dilthey’e göre, tinsel
bilimlerde “tekil ve bireysel olanın genel geçer ve nesnel olarak kavranması” en büyük
güçlüğü oluşturmaktadır. Fakat bu güçlük O’na göre aşılmaz değildir. Çünkü tarihsel ve
toplumsal bilimlerin amacı bireysel ve bir defalık oluşumların “nesnel” bilgisini
vermektir. Weber’de de bu yön ağır basmaktadır (Kasapoğlu, 1992: 60). Yöntem
bakımından Weber’e göre anlama önce gelmelidir; anlama açıklamadan da nedensel
çözümlemeden de önce gelir. Açıklamak, bir anlamı olan olgular arasında mantıklı bir
bağlantı kurmak demektir. O halde açıklamadan önce anlamak gerekir. Anlamak
insanların davranışındaki niyetli anlamı bilmek için zihinsel bir iştir; gözlenen
davranışla, davrananca verilen anlam arasındaki ilişkiyi anlayarak açıklamaya varılır
(Ergun, 1995: 92).
Dilthey ve Weber’den sonra yorumsamacı yaklaşım başta Ricoeur, Schutz,
Gadamer ve Habermas gibi bu yaklaşıma taraf olan düşünürlerce kimi yönleriyle
eleştiriye uğrayarak, zenginleşip gelişmesini sürdürmüştür.
Yorumsamacı düşünürler arasında Paul Ricoeur, gerek tüm yorumsamacı
fikirleri ve çağdaş düşüncedeki gelişmeleri içermeye çalışan kapsamlı bir bakış
sunması, gerek anlamlı eylemi bir metin gibi görmek formülüyle yorumsamacı
yaklaşımın görelilik sorununa bir çözüm getirmeye çalışmıştır. Ricoeur, Diltheyden beri
yorumsamacı gelenekte süregelen açıklama ve anlama karşıtlığını kabul etmemekte;
kendine özgün kuramında açıklama ve anlamanın hiç de karşıt işleyişler olmadıklarını,
tam tersine bunların aralarında sürekli gidişler olan bir ve aynı yorumsal sürecin
parçaları olarak anlaşılmaları gerektiğini belirtmektedir (Göka, 1997: 70-75). Alfred
Schutz, yorumsamacı yaklaşımın temel argümanları ile sosyolojide bir açılım
sağlamayı denemiştir. Schultz, Weber’in çalışmalarını genişletip deneyimler yığını
içinden hedeflerin (anlamlı sosyal eylemin) oluşma sürecini irdeleyerek daha gelişkin
bir görüş ortaya koymaya çalışmış; gündelik yaşamımızda sürekli iç içe olduğumuz
nesneleri ve onlara dair bilgilerimizi, farklılaşmamış temel bir deneyim akımında nasıl
kurduğumuzu anlatmaya çalışmıştır (Marshall, 2001: 241, 830). Modern hermenötiğin
kurucusu kabul edilen Hans Georg Gadamer; “anlamak her zaman yorumlamaktır”
50
diyerek Dilthey’in öne sürdüğü gibi anlama ile yorumlamayı birbirini izleyen değil, her
ikisini eş zamanlı bir işlem olarak değerlendirmiştir. Gadamer, yaşamımızın her
alanının anlam yüklü olduğunu; dolayısıyla tüm amaçlı eylemlerimizin önyargılar ve
peşin hükümler taşıdığını ileri sürmüştür (Göka, 1993: 91). Ayrıca Gadamer anlamayı
temel alan bir yorumlama / açımlama faaliyeti ile elde edilen bilginin de, bizzat
“yorumlama” sözcüğünün açığa vurduğu üzere yönsüz, tarafsız ve nötr olamayacağını
belirtmiştir (Özlem, 1999: 117-118).
Aydınlanma’nın mirası olan “araçsal akla” eleştirel bir tavır takınarak yaşanılan
toplumun ekonomik ve toplumsal durumdan bağımsız, dolayısıyla tarafsız bir nesnel
bilgi olmayacağı ilkesinden hareket eden eleştirel yorumsamacılar (Göka, 1993: 92),
yorumsamacı sosyal bilim anlayışını farklı boyutlara taşımışlardır. Frankfurt Okulu
üyelerinden biri olan Alman düşünür Jürgen Habermas eleştirel yorumsama ekolünün
önde gelen temsilcilerinden biridir. Habermas, anlamayı kültürel bilimlerin yöntemsel bir
işlemi olarak gören Dilthey’den ve anlamaya insan yaşamının temel ve asal bir durumu
olarak bakan Gadamer’den farklı olarak “pratik istem” noktasından ele alır. Habermas’a
göre Gadamer, bilgi üretiminde geleneğe ve ön yargılara birincil derecede önem
vermekle yanılmakta, pratik istemin yol açtığı ve dilde gizlenmiş olan iktidar ilişkilerini
görememektedir (Göka, 1993: 92).
Son yıllarda sosyal bilimlerde yorumsamacı yaklaşıma gösterilen ilgi giderek
artmaktadır. Buna karşılık Akbaş (2005: 8) sosyal hizmet araştırmalarının kültürel ve
yorumsamacı dönüşümden henüz etkilenmediğini ileri sürmektedir. Akbaş’a göre
sosyal hizmet alanında temel metodolojik ve kuramsal bakış açısı geleneksel olarak
pozitivist yönelimlidir. Buna göre tıpkı doğada olduğu gibi toplumda da genelgeçer bir
takım yasalar olduğu düşüncesinden hareketle, toplum ve toplumsal sorunlar tümel
bazı kabuller üzerinden açıklanmaya çalışılmaktadır. Sorunların çözümünde ve
gereksinimlerin karşılanmasında da genel bir takım bilgiler, beceriler, değerler ve
tekniklerden yararlanılır. Böyle bir yaklaşım insan öznelliğini, içeriğin bağlamsal
karakterini, kültürel çoğulluğu ve multi-epistemolojiler fikrini yok sayar. Halbuki özellikle
geride kalan on beş yılda sosyal hizmetlerdeki yeni eğilimler artık gerçekliğin tümelliği
fikrinden uzaklaşarak, onun toplumsal ve tarihsel olarak kurulduğu sonucunu ortaya
çıkarmıştır. Sosyal hizmet uygulamasında belirleyici olan “çevresi içinde birey”,
“müracaatçının bulunduğu yerden başlamak” ve “self determinasyon” gibi ilkelerin
varacağı zorunlu erek, anlamacı ve yorumsamacı bir yaklaşımdan başkası değildir
(Akbaş, 2005: 8).
51
3.2. YÖNTEM
Taşıdığı amaç ve dayandığı kuramsal yaklaşımla da uyumlu olarak bu araştırma nitel
bir desende tasarlanmıştır.
Nitel araştırmayı, gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi nitel veri toplama
tekniklerinin kullanıldığı, algıların ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir
biçimde ortaya konmasına yönelik nitel bir sürecin izlendiği araştırma olarak
tanımlamak mümkündür (Yıldırım ve Şimşek, 2000: 35).
Nitel yöntemler; tümevarımcıdır, kendi içinde bütüncül ve doğaldır. Bu yöntemde
kontrol altına alınmamış açık sistemler üzerinde çalışma tercih edilir. Gerçekliği
dinamik olarak kavrayan nitel yönelişte, araştırmacı aynı zamanda bir veri toplama
aracıdır. Sıklıkla gözden kaçırılmasına karşın ampirik ve sistematik olma özelliği
bakımından nicel yöntemlere benzeyen yanları da vardır (Pagdett, 1998: 2-4).
Nitel araştırmalarda determinist anlayış egemen değildir, olaylar arasında neden-sonuç
ilişkisi kurulmaz. Sayısal verilere ve istatistiklere daha az yer verilirken sözlü ve nitel
analizlere daha çok vurgu yapılır. “Bilen” ve “bilinen” etkileşim halindedir ve birbirinden
ayrılmaz. Analitik veya kavramsal genellemeler zamana ve bağlama özgüdür
(Sarantakos, 1998: 54). Nitel araştırmacılar olayların ve bağlamların dilini kullanır,
olayları bağlamı içerisinde inceler. Aynı zamanda bir duruma egemen olan ilişkiler ağını
kendi doğal ortamında yorumlamaya veya bunların anlamlarını ortaya çıkarmaya çalışır
(Yıldırım ve Şimşek, 2000: 54; Neuman, 2003: 146).
Nitel araştırma, araştırmanın desenlenmesi ve gerçekleştirilmesinde araştırmacıya
önemli esneklik alanları tanımaktadır. Araştırmanın her aşamasında duruma göre yeni
yöntem ve yaklaşımlar geliştirme, araştırma deseninde değişiklikler yapma nitel
araştırmanın temel özelliğidir. Bu, şu varsayıma dayanmaktadır: Sosyal olaylar ve
insanla ilgili olgular, belirli ortamlardan bağımsız olarak gerçekleşmez. Araştırma
sırasında dahi, bütün olay ve olgular sürekli akış halindedir, olay ve olgular arası
dinamikler sürekli değişmektedir. Öte yandan hiç bir ölçüm aracı bize tam ve kesin
sonuçlar vermez, çünkü sosyal olay ve olgular nesnel ölçütlerle tam anlamıyla
ölçülemezler. Nitel araştırma standart ve tekil yöntemler yerine, duruma uygun çoklu
yöntemleri kullanmayı uygun bulur (Yıldırım ve Şimşek, 2000: 48).
Nitel araştırmaların diğer bir özelliği de keşfedici (exploratory) olmalarıdır (Creswell,
2003: 74). Keşfedici özelliğe sahip araştırmalar, üzerinde az çalışılmış veya yeni
52
çalışılan konuları aydınlatmada oldukça kullanışlı ve yararlıdır. Keşfedici bir araştırma,
çalışılan durumun genel zihinsel bir resmini ortaya çıkarmakta; yeni düşüncelerin,
tahminlerin veya hipotezlerin oluşmasına olanak tanımaktadır (Neuman, 2003: 29-30).
Son yıllarda sosyal hizmette, özellikle bir çok doktora programında, nitel araştırma
yöntemine ilginin arttığı ve bu yöntemin daha istekli bir şekilde kabul edildiği
görülmektedir. Uygulamacılar için bu yöntemin çekiciliği çok güçlüdür. İlk bakışta
Gilgun’un (1994) belirttiği gibi niteliksel yaklaşım ve klinik sosyal hizmet uygulaması
arasında bir takım benzerlikler göze çarpmaktadır. Gilgun, sosyal hizmet uygulamaları
ile nitel araştırmaların bir çok yönden benzerliklerini şu örnekler üzerinden
açıklamaktadır: “Sosyal hizmet uzmanları da çalışmasına müracaatçısının bulunduğu
yerden başlar, müracaatçısını çok geniş bir sosyal bağlamın parçası olarak görür ve
müracaatçısının süregelen yaşamından elde ettiği bir çok detay bilgiye dayanarak ona
özgü bir değerlendirme yapar. Tüm bu işlemleri yaparken sosyal hizmet uzmanları belli
bir esneklikle tümevarımsal düşünürler. Sosyal hizmet uzmanları niteliksel araştırmada
öne çıkan veri toplama araçlarına (derinlemesine görüşme, gözlem ve doküman
incelemesi) aşinadır. Onlar müracaatçıları ile bulundukları ortamda (evde, toplum
içerisinde) görüşme yaparlar. Dolayısıyla nitel araştırmacıların vurgu yaptıkları doğal
soruşturma tekniğine alışkındırlar” (Gilgun, 1994’den Akt.: Padgett, 1998: 12-13).
3.3. ARAŞTIRMA DİZAYNI
Araştırma, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Acil Servis’inde (Ek 1)
gerçekleştirilmiştir. Türkiye’nin tam teşekküllü en büyük devlet hastanelerinden biri olan
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi aynı zamanda bir “hakem hastane”dir.
Ankara’nın oldukça merkezi bir yerinde bulunduğundan ulaşımı kolaydır. Çeşitli ve
yoğun bir hasta popülasyonuna sahiptir. Ayrıca Hastane Acil Servis’i Ankara’da, intihar
girişiminde bulunan kişilerin en çok getirildiği yerlerden biridir.
Araştırma, Hastane’nin 1. Psikiyatri Kliniği ile işbirliği içerisinde yürütülmüştür. Bu
doğrultuda 1. Psikiyatri Kliniği Şefi araştırmacının kurum danışmanlığını üstlenmiş;
Kliniğin asistan doktorları- araştırma görevlisi statüsünde çalışmaktadırlar- ise,
araştırmaya tanık olarak katılma ve araştırma kapsamına alınacak kişilerin psikiyatrik
değerlendirmesini yapma bakımından önemli katkı sağlamışlardır.
Araştırmada sınırları ve aşamaları önceden belirlenmiş hazır bir plan ile hareket
edilmemiştir. Araştırma planının ana hatları Hastane’nin 1. Psikiyatri Kliniği ve Acil
53
Servis’inde genel işleyişi belirleme amacıyla yapılan çeşitli gözlemler sonucu
oluşturulmuştur. Bu plan doğrultusunda sırasıyla görüşme yeri ve zamanı, araştırmaya
dahil edilme ve araştırmadan dışlanma ölçütleri, araştırma kapsamına alınacak kişiler
ve uygulama öncesi işlem basamaklarının ayrıntıları belirlenmiştir. Süreç içerisinde
karşılaşılan bir takım aksaklıklar nedeniyle araştırma planında değişiklikler de
yapılmıştır.
3.3.1. Görüşme Yerinin Ve Zamanının Belirlenmesi
Uygulama öncesinde yapılan bir dizi gözlem sonucunda intihar girişiminde bulunanların
çoğunlukla akşamın erken saatlerinden başlayıp gece yarısına kadar uzanan bir zaman
dilimi içerisinde Hastanenin Acil Servis’ine getirildikleri ve izleyen günün 08:30 – 11:30
saatleri arasında taburcu edildikleri tespit edilmiştir. Öte yandan araştırmaya kurum
adına tanık olarak katılacak olan asistan doktor 1. Psikiyatri Kliniği’nin 08:30–09:00
saatleri arasında hafta içi her gün yapılan hasta ziyaretine (vizite) katılmak zorunda
olduğunu bildirmişir. Bu iki durum göz önünde bulundurulup görüşmelerin en erken
09:15’ten itibaren başlatılması ve en geç 12:00’de bitirilmesi kararlaştırılmıştır.
Görüşmelerin, 1. Psikiyatri Kliniği’nin de bulunduğu D Binasındaki Psikolojik Test
Uygulama Odası’nda yapılması düşünülmüştür. Şayet görüşme saatinde bu oda dolu
olursa, kurum danışmanının 1. Psikiyatri Kliniği’nde belirleyeceği bir odada görüşmenin
yapılması planlanmıştır. Ancak öngörüşmelerin yapıldığı süreçte görüşme yeri önemli
bir sorun oluşturmuş ve bu plana uyulamayacağı kısa zamanda anlaşılmıştır. Şöyle ki;
kendileriyle görüşme yapılmak istenen girişimcilerin bir kısmı taburcu olduktan sonra
ayrıca Hastane’ye gelemeyeceğini bildirmiş, bir kısmı da kendilerine bu amaçla verilen
randevuya gelmemiştir. Bu kişiler arasından sadece bir erkek İG kendisine verilen
randevu tarihinden ancak tam bir hafta sonra Hastaneye gelmiştir. Dolayısıyla
araştırmacı; intihar girişimcilerinin başka bir yerde ve zamanda görüşme yapmaya
yönelik isteksizliklerini, dirençlerini ve randevu tarihine uyumsuzluklarını göz önünde
bulundurup asistan doktorun bu doğrultudaki önerilerini de dikkate alarak görüşmelerin
tamamını Acil Servis Gözlem Odası’nda yapma kararı almıştır.
54
3.3.2. Araştırmaya Dahil Edilme Ve Araştırmadan Dışlanma Ölçütleri
Araştırmaya dahil edilme ölçütlerini belirlerken bunlara temel olacak şu bilgiler göz
önünde bulundurulmuştur:
•
İntihar girişiminden hemen sonra kişi konfüzedir. Ego işlevselliği düşmüştür.
Dolayısıyla gerçeği anlayabilme ve değerlendirebilme yetileri azalmıştır. Bu tür hastalar
ile görüşme yapabilmek için tıbbi müdahale sonrasında durumlarının stabilize olmasını
beklemek en doğru yaklaşım olacaktır (Eskin, 2003: 297).
•
İntihar girişimleri yineleyici bir özellik taşımaktadır. Tekrar intihar davranışında
bulunanlar arasında, kendine zarar verici davranışları alışkanlık haline getiren ve bunu
sorunlarla baş etme mekanizması olarak kullanan grup önde gelmektedir (Can ve
Sayıl, 2004: 57-59). Bazı yazarlar tekrarlayan intihar girişimi olgularında ölüm riskinin
daha yüksek olabileceği üzerinde durmaktadır (Sonneck-a, 1993: 61). Bazı yazarlar ise
tekrarlayan
intihar
girişimini,
intihar
girişiminden
farklı
bir
davranış
olarak
değerlendirmektedir (Lester, 1972: 5-6).
•
İntihar, halen tabu olma özelliğini koruyan ve mahremiyet alanını zorladığı için
üzerinde fazla konuşulmak istenmeyen bir davranıştır. Aynı zamanda kişiye özgü olan
bu davranış en çok bu eylemi gerçekleştiren kişiyi etkilemektedir. Dolayısıyla intihar
girişiminde bulunan bir kişi ile herhangi bir çalışma yapmadan önce bu doğrultuda
mutlaka rızasının alınması gerekmektedir.
•
Çalışmanın kuramsal çerçevesinin işlendiği bölümde belirtildiği gibi Türkiye’deki
intihar girişiminde bulunan kişilerin büyük bir çoğunluğu 15-35 yaş dilimi arasında yer
almaktadır. Öte yandan Türkiye’deki hastanelerin etik kurullarının 18 yaş altındaki
hastalar ile çalışmaya onay vermede çekimser tutum sergiledikleri görülmektedir. Söz
konusu her iki durum birlikte değerlendirildiğinde Türkiye’de intihar girişimleri
konusunda yapılacak çalışmalar için en uygun grubu 18-35 yaş dilimi içerisinde yer
alan kişilerin oluşturduğu söylenebilir.
Araştırmaya dahil edilme ölçütleri şunlardır:
1. İG’nin tıbbi müdahalesinin tamamlanmış olması,
2. İG’nin intihar girişiminde kullanılan yöntem ya da uygulanan tedaviler sonucunda
yan etkiler ortaya çıkmışsa bu yan etkilerin ortadan kalkmış olması,
3. İG’nin ilk kez intihar girişiminde bulunmuş olması,
4. İG’nin 18-35 yaşları arasında olması ve
55
5. İG’nin bilgilendirilmiş gönüllü olur formunu imzalamış olması.
Araştırmadan dışlanma ölçütleri şunlardır:
1. İG’nin DSM-IV-TR (2000) sınıflandırması’nda “klinik bozukluklar (Axis I)”
içerisinde değerlendirilen “şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar”, “madde kötüye
kullanımı ile ilgili bozukluklar” ve “genel bir tıbbi durum nedeniyle oluşmuş mental
bozukluklar”ın herhangi birisinden tanı almış olması,
2. İG’nin kendisine yönelik zarar verici davranışının bir kaza sonucu oluştuğunun
belirlenmesi,
3. İG’nin gerçekleştirdiği eylemin bir intihar girişimi olmadığını iddia etmesi,
4. İG’nin bilişsel veya duygusal olarak görüşmeyi kesinlikle sürdüremeyecek bir
halde olması (örneğin bir türlü zihnini toparlayamama, konuşamayacak düzeyde bitkin,
çökkün veya öfkeli olma, saldırgan bir tutum içerisinde bulunma gibi).
Araştırmanın yapıldığı saatler arasında Gözlem Odası’nda bulunmasına rağmen erkek
İG’lerden önemli bir kısmı araştırmanın dışlanma ölçütlerinin 1. maddesinde belirtilen
özellikleri taşıdığı; buna karşılık kadın İG’lerden önemli bir kısmı ise araştırmaya alınma
ölçütlerininin 3. ve 4. maddelerinde belirtilen özellikleri taşımadığı için araştırma
kapsamına alınmamıştır.
3.3.3. Örneklem
1 Haziran 2006 ile 18 Temmuz 2006 tarihleri arasında Ankara Numune Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Acil Servisi’ne intihar girişimi nedeni ile getirilen kişilerden 25’i
araştırmanın örneklemine alınmak istenmiştir. Ancak bunlar arasından dört kişi
araştırmaya
katılmayı
reddetmiştir.
Böylelikle
araştırma
örneklemini
21
İG
oluşturmuştur. Araştırma örneklemi; nitel araştırma geleneği içerisinde gelişmiş olan
“amaçlı örnekleme teknikleri” arasından “ölçüt örnekleme” tekniği ile belirlenmiştir.
Sarantakos (1998: 152) amaçlı örnekleme tekniklerinin, yargısal örnekleme olarak da
adlandırıldığını ve bu tekniklere başvuran araştırmacıların, araştırma örneklemini
oluşturmak üzere araştırma konusu ile ilişkisi olduğunu düşündükleri kişileri bilerek ve
kasıtlı olarak seçtiklerini ileri sürmektedir. Bu durumda örneklem seçiminde “olasılık”
yerine araştırmacının “yargısı” daha fazla önem kazanmaktadır. Ölçüt örneklemeyi,
amaçlı örnekleme tekniklerinden biri olarak gören Yıldırım ve Şimşek (2000: 87) ölçüt
örnekleme tekniğindeki temel anlayışın önceden belirlenmiş bir dizi ölçütü karşılayan
56
bütün durumların çalışılması olduğunu belirtmektedir. Yıldırım ve Şimşek’e göre sözü
edilen ölçüt veya ölçütler araştırmacı tarafından oluşturulabilmekte ya da araştırmacı
daha önceden hazırlanmış bir ölçüt listesi kullanılabilmektedir.
3.3.4. Uygulama Öncesi İşlem Basamakları
Araştırma kapsamına alınan her bir İG için görüşme aşamasına geçmeden önce
aşağıda sırasıyla belirtilen işlemler gerçekleştirilmiştir.
•
Psikiyatri Kliniği’nin hasta vizite saatinin tamamlanmasından sonra görüşmelere
tanık olarak katılan asistan doktor ve araştırmacı Acil Servis’te bir araya gelmişler ve
birlikte Gözlem Odası’na inmişlerdir.
•
Gözlem altında tutulan İG hakkında, onu önceden görmüş olan Acil Dahiliye
Polikliniği doktorundan veya hemşirelerinden bilgi alınmıştır.
•
İG, Gözlem Odası’nda yattığı yerde ziyaret edilmiştir. Bu ziyaret esnasında
asistan doktor, İG’nin dosyasını inceledikten sonra araştırma kapsamına alınıp
alınmayacağını belirlemek üzere onunla bir görüşme yapmıştır.
•
Araştırmacı, araştırma kapsamına alınması uygun görülen İG’ye Hastanede
bulunuş amacı ve yürüttüğü araştırmanın prosedürleri hakkında bilgi vermiştir.
•
Araştırmanın amacı ve prosedürleri hakkında bilgilendirilen İG’den araştırmaya
katılmak isteyip istemediği öğrenilmiştir. Kendi rızası ile araştırmaya katılmayı kabul
eden İG’den, bu onayını yazılı olarak ifade eden “Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur
Formu”nu (Ek 2) imzalaması istenmiştir.
•
Araştırmaya katılan İG, “Sosyo-demografik ve Sağlık Bilgi Formu”nu (Ek 3)
doldurmuştur.
•
İG’nin tercihi doğrultusunda kendisi ile yapılacak görüşmelerin kayıt biçimi
belirlenmiştir.
3.4. GÖRÜŞMELER
Daha öncede belirtildiği gibi araştırmanın odağını İG’lerle yapılan görüşmeler
oluşturmuştur.
Görüşme, nitel araştırmada kullanılan en yaygın veri toplama tekniklerinden biridir.
Sencer (1989: 142) nitel görüşmeyi; yapısı gereği soruların açık uçlu ya da genel
maddeler biçiminde sorulduğu, görüşmeciye büyük bir girişkenlik tanıyan ve ona –
57
yerine ve duruma göre- soruları özgürce dile getirme ya da yeni sorularla konuyu
sondajlama olanağı sağlayan bir teknik olarak tanımlamaktadır.
Araştırma kapsamında yapılan görüşmeler 1 Haziran 2006 tarihinde başlamış ve 18
Temmuz 2006 tarihinde sona ermiştir. Öncelikle ilk iki gün Gözlem Odası’nda
görüşmelerde izlenilecek stratejileri belirlemek ve görüşme formuna son şeklini vermek
amacıyla iki kadın İG ile öngörüşme niteliğinde birer görüşme yapılmıştır. Üçüncü
günden itibaren araştırma kapsamına dahil edilmek üzere belirlenmiş ölçütleri sağlayan
ve hafta içerisinde 09:15 ile 12:00 saatleri arasında Gözlem Odası’nda bulunan kişiler
ile asıl görüşmelere geçilmiştir. Günde en fazla iki girişimci ile sadece bir görüşme
yapılmıştır. En kısa görüşme 32 dakika; en uzun görüşme ise 52 dakika sürmüştür.
3.4.1. Görüşme Türü Ve Tekniği
Kendisini güç duruma düşürecek bir eylemi gerçekleştiren İG’lerin sosyal becerileri ve
ego işlevleri azalmakta; karışık duygular içerisinde her türden tehlikeye açık
bulunmaktadırlar. Sonneck’in (1993-a: 69) belirttiği gibi İG’lerin bir kısmının intihar riski
halen devam etmekte, bir kısmı ise yaşamayı isteyip istemediğinden henüz emin
olamamaktadır. Deneyimler böyle kişilerle ilişki kurarken her zaman iletişim sorunları ile
karşılaşılabileceğini göstermiştir. Capuzzi (1994: 51) yoğun olarak yaşanan duygusal
karmaşa ve stres nedeniyle kriz durumundaki kişilerle derinlemesine görüşme yapmayı
hem imkansız hem de sakıncalı görmektedir. Bu durumu göz önünde bulunduran Sayıl
(2000-b: 174) tıpkı kriz durumlarında olduğu gibi intihar girişiminde bulunan kişilerle
iletişime geçerken yapılandırılmış bir görüşme planı ile hareket etmeyi önermektedir.
Bu araştırmada İG’ler ile Acil Servis Gözlem Odası’nda taburcu olmalarına yakın bir
zaman dilimi içerisinde yapılan görüşmeler; yönlendirici yaklaşımları da içerebilecek
şekilde yapılandırılmıştır ve önceden hazırlanan “Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu”
(Ek 4) çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.
Yıldırım ve Şimşek’in (2000: 108) belirttiği gibi görüşme formunun kullanımına dayalı
görüşme yöntemi, araştırma problemi ile ilgili tüm boyutların ve soruların kapsamını
güvence altına almak için geliştirilmektedir. Görüşmeci önceden hazırladığı konu ve
alanlara sadık kalarak, hem önceden hazırlanmış soruları sorma, hem de bu sorular
konusunda daha ayrıntılı bilgi alma amacıyla ek sorular sorma özgürlüğüne sahiptir.
Sencer’e (1989: 177) göre görüşmeci, yanıtlayana düşüncesini olduğu gibi açıklama
fırsatı vermenin yanısıra görüşmenin gidişatını kendi elinde tutmaktadır. Sencer, bu tür
58
görüşmelerde kesin sorular yöneltmekten kaçınmakla birlikte işi oluruna bırakmayan
görüşmecinin ana işlevinin, görüşme yapılan kişilerin dikkatini belli bir uyaran
(deneyim) ve onun etkisi üzerinde toplamak olduğunu ileri sürmektedir.
Bu araştırmada, Yıldırım ve Şimşek ile Sencer’in ileri sürdüğü düşüncelere uygun
olarak araştırmacı yaptığı görüşmelerde İG’lere hem önceden hazırlanmış olduğu
soruları sormuş hem de bu sorular hakkında daha ayrıntılı bilgi alma amacıyla İG’lere
ek sorular yöneltmiştir. Araştırmacı, kendi köşesinde kalan bir dinleyici olarak edilgen
değil; tam tersine görüşme boyunca karşısındakini asgari düzeyde konuşmaya teşvik
edici, konunun dağılmasını ve başka alanlara kaymasını önleyici şekilde etken bir tavır
sergilemiştir. Bununla birlikte zorlayıcı olmayan, empatik ve esnek bir tutum içerisinde,
karşısındakine kendisinin anlaşıldığını hissettirir bir tarzda görüşmeleri yürüten
araştırmacı; koruyucu, cesaretlendirici ve saygınlığı artırıcı bir tutum içerisinde hareket
etmeye çalışmıştır.
3.4.2. Görüşme Ana Hattı Ve Süreci
Görüşmelerin ana hattını “Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu”nda yer alan ve intihar
girişim dönemleri ile bağlantılı olduğu düşünülen temalara ilişkin sorular oluşturmuştur.
İçerikleri korunmak koşuluyla Formda yer alan sorular; standart biçimde değil,
görüşmenin akışı içerisinde İG’nin kolayca anlayabileceği ve yanıtlayabileceği şekilde
sorulmuştur. Görüşmelerde soruların yöneltilmesinde mümkün olduğunca formda
belirtilen sıra izlenmeye çalışılmıştır.
Daha önce de değinildiği gibi görüşmelerin yapıldığı süreçlerde de gözlemlerde
bulunmaya devam edilmiştir. Tüm görüşmelerde araştırmacı; intihar girişimcisinin
kullandığı her sözcüğe, dışa vurduğu davranışlara, ifadelerindeki içtenliğe, ses tonuna
ve yansıttığı mimik ve jestlerine dikkat etmiştir. Görüşmelere; “Bana biraz kendinizden
bahseder misiniz?” sorusuyla başlanmış, daha sonra İG’nin aie yaşamı, sosyal
sistemlerle ilişkileri, sorunlarla başetme becerileri, intihar girişimine güdülenmesi,
intihar niyeti ve eylemine yönelik sorularla devam edilmiştir. Şayet görüşme yapılan
kişinin, intihar girişimi öyküsünde intihar etmeyi düşünmesi ve girişimde bulunması
arasındaki süre 5 dakika ile sınırlı ise (eylem impulsif atak olarak gerçekleşmiş ise) bir
takım sorular (örneğin intihar düşüncelerinin sıklığı, intihar niyetini bildirme, intihar planı
hazırlama gibi) bu kişiye hiç yöneltilmemiştir. Ayrıca tedirginlikle karşılanan,
geçiştirilmeye çalışıldığı fark edilen ya da açıkça yanıtlanması istenmeyen sorular
59
atlanarak hemen bir sonraki soruya geçilmiştir. Bazı görüşmelerde yeterince
aydınlanmayan konular ilave sorularla açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır.
3.4.3. Görüşmelerin Kaydedilmesi
Araştırma kapsamında yapılan 21 görüşmenin tamamı kayıt altına alınmıştır.
Görüşmelerin kayıt biçimini İG’ler belirlemiştir. Böylece İG’lerin tercihleri doğrultusunda
6 görüşme not tutma; diğer 15 görüşme bant kaydı şeklinde kayıt altına alınmıştır.
Tutulan notlar, ilgili görüşmenin bitişinden kısa bir zaman sonra görüşmeye tanık olarak
katılan asistan doktorun da yardımıyla mümkün olduğunca ayrıntılı bir hale getirilerek
yeniden düzenlenmiştir. Bant kayıtları ise tüm görüşmelerin tamamlanmasından
sonraki ay içerisinde kelimesi kelimesine yazıya geçirilmiştir.
3.5. ANALİZ
Araştırmada yarı yapılandırılmış görüşmelerden elde edilen verilerin içerik analizi
yapılmıştır. İçerik analizi yoluyla veriler tanımlanmaya çalışılmış; birbirine benzediği ve
birbiri ile ilişkisi olduğu tespit edilen veriler belirli kavramlar ve temalar çerçevesinde
bir araya getirilerek yorumlanmıştır.
Creswell (2003: 190-194) nitel araştırmalarda veri analizinin, araştırmanın başından
sonuna kadar devam eden ve araştırmanın diğer aktivitelerinden (örneğin veri toplama
veya araştırma sorularını formüle etme gibi) ayrı tutulamayacak bir işlem olduğunu
vurgulamaktadır. Creswell her araştırmanın farklı bir takım özellikler taşıması nedeniyle
araştırmacıların genel yaklaşımların dışında kendi amaçlarına özgü, spesifik bir veri
analiz planı geliştirme ihtiyacı duyduklarını belirtmekte; bununla birlikte ideal bir veri
analizinin, organizasyon ve hazırlıkla başlayan ve verilerin yorumlanması ile
sonuçlanan altı aşamadan oluşan bir süreç olduğunu öne sürmektedir.
Bu araştırmada analiz süreci uygulama öncesinden başlamış, uygulama sırasında ve
sonrasında devam etmiştir. Verilerin analizinde Creswell’in önerileri de dikkate alınmış
ve analiz aşağıda belirtildiği üzere altı aşamada gerçekleştirilmiştir.
I. Aşama: Araştırmacı geniş bir literatür taramasından elde ettiği bilgilere dayanarak
intihar girişimi olgusunun anlamlı öğelerini ve yapısal özelliklerini belirlemeye
çalışmıştır. Ayrıca araştırmanın amacı doğrultusunda görüşmelerin ana hattını
oluşturmak üzere genel kategorileri ve temaları önceden belirleyerek; verilerin analizi
60
için genel bir kavramsal yapı oluşturmuştur (Çizelge 1). Bu doğrultuda intihar girişimi
olgusu kendi içerisinde yapay bir şekilde; girişimden önceki dönem, girişimde bulunma
dönemi ve girişimden sonraki dönem şeklinde üç döneme ayrılmıştır. Bu üç dönem
aynı zamanda analiz için birer genel kategori olarak kabul edilmiş, literatür bilgilerinden
oluşturulan temaların her biri kendileri ile uyumlu olduğu düşünülen kategorilerin
içerisine yerleştirilmiştir.
Çizelge 1. Uygulama Öncesindeki Tematik Çerçeve
Kategoriler
Temalar
1. Kişilik özellikleri
2. Aile yaşamı
3.Sosyal sistemlerle ilişkiler (arkadaşlık ilişkileri, okul / çalışma
I. İntihar girişiminden
önceki döneme ilişkin
yaşantı
yaşamı)
4. Tetikleyici faktörler
5. Duygusal durum
6. İntihar düşünceleri
7.Yaşamda kalma ve başetme tarzları
8. İntihar girişimini planlama
9. İntihar girişimini haber verme
10. İntihar girişiminin amacı
II. İntihar girişiminde
11. İntihar girişiminin yeri ve zamanı
bulunma dönemine
12.Yöntem
ilişkin yaşantı
seçimi
ve
yöntemin
ölümcüllüğüne
ilişkin
derecelendirme
13. Bulunmaya ve / veya kendisine müdahaleye karşı önlem
III. İntihar girişiminden
sonraki döneme ilişkin
yaşantı
13. Ölümden kurtulma ve yardım arayışları
14. Ölümden kurtulmaya karşı tepkiler
15. Aile ve çevrenin tutumu
16. Ölmeyi ve yaşamayı isteme nedenleri
II. Aşama: İG’lerle ile yapılan görüşmelerde; sosyo-demografik ve sağlık bilgilerine,
intihar girişim dönemlerindeki yaşantılara ve görüşme sürecinde yaşananlara özgü pek
çok veri elde edilmiştir. Bu nedenle öncelikle görüşmelerden toplanan ham verileri hem
organize etmek hem de intihar girişimi vakalarının her birini kendi içlerinde
değerlendirebilmek amacıyla bu vakalar için aynı gün “Vaka Süreç ve Değerlendirme
Raporu” (Ek 5) hazırlanmıştır. Bu raporda; “sosyo-demografik ve sağlık bilgileri”,
61
“görüşmenin amacı”, “görüşme süreci”, “vaka özeti” ile “değerlendirme ve sonuç”
bölümlerine yer verilmiştir.
III. Aşama: Vaka süreç ve değerlendirme raporlarında yer alan görüşme süreçleri
tekrar tekrar okunarak her bir vaka için görüşmelerden elde edilen veriler; araştırma
için önceden belirlenen kavramsal çerçeveye göre kodlanmıştır. Bu kodlama Çizelge
2’de görüleceği üzere İG’nin anlatısı - anlatının özeti (ön anlamı)- alt tema – tema kategori şeklinde kurgulanan bağlantı çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.
Çizelge 2. Verileri Kodlanmasına İlişkin Bir Örnek
(“Sorun Çözme Ve Sorunlarla Başetme” Temasının Kodlanması)
İG (15) birlikte kaldığı kök
ailesinin evinde, eşi ile evliliğini
yürütmede zorlanmıştır.
Süregelen sorunlarının çözümü
için uzun bir süre eşini
uyarmakla yetinmiş, bundan
sonuç alamayınca çözüm
yolunu ikinci kez çocuk sahibi
olmada görmüştür. Ancak
doğrudan soruna odaklanan
etkili/kalıcı bir çözüm bulma
yerine palyatif (geçici/etkisi
sınırlı) nitelikli bir önlemle sorun
çözme biçimi etkili olmamıştır.
“Çocuklarım yüzünden vazgeçtim.
Bensiz ne yapacaklar? ...
Çocuklarım olmasaydı belki.
Onlara bakmalısın dedim. Ben
evlat acısına dayanamadım,
annesiz koymak istemedim onları,
bırakıp gidersem sonları ne olur
diye düşündüm. (Bir süre
ağladıktan sonra) Ondan sonra
düşünmemeye başladım. Hiç
düşünmedim, sinirli hale geldim
gene de düşünmedim... Sabrım
kalmadı. Dün, öyle birden ilaçları
içtim.” (İG 3)
İG (3) için evlilik sorunlarının
katlanamayacak boyutlara
ulaştığı zaman dilimlerinde
küçük yaştaki çocuklarının
varlığı, sorunlarla baş etmede
bir motivasyon kaynağı
olmuştur. Ayrıca çocukların
küçük yaşta olması nedeniyle
İG (3) bir süre için de olsa
intihar düşüncelerinin
üstesinden gelebilmiştir.
İntihar girişimi öncesindeki yaşantı
“Ama işte en ufak işte
tutunamadığım sebeplerden biri de
ee benden aldığını aileme vermek.
Ailemi kızdırmak, babamı üzerime
göndermek. İşte oğlun şöyle
yapıyo, şöyle yapıyo tepkiler
getiriyo. Ben dedim yapma eşime.
Yapma, sorunun varsa beraber
çözelim... Altı yıl, altı yıl böyle hep
uyardım… Evet düzelmesi için
ikinci çocuğu da yaptık ama
olmadı.” (İG 15)
Sorun çözme ve
Sorunla baş etme
İG (17) sorunlarını sadece
kendi yaşıtları olan arkadaş
grubu ile paylaşabilmiştir.
Ancak arkadaş grubu, sorunu
konuşabilmiş olmanın verdiği
rahatlamanın dışında çözüme
dair bir açılım sağlayamamıştır.
Kategori
Yetersiz kalan
destek kaynakları
“Ya işte hep içime ata ata... Belli bi
şeyden sonra ha gene
arkadaşlarıma anlatıyodum ama
anlattığım derdime dair bi şey
olmuyodu ki. Yaşadığını
anlatıyodun. Bana bi tane şey
olmuyodu arkadaşımın. Ha içerden
rahatlıyodum birazcık. Öbür türlü
bana desteği olmuyodu.” (İG 17)
Alt tema Tema
Palyatif önlemlerle sorun çözme
Anlatının özeti
(ön anlama)
Çocukların varlığı
İG’nin anlatısı
62
IV. Aşama: III. Aşamada her bir vaka için yapılan veri kodlaması, tek bir çatı altında
toplanarak tüm vakaların veri kodlamaları bütünleştirilmiş; böylece veriler toplu olarak
incelenmiştir. Verilerin incelenmesi sonucunda ortaya çıkan temaların altında yer
alabilecek olan daha ayrıntılı kodlar da listeye dahil edilerek alt temalar
oluşturulmuştur. İntihar girişimlerinin oluşum / gelişim süreçlerine bağlı olarak ortaya
çıkan duruma göre bazı temaların, içerisinde yer aldığı kategori ile uyumlu olmadığı
görülmüş bu nedenle yerleri değiştirilmiştir (Örneğin “intihar düşünceleri” temasına
analiz öncesinde intihar girişiminden önceki dönemi belirten kategoride yer verilmiş;
ancak analiz sırasında intihar düşüncelerinin çoğunlukla intihar girişiminde bulunma
döneminde yani eylemden önceki altı saat içerisinde oluştuğu tespit edilmiştir.
Dolayısıyla analiz sonucunda “intihar düşünceleri” temasına, intihar girişiminde
bulunma dönemini belirten kategori altında yer verilmiştir). Ayrıca önceden
belirlenmesine karşılık görüşmeler sonucunda işe vuruk olmadığı anlaşılan temalar
(örneğin “bulunmaya ve/veya kendisine müdahaleye karşı önlem”, “ölmeyi ve
yaşamayı isteme nedenleri”) listeden çıkarılmıştır. Böylece Çizelge 3’te gösterildiği
şekliyle araştırmanın kavramsal çerçevesine son şekli verilmiştir.
V. Aşama: Ortaya çıkan kavramsal çerçevedeki sıralamaya göre temaların ve alt
temaların içerikleri, İG’lerin ifadelerinden yapılan alıntılarla desteklenerek açıklanmaya
çalışılmıştır. Çizelge 4’te araştırma raporunda yer alan İG’lere ait alıntıların sayısal
olarak dağılımı gösterilmiştir.
VI. Aşama: İntihar girişim dönemlerine özgü olarak İG’lerin intihar girişimine
yönelmelerinde etkili olan faktörler, kendi bağlamları içerisinde literatür bilgileri de göz
önünde bulundurularak yorumlanmaya çalışılmıştır.
63
Çizelge 3. Uygulama Sonrasındaki Tematik Çerçeve
İntihar Girişimi Öncesindeki Yaşantı
Kategori
Tema
Alt Tema
Algılanan kişilik
özellikleri
Olumlu öğeler içeren kişilik özellikleri
Olumsuz öğeler içeren kişilik özellikleri
Olumlu ve olumsuz öğeleri birlikte içeren kişilik özellikleri
Aile yaşamı
Aile ilişkilerinin niteliği
Anne-baba tutumu
Ailenin sorunlu üyesi
Yaygın evlilik sorunları
Arkadaş edinme olanağı
Arkadaş
Karşı cinsle ilişkiler
grubuyla ilişkiler
Arkadaşların koruyuculuk ve kurtarıcılık rolü
Okul yaşamı
Okul devamsızlığı
Sorunlu öğrenci konumu
Okul yöneticilerin tutumu
Çalışma yaşamı
Yoğun ve tempolu çalışma
Yaşam alanlarını dengelemede güçlük
Sorun çözme ve Yetersiz destek kaynakları
sorunlarla baş
Palyatif önlemlerle sorun çözme
etme
Çocukların varlığı
Öfke
Huzursuzluk
Duygusal durum
Ümitsizlik
Utanç ve suçluluk
İntihar Girişiminde Bulunma Dönemindeki Yaşantı
İntihar
İntihar girişiminden doğrudan söz etme
girişiminden söz İntihar girişiminden dolaylı söz etme
etme
İntihar girişiminden hiç söz etmeme
Tetikleyici
faktörler
Tartışma
Terk edilme
Gizli bir ilişkinin açığa çıkması
Sınıfta kalma
İntihar
düşünceleri
Eylemden 5 dakika önce intihar düşüncesi taşıma
Eylemden 1-3 saat öncesinde intihar düşüncesi taşıma
Eylemden önce 3 saatten daha fazla sürede intihar düşüncesi taşıma
Ölümü ve yaşamı birlikte düşünme
İntihar
girişiminin
amacı
Sorun çözme
Cezalandırma
Ruhsal acıyı/sıkıntıyı dindirme
İncinen duygularını dile getirme
İntihar girişimini
planlama
Plan yaptıktan sonra girişimde bulunma
Plan yapmadan girişimde bulunma
İntihar
girişiminin yeri
ve zamanı
Kendi evinde
Bir yakının evinde
Ev dışında farklı bir mekanda
Yöntem seçimi
ve yöntemin
ölümcüllüğüne
ilişkin
derecelendirme
Yöntem hakkında bilgi sahibi olma
Yöntemin öldürücülüğünü tahmin etme
Yöntem hakkında bilgi sahibi olmama
64
Çizelge 3. Uygulama Sonrasındaki Tematik Çerçeve (devam)
İntihar Girişimi Sonrasındaki
Yaşantı
Kategori
Tema
Alt Tema
Ölümden
kurtulmak için
yardım
arayışları
Aktif yardım arayışı
Pasif yardım arayışı
Hem aktif hem de pasif yardım arayışı
İntihar
girişiminde
bulunmuş
olmaya karşı
tepkiler
Pişmanlık duyma
Pişmanlık duymama
Karmakarışık duygu ve düşünceler içerisinde olma
Aile ve çevrenin Koruyucu ve destekleyici yaklaşım
tepkisi
Reddedici yaklaşım
Çizelge 4. Araştırma raporunda yer alan İG’lere ait alıntıların dağılımı
Alıntı yapılan İG
Alıntı sayısı
İG (1)
2
İG (2)
5
İG (3)
3
İG (4)
7
İG (5)
8
İG (6)
7
İG (7)
5
İG (8)
7
İG (9)
1
İG (10)
4
İG (11)
6
İG (12)
7
İG (13)
4
İG (14)
4
İG (15)
10
İG (16)
5
İG (17)
8
İG (18)
4
İG (19)
3
İG (20)
5
İG (21)
6
Toplam
111
65
3.7. ETİK ÇERÇEVE
Pehrsson ve Boylan (2004: 307-308) ruh sağlığı profesyonellerini meslek yaşamlarında
en çok zorlayacak hasta gruplarının başında intihar girişiminde bulunan kişilerin
geleceğini ileri sürmektedir. İG’lerin trajik bir olay yaşamış olmaları ve genellikle bu
olayın etkisini üzerinden atamayıp şiddetli duygular içerisinde olmalarını göz önünde
bulunduran Pehrsson ve Boylan İG’lerle eylemleri hakkında konuşmanın oldukça zor
olduğuna ve İG’lerle konuşurken bir takım etik sorunlarla karşılaşılabileceğine; bu
nedenle etik ilkelere bağlı kalmanın gerekli olduğuna dikkat çekmektedir. Bu
araştırmada da İG’ler ile yapılan görüşmelerde etik açıdan pek çok konu gündeme
gelmiştir. Araştırmanın etik çerçevesini belirleyen konular aşağıda sunulmuştur.
Araştırma onayı: Araştırmanın yapılabilmesi için onay almak üzere araştırma önerisi
ve protokolünün yer aldığı bir “etik kurulu dosyası” hazırlanarak, 26. 04. 2006 tarihinde
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Etik Kurulu’na başvurulmuştur.
Hastane’nin Etik Kurulu, 03. 05. 2006 tarihinde bu başvuruyu onaylamıştır (Ek 8).
Araştırmacının konumu: Bu araştırmanın tüm sorumluluğunu üstlenen araştırmacı
Hastanenin “Etik Kurulu”ndan aldığı onay doğrultusunda sadece, araştırmasını yapmak
amacıyla Hastanede, “Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Anabilim Dalı Doktora
Öğrencisi” sıfatıyla bulunmuştur.
Bilgilendirme ve onam: Görüşmelere başlanmadan önce İG’lere araştırmanın amacı,
yöntemi, prosedürleri ve araştırmacının konumu hakkında bilgi verilmiş, daha sonra
herhangi bir zorlamada bulunmadan İG’lerin araştırmaya katılıp katılmama yönündeki
istekleri özgür iradelerine bırakılmıştır. Araştırmaya katılmayı kabul eden İG’lere
“Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu” imzalatılarak, bu onayları belgelendirilmiştir.
Görüşmeyi reddetme veya durdurma: İG’lere görüşme başladıktan sonra isterlerse
görüşmeyi sürdürmekten vazgeçebilecekleri (olurlarını geri alabilecekleri) veya
görüşmeyi durdurabilecekleri söylenmiştir. Araştırmaya katılan bir kadın İG görüşmenin
ortasında görüşmeden ayrılmak istemiş ancak kısa bir süre sonra bu kararından
vazgeçerek görüşmeyi tamamlamıştır. Bununla birlikte bir erkek İG de görüşmenin
sonlarına doğru lavoba ihtiyacı nedeniyle görüşmeyi 5-6 dakika kadar durdurmuştur.
Mahremiyete saygı: Görüşme öncesinde İG’lere; tüm soruları yanıtlamak zorunda
olmadıkları açıklanmıştır. Görüşmeler esnasında bazı İG’lerin kimi sorulara hiç yanıt
vermemesi veya ayrıntıya girmeden yüzeysel bilgiler vermesi anlayışla karşılanmıştır.
66
Cinsiyet: Araştırmanın kurum danışmanlığını yürüten Hastanenin 1. Psikiyatri Kliniği
Şefi, araştırmacı ile kadın İG’ler arasında cinsiyet farklılığından kaynaklanacak olası
sorunları (özel bilgiyi paylaşmaya yanaşmama, çekinceli davranma, utanma vb.)
olabildiğince önleme amacı ile bu görüşmelere tanık olarak katılmak üzere kliniğin
deneyimli kadın asistan doktorlarından birini görevlendirmiştir.
Gizlilik ve sır saklama: Görüşmelerin tamamı daha önce belirtilmiş olan nedenlerden
dolayı Gözlem Odası’nda yapılmıştır. 13 yatak kapasitesi bulunan Gözlem Odası’nda
kimi günler kapasitesinin üzerine çıkılarak 20’ye yakın hasta yatırıldığı görülmüştür. Bu
ortamda yapılan görüşmelerin gizliliğini sağlamak amacıyla bir takım önlemler (örneğin
şayet o gün araştırma ölçütlerine uyan birden fazla İG var ise yatağı diğer hastalara en
uzak olan hastaların tercih edilmesi, hastanın yattığı yerin değiştirilmesi, İG’nin
bulunduğu yer perdelerle kapatılarak kapalı bir alan oluşturulmaya çalışılması, İG’nin
bulunduğu yere görüşme boyunca yakınları ve diğer hastaların yaklaştırılmaması)
alınmıştır. Ayrıca görüşme kayıtlarının gizli tutulacağı ve kimlik bilgileri verilmeksizin
sadece yürütülmekte olunan bilimsel çalışmanın verileri olarak kullanacağı ifadesine
hem araştırma protokolünde hem de bilgilendirilmiş gönüllü olur formunda yer verilerek
gizliliğin korunması güvence altına almıştır.
Tanık
bulundurma:
Görüşmelerin
güvenirliğini
artırma,
cinsiyet
farklılığından
kaynaklanabilecek çeşitli sorunları aşmaya çalışma ve görüşme yapılacak intihar
girişimcisinin araştırma ölçütlerine uygunluğunu belirleme gibi amaçlar doğrultusunda
görüşmelerin tamamında bir tanık bulundurulmuştur. İlk on beş görüşmeye Hastanenin
1. Psikiyatri Kliniği’nde çalışan bir kadın asistan doktor; diğer görüşmelerin üçüne yine
1. Psikiyatri Kliniği’nde çalışmakta olan iki erkek asistan doktor; birine psikiyatri
oryantasyonuna sahip Nöroloji Kliniği’nde çalışan bir kadın asistan doktor ve son
görüşmeye ise aynı zamanda yüksek lisansını tamamlamış bir sosyal hizmet uzmanı
olup Acil Servis Dahiliye Polikliniği’nde çalışmakta olan deneyimli bir hemşire kurum
adına tanık olarak katılmıştır.
Hayati tehlike: Görüşmeler esnasında geçen bir takım temalardan az sayıda da olsa
bazı İG’lerin halen intihar risklerinin devam ettiği anlaşılmıştır. Bu nedenle intihar riski
devam eden kişiler için araştırmaya tanık olarak katılan asistan doktor bir takım
önlemler (örneğin; Hastanedeki Psikiyari Polikliniğine, 1. Psikiyatri Kliniği’ne veya
Sosyal Servis’e yönlendirme, Hastane dışında profesyonel yardım alınacak kurum ve
kuruluşların adresini bildirme, bu kişilerin Hastane’de bulunan aile üyeleri ya da
yakınlarını durumdan haberdar etme gibi) almıştır.
67
BÖLÜM 4: BULGULAR VE YORUM
Bu bölümde öncelikle intihar girişiminde bulanan kişileri çeşitli yönleriyle betimlemek
üzere tanıtıcı bulgular ele alınmıştır. Daha sonra İG’lerin intihar girişim dönemlerindeki
yaşantılarına ilişkin bulgulara yer verilmiş ve bunlar yorumlanmıştır.
4.1. TANITICI BULGULAR
Tanıtıcı bulgular kendi içerisinde; “sosyo-demografik özelliklere ilişkin tanıtıcı bulgular”,
“beden ve ruh sağlığına ilişkin tanıtıcı bulgular” ile “intihar davranışına ilişkin tanıtıcı
bulgular” olmak üzere üç alt başlık altında incelenmiştir.
4.1.1. Sosyo-Demografik Özelliklere İlişkin Tanıtıcı Bulgular
Bu araştırmada intihar girişiminde bulunmuş 16’sı kadın 5’i erkek olmak üzere toplam
21 kişi ile görüşme yapılmıştır.
Çizelge 5. İntihar Girişimcilerinin Yaş Durumları
Cinsiyet
Yaş
18
19
20
22
26
28
29
30
35
Toplam
Kadın
3
2
1
5
-
2
1
1
1
16
Erkek
2
-
-
1
1
-
-
-
1
5
Toplam
5
2
1
6
1
2
1
1
2
21
Araştırmaya, gelişimsel dönem bakımından sadece genç yetişkinlik döneminde
bulunan kişiler alınmıştır. Dolayısıyla araştırma yaş itibariyle 18-35 yaş grubu içerisinde
yer alan kişiler ile sınırlandırılmıştır.
İG’lerin yaş ortalaması yaklaşık olarak 23’tür ve çoğunluğu 18-22 yaş arasındadır.
68
Çizelge 6. İntihar Girişimcilerinin Medeni Durumları
Medeni durum
Cinsiyet
Bekar
Nişanlı
Evli
Boşanmış
Kadın
9
2
4
1
Erkek
3
-
2
-
Toplam
12
2
6
1
Medeni durum bakımından İG’ler arasında bekar olanlar (12 kişi) ağırlıkta olup, evli
olanlardan iki kat daha fazladır. Bununla birlikte İG’lerden 2’si nişanlı ve 1’i boşanmıştır.
Çizelge 7. İntihar Girişimcilerinin Öğrenim Durumları
Öğrenim durumu
Cinsiyet
İlkokul
Ortaokul
Lise
Yüksekokul
Üniversite
Kadın
5
2
4
1
1
Halen
öğrenci
3
Erkek
1
1
3
-
-
-
Toplam
6
3
7
1
1
3
İG’lerin çoğunluğu lise (7 kişi) ve ilkokul (6 kişi) mezunudur. İG’ler arasında 3’ü
öğrenimlerine devam ettikleri için öğrenci (2’si lise; 1’i üniversite) statüsündedir.
Çizelge 8. İntihar Girişimcilerinin Çalışma Durumları
Çalışma Durumu
Cinsiyet
Çalışıyor
Çalışmıyor
Yarı zamanlı çalışıyor
Kadın
3
11
2
Erkek
4
1
-
Toplam
7
12
2
İG’ler arasında aktif olarak çalışma yaşamında bulunmayanlar (12 kişi) daha fazladır. 5
erkek İG’den sadece biri çalışmamaktadır. Toplam 16 kadın İG’den ise sadece 3’ü aktif
olarak, 2’si ise yarı zamanlı olarak çalışma yaşamı içerisindedir. Kadın İG’lerden 12’si
(3 kişi halen öğrenci, diğerleri ev hanımı veya ev kızıdır) herhangi bir işte
çalışmamaktadır. Aktif olarak çalışma yaşamı içerisinde bulunan İG’ler özel sektördeki
69
iş kollarında; tezgahtar, sekreter, satış elemanı, gündelikçi (temizlikçi), bina sorumlusu
(kapıcı) ve benzin istasyonunda işçi olarak çalışmaktadır.
Çizelge 9. İntihar Girişimcilerinin Aile Yapıları
Aile yapısı
Cinsiyet
Çekirdek aile
Geniş aile
Parçalanmış aile
Diğer
Kadın
9
3
3
1
Erkek
3
1
1
-
Toplam
12
4
4
1
Çizelge 9’da “diğer” başlığı altında belirtilen sadece 1 kadın İG (halen iki arkadaşı ile
birlikte kalmakta) dışında tüm İG’ler çekirdek aile, geniş aile veya tek ana babalı aile
(parçalanmış aile) modellerinden biri içerisinde yaşamaktadır. Sayısal olarak
değerlendirildiğinde İG’lerin yarıdan fazlası (12 kişi) çekirdek ailede; 4’ü geniş ailede,
diğer 4’ü ise parçalanmış ailede yaşadığı görülmektedir.
Çizelge 10. İntihar Girişimcilerinin Ekonomik Durumları
Cinsiyet
Ekonomik düzey
Düşük
Orta
Yüksek
Kadın
6
10
-
Erkek
1
4
-
Toplam
7
14
-
İG’lerin çoğunluğu (14 kişi) “orta” düzeyde ekonomik güce sahiptir. Bununla birlikte 16
kadın İG’den 6’sı ve erkek İG’lerden sadece 1’i “düşük” düzeyde ekonomik güce
sahiptir. Araştırma kapsamına giren İG’lerin hiç birinin ekonomik düzeyi “yüksek”
değildir.
Araştırmanın düşük ve orta gelir düzeyine sahip grupların daha çok başvurduğu
bir hastanede yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda bulguların yapısal durumla
uyumlu olduğu görülmektedir. İG’lerin çoğunluğunun çalışmıyor olması ile bağlantılı
olarak ekonomik açıdan düşük düzeyde olmaları beklenebilir. Ancak bu kişilerin
kendilerini düşük değil de orta ekonomik düzeyde oldukları şeklinde tanımlamalarının
nedeni ailelerinin ekonomik açıdan orta düzeyde olmaları ile açıklanabilir.
70
Çizelge 11. İntihar Girişimcilerinin Sosyal Güvence Durumu
Sosyal güvence
Cinsiyet
Var
Yok
SSK
Emekli Sandığı
Kadın
10
3
3
Erkek
1
-
4
Toplam
11
3
7
İG’lerin üçte ikisinin sosyal güvencesi bulunmaktadır. Buna karşılık 7’sinin herhangi bir
sosyal güvencesi yoktur. Sosyal güvencesi bulunan kişiler ağırlıklı olarak Sosyal
Sigortalar Kurumu’na bağlıdır (11 kişi).
5 erkek İG’den 4’ünün aktif olarak çalışma yaşamında olmasına rağmen bunlardan
sadece 1’inin sosyal güvencesi bulunmaktadır. Kadın İG’lerin ise çoğunlukla çalışmıyor
olmasına karşılık sosyal güvenceye sahip olma durumlarının yüksek olduğunu
gösteren bulgu, onların sosyal güvence bakımından ebeveynlerine veya eşlerine bağlı
olmaları ile açıklanabilir.
4.1.2. Beden Ve Ruh Sağlığına İlişkin Tanıtıcı Bulgular
Bedensel rahatsızlık veya hastalığın bulunma durumu bakımından 21 İG’den sadece 1
kadın İG’nin süregelen bir rahatsızlığı (idrar yollarında iltihaplanma) bulunmaktadır.
İG’lerin hiç birinin herhangi bir bedensel özür durumu yoktur.
Araştırma kapsamında İG’lerden DSM-IV-TR (2000) sınıflandırması’nda “klinik
bozukluklar (Axis I)” olarak değerlendirilen “şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar”,
“madde kötüye kullanımı ile ilgili bozukluklar” ve “genel bir tıbbi durum nedeniyle
oluşmuş mental bozukluklar”dan herhangi birisinden tanı almamış olma şartı
aranmıştır. Belirtilen bu psikiyatrik bozukluklar dışında kalan diğer bozukluklar
bakımından İG’lerinin hiç biri bugüne kadar yatarak psikiyatri tedavisi görmemiştir.
Buna karşılık kadın İG’lerin yarısına yakını (6 kişi) ayaktan psikiyatrik tedavi görmüş
olup, bunların 5’i, bu tedavi sürecinde psikiyatrik ilaç kullanmışlardır. İG’ler arasında 3
kadın İG ise halen ilaç kullanmaktadır. İG’lerin hiç biri madde kullanmadığı gibi 3 erkek
İG dışında alkol kullanan da yoktur. Bu 3 İG madde bağımlısı değildir ve daha çok
“sosyal içici” niteliğine sahiptir. Bununla birlikte İG’lerin 6’sının yakın çevresinde alkol
kullanan kişiler bulunmaktadır.
71
Son bir yıl içerisinde İG’lerin yarısına yakını (9 kişi), bedensel (bunların 7’si kadındır) ve
ruhsal (bunların 1’i erkek, 1’i kadındır) yakınmalar nedeniyle en az bir kere doktora
başvurmuştur.
4.1.3. İntihar Davranışı Öyküsüne İlişkin Tanıtıcı Bulgular
İG’lerden küçük bir kısmının (4 kişi) son bir yıl içerisinde ailesinde veya yakın akraba
çevresinde bir kişi ölmüştür.
Araştırma verilerinin toplandığı tarihe kadar İG’ler arasından 6’sının ailesinde veya
yakın akraba çevresinde intihar etmiş; 4’ünün ailesinde ise intihar girişiminde bulunmuş
kişi vardır.
Araştırmanın bir başka ölçütü gereği örneklemi oluşturan kişiler ilk kez intihar
girişiminde
bulunmuştur.
Bunların
tamamı
eylemlerinde
ilaç
içme
yöntemini
kullanmıştır. İlaç içtikten sonra biri kadın, diğeri erkek 2 İG hafif derecede bileklerini
kesmek; 1 kadın İG ocak tüpünü açık bırakmak ve 2 erkek İG ise bira içmek suretiyle
toplam 5 İG, ilave bir yöntem kullanmıştır.
4.2. İNTİHAR GİRİŞİMCİLERİNİN YAŞANTILARINA İLİŞKİN BULGULAR
Bu araştırmada intihar girişimi vakalarındaki gelişim çizgisini takip edebilmek üzere
esasen kesintisiz ve parçasız bir süreç olan intihar girişimlerinin her biri, kendi
içerisinde yapay bir şekilde; girişimden önceki dönem, girişimde bulunma dönemi ve
girişimden sonraki dönem olmak üzere üç döneme ayrılmıştır. Dolayısıyla intihar
girişimcilerinin yaşantılarına ilişkin bulgular bu sıralamaya göre üç bölüm içerisinde
incelenmiştir.
4.2.1. İntihar Girişiminden Önceki Döneme İlişkin Yaşantılar
Bu bölümde İG’lerin intihar girişiminde bulunmadan önceki dönemle ilgili yaşantıları
üzerinde durulmuştur. İntihar girişiminin arka planını görebilmek ve böylece davranış ile
yapısal durum arasındaki ilişkiyi değerlendirebilmek amacıyla öncelikle intihar
girişimcilerinin algıladıkları kişilik özellikleri, aile yaşamları ve sosyal sistemlerle ilişkileri
ele alınmıştır. Daha sonra İG’lerin intihar girişimine yönelimlerinde etkisi olduğu
düşünülen diğer yaşantılarına değinilmiştir.
72
4.2.1.1. Algılanan Kişilik Özellikleri
Görüşmeler, İG’lerin kişilik özellikleri bakımından kendilerini nasıl algıladıklarını
belirlemeye yönelik “bana biraz kendinizden bahseder misiniz?” sorusu ile başlamıştır.
İG’lerin bir kısmı bu soru karşısında zorlanmış, kendilerini tanıtırken “iyi”, “kimseye
zararı dokunmayan”, “sinirli”, “hassas”, “alıngan” gibi yalın, basit ve genelgeçer ifadeler
kullanmışlardır. İG’ler kendilerine ilişkin bir çok kişilik özelliği öne sürmüşlerdir. Bunlar;
olumlu, olumsuz ve hem olumlu hem de olumsuz olmak üzere üç grup altında
toplanmıştır.
Olumlu öğeler içeren kişilik özellikleri: İG’lerin anlatımlarından hareketle bu
araştırma kapsamında olumlu öğeler içeren kişilik özellikleri; “iyi niyetli”, “yardımsever”,
“neşeli – güler yüzlü”, “yaşam dolu”, “çalışkan” ve “mücadeleci” kavramları altında
toplanmıştır. Bu grupta yer alan İG’ler (dokuz kişi) söz konusu olumlu öğeler içeren
kişilik özelliklerinden birine veya bir kaçına sahip olduklarını belirtmişlerdir. İG’lerin
kendilerini tanıtırken sergiledikleri içtenlik ve açıklık aynı zamanda görüşmeler için
işbirliğine yatkın bir tavır içinde olduklarını göstermiştir.
“Ben çok yaşam doluyum, hep gülmeyi severim, bazen zorluklar yaşasam da
üstesinden gelmişimdir. Canlı biriyim işte, konuşmayı severim, müziği severim.” (İG
2)
“Çalışmayı çok severim, çok uysal biri olduğumu hep düşünürüm, neşeliyim
galiba... Yani nasıl derler işte herkesin Güzin Ablasıyımdır. Aşırı duygusalım
sanırım. İyi niyetli olduğumu söylerler ama bazen bundan da çok kaybederim ama
olsun. Daha sayıyım mı?” (İG 13)
“Ee çok iyi niyetli bir insan olduğumu düşünüyorum. Arkadaşlarım çok neşeli
olduğumu söylerler, arkadaş ortamında. Cana yakın bir insanım. Herkesle
kolaylıkla arkadaşlık yapabilirim. Büyük ya da küçük fark etmez, yani küçüklerle de
çok iyi anlaşırım.” (İG 19)
Bu grupta yer alan İG’lerin yaşantıları incelendiğinde eylemde bulunmadan önceki altı
ay içerisinde onların bir veya birden fazla durumsal veya travmatik krizle (evden
ayrılmak zorunda kalma, aile büyükleri tarafından tehdit edilme, arkadaşı tarafından
sürekli rahatsız edilme, terk edilme, aldatılma gibi) karşılaştıkları belirlenmiştir.
Yaşamı alt üst eden kriz durumlarına uyum becerisi herkeste farklılık göstermekte
çoğunlukla kişisel ve çevresel potansiyeller kullanılarak sorun giderilmektedir. Ancak
Sayıl’ın (2000-b: 7-8) belirttiği gibi bazen %10 oranında bir sıklıkla sorunların kişiyi
aştığı görülür. O anda insan kendisini yetersiz hisseder. Alışılageldiği çözüm yollarını
burada kullanamadığını, bildiği yollarla işin içinden çıkamadığını görür. Zorlu ve içinden
çıkılmaz koşullar altında kontrolünü kaybetme korkusu, kırılabilirlik ve çaresizlik
73
yaşanır. Ajite ve yıkıcı davranışlar görülebilir. Bunlar; intihar, saldırganlık, hatta
cinayete kadar giden davranışlar olabilir.
İleriki bölümlerde ayrıntıları verilecek olan İG’lerin anlatıları, yaşam olaylarına bağlı
olarak ortaya çıkan kriz(ler)in süregelen iyilik hallerini bozduğunu, duygusal yaşamlarını
alt-üst ettiğini göstermektedir. Dolayısıyla üstesinden gelinemediği için duygusal bir
dengesizliğe neden olan kriz(ler)in bu İG’lerin intihar girişimine yönelmelerinde önemli
bir etkisi olduğu düşünülmektedir.
Olumsuz öğeler içeren kişilik özellikleri: Bu araştırma kapsamında olumsuz öğeler
içeren kişilik özellikleri; “kendini kontrol edememe”, “içekapanıklık”, “kendine zarar
verme”, “asabilik (sinirli olma)”, “çekingenlik”, “tutarsızlık - dengesizlik”, “aşırı
duygusallık” ve “bir işe yaramama” kavramları altında toplanmıştır. Bu grupta yer alan
İG’lerin (altı kişi) görüşmeye başlarken tedirgin, öfkeli ve gergin oldukları gözlenmiştir.
“Bi sıkıntım olduğunda hiç kimseye belli etmem. Deliliğe vurdu derler ya, öyleyimdir
yani. Hiç üzüntümü belli etmem yani. Beni ağlıyorken gülüyor zannettmişlerdir,
öyleyimdir... Ya karşımdaki kişiye zarar vermem, bir şey kırarım ya da kendime
zarar veririm. Öfkemi o şekilde boşaltırım, kendime zarar vererek ya da bi şeyler
kırarak. (İG 6)
“Yaa, nasıl bir insanım? Hep çok, hani değişik eee şey nasıl derler dengesiz
olduğumu düşünürler yani beş dakkası ayrı, beş dakkası ayrı bi insanımdır.
Gerçekten de öyleyimdir; yani tutarsız. Beş dakka önce ağlayıp, sonra gülen bir
yapım var. Bazı şeyleri, çok gereksiz şeyleri takarım. Gerekli olan şeyleri takmam
öyle.” (İG 8)
“Kendi içime kapanık biriyim. Herhangi bir sorunum olduğu zaman da kendim yani,
açık olamıyorum yani. Ama konuştuğum, açıldığım zaman da açılıyorum. Ama öbür
türlü bi sıkıntım olduğu zaman kendim çözmeye çalışıyorum. Kendi içime atıyorum
hep, kendimi şey yapıyorum ama, aslında böyle yapmamam lazım.” (İG 17)
Olumlu ve olumsuz öğeleri birlikte içeren kişilik özellikleri: İG’lerin bir kısmı
yukarıda belirtilen hem olumlu hem de olumsuz kişilik özelliklerinden birine veya bir
kaçına sahip olduğunu belirtmiştir. Bu grupta yer alan İG’ler (altı kişi) kendilerini
tanıtırken zorlanmış, söze nereden başlayacağını, kendisini nasıl ifade edeceğini
bilememiş,
kendilerini
ancak
çelişkili
ve
karmaşık
bir
anlatım
içerisinde
tanıtabilmişlerdir.
“Çok saf, iyi niyetli. Çok çabuk aldanırım yani çabuk kanarım, çok güvenirim. Ama
işte her güvendiğimden de darbe yerim. Öyle bir insanım işte. Boş bir insan!” (İG 5)
“Nasıl biriyim. (sessizlik) Ne bakımdan?... Neşeliyim normalde. Ama çok ağlarım,
duygusal biriyim... Şaka yapmasını severim. Böyle yani... Iıı, çevremde iyi tanırlar,
yani benim oturduğum bölgede. Çok severler beni; komşularım olsun, benim kendi
arkadaşlarım olsun.” (İG 11)
“Yani ya iyi bir kişi olarak tanırlar, yani saf dürüst.. İyi biri ee her yerde
sevilmişimdir. Her işimde sevilmişimdir. Hiçbir işimde kendi isteğimle
74
ayrılmamışımdır, atılmamışımdır. Bu zamana kadar böyle oldu.... Evet, yani İbni
Sina’ya çalışıyorum, ortopedisine çalışıyorum. Oradaki doktorlara sorabilirsiniz...
Sakin, yani çabukça sinirlenebilir yapım var. Ama bi on beş dakka kadar
susuyorum.” (İG 15)
Kişilik özellikleri ve intihar üzerine yapılan araştırmalar, intihar davranışında
bulunanların bulunmayanlardan farklı bir takım özellikler sergilediğini göstermiştir.
Rudd ve arkadaşları tarafından (2000) küme analizi yöntemiyle intihar girişiminde
bulunmuş 86 kişiyle gerçekleştirilen araştırmada “Millon Klinik Çok Eksenli Kişilik
Envanteri-II” kullanılmış ve sonuçlar intihar davranışını sergileyenlerin üç grupta
toplanabileceğini göstermiştir. Birinci kümede negativistik-kaçıngan kişilik özelliklerine
(aşırı utangaç, çekingen, eleştirilmeye karşı aşırı duyarlı) sahip kişiler yer almıştır. ikinci
küme kaçıngan-bağımlı-negativistik özellikler (kaçıngan kişiliğin yanısıra kendi başına
karar veremeyen, insiyatiften yoksun, başka insanlara bağımlı ve ilişkilerinde boyun
eğici) gösterirken; üçüncü küme negativistik-kaçıngan-antisosyal özellikler (kaçıngan
kişiliğin yanısıra başkalarının haklarını çiğneyen, suç, ayıp, günah ya da ahlak dışı
sayılan davranışları tekrarlamaya eğilimli, saldırgan ve kolay öfkelenen, kolay kavga
çıkaran) sergileyen kimselerden oluşmuştur (Eskin, 2003: 135-136).
İntihara eğilimli ergenlerin ve gençlerin hangi kişilik özelliklerine sahip oldukları
konusunda henüz bir anlaşma sağlanamamasına karşın araştırmacılar ortak olarak şu
özellikler üzerinde durmaktadırlar: Düşük kendilik değeri, umutsuzluk, yalıtılmıştık,
yüksek stres, zayıf iletişim becerisi, eyleme vurma (acting out), dışa bağımlılık, suçluluk
ve depresyon (Capuzzi, 1994: 29-30). Beautrais (1998: 170) ciddi bir intihar girişiminde
bulunmuş gençler arasında risk faktörlerini araştırdığı vaka-kontrol çalışmasında
dürtüselliği, nörotizmi, içe dönüklüğü, düşük kendilik değerini ve kontrol eksikliğini birer
risk faktörü olarak değerlendirmiştir.
Bu araştırmada İG’lerin kendi tanımlamalarına göre on ikisinin literatürde belirtilen
kişilik özelliklerinden birine veya bir kaçına sahip olduğu (örneğin, zayıf iletişim becerisi,
içe kapanıklık, kontrol eksikliği gibi) görülmektedir. Diğer İG’lerin literatürde
belirtilenlerden farklı kişilik özelliklerine sahip olduklarını (örneğin neşeli-güler yüzlü,
yaşam dolu gibi) ifade etmiş olmaları dikkat çekici bir bulgudur. İG’lerin algıladıkları
kişilik özelliklerine ilişkin araştırma bulguları literatür bilgileri ile uyumlu olarak bir
yönüyle intihar davranışında bulunan bireylerin ortak bir takım kişilik özelliklerine sahip
olduğunu; diğer yönüyle ise akut kriz yaşantıları sonucu çeşitli duygusal zorlanmalar
nedeniyle bilinenden farklı kişilik özelliklerine sahip olanların da intihar davranışına
yönelebileceğini göstermektedir.
75
4.2.1.2. Aile Yaşamı
Görüşmelerin içeriğinin henüz netleşmediği ve güven ilişkisinin yerleşmediği başlangıç
safhasında İG’lerin bir kısmı aile yaşamları ile ilgili sorulara oldukça kısa yanıtlar
vermişlerdir. Açıkça belirtmemiş olsalar da bu İG’lerin yüz ifadelerinden, ses
tonlarından veya kullandıkları “iyidir”, “iyidirler”, “bir sorunumuz yok” şeklinde
genelleyici ve basit cümlelerden aileleri hakkında bilgi vermeye isteksiz oldukları
anlaşılmıştır. Örneğin aşağıdaki ifadelerinden anlaşılabileceği gibi bir İG bu doğrultuda
kendisine yöneltilen soruya hiç düşünmeden, adeta hemen başka bir konuya
geçilmesini ister bir şekilde yanıt vermiştir:
“Güzel. Ya iyidir yani işte. Ne biliyim, normal sıradan bi aile işte yani. (gülerek) Bi
şey aklıma gelmiyo.” (İG 5)
Araştırmacı aile yaşamı hakkında ayrıntılı bilgi vermeye isteksiz görünen İG’leri, öne
sürdüğü çeşitli ilave sorularla konuşmaya teşvik etmiş; ancak çabası çoğunlukla
sonuçsuz kalmıştır. Bu İG’lerin aile yaşamlarına ilişkin bilgilerin bir kısmı görüşmelerin
ilerleyen süreçlerinde toplanabilmiştir. Bazı İG’lerin özellikle görüşmelerin başlangıç
safhasında ailelerini koruyucu, kollayıcı bir tutum sergilemiş oldukları gözlenmiştir. Bu
tutum içerisinde hiç bir aile üyesini olumsuz göstermeme çabaları dikkati çekmiştir.
“İyi yani pek diyaloğumuz olmasa da hiç kavgamız falan da olmaz... Yani öyle
konuş, fazla böyle dertleştiğimiz falan olmaz sonuçta abim. Hiçbir şeyime
karışmaz, öyle otoriter bir abi değildir.” (İG 4)
Aile yaşamı hakkında fazla konuşmamak üzere durumu genelleştirme yoluna giden
İG’ler de vardır. Örneğin üç çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olan bir İG’ye
kardeşleri ile ilişkisi sorulduğunda şu yanıt alınmıştır:
“Aramız iyidir. Yani ailede kardeşler arasında ne olursa, aynı şey vardır yani.
Kavgası gürültüsü lay lay lom (gülmeye başlar).” (İG 10)
Bir örneği aşağıda görülebileceği gibi birkaç İG, mükemmel bir aile tablosu çizerek her
şeyin yolunda gittiğini, bu nedenle konu üzerinde daha fazla durmaya gerek
kalmadığını ima edici bir tavır sergilemiştir.
“Görülmemiştir öyle anne baba. Ben çok seviyorum. Bana hiçbir zaman tepkileri
olmadı, hiçbir zaman kızmadılar. Yani ben daha bi tokat yediğimi hatırlamıyorum.
Yedi kardeşiz, en küçükleri benim... Çok iyi insanlar, hepsi çok iyiler. Hiçbir
sorunum yok ailemle. Ufak tefek var olduğunu sandığım şeyler vardı. Ama onları
da ben kendim yaratıyormuşum, Onlarlık bi şey yokmuş... İlgi meselesi bu. Abime
ilgi gösterilir, bana ilgi gösterilmez meselesi ile alakası yokmuş. Herkes aynıymış
onların gözünde.” (İG 21)
76
Aile yaşamı ile intihar davranışı arasındaki yakın ilişki Durkheim’den bu tarafa sürekli
olarak vurgulanmıştır. Dünyada ve Türkiye’de intihar riskinin ve nedenlerinin
araştırıldığı tüm çalışmalarda aile yaşamı üzerinde mutlaka durulduğu görülmektedir.
İntihar girişimi olgularına yönelik Türkiye’nin değişik illerinde yapılan araştırmalarda
Tüzün, Polat, Vatansever ve Elmas (2000: 297) aile içi sorunlarını; Şenol, Ünalan,
Avşaroğulları ve İkizceli (2005: 22) aile geçimsizliğini birinci sırada yer alan en önemli
intihar girişimi nedeni olarak saptamışlardır. Alptekin, Duyan ve Demirel (2006: 154)
tarafından yapılan bir araştırmada ailevi sorunlar, psikolojik bunalımdan hemen sonra
ikinci sırada yer alan en önemli intihar girişim nedeni olarak yer almıştır. Özgüven,
Soykan ve Haran (2003: 19) bir vaka-kontrol araştırmasında hem intihar girişimi olan
hem de intihar girişimi olmayan kriz vakalarını incelemişler; eşle-partnerle ilişkilerin ve
anne-baba ile ilişkilerin her iki grup için önde gelen temel sorun alanı olduğunu
belirtmişlerdir.
Onur’un (1994: 108-111) belirttiği gibi genç yetişkinlikte aile çevresi, bütün toplumsal
çevreler içindeki ağırlığını korumaktadır. Gelişimsel açıdan bakılacak olursa,
ergenlikten yetişkinliğe geçişte bütün önemli dönüm noktaları aile ile ilgilidir. Bununla
birlikte aile, tüm yönleriyle incelenmesi son derece güç bir yaşam alanı oluşturmaktadır.
Araştırma bulgularından hareketle bu araştırmada İG’lerin aile yaşamı; aile ilişkilerinin
niteliği, ana-baba tutumu, sorunlu çocuk pozisyonu ve yaygın evlilik sorunları açısından
ele alınmıştır.
Aile ilişkilerinin niteliği: İnsan ilişkilerinde yaşanan sorunların intihar davranışı için
çok özel bir konuma sahip olduğu (Eskin, 2003: 162) düşünüldüğünde, herkesin
varoluşunun bir parçası olan aile ilişkilerinin (Giddens, 2000: 169) önemi kendiliğinden
ortaya çıkmaktadır. Toplumbilimciler tarafından aile ile birey arasındaki bağların zayıfgevşek ya da yoğun-sık oluşu intihar nedeni olarak gösterilmektedir. Bu durum
Durkheim’in bencil ve elcil intihar anlayışını hatırlatmaktadır (Sungur, 1998: 68).
Dördü dışında tüm İG’ler aileleriyle ilişki sorunları olduğunu görüşmelerin değişik
süreçlerinde ifade etmişlerdir. Erkek İG’lerin aile ilişkilerinin daha düzensiz olduğu ve
özellikle ebeveynleri ile ilişki kurmada daha fazla zorlandıkları dikkat çekmiştir. Bunlar
arasında İG (7)’nin anlatısı aile ilişkilerinin neredeyse yatma ve yeme gibi temel fiziksel
ihtiyaçların giderilmesi ile sınırlı kaldığını düşündürmüştür.
“Ben dediğim gibi en ufak bi konuyu açılamıyorum yani… Ortaokula liseye
başladım başlayalı ben harçlık istemezdim. Baba bana haftalık ver, yok! Günlük
vericem derdi, günlük isteyince ben utanıyordum yani, isteyemezdim. Şu an bile
isteyemem. Bi ihtiyacım olsun gene şey yapamam. Açılamıyorum yani… Benim
77
yapım böyle. Onun için. O değil, kim olursa olsun yani o kadar… Annemle iyiyiz
bak annemle konuşuyorum böyle. Onda da aynı şekilde utanıyorum ama o kadar
şey yapmam.” (İG 17)
“Yo ben zaten, o geç geldiğindeee ya zaten onlar geç geliyo diye ben on ikide,
birde geliyorum eve. O saatte yatıyodum, ta ertesi gün öğlen kalkıyodum. Ya onlar
yatmış oluyo, ya ben yatmış oluyorum. Görüşemiyoruz birbirimizle.” (İG 7)
Ebeveynlerine oranla İG’ler kardeşleri ile daha yapıcı, koruyucu, samimi ve
dayanışmacı bir ilişki içerisinde görülmektedir. Kardeşleri ile hiç görüşemeyen iki İG ve
kardeşi ile geçinemeyen diğer iki İG dışındaki tüm İG’ler, evlenip aileden ayrılan
kardeşleriyle de ilişkilerini sürdürmektedir. Büyük kardeşleri ile ilişkilerini İG’ler
çoğunlukla “arkadaş ilişkisi”ne benzetmektedirler.
“Ablamla arkadaş gibiyiz.” (İG 4)
“Yani şey işte dört kardeşiz zaten. İki ablam, bi abim var. İşte hepsi evli, çok
yakındırlar. Zaten en küçük çocuk ben olduğum için aramızda da çok yaş farkı yok.
Arkadaş gibiyizdir.” (İG 8)
Kardeşler aile kavgalarında, ailenin yaşadığı bunalım ve geçiş dönemlerinde
birbirlerinin yanında olmuşlardır. Daha sonra da üzerinde durulacağı gibi İG’lerin bir
kısmı eylemden sonra kardeşlerinden ya doğrudan ya da dolaylı bir şekilde yardım
istemiştir. Bu yönüyle kardeşler özellikle eylem gerçekleştikten sonra İG’nin
kurtulmasında önemli roller üstlenmişlerdir. Kardeşler arasında görülen bağlılık ve
yakın ilişki bu araştırmada çarpıcı bir bulgudur. Dolayısıyla kardeşler, bu araştırma
kapsamında intihardan koruyucu bir faktör olarak değerlendirilmiştir.
İG’lerin aile ilişkilerinin niteliği; özellikle aile tipine göre farklılık göstermektedir.
a) Çekirdek ailede ilişkilerin niteliği: İG’lerin çoğunluğu (on üç kişi) anne-baba ve
kardeşlerden oluşan çekirdek aile içerisinde yaşamaktadır. Evli olup çekirdek aile
şeklinde yaşayan biri kadın diğeri erkek sadece iki İG vardır. Bunlar zaman zaman
kesintiye de uğrasa sorunlu bir şekilde kök aile ile olan ilişkilerini sürdürmektedir.
Örneğin aşağıda anlatısına yer verilen evli erkek İG’lerden biri, görüşme sırasında kök
ailesini açık bir şekilde yaşamakta olduğu sorunların ve üzüntünün kaynağı olarak
göstermiştir.
“Anne baba mı?... İşte zaten sorun o, annem yok. Babamla görüşmüyorum. Ya
sorun o, başka benim hiç bir sorunum yok zaten… Dediğim gibi kendi ailemle bi
sorunum yok; eşimle, çocuğumla, işimle hiçbir sorunum yok… Ya ben üzülüyorum
tabi ki, yani onun (babasını kasteder) durumuna üzülüyorum.” (İG 16)
Bu grupta yer alan İG’lerin ikisi yoğun bir iş yükü altında çoğunlukla zamanını işyerinde
geçirmektedir. Bu nedenle anne ve babaları ile ilişkileri oldukça sınırlıdır. Yaşadıkları
sorunları daha çok işyerindeki arkadaşlarıyla paylaştıklarından anne-babaların bu
78
sorunlardan haberleri bulunmamaktadır. Diğer İG’ler ise ya halen öğrencidir ya da lise
öğrenimlerini henüz tamamlamışlardır. Ekonomik olarak ailelerine bağımlıdırlar. Liseyi
yeni bitirmiş olan İG’ler, geleceklerini bu yıl girmiş oldukları ÖSS sınavlarının
sonuçlarına bağlamışlardır. Aileleri ile daha fazla birlikte olmalarına karşın ya anne ya
da baba ile çatışma içerisindedirler. Dolayısıyla onların doyurucu bir ilişki ağı içerisinde
yaşadıklarını söylemek güçtür. Anne ya da baba ile çatışma içerisinde olmanın; zaten
kişilik özellikleri bakımından hassas, alıngan ve incinebilir olan bu kişileri kendilerine
zarar verici veya bir yıkımla sonuçlanabilecek bir davranışta bulunmada hazırlayıcı bir
etken olması kuvvetli bir olasılıktır. Yine bu grupta yer almış olup anne ve babası aktif
olarak çalışma hayatı içerisinde olan İG’lerin aile ilişkilerinin çok yüzeysel ve gevşek
oluşuna da değinmek gereklidir. Bu durum anne ve babaların çocuklarına yeterince
zaman ayırıp ilgi gösteremediklerini bunun yerine aile refahını koruma ve artırma
üzerinde daha fazla yoğunlaşmış olabileceklerini düşündürmektedir.
b) Geniş ailede ilişkilerin niteliği: Birisi bekar, üçü evli olmak üzere dört İG, ataerkil
bir düzen içerisinde; üç kuşağın bir arada bulunduğu ancak farklı üyelerden oluşmuş
olan geniş aile içerisinde yaşamaktadır. Bu gruptaki İG’lerin anlatılarından ailelerinde
hiyerarşik ilişki kalıplarının daha belirgin ve yaygın olduğu; ailenin bağımlı üyelerinin
(çocuklar ve kadınlar) kimi zaman büyük aile üyelerinin baskılarına maruz kaldıkları
anlaşılmaktadır.
Türk toplumunda “genişlemiş çekirdek aile” biçimi yaygındır. Bu aile yapısı; çeşitli
seçeneklere olanak verdiği, coğrafi hareketlilik sağladığı, değer ve tutumları yeni
kuşaklara iletmede aracı olduğu, hızlı toplumsal değişimlerin yol açtığı gerilimlere karşı
bireylere duygusal destek sağladığı için yaygındır. Ancak bu aile yapısının her zaman
olumlu biçimde işlediği de söylenemez (Onur, 1994: 109). Nitekim görüşmelerde geniş
aile içerisinde yaşayan üç evli İG’nin üçü de değişik nedenler öne sürerek kalabalık
ortamda bulunmaktan duydukları rahatsızlığı dile getirmişlerdir. Örneğin maddi
imkansızlıklar nedeniyle eşi ve üç çocuğu ile birlikte kayınpederinin evinde kalmakta
olan bir kadın İG’nin anlatısı kayınvalidesi ile sorunlu ilişkisinin duygusal durumunu
olumsuz etkilediğini ve son zamanlarda artan asabiyetinde bu ilişkinin payı olduğunu
açıkça ortaya koymaktadır.
“Kayınvalidemle aram pek iyi değil. Her gelin kaynana gibi... Evet, iyi değil yani.
Sorunlarımız var... Evet belki belki de sinirsel olmam o amaçlı da olabilir çünkü
baskı çok büyüktü o zamanda. O yönden de sinirsel olabilirim.” (İG 12)
Eşi ve iki çocuğuyla birlikte babasının evinde kalabalık bir ortamda yaşayan bir erkek
İG ise eşi ile geçimsizliği nedeniyle aile üyelerinden baskı gördüğünü, engellendiğini ve
79
onlardan gelen tepkilerden bunaldığını belirtmiştir. Bu vakaya özgü olarak birlikteliğin
korunduğu geniş ailenin en büyük duygusal rahatsızlıkların gerilim ve çatışmaların
kaynağı haline geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
“İşte ii evliyim, iki çocuğum var. Ve mutsuz bir evlilik… Yani ben ayrılmayı istiyorum
ee ailem izin vermiyor. Ailem yani eşim değil, babamgilin tarafı... Benim istediğim
bir kız vardı işte. Daha yeni konuşacaktım, konuşamadım. O kızı istiyordum. Kızı
verme şey yapmadı, istemediler. Şey yapmazdı, ben istemiyordum. Çocuklar
üzerine kuma getittirmem lafları ile işte. Bize izin vermediler. Ondan sonra çok kötü
işte dün bunaldım.” (İG 15)
c) Parçalanmış ailede ilişkilerin niteliği: Pek çok yazar ve araştırmacı (Retterstol,
1993: 145; Sonneck, 1993-a: 43; Odağ, 2002: 40; Haley, 2004: 105-106) parçalanmış
ve düzeni bozulmuş bir aileden gelmeyi intihar davranışı için bir risk unsuru olarak
değerlendirmektedir. Bowlby’in (1969) çalışmaları erken dönemde ebeveynlerden birini
ya da her ikisini kaybetmiş olmanın veya ebeveynlerin boşanmalarının çocuğun kişilik
gelişimini olumsuz etkilediğini ve bunların ileriki yıllarda ruhsal bozuklukların
oluşumuna
kaynaklık
ettiğini
göstermiştir.
Psikiyatrik
hastalar
arasında
“aile
yoksunluğu” yaşayanların oranı oldukça yüksektir. Bu kişilerdeki uzun süreli duygusal
ve
sosyal
dengesizlikler
ileride
intihar
girişimini
tetikleyebilecek
krizlere
dönüşebilmektedir (Retterstol, 1993: 135).
İG’lerden dördü; boşanma, evden anne ile birlikte ayrılma veya ebeveynlerden birinin
ölümü nedeni ile parçalanmış ailede yaşamaktadır. Bu aileler zaten eşin veya
ebeveynlerden
birinin
bulunmaması
nedeniyle
ekonomik
sıkıntı
içerisindedir.
Literatürde vurgulandığı üzere bu ailelerin düzeni bozulmuştur ve aile üyeleri birlikteliği
sağlamada zorlanmaktadır. Bu ailelerde en küçük bir sorun hemen bir krize, her
tartışma kolayca bir kavgaya dönüşebilmektedir. Hatta İG’lerin anlatılarından çocukların
bu kavgalarda eşlerin arasına sokulduğu, birinin tarafını tutmaya zorlandıkları
anlaşılmaktadır. Bu ortamlarda yaşayan İG’lerin, birlikte yaşadıkları aile üyeleri ile
ilişkileri ise son derece sınırlıdır.
“Biz küçükken de böyle devamlı tartışma içindelermiş. Biz küçükken ayrılmaya
kalkışmışlar, bizim için birleşmişler... İşte ee daha sonra devamlı şey yapıyorlar,
tartışma içindeler. Birbirlerini artık sevmediklerini anlamışlar. Tartışıyorlar devamlı.
Yani her akşam tartışmaları oluyodu.” (İG 6)
“Ama eşim rahat bırakmıyor. Onu (oğlunu kasteder) hep fişekliyor. Bana karşı
cephe aldırıyor. Onun da aklı sarıyo gerçi ama ne de olsa daha çocuk diyorum.”
(İG 14)
“İlişkilerimiz sıfır… Şey sabah dokuzbuçukda işe gidiyorlar akşam da dükkana
geçiyorlar. On’da, onbir’de eve geliyorlar. Mecbur.” (İG 7)
80
Görüşmelerde aile bütünlüğünün bozulduğu bir ortamda yetişen veya yaşamak
zorunda kalan İG’lerde kişilik bozukluğu ve/veya depresyon belirtilerinin yoğun olduğu
gözlenmiştir. Bu İG’lerde öne çıkan yalnızlık olgusu onların toplumsal bütünleşmişlik
düzeyinin yetersiz olduğunu düşündürmüştür. Eskin (2003: 207) aşırı yalnızlık çeken
birinin yaşayacağı duygular arasında, anlamsızlık ve boşluk duygularının önde
geldiğini, bu duyguların süregeldiği yaşamların intihar gibi yıkıcı davranışların ortaya
çıkıp gelişebilmesi için uygun ortamlar oluşturduğunu belirtmiştir.
Anne-baba tutumu: Bazı İG’lerin kimi ifadelerinden anne ve babalarının tutumlarından
şikayetçi oldukları anlaşılmaktadır. İG’lerin bir kısmı ebeveynlerin sadece birinden, bir
kısmı da her ikisinden şikayetçidir. Şikayetlerin odak noktasında ise “aşırı ilgi veya
ilgisizlik”, “kısıtlayıcı ve otoriter davranış”, “kardeşler arasında ayrımcılık gözetme” ve
“sözlü şiddet uygulama” bulunmaktadır. Ebeveynlerin tutumundan şikayetçi olan
İG’lerin babaları ile daha mesafeli, anneleriyle ise çatışmalı ve kavgalı bir ilişki
sürdürdükleri anlaşılmaktadır.
Sonneck (1993-a: 43), ailenin terbiye ve yetiştirme biçiminin aşırı otoriter, engelleyici
veya çok umursamaz tarzda olmasının intihar davranışı için tehlike oluşturacağını
vurgulamaktadır. Nitekim vakaların bir kısmında Sonneck’in belirtmiş olduğu tehlikenin
hangi boyutlara varacağı açıklıkla görülmektedir. Örneğin bir vakada görüleceği üzere;
sert ve otoriter olarak değerlendirdiği babasına, bir erkek arkadaşı olduğu söylenen bir
kadın İG, bu haberi aldıktan sonra aşırı derecede korkmuş olduğundan ne yapacağını
bilememiş, eve gider gitmez evdeki tüm ilaçları toplamış ve odasına çekilerek bunları
içmiştir. Diğer bir vakada ise işinden ayrıldıktan sonra yeniden eve kapanan yine bir
kadın İG; yaptığı her işi engellediğini düşündüğü annesinin bu bir ay içerisinde sürekli
kendisi ile uğraşmasından bıkmış, onunla yaptığı bir tartışma sonucunda öteden beridir
biriktirdiği ilaçların hepsini içmiştir.
Ailenin sorunlu üyesi: İG’lerin bir kısmının aynı zamanda aileleri tarafından en
sorunlu üye olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Bu grupta kök ailesi ile ilişkilerini
sürdürmekte olan evli İG’ler de bulunmaktadır. Bu İG’ler, ebeveynleri ve kendisinden
büyük kardeşleri tarafından aileyi sürekli uğraştıran, yoran veya huzurunu bozan kişi
olarak değerlendirilmiştir. Dolayısıyla herhangi bir sorun çıktığında bu İG’ler doğrudan
potansiyel suçlu muamelesi görmüşlerdir.
“Abim de ablam da hep XX’i (eşini kastediyor) kayırıyorlardı. Pek araları iyi değil
anlamıyordum ama XX’i kayırıyorlardı, bir şey olunca hemen arka çıkıyorlardı,
senin sinirin yüzünden oldu diyorlardı... Her seferinde bi suçlu arayacaksın ya, beni
buluyorlardı.” (İG 3)
81
Ailelerin “sorunlu” olarak gördükleri bu İG’lerden desteğini çekmesi ve genellikle onlara
karşı sert ve katı yaklaşım içinde bulunması İG’leri yalnızlığa itmiş, kendi sorunları ile
baş başa bırakmıştır. Ailenin en sorunlu üyesi olarak görülen İG’lerin bu nedenle
kendisine sırt çeviren aile üyelerine karşı tepkilerini intihar girişiminde bulunarak ortaya
koymuş veya onları bu davranıştan sorumlu tutarak cezalandırmış olabilmeleri
mümkündür.
Yaygın evlilik sorunları: Görüşmelerde altı evli İG’den ikisi hariç dördü eşiyle sorunlu
bir ilişkisi olduğunu belirtmiştir. İG’lerin belirtmiş oldukları evlilik sorunlarının önemli bir
kısmı eşlerinin sürekli bir işe sahip olmamasından kaynaklanan ekonomik güçlüklerle
bağlantılıdır. Gelirin düzensiz ve az oluşu evde hiç bitmeyen tartışma konusudur. Eşler,
aralarındaki sorunları karşılıklı çözemediklerinden büyük aile üyelerinin, büyük
kardeşlerin veya kendi çocuklarının yardımına da başvurmuşlardır. Dışarıdan yapılan
müdahaleler sorunları çözme yerine daha da ağırlaştırmış; daha önce de ifade edildiği
üzere çocuklar kendisine yandaş bulmak, böylece karşı tarafa üstünlük sağlamak üzere
birer “koz” olarak kullanılmıştır. İG’ler süregelen evlilik sorunlarının çözümünde eşleri
ile işbirliği içerisine girememişlerdir. Ayrıca sevgisizlik, ilgisizlik ve güvensizlik İG’lerin
ifade ettiği diğer evlilik sorunları arasında yer almıştır.
“Bizimkiyle (eşini kasteder) aramız bozuk. Epeydir böyle bozuk işte. Doğru düzgün
konuşmuyoruz. O bizimle çocuklarla çok ilgilenmez... Bilmem, bi şey yitirdim,
sevgimi yitirdim. Sevmiyorum herhalde, yani artık sevmiyorum mu, seviyorum
mu?”(İG 3)
“Ama işte en ufak işte tutunamadığım sebeplerden biri de ee benden aldığını
aileme vermek. Ailemi kızdırmak, babamı üzerime göndermek. İşte oğlun şöyle
yapıyo, şöyle yapıyo tepkiler getiriyo. Ben dedim yapma eşime. Yapma, sorunun
varsa beraber çözelim… Altı yıl altı yıl böyle hep uyardım.” (İG 15)
“Çok da seviyorum, çok iyi birisi. Ama beş aylık bir macerası oldu, bunu yıktı. Yalan
konuşmaları.” (İG 12)
Evlilik sorunlarından kadın İG’lerin çok fazla etkilenmiş olduğu görülmektedir. Ev
içerisinde erkeğin baskın rolünün yanısıra evli kadın İG’lerin öğrenim, çalışma ve
ekonomik
durumları
da
göz
önünde
bulundurulduğunda;
toplumsal
cinsiyet
farklılaşmasına dayalı cinsiyet rollerini görünür kılan sosyo-kültürel bağlamın önemi
kendiliğinden ön plana çıkmaktadır. Bu vakalar; eğitim düzeyi düşük, geçim olanakları
sınırlı olan ve evlilik sorunları içerisinde bocalayan kadınların geleneksel toplumsal
cinsiyet rollerinin (erkeğin tartışmasız üstün sayıldığı, sınırların erkeğin hareket alanına
göre belirlendiği ve cinsiyet farklılığının görünür kılındığı) kuşatıcılığı ve kısıtlayıcılığı
içerisinde bunalıma girdikleri bir anda intihar davranışına güdülenebileceklerini de
göstermektedir. Örneğin;
82
İki kez evlenmiş 29 yaşındaki bir kadın İG, her iki evliliğinin sonucunda terk
edilerek yine babasının evine dönmek zorunda kalmıştır. Çaresizlik içerisindeki bu
kadın geride kalan yaşamıyla ait olduğu sosyo-kültürel ortamın yerleşik kalıplarının
dışında, örneğine fazlaca rastlanılmayan bir sosyal konum içerisindedir. Şöyle ki;
ikinci kez dönmüş olduğu babasının evinde aynı zamanda onlarla birlikte
yaşamakta olan küçük kardeşinin ailesiyle birlikte kalacaktır. Bu kalabalık aile
ortamında, iki kez evlenip iki kez ayrılmış hatta terk edilmiş genç yaştaki bir kadının
ev içerisindeki dengeleri bozacağı, çeşitli gerilimlere neden olacağı ve en önemlisi
de hem ailesi hem de akrabaları tarafından değersiz görülecek olması akla gelen
olasılıklar arasındadır (İG 5).
28 yaşında üç çocuk sahibi olan bir kadın İG’yi eşi iki kez aynı kadınla aldatmıştır.
Aldatılma bir yönü ile bir kadın olarak kocasına karşı yetersiz olduğu şeklinde
suçlulukla karışık duygular uyandırırken diğer yönü ile özellikle aldatılma biçimi
(yasak bir ilişkiyi abi-kardeş ilişkisi gibi gösterme) yakınları tarafından alay konusu
olacak diye çok şiddetli değersizlik duygusu yaşamasına neden olmuştur. Daha
önce hiç intiharı düşünmemiş olan İG’nin intihar düşünceleri de böyle bir duygusal
ortamda ilk kez ortaya çıkmıştır (İG 12).
Pommereau (1987’den Akt.: Sungur, 1998: 72) intihar girişiminde bulunan kadınlarla
yürüttüğü çalışmada evli kadınların intihar davranışının; evlilik çatışmasına ve eşleri ile
yakın ilişkide çıkan sorunlara bir tepki olduğu düşüncesine ulaşmıştır. Pommereau
çalışmasında, intihar girişiminde bulunan kadınların eşleri ile ilişkilerinde üç tema
saptamıştır: 1) Karşı cinsin eşini dikkate almaması yani ilgisiz tavrı, 2) sadakatsizliği ve
3) şiddet içeren davranışı ya da fiziksel saldırganlığıdır. Bu araştırmada İG’lerin öne
sürdükleri sorunlar ile Pommereau’nun saptamış olduğu sorunlar karşılaştırıldığında bir
takım benzerliklerin (eşin ilgisiz tavrı, sadakatsizliği) yanısıra farklılıkların da bulunduğu
görülmektedir.
Evli
İG’lerin
anlatılarından
“fiziksel
saldırganlık”
temasına
rastlanmamıştır. Vakalarda aile içinde şiddet içeren davranışlar fiziksel olmaktan çok
sözeldir (bağırma, aşağılama, hakaret etme vb). Buna karşılık evlilik yaşamını
doğrudan etkileyen; ekonomik sıkıntılar ve kadınların “zayıf toplumsal konumları” daha
belirgin bir şekilde ön plana çıkmıştır.
4.2.1.3. Sosyal Sistemlerle İlişkiler
İG’lerin sosyal sistemlerle ilişkileri; arkadaş grubu ile ilişkiler, okul yaşamı ve çalışma
yaşamı olmak üzere kendi içerisinde alt bölümlere ayrılarak ele alınmıştır.
4.2.1.3.1. Arkadaş Grubu İle İlişkiler
İG’lerin sosyal sistemlerle ilişkilerinin ağırlık noktasını arkadaş grupları ile kurulan
ilişkiler oluşturmuştur. İntihar girişimi ile bağlantısı bakımından İG’lerin arladaşlık
83
ilişkilerinde; “arkadaş edinme olanağı”, “karşı cinsle arkadaşlık”, “arkadaşların
koruyuculuk ve kurtarıcılık rolleri”ne ilişkin temalar ağırlık kazanmıştır.
Arkadaş edinme olanağı: Arkadaş edinme bakımından İG’ler iki farklı grup içerisinde
değerlendirilebilir. Birinci grupta yer alan İG’lerin arkadaşları sınırlı sayıdadır ve
arkadaş çevresini daha çok aynı mekanı (apartman mahalle, işyeri gibi) paylaştığı
kişiler oluşturmaktadır. Kişilik özelliklerinin (içekapanık ve çekingen olma gibi) ve/veya
sosyal konumlarının (sosyo-ekonomik düzeyi düşük bir ailede ev kızı veya ev hanımı
olma, ek iş yapmaya mecbur kalma, yoğun bir çalışma yaşamı içinde olma) bu grupta
yer alan İG’lerin arkadaş edinme olanaklarını sınırladığı düşünülmektedir.
İkinci grupta yer alan İG’lerin ise geniş sayılabilecek bir arkadaş grubu vardır. Bu
İG’lerin çoğunlukla bekar oldukları ve kendileri ile benzer sosyo-ekonomik düzeye
sahip yaşıtları ile arkadaşlık kurdukları görülmektedir. Bu grupta yer alan İG’lerin; okul,
dersane, kafe, eğlence merkezleri, internet kafe gibi arkadaş edinmek için elverişli
ortamlarda daha fazla bulunmaları nedeniyle ilişki ağı hem daha geniştir hem de daha
karmaşıktır.
Kuşkusuz ilişki ağının sıklığı intihar davranışı için koruyucu bir etkendir ancak bir kısım
İG’nin okul yaşamlarında görüldüğü gibi özen gösterilmeden, rastgele arkadaş edinerek
ilişki ağını genişletmesi ilişkilerin kontrolünü zorlaştırmakta, kişiyi çok fazla uyaranla
meşgul ederek yorabilmektedir. Buna karşılık dar bir arkadaş çevresi ise kişiyi
yalnızlığa ve yalıtıma itmektedir. Yalnızlığın intihar olaylarında önemli bir nedenselliğe
sahip olduğunu belirten Roberts ve diğerlerine (1998’den Akt.: Eskin, 2003: 161) göre
kendini soyutlanmış ve yalnız hisseden birey içine düştüğü anlamsızlık, boşluk,
mutsuzluk ve umutsuzluk duyguları içinde yaşamdan kopmaktadır. Bu yüzden yalnızlık,
kişiyi intihar davranışına yönelten nedenler arasında önemli bir yere sahiptir. Bu
durumda birinci gruptaki İG’lerin yalnızlıklarının, ikinci gruptaki İG’lerin ise kontrolü güç
ve dağınık olan ilişki ağının intihar davranışına yönelmelerinde birer hazırlayıcı faktör
olduğu düşünülmektedir.
Karşı cinsle ilişkiler: On iki bekar İG’den sekizi karşı cinsle duygusal nitelikli ilişki
içerisindedir. Burada ilginç olan nokta bu İG’lerin hepsinin karşı cinsle ilişkisini sorunlu
bir şekilde yürütüyor olmasıdır.
Psiko-sosyal gelişim kuramında Erikson yaşamı sekiz gelişim dönemine ayırır. Bu
dönemlerin her biri kendine özgü bunalımlarıyla belirlenir ve bireyin içinde yaşadığı
toplumdan ve kültürden önemli ölçüde etkilenir. Erikson’un öne sürdüğü gelişim
84
dönemlerinden
birisi
de
“yakın
ilişkiler
kurma
ya
da
soyutlanma”
şeklinde
özetlenebilecek “genç yetişkinlik dönemi”dir. Bu dönemde başarılı olabilmek, daha
önceki dönemlerde ana-babanın neler verebilmiş olduğuna ve genç yetişkinin
çevresiyle nasıl etkileştiğine bağlıdır. Kimlik sorununu başarılı bir şekilde çözümlemiş
olan genç yetişkin, kendi kimliğini yitirmekten korkmaksızın insanlarla yakınlık kurabilir.
Buna karşılık, rol kargaşası yaşayan kişi, yakın dostluklardan, karşı cinsle ilişkiden ve
herhangi bir yere bağlanmaktan ürker (Geçtan, 1997: 101-105). Yetişkin gerçekten
yakın ve mahrem olan ilişkiler geliştirme durumundadır; aksi takdirde kendini
soyutlanmış hissedecektir (Cüceloğlu, 1993: 337).
Erikson’un psiko-sosyal gelişim kuramı açısından değerlendirildiğinde genç yetişkinlik
döneminde bulunan İG’lerin önemli bir kısmının karşı cinsle yakın ilişki içerisinde
olması, içinde yer aldıkları gelişimsel dönem için son derece doğal bir durumdur.
Kuramın öngördüğü şekilde İG’lerin bu gelişimsel görevi sağlıklı bir şekilde yerine
getirememeleri onları önemli ölçüde çevreden soyutlamıştır. Ayrıca gelişimsel görevi
başarılı bir şekilde yerine getirememe sonucu ortaya çıkan çaresizlik ve yalnızlık
duygularına katlanılması güç öfke ve huzursuzluk duyguları da eklenmiş, bu durum
İG’lerin yaşamlarını kontrol altında tutma yetilerini zayıflatmıştır.
Karşı cinsle yakın ilişki içerisine girmiş olan İG’lerin bu ilişkilerinde bocaladıkları ve
zorlandıkları hemen göze çarpmaktadır. Bununla birlikte İG’lerin ailesinde ya da yakın
çevresinde paylaşımda bulunabileceği ve geribildirimler alabileceği kişinin veya kişilerin
bulunmaması en önemli bocalama ve zorlanma nedeni olarak değerlendirilmiştir.
Liseden yeni mezun olmuş 18 yaşındaki bir erkek İG’nin aşağıda yer alan ifadeleri,
karşı cinsle ilişkisini yürütürken ne kadar zorlanmış olduğu hakkında fikir vermektedir.
“İşte bu son zamanlarda da kız arkadaşımla konuştuğum zaman olsun, kıza dedim
ki daha önce bak, beni beğeniyosan böyle beğen. Ben kendimi gösterişli şey
yapmam. Saç yapıyım, işte şöyle konuşuyum, böyle yapıyım o şekil... He. Ben
buyum dedim. Beni şimdi görüyorsan böyle gör. Ben yüzüne de dedim. Ben
böyleyim. Ondan sonra bak dedim ben dedim, seni dedim harbi seviyom. Bak ciddi
düşünüyom. Şudur budur. Konuştuk yani. En ufak bi şeyi büyütüyordu. Ha onla
ilgili bir şey sorunumuz yoktu da genel şeyler. En ufak bi şeyi büyütüyo yani. Benim
tersime tersime konuşuyo. Ben yani bi sorun olduğu zaman yanında oluyum
diyorum. Yanında oluyorum. Yanına yani destek oluyorum ben yanındayım; işte
üzülme, tamam geçecek şöyle böyle diyorum. O hiç beni sallamaz hareketlerle
davranıyo yani hiç şeyi yok.” (İG 17)
Karşı cinsle ilişkilerde; duygularına karşılık bulamayan, karşısındakini yeterince
tanımadan arkadaşlık kurduğunu anlayan, hiçbir neden yokken terk edildiğini düşünen,
duygularını ifade edemeyen, aile büyüklerince ilişkisi onaylanmayan, bir başkası
tarafından sevgilisi elinden alınan ve karşı tarafın ısrarı nedeniyle bir süre daha ilişkiyi
85
sürdürmeye mecbur kalan İG’lerin büyük bir duygusal yükün altında ezildikleri
görülmektedir.
“Bir insan bu kadar değişir mi, yoksa ben mi değişiyorum da o değişmiş gibi
sanıyorum... Ondan ben ayrıldım, zaten üniversiteyi kazanınca bi şekilde bu iş
olacaktı, ayrılık yani. Ayrılalım bitsin dedim.” (İG 13)
“Eee, şimdi benim bir erkek arkadaşım var. Ve biz onunla ileriye dönük bir şeyler
düşünmüştük. Planlayalım, eee, bundan annemin haberi vardı; ama babamın
haberi yoktu. Eee, duydu ve öğrendi. Kızdı ve ben de o yüzden onu
kaldıramadığım için böyle bir şeye başvurdum. Dışardan duyduğu için.” (İG 18)
“Ya ben ayrılmak istedim. Bitireyim dedim. İstemedi işte tehdit falan etti
olmazmışşş. Küfürler falan etti. Ben onları yediremediğim için böyle bi şey yaptım
zaten… Öyle yani. Ondan başkasına yar olamazmışım.” (İG 20)
“Biraz manyak bir kız arkadaşım var. Söylemesi ayıptır. Aslında gayet iyi, hiçbir
sorunumuz yok. Gerçekten hiçbir sorunumuz yok. Ama amcasının oğlu,
seviyormuş onu… Amcasının oğlu hapse girmiş. Hapse girerken aralarında bir ilişki
varmış. Bitirmemişler şimdi hapisten çıktı, amcasının oğlu. O, işte tek derdimiz o.
Söyleyemiyo yani benimle beraber olduğunu söyleyemiyo söylemek istemiyo
benimle beraber olduğunu, o çocuğu kırmamak için. Ama ben de düşünüyorum
demek ki beni kırabiliyo onu kıramıyo. Benden daha çok değer veriyo ona.” (İG 21)
İG’lerin kendilerindeki deneyim eksikliğine bağlı olarak duygularını sağlıklı bir şekilde
kontrol altına almayışları ya da duygularına belli sınırlar koyabilmeyi başaramamış
olmaları bir yönüyle ruhsal dünyalarını da olumsuz etkilemiştir. Böylece İG’ler hayal
kırıklığı, öfke, çaresizlik, engellenmiş ve soyutlanmışlık duyguları içerisinde üstesinden
gelemedikleri bir bunalımın eşiğine sürüklenmişlerdir.
Geçtan (1997: 105) uzun süreli ve yoğun yakınlıklar kuramayan genç yetişkinlerin
giderek kendilerine döndükleri için yaşadıkları soyutlanmış olma duygusunun tehlikeli
boyutlara ulaşabileceğini belirtmektedir. İG’lerin duygu durumları ile bağlantılı olarak
yaşadıkları bunalımın intihar girişimi ile sonuçlanması Geçtan’ın işaret ettiği tehlikenin
varlığını doğrulamaktadır.
Karşı cinsle duygusal ilişkinin sürdürülmesinde kullanılan iletişim biçimi de dikkat
çekicidir. İG’lerin çoğunluğu ilişkilerinin bir kısmını veya tamamını günümüzün popüler
iletişim araçları olan cep telefonu ve internet üzerinden sürdürmektedir.
Kuşkusuz iletişim teknolojisinin hızla ilerlemesi, ilişkilerin biçimini ve yoğunluğunu da
etkilemektedir. Sözü edilen bu iletişim araçları gündelik yaşamda hızlı iletişim
sağlaması bakımından oldukça kullanışlıdır. Ayrıca zaman ve mekan sınırını aşmada
günümüz insanına önemli avantajlar sağlamaktadır. Ancak dolaylı ve sanal bir şekilde
iletişime olanak sağlayan bu araçlar yoğun bir duygusal ilişkiyi yürütmede
kullanıldığında kimi zaman çeşitli suistimallere veya iletişim hatalarına (yapay ilgi,
yanlış anlama, yersiz şüphe, sorulan soruları cevapsız bırakma veya aşırı soru sorma,
86
mesajı yanlış yorumlama gibi) neden olmaktadır. Nitekim bazı İG’lerin anlatılarından
karşı tarafın ısrarı üzerine telefon görüşmelerini sınırlandıramadığı, internet ortamında
(sanal ortam) ise sık sık iletişim hataları içerisinde oldukları anlaşılmıştır. İletişim
araçlarının duygusal bir ilişkiyi yürütmede bu şekilde sık ve yoğun kullanımının, İG’lerin
karşı
cinsle
ilişkilerini
olumsuz
yönde
etkileyen
faktörlerden
biri
olduğu
düşünülmektedir.
Arkadaşların koruyuculuk ve kurtarıcılık rolü: Gair ve Camilleri (2000: 197) intihar
girişimcilerinin yaşam öykülerine odaklandıkları nitel desenli bir araştırmada potansiyel
destek kaynaklarından biri olan arkadaşların intihardan korunmada adeta bir “yardımcı”
rolü
üstlendiklerini
belirlemişlerdir.
Bu
araştırmada
da
Gair
ve
Camilleri’nin
araştırmasına benzer bir sonuç göze çarpmaktadır. Arkadaşlarıyla samimi ve sürekli
ilişki içinde olan bazı İG’lerin yaşantılarından arkadaşlarının intihar girişimi öncesinde
“koruyucu”; sonrasında ise “kurtarıcı” şeklinde iki temel rol üstlendikleri anlaşılmaktadır.
Ancak arkadaşlarının koruyucu tavırlarını sonuç olarak İG’leri eylemde bulunmaktan
alıkoyamamış olsa da İG (15)’in anlatısında görülebileceği gibi İG’nin empatik bir
yaklaşımla anlaşılmasında ve böylece hayatta kalabilme desteği bulmasında önemli bir
etken olduğu görülmektedir.
“Arkadaşlarımla konuştum. Arkadaşım yani onlarla da fazla değil ama beni anlayan
biri var. O, O da Ömer diye bir arkadaş... Anlıyorum dedi, yani gerçekten dedi
insan ne yaparsa yapsın dedi, hani affedersin, aşağıda (genelevde çalışmayı
kastetmektedir) (bir an sessizlik) şeyy (birazcık utangaç bir ses tonu ile) kadın
çalışsa dedi, insan sevdi mi seviyo dedi. Bu insanın elinde değil dedi... Yuvanı
yıkmanı istemiyorum dedi, kesinlikle yuvanı yıkma dedi.” (İG 15)
İG’lerin bir kısmı eylemlerinden sonra ailesinden ve yakın çevresinden yardım isteme
yerine arkadaşlarından yardım istemişlerdir. Bazı İG’lerin ise eylemde bulunduğunu
öncelikle arkadaşları fark etmiştir. Bu yönleriyle İG’lerin arkadaşları, hayati tehlikenin
atlatılmasında adeta “kurtarıcı” rolü üstlenen kişiler olmuşlardır.
“Deminki gelen bir arkadaşım var... Annemin zaten haberi yok getirdiklerinden,
onlar getirdiler.”(İG 7)
“Ondan sonra arkadaşım geldi. Onu çağırmıştım; çünkü tek dostum o benim... Ben
dedim kötüyüm dedim, gelir misin dedim.” (İG 11)
Kuşkusuz İG’lerin yardım arayışında, aile üyeleri veya yakın çevre yerine arkadaşlara
yönelmelerinin; a) arkadaşların zaten böyle bir eyleme girişileceğini bilmeleri, b)
ölümden kurtulmalarını sağlayacak son derece güvenilir kişi olmaları, c) böylesi zor
duruma gösterilecek tepkinin şiddetini azaltmak üzere, onların kanalıyla aile üyelerini
ve yakın çevreyi haberdar etme isteği gibi değişik nedenleri olabilir. Arkadaşlara
yönelmenin nedeni her ne olursa olsun, araştırma bulguları intihar girişiminden sonra
87
yakın arkadaşların hayati tehlikenin atlatılmasında son derece önemli bir yardım ve
destek kaynağı olduğunu göstermektedir.
4.2.1.3.2. Okul Yaşamı
İG’lerin dördü halen öğrenimlerine devam etmektedir. Beşi ise okullarından (bunların
dördü lise, biri üniversite) yakın zaman içerisinde yeni mezun olmuştur. Bu dokuz
İG’nin anlatılarından okulun, onların intihar girişiminden önceki yaşamlarında önemli bir
yeri olduğu anlaşılmaktadır.
İG’lerin okul yaşamları ile intihar girişimi arasındaki bağlantı incelenmek istendiğinde
“okul devamsızlığı”, “sorunlu öğrenci konumu” ve “okul yöneticilerinin tutumu”nun ön
plana çıktığı görülmektedir.
Okul devamsızlığı: İG’lerin bir kısmının okula devam konusunda zorlandıkları, hatta iki
İG’nin okul devamsızlığı sonucu sınıfta kalmış olmayı sindirememiş oldukları ve karne
günü gelişen diğer olumsuz olayların da etkisiyle intihar girişiminde bulundukları
belirlenmiştir. İG’ler okula devamsızlık konusunda değişik nedenler ileri sürmüşlerdir.
İG’lerin bir kısmı aynı zamanda ÖSS sınavlarına hazırlık amacıyla dersaneye gitmiş
olma nedeniyle iki eğitim programının yükünü kaldıramamayı; ebeveynlerinin
boşanması ile dağılan yeni ev düzenini kurmakta zorlanmayı ve okula bir türlü
ısınamamayı okul devamsızlığının nedenleri olarak ileri sürmüşlerdir. Bunlardan farklı
olarak aşağıda ifadelerine yer verilen erkek İG’lerden biri ebeveynlerinin büyük
kardeşini örnek alması yönünde kendisine baskı oluşturmasını; diğeri de kendisinin ve
ablasının sağlık sorunlarını okul devamsızlığına gerekçe göstermiştir.
“(babasını kastederek) Dersaneye, okula giderken hep öyle diyodu; işte abin zeki,
abine sor, abin şöyle, abin böyle… Onun öyle demesiyle ben okuldan soğudum.
Lise bire başladım yetmiş gün devamsızlık. Lise ikiye başladım, hiç gitmedim. Lise
üçe başladım hiç gitmedim.” (İG 17)
“Lise hayatım, ilk birinci sene gayet güzeldi, ikinci sene de gayet güzeldi. Üçüncü
sınıfta ders elime ayağıma dolaştı, bi kaç şey yüzünden işte. Okula gidemedim bi
hafta iki hafta. Ablam burada (hastaneyi kastediyor) yatıyodu işte. Yine ben kendim
rahatsızlandım yine. kırk güne, kırk beş güne yakın devamsızlığım vardı. O yüzden
pek bir şey anlayamadım üçüncü sınıftan.” (İG 21)
Burada önemli bir nokta okul devamsızlığının kimi İG’lerde dersane devamsızlığına da
dönüşmüş olmasıdır. İG’lerin okula ve/veya dersaneye devamsızlık sonucu dersleriyle
ilgilenememelerinin, geleceklerini bağladıkları ÖSS sınavlarından başarılı sonuç alma
umutlarını zayıflattığı düşünülmektedir.
88
Sorunlu öğrenci konumu: İG’lerin bazılarının okul yaşamları onların arkadaşları,
öğretmenleri ve okul yöneticileri tarafından “sorunlu öğrenci” olarak görüldüklerini açığa
çıkarmaktadır. Bu İG’lerin; arkadaşları ile uyumsuzlukları, arkadaşları tarafından
sevilmemeleri veya arkadaşlarını sevememeleri, öğretmenleri ile sürtüşme içerisinde
olmaları, öğretmenleri tarafından sürekli tenkit edilmeleri, bir kaç kez idareye sevk
edilmiş olmaları ve daha öncede belirtildiği gibi okul devamsızlıkları onların “sorunlu
öğrenci” konumlarını pekiştirmektedir.
Okul ortamında sorunlu öğrenci olarak görülen İG’ler bulundukları ortama uyum
sağlamakta
güçlük
çekmekte,
kimi
zaman
da
düzeni
bozucu
davranışlar
sergilemektedir. Algıladıkları kişilik özellikleri, aile ve sosyal sistemlerle ilişkileri ve
görüşmeler esnasında sergiledikleri davranışlar birlikte değerlendirildiğinde bu grupta
yer alan İG’lerde kişilik bozukluğu olabileceği düşünülmektedir. Aşağıda yer alan iki
alıntı bu yargıları destekler niteliktedir.
“Okuldaki hayatım, ya biraz sorunlu öğrenci olarak görüyorlar beni. İlk birinci sınıfta
filan çok disipline gittim. (gülerek) Daha sonra düzeldim ama! İlk izlenim (gülmeye
devam ederek) sanırım bayağı bi etkilemiş. Ya zaten ben ilk bi sene kalmıştım.
Gölbaşı’nda okuyordum, daha sonra Etimesgut’a naklimi aldım… Ya zaten
herkesle kavga ediyordum. Bi şey oluyordu. Hocalar bi şey diyordu, hocalarla
kavga ediyordum.” (İG 6)
“Çok mütevazi bir hayat. Ee, sınıfın çoğuyla arkadaş değildim; çünkü çok itici
geliyorlardı bana. Çoğuyla da konuşmazdım... Herkes psikolojik sorunlarım
olduğunu düşünürdü.” (İG 8)
Okul yöneticilerin tutumu: Görüşmelerde öğrenim yaşamlarına devam eden iki kadın
İG’ye yönelik okul yöneticilerinin tavırları dikkat çekici bulunmuştur. Bu İG’lerden biri
okul yöneticilerinin öğrenciler arasında ayrım gözetmelerinden şikayetçi olmuş;
devamsızlık nedeniyle sınıfta kalışı ve bunun üzerine intihar girişiminde bulunuşunda
okulun müdür yardımcısının rolü bulunduğunu imalı bir şekilde belirtmiştir. Diğer İG ise
aldığı sağlık raporunun geçersiz olduğunun anlaşılması (tarihlerini değiştirmiş olduğu
için) üzerine okul devamsızlığından dolayı sınıfta kaldığını öğrenmiş; ayrıca okul
yöneticisinden bu davranışı nedeniyle ağır hakaretler işitmiştir. Böylece suçluluğun
yanısıra bir de şiddetli değersizlik duyguları içerisinde okuldan ayrılırken tek düşündüğü
şey katlanamayacağı derecede ağır olan bu duygusal yükten bir an önce kurtulmak
olmuştur. Bu İG, okul müdürünün kendisine yönelik tutumundan duyduğu rahatsızlığı
şu şekilde dile getirmiştir:
“Sonuçta o okulda dört yıldır okuyorum. Hiçbir şekilde disiplin suçum da yok, hiçbir
şekilde müdürün yanına gitmişliğim de yok. Derslerim de iyi... Oturup konuşsaydı,
velini çağır falan deseydi yapmazdım. Yani o zaman yapmazdım. Sonuçta beni
oraya oturtsaydı, ailemi çağırsaydı... Bizim okulda hep öyle. Yani suç işleyenler,
89
yani sonuçta cahil insanlarız, daha yolun başındayız. İnsan konuşup bir açıklama
yapar.” (İG 4)
Gençlerin okul yaşantısında baş gösteren ve çözümlenemeyen kriz yaşantılarının
onların dünyalarında ne kadar önemli bir yer tuttuğu, onları intihar gibi sapma
davranışlarına yöneltebildiği bu vakalarda açıklıkla görülmektedir.
4.2.1.3.3. Çalışma Yaşamı
Daha önce belirtildiği gibi İG’lerin yedisi çalışma yaşamı içerisindedir. Bu İG’ler yoğun
bir iş temposu içerisinde zamanlarının çoğunu işyerinde geçirmektedirler. Dolayısıyla
bu İG’lerin sosyal çevresini genellikle iş yerinde bulunan kişiler oluşturmaktadır. Daha
önce de değinildiği gibi çalışan İG’lerin aile ilişkileri kopuk ve sınırlıdır. İG’ler çalışma
yaşamlarına yönelik; iş yoğunluğu, hızlı tempo ve düşük ücret dışında bir şikayet
belirtmemişlerdir. İG’ler kendilerini hem iş arkadaşları hem de işverenleri tarafından
sevilen ve takdir edilen kişiler olarak değerlendirmişlerdir. Bu İG’lerin yedisinin de
ifadelerinden bir yandan çalışma yaşamını, diğer yandan sorunlu şekilde devam eden
karşı cinsle duygusal ilişkisini eş zamanlı bir şekilde yürütmek zorunda kalmış oldukları
anlaşılmıştır.
Bu gruptaki İG’lerin çalışma yaşamları incelendiğinde yoğun ve hızlı bir tempoda
çalışıyor olmaları nedeniyle aile ve karşı cinsten arkadaşlık ilişkilerinde süregelen
sorunların çözümüne yeterince zaman ayıramadıkları belirlenmiştir. Özel yaşamdaki
sorunların üstesinden gelinemeyecek boyutlara ulaşması İG’lerin yakın zamanlardaki
çalışma yaşamlarını da olumsuz yönde etkilemiştir. Bu iki yaşam alanı arasında
dengeyi kuramamadan kaynaklanan aşırı stresin onları intihar girişimine götüren
süreçte hazırlayıcı etkenlerden biri olduğu düşünülmektedir.
4.2.1.4. Sorun Çözme Ve Sorunlarla Başetme
Görüşmelerde İG’lerin yüz yüze geldikleri sorunlar karşısında zorlandıkları, yeterli ve
etkili başetme stratejileri geliştiremedikleri belirlenmiştir. Bu durumun ortaya çıkışında
kısıtlı başetme becerilerinin yanı sıra, sahip oldukları destek kaynaklarının yetersiz
oluşu da etkili olmuştur. İG’ler kalıcı ve etkili çözümler yerine, kısmi rahatlamaların
ötesinde sorun çözümüne herhangi bir katkısı olmayan palyatif (geçici / günübirlik)
sayılabilecek önlemlere daha çok başvurmuşlardır. Bununla birlikte evli İG’ler için
çocuk sahibi olmanın sorunlarla başetmede önemli bir motivasyon kaynağı olduğu
90
belirlenmiştir. Dolayısıyla sorun çözme ve sorunlarla başetme teması altında öne çıkan
alt temalar sırasıyla; “yetersiz kalan destek kaynakları”, “palyatif önlemlerle sorun
çözme” ve “çocukların varlığı” şeklinde kavramsallaştırılmıştır.
Yetersiz destek kaynakları: İG’lerin önemli bir kısmının yeterli destek kaynaklarına
sahip olmadıkları görülmektedir. Bu durumun özellikle sorunları çözüme kavuşturmada
ve sorunların üstesinden gelmede onları olumsuz yönde etkilediği anlatılarından açıkça
belli olmaktadır.
Bekar İG’lerin destek kaynakları çoğunlukla kendi yaşıtları olan arkadaş grubuyla sınırlı
kalmıştır. Kimi İG’ler arkadaşlarından beklediği desteği ve yardımı görememiş olmaktan
şikayetçi olmuştur. Örneğin İG (17)’nin gayet açık bir şekilde ifade ettiği gibi arkadaş
grubu, sorunu konuşabilmiş olmanın verdiği rahatlamanın dışında çözüme dair bir
açılım sağlayamamıştır.
“Ya işte hep içime ata ata... Belli bi şeyden sonra ha gene arkadaşlarıma
anlatıyodum ama anlattığım derdime dair bi şey olmuyodu ki. Yaşadığını
anlatıyodun. Bana bi tane şey olmuyodu arkadaşımın. Ha içerden rahatlıyodum
birazcık. Öbür türlü bana desteği olmuyodu.” (İG 17)
Tıpkı bekar İG’lerde olduğu gibi evli İG’ler için de bu durumun farklı olmadığı
görülmektedir. Sosyal destek sistemlerinin zayıf oluşu evli İG’leri büyük ölçüde
sorunları ile baş başa bırakmıştır. Sorunlarını yaşadığı apartmandaki bir komşusu
dışında hiç kimseyle konuşamayan İG (16)’in anlatısı yetersiz kalan sosyal destek
sistemleri için iyi bir örnek oluşturmaktadır.
“He, onu anlatmak istemiştim. Sadece O, binanın sahibi; sadece O’nunla
konuşurum bu konuları… O da benle konuşur. O’nun da kimsesi yok, tek başına. Iıı
O bütün dertlerini bana anlatır, ben de O’na anlatırım… Sadece O bilir yani benim
sorunumu. Başkası bilmez.” (İG 16)
Kuşkusuz aynı mekanda yaşanılan kişilerle kurulacak yakın ilişkiler, sosyal destek
kazanmak ve böylece sosyal ilişki ağını genişletebilmek açısından da son derece
önemlidir. Haley’in (2004: 112) belirttiği gibi sosyal ilişki ağının genişlemesiyle intihar
davranışını önleme olanağı da artmış olur.
Komşuluk ilişkileri sosyal destek bakımından önemli kaynaklardan biridir. Ancak
araştırma kapsamındaki İG’lerin ifadeleri komşuluk ilişkilerinin de zayıf ve yetersiz
olduğuna işaret etmektedir.
İG’lerin neredeyse tamamına yakını apartman dairesinde yaşamaktadır Bu nedenle
onların komşuluk ilişkileri apartmanda yaşayan kişilerle sınırlıdır. 18-22 yaş grubu
içerisinde yer alan bekar İG’lerin komşuluk ilişkileri çoğunlukla ebeveynleri kanalıyla
91
sürdüğünden, bunların komşularıyla kurdukları ilişkiler ebeveynlerinkinden farklı olarak
daha seyrek ve yüzeyseldir. Yoğun bir çalışma yaşamı içerisinde olan, sık sık mekan
değiştiren, eski eşi tarafından halen dışarı çıkmasına izin verilmeyen ve ikinci kez terk
edilme nedeniyle kimseyle ilişki kurmaya yanaşmayan İG’lerin komşuluk ilişkileri yok
denecek kadar azdır. Bu durumun intihar davranışından korunmak için önemli bir
sosyal destek kaynağının harekete geçmesini engelleyen bir etmen olduğu
düşünülmektedir. Komşularıyla dayanışma içerisinde, paylaşıma açık bir ilişki yürüten
sadece iki İG bulunmaktadır. Burada altı çizilmesi gereken bir nokta; bu iki İG’nin
eylemden sonra komşularından yardım istemiş olması ve komşularının da onların
kurtulmalarını sağlamış olmasıdır.
Sosyal destek sağlama açısından akrabaların varlığı önem kazanmaktadır. Akrabalık
ilişkileri bakımından İG’lerin durumları incelendiğinde, ortaya farklı bir görünüm
çıkmaktadır. İG’lerin bir kısmı değişik mekanlarda yaşıyor olmaları nedeniyle
akrabalarıyla görüşememektedir. Akrabalarıyla hiç bir şekilde dayanışma içerisinde
olmayan hatta geçmişe yönelik acı tecrübeler nedeniyle onlara kızgın olan İG’ler de
bulunmaktadır.
“Normalde akrabalarım çok, ama hiçbirinden fayda yok… Şu an mı? Ben
görüşmüyorum. Benim ailem de görüşmüyor. Çünkü, benim anne tarafım olsun
baba tarafım olsun bize çok kötülük yaptılar… Yani benim teyzem, benim annemi
dövdü. Kız kardeşi oluyo, küçüğü yani. Elinden parasını almak için, benim dedemin
emekli maaşını almıştı. Dostuyla birlikte annemi dövüyorlar, elinden parasını
alıyorlar.” (İG 11)
“İki gün evinde kaldım, on milyon paramı kesti. Babama da dedim böyle böyle.
Baba dedim işte akraba, bi daha gelmesin bunlar dedim. Beni iki gün evinde
misafir etti adam dedim. Ki ben utandığım halde adamların evinde misafir kalıyom
diye bi de çoluğuna çocuğuna şey aldım; kolasıdır, cipsidir işte ufak tefek. Bunlar
söylenmez ama.” (İG 17)
Buna karşılık sadece küçük bir grup İG’nin akrabalık bağlarını sıkı bir şekilde koruduğu
anlaşılmaktadır. Özellikle bu İG’ler yaşıtı olan akrabalarıyla halen sıcak bir ilişki
içerisindedir. Bu gruptaki İG’ler sıkıntılarını ve sorunlarını akrabalarıyla paylaştıklarını
belirtmiş olmalarına karşın bu durum onların intihar girişimini engelleyememiştir.
Bulgular kimi yönleriyle Turan’ın (1987: 130) araştırmasından elde ettiği bulgularla
uyumludur.
Turan
kendi
araştırmasında
İG’lerin
akrabalarının
onların
bazı
duygularından ve ruhsal durumundan haberdar olduklarını; fakat gereken önlemi alma
ve tedavisi yönünde herhangi bir eylemde bulunmadıklarını saptamıştır. Turan’ın
araştırmasında yakınların İG’ye karşı oldukça ilgisiz bir tutum içinde olabileceği de
görülmektedir. Bu sonuç intihar girişiminden korunmada akrabaların ancak sosyal
92
destek fonksiyonunu yerine getirmeleri durumunda anlamlı ve önemli olduğunu
düşündürmektedir.
Palyatif önlemlerle sorun çözme: Bu araştırma kapsamında, ağır bir zorlanma
yaşamakta iken yeni duruma uyum sağlamak için gerekli çabayı göstermek ve
psikolojik dağılmaya karşı kendini korumak (Geçtan, 1997: 66) yerine İG’lerin pek
çoğunun yaptığı gibi savunmaya yönelik davranışlarla sorunlarının çözümünü zamana
ve çevrenin müdahalesine bırakma veya etkisi sınırlı ve geçici önlemler alarak sorunları
çözmeye çalışması, palyatif önlemlerle sorun çözme olarak değerlendirilmiştir. Bu
grupta yer alan İG’ler; işten geç dönme, telefonlara cevap vermeme, aniden arkadaşlığı
bırakma, farklı bir alanda yoğunlaşma (örneğin sürekli ders çalışma), sorun çıktığında
bir süreliğine evden ayrılma, edilgen bir tutumla “zamanla düzelir” beklentisi içerisine
girme ve ikinci kez çocuk sahibi olma gibi yollara başvurarak sorunlarını çözmeye
çalışmışlardır. Palyatif nitelikteki bu önlemlerin sorunu ortadan kaldırmadığı gibi hem
mevcut sorunlara yenilerinin de eklenmesine hem de onların kendilerini zayıf ve güçsüz
görme gibi olumsuz düşüncelere kapılmasına neden olduğu anlaşılmaktadır.
“Iıı, yani ailemde bir problem olduğu zaman, ağırlıkla kendimi dışarı atıyorum (…)
İşte şey yapmayım diye, öyle yani.” (İG 18)
“Sıkıntı, sıkıntıdan, hep dertten. Daha bitmeden ötekisi başlıyor. Düzelir adam olur
diyorsun gene aynı.” (İG 14)
“Ben dedim yapma eşime. Yapma, sorunun varsa beraber çözelim... Altı yıl, altı yıl
böyle hep uyardım… Evet düzelmesi için ikinci çocuğu da yaptık ama olmadı.” (İG
15)
İG’lerin çoğunluğunun sorunları karşısında etkili / kalıcı çözüm üretememeleri doğal
olarak onların sorunları ile başetmelerini de güçleştirmiştir. Gelişimsel perspektiften
bakıldığında
yaşları
itibariyle
ergenlik
dönemini
henüz
tamamlamış
veya
tamamlamakta olan bekar İG’lerin sorunları ile başetmede zorlanmış olmaları; fazla
düşünmeden aceleci bir şekilde hareket ettiklerini, strese karşı duyarlılık gösterdiklerini
ve değişik çözüm seçeneklerini görebilecek veya üretebilecek olgunluğa henüz
erişememiş olduklarını düşündürmektedir.
Çocukların varlığı: Evli İG’lerin biri dışında diğerleri üç ve üç yaşından küçük olan en
az bir çocuk sahibidir. Evlilik sorunlarının katlanamayacak boyutlara ulaştığı zaman
dilimlerinde küçük yaştaki çocukların varlığının, sorunlarla başetmede bir motivasyon
kaynağı olduğu, ayrıca çocukların küçük yaşta olması nedeniyle bazı İG’lerin intihar
düşüncelerinden bir süre için olsa da vazgeçmiş olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla
93
çocukların varlığı bu araştırma kapsamında intihardan koruyucu faktörler arasında
değerlendirilmiştir.
“Çocuklarım yüzünden vazgeçtim. Bensiz ne yapacaklar? ... Çocuklarım olmasaydı
belki. Onlara bakmalısın dedim. Ben evlat acısına dayanamadım, annesiz koymak
istemedim onları, bırakıp gidersem sonları ne olur diye düşündüm. (Bir süre
ağladıktan sonra) Ondan sonra düşünmemeye başladım. Hiç düşünmedim, sinirli
hale geldim gene de düşünmedim... Sabrım kalmadı. Dün, öyle birden ilaçları
içtim.” (İG 3)
“Çocuklar olmasaydı belki canıma kıymıştım... Pek küçüklerdi, dayandık.” (İG 14)
Eskin (2003: 158) intihar bağlamında başetmeyi, merkezi konumda olan bir koruyucu
faktör olarak değerlendirmekte, zorluklarla baş edemeyen kişinin hem fizik hem de ruh
sağlığının tehlikeye düşebileceğini öne sürmektedir. Bu anlamda, başetmeyle ilgili
zorluklar Eskin’e göre aynı zamanda intihara “yatkınlaştırıcı faktörler” olarak ortaya
çıkmaktadır. Sorunlarla başetmeye ilişkin araştırma bulguları Eskin’in görüşlerini
destekler niteliktedir.
4.2.1.5. Duygusal Durum
İG’lerin duygu durumları da karşılaştıkları yaşam olaylarına bağlı olarak değişiklik
göstermiştir. Yaşam olaylarının karmaşık görüntüsü ve üst üste gelen krizler genel
olarak depresyonla bağlantılı pek çok duygunun birbirinden farklı süreler içerisinde,
yoğun ve şiddetli biçimde açığa çıkmasına neden olmuştur. Burada belirtilmesi gereken
önemli bir nokta, sürekli bir kötüye gidiş çizgisinde ilerlemiş olması nedeniyle duygusal
durumun aynı zamanda intihar girişiminde bulunma döneminde ve girişimden sonraki
dönemde de oldukça etkili bir faktör olduğudur.
Kuşkusuz süregelen yapısal durumu göz önünde bulundurmadan yaşam olaylarına
bağlı olarak ortaya çıkan krizlerin bir başına tüm duygusal durumu belirlediğini
söylemek doğru olamayacaktır. İG’lerin ifadelerinden duygusal durumlarının aynı
zamanda; kişilik özellikleri, sorun çözme ve başetme düzenekleri, aile yaşamı, sosyal
destek sistemleri, okul veya çalışma yaşamları gibi bir çok değişkenle ilişkili olduğunu
görmek zor değildir.
Herrera, Dahlblom, Dahlgren ve Kullgren (2006: 811), 15-19 yaşlarında altı kadın
İG’nin yaşam öykülerine odaklandıkları bir araştırmada duygusal durumun İG’lerin
eyleme yönelimlerinde önemli bir faktör olduğunu belirlemiş ve bu duyguları; utanç,
suçluluk, kendini sınırda görme, ret edilme, akraba yoksunluğu, yön değiştiren (aşırı
sevgiden nefrete varan) aşk ve güven eksikliği olmak üzere yedi tema altında
94
toplamışlardır. Gair ve Camilleri (2000: 188) ise 16-24 yaşlarında beşi kadın, dördü
erkek olan toplam dokuz İG’nin yaşam öykülerine odaklandıkları bir diğer araştırmada
İG’lerin kayıp, depresyon, umutsuzluk, tükenmişlik, işe yaramamazlık ve suçluluk gibi
duygular içerisinde olduklarını belirlemiştir. Bu araştırmada ise İG’lerin en sık
yaşadıkları duygular sırasıyla; “öfke”, “huzursuzluk”, “ümitsizlik”, “kendini değersiz
görme”, “utanç ve suçluluk” temaları altında toplanmıştır.
Öfke: Görüşmelerde öfke duygularının İG’lerin yaşantılarında önemli bir yeri olduğu
belirlenmiştir. Görüşmelerde öne çıkan; “sinirli olma”, “patlama” ve “kızgınlık” gibi duygu
ifadeleri “öfke” kavramı altında toplanmıştır. Duygusal yaşantıyı belirlemede öfke
duygusunun ön plana çıkmış olması İG’lerin yaşam olayları karşısında aşırı uyarılmış
olduklarının
ve
bireysel
olanaklarının
kısıtlandığının
bir
göstergesi
olarak
değerlendirilmektedir.
Öfkeli olma hali bazı İG’ler için yaşamın her alanına yayılmakta, böylece davranışlarını
kontrol etmede zorlanan İG’lerde kendine zarar verme davranışına neden olmaktadır.
“En ufak şeye sinirlenmem başladı gene… Ne zamandır, ya sorunlar başlayınca ya
örneğin arkadaşım sakız çiğniyo, ben sinirliyken; arkadaşıma bağrıyorum, çiğneme
şunu!.. O an o ses sinirime gidiyo. Arkadaşıma bağrıyorum. Öyle. En ufak bir ses
yani böyle tam sakinleşiyim... Böyle yani. Bir yerde durunca fazla sıkıntı basıyo.”
(İG 6)
“İşte böyle. Ona çok sinirlendim. Zaten, sinirlendiğim zaman ben kendimi
kaybediyorum. Kendime zarar veriyorum… Yani ne yaptığımı bilmiyorum.” (İG 11)
İfade olanağı bulamayan, bastırılmaya çalışılan duygular bir süre sonra “patlama”
şeklinde ortaya çıkmaktadır.
“Bir patlama yaşadım Ve de indi, kapanabildi. Onu da biliyorum yani.” (İG 10)
Yine aşırı öfke nedeniyle sadece İG’nin kendisinin değil onunla birlikte yaşayan kişilerin
de ruh sağlığının bu durumdan olumsuz etkilendiği anlaşılmaktadır.
“… Evet çocuklarıma falan, çok aşırı derecede bağırır oldum. Sürekli küçük
çocuğuma dahi bağırır oldum. Çok sinirsi bir halim oldu. Sinirden ellerim titriyor.
Vucudumu kaldıramaz hale geliyorum. Hiçbir şeyi canım istemiyor… Evet. Yalnız
çok şey gizliyorum; ama bazen de çocuklarımı da üzüyorum yani. İster istemez
üzüyorum… Bazen gizlemeye çalışıyorum, bazen de üzüyorum onları ister
istemez, istemiyorum. Sonra çok üzülüyorum, ağlıyorum onların arkasından. Ama
ister istemez oluyor. Kendim isteyerek yapmıyorum, aniden oluyor bunlar. Bir anlık
sinirle oluyor.” (İG 12)
Huzursuzluk:
İG’lerin
çoğunluğunun
huzursuz
oldukları
görülmektedir.
İG’ler
huzursuzluklarını; “can sıkıntısı”, “bezginlik”, “mutsuzluk” ve “sanki bir şey olacakmış
hissi içerisinde yaşama” şeklinde ifade etmişlerdir. İG’lerin bir kısmı huzursuzluklarının
95
kaynağı olarak eşi, ebeveyni veya partneri ile yaşadığı ilişki sorunlarını göstermiştir.
Ancak İG’lerin bir kısmı ise huzursuzluklarının kaynağını belirlemekte zorlanmıştır. Ne
olduğunu, nereden kaynaklandığını bilemedikleri bir korku ve kontrolü yitirme kaygıları
huzursuzluğun ana nedeni gibi görünmektedir.
“Bazı, (sessizlik) bazı düşüncelerden dolayı zaten bayağ bi huzursuzluk içinde hiç
çalışasım yoktu. Yani zaten son kırk kırk beş gündür falan (...) Başka bi şeyden
zevk almıyordum. Çalışmak beni rahatlatıyordu. Son bi haftadır çalışmakta böyle
tuhaf bir şeylere kapıldım. Yani hiç bir şey anlamadım.” (İG 7)
“İçimde bir şeyler yanar gibi ne biliyim kıpır kıpır kaynıyor. Bazen kimsenin yüzünü
görmek bile istemiyorum. Şöyle köşeme çekiliyim diyorum. Bi sakin düşüneyim
filan, bana ne oldu diye. Ben neden korkuyorum, kimden korkuyorum?” (İG 13)
İntihar girişimi yerine “parasuisid” kavramını kullanmayı tercih eden Shneidman
(1985’den Akt.: Odağ, 2002: 27), suisid ile parasuisid arasında duygulanım farkları
bulunduğunu ve parasuisidde huzursuzluğun daha baskın bir duygu olduğunu öne
sürmektedir. Bu araştırmada öfkeli olmadan hemen sonra huzursuzluk duygusunun
İG’ler tarafından fazlaca dile getirilmiş olması Shneidman’ın yargısını desteklemektedir.
Ümitsizlik: Son otuz beş yıldır intiharı anlamada ümitsizlik önemli bir psikolojik yapı
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir araştırmada intihar girişiminde bulunan kişilerin
çoğunluğu ümitsizlik duygusunun yaşamlarına hakim olması nedeniyle bu eyleme
başvurduklarını belirtmişlerdir (Holat, Bitlis, Dilbaz, Tüzer ve Bayam, 1994: 320-322).
Bu araştırmada da İG’lerin anlatılarından ümitsizlik ile intihar girişimi arasındaki yakın
ilişkiyi görmek mümkündür.
Görüşmelerde
ebeveynlerin
veya
sosyal
çevrenin
çeşitli
baskılarıyla
oluşan
engellenmeler ve buna karşılık kısıtlı başetme becerileri sonucunda İG’lerin önemli bir
kısmında hakim olan duygunun ümitsizlik olduğu belirlenmiştir. İG’lerin bir kısmı yaşam
alanlarında karşılaştıkları engelleri aşmak için tek başına sarf ettikleri çabaların
sonuçsuz kalması, geleceğe yönelik hiç bir çıkış yolu görememe ve insanlara karşı
güveni yitirme nedeniyle ümitsizlik duygusundan kurtulamamışlardır.
“Elimden geleni yaptım. Ben elimden geleni yaptığıma inanıyorum... Ama şimdik de
işte şöyle bir atasözü var; ee yumurta tavuğuna eee şey arkasına geldikten sonra
çabalıyorlar. O bi daha gelir mi hocam? O içine girmez, bu duruma gelmiş.” (İG 15)
“Hiçbir çıkış yolu yokmuş gibi geldi bana.” (İG 4)
”Benim hayatım hep acı acı acı acı acı yani hiç bi şey yok yani... Yani olumlu bir
yönü yok yani. Pozitif de düşünemiyorum, pozitif de yaşamadım. Her şey negatif.
İnsanlara güveniyorum darbe yiyorum. Ya huyum değişmeyecek. Yine güvenecem
yine inanacam. Ya çok iyi niyetli bi insanım yani. (derin bir nefes alıp) Bilmiyorum
hiçbir şey düşünemiyorum.” (İG 5)
96
Ümitsizliğin ortaya çıkışında, kendisini hep “kaybeden statüsü”nde görme gibi olumsuz
bilişsel değerlendirmelerin de etkili olduğu düşünülmektedir. Atay ve Gündoğar (2004:
47) intihara yatkın bireylerde bir psikososyal stresle karşılaşıldığında sıklıkla kendisini
“hep kaybeden” (loser) ya da “başarısız, dibe vurmuş” kişi olarak görme algısının
ortaya çıkabileceğini ve kişilerarası ilişkilerde algılama ve dikkat ile ilgili çarpıtmalara
rastlanabileceğini vurgulamaktadırlar. Bir kadın İG’nin (6) karşılaştığı yaşam olayı
karşısında kapıldığı düşünceler, kendisini kaybeden statüsünde gören İG’ler için tipik
bir örnek oluşturmaktadır.
“Zaten o zaman sanki yarım gitmişti benim... Yani bi yarıyla yaşıyodum... İşte bu
da, okul da olunca diğer yanımın da gittiğini düşündüm.” (İG 6)
Utanç ve suçluluk: İG’lerden bir kısmının yaşadıkları olaylar sonucunda öfke ve
kendini değersiz görme duygularıyla iç içe geçmiş utanç ve suçluluk duyguları
içerisinde olduğu görülmektedir. İG’lerin ifadelerinden utanç duygusunun küçük
düşürülme, hakaret işitme ve ayıplanma nedeniyle; suçluluk duygusunun ise olanlardan
kendini sorumlu görme nedeniyle ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.
“Zaten kimsenin yüzüne bakamayacam, açıklama yapamıyacağım gibi geldi.
Sonuçta ailemin ne bileyim hiç yüzünü yere eğmedim bu zamana kadar.” (İG 4)
“Ondan sonra ben de, O ölürse ben de bu şekilde hani O ölürse dedim ben de bu
şekilde yaşayamam. Vicdan azabıyla dedim, ben de içtim yani.” (İG 8)
4.2.1.6. İntihar Girişiminden Söz Etme
Çevredeki kişilere intihar girişiminde bulunacağından söz etme, intihar girişiminin
ciddiyeti hakkında fikir edinmemize olanak sağlayan faktörlerden bir diğeridir. Bu
araştırmada; intihar girişiminde bulunacağını ima etme, bu doğrultuda bir serzenişte
bulunma veya bunu bir haber olarak biri(ler)ine iletme davranışları “intihar girişiminden
söz etme” teması altında toplanmıştır.
Görüşmelerde İG’lerden on ikisinin intihar girişiminde bulunacağından daha önce
kimseye söz etmediği; buna karşılık dokuzunun intihar girişiminde bulunacağından
önceden birilerine söz etmiş olduğu belirlenmiştir. İntihar girişiminde bulunacağından
söz eden kişiler kendi içerisinde; doğrudan ve dolaylı bir şekilde intihardan söz edenler
olmak üzere iki alt gruba ayrılmıştır. Birinci grupta yer alan beş İG’den üçü telefonda
karşılıklı mesajlaşma veya görüşme halinde iken karşı tarafa eylemde bulunacağını
söylemiş ve henüz görüşme sona ermeden eylemi gerçekleştirmiştir. Bu şekilde bir
haber verme davranışı görünürde, karşı tarafa ne kadar ciddi olduğunu belirtme veya
97
isteğini yerine getirmesi için onu son kez uyarma amacıyla yapılmış olsa da İG’lerin
kurtulmalarına olanak sağlayacak bir önlemi işin başında almayı istemiş olabileceklerini
de düşündürmüştür.
“Ben dedim işte seni mutlu edemiyom şöyle böyle, ben dedim gidiyom artık... He
gidiyom artık yazdım buna. Ondan sonra saçmalama, ne diyon sen bilmem ne
falan fişman öyle bissürü mesaj yazmış. Aradı falan, ben açtım. O ara zaten
yutmuşum.” (İG 17)
İntihar girişiminde bulunacağından dolaylı bir şekilde söz edenlerin durumunun biraz
daha karışık olduğu görülmektedir. Bu grupta yer alan dört İG’nin yaşantıları
incelendiğinde onların yaşamlarını kontrol etmede zorlandıkları, dışarıdan gelebilecek
tehlikelere karşı savunmasız kaldıkları, belli belirsiz intihar düşüncesi taşıdıkları ve
tetikleyici faktörün ortaya çıkış anına kadar eylemde bulunup bulunmayacaklarının
kesinlik kazanmadığı görülmüştür. Bu kişiler intihar girişiminde bulunacaklarını olayla
ilgisi bulunmayan kişilere (yeğeni, ağabeyi, görümcesi gibi) “imalı” bir şekilde söz
etmişlerdir. İntihar girişiminde bulunacağından söz ediş daha çok bir sıkıntıyı dile
getirme, serzenişte bulunma veya karşı tarafı tehdit etme şeklinde gerçekleşmiştir.
“Görümcemle konuştum… Onunla konuştum. O da dedi bana sakın öyle bi şey
yapma dedi, geçer bunlar dedi. Sakın ha kendine bi şey yapma dedi, zarar verme
dedi. Ya böyle akıl verdi bana. Sakın bi delilik yapma dedi.” (İG 12)
“Yani sonunda ben ona dedim ya ikimizden biri beyazı giyecek; ya sen gelinliğini
giyeceksin, ya da ben kefenimi giyecem dedim ona.” (İG 15)
Vakalarda gerek intihar girişiminden doğrudan gerekse dolaylı bir şekilde haberdar
edilen kişilerin bunu yeterince dikkate almadıkları veya eylemi önleyemedikleri
anlaşılmaktadır.
Bu araştırmada İG’lerin yarıdan fazlasının intihar girişiminde bulunacağından hiç
kimseye söz etmediği görülmektedir. Buna karşılık literatür bilgileri çoğunlukla intihar
girişiminde bulunmadan önce bundan biri(leri)ne söz edildiğini göstermektedir. Örneğin
Kesebir, Gülpek ve Noyan (2002: 93-95) intihar girişimlerinin doğasını belirlemek üzere
yaptıkları araştırmada olguların yarıdan fazlasının (%55) intihar girişimini önceden
haber verdiklerini saptamışlardır. Bir başka araştırmada acil servise başvuran 38
İG’den, 37’sinin intihar edeceğini bir biçimde bir yakınına bahsettiği saptanmıştır (Sayıl
ve diğerleri, 1995: 244). Öte yandan intihar girişiminde bulunacağından söz
etmeyenlerin öne çıktığı araştırmalara da rastlanmaktadır. Bu araştırmanın da
bulgularıyla uyumlu bir şekilde Deveci ve diğerleri (2005: 176) tarafından yapılan
araştırmada intihar girişiminde bulunanların çoğunluğunun bu eylemlerinden önceden
kimseye söz etmediği (%88) belirtilmiştir.
98
4.2.2. İntihar Girişiminde Bulunma Dönemine İlişkin Yaşantılar
Bu bölümde İG’lerin intihar girişim dönemindeki yaşantıları üzerinde durulmuştur.
Bulgular sırasıyla; tetikleyici faktörler, intihar düşünceleri, intihar girişiminin amacı,
intihar girişimini planlama, intihar girişiminin yeri ve zamanı ile yöntem seçimi ve
yöntemin ölümcüllüğüne ilişkin derecelendirme olmak üzere altı alt başlık altında
incelenmiştir.
4.2.2.1. Tetikleyici Faktörler
Araştırma kapsamındaki iki vaka dışında diğer tüm vakalardaki intihar girişimlerinin bir
tetikleyici faktörün etkisiyle gerçekleştiği görülmektedir.
Araştırmalar çoğunlukla en az bir tetikleyici faktörün etkisiyle intihar davranışının
gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. Yaşam krizleri ile bağlantılı olarak pek çok faktör
tetikleyici rol üstlenebilmektedir. Örneğin Herrera ve diğerleri (2006: 810-811)
tarafından yapılan nitel desenli bir araştırmada; aile içi olayların (ebeveynlerle çatışma,
kötü davranma, terk etme, fiziksel ve psikolojik istismar, cinsel istismar ve çocuğun
çalıştırılması), dönüm noktalarının (dini değiştirme, okuldan kovulma, erkek arkadaşı ile
ilişkinin kopması) ve önemli bir yakının intihar etmiş olmasının intihar girişimlerini
tetiklediği belirlenmiştir.
Ertemir ve Ertemir (2003: 233) gençlerin intihar girişimlerinin özelliklerini inceledikleri
bir çalışmada 31 olgunun 26'sında (%83.87) intihar girişimini tetikleyen bir olay
olduğunu saptamışlardır. Bu çalışmada sevgiliyle tartışma / ayrılma (%65.38) ve
ebeveynle tartışma (%30.76) tetikleyici olaylar olarak ilk sıralarda yer almıştır. Özgüven
ve diğerleri (2003: 19-20) bir araştırmada intihar girişimi olgularında en sık görülen
tetikleyici faktörün; bir kişi ile “tartışma” olduğunu saptamışlardır. Bununla birlikte aynı
araştırmada intihar girişiminde bulunanların %15.7’sinde herhangi bir tetikleyici olaya
rastlanılmamıştır.
Bu araştırmada ise tetikleyici faktör olarak sırasıyla “tartışma”, “terk edilme”, “üzücü bir
haber alma” ve “sınıfta kalma” ön plana çıkmıştır. Araştırmadaki intihar girişimlerini
tetikleyici faktörlerin üzerinde durmadan önce altı çizilmesi gereken bir nokta, vakaların
bir kısmında görülebileceği gibi İG’lerin tetikleyici faktörün hemen öncesinde üst üste
birden fazla olumsuz yaşam olayı ile karşılaşmış olmasıdır. Bu olaylar sonucunda
güçsüz düşen, savunmasız ve çaresiz kalan İG’lerin bir çıkış yolu olarak intihar
99
girişiminde bulunmayı düşünmüş olmaları mümkün görünmektedir. Örneğin çeşitli
yönleriyle intihar davranışına yatkın bir gencin üst üste gelen olaylar sonucunda aklına
ilk gelen çözümün intihar girişimi olabileceği aşağıda özetlenen vakada açıkça
görülmektedir.
İG (6); 18 yaşında anne babası ayrı yaşayan lise son sınıf öğrencisi genç bir kızdır.
Liseye başladığı günlerde agresif tutumları, uyumsuz ve kendine zarar verici
davranışları nedeniyle bir süre öğrenimine ara verip psikiyatrik tedavi görmek
zorunda kalmıştır. İG (6) olay günü sabahı babasının evine gitmiş, baba ve
babaannesi ile tartışmıştır. Öğlen saatlerinde okula gelmiş, devamsızlıktan dolayı
sınıfta kaldığını öğrenmiştir. Öğleden sonra ise evine gidip bir de annesi ile şiddetli
bir şekilde tartışmıştır. Bu tartışmadan yarım saat sonra intihar girişiminde bulunan
İG (6) intihar girişiminde bulunma nedenini şu şekilde açıklamıştır:
“Her şey üst üste gelince, bi de o da gelince üstüne. O duruma geldi. Ailedeki bu
olaylar, okuldaki olaylar, falan hepsi üst üste gelince.” (İG 6)
Tartışma: Vakaların yarıdan fazlasında (12 kişi), ebeveynler veya partner ile yapılan
“tartışma” intihar girişimlerini tetikleyen faktör olmuştur. Bu vakalarda intihar girişimi ile
sonuçlanan tartışmaların içeriği ve tonu İG’lerin ilişki sorunlarının ne kadar büyümüş
olduğu hakkında ipucu vermektedir.
“Artık dayanamadım. Bi kere canımı yakmıştı, canım acıyordu.” (İG 2)
“İyi o zaman dedim tamam hani bitsin yani, daha fazla niye sürdürüyorsun, zaten
ben de bitsin istiyorum. Sonra kapattı neyse tekrar aradı bağırdı çağırdı küfür etti,
anneme falan o kadar yani... Ondan sonra ben kapattım telefonu, evin telefonunu
falan da çektim fişini. Bayağı bi bir saat falan sonra hani birileri arar diye tekrar
taktım, aradı. Gine böyle saydı saydı saydı saydı. Saat altı gibi falan işte. Artık o
anı hatırlamıyorum tam. Aldım hapları içtim on beş defa, o sırada annem geldi.” (İG
20)
“Bi de dün oğlanı (kendi oğlunu kastetmektedir) da doldurmuş. Senin anan kötü
kadın oldu demiş. Bi kötü kadınlığımız kalmıştı, bi de onu olduk. Dün oğlandan
bunu işitince ben artık yaşamıyım dedim”. (İG 14)
Ev ortamında ebeveynlerle yapılan tartışmalardan gençlerin çok incindikleri ve güç
duruma düştükleri ifadelerinden kolayca anlaşılmaktadır.
“En kötüsü ee kendi, beni doğran annem anlamadıysa; beni beni kimse anlıyamaz,
O anlayamazsa beni kimse anlayamaz hocam. Bu dünyada kimse anlayamaz.
Kendisi doğurdu, kendisi yaptı yani bu yaşa kadar getirdi... Yani doğru değil mi
hocam? ... Dediği tek şey ölürsen öl umrumda değil. Bu kadar şeyi yani teyzesinin,
bacısının, ablasının kızını ee üstün tutuyo.” (İG 15)
“Dün işte en son babamla konuştum. İşte, biraz ıı şey yaptık, yani işte konuştuk,
tartıştık gibi bi şey. Ondan sonra (sessizlik) nidiyim yani kendimi kapattım bi yere…
Önce kazan dairesine indim, orda içtim.” (İG 16)
İG’lerin eylem öncesinde babaya oranla anneyle daha fazla tartışmış olmaları dikkat
çekicidir. Bu durumu sadece “annenin tutumu” ile ilişkilendirmek yanıltıcı olabilir.
İG’lerin, babalarına kıyasla aile içindeki gücü daha düşük olan anneleri ile kendilerine
100
veya ailenin işleyişine yönelik bir sorunu tartışmayı daha kolay veya daha az incitici
görmüş olabilecekleri düşünülmektedir.
Terk edilme: Bir kadın İG eşi, iki erkek İG ise kız arkadaşı tarafından terk edilmiştir.
Öte yandan üç kadın İG ise erkek arkadaşını kendisi terk etmişir. İG’lerin
görüşmelerdeki ifadelerinden terk edilenlerin doğrudan; terk edenlerin ise bu durum
üzerine gelişen olaylar sonucunda, yani dolaylı bir şekilde, intihar girişimine yöneldikleri
anlaşılmaktadır.
Eskin (2003: 233) ayrılıkları ve terk edilmeleri intihar davranışını tetikleyici faktörlerin en
önemlilerinden biri olarak görmektedir. Eskin’e göre eşinden ayrılan veya eşi tarafından
terk edilen biri, sevgilisinden ayrılan bir genç yatkınlığı varsa kolaylıkla intihar
girişiminde bulunmaktadır. Araştırmadaki tetikleyici faktörü terk edilme olan vakalar bu
düşünceleri desteklemektedir. Örneğin İG (5) eşi tarafından terk edildiği için ondan
ayrılmış ve ikinci kez evlenmiştir. İkinci evliliğinin yaklaşık olarak üçüncü ayı dolmadan
ikinci eşi de İG (5)’i terk etmiştir. Durumu öğrendiğinde büyük bir şok yaşayan ve olayın
etkisini bir türlü üzerinden atamayan İG (5), kısa zaman dilimi içerisinde intihar
girişiminde bulunmuştur.
Gizli bir ilişkinin açığa çıkması: İki kadın İG’nin hiç hesapta olmayan ve kendilerini
oldukça güç duruma düşüren üzücü bir haber almaları nedeniyle intihar girişiminde
bulundukları belirlenmiştir. Söz konusu üzücü haberlerin ikisi de “gizli bir ilişkinin açığa
çıkması” ile ilişkilidir. Bu vakaların birinde geleneksel bir ailede yaşayan 20 yaşında
genç bir kızın karşı cinsten biri ile ilişkisi olduğunun babasına söylenmiş olması,
diğerinde ise evli üç çocuk sahibi 29 yaşında bir kadının, eşi tarafından ikinci kez aynı
kadınla aldatılıyor olduğunu öğrenmiş olması intihar girişimini tetikleyen faktör
olmuştur. Ailedeki sosyal pozisyonlarıyla da bağlantılı olarak gizli bir ilişkinin açığa
çıkması sonucunda birinci İG’nin suçluluk, ikinci İG’nin ise şiddetli yetersizlik duyguları
içerisinde savunmasız ve çaresiz kalmış olmaları dikkati çekmiştir. İG’lerin anlatıları
hızlı bir şekilde oluşan bu duygusal ortama fazla direnç gösteremeyerek kontrollerini
yitirmeleri sonucunda intihar girişimine yönelmiş olduklarını düşündürmüştür.
Sınıfta kalma: Daha önce de değinildiği gibi araştırma kapsamında halen okul yaşamı
devam eden dört kadın İG bulunmaktadır. Bu İG’lerden ikisinin intihar girişimini
tetikleyen faktörün “sınıfta kalma” olduğu anlaşılmaktadır. İG’lerden birisi akademik
yönden başarısız bir öğrencidir. İki yıl önce görmüş olduğu psikiyatrik tedavi
sonrasında bir ölçüde kendisini toparlamış olmasına karşılık, yine de okuldaki
öğretmen ve yöneticiler tarafından “sorunlu öğrenci” olarak görülmektedir. Diğer İG ise
101
akademik yönden başarılı bir öğrencidir. Okul yaşamıyla ilgili herhangi bir sorunu
bulunmamaktadır. Ancak devamsızlıktan sınıfta kalmasına neden olan olay (aldığı
sağlık raporunun tarihlerini değiştirme) yüzünden suçluluk duyguları yaşaması, sınıfta
kalmış olmayı bir türlü sindirememiş olması ve okul yöneticilerinin ağır hakaretleri
sonrasında kendisini oldukça değersiz görmesi onu bir bunalımın eşiğine getirmiştir:
“Yani ben ne bileyim yediremedim kendime. Sonuçta ortaokuldan beri derslerim
hep iyiydi… Yani bi daha o okula gitmek, müdürün yüzüne bakmak falan.
(sessizlik) Saçma sapan nedenden dolayı sınıfta kaldım.” (İG 4)
4.2.2.2. İntihar Düşünceleri
Davranışa yön veren etkenlerden birisi de düşüncelerdir. Davranış ile düşünce işlemleri
arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Spirito ve Lewander (2004: 157) intihara yönelik
düşüncelerin sıklığının, yoğunluğunun ve süresinin farklı görünümler içerisinde
olabileceğini vurgulamaktadır. Benzer şekilde bu araştırmada da İG’lerin intihar
düşüncelerinin sıklık, yoğunluk ve süre bakımından farklılaştığı görülmektedir. Biraz
sonra değinileceği gibi İG’lerin büyük bir çoğunluğunda intihar düşünceleri bu araştırma
için intihar girişiminde bulunma dönemi için belirlenen zaman dilimi içerisinde (eylem
öncesi altı saat) oluşmuştur. Dolayısıyla her ne kadar intihar girişiminde bulunmadan
önceki dönemde intihar düşünceleri oluşan az sayıda İG olsa da, intihar düşünceleri
teması intihar girişiminde bulunma dönemi içerisinde değerlendirilmiştir.
Araştırmada, İG’lerin yaşantılarından intihar düşüncelerinin çoğunlukla başetmekte
zorlandıkları bir yaşam olayı ve bunu izleyen duygusal ortama (öfke, huzursuzluk gibi)
bağlı olarak oluştuğu anlaşılmaktadır. Eylemde bulunmadan önce intihar düşüncesi;
beş dakikadan daha az bir süre içinde oluşan üç; beş-otuz dakika içerisinde oluşan
dört; 30-60 dakika içerisinde oluşan bir; bir-üç saat içerisinde oluşan sekiz; bir gün
içerisinde oluşan iki; bir hafta içerisinde oluşan bir; bir ay içerisinde oluşan bir ve bir
aydan daha fazla süre içerisinde oluşan bir İG bulunmaktadır. Bulgular intihar
düşüncelerinin büyük bir çoğunluğunun, eylemde bulunmadan önceki bir-üç saat
içerisinde oluştuğunu göstermektedir. Bu grupta yer alan İG’lerin intihar düşünceleri,
durumsal (eş ile şiddetli geçimsizlik, ebeveynle çatışma gibi) veya travmatik yaşam
deneyimlerinden (terk edilme, aldatılma gibi) kaynaklanan kriz yaşantısına bağlı olarak
ilk kez ortaya çıkmış ve eyleme kadar geçen süre zarfında yoğun bir şekilde zihinlerini
işgal etmiştir. Bu süreçte önemli bir nokta İG’lerin ölüm isteği ile yaşama isteği arasında
sıkışıp kalmış olmasıdır. Örneğin aile ve çocuk gibi hayata tutunacak bir çıkış yolu
102
gördüklerinde ölme istekleri azalmış; sorunlarını çözümsüz ve katlanamayacak kadar
ağır gördüklerinde ise ölme istekleri artmıştır. İG (16)’nın ifadeleri bu süreçle ilgili bir
takım ip uçları vermektedir.
“Aslında, mesela onu içerken bi saat bi buçuk saat düşündüm... Evet, ben içmeden
öncesinde. O zaman çocukları, özellikle düşündüm. İşte ailemi düşündüm. Ama
işte ee düşün düşün daha şeye gitti. İş yani daha derinlere girdim bu sefer.
Düşündükçe daha derinlere girdim, tabi. İşte onu, diyom ya o anda ama
düşündüm, çok düşündüm.” (İG 16)
Kalafat ve Underwood (2005: 167) intihara eğilim gösteren pek çok kişinin
düşüncelerinde yaşam ile ölüm gibi iki zıt isteğin bir arada bulunabileceğini; bu zıt
isteklerdeki birlikteliğin normal, fakat krize müdahale açısından çok önemli olduğunu
vurgulamaktadırlar. Kalafat ve Underwood’a göre yaşam ve ölüm isteğinin kaynağının
belirlenmesi bu kişilerin tedavilerinde anahtar rol oynamaktadır.
Literatürdeki tanımından hareketle bu araştırmada, üç intihar girişimi tipik bir
dürtüsel (impulsif) davranış olarak değerlendirilmiştir. Hatırlanacağı üzere kişinin intihar
etmeyi düşünmesi ve girişimde bulunması arasındaki süre beş dakikadan daha az olan
girişimler dürtüsel intihar girişimi olarak tanımlanmaktadır. Dürtüsel intihar girişimleri
ergenler ve gençler arasında yaygındır. Genellikle bu tür bir eylemi gerçekleştiren
ergen veya gençler sonucun ne olacağını düşünmezler, çok bilinen ve kolayca elde
ettikleri bir yöntemle eylemi gerçekleştirir ve sonrasında yardım arayışı içerisine girerler
(Williams ve diğerleri, 1980’den Akt.: Batıgün, 2004: 54; Eskin, 2003: 138; Spirito ve
Lewander, 2004: 157). İG (20)’nin anlatısı gençlerde yaygın olarak görülen impulsif
nitelikli intihar girişimi için tipik bir örnek oluşturmaktadır.
“Ben onu düşünmedim. Sadece içtim. Zaten çok düşünmeye vaktim bile kalmadı…
Ya beş dakka içinde içtim ben hepsini, peş peşe. Beş dakkadan az bile olabilir. O
yüzden o an fazla bi şey düşünemedim. Sadece kurtulucam, o vardı aklımda.” (İG
20)
İG (10)’nun anlatısında görülebileceği gibi bu tür vakalarda kısa bir zaman dilimi
içerisinde düşünce akışı çok hızlanmakta, hatta kontrol edilemez hale gelebilmektedir.
“Ya alırken aslında biraz şey yaptım; ee tökezledim. Yani şöyle baktım. Geriye
koydum kutuya. Sonra yeniden boşaltıp attım ağzıma… Ondan sonra bi anda attım
bütün şeyleri. Ya o anı çok çok net hatırlamıyorum. Sonra bir anda attım yani… Bi
de üstüne su içtim zaten… Sonra bi dakka napıyom dedim. (gülmeye başlar) Çok
böyle hızl, düşünceler zaten hızlı akıyo… Ya onun siz hızına yetişemiyorsunuz.
Yani şu an nasıl oldu falan çok net hatırlamıyorum ama çok hızlı aktığını biliyorum
bi takım şeylerin… Bi an karar veriyorsunuz. Sonra bi dakka dur falan diye pişman
olduğunuz bi nokta. Garip bi şey yani öyle ilerliyo. Bende öyle ilerledi. Bilmiyorum,
hani tamam net kararını verenler de var. Hani kendini asanlar, vuranlar ya da
kesenler. Başka bi seçim de yapabilirdim.” (İG 10)
103
İntihar düşüncesi, eylemden önceki bir hafta, bir ay ve bir aydan daha fazla süre içinde
oluşan İG’lerin ifadelerinden bu düşüncelerin, gündemlerini işgal edecek şekilde sık sık
açığa çıktığı ve şiddetinin zaman zaman yükseldiği anlaşılmaktadır. Bazı İG’lerin ölüme
ilişkin tasarımlarının, intihar düşünceleri ile birlikte oluştuğu fark edilmiştir. Bu
doğrultuda örneğin eylem öncesinde İG (7) kendisini yaşayan bir ölüye benzetmiş; İG
(15) çevresindekilere beyaz bir kefen giyeceğinden bahsetmiştir. Bu grupta yer alan
İG’ler intihar düşüncesi taşıyor olmalarına karşın diğerleri gibi aceleci davranmayıp,
çözüme yönelik bir arayış içerinde olmuşlardır. Ancak bu İG’ler etkili başetme stratejisi
geliştirememişlerdir. Sorunlarının çözümüne dair umutlarının tükendiği bir noktada
intihar düşüncelerinin şiddeti de artmıştır.
“Ben zaten bu bir ay zarfında bana kötü davrandığı sürece kafama koymuştum
yani... Yani dedim ölüm en iyisi dedim yani. Başka çıkar yol bulamadım.” (İG 5)
İntihar düşünceleri bağlamında araştırmada öne çıkan bir başka bulgu ise yaşamlarının
geçmiş dönemlerinde de intihar düşüncesi taşımış olan beş İG’den dördünün ayaktan
psikiyatrik tedavi görmüş olmasıdır. Bu dört İG’nin aynı zamanda psikiyatrik tedavisini
yarım bırakmış olması da dikkat çekici bir bulgudur.
İntihar düşünceleri yaşamın belli dönemlerinde insanların aklına gelebilmektedir. Ama
bu düşünceler çok hafif, kısa süreli ve gelip geçidirler. Kişiler bu düşüncelere
odaklanmak yerine genellikle farklı alanlara yönelmektedirler (Odağ, 2002: 29; Shea,
2002’den Akt.: Stauffer, 2004: 31). Bununla birlikte yukarıda belirtilen dört vaka;
psikiyatrik bir bozukluğun bulunması ve özellikle tedavi edilmemesi durumunda, intihar
düşüncelerinin yaşamın ilerleyen dönemlerinde yeniden ortaya çıkabileğine işaret
etmektedir.
4.2.2.3. İntihar Girişiminin Amacı
Araştırmanın ikinci bölümünde değinildiği üzere intihar girişimi deyiminden yaygın
olarak bir kişinin kendisini ölüme götürebilecek veya bu doğrultuda kendisine zarar
verebilecek bir eylemi gerçekleştirmesi anlaşılmaktadır. Ancak Odağ’ın (2002: 61)
dikkat çektiği gibi girişimin kişinin kendisini zarara uğratma amaçlı ve yaşamı yok
etmeye yönelik olduğu görüntüsü, intiharın özgül ama çok şaşırtıcı, yanlış sonuçlara
götüren bir yanıdır. İntihar girişimlerinin yalnızca yaşam yitimini amaçladığını
düşünmek tek yanlı bir yaklaşım gibi görünmektedir. Yaygın, karmaşık ve çok sayıdaki
etmen
ağının
yaşam
yitiminden
sorumlu
olması,
güdüleyebileceğini düşündürmelidir (Odağ, 2002: 61-63).
bir
çok
nedenin
intiharı
104
Yapılan araştırmalar Odağ’ın yukarıda öne sürdüğü düşüncelerinde haklı olduğunu
göstermektedir. Örneğin Herrera ve diğerleri (2006: 812) bir araştırmada kadın İG’lerin;
kendi yaşamına son verme veya kendilerini zarara uğratma isteğinden çok, sorunlarını
çözme veya sorunlarından kaçma nedeni ile intihar girişiminde bulunduklarını
belirlemiştir. İG’ler okul, iş, iletişim, sosyal bütünleşme, yaşam hedefleri, sağlık gibi
alanlarda
karşılaştıkları
sorunların
üstesinden
gelemeyince
çözümü
intihar
davranışında bulmuşlardır. Sözü edilen araştırmadaki bir diğer bulgu kadınlar için
intihar girişiminin; alkol ve ilaç kullanmaktan, rastgele cinsel ilişkide bulunmaktan ve
aile baskılarından kurtulmanın bir yolu olarak görülmüş olmasıdır. Konrad ve Ladislav
(1998: 48) intihar girişiminde bulunanların bakış açılarından intihara yönelimi; motifler
(reasons) ve nedenler (causes) olmak üzere iki başlık altında toplamıştır. Konrad ve
Ladislav’ın araştırmasında başlıca öne çıkan motif; “katlanılmaz duruma bir son
vermek” olmuştur. Araştırmada intihar girişiminde bulunma nedenleri ise kişilerarası
etkileşimden kaynaklanan sorunlar (ebeveynlerle sorunlar, yalnızlık duyguları) ve
kişilerarası etkileşimin dışında kalan sorunlar (ruhsal hastalık, madde bağımlılığı ve
bedensel hastalık gibi) şeklinde iki başlık altında incelenmiştir. Wyder (2004: 81-89) ise
tam da spesifik olarak intihar girişiminde etkisi olan güdüler ve olaylar üzerine
odaklandığı araştırmasında İG’lerin çok farklı nedenlerle intihara yöneldiklerini
belirterek, bunları şu temalar içerisinde toplamıştır: 1) Karşılaşılan durumla veya sosyal
stresörlerle bir başetme yolu, 2) reddedilmeye karşı incinen duygularını iletme isteği, 3)
ruhsal acıyı dindirme yolu, 4) ruhsal bozukluğun etkisi, 5) alkol veya diğer ilaçların
etkisi altında kalma.
Bu araştırmada da İG’lerin çeşitli nedenlerle intihar davranışına yöneldikleri
anlaşılmıştır. Ancak İG’lerin intihar davranışına yönelmedeki amaçlarını belirlemek ve
böylece amaçların tematik çerçevesini çizmek hiç de kolay olmamıştır. İG’lerin sadece
eylemde bulundukları zamana odaklanarak karmaşık ruhsal yapılarından çözümlemeye
gitmenin sakıncaları olabileceği düşünülmüş; bu nedenle onların intihar girişimi
dönemlerindeki yaşantılarının bütününe odaklanılarak intihar girişiminde bulunma
amaçları belirlenmeye çalışılmıştır. Amaçların belirlenmesinde İG’leri intihar girişimine
güdüleyici faktörler ve İG’lerin bunları ifade ediş biçimleri anahtar rol oynamıştır.
Bununla birlikte intihar girişimine güdülenme faktörlerini belirlerken sürecin iniş
çıkışlarla dolu karmaşık yapısı göz önünde bulundurulup hata payının olabileceği
mutlaka düşünülmüştür. Belirtilmesi gereken bir diğer nokta ise İG’lerin tek bir nedenle
intihar girişiminde bulunmamış olmasıdır. Aşağıda İG’lerin intihar girişiminde bulunma
amaçlarına ilişkin öne çıkan genel temalar üzerinde durulmuştur.
105
Sorun çözme: İG’lerin çoğunluğu (dokuz kişi) karşılaştıkları sorunların tek başına
kendi çabalarıyla çözümlenemeyeceğini veya çözüme ilişkin geride kalan seçeneklerin
giderek azaldığını fark ettiklerinde; çaresizlik içerisinde, ümitsizlik duygularından
kurtulamamışlardır. İntihar girişimi tam da böyle bir duygusal atmosfer içerisinde bir
türlü çözüme kavuşturulamayan sorunları çözmek için adeta bir seçenek olarak ortaya
çıkmıştır. Diğer bir deyişle İG’ler çözümsüz olarak gördükleri bir sorunla yaşama yerine
ölümü tercih etmeye yönelik bir eğilim içerisine girmişlerdir.
“Düşünüyom, düşünüyom bi çıkar yol bulamıyom. Ondan sonra dedim bu böyle
olmaz. Bi anlık sinirle!” (İG 17)
“Ya annem de öyle diyo. Ben çok güçlüyüm yani o konuda ama. Dayanamadım, bi
kaç aydır bu böyle olunca. Dayanamadım bu sefer yani gerçekten başedemedim
ben... Başedemedim. yoksa düşünmem böyle şey yani.” (İG 20)
Bazı İG’lerin yaşantılarından anlaşıldığı üzere bir yandan sorunun çözümsüz bir şekilde
süregelmesi, diğer yandan yeni sorunlarla genişlemesi İG’lerin huzursuz ve öfkeli
olmasına neden olmuş ve onları adeta patlamaya hazır hale getirmiştir. İG’ler
kontrollerini yitirdikleri bir anda içlerinde biriktirdikleri öfke ve sıkıntıyı bir “patlama”
olarak gördükleri intihar girişimi kanalıyla dindirebilmişlerdir.
“Öyle yani anlık bi şeydi... Bi patlamaydı. (gülerek) Oturup beklemedim yani.” (İG
10)
İG (18)’in intihar girişimine yöneliminde açıklıkla görülebileceği gibi üstesinden
gelemeyeceklerini düşündükleri sorunları yüzünden duygusal olarak ciddi bir şekilde
örseleneceklerini anlayan, sorunlarıyla yüzleşme cesareti ve gücü bulunmayan İG’ler
için intihar girişimi sorundan uzaklaşmanın veya kurtulmanın bir aracı olmuştur. Bu
İG’lerin bir tür “kaçma” davranışı sergiledikleri söylenebilir.
İG (18) kendi yaşlarında bir genç ile görüşmekte, onunla ileriye yönelik evlilik
planları yapmaktadır. Ancak, annesinin bilgisi olmasına karşılık babasından
habersiz sürdürdüğü ilişki, yaşadığı sosyo-kültürel çevrede çok kabul gören,
onaylanan bir durum değildir. Ait olduğu sosyo-kültürel çevrede bir genç kızdan
beklenmeyecek bir davranış içerisindedir. Nitekim babası eninde sonunda bu
durumdan haberdar olmuştur. Bunun üzerine İG (18) olumsuz bir durum nedeniyle
doğacak çatışma ve gerilimden korunmak üzere dikkati başka yöne çekecek
tehlikeli ve riskli bir davranışa yönelmiştir.
Cezalandırma: Hatırlanacağı üzere İG’ler karşılaştıkları ve üstesinden gelemedikleri
olaylar sonucunda yoğun olarak kızgınlık, öfke, huzursuzluk ve suçluluk duyguları
yaşamışlardır. İG’lerin bir kısmı (beş kişi) kendilerini güç duruma düşüren bu olayların
kendisinden, bir kısmı da çevresinde bulunan kişilerden kaynaklandığını düşünmüştür.
İG’lerin ifadeleri bu durum karşısında gerçek bir ölme isteği yerine kendisini veya
çevresini cezalandırma isteğinin belirgin bir şekilde öne çıktığını göstermektedir.
106
Kendini cezalandırma isteğinin altında “vicdan azabından kurtulma” ve “yaptığı yanlışın
/ hatanın bedelini ödemiş olma”; karşı tarafı cezalandırma isteğinin altında ise
“unutamayacağı bir ders verme” ve “yaptıklarının bedelini ödetme” düşüncelerinin
ağırlık kazandığı anlaşılmaktadır.
“Evet saat bire kadar gözüme uyku girmedi, ne yapsam, ne etsem de şuna bir
dersini versem diye düşündüm. Yani dersini verecektim. Canımı çok yaktı.
Düşündüm, düşündüm. Öyle nasıl düşündüysem intihar ediyim diye düşündüm…
Dersini vermem lazım ya! Yaptığının cezasını çeksin.” (İG 2)
“Aklımda ya da planlanmış tasarlanmış bi şey değil. Ben o (partnerini kasteder)
öldüğünde vicdan azabı çekceğim için zaten intihar ettim. Yoksa ben ona olan
aşkımdan ya da ondan ayrıldım diye değil.” (İG 8)
Ruhsal acıyı / sıkıntıyı dindirme: Bu grupta yer alan İG’ler (dört kişi) yaşadıkları
sorunun kronik hale dönüşmesiyle bir süre asabi, üzüntülü, huzursuz ve tedirgin bir
şekilde yaşamışlardır. İG’lerin anlatıları bu süre içerisinde çevresindeki kişilerle zaman
zaman sert tartışmalar yaşadıklarını, değişen durumlara karşı uyum sağlamada
zorlandıklarını ve bu nedenle aile ve yakın çevrelerinden soyutlanmış olduklarını ortaya
çıkarmıştır. Böylece yaşamlarında öfke, üzüntü, huzursuzluk ve tedirginliğin yanısıra
yalnızlık ve soyutlanmışlık duyguları da hakim olmaya başlamıştır. Şiddetinin arttığı
dönemlerde tüm bu duygular İG’lere “katlanılması güç bir acı” vermeye başlamıştır.
İntihar girişimi ise adeta bu acıyı dindirmenin bir yolu olmuştur.
“Dedim hep mi ben... Çok üzüldüm, çok çok üzüldüm... Bunu hak etmediğimi
düşünüyodum... Ama ölmek istiyorum. Dayanamıyorum artık acı çekmek
istemiyorum.” (İG 5)
“Evet, ama bunun devamını getireceğim hocam. Ya çünkü böyle yaşamak bile
dünyada. (kesmiş olduğu bileklerini göstererek) Bunun beş dakka acısını
çekiyorum. Şu an çektiğim beş dakka ama şu anda yaşadığımın on mislini ömür
boyu çekeceğim… Ben bu kolu da kessem, bi müdahale olacak ama bilmiyorum
hocam, nasıl bi duruma geçtim. Nasıl bi psikolojik var. Yani şöyle yani insanlıktan
çıkmış gibiyim.” (İG 15)
İncinen duygularını dile getirme: Bu grupta iki evli kadın İG ile bir bekar kadın İG yer
almaktadır. Evli İG’lerden birisi eşi tarafından ikinci kez, aynı biçimde ve aynı kadınla
aldatılma, diğeri ise ikinci eşi tarafından da terk edilme olayının sonucunda duygusal
bakımdan oldukça örselenmiştir. Bu İG’lerin travmatik bir yaşam deneyimini iki kez üst
üste yaşamış olmaları onların şiddetli değersizlik ve çaresizlik duyguları yaşamasına
neden olmuştur. İG’ler ölüm tehlikesi ve riski bulunan bir davranışa yönelerek; bu
olaylar sonucunda güç bir durum içerisine düştüklerini, incinmiş ve kırgın olduklarını
adeta yakın çevrelerine duyurmak istemişlerdir. Liseyi yeni bitirmiş olan bekar bir erkek
İG ise kız arkadaşı tarafından terk edildiğini öğrendiğinde büyük bir üzüntü yaşamıştır.
107
Bu İG’nin anlatısı terk edilme karşısında duygusal yönden incinen bir gencin intihar
girişimine yönelişine iyi bir örnek oluşturmaktadır.
“Normalde bana, genelde hep ben ayrılırım kızlardan. İşte ayrılacağını söylüyen
olursa da yani ne halin varsa gör der çeker giderdim. Ne yapmış olursam oluyum.
Hiç o kadar koymazdı bana. Ne derdim, gitti yarim başkası derdim ama XX’de (kız
arkadaşının ismi) söyleyemedim. XX geldi, XX’den başkası olmayacak dedim ben
bi kere... Dün, dün ya dün, pazar sabahı. Bundan iki gün önce pazar sabahı.
Telefonla konuşuyorduk, bi şeyler oldu, bu olaylar meydana geldi işte. Ben telefonu
kapattım. Neden yaptım hala anlamış değilim. Yani yapmama gibi bi şeyim de
vardı, lüksüm de vardı ama yaptım ben... XX dedim son söylüyecen bi şey var mı
dedim. Yok dedi. Kapat o zaman dedim. Söylemedim hiçbir şey, söylemedi. Orda
yapma, bırakma beni deseydi, seni seviyorum deseydi yapmıyacaktım. Yemin
etmiştim. Söylemedi. Aradı daha sonra ben ilaçları içtikten otuz tanesini içtikten
sonra aradı. Neden yaptın dedi. Ağlamaya başladı. Beni de ağlattı. (sessizlik) Beni
de ağlattı yani. Ben dedim on beş dakka önce söyleseydin, on beş dakka önce
söyleseydin olmayacaktı böyle bir şey, artık gidiyorum ben dedim. Bayağı bi
ağlaştık karşılıklı.” (İG 21)
4.2.2.4. İntihar Girişimini Planlama
İntihar girişiminin planlanmış olup olmaması girişimin ciddiyeti hakkında bir fikir
edinmeye olanak sağlamaktadır. Planın yer, zaman ve kullanılacak yöntem bakımından
somutlaştırılması intihar riskini artırabilmektedir.
İG’lerin altısı intihar girişimini planladığını belirtmiştir. Buna karşılık on bir İG plan
yapmaksızın intihar girişiminde bulunmuştur. Geriye kalan dört İG ise bu konu
hakkında çelişkili bilgiler verdiğinden intihar girişimini planlayıp planlamadıkları
belirlenememiştir.
Araştırmadan elde edilen bulguların literatür bilgilerine paralel olduğu görülmektedir.
Literatürde yer alan araştırmalarda bazen farklı sonuçlarla karşılaşılsa da genel eğilim,
bir
plan
yapmaksızın
intihar
girişiminde
bulunanların
daha
fazla
olduğunu
göstermektedir. Şöyle ki; Sayıl ve diğerleri’nin (1995: 244) çalışmasında toplam 38
İG’nin çoğunluğunun (n=23); Güleç ve Aksaray’ın (2006: 147) çalışmasında İG’lerin
%68.3’ünün; Deveci ve diğerlerinin (2005: 176) çalışmasında %64’ünün intihar
girişimini planlamadıkları saptanmıştır. Ertemir ve Ertemir’in (2003: 232-233)
araştırması ise genel eğilimden farklı bir görünüm ortaya koymaktadır. Onların
yaptıkları bir vaka kontrol araştırmasındaki intihar girişimi olgularında intihar planı
yapanlarla (15 kişi, %48.4) yapmayanların (16 kişi, %51.6) oranlarının birbirine yakın
olduğu görülmüştür.
108
Bu araştırmada; önceden ilaç biriktirme, evdeki ilaçların yerini öğrenme, ilaçlar
hakkında bilgi alma, boş bir otel odası ayarlama ve herkesin uyumasını bekleme İG’ler
tarafından yapılan planlar arasında yer almıştır. İG’lerin bir kısmı ise intihar düşüncesi
taşımış olmasına rağmen intihar girişiminde bulunmaya yönelik herhangi bir plan
yapmamıştır. Bu İG’ler, intihar düşüncelerinin şiddetlendiği bir zaman dilimi içerisinde
en çok bilinen ve en kolay elde edilen yöntem ile eylemi gerçekleştirmişlerdir. Bu durum
onların yaşamda kalma isteklerini sürekli korumuş olmaları ile açıklanabilir.
Daha önce de değinildiği gibi görüşmelerde öne sürülen çelişkili ifadeler nedeniyle
vakalardan dördünün eyleminin planlı olup olmadığı anlaşılamamıştır. Bu durumu bir
kadın İG’nin vaka özetinde açıklıkla görmek mümkündür.
“Yaşantısı hakkında sınırlı bilgiler vererek çok kontrollü bir şekilde görüşmeyi
yürüten İG (1) görüşmenin bir yerinde ısrarla “aniden oldu”, “hiç düşünmemiştim,
“bir anda yaptım” şeklinde eylemini plansız gerçekleştirdiğini belirtmiş; ancak
görüşmenin bir başka yerinde ise annesi ile süregelen tartışmaların arttığını,
eylemde bulunmadan bir hafta önce eczaneden uyku hapı almaya başladığını ve
bunu hangi miktarlarda kullanması gerektiğini öğrendiğini söylemiştir. Daha sonra
da eczaneye aslında uyku hapı almak için değil başka bir nedenle gittiğini
belirtmiştir. Dolayısıyla çelişkili ifadeler öne sürmüş olan İG (1)’in intihar girişiminin
planlı olup olmadığı “belirsiz” olarak değerlendirilmiştir.
4.2.2.5. İntihar Girişiminin Yeri Ve Zamanı
İG’lerin intihar girişiminde bulundukları yer ve zamana ilişkin açıklamaları, onların
intihar niyetleri hakkında ipuçları elde etme bakımından son derece yararlı bilgiler
edinmeye olanak sağlamıştır. İG’lerin eylemde bulundukları yerler; “kendi evinde”, “bir
yakının evinde” ve “ev dışında farklı bir mekanda” olmak üzere üç grup altında
toplanmıştır.
Kendi evinde: İG’lerin büyük bir çoğunluğu (on altı kişi) intihar girişimini kendi
evlerinde gerçekleştirmişlerdir. Çoğunlukla 18-22 yaş grubunda olan bu İG’ler kendi ev
ortamlarında gerçekleştirdikleri eylemlerine yönelik farklı tutumlar sergilemişlerdir. Evde
birilerinin olduğu bir anda eylemde bulunanlar, öfkeli ve kızgın olduklarını evdekilere bir
şekilde ima ettikten sonra hızla odalarına geçmişlerdir. Evde kimsenin olmadığı bir
anda eylemde bulunanlar ise adeta fark edilip kurtarılmayı istercesine eylemden sonra
odalarının kapısını açık bırakmış veya eylemlerini evin salonunda gerçekleştirmişlerdir.
Az sayıda da olsa bazı İG’ler sessiz sedasız bir şekilde odasına geçtikten ve odasının
kapısını arkadan kilitledikten sonra eylemde bulunmuşlardır. İG’lerin sergilediği bu
tutumlar onların intihar niyetlerinin şiddetinin de farklı olduğunu düşündürmektedir.
109
Bir yakının evinde: Bu grupta yer alan kadın İG’lerin ikisi evli, diğeri nişanlıdır. Olay
günü evli İG’lerden biri eşi ile tartışma sonucu ağabeyinin, diğeri eşinin Ankara dışına
çıkması nedeniyle kök ailesinin, nişanlı olan İG ise hafta sonunu geçirmek üzere
kayınvalidesinin evine gitmiştir. İG’ler bu evlerde olay öncesinde de belli aralıklarla
kalmışlardır. Dolayısıyla İG’ler eylemde bulundukları evin yerleşik konumuna ve evdeki
yaşam düzenine aşinadırlar. Evin yerleşik konumunu ve düzenini bilmenin girişimi
planlama, yönteme ulaşma ve eylem sonrası yardım arayışında bir takım kolaylıklar
sağladığı düşünülmektedir.
Ev dışında, farklı bir mekanda: Bu grupta sadece iki İG yer almaktadır. Bunlardan İG
(15) ev üyeleri tarafından kendisine engel olunabileceği düşüncesi ile çalıştığı işyerine
yakın bir otelin odasında; İG (16) ise ev üyelerinin kesinlikle haberdar olmamaları
düşüncesi ile çalıştığı apartmanın kazan dairesinde eylemini gerçekleştirmiştir. Bu
İG’lerin tetikleyici faktörün etkisiyle ortaya çıkan intihar düşüncelerinin bir süreliğine de
olsa çok şiddetli olduğu anlaşılmıştır. İG’lerin bu eylemleri; tipik olarak aşırı öfke ve
kızgınlık sonucu sergilenen taşkın bir davranış olarak değerlendirilmiştir.
“Zaman” bakımından İG’lerin eylemleri incelendiğinde bunların büyük bir çoğunluğunun
18:00 - 20:00 saatleri arasında (on kişi) gerçekleştiği görülmektedir. Bu saatlerde aile
üyelerinden en az biri ya evde bulunmaktadır ya da eve gelmek üzeredir. Eylem için bu
saat diliminin seçilmiş olması tesadüften çok, kurtarılma olasılığının önceden hesaba
katılmış olmasıyla açıklanabilir. Aile üyelerinin tamamen evde bulunduğu, dolayısıyla
iletişimin arttığı saatler (20:00 - 23:00, üç kişi) ile gecenin ilerleyen saatleri arasında
(23:00 - 02:00, dört kişi) ise toplam yedi İG eylemde bulunmuştur. Beş erkek İG’den
dördünün diğer İG’lerden farklı olarak gündüz saatlerinde eylemde bulunmuş olması
dikkat çekmiştir. İG’lerin çoğunluğu eylemde bulunma saati ile bağlantılı olarak 20:00 23:00 saatleri arasında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Acil
Servisi’ne getirilmişlerdir.
Bu araştırmada olduğu gibi Güleç ve Aksaray (2006: 144) tarafından yapılan
araştırmada intihar girişiminde bulunanların büyük bir çoğunluğunun girişim sırasında
evde olduğu (63 olgudan 56’sı, %88,9); Sayıl, Canat, Tuğcu, Alptekin, Arslan ve
Demirel (2001: 62) tarafından yapılan araştırmada ise intihar girişimi nedeniyle acil
servise çoğunlukla 20:00 - 23:59 saatleri arasında başvurulduğu bildirilmiştir.
Dolayısıyla bu araştırmadaki intihar girişimlerinin yeri ve zamanına ilişkin bulguların,
literatür bilgileri ile uyumlu olduğu söylenebilir.
110
4.2.2.6. Yöntem Seçimi Ve Yöntemin Ölümcüllüğüne İlişkin Derecelendirme
İG’lerin tamamı eylemlerinde “ilaç içme yöntemi”ni kullanmışlardır. İG’lerin çoğunlukla
rahatlıkla elde edilebildiği ve az acı verdiği için ilaç içme yöntemini tercih etmiş olmaları
mümkündür. Bu araştırmadaki yöntem kullanımı bakımından ortaya çıkan tablo,
literatür bilgileri ile uyumludur. Türkçe ve dış kaynaklı literatürde istisnasız bir şekilde
intihar girişimlerinin büyük bir çoğunluğun ilaç içme yöntemi ile gerçekleştirildiği
bildirilmektedir (Sonneck, 1993-a: 60; Sayıl, 2000-b: 170; Gair ve Camilleri, 2000: 189;
Bille-Brahe, 2001: 28; Odağ, 2002: 35).
Tanıtıcı bulgular bölümünde de belirtildiği gibi ilaç içtikten sonra biri kadın, diğeri erkek
iki İG hafif derecede bileklerini kesmek; bir kadın İG mutfak tüpünü açık bırakmak ve iki
erkek İG ise bira içmek suretiyle aynı zamanda ilave bir yöntem kullanmıştır. İlaç
içmenin yanısıra İG’lerin neredeyse beşte birinin aynı zamanda ilave bir yöntemi
kullanmış olması bu araştırmada dikkat çekici bulgular arasında yer almıştır.
İlave bir yöntem kullanan İG’lerden hem ilaç içme hem de hafif derecede bileklerini
kesme yöntemi kullanan her iki İG yine benzer bir yöntem olarak daha önce “yüksekten
atlama”yı da düşünmüş; ancak bundan vazgeçmişlerdir. Bu İG’lerin her iki yönteme
birden yönelmiş olmaları; gerçekten güç bir durum içerisinde olduğunu belli etme veya
daha fazla ciddiye alınma isteği içerisinde olduklarını düşündürmüştür. İlave yöntem
kullanan diğer üç İG’nin ise ifadelerinden özellikle olay anında intihar niyetlerinin
şiddetinin yüksek olduğu ve bu nedenle ölümü çabuklaştırması için ikinci bir yöntemi
kullandıkları anlaşılmıştır.
İntihar davranışında bulunurken kullanılan yönteme bağlı olarak ölüm, doğrudan ve
kısa bir sürede gerçekleşebildiği gibi dolaylı ve uzun zaman sonucunda da
gerçekleşebilmektedir. İntihar girişimlerinde kullanılan yöntemi Sayar ve Bozkır (2004:
32), kişinin ölüm isteğini yansıtabilmesi bakımından önemli görmektedir. Onlara göre
gerçekten ölüm isteğine sahip kişi daha çok kendini asma, yüksekten atlama, bileklerini
kesme gibi daha ölümcül intihar yöntemlerine başvurmaktadır. Ancak yüksek dozda
ilaç kullanımı da başlı başına ölüm isteğinin ciddiyetine işaret edebilir.
Ölme isteğini yansıtması bakımından yöntemin öldürücülüğüne ilişkin derecelendirme
yapabilmenin de önemli olduğu ileri sürülebilir. Bu araştırmada, kullandıkları yöntemin
ölümcüllüğüne ilişkin derecelendirmeleri bakımından İG’ler üç farklı grup içerisinde yer
almışlardır. Birinci grupta kullandığı ilaçların adlarını, fonksiyonlarını ve doz sınırını
111
bilen veya adeta “dersine iyi çalışmış bir öğrenci” gibi bunları öğrenen İG’ler yer
almıştır.
“Ecza dolabına gittim. Akineton aradım, akineton bulamadım. Serokel aradım,
Serokel bulamadım. Lavrastil aradım, bulamadım. En son Norodol buldum.
Norodol’da en düşükleri içinde. Pakete baktım. İçinde aşağı yukarı otuz iki-otuz üç
tane vardı. İki tanesi düştü yere.” (İG 21)
“Bizim ordaki eczaneden aldım. Eczacıya sormuştum ne kadar almalıyım diye. O
da bana her gün bir tane al dedi, yatmadan önce bir tane yeter dedi. Daha fazlası
zararlı olur dedi.” (İG 1)
“Bir ara yine de vazgeçtim… Ben de düşündüm. Ama o ilaçların öldürmeyeceğini
biliyordum. Hani az içmesem belki öldürür, zaten az içecektim ya. Kayınvalidem
söylemişti, bunlar tehlikesizdir diye. Onlardan aldım.” (İG 2)
İkinci grupta kullandığı ilaçlara aşina olmasına karşın bunların öldürücülük düzeyini
bilmeyen; ancak sadece tahminleriyle hareket eden İG’ler yer almıştır.
“Annemin. Tansiyon hastası annem, onun ilaçları... Ya aslında bunlar da bayağı bir
etkili olur diye sandım, ama olmadı. Ben gayet iyiydim, yürüyordum.” (İG 19)
“Çünkü ben bi ilaç içmenin bu boyutta yani o an böyle hani insan bilinci gidiyo. Hani
hiç bi şey yapamıyo yaaa! Ben hiç böyle olacağını düşünmedim. Hani ben
bayılırım, gerçi zaten şansıma da bayılmadım da; ama hani ben kendimden
geçerim, biter yani yavaş yavaş olacağını hiç düşünmedim. Bi baktım ki gidiyorum.”
(İG 8)
Üçüncü ve son grupta ise kullandığı ilacın öldürücülüğü, kime ait olduğu ve girişim
anında ilaçtan ne kadar kullandığı hakkında hiçbir bilgisi olmayan İG’ler yer almıştır.
“Kazan dairesine indim. Orda ilaç vardı. Yani böcek ilacı, şey ilacı işte tarım ilacı.
Onu açtım, diktim. Ama ne içtim, ne kadar içtim hiç bilmiyorum.” (İG 16)
“Anneme ait ilaçlarmış yani daha yeni öğrendim çünkü.” (İG 18)
Ortaya çıkan bu tablo birinci grupta yeralan İG’lerin ölüm ve yaşam çizgisi arasında
kontrolü elinde tuttuklarını; ikinci grupta yeralan İG’lerin literatürde sıklıkla belirtildiği
gibi ölümle adeta kumar oynadıklarını; üçüncü grupta yeralan İG’lerin ise yaşam
isteğinden tümden vazgeçmemesine rağmen süregelen belirsizlikte (ölme ve yaşam
isteklerinin iç içe geçmiş olması) yine de ölümü göze aldıklarını düşündürmektedir.
4.2.3. İntihar Girişiminden Sonraki Döneme İlişkin Yaşantılar
Bu bölümde İG’lerin eylemden sonraki yaşantıları ele alınmıştır. Bunlar sırasıyla
ölümden kurtulma ve yardım arayışları, intihar girişiminde bulunmuş olmaya karşı
tepkiler ile aile ve çevrenin tutumu şeklinde alt başlıklar içerisinde incelenmiştir.
112
4.2.3.1. Ölümden Kurtulmak İçin Yardım Arayışları
Bu araştırmada üçü dışında İG’lerin tümünün eylem sonrasında bir yardım arayışına
yöneldiği belirlenmiştir. Araştırma kapsamında ölümden kurtulmaya yönelik olarak
yardım arayışı kendi içerisinde “aktif yardım arayışı”, “pasif yardım arayışı” ve “hem
aktif hem de pasif yardım arayışı” olmak üzere üç gruba ayrılmıştır.
Aktif yardım arayışı: İG’lerin yarıdan fazlasının eylemden sonra aktif yardım arayışı
içerisine girdikleri belirlenmiştir. Aktif olarak yardım arayışına giren İG’lerin intihar
niyetlerinin
zayıf
olduğu
düşünülmüştür.
Araştırma
kapsamında
akrabalarına,
komşularına veya arkadaşlarına “helalleşme” adına mesaj çekme, olayın ardından bir
süre sonra onlardan birini evine çağırma, ev halkını olaydan haberdar etme ve tek
başına hızla acil servise gelme birer “aktif yardım arayışı” olarak değerlendirilmiştir.
“Kız kardeşimin ilk önce haberi oldu. Ona mesaj attım... İşte, hakkını helal et gibi
filan bir şeyler yazdım. Sonra baktım beni arıyor, telefonu kapattım. Açtım kuzenimi
aradım. Ona da söyledim.” (İG 13)
Pasif
yardım
arayışı:
İG’lerin
bir
kısmı
yardım
arayışında
dolaylı
yollara
başvurmuşlardır. Bu doğrultuda kötü bir şey olacağını ima eden veya tehdit içeren bir
davranışta bulunduktan veya konuşma yaptıktan sonra hızla olay yerinden uzaklaşma,
herkesin görebileceği bir yerde (örneğin evin salonunda) eylemi gerçekleştirme, boş
ilaç kutularını kolayca görülebilecek bir yerde bırakma ve eşin veya aile üyelerinden
birinin eve gelme saatine yakın bir zamanda eylemde bulunma birer “pasif yardım
arayışı” olarak değerlendirilmiştir.
“Elim kesilmişti benim. O (evde birlikte kaldığı arkadaşını kasteder) yara bantı
almaya gitti. O giderken ben ilaçları aldım lavaboya gittim, içtim. Geri geldi, O da
anlamış zaten benim böyle bi şey yapacağımı. Sonra gitti baktı ilaçları sen mi içtin
falan. Ben tersledim O’nu. Hani git başımdan.” (İG 8)
Eylemde bulunduktan sonra pasif olarak yardım arayışında olan İG’lerin anlatıları
eylemlerine ciddiyet kazandırma veya içerisinde bulundukları güçlüğü etkili bir şekilde
anlatma isteğinde olduklarını düşündürmektedir.
Hem aktif hem de pasif yardım arayışı: Aşağıda İG (11)’in anlatısından
anlaşılabileceği gibi İG’lerin bazıları da hem aktif, hem de pasif yardım arayışı içinde
olmuşlardır.
“Ondan sonra arkadaşım geldi. Onu çağırmıştım; çünkü tek dostum o benim. Ben
dedim kötüyüm dedim, gelir misin dedim. Ondan sonra tabi bilmiyorlardı benim hap
içtiğimi. Sonra ben, İşte kutuları gördü. İlaç kutularını gördü. İçtin mi dedi. İçtim
dedim. Ondan sonra aldılar hastaneye getirdiler beni, ordan da buraya
gönderdiler.” (İG 11)
113
Güleç ve Aksaray (2006: 144) tarafından yapılan araştırmada da İG’lerin yarısının (63
olgudan 32’si, %50.8) girişimden sonra yardım arayışı içerine girdiği bildirilmiştir. Bu
araştırmada ise İG’lerin büyük bir çoğunluğunun ölümden kurtulmak için yardım
arayışına
girdikleri
koparmadıklarının
belirlenmiştir.
ve
iletişime
Bu
açık
durum
İG’lerin
olduklarının
birer
yaşamla
göstergesi
ilişkilerini
olarak
değerlendirilmektedir.
4.2.3.2. İntihar Girişiminde Bulunmuş Olmaya Karşı Tepkiler
İG’lerin intihar girişiminde bulunmuş olmaya karşı tepkileri “eylemde bulunmuş
olmaktan pişmanlık duyma”, “eylemde bulunmuş olmaktan dolayı pişmanlık duymama”,
ve “karmakarışık duygu ve düşünceler içerisinde olma” başlıkları altında ele alınmıştır.
Bunların ayrıntılarına geçmeden önce İG’lerin intihar girişiminde bulunmuş olmaya
karşı tepkileri ile bağlantılı iki önemli noktanın üzerinde durmak yararlı olacaktır.
Bunlardan birincisi; bazı İG’lerin tepkilerinin doğrudan amaca ulaşma durumuna göre
biçimlenmiş olmasıdır. İG(21)’in anlatısı bu doğrultuda bir fikir vermektedir:
“Belki XX (kız arkadaşının adı) açısından hiçbir şey değişmeyecekti. Ha annemler
üzülecekti, o kadar olcaktı. O olacaktı. Ben de gitmiş olacaktım. Benim istediğim
olacaktı sonuçta ama bi işe yarıyacağını pek sanmıyorum... Sonra pişmanlık
hissettim. Yalnızca pişmanlık hissettim, başka hiçbir şey hissetmedim.” (İG 21)
Üzerinde durulması gereken ikinci önemli nokta ise bazı vakalarda açıklıkla
görülebileceği gibi intihar girişiminde bulunmuş olmaya karşı gösterilen tepki ile geride
kalan süreç arasında doğrusal bir ilişkinin bulunmayışıdır. Bu durum intihar niyetinin
şiddetindeki dalgalanmaya bağlı olarak inişli çıkışlı bir sürecin (duygu, düşünce ve
davranışlarında görülen anlık değişimlerin) yaşanmış olması ile ilişkilendirilmektedir.
Şöyle ki; eylemde bulunma anında intihar niyetinin şiddeti son derece yüksek olmakla
birlikte bazı İG’lerin eylemde bulunduktan sonra yaşam istekleri yeniden canlanmıştır.
Bu İG’lerde ölüm yerine yaşama isteğinin ağır bastığı görülmüştür. Bazı İG’lerin ise
ifadelerinden sürecin daha karmaşık olduğu; ölüm isteği ve düşüncesinin intihar girişimi
öncesi, anı ve sonrasında hep inişli çıkışlı bir yol izlediği anlaşılmıştır. Daha önce
değinildiği gibi intihar davranışında ölüm ve yaşam isteği gibi iki zıt durumun bir arada
bulunduğu (Kalafat ve Underwood, 2005: 167) yeniden düşünülecek olunursa böyle bir
tablonun ortaya çıkışının hiç de şaşırtıcı olmadığı görülecektir. Odağ (2002: 68)
uygulamalarda bu tür tablolarla sıklıkla karşılaşılabileceğini belirtmektedir. Tıpkı bu
araştırmada da görüldüğü gibi Odağ’ın ifadesiyle aynı kişi değişik zamanda bazen
parasuisid, bazen de suiside özgü belirtiler gösterebilmektedir. Örneğin suisidin en
114
tehlikeli dönemindeki bir kimse her türlü yardıma ya da çözüm yollarına kapalı bir tutum
gösterebilir. Ama aynı kişi kısa bir süre sonra yardım isteyebilir, çözüm arayabilir,
çevreye daha açık bir ilişki geliştirebilir.
İG (7) vakası girişim öncesi ve girişim sonrası dönemlerdeki yukarıda sözü edilen inişli
çıkışlı hareketi göstermesi bakımından ilginç bir örnektir.
“Bir aydan fazla süredir intihar düşüncesi taşıyan İG (7) kimsenin evde
bulunmadığı ve eve gelme ihtimalinin olmadığı bir zamanda çoklu yöntem
kullanarak intihar girişiminde bulunmuş; ancak olaydan bir süre sonra en yakın
arkadaşına telefon ederek onu evine çağırmıştır. Eve gelen arkadaşı İG (7)’yi bir
süre hava alması için gezdirirken durumunun ağırlaşması üzerine onu hemen
Hastanenin Acil Servisine getirmiştir. Tıbbi tedavisinden sonra kendisine gelen İG
(7)’nin genel görünümü ve kimi ifadeleri kurtarıldığı için son derece öfkeli ve kızgın
olduğunu göstermiştir.
Pişmanlık duyma: İG’lerin ölümden kurtulmaya karşı tepkileri incelendiğinde
çoğunluğunun eylemde bulunmuş olmaktan dolayı pişman olduğu görülmektedir. Bazı
İG’ler bu eylemleri yüzünden kendisini acımasızca eleştirmiş, bazıları ise eylemi
bilmeden ve aniden gerçekleştirdiklerini öne sürerek eylemlerinin hatalı ve bencilce
yapılmış bir davranış olduğunu ifade etmişlerdir. Ayrıca pişmanlık duygularına kendisini
ve yakınlarını güç duruma düşürmüş olmaktan kaynaklanan üzüntü ve suçluluk
duyguları da eklenmiştir.
“Hapları içince düşünmüyorsunuz, ama şimdi aptalca geliyor.” (İG 9)
“Yani keşke içmeseydim de buraya hiç gelmeseydim (gülerek) diyorum. Yani en
azından hiç kimseyi üzmemiş olurdum. Ve kendim de bu kadar eziyet görmezdim.
Yani bu dördüncü serum, kendimi iyi hissetmeme rağmen, o şekilde, bayağı bi
uykusuz kaldım.” (İG 19)
“Suçluluk duygusu hissediyorum. Keşke arasaydım, söyleseydim diye
düşünüyorum. Kendimden tiksiniyorum. Bunu yaptığım için. O kadar güçsüz
olmamalıydım.” (İG 4)
İntihar girişiminde bulunmuş olmaktan dolayı pişman olan İG’lerin bir kısmı kendisini
bir kısmı da önemli bir yakınını düşünerek ölümden kurtuldukları için sevinmişler diğer
yandan yeniden yaşama tutunmak için yeni hedef ve arayışlara yönelmişlerdir.
“Şimdi, iyiyim. Yaniii dediğim gibi kafamda sorunlar var mı var. Yani düşündüğüm
gibi ama dediğim gibi bunları atmak bana düşüyor. Belki de sizlerin yardımıyla
bunları atarım... Ha yani, çok istiyorum çünkü kurtulmayı. İnşallah böylece
kurtulurum, dediğim gibi hayatıma kafamdakileri dediğim gibi anneyi babayı herkesi
silip aileme, çocuğuma, işime gücüme, onları yapmak, şu an için şeyim, çocukları
okutmak... Öyle. Yani benim gibi cahil olmasınlar. Ben bunları daha iyi
düşünüyorum... Yani bana analık geldi onlara babalık gelirdi, o daha kötüydü.” (İG
16)
Pişmanlık duymama: Az sayıda da olsa İG’lerin bir kısmı intihar girişiminde
bulunmaktan dolayı hiç de pişman olmadığını belirtmiştir. Örneğin görüşmeler
115
esnasında bir grup İG, yeniden intihar girişiminde bulunacağını ima edici bir tavır
içerisinde, adeta ne kadar korkusuz biri olduğunu da göstermeye çalışarak eylemde
bulunmuş olmaktan hiç de pişmanlık duymağını açıklıkla ifade etmiştir.
“Pişmanlık duymadım, tabi göbek de atmıyodum.” (İG 2)
“Ve intihar ettim işte. Ama maalesef kurtuldum.” (İG 5)
“Hiçbir şey hissetmiyorum. Yani pişman değilim. Ben pişman olacağım şeyi hiç bi
zaman yapmam.” (İG 6)
Karmakarışık
duygu
ve
düşünceler
içerisinde
olma:
Kendisini
bir
türlü
toparlayamamış, girişimi nasıl yaptığının şaşkınlığını üzerinden atamamış, ne yaptığını
ve ne hissettiğini bilmeyen bir grup İG de bulunmaktadır. Çaresizlikleri her hallerinden
belli olan bu İG’lerin duygularının yanısıra düşünceleri de karmakarışıktır.
“Hiçbir şey hissetmedim. Çünkü kafam halen daha karmakarışık. Halen eşimin
yüzüne bakamıyorum. Hala yalan konuşuyor zannediyorum… Atamadım, bir türlü
atamadım. Yardım istiyorum ama, bi türlü kendime yardım edemiyorum. Kendi
kendime yardım edemiyorum, teselli veremiyorum kendi kendime.” (İG 12)
4.2.3.3. Aile Ve Çevrenin Tepkisi
İntihar davranışı ister bir ilişki kurma isteğini dile getirsin, ister konumu değiştirme
amaçlı olsun, ister bir çağrı, ister bir uyarı, isterse bir ileti olarak anlaşılsın sonuç olarak
çevreyi de etkisi altında bırakmaktadır (Odağ, 2002: 68). Çevrenin intihar girişimlerine
karşı tepkisinin intihara gösterilenden daha farklı olmaması (Odağ, 2002: 68) ve
özellikle bir intihar girişimini izleyen süreçte ailelerin büyük bir stres yaşamaları
(Coggan ve Benett: 2002: 17) nedeniyle görüşmelerde son olarak bir de ailenin ve
çevrenin intihar girişimi karşısında sergilediği tutum üzerinde durulmuştur. Ailelerin
çoğunlukla İG’lere karşı koruyucu ve destekleyici bir yaklaşım içerisinde oldukları; fakat
az sayıda da olsa bazı ailelerin İG’yi ve eylemini reddedici bir yaklaşım sergiledikleri
belirlenmiştir.
Koruyucu ve destekleyici yaklaşım: İG’lerin çoğunluğu eylemi evinde gerçekleştirdiği
için eylemden öncelikle aile üyelerinden birinin haberi olmuştur. Evinde hiçbir aile üyesi
olmadığı bir zaman diliminde eylemde bulunan İG’lerin ise akraba, komşu veya
arkadaşlarından biri İG’den haberi alır almaz onun evine gelmiştir. İG ile ilk temas
kuran kişiler kısa süreli de olsa korku, telaş ve panik içerisinde kalmışlardır. Daha
sonra İG’yi bu güç durumdan kurtarabilmek için ya öncelikle kendileri bir şeyler
yapmaya çalışmışlar (kusturmaya çalışma, açık havada gezdirme, sorunu bilen birine
116
danışma gibi) ya da elinden bir şey gelmediği için çok hızlı bir şekilde İG’yi Hastanenin
Acil Servisi’ne getirmişlerdir.
“Çok kötü oldu böyle, konuşamadı yani. Ondan sonra işte kaç tane içtin, ne içtin
falan sordu, baktı yan etkilerine falan. Sonra hemen işte bir hemşire akrabamız var.
O’nu aradık hani, napalım ne edelim. Kalbe zarar verebilir o ilaçlar dedi... Hemen
hastaneye gidin dedi. Sonra işte yengemi aradık. Arabası vardı. O geldi, aldı.
Beraber hastaneye geldik.” (İG 20)
İG’ler eylemde bulunduğunu öğrenen yakın ve uzak çevredeki kişilerin çoğunluğunun
büyük bir üzüntü yaşadığını, koruyucu ve destekleyici bir tavır içerisine girerek bunu
“değer miydi?”, “hayatından önemli miydi” sözleriyle kendilerine de yansıttığını ifade
etmişlerdir. Böylece İG’lerin bir kısmının çevrenin ilgi ve dikkatini kendi üzerinde
toplama amacına ulaştığı düşünülmüştür.
Reddedici yaklaşım: İG’lerden bazıları eylemlerinden dolayı çevresindeki kişilerin son
derece sert tepkileriyle karşılaştıklarını belirtmişlerdir. Yer yer incitici ve onur kırıcı
sözler de içeren bu tepkilerin, İG’lerin halen devam ettiği gözlenen çaresizliklerinin,
huzursuzluklarının
ve
gerginliklerinin
devam
etmesinde
önemli
payı
olduğu
düşünülmektedir.
“Benim kız kardeşim diyo. O haplar az geldi sana diyo; biraz daha veriyim, biraz
daha iç. Kökten gidersin diyo.” (İG 11)
“Neden yaptın bunu dedi, ben sana demedim mi dedi, bitti bitti demiştim dedi. Ben
dedim, böyle böyle oldu. Anlattım size anlattığım gibi.” (İG 12)
117
BÖLÜM 5: SONUÇLAR
Bu araştırma; Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi’ne intihar
girişimi nedeniyle getirilen genç yetişkinlerin intihar girişimine yönelimlerinde etkili olan
faktörleri kendi psiko-sosyal bağlamı içerisinde inceleyerek; bu eylemleri hakkında
daha bütüncül ve derin bir kavrayışa ulaşma amacıyla gerçekleştirilmiştir. Nitel
araştırma tasarımı içerisinde kurgulanmış olan bu araştırma, yorumsamacı bakış
açısıyla intihar girişimi vakalarına yönelmiştir.
Bu bölümde araştırmada ortaya çıkan sonuçlar üzerinde durulmuştur. Araştırma
sonuçları iki başlık altında ele alınmış; bu doğrultuda öncelikle İG’lerin intihar girişim
dönemlerindeki yaşantılarından elde edilen sonuçlara; daha sonra da bu sonuçların
bütünleştirilmesi ile ortaya çıkan genel sonuçlara yer verilmiştir.
5.1. İNTİHAR GİRİŞİMİ DÖNEMLERİNDEKİ YAŞANTILARA İLİŞKİN SONUÇLAR
İG’lerin intihar girişimi dönemlerindeki yaşantılarına ilişkin sonuçlar intihar girişiminden
önceki dönem, girişim dönemi ve girişimden sonraki dönem olmak üzere üç ana başlık
altında ele alınmıştır.
5.1.1. İntihar Girişiminden Önceki Dönemdeki Yaşantılara İlişkin Sonuçlar
İG’lerin eylemden önceki yaşantıları; algılanan kişilik özellikleri, aile yaşamı, sosyal
sistemlerle ilişkileri (arkadaşlık ve komşuluk ilişkileri, okul / çalışma yaşamı), sorun
çözme ve sorunlarla başetme, duygusal durum ve intihar girişiminden söz etme
temalarına göre incelenmiştir. Bu temalar çerçevesinde İG’lerin intihar girişimi
öncesindeki yaşantılarıyla ilgili şu sonuçlara ulaşılmıştır:
Kişilik
özellikleri
bakımından
İG’lerin
yarısına
yakını
kendilerini
“iyi
niyetli”,
“yardımsever”, “neşeli – güler yüzlü”, “yaşam dolu”, “çalışkan” ve “mücadeleci” şeklinde
olumlu öğeler içeren kişilik özellikleri ile betimlemişlerdir. Buna karşılık diğer İG’lerden
bir kısmı literatürde intihar davranışı için risk oluşturduğu öne sürülen “kendini kontrol
edememe”,
“içekapanıklık”,
“kendine
zarar
verme”,
“asabilik
(sinirli
olma)”,
“çekingenlik”, “tutarsızlık - dengesizlik”, “aşırı duygusallık” ve “bir işe yaramama” gibi
olumsuz öğeler içeren kişilik özelliklerine sahip olduklarını belirtmiştir. Bunların dışında
118
hem olumlu hem de olumsuz öğeler içeren kişilik özelliklerine (örneğin hem neşeligüleryüzlü hem de asabi olma gibi) sahip olduğunu belirten İG’lere de rastlanılmıştır.
Olumlu kişilik özelliklerine sahip olduğunu belirten İG’lerin anlatıları, intihar girişimine
yönelmelerinde, eylemden önceki dönemde ortaya çıkan ve duygusal yaşamlarını altüst eden kriz(ler)in etkili olduğuna işaret etmiştir. Olumsuz kişilik özelliklerinden
birkaçına sahip olduğunu bildiren İG’lerin anlatıları ise söz konusu kişilik özelliklerinin,
onların intihar girişimine yönelmelerini sağlayan “hazırlayıcı” bir faktör olduğunu
düşündürmüştür.
İG’lerin aile yaşamları ile bağlantılı olarak; aile ilişkilerinin niteliği, anne-baba tutumu,
ailenin sorunlu üyesi olarak görülme ve yaygın evlilik sorunlarının onların intihar
girişimine yönelimlerinde etkili olduğu belirlenmiştir.
İG’lerin çoğunluğu çekirdek aile içerisinde yaşamaktadır. Çekirdek aile içerisinde
yaşayan İG’lerin, ebeveynleri veya eşleri ile gergin ve çatışmalı bir ilişki içerisinde
oldukları görülmüştür. Dolayısıyla onların doyurucu bir ilişki ağı içerisinde yaşadıklarını
söylemek güçtür. Geniş aile içerisinde yaşayan dört İG bulunmaktadır. Bu gruptaki
İG’lerin ailelerinde hiyerarşik ilişki kalıplarının daha belirgin ve yaygın olduğu dikkati
çekmiştir. İG’lerin anlatıları; yaygın olarak koruyucu, destekleyici ve dayanışmacı gibi
olumlu özellikleri ile bilinen geniş ailenin, her zaman olumlu biçimde işlemediğini; bu tip
ailede hareket alanlarının sınırlandığını, kimi zaman büyük aile üyelerinin baskılarına
maruz kalındığını ortaya çıkarmıştır. Dört İG ise literatürde intihar davranışı için bir risk
faktörü olduğu bildirilen parçalanmış aile içerisinde yaşamaktadır. Bu ailelerde eşin
veya ebeveynlerden birinin bulunmaması nedeniyle aile düzeni bozulmuş ve aile
üyeleri biraradalığı sağlamada zorlanmışlardır. Parçalanmış ailede en küçük bir
sorunun hemen bir krize, her tartışmanın kolayca bir kavgaya dönüştüğü görülmüştür.
Bu grupta yer alan İG’lerin aile üyeleriyle oldukça sınırlı bir ilişkisi olduğu dikkati
çekmiştir.
Özellikle 18-22 yaş grubu içerisinde yer alan bazı İG’lerin anlatıları anne-babalarının
tutumlarından rahatsız olduklarını ortaya çıkarmıştır. Ebeveynlerinin sergiledikleri; “aşırı
ilgi veya ilgisizlik”, “kısıtlayıcı ve otoriter yaklaşım”, “kardeşler arasında ayrımcılık
yapma” ve “sözlü şiddet”ten İG’ler olumsuz yönde etkilenmişlerdir. Ebeveynlerin
tutumundan rahatsız olan İG’lerin babaları ile daha mesafeli, anneleriyle ise çatışmalı
ve kavgalı bir ilişki içerisinde oldukları görülmüştür.
Aileleri tarafından en sorunlu aile üyesi olarak görülen İG’ler de bulunmaktadır. Bu
İG’ler; aileyi sürekli uğraştıran, yoran ve huzurunu bozan kişi olarak değerlendirilmiştir.
119
Dolayısıyla herhangi bir sorun çıktığında bu İG’ler doğrudan sorunun kaynağı olarak
görülmüşlerdir. Ailelerin “sorunlu” olarak gördükleri İG’lerden desteğini çekmesi ve
genellikle onlara karşı sert ve katı yaklaşım içinde olması İG’lerin kendilerini
ailelerinden soyutlanmış hissetmelerine neden olmuştur.
İG’lerin önemli bir kısmı ebeveynlerine oranla kardeşleri ile daha yapıcı, samimi ve
dayanışmacı bir ilişki içerisinde görülmüştür. Bu özellikleri ile kardeşler araştırmada
“koruyucu faktör” olarak değerlendirilmiştir.
Araştırma kapsamında altı evli İG bulunmaktadır. Bu İG’lerden dördünün eşi ile sorunlu
bir ilişki yürüttüğü ise hemen dikkati çekmiştir. Vakalarda aile içinde şiddet içeren
davranışların fiziksel olmaktan çok sözel olduğu (bağırma, aşağılama, hakaret etme vb)
belirlenmiştir. İG’lerin anlatıları evlilikle ilgili sorunların oluşmasında ve devam
etmesinde sevgisizliğin, ilgisizliğin, güvensizliğin ve mutsuzluğun önemli payı olduğunu
ortaya çıkarmıştır. İG’ler eşleri ile sorunlarını karşılıklı çözebilmek yerine kök ailelerden
yardım arayışına girmişler; eşler, karşı tarafa üstünlük sağlamak üzere çocukları birer
“koz” olarak kullanmışlardır. Oysa dışarıdan yapılan müdahaleler mevcut sorunları
çözme yerine daha da ağırlaştırmıştır. Tüm bunlarla birlikte kronik hale gelen evlilik
sorunlarından oldukça fazla etkilenen kadınların bir çıkış yolu bulamadıkları
anlaşılmıştır.
Kadınların
evlilik
yaşamlarında
karşılaştıkları
sorunların
çözümsüzlüğünde “zayıf toplumsal konumları”nın etkili olduğu düşünülmüştür.
Araştırma kapsamında İG’lerin sosyal sistemlerle ilişkileri; arkadaş grubuyla ilişkiler,
okul ve çalışma yaşamı şeklinde alt bölümlere ayrılarak ele alınmıştır.
İG’lerin sosyal sistemlerle ilişkilerinin ağırlık noktasını arkadaş grupları ile kurulan
ilişkiler oluşturmuştur. İG’lerin bir kısmı arkadaş edinme bakımından avantajlı; bir kısmı
da dezavantajlı bir konum içerisinde görülmüştür. Bu iki farklı durumun ortaya
çıkışında; kişilik özellikleri, ebeveynlerinin tutumu ve ailedeki pozisyonlarının (ev kızı
veya ev hanımı olma, evin işsiz üyesi olma gibi) etkili olduğu düşünülmüştür. Birinci
gruptaki İG’lerin yalnızlıkları, ikinci gruptaki İG’lerin ise kontrolü güç ve dağınık ilişki ağı,
intihar girişiminde bulunmaya yönelik eğilimi artıran hazırlayıcı faktörlerden biri
olmuştur.
Görüşmelerde arkadaşlarla ilişkiler bakımından üzerinde en fazla durulan konu “karşı
cinsle ilişkiler” olmuştur. Araştırma kapsamında bulunan on iki bekar İG’den sekizinin
karşı cinsle duygusal ilişki içerisinde olduğu belirlenmiştir. İG’lerin bu ilişkilerinde
duygularını sağlıklı bir şekilde kontrol altına alamamış ve duygularına belli sınırlar
120
koyabilmeyi başaramamış olmaları ise hemen göze çarpmıştır. Ayrıca İG’lerin önemli
bir kısmının karşı cinsle ilişkilerini yürütmede yüz yüze ve karşılıklı konuşma yerine
günümüzün popüler iletişim araçlarına (özellikle cep telefonu ve internet) çok sık bir
şekilde başvurmaları ister istemez ilişkilerinin olumsuz yönde etkilenmesine neden
olmuştur. Ailesinde ya da yakın çevresinde paylaşımda bulunabileceği ve geribildirimler
alabileceği kişi(ler) bulunmayan İG’ler, karşı cinsle yürüttükleri ilişkilerinde duygusal bir
yükün
altında
ezilmişler;
hayal
kırıklığı,
öfke,
çaresizlik,
engellenmişlik
ve
soyutlanmışlık duyguları içerisinde üstesinden gelemedikleri bir bunalımın eşiğine
sürüklenmişlerdir.
İG’lerin bir kısmı eylem öncesinde intihar düşüncelerini arkadaşlarıyla paylaşmış,
bunun sonucunda bir süreliğine de olsa intihar düşüncelerinin şiddeti azalmıştır. Bir
kısım İG ise eylem sonrasında öncelikle arkadaşlarını arayarak onlardan yardım
istemiştir. Bu iki durum arkadaşların intihar girişimi öncesinde “koruyucu”; sonrasında
ise “kurtarıcı” şeklinde iki önemli işlevi yerine getirdiklerini göstermiştir.
İG’lerin okul yaşamları ile intihar girişimine yönelmeleri arasındaki bağlantıda; “okul
devamsızlığı”, “sorunlu öğrenci konumu” ve “okul yöneticilerinin tutumu” ön plana
çıkmıştır.
İG’lerin bazıları çeşitli nedenlerden dolayı okula devam konusunda sorun yaşamıştır.
İG’lerin anlatıları aile ilişkilerinde yaşanan sorunların, okul devamsızlığına neden olan
etkenlerin başında geldiğini göstermiştir. Bulundukları ortama uyum sağlamakta güçlük
çeken İG’lerin bir kısmı ise okul yaşamlarında arkadaşları, öğretmenleri ve okul
yöneticileri tarafından “sorunlu öğrenci” olarak görülmüşlerdir. Bu İG’ler arasında daha
önceden ayaktan psikiyatrik tedavi görenler de vardır. Araştırmada, az sayıda da olsa
bazı vakalarda okul yöneticilerinin İG’lere yönelik tavırları dikkat çekmiştir. İG’lerin
anlatılarından okul yöneticilerinin İG’lerin kriz içerisinde olduklarını zamanında fark
edemeyip, bir de onlara karşı kınayıcı ve azarlayıcı bir yaklaşım sergiledikleri ve
böylece onların daha da güç duruma düşmelerine neden oldukları anlaşılmıştır.
Görüşmelerden çalışma yaşamı içerisinde olan İG’lerin yoğun ve hızlı tempoya sahip
işlerde
çalışıyor
olmaları
nedeniyle
gerek
aileleriyle
gerekse
karşı
cinsten
arkadaşlarıyla yaşadıkları sorunların çözümüne yeterince zaman ayıramadıkları
anlaşılmıştır. Bu İG’lerin; aile, karşı cinsten arkadaş ve yoğun çalışma yaşamı
döngüsünün içerisinde sıkışıp kalmaları ve bu yaşam alanları arasında bir türlü dengeyi
kuramamış olmaları intihar girişimi öncesinde yoğun bir stres içerisinde olduklarını
düşündürmüştür.
121
Görüşmelerde İG’lerin pek çok sorunla karşılaştıkları; bu sorunlara yönelik yeterli ve
etkili başetme stratejileri geliştiremedikleri için epeyce zorlandıkları belirlenmiştir. Kısıtlı
başetme becerilerinin yanısıra sahip oldukları destek kaynaklarının sınırlı oluşu da
zorlanmanın başlıca nedeni olarak değerlendirilmiştir. Bu doğrultuda örneğin İG’lerin
komşularıyla ilişkilerinin zayıf ve sınırlı oluşu onların intihar davranışından korunmak
için önemli bir sosyal destek kaynağından yararlanamadığını açıkça ortaya koymuştur.
İG’ler karşılaştıkları sorunlara yönelik kalıcı ve etkili çözümler bulma yerine; etkisi
zamanla sınırlı, palyatif sayılabilecek önlemlere daha çok başvurmuşlardır. Bununla
birlikte evli İG’ler için üç yaşında veya daha küçük yaşta çocuğa sahip olmanın
sorunlarla başetmede ve hayatta kalabilmede önemli bir motivasyon kaynağı olduğu
anlaşılmıştır. Dolayısıyla “çocuk sahibi” olma da bu araştırmada intihardan koruyucu
faktörler arasında değerlendirilmiştir.
Yaşanan sorunların kronik hale dönüşmesi veya olumsuz yaşam olaylarının üst üste
gelişi genel olarak depresyonla bağlantılı pek çok duygunun açığa çıkmasına kaynaklık
etmiştir. Bu araştırmada öfke, huzursuzluk, ümitsizlik, utanç ve suçluluk İG’lerin en
şiddetli ve yoğun yaşadıkları duygular olarak belirlenmiştir.
İG’lerin yaşadıkları olaylara bağlı olarak öfkelerinin artmış oluşu hemen dikkati
çekmiştir. Duygusal yaşantıda öfkenin ön plana çıkmış olması İG’lerin yaşam olayları
karşısında aşırı uyarılmış olduklarının bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir. İfade
olanağı bulamayan, bunun yerine bastırılmaya çalışılan öfke duygusu bir süre sonra
“patlama” olarak ifade edilen bir intihar girişimi ile dışa vurulmuştur. İG’lerin bir kısmı
aynı
zamanda
huzursuz
oluşlarıyla
da
dikkati
çekmiştir.
İG’lerin
anlatıları
huzursuzluklarının genellikle eş, ebeveyn veya partner ile yaşanan ilişki sorunlarından
kaynaklandığına işaret etmiştir. Tüm intihar araştırmalarında görülebileceği gibi bu
araştırmada da ümitsizlik, sıkça yaşanılan duygular arasında yer almıştır. Sorunları
aşmak için tek başına sarf ettikleri çabaların sonuçsuz kalması, ileriye yönelik hiç bir
çıkış yolunun görülememesi, insanlara karşı güvenin yitirilmesi ve kendini “kaybeden”
statüsünde görme gibi olumsuz bilişsel değerlendirmeler ümitsizliğin ortaya çıkışında
etkili olmuştur. Bununla birlikte İG’lerin bir kısmı ise “küçük düşürülme”, “hakaret işitme”
ve “ayıplanma” nedeniyle utanç; “olanlardan kendini sorumlu görme” nedeniyle de
suçluluk duyguları yaşamışlardır.
İG’lerden on ikisi intihar girişiminde bulunacağından daha önce kimseye söz
etmemiştir. İntihar girişiminde bulanacağından söz edenler ise kendi içerisinde,
doğrudan ve dolaylı bir şekilde intihardan söz edenler olmak üzere iki farklı görüntü
122
çizmişlerdir. İntihar girişiminde bulunacağından doğrudan söz eden İG’lerin bu tutumu,
kurtulmalarına olanak sağlayacak bir önlemi işin başında almayı istemiş olabileceklerini
düşündürmüştür. İntihar girişiminde bulunacağından dolaylı bir şekilde söz eden İG’ler
için ise intihara yönelim konusundaki kararsızlıklarının devam ettiği düşünülmüştür.
İG’lerin anlatılarından gerek intihar girişiminden doğrudan gerekse dolaylı bir şekilde
haberdar edilen kişilerin bunu yeterince dikkate almadıkları veya eylemi önlemeye
ilişkin etkili bir çözüm geliştiremedikleri anlaşılmıştır.
5.1.2. İntihar Girişiminde Bulunma Dönemindeki Yaşantılara İlişkin Sonuçlar
İG’lerin intihar girişiminde bulunma dönemindeki yaşantıları; tetikleyici faktörler, intihar
düşünceleri, intihar girişiminin amacı, intihar girişimini planlama, intihar girişiminin yeri
ve zamanı, yöntem seçimi ve yöntemin ölümcüllüğüne ilişkin derecelendirme
temalarına göre incelenmiştir. Bu temalar çerçevesinde İG’lerin intihar girişiminde
bulunma dönemindeki yaşantılarıyla ilgili şu sonuçlara ulaşılmıştır:
Araştırma kapsamındaki intihar girişimlerinin neredeyse tamamının (iki vaka hariç) bir
tetikleyici faktörün etkisiyle gerçekleştiği belirlenmiştir. Bu araştırmada sırasıyla
“tartışma”, “terk edilme”, “gizli bir ilişkinin açığa çıkması” ve “sınıfta kalma” intihar
girişimlerini tetikleyen faktörler olarak öne çıkmıştır. Eylemi tetikleyen faktörlerin
niteliğine bakıldığında, literatür bilgileriyle de uyumlu olarak kişilerarası ilişkilerin intihar
girişimine yönelmede son derece önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Araştırmada İG’lerin intihar düşünceleri de incelenmiş; intihar düşüncelerinin sıklık,
yoğunluk ve süre bakımından farklılaştığı görülmüştür. İG’lerin anlatılarından, intihar
düşüncelerinin çoğunlukla tetikleyici faktörün ortaya çıkışından itibaren eylemde
bulunma anına kadar geçen üç saatten az bir zaman içerisinde oluştuğu anlaşılmıştır.
İG’lerin bir kısmı eylemden önce intihar girişiminde bulunup bulunmamayı ciddi bir
şekilde düşünmüştür. Bu düşünme sürecinde ölüm isteği ile yaşama isteği arasında
sıkışıp kalmış olmaları ise dikkati çekmiştir. Literatürdeki tanımından hareketle (kişinin
intiharı düşünmesi ve bu doğrultuda girişimde bulunması arasındaki sürenin beş
dakikadan daha az olması), bu araştırmada sadece üç intihar girişimi, tipik bir dürtüsel
davranış olarak değerlendirilmiştir. İntihar düşünceleri bağlamında araştırmadan elde
edilen bir diğer bulgu ise yaşamlarının geçmiş dönemlerinde de intihar düşüncesi
taşımış olan beş İG’den dördünün ayaktan psikiyatrik tedavi görmüş olmasıdır. Söz
konusu bulgu psikiyatrik bir bozukluğun bulunması ve/veya etkili bir şekilde tedavi
123
edilmemesi durumunda intihar düşüncelerinin yaşamın ilerleyen dönemlerinde yeniden
ortaya çıkabileceğini göstermiştir.
Bu araştırmada İG’lerin “sorun çözme”, “cezanlandırma”, “ruhsal acıyı / sıkıntıyı
dindirme”, ve “incinen duyguları dile getirme” gibi değişik amaçlarla intihar davranışına
yöneldikleri anlaşılmıştır.
Bir grup İG’nin üstesinden gelemediği sorunla(rla) yaşama yerine ölümü tercih etmeye
yönelik
bir
eğilim
içerisine
girmiş
olduğu
görülmüştür.
Sorunların
çözüme
kavuşturulamaması yani bir çıkış yolunun bulunamaması durumunda intihar girişimi, bu
İG’ler için sorunlardan kurtulmanın bir yolu olmuştur. İG’lerin bir kısmı kendilerini güç
duruma düşüren olayların kendisinden, bir kısmı da çevresinde bulunan kişilerden
kaynaklandığını düşünmüştür. Böyle bir düşünce içerisinde olan İG’lerin anlatıları güç
durum karşısında kendisini veya çevresini cezalandırma isteği ile intihar girişimine
yöneldiklerine
işaret
etmiştir.
Bunlardan
farklı
olarak
bir
grup
İG’nin
artık
katlanamayacağını düşündükleri duygularını dindirme; bir grup İG’nin ise terk edilme
sonucunda oldukça incindiğini ve kırıldığını partnerine veya çevresindeki kişilere
bildirme amacıyla intihar girişiminde bulunduğu belirlenmiştir.
İG’lerin yarısı intihar girişimini herhangi bir plan yapmadan gerçekleştirmiştir. Bu İG’ler
arasında eylemden önceki üç saatten daha fazla bir süre içerisinde intihar düşüncesi
taşıyanlar da vardır. Bunların herhangi bir plan yapmamış olması özellikle dikkati
çekmiştir. Bu durum İG’lerin intihar düşüncesi taşıyor olmasına karşılık, yaşamda
kalma isteklerini sürekli korumuş olduklarını düşündürmüştür.
İG’lerin büyük bir kısmı kendi evlerinde genellikle en az bir aile üyesinin evde
bulunduğu veya eve gelme saatinin yaklaştığı bir zaman diliminde intihar girişiminde
bulunmuştur. Çok az bir kısmı ise bir yakının evinde ya da “kazan dairesi”, “boş bir otel
odası” gibi mekanlarda eylemi gerçekleştirmiştir. Özellikle evin dışında bir mekanda
eylemi gerçekleştiren İG’lerin bu tercihleri onların intihar niyetlerinin şiddetli olduğunu
düşündürmüştür.
İG’lerin tamamı eylemlerinde “ilaç içme yöntemi”ni kullanmışlardır. Bununla birlikte ilaç
içtikten sonra ikisi kadın, üçü erkek beş İG ise bu yöntemin yanı sıra farklı bir yöntemi
daha (hafif derecede bileklerini kesmek, mutfak tüpünü açık bırakmak ve bira içmek
gibi) kullanmıştır. Bu İG’lerin ilave bir yöntem kullanarak çevresine çok güç durumda
olduğunu bildirme veya daha fazla dikkate alınma isteği içerisinde oldukları
düşünülmüştür. İG’ler kullandıkları yöntemin ölümcüllüğüne ilişkin derecelendirmeleri
124
bakımından üç farklı grup oluşturmuşlardır. Birinci grupta kullandığı ilaçların adlarını,
fonksiyonlarını ve aşırı doz sınırını bilen veya bunları sonradan öğrenen İG’ler yer
almıştır. İkinci grupta kullandığı ilaçlara aşina olmasına karşın bunların öldürücülük
düzeyini bilmeyen; ancak sadece tahminleriyle hareket eden İG’ler bulunmaktadır.
Üçüncü grupta ise kullandığı ilacın öldürücülüğü, kime ait olduğu ve girişim anında
ilaçtan ne kadar kullandığı hakkında hiçbir bilgisi olmayan İG’ler yer almıştır.
5.1.3. İntihar Girişiminden Sonraki Dönemdeki Yaşantılara İlişkin Sonuçlar
İG’lerin intihar girişimi sonrasındaki yaşantıları sırasıyla ölümden kurtulmak için yardım
arayışları, intihar girişiminde bulunmuş olmaya karşı tepkiler ile aile ve çevrenin tutumu
temalarına göre incelenmiştir. Bu temalar çerçevesinde İG’lerin intihar girişimi
sonrasındaki yaşantılarıyla ilgili şu sonuçlara ulaşılmıştır:
İG’lerin neredeyse tamamının (üç İG dışında) eylem sonrasında bir yardım arayışına
yöneldiği belirlenmiştir. İG’lerin yarıdan fazlası akrabalarına, komşularına veya
arkadaşlarına “helalleşme” adına mesaj çekme, onlardan birini evine çağırma, olayın
ardından bir süre sonra ev halkını haberdar etme ve tek başına hızla acil servise gelme
şeklinde aktif olarak yardım arayışına yönelmişlerdir. Buna karşılık bazıları kötü bir şey
olacağını ima eden veya tehdit içeren bir konuşma yaptıktan sonra hızla olay yerinden
uzaklaşma, herkesin görebileceği bir yerde (örneğin evin salonunda) eylemi
gerçekleştirme, boş ilaç kutularını kolayca görülebilecek bir yerde bırakma şeklinde
dolaylı biçimde yardım arayışında bulunmuştur. Söz konusu her iki türden yardım
arayışı içerisinde olma, ölme isteğine oranla yaşama isteğinin daha fazla olduğunu
gösteren bir işaret olarak değerlendirilmiştir.
İntihar girişiminde bulunmuş olmaya karşı tepkiler incelendiğinde İG’lerin çoğunluğunun
eylemde bulunmuş olmaktan dolayı pişman oldukları görülmüştür. Bu İG’ler suçluluk
duyguları içerisinde kendilerini eleştirmişler ve eylemlerini sorumsuzca yapılan hatalı
bir davranış olarak değerlendirmişlerdir. Buna karşılık İG’lerin bir kısmı intihar
girişiminde bulunmaktan dolayı hiç de pişmanlık duymamış, yeniden intihar girişiminde
bulunacağını ima edici bir tavır sergilemiştir. Bu İG’lerin yeni bir intihar girişimi için risk
taşıdığı düşünülmüştür.
Görüşmelerde son olarak ailenin ve çevrenin intihar girişiminden sonra İG’ye karşı
sergilediği tutum üzerinde durulmuştur. İG’ler ile ilk temas kuran kişiler kısa bir süre
korku, telaş ve panik yaşamışlar; ancak hemen kendilerini toparlayarak çoğunlukla
125
koruyucu ve destekleyici bir yaklaşım içerisinde bulunmuşlardır. Buna karşılık bazı
İG’lerin eylemi, çevre ve yakın kişiler tarafından son derece sert tepkiyle karşılanmıştır.
Bu İG’lerin çaresizlikleri, huzursuzlukları ve gerginliklerinin intihar girişimi sonrasındaki
dönemde de devam ettiği görülmüş; bu İG’lere hızlı bir şekilde profesyonel yardım
sağlanmasının gerekli olduğu düşünülmüştür.
5.2. GENEL SONUÇLAR
İntihar girişiminde bulunan kişilerin anlatılarından hareketle bu eylemlerini psiko-sosyal
bağlamı içerisinde anlama çabası içerisinde yürütülen bu araştırmada, İG’lerin intihar
girişimine
yönelmelerinde
birbiriyle
bağlantılı
pek
çok
faktörün
etkili
olduğu
görülmektedir. Bununla birlikte araştırma kapsamındaki İG’lerin, intihar girişim
dönemlerindeki yaşantılarının özellikle genç yetişkinler arasında görülme olasılığı
yüksek olan intihar girişimleri hakkında önemli ipuçları taşıdığı düşünülmektedir. Söz
konusu faktörlerin ve ipuçlarının neler olduğunu da içerecek şekilde temelde bu
araştırmadan şu sonuçlar çıkarılabilir:
1. Araştırma kapsamında değerlendirilen ve her biri ancak kendi psiko-sosyal bağlamı
içerisinde anlaşılabilecek intihar girişimi vakaları, oluşum / gelişim çizgisi bakımından
birbirine benzeyen bir takım ortak özellikler de taşımaktadır. Bu benzer özelliklere
dayanarak intihar girişimi vakalarının aşağıda betimlenmeye çalışılan görüntüyü (Şekil
1) yansıttığı düşünülmektedir:
“İntihar davranışı için risk faktörü oluşturan kişilik özelliklerinden biri veya birkaçına
sahip, sosyal destek sistemleri zayıf, sorun çözme ve başetme becerileri yetersiz,
arkadaşlık ilişkilerinde, aile veya okul yaşamlarında çeşitli güçlükleri bulunan İG’ler,
intihar girişiminde bulunmadan önce çoğunlukla üst üste gelen yaşam krizleri ile
karşılaşmaktadırlar. Krizlerin sağlıklı bir şekilde aşılamaması İG’lerde depresyonla
bağlantılı
öfke,
huzursuzluk,
ümitsizlik,
utanç
ve
suçluluk
gibi
duyguları
alevlendirmektedir. Çözümsüzlüğün ve çaresizliğin had safhaya ulaştığı bir ortamda
baş gösteren tetikleyici bir faktörün etkisiyle sorundan kurtulma, katlanılamayacak
düzeye ulaşan ruhsal acıya bir son verme, kendisini veya çevresindekileri
cezalandırma istekleri İG’leri eyleme güdülemektedir. Böylece İG’ler tetikleyici faktörün
126
AİLE YAŞAMI
Aile ilişkilerinin niteliği
Anne-baba tutumu
Ailenin sorunlu üyesi olma
Yaygın evlilik sorunları
ARKAŞ GRUBU İLE İLİŞKİLER
Arkadaş edinme olanakları
Karşı cinsle ilişkiler
Arkadaşın koruyucu / kurtarıcı rolü
OKUL YAŞAMI
Okul devamsızlığı
Sorunlu öğrenci konumu
Okul yöneticilerinin tutumu
SORUN ÇÖZME VE SORUNLARLA
BAŞETMEDE GÜÇLÜKLER
Yetersiz destek kaynakları
Palyatif önlemlerle sorun çözme
DUYGUSAL DURUM
Öfke, huzursuzluk, ümitsizlik,
utanç ve suçluluk
TETİKLEYİCİ FAKTÖRLER
Tartışma, terk edilme, sınıfta kalma,
gizli bir ilişkinin açığa çıkması
İNTİHAR GİRİŞİMİNE GÜDÜLENME
Sorun çözme
Ruhsal acıyı dindirme,
Cezalandırma
İncinen duyguları dile getirme
İNTİHAR GİRİŞİMİ
(Ölümden kurtulmak için)
YARDIM ARAYIŞI
Aktif yardım arayışı,
Pasif yardım arayışı,
Hem aktif hem de pasif yardım
arayışı
Şekil 1: İntihar Girişimlerinin Oluşum / Gelişim Şeması
127
ortaya çıkışından sonraki üç saatten az bir süre içerisinde oluşan intihar düşünceleri
eşliğinde; spesifik bir plan yapmaksızın çoğunlukla kendi evinde, akşam saatlerinde, en
kolay ulaştıkları yöntemle (ilaç içme) eylemi gerçekleştirmektedirler. İG’ler eylemden
sonra ölümden kurtulmak üzere aktif veya pasif olarak yardım arayışına yönelmekte,
çoğunlukla eylemlerinden dolayı pişman olmaktadırlar.
2. İG’lerin intihar girişimine yönelimlerinde “kişilerarası ilişkiler”in belirleyici faktör olarak
öne çıktığı görülmektedir. Kişilerarası ilişkilerin merkezinde ise “karşı cinsle ilişki” yer
almaktadır. Araştırma bulgularına dayanarak; karşı cinsle kurduğu ilişkide bocalama ve
hayal kırıklıkları yaşama, evde anne ve/veya babası ile çatışmalı bir ilişki sürdürme, eşi
ile evliliğini yürütmede zorlanma ve okuldaki arkadaşları ve öğretmenleriyle
anlaşamamanın özellikle intihar davranışı için risk faktörü taşıyan kişilerde (psikiyatrik
bir bozukluğa ve zayıf bir sosyal destek sistemine sahip olma, parçalanmış bir ailede
yaşama gibi) intihar eğilimlerini güçlendirdiği söylenebilir.
3. İntihar girişimleri üzerine odaklanan pek çok araştırmada olduğu gibi bu araştırmada
da “ölüm” ve “yaşam” gibi iki zıt isteğin bir arada olduğu görülmektedir. İG’ler arasında,
eylemden önce intihar düşünceleri taşıyanların eylemde bulundukları zamana kadar
intihar girişiminde bulunup bulunmayacakları üzerinde epeyce düşünmüş olmaları
dikkat çekicidir. İG’lerin, iki zıt istek arasında kararsız kaldıkları iniş çıkışlarla dolu bu
süreç içerisinde; çoğunlukla parasuisid (yaşamın değişimi, yardım çağrısı) ancak kimi
zaman da suisid (yaşamın yok edilmesi, kalıplaşmış, kesin, dönüşü olmayan tepki)
eğilimi içerisinde görülmüş olmaları üzerinde önemle durulması gereken bir bulgudur.
Söz konusu bulgu, intihar niyetinin şiddetinin ne olursa olsun tüm intihar girişimi
vakalarını ciddiye almanın ve intihar girişiminde bulunan kişilere önyargısız
yaklaşmanın gerekli olduğuna işaret etmektedir.
4. İG’lerin, eyleme yönelirken “sorun çözme”, “cezalandırma” veya “ruhsal acıyı
dindirme” amacı taşıdıkları görülmektedir. İG’lerin özellikle intihar girişiminden önceki
ve girişimde bulunma dönemine yönelik anlatıları ölümü, söz konusu amaçlarına
ulaşmak için bir araç olarak düşünmüş olduklarına işaret etmektedir. Bu saptamaya
dayalı olarak İG’lerin eylemleri; a) yaşadığı sorunlar karşısında bir çıkış yolu
bulamadığını çevrenin dikkatini çekebilecek radikal bir tepki ile ortaya koyma veya b)
kontrol edilemeyecek / katlanılamayacak düzeye ulaşan öfke ve huzursuzluk
duygularını ölümcül olabilecek riskli bir davranış ile dışa vurarak dindirme şeklinde
yorumlanabilir.
128
5. Güvenilebilecek bir arkadaşa sahip olma, kardeşler arası dayanışma ile üç ve daha
küçük yaştaki çocukların varlığı, vakaların bir kısmında koruyucu faktör olarak öne
çıkmıştır. Her ne kadar söz konusu faktörler sonuçta İG’lerin eylemde bulunmalarını
engelleyememiş olsa bile, en azından intihar düşüncelerini bir süreliğine unutturma
veya yoğunluğunu hafifletebilmiş olma ve sorunlarla başetmede motivasyon sağlama
işlevi görmüş olması bakımından önem kazanmıştır. Araştırmadan elde edilen bu
bulgu, intihar girişimi vakalarında hazırlayıcı faktörler kadar koruyucu faktörlerin de
bulunabileceğini göstermesi bakımından önemli görülmektedir.
6. Bu araştırma için benimsenen nitel araştırma yöntemiyle intihar girişimine özgü pek
çok bilgiye kişinin kendi perspektifinden ulaşılabileceği görülmüştür. Çok boyutlu,
karmaşık öğeler ve inişli çıkışlı işlemler zinciri ile dolu vakalar, davranışın ortaya
çıkışında kişinin çevresindeki olayları algılama ve anlamdırma biçiminin ne kadar
önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Bununla birlikte soruna bir de
yorumsamacı perspektiften bakmak suretiyle, psikososyal bağlamı içerisinde her bir
intihar girişiminin kişi için taşıdığı anlamı çözümleyebilme ve böylece kişinin gerçek
ihtiyacının
ne
düşünülmektedir.
olduğunu
saptayabilme
yönündeki
olanaklarımızın
artabileceği
129
BÖLÜM 6: ÖNERİLER
Araştırmadaki bulgular, gözlemler ve deneyimlerle bağlantılı olarak bu bölümde, biri
araştırma kapsamında yer alan İG’ler için yapılandırılan sosyal hizmet müdahalesine;
diğeri ise intihar girişimi olgusuna odaklanacak yeni araştırmalara yönelik iki öneri
maddesi geliştirilmiştir.
I. Öneri: Araştırmadan elde edilen bulgular, İG’lerin aileleri ve sosyal sistemlerle
sürdürdükleri ilişkilerin sorunlarla dolu olduğunu göstermektedir. Bulgular dikkatle
izlendiğinde İG’lerin sorunlarla baş etme becerilerinin zayıf ve sosyal destek
sistemlerinin yetersiz olduğu; bu nedenle sosyal ilişki ağında ortaya çıkan sorunların
hemen krizlere dönüşüverdiği görülmektedir. Bu noktada, kişilerin sosyal ilişkilerin
niteliğinden kaynaklanan krizleri intihar gibi maladaptif davranışlara yönelmeden
çözüme kavuşturmalarının ve yaşamın daha sonraki evrelerinde karşılaşacakları olası
krizleri sağlıklı bir şekilde atlatabilmeleri için güçlü kılınmalarının son derece önemli
olduğu düşünülmektedir.
İG’lerin intihar girişimine yönelmelerinde; kişilerarası ilişki ağının ön plana çıkmış
olması,
karşılaştıkları
krizleri
kendi
kaynakları
ile
aşamamış
olmaları
ve
desteklenmeye, korunmaya ve (profesyonel) yardıma gereksinim duymaları bu kişilere
sosyal hizmet müdahalesinin gerekli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Yukarıdaki düşüncelerden hareketle bu araştırma kapsamında yer alan İG’lere yönelik
bir
“sosyal
hizmet
müdahale
modeli”
yapılandırılmıştır
(Şekil
2).
Modelin
yapılandırılmasında Ankara Üniversitesi Psikiyatrik Kriz Uygulama ve Araştırma
Merkezi’ndeki sosyal hizmet uygulamaları esin kaynağı oluşturmuş; Sonneck’in (1993b: 20-38) “krize müdahale” ile Kirst-Ashman ve Hull’un (1999: 31-47); “genelci sosyal
hizmet müdahalesi” için öne sürdüğü düşünceler de göz önünde bulundurulmuştur. Bu
yönüyle model; “krize müdahale yaklaşımı ile bütünleşmiş sosyal hizmet müdahalesi”
olarak da değerlendirilebilir. Model, hem bütüncül hem de aşamalı bir yapıya sahiptir.
Bu, modelin kesintisiz ve birbiri ile bağlantılı aşamalardan oluştuğu anlamına
gelmektedir.
Önerilen model, acil servise getirilen İG’lere yönelik sosyal hizmet müdahalesinin temel
öğelerini içermekte ve sosyal hizmet uzmanına müdahalesi için izleyebileceği bir ana
hat sunmaktadır. Kuşkusuz uygulamadaki sosyal hizmet müdahalesi, her bir İG’nin
130
ACİL SERVİS
TIBBİ MÜDAHALE
GÖZLEM ALTINDA TUTULMA
PSİKİYARİ KONSÜLTASYONU
İntihar Risk Olasılığı Yüksek
İntihar Risk Olasılığı Zayıf
HASTANEYE YATIRMA
KRİZE MÜDAHALE ODASI
veya
KRİZ MERKEZİ
PSİKİYATRİK
Ve / veya
PSİKO-SOSYAL TEDAVİ
PSİKO-SOSYAL
TEDAVİ
PSİKİYATRİK
TEDAVİ
SHU’ya HAVALE
SOSYAL HİZMET
MÜDAHALESİ
1. İLK KARŞILAŞMA (Tanışma)
2. ÖN DEĞERLENDİRME
2.1. İG’yi tanıma
2.2. İG’nin durumunu birey, grup ve Toplum
düzeyde inceleme
3. PLANLAMA
3.1. İG ile birlikte çalışma
3.2. Sorunları gruplandırma ve gereksinimleri
dikkate alma
3.3. Öncelikli amaçları saptama
4. UYGULAMA
4.1. Birey,
4.2. Grup ve
4.3. Toplum düzeyinde uygulama
5.SON DEĞERLENDİRME
6. SONLANDIRMA
7. İZLEME
Şekil 2: Acil Servise Getirilen İG’lere Yönelik Sosyal Hizmet Müdahalesi Akış Şeması
131
kendi koşullarına ve gereksinimlerine göre yapılandırılacaktır. Söz konusu müdahale
modeli aşağıda belirtilen dört temel varsayıma dayanmaktadır:
1. İG dışarıya son derece kapalı ve (olası) intihar düşüncelerinde ısrarcı bir tutum
içerisinde olmayıp, tedavisinin gerçekleştirilmesi için gerekli olan işbirliğine ve
sorumluluğu paylaşmaya açıktır.
2. SHU, hastanenin acil servisiyle bağlantılı çalışan özgün bir tedavi biriminde (kriz
merkezi, krize müdahale odası gibi) multi-disipliner bir anlayışla oluşturulmuş ruh
sağlığı ekibinin bir üyesi olarak görev yapmaktadır.
3. Acil serviste çalışan SHU “krize müdahale ve intiharı önleme” konusunda ilave
bir eğitim almıştır.
4. SHU, süpervizyon desteği altında çalışmaktadır.
“İG’lere yönelik sosyal hizmet müdahale modeli” aşağıda sunulmuştur.
İG’LERE YÖNELİK YAPILANDIRILMIŞ SOSYAL HİZMET MÜDAHALESİ
İntihar girişiminde bulunduktan sonra acil servise getirilen İG’ler için yapılandırılan
sosyal hizmet müdahalesi yedi aşamadan oluşmaktadır.
I. Aşama: İLK KARŞILAŞMA (TANIŞMA)
Araştırmanın kuramsal çerçevesinde de değinildiği gibi intihar girişimleri ile genellikle
hastanelerin acil servislerinde karşılaşılmakta, dolayısıyla intihar girişiminde bulunan
kişilerin ilk teması acil servisteki personel ile olmaktadır. Bu personellerden biri olarak
SHU, İG’nin acil servise getirilişinden veya geldiğinden (çünkü nadiren de olsa
İG’lerden bazıları-İG (10) örneği- kimsenin yardımını beklemeden yalnız bir şekilde acil
servise gelebilmektedirler) haberdar olduğu andan itibaren onu yakından izler ve uygun
bir zamanda onunla ilişki kurar. Tanışma, İG’nin Acil Servis’e başvurusu anında
gerçekleşebileceği gibi tıbbi müdahalesinden sonra kendine geldiği bir zamanda veya
psikiyatri konsültasyonundan sonra da gerçekleşebilir.
Bilindiği üzere tıbbi müdahalesi yapıldıktan sonra İG’ler (en az) 12 saat süre ile gözlem
odasında müşahade altında tutulmaktadır. İG’ler kendilerine geldikten sonra genellikle
bitkin, çaresiz, şaşkın, karmaşık duygular içerisindedirler. Dolayısıyla İG’lerin içinde
bulunduğu güç durum, ilk karşılaşmanın önemini artırmaktadır.
Standart bir süresi olmamasına karşılık müdahalenin diğer aşamalarına oranla çok
daha kısa süren bu aşamada SHU, kendisini takdim ettikten, yani İG’yi görevi ve amacı
konusunda bilgilendirdikten sonra şunları yapar:
132
1. “Burada ve şimdi” olanlar üzerinde durarak zorlayıcı olmayan bir tutum
içerisinde yaşadığı zorluğu samimi, ilgili ve saygılı bir yaklaşımla ele alıp; İG ile ilişki
kurar.
2.
İG’yi soru yağmuruna tutmadan, onun endişelerini gidermeye veya en aza
indirmeye çalışır. Böylece ona yalnız olmadığını, bırakılmadığını bir kenara atılmadığını
ve kendisine değer verildiğini gösterir.
3.
Tıbbi müdahalesi gerçekleştirilmiş olan İG’ye bu konu hakkında bilgi verir ve
ona gerekçesini de açıklayarak bir süre daha gözlem altında tutulacağını bildirir.
4.
İG’ye; yardımcı olmayı, bu doğrultuda onunla birlikte çalışmayı ve kendisini
hazır hissettiği bir zamanda yeniden görüşme yapmayı istediğini açıklar. Böylece
ayrıntılı bir değerlendirme yapmak üzere İG’yi sonraki görüşmeye hazırlar.
II. Aşama: ÖN DEĞERLENDİRME
SHU, müdahale planını oluşturabilmek için önceden bir takım bilgilere ulaşmak ve
böylece bir ön değerlendirme yapmak zorundadır. İlk karşılaşma aşamasından sonra
özgün tedavi biriminde İG ile birlikte gerçekleştireceği bu görüşme bir ön değerlendirme
görüşmesi olarak da değerlendirilebilir.
Ön değerlendirme görüşmesinde İG’nin bu eylemde bulunmasında etkili olan kişisel ve
çevresel risk faktörlerinin belirlenmesine odaklanılır. Dolayısıyla görüşmenin ana
teması İG’yi bu eyleme yönelten olay ya da olaylardır.
Bu görüşmede SHU’dan; çeşitli yönleriyle İG’yi tanımak, onunla ilişkisini geliştirmek ve
durumunu psiko-sosyal bağlamı içerisinde değerlendirmek gibi oldukça kritik görevleri
yerine getirmesi beklenir. Bu nedenle ilk görüşme 50 dakikadan fazla sürebileceği gibi
SHU, İG’nin içerisinde bulunduğu güç durumun düzeyine göre bu görüşmeyi iki ayrı
görüşme şeklinde de yapabilir.
Görüşmede İG; üzüntülü, çökkün, korku içinde veya gergin bir halde olabilir. Bu
nedenle ilk karşılaşmadan itibaren kurulan destekleyici ve güvene dayalı ilişkinin
geliştirilerek sürdürülmesi gerekir.
Görüşmenin başlangıcından itibaren SHU, önemli olduğunu hissettirir bir tarzda İG’yi
ilgili ve dikkatli bir şekilde dinler. Durumun aciliyeti SHU’yu bu görüşmede alışılagelenin
dışında direktif ve daha aktif olmaya yöneltebilir. Ancak gereğinden fazla aktif olma
durumunda SHU, İG’nin bütün sorumluluğunu üstlenmiş; böylece tüm sosyal hizmet
uygulamaları için geçerli olan “müracaatçının kendi kararını alma” ilkesini ihlal etmiş
olacaktır. SHU’nun görüşmede fazla aktif olması yine mesleğin bir diğer ilkesi olan
133
“müracaatçının kendi kendine yardım potansiyelini harekete geçirme”sine de olanak
tanımayabilir. Bu nedenle görüşmede İG’ye, yapılmakta olanın bir “ortak çalışma”
olduğunu hatırlatmak ve küçük ya da önemsiz gibi görünse de onu, kendisi için
yapabileceği mutlaka bir şeyler olduğu yönünde motive etmek (cesaretlendirmek)
faydalı olabilir.
Zamanı etkili kullanmanın ve hızlı hareket etmenin son derece önemli olduğunu bilen
SHU, bu aşamada İG’ye, ailesine ve ilişkide bulunduğu sosyal sistemlere yönelik pek
çok bilgiye ulaşmak durumundadır. SHU söz konusu bilgilere; çeşitli yönleriyle İG’yi
tanıyarak ve durumunu psiko-sosyal bağlamı içerisinde inceleyerek ulaşabilir.
İG’yi Tanıma
SHU aşağıda belirtilen yönleriyle İG’yi tanımaya ve bu doğrultuda onun hakkında
bilgileri toplamaya çalışır. Bu bilgileri kapalı uçlu sorular sorarak doğrudan İG’den
alabileceği gibi önceden hazırlanmış bir form kanalıyla da alabilir.
1. İG’nin sosyo-demografik özellikleri (yaş, cinsiyet, meslek, medeni durum,
öğrenim durumu, çalışma durumu, birlikte yaşanılan kişiler, kendisinin veya ailesinin
ekonomik durumu, kendisinin veya ailesinin sosyal güvencesi),
2. İG’nin beden ve ruh sağlığı (herhangi bir bedensel rahatsızlık veya hastalığın
bulunma durumu, herhangi bir bedensel özür durumu, yatarak veya ayaktan psikiyatrik
tedavi öyküsü, daha önce psikiyatrik bir rahatsızlık nedeniyle herhangi bir ilaç kullanma
durumu, şu an kullanmakta olduğu ilaç, kendisinde ve yakınlarında alkol-madde
kullanımı ve son bir yıl içinde doktora başvuru durumu) ve
3. İG’nin intihar davranışı öyküsü (ailede yakın zamanda ölen kişiler, ailede intihar
etmiş kişiler, ailede intihar girişiminde bulunmuş kişiler, önceki intihar girişimi ve intihar
girişimi biçimi).
İG’nin Durumunu Psiko-Sosyal Bağlamı İçerisinde İnceleme
SHU, İG ile çalışırken mesleğin temel ilkelerinden biri olan “çevresi içerisinde birey”
anlayışına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu yaklaşım gereği İG’yi ve sosyal çevresini birbirini
tamamlayan bir bütün olarak görmektedir. Dolayısıyla da incelemesini bireyden
çevreye doğru ilerleyerek; yani birey, grup ve toplumsal düzeylere göre gerçekleştirir.
134
Birey Düzeyinde Değerlendirme
SHU, İG’nin eylemine yönelik bütüncül bir kavrayışa ulaşabilmek için intihar girişimi
dönemlerindeki yaşantısını ayrıntılı bir şekilde öğrenmeye çalışır. Bu kapsamda İG’ye:
•
Bireysel özellikleri (algılanan kişilik özellikleri, aile üyelerinin ve çevredeki
kişilerin İG’nin kişilik özelliklerini tanımlaması),
•
Aile yaşamı (aile ilişkilerinin niteliği, anne-baba tutumu, ailedeki konumu, evlilik
sorunları),
•
Sosyal sistemlerle ilişkileri (arkadaş grubuyla ilişkiler, okul yaşamı, çalışma
yaşamı),
•
Sorunlarıyla başetme düzeyi (daha önce benzer sorunlarla karşılaşılmışsa neler
yaptığı, sorun çözmede nasıl bir yol izlediği, bu doğrultuda kimlerden yardım istediği),
•
Sosyal destek durumu (komşular, akrabalar ve arkadaşlarından bilgisel,
araçsal, empatik ve maddi destek alıp almama),
•
Koruyucu faktörleri (önem / değer verilen kişilerin varlığı, yardım sağlayacak
kişilere ulaşma durumu),
•
İntihar girişimine güdülenmesi (hazırlayıcı faktörler, tetikleyici faktörler, eylemin
amacı),
•
İntihar niyeti (intihar düşüncesi ve şiddeti, intihar planı, intihar girişiminde
bulunacağından başkalarına söz ediş, yöntem seçimi ve yöntem kullanımına ilişkin
bilgi),
•
Eylemi (yeri ve zamanı) ve
•
Ölümden kurtulmak için yardım arayışı (doğrudan veya dolaylı yoldan yardım
arama) ile bağlantılı sorular yöneltebilir.
Yönelteceği bu ve benzeri sorular çerçevesinde SHU aynı zamanda İG’nin intihar riski
hakkında da bilgi sahibi olacaktır. Zaten bu aşamada SHU’nun en temel görevlerinden
biri İG’nin intihar riskini belirlemek ve yeni bir intihar riskine karşı uyanık olmaktır. Eğer
SHU, İG’nin halen intihar riski taşıdığını düşünüyorsa bunu mutlaka tedavi ekibinin
diğer üyeleriyle paylaşır. İG’nin intihar risk düzeyi SHU’nun onunla çalışmaya devam
edip etmeyeceğine karar vermesi bakımından da son derece önemlidir.
Bu aşamada önemle üzerinde durulması gereken iki konu daha vardır: Bunlardan
birincisi, İG’yi böyle bir eyleme yönelten sorunların onun için taşıdığı anlamdır. SHU,
İG’nin bir yaşam olayının ardından, bu duruma beklenenin üzerinde tepki gösterdiğini
belirlediğinde, bunun İG için farklı / özel bir anlam taşıdığını düşünecektir. Üzerinde
135
durulması gereken ikinci konu ise içinde bulunduğu ruhsal ve duygusal durumu da bir
ölçüde yansıtan İG’nin depresyon düzeyidir; çünkü, İG’ler intihar girişimi dönemlerinde
depresyonla bağlantılı pek çok duyguyu (öfke, huzursuzluk, ümitsizlik, değersizlik,
utanç ve suçluluk gibi); birbirinden farklı süreler içerisinde, yoğun ve şiddetli biçimde
yaşamaktadırlar. İG’nin depresyonu SHU onunla görüşmeden önce tedavi ekibinde
görevli psikiyatrist tarafından değerlendirilmiş olabilir. Bu durumda SHU, önceden
İG’nin depresyon düzeyi hakkında bilgi edinir. Eğer SHU, psikiyatristten önce İG’yle
görüşmüş ise, onunla ilgili düşüncelerini psikiyatriste aktarabilir ve ondan İG’nin
depresyonunu değerlendirmesini isteyebilir.
Grup Düzeyinde Değerlendirme
Daha önce de değinildiği gibi aile yaşamında ve arkadaş gruplarında yaşanan ilişki
sorunları, İG’leri eylemde bulunmalarına etki eden faktörlerin başında gelmektedir.
Dolayısıyla ön değerlendirme görüşmesinde aile yaşamı ve arkadaş gruplarıyla ilişkiler
konusuna yeterince zaman ayırmak gerekmektedir.
SHU, aile yaşamını incelerken öncelikle İG’nin aile yaşamına ilişkin ayrıntılı bilgi
vermede isteksiz veya çekimser olabileceğini göz önünde bulundurur. Bu nedenle
İG’ye yönelteceği soruların bir kısmı yanıtsız kalabilir veya üstünkörü ifadelerle
geçiştirilebilir. SHU’nun zorlayıcı ve ısrarcı tutumu İG’nin daha çok kapanmasına yol
açabilir. Böyle bir durumda SHU, aile yaşamına ilişkin öğrenmek istediği bilgileri İG ile
aralarındaki güven ilişkisinin iyice olgunlaştığı bir zamana erteleyebilir.
SHU, İG’nin aile yaşamına odaklandığı bölümde; ailesinin yapısal özellikleri (aile tipi,
aile üyeleri, üyelerin aile üzerindeki etkileri) ve ailenin işlevsel özellikleri (iletişim
kalıpları, rol ve sorumlulukların dağılımı, karar alma süreçleri) üzerinde durarak İG’nin
aile sistemi içerisindeki konumunu öğrenmeye çalışır. Böylece SHU örneğin ailede
“ortanca çocuk olma” (İG 17), “kayınvalide baskısına maruz kalma” (İG 12) veya
“ailenin sorunlu üyesi olarak görülme” (İG 3) ile intihar girişimine yönelme arasındaki
bağlantıyı ortaya çıkarabilmeye olanak sağlayacak son derece önemli bilgileri elde
etmiş olacaktır. Daha sonra ailenin gelişimsel özellikleri (ailenin kökleri, kültürel
geçmişi, ailede önemli değişiklikler), ailede yaşanan başlıca sorunlar, bu sorunlara
karşılık gelen ailenin gereksinimleri ve güçlü yönlerini tek tek ele alır.
İG’yi acil servise getiren aile üyelerinin büyük bir kısmı panik, korku, kaygı ve öfke
içerisinde görülebilmektedir. Bu aile üyelerinin sakinleştirilmesi, korku ve kaygılarının
en aza indirgenmesinde SHU oldukça aktif davranır. İG’nin son durumu hakkında bilgi
136
verip yapılanları ve yapılacak olanları anlatarak onların rahatlamasına çaba sarf eder.
SHU, İG ile yaptığı ön değrlendirme görüşmesinin öncesinde veya sonrasında onlarla
bir görüşme yapmayı gerekli de görebilir ve bu isteğini onlara iletir. Bu görüşmede
ağırlıklı olarak ailenin yapısal, işlevsel ve gelişimsel özellikleri, ailede yaşanan başlıca
sorunlar, ailenin gereksinimleri ve güçlü yönleri üzerinde durur. Böylece SHU, aile
yaşamına ilişkin bilgileri bir de aile üyelerinden alarak İG’nin anlatıları ile karşılaştırma
imkanı bulur. Bu sayede sorunların ailenin farklı üyelerince nasıl algılandığı ve hangi
anlama geldiğine yönelik oldukça zengin bilgiler de edinmiş olur. Ayrıca SHU bu
görüşmede İG’nin intihar riski taşıyıp taşımadığı konusunda aileyi bilgilendirir ve ailenin
intihar girişimine ilişkin neler düşündüğünü ve nasıl bir tutum sergilediğini de
belirlemeye çalışır.
SHU’nun üzerinde duracağı bir diğer konu İG’nin arkadaş grubuyla ilişkileridir. Çünkü
arkadaş grubu ile kurulan ilişkiler İG’lerin sosyal sistemlerle ilişkilerinin ağırlık noktasını
oluşturmaktadır.
Arkadaş
grubuyla
ilişkilerin
İG’lerin
eylemde
bulunmalarında
hazırlayıcı ve/veya tetikleyici faktör olabilmektedir. Bununla birlikte İG’lerin eylemden
sonra yardım arayışı için ilk başvurdukları kişiler arasında arkadaşlar da yer almaktadır.
Hatta bazı İG’ler (İG 7, İG 8 ve İG 15 örneğinde olduğu gibi) arkadaşları tarafından acil
servise getirilmektedir. Dolayısıyla SHU, kimi vakalarda arkadaşların intihardan
koruyucu faktör olabileceğini göz önünde bulundurur.
Arkadaş grubuyla ilişkilerin ele alındığı bölümde SHU, İG’nin arkadaş edinme
olanaklarını (yeterli veya yetersiz oluşu), arkadaşları ile ilişki düzeyini (ilişkinin sıklığı ve
niteliği) ve karşı cinsle kurduğu ilişkiyi (ne zaman ve nasıl başladığı, ilişkideki sorunların
ana kaynağı ve başlangıç noktası, sorunları aşmak için kendisinin ve partnerinin
yaptıkları, yaşanılan tartışmaların düzeyi, ilişkinin son durumu) inceler.
Toplum Düzeyinde Değerlendirme
İG’ler kendi bilgi, beceri ve deneyimleri ile karşılaştıkları güçlüklerin üstesinden
gelememektedir. Çoğunlukla çevrelerinde sosyal destek sağlayacak kişiler bulunmadığı
için yaşam düzenleri bozulmakta ve böylece sosyal çevreye uyum yetenekleri de
azalmaktadır. Buna karşılık bazıları yanlış kaynağa başvurma (örneğin İG 3 vakasında
olduğu gibi psikiyatri kliniği yerine nöroloji kliniğine gitme) veya kaynak kişiye
ulaşamama (örneğin İG 13 vakasında olduğu gibi çok istemesine karşılık bir türlü
psikoloğa
gidememe)
gibi
bir
hizmetlerden yararlanamamaktadır.
takım
nedenlerden
dolayı
toplumdaki
mevcut
137
SHU, psiko-sosyal bağlamı içerisinde İG’nin durumunu incelerken son olarak bir de
eylemin ortaya çıkışında etkili olabilecek çevresel-toplumsal risk faktörlerine yönelir. Bu
doğrultuda varsa toplumsal baskı unsurları ve çevresel koşulların İG üzerindeki
etkilerini araştırır. İG’lerin okul ve çalışma yaşamlarını inceyip toplumun sunabileceği
yardım kaynaklarından haberdar olma ve bunlardan yararlanma durumlarını açıklığa
kavuşturur.
İG’lerin önemli bir kısmının halen öğrenim hayatlarına devam ediyor olması, SHU’nun
okul yaşamı üzerinde önemle durmasını gerektirmektedir; çünkü, okul yaşamı
içerisinde ortaya çıkan bazı olaylar (okula devam etmede zorlanma, sınıfta kalma,
öğretmen veya yöneticilerden hakaret işitme, sınıf ortamına uyum sağlayamama gibi)
gençlerin intihar girişimine yönelmelerinde etkili olmaktadır. Bu durum İG’lerin intihar
girişimine yönelmelerini önlemek veya azaltabilmek için “okul temelli önleme”
çalışmalarının son derece önemli olduğuna işaret etmektedir. Bu doğrultuda sosyal
hizmet uzmanı tedavi ekibi adına orta öğretim okullarındaki rehberlik servisleri ile ilişki
kurabilir ve hangi alanlarda işbirliği yapacağını bu görüşmeden elde edeceği bilgiler
çerçevesinde belirleyebilir.
İlk görüşme SHU’nun İG’nin anlatılarından neleri öğrendiğini ve anladığını özetlemesi
ile sonlandırılır. İG’nin ön değerlendirmesinin tamamlanmasından sonra “planlama”
aşamasına geçilir.
III. Aşama: PLANLAMA
Planlama; yaratıcı düşünme becerisine sahip olmayı ve farklı seçenekleri üretmeyi
gerektiren bir işlemdir. Başarılı bir uygulama kuşkusuz iyi bir planlamanın ürünü
olacaktır. Planın açık, net ve sistematik bir şekilde hazırlanması, zamanla sınırlı olan
müdahale sürecinde zamanı en iyi şekilde kullanma olanağı sağlar. Süreç hızlı
işlediğinden planın yeni değişim ve gelişmelere uyarlanabilecek esnekliğe sahip
olmasına dikkat edilir. Planlamada, her görüşmenin son görüşme olabileceği olasılığı
hesaba katılır. Böylece planda, görüşmelerin her birinden maksimum fayda elde etme
düşüncesi öne çıkar.
SHU bir sonraki aşamada hayata geçireceği müdahale planını kendi içerisinde; İG ile
birlikte çalışma (anlaşma yapma), sorunları gruplandırma ve gereksinimleri saptama,
öncelikli amaçları ve ulaşmak istenilen hedefleri belirleme olmak üzere üç alt başlık
altında oluşturabilir. SHU hazırladığı planı, uygulamaya geçirmeden önce süpervizyon
138
toplantısında, ekip üyelerine sunar. Onların da önerileri doğrultusunda plana son şeklini
verir.
İG İle Birlikte Çalışma
Plan yapma aşamasında SHU, mutlaka bu sürece İG’yi katabilmelidir. Bu hem İG’ye
verdiği değeri göstermesi, hem İG’nin kendi sorumluluğunu üstlenmesi hem de çıkış
yolunu bulmada İG’nin de çaba sarf etmesi için gerekli önkoşuldur. İG ile işbirliği
içerisinde çalışmayı bir anlaşma ile karara bağlamak SHU’nun üzerindeki yükü ve
baskıyı hafifletecek, hazırlanacak planın uygulanabilir olmasına önemli ölçüde olanak
sağlayacaktır. SHU’nun bu süreçte; İG’ye gücünün üstünde, yapamayacağı görevlerin
verilmemesi, beklentilerin açıkca ortaya konulması ve uygulanacak planın ana
hatlarının (uyulacak kurallar, görüşme sayısı, görüşme aralığı, görüşmelerin süresi, bu
süreçte İG’nin yapacakları) önceden İG’ye bildirilmesi konularında hassas ve dikkatli
olması gerekmektedir.
Sorunları Gruplandırma Ve Gereksinimi Dikkate Alma
İG’lerin yaşadıkları sorunlar yaşamlarının tek bir alanıyla bağlantılı olabileceği gibi
(örneğin İG 4 vakası; okul yaşamı) birden fazla alanıyla (örneğin İG 17 vakası; aile
yaşamı, çalışma yaşamı, arkadaş grubuyla ilişkiler) da bağlantılı olabilmektedir. Bu
durumda kimi vakalarda, yaşanan sorunlardan sadece biri (örneğin İG 21 vakası; tüm
ısrarına karşılık partnerinin kendisinden ayrılma kararından vaz geçmemesi) İG’nin
eyleme yönelmesinde belirgin olarak ön plana çıkmaktadır. Kiminde ise birbirini
tetiklediği için hepsi birlikte (örneğin İG 6 vakası; ailesinin parçalanması, babasıyla
kavga etme, okul devamsızlığı ve sınıfta kalma) intihar girişimine yönelmede etkili
olmaktadır. Vakalar göz önünde bulundurulduğunda müdahale planını oluşturabilmek
için sorunların içeriğinin, yoğunluğunun ve türünün doğru olarak saptanması ve
anlaşılmasının son derece önemli olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Planlama aşamasında sorunları öncelik sırasına göre dizmenin ve uygulamaya,
çözümü kolay sorunlardan başlamanın motivasyonu artıracağı öngörülebilir. SHU
hazırlayacağı planda, İG’nin yaşadığı sorunları öncelik sırasına göre dizmekle;
karmaşık sorun ağını sadeleştirebilecek, uygulamanın başından sonuna kadar geçen
sürede sırasıyla hangi sorunları ele alabileceğini önceden belirlemiş olacaktır.
Planlama aşamasında İG’nin içinde bulunduğu güç duruma karşılık neye gereksinim
duyduğu göz ardı edilmemelidir. Sorunları içerik, yoğunluk, tür ve öncelik sırasına göre
139
gruplandırdıktan sonra SHU, planında bunlara dayanarak birey, grup ve toplumsal
düzeylerdeki gereksinimleri belirleyecektir.
SHU, birey düzeyinde örneğin İG ile sorun çözme ve etkili iletişim kurma becerileri
kazandırma ve duygusal kontrolü artırmaya yönelik çalışma yapmayı düşünebilir. Bu
doğrultuda kendisine rehber olacak çeşitli tedavi yaklaşımlarını (hasta odaklı yaklaşım,
bilişsel-davranışçı yaklaşım, çözüm odaklı yaklaşım, sosyal öğrenme yaklaşımı vb.)
belirleyebilir.
SHU, grup düzeyinde örneğin ön değerlendirmesinde eğer aile dinamiklerinin bireyin
intihar girişimine yönelmesinde etkili olduğu sonucuna ulaşmışsa aileyi tedavi sürecine
dahil etmeyi düşünebilir ve aile içi ilişkilerin düzenlenmesi amacıyla aileye yönelik bir
program hazırlayabilir. Bununla birlikte SHU, hem desteklerini almak hem de
sorumluluğu paylaştırmak üzere İG’nin yakın çevresinde bulunan ve onun için önemli
olan kişilerin (arkadaşlar, komşular, akrabalar) de bu sürece katılmalarını isteyebilir.
Ancak burada bir konunun altının çizilmesi gereklidir: Aile ve yakın çevresindeki
kişilerin müdahale sürecine dahil edilmesi konusunda mutlaka İG’nin onayı alınmalıdır.
Aksi takdirde İG, müdahaleye direnç gösterebilir ve böylece süreç tıkanabilir.
Toplum düzeyinde ise SHU, örneğin İG’nin ve ailesinin yararlanması için toplumsal
kaynakları (valilik, belediyeler, sosyal yardım kuruluşları ve hastane tarafından
sağlanan olanaklar gibi) harekete geçirmeyi ve İG ile ailesine yardımcı olabilecek
kurumlarla (sosyal hizmet kuruluşları, ruh sağlığı hizmeti sunan kuruluşlar, okullar gibi)
işbirliği yapmayı düşünebilir.
Öncelikli Amaçları Saptama
Müdahale planını oluştururken SHU’nun temel amacı elbette İG’ye ve ailesine ihtiyaç
duydukları güven ve desteği vererek intihar girişimine neden olan zorlukları
çözebilmelerinde yardımcı olmak ve böylece onların sosyal yönden işlevsellik düzeyine
ulaşmalarını sağlamaktır. SHU’nun nihai amacı ise çevrenin de desteğini alarak kişinin
kendi kendisine yardım etme becerisini geliştirmek ve böylce kişinin ileride
karşılaşacağı zorlukları kendine ve başkalarına zarar vermeden, etkili ve uyum
sağlayıcı bir şekilde çözebilmesini sağlamaktır.
İG (5), İG (6) ve (İG 14) örneğinde olduğu gibi bazı İG’lerin görüşmeler esnasında
intihar risk düzeyi halen yüksek olabilmektdir. Bu durumda yaşanmakta olan
huzursuzluğun ve acının bir an önce dindirilmesi ve sorunların karmaşık yapısına
140
karşılık doğrudan sonuca gidecek adımların atılması SHU’nun öncelikli amaçları
olacaktır.
IV. Aşama: UYGULAMA
Bu aşamanın ağırlık noktasını SHU’nun ve İG’nin planda belirlenen amaçları
gerçekleştirmek üzere yapacakları görüşmeler oluşturmaktır. Bununla birlikte SHU,
karşılanması gereken gereksinimlerin önceliği ve türünü göz önünde bulundurularak
İG’nin kendisine, ailesine, yakın çevresine ve toplumsal kaynaklara da yönelerek birey,
grup ve toplum düzeyinde, planda yer alan bir takım aktiviteleri de gerçekleştirmeye
çalışır.
Birey Düzeyinde Uygulamalar
SHU birey düzeyindeki uygulama kapsamında;
1. İG’ye sorunlarını çözüme kavuşturmada yardımcı olurken sahip olduğu tüm
bireysel uygulama becerilerini (anlama, sorun çözme, sözel ve sözel omayn ileişimi
kullanma, ortam oluşturma vb.) kullanır.
2. Görüşmenin akışına göre sorunların çözümünü kolaylaştıracak veya farklı bir
bakış açısı sağlayacak tüm yolları (örneğin fıkra veya öykü anlatma, öğretici olduğunu
düşündüğü bir filmi izletme, kendi deneyimlerinden örnekler verme) dener.
3. Bir önceki görüşmede ele alınan sorunlara bir sonraki görüşmede kısaca da
olsa yeniden değinir. Böylece İG’nin hem kendini hem de içinde bulunduğu durumu
değerlendirmesine olanak sağlayarak içgörü ve farkındalık kazanmasına yardımcı olur.
4. Günlük hayata yeniden dönmesi ve uyum sağlayabilmesi için İG’nin ilgi
alanlarını göz önünde bulundurarak ona tek başına yerine getireceği bir takım ödevler
(örneğin, sinemaya gitmesi, alışveriş yapması, bir arkadaşını ziyaret etmesi) verebilir.
5. Bir önceki maddeyle bağlantılı olarak bazı konularda sınırlamalar da koyabilir.
Örneğin evlilik hayatında bir konunun sürekli gündemde olması ilişkiye zarar verir hale
gelmişse, görüşmelerin dışında o konunun konuşulmamasını İG’den isteyebilir.
6. Görüşme aralıklarında İG’nin hayatında meydana gelen gelişmeleri gündeme
taşıyarak bunların İG’nin düşünce ve davranışlarını nasıl etkilediğini takip eder.
7. Sadece sorunlar ve olumsuz yaşam olayları üzerinde değil; yapılan güzel ve
başarılı işler üzerinde de durur. Bunları takdir eder ve onaylar. Böylece İG’nin güçlü ve
pozitif yönlerini açığa çıkararak olumsuz düşüncelerden uzaklaşmasına yardımcı olur.
141
8. Umut verici ve destekleyici bir yaklaşım sergiler. Bazı durumlarda yaşama dair
hedef belirlemede daha direktif olabilir (örneğin; bir iş bulma, eğitimine devam etme
gibi).
9.
İntihar girişimini bir sorun çözme aracı olarak gören İG’ler için sorun çözme ve
etkili iletişim kurma becerileri kazandırmaya; duygularını ve dürtülerini kontrol etmede
zorlanan İG’ler için ise duygusal ve dürtüsel kontrolü artırmaya yönelik çalışmalar
yapar.
10. Karşı cinsle kurduğu ilişkide tıkanan, bocalayan ve bu nedenle bunalıma giren
İG’lerin yaşamlarında sadece karşı cinsle yakın ilişki sorununa odaklanmasını
önlemeye çalışır. Bu doğrultuda onları sosyal yaşamda varolduklarını daha fazla
hissetmelerine olanak sağlayacak ve kendileri için anlamlı olabilecek farklı ilgi
alanlarına (örneğin daha önce yapmak isteyip de ertelediği bir hobi, eğitim, kurs gibi)
yöneltmeye çalışır.
Grup Düzeyinde Uygulamalar
SHU grup düzeyindeki uygulama kapsamında;
1. Aileler ile görüşmeler yaparak öncelikle onların endişelerini gidermeye veya
azaltmaya çalışarak rahatlamalarını sağlar. Daha sonra yaşanan sorunlara neden olan
davranışlar, düşünceler ve yargıların değiştirilmesine (örneğin aşırı otoriter veya
koruyucu-kollayıcı davranışların esnetilmesi, yersiz kıyaslamaların engellenmesi gibi)
çalışır.
2. İG’nin onaylaması durumunda aileyi uygulama sürecine katarak aile ile; İG’nin
sorumluluğu paylaşma, hakkında bilgi edinme, evde ölümcül olabilecek araçlara
ulaşmasını engelleme, İG’ye destek sağlama gibi pek çok konuda işbirliği yapar.
3. Ailenin gereksinimlerine odaklanır. Uygulama çerçevesinde karşılanamayacağı
belli olan gereksinimleri için (örneğin ekonomik düzeyi düşük İG’lerin ailelerine geçici
maddi yardım temin etme) aileyi ilgili kurum ve kuruluşlara yönlendirir.
4. İG’ler için grup çalışması düzenleyebilir. Grup çalışması; benzer sorunlara sahip
İG’lerin bir araya gelmesi, duygu, düşünce, deneyim paylaşımını sağlaması açısından
önemlidir. İG’ler grup ortamında doğacak çok yönlü etkileşim sayesinde kendini
gözlemleme, kendini tanıma, baş etme becerilerini geliştirme, farkındalık ve sosyal
beceriler kazanma ve düşünme yanlışlıklarını düzeltme gibi pek çok olanağı birarada
bulabilirler.
142
Toplum Düzeyinde Uygulamalar
SHU toplum düzeyindeki uygulama kapsamında;
1. Okul yaşamlarında örneğin; okul devamsızlığı, akademik başarı kaygısı, okul
ortamına uyumsuzluk, sorunlu öğrenci konumunda görülme, okul yöneticilerin
tutumundan rahatsızlık duyma gibi çeşitli sorunlar yaşayan İG’ler için okul sosyal
hizmeti çerçevesinde çalışma başlatabilir.
2. Tempolu ve yoğun bir çalışma yaşamında olduğu için yaşadığı sorunlara
yeterince odaklanamayan veya zaman ayıramayan İG’ler için işyeri ziyaretleri
düzenleyerek hem onları doğal ortamında gözlemler hem de zamanı tasarruflu
kullanarak onlara bulundukları yerde yardımcı olmaya çalışır.
3. İG’leri gereksinim duyduğu alanlarda toplumsal kaynaklara (ruh sağlığı ve
sosyal hizmet sunan kuruluşlar, yerel yönetimlerin ilgili birimleri, sosyal yardımlaşma ve
dayanışma alanında faaliyette bulunan gönüllü kuruluşlar gibi) ulaşmasında ve
bunlardan yararlanmasında aracı olur.
4.
Bir ruhsal bozukluğa sahip olduğu görülen İG’ler için (örneğin İG 3, İG 5, İG 6,
İG 8, İG 14 ve İG 18) kolayca ulaşabilecekleri yardım birimlerinin (örneğin kriz
merkezleri, telefon hatları, toplum ruh sağlığı merkezleri gibi) kurulmasına çaba sarf
eder. Bu kişiler için profesyonel hizmetlerin ulaşamadığı veya yetersiz kaldığı yerlerde,
gönüllü çalışmaları özendirirek potansiyel insan kaynaklarını harekete geçirir.
V. Aşama: SON DEĞERLENDİRME
Uygulamayı değerlendirmek, etkili olup olmadığını belirlemek SHU’nun müdahle
sürecindeki temel görevlerinden biridir. Son değerlendirme bir yönüyle, İG ile uygulama
sürecinde yaşananların yeniden gözden geçirildiği aşamadır. SHU, planda yeralan
amaçların ne kadarının gerçekleştirildiği ve hangi hedeflere ulaşıldığını değerlendirmek
zorundadır.
Son
değerlendirme,
bu
süreçte
İG’nin
kaydettiği
gelişmeyi,
davranışlarındaki değişimleri ve intihar riski açısından son durumunu görebilmek
bakımından da önem taşımaktadır. Burada önemli bir nokta, uygulamanın bazı
bölümlerinde başarısız kalınmış olabileceği, bu nedenle başarısızlıkla sonuçlanan
uygulamaların da nedenleri ile birlikte görüşme gündeminde yer almasının gerekli
olduğudur.
Son değerlendirmede SHU, sadece İG’nin durumunu değil; kendisini de değerlendirir.
SHU, kendisine yönelik değerlendirmeyi yaparken bu çalışmayı nasıl yürüttüğü, İG için
143
neleri yapabildiği, ekip üyeleriyle çalışma durumunu ve en çok zorlandığı noktaları
açıklığa kavuşturmalıdır.
Son değerlendirmeden elde edilen bilgilere göre yarım veya eksik kalan amaçlara
ulaşabilmek için yeni bir takım uygulamalar gerçekleştirilebilir veya doğrudan
sonlandırma aşamasına geçilir.
VI. Aşama: SONLANDIRMA
Sonlandırma aşaması tek bir görüşmeden oluşabileceği gibi İG’nin isteği ve SHU’nun
gerekli görmesi durumunda iki görüşmeden de oluşabilir. Süreci sonlandırma şekli,
sonuçta sağlanan gelişmeyi kalıcı, devamlı kılmak açısından önem taşımaktadır. İG ile
süreci sonlandırma kararı konusunda görüşbirliği içerisinde olmak, devam etmekte olan
birlikteliğin sona erecek olması nedeniyle ortaya çıkma olasılığı yüksek olan karmaşık
duyguların üstesinden gelmede önemli kolaylıklar sağlayabilir. Buna karşılık İG’yi
önceden haberdar etmeden süreci sonlandırmak çeşitli sakıncalar doğurabilir. Örneğin
böyle bir durumda İG kendisinin reddedildiği düşüncesine kapılabilir.
Sonlandırma görüşmesinde SHU, kaydedilen gelişmeleri ve gerçekleştirilen amaçları
İG ile birlikte gözden geçirebilir, onun bundan sonraki yaşamında neleri yapmak istediği
ve ortaya çıkabilecek güçlükler karşısında nasıl davranacağı üzerinde durabilir. SHU,
bağımlılık ve duygusal aktarım konusuna da yer verdikten sonra süreci süreci
sonlandırır ve İG’den ayrılır. Ancak bu SHU’nun üstlendiği sorumluluğun tamamen
bittiği ya da işin sadece izleme çalışmalarına kaldığı anlamına gelmemelidir. Çünkü
İG’nin ileriki bir süreçte yeniden intihar düşünceleri ortaya çıkabilir ve intihar girişimine
eğilimi yeniden artabilir. Bu durumda İG’nin SHU’ya ulaşabilmesi; yani SHU’nun sürekli
ulaşılabilir olması önemlidir. Eğer sürecin sonunda İG’nin başka bir kurum veya
kuruluşa yönlendirilmesi (havale) gerekiyor ise SHU’nun bu işlemi de gerçekleştirmesi
gerekir.
VII. Aşama: İZLEME
İzleme çalışmasının temel amacı; İG’ye belli aralıklarla ulaşarak, onun intihar risk
düzeyi açısından son durumu hakkında bilgi toplamaktır. İzleme çalışması, belirlenen
amaçlara
ulaşılıp
ulaşılmadığını
anlamak;
böylece
müdahalenin
etkililiğini
değerlendirmek için de son derece önem taşımaktadır.
İzleme çalışmaları; tedavinin devam ettiği süreçte ve tedavinin tamamlandıktan sonraki
süreçte olmak üzere iki düzeyde düşünülebilir. SHU’nun, tedavinin devam ettiği
144
aşamada ekibin diğer üyeleri ile birlikte İG ile yürüttüğü görüşmeler aynı zamanda bir
izleme çalışmasıdır. Bununla birlikte SHU’nun İG’nin tedavisinin tamamlanmasından
sonraki bir ay, üç ay, altı ay ve bir yıl gibi belli aralıklarla yapacağı görüşmeler tedavi
sonrası izleme çalışmalarına örnek gösterilebilir. SHU bu görüşmelerde çeşitli
gözlemlerde bulunur, intihar niyeti ve intihar riskini belirlemede pikometrik testler
uygulayabilir.
Özellikle 6 ay ve 1 yıl gibi zaman dilimleri içerisinde sürdürülecek izleme çalışmaları ve
bu çalışmalardaki SHU’nun sergileyeceği tutum son derece önem taşımaktadır. Çünkü
bu zaman dilimlerinde yapılacak görüşmelerde yaşamdaki değişiklikler ve İG’nin
bunlara uyumu üzerinde daha fazla durma ihtiyacı duyulduğundan intihar riskinin
değerlendirilmesine yeterince zaman ayrılamayabilir. Dolayısıyla SHU’nun, tüm
görüşmelerde olduğu gibi uzun aralıklarla yapılan bu görüşmelerde de intihar riskine
karşı uyanık olması gereklidir. SHU bu görüşmelerde elde edeceği ip uçlarıyla olası bir
intihar riskini belirleyebilir ve gerekli hallerde İG’yi yeniden hastaneyle ilişki kurması
konusunda yönlendirici olabilir.
II. Öneri: Çeşitli zorluklar içerisinde yürütülen bu araştırma, ele aldığı soruna özgü
metodolojik yönelimiyle öncü çalışmalardan biri olmasına karşılık bir takım sınırlılıklar
da içermektedir. Bunlar göz önünde bulundurularak nitel araştırma tasarımına dayalı
olarak intihar girişimlerine odaklanacak yeni araştırmalar için şunlar önerilmektedir:
1. Herhangi bir hastanenin acil servisinde intihar girişimleri konusunda araştırma
yapmayı düşünen SHU’nun veya sorunla ilgilenen diğer meslek elemanının acil servis
tedavi ekibinin bir üyesi veya en azından hastanenin personeli olması; doğası gereği
çok büyük güçlükler taşıyan böyle bir araştırmayı yapabilmede kendisine önemli
avantajlar sağlayacaktır. Şayet araştırmayı planlayan kişi, acil servis tedavi ekibinin bir
üyesi veya hastanenin personeli değil ise araştırma yapabilmek için mutlaka hastane
yönetimi ve psikiyatri kliniğinin tam desteğini almalıdır. Aksi takdirde zaten çok hızlı ve
yoğun bir temposu olan acil servis ortamında araştırma yapması veya araştırmasını
sürdürmesi son derece güç olacaktır.
2. Araştırmalarda gerekirse daha az bir örneklem grubu ile çalışılarak intihar
girişiminde bulunan kişilerle mutlaka birden fazla görüşme yapma yönünde tüm
olanaklar zorlanmalıdır.
3. Araştırmalarda günlük yaşamda karşılaşılan ve ruh sağlığını olumsuz etkileyen
sıkıntıların / zorlanmaların toplumsal kökenlerine de inilmeli, bunlara dayanarak intihar
girişimi ile sosyo-kültürel yapı / gerçeklik arasındaki ilişkiler çok yönlü irdelenmelidir.
145
4. İntihar girişimlerinin bir takım sosyo-demografik faktörlerle (yaş, cinsiyet,
medeni durum, meslek, çalışma durumu gibi) ilişkili olduğu göz önünde bulundurularak
araştırma örnekleminin mümkün olduğunca homojen bir yapıya sahip olmasına
(örneğin 18-24 yaş grubunda yer alan bekar işsiz kadınlar gibi) özen gösterilmelidir. Bu
sayede hem örneklem için seçilen grubun intihar girişimi için daha fazla bilgi edinme
hem de davranışa yönelik daha fazla benzer eğilimleri ortaya çıkarabilme olanağına
kavuşulmuş olunacaktır.
146
KAYNAKÇA
Aaron, R., Joseph, A., Abraham, S., Muliyil, J., Geoerge, K., Prasad, J. ve diğerleri.
(2004). Suicides in young people in rural Southern India. The Lancet. Research
letters, 3(363), 1117-1118.
Acil serviste intihar girişimlerine psikososyal destek ve krize müdahale programı. (2004).
19
Ekim
2006’da
alınmıştır,
web
üzerinde
www.saglik.gov.tr/extras/birimler/temel/krize_mudahale_program.doc
Akbaş, E. (2005). Günümüz halkevlerinin çocuk alanındaki toplumsal etkinliklerinin “çocuk
sorunu” kavramsal çerçevesinde değerlendirilmesine ilişkin bir araştırma –Ankara
örneği-. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet
Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Alptekin, K. (2002). 1974-1999 Yılları arasında Türkiye’de tamamlanmış intiharların coğrafi
yerleşim birimlerine ve cinsiyetlere göre dağılımı. Ankara: T.C. Başbakanlık Aile
Araştırma Kurumu Başkanlığı Yayınları, No: 119.
Alptekin, K., Duyan, V. ve Demirel, S. (2006). Adıyaman’da intihar girişimleri. Anadolu
Psikiyatri Dergisi, 7(3), 150-156.
Amos, T. ve Appleby, L. (2001). Suicide and deliberate self-harm. L. Appleby, T. Amos ve
D. M. Forshaw (Eds.), Postgraduate psychiatry (pp. 347-357). London: H. Barker.
Second edition.
Arıkan, Ç. (1996). Çağdaş psikiyatrik tedavide psikiyatrik sosyal hizmetin yeri. Ç. Arıkan ve
L. Dilek, Ruh hastalıklarının tedavisinde psiko-sosyal bir boyut (ss. 63-80). Ankara:
Şafak Matbaacılık.
Atay, İ. M. ve Gündoğar, D. (2004). İntihar davranışında risk faktörleri. Kriz Dergisi 12(3),
39-52.
Batıgün, A. D. (2004). İntiharla ilişkili bazı değişkenler: Öfke / saldırganlık, dürtüsel
davranışlar, problem çözme becerileri, yaşamı sürdürme nedenleri. Kriz Dergisi,
12(2), 49-62.
Beautrais, A. L. (1998). Risk factors for serious suicide attempts among young people: A
case control study. R. Kosky (ed.), Suicide prevention: The global context (pp. 167180). Hingham, MA: Kluwer Academic Publishers. 8 Şubat 2006’da alınmıştır, web
üzerinde http://www.site.ebrary.com/lib/metu/doc
Bekaroğlu, M., Bilici, M., Hocaoğlu, Ç., Gürpınar, S. ve Uluutku, N. (2000). Trabzon’da
1995 yılı intihar girişimi insidansı. Türk Psikiyatri Dergisi, 11(2), 95-102.
Berman, A. L. ve Jobes, D. A. (1997). Adolescent suicide: Assesment and intervention.
Washington: American Psychological Association. Fifth printing.
Beskow, J. ve Wasserman, D. (1996). İsveç’de intiharın önlenmesiyle ilgili ulusal bir
program. H. D. Özgüven (Çev.), Kriz Dergisi, 4(1), 13-15.
147
Bille-Brahe, U. (2001). The epidemiology of suicide attempts in Europe. Kriz Dergisi, 9(1),
19-32.
Bland, R. ve Renouf, N. (2001). Social work and the mental health team. Australasian
Psychiatry, 9(3), 238-241.
Brainerd, E. (2001). Economic reform and mortality in the former Soviet Union: A study of
the suicide epidemic in the 1990’s. European Economic Review, 45(4-6), 1007-1019.
2 Mart 2005’de alınmıştır, web üzerinde: http://www.sciencedirect.com
Bronisch, T. (2004). Suicide. International Encyclopedia of the Social & Behavioral
Sciences, 15259-15268.
Can, S. ve Sayıl, I. (2004). Yineleyici intihar girişimleri. Kriz Dergisi, 12(3), 53-62.
Canetto, S. S. ve Lester, D. (1995). Suisidal kadınlar: Önleme ve müdahale stratejileri. B.
Öncü (Çeviren ve Özetleyen), Kriz Dergisi, 6(1), 45-53.
Capuzzi, D. (1994). Suicide prevention in the schools: Guidelines for middle and high
school settings. Alexandria, VA: American Counseling Assocation.
Coggan, C. ve Benett, S. (2002). Young people’s experience of recovery and wellbeing
following a suicide attempt. Social Work, December, 15-22.
Creswell, J. W. (2003). Research design: Qualitative, quantitative, and mixed methods
approaches. Thousand Oaks, California: Sage Publications. Second edition.
Cutcliffe, J. R., Stevenson, C., Jackson, S. ve Smith, P. (2006). A modified grounded
theory study of how psychiatric nurses work with suicidal people. International
Journal of Nursing Studies, 43, 791-802.
Cüceloğlu, D. (1993). İnsan ve davranışı. Ankara: Remzi Kitabevi. 4. basım.
Çelikkol, A. (1999). Ruh hastalıklarından korunma. İstanbul: Gendaş A.Ş.
Deveci, A., Taşkın, E. O., Erbay Dündar, P., Demet, M. M., Kaya, E., Özmen, E. ve
diğerleri (2005). Manisa ili kent merkezinde intihar düşüncesi ve yaygınlığı. Türk
Psikiyatri Dergisi, 16(3), 170-178.
DİE İntihar istatistikleri. (2002-2003-2004-2005-2006). Ankara: T.C. Başbakanlık Devlet
İstatistik Enstitüsü Yayınları.
DİE Nüfusun sosyal ve ekonomik niteliklerine ait istatistikler. (1990-2000). Ankara: T.C.
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları.
DSM-IV-TR (Diagnostic and statistical manual of mental disorder). (2000). Washington,
DC.: American Psychiatric Association.
Duyan, V. (2003). Sosyal hizmetin işlev ve rolleri. Toplum ve Sosyal Hizmet, 14(2), 1-22.
Ergun, D. (1995). Sosyoloji ve tarih: Sosyolojide yöntem sorunu. Ankara: İlke KitabeviYayınevi. Üçüncü baskı.
148
Ertemir, D. ve Ertemir, M. (2003). Gençlerin intihar girişimlerinin özellikleri. Düşünen
Adam: Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi, 16(4), 231-234.
Eskin, M. (2003). İntihar: Açıklama, değerlendirme, tedavi, önleme. Ankara: Çizgi Tıp
Yayınevi.
Fairbairn, G. L. (1995). Contemplating suicide: The language and ethics of self-harm.
London: Routledge.
Feldman, B. N. ve Freedenthal, S. (2006). Social work education in suicide intervention an
prevention: An unmet need? Suicide and Life-Threatening Behavior, 36(4), 467-480.
Gair, S. ve Camilleri, P. (2000). Attempted suicide: Listening to and learning from young
people. Queensland Journal of Educational Research, 16(2), 183-206.
Geçtan, E. (1997). Psikodinamik psikiyatri ve normal dışı davranışlar. Ankara: Remzi
Kitabevi. Onüçüncü basım.
Goldsmith, S. K., Pellmar, T. C., Kleinman, A. M. ve Bunney, W. E. (Eds.). (2002).
Reducing suicide: A national imperative. Washington, DC: National Academies
Press.
22
Mart
2005’de
alınmıştır,
web
üzerinde
http://www.site.ebrary.com/lib/metu/Doc?
Göka, E. (1993). Hermenötik üzerine. Türkiye Günlüğü, 22, 84-94.
Göka, E. (1997). Varoluşun psikiyatrisi. Ankara: Vadi Yayınları.
Güleç, G. ve Aksaray, G. (2006). İntihar girişiminde bulunan gençlerin sosyodemografiksosyokültürel ve aile özelliklerinin değerlendirilmesi. Yeni Symposium Journal,
441(3), 141-150.
Haley, M. (2004). Risk and protective factors. D. Capuzzi (Ed.), Suicide across the life
span: Implications for counselors (pp. 95-138). Alexandria, VA: American Counseling
Association.
Herrera, A., Dahlblom, K., Dahlgren, L. ve Kullgren, G. (2006). Pathways to suicidal
behaviour among adolescent girls in Nicaragua. Social Science & Medicine, 62, 805814.
Holat, H., Bitlis, V., Dilbaz, N., Tüzer, T. ve Bayam, G. (1994). İntihar girişimlerinde
ümitsizlik ve depresyon. Kriz Dergisi, 2(2), 320-322.
IASSW - International Association of Schools of Social Work. (2001). “International
Defination of Social Work”. 8 Mart 2003 tarihinde alınmıştır, web üzerinde
http://www.iassw.soston.ac.uk/Generic/ DefinationOfSocialWork.asp?lang=en
Joe, S. ve Niedermeier, D. (2006). Preventing suicide: A neglected social work research
agenda. British Journal of Social Work, 1-24. 28.02.2007’de alınmıştır, web üzerinde
http://bjsw.oxfordjournals.org/cgi/reprint/bcl353v1.pdf
Kalafat, J. ve Underwood, M. M. (2005). Crisis intervention in the conrext of outpatient
treatment of suicidal patients. R. I. Yufit ve D. Lester (Eds.), Assestment, treatment
and prevention of suicidal behavior (pp. 163-180). Hoboken, NJ: John Wiley and
Sons, Inc.
149
Kanel, K. (1999). A guide to crisis intervention. Pacific Grove: Brooks / Cole Publishing
Company.
Kaplan, I. H. ve Sadock, J. B. (1996). I. Basamak psikiyatri el kitabı. B. Büyükdal (Çev.),
İstanbul: Turgut Yayıncılık ve Anonim Şirketi.
Kasapoğlu, A. M. (1992). Sosyolojide hermeneutik uygulamaları. Felsefe Dünyası, 5, 5970.
Kennedy, S. P., Baraff, L. J., Suddath, R. L. ve Asarnow, J. R. (2004). Emergency
departmant management of suicidal adolescent. Annals of Emergency Medicine, 43,
452-460.
Kesebir, S., Gülpek, D. ve Noyan, M. A. (2002). Özkıyım girişimlerinin doğası. Anadolu
Psikiyatri Dergisi, 3, 88-96.
Kirst-Ashman, K. K. ve Hull, G. H. (1999). Understanding genaralist practice. Chicago:
Nelson-Hall Publishers. Second edition.
Kleinman, J. (2003). Çin’de intiharlar ve toplumsal acılar. K. Sayar (Yayına Hazırlayan),
Kültür ve ruh sağlığı: Küreselleşme koşullarında kültürel psikiyatri (ss. 227-239).
İstanbul: Metis Yayınları.
Konrad, M. ve Ladislav, V. (1998). Suicide attempters who attribute their problems to
interpersonal difficulties. D. De Leo, (Ed.). Suicide prevention: A holistic approach
(pp. 37-43). Hingham, MA, USA: Kluwer Academic Publishers, 22 Mart 2005’de
alınmıştır, web üzerinde http://site.ebrary.com/lib/metu/Doc?id=10048316&ppg=48
Korkut, F. (2004). Okul temelli önleyici rehberlik ve psikolojik danışma. Ankara: Anı
Yayıncılık.
Koşar, N. (1992). Sosyal hizmetlerde aile ve çocuk refahı alanı. Ankara: İltek A.Ş. İkinci
baskı.
Lester, D. (1972). Why people kill themselves: A summary of research findings on suicidal
behavior. Springfield: Charles C.Thomas.
Lester, G. ve Lester, D. (1971). Suicide: The gamble with death. Englewood Cliffs, NJ:
Prentice-Hall.
Lester, D. (1997). Making sence of suicide: An in-dept look at why people kill themselves.
Philadelphia: The Charles Press, Publishers Inc.
Manktelow, R. (2002). The practice of mental health social work. M. Davies (Ed.),
Companion to social work (pp. 243-251),Oxford, UK; Malden, Mass., USA: Blackwell
Publishing.
Maple, M. (2005). Parental bereavement and youth suicide: An assestment of the
literature. Australian Social Work, 58(2), 179-187.
Marshall, G. (1999). Sosyoloji sözlüğü. O. Akınbay ve D. Kömürcü (Çev.), Ankara: Ankara
ve Sanat Yayınları.
150
Mishna, F., Antle, B. J. ve Regehr, C. (2002). Social work with clients contemplating
suicide: Complexity and ambiguity in the clinical, ethical, and legal considerations.
Clinical Social Work Journal, 30(3), 265-280.
Murphy, G. E. (1998). Why women are less likely than man to commit to suicide.
Compherensive Pschiatry, 39(4), 165-175.
Neuman, W. L. (2003). Social research methods: Qualitative and quantitative approaches.
Boston: Allyn and Bacon. Fifth edition.
Odağ, C. (2002). İntihar (özkıyım): Tanım-kuram-sağaltım. İzmir: Halime Odağ Psikanaliz
ve Psikoterapi Vakfı Yayınları No:3. İkinci baskı.
Onur, B. (1995). Gelişim psikolojisi: Yetişkinlik, yaşlılık, ölüm. Ankara: İmge Kitabevi
Yayınları: 118. Üçüncü baskı.
Özcan, A. (2002). Sunuş. J. Habermas, Küreselleşme ve milli devletlerin akıbeti (ss. 721). M. Beyaztaş (Çev.), A. Özcan (Yayın editörü). İstanbul: Bakış Yayınları. İkinci
baskı.
Özdemir, U. (2000). Türkiye’de psikiyatrik sosyal hizmet. Ankara: Aydınlar Matbaası.
Özgüven, H. D. (2003). İntihar girişimlerinde krize müdahale. Kriz Dergisi, 11(1), 25-34.
Özgüven, H. D., Soykan, Ç. ve Haran, S. (2003). İntihar girişimlerinde sorun alanları ve
tetikleyiciler. Kriz Dergisi, 11(1), 13-24.
Özlem, D. (1999). Siyaset, bilim ve tarih bilinci. İstanbul: İnkılap Kitabevi Yayın Sanayi ve
Tic. A.Ş.
Pagdett, D. K. (1998). Qualitative methods in social work research: Challenges and
rewards. Thousand Oaks, Calif.: Sage Publications.
Pehrsson, D. E. ve Boylan, M. (2004). Counseling suicidal survivors. D. Capuzzi (Ed.),
Suicide across the life span: Implications for counselors (pp. 305-324). Alexandria,
VA: American Counseling Association.
Retterstol, N. (1993). Suicide: A European perspective. New York: Cambridge University
Press.
Retterstol, N. (1996). Norveç’de intiharın önlenmesiyle ilgili ulusal plan. H. D. Özgüven
(Çev.), Kriz Dergisi, 4(1), 17-21.
Rutz, W. (2004). Suicide prevention-backround, problems, strategies: Introductory
remarks. U. Bille-Brahe, A. Kerkhof ve A. Schmidtke, (Eds.), Suicidal behaviour:
Theories and research findings (pp. 3-13). Cambridge: Hogrefe & Huber Publisher.
Sarantakos, S. (1998). Social research. Hampshire, London: Macmillian Press. Ltd.
Second edition.
Sayar, K. ve Bozkır, F. (2004). İntihar girişiminde bulunan ergenlerde intihar niyeti ve
ölümcüllüğün belirleyicileri. Yeni Symposium, 42(1), 28-36.
Sayıl, I. (1994). Türkiye’de intihar sorunu. Kriz Dergisi, 2(2), 293-298.
151
Sayıl, I., Berksun, O. E., Oral, E. A., Güney, S., Büyükçelik, D. ve Duran, A. (1995). İntihar
girişimleri: Yardım çağrısı. Kriz Dergisi, 3(1-2), 243-245.
Sayıl, I. (2000-a). İntiharlar. I. Sayıl ve H. D. Özgüven (Editörler), Ruh sağlığı ve
hastalıkları (ss. 253-262). Ankara: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ANTIP A.Ş.
Yayınları.
Sayıl, I. (2000-b). İntihar davranışı. I. Sayıl, O. E. Berksun, R. Palabıyıkoğlu, H. D.
Özgüven, Ç. Soykan ve S. Haran (Editörler), Kriz ve krize müdahale (ss. 165-198).
Ankara: Ankara Üniversitesi Psikiyatrik Kriz Uygulama ve Araştırma Merkezi
Yayınları, No: 6.
Sayıl, I., Canat, S., Tuğcu, H., Alptekin, K., Arslan, A. ve Demirel, S. (2001). Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde intihar davranışı üstüne bir çalışma. Ankara: Ankara
Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Yayınlanmamış Rapor.
Sayıl, I. ve Özgüven, H. D. (2002). Suicide and suicide attempts in Ankara in 1998:
Results of the WHO / EURO multicentre study of suicidal behaviour. Crisis: The
Journal of Crisis Intervention and Suicide Prevention, 23(1), 11-16.
Sencer, M. (1989). Toplumbilimlerinde yöntem. İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.
Gözden geçirilmiş üçüncü baskı.
Sheafor, B. W. ve Horejsi, C. R. (2003). Techniques and guidelines for social work
practice. Boston: Allyn & Bacon. Sixth edition.
Shneidman, S. E. (1970-a). Orientations toward death. S. E. Shneidman, N. L. Farberow
ve R. E. Litman (Eds.), The psychology of suicide (pp. 3-46). New York: Science
House, Inc.
Shneidman, S. E. (1970-b). Recent development in suicide prevention. S. E. Shneidman,
N. L. Farberow ve R. E. Litman (Eds.), The psychology of suicide (pp. 145-155). New
York: Science House, Inc.
Shneidman, S. E. ve Farberow, N. L. (1970). Attempted and comitted suicides. S. E.
Shneidman, N. L. Farberow ve R. E. Litman (Eds.), The psychology of suicide (pp.
145-155). New York: Science House, Inc.
Shneidman, S. E. ve Mandelkorn, B. (1970) How to prevent suicide S. E. Shneidmann, N.
L. Farberow ve R. E. Litman (Eds.), The psychology of suicide (pp. 126-143). New
York: Science House, Inc.
Shneidman, S. E. (2004). Autopsy of suicidal mind. New York: Oxford University Press,
Inc.
Sır, A. (1999). Diyarbakır’da özkıyım ve özkıyım girişimleri: Adli kayıtların incelenmesi.
Türk Psikiyatri Dergisi, 10(1), 50-57.
Sonneck, G. (1993-a). Kriz ve intihar tehlikesi. G. Sonneck, H. Goll, H. Herzog, M. Klejna,
S. Kuess, E. Pröbsting ve diğerleri (Eds.), Krize müdahale ve intiharı önleme (ss. 2038). Y. Sözer ve B. Subaşı (Çev.), Ankara: Türkiye Sosyal Psikiyatri Derneği
Yayınları, No. 4.
152
Sonneck, G. (1993-b). Krize müdahale. G. Sonneck, H. Goll, H. Herzog, M. Klejna, S.
Kuess, E. Pröbsting ve diğerleri (Eds.), Krize müdahale ve intiharı önleme (ss. 5667). Y. Sözer ve B. Subaşı (Çev.), Ankara: Türkiye Sosyal Psikiyatri Derneği
Yayınları, No. 4.
Spirito, A. ve Lewander, W. (2004). Assesment and disposition planning for adolescent
suicide attempters treated in the emergency department. Clin Ped Emerg Med, 5,
154-163.
Stauffer, M. D. (2004). From Seneca to suicidology: D. Capuzzi (Ed.), Suicide across the
life span: Implications for counselors (pp. 3-37). Alexandria, VA: American
Counseling Association.
Suicide Prevention Resource Center. (2007). The role of clinical social workers and mental
health counselors in preventing suicide. 19 Ekim 2006’da alınmıştır, web üzerinde
http://www.sprc.org/featured_resources/customized/social_worker.asp
Sungur, Z. (1998). İntihar olgusunun sosyal ve demografik değişkenler açısından
değerlendirilmesi ve Eskişehir bölgesi’nde bir uygulama çalışması. Eskişehir:
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri
İlişkileri Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Szuchman, T. L. ve Thomlison, B. (2004). Writing with style APA style for social work.
Toronto: Thomson Brook / Cole. Second edition.
Şahin, F. ve Küçükkaraca, N. (202). Genelci sosyal hizmetin temel özellikleri. K. Karataş
ve S. İl (Yayına hazırlayanlar), Sosyal hizmet eğitiminde yeniden yapılanma (I) (ss.
170-176). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Yayın No:
012.
Şenol V., Ünalan D., Avşaroğulları L. ve İkizceli, İ. (2005). İntihar girişimi nedeniyle Erciyes
Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Anabilim Dalı'na başvuran olguların incelenmesi.
Anadolu Psikiyatri Dergisi, 6(1), 19-29.
Turan, N. (1987). İntihar girişiminde bulunanlar ve yakınlarıyla ilgili bir inceleme. Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu Dergisi, 5(2-3), 119-131.
Turan, N. (1999). Sosyal kişisel çalışma (birey ve aile için sosyal hizmet). Ankara: Aydınlar
Matbaası. İkinci baskı.
Tüzün, B., Polat, O., Vatansever, S. ve Elmas, I. (2000). Questioning the psycho-sociocultural factors that contribute to the cases of suicide attempts: An investigation.
Forensic Science International, 113, 297-301.
Uludüz, U. ve Uğur M. (2001). Bir vaka dolayısıyla intiharların gözden geçirilmesi. Yeni
Symposium, 39(1), 19-25.
Volant, E. (2005). İntiharlar Sözlüğü. T. Ilgaz. (Çev.), İstanbul: Sel Yayıncılık: 230.
Wyder, M. (2004). Understanding deliberate self-harm: An enquiry into attempted suicide.
School of Applied Social and Sciences University of Western Sydney Ph. D.
Dissertation.
15
Aralık
2006’da
alınmıştır,
web
üzerinde
http://www.Ariic.Library.Unsw.Edu.Au/Uws/Adt-Nuws20050923-045427/
153
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2004). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara:
Seçkin Yayıncılık San. ve Tic. A.Ş. Dördüncü baskı.
154
Ek 1
KURUM İNCELEME RAPORU
ANKARA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
ACİL SERVİS’İ
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara’nın en eski sağlık kuruluşudur.
1800’lü yılların ikinci yarısında “Gureba Hastanesi” ismi ile hizmet veren hastane
1900’lü yıllarda özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra büyük aşama
kaydetmiştir. Cumhuriyet’in kurulmasını izleyen yıllarda “Numune Hastanesi” ismini
alan hastane; bugün tedavi, eğitim ve araştırma faaliyetlerini birlikte yürütmektedir .
Ankara dışındaki illerden de çok sayıda hastaya tedavi hizmeti vermekte olan Hastane,
sosyal güvencesi olsun veya olmasın tüm hasta başvurularını kabul etmekte; bu
yönüyle “hakem hastane” olma özelliği de taşımaktadır. Hastane, kurulduğu günden
itibaren gerek hizmet verdiği hasta sayısı gerekse sahip olduğu tedavi birimleri
yönünden Türkiye’nin en büyük ve köklü hastanelerinden biridir.
Hastane, 2005 yılı istatistiklerine göre 4 farklı lokasyonda (Anatem, Kolej, Siteler,
Sağlık Sokak) uydu klinikleri ve Cebeci’deki Laboratuar birimiyle toplam 6 binada 1.700
yatağıyla hizmet vermiştir. Ankara dışındaki illerden de gelenler olmak üzere
Hastane’ye yıl içerisinde toplam 1.301.353 kişi başvuruda bulunmuştur. Bu kişilerden
59.055 kişi Hastane’nin çeşitli servislerine yatırılmıştır. Hastane’de toplam 18.353
büyük; 11.458 orta ve 23.559 küçük ölçekli ameliyat gerçekleştirilmiştir.
Hastane’de 2006 yılının Mart ayı itibari ile toplam olarak uzman, asistan ve pratisyen
hekim sayısı 1.283’tür. Diğer sağlık personeli sayısı 1.245; genel idari ve diğer işlerde
çalışanların sayısı ise 278’dir. Hastane’de 8 sosyal hizmet uzmanı görev yapmaktadır.
Bunların üç tanesi genel idari işlerde diğerleri ise Hastane’nin Acil Servis, Sosyal Servis
ve Hasta Hakları Birimi’nde çalışmaktadır.
Kuruluş yılından itibaren Ankara’nın acil hastalarının en çok başvurduğu Hastane’nin
Acil
Servisi,
1998
yılında
Acil
Cerrahi
Servisi,
Acil
Dahiliye
Servisi
ve
ameliyathanelerinin tekrar yenilenmesi için ihaleye verilmiş, 1999 yılında çalışmalar
tamamlanarak hizmete açılmıştır. Binanın giriş katında geniş bir bekleme salonu yer
almakta olup, bu bölümde Danışma, Hasta Müracaat, Acil Vezne, Acil Servis Nöbetçi
155
Şefi ve Acil Servis’in güvenliğini sağlamak ve adli durumlarda görev almak üzere Polis
bulunmaktadır. Nöroloji, Beyin Cerrahisi, Ortopedi ve Travmatoloji, Dahiliye, Genel
Cerrahi, KBB, Plastik Cerrahi Poliklinikleri’nin ve Reaminasyon Ünitesinin olduğu
bölümde Acil Biyokimya Laboratuarı 24 saat hizmet vermekte olup 2 adet Röntgen
Odası da mevcuttur. Giriş katının altındaki katta (B2), bir Bilgisayarlı Tomografi ve
Ultrasonografi Bölümü ve 13 yataklı Gözlem Odası bulunmaktadır. Giriş katının
üstünde ise Acil Cerrahi ve Acil Dahiliye Klinikleri yer almakta olup, yatarak tedavi
görmesi planlanan hastalar burada hospitalize edilmekte, gerekirse uygun kliniklere
nakledilmektedir.
Başhekimliğin anlaşmaya vardığı özel bir güvenlik şirketi tarafından güvenliği sağlanan
Acil Servis, standart bir acil serviste bulunması gereken tüm üniteleri ve personeli
bünyesinde barındırmakta; burada hizmet verenler ile Hastane’nin yataklı tedavi
bölümlerinde hizmet verenler arasında koordinasyon sağlanmaktadır. Donanım
bakımından gerekli teknik malzemelere ve cihazlara sahip olmasına karşın Servis; kimi
zaman kapasitesinin üzerinde hasta kabul ettiği için fiziksel koşullar bakımından
yetersiz kalabilmektedir.
Acil Servis’e başvuruda bulunan tüm hastalara tedavi olabilme imkanı sağlanmaktadır.
Bununla birlikte tıbbi durumu tehlikede olduğu tespit edilen hastaların stabilizasyonu
sağlanmaya çalışılmakta, bu doğrultuda tedavisine başlanılarak gerekli girişimler ve
havale
işlemleri
gerçekleştirilmektedir.
Tedavinin
bir
parçası
olarak
gerekli
görüldüğünde her bir hasta için radyolojik görüntüleme hizmeti, tanısal hizmet ve
laboratuar hizmeti sunulmaktadır.
Acil Servis’e gelen hastalar öncelikle Hasta Müracaat bölümünde karşılanmakta;
buradaki görevli memur tarafından bilgisayar ortamında “korteks” adı verilen bir
sistemle kayıt altına alınarak giriş işlemleri başlatılmaktadır. Korteks sistemine dahil
edilen hasta, müracaatta bekleyen nöbetçi pratisyen hekim tarafından ilk müdahaleleri
yapılmak üzere ilgili polikliniklere gönderilmektedir. Hastanın gittiği poliklinikte kimler
tarafından görüldüğü, kendisine hangi müdahaleler yapıldığı hem korteks sistemine
hem de hasta adına açılan iki sayfalık bir dosyaya işlenmektedir.
Gerek Ankara il merkezinden gerekse Ankara’nın ilçelerinden ve daha az olmakla
birlikte Ankara’nın komşu illerinden Acil Servis’e intihar girişimi nedeni ile getirilen kişi
sayısı günde ortalama olarak 3-4 kişiyi bulmaktadır. İntihar girişimi (özellikle ilaç
intoksikasyonu) nedeni ile Acil Servis’e gelen kişilerin tıbbi tedavisi Dahiliye
Polikliniği’nde yapılmakta; bu kişiler daha sonra Gözlem Odası’na alınarak 12 saat
156
gözlem altında tutulmaktadır. Bu süre içerisinde intihar girişimcilerinin dosyasına
psikiyatri konsültasyonu da açılmakta ve dolayısıyla bu kişiler nöbetçi psikiyatrist
tarafından da görülmektedir. Nöbetçi psikiyatristin daha uzun süreli veya farklı bir
tedaviyi uygun görmesi durumunda intihar girişimcileri Psikiyatri Poliklinikleri’ne
çağrılmaktadır. Gözlem Odası’nda tutulan hastalar kendileri ile ilgilenen doktorun
onayını aldıktan ve Hasta Müracaat’taki işlemleri tamamladıktan sonra Acil Servis’ten
taburcu edilmektedirler.
Acil Servis’te hasta bakımı konusunda yetkili ve deneyimli sağlık personeli tarafından
haftanın 7 günü ve günün 24 saati hizmet verilmektedir. Servis’te 2006 Temmuz ayı
itibariyle 205 kişi görev yapmaktadır. Acil Servis’in personel dağılımı şu şekildedir:
Baş asistan (3 kişi), asistan (11 kişi), tabip (15 kişi), hemşire (52 kişi), sağlık memuru
(69 kişi), uzman (10 kişi), ebe (9 kişi), biyolog (3 kişi), diş protez teknisyeni (1 kişi),
diyetisyen (1 kişi), kimyager (1 kişi), klinik şefi (1 kişi; biyo kimya ve kliniği), klinik şefi
yardımcısı (1 kişi; biyo kimya ve kliniği), memur (5 kişi), kimya mühendisi (1 kişi),
sosyal çalışmacı (2 kişi), şoför (3 kişi), teknisyen (5 kişi), veri hazırlama ve kontrol
işletmeni (1 kişi) ve hizmetli (12 kişi).
Acil Servis kadrosunda yer almasına karşın 2 sosyal hizmet uzmanı Hastane’nin
Sosyal Servisi’nde bir diğer sosyal hizmet uzmanı ile birlikte Hastane’nin tüm
ünitelerine hizmet verecek şekilde çalışmaktadırlar. Acil Servis ile bağlantılı olarak
sosyal hizmet uzmanları genellikle hastalığın sosyal komplikasyonları ve sonuçları ile
ilgilenmektedirler. Sosyal hizmet uzmanları Acil Servis’te tedavi gören ancak sosyal
desteğe gereksinimi olan hastaların sosyo-ekonomik durumlarını incelemeye ve
değerlendirmeye çalışmakta; bu hastalar için valilik ve kaymakamlıklar kanalıyla sosyal
yardımlaşma vakıflarının çeşitli fonlarını hastane adına kullanmaktadırlar. Ayrıca sosyal
hizmet uzmanları Ankara dışından gelmiş olup ekonomik gücü zayıf olan ve Ankara’da
kalacak
yeri
bulunmayan
hasta
yakınlarına
toplumsal
kaynakları
kullanarak
konaklayabilecekleri yer temin etmektedirler. Sosyal hizmet uzmanlarının Acil Servis’e
getirilen intihar girişim vakalarına yönelik herhangi bir çalışması bulunmamaktadır.
Yararlanılan Kaynaklar
Personel Hasta ve Yatak Muvazene Formu (2005 yılı). Ankara Numune Eğitim ve
Araştırma Hastanesi İstatistik Ünitesi.
157
Personel Hasta ve Yatak Muvazene Formu (2006 yılı üç aylık). Ankara Numune Eğitim
ve Araştırma Hastanesi İstatistik Ünitesi.
Numune 2000: Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Ankara: Gün Basım
Ltd. Şti.
158
Ek 2
BİLGİLENDİRİLMİŞ GÖNÜLLÜ OLUR FORMU
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı’nca
yapılmakta olan “İNTİHAR GİRİŞİMLERİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA” isimli araştırma ile
ilgili olarak araştırmayı yürüten Kamil ALPTEKİN tarafından bilgilendirildim.
Bu araştırmanın amacının “Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil
Servisi’ne intihar girişimi nedeniyle getirilen genç yetişkin kişilerin intihar girişimine
yönelimlerinde etkili olan faktörleri psiko-sosyal bağlamı içerisinde inceleyerek; bu
eylemleri hakkında daha bütüncül ve derin bir kavrayışa ulaşmak” olduğu bana
açıklandı.
Bir sorun olduğu takdirde Kamil ALPTEKİN’i arayabilirim. Telefon numarası; Ev: (312)
264 74 51; GSM: (0 505) 641 44 56’dır.
Bu çalışma kapsamında gerçekleştirmiş olduğum intihar girişimimin değerlendirilmesi
amacıyla benimle konuşulacağını ve konuşmaların bant kaydının yapılacağını
biliyorum.
Ayrıca bu çalışma sırasında; sosyo-demografik özelliklere, aile yapısına ve genel sağlık
durumuna ilişkin sorulardan oluşan “Sosyo-demografik ve Sağlık Bilgi Formu”
uygulanacağını biliyorum.
Benimle ilgili olarak alınan bilginin yalnızca bilimsel amaçlı olarak kullanılacağı ve
isimlerin gizli tutulacağı bana anlatıldı. Bu çalışmaya katılmayı kendi isteğimle, gönüllü
olarak kabul ediyorum. Eğer istemezsem bu çalışmaya katılmayabileceğimi, istediğim
zaman çalışmadan çıkabileceğimi, ayrıca kendi rızam olsun ya da olmasın,
araştırmacılar tarafından da çalışmadan çıkarılabileceğimi biliyorum. Bu çalışma ile ilgili
bana mali yük getirilmeyeceği bana söylendi. Ayrıca görüşmeye katılmamdan dolayı
parasal ya da başka bir tür ödül almayacağımı bilmekteyim.
_______________________________________________________________
Ben .................................; yukarıda okuduğum çalışma ile ilgili bilgiler bana sözlü
olarak da iletildi. Bu çalışmaya gönüllü olarak kendi rızamla katılmak istiyorum. Bu
belgenin bir kopyasını da kendi kayıtlarım için edindim.
159
Tarih:
Hasta Adı-soyadı:
İmza: ..................
Hastanın dosya numarası:
Araştırmacı Adı-soyadı:
İmza: ..................
Tanıklık eden
Kurum Yetkilisi Adı-soyadı:
İmza: ..................
160
Ek 3
SOSYO-DEMOGRAFİK VE SAĞLIK BİLGİ FORMU
I. BÖLÜM (Sosyo-Demografik Özellikler)
1. Ad soyadı: ………..
2. Adres: …………….
3. Telefon no: ………….
4. Cinsiyet: ...................
5. Doğum tarihi: ....................
6. Medeni durumu
a) Bekar
b) Evli
c) Boşanmış
e) Evli ama ayrı
d) Nişanlı / sözlü
f) İkinci evliliği
7. Öğrenim durumu
a) Okur yazar değil
b)Sadece okur yazar
d) Ortaokul mezunu
e) Lise mezunu
c) İlkokul mezunu
e) Yüksekokul/üniversite mezunu
8. Meslek: ……………….
9. Çalışma durumu
a) Çalışmıyor
b) Çalışıyor
d) Ev hanımı
e) Öğrenci
c) Yarı zamanlı veya mevsimlik çalışıyor
10. Birlikte yaşanılan kişiler (ev halkı):
a) Yalnız yaşıyor
b) Çocuklarıyla yaşıyor
c) Eşiyle yaşıyor
d) Eşi ve çocuklarıyla yaşıyor
e) Ana-babasıyla yaşıyor
f) Akraba ya da arkadaşlarıyla yaşıyor
g) Diğer
11. Kendisinin veya ailesinin ekonomik durumu
a) Zayıf
b) Orta
c) Yüksek
12. Kendisinin veya ailesinin sosyal güvencesi
a) Yok
d) Bağ-Kur
b) Emekli Sandığı
c) Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK)
e) Diğer
II. BÖLÜM (Beden ve Ruh Sağlığı)
13. Herhangi bir bedensel rahatsızlık veya hastalığın bulunma durumu
a) Var (açıklayınız): ………………
b) Yok
161
14. Herhangi bir bedensel özür durumu
a) Var (açıklayınız): ……………….
b) Yok
15. Yatarak psikiyatrik tedavi öyküsü
a) Var (açıklayınız): ……………….
b) Yok
16. Ayaktan psikiyatrik tedavi öyküsü
a) Var (açıklayınız): ……………….
b) Yok
17. Daha önce (psikiyatrik bir rahatsızlık nedeniyle) herhangi bir ilaç kullanma durumu
a) Var
b) Yok
18. Şuan kullanılmakta olunan ilaç
a) Var
b) Yok
19. Alkol-madde kullanımı (kendisinde)
a) Var
b) Yok
20. Alkol-madde kullanımı (yakınlarında)
a) Var (açıklayınız): ………………
b) Yok
21.1. Son bir yıl içinde doktora başvuru durumu
a) Başvuru yok
b) Bir kez
c) İki-üç kez
d) Dört ya da daha fazla
(Şayet başvuru var ise)
21.2. Başvuru nedeni
a) Bedensel yakınmalar
b) Ruhsal yakınmalar
c) Ruhsal ve bedensel yakınmalar
III. BÖLÜM (İntihar Davranışı Öyküsü)
22. Ailede yakın zamanda (son 1 yıl içinde) ölen kişiler
a) Var (açıklayınız): …………………..
b) Yok
23. Ailede intihar etmiş kişi(ler)
a) Var (açıklayınız): ………………….
b) Yok
24. Ailede intihar girişiminde bulunmuş kişi(ler)
a) Var (açıklayınız): …………………
b) Yok
25. Önceki intihar girişimi
a) Var (açıklayınız): …………………
b) Yok
26. İntihar girişimi biçimi
a) Kendini asma yoluyla
d) Gaz ile zehirlenme
g) Diğer: ………….
b) Yüksekten atlama
e) Kesici alet
c) İlaç içme
f) Ateşli silah
162
Ek 4
YARI YAPILANDIRILMIŞ GÖRÜŞME FORMU
A. İNTİHAR GİRİŞİMİNDEN ÖNCEKİ DÖNEM
1. Bana biraz kendinizden bahseder misiniz?
2. Aile yaşamınızdan, anne-baba ve kardeşlerinizle olan ilişkilerinizden bahseder
misiniz?
3. Yakın akrabalarınız ve komşularınızla ilişkilerinizden bahseder misiniz?
4. Arkadaşlarınızla olan ilişkilerinizden bahseder misiniz?
5. Çalışma / okul yaşamınızdan bahseder misiniz?
6. Girişimden önceki yakın zamanlarda sizi olumsuz olarak etkilediğini düşündüğünüz
olaylardan bahsedebilir misiniz?
7. Bu olaylar karşısında kendinizi / duygusal durumunuzu nasıl değerlendiriyordunuz?
8. İntihar girişiminde bulunmayı önceden belli bir zaman düşündünüz mü yoksa aniden
mi intihar girişiminde bulundunuz?
9. Yaşadığınız sorunların üstesinden gelebilmek ve intihar düşüncenizi kontrol
edebilmek üzere yaptınız?
10. İntihar girişimine yönelik eğilimleriniz (düşünceleriniz) güçlendikten sonra intihar
girişiminde bulunmak üzere ne tür hazırlıklar veya nasıl bir plan yaptınız?
11. İntihar girişiminde bulunacağınızı kimlere bildirdiniz ve bu kişiler size nasıl tepki
gösterdiler?
B. İNTİHAR GİRİŞİMDE BULUNMA DÖNEMİ
12. Sizi ölüme götürebilecek bir eylemde bulunmakla neyin olacağını düşündünüz?
13. Ne zaman ve nerede intihar girişiminde bulundunuz?
14. İntihar girişiminiz için hangi yöntemi kullandınız, bu girişimin sonucunda ölme
olasılığınız hakkında ne düşündünüz?
15. İntihar girişiminde bulunduğunuz zamanda birinin sizi bulabilme ve sizi kurtarabilme
olasılığı hakkında neler düşünmüştünüz?
163
C. İNTİHAR GİRİŞİMDEN SONRAKİ DÖNEM
16. İntihar girişiminde bulunduktan sonra neler olduğunu / neler yaptığınızı anlatabilir
misiniz?
17. Girişimden sonra kendinize geldiğinizde ne tür duygular yaşadınız?
18. Aileniz ve yakın (akraba-arkadaş-işyeri) çevreniz bu eyleminizi nasıl değerlendirdi?
164
Ek 5
VAKA İNCELEME, SÜREÇ VE DEĞERLENDİRME RAPORU
İG (8) VAKASI
Vaka No: 8
Görüşme Tarihi: 23. 06. 2006
Görüşme Saati ve Süresi: 09:37 - 10:15 (38 dakika)
Görüşme Yeri: Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servis Gözlem Odası
Görüşmeyi Yapan: Kamil ALPTEKİN (H.Ü. S.B.E Sosyal Hizmet Anabilim Dalı Doktora Öğr.)
Görüşmeye Katılanlar: Dr. Emel (Gürün) DERYA (I. Psikiyatri Kliniği Asistanı)
Rapor Tarihi: 23. 06. 2006
I. SOSYO-DEMOGRAFİK VE SAĞLIK BİLGİLERİ
İG (8); 22 yaşında, üniversiteden yeni mezun olmuş, bekar, genç bir kızdır. Halen bir
fast-food işletmesinde sigortalı bir şekilde, satış elemanı olarak çalışmaktadır. İG (8)
ailesinden ayrı olarak Ankara’da, kira karşılığı bir dairede, üniversiteden tanıştığı iki kız
arkadaşı ile birlikte yaşamaktadır.
İG (8)’in herhangi bir bedensel rahatsızlığı, hastalığı ve herhangi bir bedensel özür
durumu bulunmamaktadır. İki yıl kadar önce ruhsal yakınmalar nedeni ile ayaktan iki
kez psikiyatrik tedavi gören İG (8), bu tedaviler sonucunda ilaç kullanmıştır. İG (8) şu
an herhangi bir ilaç kullanmamaktadır. Kendisi alkol ve/veya madde kullanmadığı gibi
yakınlarında da alkol ve/veya madde kullanmakta olan bir kimse yoktur. İG (8), son bir
yıl içinde herhangi bir nedenle hiç doktora gitmemiştir.
Son bir yıl içinde İG (8)’in ailesinde vefat eden bir kişi yoktur. Bugüne kadar İG (8)’in
ailesinde intihar etmiş veya intihar girişiminde bulunmuş kişi de yoktur. İG (8),
22.06.2006 tarihinde ilaç içmek suretiyle ilk kez intihar girişiminde bulunmuştur.
II. GÖRÜŞMENİN AMACI
“Ankara’da İntihar Girişimleri Üzerine Bir Çalışma” adlı doktora tezinin taşıdığı genel
amaç çerçevesinde intihar girişiminde bulunan İG (8)’in girişim öncesindeki, girişim
sırasındaki ve girişim sonrasındaki süreçlere ilişkin yaşantılarını ortaya çıkarmak ve
intihar girişimini psiko-sosyal bağlamı içerisinde değerlendirmektir.
165
III. GÖRÜŞME SÜRECİ
Araştırmacı sabah saatlerinde Gözlem Odası’na, araştırmasına kurum adına tanıklık
eden asistan doktor ile birlikte gelmiştir. Asistan doktor, burada intihar girişimi
nedeniyle gözlem altında tutulan üç kişiyle yaptığı kısa görüşmeler sonucunda bunlar
arasından sadece İG (8)’in araştırma örnekleminin tüm ölçütlerine uyduğunu
araştırmacıya bildirmiştir. Bunun üzerine araştırmacı İG (8)’e araştırmasına katılma
teklifinde bulunmuş, İG (8) bu teklifi hemen kabul etmiştir. Daha sonra araştırmacı İG
(8)’i araştırmanın amaçları ve prosedürleri konusunda bilgilendirmiş ve kendisinden
ilgili onam belgesini imzalamasını istemiştir. İG (8)’in onam belgesini imzalamasından
sonra sosyo-demografik ve sağlık bilgileri alınmış ve bu şekilde araştırma
prosedürlerinin tamamlanmasından sonra kendisi ile görüşme yapılmıştır.
İG (8)’in görüşme boyunca çok rahat olduğu, duygu ve düşüncelerini konuşmasının
biçim ve içeriğine aldırmaksızın istediği gibi ifade edebildiği gözlenmiştir. İG (8)
araştırmacının tüm sorularını yanıtlamıştır. Görüşmenin içeriğini araştırmacı belirlemiş
olmasına karşılık İG (8), başından sonuna kadar görüşmenin gidişatını belirlemede
etkili olmuştur. Girişim öncesinde yaşadığı duygusal ilişkilerin ruhsal dünyasında
oluşturduğu karmaşadan henüz kurtulamadığı belli olan İG (8); süreç içerisinde kimi
zaman sert çıkışlarda bulunmuş, kimi zaman yaptığı esprilerle ortamı yumuşatmaya
çalışmıştır.
İG (8), görüşme öncesinde kendisi ile kısa bir görüşme yapan asistan doktora gayet iyi
olduğunu, herhangi bir şikayeti bulunmadığını söylemiş olmasına karşılık özellikle
görüşmenin sonlarında mide bulantısı nedeniyle sıkıntı çektiğini belirtmiştir. Bu
görüşmeyi, kendisine gösterilen bir ilgi olarak değerlendiren İG (8) görüşmenin
sonunda araştırmacıya bu ilgiden duyduğu memnuniyeti de dile getirmiştir. Araştırmacı,
İG (8) ile yaptığı görüşmenin amacına ulaştığını düşünmüştür.
İG (8), kendisi ile yapılan bu görüşmenin bant kaydına alınmasının yanısıra kimlik
bilgilerinin ve görüşme de geçen özel isimlerin (kişi, şehir, üniversite, işyeri gibi)
bildirilmemesi koşulu ile yürütülmekte olan çalışma için “örnek vaka” olarak
yayınlanmasına da izin vermiştir.
Görüşmenin kelimesi kelimesine yapılan bant çözümlemesi aşağıda sunulmuştur.
Not: Görüşmede geçen özel isimler için (X), (XX), (XY), (XZ) ve (YX) sembolleri; bant kaydından
anlaşılmayan anlatımların yerine ise “üç nokta (...)” kullanılmıştır.
166
- Biraz önce söyledim, görüşmenin çerçevesini çizmeye çalıştım. Önce sizi, bi sizi
tanıyacağız ee sizden konuşacağız. Sonrasında bu intihar girişimini nasıl
gerçekleştirdiniz, neler hissettiniz onlara bi değineceğiz. Sonra görüşmemizi bitireceğiz.
Sanıyorum bir 30-40 dakika kadar falan sürecek bu. Şimdi önce, evvela ben sizden
başlamak isterim. Şimdi bana bir kendinizi bi tanıtabilir misiniz? Nasıl birisiniz, çevreniz
sizi nasıl tanımlar?
- Haa!
- Nasıl biri olarak bilinirsiniz?
- Yaa, nasıl bir insanım? Hep çok, hani değişik eee şey nasıl derler dengesiz olduğumu
düşünürler yani beş dakkası ayrı, beş dakkası ayrı bi insanımdır. Gerçekten de öyleyimdir; yani
tutarsız.
- Tutarsız.
- Hı hı.
- Beş dakikası günlük,
- Beş dakka önce ağlayıp, sonra gülen bir yapım var. Bazı şeyleri, çok gereksiz şeyleri takarım.
Gerekli olan şeyleri takmam öyle. Okumayı falan çok hani ııı, üniversitede okumayı, bölümümü
falan çok seviyordum zaten, okul bitti.
- Hı hı.
- İşte, yüksek lisans yapmayı falan istiyordum yaa haksızlıklara tahammül edemiyorum. Zaten o
yüzden de şey böyle hani kazanamamaktan haketmediğim için değil, torpil olduğu için. Mesela
ona çok üzülürüm. Burda, (X)’de çalıştım. İşte eve dönmedim daha. Normalde (XX)’liyim. Zaten
işte, orda iş bulamayacağım korkusu, gelecek kaygısı taşıyan bir insanım. Hep sürekli yarını
düşünmekten bugünü hiç bir zaman değerlendiremedim.
- Bugünü hiç ııı,
-Değerlendiremedim, yani bugünü.
- Değerlendiremiyorsunuz.
- Hı hı. Çok fazla yani bazen şöyle düşünüyorum. Beni mutlu eden şey nedir diye. Hiçbir şey
mutlu etmiyor beni.
- Hiçbir şey mutlu etmiyor sizi.
- I ıh. Film izlemek dışında. Film izlemeyi çok seviyorum. Zaten ne geldiyse başıma ondan geldi.
- Film izlemekten çok hoşlanıyorsunuz.
- Başka böyle şey yok, yani bir hobi falan. Spor yapmaktan nefret ederim. Okumayı severim.
Daha böyle (...) bir insanım. Zaten çok yoğun çalışmaktan nefret ediyorum; ama şu an
çalıştığım iş çok yoğun.
- Çok yoğun bir işte çalışıyorsunuz.
- Çok yoğun bir iş.
- Peki eee,
- Ya tembelim açıkcası.
- Tembelsiniz. (...) Biraz ailenizden bahseder misiniz? Ee şu an gerçi sanırım eee,
- Uzaktayım.
- Uzaktasınız ailenizden. Eee ailenizden, annenizden, babanızdan başlayalım isterseniz.
Kimlerdir onlar, ne iş yaparlar?
- Babam emekli. Eskiden çok zengindi, ben ortaokula giderken. Sonra iflas etti. Ondan sonra
zaten ben ilk başlarda ondan çok nefret ediyordum. Hani niye böyle yaptı falan diye. Sonra
anladım ki onun suçu değil.
- Hımmm.
- Sonra işte, maddi çok zorluklar falan çektik. İşte üniversiteye geldim en çok hazmedemediğim
şey dört sene burda okudum. İşte Ankara’da.
- Hı hı.
- Burs almak hep beni rahatsız etti. Yani şey, her ay insanları arayıp para istemek. Babamın
arkadaşlarıydı zaten çoğu ve şey yani hani hep şey demişimdir yüz milyon gönderse de, keşke
babam gönderse demişimdir. Ama ailemle hiç bir sorunum yoktur. Yani şey işte dört kardeşiz
zaten.
- Hı hı.
- İki ablam, bi ağbim var. İşte hepsi evli, çok yakındırlar. Zaten en küçük çocuk ben olduğum için
aramızda da çok yaş farkı yok. Arkadaş gibiyizdir. (...) Artık şey burdan oraya gitmek de
istemiyorum (XX)’e orda ortak bi noktamız olduğunu, ya ordan arkadaşım falan da çok kalmadı
167
zaten. Burdaki ev arkadaşım da benim (XX)’deki çocukluk arkadışım zaten. Beni oraya
bağlayan bir şey olmadığını düşündüğüm için. İnatla çok yoğun bir iş olmasına rağmen.
- (...)
- Hayır, burda çalışmayı istiyorum çünkü çok fazla (...) kopmak istemiyorum. Hani özgür
yaşamak istiyorum aslında. Özgürlük de yani bi gece şu barda, bi gece bu barda,
- Şeklinde bir özgürlük değil.
- Yok.
- Hı hı.
- Sadece kendi ayaklarım üstünde durmak. Hani aileme yük olamamak açısından,
- İstiyorsunuz.
- Hı hı.
- Biraz önce ben konuştuklarınızdan şunları anladım. Bir süre babanıza kızdınız herhalde.
Eee,
- Hı hı nefret bile ediyodum, anneme de söylüyodum.
- Hımmm. Ama daha sonra olayın gerçek yüzünü anladıktan sonra,
- Ha yani büyüdükçe, o ergenlik dönemi bittikçe zaten az çok anlayabiliyosun.
- Hımm.
- Her şeyi.
- Şu anda babanızla bi herhangi bir,
- Hatta bazen şey düşünüyorum. Babam çok zengin olduğu zamanlar işten başka bi şey
düşünmez. Ben babamla tek bi kelime falan bile konuşmazdım.
- Hımm.
- Ama şimdi mesela iflas ettikten sonra, hani evde çok fazla kaldığı için, mesela benimle
konuşuyo artık. Hani nasılsın diyo eve gittiğimde. Mesela ya da aradığımda gelmiyor musun
falan diyo. Yani nasılsın, okulun nasıl derslerin nasıl falan diyor yani. İlgileniyo. En azından şu
anda iyi, mesela ha zaten kimseye muhtaç değiliz yani zaten emekli.
- Hı hı.
- Antrenörlük yapıp kendi maaşı (...) Zaten ben de yük olmuyorum. Diğer kardeşlerim de yok
zaten. Normal standartta yaşıyoruz, yani mütevazi bir hayat.
- Peki, annenize dönelim. Nasıldır ilişkiniz?
- Annem. Annem arkadaşım gibidir. Bütün sevgililerimi bilir, hiç bir şeyden çekinmem.
- Özel hayatınızı da bilir.
- Ha ha. Her şeyimi bilir hatta. İlkokul mezunu; ama yani hani oturup konuşabildiğim bir insan.
- Hani rahatlıkla konuşabiliyorsunuz.
- Ha ha.
- Her türlü sorununuzu paylaşabiliyorsunuz.
- Bi çok üniversite mezunu bayandan daha anlayışlı.
- Peki bi de kısaca, kardeşlerinizden bi bahseder misiniz?
- İşte en büyüğü ablam, ikiz yeğenlerim var.
- Hepsi evliydi.
- Hepsi evli, bi de ağbim var en son O da ağustosta evlendi. Geçen sene evlendi işte.
- Hı hımm.
- Ablam var. Bi tek onun çocukları var. Ondan sonra abim var, O da evlendi.
- Hı hımm.
- Ama hiç, yani şey sorunları yok. Evlilikle ilgili sorunları yok.
- İyi. Herhangi bir problemleri yok.
- İşte bi benim, benim bi büyük ablam ilk evlenendi. O biraz sorunlu evlendi de. Hani kocaya
kaçtı derler ya! Öyle bi şeydi, ama şimdi barıştık. Yani normal her şey.
- Normal.
- Yani kardeşlerimle hiçbir sorunum yok. Gayet iyidir.
- Kardeşlerinizin birbirleri ile arası nasıl?
- İyi. Hepimiz iyiyiz ben, düşkünüz birbirimize.
- Birbirinize çok düşkünsünüz. Anladım. Peki, ee birlikte olduğunuz süre içerisinde
ailenizde ne tür sorunlar yaşardınız genel olarak ya da sorunlar yaşar mıydınız? Hani
aklınıza,
- Valla (…) sorunu yaratan bendim. Yani ben onu biliyorum. Sorun diye bir şey varsa muhakkak
benden çıkardı o sorun. O da şeyden, küçüklüğün verdiği şımarıklıktandı.
- En küçük bendim diyorsunuz.
168
- Haaa! İstediğim olsun diye. Niye olmuyor diye.
- En küçük çocuklar biraz böyle,
- Hı hı. Ondan yani.
- Hımm.
- Bi de şey şimdi üniversite ortamına gelince, mesela burada hani sonuçta evde kalıyorum.
Ailem hani bilmiyor benim ne yaptığımı. Belki gece eve bile gitmiyorum; ama eve gittiğimde
(XX)’ye gittiğimde, şey eee şey mesela hani hava karar karardığında, babam eve geldiğimde
niye geç kaldın diyor. Ankara’dayken sen bana sormuyorsun bunu, oradayken niye soruyorsun?
O da haklı gerçi, yani bir baba olarak düşünüyor; ama o bana mantıksız geliyor; ama oturupta
ben babamla kavga etmem. (...) İşte geleceğin şeyini yapıyo. Mesela O, bu işte çalışmamı
istemiyor. Daha iyi yerlere layıksın diyor. Ben de işte öğretmen olmamı istiyor. Zaten
öğretmenlik yapıyordum ben. Ama ben de sisteme kırgınım; çükü hiçbir şey yapamıyorum, daha
güzel olacağından umudum yok. O zaten moralimi bozuyo. Öyle onu da anlatamıyorum Ona.
Birazda yaşlandı, geç anlıyo.
- Heee.
- O yüzden yani.
- Üniversiteyi yeni bitirdiniz
- (bir süre öksürdükten sonra) Daha bi iki hafta falan oldu.
- Ankara’da mıydı üniversite?
(XZ) Üniversitesi.
- Hangi bölümdü?
- Aile ekonomisi ve beslenme öğretmenliği. Çok zevkli bir dal.
- Hımmm.
- Ama çok seviyordum yani.
- Anladım. Lisede de, bir meslek lisesi mi?
- Turizm meslek lisesi mezunuyum.
- Turizm meslek lisesiydi. Oraya geçtiniz, dört yıl orada okudunuz.
- Aslında dediğim gibi akıllı zannederler beni. Ben lisede okul birincisiydim, dört sene boyunca
da hiç alttan dersim olmadı benim. Üniversitede, yani tembel birisi falan da değilim normalde de.
- Yani okul başarısı da yüksek birisiniz. O zaman bu anlamda,
- İşte herkes çok zeki, inek falan da der.
- Hımmm.
- İşte bazı şeylerde yaramıyo böyle.
- Bazı şeyler de yaramıyor. Hımm. Mastırı falan düşündünüz. Biraz önce,
- Yüksek li, hı hı. Şu anda işte (...) işte torpil var yani bana sıra gelmezdi diye düşündüm.
- Sıra size gelmezdi diye düşündünüz. Evet, evet. Üniversitedeki eee yaşantınız nasıldı?
- Çok mütevazi bir hayat. Ee, sınıfın çoğuyla arkadaş değildim; çünkü çok itici geliyorlardı bana.
Çoğuyla da konuşmazdım sınıftakilerle.
- Hı hımm.
- Herkes psikolojik sorunlarım olduğunu düşünürdü. Ama mesela arkadaş olduğum insanlarla
çok samimiyimdir. Onlar gerçekten hani ee benim hiçbir şekilde bi sorunum olduğunu falan
düşünmezler. Sadece hani arada bir delilik yapabilir diye düşünürler ama çoğu (…) Dört senedir
hiç konuşmadığım insanlar da olmuştur sınıfımda.
- Hiç konuşmadığınız arkadaşlarınız,
- Ama şeylerini beğenmediğim için, benim sorunlarım olduğu için değil de. Davranışlarını falan
beğenmediğim için. Yani bana göre değil, yani gerekli bir insan değil. Hayatıma girmesi
gerekmiyor o insanın diye düşünmüşümdür.
- Anladım.
- Fazlalık. O yüzden. Öyle çok da şaşalı, çok sosyal bir hayatım olmadı; ama hiç de rahatsız
olmadım.
- Mütevazi bir hayat diyorsunuz. Arkadaşlarınızla, yurtta mı kalmıştınız?
- Üç sene yurtta kaldım. Bir sene evde kaldım.
- Üç sene yurtta kaldınız. Bir sene evde, sonra arkadaşlarınızla eve çıktınız.
- Hı hı.
- Yurtta kalırken eee bir sorun yaşadınız mı?
- Yaşadım, yurtta kaldığım işte psikiyatrist sanan kendini bir kadın vardı.
- Yurdun psikiyatristi eee,
169
- Yurdun psikiyatristine de gittim ben. İşte O bana sen hastasın diyordu. Değilim diyorum sen
hastasın diyo, değilim diyorum. Beni iyice hasta yapmaya çalıştı. Sonra da işte beynimdeki
hücreler şöyle oldu, böyle oldu falan. İşte geri dönüşü olmaz, sürekli ilerler falan çok şeyler
söyledi bana saçma sapan.
- Anladım. Peki ne şikayetlerle gitmiştiniz Ona eee, O psikiyatriste, yurdun psikiyatrisine?
- Benim bi tane erkek arkadaşım vardı.
- Hımm.
- Ve ee kadının beni sallamamasının nedeni de şey, internetten olması çocuğun. Benim
mantığımca bir psikiyatrist ya da bir psikolog ee sonuçta bi insanı dinleyecekse en ufak bir
sorunuyla siyaha beyaz demesiyle bile ilgilenmesi gerekiyor. Bu benim mantığım. O, ben
seninle bu mevzu hakkında konuşmam bile dedi bana.
- Psikiyatrist size böyle dedi.
- Evet,
- Dinlemedi sizi yani.
- Dinlemedi, sallamadı. Yani şey yani çok da gerekli bi şey değil; ama beni yaralıyorsa üzüyorsa
bu durum bi önemi vardır muhakkak, benim mantığım bu artık. Siz de bu işin içindesiniz, size
nasıl geliyor bilmiyorum ama o yüzden beni dinlemiyorsan, ben de seni dinlemem yani. Sen
hastasın, sen hastasın diyor bana.
- Karşılıklı böyle restleştiniz.
- Hı hımm. Bende bi daha gelmem dedim senin yanına. Beklerim dedi, bi abla olarak. Dedim
gelmem senin yanına, hasta ettin beni hepten.
- Hepten beni hasta ettin dediniz.
- Durup durup benim geçmişime dönüyor. Senin kullandığın ilaçlar adları neydi, ailen bilir mi?
Ya diyorum, benim bilmediğim şeyi ailem ne bilsin! Zaten çoğu unutmuş gitmiş herşeyi. Bitek o
ilacı, işte bi de Vidalin mi vardı, böyle bir ilaç daha vardı.
- Anladım.
- Hatırlamıyorum çok fazla.
- Başka eee o,
- He, yurtta bi de şey yurtta arkadaşlarım vardı. Şu an onlarla konuşmuyorum. İki sene oldu,
düşman olduk.
- Düşman oldunuz onlarla.
- Ha ha.
- Oda arkadaşlarınızdı.
- Evet, (...) Liseden arkadaşım onunla,
- Hımmm. Üniversitede, peki şey yaşadınız mı bu tür sorunlar üniversitedeki
arkadaşlarınızla? Iıı,
(hayır anlamına gelecek bir baş işareti yapar)
- Yaşamadınız. Hocalarınızla falan nasıldı durumunuz?
- İyi. Şey (...) ben öğretmen olmayı çok istediğim için öğretmenlerime hep saygı duymuşumdur
yani.
- Hımm.
- Hep böyle hani eski şeyler olur ya öğrenciler böyle, öğretmenlerin yanında hazır olur, yani ben
biraz öyleyimdir. Hep saygı duyarım.
- Düzenli, saygılı,
- Ha ha.
- Bir öğrenciydiniz. Onları çünkü anlardım diyordunuz.
- Evet, bi de ben olmak istediğim için. Ee bi de benim için önemli bir meslek yani. Madem olmak
istiyorum, çocukluktan beri hayalim öğretmen olmak.
- Çocukluktan beri hayaliniz.
- Evet.
- Peki. (sessizlik) Yavaş yavaş bu günlere doğru gelelim.
- Sadede gelelim.
- Yavaş yavaş olanlara gelelim isterseniz, gelmeyelim mi?
- Yooo! Gelelim.
- Gelelim, peki.
- Ben anlatırım, yani sorun değil.
- Eee neler oldu, son zamanlarda?
- Çok basit. O internetteki aşkım vardı ya benim,
170
- Hımm, biraz önce bahsetmiştiniz.
- Hep Onun yüzünden oldu ne olduysa. O, birbuçuk iki senedir devam eden bir internet aşkı.
Artık zaten internetlikten çıktı, normal çıkıyoruz zaten biz Onla. Çıkıyorduk ayrıldık. (gülerek)
Niye ayrıldık. (...)
- Eee, pardon! İnternette tanıştınız, bir süre çıktınız.
- Dokuz ay ben Onu hiç görmedim, o internet boyunca.
- Ha, dokuz ay boyunca hiç görmediniz.
- O (XY)’deydi, ben (XX)- Ankara arası işte,
- Hı hım.
- Sonra dokuz ay. O, beni terketti. Tamamen yalan konuşmuş bana. İşte üniversiteye gidiyorum
falan demiş. (...) Ben zaten anlamıştım da onun söylemesini bekliyordum. Hani erkek psikolojisi
gururuna yediremez falan filan diye.
- Evet. Hı hımm.
- İşte ne gelirse başıma anlayışımdan geliyo. Sonra bu beni terketti falan. Sonra işte ablası
araya girdi falan. Barıştık neyse. Ben (XY)’ye gittim, gördüm falan. Barıştık biz. Normal çıkma
şeyine devam ettik, hani görüşüp devam ettik.
- Hı hımm.
- İşte bugünlere gelelim.
- Gelelim.
- Bu beni kışın aldattı bayağıdır. Ben bunu hakketim; ama hiç şey yapmadım. Sonra işte bu
zamanlara gelelim, işte film seyretmeyi çok severim. Bizim mahallede de bir filmci var. Ben de
Onla arkadaş oldum, sonuçta ortak noktamız var çocukla. Hani film, ben ona filmleri soruyorum
ediyorum falan. Bu çocuk (YX)’li çıktı, hemşerim benim. Konuştuk ettik. Ondan sonra işte ben
Onunla konuşmuştuk. Iıı onlarda o konuştuklarımızı kaydetmiştim. Geçende de bu benim
sevgilimin arkadaşı geldi bizde kaldı. Ben de işe gittim. O da evde duruyordu, benim
bilgisayarımı kurcalayıp Onunla konuştuğum şeyleri öğrenmiş ve gitmiş (XY)’ye gidince benim
sevgilime anlatmış.
- Hımmm.
- Sonra tabi bütün olay böyle şey oldu; sen onu seviyorsun da, sen onunla nasıl konuşabilirsin
de falandır filandır diye. Hani benim o filimcideki çocukla bi ilişkim olduğunu filan sandı. İyi
tamam dedim. Hani görüşmek istemiyorsan bitsin o zaman diye düşündüm. Sonra işte dün
tamam dedi. Görüşmeyelim etmeyelim falan. Tamam dedim, sorun değil benim için. Madem
istemiyorsun; çünkü defalarca hani terkeden Oydu. Yani terkedersen terket artık yani yeter
dedim. Çok da üzülmüyordum. Sonra işte bugün akşam mesaj çekmiş falan, işte ben ölüyom
cart curt. Ondan sonra neyse,
- Ben ölüyorum diye.
- Heee. Aradım, ne yapıyorsun sen dedim. O da şimdi hastanede. (gülerek) Yatıyo.
- O da hastanede yatıyor.
- O da intihar etti. (gülerek ve alaysı bir şekilde) Bi Onun da yanına gidin isterseniz.
- (gülerek) Peki.
- Ben zaten aslında Ona olan büyük aşkımdan dolayı değil. Şey ya vicdan azabı. Çünkü şey
oldu, ben aradım telefon kapandı. Anladım zaten, hani bir haltlar yemiş. Telefon kapandı. Ben
intihar ettiğini anladım zaten. Teyzesinin oğlunu aradım, yan komşuları gibi bişey. Dedim bakın,
(...) O dedi, bilöf yapıyordur falan diye. Hiç sallamadı.
- Hımm.
- Sonra annesi Ankara’daydı, annesini aradım. Ablasının telefonunu aldım ve evi aradık.
Babasına haber verdik neyse. Ben haber verdim, herkese böyle. Sonra babasını aradım iyi mi
diye. O da dedi ki dua et bi şey olmasın dedi, suratıma telefonu kapattı, benim yüzümden
olduğunu düşünerek. Sonra tabi ben arayamıyorum. Artı ne şekilde arayacağım. Gitsem
gidemem, evlerini de bilmiyorum yeni taşındalar. Vicdan azabı çekiyordum doğal olarak, benim
yüzümden oldu çünkü.
- Vijdan azabı çekiyordunuz.
- Sonra ablası, ha teyzesinin oğlu beni aradı. Sen dedi ne yaptığını sanıyorsun dedi. Bir işi
adam gibi bitiremiyorsunuz, beş yaşındaki çocuk gibisiniz. Ben de; ben ayrılmadım ki, O ayrıldı
dedim. O ayrıldı. Ben ilk de intihar etmedim dedim. O etti dedim falan. Sonra ablası aldı; bi daha
dedi aramayacaksın sen dedi kardeşimi, ne yaptın mahvettin şudur da budur da bi sürü laf
söyledi bana. Zaten gitti gidiyo falan filan bayağı bi baskı da oldu üzerimde.
- Hı hı, hı hı.
171
- Ondan sonra ben de, O ölürse ben de bu şekilde hani o ölürse dedim, ben de bu şekilde
yaşayamam. Vicdan azabıyla dedim, ben de içtim yani.
- Herkes üzerenize geldi o an yani,
- Tabi sonra da ben ilaçları içtikten sonra, ablası mesaj yollamış ki O kendisine geldi, seninle
konuşmak istiyo. Dedim artık çok geç kaldınız, ben ilaçları içtim bile.
- Hımmm.
- Öyle oldu. (…) Aklımda ya da planlanmış tasarlanmış bi şey değil. Ben O öldüğünde vicdan
azabı çekceğim için zaten intihar ettim. Yoksa ben Ona olan aşkım ya da Ondan ayrıldığım diye
değil. Yani bi şekilde zaten ayrıl, ben çocuk değilim sonuçta. Bitiyorsa bitiyor napıyım.
- Hı hım, hı hım.
- O olmazsa başkası olur diye düşünüyorum artık. Yani birinin başını da bekleyemem.
- Evet.
- De, işte çok üstüme gelindi. Ailesi işte sen bi daha görünme gözümüze de şudur da, budur da
erkeklerle oynaşıyordun, moynaşıyordun. Bi sürü hakaret ettiler bana.
- Bir sürü hakaret ettiler size. Hımmm.
- Hakaret ettiler işte artık hani ben de yediremedim kendime. Çünkü hakettiğim bi şey değil. Ben
bir insanla arkadaşlık yapıyorsam, o arkadaşımdır benim. Kız veya erkek hiç fark etmez ki.
Bunun açıklamasını yaptım Ona da zaten. Ki sen benim özel şeyimi nasıl benim bilgisayarıma
girip de o dosyayı bile ben hani kaydettiğim şeyi bile ben bulamıyoken o gitmiş kendisi bulmuş
ve benim özel şeyimi okumaması gerekiyor, okumuş ve gitmiş kardeşine anlatmış.
- Hımmm.
- Ve ben de hazmedemedim yani. Nasıl benim özel eşyamı karıştırabilir ki? O ayrı bir mevzu, bi
de yanlış anlaşılmak apayrı bi mevzu.
- Anladım. Tartışmış mıydınız ondan sonra?
- (…) ben hiç konuşmadım zaten gözüme görünmesin demiştim. Bi daha beni aramasın falan
hani,
- Dediniz. Hı hı.
- Onunla dün konuştuk. Anlayışlı bi şekilde bitti. Yani ben bunu kaldıramam falan dedi bu
durumu. Ben de kaldıramazsan görüşmeyelim o zaman dedim. Tamam dedi. Dün akşam; ha bu
akşam işte yani dün gece mesaj çekti. Ölüyom falan filan işte. Ben de aradım ne yapıyorsun
diye.
- Hı hı.
- Öyle (derin bir nefes alır).
- Yani ee, daha öncesinde çok düşünmediniz, artık bi an o gelişmeler üzerene,
- Ha ha gelişmeler üzerine yoksa planlı,
- Yani programlı bir,
- Ondan ayrıldım diye intihar etmeyi düşünmedim.
- Evet.
- Çünkü bu olay, şimdi ben hastanedeyim. Benim işe gitmem gerekiyo, gidemiyorum. İşyerinden
duyulursa hiç iyi olmayacak ve benim ailem duysa daha kötü olacak yani. Hani ben bunları
düşünüp yani diyorum ya planlasam bunları düşünüp zaten hiç olmasına izin vermezdim; ama
ani oldu. Artık dedim ne olursa olsun yani dedim. Artık bitsin, artık ölüyüm geberiyim yani dedim
artık hani ne yapıyım artık ben.
- Hı hımm.
- Ya o kadar hakaret. Sonuçta benim de bir ailem var, benim de annem babam var. (…) Annesi
babası Onun başında bekliyorlar. Benim burda hiç kimsem yok ki ve ben mesela onlar da biliyor
benim ilaç içtiğimi. Bir kez olsun nasılsın diye aramadılar. Yani o kadar da değerli değilim ben
onlar için.
- Bunu anlamış oldunuz.
- Yani.
- Hımm. Evet, anladım. Peki ee şunu merak ettim eee intihar girişiminde bulunmaya karar
verdiğiniz ana dönelim isterseniz. Bu vijdani bir şeyle ee yükümlülükle, vijdanınm ağır
bastı dediniz bu şeye gelemem artık, bu sıkıntıya katlanamam dediniz. Orda mı karar
verdiniz tam olarak?
- Ha ha!
- Karar verdikten sonra ee ne kadar bir süre geçti?
- Arkadaşım odadaydı. Onun odadan gitmesini bekledim, engel olacaktı çünkü. Sonra ilaçları
aldım.
172
- Niye engel olacaktı arkadaşınız, onu anlamadım.
- İçmeme engel olcaktı.
- Haa, ona söylediniz mi? Ee,
- O her şeyi biliyodu zaten.Onun intihar ettiğini falan her şeyi biliyordu. Aynı odada oturuyorduk
zaten.
- Ha, arkadaşınız biliyordu.
- Arkadaşım dediğim ev arkadaşım, kız arkadaşım.
- Ev arkadaşı. Anladım, anladım. Ee evet, ee,
- O’nun odadan çıkmasını, O bana, elim kesilmişti benim. Yara bantı almaya gitti. O giderken
ben ilaçları aldım lavaboya gittim içtim. Geri geldi, O da anlamış zaten benim böyle bi şey
yapacağımı.
- Hımm.
- Sonra gitti baktı ilaçları sen mi içtin falan. Ben tersledim Onu, hani git başımdan. Çünkü ben bi
ilaç içmenin bu boyutta yani o an böyle hani insan bilinci gidiyo. Hani hiç bi şey yapamıyo yaaa!
O, ben hiç böyle olacağını düşünmedim. Hani ben bayılırım, gerçi zaten şansıma da
bayılmadım da; ama hani ben kendimden geçerim, biter yani yavaş yavaş olacağını hiç
düşünmedim bi baktım ki gidiyorum. Böyle dedim. Ben hiç iyi değilim dedim. Kusmaya çalıştım,
kusamadım. Sonra işte hastane yakındı, yürüyerek hastaneye gittik O’nunla. Sağolsun ordaki
hastanede de şey yokmuş eee mide yıkama hortumu yokmuş, nasıl bir hastane ise (...). Ama
biz taksiye bindik, buraya geldik. Burda ben işte iki hastane değiştirdiğimizi hatırlamıyorum.
Taksiye bindik ama,
- Ondan sonrasını,
- Mide yıkanma, işte hortumu soktu. Ben çıkartmaya çalışıyordum. Bana su verildiğini falan hiç
bilmiyorum. Mideye su verilip şey yapılıyormuştu, onları görmedim ben. Arkadaşım söyledi.
Sonra işte orda yatarken buldum kendimi.
- Orda yatarken, hımmm.
- Sonra işte mide bulantısı hiç geçmedi yani şu anda hala devam ediyor. Zaten yemin ettim
daha (…) ben bunu çekemem yani bu mide bulantısını.
Hımm anladım ee dolayısıyla arkadaşınız getirmiş oldu sizi buraya.
- Sonra işte,
- Taksiye falan,
- Bir erkek daha işte. O da benim iş yerinden arkadaşım.
- Hımm. O da öğrendi,
- O da garibim, yok orda müdür. (gülerek) O da beni seviyo. Olayı, mevzuyu falan biliyo hep.
Ben Ona da mesaj çekmiştim. O da gelmiş falan işte.
- Ona da mesaj çekmiştiniz.
- O sırada ben dalga geçerek mesaj çekmiştim. Beni dedim, şimdi işten atarlar. Gerçi diyom
zaten öleceğim, atsalar ne olacak falan filan. O zaten bekliyordu, benden bekliyordu böyle bi
şey. O, zaten tetikteymiş (...) geldi.
- Hımmm.
- Ben zaten intihar ettiğimi Ona söyledim. Benim zaten, biz o arkadaşla biraz görüşmüştük.
Sonra ben Ona dedim ki ben şeyi seviyorum (XY)’dekini seviyorum; çünkü biz Onunla daha
ayrıydık o zaman Sonra işte dün mü ne ben buna dedim, beni bi daha arama demiştim işte.
Sonra da işte sitem etmiş falan. Ben de ben senin gibi aynı durumdayım, ben de terk edildim
hani hiç yoktan meseleler falan.
- Hı hımm.
- Sonra işte ben hep aynaları falan da kırdım.
- Aynaları kırdınız evdeki.
- (ellerini gösterir) Ellerim falan dikişli,
- Ha görüyorum. Evet, ellerinizde şeyler var.
- O geldi, sardı etti falan. Ben o sırada mesajlaşıyorduk işte. Ben dedim, işyerini arada işe
gelemeyeceğim falan. Sonra işte akşam oldu. Ben de dedim intihar etmiş falan. Ben napacam
ben şimdi hani?
- Hımm.
- Elim kolum bağlı napıyım falan. Sonra O da işte geliyim mi falan yanına dedi. Gece çalışıyo,
işte vardiyada çalışma sistemi var (…) Ben de yok, gelme dedim. İyi, bi delilik yapma dedi. Beni
tanıyan bilir zaten nasıl bir yapıya sahip olduğumu. Herkes bekliyordu benden böyle bişey.
Sonra işte ben de mesaj çektim O da gelmiş.
173
- Anladım. Peki ee, o an ilaçları alırken ee ne kadar aldınız hatırlıyor musunuz?
- Evet, iki tane (bir kutuyu bir tane olarak belirtmiştir).
- İki.
- Hatta yarısı da vardı da artık midem kaldırmadı. Ben bunları içemem. Zaten midem bulana
bulana içtim.
- Anladım. Ölebileceğinizi düşündünüz mü o an? Iı,
- O an düşünmedim.
- O an düşünmediniz.
- Bana çok basit geliyordu. Yatağa yattım. İşte mesaj çekiyordum O arkadaşa. Sonra benim
gözler falan gidince dedim ki ben ölüyorum sonra.
-Ne hissettiniz o an gözlerinizin döndüğünde?
- Korktum.
- Korktunuz. Hımmm.
- Korktum işte. Dedim (YX) (arkadaşının ismi) bana git, lavaboya falan, kus falan diyordu. Git
başımdan, git başımdan diyordum. Dedim ki ben iyisi mi iyi değilim. Ben lavaboya gidiyorum.
İnsan canının derdine düşer ya!
- Evet canının derdine.
- Sonra dedim ki ben kusamıyorum dedim. Hastaneye gidelim yani ben istiyorum. Artık gönüllü
istiyorum yani.
- Gönüllü istiyorum diyorsunuz.
- Bana bir şeyler yapsınlar artık.
- Hımm. Anladım, anladım. Ne zaman burda, buraya tam olarak geldiğinizi hatırlıyor
musunuz?
- İki gibi falan.
- Gece iki gibi.
- Evet, hı hı. O saatten bu yana midem bulanıyo benim. Kimse bakmıyo gelip de, yani deli
oldum burda. Sinir hastası ettiler burda.
- Burda mı?
- Eveeet! hiçbir doktor gelmiyo etmiyo.
- Bakın bizler geldik.
- Evet.
- Şu an sizle konuşuyoruz.
- (gülerek) teşekkür ederim.
- Eee, peki ee ne zaman, kendinize ne zaman geldiniz tam olarak? İki de buradaydınız.
- Ben hep kendimdeydim yani hep kendimdeyim. Hortum falan, hayal mayal hatırlıyorum; ama
yine hatırlıyorum. Hani sarhoşluk gibi. Gerçi ben çok da sarhoş olmadım hayatımda da. Şey, bu
midem hep bulandı. Ben işte sedyede yattıklarımı konuştuklarımı falan hatırlıyorum; ama
konuştuklarım şey böyle hep dalga geçme, espiri yapma. Bi de ben böyle ciddi mevzuları
takmamaya çalışırım işte. O arkadaşa bağırıyorum ne bakıyon git, kuscam ben falan. Kusma
derdindeydim.
- Hep kusma derdindeydiniz.
Hı hı. Midem çünkü çok bulanıyordu.
- Hı hı. Ee, hani o ilaçları içtikten sonraki; o başınızın döndüğü zamanlarda bir korktunuz.
Sonrada burda artık kendinize iyice geldikten sonra ee artık o korkunuz sanırım geçti.
- I ıh. Geçmedi.
- Geçmedi.
- Benim zaten sürekli midem bulanıyo. Ben hatta dedim, hatta ben zehirlenmiş olmıyım. Benim
hala midem bulanıyo.
- Halen korkularınız devam etti.
- Ha ha. O da yok dedi. Mideni yıkadılar dedi. Dedim ne zaman yıkadılar? Hortumu soktular ya,
su saldılar. Ne zaman su saldılar dedim. O hortum direk boş bir hortum soktular sanıyodum
kusturmak için diye düşündüm. Meğersem suymuş. O zaman yıkandı dedim. Bişey kalmış
herhalde. Yine şey düşündüm. Ya hani ilaç mı çok ağırdı da bu mide bulantısı oldu falan diye
düşündüm. İşte hala bulanıyo. Mesela bilmiyorum midede boş kustum, kustum hani hiçbir şey
gelmiyor.
- Gelmiyor. Peki şu an neler hissediyorsunuz?
- Eve gidip, yatıp uyumayı düşünüyorum.
- Gidip yatacağım, uyuyacağım. Hı hımm.
174
- (gülerek) İşten atmazlarsa çalışacağım. Atarlarsa eve gitçem. (XX)’ye dönerim. Gerçi o da
biraz zor da.
- Artık duruma göre bi hareket edeceksiniz.
- Ama artık O insanla birlikte olmayı düşünmüyorum.
- Hımmm.
- Artık sorun O değil artık, yani ailesi de,
- Sorun oldu diyorsunuz artık.
- Ben artık istemiyorum.
- Evet, tamam, peki. Ben yavaş yavaş görüşmeyi sonlandırmak istiyorum. Size son ııı iki
sorum olacak, birbiri ile bağlantılı iki soru bunlar. Bir insan neden ölmek ister?
- İşte bu vicdan azabını taşımadığı için, benim için en önemli etken.
- Vijdan azabını taşıyamadığı için.
- Hı hı. Yani vicdan azabı ile yaşamaz. Bi insanın ölümüne sebep olmak dünyadaki en kötü
şeylerden bi tanesidir herhalde. Ki O, ölseydi gülüp, nasıl gezip ya da nasıl normal bir
yaşantıma devam edebilirim?
- Hımm anladım sizin için önemli olan vicdan azabı çekmemesi bir insanın. Vijdan azabı
çekerse bu insanı ölüme kadar götürebilir.
- En önemli şeydir. Zaten diyorum ya aşk değildi benim kendimi öldürme amacım. Ayrılık falan
değildi.
- Anladım, anladım.
- Bi insanın hayatına sebep olmak.
- Bi insanın hayatına sebep olmak.
- Hı hı.
- Şimdi tersinden alalım. Yaşamasını, yaşamayı neden bi insan çok isteyebilir? Onu
yaşama bağlayan etkenler nelerdir? Bir insanı sizce,
- Çevresindeki insanlar, ya iyi insan olmaktır bence. Yani şeydir çevresindekilere iyi şeyler
yapmak, nasıl anlatayım ben bunu?
- İyi şeyler yaparsa bir insan,
- Ya mesela size bir faydam, size bir faydam, mesela şu an size bir faydam varsa, Benim
yaşama nedenim olabilir. Yani,
- O zaman bence çok büyük bir faydanız oldu. Yaşamak içinde çok önemli bir nedeniniz
oldu.
- Yani.
- Çok teşekkür ederim.
- O yüzden ben şu an midem bulanıyo. Mesela ama şey biliyom sizin ee hani yapmanız gereken
şeylerden. Ben de üniversite okuduğum için az çok bazı şeyleri tahmin edebiliyorum.
- Hımm.
-O yüzden faydalı olabilirsem bu durumda bile.
- Evet.
- Benim için önemli olur diye düşünüyorum.
- Bu durumda çok faydalı oldunuz,yaşamanız için çok iyi bir nedeniniz var.
- Bu yüzden insanları mutlu edebiliyorsam kendimi de mutlu edebilirim diye düşünüyorum ben
artık. Bi de, işte insan ölümden dönünce ya da ölüme yaklaştığını hissedince yaşamın değerini
daha iyi anlıyor. Şu an galiba en azından şey insanın sağlığından güzel bi şey yok diye
düşünüyorum. Hiçbir şey önemli değil; ne para, ne pul, ne aşk. Yani şu an, şu benim mide
bulantısı geçsin hiçbir şey istemiyorum.
- Hiçbir şey istemiyorsunuz.
- I ıh. O kadar kötü bir şey.
- Peki, çok teşekkür ederiz.
- Ben teşekkür ederim.
- Güzel bir görüşme oldu.
- (gülerek) Rahatladım.
175
IV. VAKA ÖZETİ
İG (8) ilkokul, ortaokul ve lise öğrenimini memleketinde tamamlamıştır. Liseyi okul
birincisi olarak bitirdikten sonra üniversite öğrenimi için dört yıl önce Ankara’ya
gelmiştir. Üniversite öğreniminin ilk üç yılında öğrenci yurdunda kalmıştır. Bu süre
içerisinde yaşadığı ruhsal yakınmalar nedeniyle iki kez kurumun psikiyatristine
başvurmuş; ancak ondan beklediği yardımı alamamıştır. Gerek yurt yaşamına bir türlü
ayak uyduramamış olması gerekse, oda arkadaşlarıyla anlaşamaması nedeniyle
üniversitedeki son yılında yurttan ayrılmış ve iki arkadaşı ile birlikte kira karşılığı bir
daire tutmuştur. Üniversitede okurken dersleri ve öğretmenleri ile herhangi bir sorun
yaşamayan İG (8) sınıf arkadaşları tarafından zeki, çalışkan ancak psikolojik sorunları
bulunan biri olarak değerlendirilmiştir. Çok fazla arkadaşı olmamış, herkesle ilişki
kurmaktan özellikle kaçınmıştır. Üniversiteden mezun olduktan sonra ailesine yük
olmama düşüncesiyle memleketine dönmek istemeyen İG (8) mezuniyetini izleyen iki
hafta gibi kısa bir süre içerisinde bir fast-food işletmesinde satış elemanı olarak
çalışmaya başlamıştır.
İG (8) iki yıl kadar önce internet üzerinden kendi yaşlarında bir erkek arkadaş
edinmiştir. Dokuz ay boyunca bu kişi ile internet ortamında yazışmıştır. İG (8)’nin erkek
arkadaşı Ankara dışında ikamet etmektedir. Lise mezunu olmasına karşın kendisini
üniversite mezunu olarak tanıtmıştır. Dokuz ay sonra yüz yüze tanıştıklarında gerçeği
fark eden İG (8) durumu idare etmesine karşılık daha sonraki süreçte erkek arkadaşı ile
çeşitli sorunlar yaşamaya devam etmiştir. Son tartışmalarının ardından erkek arkadaşı,
İG (8)’i terk etmiştir. İG (8) bu terk edilişe arkadaşının beklediği şekilde herhangi bir
tepki göstermeyince, bu kez arkadaşı ilaç içmek suretiyle intihar girişiminde
bulunmuştur.
İntihar girişiminden sonra erkek arkadaşının ailesi İG (8)’i aramışlar ve onu bu
eylemden sorumlu tutmuşlardır. İG (8) arkadaşının eyleminden dolayı hiçbir suçu
olmadığını, buna rağmen üzerine çok gelindiğini düşünmüş ve yoğun bir şekilde vicdan
azabı çekmiştir. Bunun üzerine gece yarısından sonra ev arkadaşının bir an dışarı
çıkmasını fırsat bilerek, onun ilaçlarını içmek suretiyle kendisi de intihar girişiminde
bulunmuştur.
176
V. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Hızlı düşünen, hızlı karar verebilen İG (8), kırılgan bir mizaca sahiptir ve duygu durumu
hızla değişkenlik göstermektedir. Sosyal ilişkilerinde çok seçici olmasına karşın, bu
ilişkilerinde tutarlılığı ve sürekliliği sağlamada zorlanmaktadır. İnsan ilişkilerinde
sergilediği bir takım uyumsuz davranışları, yaşadığı olayları aceleci bir şekilde tek
taraflı değerlendirme biçimi dikkati çekmektedir.
İG (8) dört yıldır ailesinden uzak yaşamıştır. Dolayısıyla arkadaş çevresi ve yakın
zamanda girmiş bulunduğu iş çevresi Onun genel yaşantısında önemli bir yer
tutmuştur. Akademik yönden başarılı olmasına karşılık üniversitedeki yıllarını verimli bir
şekilde geçirdiğini söylemek zordur. İG (8)’in ifadelerinden öğrenci yurdundaki
yaşamının ve oda arkadaşlarına karşı uyumsuzluğunun ruhsal yönden kendisini
olumsuz etkilediği; üniversite öğreniminin sonlarına doğru karşı cinsle kurduğu
ilişkilerde epeyce sorun yaşadığı kolaylıkla anlaşılmaktadır. Buna karşılık yurt
tarafından sağlanan profesyonel yardımı kendi isteğiyle yarıda bırakmış olması
düşündürücüdür.
İG (8)’in internet üzerinden tanıştığı ve iki yıl sürdürdüğü erkek arkadaşı ile ilişkisi
neredeyse başından sonuna kadar sorunlarla doludur. Hem kendisi hem de erkek
arkadaşı aynı zamanda farklı duygusal ilişkiler içerisinde karmaşık bir ilişki ağında
yaşamaktadır. Böylesi bir ortamda sürdürülmesi giderek güçleşen ilişkileri üst üste
gerçekleştirdikleri iki dramatik intihar girişimi ile sonuçlanmıştır. Bu nedenle İG (8)’in
intihar girişimine yönelmesinde etkili olan nedenleri bireysel özellikleri ile bağlantılı
olarak akranları ile kurduğu sağlıksız (patolojik) duygusal ilişkiler bağlamında
düşünmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
İG (8)’in intihar girişimini önceden planlanmayıp, intihar düşüncesinin oluştuğu kısa bir
zaman dilimi içerisinde (iki saatten daha az) kolayca ulaşılan bir yöntemle (ilaç içme)
gerçekleştirmiş olması, girişimden sonra kurtulmayı kendi istemesi ve bu doğrultuda
yakın arkadaşlarına ya dolaylı yada doğrudan durumunu bildirmesi bu vakada intihar
niyetinin zayıf olduğunu düşündüren önemli ipuçlarıdır. İG (8)’in intihar girişiminde
bulunma amacının; ölmeyi isteme yerine, tamamen vicdani bir yükümlülükten
kurtulmakla ilgili olduğu düşünülmektedir. İntihar girişiminde “kendini cezalandırma”
yolu ile karşı tarafa “mesaj verme” teması ağırlıktadır. Dolayısıyla, erkek arkadaşının
intihar girişimi ile suçlanmış olan İG (8)’in bu suçluluk duygusundan kurtulmak için aynı
davranışta bulunarak cezasını çektiğini ve artık rahat bırakılmayı istediğini karşı tarafa
bir mesaj olarak iletmiş olduğu düşünülmektedir.
177
Ek 6
İNTİHAR GİRİŞİMİ VAKALARININ ÖZETLERİ
İG (1) VAKASI
İG (1); 22 yaşında, ilkokul mezunu, bekar, genç bir kızdır. İçe kapalı, alıngan ve asabi
(sinirli) bir mizaca sahiptir. Birisi evli, üç kardeşi vardır ve ailesinin ekonomik düzeyi
düşüktür. İG (1) kendisinden küçük iki kardeşi ve anne-babası ile birlikte kendilerine ait
bir apartman dairesinde yaşamaktadır. İG (1)’in annesi ile ilişkisi sorunludur. Buna
karşılık babası ve kardeşleri ile herhangi bir ilişki sorunu bulunmamaktadır. Ailesinin
komşuluk ve akrabalık ilişkileri güçlüdür.
İG (1) ilkokulu bitirdikten sonra maddi imkanların yetersizliği nedeniyle öğrenimine
devam edememiştir. İki buçuk yıl önce çalışma hayatına girmiş, bu süre içerisinde iki
ayrı süpermarkette kasiyer olarak çalışmıştır. İG (1), ikinci işinden ayrıldıktan sonra
olay gününe kadar geçen süre içerisinde evden dışarı hiç çıkmamış; çok da iyi
anlaşamadığı annesine rutin ev işlerinde yardımcı olarak vakit geçirmiştir.
İG (1) geçen hafta semtlerindeki bir eczaneden iki kutu uyku hapı almıştır. Dün öğleden
sonra ikindi vakitlerinde evinde annesi ile yaptığı tartışma sonucunda aşırı derecede
sinirlenmiş; öfkesine hakim olamayıp iki kutuya yakın uyku hapını içerek intihar
girişiminde bulunmuştur.
İG (2) VAKASI
İG (2); 22 yaşında, nişanlı genç bir kızdır. Güler yüzlü, sosyal ilişkilere açık, konuşkan
ve hareketli biridir. Lise mezunu olan İG (2) halen bir belediyenin konservatuar
öğrencisidir. İş bulabildiği ölçüde hafta sonları dört arkadaşı ile birlikte amatör müzisyen
olarak yarı zamanlı çalışmaktadır. Kendisinden büyük iki erkek kardeşi vardır. İG (2)
annesi ile kira karşılığında bir apartman dairesinde yaşamaktadır. Orta düzey bir
ekonomik güce sahip olan İG (2), babası dışındaki diğer aile üyeleri ile iyi
geçinmektedir. Ailesinin ve kendisinin akraba ve komşularıyla oldukça sınırlı ilişkileri
vardır.
178
İG (2) bir yıl kadar önce babası ile arasında süregelen ve şiddetli kavgalara varan
çatışmalara dayanamayıp evinden ayrılmıştır. Bunun üzerine yalnız kalmaması için
annesi İG (2)’nin yanına yerleşmiştir.
Babasının onaylamamasına karşın İG (2) altı ay kadar önce, kendi yaşlarında bir inşaat
teknikeri olan genç ile nişanlanmıştır. Nişanlısının yurtdışında çalışması nedeniyle
onunla sıkça internet ortamında görüşen İG (2) kurduğu duygusal ilişkide iniş çıkışlar
yaşamış; zaman zaman nişanlısının kendisini sarsan ve örseleyen yazılarına maruz
kalmıştır. Nişanlısı ile duygusal ilişkisinin bu şekilde sürdürmek istemeyen ve ondan
internet ortamında hiç beklemediği yazılar alan İG (2) yakın zamanlarda bu ilişkisine
yeni bir düzen vermeyi düşünmüştür.
Dün annesi ile birlikte kayınvalidesinin evine gelmiş, buradaki bilgisayar aracılığı ile
akşam yine nişanlısı ile internet üzerinden görüşmüştür. Ancak nişanlısı yazdıklarıyla
bu sefer İG (2)’yi sadece üzmemiş, oldukça da kızdırmıştır. İG (2), nişanlısını
yazdıklarından dolayı hem ciddi bir şekilde uyarmak hem de cezalandırmak amacıyla
dün gece herkesin uykuda olduğu bir zamanda kayın validesine ait ilaçların bir kısmını
içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur.
İG (3) VAKASI
İG (3); 30 yaşında, evli, birisi 13 diğeri 9 yaşında iki çocuk sahibi olan, ilkokul mezunu
bir kadındır. Solgun, çökkün ve içe kapanık haliyle depresif bir görünüm içerisinde olan
İG (3) eşi ve çocuklarıyla birlikte kendilerine ait dairede kalmaktadır. Kendisi ev
hanımıdır; eşi ise sürekli iş değiştirmekte ve son bir yıldır dolmuş şöförlüğü
yapmaktadır. İG (3)’ün ailesi düşük bir ekonomik düzeye sahiptir. İG (3)’ün komşuluk
ve çevre ilişkileri iyi olmasına karşılık özellikle asabi (sinirli) bir kişiliğe sahip olması
nedeniyle onlarla istediği ölçüde ilişki kuramamaktadır.
İG (3) bundan yedi-sekiz yıl kadar önce aşırı sinirli olduğu gerekçesi ile nöroloji
uzmanına götürülmüş, nöroloji uzmanı da onu bir psikiyatri kurumuna havale etmiştir.
Böylelikle İG (3) bir kez ayaktan psikiyatri tedavisi görmüştür. Bu tedavi sonucunda
kendisine üç değişik ilaç verilmiştir ve halen bunlardan ikisini kullanmaktadır.
İG (3) babası tarafından okutulmayıp çok genç yaşta (16) evlendirilmiştir. Eşinin uzun
bir süre düzenli gelir getirici bir işi olmadığından zaman zaman ekonomik açıdan zor
günler geçirmişlerdir. Bununla birlikte eşinin kendisine ve çocuklarına karşı ilgisizliği de
179
aile içinde yaşanmakta olan diğer önemli bir sorundur. İG (3) şiddetli geçimsizlik
nedeniyle artık evliliğini yürütemeyeceğini, bu nedenle eşinden ayrılmak istediğini önce
eşine, sonra da ağabeyi ve ablasına bildirmiştir. Buna karşılık hem ablası hem de
ağabeyi İG (3)’ün eşinden ayrılma isteğini kesinlikle kabul etmemişlerdir. Ayrıca ablası
ve ağabeyi İG (3)’ün eşi ile yaşadığı sorunları dinlemekten ve bunlara çözüm bulmaya
çalışmaktan yorulmuşlardır.
İki gün önce eşi ile çok şiddetli bir tartışma yaşayan İG (3) dün öğleden sonra çocukları
ile birlikte abisinin evine gelmiş ve burada bir de abisi ile tartışmıştır. Tartışmanın
etkisiyle kontrolünü kaybeden İG (3), evin boş odalarından birine geçerek her gün
yanında
bulundurduğu
ilaçların
tamamını
içmek
suretiyle
intihar
girişiminde
bulunmuştur.
İG (4) VAKASI
İG (4); 18 yaşında, süper lise son sınıfında öğrenimine devam eden, oldukça başarılı
bir kız öğrencidir. Zeki, güleryüzlü, neşeli biri olmasına karşılık aynı zamanda aşırı
duyarlı ve hassas bir kişiliğe sahiptir. Ailesi orta düzey bir ekonomik güce sahiptir. İG
(4) evin en küçük çocuğudur, kendisinden büyük üç kardeşi daha vardır ve bunların en
büyüğü evlidir. İG (4) iki kardeşi ve anne babası ile birlikte kira karşılığında bir dairede
oturmaktadır.
İG (4) ders yılının başından itibaren oldukça fazla devamsızlık yapmış; buna karşılık
okula devam konusundaki sıkıntılarını ailesine bildirmemiştir. İG (4) devamsızlıklarının
bir çoğunu sağlık raporu alarak geçiştirmek istemiştir. Aynı zamanda yasal olmadığı
halde aldığı sağlık raporlarının bir kısmının tarihleri üzerinde çeşitli değişiklikler de
yapmıştır.
İG (4) geçen hafta okula gitmemiş, yine gitmediği günler için aldığı sağlık raporunun
tarihini değiştirmiştir. Okulun müdür yardımcısı bu sefer İG (4)’ün vermiş olduğu sağlık
raporunun üzerinde tahribat olduğunu fark etmiş, durumu hemen okul müdürüne
bildirmiştir. Bu durum üzerine okul müdürü İG (4)’ü odasına çağırarak önce yapmış
olduğu bu işlemden dolayı onu epeyce azarlamış, sınıfta kaldığını söyleyerek
odasından kovmuştur.
İG (4) okul yöneticileri ile yaşadığı gerilim dolu, sarsıcı gelişmelerin ardından bunalımlı
bir halde evine gelmiştir. Oldukça kızgın, sinirli ve öfkeli bir halde evde yalnız kalan İG
180
(4)’ün vakit ilerledikçe bunalımı daha da artmıştır. Yaşadığı bunalım sonucu çok
belirgin olmasa da intihar düşünceleri eşliğinde kısa sürede intihar girişimi için plan
yapan İG (4) akşama doğru evin salonunda annesinin ilaçlarını içerek ve ardından hafif
bir şekilde bileklerini keserek intihar girişiminde bulunmuştur.
İG (5) VAKASI
İG (5); 29 yaşında, ilkokul mezunu bir kadındır. Yaşama isteği ve umudu zayıf,
özsaygısı düşüktür.; aynı zamanda asabiyeti artmış bir haldedir. İG (5) herhangi bir işte
çalışmamaktadır. Ailesi düşük bir ekonomik düzeye sahiptir.
Yedi çocuklu, yoksul bir köylü ailenin beşinci çocuğu olarak dünyaya gelen İG (5),
ilkokuldan mezun olduktan sonra öğrenim hayatına devam edememiş ve çok genç
yaşta evlendirilmiştir. Ancak şiddetli geçimsizlik nedeniyle ilk eşinden boşanmak
zorunda kalmıştır. İG (5) bundan yaklaşık olarak üç ay önce ikinci kez evlenmiştir.
Şimdiki eşi, kendisi ile aynı yaşta olup, sigortasız olarak bilgisayar bakım-donanım ve
satış işlerinde çalışmakta; bu işlerden ancak evin geçimini sağlayacak kadar para
kazanmaktadır.
İG (5), eşi ile birlikte üç ay kadar kira karşılığı tuttukları bir dairede oturmuşlardır.
Evliliklerinin ilk ayı sorunsuz bir şekilde geçmiştir. Ancak henüz ikinci aya girdiklerinde
eşi, İG (5) ile evli olmaktan duyduğu rahatsızlığı belli etmeye başlamıştır. Önceleri
durgun, neşesiz ve isteksiz bir görüntü içine giren eşi, birlikteliklerinin üçüncü ayına
yaklaşırken iyiden iyiye rahatsızlığını dile getirmiş ve eve geç gelmeye başlamıştır. İG
(5), eşinde ortaya çıkan bu değişikliklere hiç bir anlam verememiş, elinden geldiğince
evliliğini sürdürmeye çalışmıştır.
Evliliklerinin üçüncü ayında eşindeki ani değişimin düzelmediğini gören İG (5) ümitsizlik
ve korku içerisinde günlerini geçirirken, eşi iki gün önce Ankara dışında yapması
gereken bir iş nedeniyle eve birkaç gün gelemeyeceğini öne sürerek onu babasının
evine bırakmıştır. Eşi dün akşam saatlerinde İG (5)’i telefonla aramış; ona kendisinden
ayrılmak istediğini, bir daha eve dönmeyeceğini belirtmiştir. Sürecin zaten bu şekilde
sonlanacağını tahmin eden İG (5) önce ne yapacağını bilememiş, sonrasında büyük bir
öfke ve kızgınlık yaşamıştır. Olayın şokunu üzerinden atamayan İG (5), evin mutfağına
gidip yanında bulundurduğu yirmi altı adet hapı bir anda içerek intihar girişiminde
bulunmuştur.
181
İG (6) VAKASI
İG (6); 19 yaşında, bekar, genç bir kızdır. Üç çocuklu orta düzey bir ekonomik gücü
bulunan bir ailenin ortanca çocuğudur ve halen hemşirelik meslek lisesi son sınıf
öğrencisidir. İG (6)’nın duygusal geçişleri hızlıdır, öfkesini kontrol etme ve sağlıklı bir
şekilde sorunlarını çözebilme becerileri zayıftır. Ağabeyi Ankara dışındaki bir
üniversitede öğrenimine devam etmektedir. Küçük kardeşi ise ilköğretim beşinci sınıf
öğrencisidir. İG (6)’nın anne ve babası geçen ay mahkeme kararı ile boşanmışlardır.
Ebeveynlerin boşanmasından sonra İG (6), annesi ve küçük kardeşi ile birlikte geçici
bir süre babasından uzak bir semtte kiralık bir daire tutmuşlar ve oraya yerleşmişlerdir.
İG (6)’nın tıpkı aile yaşantısı gibi okul yaşantısı da sorunlarla doludur. İG (6)
öğretmenleri
ve
okul
yöneticileri
tarafından
sorunlu
bir
öğrenci
olarak
değerlendirilmektedir. Özellikle liseye başladıktan sonra birkaç kez disiplin kurulana
gönderilen öğrenciler arasında yer almıştır. İG (6) ilk olarak geçen yıl derslerindeki
süregelen başarısızlıklardan dolayı intihar etmeyi düşünmüştür. Bu dönemde hırçın,
sinirli ve agresif tavırlarıyla kendine yönelik çeşitli zarar verme davranışları sergilemiş
ve birkaç kez ayaktan psikiyatrik tedavi de görmüştür. Kendisine depresyon, anksiyete
bozukluğu ve kişilik bozukluğu gibi tanılar konan İG (6), tedavi amacıyla uzun süre
psikiyatrik ilaç da kullanmıştır. Gördüğü psikiyatrik tedavinin sonrasında derslerinde
başarı grafiği yükselen İG (6) böylelikle intihar düşüncelerinin de üstesinden gelmeyi
başarmıştır. Ancak dönem başından beri evindeki huzursuzluğun giderek artması
nedeniyle okula devam etme konusunda zorlanmıştır.
İG (6) dün (okulun son günü) sabah kendisiyle vedalaşmak için babasına uğramış ve
burada hem onunla hem de babaannesi ile tartışmıştır. Sinirli ve kızgın bir şekilde
babasının evinden ayrılan İG (6) öğleden sonra karnesini almak üzere okula gitmiş;
ancak devamsızlık nedeni ile sınıfta kaldığını öğrenmiştir. İG (6) okul yöneticilerinin
devamsızlığını idare etme yerine kendisini sınıfta bırakmalarını, kendisine yapılmış
büyük bir haksızlık olarak değerlendirmiştir. Okuldan ayrılmadan önce öğretmenleri ve
arkadaşları ile bir intihar girişiminde bulanacağını ima eder bir tarzda vedalaşmıştır.
Morali çökkün bir vaziyette bir arkadaşı ile birlikte okuldan ayrıldıktan sonra annesinin
evine gelen İG (6), burada bir de annesi ile tartışmıştır. Tartışma sonrasında tüm gün
boyunca yaşadığı gerilimin de etkisiyle İG (6), annesinden ve arkadaşından habersizce
kendi odasında bulunduğu bir anda annesinin ilaçlarını içmek suretiyle intihar
girişiminde bulunmuştur.
182
İG (7) VAKASI
İG (7); 23 yaşında, açık lise mezunu, bekar bir gençtir. Az konuşan, sınırlı sayıda
arkadaşı bulunan, kalabalık ve gürültülü ortamlarda bulunmaktan kaçınan İG (7)
içedönük, sakin bir kişidir. Halen bir benzin istasyonunda işçi olarak çalışmakta;
kendilerine ait bir dairede annesi ve teyzesi ile birlikte yaşamaktadır.
İG (7) tüm yakın akrabaları ile birlikte 16 yaşına kadar İstanbul’da yaşamıştır. Henüz 6
yaşında iken babası vefat etmiştir. Lise birinci sınıfa kadar İstanbul’da okumuş, daha
sonra ailesinin Ankara’ya taşınma kararı ile birlikte öğrenim hayatına ara vermek
zorunda kalmıştır. Ankara’ya taşındıktan sonra İG (7) annesi, dayısı, ablası ve
sonradan eşinden ayrılıp yanlarına gelen teyzesi ile birlikte kendilerine ait bir dairede
yaşamaya başlamıştır. Bir süre sonra İG (7)’nin dayısı felç geçirmiştir. Annesi ve
teyzesi çalıştıkları için İG (7), dayısının vefatına kadar (dört-dört buçuk yıl kadar önce)
evde kalarak ona bakmak zorunda kalmıştır. Bu süreçte İG (7)’nin ablası evlenerek
evden ayrılmıştır.
İG (7) bir yandan felç geçiren dayısına bakmış diğer yandan açık lise öğrenimini
tamamlamıştır. Dayısının vefatı nedeniyle çok üzüntü çeken İG (7) ilk kez bu olaydan
sonra intihar etmeyi düşünmüştür. Evde yanlız ve boş kalmaya daha fazla
katlanamayan İG (7) dayısının vefatından iki ay sonra halen çalışmakta olduğu benzin
istasyonuna işçi olarak girmiştir. Askere gitmesine az bir süre kala kendi yaşlarında bir
kızla tanışıp onunla duygusal ilişki yaşayan İG (7) bu süreçte intihar düşüncesinden
tamamen vazgeçmiştir. İG (7) askerlik hizmetini tamamladığında kız arkadaşı ile
evlenmeyi de planlamıştır.
Askerden terhis olduktan sonra İG (7), yine aynı iş yerinde bu sefer gece vardiyasında
çalışmaya başlamıştır. Ancak bu arada kız arkadaşının; en yakın arkadaşlarından biri
(bu kişi aynı zamanda uzaktan akrabasıdır) ile ilişkisi olduğunu öğrenmesi uzun
sürmemiştir. Bu haberi aldıktan sonra İG (7)’nin hayatı ve düzeni sarsılmıştır. Aradan
geçen bir yıl boyunca işi dışında hiç bir şeyle ilgilenmemiş, son kırk beş günde alkol
kullanmaya başlamıştır.
İG (7) son zamanlarda sıkça yaptığı gibi dün işyerinde nöbeti boyunca yaşamını
sorgulamıştır. Bu sorgulama sonucunda yaşamını anlamsız görüp intihar etmeye karar
vermiştir. İş çıkışında evine gitmiş, kahvaltısını yapmış ve öğlene kadar evde tek
başına müzik dinlemiştir. Önce vefat eden dayısının tabancasını bulunduğu yerden
çıkarmış ancak mermi bulamayınca bu şekilde intihardan vazgeçmiştir. Daha sonra
183
teyzesinin ilaçlarını dolabından almış, bunların arasından oldukça fazla sayıda (yirmi
kadar olduğunu hatırlıyor) hapı yutmuş ve üzerine iki tane bira içmek suretiyle intihar
girişiminde bulunmuştur.
İG (8) VAKASI
Bu vakanın özeti Ek-8’de “vaka inceleme süreç ve değerlendirme raporu” içerisinde
sunulmuştur.
İG (9) VAKASI
İG (9); 22 yaşında, nişanlı genç bir kızdır. Uzun süre Almanya’da yaşamış olan dört
çocuklu bir ailenin en küçük çocuğudur. Bundan on yıl önce babasının emekli olması
sonucunda anne ve babasıyla birlikte Türkiye’ye kesin dönüş yapmışlardır. Ailenin İG
(9) dışında diğer çocukları Almanya’da kalmıştır ve hepsi evlidir. Dini ilgileri yüksek,
sakin, yardımsever, detaylı düşünmeyi seven ve oldukça hassas biri olan İG (9), halen
kendilerine ait bir dairede anne-babasıyla birlikte yaşamaktadır.
12 yaşına kadar Almanya’da yaşayan İG (9) bu süre içerisinde ilkokul düzeyindeki
eğitimini tamamlamıştır. Ortaokul ve lise öğrenimini Türkiye’de tamamlayan İG (9)
liseden sonra öğretim hayatına devam etmemiş, mahallesindeki bir markette kasiyer
olarak çalışmaya başlamıştır. Marketteki işinden ayrıldıktan sonra medikal malzeme
satan bir şirket kendisini sekreter olarak işe almıştır. Kısa bir süre içerisinde
muhasebeciliği de öğrenmesi üzerine aynı şirkette bir yıldan beridir hem sekreter hem
de muhasebeci olarak çalışmaya devam etmektedir.
İG (9), bir yıl kadar önce kendi mahallesinde oturan bir genç ile nişanlanmıştır. İG (9)
ve nişanlısı önümüzdeki yıl için evlilik planları yapmaktadır. Ancak geçen aydan bu
tarafa ilişkilerinde çeşitli sorunlar yaşamaktadırlar. Anne ve babası kendisinin
sorunlarını paylaşmak istemelerine karşılık İG (9) tam olarak onlara açılamamıştır.
Nişanlısının yoğun iş temposu nedeni ile istediği gibi onunla da sorunlarını
konuşamayan İG (9), bu zaman zarfında nişanlısı ile her görüşmesinin ardından
sıkıntılarının daha da arttığını fark etmiştir.
Giderek içe kapanan İG (9) dün akşam iş çıkışında kendi halinde epeyce bir parkta
oturmuş, burada tüm yaşantısını gözden geçirdikten sonra mutsuz olduğunu ve
yaşama karşı ilgisini yitirdiğini düşünmüştür. İntihar düşünceleri ilk defa burada aklına
184
gelmiştir. İG (9) parktan ayrılıp evine gelir gelmez ilk defa anne ve babasına hiç aldırış
etmeden mutfakta bulunan ilaçları alarak odasına geçmiştir ve kısa bir süre içerisinde
bunları içerek intihar girişiminde bulunmuştur.
İG (10) VAKASI
İG (10); 28 yaşında, meslek yüksekokul mezunu, bekar, genç yetişkin bir kızdır. Üç
çocuklu, ekonomik durumu düşük sayılabilecek bir ailenin en büyük çocuğudur.
Paylaşımcı ve mücadelecidir. Serinkanlı, hassas bir kişiliğe sahiptir. İG (10) annebabası ve kardeşleriyle birlikte kendilerine ait bir apartman dairesinde oturmaktadır.
Her iki kardeşiyle de ilişkisi oldukça iyidir. Ailesi, komşuları ve akrabaları ile iyi
geçinmektedir. Ailesinde ortanca çocuğun evlilik hazırlıkları ve kendisinin sınav kaygısı
dışında yaşanılan önemli sorun alanı bulunmamaktadır.
İG (10), beş yıl önce bir meslek yüksekokulundan mezun olmuştur. Mezuniyetinden
sonra özel sektörde yoğun bir iş temposu içinde ve zor koşullar altında çalışan İG (10),
kendisine uygun bir iş ortamı bulamadığından sık sık iş değiştirmek zorunda kalmıştır.
İG (10), özel yaşantısına ve hobilerine de vakit ayırmak istediğinden geçen yılın eylül
ayında son işinden ayrılarak, bu yıl eylül ayında yapılacak olan KPSS sınavlarına
hazırlanma kararı almıştır ve o günden bu tarafa düzenli olarak evinde kendi olanakları
ile bu sınava hazırlanmaktadır.
İG (10) sınav hazırlıkları nedeniyle uzunca bir süredir arkadaşları ile yeterince
görüşememiş, sınav zamanının yaklaşması ile birlikte son zamanlarını yoğun kaygı ve
stres içerisinde geçirmiştir. Dün, akşamın erken saatlerinde annesinin ve komşularının
evin salonunda oturdukları bir sırada o, kendi odasında yine geleceği ile ilgili kaygı ve
korkular eşliğinde; iç dünyasında yaşadığı çatışmalar ve çelişkilerden kaynaklanan bir
anlık bunalım sonucunda ilaç içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur.
İG (11) VAKASI
İG (11); 22 yaşında, ilkokul mezunu bir kadındır. Oldukça özverili, dirençli ve sabırlı bir
kişi olmasına karşılık son günlerde aile yaşamından kaynaklanan olaylarla birlikte
sorunlarıyla başetme inançları zayıflamış ve asabiyeti de artarak kendini kontrol
edemez bir hale gelmiştir. Evli ve bir kız çocuğu olan İG (11) herhangi bir işte
çalışmamaktadır. Ailesinin ekonomik düzeyi düşüktür. Eşi bir elektrik-elektronik
185
firmasında bakım-onarım şefidir. Halen eşi, kızı ve bir aydır yanlarında kalan 18
yaşındaki kız kardeşiyle birlikte, kira karşılığında bir dairede oturmaktadır. Akrabaları ile
görüşmeyen İG (11)’in komşularıyla sınırlı bir ilişkisi vardır.
İG (11), çiftçilikle geçimini sağlayan bir ailenin kızı olarak köyde doğmuş ve 14 yaşına
gelinceye kadar köyde yaşamıştır. İG (11)’in öz babasının vefatından önce köyde kendi
halinde mutlu bir yaşam süren ailenin tek sorun kaynağı çobanlık yapmakta olan büyük
ağabey olmuştur. Büyük ağabey, uzunca bir süre idrarını tutamama sorunu yaşamış;
buna karşılık ekonomik güçlükler nedeniyle tedavi görememiştir. Ağabeyi bu
sorunundan dolayı çevrenin kendisini sürekli tenkit etmesi sonucunda bunalıma girmiş
ve intihar etmiştir. Ağabeyin intiharından kısa bir zaman sonra İG (11)’in önce babası
daha sonra da babaannesi vefat etmiştir.
Üst üste gelen ölümler İG (11)’in ailesini oldukça sarsmış ve dengesini bozmuştur.
Bundan sonraki süreçte akrabalar ailesine yeterince yardımcı olmadıkları gibi ailede
yaşanan bir çok gerilimin de kaynağı olmuşlardır. Ayrıca dayılarından biri, kendisine
cinsel tacizde bulunmuştur. Dul kalan annesi bir süre sonra yeniden evlenmiş; ancak
üvey babası İG (11)’i yanına almak istememiştir. Bunun üzerine İG (11), zorunlu olarak,
eşiyle sorunlu bir evlilik yürütmekte olan ablasının yanında kalmıştır.
Yanlarında kaldığı süre içerisinde eniştesi tarafından zaman zaman fiziksel şiddete
maruz kalan İG (11), henüz 14 yaşında iken sevdiği gençle birlikte görüşürken
yakalanmıştır. Bu olay üzerine eniştesi kanalıyla başka bir gençle olayı izleyen bir ay
içerisinde kendi rızası olmadan ve resmi nikah yaptırılmadan (imam nikahı ile)
evlendirilmiştir. Zorla evlendirildiği bu kişiyle ancak dokuz ay birlikte kalan İG (11)
anlaşamayarak ondan ayrılmış ve kısa bir süre sonra şimdiki eşi ile evlenerek ablasının
evinden ayrılmıştır. Bu arada annesi ise ikinci eşinden boşanmış ve iki kızı ile birlikte
değişmeli olarak bazen ablasında bazen de kendilerinde kalmışlardır.
İG (11) ekonomik sorunların yanı sıra yanlarında kalan kız kardeşi ile de bir hayli sorun
yaşamakta, kardeşinin neden olduğu sorunlardan eşi de rahatsızlık duymaktadır. Hem
kardeşinin evde çıkardığı sorunlar hem de eşinin bu durumdan hoşnutsuzluğu İG (11)’i
iyiden iyiye yormuştur. Dün kızkardeşi ile şiddetli bir tartışma yaşadıktan sonra bir de
eniştesinin ablasını dövdüğü ve annesi ile kız kardeşini evden kovduğu haberini
almıştır. Üst üste gelen bu iki yaşam olayı sonucunda tüm moral dünyası alt üst olan İG
(11), aynı gün akşam saatlerinde evde kimsenin olmadığı bir zaman diliminde aşırı
dozda ilaç içerek intihar girişiminde bulunmuştur.
186
İG (12) VAKASI
İG (12); 28 yaşında, evli ve üç çocuğu bulunan genç yetişkin bir kadındır. Genelde
sakin ve serinkanlı biri olmasına karşılık son zamanlarda yaşadığı sorunlar nedeniyle
aşırı sinirli ve öfkeli bir haldedir. Kendisi ev hanımıdır; eşi ise bahçe ve yapı malzemesi
satan büyük bir işletmede işçidir. Ailesinin ekonomik düzeyi düşük olması nedeniyle
kayınpederine ait bir dairede eşi, çocukları, kayınvalidesi ve kayınpederi ile birlikte
oturmaktadır. Ayrıca komşu ve akrabalarıyla sık olmasa da görüşmektedir.
İG (12) ilkokuldan sonra öğrenim hayatına devam etmemiş, henüz 16 yaşında iken
ailesi tarafından görücü usulü ile evlendirilmiştir. Evliliğinin ilk yıllarında özellikle
kayınvalidesinden baskı görmüştür. Halen kayınvalidesi ile ilişkilerinde zaman zaman
sorunlar yaşamaktadır.
Geride kalan beş aydan bu tarafa İG (12)’nin eşi bir başka kadınla yasak bir ilişki
yürütmüştür. Eşinin iş yerinden bir arkadaşı adını gizli tutarak bu durumu İG (12)’ye
bildirmiştir. İG (12) eşi tarafından aldatıldığını öğrendiğinde büyük bir şok yaşamış; tüm
ruhsal dünyası alt üst olmuştur. Önce bu durumu görümcesi ile daha sonra eşi ile de
konuşmuştur. Eşi anlattıklarını doğrulamış, yaptığının bir hata olduğunu kabul edip, ona
bunun bir daha tekrarlanmayacağına dair söz vermiştir. Hatta güven duygusunu
yeniden kazanmak için kendi aralarında cep telefonlarını değiştirmişlerdir.
Dün her şeyin tekrar yoluna girdiğini düşündüğü bir anda İG (12), kendisinde bulunan
eşinin cep telefonuna beş kez gizli bir numaradan çağrı bırakıldığını fark etmiştir. Kısa
bir süre sonra da yine gizli bir numaradan aranan İG (12) telefonu açmış; eşinin yasak
ilişkide bulunduğu kadının aradığını fark ederek onunla hakaret dolu bir tartışma
yaşamıştır. Telefon görüşmesinden sonra yine oldukça sinirlenip hemen eşinin işyerini
aramış ancak eşinin izinli olduğunu öğrenmiştir. Bunun üzerine eşini bu sefer cep
telefonundan aramış ve en kısa zamanda eve gelmesini istemiştir. İG (12) artık bu
şekilde ikinci kez aldatılmış olmanın ezikliği içerisinde evinde yalnızken (kayınpederi,
kaynanası ve iki çocuğu tatile gitmişler, 1,5 yaşındaki çocuğu da uyumaktadır) akşama
doğru yüksek dozda ilaç içerek intihar girişiminde bulunmuştur.
İG (13) VAKASI
İG (13); 21 yaşında, bekar, üniversite öğrencisi olan genç yetişkin bir kızdır. Üç çocuklu
bir ailenin en büyük çocuğudur. Güleryüzlü, aşırı duygusal, çevresi ile zengin bir ilişki
187
ağı kurabilen, yardımsever biridir ve oldukça hassas bir kişiliğe sahiptir. Şu anda
okullarının tatilde olması nedeniyle yarı zamanlı olarak bir avukatın bürosunda
çalışmakta; kendilerine ait bir dairede ane-babası ve iki kardeşi ile birlikte
yaşamaktadır. İG (13)’ün ailesi orta düzey bir ekonomik güce sahiptir. İG (13)
ebeveynleri ve kardeşleri ile iyi geçinmektedir. Ayrıca üniversite yaşantısına dair
herhangi bir sorunu bulunmamaktadır.
İG (13) üniversite öğrenimine başlamadan önce dersaneye gittiği dönemlerde tanıştığı
ve duygusal olarak yakınlık duyduğu erkek arkadaşı ile bir yıl yoğun olarak
görüşmüştür. Ancak ÖSS sınavı öncesinde erkek arkadaşına duyduğu güveni yitirmeye
başlamış; özellikle sınava az bir süre kala onun son zamanlardaki davranışlarından hiç
de memnun olmadığından ondan ayrılma kararı almıştır. Aradan geçen iki yıl içerisinde
erkek arkadaşı İG (13)’ü belli aralıklarla telefonla aramış, cep telefonundan sık sık
mesajlar atmıştır. İG (13) okulun tatile girdiği dönemlerde Ankara’ya geldiğinde
arkadaşının ısrarını kıramayarak onunla birkaç defa görüşmüştür. Erkek arkadaşından
ayrı kaldığı bu süre içerisinde sürekli onunla ilişkisini düşünmüş, ayrılık nedenlerini ve
yaşadığı üzüntünün kaynaklarını sorgulamıştır. Bu nedenle kendisini insanlardan bir
ölçüde soyutlayarak son bir yıl içerisinde okul ve aile çevresiyle daha az ilişkiye
girmiştir.
Okullarının yaz tatiline girmesiyle birlikte Ankara’ya gelen İG (13)’ün huzursuzluğu ve
sıkıntıları artmıştır. İçerisine düştüğü bu duruma bir türlü anlam veremeyerek neşesini
ve canlılığını giderek yitirmiştir. Bu arada erkek arkadaşı da yine cep telefonu ile
kendisini zaman zaman aramıştır. Yaşadığı soruna bir türlü anlam veremediği için bu
sorunla nasıl baş edeceğini bilemeyen, bunu kimseyle konuşamayan İG (13), bir
psikologa
gitmek
istemiş;
ancak
bir
türlü
fırsatını
bulup
bu
isteğini
gerçekleştirememiştir.
İG (13) dün annesi ile hayatında ilk defa çok ciddi bir şekilde tartışmıştır. Bu
tartışmanın etkisiyle gecenin ilerleyen saatlerinde annesinin ilaçlarının tamamını
bulunduğu yerden almış, elinde kendisine ait günlüğü ve resim albümü ile birlikte
odasına gitmiştir. Burada bir süre yalnız oturan İG (13) önce Ankara dışında bulunan
kız kardeşine mesaj çekerek onunla vedalaşmış, daha sonra kuzeni ile de telefonla
görüşmüştür. Bu telefon görüşmelerinin hemen ardından yanındaki ilaçların bir kısmını
içerek intihar girişiminde bulunmuştur.
188
İG (14) VAKASI
İG (14); 35 yaşında, ortaokul mezunu ve iki çocuk sahibi dul bir kadındır. Az konuşan,
diyaloğa kapalı, depresif görünümlü biridir. Hafta sonları evlere temizlik işlerine
gitmektedir. Düşük bir ekonomik düzeye sahip olan İG (14), kira karşılığı bir
gecekonduda iki çocuğu ile birlikte yaşamaktadır. Şu an 11 yaşında olan kızı ilköğretim
okulu beşinci sınıfa devam etmekte; 16 yaşındaki oğlu ise halen bir lokantada garson
olarak çalışmaktadır. İG (14) çocuklarının her türlü sorunlarıyla yakından ilgilenmekte,
kendi anne ve babası dışında sürekli görüştüğü kimse bulunmamaktadır.
İG (14), 18 yaşında iken görücü usulü ile evlenmiştir. Ancak evliliğinin başından itibaren
eşi ile geçinememiştir. Bundan sekiz yıl önce artan evlilik sorunları yüzünden bir
psikiyatri uzmanına başvurmuş, bir süre depresyon tedavisi görmüş; ancak tedaviyi
yarım bırakmıştır. Bu dönem içerisinde intihar etmeyi de düşünmüş; fakat çocuklarının
çok küçük olması nedeniyle bu kararından vazgeçmiştir. Gördüğü tedaviden bir yıl
kadar sonra da eşinden mahkeme kararı ile boşanmış ve iki çocuğu ile birlikte annebabasının evlerine yakın bir yerde bulunan bir gecekonduda yaşamaya başlamıştır.
Eski eşi çocukların çok küçük olduğunu ve geçim sıkıntısı çektiklerini öne sürerek bazı
dönemler İG (14)’ün evinde kalmıştır.
Bundan yedi ay kadar önce yaşanan şiddetli bir tartışma nedeniyle İG (14) ile eski
eşinin nikahsız birliktelikleri de tamamen sona ermiştir. Bu yedi aylık süre içerisinde İG
(14) eski eşinin artan kıskançlığına ve sözlü baskılarına karşı göğüs germesini bilmiş
ancak eşinin oğlunu yanına almak istemesi ve ona kendisi hakkında yanlış bilgiler (kötü
kadın olarak tanıtılması gibi) vermesine katlanamamıştır. Eski eşine kendisini hiç
aldatmadığını, oğluna da kötü bir kadın olmadığını defalarca anlatmaya çalışmış; fakat
onları bir türlü ikna edememiştir. Son bir haftaya girerken eski eşinin baskılarından ve
oğlunun kendisi hakkında yanlış bilgilendirilmesinden iyice bunalan İG (14) yeniden
intihar etmeyi düşünmüştür. Bu amaçla mahallesindeki bakkaldan bulabildiği kadar ilaç
alıp biriktirmiştir.
Dün, akşama doğru annesinin evinde bulunduğu bir zamanda eski eşi, oğlu ile birlikte
gelip İG (14)’ü annesinin evinden almışlar ve yol boyunca ona hakaret etmişlerdir.
Hatta eski eşi ona fiziksel şiddet dahi uygulamıştır. Daha sonra onu evine
bırakmışlardır. Kızını annesinin yanında bıraktığı için evinde yalnız kalan İG (14), bir-bir
buçuk saat süre boyunca intihar edip etmeme konusunda yaşadığı kararsızlıktan sonra
189
evin penceresini, kapısını ve ışıklarını kapatıp, yüksek dozda ilaç içmek ve hemen
arkasından mutfak tüpünü açık bırakmak suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur.
İG (15) VAKASI
İG (15); 26 yaşında, ortaokul mezunu genç yetişkin bir erkektir. Evlidir ve biri şu an 7
yaşında (erkek), diğeri 3.5 yaşında (kız) olan iki çocuk babasıdır. Öfkesini kontrol
etmede zorlanmakta, agresif hareketleriyle dikkat çekmektedir. İG (15) evlendiği
günden itibaren kendi ailesi (eşi ve çocukları), anne-babası ve erkek kardeşi (23
yaşında) ile birlikte babasına ait bir evde kalabalık bir ortamda yaşamaktadır. İG (15),
şu anda medikal malzemeler satan bir firmada satış elemanı olarak çalışmaktadır.
Kendisi ve ailesi akrabalarıyla sıklıkla görüşmektedir.
İG (15), ortaokulu bitirdikten sonra çalışma hayatına atılmış; askere gitmeden önce
anne babası tarafından kendisinden iki yaş büyük olan teyzesinin kızı ile
evlendirilmiştir. Sekiz yıldır evli olan İG (15) uzunca bir süredir eşi ile mutsuz bir evlilik
sürdürmekte, onunla çeşitli sorunlar yaşamaktadır.
Bundan sekiz ay kadar önce İG (15) iş ortamında, komşu firmada çalışan bir kızla
tanışmış; kısa süre içerisinde bu kızla duygusal bir ilişki geliştirerek onunla arkadaşlık
kurmaya başlamıştır. Ancak çok geçmeden ailesi ve yakın akrabaları tarafından yasak
ilişki sürdürdüğü anlaşılmıştır. Ailesi ve yakın akrabalarından birkaç kişi bu ilişkiyi
bitirmesi için onu uyarmışlardır.
Kız arkadaşı dün İG (15)’in evini arayarak eşi ile telefonda sözlü olarak karşılıklı
hakaretlerle dolu bir kavgaya tutuşmuşlardır. Bu kavganın ardından önce kız arkadaşı,
sonra da eşi İG (15)’i aramış, sert bir dille onu eleştirmişlerdir. Kız arkadaşının ve
eşinin eleştirilerini dinledikten sonra İG (15) izin alarak işyerinden ayrılıp öğlen
saatlerinde iş yerine oldukça yakın olan bir otele gitmiştir. Tek kişilik otel odasında önce
bir saat kadar daha düşünüp sonrasında yanında bulundurduğu yirmi tane hapı içerek
intihar girişiminde bulunmuştur. İlaçlar henüz etkisini göstermeden otelden ayrılarak iş
yerine yeniden dönmüş ve arkadaşlarına durumunu bildirmiştir. Bunun üzerine
arkadaşları onu Ankara Numune Araştırma ve Eğitim Hastanesi Acil Servisi’ne
getirmişlerdir. Burada tıbbi tedavisi yapılıp Gözlem Odası’na alınan İG (15) dinlenmek
üzere iken kız arkadaşı ile telefonda yeniden tartışmıştır. Henüz bir şoku atlatamadan
ikinci bir şoku yaşayan İG (15) Acil Servis’in erkekler tuvaletinde bu sefer sol bileklerini
jiletle hafif bir şekilde kesmiştir.
190
İG (16) VAKASI
İG (16); 35 yaşında, ilkokul mezunu, genç yetişkin bir erkektir. Evli ve iki çocuk babası
olan İG (16) sakin, çevresini ve kendisini sorgulayan; buna karşılık iç dünyasını açığa
vurmaktan çekinen biridir. Ailesinin en büyük çocuğudur ve dördü öz; ikisi üvey olmak
üzere toplam altı kardeşi vardır. İstemediği halde zaman zaman semtinde oturan
akraba ve hemşerileriyle görüşmektedir.
İG (16) köyde doğmuştur ve askere gidinceye kadar köyde kalmıştır. Askerlik hizmetini
tamamladıktan kısa bir süre içerisinde babası tarafından evlendirilmiş; daha sonra
Ankara’ya gelerek halen bina sorumlusu (kapıcı) olarak çalışmakta olduğu apartmanın
kapıcı dairesine eşi ile birlikte yerleşmiştir. Aradan geçen onüç yıl içerisinde İG (16) şu
anda birisi 11, diğeri 4 yaşında olan iki çocuk sahibi olmuştur. İkinci çocuğunun
dünyaya gelmesi ile birlikte ekonomik açıdan iyice zorlanmaya başlayan İG (16) gelirini
artırmak üzere, kaldıkları apartmanın sahibine (75 yaşında kendisine bakacak kimsesi
bulunmayan yaşlı bir kadın) eşi ile birlikte bakmaya başlamıştır.
İG (16) üvey annesinin, babasının köydeki mal varlığını sorumsuzca tüketmesinden
uzunca bir süre şikayetçi olmuştur. Kendisi de ekonomik sıkıntı çekmesine rağmen
köyden hiç yardım almamakta; ancak üvey annesi, babasının servetini diğer çocukların
haklarını gözetmeden sadece iki çocuğunun ihtiyaçları için harcamaktadır. İG (16)
kardeşlerinin değişik bölgelerde yaşamalarından dolayı onlarla bir araya gelememekte
dolayısıyla
bu
sorunu
onlarla
paylaşamamaktadır.
Ankara’da
ikamet
eden
hemşerilerinin zaman zaman köylerinde olan bitenlerle ilgili gelişmeleri imalı bir şekilde
(tenkit edercesine) kendisine hatırlatması ise sürekli moralini bozmaktadır.
Yakın zamanda İG (16) yine hemşerilerinin birinden üvey annesinin, bir oğluna ev
almak diğerine ise düğün yapmak için babasının tarlalarından birini sattırdığı haberini
almış ve bu duruma oldukça sinirlenmiştir. Dün öğlen saatlerinde kızgınlığını üzerinden
atamayan ve uzunca bir süredir yaşamakta olduğu huzursuzluğa artık dayanamayan
İG (16), son gelişmelerden duyduğu rahatsızlığı konuşmak üzere köyde yaşayan
babasına telefon etmiş ve elinde olmadan onunla çok şiddetli bir tartışma yaşamıştır.
Telefon görüşmesinden sonra apartmanın kazan dairesine tek başına iki saat kadar
kapanan İG (16), burada tarım ilacı içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur.
Daha sonra oradan kendi dairesine geçmiş, eşi ve çocuklarını parka göndererek iki
tane de bira içmiştir.
191
İG (17) VAKASI
İG (17); 19 yaşında, lise mezunu, bekar, genç bir erkektir. Üç çocuklu bir ailenin
ortanca çocuğudur. Kişilik özellikleri bakımından içe kapalı, kolayca çevresine
açılamayan, duygu ve düşüncelerini bir başkasına ifade etmede zorlanan biridir. Halen
babasına ait bir parfümeri dükkanında çalışmakta; kendilerine ait bir dairede annebabası ve iki kardeşi ile birlikte yaşamaktadır. İG (17)’nin ailesi orta düzey bir ekonomik
güce sahiptir. Ailesi, komşu ve akrabalarıyla yakın ilişkiler içerisindedir.
İG (17) küçüklüğünden beri kendisinden üç yaş büyük olan ağabeyi ile bir türlü
anlaşamamıştır. Bunda anne babasının da hep ağabeyinden taraf olan tutumları etkili
olmuştur. Ebeveynleri onun hep ağabeyini örnek almasını, ağabeyinin yolundan
gitmesini ve sözünü dinlemesini istemişlerdir. Lise son sınıfta okurken ÖSS sınavlarına
hazırlık için dersaneye de giden İG (17) ağabeyi ile aralarındaki sorunlar nedeniyle
dersaneden ayrılmak zorunda kalmış, zaten tüm lise yaşantısında okula çok fazla
devamsızlık yaptığından ve derslerine gereği gibi çalışamadığından ÖSS sınavlarında
başarılı olamamıştır. İG (17) liseden mezun olduktan sonra babasının parfümeri
dükkanında ağabeyi ile birlikte çalışmaya başlamıştır. Bu arada kız arkadaşı ile de
sorunlar yaşamaktadır. Kız arkadaşına karşı yeterli ölçüde duygu ve düşüncelerini
ifade etmede zorlanan İG (17) bu nedenle onu kaybetmek istememiş; ancak sorunlu
ilişkisini nasıl yürüteceğini de bilememiştir.
Son iki haftan beridir bel ağrıları nedeni ile işe öğleden sonraları giden İG (17)’yi dün
kız arkadaşı aramış, ondan işe gitmemesini ve kendisi ile birlikte vakit geçirmesini
istemiştir. Yaklaşık bir saat sonra bu sefer annesi aramış, dükkanda kimse olmadığı
için onun derhal dükkana gelmesini istemiştir. Böylelikle İG (17) hem kız arkadaşının
hem de annesinin istekleri arasında sıkışıp kalmıştır. Annesinin ikinci kez tekrar
araması üzerine tercihini işe gitmekten yana yapmıştır.
Akşama doğru işlerini bitirip evine döndükten sonra İG (17) hemen kız arkadaşını
aramıştır. Ancak kız arkadaşı, bugünü kendisine ayırmadığı için onunla tartışma yoluna
gitmiştir. Tartışmanın etkisinden kurtulamayan İG (17) evdeki bulabildiği tüm ilaçları
alarak bunların bir kısmını içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur.
192
İG (18) VAKASI
İG (18); 20 yaşında, ortaokul mezunu, bekar, genç bir kızdır. Geleneksel yaşam
örüntülerinin hakim olduğu dört çocuklu bir ailenin en büyük çocuğudur. Ağırbaşlı ve
yardımsever biri olan İG (18), çocukluğundan beri konuşma güçlüğü çekmektedir. İG
(18) anne-babası ve iki kardeşi ile birlikte Ankara’ya komşu bir ilde, kira karşılığında bir
dairede yaşamaktadır. 18 yaşındaki kız kardeşi evlidir. Biri 16, diğeri 13 yaşında olan
erkek kardeşleri ise ilköğretimlerine devam etmektedir. İG (18)’in kardeşleri ve annesi
ile gayet iyi bir ilişkisi olmasına karşın babası ile ilişkileri zayıftır. Babası sert mizaçlıdır
ve nadiren çocukları ile konuşmaktadır. Yakın akraba ve komşuları ile yakın bir ilişki
içerisinde bulunan ailesi zaman zaman ekonomik sorunlar yaşamaktadır.
İG (18) ortaokulu bitirdikten sonra kendi isteği ile öğrenim yaşamına devam etmemiştir.
Önce dikiş-nakış işlerinde çalışmış, daha sonra da bir konfeksiyon mağazasının bayan
reyonunda tezgahtar olarak çalışmaya başlamıştır. Pazar günleri dışında her gün işe
giden İG (18) sabahın erken saatlerinde işe başlamakta, geç saatlerinde işten
ayrılmaktadır. İG (18) bu yoğun ve temposu hızlı olan işte üç yıldan beridir düşük bir
ücretle ve sigortasız bir şekilde çalışmaktadır. Çalışma şartlarının ağırlığını kabullenmiş
olan İG (18)’in işyerindeki arkadaşları ve işvereni ile herhangi bir sorunu
bulunmamaktadır.
Bir süredir İG (18), kendi yaşlarında bir genç ile ciddi bir duygusal ilişki içerisindedir ve
onunla ileriye yönelik evlilik planları yapmaktadır. Bu ilişkisini annesine, teyzesinin
kızına ve işyerinde birlikte çalıştığı arkadaşlarına bildirmiş olmasına karşılık babası bu
ilişkiden haberdar değildir.
Dün akşam saatlerine doğru babası, İG (18)’in işyerine gelmiş ve işvereni ile bir süre
sohbet etmiştir. Sohbet esnasında işverini, babasına onun genç bir erkekle
görüştüğünü söylemiş, babası da bu duruma oldukça sert tepki göstermiştir.
Konuşmalara tanık olan arkadaşları bu durumu hemen İG (18)’e bildirmişlerdir.
İşyerinde büyük bir tedirginlik ve korku ile ne yapacağını şaşıran İG (18), mesai bitiş
saatinde işten ayrılıp eve gelmiş; annesi ve kardeşleri ile hiç konuşmadan doğrudan
odasına gitmiştir. Burada kısa bir süre oturduktan sonra annesinin ilaçlarını içmek
suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur.
193
İG (19) VAKASI
İG (19); 18 yaşında, lise mezunu, bekar bir kızdır. Dört çocuklu bir ailenin son
çocuğudur. Alıngan, kolay incinebilir bir kişiliğe sahip olan İG (19) aynı zamanda neşeli,
cana yakın, insanlarla kolayca ilişki kurabilen ve yardımsever biridir. Hem ağabeyi hem
de küçük ablası evlidir ve bu nedenle evden ayrılmışlardır. İG (19) anne babasının
yanısıra büyük ablası ile birlikte kendilerine ait bir dairede oturmaktadır. Ailesi orta
düzey bir ekonomik güce sahiptir. Anne ve babası ile ilişkileri iyidir. Onların kendisine
gösterdikleri ilgiden memnundur. Buna karşılık aralarında epeyce bir yaş farkı bulunan
ablası ile daha mesafeli bir ilişki içerisindedir. Yakın akrabaları ile de sık sık görüşen İG
(19) oturdukları apartmanda akranı bulunmaması nedeniyle komşularıyla fazlaca
görüşmemektedir.
İG (19) dört yıl boyunca devam ettiği kız meslek lisesinden yeni mezun olmuştur. ÖSS
sınavlarına kendi imkanları ile evinde hazırlanmış olan İG (19) bir yandan sınav
sonuçlarının açıklanmasını beklemekte; diğer yandan semtlerinde bulunan gençlik
merkezinin çeşitli faaliyetlerine katılmaktadır. İngilizce, bilgisayar ve voleybol kurslarına
devem eden İG (19), okul süresi boyunca da geniş bir arkadaş çevresinin içerisinde
değişik etkinliklere katılmıştır. Ortaokul ve lise yaşantısında ciddi ölçüde hiç bir sorun
yaşamamış, liseyi de iyi bir derece ile bitirmiştir.
İG (19) geçen hafta amcasının oğlunun evleniyor olması nedeniyle İzmir’e gitmiş ve bir
süre burada kalmıştır. Düğünden sonra Ankara’daki rutin tatil yaşantısına dönen İG
(19) dün annesi ile akşam saatlerinde bir tartışma yaşamıştır. (Tartışma öncesi ve
anındaki süreci görüşme içerisinde araştırmacıya anlatmak istemediğinden onun intihar
girişimine yönelten hazırlayıcı ve tetikleyici faktörler bilinmemektedir.) İG (19) tartışma
sonrasında öfkesini kontrol edemeyerek, bir anlık bir kızgınlıkla mutfağa gitmiş ve açık
bir yerde bulunan annesinin tansiyon ilaçlarının bir kısmını içmek suretiyle intihar
girişiminde bulunmuştur.
İG (20) VAKASI
İG (20); 18 yaşında lise mezunu, bekar bir kızdır ve iki çocuklu bir ailenin büyük
çocuğudur. Sade ve yalnız yaşamayı seven, rutin uğraşları olan, aile üyeleri ile iyi
geçinen biridir. 12 yaşında olan ve ortaokula devam eden kardeşi ve anne-babası ile
birlikte amcasına ait bir dairede birlikte yaşamaktadır. Gerek ebeveynleri ile gerekse
194
kardeşi ile uyumlu, anlayışa ve hoşgörüye dayalı bir ilişki sürdüren İG (20)
ebeveynlerinin yoğun iş hayatı nedeni ile komşuları ile çok sınırlı ilişki kurabilmiştir.
Buna karşılık yakın akrabaları içerisinde akranları ile sık sık görüşmektedir. Ailesi orta
düzey bir ekonomik güce sahiptir.
İG (20) geçen yıl okul başarısı yüksek olmamasına karşılık liseden mezun olabilmiştir.
Bu yıl ÖSS’ye hazırlanmak üzere dersaneye gitmiştir. Dönem başlarında dersanede
kuzeni aracılığıyla kendi yaşında bir gençle ile tanışmış ve bu genç ile kısa zamanda
duygusal ilişki kurmuştur. İG (20)’nin erkek arkadaşı ile ilişkisi ilk üç ay sorunsuz
geçmiştir. Ancak ilerleyen süreçte erkek arkadaşı İG (20)’ye karşı aşırı düşkünlük
gösterip, kıskançlık duymaya başlayınca da ilişkileri bozulmaya başlamış ve bundan
sonra onunla ÖSS sınavı öncesine kadar gerilimli ve sorunlu bir ilişki sürdürmüşlerdir.
Erkek arkadaşının aşırı kıskanç davranmasına, kendisini çok sık evden ve cep
telefonundan aramasına daha fazla katlanamayan İG (20), ÖSS sınavından bir hafta
önce onunla süregelen ilişkisini bitirme kararı almış ve bu kararını ona da bildirmiştir.
Dün, gün boyunca evde yalnız kalan İG (20) ile erkek arkadaşı arasında saat 10:00
sularında
başlayıp
akşam
18:30’a
kadar
süren
bir
dizi
telefon
görüşmesi
gerçekleşmiştir. Bu telefon görüşmelerinin her birinde erkek arkadaşı, kendisini terk
etmiş olması nedeniyle hakaretler, küfürler ve tehditler savurmuştur. İG (20) akşama
doğru artık dayanamadığı bir noktada arkadaşına bu ilişkiyi bitirmesini, kendisini
rahatsız etmemesini söyledikten sonra ilaç içmek suretiyle intihar girişiminde
bulunmuştur.
İG (21) VAKASI
İG (21); 18 yaşında genç yetişkin bir erkektir. Geçen yıl liseden mezun olmuştur. Dördü
kız, üçü erkek olan yedi çocuklu bir ailenin son çocuğudur. Sakin bir mizacı olan İG
(21); insanlarla çabucak diyaloğa girebilen, konuşkan biridir. Geçen yıldan bu tarafa
vaktini daha çok kendi imkanları ile bilgisayar yazılım ve donanım işleri ile uğraşarak
geçirmiştir. İG (21) şu anda yarı zamanlı olarak babasının ayakkabı tamir ve satış
atölyesinde çalışmaktadır. Tapusu yeni alınan ve kendilerine ait olan büyükçe bir
müstakil evde (gecekonduda) anne-babası, 33 ve 30 yaşlarında olan iki ablası ve birisi
35, diğeri 24 yaşında olan iki ağabeyi ile birlikte yaşamaktadır. Ailede ciddi boyutlarda
ekonomik sorunlar bulunmamaktadır. İG (21)’in yakın akrabalarının bir kısmı aynı
195
mahallede oturmakta, bu nedenle ailesinin onlarla ilişkileri halen devam etmektedir.
Ailesi aynı zamanda komşuları ile de sıcak bir ilişki sürdürmektedir.
İG (21) beş buçuk ay kadar önce kendi yaşlarında bir kızla tanışmıştır ve onunla
duygusal ilişki kurmuştur. Ancak kız arkadaşı ile kurduğu ilişkide epeyce bocalamış ve
geçen süre içerisinde hep onu kaybetmekten korkmuştur. Bu nedenle ilişkileri hep bir
gerilim ve sıkıntı içerisinde geçmiştir. İG (21)’in kız arkadaşı ise daha önce amcasının
oğlu ile duygusal bir ilişki yaşamış; fakat amcasının oğlu bir suç nedeni ile cezaevine
düşünce bu ilişkileri yarım kalmıştır. Amcasının oğlunun geçen hafta cezaevinden
çıkması üzerine kız arkadaşı, İG (21) ile olan ilişkisini bitirmek istemiştir. İG (21) ise bu
ilişkinin ne pahasına olursa olsun sürdürmeyi istediğini kız arkadaşına iletmiş olsa da o,
kararından vaz geçmemiştir.
İki gün önce İG (21) her zamanki gibi akşamdan başlayıp sabahın erken saatlerine
kadar kız arkadaşı ile cep telefonundan görüşmüştür. Bu telefon görüşmesinde kız
arkadaşının ilişkilerini bir kez daha ciddi olarak bitirme isteğini belirtmesi üzerine terk
edilmenin acısına katlanamayan İG (21) o an ölmeyi düşünmüş ve istemiştir. Bu
amaçla evin ecza dolabındaki ilaçları taramış; bulabildiği ilaçların hepsini alıp, kendi
odasına giderek bunları içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur.
196
Ek 7
ACİL SERVİS POLİS KAYITLARI
Açıklama: Polis kayıtları, Ankara Numune Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Acil
Servisi’ne 01.06.2006 / 18.07.2006 tarihleri arasında getirilen intihar girişim vakalarını
içermektedir. Acil Servis’te görevli polis memurlarından intihar girişimi vakalarının; ilaç,
ilaç içme, ilaç intoksikasyonu, intihar girişimi, intihar veya suisid isimleri altında
kaydedildiği öğrenilmiştir. Bununla birlikte kayıtlarda yer almış olup, bir intihar davranışı
olma ihtimali taşıyabilecek pek çok vaka (ateşli silahla yaralama, kesi, yüksekten
düşme, karnı kesme, delici kesici aletle yaralama, bıçakla yaralama, tüp-sohben gaz
zehirlenmesi gibi) için herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bu nedenle Polis
Kayıtlarındaki intihar girişimi vakalarından bu araştırma için sadece “ilaç”, “ilaç içme”
“ilaç intoksikasyonu”; “intihar girişimi”, “intihar” ve “suisid” isimleri altında belirtilen
vakalar değerlendirmeye alınmıştır.
Çizelge 12. İntihar Girişimlerinin Cinsiyete Göre Dağılımı
CİNSİYET
SAYI
YÜZDE (%)
Kadın
90
69,77
Erkek
39
30.23
Toplam
129
100
Çizelge 13. İntihar Girişimlerinin Yaş Grupları ve Cinsiyete Göre Dağılımı
YAŞ
KADIN
ERKEK
TOPLAM
GRUBU
Sayı
Yüzde (%)
Sayı
Yüzde (%)
Sayı
Yüzde (%)
0 - 14
1
1,11
-
-
1
0,78
15 - 19
20
22,22
7
17,95
27
20,93
20 - 24
27
30,00
10
25,64
37
28,68
25 - 29
14
15,56
8
20,51
22
17,05
30 - 34
11
12,22
2
5,13
13
10,08
35 - 39
12
13,33
6
15,39
18
13,95
40 - 44
2
2.22
3
7,69
5
3,88
45 - +
3
3,33
3
7,69
6
4,65
Toplam
90
100
39
100
129
100
198
Ek 9
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
Adı Soyadı: Kamil ALPTEKİN
Doğum Yeri ve Tarihi: Ankara, 1969
Eğitim Durumu
•
Lisans Öğrenimi: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu, 1999
•
Yüksek Lisans Öğrenimi: Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
Disiplinlerarası Sosyal Psikiyatri Anabilim Dalı, 2002,
Tez: “1974-1999 Yılları Arasında Türkiye’de Tamamlanmış İntiharların Coğrafi Yerleşim
Birimleri ve Cinsiyetlere göre Dağılımı”
•
Doktora Öğrenimi: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal
Hizmet Anabilim Dalı, 2008.
Tez: “Sosyal Hizmet Bakış Açısından Genç Yetişkinlerde İntihar Girişimlerinin
İncelenmesi: Bir Model Önerisi”
•
Bildiği Yabancı Diller: İngilizce
•
Bilimsel Faaliyetler:
1. KİTAP
Alptekin, K. (2002). 1974-1999 Yılları arasında Türkiye’de tamamlanmış intiharların
coğrafi yerleşim birimlerine ve cinsiyetlere göre dağılımı. Ankara: T.C.
Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı Yayınları, No: 119,
2. KİTAP YAYINA HAZIRLAMA
Demirel, S. ve Alptekin K. (2005). Özel eğitim ve rehabilite hizmetlerine ihtiyaç duyan
bireyler ve aileleri. Ankara: Zihinsel ve Bedensel Engelli Çocukları ve Aileleri
Araştırma Eğitim ve Yardımlaşma Derneği Yayın No: 001.
3. MAKALELER
3.1. Kitap İçinde Makale
Demirel S. ve Alptekin K. (2005). Özel özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarına özgü
sorunlar ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileri. S. Demirel ve K. Alptekin
(yayına hazırlayanlar). Özel eğitim ve rehabilite hizmetlerine ihtiyaç duyan
bireyler ve aileleri (ss. 91-110). Ankara: Zihinsel ve Bedensel Engelli Çocukları ve
Aileleri Araştırma Eğitim ve Yardımlaşma Derneği, Yayın No: 001.
199
Demirel S. ve Alptekin K. (2005). Kendini yaralama davranışında kullanılan yöntem
veya araçlar ile yaralanan veya zarar verilen beden bölgeleri üzerine bir çalışma.
A. İçağasıoğlu-Çoban ve H. K. Arslanoğlu (yayına hazırlayanlar). Türkiye’de
sosyal hizmet uygulamaları: İhtiyaçlar ve sorunlar (ss. 483-493). Sosyal Hizmet
Sempozyumu 2004, Konferans ve Bildiriler. Ankara: Haberal Eğitim Vakfı Yayını.
Demirel S. ve Alptekin K. (2005). Özel özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarına özgü
sorunlar ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileri. A. İçağasıoğlu-Çoban ve H. K.
Arslanoğlu (yayına hazırlayanlar). Türkiye’de sosyal hizmet uygulamaları:
İhtiyaçlar ve sorunlar (ss. 365-373). Sosyal Hizmet Sempozyumu 2004,
Konferans ve Bildiriler. Ankara: Haberal Eğitim Vakfı Yayını.
Alptekin, K., Sayıl I. ve Özgüven H. D. (2003). The distribition of suicides in Turkey
according to cities and gender. XXII World Congress of the International
Association for Suicide Prevention (IASP), Final Programme and Abstract Book
(pp:213:3), Stockholm-Sweden.
Alptekin, K. (2001). Sosyal psikiyatriyi doğru anlamak. K. Karataş ve Ç. Arıkan (yayına
hazırlayanlar). İnsani gelişme ve sosyal hizmet: Prof. Dr. Nesrin Koşar’a armağan
(ss. 22-26). Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Yayını No:
009.
3.2. Dergilerde Yayınlanmış Makale
Alptekin, K., Duyan, V. ve Demirel, S. (2006). Adıyaman’da intihar girişimleri. Anadolu
Psikiyatri Dergisi, 7(3), 150-156.
Alptekin, K. (2004). Anahatlarıyla özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarında aile eğitim
programının yapılandırılması. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi, 4(1), 47-58.
Alptekin, K. (2004). Sağlık hakkı ve insan hakları üzerine bir değerlendirme. Türkiye
Klinikleri Tıp Etiği-Hukuku-Tarihi, 12(2), 132-139.
Alluşoğlu M. A., Alptekin K. ve Demirel S. (2002). Sivil toplum örgütleri. Mülkiyeliler
Dergisi, 24(233), 127-138.
4.Konferans / Panel / Bildiri Sunumları
•
“Kadın İntiharı”, II. Kadın Ruh Sağlığı Kongresi, İstanbul 2006.
• “Küçülen Sosyal Devlet, Küçülen Sosyal Hizmet mi?”, 6. Ulusal Sosyal
Hizmetler Konferansı, Ankara 2004.
• “Küreselleşme, Yoksulluk ve Sosyal Devlet Anlayışının Çöküşü”, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Güçlendirme Vakfı Toplumsal Gelişme Çocuk
ve Yoksulluk Paneli, Ankara 2003.
İş Deneyimi
•
Stajlar
T.C MEB Özel Gönül Özel Eğitim Kursu (Ekim 2003 – Haziran 2004),
OSTİM Çıraklık Eğitim Merkezi (Şubat - Haziran 1999),
200
Maden Tetkik ve Araştırma Kurumu (MTA) Kreş ve Gündüz Bakımevi (Şubat - Haziran
1998).
•
Projeler
Özel Eğitim ve Rehabilite Hizmetlerine İhtiyaç Duyan Bireyler ve Ailelerine Yönelik
Eğitim Materyalini Hazırlama Projesi. Özel Gönül Özel Eğitim Kursu, Sincan / ANKARA
Nisan 2004.
Özel Öğretim Kurumlarında Verilecek Ruh Sağlığı Hizmetleri. Ankara Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü Disiplinlerarası Sosyal Psikiyatri ABD, Haziran 2002.
İletişim
•
E-Posta Adresi: [email protected]
Tarih: 20 / 05 / 2008

Benzer belgeler