"3C SINIFINDAN ARKADAŞLARIMIZIN ŞİİRİ:) " köşesi

Transkript

"3C SINIFINDAN ARKADAŞLARIMIZIN ŞİİRİ:) " köşesi
NESİN MATEMATİK KÖYÜ ŞİRİNCE
İnternet sitesinde ‘Şirince köyünün (İzmir - Selçuk) 1 km uzağında, dağ
başında ve mutlak bir ıssızlık içinde, yemyeşil bir ortamda, 7'den 70'e
herkesin (her köylünün!) her seviyede matematik yaptığı, öğrendiği,
öğrettiği ve düşündüğü….’ Şeklinde bahsediliyor NMK’dan, tam da bu
tanıma uyuyor aslında. Ben
haddimi aşarak NMK hakkında
daha fazla detaya gireceğim,
belki gitmeyi düşünenleriniz
vardır diye birkaç minik tavsiye
de
sıkıştıracağım.
Köyün harika bir ortamı ve her
metrekareye düşen büyüleyici
manzaralarından konuya
başlayarak, topraktan yapılan
evlerin güzelliğine değinmek
istiyorum öncelikle. Ama biz
çadırda kalanlardandık. Hangi
arkadaşım gittiyse hepsine çadırda kalmayı önermişimdir. Dağın
başında olduğunuzdan dolayı evlerden çıkan fare, böcek sıkıntısını
çadırda yaşamazsınız mesela. (Ama yine de orman yolunda olduğu için
gece yatmaya giderken dikkatli olmak gerekiyor.) Zaman zaman
gerçekleşen kontrollerde, çadırlar genelde es geçiliyordu nedense. En
büyük sıkıntısı ise sabah 8’den sonra içinde durulmuyor, bakım
ürünleri vs. akşamı bulmadan bozulabiliyordu.
Köyde dersler sabah 8’de başlar, 12’de molaya girilir. Sonra 4’ten 8’e
kadar devam eder. (Malum öğle sıcağı, dayanılmıyor.) En eğlenceli
dersler kesinlikle Ali Nesin’in dersleridir. Kendi tezini çürütürken
kendi kitabına taş atarken bulabilirsiniz onu. Kendisi, köyün Şirin
Babası’dır.
Köyde her şey düzen içinde yürür. Geldiğiniz günün akşamı gruplara
ayrılırsınız ve görev dağılımı asılır. Bulaşık yıkamasından,
tuvalet/hamam temizliğine kadar her şeyi yapacağınız iki hafta sizi
bekliyordur. İşin ilginç tarafı kahvaltı hazırlamak için herkesten erken
kalktığınızda, öğle paydosunu mutfakta patlıcan soyarak
geçirdiğinizde, yemekten sonra 150 kişiye ait bulaşıkları yıkadığınızda
ne yapıp edip bir şekilde eğlenebiliyorsunuz.
Öğle araları o sıcaaaaak dağ yolunu çeke çeke kendinizi Şirince’ye
(nam-ı diğer Şarap Köyü’ne) atıp vakit geçirmek istersiniz. Buradaki
vakit geçirmekten kastımız: Turistik çarşıda dolanmak, Kilise’ye çıkıp
sonra geri dönmek, Çınaraltında soluklanmak, tek tek tüm mahzenleri
gezerek her çeşit şarabın tadına bakmak (Kıvırcık Amca’ya
uğramadan olmaz tabi). Şirince mini minnacık bir köy (hasta olsanız
Selçuk’a kadar gitmeniz gerekir. Ne eczanesi var ne sağlık ocağı), 2
hafta içinde her gün gezsesinz adım basmadığınız yer kalmaz.
Kampın en güzel vakitleri akşam vakitleriydi. Belki ne kadar çok ve
parlak yıldız olduğunu fark edebileceğiniz için, belki yeni
arkadaşlarınızla cırcır böceklerinin sesi eşliğinde sohbet edebileceğiniz
için ya da piyanonun başında muhakkak birinin oturup bir şeyler
çaldığı içindir orasını bilemem.
Dersler konusunda pek ayrıntı vermedim sanrım. Açıkça konuşmak
gerekirse defter tutuyorsanız sonradan açıp baktığınızda hiçbir şey
anlamayacağınız bir defteriniz olacaktır. Asal sayıların sonsuz
olduğunu, Fibonacci sayılarının sonsuz olduğunu ispatladıktan sonra
kanıtlarsınız filan.
Bir yerden sonra ‘öhh beee’ dersiniz. Ama Ali Hoca’nın dersinde
genelde ‘vay beee’ dersiniz. ‘Tribünlerdeki derslerde en arkada
gideyim de boylu boyunca uzanır, uyurum’ mantığı Ali Hoca’nın
dersinde en önden yer kapmaya bırakır yerini.
Ben çok konuştum sanırım. Daha fazla anlatmayayım. Gidip görmek
isteyeniniz varsa umarım yazı işinize yarar. ‘Yok benim ne işim olacak
yazın ortasında matematikle, kampla’ diyorsanız, yolunuz Şirince’ye
düştüğünce NMK’nın bi çayını içmenizi tavsiye ederim.
NOT: İlgilenenler için, aynı zamanda Felsefe Köyünü de içinde
barındırdığını bildirmek görevimdir.
Mirace Eda Hocaoğlu
KAÇMA’DA BAŞLANGIÇ
Evet sevgili kaçma okurları. Kaç kişi olduğunuzu bilmiyorum, ama bu
cümleyi okuduğun için o sensin. Bu yazı sana.
Ben de çok heyecanlıyım, senin gibi, o yüzden mazur gör beni. Senin
heyecanın tabi ki farklı olabilir. Zaten yüzde doksan sekiz genç birisin,
hayat heyecanından bahsediyorum hafiften. Bende de olan çeşit yani.
Ayrıca ilk yazı heyecanım var tabi ki. Nasıl olucak, neler diyeceğim, hiç
bilmiyorum. Birazcık biliyorum daha doğrusu, bakalım.
Biraz kendimden bahsedersem, internette bir blog başlattım daha geçen ay,
adı da 'Gel iki konuşalım.' başlama nedenim tamamen kişisel; bazı iç
sıkıntıları ve boşlukları onunla bununla, daha doğrusu 'seninle' paylaşmak
istedim. Hem bu gerzek ruh halleri kalabalığında kendini de bulabilirsin
büyük ihtimalle. Ki umarım bulursun, herkes yanına bir yoldaş ister, ben
de isterim sen de. şu ana kadar aldığım geri bildirimler gayet olumlu olduğu
için daha çok yüreklendim ve daha da iyi yazma isteği sayesinde yazıp
durdum. Bakalım sen de beğenecek misin.
İnsanların bazen böyle şeyler denemesi gerekiyor. yeni fikirler edinmek,
yeni bakış açıları kazanmak gibi. Yeni insanlarla da tanışması gerekiyor
arada tabi. Nen de daha yeni girdim İTÜ'ye, ilk yılım yani. Ben de
tanışıyorum onunla bununla. Bazen insanlar kalbine daha yakın olur,
arkadaş olarak ya da daha fazla, onlardan kopmak istemezsin. Olur da
koptun, yerleri çok zor dolar. Umarım ben de, sen de böyle insanları
buluruz, ve onlardan kopmayız. Kim bilir belki ben senin arkadaşın
olurum?
Bir sonraki kaçma'ya kadar berkeson.blogspot.com'da buluşalım. Diğer
yazıları okursan daha iyi tanırsın beni.
Berke Sönmezışık
Yolum Düştü Amerika' ya !
Çok çok uzun ve sancılı hazırlıkların ardından 'sonunda' havaalanındayım.
Normal şartlarda haziran başlarında şehirlerine ulaşıp, işlerine başlamış olan
work&travel katılımcıların aksine Temmuz ortasında İstanbul'dayım ama ne bir
can sıkıntısı ne bir dert etme, sadece heyecanlıyım. Check-in masasına gelince ilk
frenlememi yaşıyorum, uçuş iptal. Üstüne bir de "Aa hiçbir uçakta da yer yok"
tepkileri derken, United'ın mükemmel! çalışanı Hande koşuyor yardımıma.
"Şimdi kalkacak THY Houston seferinde business class' a ne dersin?"
sorusundan 30 dakika sonra kendimi Houston'a doğru yükselmeye başlamış
uçakta buluyorum. Yarım günlük ama çok da konforlu bir uçuşun ardından hiç
beklemeden yeni uçuş ve sonunda Dallas... Gece yarısı Dallas Havaalanı' ndayım
ve kapıdan çıktığım anda hostumun beni bekliyor olduğunu görüp rahatlıyorum.
Peki kim bu host, nereden çıktı, neden beni ağırlıyor ? Kim bu tüm Amerika
seyahatim boyunca Vegas'tan Los Angeles'a, San Francisco'dan New York'a yol
alırken her şehirde beni karşılayan, evlerini benimle paylaşıp şehir rehberlerinde
bulamayacağım tavsiyelerle tatilimi keyiflendiren insanlar ? Cevabı bir internet
sitesinde: "C O U C H S U R F I N G . C O M". Gelin biraz bahsedeyim, siz de
seveceksiniz !
"Amerika' da seyahat edeceklere tavsiyeler", "… şehirde nerede kalınır" gibi
başlıkların peşinde bir gezi blogundan diğerine koştururken "Couchsurfing (CS)'
i deneyen oldu mu ?" sorusuyla seyahatimi çocuk oyuncağına çeviren internet
sitesiyle tanıştım. Nedir, ne değildir diye araştırmaların ardından tek bir
cümleyle özetleyebildim kendime: "Dünyanın dört bir yanından milyonlarca
üyesiyle misafirperverlik üzerine kurulu, kelime manası "kanepe sörfü" nü tam
olarak karşılayan bir internet sitesi."
Peki nasıl işliyor ? CS' ye üye olmak istediğiniz takdirde, dakikalar içersinde
tamamen ücretsiz bir şekilde kendi profilinizi düzenlemeye başlıyorsunuz.
Kendinizi tanıttınız, fotoğraflarınıza yer verdiniz ve hayata bakışınızla ilgili
birkaç soruya cevap vermenizin ardından gezdiğiniz/gezmek istediğiniz şehirleri
de belirttiyseniz, artık hazırsınız.
Dünyanın herhangi bir şehrine gittiğinizde o şehirdeki üyelere misafir olmak ya
da beraber bir kahve içmek için buluşmak mi isterseniz ? Yoksa İstanbul' u
ziyarete gelmiş gezginlere evinizde bir oda ayırmak ya da Sultanahmet' i Taksim'
i gezerken yanlarında günübirlik rehber mi olmak istersiniz, karar sizin.
Ben ilk olarak misafir olmaktan ziyade misafir ederek denemek istedim CS'yi.
İstanbul'un sayfasına göz gezdirirken Robin adlı Alman bir otostopcu gezginin
İstanbul'a geldiğini ve kalacak yerini henüz ayarlamadığını görünce hemen
Robin' in profiline geçip incelemeye başladım. CS' nin en önemli noktalarından
biri olan referanslarla da burada tanıştım.
Host (ev sahibi) da, gezgin de olsanız eğer CS ile bir
deneyim yaşadıysanız, site sizden etkileşimde
bulunduğunuz kişi ile ilgili referans bırakmanızı rica
ediyor. Bu referanslarda misafir ettiğiniz ya da misafir
olduğunuz kişiden memnun kalıp kalmadığınız,
sıkıldınız mı yoksa keyifli mi vakit geçirdiğiniz gibi
başlıklarla bahsetmek istediğiniz her şey yer alabiliyor.
Bu sayede bir sonraki deneyimlerde o kişiyi davet etmek
ya da o kişiye evinde kalmak için istek gönderecekler.
Site, onu kendinden değil başkalarından dinlemiş
oluyor. Bana kalırsa CS'yi olabildiğince güvenli yapan
da bu. Robin'in 30dan fazla olan pozitif referanslarının verdiği güvenle o aksam
evimde bir otostopcu gezgini misafir etmeye başlamıştım. Çok keyifli bir haftanın
ardından CS için düşüncelerim belirginleşmişti: M Ü K EM M E L!
Dallas'a ulaştığımda taksiye atlayıp geceyi bir otelde geçirmektense bir yerelin
evinde kalma kararının çok daha iyi bir seçim olduğuna emin oldum.
Amerika'da ilk gecemde havaalanında beni karşılayıp evini benimle paylaşan
Rus asıllı Zach olmasaydı Dallas'tan bu kadar keyif alabileceğimi hiç
sanmıyorum.
Las Vegas'ta Tayland asıllı Pon sayesinde
sadece turistik yerleri değil, "underground"
casinoları görmek de mükemmeldi ! San
Diego'da beni misafir eden Christine ile
gittiğimiz her standın üzerinde bir nargile
bulunan gece kulüplerini internetten arama
ile bulamayacağıma eminim.
Los Angeles 'ta Manu ile beraber misafir
olduğumuz Carolina ve 4 üniversite
öğrencisi arkadaşın evinde ise Amerika'da
öğrenci olsak da güzel olurmuş diyebildim
sadece; okyanus kıyısında üniversite, gece
gündüz fark etmeyen partiler...Derken zor
geldi LA'den ayrılması.
San Francisco'da tanıştığım bir başka Türkle beraber evinde kaldığımız anestezi
uzmanı epeyce üst rütbeli asker ise biraz tuhaftı, sabah 6da güne başlamak zor
olsa da 2 günde gezilmedik yer bırakmamıştık bu sayede. New York'ta ise işler
biraz zordu açıkçası. Her gün binlerce turistin geldiği böylesine bir şehirde,
Manhattan ya da Brooklyn'de bir host bulmak neredeyse imkansızdı bu yüzden
biraz da gözümü karartıp beni davet eden Meksika asıllı Alberto' nun evine,
Harlem' e gittim. İyi ki de tercihim Harlem olmuş. Tamam, pis bir semt, ama hiç
de öyle kafamızda canlandırdığımız gibi problemler yok sokaklarda.
Özetle 1 aydan daha fazla seyahat ettiğim Amerika' da San Antonio dışında tüm
şehirlerde Couchsurfing ile konaklamam sayesinde onlarca yerel insanla tanışıp,
tavsiyeleriyle mükemmel yerlerde mükemmel vakitler geçirme fırsatım oldu.
Gecelerimi otel ve ya hostellerde harcamaktansa bu güne kadar onlarca ülke
dolaşmış gezginlerle sohbet ederek geçirmek sizce de çok daha keyifli değil mi ?
Acele edin onlarca turistin bu hafta sonu için İstanbul' da konaklayacak güvenli
yerlere ihtiyacı var ! Aman referanslara dikkat, problemsiz bir deneyim için
sadece ve sadece bol bol pozitif referansı olan üyeleri davet etmekte fayda var !
Taylan Yenilmez
"3C SINIFINDAN ARKADAŞLARIMIZIN ŞİİRİ:) " köşesi
Gül çocuk mu diyorlar şimdi bana?
Üşüyorum çöllerde beyaz postumla
Leş gibiyim yine içtim 7 bira
Oturamadım bir süre arkamda bir bela
Güleryüzlüm, martı kaşlım,
Ülkeden ayrıldın, yastayım.
Liralara kıydım artık skypetayım.
Odalarda ışıksızım, faturayı mı yatırmadım?
Göremiyorum ortaam bu ne ola ki?
Üstümde bir ağırlık sanki üç kişi benimle dans etti
Leyla gibi oldum çıkarın artık şu maskeyi
O zaman bombayı patlatayım gece vakti
Gülü alınca kalmadı cepte para.
Üç tane içmeyince çarpmıyor bira.
Line kastı geçtim whatsappa
Olmazsa bir kahve ısmarlayayım sana.
Güneşle olduk efsane ikili
Ürkek, narin bir o kadar da serseri
Laf lafı açıyor saat orada kaç oldu ki
Osman vurmadan parti olmuyor.
ANONİM
Kulüp her zamanki günlerinden
birindeydi. Bir başak burcu erkeği olan
Hakan Kakız tüm dakikliği ve
zarafetiyle en birinci şekilde kulüp
odasına giriş yapmış, yerini almıştı.
Yüzündeki pudra ve fondöten bütün
kızları büyülemişti. Bir ara "Tuvalete
gitmem lazım" diyecek oldu. Hepimiz
"Amanın Hakan Kakız hangi tuvalete
götüreceğiz" derdinde iken kendisi tüm mütevaziliğiyle makyajını
tazelemek için kulüp odamızdaki boy aynasını tercih etti. Küçüklüğünden
anlattığı hikayelerle gönlümüzde o an büyük bir taht kurdu. İşte içimizdeki
ÜNLÜYLE FOTOĞRAF ÇEKİNME duygusunu tüm çıplaklığıyla ortaya
çıkaran dünya tatlısı Hakan Kakız:
Ve işte "bütün kızlar toplandık" pozu...
Tam fotoğraf hevesimizi aldık derken Hakan Hepcan geldi. Aslında biz onu
önce göremedik, çünkü kendisi Tuğçe Gençoğlu'ndan bile minikti.
Ardından flashlar kaldığı yerden patlamaya, sevgili imk üyeleri facebook,
instagram ve twitterdan arkadaşlarını kıskandırmaya devam etti.
Meriç'in gelişiyle başlayan söyleşi
H.Kakız'ın doğum günü pastasıyla geliş
sürpizi(bu pek sürpriz olmadı gerçi..)ve
bizim pankart sürprizimizle(gerçek
sürpriz) devam etti...
"EVDE KALDIN BE MERİÇ"
Meriç'in pasta vermek için "hamile olan var mı?" sorusu yanıtsız kalmış
olsa da söyleşi tüm hızıyla devam ediyordu. Arada bir H. Hepcan bir şeyler
anlatmaya çalışırken diğerleri kendi aralarında geyik yapıyordu, içilen
"kahveler"inse biri gidip diğeri geliyordu... "Top"lu espriler havada
uçuşurken ortam daha da ısınmıştı.
E tabi bu arada İmk nın sürprizleri bitmiyordu:
"Vitaminsiz cocumuyo"
"Nişan, düğün yalan dolan
Taklaya geldin Taci Kalkavan"
Bu kadar fenomeni bulmuşken fotoğraf delisi olan biz:
AKLIMIZDA KALANLARDAN...
 Hakan Kakız Orçun Ortaç'la ilk kez W daki bir parti de karşılaşmış, adını
da o ana kadar Taci Kalkavan zannediyormuş.
 Hakan Kakız Güneş Y. ile konuşurken beklentileri ve gerçekler
APAYRIYMIŞ. Akaretler'de Hakan'ı karşılarken "Güneş gibi doğmuş".
Güldük, geçtik.
 H.Kakız Taci'nin hayatında tanıdığı en tatlı adamlardan birisiymiş-tadına
bakmış mı sorusuna cevap vermedi, bilemiyoruz. H.Kakız da Ziya Turp' u tatlı buluyormuş.
 H.Kakız twitter da Meriç'i takip etmiyormuş.
 Meriç'e ekşisözlükte "zangin koca avcısı" yazılmış, annesi okumuş.:(
 H.Kakız ekşisözlük eleştirilerine hiç bakmıyomuş, çünkü twitterdan
yeterince hakaret geliyormuş. :(
 Jokato ilk kez C101de topluluk önünde konuşmuş oldu:)
 Salonda max. 1000 takipçisi olan yokmuş:(
 Jokato ilk küfürsüz vine ı nı çekmiş galiba:)
 Meriç twitter'da hiç küfretmemiş.
 Hakan Kakız başak burcuymuş ve ÇOK titizmiş.
 UNUTAMADIĞIMIZ:Hakan Hepcan ayda 30-40 bin lira kazanıyormuş...
AMANIN FENOMEN OLDUK
Tweetleri Taci Kalkavan tarafından retweetlenen
@icimdekisisman fenomen oldum diye gezmeye
devam ediyor.
Hakan Kakız'a olan duygularımız karşılıksız
değilmiş, o da bizi seviyor! (Not: "Tatlı? İTÜ? Kız?"
gibi yorumları ciddiye almıyoruz)
Oysa hiç de fena değilizdir Meriç' ciğim, herkes bize tatlı diyor:)
KaçMagazin
 Yeni yaşına McDonalds'da dostlarıyla birlikte büyük
bir kutlamayla giren Faruk Ç., yakın çevresinden
aldığımız bilgilere göre palyaço olmamasına bir hayli
üzülmüş.
 Selen G.'nin duvarında asılı bulduğumuz poster (sağda)
bizi çok şaşırttı. Ayrıca Mert Fırat'ın bir röportajında
'sapığım' olarak bahsettiği kişinin Selen G. olmasından
şüpheleniyoruz.
 Biz Kaçmagazin ekibi olarak sevgili Can F.O.
'nun neden içtiğini bulmak için her türlü
yardımı yapmaya hazırız.
 Ezgi T.'nin sağ leğen kemiğinin üstüne 'İMK' şeklinde
dövme yaptırmak isterken dövmeci abinin "İMK daha
güzel yerlere layık, buraya yapmam." demesi üzerine top
sektiren yunus dövmesi yaptırıp, diğerini başka bir bahara
bıraktığı kulağımıza geldi.
 Son toplantıda
anlaşılamayan espri gerginlik yarattı!
Haşim P. ye yapılan milyonları güldüren
bir pankart, bazı üyelerimiz tarafından
anlaşılamayınca kahkahalar yerini zoraki
sırıtmalara bıraktı.
 Onur G. , Erhan K. , Umut G. ve Cem C.'in Kurban Bayramı'nda danaya girecekken
son anda Erhan K.'nin hayvansever damarının tutması üzerine caydığı söylentiler
arasında.
 Aklını Amerika'da bırakan Taylan Y.'nin her gördüğüne "Ne kadar büyümüşsün!"
diyerek herkese 12 yaşındaymış gibi davranması büyük şaşkınlık yarattı.
 Bir süredir haber alamadığımız Hazal K.' nın sınav öncesi beyin fırtınası sırasında
diğerlerine açıklamak için kendi çalıştığı kısmın gelmesini hala beklediği duyulmuş.
 Aldığımız son duyumlara göre Tuna K. A. nın sevilmek uğruna toplantı eventlerine
"attending" yapan herkesin durumunu beğendiği ortaya çıktı, lakin ismini vermek
istemeyen bir muhabirimize göre Tuna K. yi tek seven Erdem U. imiş...
 Haşim P. gelenekselleşmiş organizasyon sonrası fotoğrafı için poz çalışmaya
başlamış.
 Bu sayımızda Amerika maceralarını anlatan Taylan B. Y. nin eksik bilgi verdiği
ortaya çıktı! Las Vegas'ta kaybettiği 800$ dan hiç bahsetmeyen Taylan sessizliğini
koruyor.
 Kulüp odasına güneş gibi doğan Hakan Kakız' ın yanına gidip konuşmaya çekinen
Cem C. üzdü. "Konuşunca alışıyorsun, muhabbet uzayıp gidiyor" gazları ise işe
yaramadı.
 "Aman kimse görmeden yiyip bitirelim"ciler
Kaçmagazin objektiflerinden kaçamadı.
 Hakan Kakız'ın İsmail M. nin peşini bırakmadığı kulislerde
konuşuluyor.