z Makina sektörünün gücü Hannover`de

Transkript

z Makina sektörünün gücü Hannover`de
FİYATI: 15 TL KKTC: 17 TL (KDV dahil)
YIL: 20 SAYI: ŞUBAT 2016/02 (No: 235)
z Makina sektörünün gücü Hannover’de sergilenecek
z Sac ve yüzey işlem teknolojileri tek çatı altında buluşuyor
z Araştırma: Makina sektörü
z İran, ihracatta önemli bir fırsat olacak
z Başarılı işleme için üretken bir denge gereklidir
z Sürekli değişim çağı
2012 yılından bu yana aile firmasının
marka yüzü olan efsanevi Alman kaleci
Jens Lehmann, hassas yakalama, güçlü
ve güvenli tutmayı temsil eder.
www.gb.schunk.com/Lehmann
Orjinal
Çok amaçlı.
29 arayüzde
DIN-standart
WNT’nin yeni nesil yüksek performanslı kaplama teknolojisi Dragonskin® görücüye çıktı.
Yeni geliştirilen kaplama yüzeyi beraberinde daha da yüksek dayanıklılık, daha hızlı kesme
performansı ve gelişmiş proses güvenliğini getirmektedir ve bu özellikleriyle geniş bir
uygulama yelpazesinde takım ömründe %75’e kadar varan bir artış sağlamaktadır.
Daha fazla bilgi edinmek veya ücretsiz ürün numunesi almak isterseniz,
hemen şimdi bizimle irtibata geçiniz.
WNT Önasya Kesici Takımlar San. ve Tic. Ltd. Şti. • Şerifali Mah. Hattat Sk. No:16/2 • 34775 Ümraniye/İstanbul • Tel. +90 216 526 63 05 • Faks +90 216 526 63 08 • [email protected] • www.wnt.com
Hep
formda.
Döküm, dövme veya çelik konstrüksiyon alanlarında. KUKA robotları, akıllı otomasyonları
sayesinde üretim süreçlerinin kalite ve verimliliğini arttırmaktadır. Robotlarımız aşırı sıcaklık,
ortam ve yük koşullarında değer üretim zincirinin tamamında kullanılabilir. Geleceğin teknolojisiyle
karmaşık otomasyon sorunlarını daha verimli şekilde çözün. Başarınızın temelini oluşturma
konusunda iddialıyız.
Döküm ve dövme alanındaki uzmanlarımıza
dair her şey için: www.kuka-robotics.com/turkey/tr/
Dünyanın çeşidi...
18 ayrı ürün grubunda çözümler sunan EMAS,
yeniliklerin öncüsü, dünya markalarının güçlü
rakibi olarak yoluna devam ediyor.
Türkiye’nin yükselen markası
www.emasas.com.tr | 444 4 969
Zorlu uygulamalar,
yaratıcı çözümler
Harika
Artan üretkenlik, enerji verimliliği ve makine güvenliğine, ancak güçlü ve yüksek kapasitesiye
sahip bir iş ortağına sahip olarak ulaşabilirsiniz. Bosch Rexroth yıllar boyu kazandığı tecrübesi ve
uygulama uzmanlığını sizin için birçok sektörde kullanır. Karşılaştığınız zorluklara farklı bir bakış
açısı katar ve sahip olduğu kapsamlı tahrik teknolojleri ile ihtiyacınıza uygun size özel çözümler
üretir. Simülasyon, danışmanlık ve servis olanaklarımız size mühendislik aşamasında zaman
kazandırırken aynı zamanda uygulamanız için mükemmel bir hareket akışı yönetmenizi sağlar.
Sonuç; planlama aşamasından ilk kuruluma kadar tüm günlük operasyon boyunca daha karlı ve
başarılı bir projedir. Siz de uygulamalarınız için nasıl yaratıcı çözümler bulduğumuzu keşfedin!
Bosch Rexroth A.Ş.
www.boschrexroth.com.tr
HABERLER...................................................................................................18
İÇİNDEKİLER
OSSA ve TSSK iş birliği protokolü imzaladı
HABERLER
16
Mehmet Büyükekşi: “2016’da ihracatta en önemli fırsat İran olacak”
İbrahim Çağlar: “İran’ın en güçlü partneri olacağımıza inanıyoruz”
Uxistanbul Konferansı 23 Şubat’ta düzenlenecek
Otomotiv tedarik sanayii verimliliğe odaklandı
Adnan Dalgakıran:
Türkiye, 2015’te yaklaşık 144 milyar dolarlık ihracat yaptı
Türkiye ve İstanbul İmalat PMI raporları açıklandı
“Sektörün gücünü
Hannover Messe’de
sergileyeceğiz”
2015’te 16,2 milyon tonluk çelik ihracatı yapıldı
OTOMOTİV....................................................................................................32
Otomotiv sanayiinde üretim ve ihracat rekoru kırıldı
SATINALMA.................................................................................................38
Malzeme satınalma işlemleştirme süreci
55
ARAŞTIRMA
FUAR................................................................................................................44
WIN Eurasia Automation 17 Mart’ta kapılarını açacak
BIEMH 2016 Fuarı 30 Mayıs’ta start alacak
ADDIT3D Fuarı, yeni fırsatlara odaklanacak
Makina sektörü
200 ülkeye ihracat
yapıyor
Automechanika İstanbul 10. kez sahne alacak
Sac ve yüzey işlem teknolojileri tek çatı altında buluşuyor
SÖYLEŞİ.........................................................................................................62
Sait Demirel: “Sektörde ilklere imza atan bir firmayız”
ÜRÜN...............................................................................................................64
Kontrol kabinsiz Delta kinematiği
SÖYLEŞİ
60
Sıkma kuvvet blokları, kısıtlı alanlarda çok büyük sıkma kuvveti oluşturuyor
Kompakt çok eksenli sistemle maksimum kontrol hızları ve hızlı montaj
Hızlı ve esnek servo pres hatları
Sanayinin ilk 50 kA, ark dayanıklı orta gerilim rejeneratif sürücüsü
Uğur Urkut:
“2015’te beklentilerimizin
üzerinde büyüdük”
Smarton vinç akıllı özellikleriyle öne çıkıyor
MRO, yeni rulmanlarla yıllık 11 bin 500 Euro tasarruf sağladı
Faraday’in yaratılmasında 3 boyutlu teknolojiler kullanılıyor
Yeni kompozit saplama ve elektrik bağlantı elemanı
Karmaşık uygulamaların kolay kontrolü
IMX serisi arayüzler için global onay
FİRMA HABERLERİ.................................................................................78
Yıl: 20 Sayı: 2016/02 Şubat 2016
© Copyright by MM Maschinenmarkt
Vogel Business Media GmbH & Co. KG
Würzburg - Almanya
Kurucusu
NEZİH DEMİRKENT
••
İmtiyaz Sahibi
DİDEM DEMİRKENT
••
Yayın Koordinatörü ve Yazı İşleri Müdürü
YALÇIN GÜR (Mak. Müh.)
••
Editör
ÖZKAN ÖZÇELİK
••
Reklam Sorumlusu
SİNEM BATURAY
••
Görsel Yönetmen
MEHMET EMRE DURMUŞ
••
Danışma Kurulu
Prof. Dr. METİN AKKÖK
Prof. Dr. ATİLLA ATAMAN
Prof. Dr. OKTAY BODUR
Prof. Dr. LEVON ÇAPAN
Prof. Dr. MEHMET DURMAN
Prof. Dr. NİLÜFER EĞRİCAN
Prof. Dr. HAKKI ESKİCİOĞLU
Prof. Dr. NURULLAH GÜLTEKİN
Prof. Dr. TÜLAY HARZADIN
Prof. Dr. ERDİNÇ KALUÇ
Prof. Dr. ABDÜLKERİM KAR
Doç. Dr. ERTUĞRUL DURAK
METİN ÇAVUŞLAR
••
Bu Sayıda Katkıda Bulunanlar
SÜLEYMAN DEMİREL (Bursa Büro)
YILDIZ DOĞRUER YEMİŞ (Konya Büro)
HAKAN KILIÇ, SERDAR ASLANTÜRK,
FİKRET UYGUN, HASAN İLİŞ (Ümraniye Büro)
ÇAĞLAR BAKIR (Maslak Büro)
HALİM ASLAN (İkitelli Büro)
••
Abone ve Dağıtım Müdürü
MECİT YILMAZ
••
Yayın Türü
YAYGIN SÜRELİ
Her ayın 1’inde yayımlanır
Bonfiglioli ile Carraro iş birliği yapma kararı aldı
Chicago Pneumatic ve Desoutter yeni ofislerine taşındı
88
MAKALE
Prysmian Group Türkiye, “Üretim Akademisi” ile bir ilke imza attı
Ahmet Koç: “Fiber lazer kesim makinası Ekolazer’i Türkiye’ye getirdik”
3M, öğrencilere yönelik bir eğitim düzenledi
Başarılı işleme için
üretken bir denge
gereklidir
Fatih İğrek: “Yeni yatırımlarımızla kapasitemizi artıracağız”
Bosch Grubu’nun satış gelirleri ilk kez 70 milyar Euro’yu aştı
Mitsubishi Electric, Türkiye’deki üçüncü yılını kutladı
MAKALE.........................................................................................................86
Sürekli değişim çağı
Darbe ve suya dayanımlı geliştirilmiş alarm kablosu
SARI SAYFALAR........................................................................................95
12 Makina Magazin
z
ŞUBAT 2016
DÜNYA SÜPER VEB OFSET A.Ş.
“GLOBUS” DÜNYA BASINEVİ
100. Yıl Mahallesi 34204 Bağcılar / İSTANBUL
Tel: 0 212 440 28 66 - 67
Santral Tel: 0 212 440 24 24 Faks: 0 212 355 35 52
web site: www.makinamagazin.com.tr
e-posta: [email protected]
Ücretsiz Danışma Hattı
0 800 219 20 24 0 800 219 20 25
www.dunyastore.com
••
Baskı Yeri
İstanbul Basım Promosyon
Basın Ekspres Yolu Cemal Ulusoy Cad.
No:38/A 34620, Sefaköy-İstanbul
[email protected]
Tel: (0212) 603 26 20
••
Dağıtım
DÜNYA SÜPER VEB OFSET A.Ş.
l
ŞUBAT 2016
z
Makina Magazin
13
EDİTÖRDEN
Gerçek teknik destek
istiyorsanız
Makina sektörü
yeni teknolojilere odaklandı
M
Özkan ÖZÇELİK
Makina sektörü; döviz
kurlarındaki dalgalanma,
yeterli büyüme oranının
sağlanamaması, politik
belirsizlikler, bölgedeki
kriz ve gerçekleştirilen
iki seçim nedeniyle
sıkıntılı bir yılı geride bıraktı.
14 Makina Magazin
z
ŞUBAT 2016
akina sektörü; döviz kurlarındaki dalgalanma, yeterli büyüme
oranının sağlanamaması, politik belirsizlikler, bölgedeki kriz ve
gerçekleştirilen iki seçim nedeniyle sıkıntılı bir yılı geride bıraktı. Ancak
tüm olumsuzluklara rağmen; yatırımlara dayalı projelerin devam
etmesi, finansal enstrümanlara erişimde sorun bulunmaması, döviz
kurlarında istikrarın sağlanması ve Orta Vadeli Plan’ın yakalanması
halinde, sektördeki gelişimin önümüzdeki dönemlerde de devam etmesi
bekleniyor.
Makina sektörü için Avrupa’nın yanı sıra; Rusya, Ortadoğu ve Türk
cumhuriyetleri önemli bir pazar konumunda. Son dönemlerde, özellikle
Rusya ve Ortadoğu’da pazar kaybı yaşayan sektörün Rusya’daki kaybı
yüzde 50’yi geçti.
Rekabet gücü açısından küresel ölçekte henüz istenilen seviyeye
ulaşamayan makina sanayiinin, daha yüksek rekabet gücü için ürün
çeşitliliğini artırması gerektiği ifade ediliyor. Teknolojik gelişmeleri
yakından takip eden sektör firmaları, rekabet güçlerini artırmak için ArGe çalışmalarına büyük önem veriyorlar.
Yerli makina üreticilerinin yüzde 99’u KOBİ niteliğindeki firmalardan
oluşuyor. Söz konusu firmaların global pazardaki rakiplerine karşı her
yönden korunmasının, Türkiye ekonomisi için büyük önem taşıdığı
belirtiliyor. Ucuz ve kalitesiz makinaların iç pazara girişinin önlenmesi
gerektiği dile getirilirken, Türkiye’nin gelişmiş ülkeler ligine çıkabilmesi için
makina sanayiinin hayati bir önem taşıdığının altı çiziliyor.
İhracatçılar İran pazarı için yoğun bir şekilde çalışıyorlar
2016 hedefleri hakkında açıklamalarda bulunan Türkiye İhracatçılar
Meclisi Başkanı (TİM) Mehmet Büyükekşi, bu yıl İran’ın ihracatçılar için
en önemli hedef pazarlardan biri olduğunu vurguladı. Ülkede birçok
temas gerçekleştirdiklerini ve karşılıklı ticaret anlaşması imzalayarak
ticarette avantaj sağladıklarını kaydeden Büyükekşi, vize muâfiyetinin de
iş dünyasına önemli fırsatlar sağlayacağını dile getirdi.
İran’ın, bu yıl ihracata yüzde 8-10 oranında katkı sağlayacağını
aktaran Büyükekşi, Türkiye’nin fırsatlara odaklanması gerektiğinin
altını çizdi. İran’ın, 40 milyar dolarlık ithalat yapan bir ülke olduğuna
dikkat çeken Büyükekşi, ülkenin Türkiye’ye büyük katkı sağlayacağına
inandıklarını belirtti.
Rusya ile ilgili gelişmelere de değinen Mehmet Büyükekşi, petrol
fiyatlarından kaynaklanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle yaklaşık 6 milyar
dolarlık ihracatın 3,7 milyar dolara gerilediğini hatırlattı. Ülkeye yapılan
ihracatta zaten bir artış beklemediklerini dile getiren Büyükekşi, uçak krizi
olmasa da, ihracatta bir miktar düşüş beklediklerinin altını çizdi. z
SMC Türkiye
Konusunda uzman mühendisleriyle problemlerinize çözüm
olacak teknik destek hizmeti SMC’de. SMC Türkiye’de…
•
•
•
•
•
•
Enerji tasarrufu denetimleri ve çözümleri
11 konuda birbirinden farklı seviyelerde, müşteri ihtiyaçlarına yönelik teknik eğitimler
Ürün ve çözümlere ait teknik doküman, CAD dosyaları, bilgisayar programları
Piyasaya sürülen son ürünlerle ilgili yeni ürün tanıtımları
Dünya genelinde edinilen tecrübe ve bilgiyle sağlanan güçlü destek
Uygulamanıza yönelik güçlü teknik destek ve özel çözümler
HABERLER
Makina İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran:
“Sektörün gücünü Hannover
Messe’de sergileyeceğiz”
Makina sektörünün önde gelen firmalarının katılımıyla gerçekleştirilecek olan
Hannover Messe’de Türkiye, en çok katılım sağlayan ülkelerden biri olacak ve 200
binin üzerinde ziyaretçinin katılacağı fuarın ilgi odağı olacak.
H
er yıl yaklaşık 200 bin kişinin
ziyaret ettiği Hannover Messe (Hannover Sanayi ve Endüstri
Fuarı), bu yıl 25-29 Nisan tarihleri
arasında gerçekleştirilecek. 2016
yılında partner ülkenin ABD olacağı etkinliğin 24 Nisan’da yapılacak
açılış seremonisi; ABD Başkanı
Barack Obama ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in katılımıyla gerçekleştirilecek. 70’dan fazla
ülkeden 6 binin üzerinde firmanın
Adnan Dalgakıran,
“Fuarda, makina
sektörünün ülkemizde
geldiği son aşamayı
Amerika başta olmak
üzere tüm dünyaya
göstermek istiyoruz” dedi.
16 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
katılacağı fuarda, Türk makina
sektörünü 100’ün üzerinde firma
temsil edecek.
“İnovatif çözümler
ele alınacak”
Hannover Messe Fuarı’nda,
dünya makina sektöründeki son
gelişmelerin izlenebileceğini dile
getiren Makina İhracatçıları Birliği
Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran, etkinlikte, entegre endüstri
alanında inovatif çözümlerin ele alınacağını söyledi. Dalgakıran, “Endüstri 4.0 olarak bilinen yeni sanayi
anlayışı yarının teknolojisini sunuyor
ve makina sanayii bu alandaki değişimleri yakından izleyen stratejik bir
sektör” diye konuştu.
“Fuarda ülkemizi
temsil edeceğiz”
Makinacılar olarak, uluslararası pazarlarda rekabet edebilme
güçlerini göstermek üzere Hannover Messe’de Türkiye’yi temsil
edeceklerini kaydeden Dalgakıran,
sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bu
yıl Hannover Fuarı’nda partner ülke
olarak yer alacak ABD, Akıllı Üretim Liderlik Koalisyonu olarak bilinen üretim teknolojisinde öncü bir
ülke ve etkinlikte, tüm dünyaya bu
alandaki güçlerini göstermek istiyor.
Ülke şu anda; türbin, turbojet, hidrolik silindir, pompa, kompresör ve
takım tezgahları mal gruplarında en
önemli ihracat pazarlarımızdan biri.
Fuarda, makina sektörünün ülkemizde geldiği son aşamayı Amerika
başta olmak üzere tüm dünyaya
göstermek istiyoruz. Endüstri 4.0
olarak bilinen, geleceğin teknolojisini Türkiye sanayisinin geleceğine
uyarlama vizyonunu makinacılar
olarak taşımaya devam edeceğiz.” z
HABERLER
HABERLER
OSSA ve TSSK iş birliği
protokolü imzaladı
Mithat Ertuğ,
“Protokolün ülkemiz
için hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum”
diye konuştu.
İş birliği içinde çalışmayı ve tüm imkânlarını karşılıklı seferber etmeyi kararlaştıran
OSSA ile Teknokent TSSK arasında, ortak proje geliştirmeden tedarik zincirine kadar
geniş perspektifli bir protokol imzalandı.
versitesi (ODTÜ), ODTÜ Teknokent,
Ankara Sanayi Odası (ASO), Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar
Derneği’nin (SaSaD) iş birliğinde
düzenlendi.
Acar: “Savunma sanayiinin
özel bir önemi var”
Ü
retim ve Ar-Ge yetenekleriyle Türk savunma sanayiinin
önemli merkezlerinden biri olan
Ankara’da, sektörün iki kümesi iş
birliği kararı aldı. OSTİM Savunma
ve Havacılık Kümelenmesi Derneği
(OSSA) ile Teknokent Savunma Sanayii Kümelenmesi (TSSK) arasında, ortak proje geliştirmeden tedarik zincirine kadar geniş perspektifli
bir protokol imzalandı.
İki küme protokol kapsamında; iş birliği içinde çalışmayı ve bu
niyetle tüm imkân ve kaynaklarını
karşılıklı seferber etmeyi kararlaştırdı. Protokol; savunma ve havacılık
Fatih Ünal, “Protokolle,
iki küme arasında sinerji
ve iş birliğini artırıcı
faaliyet dizisini pekiştirmiş
olacağız” dedi.
18 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
sektöründe geliştirme ve tanıtım
faaliyetleri, küme üyeleri arasında
iş birliğini artıracak sanayi gezileri,
B2B görüşmeler, firmalar arasında tedarik zinciri konusunda bilgi
transferi gibi ortak aktiviteleri de içeriyor. Protokolle ayrıca; ortak araştırma ve geliştirme ile havacılık ve
savunma sektörüne katkı, bilgi paylaşımı ile organik işbirliği sisteminin
kurulması, ortak araştırma projeleri
geliştirilmesi (Avrupa Birliği projeleri
vb.), her iki kümenin web sitelerinde
küme faaliyetlerine ilişkin karşılıklı
haber paylaşımı, küme üyelerinin
bilgilerini güncelleme (hizmet ve iş
birliği fırsatları ve iletişim bilgileri),
yabancı yatırımlar, ortak yatırımlar
gibi konularda bilgi paylaşımı noktasında iş birliği içinde çalışılması
hedefleniyor.
TSSK tarafından bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen Proje Pazarı;
savunma sanayii sektörünün ana
aktörlerini, KOBİ’leri, akademisyenleri ve STK’ları buluşturdu. 40’ın
üzerinde kurum ve kuruluşun yer
aldığı etkinlikte, OSSA ve OSTİM
Teknopark da stantlarında ziyaretçilerini ağırladı. Savunma Sanayii
Müsteşarlığı’nın (SSM) himayesinde düzenlenen etkinlik; TÜBİTAK’ın
destekleri ve Orta Doğu Teknik Üni-
ODTÜ Kültür ve Kongre
Merkezi’nde düzenlenen Proje
Pazarı’nın açılışında konuşan ve savunma sanayiinin Ankara ve ODTÜ
için özel bir önem taşıdığını vurgulayan ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar, “Sektöre yön veren büyük
şirketler ve yan sanayii KOBİ’leri
Ankara’da kümeleniyor. İlk orta irtifa
insansız hava aracı olan ANKA’da,
ülkemizin ilk taarruz ve taktik keşif helikopteri ATAK’ta, ilk modern
tankı ALTAY’da, ilk milli gemisi
MİLGEM’de ve ilk yüksek çözünürlüklü yer gözlem uydusu Göktürk’te
kümelenmedeki firmaların hem yazılım, hem donanım, hem de sistem
açısından çok önemli girdileri oldu.
Üniversitemizin savunma sanayiinin
gelişimine katkı sağlayan bölümleri
var. Teknokent yerleşkemizin aracılığıyla, OSTİM yönetimi altındaki
OSSA ile iş birliğimiz devam ediyor”
diye konuştu.
larında belirli bir gelişmişlik seviyesine erişmiş ülkeler olduğunun
altını çizen SSM Müsteşar Yardımcısı Dr. Celal Sami Tüfekçi,
şöyle konuştu: “Kümelenme, gelişmiş ülkelerde önemli bir kalkınma aracıdır. Bu kavram ülkemizde 1990’lı yılların ortalarında
gündeme geldi.”
Türkiye’deki kümelerin, oldukça sınırlı kaynaklarla 10 yıldan
kısa bir sürede önemli sonuçlar elde etmeye başladığına işaret
eden Tüfekçi, “Ancak, ileri aşamalarda örgütlerimizin uluslararası alanda etkin temsil sağlama ve firmalar arası ortak çalışmaları
koordine etme gibi konularda daha aktif rol izlemelerinin sektörümüz açısından faydalı olacağını söylemek istiyorum. Sektörün gelmiş olduğu aşamayı ve edindiğimiz tecrübeleri dikkate
alarak, yeni bir sanayi katılım-offset yönergesi hazırlamak üzere
çalışmalara başlamış bulunuyoruz. İlgili yönerge değişikliğinde,
yerli savunma sanayiimizi ve özellikle de KOBİ’lerimizi daha etkin şekilde desteklemek üzere bir takım değişiklikler öngörüyoruz. Biz, KOBİ’lerin sahip oldukları kabiliyetlere ve dinamizme
inanıyoruz” dedi.
Ünal: “Önemli projelere adım atacağız”
Küme çalışmalarını başarılı bir şekilde yürütmekte olan
OSSA ile iş birliği protokolünü imza altına aldıklarını ifade eden
TSSK Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Ünal, sözlerini şu şekilde
sürdürdü: “Birbirlerini tamamlayabilecek iki küme arasında sinerji ve iş birliğini artırıcı faaliyet dizisini pekiştirmiş olacağız.
İnşallah, savunma sanayiinin diğer oyuncularıyla beraber önemli
projelere adım atacağız.”
Ertuğ: “Sinerjiyi artıracak”
Cabbar: “SSM
sektörü yönlendiriyor”
ASO Genel Sekreteri Yavuz
Cabbar ise, şöyle konuştu: “Savunma sanayiini diğer sanayilerden
ayıran en önemli özelliği; onu derleyen, toparlayan, yönlendiren ve bir
anlamda hâmilik yapan Savunma
Sanayii Müsteşarlığı’nın varlığıdır.”
Tüfekçi: “Kümelenme,
önemli bir kalkınma aracıdır”
Savunma sanayisi gelişmiş ülkelerin genel olarak tüm sanayi dal-
Protokolün sinerjiyi artıracağını belirten OSSA Yönetim Kurulu Başkanı Mithat Ertuğ da, “Daha güzel gelişmelere imza atmış olduğumuzu düşünüyorum. Ülkemiz için hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.
Ünal: “Yerlilik oranını artırmayı hedefliyoruz”
OSSA Koordinatörü Hilal Ünal ise, “Protokolün amacı;
KOBİ’ler arasında iş birliğini geliştirerek, savunma ve havacılık
sektörlerinde yerlilik oranını artırmak ve KOBİ’lerin bu sektörlerde uluslararası pazarda söz sahibi olmasını sağlamak” dedi.
Alt sistemlerde yerlilik oranının çok düşük olduğunu kaydeden Ünal, OSSA ve TSSK üyeleri ile beraber alt sistemlere talip olacaklarını ve bu konuda atılması gereken adımları beraber
atacaklarını sözlerine ekledi. z
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
19
Forming the Future.
SCHULER Presler şekillendirme teknolojisinde 175 yıldan
fazla tecrübesiyle tüm metal işleyen sanayi sektörlerine
presler, otomasyon çözümleri, kalıplar, proses uzmanlığı ve
servis hizmetlerini sunuyor. Müşterilerimiz otomobil üreticileri
ve yan sanayi tedarikçileri, dövme, beyaz eşya, ambalaj, enerji
ve elektronik sektörlerinde faaliyet gösteren sanayi kuruluşlar.
SCHULER darphane preslerinde piyasa lideri olmakla birlikte
uzay ve havacılık, demiryollari ve büyük ölçekli boru üretimi
alanlarında sistem çözümler sunuyor. DNA'mızda inovasyon var:
SCHULER teknolojisi en üst düzeyde verimlilik, enerji tasarruflu ve seri imalat proseslerinde güvenlik sağliyor.
www.schulergroup.com
SCHULER şekillendirme uzmanlarina irtibat için:
HABERLER
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi:
“2016’da ihracatta
en önemli fırsat İran olacak”
İhracatçıların 2016 hedeflerini paylaşan Mehmet Büyükekşi, İran’ın ihracata yüzde
8-10 oranında katkı sağlayacağını öngördüklerini ve ülkeye herkesten önce giderek,
karşılıklı ticaret anlaşması yaptıklarını söyledi.
2
016 ihracat hedefleri hakkında
açıklamalarda bulunan Türkiye
İhracatçılar Meclisi Başkanı (TİM)
Mehmet Büyükekşi, 155 milyar dolarlık ihracat için İran’ın en önemli
hedef pazarlardan biri olduğunu
söyledi. Cumhurbaşkanı, başbakan
ve birçok bakan ile İran’da temaslar
gerçekleştirdiklerini ve karşılıklı ticaret anlaşması imzalayarak, ticarette avantaj sağladıklarını kaydeden
Büyükekşi, vize muâfiyetinin de iş
dünyasına fırsatlar sağlayacağını
dile getirdi. Büyükekşi, “Ülke, bu yıl
ihracatımıza yüzde 8-10 oranında
katkı sağlayacak. Uzun vadede bu
daha da artacak” diye konuştu.
İhracatçıların satış miktarlarını
her geçen gün artırdığını ve rekabet
gücünü yukarılara taşıdığını aktaran
Büyükekşi, oldukça hareketli bir yılı
ve birçok zorluğu geride bıraktıklarını ifade etti. Büyükekşi, “Umuyoruz ki; 2016 yılı her açıdan ülkemiz, ekonomimiz ve ihracatımız için
daha güzel bir yıl olacak” dedi.
“Daimi temsilcilik
için yer bakıyoruz”
Türkiye’nin, her şeye rağmen
fırsatlara odaklanması gerektiğini
kaydeden Büyükekşi, OVP hedefindeki 155 milyar dolarlık ihracata ulaşabilmek için en önemli fırsatın İran
olduğunu öne sürdü. Ülkeye yönelik
ambargonun kalkmasının ardından,
İran’ın dış ticarete etkilerini araştırdıklarını ifade eden Büyükekşi, şöyle
devam etti: “Sektör sektör çalışmalar yapıyor, temaslar gerçekleştiriyoruz. Daimi temsilcilik için Tahran’da
yer bakıyoruz. İmajı olan 2000-3000
metrekarelik üç katlı üç yerden birini
seçeceğiz. Bir katını ikili görüşmelerde kullanırız, diğer katında da; oto-
Mehmet Büyükekşi,
ihracatın artırılması için
2016’da İran’ın yanı sıra;
B.A.E., Almanya, İngiltere
ve ABD’de Türkiye
Ticaret Merkezleri’nin
açılmasını hedeflediklerini
söyledi.
20 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
motiv, hazır giyim, kimya, makina,
mobilya, beyaz eşya gibi sektörlerin
temsilcilikleri olur. Ayrıca, burada
altı kente sefer düzenleyen THY
de yerele ulaşmada fırsat sunuyor.
Temsilciliğimizin bir katını da THY’ye
verebiliriz. Bu şekilde rakip ülkelerin
önüne geçeceğiz.”
“Yılda 40 milyar
dolarlık ithalat yapıyor”
İran’ın, 404 milyar dolar GSYİH’si
olan ve 40 milyar dolarlık ithalat yapan
bir ülke olduğunun altını çizen Mehmet Büyükekşi, ülkenin Türkiye’ye
büyük katkı sağlayacağına inandıklarını belirtti. Ambargonun kalkmasıyla
para transferinde iyileşmelerin de
ellerini güçlendirdiğini anlatan Büyükekşi, şöyle devam etti: “Rusya’dan
ülkemize yılda dört milyon turist geliyordu. İran’dan gelen turist sayısı ise
1,5 milyon. Turist sayısında artış sağlayarak, bu alanda avantaj elde edebiliriz. Ayrıca, birçok yabancı firma
İran’a Türk firmalarla iş birliği yaparak girmek isteyecektir. İran’ın büyük
avantajlar sunacağına inanıyoruz.”
“Yeni pazar arayışları
sürekli gündemimizde”
İhracatı artırmak için yeni pazar arayışlarının sürekli gündemde
olduğunu hatırlatan TİM Başkanı
Büyükekşi, AB ülkelerinin hedef pazarları arasında yer aldığına değindi.
Büyüme trendine giren AB’ye yüzde
46 seviyesinde olan ihracat payını
yüzde 50 seviyesine yükseltmeyi
istediklerini belirten Büyükekşi, “En
fazla ihracat yaptığımız AB ülkelerinden; Almanya, İngiltere ve İtalya
gibi ülkelere yüzde 10 ihracat artışı
gerçekleştirdiğimiz takdirde, toplam
ihracatımız 1 milyar dolar artış sağlıyor. Ancak, 1 milyar dolar ihracat
yaptığınız ülkeye yüzde 10 artışın
böyle etkisi olmuyor. Ayrıca, AB ile
yapılacak vize görüşmeleri, Gümrük
Birliği’nin yeniden düzenleme talebi
ve Kıbrıs ile ilgili sorunların bir nebze
çözümü de ticaretimize olumlu yansıyacaktır” dedi.
İhracatın artırılması için 2016’da
İran’ın yanı sıra; B.A.E., Almanya,
İngiltere ve ABD’de Türkiye Ticaret
Merkezleri’nin açılmasını hedeflediklerini vurgulayan Büyükekşi, ayrıca
Singapur Serbest Ticaret Anlaşması
ve Uzakdoğu pazarının da fırsatlar sunacağının altını çizdi.
“Rusya’ya ihracatın
düşmesini bekliyorduk”
Rusya ile ilgili gelişmelere de değinen Mehmet Büyükekşi, petrol fiyatlarından kaynaklanan ekonomik
sıkıntılar nedeniyle 6 milyar dolara
yakın ihracatın 3,7 milyara gerilediğini anımsattı. Büyükekşi, konuşmasını
şu şekilde sürdürdü: “Zaten Rusya’ya
ihracatta artış olacağını öngörmüyorduk. Uçak krizi olmasa da, ihracatta
bir miktar düşüş bekliyorduk.” z
HABERLER
HABERLER
İTO Başkanı İbrahim Çağlar:
“İran’ın en güçlü partneri
olacağımıza inanıyoruz”
İran’ın en güçlü iş ortağının Türkiye olacağını düşündüklerini belirten İbrahim Çağlar,
ülkeye hem mal satmayı, hem de İran’ın girişimcileriyle ortak üretim yapıp, üçüncü
ülkelere açılmayı hedeflediklerini söyledi.
İ
ran ile ticari ilişki sürecini uzun zamandır yakından izlediklerini ifade
eden İstanbul Ticaret Odası (İTO)
Başkanı İbrahim Çağlar, buna uygun olarak proaktif girişimlerde bulunduklarını açıkladı. Ülkenin özellikle bankalarına ve ana endüstrilerine
uygulanan ambargonun kalkmasının, dünya barışı ve Türkiye-İran
ekonomik ilişkilerinde yeni bir şafak
vakti olduğunu kaydeden Çağlar,
sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Geçtiğimiz günlerde, İran Odalar Birliği
Başkanı ve beraberindeki 50 iş adamını İTO’da ağırladık. Oda olarak,
uzun zamandır ülkeyi mercek altına aldık. Ambargonun kalkacağını
öngörerek, bir yıl önce Tahran’da
büyük ses getiren hazır giyim ve
konfeksiyon fuarını düzenledik. İran
Ekonomi Bakanı’nın katıldığı bir yuvarlak masa toplantısı yaptık. Her iki
tarafın iş adamlarının da katıldığı üç
seminer gerçekleştirdik. Önümüzdeki mayıs ayında da, İran’da genel ticaret alanında bir Türk Ürünleri
Fuarı (Expo Turkey in Iran) organize
etmekteyiz. İnanıyorum ki bu fuar,
yatırımcılarımız için önemli bir imkân
oluşturacak.”
“İş birliğini yeni bir
boyuta taşımalıyız”
Türkiye’nin İran ile ticaretini her
zaman sürdürdüğünü belirten İTO
Başkanı, ülkeyle bugüne kadar devam eden ticaretin ve karşılıklı iş
birliğinin yeni bir boyuta taşınması
gerektiğini savundu. İran’ın şu anda
en önem verdiği konunun, kendi ülkesine yatırım yapılması olduğunu
anlatan Çağlar, “İran Cumhurbaşkanı Ruhani, gelecek yıllarda 50
milyar dolarlık uluslararası yatırım
çekmeyi hedeflediklerini açıkladı.
Ülkenin 32,6 milyar dolarlık varlıklarının da serbest bırakılması söz
konusu. Türkiye’nin İran’la hem tarihi, hem de ekonomik ilişkileri düşünüldüğünde, en güçlü iş ortağının
ülkemiz olacağını düşünüyoruz. İstanbullu tüccarlar olarak hedefimiz;
İran’a hem mal satmak, hem de o
ülkenin girişimcisiyle ortak üretim
yapıp, üçüncü ülkelere açılmak. Her
iki tarafın da kazanacağı birçok fırsat önümüzde. Ülkede ortak yatırım
alanları belirleyip, üretime başlamak
için bir an önce kolları sıvamamız
gerekiyor” diye konuştu.
UXistanbul Konferansı
23 Şubat’ta düzenlenecek
Uluslararası UXistanbul Konferansı’nda, dünyanın lider şirketlerinden birçok ünlü
kullanıcı deneyimi ve kullanılabilirlik uzmanı buluşacak.
İ
ş dünyası artık yazılımlar üzerinden
dönüyor ve kullanılan yazılımların
birçoğu müşterilerin de karşısına
çıkıyor. Şirketlerin dijital dünyada
müşterileri ile temas noktaları haline gelen yazılımların kullanıcılar
üzerinde bıraktıkları deneyim, artık
doğrudan kurum kültürünün bir parçasına dönüştü. 23 Şubat 2016’da
İstanbul Dedeman Oteli’nde ikincisi
gerçekleştirilecek uluslararası UXistanbul Konferansı’nda keynote konuşmacıları, panel ve workshoplar
ile kullanıcı deneyimi alanındaki en
son trendler, en başarılı ve en başarısız örnekler ile işin püf noktaları
paylaşılacak.
Keynote konuşmacıları arasın-
da yer alan Facebook Ürün Tasarım
Yöneticisi Jonah Jones’in, video
uygulamaları geliştirirken öğrendiklerinden bahsedeceğini dile getiren
yetkililer, sözlerini şu şekilde sürdürdüler: “İngiltere Hükümeti Kıdemli
Kullanıcı Araştırmacısı Robin Diamond ise, bütünsel olarak mümkün
olduğunca çok kişiye ulaşmak için
kullandıkları çapraz kanal stratejilerini anlatacak. Adobe Mobil Başkanı
Thomas Balduff, dijital dönüşümde
mobil platformların nasıl bir katalizör görevi gördüğünü açıklayacak.
Keynote konuşmacılarına ayrıca,
Usablenet Kullanıcı Deneyimi Araştırma Başkanı Leah Ryz ve Valsplat
Kıdemli Kullanıcı Deneyimi Uzmanı
Stijn Nieuwendijk de katılacak.”
UXservices’den Pınar Cinali
tarafından moderatörlüğü yapılan
panelde ise, şirketlerin sürdürülebilir
kullanıcı deneyimi stratejilerine nereden başlamaları gerektiğinin ve iyi bir
kullanıcı deneyiminin kullanıcı tabanlı
olarak nasıl tasarlanacağının tartışılacağını kaydeden yetkililer, “Panele;
Intertech Müşteri Kullanıcı Deneyimi
ve Standardizasyon Yöneticisi Ceyda Güzel, Garanti Teknoloji Kıdemli
Kullanıcı Deneyimi Tasarımcısı Ömer
Arı, Arçelik A.Ş. Kıdemli Kullanıcı
Deneyimi ve Endüstriyel Tasarımcı
Özgür Mutlu Öz ve TÜBİTAK Proje
Yöneticisi Yavuz İnal katılacak” diye
konuştular. z
“240 yeni firma kuruldu”
İstanbul Ticaret Odası kayıtlarına göre, İstanbul’da 2015 yılında
İranlı yatırımcılar tarafından 240 yeni
firmanın kurulduğunun bilgisini veren Çağlar, İstanbul’da halen İTO’ya
üye İran sermayeli bin 715 firmanın
faaliyet gösterdiğini açıkladı. Çağlar,
söz konusu firmalar içinde geçen
yıl kurulan 240 firmanın en fazla
ilgi gösterdiği sektörün 48 firma ile
“toptan ve dış ticaret” olduğunu da
sözlerine ekledi. z
40. Yıl
40.
Yıl
Bu konuda oldukça tecrübeliyiz!
NEUGART Planet Redüktörler
İbrahim Çağlar, İran’a
ambargonun kalkmasının
Türkiye-İran ekonomik
ilişkilerinde yeni bir şafak
vakti olduğunu ifade etti.
22 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
Neugart Redüktör San. Tic. Ltd. Şti
Burhaniye Mah. Atilla Sk. No:12 • 81210 Beylerbeyi – Üsküdar / İstanbul
Tel. +90 216 639 4050 • Fax +90 216 639 4052 • [email protected] • www.neugart.com.tr
HABERLER
Otomotiv tedarik sanayii
verimliliğe odaklandı
TAYSAD’ın Ekonomi Bakanlığı’nın desteğiyle yürüttüğü “İş Mükemmelliği URGE
Projesi”nde son aşamaya gelindi. 2014’ün temmuz ayında başlatılan projeye katılan
TAYSAD üyesi 13 firma, 3 milyon TL’yi aşan kazanç elde etti.
E
konomi Bakanlığı’nın desteğiyle
TAYSAD (Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği) tarafından yürütülen “İş Mükemmelliği URGE Projesi”
ile firmalar, maliyetlerinde iyileşme
sağlıyor ve israflarını azaltarak, rekabet avantajı elde ediyorlar. Yaklaşık
bir buçuk yıl önce başlatılan projede
yer alan 13 firma, iyileşme sağladığı
alanlar ile 3 milyon TL’yi aşan kazanç
sağladı. Sürecin, nisan 2016’da sonuçlanması öngörülüyor.
Alper Kanca, “Firmalar
proje sayesinde;
kalitesizlik maliyetinde
azalma, stok devir
oranında artış, proje
yönetiminde ve iş
güvenliğinde iyileşme
sağlayacaklar” dedi.
Kanca: “Birçok alanda
iyileşme sağlayacak”
Proje kapsamında yapılan uygulamaların ve gelişim seviyesinin
24 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
değerlendirilmesi amacıyla gerçekleştirilen toplantıda konuşan TAYSAD Başkan Vekili Alper Kanca,
şunları aktardı: “Sürecin sonunda
projeyi başarıyla tamamlayan firmalar; küresel piyasa koşullarında
daha güçlü, esnek ve dayanıklı yapıda rekabet edebilecek ve tedarik
zincirinde elde edilen kazançlarla,
gerek mevcut yatırımların, gerekse
gelecek yatırımların geri dönüşümünü artırabilecek. Firmalar proje
sayesinde; kalitesizlik maliyetinde
azalma, stok devir oranında artış,
proje yönetiminde ve iş güvenliğinde iyileşme sağlayacaklar.”
“Proje üst düzeyde
tatmin oluşturdu”
Projenin; kârlılıktan taviz vermeden ve maliyetleri artırmadan büyümenin yaratılacağı bir düzen öngördüğünü dile getiren Kanca, “Proje,
katılımcı firmalarda şu ana kadar
üst düzeyde tatmin oluşturdu” diye
konuştu.
İsrafların tanımlanması ve kayıpların azaltılması konusunda iyileştirme
çalışmalarının başlatıldığını söyleyen
Kanca, sözlerine şu şekilde devam
etti: “Yapılan iyileştirme çalışmalarında, şirketlere maliyet açısından hızlı
bir şekilde sonuçlarını görebilecekleri
faydalar sağlayacak üretim verimliliği
projelerine öncelik verildi. Aynı çalışan sayısı ile daha fazla sayıda üretim
adetlerine ulaşılması, hatlarda proses
sürelerinin azaltılması ve kalite seviyesinin bir seviye yukarı çıkarılması gibi
kazanımlar sağladı. Ayrıca bu iyileştirmeler, bir sonraki öncelikleri belirleme
ve yeni gelişim hedefleri oluşturmaya
da katkı sağladı.”
“Firmalar verimliliğe
odaklanmalı”
Otomotiv tedarik sanayiinde faaliyet gösteren firmaların, mevcut
şartlarda önlem alması ve verimliliğe
odaklanması gerektiğinin altını çizen
Alper Kanca, insan aklı ve duygusunu
da işin içine katmanın doğru olacağını öne sürdü. Kanca, “OECD tarafından 2014 yılında yayınlanan satın
alma gücü paritesine göre ülkelerin
durumuna bakıldığında, Türkiye’nin
verimlilik ve rekabet üzerine kurgulanmış bir projeye ihtiyaç duyduğu çok
açık. ‘İş Mükemmelliği URGE Projesi’,
bugünün şartlarında otomotiv tedarik
sanayiinin ayakta kalabilmesi ve verimliliğini artırması noktasında uygulanması gereken çok özel bir proje”
diyerek sözlerini noktaladı. z
HABERLER
Türkiye, 2015’te yaklaşık 144
milyar dolarlık ihracat yaptı
2015’in aralık ayında, bir önceki senenin aynı dönemine göre yüzde 12 düşüşle 11
milyar 535 milyon dolarlık ihracat yapan Türkiye, 2015’in tamamında ise 143 milyar
730 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi.
T
ürkiye İhracatçılar Meclisi (TİM),
2015 aralık ayı ve son 12 aylık
ihracat verilerini Ankara’da Ekonomi
Bakanlığı’nda açıkladı. Aralık ayı ihracatı, bir önceki yılın aynı dönemine
göre yüzde 12 düşerek, 11 milyar
535 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Söz konusu dönemde en fazla ihracata imza atan sektörler ise; 1 milyar
850 milyon dolarla otomotiv, 1 milyar 393 milyon dolarla hazır giyim ve
konfeksiyon ile 1 milyar 270 milyon
dolarla kimyevi maddeler sektörleri
oldu. 2015 yılının 12 aylık dönemindeki ihracat da, bir önceki yıla göre
yüzde 8,7’lik gerilemeyle 143 milyar
730 milyon dolar olarak gerçekleşti.
En fazla ihracat
AB ülkelerine yapıldı
Aralık ayında ülke gruplarına göre
ihracatta ilk sırayı yüzde 46 pay ve 5
milyar 349 milyon dolarla Avrupa Birliği, ikinci sırayı da yüzde 19 pay ve
2 milyar 132 milyon dolarla Yakın ve
Ortadoğu ülkeleri aldı. Söz konusu
dönemde en fazla ihracat yapılan ilk
beş ülke sırasıyla; Almanya, İngiltere,
İtalya, ABD ve Fransa oldu. Yine aynı
dönemde; Şili’ye yüzde 67, Sudan’a
yüzde 62, Gana’ya ve Peru’ya yüzde 57 oranlarındaki yüksek ihracat
artışları dikkat çekti.
“Hedeflerimiz için yoğun
bir şekilde çalışıyoruz”
İhracat verilerini Ekonomi Bakanı
Mustafa Elitaş ile birlikte değerlendiren TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, 2016 yılının Türkiye’ye sağlık,
26 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
mutluluk, birlik ve beraberlik getirmesini diledi. Konfüçyüs’ün, “Eğer
ağaca tırmanmak istiyorsanız, yıIdızIara uIaşmaya niyet edin ki başarasınız” sözlerini hatırlatan Büyükekşi,
TİM olarak kendilerinin de koydukları
hedeflere ulaşabilmek için çalıştıklarının altını çizdi. Büyükekşi, sözlerini
şu şekilde sürdürdü: “Daha fazla ihracat, büyüme ve refah artışı istiyoruz. Devler gibi eserler bırakmak için
karıncalar gibi çalışmak lazım. Biz;
devletimize, ülkemize, sanayicimize
ve ihracatçılarımıza güveniyoruz.”
Yapısal sorunlarını çözemeyen
milletlerin düşüşe geçtiğini ifade
eden Mehmet Büyükekşi, “Hedefimiz; ihracat kompozisyonumuzu
orta-ileri ve ileri teknoloji içeren bir
yapıya kavuşturmak. İhracatçılar
olarak bizler, ülkemizin; kaliteli, ileri
teknolojiye dayalı, yenilikçi ve markalı
bir yapıya kavuşması için tüm gücümüzle çalışıyoruz” diye konuştu.
“Dünya ticaret
hacmi geriledi”
Küresel ekonomiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Büyükekşi, şöyle devam etti: “2014 yılında
dünya ticaret hacmi 18,8 trilyon
dolar seviyesine yükseldi. Ancak,
IMF’in tahminine göre, 2015’te dünya ticaret hacminin 16,5 trilyon dolara gerilemesi bekleniyor.”
Zor bir yılı geride bıraktıklarını
dile getiren Büyükekşi, “Ancak şunu
ifade etmekten son derece memnunum ki; 2015 yılında, dünyada ve
özellikle yakın çevremizde yaşanan
birçok soruna rağmen ihracatımızın
azalmasını başarısızlık olarak değerlendirmemiz mümkün değil. Bütün
dünyada, en güçlü ekonomilerde
bile 2015’te bizimkinden daha büyük kayıplar yaşandı. 2015 yılı son
açıklanan verilere göre; Hindistan’ın
ihracatı yüzde 16,7, Brezilya’nın
yüzde 16,4, Almanya’nın yüzde 11,6, ABD’nin yüzde 6,5 ve
Rusya’nın ihracatı ise yüzde 32 oranında geriledi. Bizim ihracatımızdaki
gerileme de yaklaşık yüzde 8,7 düzeyinde” dedi.
“AB’nin ithalatındaki
payımız artttı”
Türkiye’nin AB’nin toplam ithalatındaki payının yukarı yönlü trendini koruyarak, ekim ayında yüzde
1,19 düzeyine ulaştığının bilgisini
veren Büyükekşi, söz konusu oranın tüm zamanların en yüksek seviyesi olduğunu vurguladı. Mehmet
Büyükekşi, şöyle devam etti: “Ülkemizin ABD’nin toplam ithalatındaki payı ekim ayında da yüzde
0,28 seviyesini koruyarak, bugüne
kadarki en yüksek seviyesinde seyrediyor. Dünya ithalatından aldığımız
pay da, bugüne kadarki rekor seviyesine ulaşarak binde 9’a yaklaştı.
Bütün bu veriler; birim fiyatların düştüğü, dünya ithalatının gerilediği bir
ortamda, Türkiye’nin miktar olarak
daha fazla ihracat yaptığını ve dünyadaki pazar payını artırdığını gösteriyor. Sakin denizler hiçbir zaman
usta denizciler yaratmadı. Biz, zorlu
şartlarda başarı bulan bir ülkeyiz.” z
HABERLER
Türkiye ve İstanbul
İmalat PMI raporları açıklandı
İSO Türkiye İmalat PMI verisi, ocak ayında kritik eşik değer 50,0’nin üzerinde kalarak,
faaliyet koşullarındaki iyileşmenin devam ettiğine işaret etti. Böylelikle PMI, son üç
aydır üst üste pozitif bölgede ölçüldü.
E
konomik büyümenin öncü göstergesi olan imalat sanayiinin
performansını gösteren İSO’nun
(İstanbul Sanayi Odası) Türkiye ve
İstanbul İmalat PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi) anketlerinin ocak
2016 dönemi sonuçları açıklandı.
İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat PMI verisi, ocak ayında kritik eşik
değer 50,0’nin üzerinde kalarak,
faaliyet koşullarındaki iyileşmenin
devam ettiğine işaret etti. Böylelikle PMI, son üç aydır üst üste pozitif bölgede ölçüldü. Üretim, yeni
siparişler, istihdam ve girdi stokları
alt endeksleri PMI endeksini olumlu
yönde etkilerken, tedarikçilerin teslim süresi genel olarak nötr düzeyde
kaldı. Aralık ayında 52,2 değeriyle
son 13 ayın en yüksek değerine
ulaşan endeks, ocak ayında 50,9’a
gerileyerek, imalat sektöründeki büyüme hızının yavaşladığını gösterdi.
Balchin: “Yeni iş hacmindeki
büyüme hızı düştü”
Markit Kıdemli Ekonomisti Trevor Balchin, İSO Türkiye İmalat PMI
28 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
anketiyle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Türk imalatçıları,
2016’ya geçen yılın başına kıyasla
daha iyi bir şekilde giriş yaptı. Ancak, yeni iş hacmindeki büyüme
hızının yavaşlaması imalat sanayii
sektörünün yakın geleceğe ilişkin
performansı konusunda şüphe
oluşturdu. Jeopolitik faktör ve belirsizliklerden dolayı yeni ihracat siparişleri ocak ayında geriledi. Ayrıca,
Türk Lirası’nın yeniden zayıflaması,
firmaların girdi maliyetleri üzerinde
yukarı yönlü baskı oluşturdu.”
İhracat siparişleri azaldı
2015’in aralık ayında 51,0
ölçülen İSO İstanbul İmalat PMI
verisi de, ocak ayında 49,5’e
gerileyerek, 2016’nın başında
İstanbul imalat sektörünün faaliyet koşullarında genel anlamda
bozulma yaşandığına işaret etti.
Ancak, ocak ayındaki daralma
sınırlı düzeyde kaydedildi. Geçen
yılın ocak-kasım aylarını kapsayan
dönem ile 2014’ün ortalarında yaşanan daralmaya kıyasla da daha
düşük hızda gerçekleşti. Ocak
ayında İstanbul imalat sektörünün
faaliyet koşullarındaki bozulma,
alınan yeni iş hacmindeki düşüşten kaynaklandı. Ancak, yeni iş
hacmindeki düşüş çok hafif oldu
ve 2015’in önemli bir kısmında
gözlenen daralmaya kıyasla daha
düşük hızda gerçekleşti. Yeni iş
hacmindeki gerileme büyük ölçüde yeni ihracat siparişlerindeki
azalmadan kaynaklandı. Bazı firmalar, söz konusu durumu jeopolitik gerilimlere bağladı.
“Girdi maliyetleri yükseldi”
İSO İstanbul İmalat PMI anketi verilerinin, faaliyet koşullarındaki
bozulmanın zayıf dış talepten kaynaklandığını gösterdiğini dile getiren Trevor Balchin, “Bazı firmalar,
bu durumun jeopolitik faktörlerden
kaynaklandığını belirttiler. Üretim ve
istihdamda kayda değer bir değişim
yaşanmazken, firmalar zayıf Türk
Lirası’nın etkisiyle daha yüksek girdi
maliyeti baskısıyla karşılaştılar” diyerek sözlerini noktaladı. z
HABERLER
2015’te 16,2 milyon tonluk
çelik ihracatı yapıldı
Türkiye 2015 yılında, bir önceki yıla göre değer bazında yüzde 25,1 düşüşle 9,9 milyar
dolarlık çelik ihracatı gerçekleştirdi. Söz konusu dönemde ihracat, miktar bazında ise
yüzde 7,8 azalışla 16,2 milyon ton oldu.
T
ürk çelik sektörü, siyasi ve ekonomik olumsuzlukların yanı sıra; dünya çelik fiyatlarındaki düşüş, sektöre
yönelik haksız antidamping iddiaları,
en önemli ihracat pazarları arasında
yer alan MENA bölgesinde istikrarın
bir türlü sağlanamaması ve Çin gibi ülkelerin Dünya Ticaret Örgütü kurallarını hiçe sayan agresif ihracat politikası
gibi birçok zorlukla mücadele ediyor.
Türkiye’nin çelik ihracatı 2015 yılında,
bir önceki yıla kıyasla değer bazında
yüzde 25,1 düşerek 9,9 milyar dolar
oldu. Söz konusu dönemde ihracat,
miktar bazında ise yüzde 7,8 azalışla
16,2 milyon ton olarak gerçekleşti.
Tüm olumsuzluklara rağmen Ortadoğu, sektörün en büyük ihracat pazarı
olmayı sürdürdü.
Çelik sektörünün direkt ihracatına
diğer birliklerin faaliyet alanına giren
demir çelik ürünleri de eklendiğinde,
Türkiye’nin 2015 yılındaki toplam çelik
ihracatı değer bazında 12 milyar dolar,
miktar bazında ise 17 milyon ton oldu.
En fazla ihracat
Ortadoğu’ya yapıldı
2015 yılında çelik sektörü miktar
bazında en fazla ihracatı, yüzde 14’lük
düşüşe rağmen 5,3 milyon ton ile OrNamık Ekinci,
“Türk çelik sektörü
şu an önemli bir yol
ayrımında. Bu gerçeği
görmeli ve vakit
kaybetmeden harekete
geçmeliyiz” dedi.
30 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
tadoğu bölgesine yaptı. Ortadoğu’yu;
2,8 milyon tonla AB ülkeleri, 2,5 milyon ton ile Kuzey Amerika ülkeleri ve
2,3 milyon tonla Kuzey Afrika ülkeleri izledi. Geçen yıl Kuzey Afrika’ya
gerçekleştirilen ihracatın yüzde 23,7
oranında artması da, dikkat çekici bir
gelişme olarak öne çıktı.
2015 yılında en çok ihraç edilen
çelik ürünleri sıralaması ise; 7,2 milyon
ton ile inşaat çeliği, 1,8 milyon tonla
dikişli boru, 1,7 milyon tonla yassı sıcak ve 1,5 milyon tonla profil şeklinde
gerçekleşti.
Çelik İhracatçıları Birliği’nin (ÇİB)
açıkladığı rakamlara göre; aralık ayı
ihracatı da, 2014’ün aynı ayına kıyasla
değer bazında yüzde 35,2 düşüş ile
766 milyon dolar oldu. Aynı dönemde
miktar bazındaki çelik ihracatı ise, yüzde 13,5 azalış ile 1,5 milyon ton oldu.
Ekinci: “Oldukça zor
bir yılı geride bıraktık”
ÇİB Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, çelik sektörünün 2015 yılı
ihracat verileri ile ilgili yaptığı değerlendirmede, “Küresel piyasalardaki
olumsuzluklar ve siyasi belirsizliklerin
gölgesinde geçen 2015 yılı, Türk çelik sektörü açısından oldukça zorlu
geçen bir sene oldu. Sektörümüzün
ihracatı, yurt içi ve yurt dışında yaşadığı sorunlar ve çelik fiyatlarında küresel
ölçekteki düşüşün etkisiyle geçmiş
yıllardaki rakamların altında seyretti. İhracatta yaşadığımız gerilemede;
dünya çelik fiyatlarındaki düşüş, sektörümüze yönelik haksız antidamping
iddiaları ve en büyük pazarlarımız
arasında yer alan Ortadoğu’da istikrarın bir türlü sağlanamaması etkili
oldu. Ayrıca, özellikle Çin gibi üretici
ülkelerin Dünya Ticaret Örgütü kurallarına aykırı hareket ederek, Türk
çelik sektörünün önemli ihraç pazarlarına dampingli, devlet teşvikli hatta
GTİP’lerinde hile yaparak ürün ihraç
etmeleri de bu düşüşte önemli bir pay
üstlendi” diye konuştu.
“Sektörün rekabet gücünü
artırmayı hedefliyoruz”
2016 yılında, üretim ve ihracatı
mevcut rakamların üzerine çıkarmanın
yanı sıra, sektörlerinin dünyadaki rekabet gücünü artırmanın başlıca hedefleri olduğunu dile getiren Ekinci, sözlerini
şu şekilde sürdürdü: “Bu doğrultuda,
içinde bulunduğumuz yıl ihracatımızın
yüzde 2 oranında artışla 16,4 milyon
ton civarında olmasını hedeflemekteyiz. Ancak, 2015 yılında yaşanan ekonomik ve siyasi sorunların devam ediyor olmasının, 2016’nın sektörümüz
açısından zorlu geçeceğine işaret ettiğini de belirtmek isterim. Dünyadaki
olumsuz gidişatın yılın son çeyreğinde
toparlanacağını umuyoruz.”
Çeliğin, Türkiye sanayisi için
vazgeçilmez bir öneme sahip olduğunu ve potansiyelinin çok yüksek
olduğunu vurgulayan Namık Ekinci,
“Konjonktürel olumsuz gelişmelerin
içinden çok fazla yara almadan çıkabilmemiz için, sektör olarak geleceği
iyi okumamız ve buna göre de tedbirlerimizi almamız gerekiyor. Sektörümüzün gelişimi için artık hepimizin
elini taşın altına koymamımızın vakti
geldi. Bizler, Çelik İhracatçıları Birliği
olarak gerekli çalışmaları yapıyoruz.
Devletimizin de olumlu katkılarıyla
sektörümüzün bu zorlukları aşacağına inanıyoruz” dedi.
Sektörlerinin geleceği açısından
2016 yılında da en önemli gündem
maddelerinin cevhere dayalı entegre
üretimin artırılması ve konsolidasyonun olacağını bildiren Ekinci, “Türk
çelik sektörü şu an önemli bir yol ayrımında. Bu gerçeği görmeli ve vakit
kaybetmeden harekete geçmeliyiz”
diyerek sözlerine son verdi. z
OTOMOTİV
Otomotiv sanayii verileri umut verdi
Otomotiv sanayiinde üretim
ve ihracat rekoru kırıldı
Otomotiv sektörünün 2015 yılındaki toplam üretimi bir önceki yıla göre yüzde 16
artarak, 1 milyon 358 bin 796 adet oldu. Söz konusu dönemde, yüzde 12’lik artışla
992 bin 335 adetlik otomotiv ihracatı gerçekleştirildi.
Yalçın GÜR
O
tomotiv Sanayii Derneği (OSD)
tarafından açıklanan verilere
göre, 2015 yılında otomotivde üretim ve ihracatta rekor kırıldı. Geçen
yıl üretim 1 milyon 359 bin adede
yaklaşırken, ihracat da 992 bin 335
adede ulaştı. Otomotiv sanayiinin
2014 ve 2015 yıllarına ait üretim,
pazar ve ihracat verilerinin yer aldığı
tablo yorumlandığında şu sonuçlara
ulaşılmaktadır:
2015’te toplam üretim 1 milyon
358 bin 796 adetle, bir önceki yıla
göre yüzde 16, otomobil üretimi ise
yüzde 8 oranında arttı. Bu dönem-
Toplam otomotiv
sanayii verileri
tablosu.
32 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
de, toplam üretim 1 milyon 359 bin
adede yaklaşırken, otomobil üretimi
ise 791 bin 27 adet oldu.
2015 yılında bir önceki yıla
göre, toplam otomotiv ihracatı adet
bazında yüzde 12 oranında arttı.
2015’te toplam ihracat 992 bin 335
adet, otomobil ihracatı ise 604 bin
683 adet olarak gerçekleşti.
2015 yılında, bir önceki yıla göre
toplam pazar yüzde 25 oranında artarak, 1 milyon 11 bin adet düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde otomobil pazarı yüzde 24 arttı ve 725 bin
adet olarak gerçekleşti. Toplam pazar 2014 yılına göre yüzde 25 oranında arttı. 2014 yılında satışların 2013
yılına göre azalma kaydettiği dikkate
alınırsa, 2015 yılında toplam pazarın 2013’e göre yüzde 13 oranında
arttığı görülüyor. Geçen yıl otomobil
pazarının, 2013 yılına göre yüzde 9
oranında arttığı görülmektedir.
Otomobil ihracatının
yanı sıra ithalat da arttı
Pazarı daha iyi analiz edebilmek
için otomobil ile ilgili yerli üretim,
ithalat ve toplam satış değerlerine
birlikte bakmak gerekiyor:
Toplam 725 bin 596 adet otomobil satışının gerçekleştiği Türkiye
otomobil pazarında, 187 bin 881
adetlik satış Türkiye’deki üretimden
karşılanırken, kalan 537 bin 715
adetlik kısmın ithalatla karşılandığı
görülüyor. Buna göre, 2015’te ithalatın pazar payının yüzde 74 olarak
gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Toplam otomobil satışının son
10 yıldaki en yüksek değerine
ciddi bir oranda artışla (yaklaşık
toplam 140 bin adetlik) ulaştığı
görülüyor.
Kalıp Yüzeyleriniz
PRIMEFORM Teknolojisi
ile Pırıl Pırıl Olsun
Oerlikon Balzers, plastik kalıplarınız için çok
yenilikçi
ve çok etkin bir yüzey işlem yöntemi olan
PRIMEFORM™ teknolojisini hizmetinize sunmaya
başlamıştır.
PRIMEFORM™, yüzeyde oluşturduğu çok sert
difüzyon tabakası ile kalıp yüzeylerinde yüzey
çiziklerinin oluşmasını, kenar ve köşelerin kırılmasını
önleyen ve kalıp ömrünü uzatan plazma destekli
bir yüzey işlem yöntemidir.
Size özel çözümlerimiz için bizi arayınız.
OTOMOTİV
Ticari araç
pazarında durum
2005–2015 yılları
otomobil satışları.
Toplam otomotiv üretimi (1 milyon 358 bin 796 adet) ile otomobil
üretimi (791 bin 27 adet) verilerinden hareket ederek; traktör hariç
ticari araç üretiminin 567 bin 769
adet olarak gerçekleştiği sonucu çıkıyor. Yaklaşık 51 bin adetlik traktör
üretimi bu sayı içinde yer almıyor.
Geçen yıl yaklaşık 51 bin adetlik
traktör üretimi ile birlikte otomotivde toplam üretim 1 milyon 410 bin
adet olarak gerçekleşmiş bulunuyor. Yük ve yolcu taşıyan ticari araç
üretiminde 2015 yılında 2014 yılına
göre; k. kamyonda yüzde 42, otobüste yüzde 36, midibüste yüzde
34, minibüste yüzde 33, kamyonette yüzde 31, b. kamyonda yüzde 6
artış gerçekleştiği görülüyor.
Ağır ticari araç pazarındaki
artış dikkat çekiyor
2015’te bir önceki yılın aynı dönemine göre ağır ticari araç pazarı
yüzde 8 oranında artarak, 43 bin
177 adet oldu. İnşaat sektöründeki gelişmelerin etkisiyle geçen yıl
2014’a göre kamyon pazarı yüzde
7 büyüyerek, 37 bin 833 adede
yükseldi. Otobüs pazarının ise, yüzde 47 büyüyerek 2 bin 32 adet olduğu görülüyor.
Hafif ticari araç
pazarında da artış var
2015’te, bir önceki yıla göre
toplam hafif ticari araç satışlarının
yüzde 34 arttığı görülüyor. İthal
hafif ticari araç satışlarının yüzde
31, yerli hafif ticari araç satışlarının
ise yüzde 38 oranında arttığı dikkat çekiyor. Verilere göre, ithalatın
pazar payının 2015 yılında bir önceki yıla göre yüzde 44 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Midibüs
pazarının ise, yüzde 10 oranında
büyüyerek 3 bin 312 adet olarak
gerçekleşmesi diğer dikkat çeken
veriler arasında yer alıyor.
Son 10 yıllık ortalamalar dikkate
alındığında; toplam otomotiv pazarının yüzde 32,4, otomobil pazarının yüzde 43,9, hafif ticari araçlar
(HTA) pazarının yüzde 9,6 ve kamyon pazarının ise yüzde 16,1 oranında büyüdüğü, otobüs pazarının
da yüzde 1,6 oranında düşüş gösterdiği görülüyor.
Türkiye, otomotive ayırdığı
Ar-Ge payı ile dünya üçüncüsü
Türkiye ihracatının yüzde 15’ini
gerçekleştirerek, 2015’te de ihracatta lokomotif konumunu sürdüren
otomotiv sanayii, Ar-Ge teşviklerinin
devam etmesi ile birlikte global markalar için üretim üssü olma özelliğini kuvvetlendirerek devam ettiriyor.
Otomotiv sanayii üretim ve ihracat
adetleri gelişimi (2003-2015) tablosu bu gelişmeyi rakamlarla sergiliyor. Türk otomotiv sanayii, 2015
yılının ilk dokuz ayı sonunda toplam otomotiv üretiminde dünyada
16. sırada yer aldı. Diğer taraftan,
ülkelere göre toplam Ar-Ge harcamaları içerisinde otomotivin payına
bakıldığında Türkiye, yüzde 18,9’luk
payla; yüzde 31,7’lik paya sahip Almanya ve yüzde 19,8’lik paya sahip Japonya’nın ardından üçüncü
sırada yer alıyor. Bunların sonucu
da, 2010-2014 arası yüzde 90 ora-
ABB otomasyon çözümleri.
Makine uygulamalarında mükemmel uyum.
ABB makine uygulamaları için geliştirdiği özel ürün ailesi ile tüm
uygulamalarınızda üretkenliği ve kolay uygulama entegrasyonunu ABB
güvencesi ile bir araya getirmektedir. Ücretsiz* Automation Builder yazılımı
sayesinde basit sistemlerden, robot teknolojisinin dahil olduğu kompleks
sistemlere kadar tüm yazılımları tek bir çatı altında toplayarak komple bir
entegrasyon sağlamaktadır. ABB AC500 PLC’leri, Servo ve AC sürücüleri,
Safety sistem çözümleri ve operatör panelleri ile uygulamalarınızda
mükemmel uyumu yakalamanıza yardımcı oluyor. Detaylı bilgi için lütfen
web sitemizi ziyaret edin. www.abbmotion.com
Hafif ticari (minibüs
+ kamyonet)
satışları.
ABB Elektrik Sanayi A.Ş.
Tel
: (0) 216 528 22 00
Faks : (0) 216 365 29 45
E-mail : [email protected]
34 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
*Sadece Basic sürümü ücretsiz olarak sunulmaktadır.
OTOMOTİV
nında artan toplam Ar-Ge istihdamı
ve yüzde 207 oranında artan patent
başvuru sayısında görülmekte.
Otomotiv sanayii
üretim ve ihracat
adetleri gelişimi
(2003-2015)
Önen: “Tarihi bir
rekora imza attık”
Raporla ilgili olarak 2015 yılına
ilişkin görüşlerini dile getiren OSD
Yönetim Kurulu Başkanı Kudret
Önen, “Son yıllarda kapasite ve
yeni ürün yatırımlarına hızla devam
eden sanayimiz, üretimde çok
önemli büyüme elde ederek tarihi
bir rekora imza attı” diyerek, sektörün üretilen her 100 aracın 73 adedini yurt dışına göndererek ihracat
rekorunu kırdığına dikkat çekti.
AB pazarlarındaki büyümenin,
Türk sanayiinin üretim ve ihracat
rakamlarına pozitif katkı sağladığını
söyleyen Önen, sözlerini şu şekilde
sürdürdü: “İhracatımız adet bazında yüzde 12 oranında artış gösterdi. Ancak, Euro-dolar paritesindeki
gerileme nedeniyle tutarsal olarak
dolar bazında yüzde 5 gerileme,
Euro bazında ise yüzde 14 artış
oldu. Otomotiv sanayii, ülkemizin toplam ihracatının yüzde 15’ini
oluşturarak, sektör sıralamasında
2015 yılında da ilk sıradaki yerini
korudu.”
“Yatırımlar hızla
devam ediyor”
Türk otomotiv sanayiinin 2016
yılına ilişkin beklentilerini paylaşan
Önen, şunları söyledi: “Sanayimiz
kapasite ve yeni proje yatırımlarına
aynı hızla devam ediyor. Bu yatırımların hayata geçmesi ile son beş
yılda üretim kapasitesi, 1,5 milyon
adet seviyesinden 1,7 milyon adet
seviyesine yükseldi. Sanayimizin halen devam etmekte ve/veya devreye
almakta olduğu yeni ürün yatırımları
ile 2016 senesinde ihracatın daha da
artmasını bekliyoruz. Hükümetimizin
sanayiyi destekleyici politikaları ile iç
pazardaki istikrarın devam etmesi,
yeni projeler için ülkemizin rekabetçiliğinin sürdürülmesi ve böylelikle
yeni yatırımların ülkemize çekilmeye
devam etmesi, sektörümüz için en
önemli fırsat konumunda.”
“Kapasite 1,9 milyon
adete yükselecek”
2016 yılında devam eden yatırımlara dikkat çeken Kudret Önen,
söz konusu yatırımlarla otomotiv
sanayiinin kapasitesinin 1,7 milyondan 1,9 milyon adet seviyesine ulaşacağını tahmin ettiklerini söyledi.
Yeni devreye giren projeler ve halen
devam etmekte olan yatırımlar ile
üretimin ve ihracatın sürdürebilir bir
büyüme yakalayacağını ifade eden
Önen, teşvikler ile desteklenen yeni
projelerin 2016 yılında özellikle ihracat bazlı üretim artışını sağlayacağını söyledi. Önen, “Elbette bu
beklentiler, istikrarlı bir iç pazar ve
ekonomide satınalma kararlarının
etkilenmeyeceği bir seyre bağlı”
diye konuştu.
Hükümet programında da yer
verildiği üzere, otomotiv sanayiinin
Türkiye için stratejik önem taşıdığının altını çizen Önen, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Hükümetimizin uygulamakta olduğu Ar-Ge teşviklerinin
de büyük katkısı ile global otomotiv
markaları için yeni proje ürünlerin
geliştirildiği otomotiv üssü konumuna gelen ülkemiz, 2015 yılı ilk dokuz
ay verilerine göre Avrupa Birliği ülkeleri arasında ticari araç üretiminde birinci, otomobil üretiminde de
yedinci sırada yer alıyor. Dünya geneli otomotiv üretiminde ise, 2014
yılında 17. sıradaki konumumuz
2015’in ilk dokuz ayında 16. sıraya
yükselmiş durumda. Yeni devreye
giren ve girecek olan projeler ile bu
konumumuzun daha da kuvvetlenmesini bekliyoruz.”
Ar-Ge konusunda Türkiye’nin bir
çekim merkezi olmasını bir fırsat ve
otomotiv sanayii açısından bir gereklilik olarak gördüklerini belirten
OSD Başkanı, bunun da doğal olarak
Türkiye’nin teknolojik ilerlemesine katkı sağlayacağını da sözlerine ekledi. z
1973 1975 1982 1988 1996 2002 2003 2015 2016
Boğaziçi
Köprüsü
hizmette.
Keban Barajı
faaliyette.
TRT Televizyonu
renkli yayında.
Fatih Sultan
Türkiye
Mehmet
Gümrük
Köprüsü açıldı. Birliği’nde.
Türk Milli
Futbol Takımı
Dünya
üçüncüsü.
Sertap Erener
Eurovizyon’da
birinci.
Türk bilim
adamı Prof. Dr.
Aziz Sancar
Nobel Kimya
ödülünü aldı.
Körfez Geçiş
Köprüsü açılacak.
Yarım yüzyıl önce, 1966 yılında 5 kişilik bir atölyede üretime başladık.
Türkiye değişti, biz geliştik... Türkiye’de el aletleri alanında ilk üretici, ilk
ihracatçı ve ilk Ar-Ge merkezi olduk. 50. yılımızda 500 çalışanımızla
sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da lider el aletleri üreticileri arasındayız.
Ve, 5 kıta 50 ülkede usta ellerin tercihi.
YIL
DESIGN FORGE SAFETY
w w w. k a n c a . co m . t r
36 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
SATINALMA
Malzeme satınalma
işlemleştirme süreci
Satınalma işlemleştirme süreci dendiğinde, teknik anlamda sistematik olarak
yapılması gerekenler anlaşılmalıdır. Bunlardan bir tanesi satınalma, diğeri ise, satıcı
kalitesi mühendisliği fonksiyonudur.
Metin ÇAVUŞLAR
Danışman-Eğitimci / Mak. Müh.
B
ir mesleği hissederek ve o
meslekle ilgili vizyona sahip
olarak iş yapmak çok önemli. Bunu
tüm meslekler için söylüyorum.
Tüm eğitim ve yayın çalışmalarımı
bu anlayışla sürdürüyorum. Bunun
karşılığını da; işini geniş vizyonla ve
severek yapan, gerçekten o mesleğin adamı olarak iş yapan, genç
ya da yaşlı tüm öğrencilerimin yaptıklarını gördükçe büyük mutluluk
38 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
yaşayarak alıyorum. Birlikte hem
meslek kalitesini, hem de iş yapma
kültür kalitesini yükseltiyoruz. Eğitimine katkıda bulunduğum meslekler arasında satınalmacılık bu
anlamda benim için özel bir yere
sahip bulunuyor.
Bazı mesleklerin ne kadar
önemli bir derinliğe sahip olduğu
dışarıdan bakıldığı zaman pek anlaşılmıyor. Satınalmacılık mesleği
de böyle bir meslek. Sadece “para
mal alınırken kazanılır!” diyen bir ticari anlayışla satınalmacılık mesleği
icra edildiğinde, satınalmacılığın işe
ve yönetime yön veren yanı gözden
kaçıyor. Satınalmacılık yapan kişinin
kendi çıkarlarını gözeten bir anlayışla işini yaptığı ile ilgili bazı toplumsal
önyargılar ise, satınalmacılar üzerinde olumsuz bir etki yapıyor. Satınalmacılığın günümüzün gelişmiş
ticaret ve yönetim anlayışından kopuk bir yere konması ise, mesleğin
etkinliğinin gözden kaçmasına neden oluyor. Bunlar ve benzeri bazı
olgular, satınalmacının gerçek rolünün doğru anlaşılmasını engelliyor.
SATINALMA
Bu yazımda, malzeme satınalma
işlemleştirme sürecinin iki önemli
fonksiyonuna değindim.
Satınalma işlemleştirme süreci
dendiğinde, teknik anlamda sistematik olarak yapılması gerekenler
anlaşılmalıdır. Bunlardan bir tanesi
satınalma, diğeri ise, satıcı kalitesi
mühendisliği fonksiyonudur. Satıcı
kalitesi mühendisliği fonksiyonu,
satıcının siparişi teknik olarak yerine
getirmesi ile ilgili boyutun irdelendiği bir süreç olarak algılanmalıdır. Bu
süreç, teknik elemanlar tarafından
çalışılmalıdır. Tedarikçinin teknik
anlamda röntgeni çekilmeli ve tedarikçi analiz edilmelidir. Satıcı kalitesi
mühendisliği fonksiyonu, satıcının
yeteneğini değerlendirir. Bu kapsamda, satıcının alt yapısı değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Tedarikçinin; tesisleri, tezgahları, insan
kaynakları ve tüm teknik detayları
incelenmelidir. Bu sayede, tedarikçinin yapabilecekleri konusunda en
küçük bir kuşku bırakılmamalıdır.
Satıcı kalitesi
mühendisliği fonksiyonu
Üretim süreçleriyle ilgili olarak
oluşacak sorunlarda tedarikçinin
yanında olmak gerekmektedir. Bu
durum, üretim siparişi verilen özel
parçaların satınalmasında çok büyük
önem taşımaktadır. Her türlü olanağı
40 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
ve elemanı yeterli olmasına rağmen
tedarikçi işi yerine getirmekte sıkıntılar yaşıyorsa, ona işi yerine getirebilmesi için yardımcı olmak son derece
yararlı olacaktır. Oysa, zaman zaman
“tedarikçiye bu yardımı yapma sıkıntısını neden yaşamamız gerekir?”
denilmektedir. Özellikle, özel siparişlerde çok sayıda tedarikçi bulunması
zor olduğundan, tedarikçilerin teklif
vermekten uzaklaşmaları istenmeyen
bir husustur. Rekabetin azalması sadece satınalma yapan işletmeye zarar
verecektir. Rekabetin zayıflamaması
için tedarikçilere üretim süreçlerinde gerektiğinde yardım etmek yararlı
olacaktır. Ancak bu yardım yapılırken,
yardımın karşılığında bir kazanç elde
edilmesi gerekir. Bu kazanım; fiyat
konusunda da, şartlar konusunda da
olabilir. Bu şekilde, satıcı kalitesi mühendisliği fonksiyonu çalışmaları ile
hem satıcının üretim sürecini kontrol
etmesine yardımcı olunur, hem de satınalmanın tedarikçi üzerindeki kontrolü artar.
Birlikte çalışma, kalite
sorunlarının çözümüne
yardımcı olur
Satıcı kalitesi mühendisliği fonksiyonu, satıcı ile müşterisinin arasında oluşabilecek kalite sorunlarını çözer. Yeni anlayışa göre, kalite
sorunlarının oluşmasını engellemek
önemli olarak algılanmaktadır. Kalite konusunu her durumda yalnız
olarak çözmek anlamsızdır. Kalite
konusundaki sıkıntıları tedarikçilerle
konuşmak, umulmadık durumlarda sorun çözümünde faydalı olabilir. Her ne kadar satınalmacı kendi
ürününün kalitesinden, tedarikçi de
kendi ürününün kalitesinden sorumluysa da, tedarikçinin ürününün
kalitesi satınalmacının ürününün
kalitesini belirleyecektir. Bu nedenle, yapılabilirlik ve kalite konusunu
beraber çalışmak çok önemlidir.
Satıcı kalitesi mühendisliği fonksiyonu, satıcının kalite belgesini kontrol eder. ISO–9000 veya benzer bir
kalite sisteminin aksaksız çalışması
için satıcının kalite belgesinin varlığı
önemlidir. Öncelikle, satıcının kalite
belgesinin incelenmesi ve soruşturulması gerekmektedir. Bu soruşturma, belgeyi veren kuruluşla birlikte yapılmalıdır. Belgenin geçerliliği
sorgulanmalıdır. Bu çalışma, belgeyi
veren kuruluşun denetimlerindeki
sonuçların istenmesine kadar varmalıdır. Belge olmaması, bu konuda yapılacakların sonuna varıldığı
anlamında algılanmamalıdır. Eğer
satınalma yapan kuruluş, verdiği siparişini tedarikçisinin kendi kalite sistemine uygun olarak yapabileceğine
kanaat getirirse; kalite sistemlerinin
istisnâi durumu olan kendisi tarafın-
SATINALMA
dan belgelendirme yapılması uygulamasını yaşama geçirebilir. Elbette,
bu uygulamanın oldukça değişik bir
yöntemi ve süreci olacaktır. Uygulamanın şartı, tedarikçinin konuyla ilgili
olarak olanaklarının elvermemesinin
gerekliliğidir. Başka bir özel durum
ise, tedarikçinin kalite sistemi kurma
konusunda hâlihazırda sona yaklaşmış bir çalışmasının olmasıdır. Bu
durumda, satınalma yapan işletmenin belge veren kuruluş gibi yol gösterici olması ve denetimler yapması
gerekmektedir.
Satıcı kalitesi mühendisliği
fonksiyonu, kalite belgesi kriterlerine göre satıcı performansını izler. Satın alan işletmenin ve
tedarikçinin tabi oldukları kalite
sisteminin gereklerine uygun olarak, tedarikçinin performansının
tanımlanmış bir süreçte takip
edilmesi zorunludur. Aslında bu
performans değerlendirmesi “tedarikçi değerlendirme” başlığı
altında uygulanmaktadır. Bu değerlendirme, tedarikçi seçiminde
uygulanan değerlendirmenin bazı
farklılıklarla aynısı olarak yaşama
geçmektedir.
Bu değerlendirme kullanılırken dikkat edilecek
önemli bir konu ise, yapılan değerlendirmenin tedarikçilerle paylaşılma zorunluluğudur.
42 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
Kabul muâyenesi
fonksiyonu
Kabul muâyenesinin temel
amaçlarından birisi, kaliteyi üretildiği
noktada sağlamak ve kalite kontrolden geçmeyecek malzemenin hareketlenmesini kesinlikle önlemektir.
Zirâ, malzemenin hareketlenmesinden sonra maliyetler ve kayıplar oluşacaktır. Malzeme, satın alan firmaya gelmiş ve kalite kontrolde
reddedilmişse birçok masraf boşa
yapılmış ve çok kıymetli zamanlar
kaybedilmiş demektir. Aynı işi yapmak için iki değişik süre kullanılmış
ve iki defa masraf yapılmış olacaktır. Ayrıca, kalite kontrol maliyetlerinin bu uygulama için yüzde 100
artması durumu gerçekleşecektir.
Bu durumda, tedarikçiye ceza vermek de kurtuluş olmayacaktır. Zirâ,
buradaki amacımız; satıcıya ceza
keserek para kazanmak değil, işi
başararak kâr etmektir. Bu konuda
doğru karar verebilmek için satınalma elemanlarının Pareto (Değer)
analiz tekniğini bilmesi gerekmektedir. Böylece, malzemeye göre uygulamaların nasıl ve elemelerin hangi
kriterlere göre yapılabileceğine karar
verme sistematiğinin oluşmasına
hatasız olarak karar verilebilecektir.
Kabul muâyenesi fonksiyonu sistematiği hangi sisteme göre yapılırsa
yapılsın, yeni bir sistemin sorunsuz
olarak çalışabileceği sistematiğinin
oturtulabilmesi bir ilâ iki yıl kadar zaman alacaktır.
Pareto, basit
çalışan bir analizdir
Pareto analizi, geçtiğimiz yüzyılda yaşamış olan İtalyan matematikçi
Pareto tarafından ortaya atılmış olan
bir analizdir. Bu analiz, sebep ve sonuçlar arasındaki bağlantıyı istatistik
metotlarla irdeleyen bir yaklaşımla
yapılır. Basit çalışan bir analizdir. Birçok konuda kullanılabilme esnekliğine sahiptir. Perakendeciler bu uygulamaya ABC analizi demektedirler.
Basit bir tanımlama yapmak gerekirse; sebepler ve sonuçlar yan yana
ve altlarında satırlar olacak şekilde
yazılır. Bu satırlardan sonuçlar en
üste en büyük, en alta ise en küçük
gelecek şekilde sıralanır. Sebeplerin
en üstteki ilk yüzde 20’yi kapsayan
kısmı, sonuçlar toplamının yaklaşık
olarak yüzde 80’ine karşılık gelir.
Pareto’da veriler rastgele (random)
olduğundan, uygulaması yaklaşık
bir sonuç vermektedir. Bu nedenle,
perakendecilerin konuyu ikili ayrımdan ABC gibi çoklu ayrımlara götürmesi durumunda, analizin sağlıklı
sonuç vermesini beklemek bu analize haksızlık etmek olacaktır. z
FUAR
WIN Eurasia Automation
17 Mart’ta kapılarını açacak
17-20 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilecek WIN Eurasia Automation 2016;
Otomasyon Eurasia, Electrotech Eurasia, Hydraulic & Pneumatic Eurasia ve Materials
Handling Eurasia fuarlarını aynı çatı altında buluşturacak.
Y
eni nesil fabrikalar için entegre
çözümleri bir araya getirmeye
hazırlanan WIN Eurasia Automation Fuarı, İstanbul Tüyap Fuar ve
Kongre Merkezi’nde, 17-20 Mart
2016 tarihleri arasında düzenlenecek. Otomasyon Eurasia, Electrotech Eurasia, Hydraulic & Pneumatic Eurasia ve Materials Handling
Eurasia fuarlarını kapsayan etkinlik;
otomasyon, elektrik-elektronik, hidrolik-pnömatik ve elleçleme-iç lojistik sektörlerine kompakt bir bakış
olanağı sağlıyor.
Etkinlikte; kablolardan akışkan
gücü teknolojilerine, sürücü teknolojilerinden yazılımlara, robot kollarından
insansız forkliftlere kadar bir fabrika
için gerekli tüm çözümlerin tek çatı
altında sunulacağını aktaran yetkililer,
“WIN Eurasia Automation, geleceğin
fabrikalarına yönelik doğru çözümlere ulaşmak isteyen ziyaretçiler için
bir kez daha bölgenin lider inovasyon
platformu olduğunu kanıtlayacak”
diye konuştular.
44 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
“Otomasyon Eurasia
23. kez düzenlenecek”
Otomasyon Eurasia Fuarı’nın bu
yıl 23. kez düzenleneceğini hatırlatan
yetkililer, sözlerini şu şekilde sürdürdüler: “Etkinlik, endüstriyel otomasyon uygulamalarında kullanılan tüm
teknolojik gelişmelerin ve yeni hizmetlerin görülebildiği yegâne adres
konumunda. Montaj kurulum sistemleri, doğrusal konumlama sistemleri,
otomasyon hizmetleri, haberleşme,
network ve endüstriyel haberleşme
sistemleri, kontrol sistemleri, PLC,
Scada, gömülü sistemler, endüstriyel
bina otomasyon sistemleri, endüstriyel bilişim & yazılım, robot sistemleri
ve teknolojileri gibi çeşitli ürün gruplarında katılımcıları bir araya getiren
fuarda, üretimde yeni bir döneme işaret eden Endüstri 4.0’ın etkilerini de
gözlemlemek mümkün olacak.”
“Katılımcı ve ziyaretçilere
yeni fırsatlar sağlayacak”
Teknolojideki gelişmelerin, güç
ve hareket sistemlerinde
önemli değişiklikler yarattığını ve daha kolay kullanım olanaklarını ortaya
çıkardığını kaydeden yetkililer, “Hidrolik ve pnömatik
bunun en önemli başlığını
oluşturuyor. Günümüzde;
dişçilikten otomotive, ağır
iş makinalarından yarı iletken üretimine vb. her sektörde yer alan hidrolik pnömatik sistemleri, sundukları
avantajlar ve her geçen
gün gelişen ürün yelpazeleriyle,
mühendislerin
vazgeçilmez enstrümanları olarak endüstride yer
alıyor. Gün geçtikçe endüstriyel üretimde kullanım
alanı genişleyen akışkan
gücünün tanıtım ve pazarlamasında Hydraulic & Pneumatic Eurasia
Fuarı en önemli platformu oluşturuyor. Hidrolik ve pnömatik hizmetleri,
yağlama sistemleri, makina ve hidrolik yağları & parçaları, yağ hidroliği
sistemleri ve bileşenleri, pnömatik
sistemler ve bileşenleri, su hidroliği
sistemleri ve bileşenleri konularına
odaklanan etkinlik, WIN Eurasia
Automation’da bir araya gelen diğer üç endüstri fuarının sinerjisiyle,
katılımcılarına ve ziyaretçilerine yeni
fırsatlar sağlayacak” dediler.
“Mükemmel
bir platrfom sunuyor”
Electrotech Fuarı’nın; enerji,
elektrik ve elektronik sektörünün
üretici, dağıtıcı ve kullanıcılarını bir
araya getirerek, bilgi alışverişi ve iş
bağlantılarına olanak sağlayacağını
ifade eden yetkililer, şunları aktardılar: “Etkinlik, Türkiye’yi modern ve
farklı enerji sistemlerine yönelik olan
yatırımlarında desteklemek isteyen
şirketlere, teknolojilerini ve deneyimlerini sergilemek ve yerel karar
alıcılarla iş birliği yapmak için mükemmel bir platform sunuyor.”
“Endüstri dünyasının
ihtiyaçları artıyor”
Günümüzde, gelişen endüstri
dünyasının artan ihtiyaçlarının; lojistik, içlojistik sektörlerinde ve tedarik
zinciri yönetiminde de çözüm ihtiyaçlarını artırdığının altını çizen yetkililer,
“Üretim sektörünün bir parçası olan
lojistik ve içlojistik sektörünü bir araya getiren Materials Handling Eurasia
Fuarı; kaldırma-taşıma, depolamayükleme, toplama-paketleme sistemleri ve lojistik bilişimi alanlarında
yenilikçi ürün ve hizmetlerin sergileneceği bir ortam oluşturmayı hedefliyor” diye konuştular. z
FUAR
BIEMH 2016 Fuarı
30 Mayıs’ta start alacak
30 Mayıs-4 Haziran tarihleri arasında Bilbao Exhibition Centre’de dünyanın dört bir
yanından gelen ziyaretçilerini ağırlayacak olan BIEMH 2016 Fuarı, akıllı üretim ve
Endüstri 4.0 konularına odaklı yeni konseptiyle düzenlenecek.
B
IEMH 2016 Fuarı (29. Takım
Tezgahı Fuarı), 30 Mayıs-4 Haziran tarihleri arasında İspanya’da
Bilbao Exhibition Centre’de gerçekleştirilecek. Etkinlik, akıllı üretim ve
Endüstri 4.0 konularına odaklı yeni
konseptiyle sahne alacak ve dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerini ağırlayacak.
4. endüstriyel devrimin, beraberinde çözülmesi gereken yeni sorunlar ve yeni bir çalışma paradigması getirdiğini dile getiren yetkililer,
sözlerini şu şekilde sürdürdüler: “Bu
duruma BIEMH’ye katılacak firmaların; takım tezgahı, aksesuarlar ve
bileşenleri, üretim ve süreç otomasyonları, metroloji ve kalite kontrol,
malzeme, hizmetler gibi alanlarda
gelişmiş çözümler sunarak yanıt
vermesi gerekiyor. Üretim planlamalarında, makina ve sistemler arası bağlantılar ve harici ekipmanlarla
olan yoğun veri alışverişi, yeni nesil
akıllı fabrikaların en önemli özellikleri
olacak. Bu fabrikalar, yazılım geliştirme, yüksek hacimli analiz yeteneği ve veri saklama sistemleriyle öne
çıkacak; sensör ve elektroniğin birleşmesi ve insan-makina arasındaki
ilişki yeniden şekillenecek.”
46 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
“2014’teki fuarda
bin 314 katılımcı yer aldı”
BIEMH Fuarı’nın, dünyanın
farklı yerlerinden gelen 10 binlerce alıcı sayesinde, teknolojik
gelişmeleri potansiyel iş fırsatlarına dönüştürdüğüne dikkat çeken yetkililer, önemli pazarlardan
gelen ve potansiyel alıcılardan
oluşan delegasyonların etkinlikte üreticilerle buluşacağını ifade
ettiler. Yetkililer, “2014’te 57 ülkeden gelen 35 bin ziyaretçi, bin
314 katılımcıyla buluştu. Bu, aynı
zamanda takım tezgahı endüstrisinin tekrar eski günlerine geri
döndüğünün ilk işareti oldu” diye
konuştular.
Özal: “Türk firmaları
yoğun ilgi gösteriyor”
BIEMH 2016 Fuarı’na, iki yıl önceki etkinliğe göre yüzde 10 daha fazla
katılımcı ve ziyaretçinin beklendiğini
kaydeden Bilbao Exhibition Centre’in
Türkiye temsilcisi Feustel Fairs & Travel
Genel Müdürü Atila Özal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ekonomi Bakanlığı’nın
prestijli fuarlar listesinde yer alan ve
devlet tarafından yüzde 50’ye varan
katılım desteğinin verileceği BIEMH’e
Türk firmalarından da yoğun ilgi var.
İspanya’nın yanı sıra, İspanyolca konuşan Orta ve Güney Amerika pazarlarının da rağbet gösterdiği bu fuarda,
Türk firmaları mutlaka yerlerini alıp,
dünya vitrinine çıkmalılar.” z
FUAR
ADDIT3D Fuarı, yeni
fırsatlara odaklanacak
İspanya’nın ilk 3D ve Aditif İmalat Fuarı ADDIT3D, BIEMH 2016 ile paralel olarak
düzenlenecek ve Endüstri 4.0 ana başlığı altında yeni üretim teknolojilerine, tüm
kademelerde yeni sinerji ve fırsatlara odaklanacak.
B
ilbao Exhibition Centre ve
Addimat (İspanya 3D ve Aditif İmalatçılar Derneği) iş birliğiyle
İspanya’nın ilk 3D ve Aditif İmalat
Fuarı düzenlenecek. Mayıs 2016’da
gerçekleştirilmesi planlanan ve
özellikle sektör profesyonellerine
hitap edecek organizasyon, gelişmiş üretim konusunda da önemli bir
adım niteliği taşıyor.
ADDIT3D’nin, sektörle ilgili birçok soruya güncel cevapların bulunacağı ve referans olarak alınacağı
eşsiz bir ortam sunacağını dile getiren yetkililer, sözlerini şu şekilde
sürdürdüler: “Etkili bir program olması için organizatörler, sektörün
çok yönlü ele alındığı farklı panel
ve etkinlikler düzenleyecek. Gerek
katılımcıların, gerekse ziyaretçilerin
fuardan maksimum faydalanması
için her türlü ayrıntı düşünülüyor.
Yeni ürünlerde daha kısa tedarik
süreleri, ağırlıkları ve maliyetle-
ri düşürme, tasarımda daha çok
esneklik, sektörler arası etkileri ve
daha çok görevi aynı anda yapma
yeteneği gibi ana başlıklar fuarda
öne çıkacak konular arasında yer
alıyor.”
“Özel teşhir
alanları sunacak”
Fuarın ayrıca; sistem ve makina, hammadde (pudra, filament
gibi), Ar-Ge, endüstriyel uygulama
(uzay-otomobil teknolojileri, ışık,
makina mühendisliği, kalıp ve prototip imalatı, medical teknoloji gibi),
sarf malzeme, hizmet, yazılım (simülasyon, makina kontrol, CAD/
CAM gibi), tarayıcı üreticileri, eğitim verenler, dernekler ve medya
için özel teşhir alanları sunacağını
bildiren yetkililer, “Bu yeni ektinlik,
BIEMH 2016 ile paralel düzenlenecek ve birlikte Endüstri 4.0 ana
başlığı altında, yeni üretim teknolojilerine, tüm kademelerde yeni
sinerji ve fırsatlara odaklanacak.
BIEMH’in önceki yıllarında, 3D ve
aditif imalat için küçük alanlar ayrılmıştı ve ziyaretçilerden tam not
alarak büyük ilgi görmüştü” diye
konuştular.
50 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
“Dünyanın en modern
fuar alanlarından biri”
Fuarın düzenleneceği Bilbao
Exhibition Centre (BEC) hakkında
da bilgi veren yetkililer, şunları söylediler: “BEC, tasarım ve tesisleriyle
dünyanın en modern fuar ve sergi
alanlarından biridir. Yenilikçi ve kullanışlı tasarımı sayesinde, takvimindeki
sayısız etkinliklere çok rahat bir şekilde ev sahipliği yaparak, tüm kullanıcıların maksimum beğenisini toplar.”
Fuar alanının, 18 metre ortalama
tavan yüksekliğiyle duvarı ve engeli
olmayacak şekilde inşa edildiğinin
altını çizen yetkililer, “Altı adet salona
yayılan toplam 150 bin metrekarelik sergi alanında stantlar kolay bir
şekilde kurulur ve sökülür. Alan ayrıca; 20 bin kişi kapasiteli çok amaçlı
Bizkaia Arena’sı, 18 bin metrekarelik
BEC Convenciones Kongre Merkezi ve 4 bin araçlık otoparkı gibi eşsiz
özellikler sunuyor. Çok yönlü, esnek ve yüksek kapasiteli tesisleriyle BEC, küçük çaplı toplantılardan
binlerce davetlisi olan etkinliklere
kadar her organizasyon için tercih
edilen ayrıcalıklı bir buluşma yeri
olarak kabul ediliyor” diyerek sözlerini noktaladılar. z
FUAR
Automechanika İstanbul
10. kez sahne alacak
Messe Frankfurt ve Hannover Fairs Turkey Fuarcılık iş birliği ile düzenlenen
Automechanika İstanbul, 10. kez sektörün nabzını tutmaya hazırlanıyor. Etkinlik, 7-10
Nisan tarihleri arasında kapılarını ziyaretçilerine açacak.
se Frankfurt İstanbul Genel Müdürü
Tayfun Yardım, sözlerini şu şekilde
sürdürdü: “Automechanika İstanbul, elde ettiği başarı ile Frankfurt
ve Shanghai’dan sonra üçüncü en
büyük Automechanika fuarı olarak
öne çıkıyor. Amacımız; bu yıl 10. kez
sektör bileşenlerini ağırlayacağımız
etkinlikte bu çıtayı daha da yukarı
taşıyabilmek.”
Kühnel: “Ürün
kategorileri zenginleşti”
M
esse Frankfurt ve Hannover
Fairs Turkey Fuarcılık işbirliği
ile düzenlenen otomotiv endüstrisi fuarı Automechanika İstanbul,
7-10 Nisan 2016 tarihleri arasında
Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde
Merkezi’nde gerçekleştirilecek.
Parça & Bileşenler, Elektronik
Donanım & Sistemler, Aksesuar &
Tuning, Onarım & Bakım, Bilgi Teknolojileri & Yönetim, Servis İstasyonu & Oto Yıkama olmak üzere altı
kategoride ürünlerin sergileneceği
etkinlikte, ilk kez geçen yıl fuara
eklenen Yağ, Lastik, Akü, Truck
Competence özel bölümlerinde ise
büyüme yaşanacağı öngörülüyor.
Automechanika İstanbul Fuarı,
Türkiye’nin sektördeki güçlü konumunun da etkisi ile her yıl dünyanın
dört bir yanından gelen ziyaretçilere
ev sahipliği yapıyor. Geçtiğimiz yıl
94 ülkeden 46 bin 382 ziyaretçiye
ev sahipliği yapan etkinlik, Ekonomi
Bakanlığı ve Otomotiv Endüstrisi
İhracatçıları Birliği’nin desteğiyle;
Bosna Hersek, Bulgaristan, İsrail,
Kırgızistan, Moldova, Pakistan ve
Tunus’tan alım heyetleri tarafından
52 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
da ziyaret edildi. Geçen yıl 12 salondan 14 salona çıkan fuarda, 40
bin 631 metrekarelik net alanda, 40
ülkeden 843 uluslararası katılımcı ile
toplam bin 667 katılımcı firma ziyaretçileriyle buluştu.
Yardım: “14 ülkede
düzenleniyor”
Automechanika fuarlarının, dünyanın dört bir yanında 14 farklı ülkede düzenlendiğini dile getiren Mes-
Automechanika İstanbul’un, zenginleşen ve büyüyen ürün kategorileriyle yerel ve uluslararası sektör
liderlerinin yeniliklerini sergileyeceği
bir buluşma noktası olmaya devam
edeceğini aktaran Hannover Fairs
Turkey Fuarcılık Genel Müdürü Alexander Kühnel ise, “Etkinlik; üretici,
yatırımcı ve alıcıları bir kez daha bir
araya getirerek, işlerini genişletmek
isteyenler için önemli bir uluslararası platform görevi görecek. Fuara
katılmak isteyen firmaların uzun bir
bekleme listesi oluşturmuş olması
ve satışların geçtiğimiz yılın dört ay
önünde seyrediyor olması bizler için
oldukça sevindirici” diye konuştu. z
Bağlantı sanatı yeniden yaratılabilir mi?
Kesinlikle.
Yeni SNK serisi klemensler
Yüksek kaliteli bir klemens tüm uygulamalarınız için kolaylık ve ayrıcalık yaratır.
50 yıla dayanan bilgi birikimi ve tecrübesi ile ABB, maksimum güvenlik sağlayan
asimetrik tasarıma sahip, yenilikçi ve kullanıcı dostu yeni SNK serisini yaratmıştır.
Günümüz standartlarını üst seviyeye taşıyan teknik özellikleri ve modern tasarımı ile
%20 yer tasarrufu sağlayan seri, her türlü uygulamalarınız için esnek çözümler sunar.
Özel patentli tasarımı ile SNK serisi daha kolay bağlantı, montaj esnekliği ve yaratıcı
markalama çözümleri sunarak fark yaratırken, daha az sipariş kodu ile stok ve proje
planlamalarınızda kolaylık sağlar. www.abb.com/lowvoltage
ABB Elektrik Sanayi A.Ş.
Tel
: (0) 216 528 22 00
Faks : (0) 216 365 29 44
E-mail : [email protected]
FUAR
ARAŞTIRMA
Sac ve yüzey işlem teknolojileri
tek çatı altında buluşuyor
Metal Working (Metal İşleme) ve Surface Treatment (Yüzey İşleme) fuarlarını aynı
çatı altında bir araya getiren WIN Eurasia Metal Working Fuarı, 11-14 Şubat tarihleri
arasında ziyaretçilerini ağırlayacak.
1
1-14 Şubat 2016 tarihleri arasında 21. kez düzenlenecek
olan WIN Eurasia Metal Working
Fuarı, metal işleme ve yüzey işlem
sanayiinin liderlerini ağırlayacak.
2002 yılından beri Bileşim Fuarcılık A.Ş. ile ortak olarak düzenlenen
fuar, tüm hisselerin satın alınması
sonucunda, 2016’da yüzde 100
Deutsche Messe AG markası olarak ziyaretçileriyle buluşacak.
İstanbul Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek olan
WIN Eurasia Metal Working’in, Metal
Working (Metal İşleme) ve Surface
Treatment (Yüzey İşleme) fuarlarını
aynı çatı altında bir araya getireceğini aktaran yetkililer, “Metal Working
Eurasia kapsamında ziyaretçiler, sac
levha işleme teknoloji zincirinin tamamına ulaşabilecek. Etkinlikte; sac
levha, yarı mâmul ve tam mâmul;
işleme, ayırma, şekillendirme, esnek
sac levha işleme, birleştirme, kaynak, yüzey işleme, tel, boru ve parça işleme, karma yapıların işlenmesi, aletler, makina elemanları, kalite
54 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
kontrol, onarım ve atölye ekipmanlarına odaklanılacak. Son teknolojilerin
ön plana çıkacağı etkinlikte katılımcılar; demir çelik, alüminyum, metal
ve otomotiv gibi çeşitli sektörlerin
üretim süreçlerini daha etkin hale
getirmeye yönelik ürün ve hizmetleri
sergileyecekler. Surface Treatment
Eurasia Fuarı kapsamında ise; yüzey temizliği ve ön işlem ekipmanları,
boya ve plastik kaplama sistemleri,
galvanizasyon sistemleri, özel yüzey kaplama teknolojileri, boya, cila
ve kaplama malzemeleri sunulacak.
Parts2Clean markası altında oluşturulacak uluslararası pavilyon kapsamında da, endüstriyel parça ve yüzey temizleme teknolojileri bir arada
sergilenecek” dediler.
“Sektöre öncülük
etmeyi sürdürecek”
WIN Eurasia Metal Working’in,
özel forum ve sergi alanlarıyla da
sektöre öncülük etmeyi sürdüreceğini ifade eden yetkililer, Safe@
Work özel bölümü ve Robotik
Forumu’nun bu yıl da fuar çatısı
altında düzenleneceğini bildirdiler.
Yetkililer, şöyle konuştular: “Yurt
dışından ve yurt içinden iş sağlığı
ve güvenliği firmalarını ağırlayacak
olan Safe@Work kapsamında, bir
yandan iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili
sunumlar gerçekleştirilirken, diğer
yandan iş sağlığı ve güvenliği konusunda yüksek risk taşıyan imalat
sanayiine yönelik kişisel koruyucu
ekipmanlar sergilenecek. Robotik
Forum’da ise, robotik teknolojilerin
üretim süreçlerindeki artan önemine
odaklanılacak ve sektörün lider firmalarının robotik çözümleri ziyaretçilere tanıtılacak.”
WIN Eurasia Metal Working’in,
ev sahibi Türkiye’nin yanı sıra, tüm
Avrasya ekonomik bölgesi için sektörlerinin en önemli buluşması olarak öne çıktığını dile getiren yetkililer, katılımcı firmalara yeni pazarlara
ulaşmanın en etkin yolunu sunan
fuar boyunca; Avrupa, Rusya, Afrika ve Ortadoğu’dan birçok satın
almacının ağırlanacağını aktardılar. z
Makina sektörü
200 ülkeye ihracat yapıyor
2023 yılında 100 milyar dolarlık ihracatla global pazarda ilk beş ülke arasına girmeyi
hedefleyen makina sektörü, Türkiye’nin toplam ihracatındaki payını da, yüzde 10’dan
yüzde 20’ye çıkarmayı amaçlıyor.
S
anayinin geneline girdi veren ve
üretimin itici gücü olarak gösterilen makina sektöründe gelişimini
sürdüren Türkiye, ihracat konusunda ise sıkıntılı bir dönem yaşıyor.
Makina sektörü için Avrupa’nın
yanı sıra; Rusya, Ortadoğu ve Türk
cumhuriyetlerinin önemli bir pazar
konumunda bulunduğunu belirten
sektör yetkilileri, özellikle Rusya ve
Ortadoğu’da pazar kaybı yaşadıklarının altını çiziyorlar. Rusya’da geçmiş yıllarda yüzde 10’a yaklaşan bir
pazar oluştuğunu belirten yetkililer,
söz konusu ülkedeki pazarın her yıl
yüzde 5 civarında küçüldüğünü vurguluyorlar. Makina sanayiinin Rusya’daki pazar kaybının yüzde 50’yi
geçtiğini kaydeden yetkililer, yaşanan pazar kayıplarının kolay telâfi
edilemediği görüşünde birleşiyorlar.
Döviz kurlarındaki dalgalanma,
yeterli büyüyeme, politik belirsizlikler, bölgedeki kriz ve yapılan iki
seçim nedeniyle 2015’te belirsiz
bir dönem yaşandığını ifade eden
yetkililer, sözlerini şu şekilde sürdürüyorlar: “Tüm bu sorunlar yatırımları olumsuz etkiledi. Birçok
yabancı firma Türkiye’de yatırımı
düşünüyor. Fakat, söz konusu şirketlerin büyük bir kısmı döviz kurlarındaki dalgalanmalardan dolayı
Türkiye’deki yatırımlarını erteledi.
Yatırımlara dayalı projelerin devam
etmesi, finansal enstrümanlara
erişmede sorun bulunmaması, döviz kurlarında istikrarın sağlanması
ve Orta Vadeli Plan’ın yakalanması
halinde sektördeki gelişimin önü
açılacaktır. Yaşanan sıkıntılara rağmen, uzun vadede Türkiye ortaklık
ve satın almada yabancı yatırımcılar için cazip bir ülke.”
Çok uluslu
firmaların ilgisi artıyor
Çok uluslu firmaların Türkiye’ye
ilgisinin giderek arttığını kaydeden
yetkililer, imalat sektöründe en fazla
katma değer yaratan sektörlerden
biri olan makina sektöründe, ihracatın 2014’te bir önceki yıla göre
yüzde 5,4 artarak, yaklaşık 15 milyar dolara ulaştığını vurguluyorlar.
İhracat artsa da, rekabet gücü
açısından küresel ölçekte henüz istenilen seviyeye ulaşılmadığını dile
getiren sektör temsilcileri, makina
sektörünün ürün çeşitliliğini artırma-
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
55
ARAŞTIRMA
sı gerektiğini söylüyorlar. Yetkililer, “Türkiye
makina sanayiinin, katma değeri yüksek
yeni ürünlerle global pazardaki çeşitliliğini
artırması gerekiyor. Çalışmalar daha çok
bu doğrultuda sürüyor. Öte yandan, yerli
makina üreticileri KOBİ niteliğindeki firmalardan oluşuyor. Kalitesiz ürünlerin iç pazara rahatça girmesi, yerli üreticileri olumsuz
etkiliyor” diye konuşuyorlar.
Sektör Ar-Ge
çalışmalarına odaklandı
Makina sektöründe başlıca hedefin,
yüksek teknolojiye sahip bir yapıya kavuşmak olduğunu bildiren yetkililer, firmaların
dış pazarla bütünleşmeyi ve ortaklıklara
giderek iş birliği kurmayı amaçladığını dile
getiriyorlar. Sektörün teknolojik gelişimleri
yakından takip ederek, kaliteli üretime ve
Ar-Ge çalışmalarına odaklandığını vurgulayan yetkililer, Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının sürekli artma eğilimi göstermesinin
de olumlu bir gelişme olduğunu savunuyorlar. 2003 yılında Ar-Ge harcamalarının
GSMH’ye oranının 0,48 düzeyinde olduğunu kaydeden yetkililer, söz konusu oranın 2013 yılına gelindiğinde iki kat artarak,
yaklaşık yüzde 0,95 seviyesine yükseldiğini
hatırlatıyorlar.
Makina üretimine ilişkin Ar-Ge harcamalarının
2010-2012
döneminde,
Türkiye’de genel olarak üretimdeki Ar-Ge
harcamalarını ve toplam faaliyetlerdeki
Ar-Ge harcamalarını geride bıraktığını ve
yüzde 33 arttığını kaydeden yetkililer, şöyle
konuşuyorlar: “Bu veriler doğrultusunda,
Türkiye makina sektörünün global pazarda konumunu güçlendirmeye başladığını
söyleyebiliriz.”
İhracatın ithalatı
karşılama oranı arttı
Makina sektörüne ait Sanayi Üretim
Endeksi’nin aylık verilerine göre, makina
sektöründeki üretim kayda değer bir artış
gösteriyor. Makina sanayiinin üretim değeri
2014 yılında 23,3 milyar dolara ulaştı. Sektörün dış ticaret performansında ise kayda
değer yükselme söz konusu. Türkiye’nin
2014 yılı ihracatı 158 milyar dolara ulaştı.
Türkiye makina sektörü ise, 2013 yılında
13 milyar dolarlık ihracat yaparken, bu rakam 2014’te yaklaşık 15 milyar dolar oldu.
Sektör, söz konusu tutarla Türkiye ihracatından yaklaşık yüzde 10 pay aldı. 2001
yılında yüzde 27 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı ise, 2014 yılının ocak-kasım
döneminde yüzde 52’ye yükseldi.
56 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
ARAŞTIRMA
ARAŞTIRMA
Nitelikli eleman eksikliği
önemli bir sorun
İhracat son 10 yılda
önemli oranda arttı
Global pazardaki konumuna
bakıldığında ise, son 10 yıllık dönemde Türkiye, ortalama yüzde
17,1 ihracat artışıyla ihracat artışı
sıralamasında küresel ölçekte dördüncü sırada yer aldı. Söz konusu
dönemde ilk üç sırayı; yüzde 37,8
ile Vietnam, yüzde 20,4 ile Hindistan ve yüzde 17,5 ile Çin aldı.
Türkiye’yi, yüzde 16,5 artış ile Polonya takip ediyor. Başta AB ülkeleri, Rusya ve ABD olmak üzere 200
ülkeye makina ihraç eden Türkiye,
Avrupa’nın altıncı büyük üreticisi
konumunda yer alıyor.
Makina imalat sanayiinin; Japon-
58 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
ya, Almanya, ABD, İtalya ve İsviçre
başta olmak üzere OECD ülkelerinde yoğunlaştığını vurgulayan yetkililer, İsveç, Fransa ve İngiltere’nin de
öne çıkan üretici ülkeler arasında
bulunduğunu belirtiyorlar. Global
pazarda makina ihracatında önde
gelen ülkeler arasında; Almanya,
ABD, Çin, Japonya, İtalya, İngiltere
ve Fransa’nın geldiğini dile getiren
yetkililer, ilk beş ülkenin küresel ölçekteki ihracattan aldığı payın yüzde
52 olduğunu anlatıyorlar. Türkiye’nin
jeopolitik konumunu fırsata dönüştürmesi ve yeni pazarlar oluşturması
gerektiğini vurgulayan yetkililer, konuşmalarını şu şekilde sürdürüyorlar: “İhracat potansiyelinin yüksek
olduğu Çin ve Rusya’ya ağırlık verilmesi büyük önem taşıyor. Sektör,
2023’te 100 milyar dolarlık ihracatıyla, global pazarda ilk beş ihracatçı
ülke arasına girmeyi hedefliyor. Ayrıca, söz konusu dönemde ülkemizin
ihracatında yüzde 10 paya sahip
olan sektörün payının yüzde 20’ye
çıkarılması amaçlanıyor.”
İthalat verilerine bakıldığında da,
2014 yılında makina ithalatında bir
önceki yıla göre yüzde 8,3’lük bir
düşüş görülüyor. 2013 yılında global
pazardaki makina ticareti sıralamalarında ihracatta 29’uncu, ithalatta ise
20’nci sırada yer alan Türkiye, 2014
yılı verilerine göre ihracatta 26’ncı, ithalatta ise 22’inci sırada yer aldı.
Sektördeki sorunlara bakıldığında ise, nitelikli teknik personel
eksikliği önemli bir sorun olarak
öne çıkıyor. Nitelikli teknik personel sorununun giderilmesi için önce
bilgilendirme, sonra da belgelendirmenin yapılması gerektiğini ifade
eden yetkililer, makina sanayiine
kayda değer girdi sağlayan takım
tezgahları sektöründe de, büyük
ölçekli üretim yapısına geçilmesinin önemine işaret ediyorlar. Takım
tezgahları sektörünün gelişmesine
paralel olarak, makina sektörünün
de gelişeceği görüşünde birleşen
yetkililer, “Sektör, makina üretimi ve
ihracatı konusunda geleceğe yönelik bir strateji oluşturulmasını da
bekliyor. Gelişmiş batılı ülkelerde olduğu gibi, makina üretiminin stratejik sektör olarak her türlü teşviklerle
desteklenmesi gerekiyor. Savunma,
havacılık-uzay, otomotiv, inşaat ve
tekstil gibi Türkiye’yi global pazarda
öne çıkaracak sektörlerin temeli ve
ana girdisi olan makina sektörünün
iyi düzenlenmesi gerekiyor” diyorlar.
Kalitesiz makinaların iç
pazara girmesi engellenmeli
Yerli makina üreticilerinin yüzde
99’unun KOBİ niteliğinde olduğunun altını çizen yetkililer, söz konusu
firmaların global pazardaki rakiplerine karşı her yönden korunmasının Türkiye ekonomisi için büyük
önem taşıdığını belirtiyorlar. Ucuz
ve kalitesiz makinaların iç pazara
girmesine engel olunması gerektiğini ileri süren yetkililer, eğitime
önem verilmesini ve bunun için de,
devletin makina sektörüne yönelik
algısının değişmesi gerektiğini savunuyorlar. Yetkililer, sözlerine şöyle
devam ediyorlar: “Türkiye’nin gelişmiş ülkeler seviyesine gelmesi ve
küresel ölçekte rekabet edebilmesi
sanayinin gelişmesine bağlı. Makina
sektörü de, mühendislik sanayilerinin önemli bir bölümü ve ekonominin başlıca dayanağı niteliği taşıyor.
Makina imalatına gereken önemin
verilmesiyle; katma değeri yüksek,
teknoloji üretimini zorunlu kılan,
geniş bir yan sanayii ağı oluşturan,
yatırım maliyetlerini düşüren, nitelikli
personel istihdam eden, dışa bağımlılığı ve dış ticaret açığını azaltan
bir sanayi yapısına geçilecektir.”
Uzun vadeli
düşünmek önemli
Makina sanayiinin, uzun vadeli işlerle sonuçlara ulaşan ve uzun
vadede firmaların kendini gösterebildiği bir sektör olduğunu belirten
yetkililer, sektörün; ekonomide sürdürülebilir politikalarda, firmaların
orta ve uzun vadeli planlamalarında önemli rol oynadığını ifade ediyorlar. Firmaların da, satışı çok ve
imalatı kolay gibi görünen tek bir
makina tipine yönelik yatırımlardan
uzak durması gerektiğini öne süren yetkililer, “Otomasyon yapısına
ağırlık veren kümelenme yöntemiyle, komple tesis imalatına yönelik
mühendislik uygulamaları alanlarında yatırımların yoğunlaşması, uzun
vadede firmalara sürdürülebilir
bir yapı kazandırır. Tek tip makina
imalatında yeteri kadar firma bulu-
nuyor. Kümelenme yoluyla katma
değeri daha yüksek ürünler imal
edebilen, komple tesis imalatı için
bir araya gelerek, birlikte imalat yapabilecek ve mühendislik yetkinlikleri üst seviyede daha fazla firmaya
ihtiyaç var” diye konuşuyorlar.
Pazarlamada da
sorunlar yaşanıyor
Pazarlamada da sorunlar yaşandığına değinen yetkililer, imalat
sanayiinde pazarlama yapacak insanların diğer alanlardaki pazarlama ekibinden ayrıldıkları yönlerin
bulunduğunu ifade ediyorlar. Makina pazarlamacılarının iyi bir teknik
alt yapıya sahip olması gerektiğine
dikkat çeken yetkililer, sektörün ArGe temelli olduğunu, buna rağmen
mühendis istihdam oranının düşük
kaldığını bildiriyorlar.
Sektördeki bir başka önemli
noktanın da, sermayeye ya da kısmen teknolojiye sahip firmaların,
kapasitelerini verimli kullanamaması olduğunu dile getiren yetkililer,
tasarıma gereken önemin verilmediğini ileri sürüyorlar. Yetkililer, sözlerini şu şekilde noktalıyorlar: “Ayrıca, Türkiye makina sanayiinin diğer
yan sektörlerle beraber ilerlemesi,
makina sanayii ile ilgili tüm sektörel
politika ve uygulamaların oluşturulması gerekiyor. Makina sanayiinin yan sanayii ile birlikte gelişerek
küresel rekabette güçlenmesi, sorunları belli oranda çözebilecektir.
Gelişme ve potansiyelin daha da
artırılması için teknolojiyi kullanmanın yanı sıra, üretime de odaklanılması gerekiyor.” z
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
59
SÖYLEŞİ
SÖYLEŞİ
Oerlikon Balzers Türkiye Genel Müdürü Uğur Urkut:
“2015’te beklentilerimizin
üzerinde büyüdük”
Oerlikon Balzers Türkiye, 2015 yılında hem yatırımlarını, hem de büyümesini hızlı bir
şekilde sürdürmeye devam etti. Geçen yıl için yüzde 25 büyüme öngörüsünde bulunan
şirket, öngörülerini de aşarak 2015 yılında yüzde 30 büyüdü.
Gülay SOYDAN PEHLEVAN
Bursa
İ
sviçre merkezli ve yaklaşık 16 bin
çalışanı olan Oerlikon Grubu bünyesindeki Oerlikon Balzers, 36 farklı
ülkede yüzey çözümleri segmentine
bağlı olarak faaliyet gösteren 150
tesisin en hızlı büyüyenlerinin başında geliyor. Ar-Ge çalışmalarına
büyük önem veren Oerlikon Grubu, gelirlerinin her yıl yüzde 5-6’sını
Ar-Ge’ye ayırıyor. Oerlikon Balzers
Türkiye de, istikrarlı bir şekilde büyümeye devam ediyor.
İsviçre merkezli bir kuruluş olan
Oerlikon Grubu bünyesinde faaliyetlerini sürdürdüklerini aktaran
Oerlikon Balzers Türkiye Genel Müdürü Uğur Urkut, “Uzmanlık alanımızda dünyada bu kadar geniş bir
coğrafyada hizmet veren başka bir
teknoloji firması yok. Ar-Ge’miz çok
Uğur Urkut, “Türkiye’ye
yaptığımız yatırımlarda
hep en son teknolojiyi
kullandık, buraya eski
makina ve teknolojiler
getirmedik” dedi.
güçlü ve her yıl pazara yeni ürünler
sunuyoruz. Grup olarak gelirimizin
her yıl yüzde 5-6’sını Ar-Ge’ye ayırıyoruz. Oerlikon Balzers Türkiye
olarak da hızla büyümeye devam
ediyoruz” diye konuştu.
2015 büyüme tahminlerinin
yüzde 25 civarında olduğunu bildiren Urkut, söz konusu rakamın
da üzerinde büyüme gerçekleştirdiklerini ve 2015’te yüzde 30
büyüdüklerini aktardı. Urkut, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Bunun birçok sebebi var. Farklı
segmentlerde faaliyet gösteriyoruz. Otomotiv, beyaz eşya, savunma ve havacılık, makina metal,
medikal, kalıpçılık, ambalaj gibi
hemen her tür sektöre çözümler
sunuyoruz. Dinamik ve hızlı bir şekilde ilerliyoruz. 2016’da da, yüzde 20-25 arasında büyüyeceğimizi tahmin ediyoruz”
“Yatırımlarımızı
aralıksız sürdürüyoruz”
Kapasite artırıcı ve yeni teknolojilere yönelik yatırımlarının sürdüğünü kaydeden Urkut, her yıl yaklaşık
2 milyon Euro’luk yatırım yaptıklarını
ifade etti. 2016’da da söz konusu
durumun devam edeceğinin altını
çizen Urkut, “Türkiye’ye yaptığımız
yatırımlarda hep en son teknolojiyi
kullandık, buraya eski makina ve
teknolojiler getirmedik. Güncel olan
neyse onu uyguluyoruz. Bu, Türkiye için çok büyük bir şans. Hizmet
verdiğimiz müşterilerimizin tamamı
yüzey çözümleri segmentinde dünyadaki rakipleriyle aynı teknolojiye
sahip” dedi.
Bursa dışında ikinci tesis için
fizibilite çalışmalarının sürdüğüne
değinen Urkut, yer konusu netlik
kazanmamasına rağmen, İstanbul,
İzmir ve Ankara’ya yoğunlaştıklarını
ve markalarına yakışan bir yatırım
planladıklarını vurguladı.
“İyi uygulamaların meyvesini
toplamaya başladık”
Kalıp sektörüne yönelik faaliyetlerinin ciro içindeki payının yüzde 20
civarında olduğunu belirten Uğur
Urkut, 2015 yılında kalıpta büyüme
oranlarının beklentilerinin üzerine çıkarak yüzde 35’e ulaştığını söyledi.
PVD kaplama alanında yaptıkları iyi
uygulamaların meyvesini toplamaya başladıklarını vurgulayan Urkut,
şöyle devam etti: “7-8 bin baskı
yapan bir kalıp elemanının ömrünü,
doğru malzeme ve yüzey şartlarıyla
1 milyon baskıya çıkardığımız uygulamalar oldu. Bunlar, kârlılık baskısı
altında kıvranan işletmeler için çok
yüksek değerler.”
Kalıp sektöründe, büyüklük ve
60 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
hacim itibariyle birinci kalemlerini
sac kalıpçılığının oluşturduğunu ifade eden Urkut, alüminyum enjeksiyon döküm kalıplarındaki uygulamalarının da, 2015’te beklentilerinin
ötesinde pozitif etki yaptığını anlattı.
Plastik sektörünün ise, yeni odaklanmaya başladıkları bir konu olmasına rağmen çok iyi gittiğinin altını
çizen Urkut, “Özellikle, otomotiv ve
ambalaj sektöründeki müşterilerimize ulaşmayı hedefliyoruz. Plastik
sektöründe kaplama neredeyse hiç
bilinmiyor. Dünyanın ve Avrupa’nın
en önemli sektörlerinden olan Türk
plastik sektöründe iyileşmeye açık
alanlar olduğunu düşündüğümüz
için bu endüstri kolunda biraz daha
yoğun çalışıyoruz. Üretimde çevrim
sürelerinin azaltılması, ürün kalitesinin ve süreçlerin iyileştirilmesi gibi
müşterilerimizin günlük hayatını
kolaylaştıran çözümler sunuyoruz”
diye konuştu.
“Kalıpta iyi bir
rüzgâr yakaladık”
Genel olarak kalıpta iyi bir
rüzgâr yakaladıklarını ve gelecekte
kalıp uygulamalarında kesici takımlara göre daha hızlı büyüyeceklerini
söyleyen Urkut, kalıbın ciro içindeki
payını biraz daha artırmanın da hedefleri arasında olduğunu kaydetti.
Urkut, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Bu nedenle, geçtiğimiz yıllarda Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi’ndeki
5 bin metrekarelik alana taşındık.
Yeni alanla birlikte, daha büyük ka-
lıpların kaplamalarını yapar ve daha
farklı sektörlerin de ihtiyaçlarına cevap verir hale geldik. 2016’da da,
kalıp sektörü odak noktamız olmaya devam edecek. 2015’teki büyüme oranımızı 2016’da da sürdüreceğiz. Çünkü, kalıp iyileşmeye açık
bir sektör. Türk kalıpçılık sektörünün
bir yere gelmesi için çatı kuruluşumuz Ulusal Kalıp Üreticileri Birliği
büyük çaba sarf ediyor. Biz de Oerlikon Balzers olarak, sektörde farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz. Bu
doğrultuda, 2015’te kalıpçılık sektörüne yönelik Bursa ve Gebze’de
seminerler düzenledik. 2016 yılında
da bunlara yenilerini ekleyeceğiz.”
Anadolulu sanayicilerle bir araya geldiklerine de değinen Uğur
Urkut, “Oerlikon Balzers olarak, bir
yıl öncesine göre Anadolu’da daha
etkiniz. 2016’da bu daha da fazla
olacak. Konya ve Ankara’nın ötesine daha çok gitmeye başladık. O
bölgelerdeki ciromuzda ciddi artışlar var. Birçok sektörde daha bilinir
olduk. Niş alanlarda ve pazarlarda
büyüme faaliyetlerine devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
“Çok iyi bir bileme ve
kaplama servis ağı kurduk”
Makina metal sektörünün şirket
cirolarındaki payının da yüzde 15
civarında olduğunu söyleyen Oerlikon Balzers Türkiye Genel Müdürü
Uğur Urkut, şunları aktardı: “Makina
metal alanında talaşlı imalat yoğun
bir şekilde kullanıldığı için, kesici ta-
kım sektöründeki uygulamalar faaliyetlerimiz
arasında önemli bir
yer tutuyor. Bu doğrultuda, 2015 yılında
kesici takım bileme,
yenileme ve tekrar bileme sonrası
kaplama hizmeti
de vermeye başladık. Bu, bizim
için çok yeni
bir alan. Kesici
takım aşındığında
daha önceleri atılıyordu. Aşınan bu kesici takımları müşterilerimizden toplayıp, bileme ve
kaplama işleminin ardından tekrar
müşterilerimizin kullanımına sunuyoruz. Özellikle, makina metal gibi
çok yoğun talaşlı imalatın yapıldığı
sektörlerde faydalı bir hizmet olduğunu düşünüyoruz. Şirket olarak,
çok iyi bir bileme ve kaplama servis
ağı kurduk. Müşterilerimize büyük
bir ekonomik fayda yarattık. Uygulama müşterilerimiz arasında çok
tutuldu. 2016 yılında da benzer
büyüme oranlarımızı sürdüreceğiz.
Takım bileme ve yeniden kaplama,
odak noktamızdaki iş kollarından
biri olmaya devam edecek.”
“2015’te ISO 14001
Belgesi’ni aldık”
Oerlikon Balzers Türkiye olarak, 2015 yılında ISO 14001
Belgesi’ni aldıklarının altını çizen
Urkut, “Kaplama, çevreye zarar
veren sektör gibi görünüyor. Oysa
Oerlikon Balzers, çevre hassasiyeti çok yüksek olan bir yüzey
teknoloji firmasıdır. Dolayısıyla,
bizim açımızdan çok önemli olan
ISO 14001 belgelendirme sürecini
başarıyla tamamlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Sosyal projeler de
yürütüyoruz. 2015’te Cumhuriyet
kadınlarına yönelik bir proje hayata
geçirdik. Her biri devasa alt yapıya sahip kaplama sistemlerimize
isimleri unutulmaya yüz tutmuş
Cumhuriyet dönemi kadınlarının
isimlerini verdik. Türk kadınının,
özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarında
neler yapabildiğini, hangi değerlere ve niteliklere sahip olduğunu
göstermeyi amaçladık” diyerek
sözlerini noktaladı. z
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
61
SÖYLEŞİ
SÖYLEŞİ
Kanca El Aletleri A.Ş. Satış Müdürü Sait Demirel:
“Sektörde ilklere
imza atan bir firmayız”
Konusunda Türkiye’nin ilk üreticisi olan Kanca, alanında ilk ihracatçı olma ve ilk Ar-Ge
merkezine sahip el aletleri üreticisi olma unvanlarını da taşıyor. Yatırımlarını aralıksız
sürdüren şirket, 50 civarında ülkeye ihracat yapıyor.
Özkan ÖZÇELİK
1
966 yılında başladığı el aletleri
üretimiyle konusunda Türkiye’nin
ilk üreticisi olan Kanca El Aletleri, alanındaki ilk ihracatçı olma ve ilk Ar-Ge
merkezine sahip el aletleri üreticisi
olma unvanlarını da taşıyor. TAYSAD
(Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği) Organize Sanayi Bölgesi’ndeki tesislerinde faaliyetlerini sürdüren
firma, 50 civarında ülkeye ihracat
gerçekleştiriyor. El aletlerindeki cirosunun yüzde 70’ini ihracattan elde
eden kuruluşun önemli ihracat pazarları arasında; Almanya, Fransa,
İtalya, İspanya, Benelüx ülkeleri,
Danimarka, Avusturya, Yunanistan,
Kanada, İsveç, Lübnan ve Mısır gibi
ülkeler bulunuyor.
Sait Demirel, 2010
yılında 860 metrekarelik
bir alanda kurulan
Ar-Ge merkezlerinde
60 personellerinin
bulunduğunu söyledi.
62 Makina Magazin
“1966 yılında
faaliyetlerimize başladık”
El aletleri sektöründe sadece
adından başarıyla bahsedilen bir
n
ŞUBAT 2016
firma olarak değil, ilklere imza atan
bir firma olarak da anıldıklarını dile
getiren Kanca El Aletleri A.Ş. Satış
Müdürü Sait Demirel, “2016 senesi
50. kuruluş yılımız. Avrupa’da yüzlerce senelik üretim tecrübesi olan
firmalarla rekabet ediyoruz. Avrupa’daki rakiplerimize göre genç
bir firmayız. Ancak, kurucumuz
rahmetli Abdullah Kanca, firmamızı
Türkiye’nin sanayi atılımının önemli kilometre taşlarından biri haline
getirmiştir. 1966 yılında TrabzonSürmene’de başlayan el aletleri
imalatımız, daha sonra İstanbulTopkapı’da küçük bir atölyede
devam etmiştir. 1970’li yıllarda 12
bin metrekarelik kapalı alana sahip
Güneşli tesislerine taşınan Kanca,
2004’te de, Kocaeli-İstanbul sınırında yer alan TAYSAD Organize
Sanayi Bölgesi’ndeki, 55 bin metrekaresi açık, 25 bin metrekaresi
kapalı olan yeni fabrikasına taşınmıştır” diye konuştu.
“Üretim hatlarımıza
her sene yatırım yapıyoruz”
Her sene üretim hatlarına yatırım yaptıklarını dile getiren Demirel,
Avrupalı rakipleriyle baş edebilmenin
yolunun; hızlı, hatasız ve verimli üretimden geçtiğini vurguladı. Demirel,
sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Fiyat
rekabetçiliğimizi ancak bu şekilde
sağlayabiliriz. Dövme teknolojisinde ve el aletleri üretiminde transfer
hatlarının kullanılması, robotla üretim
gibi uygulamalarda da Türkiye’de
sektörümüze öncülük etmekteyiz.
En iyi olduğumuzu düşündüğümüz
konulardan biri de bu alandır.”
“420 çeşit ürün üretiyoruz”
Müşterilerine sundukları ürünler
hakkında da açıklamalarda bulunan Demirel, “El aletleri grubunda;
mengene, işkence, sac ve beton
demir makasları, örs, boru ve bükme anahtarları ile çekiç ve keser
gruplarından oluşan ana gruplar
içinde değişik ebatlarda 420 çeşit
ürün üretiyoruz. Yurt içi ve yurt dışı
pazarlarda tescilli altı markamız bulunuyor. Ürünlerimiz, yurt içinde 81
ilde, tüm nalburlarda, hırdavatçılarda
ve teknik yapı marketlerde öncelikle
tercih edilmektedir. Yurt dışında ise,
özellikle kara Avrupa’sında büyük
toptancı ağlarının, dağıtım kooperatiflerinin ürün portföylerinde yer
almaktayız. Avrupa’da satılan her üç
kaliteli mengeneden birinin Kanca
üretimi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Almanya’da yerleşik teknik
okulların yüzde 90’ında 1998 yılından beri Kanca mengeneleri kullanılmaktadır. O senelerde lisede okuyan
ve Kanca mengenesi ile tanışan Alman gençleri, günümüzde görev aldıkları firmalarda da mengenelerimizi
tercih etmektedirler” dedi.
Yeni ürünlerinin tanıtımı için sektörün lider fuarı olan ve iki senede
bir Almanya-Köln’de düzenlenen
Eisenwaren Messe’ye düzenli olarak
katıldıklarını aktaran Demirel, farklı
ülkelerdeki bölgesel fuarlara da katıldıklarını açıkladı. Demirel, üretim
alanlarının en iyi sergi alanı olduğu
bilinciyle de, müşterilerinin fabrikalarına ziyaretlerine de büyük önem
verdiklerini kaydetti.
“Ar-Ge’ye büyük
önem veriyoruz”
Yeni ürün geliştirme kabiliyetleri
ve Ar-Ge faaliyetlerinin de desteğiyle pazarda müşteriye kazanç olarak
dönebilecek faydayı ürünlerine yansıtabildiklerini söyleyen Sait Demirel, şöyle konuştu: “Nihâi kullanıcı,
öncelikle yeni üründe kendi işine
yönelik bir fayda ve kazanç görmelidir. Örnek olarak; Anvillo ürünümüz
mengene ve örs fonksiyonlarını
tek üründe sunabilmektedir. Diğer
taraftan, Drillo ise matkap mengeneye 360 derece dönüş imkânı
vermekte, nihâi kullanıcıya önemli
fayda sağlamaktadır.”
“Ar-Ge merkezimiz
2010’da açıldı”
2010 yılında 860 metrekarelik bir
alanda kurulan Ar-Ge merkezlerinde 60 personellerinin bulunduğunu
kaydeden Demirel, şunları aktardı:
“Almanya’da 2005’te faaliyete geçen
satış-dağıtım firmamız ve depomuz
sayesinde, Avrupa’daki müşterilerimize çok hızlı servis ve hizmet verebiliyoruz. Kanca’nın hızlı ve esnek
yapısı rakiplerine göre farklılığını ortaya koymaktadır. Sürdürülebilir ticaret
için hem mali yapınızı sağlıklı tutmanız, hem de müşteri portföyünüzü
geniş ve düşük riskli hale getirmeniz
gerekir. Diğer bir deyişle; az sayıda
müşteriye, ülkeye veya sektöre bağımlı olmamak gerekiyor. Firmamız
bu anlamda; hem otomotiv tarafında, hem de el aletleri tarafında riskleri büyük ölçüde düşürmüş, homojen
bir müşteri dağılımı sağlamıştır.”
“Geniş bir sertifika
portföyüne sahibiz”
Otomotiv ve el aletleri yanında,
demir yolları, deniz yolları, ağır iş ma-
kinaları, savunma sanayii vb. sektörlere de dövme parça üretimi yaptıkları için geniş bir sertifika portföyüne
sahip olduklarını belirten Demirel, “El
aletleri için kullandığımız ISO 9001
ve TUV sertifikalarının yanı sıra, ISO
16949 otomotiv, ISO 14001 çevre,
HPQ demir yolları ve denizcilik sektörüne yönelik de yedi farklı sertifikaya sahibiz” diye konuştu.
“Latin Amerika’da
daha aktif olacağız”
2014’te, birçok kişinin ismini dâhi duymadığı, haritada yerini göstermekte zorlanacağı Latin
Amerika ülkesi Surinam’ı Kanca el
aletleriyle buluşturduklarının altını
çizen Sait Demirel, 2015’te Latin
Amerika ülkelerini mercek altına
aldıklarını ve bu amaçla Brezilya ve
Şili’yi ziyaret ettiklerini bildirdi. Gelecekte söz konusu bölgelerde daha
aktif olacaklarını ifade eden Demirel, “Türkiye’nin ilk el aletleri ihracatçı firması olan Kanca, 80 li senelerin
başlarından itibaren ihracat faaliyetlerini artırarak devam ettirmiştir. Firmamız, günümüzde ise dünya genelinde 50 civarında ülkeye ihracat
yapar duruma gelmiştir” dedi.
“Afrika ülkelerine de
yoğunlaşacağız”
El aletlerindeki cirolarının yüzde
70’inin ihracattan geldiğini kaydeden Demirel, sözlerini şu şekilde
sürdürdü: “Önemli ihracat pazarlarımız arasında; Almanya, Fransa,
İtalya, İspanya, Benelüx ülkeleri,
Danimarka, Avusturya, Yunanistan,
Kanada, İsveç, Lübnan ve Mısır gibi
ülkeler bulunmaktadır. ABD’de yüzyıllardır alışılmış büyük ve döküm
mengene geleneğini yıkarak, dövme mengeneyi nihâi kullanıcılarla
tanıştırdık. Diğer taraftan, Rusya da
hızlı büyüyen pazarlarımız arasında
yer almaktadır. Önümüzdeki yıllarda, Afrika ülkelerinde de aktivitelerimizi artırmayı hedefliyoruz.”
“Ucuz ve kalitesiz
ürünler önemli bir sorun”
Sektörde yaşanan sorunlar
hakkında da görüşlerini açıklayan
Sait Demirel, şunları söyledi: “El
aletleri sektöründe faaliyet gösteren merdiven altı firmalar ve Uzak-
doğu ülkelerinin kalitesiz ve ucuz
ürünleri, sektördeki fiyat dengelerini bozmakta ve haksız rekabet
ortamı doğurmaktadır. Söz konusu ürünlerin ithalatının önünün bu
sene başında getirilen ek gümrük
vergileri ile önemli ölçüde kesileceğini umuyoruz. Bu önlemin yerli
üretimin canlanması açısından
önemli katkısı olacağını düşünüyoruz. Bu konuda da, dengenin
iyi kurulmasının ve kantarın topuzunun kaçırılmamasının gerektiğini
düşünüyorum. Aksi takdirde, Avrupa topluluğundaki el aletleri üreticileri için Türkiye cazip bir pazar
haline gelecektir.”
“İnsan kaynağına
en çok yatırım yapan
firmalardan biriyiz”
Sektörlerinde en fazla eğitim
alan, insan kaynağına en çok yatırım yapan firmalardan biri olduklarının altını çizen Demirel, “İki sene
önce başlattığımız ‘Yalın Üretim’ anlayışının tüm fabrika içinde benimsenmesi ve içselleştirilmesinin, son
senelerde yakaladığımız hızlı büyüme çizgisinin devam ettirilebilmesinde çok önemli bir yeri olduğuna
inanıyoruz. İnsan kaynağı yanında,
üretim hatlarımıza da sürekli olarak
yatırım yapıyoruz ve üretim kapasitemizi artırıyoruz. Daha öncede belirttiğim gibi, 100 senelik tecrübesi
olan Avrupalı rakiplerimizle, daha
verimli ve daha rekabetçi üretimle
baş edebiliriz. Bu nedenle, otomasyon, robotla üretim yatırımlarını hızlı
şekilde tamamlamaya çalışıyoruz.
Hedefimiz; hem otomotive, hem de
el aletleri sektörüne hizmet eden
dünyanın lider dövme firmaları içinde yer almaktır” dedi.
“Eğitime de destek veriyoruz”
Üyeleri oldukları TAYSAD’ın
sosyal sorumluluk projesi olan
“Atma Değerlendir Meslek Liselerini
Güçlendir” projesine önemli bir destek verdiklerini dile getiren Demirel,
sözlerini şu şekilde noktaladı: “Diğer
taraftan, Türkiye’nin dört bir yanındaki teknik liselere el aletleri hediyelerimiz ve iki senedir 500 üzerinde
teknik liseye dağıttığımız ‘Dövme
Teknolojileri CD’si’ ile eğitime destek vermekteyiz.” z
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
63
ÜRÜN
ÜRÜN
Kontrol kabinsiz Delta kinematiği
Festo
Elektriksel ve pnömatik
kontrol zincirinin tümünü
entegre eder: CPX serisi
otomasyon platformu.
D
ağınık esaslı ya da farklı bir
deyişle; ademi merkeziyet
esasına göre kurulmuş makina ve
tesislerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Yani bu vizyon (Festo CPX serisi otomasyon platformu sayesinde
de), adım adım gerçeğe dönüşüyor.
Elektriksel ve pnömatik otomasyon
teknolojisinin öncü kuruluşu, şimdi
de Delta kinematiği ile tamamen
kontrol kabinsiz yeni bir geliştirme
projesi sunuyor.
İtalyan ambalajlama makinası
üreticisi Cama, daha 2014 yılında ambalajlama fuarı Interpack’ta
kontrol kabinsiz bir Side-Loader
makinası tanıttıktan sonra, ambalaj
sektöründe teknolojik akımı belirleyen kuruluş haline geldi. Kontrol
organı olarak tüm elektriksel ve
pnömatik kontrol zincirlerini entegre eden Festo’nun CPX serisi otomasyon platformundan yararlanan
ambalajlama makinası, bu şekliyle
makina ve tesis üreticilerine fabrika
tasarımında yepyeni ufuklar açıyor.
Çünkü, artık daha fazla montaj alanına sahipler ve üretim hattına başka birimleri entegre etme esnekliğine kavuşuyorlar.
CPX ile kontrol
Yeni EMCA serisi “entegre tahrik sistemi” ve CPX ile High-Speed-
Objelerin interneti
Handling (yüksek hızlı handling)
geliştirme projesi yukarıda belirtilen
akıma ivme kazandırıyor. Dakikada 100 pick gerçekleştiren Delta
kinematiği mekan içinde serbest
hareketlere izin veriyor. CPX serisi
otomasyon platformu, bir Codesyskontrol birimi aracılığıyla I/O sinyalinden basit elektriksel ve pnömatik
hareketlere ve kalibrasyon opsiyonlu tripod modellerinin transformasyonuna varıncaya kadar elektropnömatik kontrol zincirinin tümünü
entegre ediyor.
Burada esas “devrim” CPX ile
sağlanan kontrolden kaynaklanıyor.
Esasen Remote I/O özellikli bir valf
adası olarak tasarlanan bu ürünle
Festo’nun bir geliştirme
projesi bu vizyonun
gerçekleşmesini sağlar.
64 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
Festo, makinaların ademi merkezi otomasyonunda ileriye doğru
büyük bir adım atıyor. IP65/67 sayesinde, kontrol birimi ve tripod ilk
kez tamamen kontrol kabininden
bağımsız çalışabiliyor.
CPX ile entegre
otomasyon
Festo’nun CPX serisi, otomasyon platformu üzerinde temellenen Integrated Automation
konsepti Endüstri 4.0 yolunda bir
mihenk taşı.
Endüstri 4.0 üretim sistemi öğelerinin örgütlenmesi, aralıksız bilgi
alışverişi, çeşitli sensör bilgilerinin
harmanlanması, kompleks olayların ve kritik durumların tanınması,
tesiste kontrol ve yine tesiste özerk
kararların verilmesi gibi işlemlerle tanımlanacaktır. Valf adalarına yönelik
elektriksel terminal, daha bugünden
itibaren üretim sahasının ana kontrol düzeyi ile bağlantısından daha
fazlasını sunabiliyor. Şu anda bile,
arıza arama yeteneği söz konusu
ve Condition Monitoring/durum gözetim fonksiyonları gerçekleştirilebiliyor. Yine günümüzde, tekil MPA ve
VTSA modüler valf adaları ile elektriksel tahrik sistemlerine yönelik
Motion Control birimleri ile pnömatik silindirlerin kontrolünü entegre
etmek mümkün. Daha bugünden
safety (güvenlik) fonksiyonları entegre edilmiş durumda.
Bununla; arıza arama bilgilerine
erişmek, hataları hızla lokalize etmek ve modül değişikliği yapmak
mümkün. Web sunucusu, yerinde dağınık kontrol imkânı sunan
Front-End-Controller ünitesi, son
konum denetim ünitesi, oransal
valfler ve dâhili valf adası basınçlarını ölçen veya harici sinyalleri algılayan bir basınç sensörü vb. öğeler
fonksiyon entegrasyonuna örnek
verilebilir. Günümüzde yaygın bus
sistemlerini ve endüstriyel etherneti
entegre eden CPX geleceğe hazır. Uzmanlar, Endüstri 4.0 çağının
sayısız bus sistemlerinin oluşturduğu kaosun sonunu getireceği
konusunda hemfikirler. Gelecekte
dünya genelinde tek protokol, gerçek zaman yetenekli WLAN veya
ethernet üzerinden olmak üzere
standart internet protokolü söz konusu olacak.
Teknoloji tesisi
Scharnhausen
menşeili CPX
Scharnhausen teknoloji tesisinde, Spectrum test ve montaj sistemleri üzerinde her yıl 10 binlerce
adet CPX müşteri ihtiyacına göre
monte edilmektedir. Bunun için
sayısı 300’e varan değişik komponente ihtiyaç vardır. Bunlar, yüzeye
monte edilen komponentler (SMD)
ve kablo bağlantılı komponentlerden (THT) oluşmaktadır. Bu öğeler, çeşitli iş istasyonlarında değişik
lehimleme yöntemleriyle birleştirilir.
Yüksek kalite düzeyinin güvenceye
alınmasında; AOI/otomatik optik
denetim, ICT/devre içi testi ve EOL/
sistem testlerinin büyük payı vardır.
EMCA serisi entegre
elektriksel tahrik sistemi
IP54/65 tipi entegre, bakım
gerektirmeyen fırçasız EC mo-
torlarıyla donatılmış olan EMCA
serisi elektriksel tahrikler robotik
sistemi için belirleyici bir unsurdur.
Mutlak pozisyon tespit özelliğine,
dâhili kontrol birimine, güç elektroniği katına ve mutlak kodlayıcıya
sahip, mutlak multiturn-kodlayıcı
opsiyonlu ve entegre frenli, bus
arabirimli fırçasız doğru akım motorları CPX ile kombinasyon halinde kontrol kabinlerini gereksiz
kılıyor. Bu yeni entegre motorun
elektronik komponentlerinin tüm
versiyonları, Scharnhausen teknoloji tesisinin elektronik komponentler üretim biriminde esnek üretim
esaslarına göre üretilmektedir.
EMCA serisi entegre
tahrik sistemi: Mutlak
konum tespit fonksiyonlu,
entegre regülasyon birimi
ve güç elektroniği katına
sahip, mutlak kodlayıcılı
Festo ürünü fırçasız
doğru akım motoru.
High-Speed Handling
Delta kinematik tarzındaki
handling işlemleri, hareketli kütlenin düşük miktarda olmasından
ötürü yüksek dinamizme sahiptir.
Piramit biçimli kapalı yapı sayeEndustrie 4.0:
Geliştirme projesi
mevcut bir tesise sanal
model olarak dâhil
edilebilir.
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
65
ÜRÜN
ÜRÜN
Sıkma kuvvet blokları, kısıtlı alanlarda
çok büyük sıkma kuvveti oluşturuyor
sinde yüksek dayanıklılık sağlanmıştır. Kapalı yapı, flanş levhasının
daima yatay pozisyonda olmasını
sağlayan üç adet çift çubuk vasıtasıyla sağlanmaktadır. Eksen ve motorlar yerinde sabittir. Kısa çevrim
süreleri, işlemde yüksek dinamizm,
fonksiyon entegrasyonu, hızlı plug
& work (tak & çalıştır) özelliği, düşük satın alma ve işletme maliyeti
ve pazara sürüm süresinin (time to
market) kısalığı... Delta kinematiği,
handling teknolojisinin yönelttiği bu
taleplerin tümünü karşılar.
Tripod, yapısal özelliklerinden
ötürü, çalışma veya işlem sahasında
konvansiyonel kartezyen Scara robotlarından daha iyi bir erişim sağlar.
Teknoloji tesisi, elektronik
komponent üretimi:
AOI, ICT ve EOL gibi
değişik test ve denetim
metotları yüksek kalite
standardının korunmasını
sağlar.
Schunk
S
Sanal ilk işletme
Geliştirme projesi sanal bir model olarak bir tesise dâhil edilebilir?
Bunun için tesis önce Ciros simülasyonu vasıtasıyla tamamen sanal
ortamda kurulur. Festo Didactic’in
Ciros simülasyonu CAD sistemindeki tripodu model alır ve verileri
direkt olarak işlemeye devam eder.
Sanal komponentler adım adım
gerçek komponentlerle değiştirilir.
Veri tabanına yüklü davranış
tepki modeli Festo Didactic’in Ciros yazılımının desteğiyle konfigüre
edilir ve henüz hazır olmayan gerçek sistemin yedeği olarak kulla-
nılır. Böylelikle, kontrol birimi erken
dönemde tüm tesis için geliştirilip
test aşamasından geçirilebilir. Bu;
kaliteyi artırır, işletmeye alma (ilk
işletme) süresini kısaltır ve Endüstri
4.0 için yön belirleyicidir. Gelecekte AML (automation markup language/otomasyon biçimleme dili),
Endüstri 4.0’ın veri değiş tokuş
formatı olarak bu simülasyonlarda
standart olacak.
Sanal ilk işletme fonksiyonu,
Endüstri 4.0’a yönelik OPC-UA
arabirimleri veya IoT (nesnelerin interneti) ve Codesys-V3-Softmotion
kalibrasyonu opsiyonlu transformasyon modelleri ile donatılmış
CPX/EMCA projesi Endüstri 4.0
yönünde büyük bir açılım gerçekleştiriyor. z
chunk Tandem plus sıkma
kuvvet blokları; tek parçalı,
sert ana gövdesi “wedge hook”
hareketi uzun hassas taşlanmış
taban çene yatakları, 55 kN’a
varan yoğunlaştırılmış sıkma kuvveti sağlar. Aynı zamanda, 0,01
mm’ye varan kusursuz tekrarlanabilirlik hassasiyetini garantiler.
Bu yüzden sıkma kuvvet blokları,
yüksek hacimli ve yüksek çevrim
süresine, aynı zamanda minimum
toleransa sahip frezeleme operasyonları için idealdir. Optimize
geometrisi, minimum aralıklara talaşların birikmesini önler, talaş ve
tozların kuvvet bloğuna girmesini
engeller. Özel bir bağlantı vidası,
sıkma kuvvet bloklarının çoklu kullanılmalarında birbirlerine uygun
konum toleranslarını garanti eder.
Pnömatik, hidrolik, yaylı veya manuel tahrikli olarak 64 ve 250 mm
ölçülerinde standart strok, uzun
strok veya ve sabit tek çene hareketi olarak özgün çeşitlilikte
mevcuttur. Kuvvet blokları, kanal
bağlantılı veya hatvelik çeneler için
uygundur.
kontrol ünitesinde proses edildiği
için, sıkma mengeneleri hızlı ve
kolay biçimde var olan makinalara
entegre edilebilir.
Çabuk çene
değişimi özelliği
Tandem plus, çabuk çene
değişimi özelliğiyle diğer sistemlerin önüne geçer: Pnömatik Tandem KSP plus, BWM hızlı çene
değiştirme sistemiyle; pnömatik
Tandem KSP plus, yükleme pozisyonundan bağımsız olarak 30
saniyeden az bir sürede farklı bir
sıkma çenesi grubuyla değiştirilebilir. Tekrarlanabilirlik hassasiyeti
0.02’ye ulaşır. Alt çene ve değişim çeneleri birbirlerine entegre
bir “wedge”’ ile bağlı olduğu için,
sıkma bloğunun arasına giren
kontur değişmeden kalır. Yaylı bir
mekanizma, değişen çenenin açık
pozisyonda kalmamasını güvence
altına alır. Kitleme mekanizması;
yukarıdan, arka taraftan ve iki yan
taraftan aktive edilerek, kayıp ayar
zamanı kısıtlı ölçüde geri kazanılabilir. Bu, kolay çene değişimi kullanımını garanti eder. Değişen çeneler; 100, 160 ve 250 ölçülerinde
her tipte Tandem KSP plus sıkma
kuvvet bloklarına uygundur. Standart çenelere, sıkma ekipmanlarına ve iş parçasına özel çenelere
uygundur.
Detaylı bilgi için Schunk’un
web sitesinde (www.schunk.com),
optimum sıkma kuvvet bloğununun rahatça bulunmasını sağlayacak hızlı arama motoru mevcuttur
ve bu program, beş adımda en
uygun sıkma kuvvet bloğunu bulma imkânı tanımaktadır. z
Esnek çene konu
sorgulaması
Teknoloji tesisinde elektronik komponent üretimi: Her yıl
10 binlerce CPX ünitesi müşteri ihtiyacına göre monte
edilir. Bu montaj sürecinde, fotoğrafta gösterilen tesiste
parçalarla donatılan SMD’ler de dâhil olmak üzere sayıları
300’e varan birbirinden farklı komponentler bir araya gelir.
66 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
Schunk; özellikle otomatik
yükleme için 100’den başlayan
ölçülerde, bütün bir ayna çenesi
stroğu boyunca ayna çenesinin
pozisyonu esnek biçimde takip
edilebilir, pnömatik tahrikli Tandem KSP plus’ı sunmaktadır. İş
parçalarını içten ve dıştan sıkma
farketmeksizin, sadece bir kaç el
hareketiyle açma veya sıkma pozisyonları her bir alt çene pozisyonuna uygun ayarlanabilmektedir.
Konum kontrolü; alt çenelerde
bulunan özel bir bölümde entegre
olmuş parçaların indüktif sensörle
takip edilmesidir ve bu yüzden,
özellikle kirlenmeye karşı dirençlidir. Sinyal direkt olarak makinanın
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
67
ÜRÜN
ÜRÜN
AX8000, yeni yüksek performanslı, çok eksenli servo sistem
Kompakt çok eksenli sistemle
maksimum kontrol hızları
ve hızlı montaj
Beckhoff
Y
eni AX8000 çok eksenli servo
sistemi, kontrol kabini kurulumunda yerden tasarruf sağlamak
için kompakt bir form faktörüne
sahiptir. Sistem, çok kısa kontrol
çevrimleriyle yüksek hassasiyette
konumlandırmaya ve işlemeye
olanak tanıyor. Diğer özellikler
arasında, istenen eksen modüllerini basitçe birbirine takarak hızlı
kurulum ve devreye almanın yanı
sıra, Tek Kablo Teknolojisi (One
Cable Technology-OCT) desteği,
emniyet fonksiyonları ve şebeke
filtrelerinin doğrudan entegrasyonu bulunuyor.
Yeni AX8000, kontrol hızı ve
hassasiyetine ilişkin yüksek gereksinimleri karşılamanın yanı
sıra, hacmin en iyi şekilde kullanılabilmesi için uygun bir sürücü
kontrolörü olarak tasarlandı. DiModüler AX8000 çok
eksenli servo sistemi,
kontrol kabinlerinin içinde
ihtiyaç duyulan hacmi
azaltırken, kontrol hızı
ve hassasiyetiyle ilgili en
yüksek gereksinimleri
karşılıyor.
tasarımlar kolaylıkla yapılabiliyor.
Bileşenlerin hızlı ve basit montajı
ilave maliyet tasarrufuna da olanak sağlıyor.
Yüksek hassasiyetli
konumlandırmayla
mümkün olan
en hızlı performans
namik çok eksenli sistem, çeşitli
besleme modülleri, tek ve çift eksen modülleri ile bir kondansatör
bloğunu içeren modüler bir tasarıma sahiptir. Sadece 223 mm
yüksekliği ve 60 ya da 90 mm ge-
nişliğiyle her bir AX8000 modülü
ve komple AX8000 çok eksenli
sistemler son derece kompakttır.
Bu sayede, kontrol kabinlerinde
ve kumanda panolarında yer tasarrufu sağlayan düşük maliyetli
EtherCAT tabanlı AX8000
kompakt sürücü sistemi, güçlü
FPGA teknolojisiyle çok çekirdekli ARM işlemcileri bir araya getiriyor. FPGA tabanlı kontrol algoritmaları çok kanallı akım kontrol
teknolojisi, yapılandırılmış anahtarlama frekansına bağlı olarak,
akım kontrolünde 1 µs’den küçük
örnekleme ve cevap zamanlarına
imkân verirken, 16 µs kadar az
hız kontrol çevrim zamanlarına
da izin veriyor. Minimum EtherCAT çevrim süresi 62,5 μs’dir.
Hareket kontrol uygulamaları için
bunun anlamı; Beckhoff tarafından geliştirilen güçlü yeni sürücü
teknolojisi sistemiyle, mümkün
olan en hızlı kontrol performansıyla ve yüksek hassasiyetli konum kontrolüyle daha fazla kenar
keskinliği ve daha yüksek işlem
sonucu üretebilmesidir. Böylece,
toplamda önemli kazanımlar elde
edilebilmektedir.
Modüler sistem tasarımı
geniş bir uygulama
yelpazesini destekliyor
Dünyanın çeşitli bölgelerindeki
farklı şebeke sistemleri için iki adet
68 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
60 mm ve iki adet 90 mm genişlikte güç kaynağı modülü bulunuyor:
Asya ve Kuzey Amerika için 100230 V AC ile 20 ya da 40 A ve Avrupa ve Kuzey Amerika için 400480 V AC ile 20 veya 40 A. Dört
versiyonun tümünde fren direnci,
fren kıyıcı ve şebeke filtresi entegre edilmiş. Bu nedenle, daha fazla
harici bileşen gerekli olmuyor. Bu
sayede, hem parçaların değişkenliği, hem de hacim gereksinimleri
azalmış oluyor.
İstenen eksen yapılandırmalarını uygulamak için, 8 A anma
akımlı, 60 mm genişliğinde bir
eksen modülü ve 2 x 6 A, aynı
genişlikte çift eksen modülü, 18
A anma akımlı 90 mm tek eksenli
bir modülle birlikte kullanılabiliyor.
Ölçeklenebilir motor akımı ölçümleri vasıtasıyla oldukça düşük motor anma akımları kapsanabiliyor.
AM8000 servo motor serisi için
optimize edilmiş tek kablo çözümü OCT (One Cable Technology),
etkin geri besleme ve bağlantı
sistemi olarak kullanılıyor. Ayrıca,
AX8000 sistemi eksen başına
dört adet dijital giriş sağlıyor. Bunların ikisi, önceden yapılandırılmış
yerleşik emniyet işlevleri içindir.
Basitleştirilmiş lojistik
ve kurulum
AX8000, lojistik ve stok yönetimini daha az ve daha esnek
sistem bileşenlerinin kullanımıyla örneğin; şebeke filtresinin ve
fren direncinin sürücü içerisine
entegrasyonu ile basitleştiriyor.
Motor akım ölçümlerinin yüksek
derecede ölçeklenebilir olması,
sadece 8 ve 18 A modülleriyle
geniş bir uygulama yelpazesi,
farklı modül tipleri gereksinimini
etkili bir şekilde azaltılıyor.
TwinCAT yazılımı entegre edilmiş AX8000 serisi sürücüler kullanışlı yazılım modülleri sağlıyor.
Diğer avantajlarının yanı sıra bu,
hızın ve konumun yüksek hassasiyetle kontrolünü sağlıyor. Kullanıcı, hareket kontrol projelerini IEC
61131-3 dilleri, C++ ve Matlab®/
Simulink® kullanarak programlayabiliyor. Etkili tanılama araçları
TwinCAT Scope yazılımı ile osiloskop ve eksen optimizasyonu
fonksiyonu ise TwinCAT BodePlot
fonksiyonları ile sağlanıyor.
Hızlı ve verimli kurulum
Hızlı ve verimli kurulum tümleşik AX-Bridge hızlı bağlantı
sistemiyle sağlanıyor. Bu köprü,
AX8000 modüllerini arıza emniyetli (fail-safe) yapıda bağlıyor ve
tümü el aleti kullanılmaksızın, yay
baskılı aksesuarlarla gerçekleştiriliyor. Bu, DC barayı, 24 V DC’yi ve
EtherCAT bağlantısını köprülüyor.
Diğer kullanışlı özellikleri arasında,
eksen modüllerinin daha kolay
hizalanması için merkezleme ve
Tek Kablo Teknolojisi vasıtasıyla
motorların bir konnektörle basitçe
hızlı bağlanması sayılabilir ki; bu
özellik gerekli kablo sayısının azalmasına sebep olmaktadır. z
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
69
ÜRÜN
ÜRÜN
Hızlı ve esnek servo pres hatları
Schuler
B
ir yandan yüksek sayılarda
verimli seri üretim ve diğer
yandan daha küçük sayılarda üretim: Bunlar, bugün tüm dünyada
otomobil üreticilerinin yüzleşmek
zorunda oldukları sayısız zorluklardan sadece ikisidir. Olası çözümler arasında Schuler’in servo pres
hatları yer almaktadır. Schuler, artık
farklı konfigürasyonlarda ve hızlarda müşterilerine servo pres hatları
sunuyor. Üretim hızı, bitmiş parça
olarak dakikada 12’den 23 vuruşa
kadar pres hat kapasitesine sahip.
En yüksek
pres performansı
Servoline 12 ve Servoline 14
pres konseptleri, ServoDirect teknolojisinin temel özelliklerinden yararlanmak isteyen ve sadece orta
sayılarda üretime ihtiyaç duyan müşteriler için özel olarak tasarlanmıştır.
Yüksek sayılarda üretim planlayan
veya bunu zaten yapmakta olan
müşteriler, daha gelişmiş teknoloji ve
yüksek performans sunan Servoline
16’yı seçebilirler. Firma, Servoline 18
pres hatları ile son teknoloji ve büyük
kalıp ebatlarına göre maksimum hacim ve piyasada mevcut en yüksek
pres performansını garanti ediyor.
Dakikada 23 kez basma
performansı ile (Servoline
23-L boyutundaki
konsepti) dünyanın en
hızlı pres hattıdır.
70 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
Sanayinin ilk 50 kA, ark dayanıklı,
orta gerilim rejeneratif sürücüsü
Rockwell Automation
Y
Servoline 18, son
teknolojiyi kullanarak
maksimum hacimleri
ve XL ebatındaki
ekipmanlar için mevcut
en iyi performansı
sağlamayı garanti eder.
Orta boy kalıp ebatları için dakikada 23 vuruş performansı ile
Servoline 23 pres hattı dünyanın
en hızlı pres hattıdır. Ayrıca, hat
Servoline 18’den daha kompakt
olduğundan, yüksek hızda otomasyona izin veriyor. Otomotiv
sektöründe olan tipik parçalar
Servoline 23 pres hattı üzerinde
de üretilebilir: Araç dış panelleri,
motor kapakları, araç zeminleri,
kapı parçalar ve araç yapısal parçalar.
Otomasyonu fark yaratıyor
Hız ve üretim hızı büyük ölçüde hattın otomasyonuna bağlı.
Schuler’in Crossbar Feeder besleyicisi Servoline 23, 18 ve 16 hattı
parça taşınması için kullanılıyor. Bu
sistem sayesinde, presler arası hızlı
ve hassas parça transferi sağlanıyor. Servoline 14 ve 12 pres hatlarda parça taşınması robotlar ile
gerçekleştiriliyor. Bununla birlikte,
Servoline 14’te kullanılan Schuler’in
Crossbar robotu 4.0, Servoline
12’deki standart robottan daha
yüksek bir hıza sahiptir. Burada da;
otomasyon, hız ve hareket eğrileri
üretim sırasında “iş üzerinde” optimize ediliyor.
Bunlar, ancak ServoDirect teknolojisi sayesinde yapılabiliyor. Tüm
servo hatların ortak avantajları;
daha az enerji tüketimi, daha az
bakım maliyeti ve tek sistem uyumluluğudur. Ayrıca, artan araç model
ve parça çeşitliliği ile daha küçük
sayıda parça üretimini desteklemek
üzere üç dakikaya kadar indirilmiş
kalıp değiştirme sistemi üretim esnekliğini artırıyor. z
enilikçi sürücü sistemi; güvenlik uyumu, azaltılmış sistem
karmaşıklığı, geliştirilmiş performans ve enerji tasarrufları sunuyor.
Rockwell Automation, endüstrideki
ilk 50 kA ve tüm rejenerasyon olanaklarına sahip ark dayanıklı orta
gerilim sürücüsünü tanıttı. Rockwell
Automation’ın gelişmiş ArcShield
teknolojisi, Allen-Bradley PowerFlex 7000 orta gerilim sürücüsü ürün
grubuna ekleniyor.
Entegre edilmiş ark dayanıklı bir
Allen-Bradley Centerline ile birleştirilmiş yeni PowerFlex 7000, ArcShield
teknolojisi ile birlikte; sürücü sistemine tamamen entegre, ark dayanıklı
yolverici-sürücü sistemi sunuyor.
ArcShield teknolojisi, bir ark flaştan
oluşan riskli enerji ve gazları personelden uzaklaştırıyor. Bu, güvenlik
riskini azaltmaya yardımcı olurken;
benzin ve gaz, madencilik, güç üretimi, su ve atıksu arıtımı gibi ağır sanayilerdeki cihazları koruyor.
Ark dayanıklı sistem, en sıkı ve
kapsamlı küresel ark dayanıklılık
standartlarını karşılamak için onaylanmıştır. Düşük gerilim kontrol kapısı bakım nedenleriyle açık olsa
dâhi, tam çevre uzunluğunda personel koruması için 50 kA ark ve
ayrıca Type 2B koruması sağlar.
azaltmak için entegre edilmiş bir
güvenlik çözümü sunuyor. Eşsiz tasarımlarımız, müsterilerimizin talep
ettiği gereksinimler ve doğrudan
geri bildirimlerden etkilenmiştir.”
Geniş bir yelpazedeki
gereksinimleri karşılıyor
ArcShield sürücü sistemi, dünya çapında PowerFlex 7000 orta
gerilim sürücüsü ağır sanayiinin “olmazsa olmazı” haline getiren, etkili
ve güvenilir motor kontrolünü sağlıyor. Sürücü sistemi, sık başlangıçlar
ve duruşlar gerektiren uygulamalar
için geniş bir yelpazedeki gereksinimleri karşılıyor. Diğer teknolojilere
kıyasla, kullanıcıların motorları daha
hızlı ve etkin şekilde yavaşlatıp durdurmalarına imkân veren rejeneratif
sürücü teknolojisini de kullanıyor.
Enerjiyi motor ya da sürücü içerisinde ısıya dönüştürerek harcamak yerine; daha iyi enerji yönetimi, sürücü
ve motorda daha az gerilim ve daha
çok enerji tasarrufu için rejeneratif
teknoloji enerjiyi hapsedip, su ve
elektrik tesis ağına geri gönderir. z
Kay: “Entegre edilmiş
bir güvenlik çözümü”
Rockwell Automation Orta Gerilim MCC Ürün Grubu Ürün Müdürü ve Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitü Üyesi John Kay,
konu hakkında şunları söylüyor:
“Büyüyen ark dayanıklı ürün portföyümüze en son ArcShield teknolojisine sahip PowerFlex 7000 sürücü
sistemi katıldı. Bu, müşterilerimiz
tarafından yapılan elektrik güvenlik
programına artan talepleri desteklemek için geliştirilmiştir. Yeni sürücü
sistemi, endüstriyel nihâi kullanıcıların üzerindeki güvenlik yükünü
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
71
ÜRÜN
ÜRÜN
Smarton vinç akıllı
özellikleriyle öne çıkıyor
Konecranes
S
marton vinç, Konecranes’in çeşitli endüstrilerde ağır hizmet tipi
kaldırma uygulamalarından edindiği 50 yılı aşkın tecrübeyle üretildi.
Smarton, sunduğu mekanik mükemmellik, ileri teknolojik özellikleri
ve akıllı kaldırma sistemi sayesinde,
piyasaya sunulduğu ilk günden itibaren dünyanın lider sanayi şirketlerince tercih edilmektedir. Vinç; genel üretim, çelik, otomotiv, kâğıt ve
kâğıt hamuru, madencilik ve enerji
gibi birçok sanayi sektörüne yönelik
akıllı çözümler sunuyor. 2009 yılından bu yana Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 48 ülkeye sunulan
Smarton, çeşitli ihtiyaçlara yanıt verebilen tek üründür.
Vinç, tek bir araba ile 250 tona
kadar, iki arabayla ise 500 tona kadar yük taşımaktadır. Geniş bir hız
aralığına sahip olan Smarton’un
çalışma sınıfları M3 ila M8 arasındadır. Ürünün akıllı kaldırma düzeneği, farklı kaldırma ihtiyaçlarına göre
uyarlanabilir.
Birçok özellik standart
olarak yer alıyor
Smarton’da, kullanıcıların üretim süreçlerine büyük yarar sağlayacak birçok özellik standart
olarak yer alıyor. Ayrıca, vincin
özelliklerini artırarak farklı gereksinimlere de uyarlamak her zaman
mümkün. Ürün, uzun yıllardır kullanılıyor olsa dâhi yazılım tabanlı
akıllı özellikler her zaman vince
dâhil edilebilir. Böylece vinç, değişen ihtiyaçlar doğrultusunda güncellenebilir.
Smarton, telsize ya da vinç
operatörünün kabinine yerleştirilebilen bir tablet içermektedir.
Tablet sayesinde vinç operatörü,
vinç ve prosesle ilgili bilgileri direkt
olarak cihaz üzerinden takip edebilir ve vince yönelik gerekli ayarlamaları kolaylıkla yapabilir. Böylece tablet, vinç kullanımını daha
kolay ve etkin bir hale getirebiliyor. Yüklemelerin daha güvenli ve
etkin gerçekleşmesini sağlayacak
bir kamera görüşü de isteğe bağlı
olarak eklenebilmektedir.
İleri seviyede
durum bilgisi sağlıyor
Smarton tablet, vinç operatörüne ileri seviyede arıza tespit
ve durum bilgisi sağlamaktadır.
Bakım & onarım personeli, servis
platformuna çıkmadan da vincin
mevcut durumuna dair gerçek
zamanlı bilgiye ulaşabilmektedir.
Ayrıca kablosuz sistem, vinç çalışır durumdayken de kolay kullanım
sağlamaktadır.
Aktif salınım kontrolü:
Köprü ve araba ivmesini ve yavaşlamasını kontrol ederek yükün
salınımını sınırlandırır. Salınım kontrolü, daha hızlı yük elleçlemeye ve
daha hassas konumlandırmaya olanak verir. Ayrıca bu özellik; yükün,
vincin ve çevredeki alanın hasar
görme riskini de azaltır.
Hedef konumlandırma
ve son konumlandırma:
Operatörün vinci manuel olarak
çalıştırması ihtiyacını azaltır. Hedef
konum özelliği, yalnızca tek bir düğ-
meyle yükü önceden tanımlanan bir
hedef konuma taşır. Son konumlandırma ise, yükü nihâi bir konumlandırma aralığının merkezine götürür. Bu özellikler, tekrarlı çalışma
döngüsü sürelerini dikkate değer
ölçüde azaltır ve işlevinizi hızlandırıp
kolaylaştırır.
Şok yükleme önlemesi:
Yükü doğru şekilde almayı
mümkün kılar. Caraskal tahrik ünitesi yükü denetler. Yük aniden alınırsa, kaldırma hızı yük kaldırılana
kadar otomatik olarak düşürülür.
Bu özellik, yüke ve vince çarpmaları önlemek üzere tasarlanmıştır. Bu
da, vincin çelik yapısının ve mekanik
parçalarının ömrünü uzatır.
Korumalı alanlar ve
çalışma alanı limitleri:
daha az aşınma ve yıpranma, daha
hızlı yük döngüsü süreleri ve çalışma kolaylığı anlamına gelir.
Takılmayı önleme:
Kanca, askı veya yükün kazayla bir yere takılması durumunda tüm vinç hareketini durdurmak
üzere tasarlanmıştır. Bu güvenlik
işlevi, yükleri taşırken tehlikeli durum riskini azaltır ve yük, vinç ve
çevreleyen alanın hasar görmesini
engellemeye yardımcı olur.
Yüksek verimlilik sağlayan bir diğer opsiyonel özellik ise, yavaşlama
ve indirme işlemi sırasında açığa çıkan enerjiyi elektrik şebekesine geri
gönderen Rejeneratif Şebeke Frenleme Sistemi’dir. Bu sistem, enerji
maliyetlerinden tasarruf edilmesini
sağlamaktadır.
Kırış: “Üretim sürecinin
güvenliğini artırıyor”
Endüstriyel Vinçler Bölüm Müdürü Turgut Kırış, “Smarton, akıllı özellikleri ve hizmetleri ile Konecranes’in
vinç sektöründeki teknoloji liderliğini
gözler önüne sermektedir. Bu ürün
aynı zamanda, üretim sürecinizin
etkinliğini ve güvenliğini artıracaktır”
diye konuşuyor.
Konecranes, imalat ve proses
endüstrileri, tersaneler, limanlar ve
terminaller de dâhil olmak üzere geniş bir müşteri yelpazesine hizmet
veren dünyanın önde gelen şirketlerinden biridir. Firma, verimlilik artırıcı kaldırma çözümlerinin yanı sıra,
marka bağımsız kaldırma ekipmanları servisi vermektedir. Şirket, 50
ülkede 600 lokasyonda yaklaşık 12
bin çalışana sahiptir. z
Vincin girmesine izin verilmeyen
üretim makinaları veya depolama
alanları gibi korunan alanları tanımlamayı sağlar. Çalışma alanı limitleri,
vincin otomatik olarak duracak şekilde tasarlandığı geçici “sanal duvarlar” oluşturur. Bu işlevler, vinç ile
vincin yakınındaki değerli ekipmanlar arasında çarpmaları engellemeye yardımcı olur. Böylece, güvenliği
artırarak olası hasarları önler.
Kanca ortalama:
Köprüyü ve arabayı doğrudan
yükün üzerinde konumlandırarak,
kaldırma sırasında yana çekmeyi
engellemek amacıyla tasarlanmıştır. Bu özellik; vincin bileşenlerinde
72 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
73
ÜRÜN
ÜRÜN
MRO, yeni rulmanlarla yıllık
11 bin 500 Euro tasarruf sağladı
Faraday’in yaratılmasında 3
boyutlu teknolojiler kullanılıyor
NSK
Dassault Systèmes
E
lektrik motorlarında bilyalı rulmanların değiştirilmesi tipik bakım programlarının bir parçasıdır.
Bununla birlikte, bir Alman bakım
hizmet sağlayıcısı seçkin bir müşteri
için yakın zamanda verilen elektrik
motorlarının düzenli revizyonlarını
gerçekleştirme görevinde, sıklıkla
karşılaşılan bir sorun olduğu tespit
edildi: Yeni takılan standart rulmanlar üç-dört ay sonra arızalanıyordu.
Problemin asıl sebebinden emin olmayan MRO tedarikçisi, sorunu incelemesi için NSK´yi görevlendirdi.
Bir bilyalı rulman uzmanı, NSK AIP
(Değer Katma Programı) kapsamında, elektrikli motorların çalışma
koşulları ile birlikte rulman arızalarını
detaylı inceledi.
AIP kapsamındaki inceleme,
erken yaşanan arızaların kirin içeri
girmesi nedeniyle meydana geldiğini ortaya çıkardı. Bu durumda,
standart bilyalı rulmanların içinde
bulunan yağ da kirleniyordu. Sonuç
olarak NSK, sızdırmaz özellikli süper hassas bilyalı rulmanlara geçilmesini önerdi. Bu çözüm, o kadar
D
tatmin edici sonuçlar verdi ki; artık
tüm elektrik motoru revizyonlarında
bu rulmanlar kullanılıyor.
Zorlu ortamlarda
oldukça başarılı oldu
NSK´nın sızdırmaz özellikli süper hassas bilyalı rulmanları büyük
çoğunlukla, kontaminasyon girişine
karşı sınıfında lider koruma sağlayan
temassız sızdırmazlık özelliği sayesinde, zorlu ortamlarda oldukça
başarılı oldu. Bu etki, sürtünmede
artış veya motor hızında azalma olmadan ve tahriklerin belirtilen enerji
verimliliğinden ödün vermeden elde
edildi. Böylelikle, bakım hizmet sağlayıcısı firma müşterisine oldukça
geniş avantajlar sunmuştur. 65 motorla yapılan denemelerde, elektrik
motorlarının hizmet süresi veya bakım aralığı rulman değişikliği sayesinde dört aydan 12 ayın üzerine
kadar çıktı. Sonuç olarak, bir yıllık
dönemde yıllık servis maliyeti sıfıra
indi. NSK´nin süper hassas sızdırmaz özellikli rulmanlarının takılmasından 12 ay öncesinde harcama
11 bin 500 Euro idi.
Çok sayıda
avantaj sunuyor
Sızdırmaz özellikli süper hassas
rulmanlar, üç kattan daha fazla hizmet ömrüne sahip olmasının yanı
sıra, son kullanıcıya çok sayıda ilave
avantaj sunuyor. Örneğin rulmanlar,
sadece aktarma organlarındaki gürültü ve titreşimi azaltmakla kalmadı;
aynı zamanda, dikey kurulumlardaki
yağ sızıntısını da durdurdu. Bu rulmanlar ayrıca, standart sızdırmazlık
özelliği olmayan rulmanlardan çok
daha hızlı takılabiliyor. Bu nedenlerle, NSK´nin sızdırmaz özellikli süper
hassas rulmanları, sektör genelindeki elektrikli motor uygulamalarında
(hem orijinal parçalar, hem de rutin
bakım rejimleri esnasında takılan yedek parçalar için) hızla birinci seçenek haline geliyor. z
74 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
ünyanın en büyük yazılım şirketlerinden biri olan Dassault
Systèmes, elektrikli otomobil şirketi
Faraday Future’un 3DExperience platformuna geçtiğini duyurdu.
Elektrikli otomobil şirketi tamamen
elektrikli yeni aracının geliştirilmesi
ve teslimatı için “Target Zero Defect”
ve “Smart Safe & Connected” endüstri çözümlerini uygulamaya başladı. Bu yeni otomotiv konsepti Las
Vegas’taki CES 2016’da tanıtılmıştı.
Hem Faraday Future, hem de
Dassault Systèmes, bugünlerde
insanlar ve arabaları arasındaki ilişkide gerçekleşmekte olan büyük
değişimin farkında. Bu yeni otomobil neslinin gelişimi, üreticilerin klasik otomotiv tasarımı disiplinlerini;
internete bağlanabilirlik, alternatif
güç kaynakları ve otonom sürüş
teknolojileriyle entegre etmesini gerektiriyor. Faraday Future, Dassault
Systèmes 3DExperience platformunun bu hızlı tasarım ve teknoloji
entegrasyonunu olanaklı hale getirebilecek tek yenilikçilik platformu
olarak gördü.
İki hafta içinde
uygulamaya alındı
3DExperience platformunu temel alan “Target Zero Defect” ve
“Smart Safe & Connected” endüstri
çözümü deneyimleri, dünya çapında 400’den fazla çalışanı bulunan
şirkette iki hafta içinde uygulamaya
alındı. Faraday Future’un üretimi,
daha önce herhangi bir diğer çözümle mümkün olmayan bir şekilde
tasarlamasına, simüle etmesine ve
hazırlamasına olanak tanıyor.
Faraday Future’a konsept otomobilini gerçeğe dönüştürmesinde
yardımcı olmasına ek olarak 3DExperience platformundan, şirketin
Kuzey Las Vegas’ta inşa edilmekte
olan üretim tesisinde de faydalanılacak. Dassault Systèmes’in “Lean
Production Run” dâhil üretim için
endüstri çözümü deneyimleri, Faraday Future gibi şirketler tarafından; tesis iyileştirme, kalite kontrolü ve tesis operasyonlarında gerçek
zamanlı görünürlük için kullanılıyor.
3DExperience platformunun üretim
becerilerinin zenginliğinden faydalanan kuruluş, en yüksek modern
standartlara dayalı bir yüksek teknoloji fabrikası inşa edebilecek ve
gelecekte yeni nesil otomobillere
yönelik talebin bir adım önünde
olacak.
Sampson: “Kullanıcı odaklı
bir yaklaşım getiriyoruz”
Konu hakkında açıklamalarda
bulunan Faraday Future Ürün ArGe Kıdemli Başkan Yardımcısı Nick
Sampson, şunları söylüyor: “Oto-
motiv deneyimi ile müşterilerimizin
geriye kalan hayatı arasında bağlantı
sağlamaya yönelik nihâi hedefimizle,
araç tasarımına kullanıcı odaklı ve
teknoloji öncelikli bir yaklaşım getiriyoruz. Dassault Systèmes’in müşteri
deneyimi odağı ve eşsiz teknolojileri,
piyasadaki en gelişmiş elektrikli araçlar sunmaya yönelik en iddialı programımızı gerçekleştirmemize olanak
tanıyacak. Dassault Systèmes’in
‘Target Zero Defect’ ve ‘Smart Safe
& Connected’ gibi endüstri çözümü
deneyimleri, Faraday Future’un karar
vermesini kolaylaştırmıştır.”
Sappin: “Kapsamlı
deneyimimizden
faydalanıyorlar”
Faraday Future’un, ulaşım ve
mobilite sektörünü dönüştürmeye çalıştığını dile getiren Dassault
Systèmes Ulaşım ve Mobilite Sektörü Başkan Yardımcısı Olivier Sappin ise, “Şirket, Dassault Systèmes
ile ortak olmayı seçerek, hızlı bir
şekilde uygulamaya koyulan ve
hızlı ve iddialı geliştirme takvimine
uyum sağlayan kanıtlanmış bir çözüme sahip oldu. Faraday Future,
3DExperience platformunu hızlı
bir şekilde benimsemiş, otomotiv
ve yüksek teknoloji sektörlerindeki
kapsamlı deneyimimizin avantajlarından faydalanmaya başlamıştır”
diye konuşuyor. z
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
75
ÜRÜN
ÜRÜN
Karmaşık uygulamaların kolay kontrolü
Pilz
K
üçük makinalar veya birbiriyle
bağlantılı makinalar için son derece karmaşık tesisler. Otomasyon
sisteminin PSSuniversal kontrol sistemleri, multi-master prensibine uygun olarak merkezden uzakta kullanılabilir ve tek bir yazılım aracı ile
konfigüre edilebilir. Sisteminizin 12,
34 veya PSS 4000 otomasyon sisteminden daha fazla kontrol sistemi
kullanıp kullanmadığının bir önemi
yoktur. Emniyet ve otomasyon için
ilk dağıtılabilir kontrol sistemleri olarak PSSuniversal kontrol sistemleri,
Industrie 4.0 otomasyon sistemini
daha uyumlu bir hale getirir.
Yeni kompozit saplama ve
elektrik bağlantı elemanı
Hilti
H
ilti, 2016 yılına iki yeni direkt
tespit ürünüyle merhaba diyor.
Yeni X-BT-MF kompozit saplama
ve X-BT-ER elektrik bağlantı elemanı ürünlerini tüketiciyle buluşturan
şirket, kalite ve güvenliği bir arada
sunuyor.
İnşaat ve el aletleri sektörünün
global jenerik markası Hilti, yeni
X-BT-MF kompozit saplama ve
X-BT-ER elektrik bağlantı elemanı
ürünlerini piyasaya sundu. Firma,
X-BT-MF kompozit saplama ürünüyle kablo merdivenlerinin kanallar veya bastırmalı uzatma kılavuz
klipsleri yardımıyla tespiti uygulamasına imkân tanıyor. Hilti, X-BT-ER
elektrik bağlantı elemanı ürünüyle
de; makina topraklama, boru flan-
76 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
şının topraklanması ve koruyucu
topraklama uygulamalarını bir arada
sunuyor.
Tespitler ondan sorulur
Buat, anahtar ve bağlantı panolarının doğrudan veya kanallar
yardımıyla tespiti ile ışık teçhizatlarının ve ışık işaretçilerinin tespiti uygulamalarına olanak sağlayan ve 10
milimetre kalınlığa kadar ankraj plakalarının çeliğe montajını mümkün
kılan X-BT-MF kompozit saplama
ürünü ayrıca, kablo tavalarının ve
kablo kollarının kanallar veya geçiş
deliği kelepçeleri yardımıyla tespitine destek oluyor. C3 belgesiyle
hafif korozif, yani hafif aşındırıcı ortamlarda kullanılmaya uygun olan
ürün, dar yerlerde kolay uygulama
sağlarken, yeniden yüzey tesviyesi
gerekliliğini ortadan kaldırıyor. Kullanım kolaylığını güvenilirlikle buluşturan ve kurulum için elektrik kablosu
veya ağır ekipmanlar gerektirmeyen
X-BT-MF; entegre pullu, yüksek
performanslı ve polimerli kilit somunuyla birlikte veriliyor.
Ekipmanların
topraklanmasında
maksimum güvenlik
Makina topraklama, boru flanşının topraklanması ve koruyucu
topraklama uygulamalarına imkân
tanıyan yeni X-BT-ER elektrikli
bağlantı elemanı, elektrik akımının
saplamadan geçip zemin malzemesine düzgün şekilde topraklama yapmasını sağlıyor. Paslanmaz
çelik malzeme ile yüksek korozyon mukâvemetine sahip olan ve
C5 belgesiyle; yoğun korozif, offshore (açık deniz) ve endüstriyel
ortamlarda kullanımı uygun olan
X-BT-ER, ekipmanların topraklanmasında maksimum güvenlik sunuyor. Hızlı ve kolay montaj edilmesiyle tercih sebebi olan ürün;
denizcilik, açık deniz, petrokimya
ve enerji santrali uygulamalarında
güvenle kullanılabiliyor. z
Emniyet ve otomasyon
için tek yazılım platformu:
PAS4000
arıza emniyeti verileri ve tanılayıcı
bilgiler Ethernet aracılığıyla çeşitli
otomasyon ekipmanları arasında
değiştirilir ve senkronize edilir. Tüm
bilgiler, tüm ağ aboneleri tarafından
eşit şekilde bilinir ve erişilebilir. Tüm
kontrol cihazlarının, değişkenler ve
proses verilerinin yanı sıra, modüller
arasındaki iletişim bağlantıları projenin tamamında bilinir ve program
dağıtımına uygun olarak bağımsız
bir şekilde oluşturulur. Bu şekilde,
PSS 4000 otomasyon sistemiyle
karmaşık projelerin dâhi uygulanması son derece basittir.
Bir bakışta elde
edilecek avantajlar:
z Kontrol zekâsının dağıtımı: Çoklu kontrol sistemlerinin
ağ bağlantısının kurulması gereken
durumlarda yazılım aracı ile basit bir
şekilde uygulanabilir.
z Azaltılmış mühendislik ve
daha kısa proje işleyiş süreleri: PLC’yi seçmek ve öncelikle
mimariyi kontrol etmek zorunda
kalmadan programlamaya başlanabilir. Bu, yapım aşamasında dâhi
seçilebilir.
z Makinanın genişletilmesi kolaydır: Kullanıcı, programı
kolaylıkla diğer kontrol sistemlerine dağıtılabilir. Sonradan sistemde
ayarlama ve tesis bölümlerinde değişiklikler kolaylıkla yapılabilir.
z Verimlilik artışı: Her bir
makina parçasının kısmi devreye alınması ve kısmi çalıştırılması
mümkündür. z
PAS4000 yazılım platformu ile
dağıtılan kullanıcı programınızın
merkezi genel görünümüne her
zaman ulaşabilirsiniz. PAS4000’de,
ağdaki tüm kontrol sistemlerini konfigüre edebilir, programlayabilir ve
tanılayabilirsiniz. Böylece, tüm projede basit ve standart hale getirilmiş
yönetim sağlanır. Bu da, mühendislik, devreye alma ve bakım maliyetlerinde net düşüşler sağlar.
Proses veya kontrol verileri,
IMX serisi arayüzler için global onay
Turck
T
urck IMX12 serisi arayüz modelleri, yeni global onaylarla birlikte
dünyanın her yerinde kullanım için
uygun hale geldi. Avrupa’da Atex,
Çin’de Nepsi, Brezilya’da Inmetro
ve IEC-Ex ile dünya çapında referans standartlarla kullanılan ürünler,
şimdi Kuzey Ameraika UL uygunluğuna da sahip. SIL2’ye kadar emniyet devrelerindeki kullanımıyla IMX
serileri yaygın bir kullanım sahasına
sahip. Dijital giriş ve çıkış modüllerin
yanında Acheman Fuarı’nda, analog çıkış modülü kullanıma sunuldu.
Bunula birlikte, 2015’in sonlarında
analog giriş modülü de piyasaya
sunuldu.
12.5 mm gövde yapısındaki IMX
serileri maksimum sinyal yoğunluğu
sağlıyor. IMX modüllerin sinyal iletim
hızları da çok yüksek. IMX12-DI Ex
izolasyon modülü 15,000 Hz’e kadar giriş sinyallerini işleyebilir. Bu,
standart bir modülün çok üstünde
bir performastır. IMX12-AI Ex modülünde olduğu gibi, yeni elektronik
dizayn sayesinde sıcaklık ve voltaj
dalgalanmaları gibi etkileri düşürülmüştür. Bu nedenle, arayüz modüllerinin tüm ölçme performası içindeki etkisi kabul edilebilir seviyelerde
düşüktür. z
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
77
FİRMA HABERLERİ
Bonfiglioli ile Carraro
iş birliği yapma kararı aldı
Chicago Pneumatic ve
Desoutter yeni ofislerine taşındı
Bonfiglioli ile Carraro arasında yapılan anlaşmaya göre, Bonfiglioli şirketi 25,7 milyon
Euro karşılığında O&K Antriebstechnik GmbH firmasının yüzde 55’ine sahip oldu.
Carraro ise, yüzde 45’lik bir paya sahip olacak.
Müşterilerinin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak için büyümeye devam Chicago
Pneumatic ve Desoutter Endüstriyel El Aletleri, İstanbul Varyap Plaza’daki yeni
ofislerinde çalışmalarını sürdürecek.
Y
E
üksek güçlü makinaların ve
paletli vinçlerin dişli kutularının tasarım ve üretiminde uzmanlaşmış olan O&K Antriebstechnik,
Bonfiglioli’nin kontrolüne geçiyor.
Ortaklık kapsamında stratejik bir
rol üstlenen Carraro Group yüzde
45’lik bir paya sahip. Bonfiglioli, kendi ürün gamını daha yüksek
güçlü uygulamalara sahip ürünlerle
genişletirken, Carraro ise tarım ve
inşaat ekipmanlarının dişli kutusu
sistemlerine odaklanıyor.
Anlaşma ile, İtalya’nın mekanik
sektöründe en köklü iki endüstriyel
ailesinin güçlerini birleştirdiğini dile
getiren yetkililer, “Bu anlaşma uyarınca, Bonfiglioli şirketi 25,7 milyon
Euro karşılığında O&K Antriebstechnik GmbH firmasının yüzde 55’ine
(Soldan sağa): Sonia
Bonfiglioli ve Enrico
Carraro.
78 Makina Magazin
FİRMA HABERLERİ
sahip oldu. Belirli bileşenlerin işletim
sürecinde ana ortak sıfatıyla stratejik bir rol üstlenecek Carraro ise,
yüzde 45’lik bir paya sahip olacak.
Endüstriyel açıdan bakıldığında,
Bonfiglioli yaygın satış ağının faydalanabileceği daha yüksek güçlü uygulamalara yönelik ürünlerle gamını
genişletme imkânı buldu. Carraro
Group ise, bu operasyon sayesinde
tarım ve inşaat ekipmanları için özel
olarak tasarlanmış yenilikçi ürünlerin
geliştirilmesine
odaklanabilecek”
diye konuştular.
Carraro: “Stratejik
bir iş birliği”
Konu hakkında açıklamalarda bulunan Carraro SpA Başkanı
Enrico Carraro, şunları kaydet-
ti: “Bonfiglioli ile yapılan anlaşma,
karşılıklı gelişim amacıyla iki İtalyan
şirketinin gerçek bir ortaklık yaklaşımı içerisinde güçlerini birleştirdikleri
endüstriyel açıdan hârika bir olay.
Geçtiğimiz aylarda başlatılan stratejik programın gerçekleştirilmesi için
atılan önemli bir adım. Birkaç hafta
önce, holding şirketi Finaid yeni üç
yıllık planı desteklemek ve işleyişi
güçlendirmek için sermaye artırımına gitmeye hazır olduğunu duyurmuştu. Bugün gelinen noktada ise,
orta vadede bize fayda sağlayacak
stratejik bir iş birliği kurarken, ana
faaliyet alanımız olan dişli kutusu
sistemlerine odaklanma arzumuzu
yineliyoruz.”
Bonfiglioli: “Çok
önemli bir anlaşma”
Anlaşmayı, bir yıl içerisinde
büyük çaplı bir İtalyan şirketi ile
imzaladıkları ikinci çok önemli
anlaşma olarak gördüklerini ifade eden Bonfiglioli Riduttori SpA
Başkanı Sonia Bonfiglioli ise,
“Forli’deki fabrikada hizmet veren, elektromobilite alanında ürün
hatlarına sahip lider bir İtalyan şirketini 2014 yılında satın aldığımızı
duyurmuştuk. Carraro ile yapılan
ortaklık anlaşması sayesinde, ağır
yük dişli kutuları alanında dünyanın en saygın şirketlerinden biri
olan O&K Antriebstechnik GmbH
firmasının çoğunluğuna sahibiz.
Bu operasyonla birlikte; kazı, inşaat ve madencilik makinaları ile
denizcilik, limancılık ve havacılık
sektörlerinde kullanılan makinalar
gibi yüksek güçlü makinalara yönelik uygulamaları ürün gamımıza
katmayı ve böylece, Bonfiglioli’nin
dişli kutusu ve güç kontrolü alanındaki küresel liderlik alanını genişletmeyi hedefliyoruz” dedi. z
n
ŞUBAT 2016
ndüstriyel ve araç servis sektörlerinde kullanılmak üzere
tasarlanmış el aletleri ve çözümleri
sağlayıcısı Chicago Pneumatic ve
Desoutter, İstanbul Varyap Plaza’daki yeni ofislerinde faaliyetlerine devam edecek.
Chicago Pneumatic ve Desoutter Endüstriyel El Aletleri’nin,
otomotiv ve otomotiv yan sanayii başta olmak üzere; havacılık,
beyaz eşya, döküm, tersane,
mobilya ve araç bakım servislerinde kullanılmak üzere elektrikli
ve havalı sıkıcılardan taşlamalara,
bataryalı ve kablosuz sıkıcılardan
otomatik delici ünitelerine kadar
geniş bir ürün portföyüne sahip
olduğunu aktaran yetkililer, “Yeni
ofis, Müşteri Destek ve Servis ile
birlikte, ürün ve teknik eğitimler
için hazırlanmış Demo Showroom
alanı da barındırıyor. Bu yalnızca
firma için değil, tam donanımlı
Demo Showroom’u kullanacak
olan distribütör ve müşteriler için
de heyecan verici bir gelişme.
Chicago Pneumatic ve Desoutter Endüstriyel El Aletleri, bugün
170’den fazla ülkede, 1994 yılın-
dan bu yana da Türkiye’de satılıyor” dediler.
Artzet: “Stratejik
bir yatırım”
Yeni ofisin açılışının kendileri
için büyük önem taşıdığını dile
getiren Chicago Pneumatic Endüstriyel El Aletleri Bölüm Başkanı Philippe Artzet, konuşmasını şu
şekilde sürdürdü: “Yeni ofisimizin
açılışı; müşterilerimize daha iyi
servis sunup, onlarla olan iş birliğimizi ve ilişkilerimizi güçlendirirken, çalışanlarımıza da daha konforlu bir çalışma alanı sunmamıza
yarayacak. Türkiye bölge ofisinin
büyütülmesi stratejik bir yatırımdır. Bugün, büyüyen iş hacmi ve
müşteri ağını en iyi şekilde devam
ettirebilmek; müşteri eğitimlerinde artış, daha fazla ürün servis
kapasitesi, müşteri desteği ile
birlikte satış ve pazarlama ekiplerinin büyümesini de gerektiriyor.
Yeni ofis, Chicago Pneumatic ve
Desoutter Endüstriyel El Aletleri
için yeni bir dönemin başlangıcı
ve gelecekte bize çok daha büyük fırsatlar sunacak.”
Ataollah Maleki,
“Müşterilerimizi ve
onların verimliliğini
bütün faaliyetlerimizin
merkezinde tutmaktan
gurur duyuyoruz” dedi.
Maleki: “Müşteri odaklı
hizmet sunuyoruz”
Konu hakkında açıklamalarda
bulunan Chicago Pneumatic ve
Desoutter Endüstriyel El Aletleri
Türkiye Genel Müdürü Ataollah
Maleki ise, “Müşterilerimizi ve onların verimliliğini bütün faaliyetlerimizin merkezinde tutmaktan gurur duyuyoruz. Bu da, kaynak ve
imkânlarımızı artırarak çok daha
fazlasını yapmamız için bize fırsat
tanıyor“ dedi. z
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
79
FİRMA HABERLERİ
FİRMA HABERLERİ
Prysmian Group Türkiye, “Üretim
Akademisi” ile bir ilke imza attı
Gerçekleştirdiği öncü çalışmalarına bir yenisini daha ekleyen Prysmian Group Türkiye,
18 Ocak’ta hayata geçirdiği “Üretim Akademisi” ile birlikte, sektöre olan yatırımını
daha ileri seviyelere taşımayı hedefliyor.
Halil Kongur,
“Akademi, hem Türkiye
operasyonunda çalışan
bizler, hem de şirket için
büyük bir kazanç olacak”
diye konuştu.
T
ürkiye’deki 50. yılını başarılı projelere imza atarak geride bırakan
Prysmian Group Türkiye, “Üretim
Akademisi” ismi altında yeni bir girişimi daha hayata geçirdi. İleri teknoloji uygulamaları, Türkiye’de akredite
olan ilk Ar-Ge laboratuvarları, tecrübeli ekibi ve üst düzey bilgi birikimi ile
dikkat çeken Prysmian Group Türkiye, tüm deneyimlerini Mudanya’daki
fabrikasında faaliyete geçirdiği akademide sunuyor.
“Üretim Akademisi”nin; Prysmian
Group Türkiye ve Prysmian Group’un
diğer ülkelerde faaliyet gösteren çalışanlarının performanslarını artırmaya
yönelik olan, geleceğin üretim müdürlerinin ve fabrika direktörlerinin keşfedilmesi ve yetiştirilmesini amaçladığını anlatan yetkililer, “Prysmian Group
ve Prysmian Group Türkiye’nin, çeşitli
konularda bilgi ve deneyime sahip,
küresel ve yerel uzmanları tarafından
verilecek olan eğitimler, katılımcıların
görevlerine ve deneyimlerine göre
tasarlanmış; ‘Üretim Esasları’, ‘İleri
Üretim’ ve ‘Üretimde Mükemmellik’ programları olmak üzere üç ana
başlıkta toplanıyor. Akademide ilk
eğitim, 18 Ocak 2016 tarihinde Mudanya fabrikasında başladı. Eğitimler;
proses, üretim, kalite mühendisleri,
verimlilik uzmanları, üretim planlamacıları, bakım uzmanları gibi bir-üç
yıl arası kablo deneyimine sahip ve
üretim alanındaki yetkinliklerini, yaklaşım ve performanslarını pekiştirmek
ve geliştirmek isteyen orta kademe
üretim personeli için tasarlandı. Toplamda üç hafta sürecek eğitimler 11
aya yayılacak. Dünyanın çeşitli ül-
kelerinden gelecek olan katılımcılar,
‘Üretim Esasları’ eğitimini birlikte tamamladıktan sonra, ‘İleri Üretim’ ve
‘Üretimde Mükemmellik’ eğitimlerini,
iş başında, uygulamalı olarak alma
imkânına sahip olacaklar” dediler.
Yetkililer, eğitimin amacının; en iyi
iç uygulamaları paylaşabilen ve hayata geçirebilen güçlü, uzmanlardan
oluşan bir topluluk yaratarak, grubun üretim, bilgi, kültür ve terminolojisini geliştirmek olarak belirlendiğini
kaydettiler.
Kongur: “Gurur duyuyoruz”
‘Üretim Akademisi’ ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Prysmian
Group Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Mudanya Fabrika Direktörü
Halil Kongur, şunları söyledi: “Prysmian Group Mudanya fabrikasının, grubun üretim eğitimi için mükemmellik
ve uzmanlık merkezi olmasından ve
gerek Türkiye’den, gerekse yurt dışından global operasyon uzmanlarının eğitim verecek olmasından gurur
duyuyoruz. Prysmian Group’u hem
ürünleri, hem de tedarikteki başarısı
için tercih eden müşterilerin memnuniyetiyle de ilgili olmaları açısından
operasyonlar giderek daha hassas
bir konu haline geliyor. Tüm bu nedenlerle akademi, hem Türkiye operasyonunda çalışan bizler, hem de
şirket için büyük bir kazanç olacaktır.”
Pirondini: “Başarı için
gelişmek gerekiyor”
Prysmian Group Operasyon Direktörü Andrea Pirondini ise, “Şirketimizin gelecekteki başarısı, gerek
kuruluş, gerekse bireyler olarak; ilerleyebilme, öğrenebilme ve gelişebilme kâbiliyetimize bağlı. Bu akademiyi, mükemmelliğe götürebilecek en iyi
üretim becerilerine odaklanmak için
geliştirdik” diye konuştu. z
80 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
Alseko Group Satış ve Pazarlama Direktörü Ahmet Koç:
“Fiber lazer kesim makinası
Ekolazer’i Türkiye’ye getirdik”
Makina sektöründeki gücünü yeni iş bağlantıları ile artıran Alseko Group, üretimi
yaklaşık dört yıldır Avrupa’da gerçekleştirilen fiber lazer kesim makinalarını Ekolazer
markası ile ilk kez Türkiye’ye getirdi.
Zehra ORUÇ
Bursa
B
ursa’da başlattığı alüminyum
profil satış ve pazarlama faaliyetleri ile 1992’de Alseko Metal olarak
kurulan Alseko Group, ardından; Alseko Makina, Alseko Enerji ve Alseko
Dış Ticaret şirketlerini bünyesine aldı.
Alseko Metal, Böhler Uddeholm Çelik
A.Ş.’nin Güney Marmara bölge bayiliğini, Alseko Enerji firması da, İtalyan
lazer markalama kaynak makinaları
üreticisi Sisma’nın Türkiye temsilciliğini yürütüyor. Geçen yılın nisan
ayında yaptığı anlaşma ile lazer kesim
makinasıyla kesilen sacların yükleme
boşaltma sistemini ve otomasyon
kurulumunu yaparak, depolama işlemini yürüten İsviçre merkezli Astes4
şirketinin Türkiye distribütörlüğünü
üstlenen Alseko Group, 2015 sonunda imzaladığı anlaşma ile de Ekolazer
fiber lazer kesim makinalarının Türkiye’deki tek satış firması oldu.
“Sektöre yenilikler
getiriyoruz”
Gerçekleştirdikleri distribütörlük
anlaşmaları ile sektöre yenilikler getirdiklerini söyleyen Alseko Group Satış
ve Pazarlama Direktörü Ahmet Koç,
hâlihazırda Avrupa’da dört yıldır üretimi gerçekleştirilen fiber lazer kesim
makinasını, kendilerine ait olan Ekolazer markasıyla Türkiye’ye getirdiklerini
belirtti. Koç, “Yurt içinde ilk lansmanını
Bursa Endüstri Zirvesi’nde gerçekleştirdiğimiz bu ürün grubunun ilk satışını
da aynı fuarda yaptık. Avrupa menşeili bu ürün grubunun Türkiye’deki
satışlarını, grup olarak bulduğumuz
Ekolazer markası ile yapıyoruz. Enerjiko, Enerjikomını ve Enerjikomega
olmak üzere üç ayrı modelde pazara
sunulan fiber lazer kesim makinalarını
muâdillerinden ayıran en önemli avantajı; küçük boyutlarda olması ve az
yer kaplamasıdır. 1000 x 2000, 1250
x 2500, 1500 x 3000 mm ebatlarındaki fiber lazer kesim makinalarımız,
25-30 metrekarelik alanda dâhi devreye alınabiliyor ve KOBİ düzeyindeki
firmaların ihtiyacını karşılıyor. Bu gibi
makinaların menşei çok önemlidir.
Ekolazer makinaların imalatında kullanılan tüm ürünler dünya standartlarında ürünlerdir. Ürün, tamamen Avrupa
menşeli bir makinadır” dedi.
“Avrupa’da
dört yıldır piyasada”
Avrupa’da dört yıldır piyasada
olan makinalardan yaklaşık 20 adet
satıldığını ifade eden Koç, şunları aktardı: “Türkiye’deki tek teknik servis
ve satış kanalı olarak, 2016’da 5 ilâ
10 makina satışı hedefliyoruz. Ekolazer marka fiber lazer kesim makinaları
ürün gamını, hâlihazırda bayiliğini yürüttüğümüz Sisma lazer kesim makinalarının ebat olarak bir üst segmenti
olarak değerlendiriyoruz.”
Gelecek yıllarda da makina alanındaki yatırımlarını sürdüreceklerinin
bilgisini veren Ahmet Koç, orta vadeli yatırım planlarına, mevcut satışını
yaptıkları çeliklerin tüm yüzünü işleyip
temiz halde satışını yapabilecek bir
sistem oluşturmayı da eklediklerini
ifade etti.
yet gösteren Alseko Enerji’nin, İtalyan
lazer markalama kaynak makinaları
üreticisi Sisma’nın Türkiye temsilciliğini yürüttüğünü kaydeden Koç, “Şirket, Bursa başta olmak üzere; Kayseri, Samsun, Ankara, İzmir, Kocaeli ve
İstanbul’a makina satışı gerçekleştiriyor. Firma, lazer markalama ve lazer
kaynak makina satışlarında bayiliğini
üstlendiği 2011 yılından itibaren toplamda 40 makina satışı gerçekleştirdi. Bu yıl da, otomasyon, makina
tasarımı ve yazılım geliştirme alanlarında üretim yapan Astes4 ile Türkiye distribütörlüğü anlaşmasına imza
atan Alseko, bu iş birliğinin katkısı ile
2016’da yüzde 20 büyüme hedefliyor.
Grup öte yandan, bu alanda hedeflediği yurt dışı satışlarını da Ortadoğu
ülkelerine yapmayı planlıyor” diyerek
sözlerini noktaladı. z
Ahmet Koç, 2014’te 350
bin Euro’luk, 2015’te ise
1 milyon TL’lik makina
yatırımı yaptıklarını
ifade etti.
“Yatırımlarımızı
sürdürüyoruz”
2014’te 350 bin Euro’luk, 2015’te
ise 1 milyon TL’lik makina yatırımına
gittiklerini belirten Ahmet Koç, hem
CNC, hem de taşlama makinası yatırımı yaptıklarını bildirdi.
Alseko Group bünyesinde faali-
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
81
FİRMA HABERLERİ
FİRMA HABERLERİ
3M, öğrencilere yönelik
bir eğitim düzenledi
VKV Ford Otosan Gölcük İhsaniye Otomotiv Meslek Yüksek Okulu’nda, öğrencilere
zımpara kullanımı ve boya uygulamaları gibi konularda eğitim veren 3M, eğitimleri
çeşitlendirerek 2016 yılında da sürdürecek.
S
ektördeki bilgi birikimi ve
tecrübesini geleceğin uzmanları ile paylaşan 3M, “bilim
insan yaşamı için kullanılmadığı
sürece sadece bilim olarak kalır”
felsefesini hayatın her alanına taşıyor. VKV Ford Otosan Gölcük
İhsaniye Otomotiv Meslek Yüksek
Okulu’nu ziyaret eden 3M yetkilileri, öğrencilere zımpara kullanımı
ve boya uygulamaları gibi konularda eğitim verdiler.
3M Otomotiv Bölümü’nün,
Kocaeli’nde bulunan VKV Ford
Otosan Gölcük İhsaniye Otomotiv
Meslek Yüksek Okulu öğrencileri
için sektördeki yeni teknolojileri ve
uygulamaları aktardığı bir eğitim
düzenlediğini dile getiren yetkililer,
“Okulu ziyaret eden 3M Otomotiv Bölümü Süpervizörü Serkan
İlgün, öğrencilerin iş yaşamına
daha iyi hazırlanmaları için okul
yönetimi tarafından düzenlenen
bir dizi etkinlik çerçevesinde; 3M’i,
ürünlerini ve uygulamalarını anlatan bir sunum gerçekleştirdi” diye
konuştular.
“3M’in bilgi birikimi ve
tecrübesi aktarıldı”
Öğrencilere yönelik gerçekleştirilen sunumda, 3M’in sektördeki
bilgi birikimi ve tecrübesinin öğrencilere aktarıldığını ifade eden
yetkililer, sözlerini şu şekilde sürdürdüler: “Sunumda Serkan İlgün;
genel zımpara eğitimi, otomotiv
üretiminde zımpara kullanımları,
boya süreci ve uygulamaları ve
boyahane çözümleri konularında
öğrencilere bilgi verdi. İlgün, 3M
için bilimin ürün geliştirmedeki
önemini de vurguladı. İlgün ayrıca, 1925 yılında Ford’a ait olan bir
boyahanedeki ihtiyaçlar doğrultusunda, o dönemdeki yapıştırıcı
teknolojisi kullanılarak geliştirilen
Maskeleme Bandı’nın hikâyesiyle,
3M biliminin hayatı kolaylaştıracak
ürünlere nasıl dönüştürüldüğünü
de öğrencilerle paylaştı.”
“Uygulama
laboratuvarları da gezildi”
3M ile Ford Otosan iş birliği
çerçevesinde gerçekleştirilen ziya-
ret ve eğitimin ardından, uygulama
laboratuvarlarının da gezilerek, iş
birliğinin nasıl geliştirilebileceğinin
görüşüldüğünü bildiren yetkililer,
“Öğrenci ve öğretim görevlilerinin
katıldığı eğitimler çeşitlendirilerek
2016 yılında da devam edecek.
3M ayrıca, VKV Ford Otosan Gölcük İhsaniye Otomotiv Meslek
Yüksek Okulu öğretim üyelerini,
Kavacık’ta bulunan Müşteri İnovasyon Merkezi’nde de ağırlayacak ve 2016 yılı içerisinde okulun
uygulama laboratuvarına ürün
desteğinde bulunacak” dediler.
“89 bin çalışanı ile
200 ülkede yer alıyor”
3M’in, yaşamları iyileştirmek
için bilimin gücünü kullandığının
altını çizen yetkililer, 31,8 milyar
dolarlık cirosu ve 89 bin çalışanı ile
200 farklı ülkede yer alan şirketin,
müşterilerine çözüm ve ürünlerini sunduğunu söylediler. Yetkililer
son olarak, 3M’in küresel problemlere yaratıcı çözümler sunduğunu da sözlerine eklediler. z
İğrek Makina Üretim ve Planlama Sorumlusu Fatih İğrek:
“Yeni yatırımlarımızla
kapasitemizi artıracağız”
2015’te ihracatını bir önceki yıla göre yüzde 10 artıran İğrek Makina, Avrupa’nın ve
Türkiye’nin önde gelen otomobil üreticilerine kalıp dökümü gerçekleştiriyor. Şirket,
2016 yılında İğrek markası ile takım tezgahı da üretecek.
Gülay SOYDAN PEHLEVAN
Bursa
A
vrupa’nın ve Türkiye’nin önde gelen otomobil üreticilerine kalıp dökümü yaptıklarını belirten İğrek Makina
Üretim ve Planlama Sorumlusu Fatih
İğrek, “Geçtiğimiz yıl mevcut üretim
alanımızı yeniledik, 6 bin metrekarelik
ilave tesis yatırımı yaptık ve böylece,
toplamda 30 bin metrekare kapalı alana ulaştık” diye konuştu.
Bir önceki yıla göre yüzde 8 büyüdükleri 2015 yılında, 7,5 milyon TL’yi
aşan tutarlarda yatırımları olduğunun
bilgisini veren İğrek, “40’ar tonluk dört
adet vinç sistemi kurduğumuz yeni binamızda, Ar-Ge faaliyetleri yürüteceğiz
ve takım tezgahı üretimi yapacağız. Bu
yıl büyüme oranı ve kapasitede artış
bekliyoruz. Mevcut projelerimiz devam
edecek. Alanımızda Türkiye’nin en büyük üreticisi olmayı amaçlıyoruz” dedi.
Geçtiğimiz yıl cirolarının yüzde
4’ünü Ar-Ge faaliyetlerine aktardıklarını
söyleyen İğrek, bu yıl Ar-Ge yatırımlarının meyvesini toplayacaklarını dile getirdi. İğrek, 125 olan personel sayılarını
Ar-Ge ağırlıklı artırarak, Ar-Ge merkezi
kimliğine kavuşmayı hedeflediklerini
aktardı.
“Avrupa’da aranan
bir markayız”
Avrupa’da aranan bir marka olduklarını söyleyen İğrek, 2015’te ihracatlarını bir önceki yıla göre yüzde 10
artırdıklarını bildirdi. İhracatta lokomotif ülkelerinin Almanya ve İtalya olduğunu kaydeden İğrek, şöyle konuştu:
“Ticari ofis kurduğumuz Almanya’ya
ihracatımız son bir yılda arttı. Fransız
firmalara yönelik olarak da üretime
devam ediyoruz. Slovenya, Romanya
ve Macaristan kemikleşmiş pazarları-
82 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
mız arasında. Son olarak Amerika’yı
mercek altına aldık.”
“Havacılık sektörüne
yönelik de üretime başladık”
2015’te havacılık sektörüne yönelik de üretime başladıklarını vurgulayan
Fatih İğrek, “Büyük yolcu uçaklarının
dış sac aksamlarının şekillendirilmesinde çok önemli bir üretici olan TAI’ye
hem direkt yan sanayiyiz, hem de
TAI’ye çalışan firmalar için üretim gerçekleştiriyoruz. Büyük ve özel gerdirme kalıpları ile vakum kalıplarının
dökümlerini yapıyoruz. Havacılık teknolojisini öğrenmeye çalışıyoruz. Bu
doğrultuda, Bursa Ticaret ve Sanayi
Odası tarafından düzenlenen Brezilya’daki B2B görüşme organizasyonuna da katıldık” dedi.
Enerji ve raylı sistemler sektörlerine
yönelik de üretim yaptıklarının bilgisini
veren İğrek, şunları kaydetti: “Yenilenebilir Enerji ve Çevre Teknoloji Kümelenmesi ile Enerji Bakanlığı’nın başlattığı
Milli Rüzgâr Enerji Sistemleri Geliştirilmesi ve Prototip Türbin Üretimi (MİLRES) projesinin resmi döküm sağlayıcısıyız. Türkiye’de son dönemde raylı
sistemlere önem veriliyor. Bu doğrultuda, raylarda bulunan özel çelik döküm
parçalar üzerine faaliyet gösteriyoruz.
Yerli üretime alt yapı hazırlamak amacıyla Ar-Ge çalışmaları yürütüyoruz.”
tuda yaptık. Yeni oluşumumuz ve alt
yapımız hazır. Tezgahlarımızı, otomotiv
ve havacılık sektörlerine yönelik kalıpları işlemede kullanılabilmek üzere
geliştiriyoruz. Hedef olarak, çok büyük
ve özel tezgahlar seçtik. Asya’nın rekabet edemeyeceği, Türkiye’de talep
olan, ağır sanayiye yönelik işleme merkezleri ve takım tezgahları üreteceğiz.
Butik üretim için yola çıktık. Üç ana
tip olacak; ancak, her müşterinin özel
talebine göre aksesuarları olan, boyutları değişebilen ve özel opsiyonlar ilave
edilebilen niş üretim yapacağız. Büyük
tip CNC kontrollü dik torna ve 5 eksenli frezeler üreteceğiz. Bu doğrultuda, kendi model üretim bölümümüze
3 eksen hızlı CNC işleme tezgahları
yaptık. Prototipini tamamladığımız 5
eksenli metal işleme frezemizi bu yılın şubat ayı sonunda devreye almayı
planlıyoruz. Dik torna ise, yılın ikinci
yarısında lanse edilecek duruma gelecek. Söz konusu tezgahlarda bu boyutlarda ülkemizde yerli üretim bulunmuyor ve yoğun şekilde Tayvan ve Çin
ürünleri ithal ediliyor. Bütçesi ve kalite
beklentisi fazla olanlar da Avrupa’dan
alıyor” diye konuştu. z
Fatih İğrek, 2015 yılında
cirolarının yüzde 4’ünü
Ar-Ge faaliyetlerine
ayırdıklarını ifade etti.
“Takım tezgahı da üreteceğiz”
70. kuruluş yıl dönümlerini kutlamaya hazırlandıkları 2016 yılında, İğrek
markası ile takım tezgahı üretimine
ciddi bir şekilde girdiklerini lanse edeceklerini ifade eden İğrek, “İlk yerli üretim Türk takım tezgahlarının lansmanını
ve satışını yapacağız. Ülke ve dünya
çapında tanıtımlarını gerçekleştireceğiz. İlave tesis yatırımımızı bu doğrul-
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
83
FİRMA HABERLERİ
Bosch Grubu’nun satış gelirleri
ilk kez 70 milyar Euro’yu aştı
Mitsubishi Electric, Türkiye’deki
üçüncü yılını kutladı
2015’te satış gelirlerini yüzde 10 artışla ilk kez 70 milyar Euro’ya yükselten Bosch
Grubu, söz konusu dönemde 17 bin 600 kişiyi daha istihdam ederek, toplam çalışan
sayısını 375 bine çıkardı.
Türkiye’de, 2012 yılı sonundan bu yana operasyonlarına kendi yapılanması ile
Mitsubishi Electric Türkiye olarak devam eden marka, üçüncü yılını çalışanlarıyla
birlikte kutladı.
mız çözümler oldu” dedi.
Sensör, yazılım ve servis konusundaki uzmanlıklarıyla ağa bağlı bir
dünyayı şekillendirdiklerini ve yeni iş
fırsatları yarattıklarını belirten Denner,
sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Dönüşüm bizim için bir tehdit değil. Bunu
bir fırsat olarak görüyoruz. Kısa zaman önce akıllı ev pazarına girdiğimizi
açıkladık ve dünyanın en büyük tüketici elektroniği fuarı olan CES 2016’da
akıllı ev sistemlerimizi tanıttık.”
Volkmar Denner, “Yenilikçi
gücümüz sayesinde,
durgun piyasaya rağmen
büyüme trendimizi
başarılı bir şekilde devam
ettirdik” dedi.
“Yeni pazarlara girdik”
B
osch Grubu, 2015 yılında tüm
dünyadaki satış cirosunu yüzde
10 artırarak, ilk kez 70 milyar Euro’ya
yükseltti. Bosch’un açıkladığı ön rakamlara göre, faiz ve vergi öncesi kârı
(FVÖK) yaklaşık 5 milyar Euro olarak
gerçekleşirken, FÖK marjı ise yaklaşık
yüzde 6,5 oldu. Ayrıca, BSH Ev Aletleri ve ZF Lenksysteme GmbH (Bosch
Automotive Steering) satın almalarına
rağmen, şirketin öz kaynak oranı ve
likiditesi yüksek kalmaya devam etti.
2015 yılında 17 bin 600 kişiyi daha
istihdam eden şirket, toplam çalışan
sayısını ise 375 bine çıkardı.
Denner: “Hedeflerimizi
tutturmayı başardık”
2015 yılının zorlayıcı ekonomik
şartlarına rağmen, şirket hedeflerini
tutturmayı başardıklarını ifade eden
Bosch Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Volkmar Denner, “Yenilikçi
gücümüz sayesinde, durgun piyasaya rağmen büyüme trendimizi
başarılı bir şekilde devam ettirdik.
Bu olumlu gelişmenin ana etkenleri,
ağa bağlı dünyaya yönelik artırdığı-
84 Makina Magazin
FİRMA HABERLERİ
n
ŞUBAT 2016
Akıllı evler ve ağa bağlı endüstri
gibi yeni pazarlara girdiklerini vurgulayan Denner, aynı zamanda geleneksel
pazarlardaki her türlü fırsatı da değerlendirdiklerini dile getirdi. Söz konusu
fırsatlar arasında mobilitenin elektrifikasyonunun olduğuna dikkat çeken
Denner, “2015 yılında gerçekleştirdiğimiz Amerikalı pil teknolojisi şirketi
Seeo Inc.’in satın alınması oldukça
önemli bir gelişme oldu. Bosch, batarya teknolojileri alanında büyük bir
uzmanlığa sahip. Özellikle, motosiklet
ve ticari araç segmentlerinde de harika bir potansiyel görüyoruz. Gelecekte, pazarın ve tüketicilerin ihtiyaçlarına
daha iyi hizmet sağlamak için bu kategorilere özel birimler kurduk. Bugün,
mobilitedeki üç önemli trend olan;
otonom, elektrifikasyon ve bağlanabilirlik, ticari araçlar ve motosikletler
için de büyük önem arz ediyor” diye
konuştu.
Otonom teknolojilerin kazaların
azaltılmasına büyük katkı sağladığına
dikkat çeken Volkmar Denner, sözlerine şöyle devam etti: “Ayrıca, bugün
yaygın olan karbüratör sistemlerinin
aksine, motosikletlere yönelik enjeksiyon sistemleri yakıt tüketimini azaltıyor. Gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere, kaynak korumaya yönelik
önemli bir katkı sağlıyor.”
“Küresel ısınma hedefleri
dizelle tutturulabilir”
Küresel ısınma hedeflerinin karşılanmasında dizel teknolojisinin önemini de vurgulayan Denner, AB’nin iddialı
CO2 hedeflerinin ancak dizelle tutturulabileceğini savundu. Dizel araçların,
benzinli araçlara oranla çok daha az
oranda CO2 yaydığını kaydeden Denner, “Şehirlerimizdeki hava kalitesi ve
partikül madde hakkındaki tartışmada,
dizel sorunun değil, çözümün bir parçasıdır. Modern filtre teknolojisi sayesinde, bir dizel aracı partikül maddeyi
büyük şehirlerdeki havadan temizleyebilir. Dizel, bir hava temizleme makinasıdır. Dizel güç aktarma organlarının
çok daha iyi olabileceğine inanıyorum.
Bosch, gerçek sürüş koşullarında bile
dizel nitrojen oksit emisyonlarını son
derece düşük seviyelere indiren teknolojiye sahip. Geliştirme hedefimiz;
sadece laboratuvar testlerinde değil,
yollarda da güncel standartlara uyan
dizel araçlar elde etmek. Bu nedenle,
daha gerçekçi bir test döngüsünün ve
gerçek sürüşteki egzoz gaz emisyonları ölçümünün kullanılmasını açık bir
şekilde destekledik” diye konuştu.
Asenkerschbaumer:
“Hedefimiz daha hızlı
büyüme”
Bosch’un CFO’su ve Yönetim
Kurulu Başkan Yardımcısı Dr. Stefan
Asenkerschbaumer ise, 2016 yılında global ekonomi için yüzde 2,8 ile
orta seviyede bir büyüme beklediklerini açıklayarak, “Gelecekte bölgesel ve küresel pazarlarda oluşabilecek dalgalanmalara karşı hazırlıklı
olmak gerekiyor. Jeopolitik anlamda,
2016 yılı her türlü sürprize açık olsa
da, Bosch olarak büyüme trendine
devam etmeyi ve tüm iş kollarında
daha hızlı büyümeyi hedefliyoruz”
diye konuştu. z
9
5 yıllık deneyimi ve 120 binden
fazla çalışanı ile 43 ülkede faaliyet gösteren Mitsubishi Electric,
öncelikli pazar olarak gördüğü Türkiye’deki üçüncü yılını çalışanlarıyla
birlikte kutladı. Şirketin Türkiye’deki
ana faaliyet alanlarını; fabrika otomasyon sistemleri, ileri robot teknolojileri ve klima sistemlerinin satış ve
satış sonrası hizmetleri oluşturuyor.
Kuruluş, Türkiye’de söz konusu ana
faaliyet alanlarının yanı sıra; uydu,
asansör, görsel veri sistemleri, güç
kaynakları ve ulaştırma bağlantılı alt
yapı projelerinde de rol alıyor. Türksat 4A ve 4B uydularının üreticisi
olan Mitsubishi Electric, uydunun
yanı sıra, Marmaray projesinde kullanılan otomasyon teknolojisi ile de
tanınıyor.
Fujisawa: “Türkiye’ye
büyük önem veriyoruz”
Markanın Türkiye’deki üç yılını
ve gelecek hedeflerini değerlendiren
Mitsubishi Electric Türkiye Başkanı
Masahiro Fujisawa, “Türkiye, en çok
önemsediğimiz pazarlar arasında
yer alıyor. Türkiye pazarında geçirdiğimiz bu üç yıl boyunca çok fazla
sayıda proje için çalıştık ve çalışmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin ve
komşu ülkelerin iletişim ve yayıncılık
alt yapısına katkı sağlamaktan gurur duyduğumuz Türksat 4A ve 4B
uydularının yanı sıra, Marmaray projesinde kullanılan otomasyon teknolojimiz, Türkiye’de en çok dikkat
çeken uygulamalarımız arasında yer
alıyor” diye konuştu.
“Pek çok açıdan
avantajlı bir ülke”
Türkiye’nin; jeopolitik konumu,
genç nüfusu, büyüme potansiyeli gibi pek çok açıdan avantajlı bir
ülke olduğunu vurgulayan Fujisawa,
Türkiye’nin global düzeyde rekabet
için dünyadaki değişim ve gelişimlere hızla uyum sağlamasının önemine dikkat çekti. Başkan Masahiro
Fujisawa, sözlerine şu şekilde devam etti: “Mitsubishi Electric olarak,
dünyaca kabul edilen ileri teknolojimizi ve yüksek kaliteye sahip ürün
ve sistemlerimizi Türkiye’ye getiriyoruz. Bu teknoloji ve bilgi kullanımı ile Türkiye’nin belirlediği yüksek
ekonomik hedeflerine ulaşmasında
rol almak istiyoruz. Türkiye’nin üretkenliğinin her geçen gün gelişeceğine, üretilen ürünlerin daha da katma değerli bir hale geleceğine ve
dünyanın ileri ekonomileri arasında
söz sahibi olacağına inanıyoruz. Bu
bağlamda, Mitsubishi Electric Türkiye olarak; üstün teknolojiye sahip,
enerji verimli, çevreci, yenilikçi ürün
ve hizmetlerimizle Türkiye’nin geleceğinin bir parçası olmak için yatırımlarımızı sürdüreceğiz.”
“Öncü bir yeşil şirket
olmayı hedefliyoruz”
Mitsubishi Electric’in, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de refah seviyesi daha yüksek bir toplum
yaratılmasına katkıda bulunan öncü
bir yeşil şirket olmayı hedeflediğini
belirten Fujisawa, “Her zaman ‘Daha
İyisi İçin Değişim’ misyonu ile hareket
eden kuruluşumuz; teknolojisi, kalitesi
ve güvenilirliğinin yanı sıra, çevre duyarlılığı konusunda da fark yaratıyor.
İleri teknolojilerimizin menzilini genişletirken; ‘Eko Değişim’ ilkemizi, hem
kendi faaliyetlerimizi, hem de toplumu ekolojik açıdan daha bilinçli ve
duyarlı hale getirmenin bir yolu olarak
uyguluyoruz. Dünya genelindeki tüm
çalışanlarımızın; karbondioksit salınımını düşürme, geri dönüşümü teşvik
etme, israfı azaltma ve biyo-çeşitliliğe
saygı duyma gibi konulara inanç ve
bağlılıklarını da yükseltiyoruz” diyerek
sözlerini noktaladı. z
Masahiro Fujisawa,
“Türkiye’nin belirlediği
yüksek ekonomik
hedeflerine ulaşmasında
rol almak istiyoruz” dedi.
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
85
MAKALE
MAKALE
Sürekli
değişim
çağı
Uğur URKUT
Oerlikon Balzers Türkiye
Genel Müdür
“Kelebek bir defa
kanatlandı mı, bir daha
asla tırtıl haline gelmez.”
Colin Wilson
Uzay çağı, bilgi çağı, dijital
çağ derken; içinde bulunduğumuz çağın adını bile koyamıyoruz.
Kullandığımız
teknoloji, dış ve iç çevremiz, her şey büyük
bir değişim içinde. Artık
ürün ve hizmetlerimizi;
daha hızlı, daha ucuz
ve daha kaliteli üretmek
bile yetmiyor. Bir bakıyorsunuz; ürettiğiniz şeyin
modası geçmiş ya da bir
yenisi çıkmış. Olan biteni
“benim” diyen bir yöneti-
86 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
cinin bile anlamakta zorlandığı kuvvetli bir değişim rüzgârına karşı, bilinmez uzak dalgalı sularda rotamızı
bulmakta oldukça zorlanıyoruz. Her
anımız belirsiz, her anımız ayrı bir
deneyim… Sürekli değişiyoruz.
Değişim yönetimi; iç ve dış
dünyada yaşanan gelişmeler doğrultusunda yöneticilerin kafalarında oluşturdukları doğru stratejileri,
politikaları ve süreçleri çalışanlara
doğru ve planlı bir şekilde aktarması, çalışanların da bunları doğru bir
şekilde anlaması ve günlük süreçlerinde uygulamasıdır. Dış dünya ile
organizasyon arasında, ya da daha
da ileri gidersek, liderle çalışanlar
arasında karşılıklı bir etkileşim olmadıkça ve bir denge haline ulaşılmadıkça, değişim rüzgârını arkamıza alıp yelkenlerimizi doldurmak
güçleşir.
Eski yıllara göre frekansı giderek artan krizlerin en önemli nedeni,
yukarıda açıklamaya çalıştığımız bu
denge bozukluğudur. Büyüme ve
yatırım politikası dengeli olmayan,
çok ağır hareket eden, düşük teknoloji ve bilgi(sizlik) seviyesi içeren
sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler için dış çevrede olan biten
şeylere uyum sağlamak her zaman
sıkıntılı olur.
Şimdi gelin; işletmemizi sürekli değişim çağının güçlü bir aktörü
yapabilmek için hangi noktaların
üzerine önemle eğilmek zorunda
olduğumuza kısaca bir göz atalım.
1. Organizasyonun
öğrenme hızı:
Herhangi bir yaşayan sistemin
kendisini koruyabilmesi ve varlığını
sürdürebilmesi için, öğrenme hızının,
çevresinde meydana gelen değişimin hızına en az eşit olması gerekir.
Aksi halde, organizasyonun gelişim
hızı dış dünyada meydana gelen
değişim hızının çok altında kalır ve
organizasyonun yaşam eğrisinde
sonun başlangıcı evresine girilmiş
olur. Türbülansı yüksek bir dünyada,
olağanüstü bir bilgi bombardımanı
altında maalesef başlangıçta belirlediğimiz hiçbir stratejimizi tam olarak
gerçekleştiremeyeceğimiz için; daima yeni şeyler denemek, yeni şeyler
öğrenmek, en yeni bilgiler ışığı altında stratejimizi hızla güncellemek ve
değişen koşullara uyarlayarak, hedefimize giden başka güvenli yollar
aramak durumundayız.
2. Dinamik ve çevik bir
organizasyon yapısı:
Öğrenen organizasyon kültürü bizi zinde tutar, daha yaratıcı ve
daha yenilikçi (inovatif) yapar. Yenilikçilik (inovasyon) anlayışı sadece üst
yönetimin ya da Ar-Ge bölümünün
işi değildir. Bu kavramı organizasyonun en alt kademelerine kadar yaymadıkça, değişime uyum sağlayan
ürün ve hizmetler meydana getirmedikçe rekabette öne çıkmak mümkün olmaz. Dinamik, esnek ve çevik
bir organizasyon yapısının bir başka
faydası da, dış dünyada yaşanabilecek olası ani değişimler karşısında çok çabuk reaksiyon göstererek
kendisini koruyabilmesidir.
3. Liderlik:
İnsanoğlu doğası gereği, başına
bir şey gelmedikçe değişmek istemez. Özellikle, “tatlı hayat” devam
ederken çalışanları sürekli iyileşmeye doğru yönlendirmek ve değişime
ikna etmek için güçlü bir liderlik gerekir. Bu amaçla üst yönetim; vizyonunu, işletmeyi nereye götürmek
istediğini, değişimin gerekçelerini
çalışanlara açık bir şekilde defalarca anlatmalı, kendilerini değişim
sürecine dâhil etmeli ve desteğini
almalıdır.
4. Çalışanların katılımı:
Değişim denilince; sadece dış
dünyada olan teknolojik, ekonomik,
politik ya da sosyal bir değişim anlaşılmasın. Bir başka deyişle; değişimin sadece dışarıdan içeriye doğru
gelmesi yetmez. Çalışanların da, bu
değişime hazır olması ve değişimi
istemesi gerekir. Bu anlamda, organizasyon kültürünün çalışanlara
işletmenin değişme isteğine uygun
iklimi sunabilmesi gerekir.
5. Müşteri odaklılık:
Günümüzün belirsiz ekonomik
ortamı tüketicileri geçmişe göre
daha tedirgin yapmaktadır. Herkesin “yarın kaygısı” yaşadığı bir devirde, para harcarken hissedilen bu
ürkek tutum tüketici davranışlarını
ve harcama alışkanlıklarını tamamen değiştirmiştir. Müşterilerimizi
anlamak, ihtiyaç ve beklentilerini
tespit etmek ve ne zaman nereye
harcama yapacağını tahmin etmek
düne göre gerçekten çok zorlaştı.
Sözün özü; satış gelirlerimizi garanti altına almanın yolu, sadece ve
sadece müşterimizi anlamaktan ve
müşteri odaklı olmaktan geçiyor.
Değişim; bir sistemin, bir süreç
veya ortamın belli bir durumdan
başka bir duruma geçmesidir. Bu
değişim plansız olursa, organizasyon kendisini aniden farklı bir ortamda (örneğin, kriz, belirsizlik, ekonomik durgunluk vs.) bulabilir. Bu
nedenle işletmeler; bazen küçük
iyileşmelerle, bazen de büyük sıçramalarla sürekli kendilerini yenilemeli,
değişen çağa uyum sağlamalı, yeni
özellikler, genç yetenekler ve yeni
temel yetkinlikler kazanmalıdırlar.
Son söz: Değişimin lideri olabilmek için değişen dünyanın lideri
olmak gerekir. z
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
87
MAKALE
MAKALE
Başarılı işleme için
üretken bir denge gereklidir
Patrick de VOS
Seco Tools
Kurumsal Teknik Eğitim Müdürü
Ü
reticiler, birbirinden çok farklı iş
parçası malzemelerinden çok
çeşitli parçalar üretirken, çok sayıda işleme sürecinden yararlanırlar.
Yine de tüm üreticilerin ortak amacı; belirli bir süre içinde ve uygun bir
maliyet karşılığında istenen kalitede
belirli sayıda iş parçası üretmektir.
Çoğu üretici, takım seçimi ile başlayan dar bakış açılı bir modeli takip
ederek ve sorunları karşılaştıkça
çözme mantığı ile bu amacı gerçekleştirir. Ancak, bu yaklaşım tersine çevrildiğinde maliyetler düşebilir ve verimlilik artabilir. Sorunların
ortaya çıkmasını beklemek ve daha
sonra her işleme operasyonu için
ayarlama yapmak yerine üreticiler,
ilk olarak proaktif bir şekilde reddedilen parçaları ve planlanmamış
durma sürelerini ortadan kaldırmayı amaçlayan proaktif ön planlama
konusuna odaklanmalıdırlar. Tutarlı
ve güvenilir bir süreç kurulduktan
sonra üretim ekonomisi konseptlerinin uygulanması, üreticilerin üretim hızı ile üretim maliyetleri arasında bir denge bulmasına yardımcı
olabilir. Bu sayede üreticiler, güvenli
88 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
ve ekonomik açıdan sağlam operasyonlar ile kurulan temel üzerine
ekleme yaparak, işleme sürecini
tam olarak optimize edecek takımlar ve kesme koşullarını seçebilirler.
Üretim ekonomisi
Metal kesme işlemlerini optimize edecek adımlar atmadan önce,
süreçlerin güvenli ve güvenilir olması ve arızalı parçaların veya planlanmamış durma sürelerinin olmaması
büyük önem taşır. Sürecin güvenli
olması için dengeli bir üretim ortamı
oluşturulmalıdır. Üreticilerin analiz
etmesi gereken alanlar arasında;
işleme takımlarının bakımı, CAM
programlama, takım tutma sistemleri ve soğutma sıvısı uygulaması
bulunmaktadır. Palet veya robotik
parça yükleme/boşaltma sistemleri
gibi taşıma otomasyon sistemleri
de bu değerlendirmenin bir parçası
olabilir.
Üretim ekonomisi sanatı ve bilimi, en yüksek üretkenlik ve en düşük üretim maliyetlerini sağlarken;
üretim sürecinde maksimum güvenlik ve tahmin edilebilirlik sunmaya odaklanır. Metal kesme işlemi ve
ortam güvenli ve tahmin edilebilir
olduğunda, üretim ekonomisi iki
boyutlu bir çalışmaya döner: Üre-
tim çıktısı ile üretim maliyetleri arasında üreticiye özel duruma uygun
bir denge kurmak. Örneğin; basit
parçaları seri olarak üretirken, çıktıyı minimum maliyet ile maksimuma
çıkarmak en büyük öncelik olabilir.
Diğer yandan, yüksek karışımlı ve
düşük hacimli parçalar üretirken
öncelik, üretim maliyetleri yerine
eksiksiz güvenilirlik ve hassasiyet
üzerinde olmalıdır.
Planlanmamış durma
sürelerini en aza indirmek
Üretim kaynaklarından en iyi
şekilde yararlanabilmek için durma
süresinin, yani basitçe kesici takımın talaş üretmediği süreyi en aza
indirmek gereklidir. Durma süresi
bazen gerekli ve planlanmış olabilir.
Buna; kesici takımın programlanması ve bakımı, iş parçalarının yüklenmesi ve boşaltılması ve takımların değiştirilmesi için harcanan
süreler dâhildir.
Üreticiler, üretim programlarında planlanmış durma sürelerini
hesaba katar. Ancak, kabul edilemeyen parçalar üretildiğinde planlanmamış durma süresi gerçekleşir.
Reddedilen bir iş parçasının tekrar
işlenmesi gerektiğinde, ilk başta
bu parçayı işlemek için geçen süre
planlanmamış durma süresi sayılır
ve boşa harcanır.
Atölyeler, geleneksel olarak
durma sürelerini azaltmak için tepkisel bir yaklaşıma sahiptir. Üretim
bir sorun nedeniyle durduğunda
çözüm arayışı başlar. Olumsuz
bir duruma tepki göstermek için
beklemek yerine, çalışmayla ilgili önemli hedefleri dikkate alan ve
süreci en başından itibaren bu hedeflere doğru yönlendiren proaktif
bir planlama daha iyi bir yaklaşımdır. Çoğu atölye, zamanın yüzde
20’sini hazırlık çalışmasına ve geri
kalan yüzde 80’ini uygulama ve
teste ayırır. İdeal yöntem, yüzde
80 hazırlığa zaman ayırmak ve geri
kalanı uygulama ve gerekirse ayar-
lama işlemlerine ayırmaktır.
Atölyede işleme operasyonuna
hazırlanırken, hedefler analiz edilmeli ve bu hedefleri gerçekleştirmek
için güvenilir süreçler geliştirilmelidir.
Ana hedef her zaman üretim hızını
artırmak değildir. Otomobil parçası
üretimi gibi bazı üretim durumlarında yüksek hacimli büyük miktarda
üretim örnekleri bulunsa da, imalat
sektörü genel olarak yüksek karışımlı, düşük hacimli üretim senaryolarına kaymaktadır.
Büyük miktarda üretim yaparken, uzun süre boyunca 100
binlerce parça üretecek bir işleme
süreci geliştirirken, 50 veya 100
parça kaybetmek toplam hacmin
çok küçük bir yüzdesini oluşturur
ve kolayca kabul edilebilir. Ancak,
yüksek karışımlı, düşük hacimli
durumlarda parça üretimi başlamadan önce süreç mümkün olduğunca eksiksiz olarak geliştirilmiş
olmalıdır. Yüksek karışımlı, düşük
hacimli senaryolarda küçük partiler
bulunabilir, tek basamaklı parti sayıları olabilir veya tek parçalık özel
imalatlar bile yapılabilir. Bu durumlarda birkaç parçanın reddedilmesi,
üreticinin kâr veya zarar etmesini
belirleyebilir.
Mikro ve makro
karşılaştırması
Metal işleme çıktısını maksimuma çıkarmak için uygulanan geleneksel yaklaşımda, her operasyon
için takımları ayrı ayrı optimize
etmeye dayalı dar bakış açılı bir
mikro ölçekli model kullanılır. Diğer
yandan, makro ölçekli modellerde
üretim süreçlerine daha geniş bir
açıdan bakılır. Bu modeller, belirli
bir iş parçasını üretmek için gereken toplam iş bölümleri arası süreye odaklanmaktadır.
Mikro ve makro ölçekli ekonomik modeller arasındaki ilişki,
bir ressamın resim yaparken kullandığı bakış açısına benzetilebilir.
Tıpkı ressamın her fırça darbesine odaklanması gibi, mikro ölçekli modelde detaylara ayrı ayrı
odaklanılır. Makro modelde, geriye adım atılarak parça üretim sürecinin tamamına bakılır. Bu da,
resmin tamamına bakmak gibidir.
Ayrıntılara dikkat etmek gerekti-
ği açıktır. Ancak, bunu yaparken
çalışmanın genel amacı göz ardı
edilmemelidir.
Gizli maliyetler
Ayrıntılara çok fazla takılmak
sürecin sonucuna odaklanmayı
zorlaştırabilir. Örneğin; kesme süresini 10 saniye kısaltmak için kurulum ve ayar süresine 10 dakika
ekleyen ek bir takım kullanmak
bir dezavantajdır. Benzer şekilde,
müşteri beklentilerinin üzerinde bir
ürün kalitesi elde etmeye çalışmak
da maliyeti artırır ve üretim süresini
uzatır. Gerçekten de, “işlevsel olarak kabul edilebilecek en kötü iş
parçasını üretmek için ne kadar zaman ve maliyet gereklidir?” sorusu
sorulabilir.
İşletme maliyetleri
İşleme maliyeti modelleri, mikro
ve makro ölçekli bakış açılarını da
temsil edebilir. Mikro ölçekli modellerde, kesme işlemleri dar bir bakış
açısından değerlendirilir ve kesme
koşulları doğrudan kesme maliyetleri ile ilişkilendirilir. Makro ekonomik modellerde, daha geniş bir
bakış açısı vardır ve belirli bir iş parçasını üretmek için gereken toplam
süre üzerinde durulur.
Üreticiler, üretim hızını çeşitli yöntemlerle ölçerler. Bunun için
belirli bir süre içinde tamamlanan iş
parçası sayısı veya bir operasyonu
tamamlamak için gereken toplam
süre kullanılabilir. Üretim hızı; iş
parçası geometri gereksinimleri ve
malzeme özellikleri, tesis içindeki
ürün akışı, çalışanlara bağlı girdiler, bakım, çevresel ekipmanlar ve
çevre, geri dönüşüm ve emniyet
konuları gibi çok sayıda etkenden
etkilenir.
Bazı üretim maliyeti öğeleri sabittir. İş parçasının zorluğu ve malzeme genellikle bir parçayı üretmek
için gereken işleme operasyonu
tipi ve sayısını belirler. Bir tesisin;
kesici takımlar edinmek, bakımını
yapmak için harcanan maliyet ve
takımları çalıştırmak için kullanılan
enerjinin maliyeti, sabit maliyetlerdir. İşçilik maliyetleri biraz daha
esnektir. Ancak, en azından kısa
vadede sabittir. Bu maliyetler işlenen parçaların satışından elde edilen gelir ile karşılanmalıdır. Üretim
hızını, yani iş parçalarının tamamlanmış parçalara dönüştürülme
hızını artırmak bu sabit maliyetleri
karşılayabilir.
Ayrı ayrı optimizasyon
Bir sürecin genel üretkenliği ve
maliyetinin uygun olması arasında
denge kurulduktan ve süreç makro
ölçekte optimize edildikten sonra,
üreticiler operasyonları dikkatli bir
şekilde ayrı ayrı optimize ederek
daha fazla iyileştirme yapabilirler.
Kesme koşulları, yani kesme derinliği, ilerleme oranı ve kesme hızları
üretkenliği ve maliyetleri dengelemek için büyük önem taşır. Bunların herhangi biri veya üçü birden
işleme süresini kısaltmaya yardımcı olabilir. Ancak, hepsinin sürecin
güvenilirliği üzerindeki etkisi büyük
oranda değişiklik göstermektedir. Kesme derinliğinin takım ömrü
üzerinde hiçbir etkisi yoktur. İlerleme oranı takım ömrünü az miktarda etkilerken, kesme hızının takım
ömrü ve kesme işleminin güvenilirliği üzerindeki etkisi çok büyüktür.
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
89
MAKALE
MAKALE
tinden elde edilen tasarrufları aşacağı için genel maliyet artacaktır.
İlerleme oranıyla kesme derinliğinin dengeli ve güvenilir kombinasyonuna ulaşıldığında, operasyonun son kalibrasyonu için kesme
hızları kullanılabilir. Hedef; işleme
süresi maliyetlerini düşüren, ancak
takım aşınmasını hızlandırarak, kesici takım maliyetlerini aşırı miktarda
yükseltmeyen daha yüksek bir kesme hızıdır.
Kesme ile ilgili
olmayan konular
Çoğu atölye yöneticisi, kesme hızını artırarak aynı süre içinde
daha fazla parça üretebileceğini ve
böylece üretim maliyetlerini düşürebileceğini düşünür. Bu genellikle doğrudur; ancak, karşılığında
başka dezavantajlar ortaya çıkar.
Genel olarak, operasyon ne kadar
hızlıysa o kadar dengesiz hale gelir.
Yüksek hızlar daha fazla ısı üretir
ve hem takım, hem de iş parçasını etkiler. Takım aşınması daha
hızlı gerçekleşir ve tahmin edilmesi
daha zordur. Takım aşınması veya
titreşim, parça boyutlarında değişiklik olmasına ve yüzey kalitesinin
düşmesine neden olabilir.
Takımlar iş parçasını kırabilir ve
hasar verebilir. Ayrıca, güvenilirlik
sınırları dışında çalışan süreçler genellikle bakımsız veya yarı bakımlı
çalıştırılamaz. Bu da, işçilikten tasarruf etme imkânlarından birini
ortadan kaldırır. Çok yüksek kesme
hızları ve agresif işleme parametreleri, tezgah bakım maliyetlerini artırır
ve hatta tezgah arızalarından kaynaklanan durma sürelerini uzatır.
Bu sorunların farkına varan
Amerikalı makina mühendisi F.W.
Taylor, 20. Yüzyıl’ın başında takım
ömrünü belirlemek için bir model
geliştirmiştir. Model; belirli bir kesme derinliği ve ilerleme oranı kombinasyonu için takım aşınmasının
güvenli, tahmin edilebilir ve kontrol edilebilir olduğu bir kesme hızı
aralığı olduğunu gösterir. Taylor’ın
modeli sayesinde; kesme derinliği,
takım aşınması ve takım ömrü ara-
90 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
sındaki ilişki sayılarla ifade edilebilir, maliyet uygunluğu ve üretkenlik
arasında denge kurulabilir ve bir
operasyon için en iyi kesme hızı net
bir şekilde belirlenebilir.
Üreticiler genel olarak, her
operasyon için mümkün olan en
büyük kesme derinliği ve en yüksek ilerleme oranlarını seçmelidir.
Bu değerler; takımın bağlanması,
iş parçasının sabitlenmesi ve tezgah ile tezgahın bağlıdır. Talaş oluşumu ve tahliyesi, titreşimler ve iş
parçası deformasyonu açısından
işlemin emniyeti de dikkate alınmalıdır. Dengeli bir yaklaşımda, kesme
hızları düşürülerek ilerleme oranı ve
kesme derinliği ile orantılı artışlar
yapılır. Mümkün olan en geniş kesme derinliğinin kullanımı, gereken
kesme sayısını azaltarak işleme
süresini kısaltır. İlerleme oranı da
maksimuma çıkarılmalıdır. Ancak,
iş parçası kalitesi ve yüzey kalitesi gereksinimleri ilerleme oranının
çok büyük olmasından etkilenebilir.
Genellikle, kesme hızlarını koruyarak veya azaltarak ilerleme oranı ve
kesme derinliği artırıldığında, tek
başına kesme hızlarını artırarak,
elde edilenin üzerinde talaş kaldırma hızları elde edilebilir.
Üretim maliyetleri, takım maliyeti ve tezgah maliyetlerinin toplamıdır. Kesme hızları arttığında, işleme
süreleri kısalır ve tezgah maliyetleri
düşer. Ancak, belirli bir noktadan
sonra takım ömrü kısaldığı için takım maliyeti ve takım değiştirme
süreleri artacağı ve tezgah maliye-
Çevre ve emniyet konuları, üretim ekonomisinde gittikçe daha
önemli etkenler haline gelmektedir.
Üreticiler, enerji tasarrufu yapma
konusunda baskı altındadır. Soğutma sıvısı ve kesme yağlarının
kullanımı ve bertâraf etme işlemleri
gittikçe yasalar tarafından daha
katı bir şekilde düzenlenmekte ve
daha pahalı hale gelmektedir. Kesme koşulları konusunda dengeli bir
yaklaşım, üreticilerin bu ve buna
benzer sorunlar ile başa çıkmasına
yardımcı olabilir. Daha düşük kesme hızları ve daha yüksek ilerleme
oranı ile daha küçük kesme derinliklerini birlikte kullanarak, talaş
kaldırmak için gereken enerji miktarı düşürülebilir. Dengeli koşullar
ayrıca takım ömrünü uzatır, takım
tüketimini azaltır ve bertâraf ile ilgili
sorunları azaltır. Daha düşük enerji tüketimi daha az ısı üretilmesini
sağlar. Böylece, minimum seviyede
veya sıfır soğutma sıvısı kullanarak
işleme imkânı sağlar.
avantajları, tek başına metal işleme operasyonları ile sınırlı değildir.
Geniş bir bakış açısında, üretimin
tüm aşamaları arasındaki ilişkiler
dikkate alınır. Basitleştirilmiş bir
örnek olarak, bir parçayı üretmek
için seri olarak devreye alınmış
iki işleme takımı gösterilebilir. A
tezgahı çıktısını artıracak şekilde optimize edilmişse, ancak B
tezgahındaki sonuçlar iyileştirilemiyorsa, ilk tezgahtan çıkan parçalar yarı oranda tamamlanmış
envanter olarak ikinci tezgahı bekleyerek maliyetleri artıracaktır. Bu
durumda, yalnızca birinci tezgahın
kesme maliyetlerini (çıktı yerine)
optimize etmek çıktıyı korurken,
aynı zamanda işleme maliyetini
azaltmanızı sağlayacaktır.
Diğer yandan, B tezgahı boşta
bekleyerek, A tezgahından gelen
parçaları işlemeyi beklerken, birinci
tezgahın çıktısı artırıldığında toplam
çıktı artacaktır. Atölyedeki üretim
akışının; hat, parti veya paralel şekilde üretime göre düzenlenmesi
çok şeyi etkiler.
Tezgah alım maliyetleri de, genel olarak üreticinin işiyle ilgili olarak değerlendirilebilir. Genellikle,
atölyelerde haftada 40 saat boyunca tam yüklü çalışan bir freze tezgahı vardır ve bunu; daha pahalı,
daha gelişmiş ve daha yüksek hızlı
bir tezgah ile değiştirmeye karar
verilir. Ancak, yeni tezgah çalışmaya başladığında zamanın yarısını
boşta geçirmektedir.
Atölye, yeni tezgahı çalıştırmak
ve yapılan yatırımın karşılığını almak
için daha fazla iş bulma zorluğuyla
karşılaşır ve bunun için harcama
yapar. Ayrıca, yeni tezgahın özelliklerinden tam olarak yararlanan işler
atölyedeki diğer operasyonlar veya
piyasa için uygun olmayabilir. Bunun yerine, ilk olarak genel durumu
incelemek ve yeni tezgahın daha
yüksek olan kapasitesinden ne gibi
bir sonuç alınacağını tahmin etmek
daha iyi bir yöntemdir.
Daha az maliyetli ve o kadar
gelişmiş olmayan bir tezgah, mevcut ve beklenen parça gereksinimi
ve üretim hacimlerine daha uygun
olabilir. Eski tezgah ile birlikte kullanıldığında, daha dikkatli bir şekilde
seçilen yeni tezgah da, planlanmış
veya planlanmamış durma süreleri
ile başa çıkmak için gereken ekstra
esneklik ve yedekleme imkânlarını
sunabilir.
Süreç optimizasyonuna kapsamlı bir şekilde bakarken; çok
temel, basit işlemler ve analizler
de yapılabilir. Kullanılan takımları kontrol ederek, atölyede neler
olduğu genel olarak anlaşılabilir.
Örneğin; bir atölyede genellikle
12 mm kesme kenarlı uçlar kullanılıyorsa, ancak uçlar üzerindeki
aşınma izleri yalnızca 2 veya 2.5
mm’ye ulaşıyorsa, atölye muhtemelen yaptığı işe göre çok büyük
uçlar kullanmaktadır. 6 mm kesme
kenarlı uçlar bu iş için fazlasıyla
yeterli olacaktır ve 6 mm kesme
kenarı olan bir uç, 12 mm kesme kenarlı bir uca göre çok daha
ucuzdur. Bu kadar basit bir gözlem sayesinde takım maliyetleri,
üretkenliği düşürmeden yüzde 50
kadar azaltılabilir. z
Sonuç:
Üretim ekonomisi konseptlerinin
uygulanması, işleme ortamının genel analizini yapmamızı ve çoğu kabul gören metal işleme uygulamasına karşı olan düşünce yöntemlerini
kabul etmemizi gerektirir. Ancak,
önerilen stratejilerin uygulanması
maliyet tasarrufunu artırıp, daha
çevre dostu bir üretim sağlarken;
aynı zamanda, üretkenliği ve kârlılığı
koruyarak genel olarak dengeli ve
güvenilir bir üretim süreci sağlar.
Tesis genelinde bakış açısı
İşleme süreçlerine makro ölçekli bakış açısıyla bakmanın
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
91
MAKALE
MAKALE
Darbe ve suya dayanımlı
geliştirilmiş yangın alarm kablosu
Zekeriya ŞİRİN
Can ALTINGÖZ
Barış SÖNMEZ
Ahmet Eren DEMİREL
Prysmian Grup Türkiye
G
ünümüzde, yangın ortamında
işlevini sürdüren, alevin yayılmasını önleyen, zehirli gaz çıkarmayan, düşük duman yoğunluklu,
korozif ortam oluşturmayan, halojenden arındırılmış kablolar; konutlarda, iş yerlerinde, alt yapıda ve
endüstride yoğunlukla kullanılmaktadır. Kullanım alanı günden güne
daha da artan yangına dayanıklı bu
yanımın yüksek seviyede istendiği
alanlarda kullanıma uygun olup,
sektörün en zorlayıcı yangın test
standartlarına karşı başarılı sonuçlar
vermektedir.
Anahtar kelimeler: Yangın,
alev yayılımı, halojenden arındırılmış, kablo, darbeye dayanım, suya
dayanım.
1. Giriş:
Çeşitli nedenlerle meydana çıkan yangınlar hem can, hem de mal
kayıplarına yol açmaktadır. Yangınlar çoğu zaman bir kıvılcım ile başlayıp, hızlıca yayılarak büyümektedir.
Şekil 1. Yangın sonrası
söndürme çalışmaları.
kablolar sayesinde, daha güvenli ve
sağlıklı yaşam alanları oluşturulmaktadır. Yangın durumunda can ve mal
kayıplarının önüne geçmek için bu
kabloların kullanımı büyük önem taşımaktadır.
Yangına dayanıklı kabloların kullanımının artması, kablo üreticilerini
kabloyu daha da güvenli hale getirmek için çalışmalara yöneltmiştir.
Yangın koşulları düşünüldüğünde,
yangın alarm kablolarının; alevlerin
yanı sıra, suya ve darbeye dayanımı
tartışmasız büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, geliştirilmiş
yangın alarm kablosunun yapısı ve
uygulanan testler anlatılmaktadır.
Geliştirilen kablo, yangına karşı da-
Şekil 2. JE-H(St)H FE180
PH120 Annex E kablo
katmanları.
92 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016
Günlük hayatta kullanılan birçok
ürünün ana malzemelerinin alevi
iletici özellikte olmasının, yangının
yayılmasını kolaylaştırıcı bir etkiye
sahip olduğu da bilinmektedir.
Yangınla mücadele farklı şekillerde
olmaktadır. Yangının tespiti ve ihbar
süresi yangını söndürmek için önemli
p a r a m e t re l e rd i r.
İhbar süresinin kritik olduğu öncelerden beri bilinmekte
olup,
geleneksel
yangın alarm butonları ve yangın
söndürme aparatları; okul, hastane vb. kalabalık ortamlarda yıllarca
çözüm olarak düşünülmüştür. Geleneksel yangın alarm butonlarının
yerini; ısı, duman ve çeşitli sensörler aracılığı ile erken uyarıcı görevi
gören yenilikçi elektronik yangın
alarm sistemleri almaktadır. Elektronik yangın alarm sistemleri ile ihbar süresinin minimuma indirilmesi
hedeflenmektedir. Bu sistemlerde
kullanılan yangın alarm kablolarının,
yangın altında devre bütünlüğünü
sürdürmesi önem taşımaktadır.
Yangının yayılmasını önlemek
de, yangının tespiti ve ihbar süresi
kadar önemli bir parametredir. Gelişen teknolojiyle birlikte, bina içlerinde kullanılan kablo çeşitliliği ve
miktarları artmaktadır. Kabloların
yangının yayılmasında aracılık yaptığı düşünüldüğünden, son yıllarda
bina içi kabloların alev iletmeme
özellikte olması aranan bir standart
halini almıştır.
Alınan tüm önlemlere rağmen
yangının
çıkması
durumunda,
yangının hızlıca söndürülmesi istenmektedir. Bunun için geliştirilen elektronik kontrollü, sensörlü
yangın söndürme sistemleri; insan
gücünden bağımsız ve risk taşımayan sistemler olarak güvenli çözüm
sunmaktadırlar. Bu sistemlerde,
çok sayıda elektronik cihaz birbiriyle
kablolar aracılığı ile bağlantılıdır.
Bu noktada, yangın alarm kablosu olarak kullanılan kabloların
kalitesi kurulu sistemler kadar ha-
yati öneme sahiptir. Yangın alarm
sistemlerinin yanında, yangın söndürme sistemlerinin de yaygınlaşması, alarm sistemlerinde kullanılan
kablolarda da farklılaşma ihtiyacı
oluşturmuştur. Yangın ortamı simüle
edildiğinde, alevlerin dışında ortamda devrilen, düşen cisimlerin varlığı,
yangın söndürme sistemleri tarafından püskürtülen suyun olduğu
bilinmektedir. Bu koşullarda ortam
kablolarının sinyal iletimini alev altında, hatta darbeli ve sulu ortamda
da gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Geliştirilmiş yangın alarm kabloları olarak adlandırılan yeni nesil
yangın alarm kabloları, daha güvenli
yaşam alanlarının oluşturulmasında
önemli bir yere sahiptirler. Darbeye
ve suya dayanıklı olmayan kabloların yangın ve yangın söndürme esnasında iletimi sağlayamadığı, kısa
devre arızalarının oluşmasına neden
olabildiği yaşanan üzücü olaylar ile
tespit edilmiştir. Yeni nesil yangın
söndürme sistemleri, yangın anında
görüldüğü gibi yangını söndürmeye
yönelik aktif olmaktadır.
Yangın alarm kablolarında aranan diğer özellikler de, alev altında
duman ve zehirli gaz çıkarmayan,
halojensiz yapıda olmalarıdır. Yangın
anındaki ölümlerin bir çoğunun boğulma ve zehirlenmelerden kaynaklı
olduğu bilinmektedir. Yangın anında
oluşan duman ve alevler şekil 1’de
görülmektedir.
2. Kablo dizayn:
Yangın alarm kabloları, yangın
alarm sistemlerinde kullanılmaktadırlar. Bu kablolar; alev altında çalışmasını sürdürecek özelliklere sahip, duman çıkarmayan, zehirli gaz
ihtivâ etmeyen ve sinyal iletiminde
kullanılan iç ortam kablolarıdır. Geliştirilmiş yangın alarm kabloları ile;
daha zorlu yangın ortamında çalışabilecek ve daha güvenli kablo üretimi hedeflenmiştir.
JE-H(St)H FE180 kablo rumuzu ile bilinen yangın alarm kablolarının yanında, bina içi sinyal ve
kontrol kabloları olarak kullanılan
LiHCH FE180, LiHH FE180 gibi
kablolarda da, yangın dayanım
performansı önem kazanmıştır.
JE-H(St)H FE180 yangın alarm
kablosunun yapısında, iç ortamda
kullanıma uygun olarak izolasyon
ve kılıf malzemeleri için duman ve
zehirli gaz çıkarmayan LS0H malzeme kullanımı tercih edilmiştir.
Bakır telden oluşan iletken üzerine
alev bariyeri görevi üstlenen özel
bant helisel olarak sarılır. Alev bariyeri üzerine folye sarıldıktan sonra,
elektriksel özellikleri karşılayacak
kalınlıkta LSOH izolasyon malzemesi püskürtülerek damarlar elde
edilir. 2 çift kablo için damarların
birlikte yıldız dörtlü şeklinde bükülmesiyle, 4 çift ve üzeri kablo için
üniteler oluşturulması ve demetler
halinde bükülmesi ile kablo çekirdeği oluşturulur. Bu çekirdek üzerine tutucu ve koruyucu özellikte
polyester bant (opsiyonel) sarıldıktan sonra, üzerine ekranın devamlılığını sağlamak üzere boylamasına
kalay kaplı bakır toprak teli ve 1 kat
metal kısmı içe dönük, alüminyum
kaplı polyester bant ekran sarılır.
Ekran üzerine turuncu renkli LSOH
kılıf kaplanır. Kablo katmanları şekil
2’de gösterilmektedir.
Kablonun fiziki görünümü şekil
3’te verilmiştir. Burada; iletkenler,
damarlar, topraklama teli, alüminyum folye ve kılıf katmanları detaylı
görülebilmektedir.
3. Yanma testleri:
Standart yangın alarm kablolarına uygulanan; IEC 60754-1/2 halojen asit gaz testi, IEC 61034-1/2
düşük duman yoğunluğu testi, IEC
60332-1-2 alev yayılma testi, IEC
60331-21 yangına dayanıklılık testi,
EN 50200 darbeli yangına dayanıklılık testinin yanında, ilaveten EN
50200 test standardının ek E’si uygulanmıştır. Uygulanan testler aşağıda anlatılmaktadır:
z IEC 60754-1/2: Yanma esnasında açığa çıkan gazların korozifliği, pH ve iletkenlik değerlerini
ölçmek için yapılır. Olması gereken
değerler: HCl < 0.5 %, pH ≥ 4.3, c
≤ 10µS/mm.
z IEC 61034-1/2: IEC 610341/2 test standardı 1 metre boyundaki kablonun 3x3x3m (27m3)
kübik kapalı test odasında %90
etanol, %4 methanol ve % 6 su
karışımı yakıt ile yanması ile açığa
çıkan dumanın ışık geçirgenliğinin
ölçümüne dayanır. Işık geçirgenliği
minimum %60 olmalıdır.
z IEC 60332-1-2: Yangın ortamında alev yayılmasını simüle eden
bu testte, 25 mm’den düşük kablo
çapı için alev, kabloya 45 derece açı
ile 60 sn boyunca uygulanır. Yanan
kısmın üst destek noktasının alt kısmından en az 50 mm mesafeyi koruması gerekmektedir. Aynı şekilde,
alev ilerlemesi 540 mm’den fazla
olmamalıdır.
z IEC 60331-21: Yangın koşullarında devre bütünlüğünün test
edildiği standart testtir. Bu testte,
en az 750 derecelik bir ortamda 90
dakika boyunca iletimin devamlılığı
istenmektedir. Test, Prysmian standardı olarak 180 dakika boyunca
gerçekleştirilmiştir.
z EN 50200: Bu standart,
alarm, aydınlatma ve haberleşme
Şekil 3. JE-H(St)H FE180
PH120 Annex yangın
alarm kablosu görünümü.
Şekil 4. EN50200 test
düzeneği.
ŞUBAT 2016 n Makina Magazin
93
MAKALE
amaçları için acil durum devreleri
olarak kullanılması amaçlanan ve
yangına karşı dayanıklılığa sahip
olarak tasarlanmış kablolar için deney metodunu kapsar. Bu deney
metodu, iletken boyutları en fazla
2,5 mm²’ye kadar olan metalik iletkenli, dış çapı 20 mm’yi ve beyan
gerilimi 600/1000 V’u geçmeyen
kablolara uygulanabilmektedir. Deney sırasında ortam sıcaklığı 25 ±
15 °C olmalıdır.
Deney düzeneği beş temel
kısımdan oluşmaktadır:
z Çelik desteklere bağlanmış
ısıya dayanıklı tutuşmayan
malzemeden imal edilmiş,
kablonun üzerine monte
edildiği düşey bir duvar.
z Deney sırasında sürekliliği
kontrol etmek için uygulanan
akımın kaynağı olan
transformatör.
z Deney sırasında numune
kabloya uygulanacak,
yatay monte edilmiş alev
kaynağı düzeneği.
z Ani darbe üreten bir cihaz.
z Su püskürtme düzeneği.
Test edilecek numune en az
1200 mm uzunlukta olup, elektriksel
bağlantı için her iki ucundan 100’er
mm kadar açılmış olması gerekmektedir. Sembolik olarak “U” şekline
getirilen kabloda büküm noktalarında, kablo için deklare edilmiş en
düşük bükme yarıçapı esas alınır.
Kablonun dikey kısımları arasındaki mesafe yaklaşık olarak
475 mm olacak şekilde kablo de-
Şekil 5. EN 50200 Annex
E test simülasyonu.
ney düzeneğine monte edilir. 842
°C’lik sabit sıcaklıkta alev veren
propan alev kaynağı düzeneği aktif edildikten sonra elektrik besleme kaynağı devreye alınmalı, ani
darbe üreten cihaz çalıştırılmalı ve
deney süresi zamanlayıcısı başlatılmalıdır. 25 ± 0,2 kg’lık ani darbe
üreten cihaz, çalıştırma işleminden 5 dakika ± 10 saniye sonra
ve ardından 5 dakika ± 10 saniye
aralıklarla deney duvarına darbe
vurmalıdır.
Kabloların yangına karşı dayanıklılık sınıflandırması Ek D’de
anlatılmaktadır. Performans kriteri güç beslemesinin veya işaretin
sürekliliğidir. Kablonun fonksiyonunu sürdürdüğü süre, (örnek
olarak; 15, 30, 60, 90 veya 120
dakika gibi) kablo sınıfının belirlenmesini sağlamaktadır. Bu test sonucunda kablolar; PH30, PH60,
PH90 veya PH120 olarak sınıflandırılmaktadır.
Darbe altında yangın testine ilave olarak, Ek E’de anlatılan
kabloya su püskürtülmesi testi,
kablonun sağlamlığını ve güvenilirliğini ileri seviyeye taşıyan bir testtir.
Standarda göre; alev ile ani darbe
15 dakika boyunca uygulandıktan
sonra, 0,8 ± 0,05 l/dk. debi ile su
püskürtme başlatılmalıdır. Suyun
uygulanması deneyin son noktasına kadar devam etmelidir. Bu şekilde, toplam 30 dakika olduğunda,
kablo fonksiyonunu sürdürüyorsa
testi geçiyor anlamına gelmektedir. Testin grafiksel açıklaması şekil
5’te gösterilmektedir.
4. Sonuç:
Can ve mal güvenliğinin sağlanması adına yangına karşı alınan önlemler günümüzde boyut
değiştirmiştir. Yangın alarm ve
yangın söndürme sistemlerindeki gelişmeler, yangına dayanıklı
kablo ihtiyacını artırmıştır. Özellikle, alarm sistemleri gibi kritik öneme sahip alanlarda kullanılacak
kabloların, yangın ortamındaki
etkiler göz önüne alındığında tam
bir uyumluluk içinde güvenle çalışması beklenmektedir.
Mevcut yangın alarm kabloları, EN 50200 standardına uygun
yapılan darbeli, yangına dayanım
testlerinde 120 dakika boyunca
devre bütünlüğünü korumaktadır. Geliştirilen yeni ürün, standart
yangın alarm kablolarının yanma performanslarının üzerinde,
EN 50200 Ek E koşullarına da
dayanım sağlamaktadır. Yangın
ve darbe etkilerine ilave olarak,
yanma sırasında kablo üzerine
su efekti uygulanmış; böylece,
15 dakika boyunca darbe ve 15
dakika boyunca da darbe ve sulu
ortamda toplamda 30 dakika
devre bütünlüğü korunmuştur.
Yangın ortamında itfaiyeci hortumlarından ve yangın söndürme
sistemlerinden püskürtülen sular,
kablonun alev ve darbenin yanında su ile temasına neden olmaktadır. Su efektlerine karşı çözüm olarak geliştirilen bu kablo,
standart yangın alarm kablolarına
kıyasla daha güvenli çözüm sunmaktadır.
5. Referanslar:
z IEC 60754-1/2 halojen asit
gazı miktarı testi.
z IEC 61034-1/2 duman
yoğunluğu testi.
z IEC 60332-1-2 tek kablo
yanma testi.
z IEC 60331-21 gerilim
altında yanma testi.
z EN 50200 kablolar/acil durum
devrelerinde kullanılan
korumasız küçük boyutlu
kabloların yangına karşı
dayanıklılığı için deney metodu.
z TSEK 173 kablolarhaberleşme ve bilgi iletimi için. z
94 Makina Magazin
n
ŞUBAT 2016

Benzer belgeler

pilkington-pyroclear-e-clear-pyroclear_uk_tr

pilkington-pyroclear-e-clear-pyroclear_uk_tr ihracatta zaten bir artış beklemediklerini dile getiren Büyükekşi, uçak krizi olmasa da, ihracatta bir miktar düşüş beklediklerinin altını çizdi. z

Detaylı