2011 Ocak Sayı - xn--sevgiyaynlar

Transkript

2011 Ocak Sayı - xn--sevgiyaynlar
OCAK 2011 Sayý: 505 Fiyat: 5 TL
UYANIK ÝNANÇ
LEY HATLARI
DOÐRU YOLUN YOLCUSU
ÝÇÝNDEKÝLER
Uyanýk Ýnanç ...................................... 2
Dr. Refet Kayserilioðlu
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Materyalizmin Devasý
Parapsikoloji ........................................ 6
Ahmet Kayserilioðlu
Cilt: 43 Sayý:505 Ocak 2011
Onur Baþkaný:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Hale Ürkmezgil
Haberleþme Sorumlusu ve
Okur/Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu
0542 676 83 47
fax: (0212) 872 74 01
P.K: 227 Beyoðlu/Ýstanbul
Yönetim Yeri:
Ceylan Sk. No: 9/bod.kat
Güzelyalý, Pendik/Ýst.
Baský:
Hedef Dijital Baský
Taksim Cad. No: 19/A
Taksim/Ýstanbul
Fiyatý: 5 TL
Yýllýk Abone: 60 TL
Yurt Dýþý: 70 TL
Doðru Yolun Yolcusu ......................... 16
Güngör Özyiðit
Tanrý, Fizik ve
Yaratýlýþ ............................................. 22
Zuhal Voigt
Özgürlük Üzerine - I .......................... 27
(Osho’dan Görüþler)
Özetleyen: Nihal Gürsoy
Ley Hatlarý ......................................... 32
Þule Kayserilioðlu
“Ama Ulusumuz
Öylesine Saðlam ki...” ....................... 37
(Eski Günýþýðýnýn Son Saatleri)
Thom Hartman/Arýn Ýnan
Depremler:
Ne Yükseliyor Þimdi ......................... 41
(Kirael Celsesi)
Dergimizin internet sitesini
www.sevgidunyasidergisi.com
www.dostluk.org
adreslerinden ziyaret edebilirsiniz
SEVGÝ DÜNYASI
Sevgili Dostlar
Günümüzde teknolojik geliþmelerin birbirimizin gizliliðine ve özelliðine
daha rahat ve kolay girebilme, bunlarý ortaya çýkarýp meydana verme yollarýný gösteriyor olmasý, “Siz kimsenin gizliliðine el vurup kulak verici
olmayýnýz” önerisini artýk geçersiz mi kýlmaktadýr? Bu konuda durup derin
düþünmekte yarar çoktur. Akýl, imkânlarý ve fýrsatlarý eriþilir bulunca, ondan
yararlanmayý söyler durur bize. Düþüncelerimiz aklýmýzla gönlümüzü, vicdanýmýzý bir etme yönünde olursa, o zaman “dur” diyebiliriz kendimize;
ilkelerimizi, en baþta “kendimize yapýlmasýný istemediðimiz bir þeyi baþkasýna yapmama” ilkesini hatýrlarýz, uygulamaya koyarýz. Bir insanýn önce
kendinden utanmasý, kendine dürüst olmasý ne erdemli bir tutum... Ýnternette
gizli çekilmiþ mahrem görüntüler, insanlarýn baþkalarý hakkýnda tek yanlý
yorumlarý, her gün dolaþýp duruyor aðda, onlara el atýp, izlenmesi için. Her
þeyin ortada olmasý, o þeyler hakkýnda herkesin bir sözünün olmasý, hükümler, zanlar, senaryolar, gizli açýk alaylar, “ölü eti yemek gibi” diye nitelendirilen dedikoduyu normal bir eylem haline getirir mi, onu aklar mý sizce
yoksa o veriler saklanýp kalabileceði, akýllara iyice yerleþeceði için eskisinden daha da sorunlu ve tehlikeli durumlara mý yol açabilir? Ýmkânlarýmýz
geliþtikçe, iyi ile kötü, doðru ile yanlýþ, güzel ile çirkin arasýndaki sýnýrý
gözetmemiz daha bir incelik, hüner, daha bir nezaket, daha bir soyluluk
gerektirir hale gelmekte. Aslýnda bu dünyanýn dýþýnda “lûzumlu lûzumsuz
her þeyin çýrýlçýplak ortada olduðu” bir yer var elbette ve biz insanlarýn
emellerimizden biri de dünyamýzý o yer haline getirmek; ama orada iyi
insanlar, bir olmayý çoktan baþarmýþ olanlar yaþayacak. Yoksa bugünkü gibi
yüze gülerken gizliden yumruðunu sýkmýþ, ilk fýrsatta ötekinin kafasýna
indirmek için hazýr bekleyen, kendi ile uðraþýp geliþeceðine, hoþuna gitmeyen ne varsa onun sebebini baþkasýnda arayan gergin ve korku dolu
insanlarýn elinde o dünyanýn imkânlarý çok yaralayýcý olabilir. Öylesine
özgür dünyaya lâyýk olabilmek için, gönlümüzdeki, ne kadar cilalayýp parlatsak bile, apaçýk görünen kini, öfkeyi, tüm olumsuzluklarý sevgi ve iyilik
sularýyla yýkama hünerini bir an önce edinebilmeliyiz.
En Derin Sevgilerimizle
SEVGÝ DÜNYASI
1
SEVGÝ DÜNYASI
2
ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR
Uyanýk inanç sahibi,
daima mantýðýný, aklýný
iþletmekte, edindiði yeni
bilgi ve tecrübelerle
inancýnda devamlý rötuþlar
yapmaktadýr. Uyanýk inanç,
insanýn eskiye veya bir
noktaya baðlanýp kalmasýný
önler, þahsýn devamlý
ilerlemesini ve yükselmesini
saðlar. Çünkü inançlar
ruhumuzun benimsediði
bilgilerdir. Yapýlacak tecrübeler benimsenen bilgilerin
ýþýðýnda yapýlýr.
O tecrübeden elde edilen
yeni bilgiler aklýmýzý
geliþtirir. Akýl aldýðý
yeni bilgileri ruha
benimsettirerek ruhumuzu
yükseltir. Bu böylece devam
eder gider.
Uyanýk Ýnanç
Dr. Refet Kayserilioðlu
SEVGÝ DÜNYASI
Erdem - Ýnanmaktan,
iman etmekten bahsetmiþtik. Ýnanmadýðýmýz
þeyleri düþünerek, araþtýrarak ve elde bulunan
delilleri deðerlendirerek
bir inanca varacaðýmýzý
söylemiþtiniz. Ben bu
sözleriniz üzerine
düþündüm. Fakat inanmanýn, iman etmenin
mahiyeti hakkýnda tam
bir hükme varamadým.
Ýnanmak nedir? Ýnanç
nedir? Lütfen bana bunlar hakkýnda biraz bilgi
verir misiniz?
Özden - Ýnanmak deyince sadece manevi
âleme, üstün idareci varlýklara ve bir ölüm ötesi
hayata, en büyük olarak
Allah'a inanmayý deðil,
hayatýmýzda peþinden
gittiðimiz her fikre
baðlanmayý da kabul
etmek lâzýmdýr. Ýnanmak
hayatýmýzýn en önemli
kararlarýndan birisidir.
Biz ancak inandýðýmýz
þeyi istekle, kudretle ve
sürekli olarak yapabiliriz. Ýnanamadýðýmýz
þeylere dýþtan uyar
görünsek de içten
uymayýz. Ýnanmadýðýmýz
þeyleri ne zorla, ne de
gösteriþ için yapmaya
3
uzun süre devam edemeyiz. O halde inanmak
nasýl bir þeydir?
Erdem - Tamam ben
de bunu rica ediyorum.
Özden - Ýnanmakta
önce, zihnen yapýlmýþ bir
akýl yürütme neticesinde
vardýðýmýz bir hüküm
vardýr. Bu hükme bizim
bir inanç diye baðlanabilmemiz için de þu
dört þartýn olmasý
lâzýmdýr. Evvela
vardýðýmýz hüküm
doðruluk yönünde
olmalýdýr. Yani biz 'bu
bilgi, bu söz veya bu
adam doðrudur' diyebilmeliyiz. Vardýðýmýz
hüküm yanlýþtýr yolunda
olursa o þey bizim inanç
konumuz olmaktan derhal çýkar. Ýkinci olarak,
evet bu doðrudur, ayný
zamanda benim için faydalýdýr dememiz gerekir.
Üçüncü olarak yalnýz
faydalý ve doðru deðil,
ayný zamanda benim için
lüzûmludur diyebilmeliyiz. Dördüncü olarak
da 'Bu þey yalnýz doðru,
faydalý ve lüzûmlu deðil,
ayný zamanda benim için
zaruridir ve hayati ehemmiyeti haizdir' diye-
bilmemiz icap eder. Ýþte
o þey bu takdirde bizim
için gerçekten inanýlan
ve peþinden gidilen þey
olur. Sadece doðruluðunu veya sadece faydalý
olduðunu kabul etmemiz
o þeye inanmamýz için
kâfi gelmez. Ýnanmak
için dört unsurun bir
arada bulunmasý lâzýmdýr. Doðru olmasý, faydalý olmasý, lüzûmlu
olmasý ve zaruri olmasý
lâzýmdýr.
Erdem - Peki inanmadýðýmýz þeylerde de
bunun dört zýddý mý
vardýr, yoksa iþimize
gelmediði için mi inanmayýz?
Özden - Ýþimize
gelmemesi demek, onu
faydalý görmememiz
demek deðil midir?
Erdem - Ama Rehber
varlýðýn "Ýnanmayanlar,
doðru olmayanlardýr"
diye bir sözü var.
Bununla onu nasýl izah
edersiniz?
Özden - Orada
bahsedilen inanma,
manevi âleme, Rehber
varlýðýn bilgilerine (ki o
SEVGÝ DÜNYASI
4
bilgiler yüksek idare
mekanizmasýnýn, yüce
âlemin bilgileridir) ölümden sonra bir hayat
olduðuna ve o hayatýn,
dünya hayatýndaki
davranýþlarýmýza uygun
bir þekil aldýðýna inanmaktýr. Bunlara inanmak
doðru olmayanlarýn iþine
gelmez. Çünkü onlar eðri
ve kötü yollardan
kazançlar, menfaatler
saðlamaya alýþmýþlardýr.
Bu kazançlarýnýn geçici
olduðunu, huzur verici
olmadýðýný düþünmezler
bile. Ýnanmakla hem
ayýplarýnýn ortaya
dökülmesinden ve
onlarýn cezalarýna çarptýrýlmaktan, hem de kârlý
yollarýnýn kapanacaðýndan korkarlar. Onlar
doðru ve iyi yollarýn
daha kazançlý, daha
huzur verici ve daha
devamlý olduðunu idrak
edemeyenlerdir. Biz
burada þimdi genel
olarak inanmaktan
bahsediyoruz.
Genel olarak inanýlmayan þeyler için de
yine dört unsur rol oynar.
Bu þeyler yanlýþtýr, faydasýzdýr, lüzûmsuzdur ve
hattâ zararlýdýr. Kesin
olarak sakýnýlmasý gerekir. Ýþte gerçek inanmayý
ve gerçek inanmamayý
oluþturan dört unsur bunlardýr. Bu bilgilerin
ýþýðýnda, gerçek inanç
sahibinin inandýðý þey
peþinde, neden hayatýný
fedâ edercesine koþuþunun mânâsý, gerçek inanmayanýn da inanmadýðý
þeyden vebadan kaçar
gibi kaçmasýnýn nedeni
anlaþýlýr.
Ýnanýlan þeyler bizim
hayatýmýza yön veren,
davranýþlarýmýzý þekillendiren þeyler olduðu
için onlarýn üzerinde titizlikle durmak herkesin
hakkýdýr. Ýnanýlacak þeyleri ince eleklerden elemek, düþünce ve mantýk
tezgâhlarýnda en ince
tahlillere tabi tutmak,
herkesin hem hakký hem
de vazifesidir. Böyle yapýlmadan, acele hükümle
varýlan inançlar ömürsüz
olurlar. Bir de inanmýþ
görünmeyi çýkarlarýna
uygun bulan ikiyüzlüler
vardýr ki, bunlar önce
kendilerine, sonra da
etraflarýna kötülük yapan
kimselerdir.
Erdem - Kendilerine
ne kötülüðü olur bu inanmýþ görünmelerinin,
bilâkis menfaat saðlamaktadýrlar.
Özden - Ýnanarak
ulaþacaklarý neticelerden,
yüksekliklerden ve mertebelerden uzak kalmaktadýrlar. Kendilerine
zaman kaybettirmektedirler. Ayrýca hiçbir
zaman huzur ve mutluluk
içinde olamamaktadýrlar.
Çünkü ikiyüzlülük baþlý
baþýna huzursuzluk kaynaðýdýr. Etraflarýna zararý
ise onlara bel baðlayanlarý, vazife verenleri,
peþinden gidenleri hüsrana uðratmaktadýrlar.
Çünkü gerçek inanmayanýn inançsýzlýðý birgün
bir yerden mutlaka patlak verir.
ESKÝ VE YENÝ
ÝNANÇLAR
Erdem - Eskiden inanlar inandýklarý bilgilere
onlarýn doðruluðunu
iyice inceleyerek mi
inanmýþlardýr?
Özden - Eski devirdeki
insanlar olaylara ve mucizelere bakarak verilen
bilgilerin üstün bir kay-
SEVGÝ DÜNYASI
naktan verildiðine,
onlarýn doðru olduðuna
inanmýþlardýr. Onlarýn
inançlarý da idrakli ve
þuurlu bir inançtýr.
Sadece atalarýnýn taklidi
olarak yapýlan þeyleri bir
inanç kadrosuna sokamayýz. Onlar alýþkanlýklardýr, otomatizmalardýr.
Ýnanç olabilmesi için
doðru, faydalý, lüzûmlu
ve zaruri olduðuna
inanýlmasý gerekir. Onlar,
olaylarla, etraflarýnda
cereyan eden mucizelerle
yetinmek, delil olarak o
olaylara ve mucizelere
sarýlmak zorunda idiler.
Çünkü o zaman ilim ilerlememiþti. Bilgilerin
doðruluðunu
tahkik etme
imkânlarý onlar
için azdý.
Hâlbuki bugün
ilim geliþmiþ,
bilgilerin deðerlendirilmesi için
elimizde yýðýnla
materyal birikmiþ haldedir. Bu
sebeple bizim
bugünkü inancýmýz olaylardan,
mucizelerden
çok, bilgilerin
deðerlendirilmesiyle olacaktýr.
5
Böyle bir inanç, þuurumuzu, mantýðýmýzý ve
idrakimizi daima uyanýk
bulundurmayý, her
okuduðumuz, her öðrendiðimiz þeyi o güne
kadar edindiðimiz bilgilerle ölçüp biçmeyi
emreder. Böyle bir inanç,
her an geniþlemek,
geliþmek, büyümek istidadýnda olan canlý,
dinamik bir inançtýr.
Onun için ben bu tarz
inanca "UYANIK
ÝNANÇ" diyeceðim.
Uyanýk inanç sahibi,
daima mantýðýný, aklýný
iþletmekte, edindiði yeni
bilgi ve tecrübelerle
inancýnda devamlý
rötuþlar yapmaktadýr.
Uyanýk inanç, insanýn
eskiye veya bir noktaya
baðlanýp kalmasýný önler,
þahsýn devamlý ilerlemesini ve yükselmesini
saðlar. Çünkü inançlar
ruhumuzun benimsediði
bilgilerdir. Yapýlacak
tecrübeler benimsenen
bilgilerin ýþýðýnda yapýlýr.
O tecrübeden elde edilen
yeni bilgiler aklýmýzý
geliþtirir. Akýl aldýðý yeni
bilgileri ruha benimsettirerek ruhumuzu yükseltir. Bu böylece devam
eder gider.
SEVGÝ DÜNYASI
6
Materyalizmin Devasý
Parapsikoloji
Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog
Daniel Dunglas Home
SEVGÝ DÜNYASI
HAYIR ÇEÞMESÝNÝN
SUYUNU HAZIRLAYANLAR
ABD Kaliforniya'da bir medyum
aracýlýðý ile 21 yýldan beri mesajlar
veren rehber varlýk Kryon, dünya
insanýnýn olgunluk düzeyinin her 25
yýlda bir, ruhsal yönetici varlýklarca
ölçüldüðünü söyler. 1987 ölçümünde,
ön tahminleri aþan öyle parlak bir sonuç
elde edilmiþ ki, neredeyse sevinçden
ruhsal âlemde þölenler yapýlmýþ. Artan
bunca kötülüklere raðmen, aramýzdaki
iyi insanlarýn gayretlerinin boþa gitmediðini, pek farkedilmese bile 1987'den
önceki 50 yýlda, bu dip dalgasýnýn dünyamýzda çok olumlu deðiþimler saðladýðýný, Kryon mesajlarýnda sýk sýk
tekrarlar. 1987 ye 25 yýl eklediðimizde o
týlsýmlý 2012'ye ulaþýrýz. Kryon en son
ölçümün 2012'de yapýlacaðýný ve artýk
sonraki yýllarda tekrarýnýn olmayacaðýný
belirterek, o yýlýn insan tekâmülünde
yepyeni bir yýl olmasý dileðinde ve tahmininde bulunur. Kryon mesajlarýnýn 9
çeviri kitabý yurdumuzda da çok okuyucu bulmuþ ve yeni baskýlarý yapýlmýþtýr.
Çok yaklaþtýðýmýz 2012'nin insanlýða
yeni bir atýlým döneminin kapýlarýný
açmasý için elbette hepimiz Kryon'un
dileðine tüm gönlümüzle katýlýyoruz.
Ancak bu sonuca dünyanýn her tarafýndaki iyilik çabalarýnýn artmasýyla, saniyelerin gün gibi deðerlendirilmesiyle ve
gönül birliðiyle ulaþabileceðimizi unutmamamýz gerektiðinin de farkýndayýz.
Kryon 1987'den önceki 50 yýlda
yapýlanlarý övgüyle dile getirir. Hayýrlý
insanlarýn doðrulukla, iyilikle, çalýþ-
7
mayla, bilgiyle ve sevgiyle yaptýklarýnýn, ölçümdeki o parlak sonucun elde
edilmesindeki payýný sevinçle tekrarlar.
Ýyi ama, bunca materyalist, inkârcý, her
þeyin boþ olduðu nihilist inançlarýn dört
bir tarafý sardýðý o 50 yýlda, ümidini
yitirmeden gayretlerini sürdüren iyi
yürekli insanlarýn hayat görüþlerinin
temellerini oluþturan taþlarý, daha önceden kimler döþemiþti acaba diye sormayacak mýyýz hiç?! Bu sorunun cevabýnda gözümüzü 19. yüzyýlýn ikinci
yarýsýnda parapsikolojinin geliþmesinde
büyük emekleri geçen insanlara ve yýllarca büyük ruhsal denemeler yaparak
ömür geçirmiþ büyük bilim adamlarýna
çevirmemiz son derece doðal.
Biz onlarýn yaptýklarýnýn büyük önemini ne kadar biliyor ve alkýþlýyor olsak
da, günümüz tarihçilerinin, bunlarý bir o
kadar az dile getirdiklerinin de kuþkusuz farkýndayýz. Ýþte iki örnek:
Server Tanilli "Yüzyýllarýn Gerçeði ve
Mirasý" kitap dizisinin 5. Cildinde 19.
yüzyýlýn ikinci yarýsýný anlatýrken neredeyse sadece tek bir satýrla yetinir:
"Teozofi ve spiritüalizmin arkasýndan
bir çok insan gider" (S.337)
Eric Hobsbawm, o âbidevi 3 ciltlik
"19. Yüzyýl Tarihi" kitabýnýn ikincisinde
biraz daha uzun yazar. Ama hepsi iþte o
kadar:
"Ýlk kez 1850'lerde moda halini alan
tinselciliðin (ruhçuluðun) halktan
gördüðü büyük raðbet de, büyük
olasýlýkla din özleminden kaynaklan-
8
maktadýr. Özellikle, baþlýca yayýlma
merkezi olan Amerika Birleþik Devletlerinde ilerlemeyle, reformla ve radikal
solla olduðu kadar, kadýnlarýn kurtuluþu
hareketi ile de siyasi ve ideolojik yakýnlýðý bulunmaktaydý. Fakat baþka çekiciliklerinin yanýnda, ölümden sonra yaþamayý, deneysel bilimin hattâ belki de
yeni fotoðraf sanatýyla gösterilmeye
çalýþýldýðý gibi nesnel imgenin temelleri
üzerine görünürde yerleþtirmek gibi
önemli bir üstünlüðü de vardý. Mucizeler artýk kabul görmediðinde, parapsikolojinin potansiyel dinleyicileri
çoðalýr." (S.297)
3. Cilt’te ise bugünlerde o çalýþmalarý
görmezden gelmemizin itirafý var:
" Bugün bizler, batý kültürünün kýyýlarýnda dolanan ezoterizmi, ruh çaðýrmayý, büyüyü, önde gelen bazý Britanyalý aydýnlarýn zihinlerini meþgûl
eden parapsikolojiyi ve doðu gizemciliðinin ve sofuluðunun çeþitli yorumlarýný, moda olarak nitelendirip görmezden gelme eðilimindeyiz." ( S.284)
Ama ne gam. Kimse aldýrýþ etmese
bile bahçývan için önemli olan tohumun
varolmasýdýr. Verimli topraðý bulur bulmaz her yanýn meyvelerle dolacaðýna
inancýndandýr bu. Günü geldiðinde,
þimdi kimse ilgilenmese de, kitaplýklarý
dolduran onlarýn eserlerinin, yeni nesillerce nasýl deðerlendirileceðine insanlýk
tanýk olacak.
Hatýrlayacaksýnýz: Tanrý inancý konusundaki yazý dizisinde Türkiye'deki
parapsikoloji çalýþmalarýndan uzunca
SEVGÝ DÜNYASI
söz etmiþtim. Ancak o çalýþmalarýn da
temellerini oluþturan 19. yüzyýlýn ikinci
yarýsýndaki büyük deneyleri anlatmazsak hem tarihi inkâr etmiþ hem de
onlara olan övgümüzü ve þükrümüzü
dillendirmemiþ oluruz. Ýþte birkaç sayýda bunu yapacaðýz
TEK GERÇEÐÝ GÖREN
GÜLYÜZLÜLER
Geçip giden kervanýn ayak izlerini ve
kalýntýlarýný inceleyerek, kervan hakkýnda önemli bilgiler elde edebiliriz. Ýþte
bilimsel çalýþmalarýmýzda da yaptýðýmýz
tamamen bu. Ama ya kervaný yola
koyan sahibine ulaþýp bilgiler alsak,
elde ettiklerimiz hem daha kesin hem de
daha detaylý olmaz mý?.. Hele sahibinden ilerideki planlarýný da öðrenirsek,
bilgilerimizin çerçevesi daha da geniþleyip büyümez mi? Deneysel bilimde
sadece izlerinden hareketle kýsýtlý bilgi
almamýzýn yanýsýra, gelecekte olacaklarla ilgili yalnýzca tahminlerde bulunabiliriz ancak.
Ýþte gülyüzlü peygamberlerin Âlemlerin yaratýcýsý ve sahibinden aldýklarý
öz bilgilerden ve Tanrýnýn gelecek planlarýndan doðrudan haberdar olmalarýndan, bu onlarý kati bilginin sahipliði
ayrýcalýðýna yükseltmiþtir. Ýþte bundan
dolayýdýr ki Hz. Ýsa, kendisinden 600 yýl
sonra gelecek son nebinin müjdesini
Ahmet adýyla verirken, Yaradan'dan
aldýðý bilginin ýþýðýyla bunu müjdelemiþ
ve aynen de gerçekleþmiþtir. Kuran'da
Saf sûresinin 6. âyetinde bundan söz
edilir.
SEVGÝ DÜNYASI
Ayný olay bizim celselerimizde ne
güzel dile getirilir:
“...Ýsa, kendinden sonra gelecek gülyüzlünün AHMET adýyla müjdesini
verdiði bir yerde, hayýrdan uzak, belâ
çukuruna yakýn biri çýktý ve sordu. Dedi
ki: 'Sen ey her þeyi haber veren, her þeyi
bildiðini söyleyen, bilir misin ki, þimdi
þu anda benim evimde ne vardýr, bana
ait olan? Ve bilir misin ki, þimdi þu anda
ne vardýr benim evimde, senelerdir
biriktirdiðim kendim için?' Bir çýrpýda
söyledi onlara ismini bildiðiniz, o
adamýn evinde olaný. Ve o adamýn evinde olanýn, aslýnda o adamýn olmadýðýný.
O adam öylece dondu, öylece kaldý,
soru sorduðu yerde piþman...”
Kuranda Kehf sûresinde yaptýklarý
uzun uzun anlatýlan Zülkarneyn'i
peygamberler tarihinde hiçbir yere yerleþtiremiyoruz. Sanki önceki Âdemin
neslinden bir gülyüzlü gibi anlaþýlýyor.
Onun dökme demir kullanarak inþa
ettiði ve üzerini koruyucu bakýrla
kapladýðý set'in ileride ortaya çýkacaðý
ve insanlarý Yecüc Mecüc'ün yapacaðý
þerre karþý uyaracaðý da Kuran'ýn
Enbiya sûresi 96. âyetinde bir gelecek
haberi olarak, altý çizilerek anlatýlýr.
Âlemlerin Sahibinden baþka kim bunlarý bilebilir ve söyleyebilir? Günü gelip
bu olay gerçekleþir, bakýr kaplý demirden duvar ortaya çýkarsa kutsal bildirilerin deðeri bir kez daha anlaþýlmaz mý?
Bütün bunlarýn ýþýðýnda bizim celselerimizde gülyüzlü peygamberlerin þu
sözlerle anýlmasýný nasýl garip karþýlayabiliriz:
9
“Ýnsanlar
gözlerini
kullanmayý
öðrenselerdi, görüleceklerin hepsini
göreceklerdi þüphesiz bugüne dek. Ýþte
yalnýz baþlangýçtan bugüne tek gerçeði
gören gülyüzlülerdir. Her þeyi alan
sizler onlara benzemek dururken kendinizi topraða çakýp durmaktan vazgeçiniz. Hayra dönünüz, O'na el açýnýz
ki, elleriniz dolsun, her þey sizin olsun.”
"ALLAH ÖLDÜ" SANILIRKEN!..
Ýnsan aklý, tecrübe edebildiði, görüp,
duyup, düþünebildiði kadarýna eriþebildiðinden, kendi baþýna býrakýldýðý
zaman yanlýþ yollara, çýkmazlarla dolu
labirentlere dalmakta gecikmez. Ama
eline, her zaman doðru yönü gösteren
pusulasýný, gülyüzlülerin Yaradan'dan
aldýklarý öz sözleri alýp yoluna kýlavuz
edince, hedefe varmak için yan yollarda
vakit kaybetmez. Artýk ondan sonrasý
onun aklýna, azmine, gayretine kalýr. Ne
yazýk ki insanoðlu gönlüne ibadet
etmeyi, Yaradan'ýna ibadetten daha önde
tutma kolaylýðýna kaçtýðýndan, her
defasýnda gülyüzlü peygamberlerin
getirdiði saf gerçekleri deðiþtirmekte,
çarpýtmakta gecikmez. Nesilden nesile,
bozula - daðýla, bir de bakýlýr ki birliði,
sevgiyi, kardeþliði ve barýþý emreden
din; ayrýlýðý, bencilliði, kavgayý, kini
körükler olmuþ. Ýnsan soyunun en zor
çaðý baþlar böylece.
Doðruyu gösterdiðini sandýðý pusulasý
onu çýkmazlarda, çöllerde, bataklýklarda
oyalar durur. Akýl ve bilgi sahipleri ise
yanlýþlarý göre göre bu kör kýlavuzlarý
neden izlesinler? Adým adým terk eder-
10
ler. Bir de görülür ki din, düþünce
dünyasýndan sürülüp atýlmýþ. Sonra ne
mi olur? Yanlýþ pusulanýn esaret zincirlerinden kurtulmuþ olmanýn sevinci,
tamamen pusulasýz yola koyulmanýn
korkusu... Bu iki duygu arasýnda
bocalar durur insan. Ýþte 150 yýl kadar
önce, o zamanlar dünyanýn düþünce
merkezi olan Avrupa, böyle bir büyük
bocalamayý yaþýyordu. Kilisenin asýrlar
süren baðnazlýðý ve zulmü, büyük
mücadelelerle, hayat sahnesinden geri
dönmemecesine sürülüp atýlmýþtý. Tabii
ki Allah, öbür dünya, ruh ve maneviyat
gibi kavramlarý da beraberinde götürerek. Tabuta son çiviyi "Allah öldü" diyerek çakan filozof Nietzsche olmuþtu.
Doðu'da Ýslâm dünyasýnda ise eski
nesillerin sözlerine, yorumlarýna bir
virgül ilavesi bile büyük günah sayýldýðýndan, hür düþünce sahibi aydýnlar, yavaþ yavaþ dine sýrt dönmekteydi.
Allah'ýn ve O'nun gerçek sözlerinin batýdan da, doðudan da kovulmakta olduðu
bir acayip dönemdi bu!. Yaradanýn'dan
bu denli kopmuþ insanoðlu, sadece
aklýyla ve deneye dayanan bilgisiyle
gerçekleri nasýl bulacak, vesvese
verenin üstesinden gelip kardeþliði,
barýþý, üzerinde rahatça yürüdüðü
dünyasýnda nasýl tesis edecekti?
Yanlýþlarý ortadan kaldýrýrken, yeni yanlýþlara düþmemeyi nasýl becerecekti?.
Kapitalist sömürünün karþýsýna haklý
olarak çýkarken, sosyalizm adý altýnda
yine kavgayý ve ayrýlýðý esas alýp,
"Tanrýsýzlýðý" bir de ekonomik doktrinin
temeli yaparak, saðdaki çýkmaz sokaktan, soldaki çýkmaza mý sapacaktý?
SEVGÝ DÜNYASI
Darwin'in hayvanlar dünyasý için haklý
olarak saptadýðý "türlerin evrimi" teorisini, tamamen tesadüflere baðlayarak,
canlýlardaki bu olaðanüstü düzeni, kör
bir doðaya teslim edecek, insaný da bu
kör zincirin halkasýna mý oturtacaktý?
Ýste o zamanlar dünyanýn efendisi Avrupa'da bütün bunlar olmakta ve tüm
dünya düþünürleri de körükörüne onlarý
izlemekteydi. Dinsel düþüncenin ve
manevi kavramlarýn sýðýnacak delik
aradýðý böyle bir dünyaya, üst âlemin
yardým eli elbette uzanacaktý. O günün
bilim adamlarýna, düþünürlerine, aydýnlarýna uzanacak bu yardým elinin, her
þeyden önce onlarýn dilinden konuþmasý
gerekiyordu. Öyleyse önce gözleme,
deneye, delile, ispata dayanacak bir
metotla insanlara, dinlerin temelini
oluþturan ruhun ölmezliði, öbür âlemin
varlýðý, ruhun madde üzerindeki etkileri
gösterilmeliydi. Bunlarýn benimsetilmesinden sonra ise üst âlemin yüce rehber
varlýklarýnýn, insanlara doðru yaþam
kurallarýný, ahlâki prensipleri yeniden
duyurmasý, insanýn kendine, diðerlerine
ve Yaradaný'na görev ve sorumluluklarýnýn iyice belirtilmesi gerekiyordu.
Üst âlemin bu yüce planýnýn ilk
þimþeði, 1848 yýlýnda yeni dünyada
Amerika'da New York yakýnlarýnda
Hydeswille köyünde küçük bir evde
çakmaya baþlamýþtý. Fox ailesinin iki
kýzýyla birlikte bu eve taþýnmasýndan üç
ay sonra bütün aile deðiþik zamanlarda,
sebebi belirsiz darbe ve benzeri sesler
duymaya baþlamýþlardý. Daha sonra
darbe sesleri gecelere de taþmýþ, aile
zaman zaman geceyi uykusuz geçirir
SEVGÝ DÜNYASI
11
Bodrum kazýldýðýnda
bulunan insan kemikleri söylediðini doðruluyordu.
Fox kardeþlerin evi, Hydeswille, New York
olmuþtu. Nihayet darbelerin bilinçli bir
varlýðýn eseri olduðunu keþfettiler.
Ellerini kaç kere çýrparlarsa darbe de o
sayý kadar tekrarlanýyordu. Madem ki
bilinçli idi, bu darbeleri yapan her kimse
onunla konuþmak kolaydý artýk. Hemen
formülü buldular: a=Bir vuruþ, b= iki
vuruþ. c= Üç vuruþ...... Zahmetli de olsa
arada diyalog böylece baþlamýþtý. Ve
sistematik darbe seslerinden bu davetsiz
misafirin kimliðini, hayattayken ne yaptýðýný mesleðini öðrenmiþlerdi.
Davetsiz misafir sandýklarý; aslýnda
bu evin eski sakini olduðunu, cinayete
kurban gittiðini, cesedinin bodruma
gömüldüðünü de onlara söylemiþti.
Ýnsanoðlu yeryüzünde çoðalmaya baþladýðýndan beri spiritüel
olaylarý yaþaya gelmiþti. Bunlar çokça
bireysel, kesintili, sistemsiz olduðundan ve
çevrede
duyulmasý
sakýncalý olduðundan
unutulup gidiyordu. Ama bu defa ruh
gücü geri dönmemek üzere dünyaya
temel atacaðýndan, eskisi gibi olmayacaktý. Olay hýzla tüm Amerika'ya
yayýldý. Fox kardeþler þehir þehir
dolaþarak ayný olayý herkesin önünde
tekrarladýlar. Gazeteler, kurulan kulüpler, dernekler bu olayý ve benzerlerini
hararetle tartýþmaya baþlamýþlardý bile.
Yeni dünyada ilk köprübaþý kurulmuþtu.
Her tarafta pýtrak gibi ruhsal kökenli
benzer olaylar sergilenmeye baþlamýþtý.
Madem ki bilim çaðýna girilmiþti,
öyleyse insanlarýn beþ duyusuna hitap
edilecekti. Devir fizik medyumlarýn
devriydi. Evet, bunca olayla kamuoyunun dikkati öte âleme çekilmiþ, ilk
12
düþünce
ýþýklarý
kafalarda
çakýlmýþtý. Ama sadece beþ
duyuya hitapla kalýnýrsa, üst
âlemin esas amacý toz duman
arasýnda kaybolur giderdi. Ýþin
fikriyatýnýn da bununla atbaþý
gitmesi gerekirdi. Nitekim Fox
kardeþler olayýnýn baþlamasýndan
üç yýl sonra 1851 yýlýnda Andrew
Jackson Davis'in "Ruhlarla iliþki
kurmanýn felsefesi" isimli eseri
bu boþluðu dolduruyordu. Bütün
Amerika'da üstün güçleri ve
medyumluðuyla tanýnan Davis,
bu kitabýný, 60 sene önce ölmüþ olan
Amerikan devlet adamý ve paratoneri
icat eden bilgini Benjamin Franklin'in
ruhundan aldýðý bilgilerle derlediðini,
sakýnmadan söylüyordu.
Spiritüel gözlemlerin ve yorumlarýnýn
temel taþlarýnýn yerli yerine konmasýyla
olay, tahminlerin üstünde yayýlmasýný
sürdürdü. 1855'de ülkede iki milyona
yakýn spiritüalist olduðunu dergiler yazmaktaydý.
Spirit olaylar Amerika'nýn dýþýndaki
diðer uygar ülkeleri de etkilemekte
gecikmedi. Amerika'da deðer kazanan
medyumlar, Avrupa'ya da geçip gösterilerini tekrarladýlar. Sýký kontrol þartlarý
altýnda ve seçkin izleyiciler arasýnda
yapýlan bu denemelerde yine beþ
duyuya hitap eden fizik olaylar ön plandaydý. Özellikle Amerikalý Daniel
Dunglas Home'un, Avrupa'ya geçip 20
yýl boyunca yaptýðý fizik medyumluk
gösterileri ve öte âlem varlýklarýyla
görüþmeleri, izleyenleri hayretten
SEVGÝ DÜNYASI
Daniel Dunglas Home
hayrete düþürüyordu. Aðýr masalar
havalanýyor, müzik âletleri el dokunmadan çalýyor, medyumun kendisi
yerinde yükselerek boþlukta duruyor ve
hattâ bazen üst katýn penceresinden
dýþarý, boþluða doðru süzülüyordu.
Bunlar sahnede olmuyordu, oturumda
bulunanlarla iç içeydi medyum. Toplantýlarda devrin ünlü bilginleri, aydýnlarý, zenginleri, hattâ zaman zaman
Fransa kralý III. Napolyon, Alman
imparatoru, Rus Çarý bulunuyordu.
Bunlar arasýnda sihirbaz hilelerini, göz
boyama hünerlerini bilen ve hattâ bizzat
yapan kiþiler de vardý. Ancak 20 yýl
boyunca Avrupa'nýn hemen bütün
ülkelerinde ve Amerika'da, sýký denetim
altýnda bunca akýl almaz olaylarý
sergileyen Home'un, bir tek defa olsun
aldatmacasýna rastlanmamýþtý.
BÜYÜK BÝLÝM ADAMLARI
ÝÞE EL ATIYOR
Home'la deney yapanlar arasýnda ünlü
Ýngiliz bilgini Sir William Crookes da
SEVGÝ DÜNYASI
13
ederek baþka bilginlerin de misafir
olarak bulunduðu ruhsal deneyleri
detaylý olarak anlatýr. Keþif yapmýþ bir
bilim adamýnýn titizliði içinde hileyi
önleyecek her türlü þüpheyi önleyecek
önlemleri alarak yaptýðý medyumluk
denemelerinde kesin sonuçlara ulaþýr.
Satýn alýp eve getirdiði, medyuma elini
bile dokundurmadýðý müzik aletinin
seans esnasýnda kendi kendine melodik
bir þekilde çalmasý, bir ara havalanarak
çalmaya devam etmesi herkes tarafýndan gözlemlenir. Bu esnada medyumun
elini tutuyorlar ve ayaklarý üzerine de
kendi ayaklarýný koyuyorlardý.
Sir William Crookes
(1832- 1919) vardý. Kimyasal element
Thallium'u keþfeden, maddenin radyant
halini ve kendi adýyla anýlan Crooks
tüplerini bularak X ýþýnlarýnýn incelenmesini kolaylaþtýran bu büyük bilgin,
yýllarca ruhsal seanslara katýlmýþ, bizzat
deneyler yapmýþ ve bu arada medyum
Home'un celselerinde de bulunmuþtu.
Bakýnýz, çaðdaþýmýz ünlü kristal bilgini
J. D. Bernal "Materyalist Bilimler
Tarihi" kitabýnda onun bu bilimsel
buluþunu kahinlik diye vasýflandýrarak
nasýl övmektedir: "Crookes bu katod
ýþýnlarýný maddenin ýþýn gibi saçýlan
yeni bir biçimi olarak adlandýrdý. Bu,
kahince bir görüþtü. Çünkü yeni fizik
bilimi böyle yüksek hýzlý ya da ýþýn gibi
saçýlan parçacýklarýn incelenmesi sonucu kuruldu." (S.479)
Crookes dilimize 'Ruh Kuvveti' adýyla
çevirisi yapýlan kitabýnda medyum
Home'u defalarca kendi evine davet
Medyum Home'un odanýn döþemesinden kendi kendine yükselerek boþlukta
bir süre durduðunu, yine kendi evinde
üç ayrý zamanda gözlemlediðini de
Crookes bu kitabýnda bizlere anlatmaktadýr.
Ayrýca diðer medyumlarla yaptýðý
deneylerde de masa, sandalye, kanepe
gibi aðýr eþyalarýn hiçbir el temasý
olmadan kendi kendine hareket edip
odada dolaþtýklarý da kitabýnda yazdýðý
ruhsal olaylar arasýndadýr.
Kendi kurduðu bir bilim dergisinde
Home'un medyumluk yetenekleri ile
ilgili olarak vardýðý þu sonucu açýklamaktan çekinmemiþti: "Home'un
medyumluk yetenekleri üzerinde
yapýlan laboratuar araþtýrmalarý, henüz
bilinmeyen tarzda insan organizmasýyla
iliþkisi bulunan ve ruhsal güç diye
adlandýrýlabilecek yeni bir kudretin varlýðýný göstermektedir."
14
Sir William Crookes yakaladýðý bir
gerçeði yarýda býrakacak maymun iþtahlýlardan deðildi. Zaten
öyle olsaydý
bunca fiziksel buluþu
Florence Cook
nasýl gerçekleþtirebilirdi. Ruh gücünün ortaya
koyduðu bu normal dýþý olaylarý ve
onlarýn arkasýnda yatan asýl gerçeði
araþtýrmaya hiç ara vermedi. Zaten devir
de öyle bir devirdi ki, özellikle fizik
medyumlar, üstelik büyük güçlerle
donatýlmýþ olarak her tarafta faaliyet
halindeydiler. Bunlar arasýnda Miss
Florence Cook adýnda deðiþik biri vardý.
Transa girdiði zaman vücudundan
"Ektoplozma" dediðimiz akýþkan, þekilsiz, çok ince bir madde çýkýyor ve yavaþ
Katie King
SEVGÝ DÜNYASI
yavaþ katýlaþýp þekillenerek, medyumdan ayrý, deðiþik bir kadýn hayali olarak
beliriyordu. Medyum, kabin içinde
derin trans uykusundayken kabinin
dýþýnda beliren bu ikinci varlýk, kendisini "Katie King" diye tanýtýyordu. Kendisinin daha önce Kraliçe Katharine
zamanýnda yaþadýðýný söylüyordu. 1873
yýlýnda "Katie King'in" materyalize
olarak göründüðü böyle bir spiritizma
seansýnda beklenmedik bir olayla
karþýlaþýldý. Konuklar arasýnda bulunan
þüpheci bir adam, aniden yerinden fýrlayarak Katie King'in üstüne atýlýp,
orasýný burasýný ellemeye baþladý. Katie
King bu ani saldýrýya ayný þiddetle karþý
koydu. Nihayet diðer konuklarýn da
yardýmýyla adam etkisiz hale getirilebildi. Sonradan anlattýðýna göre Katie
King'i tamamen maddesel bir insan
vücudu gibi hissetmiþ. Saldýrýdan birkaç
dakika sonra kabinin perdeleri açýlýnca,
medyum Florence'in iskemlesinde oturmuþ inlemekte olduðu görüldü. Kendisini baðlayan ipler yerli yerindeydi ve
düðümlerdeki mühürlü mumlarda hiçbir
deðiþiklik yoktu.
Bütün bu olanlar Sir William
Crookes'un kulaðýna gidince, medyuma
beraber çalýþma teklifinde bulundu ve
çeþitli evlerde deðiþik kiþiler arasýnda
seanslar düzenlemeye baþladýlar. 1874
Mart'ýnda yapýlan bir seansta Katie
King, üstünde beyaz bir elbise ve baþýnda bir türbanla ortada belirip bilginle
konuþmaya baþladý. Kendisine kabine
girip Florence'a yardým etmesini, çünkü
kanepeden devrildiðini söyledi. Crookes, hayaletin önünden geçerek kabine
SEVGÝ DÜNYASI
15
Deðiþik kontrol koþullarý altýnda
yapýlan bu sürekli seanslar sonunda Crookes, iyice anlamýþtý ki,
medyumun beden maddelerinden
yararlanarak materyalize olup
görünen öte âlemdeki bir ruhsal
varlýk Katie King adý altýnda kendini tanýtýyordu. Eskilerin hayalet
hikâyeleri bu suretle deneylerle
doðrulanýyordu. Crookes bu sonucu açýklýkla söylüyordu: "Miss
Florence Cook ile Katie King'in
iki ayrý varlýk olduðuna kesinlikle
inanýyorum."
Katie King (ayakta duran) ve medyum Florence Cook
girdi ve Florence'ý yerden kaldýrdý. Yeni
yeni seanslar yapýlýrken Crookes, akla
gelebilecek her kuþkuyu önleyecek
deðiþik önlemler almaktaydý. Bir
defasýnda, medyumun telle baðlý elerini
çözme giriþimini anýnda gözlemleyebilmek için tellere hafif bir elektrik
akýmý verilmiþ ve bir galvanometreye
baðlanmýþtý. Seans boyunca galvanometrede en ufak bir kýpýrdanma
görülmemiþti. Crookes bunlarla da yetinmeyip, göz yanýlmasý kuþkusuna cevaben Katie King'le fotoðraf da çektirmiþti. Bir baþka deneyde ise, her
ikisinin ayrý ayrý nabzý ölçüldü.
Florence'ýnki dakikada 90 atýyordu.
Katie King'inki ise ondan hayli düþüktü:
Dakikada sadece 75.
Gelecek sayýda dünya çapýnda
ünlü baþka bilim adamlarýnýn en
kuþkucu yaklaþýmlar ve olaðanüstü kontrol koþullarýyla yaptýklarý
deneylerden ve aldýklarý dört
dörtlük delillerden, vardýklarý sonuçlardan söz edeceðiz.
Thallium elementini keþfeden, radyometreyi bulan, ismiyle anýlan tüpleri insanlýðýn yararýna sunan, katot ýþýnlarý
üzerinde deneyler yapan, ünlü Ýngiliz fizik bilgini Sir William Crookes'un, konuk olarak bulunduðu veya bizzat yönettiði yýllar süren ruhsal araþtýrmalarý
sonucunda eriþtiði kanaati, kendi aðzýndan naklederek yazýmýzý noktalayalým:
“Gerçekliðine inanmýþ olduðum spiritizma olaylarý hakkýndaki tanýklýðýmý
inkâr etmek ahlâki bir alçaklýk olur..
Ben bunlarýn mümkün olabileceðini
söylemiyorum, BUNLAR VARDIR
DÝYORUM..”
16
SEVGÝ DÜNYASI
Doðru Yolun Yolcusu
Güngör Özyiðit, Psikolog
Dünyayý tanýmak ve keþfetmek için,
nasýl yolculuklar yapmak, dünyayý gezip
görmek gerekliyse, kendini daha
derinden tanýmak, tanrýsal tarafýnýn farkýna varmak için de ayný þey geçerlidir.
Tasavvuftaki "seyr u sülük" insanýn içine
yönelik bu erdirici yolculuðunu tanýmlar.
Ve yolunca yürünürse, kiþiyi cehaletten
ilme, düþük ahlâktan yüce ahlâka, kendi
geçici varlýðýndan Hak'kýn mutlak varlýðýna ulaþtýrýr. Ne var ki, bu yolculuða
çýkan kiþinin, yolundan sapýp þaþmamasý
için, daha önce yolunu tamama erdirmiþ
bir erin eteðini tutmasý gerekir. Ýþ bu
kývama geldiðinde, Hak yolcusundan,
iradesini kendi rýzasýyla Hak'ka ve þeyhe
(manevi eðitmene) teslim etmesi istenir.
Yolculuðun en zor ve zarif tarafý budur.
Zira O'nun yolunda, varlýðýný ve isteklerini O'na satmadan yol alýnmaz. Bu, en
kârlý ticarettir ayný zamanda. Çünkü egosundan vazgeçen, gerçekte asýl kendini
ve kendinde Tanrý'yý bulur. Ýradesini
þeyhe, yani Hak'ka baðlayan anlamýnda
mürit, manevi eðitmenin bir dizi sýnavýndan geçerek, kendi ile cenge girerek, içini
yýkayýp temizleyerek gönlünü Yaratan'ýn
belirmesine hazýr hale getirir. Ve O'nun
SEVGÝ DÜNYASI
yeryüzünde eli, dili olur. Dünyaya böyle
kutlu bir yazgýyý yaþamak için gelenler
vardýr. Ýþte 1545'te Bursa'ya yakýn Koçhisar'da doðup Sivrihisar'da çocukluðunu
geçiren Aziz Mahmud da bunlardan
biridir.
Gençliðinde daha çok okuyup öðrenmek, ilim ve irfanýný artýrmak için, zamanýnýn en iyi öðretim kurumlarýndan Ýstanbul'daki Küçükayasofya medresesinde
tahsilini tamamlar. Ve müderris (ders
veren hoca) olur. Diðer yandan fýkýh
(Ýslam hukuku) da okuyarak kadý (hâkim)
payesi de alýr. Mýsýr ve Þam'da kadýlýk
yapar. Oradan hem kadý, hem müderris
olarak Bursa'ya atanýr. Törenle karþýlanýr.
Hizmetlerine karþýlýk, kendisine 30 akçelik maaþ baðlanýr. Öylece adaleti uygulamada etkili ve yetkili bir hâkim görevini
yerine getirirken, hoca olarak da medresede gençleri eðitir. Daha otuzlu yaþlarda
bilgili bir hoca, adil bir hâkim (yargýç),
mevki sahibi, varlýklý bir insan olarak
toplumda saygýn bir yer yapar. Ancak
bütün bunlar ona yetmez. Ýçinde dolduramadýðý bir eksiklik hisseder. Yunus'un
"Gitmez gönülden darlýk / Var iken bunca
varlýk" dizelerini anýmsar. Herkesin hayalini süsleyen kadýlýk ve hocalýk bile
ona "gam ve belâ" mesleði olarak görünür. Öte taraftan gönlünde hiç sönmeyen
ilâhi aþkýn ateþi ve itiþiyle þu sözler
dökülür dilinden:
"Ezelden aþk ile biz yana geldik
Fukikat-i semine (mumuna) pervane
geldik"
MÜRÞÝTLE BULUÞMA
O sýrada Bursa'da gönüleri Þeyh Üftade'nin sohbetlerine katýlýr. Ve onda içindeki aþký tutuþturacak nuru görerek, ona
17
pervane olur. Sonunda Þeyh Üftade'nin
huzuruna çýkarak onun manevi eðitimine
girmek istediðini belirtir. Ve iradesini
onun iradesine teslim ederek, kendini
onun mübarek ellerine býrakýr. Daha
doðrusu Þeyh'in müridi olma isteðini
dile getirir.
Þeyh Üftade, Aziz Mahmud'u þöyle
tepeden týrnaða süzdükten sonra, sarsýcý
bir uyarýda bulunur: "Yanlýþ kapý çaldýn
Kadý Efendi! Burasý yokluk kapýsý. Biz o
kapýnýn kuluyuz. Sen ise varlýk kapýsýnýn
adamýsýn. Týka basa varlýkla dolusun.
Ýkimiz nasýl baðdaþýrýz. Senin bilgin var,
yetkin var, þanýn, þerefin, mevkiin var;
dahasý malýn mülkün var. Kýsaca Allah'tan baþka her þeyin var. Bizim ise
Allah'tan baþka hiçbir þeyimiz yok.
Varlýðýn yükünden kurtulup özgürleþmiþiz biz."
Aziz Mahmud, bu yaman söyleme þu
sözlerle karþýlýk verir: "Her þeyimi bu
kapýnýn dýþýnda býrakýyorum. Malýmýmülkümü, ünümü ünvanýmý, her þeyi
boþluyorum. Yeter ki siz, elinizi üzerimden çekmeyin."
Þeyh Üftade "Þartlarýmý kabul edersen,
ben de seni müritliðe kabul ederim" diyerek þartlarýný sýralar:
"Mal ve mülkten vazgeçip, fakirlere
daðýtacaksýn. Memuriyetleri (kadýlýk ve
hocalýk) býrakacak, öylece payelerden
paklanacaksýn. Ve en önemlisi nefsini
ayaklar altýna alacaksýn."
Aziz Mahmud, asýl dileði olan Mevlâ'sýna ermek için, söylenilenleri aynen yerine getirir. Malýný-mülkünü, fakir fukaraya, ihtiyaç sahiplerine daðýtýr. Hocalýk
ve kadýlýktan bir çýrpýda istifa eder. Nefsi
ayaklar altýna almaya gelince, Üftade'nin
emri, nefsin baþýna balyoz gibi iner ve
onu yere serer: "Sen artýk bu kapýnýn
18
kulu oldun. Haydi, evladým, þu üzerinde
ciðerler asýlý sarýðý omzuna alýp, mahalle
mahalle dolaþarak satmalýsýn. Aziz Mahmud, sarýðý omuzlayýp, mahalle mahalle
dolaþarak "ciðerci" diye baðýrarak satmaya baþlar. Bunu gören halk "Kadý
kafayý üþütmüþ" diye dedikodu yaparak,
alay eder, dalgasýný geçer. Bir süre bu
böyle sürer gider. Ciðer satma iþini bitirdikten sonra, Üftade öðrencisine tuvaletleri temizleme görevini verir. Günün
birinde tuvaleti temizlerken, dýþarýdan
kulaðýna davul-zurna sesleri gelir. Mahmud, bunun yeni kadýyý (hâkimi) karþýlama töreni olduðunu bilir ve nefsinin
kýþkýrtmasýna kapýlarak "Vay canýna!
Yeni hâkim geliyor ha! Biçare Mahmud,
sen böyle þerefli bir mesleði býraktýn,
burada helâ temizleyicisi oldun" diyerek
hayýflanýr. Sonra birden toparlanýr ve
kendine çýkýþýr: "Mahmud! Hani sen, nefsini ayaklar altýna alacaðýna dair þeyhine
söz vermiþtin ya?!" Hemen tövbe edip,
bir daha böyle yapmamak üzere baðýþlanmak diler. Ve nefsini iyice aþaðýlayýp,
yere yapýþtýrmak için, elindeki süpürgeyi
atýp, taþlarý sakalýyla süpürmeye kalkar
ki, tam o anda þeyhi Üftade, Hýzýr gibi
yetiþir ve: "Evladým, sakal mübarek þeydir, onunla böyle bir þey yapýlmaz. Amaç
bu nefis sýnavýný atlatmaktý ve sen bunu
baþardýn" der. O arada ilk dersini de
verir: "Hakký sevmek, halký sevmek ve
ona hizmet etmekle gerçekleþir. Her
zerrede Hakký göreceksin ve her zerreye Hak muamelesi yapacaksýn. Bunun
baþka bir yolu yok."
Aziz Mahmud, nefsinden sýyrýlýp
özgürleþtikçe, tanrýsal esine açýk olur ve
dili þiir okur:
"Su gibi arýnmazsan
Yerlere sürünmezsen
SEVGÝ DÜNYASI
Taþlara urunmazsan
Umman eline geçmez"
Esas muradýnýn Mevlâ'sý olduðunu
anlar da "Bana seni gerek" diyen Yunus
gibi söyler:
"Dertli dermanýn ister
Kullar sultanýn ister
Âþýk cananýn ister
Bana Allah'ým gerek"
Gönlüne anlayýþlý (arif) olmasýný,
olgunlaþýp kemâle ermesini ve ben
demekten utanmasýný öðütler:
"Arif ol ey dil (gönül)
Ola gör kâmil
Ben diyen gafil
Utanýr yarýn"
Þeyh Üftade, Mahmud'daki ilâhi cevherin günden güne parladýðýný, ýþýk saçtýðýný
görür. Bunu diðer öðrencilerine de
göstermek ister. Ve öðrencilerini bir kýr
gezintisine göndererek "Dönüþünüzde
bana doðanýn güzelliklerinden armaðanlar getirin" der. Her biri ellerinde demet
demet, mis kokulu çiçeklerle döner. Ve
bunlarý þeyhlerine sunarlar. Mahmud ise
dalý kýrýk bir çiçek getirir sadece. Üftade
"Oðlum, arkadaþlarýn demet demet çiçekler getirdiler. Sen bize dalý kýrýlmýþ,
yaþam enerjisi solmuþ bir tek çiçeði mi
lâyýk gördün" der. Boynu bükük Mahmud
"Efendimiz, her dediðinizi yapmak bize
farzdýr. Ve size ne yapsak azdýr. Ancak,
koparmak için hangi çiçeðe el uzattýmsa,
orada hayatýn akýþýný, canlýlýðý gördüm.
Ve yaþayan her canlýyý caným gibi aziz
bildim. O nedenle dalý kýrýlmýþ, öksüz
kalmýþ bu çiçeði sizin merhametli kalbinize sundum. Lütfen kabul edin" diye
ricada bulunur. Þeyh Üftade'nin yüzü
aydýnlanýr, anlamlý bir þekilde gülümser
ve öylece müritlerine Mahmud'un manevi
derecesini göstermek ister. Þu dizeler
SEVGÝ DÜNYASI
Aziz Mahmud'un Mevlâ'sýna olan baðlýlýðýna tanýk, nereden gelip nereye gideceðini bilen âþýklarýn kulaðýna küpe olur:
"Âþýklar, sadýklar iþitmiþ olun
Haktan geldim, yine Hakka giderim!
Mevlâ'sýndan gayrý kimi var kulun
Haktan geldim, yine Hakka giderim!"
Aziz Mahmud, nefsini iyice terbiye
edip, ruhaniyetini daha çok ortaya çýkarmak için sýký bir riyazata soyunur. Üç yýl
boyunca az yer, az içer, az uyur ve az konuþur. Sýk sýk halvete girer, yani tenhada
Hak ile baþ baþa kalýr. Öyle ki riyazat
sýrasýnda bir elmayý koklayýp, üç günde
bir iftar ettiði söylenir. Kendisi riyazat
günlerinde sadece kuru ekmekle yetindiðini dile getirir. Ve bu yüzden çarþýda
dirilerden çok ölülerle karþýlaþtýðýný þeyhine söyler. Þeyhi de "Riyazatla bedenini
boþlayýp, ruhunu öyle kuvvetlendirdin ki,
dirilerden çok ölülerin ruhlarýný görür
oldun. Ayný þey, daha önceleri benim
de baþýma geldi" der.
Ruhunun derinliklerine indikçe, gönül
aynasýný parlattýkça baktýðý her yerde
Tanrý'nýn nurunu görür, kendinde ve
evrende O'nun eserini ibretle seyreder,
þaþkýnlýkla hayranlýk arasýnda gidip gelir:
"Nedir bu ellerle ayak
Nedir bu dillerle dudak
Aç gözün ibretle bak
Âlem bir temaþa-gâh (seyir yeri) imiþ"
MÜRÝTLÝKTEN ÞEYHLÝÐE
Aziz Mahmud, üç yýllýk bin bir günlük
çile döneminde ciðer satmaktan tuvalet
temizliðine, çamaþýr yýkamaktan bulaþýða, odun taþýmaktan soba yakmaya,
yemek piþirmekten sofra kurup kaldýrmaya, çarþýda alýþ-veriþ yapmaya kadar
her türlü hizmeti hiç gocunmadan en iyi
19
þekilde yerine getirir. Öylece hem her
türlü yaþam pratiðini ve becerisini
kazanýr, hem de kibir, gurur gibi benlik
kirlerinden arýnýr. Bir de þunu öðrenir:
Ýnsana hizmete yönelik iþlerin büyüðü
küçüðü yoktur. Ýyi yapýlan veya yapýlmayan iþ vardýr. Ve bir iþ yapýlacaksa,
en iyi yapýlmaya deðerdir.
Þeyh Üftade, Mahmud'u kendisine daha yakýnlaþtýrmak için, son iþ olarak onu,
kendisine abdest suyu hazýrlamakla
görevlendirir. Aziz Mahmud, þeyhine
abdest suyunu ýsýtarak hazýrlar. Bir gün
suyu ýsýtmakta gecikince, ibriði kalbinin
üzerine koyar ve Allah'ý anar. Su fokur
fokur kaynamaya baþlar. Isýnan suyu þeyhinin eline dökünce Üftade "Oðlum, bu
su ateþ ile ýsýnmýþ deðil. Bundaki sýcaklýk
kalbindeki Allah aþkýnýn harareti. Haydi,
artýk senin zamanýn göründü. Bir post iki
aslana dar gelir. Sana Üsküdar tarafý göründü" buyurur. Üç yýlda þeyhinden
icazet ve hilafet, yani yol göstericilik izni
ve yetkisi alarak Üsküdar'a doðru yola
koyulur. Þeyhi ona gider ayak, Hüda'ya
mensup, doðru yolun yolcusu anlamýna
Hüdayi ismini verir. O günden bugüne,
bu Hak yolcusu Aziz Mahmud Hüdayi
olarak anýlýr. Ve Üsküdar, onun manevi
varlýðý ile taçlanýr. Dergâhýnda, aklýnda
ve gönlünde biriktirdiði tüm zenginlikleri
insan kardeþleriyle paylaþýr. Her þeyin
gerçek sahibinin, her þeyi Yaratan olduðunu bilir. Ýnsanlarýn O'nun hayrýný birbirine taþýyan vasýtalar olduðunu görür.
Ve dili þükürle çiçeklenir:
Senindir kuvvet ve kudret
"Arada gayriler alet
Bulunmaz lütfüne gayet
Þükür ya Rab, þükür ya Rab"
Artýk yol gösterme, aydýnlatma
makâmýndadýr. Öncelikle dünyaya bel
SEVGÝ DÜNYASI
20
baðlayanlarý, aymazlýk uykusundan
uyandýrýr:
"Sakýn dünyaya aldanma
Aç gözün gafletten uyan
Bunda kimse kalýr sanma
Aç gözün gafletten uyan"
Gerçek sevginin VERMEK olduðunu,
sevdiðinin varlýðýnda kendini eritmek
gerektiðini belirterek, O'ndan baþkasýndan yardým dilememe konusunda Hak
yolcularýný uyarýr:
"Gerçek seven cananýný
Verir tenini canýný
Derdi odur ki dermanýný
Hak'tan gayrý bilmez ola"
Ýyiliðin de kötülüðün de dönücü
olduðunu, kötülüðe bile iyilikle karþýlýk
vermenin deðerine deðinir:
"Býrak kötülüðü, yasakla onu kendine
Ýyilik et sana kötülük edene"
Kötülük iyilikle yenilir ve kul bilmese
de Tanrý onu bilir:
"Edip iyiliði suya eyle ilka (býrak)
Balýk bilmezse bilir onu Mevla"
Dünya büyük bir denge ve uyum
içindedir. Her þey yerine ve mevsimine
göredir. Þöyle ki:
"Karpuz mu muteberdir, kar buz mu
derler ise
Kýþ günlerinde kar buz, yaz günlerinde
karpuz"
PADÝÞAH DOSTLUÐU
Aziz Mahmud Hüdayi'nin yüzyýla yaklaþan ömrü sekiz Padiþah (Kanuni
Süleyman, II. Selim, III. Murad, III.
Mehmed, I.Ahmed, I.Mustafa, II. Osman
(Genç Osman), IV. Murad,) dönemini
kapsamaktadýr. Bunlardan III. Murad, I.
Ahmed, Genç Osman ve IV. Murad'ýn,
kendisine büyük bir hürmetle baðlý
olduklarý bilinmektedir. Dost olduðu
Padiþahlarý yerine göre uyarýr, öðüt verir
ve hep doðruya çeker. Rüyalarýný doðru
yorumlayarak yollarýna ýþýk tutar.
Sultan I. Ahmed, rüyasýnda Nemçe
(Avusturya) kralý ile güreþ tutup, kendisinin arka düþüp tuþa geldiðini görür.
Zamanýn yorumcularý, bu rüyayý tabir
etmekte çekimser kalýr. Sonunda Padiþah
bir mektupla, Aziz Mahmud Hüdayi'den
rüyasýnýn yorumu için yardým ister.
Hüdayi, rüyaya þöyle bir yorum getirir:
"Toprak kuvvettir. Üzerinize oturan ve
sizi tuþa getiren Kral ise, ikinci bir
kuvvettir sizin için. Siz, bu iki kuvvet
arasýnda bulunduðunuza göre, yakýnda
büyük bir zafer kazanacaksýnýz demektir." Gerçekten bir süre sonra Estergon
geri alýnarak Avusturyalýlar'a karþý büyük
bir zafer kazanýlýr. Daha sonra Hüdayi'ye
daha yakýn olan I. Ahmed, onun sadýk bir
bendesi olur. Sultan Ahmed Camii'nin
temel atma töreninde duasýný Hüdayi
yapar, Sultan da eteðiyle toprak taþýr. Ve
o camide her Cuma düzenli olarak vaaz
verir.
KERAMETLERÝ
Hüdayi güç gösterisi olan keramete
karþýdýr. Zira dünyevi bir çýkarla keramet
göstermek, Hak yolcusunu yolundan
eder. Hüdayi bir kitabýnda þu hikâye ile
konuya açýklýk getirir: "Adamýn birisi
Þeyh Ebü Said'e 'Filan kiþi havada uçuyor' deyince Þeyh 'Kuþlar da havada
uçuyor' der. Adam bu sefer 'Filan kiþi
denizin üstünde yürüyor' der. Þeyh de
'Balýk ve kurbaða da bunu yapar' der.
Adam bu kere 'Filan, bir anda Doðu'yu
ve Batý'yý katediyor' der. Þeyh 'Ýblis de
böyle yapýyor' deyince adam 'Peki, sizce
SEVGÝ DÜNYASI
Kâmil kiþi kimdir?' der. Þeyh de þu
karþýlýðý verir: 'Ýçinde Hak ile dýþýnda
halk ile olandýr.'"
Keramete meraklý biri, Hüdayi'ye kimya bilip bilmediðini sorarak onu sýnamak
ister. Hüdayi yanýt olarak altýnda oturduðu asma aðacýndan üç yaprak koparýp
üfleyerek onlarý altýna çevirir. Ayný þeyi
yapmaya çalýþan meraklý, bunu baþaramayýnca, þeyh Hüdayi ona "Oðlum kimya öðrenmek, nefsini kimya etmektir"
der. Gerçekten insan öfkesini anlayýþ ve
merhamete, korkusunu sevgiye dönüþtürdüðünde, düþmanýný dost haline getirdiðinde kimyacýlýktan da öte, simyacýlýðýn
sýrrýna erer.
Sultan Ahmed, Üsküdar'a gittiði bir gün
çarþýda dolaþýrken Hüdayi'ye rastlar.
Derhal atýndan inerek yerine Þeyhini
oturtur, kendi de ardýndan yaya olarak
yürür. Hüdayi biraz atýn üzerinde gittikten sonra "Sýrf Þeyhim'in (Üftade'nin)
'Padiþahlar arkanda yaya yürüsün' duasý
yerini bulsun diye ata bindim" der ve
hemen attan iner.
Hüdayi, sarayda konuk olduðu bir
günün sabahýnda abdest alýrken, suyunu
bizzat Sultan Ahmed döker, havlusunu da
Padiþah'ýn annesi (Valide Sultan) tutar.
Valide Sultan havluyu verirken "Þeyh'imin bir kerametini görseydim" diye içinden geçirir. Bunun üzerine Aziz Mahmud
Hüdayi ona doðru dönerek "Hayret ki
hayret, bazý kimseler bizden keramet
isterler. Cihan Padiþahý elimize su döküyor, valideleri de havlu tutuyor; bundan
büyük keramet mi olur?!" buyurur.
Hiçbir kayýkçýnýn denize açýlmaya
cesaret edemediði bir kasýrga sýrasýnda
Hüdayi, Sultan Ahmed Camii'nde Cuma
vaazýna yetiþmek üzere bir kayýða biner
ve denize açýlýr. Kayýðýn dört bir yaný süt
21
liman kesilir. Bu olaydan dolayý kayýkçýlar Üsküdar'dan Sarayburnu'na giden
özel bir yolun varlýðýna inanarak; söz
konusu yola "Hüdayi yolu" derler. Ayný
gün Topkapý Sarayý'nýn Sultan Kasrý'na
bir yýldýrým düþer. Kasrýn bir süre yýkýlmayýp, o sayede Sultan Ahmed'in canýný
kurtarmasý da Hüdayi'nin kerameti
sayýlýr.
Aziz Mahmud Hüdayi, çýktýðý iç yolculuðunda Mevlâ'sýný bulur, akýldan gönüle
inen neþe'nin bayramýný yaþar ve bunu
dostlarýna da yaþatýr. Hak'tan aldýðýný
halka taþýr. Bir ve hür olmanýn mutluluðu
ile coþar taþar:
"Bayrama ol âþýk erer
Kim Hak cemalin görer
Dost bezminin (meclisinin) zevkini
sürer
Pür-nur olur dil-hanesi (gönül evi)"
Gönül ehline göre Hak, halkýn görünmeyen yüzü, halk ise Hakkýn görünen
yüzüdür. Ne var ki, görünüþ, görünene
perde olur bir yerde. Çoðu kez gün ýþýðý
gözümüzü kamaþtýrýr da güneþi görmemize engel olur. Týpký Hüdayi'nin dediði
gibi:
"Zuhuru perde olmuþtur zuhura
Gözü olan delil ister mi nura!"
Aziz Mahmud Hüdayi, uzun ömrünün
sonunda dostlarý için, þöyle bir dilekte
bulunur Mevla'sýndan:
"Benden olanlar denizde boðulmasýn,
benim yolumdan gelenler fakirlik nedir
bilmesin, beni tanýyanlar imanlarýný kurtarmadan ölmesin…"
Ne güzel bir dilek ve ne temiz bir
yürek!..
SEVGÝ DÜNYASI
22
Tanrý, Fizik ve
Yaratýlýþ
Zuhal Voigt
Bilim Adamlarý ve Ýnanç
Bilim Adamlarýnýn ve Teologlarýn Tanrý
konusundaki tartýþmalarý yüzyýllardýr bitmek bilmiyor. Son olarak günümüzde,
ünlü Ýngiliz fizikçisi Stephen Hawking
geçtiðimiz Eylül ayýnda yayýmlanan
"Büyük Taslak - Evrenin Yeni Açýklamasý"
adlý kitabý ile tartýþmalarýn yeniden alevlenmesini saðladý. Çaðýmýzýn en tanýnmýþ
fizikçisi sayýlan Hawking bu kitabýnda,
evrenin kendi kendisini meydana getirmiþ
olabileceðini savunuyor ve yaratýlýþ için bir
"Tanrý"nýn gerekli olmadýðýný ifade ediyor.
Bir ateist olduðunu itiraf eden Hawking'e
karþý tabii ki çeþitli çevrelerden derhal itirazlar yükseldi. Ýngiliz Piskopos Lee Rayfield: "Bilim Tanrý'nýn var olmadýðýný hiçbir
zaman ispat edemez" diye fikrini ifade etti
ve devam etti: "Aynen var olduðunu hiçbir
zaman ispat edemeyeceði gibi." Bilim
adamlarý tarih boyunca, araþtýrdýklarý bilim
dalýnýn sýnýrlarýný aþarak, zaman zaman
teolojiye el attýlar ve Tanrý ile yaradýlýþ
konularýnda edindikleri kanaati de dünya ile
paylaþtýlar. Bunlar içinde tabii ki, sadece
ölçüp tartabildiklerini gerçek olarak kabul
edenler olduðu gibi, düþünceleri ölçülüp
tartýlabilenin ötesine geçenler ve maddi
evrenin perde arkasýný sezebilenler de oldu.
Bilim adamlarýnýn "Tanrý" fikrine karþý
takýndýklarý tavýr genelde iki görüþte toplanabilir:
1) Tanrý evreni yarattý ve evren, aþaðý
yukarý 13,7 milyar sene önce kozmik bir
patlama ile meydana geldi. Bu patlama
öncesinde hiçbir þey yoktu. Tanrý önce
zamaný ve mekaný yarattý. Büyük patlama
öncesinde zaman da olmadýðýndan, "patlama öncesi"nden de söz edilemez. Bu görüþteki bilim adamlarýný kýsaca "Tanrýya
inananlar" olarak tanýmlayabiliriz.
2) Doða kendiliðinden meydana geldi,
yani sebepsiz netice olarak. Tanrýsal bir
kaynaðý yoktur. Bu gruptakilere de, Hawking gibi ateist olanlar, yani "bir Tanrý'nýn
mevcudiyetine inanmayanlar" diyebiliriz.
Birinci gruba dahil edebileceðimiz bilim
adamlarý arasýnda, örneðin Isaac Newton
300 yýl önce þöyle söylüyordu: "Evrenin
þahane kurgusu ve harmonisi ancak, her
þeyi bilen ve her þeye kadir olan bir varlýðýn planý dahilinde meydana gelmiþ olabilir. Bu benim edindiðim en son ve en ileri
SEVGÝ DÜNYASI
23
seviyedeki idrakimdir." Bu sözlerle Newton, fizik biliminin kendisini getirmiþ olduðu son noktayý, açýkça ortaya koyuyordu.
Günümüz fiziðinin tartýþýlmaz temel
taþlarýndan sayýlan Albert Einstein yaratýlýþ
ve Tanrý konusundaki fikirlerini þöyle ifade
ediyordu: "Benim ateist olduðum konusundaki inanç tamamen yanlýþtýr. Benim teorilerimden bu sonucu çýkaran her kim ise,
teorilerimi hiç anlamamýþ demektir.
Kavranmasý güç olan evrende, sýnýrsýz
biçimde üstün olan bir akýl, kendisini
ifade etmektedir."
Tesadüf ve Yeni Konumu
Ayný Einstein, evrenin tesadüfler neticesi
oluþtuðunu savunanlara karþý , tesadüfün
yaratýcý olamayacaðýný söylüyor ve "Eðer
öyleyse, fizikçi olmak yerine, bir ayakkabýcý ya da kumarhanede çalýþan biri
olmayý tercih ederdim" þeklinde eðlenceli
bir cevap da veriyordu. "Tanrý'nýn elindeki
kartlara bakabilmek zordur ama O'nun zar
attýðýna bir an için bile inanamam" diyen
de yine kendisiydi. Einstein, tesadüf denen þeyin arkasýnda, henüz ortaya çýkarýlamamýþ sebep ve netice prensiplerinin bulunduðuna inanýyordu. Einstein Tanrý'nýn
varlýðýna kanaat getirdiðini, çeþitli biçimlerde dile getirmiþti. Onun zamanýnda
henüz yeni geliþmekte olan Kuantum fiziðinin keþiflerine de þüpheci gözlerle
bakýyor, örneðin birbiriyle çarpýþan iki
elektronun farklý yönlerde birbirlerinden
uzaklaþtýktan sonra bilinmeyen sebeplerden ayný özelliklere bürünmesi fenomeni
(uzaktan etki) karþýsýnda da, ayný fikirde
olmadýðýný belirtiyordu.
Anton Zeilinger
Kuantum fizikçisi Anton Zeilinger ise
bir adým daha ileriye giderek, tesadüfü,
Tanrý'nýn planýnda olmayan bir olgu þeklinde tanýmlamýyor, tersine "tesadüf"
kavramýna yepyeni bir anlayýþ getirerek
"Eðer dünyanýn gidiþatýna müdahale eden
bir Tanrý varsa, o takdirde "tesadüf" Tanrý'ya doða kanunlarýyla çeliþkiye düþmeden aktif olabilmesi imkânýný saðlayan
bir seçenektir" açýklamasýný yapýyor.
Bu yeni bakýþ açýsý gerçekten de,
"Tesadüf"çüler ile "Tanrý"cýlar arasýnda bir
uzlaþma saðlanmasýný gerçekleþtirebilecek
kapasitede. Olaylar arasýndaki sebep netice
baðlantýlarýný görmeyen veya görmek istemeyen, mevcut evrenin büyük bir akýl tarafýndan tasarlanmýþ olmayýp, kendiliðinden
ve tesadüfen meydana gelmiþ olabileceðini
iddia edenlere karþý, "tesadüf" denen olgunun da aslýnda Tanrý'nýn planýnýn bir par-çasý, yani tabiri caizse, büyük makinenin
küçük diþlilerinden biri olduðunu gösterebilmek, aslýnda yüzyýllardýr süregelen bir
çeliþkiyi bitirebilecek bir imkân olabilir.
Olaylar arasýndaki baðlantýlardan ve sebep
netice zincirinden kopuk olarak, birden
SEVGÝ DÜNYASI
24
ortaya çýkan deðiþiklik veya etkenlerin de,
aslýnda büyük makinenin arýzasýz iþleyebilmesi için özenle düþünülmüþ ve tüm
planýn içine yerleþtirilmiþ olan püf noktalarý olabileceklerini düþünmek ve hattâ
Tanrý'nýn bu baðlantýlarý, kendisinin doða
kanunlarýna iliþmeden olaylara müdahale
edebilmesi için doðanýn dokusuna bizzat
yerleþtirmiþ olduðunu düþünebilmek de,
her þeyi yepyeni bir açýdan görebilmeyi
saðlayabilir.
Konu üzerinde biraz daha düþünürsek,
"tesadüf" diye nitelediðimiz olgularýn,
bizim görüp anlayabildiðimiz ya da teþhis
edebildiðimiz olaylar zinciri arasýnda,
baðlantýlarýný göremediðimizden teþhis
edemediðimiz "birleþtiriciler" þeklinde iþlev
yaptýðýný farkedebiliriz. Bu anlaþýlmasý ve
tasavvur edilmesi zor olan konuyu, basit bir
örnek ile açýklamak istersek, örneðin uzun
zamandýr görmediðiniz bir tanýdýðýnýzý bir
sebepten aramak istiyorsunuz ama adresini,
telefonunu filan bilmiyorsunuz. Bir toplantýda ya da bir alýþveriþ esnasýnda bu
tanýdýðýnýz birden bir köþeden karþýnýza
çýkýyor. Tesadüf iþte! Çünkü ne sizin ondan
ne de onun sizden ve yapmak istediðinizden haberi var. Ona ne bir haber yollayabilmiþ, ne de nerede olduðunu öðrenebilmiþ
deðilsiniz. Olayý açýklayabilecek, bizim
anlayýþýmýza göre, mantýki bir konum
olmadýðýndan, sebepsiz bir netice olarak
kalýyor ortada. Oysa acaba perdenin
arkasýný görebilsek, durum böyle mi? Belki
tesadüf dediðimiz olgular da, çok ince bir
hesapla olaylarýn dokusuna yerleþtirilmiþ ve
þimdiye kadar açýklanamamýþ mutasyon
olaylarý gibi dahiyane iþlevi olan fenomenlerdir ve Zeilinger tamamýyla haklýdýr.
Iþýk Hýzýndan Hýzlý Hýz
Einstein'ýn ölümünden sonra, araþtýrmacýlar modern Laser ýþýnlarýyla gizemli
"uzaktan etki" olayýný daha derinlemesine
araþtýrma olanaðýný buldular. 2008 senesi
yazýnda,
Ýsviçre'li
fizikçi Nicolas
Gisin
Cenevre'de bir
deneme yaptý
ve mavi bir
ýþýk demetini
bir kristalden
geçirerek,
"çaprazlanmýþ
protonlar"
denen ve birNicolas Gisin
birlerinin ikizi
olan ýþýk çiftini elde etti. Bu çiftten biri,
cam lifinden kablo içinde Cenevre'nin
doðusunda bir köye, diðeri de, tamamen
aksi bir yöne, yani batý yönüne gönderildi.
Her iki parçacýk da Cenevre'den eþit olarak
17.5 km. uzaða gönderilmiþti. Nicolas Gisin
ve araþtýrmacý takýmý, her iki parçacýðýn,
geldikleri yerdeki özelliklerini ölçtüklerinde, bu özelliklerin tamamen ayný
olduðunu gördüler. Ýþin ilginç yönü, parçacýklar baþtan itibaren ayný özellikleri
almýþ deðildiler, ama tam ölçmenin
yapýldýðý anda, parçacýklardan biri,
diðerinin özelliklerine bürünüvermiþti.
Araþtýrma ekibi, bunu bekliyordu ama bu
"uzaktan etki" olayýnýn ne kadar zaman
içinde gerçekleþtiðini ölçtüklerinde ise, asýl
þaþkýnlýkla karþýlaþtýlar. Olay ýþýk hýzýndan
en az on binlerce defa daha hýzlý olarak ve
hattâ belki de ayný anda gerçekleþmiþti.
SEVGÝ DÜNYASI
Araþtýrmacýlarý hayretler içinde býrakan
bu yeni gözlem, þu soruyu dikiyordu
karþýlarýna: Birbirlerinden bu kadar mesafe
uzaklýktaki iki parçacýk, bir diðerinin durumunu nereden biliyordu? Ve daha da önemlisi de bunu ýþýk hýzýndan kat kat üstün bir
hýzda nasýl öðreniyordu? Hem de rölativite
teorisine göre, evrende hiçbir þey ýþýk hýzýndan daha hýzlý olamazken?
Aklýmýzýn bilinen þemalarýna göre böyle
olaylarý açýklamak olanaksýzdý. Böyle olaylar acaba biz insanlarýn giremediðimiz, tanrýsal bir ortamda mý gerçekleþiyordu? Acaba bu tarz olaylar, Tanrý'nýn gizemli fizik
kanunlarýna kýsacýk bir göz atabilmemizi
saðlayan anahtar delikleri miydi? Kuantum
fizikçileri þu anda bunlarý kendilerine soruyor ve bu sorulara bir cevap bulamýyorlar.
Hiper Uzay ve Reenkarnasyon
Ancak aralarýnda bazýlarý, yepyeni bir
teori üzerinde düþünmekten kendilerini
alamýyorlar: Bu teoriye göre, üç boyutlu
evreni de içine alan dört veya daha fazla
boyutlu ve araþtýrmacýlarýn þimdilik
"Hyperraum" (Hiper Uzay) diye tanýmladýklarý bir mekân var. Bu uzay öyle yapýlmýþ ki, onun içinde hareket edenler, üçten
fazla boyut kullandýklarý için, bir yerden bir
yere ulaþmak için ýþýk hýzýndan daha hýzlý
gitmek zorunda deðiller. Bir baþka Kuantum Fizikçisi Michael König, "Hiper Uzay
yapýsýnýn merkezinde, her þeyin kendisinden yaratýlmýþ olduðu bir kaynak barýndýrýr.
Her þeyin, yani dünyanýn, evrenin, paralel
dünyalarýn ve hattâ hiper uzayýn kendisinin
de yaratýldýðý bir kaynak, bu kaynaðý ben
"Tanrý" olarak nitelendiriyorum" diyor.
25
Kuantum fizikçiler düþün-meye devam
ederek, eðer Hiper Uzay varsa, bu takdirde
Hawking'in düþüncelerinin bile bu açýklamalara ters düþmeyeceðini söylüyorlar. Bu
durumda, þu kendisinden çok bahsedilen
"Ýlk Patl-ama"nýn daha önceki bir evrenden
bu evrene geçiþ durumu olabileceðini ilave
ediyorlar. Hattâ bu önceki evren, gitgide
geniþlemek yerine, gitgide küçülmüþ ve
sonunda tasavvur edilemeyecek bir yoðunlukta bir nokta haline dönüþmüþ ve sýfýr
noktasýna varýldýðýnda, ters istikametteki
geliþme baþlamýþ olabilir diyorlar.
Hattâ bazý kuantum fizikçiler, insanýn
birçok paralel dünyalarda, ayný anda yaþayabileceði ihtimalini bile artýk imkânsýz
olarak görmüyorlar. Örneðin Volker J. Becker, "Tanrýnýn Gizli Düþünceleri" adlý kitabýnda þöyle devam ediyor: "Eðer böyleyse,
o zaman insan ölümsüzdür ve istediði sayýda ve istediði sýklýkta, deðiþik dünyalarda
reenkarne (defalarca bedenlenme) olabilir."
Kuantum fiziðinin vardýðý bu noktalar,
bugünün insaný için gerçekten de yepyeni
bir çýðýr açacak kalitede. Bu sayfalarda,
bunu sýk sýk dile getiriyoruz ve þu an için
henüz bilimin bütün bunlarý tam olarak
kabul edemediðini görsek bile, yakýn bir
gelecekte insanýn dünya ve dünya ötesi,
yaþam ve ölüm hakkýndaki düþüncelerinin
kökünden deðiþeceðini de.
Nasýl Bir Tanrý?
Bugün birçok bilim adamlarý, yaratýcý bir
gücün, yani Tanrý'nýn varlýðýný artýk kabul
etme noktasýna gelmiþ görünüyorlar. Ancak
birçoklarý, din kitaplarýnda sözü edilen,
SEVGÝ DÜNYASI
26
yani insaný yaptýðý iþlere göre cezalandýrýp
mükafatlandýran, dualarýna kulak veren ve
her insanýn kaderiyle yakýndan ilgili bir
Tanrý düþünmek yerine, onu her þeyin ilk
sebebi ve çýkýþ noktasý olan, her þeyi kapsayan ve her þeyi kendi içinde birleþtiren
bir yüce akýl olarak tanýmlamak eðilimindeler. Bazýlarý ise onu "doða" olarak
adlandýrýyorlar.
Yazýmýzýn baþlarýnda sözünü ettiðimiz
Einstein, kendi Tanrý anlayýþýnýn, Spinoza'nýn anlayýþýyla örtüþtüðünü ifade ediyor:
"Spinoza'nýn, kendisini tüm var olanlarýn
varoluþlarýndaki harmonik kanunlar halinde
ifade eden Tanrýsý'na" inandýðýný söylüyor.
Filozof Baruch de Spinoza 1650'de bunu
þöyle açýklamýþtý: "Tanrý sonsuz; kendi
özellikleri içinde daimi, eþit ve ilelebet bir
mevhumdur." Bununla Spinoza, Tanrý,"Her
þeyi kapsayan, her þeyin sebebi olan ve
tek ve sonsuz olandýr" demek istemiþtir.
Tüm varlýðýn ve evrenin yapýsýnda gördükleri müthiþ zekanýn, doða kanunlarýndaki þaþmazlýðýn ve mükemmelliðin, araþtýrdýkça karþýlarýna çýkan muhteþem sistemin
karþýsýnda, bütün bunlarýn bir yapýcýsý ve
yaratýcýsý olmasý gerektiði gerçeðini artýk
inkâr edemeyen bilim adamlarýnýn bir kýsmý, "Tanrý" demek yerine "doða" demeyi
tercih ediyor ve tabii ki bununla bir yerde
yapan ile yapýlmýþ olaný ayný tutmuþ oluyorlar. Bununla birlikte, yaþamda ve var
olandaki gerçeðe bu kadar yaklaþmýþ olmalarý elbet ki sevindirici ve bilimin
"gerçek" yolunda bir hayli mesafe katetmiþ
olduðunu da göstermekte. Yalnýzca ölçüp
tartabildiðini varsayan bir anlayýþýn, bugün
asýl gerçeðin aralanan kapýlarýný çalmakta
olduðu, olaylara ve var olana baþka açýlardan bakanlarý tabii ki memnun ediyor ama,
bilimin, Spinoza'nýn Tanrý anlayýþý ile
dualara kulak verip, en küçük ve önemsiz
gibi görünen bir yaratýðýn bile yaþamý ve
kaderiyle, aracýsýz ve mesafesiz doðrudan
baðlantýlý bir Tanrý düþüncesinin, aslýnda
ayný yüce ve kadir zekayý betimlemekte
olduðunu þimdiden kavramasýný beklemek
de, þu an için herhalde çok fazla þey istemek olurdu. Ama, bilimin gidiþini gözlemledikçe, o zamanýn da mutlaka geleceðini
düþünebilmek, gerçekten çok umut verici.
Günümüzün bilimi son hýzla asýl gerçeðe
doðru yol almakta ve dünyamýzýn bilmediðimiz baþka bir kaderi yoksa þayet, yakýn
bir gelecekte ona ulaþabileceðini de kolayca
tasavvur edebiliriz. Kuantum Mekaniðini
keþfeden ve bununla, 1932'de Nobel bilim
ödülünü almýþ olan Werner Heisenberg,
aþaðýdaki cümlesiyle, bunu tam ifade edebilmiþti:
"Bilimin
kasesinden
alýnan ilk
yudum, kiþiyi ateist
yapar, ama
kasenin
dibinde
insaný
Tanrý beklemektedir."
Alýntýlar: PM Welt des Wissens Bilim
Dergisi/ Martin Tzschaschel
Resim: Werner Heisenberg
Özgürlük
Üzerine - I
Osho’dan
Görüþler
Özetleyen: Nihal Gürsoy
Filozoflar hep özün varoluþtan önce
geldiðini, insanýn kaderinin doðmadan
belli olduðunu düþünmüþlerdir. Týpký
bir tohum gibi insan tüm programýný
içeriyor; sorun o çiçeðin açýlmasýnda.
Özgürlük diye bir þey yok. Geçmiþteki
filozoflarýn eðilimi böyleydi, insanýn
deðiþ-mez bir kaderi olduðuna inanýyorlardý. Senaryo önceden yazýlmýþ
olduðu için insan önceden belirlenmiþ
bir rolü oynamaya mahkûmdu. Sen
bunun farkýnda deðilsen, bu ayrý bir
sorun, ne yaparsan yap senin elinde
deðil. Bunu sana Tanrý veya baþka bilinçdýþý doðal güçler yaptýrýyor.
Bu tavýr determinizme, kaderciliðe
aittir. Ýnsanlýðýn büyük çoðunluðu bundan dolayý büyük zarar gördü, çünkü
bu yaklaþýma göre köklü deðiþiklikler
yaþanmasý imkânsýz. Ýnsanýn deðiþimi
adýna hiçbir þey yapýlamaz; ne olacaksa
zaten olacak. Doðu, bu tavýrdan daha
çok zarar gördü. Hiçbir þey yapýlamayýnca insan her þeyi kabullenmeye
baþlýyor. Kölelik, açlýk, fakirlik, çirkinlik insan bunlarý kabullenmesi gerekiyor. Oysa bu ne anlayýþ ne de farkýndalýk deðildir. Bu bazý kelimelerin arkasýna saklanmýþ çaresizliktir, ümitsizliktir.
Sonuçlarý felâket derecesinde oluyor.
28
Hindistan'da bunu en uç noktasýnda
görebilirsiniz. Fakirlik, dilencilik,
hastalýklar, sakatlar, körlerle dolu bir
toplum ve kimse buna aldýrmýyor.
Çünkü hayat böyleydi ve hep böyle
olacak. Ýnsanýn ruhuna çöken uyuþukluðu görebiliyor musunuz? Bu yaklaþým temelinden yanlýþ. Bu bir teselli.
Gerçeðe bakýp da edinilen bir görüþ
deðil. Bir þekilde yaralarý saklamaya
yarýyor, onlarý kendi mantýk çerçevesine oturtarak gerçekleri saklamak,
kapatmak ise eninde sonunda toplumu
karanlýða gömülmeye mahkûm ediyor.
Ýnsan yeryüzünde seçme hakký nedeniyle özgürlüðe sahip en yüce varlýktýr.
Seçme þansý vardýr, deðiþime açýk bir
yaratýlýþa sahiptir. Bu noktada insan
benzersizdir, muhteþemdir ve en büyük
özelliði de budur. Ýnsan kendi sayfasýna
yazmak istediði her þeyi kendisi yazmak zorundadýr. Bu onun eseridir. Ýnsanýn özgürlük olarak doðduðu anlaþýldýðýnda tüm boyutlar geliþime açýlýyor.
Ne olacaðý veya olmayacaðý senin seçimine kalýyor; bu senin eserin olacak
ve hayatýn bir maceraya dönüþecek.
Önceden yazýlanýn gerçekleþmesi deðil,
yepyeni bir arayýþ, keþif dolu bir süreç.
Onu sen yaratacaksýn, bir anlamda sen
her an kendini yaratýyorsun. Kader
teorisini kabul edersen bile, bu yaþamýn
hakkýnda karar vermenin diðer bir yolu
oluyor. Seçim yine senin. Kaderciliði
kabullenerek bir kölenin hayatýný seçiyorsun. Demek ki, hapse girmeye, zincire vurulmaya razýsýn. Ýstersen hapisten çýkabilirsin oysa. Tabii ki insanlar
özgür olmaktan korkuyorlar, çünkü
özgürlük çok risklidir. Ýnsan ne yaptýðýný, nereye gittiðini, tüm bunlarýn sonu-
SEVGÝ DÜNYASI
cunun ne olacaðýný tam olarak kestiremez. Önceden hazýrlanýp paketlenmemiþsen tüm sorumluluk sana ait oluyor.
Bu sorumluluðu kadere yükleyemezsin.
Sonuçta varoluþun önünde durduðunda
tamamen kendinden sorumlu olacaksýn.
Her ne isen, her kim isen bundan kaçamazsýn, iþte korku veren budur. Bu
korku yüzünden insanlar çeþitli determinist tavýrlar takýnmaktadýr.
Ben sana diyorum ki; tamamen kayýtsýz þartsýz özgürsün. Bu sorumluluktan
kaçma; kaçmak bir iþe yaramayacak.
Ne kadar çabuk kabullenirsen o kadar
iyi edersin, çünkü hemen kendini yaratmaya baþlayabilirsin. Kendini yarattýðýn anda müthiþ keyif alýrsýn ve týpký
bir ressamýn tuvale son fýrçayý vurduðunda hissettiði gibi. Ýyi yapýlan iþ
büyük bir huzur verir. Ýnsan bütünle
iþbirliðine girdiðini hisseder.
Tek gerçek dua, yaratýcý olmaktýr,
çünkü ancak yaratýcýlýk sayesinde
bütünle iþbirliði yapabilirsin; bunun
baþka bir yolu yoktur. Tanrý'yý düþünmek yetmez, bir þekilde iþbirliði yapmalýsýn. Gözlemci olarak kalamazsýn,
ancak katýlýmcý olabilirsin. O zaman
gizemin de farkýna varabilirsin. Bir
resim yapmak hiçbir þeydir. Kendini,
kendi bilincini, kendi varlýðýný yaratmanýn yanýnda þiir yazmak, müzik
yapmak birer hiçtir.
Ama insanlar korkuyorlar ve bunun
nedenleri var. Birincisi, önce de söylediðim gibi riskli olmasý çünkü sorumluluk sadece sende. Ýkincisi, özgürlük
hatalý kullanýlabilir, yanlýþ yolu seçebilirsin. Özgürlük bir anlamda doðruyu
SEVGÝ DÜNYASI
veya yanlýþý seçebilmek oluyor çünkü.
Sadece doðruyu seçebilirsen bunun adý
özgürlük olmazdý. O zaman Ford'un
ürettiði otomobiller gibi olurdu, hepsi
siyahtý onlarýn. Müþterilerini garaja
sokup "Ýstediðiniz rengi seçebilirsiniz,
siyah olmak kaydýyla!" diyordu.
Peki, bu ne biçim özgürlük? On
Emir'e uymasý Tevrat'a veya Bhagavad
Gita'ya ters düþmesi, Buda'nýn aðzýndan çýkmýþ olmasý kaydýyla bile olsa
yani tamamen doðru olmasý bile sizin
mutlaka bunu yapmanýz anlamýna gelmiyor! Özgürlük temelde, özünde þu
demek; her ikisini de yapacak kapasitedesin. Doðruyu veya yanlýþý seçebilirsin. Ve tehlike þu ki -dolayýsýyla
korku- yanlýþ olaný yapmak her zaman
daha kolay oluyor, daha kolay geliyor.
Çünkü yanlýþ yokuþ aþaðý, doðru yokuþ
yukarý gidiyor. Yokuþ yukarý çýkmak
zor ve zahmetli ayrýca yükseldikçe daha da zorlaþýyor. Ama aþaðý inmek çok
kolay. Hiçbir þey yapman gerekmiyor,
yerçekimi senin adýna çalýþýyor. Tepeden bir kaya parçasý gibi yuvarlanýyorsun ve en dibe eriþiyorsun, hiçbir þey
yapmaný gerektirmiyor. Eðer bilincini
yükseltmek, güzellik, gerçek, mutluluk
dünyasýnda yükselmek istiyorsan o
zaman en yüksek tepelere ulaþmak
gerekir ve bu da elbette çok zordur.
Dahasý, yükseðe çýktýkça düþme riski
artar, çünkü yol daralýr ve etrafýn karanlýk vadilerle doludur. Tek bir yanlýþ
adýmla kendini boþlukta bulabilirsin.
Yüksekler-de çok daha büyük bir farkýndalýk ve dikkat gereklidir. O nedenle özgürlük; sana meleklerin mertebesine ve yukarýsýna eriþme veya hayvan-
29
larýn düzeyine inme þansýný tanýyor.
Özgürlük bir merdivendir. Bir ucu cennete diðer ucu cehenneme uzanýr. Merdiven aynýdýr, seçim senindir. Sadece
hangi yöne gideceðine karar vermelisin. Yönünü sen belirleyeceksin.
Bana kalýrsa özgür deðilsen özgürlüðünü yanlýþ kullanamazsýn. Esaret yanlýþ kullanýlamaz, zincirlenmiþtir, hiçbir
þey yapmak için serbest deðildir, tutukludur. Çok az insan risk almayý, yükseklere çýkmayý, en tepeleri keþfetmeyi
seçer. Buda, Ýsa gibi çok azdýrlar, iki
elin parmaklarýný geçmezler. Düz yolda
yürümek, yükseklere heves etmemek
kolay ve rahattýr.
Neden bütün insanlýk Buda'nýn mutluluðuna, Ýsa'nýn sevgisine, Krishna'nýn
kutsamasýna eriþemiyor? Neden? Sebebi basit; çünkü o tepelere bile bile
heves etmenin çok tehlikeli olduðunu
düþünüyorlar. En iyisi oralarý hiç düþünmemek ve bunu yapmanýn en iyi
yolu da özgürlük diye bir þey olmadýðýný düþünmek ve kabullenmek.
Aslýnda, düþünmemek. Nasýlsa her þey
önceden belirleniyor. Sana doðmadan
belli bir senaryo veriliyor ve sen ona
uymaktan baþka bir þey yapmýyorsun.
Sadece özgürlük yanlýþ kullanýlabilir,
kölelik yanlýþ kullanýlamaz. Bu yüzden
dünyamýz kaos içinde bulunuyor. Daha
önceleri bu kadar çok kaos yoktu; çünkü bu kadar özgürlük de yoktu. Amerika'da daha çok karmaþa görünüyor
çünkü oradakiler henüz dünya tarihinde baþka bir toplumun olamadýðý kadar
özgürler. Özgürlüðün olduðu yerde
kargaþa yaþanýr ama buna deðer.
30
Çünkü yýldýzlar da kaostan doðar. Ben
size herhangi bir disiplin sunmuyorum
çünkü her öðreti bir çeþit esarettir. Sana kutsal emirler sunmuyorum. Neden
mi? Çünkü dýþarýdan verilen her emir
seni köleleþtirmeye yarar. Ben sana
sadece özgürlüðün ne olduðunu ve ne
olmadýðýný anlatýyorum. Sizleri kendinizle baþ baþa býrakýyorum. Böylece
elinizdeki özgürlükle istediðinizi yapabilirsiniz. Hayvanlar düzeyinde yaþamak istersen bu senin kararýndýr. Buna
hakkýn da vardýr, bu senin hayatýn, senin seçimin. Eðer özgürlüðün deðerini
anlar ve onu seçersen hayvanlar
düzeyine inmek yerine, meleklerin
üstüne yükselebilirsin. Ýnsan, iki sonsuzluk arasýndaki köprüdür. Varoluþtan
Tanrý'ya kadar uzanan bu yolda bilinçsizlik ve bilinç arasýnda da seçim yaparsýnýz. Ýsterseniz, bilinciniz geliþir,
özgürlüðünüz artar. Her adýmýnýzý
kendi seçiminizle atar, kendinizi her
an yeniden yaratýr ve bunun tüm
sorumluluðunu üstlenirsiniz.
Özgür olup olmadýðýný baðýmlýlýklarýnýzý aþtýðýnýzý anlamanýz çok kolaydýr. Baðýmlýlýklarýný aþýyorsan daha
saðlýklý, daha mutlu olursun, yaþamýn
neþeyle dolar. Her iyi þeyin kriteri
budur. Neþe kriterdir. Eðer neþen artýyorsa geliþiyorsun ve eve doðru yola
çýktýn demektir. Eðer hissettiðin, en
iyisinden kayýtsýzlýksa neþenin artmasý
mümkün deðildir. Hattâ birazcýk neþelensen bile hemen geçecektir. Mutluluk, neþe ve saðlýktýr.
Unutma, doðru yoldaysan iþler yoluna girecek, her an sana daha çok mutluluk getirecektir. Sanki güzel bir bah-
SEVGÝ DÜNYASI
çeye giriyormuþçasýna. Siz yaklaþtýkça;
hava daha taze, mis kokulu bir hale
gelecek. Bu sana doðru yolda olduðunu
iþaret ediyor. Hava, daha az taze ve
daha az güzel kokuyorsa o zaman tam
tersi yoldasýn demektir. Varoluþun ham
maddesi neþedir. Bu onun özüdür.
Varoluþ neþe hamurundan yoðrulmuþtur. O yüzden daha varoluþçu bir duruma doðru ilerlediðinde hiçbir neden
olmaksýzýn gittikçe daha keyifli ve
neþeli olacaksýn. Baðýmlýlýklarýný aþma
noktasýnda aþk, neþe duygularýn artacak, sadece baðýmlýlýklarýndan kurtulacaksýn. Çünkü baðlýlýklar mutsuzluk
getirir, seni köleleþtirir, özgürlüðünü
yok eder.
Ama eðer kayýtsýzlaþýyorsan… Kayýtsýzlýk sahte para gibidir. Ýçinde hiçbir
deðer yoktur. Onunla hiçbir geliþme
yaþayamazsýn. Sadece sen, küçülür ve
yok olursun. Git de bak; Dünya'da bir
sürü keþiþ var, Katolik, Hindu, Budist,
onlarý izle. Sende parlak bir his uyandýrýyorlar mý? Mis kokulu bir havalarý
var mý? Senden daha canlýymýþ gibi
duruyorlar mý? Sanki sakatlanmýþ veya
felce uðramýþ gibiler deðil mi? Elbette
ki kontrollüler ama derin bir içsel disiplin þeklinde deðil; kontrollü ama bilinçsiz. Toplumun onlara yüklediði bir
vicdanýn peþinden gidiyorlar. Bu yüzden bilinçli ve özgür deðiller. Henüz
birer birey bile deðiller. Sanki çoktan
mezara girmiþ de ölmeyi bekliyormuþ
gibi yaþýyorlar. Yaþamlarý monoton,
karanlýk, üzüntülü hale geliyor. Bu bir
tür çaresizliktir. Dikkat! Bir þeyler ters
gittiðinde hemen benliðinde belirtiler
oluþur. Üzüntü bir belirtidir, depresyon
da öyle. Neþe, keyif de birer belirtidir.
SEVGÝ DÜNYASI
Eðer aþma noktasýnda ilerliyorsan, hayatýn þarkýlarla bezenecek, daha çok
dans edecek, daha sevecenleþeceksin.
Unutma, aþk bir baðlýlýk deðildir. Aþk
baðlýlýk tanýmaz ve tanýyaný da zaten
aþk deðildir. Bu sahiplenme, baský kurma, tutunma, korku, açgözlülük olabilir
-bin bir türlü þey olabilir- aþk adýna
bambaþka duygular resmigeçit yapmaktadýr. Ýçinde baþka þeyler saklanmaktadýr ama paketin üzerinde aþk
yazmaktadýr. Ruh, ancak özgürlükle
geliþebilir, gerçek aþk onu özgür kýlar.
Özgürlük verebiliyorsan sen de özgürsün demektir, baðlýlýðý aþmak kadar.
Dünya çok mutsuz bir yere dönüþtü.
Dünya mutsuz bir yer olduðu için
deðil, biz burada ters bir þeyler yaptýðýmýz için. Ayný dünya coþku, neþe
ve sevgi dolu hale de gelebilir.
Sen doðduðun anda içinde hassas bir
detektör vardýr. Sana yerleþtirilmiþ olan
detektör sayesinde sen neyin doðru,
neyin yanlýþ olduðunu anlayabiliyorsun. Kimse kendine yaptýðý eylemin
neticesinde mutlu mu yoksa mutsuz
mu olduðunu sormuyor. Ýçindeki detektörün devreye girmesine izin vermiyor.
Býrak içindeki detektör devreye girsin.
O zaman hayatta yanlýþ yapmazsýn.
Bana soruyorsan derim ki, eðer kendini
mutlu hissediyorsan, içinde geliþenler
seni memnun ediyorsa, eskisinden daha
saðlam, daha merkez odaklý, daha canlý
hissediyorsan, o zaman balýklama dal!..
O zaman, korkacak bir þey yok. Býrak
kriterin mutluluk olsun, baþka hiçbir
þey kriter olamaz.
31
Osho birçok ülkeden
takipçileri olan ve uluslararasý bir üne sahip
Hintli bir mistik, düþünür ve spirituel bir hocadýr. 21 yaþýnda aydýnlanmýþ, bu tarihten
itibaren de akademik
çalýþmalarýna devam
etmiþtir.
Yýllar boyunca
Jabalpur üniversitesinde felsefe hocasý
olarak dersler vermiþ, sonradan da
Hindistan’ý baþtan baþa dolaþarak halka açýk
konuþmalar yapmýþtýr. 1960’larýn sonlarýna
doðru kendine has dinamik meditasyon
tekniklerý geliþtirmiþtir. Osho modern insanýn
geçmiþin arkaik (antik çaðdan bile çok çok
eski) geleneklerinden olduðu kadar modern
yaþamýn kaygýlarý altýnda ezildiðini hissediyor bu nedenle de meditasyonun, içinde hiç
bir düþüncenin bulunmadýðý gevþetici halini
keþfetmeyi ummadan önce derin bir arýnma
sürecinden geçmesi gerektiðine inanýyordu.
Osho’nun felsefi, ahlâki ve dini farklý sistemlerin bir araya getirilip birleþtirilmesinden
yola çýkan öðretileri meditasyonun, farkýndalýðýn, sevginin, hayatý kutlayarak yaþamanýn, yaratýcýlýðýn ve mizahýn onemini vurgulamaktadýr. Osho altýný çizdiði bu özelliklerin aslýnda statik inanç sistemlerine dinsel
geleneklere ve sosyalleþmeye baðlanma
neticesinde bastýrýlmýþ olduðuna inanýyordu.
Batý dünyasý Osho ismini ilk kez 1970’lerin
baþýnda duymaya baþladý. 1974 yýlýnda
etrafýnda bir topluluk oluþmaya baþlamýþtý
bile. Derken ardýndan gelenlerin sayýsý öylesine arttý ki adeta bir sele dönüþtü. Batýlý
new age düþüncesi üzerinde hatýrý sayýlý
bir etki býrakmýþ olan Osho’nun öðretilerinin
popülaritesi ölümünden itibaren artmaya
devam etmektedir.
20 yýllýk bir periyod içinde binlerce saat
tutan ve insanlarýn gönullerine olaðanüstü
þekilde nüfuz eden konuþmalarý görsel iþitsel yöntemler kullanýlarak kayýt edilmiþ olup
herkes tarafýndan her yerde dinlenilebilir
veya izlenebilir. Konuþmalarý altý yüzden
fazla ciltten oluþan kitaplarla insanlara
sunulmuþ 30’dan fazla dile çevrilmiþtir.
SEVGÝ DÜNYASI
32
Ley Hatlarý
Þule Kayserilioðlu
Okültizm Dünya gezegenini bir insan
bedeni gibi ele alýr. Nasýl insan
bedeninde çeþitli dolaþým ve sinir sistemleri varsa, yerkürede ve hatta kozmozda da böyle dolaþýmlar ve içinde bir
tür tesir akýmlarýnýn aktýðý kanal sistemleri vardýr. Ýþte mistik, okült ve psiþik
terimlerle ifade etmek gerekirse, yerkürenin organlarýný, çakralarýný, akupunktur meridyenlerini, bunlarda dolanan
akýþkan akýmlarý ve psiþik-inisiyatik
merkezlerin konumlarýný konu alan
coðrafyaya "kutsal coðrafya" denir.
"Dünya ölü bir beden deðildir."
Ortaçað'da yaþamýþ bir simyacý olan
Basilius Valentinus'un Yerküre'nin
kendi baþýna canlý bir varlýk olduðunu
dile getiren bu sözü Anima Mundi'nin
(Dünya canýnýn) var olduðunu savunan
birçok okültist düþünceyi özetleyen bir
SEVGÝ DÜNYASI
sözdür. Dünya'nýn canlý bir varlýk oluþu
kavramý 19. yy.'dan itibaren teozoflarca
da benimsenmiþtir. Batýlý okültistlere
göre yerküre aynen insan vücudundaki
kan damarlarý ve sinirlere benzeyen
enerji kanallarýyla örülü durumdadýr.
Okültizme göre, peygamberlerin ve
kimi mistiklerin spiritüel temaslarýnýn
hep daðlarda olmasý rastlantý deðildi ve
ley hatlarýný konusunda uzmanlaþmýþ
bazý eski uygarlýklar tapýnaklarýný ve
kutsal merkezlerini rastgele yerlerde
deðil, bu hatlar üzerinde, özellikle bu
hatlarýn kesiþtiði kavþak noktalarýnda
kurmuþlardý.
Batý dünyasýnýn Ley Hatlarý adýný
verdiði akýþkan özellikli enerji kanallarýyla yeryüzünün örülmüþ olduðu
artýk kesinlikle biliniyor. "Dünya
Enerjisi", "Telürik Enerji" veya
"Küresel Biyoenerji" gibi isimlerle de
anýlan bu hatlar yerkürenin manyetik
gücünden farklý olarak, dünyayý yerküre
üzerindeki belirli doðrusal çizgilerde
dolaþtýðý varsayýlan bir enerji türüdür.
Bu terim ilk olarak 1921 yýlýnda bu
hatlarý "yeniden" keþfeden Ýngiliz
araþtýrmacý Alfred Watkins tarafýndan
kullanýldý. Konu 1921 yýlýnda Batý
dünyasýnýn gündemine ilk kez geldi.
Arkeolog Alfred Watkins, aslýnda
Britanya'nýn kullandýðý yollara temel
olan eski Roma yollarýný inceliyordu.
Bunlarý incelerken o yollarýn da daha
eski uygarlýklara ait yollarýn üstüne
kurulduðunu buldu. Ýnsanlar bir þekilde
gözle görülmeyen bir akýþý hiç terk
etmemiþlerdi. Uygarlýklar uygarlýklara
33
yerlerini devrederken, ley hatlarýna
sadýk kalmýþlardý. Ley akýþlarý üzerine
anayollarýný kuruyor ve yol boyunca bu
enerjiden hayat bulmak istiyordu. Ley
akýþlarýnýn merkez olduðu yerlere
kiliselerini, mabedlerini ve hipodrumlarýný, stadyumlarýný inþa etmiþlerdi.
Alfred Watkins, yararlandýðý antik haritalar, yer isimlerinin eski dillerdeki
isimlere benzerliði ve çatal çubuk yöntemiyle ley hatlarýný tespit etti. Modern
haritalarda görünmeyen çoktan kaybolmuþ, toprak altýnda kalmýþ eski yapýlara
ulaþtý.
Teoriyi destekleyecek þekilde, gerçekten de bugün ortada hiçbir izi görünmeyen gömülmüþ bu arkeolojik eserler,
ley hatlarý üzerinde uzmanlarý bekliyordu. Tek yapýlmasý gereken, leyin nereden nereye gittiðini bulup takip etmekti.
Sonralarý konu derinden incelenince bu
eski yapýlarýn zincir halinde Avrupa
boyunca gittiði anlaþýldý. Özellikle
Keltler ve Druidler doða ruhlarýna yakýn
inanýþlarý ile dünya enerjilerinin güçlü
olduðu yerlerde tapýnaklar inþa etmiþ,
kurban alanlarý, dinlenme ve toplanma
yerleri yapmýþtý. Ýþin ilginci zamanla
Avrupa kýtasýna yayýlan Hýristiyanlýk
dini ayný yerlerin üstüne yeni tapýnaklarýný kurmuþtu. Bu ilginç adetin
Türk medeniyetleri tarafýndan da aynen
uygulandýðý da çok iyi bilinir. Köklü
kiliseler ve binalar, bugün cami olarak
ibadet
amaçlý
kullanýlmaktadýr.
Avrupada'ki eski toplumlara dönecek
olursak, özellikle Druidlerin ve
Keltler'in Avrupa üzerinde bir omurga
kemiði gibi birbirini izleyen taþ
34
yapýlarý, megalitleri, altarlarý, dolmen
ve menhirleri arka arkaya dizmeleri
müthiþ bir hat gibidir. Bu açýdan
bakýldýðýnda Stonehenge gibi noktalar
yine bunun parçasý gibi görülmelidir.
Özellikle bir kaç ay önce Stonehenge
yakýnlarýnda þu anda bir gölün altýnda
kalmýþ olan yine benzer bir yapý
keþfedildiðinden beri bu sýradýþý yapýlar
daha bir titizlikle iliþkilendirilir oldu.
Stonehenge tek örnek deðildir. Bu taþ
dizilimi sýk sýk uygulanmýþtýr. Bu gözle
baktýðýmýzda kimi kadim öykülerde bulduðumuz, zamanýnda dünya enerjisindeki hastalanmalarý onarmak için zincirler halinde yapýlmýþ eski binalar, dikilitaþlar bambaþka açýlýmlar getiriyor. Bu
binalar akupunkturdaki minik ince
iðneler gibi dünyanýn belirli noktalarýna
saplanýp enerji akýþýný yeniden düzenliyorlardý. Hattâ dünyanýn her büyük
þehrindeki dikilitaþlarý düþünürsek ve
bunlarýn Mýsýr kaynaklý olduðunu
SEVGÝ DÜNYASI
düþünürsek bu görüþ daha da güçlenecektir. Bildiðiniz gibi Ýstanbul'da da
bir Dikilitaþ bulunmaktadýr.
Bir zamanlar spiritüel coðrafyanýn en
uygun olduðu bölge Mýsýr'da idi. Bu
enerji sýrasýyla Delf'e, Ýsa peygamberin
doðacaðý yer olan Kudüs ve Kabe'nin
bulunduðu Mekke'ye kaymýþtýr. Son üç
dinin geliþiniden bu sonra bu merkez
tekrar yer deðiþtirdi ve ve bunun haricinde irili ufaklý merkezler ortaya çýktý.
Hint'te Meru Daðý, Tibet'te Himalayalarýn güney eteklerindeki noktalar,
Delf'te Onfolos Daðý, Musa peygamber
zamanýnda Sina Daðý, Ýsa peygamber
zamanýnda Zeytinlik Daðý, Muhammed
peygamber zamanýnda Hira Daðý,
Çanakkale'deki Troya kentinin bulunduðu tepe, Bursa'da Uludað, 7 tepeli
Ýstanbul'un belirli bölgeleri bu kutsal
coðrafyanýn noktalarýna denk gelen
merkezlerdi. Hangisinin hâlâ iþler
olduðu hakkýnda kesin bir bilgimiz
mevcut deðil.
Dinler için binlerce insanýn gerektiðinde öldüðü ve
elden býrakmamak
için herþeyi yaptýðý
özel yerler meselâ
Kudüs
Tapýnaðý,
Kabe gibi kutsal
yerlerin de bu
büyük anahatlarýn
kesiþimi
üzerine
kurulu olduðu da
söylendi. Böylece
sadece dünya hat-
SEVGÝ DÜNYASI
larýnýn deðil, göksel hatlarýn da kesiþimindeki bu binalara dönülerek yapýlan
ibadetler (kýble kavramý) o canlýnýn o
yönden yayýlan bu hayatiyet akýþýna,
kendi çakra sistemini açmasý, beslenmesi ve temizlenmesi imkânýný tanýyordu.
Dünya gezegeni, hayat enerjisini Güneþe ve galaksi sistemine baðlý olan bu
devasa LEY akýþýndan alýyordu. Gözle
görünmez bir göbek baðý gibi LEY akýþý
örgü halinde uzaklardaki yýldýzlarýn etkilerini ve gezegenlerin yaþamlarýný birleþtiriyordu. Böylece Mýsýr piramitlerinin belli odalarýnýn baktýðý Sirius
gibi yýldýzlar aradaki mesafeye raðmen
organik bir baðla dünyayla bu müthiþ
enerji hatlarýyla baðlýydý. Ýnsan ruhsal
varlýðý da kökleri topraðýn hemen
üstünde bulunan bir aðaç gibi bu enerji
alanýndan besleniyordu.
Bu enerjinin canlý ve cansýz maddeler
üzerinde fiziksel etkiler meydana
getirdiði istatistiki verilerden elde
edilebilmiþtir. Ýnsan zihni üzerindeki
çok yoðun olan bu enerjinin özellikle
psiþik enerjiyle etkileþim içinde olduðu,
hattâ psiþik çalýþmalarda baþarýyý artýrýcý
bir fonksiyonu olduðu ileri sürülüyor.
Mitolojilerde geçen kutsal ýrmaklar,
aslýnda bu Ley Hatlarýný yani yerküre
"çakralarý" nýn haritasýný ifade ediyor.
Bu haritalarý çok iyi bilen ve bu enerjiden psiþik ve fiziksel faaliyetlerde
yararlanabilen Mu ve Atlantis halklarý
da, kýtalarýndan göç etmek zorunda
kaldýklarýnda rastgele yerlere deðil, bu
enerjinin yoðun olduðu bölgelere göç
35
etmiþlerdir. Bu bölgeler þunlardý:
- Orta Asya Özellikle Tibet, Gobi ve
Doðu Türkistan arasýnda kalan bölge
- Mýsýr
- Yucatan
- Arjantinin kuzey bölgesi
- Anadolu
Mýsýr ve Tibet gibi eski uygarlýklar bu
hatlarý biliyor ve mabedlerini özellikle
bunlarýn kesiþme noktalarýnda inþa
ediyorlardý.
Ley araþtýrmacýlarýna göre ley hatlarý
söz konusu gücün eþit oranda aktýðý birbirine denk hatlar deðildir. Enerji hatlarýn bazý noktalarýnda, kesiþme kavþaklarýnda ve yayýldýðý lokal merkezlerde
güçlenmektedir. Öte yandan, bu enerji
doðrusal yollar izlemekle birlikte,
yoðunlaþma ya da yer üstüne çýkma
noktalarýnda dairesellik göstermekte,
yani çevreye dairesel dalgalar halinde
ya da bir spiral biçiminde yayýlmaktadýr, týpký biyoenerjinin vücudun belirli
yerlerinde dairesel biçimde yoðunlaþmasý gibi. Ley araþtýrmacýlarý ley hatlarýnýn kesiþtiði kavþaklarda kaynaðý
belirsiz sesler iþitilmesi, garip görüntüler algýlanmasý, levitasyon gibi paranormal fenomenlerin yoðunlaþtýðýný
bildirmektedirler. Ýngiltere'deki Chanctonbury halkasý bu tür yerlere örnek
olarak gösterilir.
Piri Reis'in haritasýndaki kerte hatlarýnýn ana ley hatlarý olduðu ileri sürülür. Ley hatlarýyla ilgili bir baþka iddia
Ufologlardan gelmiþtir: Bazý UFO'lar
36
ley hatlarýndaki güçten yararlanmaktadýr, çünkü ley hatlarýný çok sýk kullanmaktadýrlar. UFO'larýn ley hatlarýný
izleyerek uçtuklarýna ilk dikkat çeken
araþtýrmacý Fransýz ufolog Aime Michel'dir. Aime Michel Fransa UFO Akýný
denilen, Fransa'da UFO gözlemlerinin
yoðunlaþtýðý dönemde (1954) UFO
gözlemlerini Fransa haritasýnda iþaretlemiþ ve þunu saptamýþtý: Yalnýz bir gün
içinde görülen UFO gözlemleri bile bir
merkezden çýkan ýþýnlarý andýrmaktaydý.
Ley araþtýrmacýlarýnýn ley hatlarýný
saptamada yararlandýklarý araçlar
çeþitlilik göstermekteyse de baþlýcalarý
þunlardýr:
*Çeþitli ölçeklerdeki coðrafi haritalar,
arkeolojik sit alanlarýný gösteren haritalar ve cetvel. (tarih-öncesi dikili taþlar,
eski uygarlýklara ait yerleþim merkezleri, tapýnaklar, höyükler, eski mistik
merkezler vs. Harita üzerinde iþaretlenip, cetvelle hangilerinin ayný doðrular üzerinde bulunduklarýna bakýlýr.)
*Radyestezide (dowsing) kulanýlan
araç gereçler (sarkaç, çatal çubuk vs.)
*Parapsikoojide kullanýlan bazý
araçlar, enerji algýlama hassasiyetine ve
çeþitli yeteneklere sahip medyumlar.
*Ufo gözlemlerinin sýklaþtýðý yerlerin
iþaretlendiði haritalar.
*Akupunkturdaki iðneleme sistemine
benzer þekilde kullanýlan kazýklar.
*Manyetik alanlarýn ölçümünde kullanýlan aygýtlar.
Ley araþtýrmacalarý günümüzde bilgisayarlardan da yararlanmaktadýr.
SEVGÝ DÜNYASI
Günümüzde toprak altýnda kalmýþ eski
kentler ve arkeolojik eserler, ley hatlarý
bilgisiyle kolayca gün ýþýðýna çýkarýlabilirler. Tek yapýlmasý gereken, oradan
geçen ley hattýnýn saptanmasýdýr.
"Kutsal Coðrafya" konusunu iþleyen
yazarlar, ley hatlarýnýn yanýsýra insandaki gibi yeryüzünde de 7 çakranýn (enerji giriþ ve daðýlýþ noktalarý) bulunduðunu ve tarih boyunca yeryüzündeki
kutsal ve mistik merkezlerin 7 çakrayla
ilgili olarak konumlanmýþ olduðunu
söylemektedir. Bunlarýn tamamý henüz
tam kapasite ile çalýþmýyor. Ýþte tam
kapasite ile çalýþma gerçekleþtiðinde
beklenen uyanýþ meydana gelecek ve
"Altýn Çað" baþlayacak.
SEVGÝ DÜNYASI
37
Eski Gün Iþýðýnýn Son Saatleri
Yazar: Thom Hartman Çeviren: Arýn Ýnan
“Ama Ulusumuz
Öylesine Saðlam ki...”
-Bazý okuyucular, Norveç, Almanya,
Ýtalya gibi nüfus artýþ hýzlarýný belli bir
seviyede dondurmuþ olan bazý Avrupa
ülkelerini bu kuralýn istisnalarý olarak
göstermektedirler. Bu ülkeler ve diðerleri nüfus artýþlarýný belli bir seviyede
durdurmada (elbet ki bunu doðum kontrol yöntemleriyle yapmaktadýrlar)
baþarýlý olurken hâlâ sürdürülebilir bir
varlýk göstermemektedirler.
Bu uluslar, týpký hükümran olan
þehirlerdeki genç kültürler gibi, ürettiklerinden çok daha fazlasýný tüketmektedirler. Batý Avrupa'daki enerji tüketimi
Amerika Birleþik Devletlerinde kiþi
baþýna düþen enerji miktarýndan düþük
olmasýna raðmen, bu devletler göreceli
bir barýþ ve bolluk içinde var olmakta,
çünkü onlar bir gün tükenecek olan
eski gün ýþýðýndan faydalanabilmekte-
38
dirler. Buna ilaveten, bu devletler göreceli stabilite ve bolluðun da keyfini
çýkarmakta çünkü dünyanýn fakir bölgelerindeki hükümetleri ikna ederek,
ürettikleri mallar karþýlýðýnda onlardan
ucuz iþ gücü temin etmektedirler.
Bu ülkeler diðerlerinin topraklarýnda
(bir zamanlar kabilelerin yaþadýðý
topraklar) bulunan madenleri ve
petrolü çýkarma izni almaktadýrlar.
Bu ülkeler þu an için stabil durumda
olsalar bile, uzun vadede böyle olmayacaklardýr. Týpký bir tümör veya Ponzi
þemasýnda olduðu gibi, bunlar büyümeye bel baðlamýþ ülkelerdir.
Bunlarýn gayri safi milli hasýlalarý
olumsuz deðerler vermeye baþladýðýnda, sýklýkla karmaþa neticesinde çökmekte veya komþularýna sert ve ani
çýkýþlar yapmaktadýrlar.
Bu ülkelerde merkezi yönetim iþ
baþýnda olmakta, varlýklý ve güçlü kiþiler her þey yolunda gittiði müddetçe iyi
sayýlmakta ve zorluða düþtüklerinde iþ
gücü ve doðal kaynaklarý temin edebilecekleri uzak bir diyarýn nasýl olsa
bulunacaðý varsayýlmaktadýrlar.
Norveç benzeri ülkelerde yaþam konforludur, okuma yazma oraný yüksektir,
suç oraný düþüktür, fakirlik nadirdir.
Ancak Kuzey Denizinden kendisine
pompalanan petrol olmasaydý, Norveç
yoksul ve fakir olurdu.
SEVGÝ DÜNYASI
Anarþi mi Kabilecilik mi?
Buraya kadar anlattýklarým modern
þehir veya eyalet yaþamýnýn yürürlükten kaldýrýlmasýný istiyormuþum gibi
gelebilir ancak esas amacýmýn bu
olmadýðýný belirtmek isterim. Komünizm ile ilgili tecrübelerimiz bize,
hangi kültür hükümran ise kendine ait
ekonomik ve politik sistemini yerleþtirmeye çalýþtýðýný böylece boþluðu
dolduran her ne ise, onun hükümran
olduðunu göstermiþtir.
Bu nedenle elinizde tuttuðunuz kitap
sizi hiçbir þekilde bir devrime veya
anarþiye davet etmemektedir. Dahasý,
kabile yaþamýnýn da ütopik bir ideali
temsil ettiðini önermek istemiyorum.
Bir çok kabile insaný konforlu ve
lüks hayatlar sürerken, zorluklar, kabalýklar ve terörle dolu yaþamlar sürdüren kabile insanlarý da vardýr. Evet
kabilelerin yaþamý sürdürülebilir bir
özellik taþýmaktadýr ancak bununla birlikte konforlu olmasý gerekmemektedir.
Elbet ki yeniden kabile hayatýna
dönelim veya modern medeniyeti yok
edelim diye bir fikir önermiyorum.
Bunun yerine dünyada yaratmýþ olduðumuz durumun soðuk gerçekliðini
ve ardýnda yatan þu gerçekleri kabul
etmemiz gerekmektedir:
*Þehirler ve eyaletlerde yaþayan ve
baskýn olan genç kültür dünyadaki her
þeyi potansiyel gýda veya kendisi için
SEVGÝ DÜNYASI
kullanabileceði bir meta þeklinde
algýlamaktadýr.
*Böylelikle tüketecek ve sonunda
tüketecek bir þey kalmayacaktýr. Bunun
ardýndan kültürümüz, ekosistemlerimiz
çökecek geriye açlýkla boðuþan insanlar, kirletilmiþ bir toprak, hava, su ve
milyonlarca ölü tür kalacaktýr.
*Atalarýmýzýn bize öðretmeye çalýþtýðý bazý dersleri ve dünya görüþlerini
adapte ederek, yönümüzü deðiþtirebilir
ve en azýndan gezegenimizin küçük bir
kýsmý için sürdürülebilir ve yaþanabilir
bir gelecek hazýrlayabiliriz.
Ya Darwin'e Ne Demeli?
Kazanýlan Zafer
Doðru Bir Zafer Miydi?
Bu kitaptaki fikirler ön plana
geldiðinde insanlar þu soruyu soruyorlar: Kabile hayatý bu kadar iyi idiyse
onlarý neden ele geçirdik? Kazanan,
üstün anlamýna gelmez mi? Buna
verilebilecek en kolay cevap þudur:
Hitler'in yaþam tarzý Fransýzlarýn'kinden üstün müydü?
Amerika'nýn Avrupalýlar tarafýndan
ele geçirilmesinin klâsik hikâyesi þudur ki, Avrupalýlar o zamanlar, orada
yaþayanlarýn nasýl kullanacaklarýný
hesap edemedikleri dev topraklar bulduklarý için ya da orada yaþayan yerlilerden daha akýllý, daha medeni olduklarý ve de ellerinde kazanmalarýný
garantileyecek olan silahlarý olduðu
için oralarý ele geçirmiþlerdir.
39
Gerçekte bu görüþlerin hiçbirisi
doðru deðildir. Ellerinde üstün güçlü
silahlar olsa bile Avrupalýlar o topraklarda, Amerikan Yerlileriyle rekabet
edecek düzeyde baþarýlý olamadýlar.
Kuzey Amerika'da koloni kurmayý
mümkün kýlan þey ise bir hastalýk oldu.
Aslýnda bu gerçek birçok lise tarih ders
kitabýnda görmezden gelindi.
Çiçek hastalýðýndan oldukça korkunç
biçimde etkilenen George Washington
gibi, Avrupalýlar yüzyýllarca çiçek
hastalýðýndan muzdarip oldular ve bu
hastalýktan canýný kurtaranlar hastalýða
karþý genetik bir direnç kazandýlar.
Avrupalýlar arasýnda su çiçeði, influenza, bubonik veba ve sarýlýk oldukça
yaygýndý ancak bunlar, oldukça küçük
sayýdaki vakada ölümcül oluyordu.
Bu durum yerli Amerikalýlar açýsýndan ayný deðildi. Avrupalýlar nereye
giderse gitsinler, Yerli Amerikalý'lara
bu hastalýklarý bulaþtýrdýklarýndan
dolayý binlercesini öldürmüþ oluyorlardý. O zamanlar Kuzey Amerika'daki
yerli nüfus (1600'lü yýllarda) yaklaþýk
100 milyon idi. Þimdiyse saf kan yerli
Amerikalýlar'ýn nüfusu bir milyondan
azdýr.
Püritenler Massachusetts bölgesine
gelmeden önce yerli halk Felemenk,
Fransýz ve Ýngiliz balýkçýlarýyla kýyý
ticareti yapýyordu. Bunlar da bu
hastalýklarýn bazýlarýný yerlilere
bulaþtýrmýþlardý. Öyle ki Püritenler
geldiklerinde yerli halkýn sadece yüzde beþi hayatta kalabilmiþti. Köylerin
40
çoðu silinip gitmiþ geriye insanlarýn
kafataslarý ve kemikleri kalmýþtý.
Hayatta kalmayý bir þekilde baþaran
yerliler ise daha Batý'ya doðru
kaçmýþlar, ancak hastalýklarýn mikroplarýný bedenlerinde kaçýnýlmaz
biçimde taþýmýþlardý.
Avrupalýlar ile Yerli halk arasýndaki
anlaþmazlýklar, Avrupalýlar'ýn Batý'yý
ele geçirme çabasýyla yeniden baþladýðýnda Püritenler'in baþýndaki kiþi
þöyle yazmýþtý: "Tanrý yerli halka
(Kýzýlderililer'e) çiçek hastalýðý göndererek aramýzdaki anlaþmazlýðý ortadan kaldýrdý. Onlarýn bütün kasabalarý
haritadan silindi.". Kuzey
Amerika'daki bu salgýn hastalýklar sonunda Florida'dan
Maine'ye, Massachusetts'ten
Kaliforniya'ya kadar uzandý.
Böylece Avrupalýlar'ýn baþarýyla
koloniler kurmaya devam ettiler.
SEVGÝ DÜNYASI
yapmanýz gereken tarih boyunca hayatta kalmayý baþaran binlerce türü incelemektir. Gelecek için neye ihtiyaç duyacaðýmýzý tahmin edebilmek için yalnýzca geçmiþi göz önüne almamalý, geleceðe bakmalýyýz.
Kabile toplumlarýnýn en büyük deðerleri iþbirliði idi. Ýþ birliðinden asla
vazgeçmiyorlardý. Dolayýsýyla bunu
her þartta Avrupalýlar'a gösteriyorlardý.
(Gelecek AY: Konumuza kaldýðýmýz
yerden devam edeceðiz)
Charles Darwin'in 1839 yýlýnda yazdýðý gibi: "Avrupalýlarýn
ayak bastýðý her yerde ölüm
yerlileri kovalýyordu."
Darwin'in en güçlü olanýn hayatta kalma ilkesi dünyanýn nasýl
iþlediðiyle ilgili birbirimize
anlattýðýmýz hikâyelerin merkezi
parçasý haline gelmiþtir. Bununla
birlikte yakýn geçmiþte hayatta
kalma, gelecekte hayatta kalmayý tahmin edemez.
Bunun farkýna varmak için
Charles Darvin
SEVGÝ DÜNYASI
41
KÝRAEL Celsesi
“Depremler:
Ne Yükseliyor Þimdi”
Çeviren: Saffet Güler
KIRAEL: Umut ediyorum ki bu oturum sizin depremlere bakýþ açýnýzý
deðiþtirecek. Dünya þu anda hýzlý
deðiþen bir periyot içinde dolayýsýyla
bilinçteki büyük sýçrayýþa yaklaþýlýyor.
Bu dönüþüm zamanýnda geçmiþte
deneyimlediðiniz depremlerden daha
þiddetlisini bekleyin. Bazý bilgi taþýyýcýlarý bu depremlere yakalanacaklar ve
onlara tavsiyemiz bu süreçte düþmekte
olan þeylerden uzak kalmalýlar ve
kendi içlerine yönelmeleri yönündedir.
Diyebilirsiniz ki Kirael bunu bize
neden söylüyorsun bu zaten bilinen bir
þey. Ben de o zaman size evinizde veya
ofisinizde otururken bu durum size bir
anlam ifade etmeli diyorum. Çünkü
dünya daha sallanmaya baþlamadý.
Eðer aniden sallanmaya baþlarsa ne
yaparsýnýz? Böyle bir durumda çok az
bir sürede karar vermeniz gerekecektir.
Sizler ruhçularsýnýz ve bizim bu dönüþüm zamanýnda size ihtiyacýmýz var.
Öyleyse ifade ettiðimiz tarzda bir bölgedeyseniz olacak olanlara hazýrlanýn.
Beni dinleyen veya bu oturumun
kayýtlarýný okuyanlardan %98'i asla bir
deprem deneyimlemeyecek. Hal bu ki
eðer siz %2'lik bir kýsýmdaysanýz kendiniz hakkýnda ifade edileni hatýrlayýn.
Size daha önceki oturumda ifade etmiþtim korkuyu sevgiye dönüþtürmek için
90 saniyeniz var. Bu 90 saniye mesajýný
günlük çalýþmalarýnýzda hatýrlarsanýz
sakinliði elde edersiniz. Beyninizin sol
lobunun sesini kýsýn sürüþ iznini
beyninizin sað lobuna verin Beyninizin
sað lobu, sizi, yüksek benliðinize eriþimini saðlayarak sizin olaylara daha üst
bir açýdan bakmanýzý saðlayacaktýr. Bu
çalýþmayý her gün yapýn. Böylece kendinizi dengelenmiþ ve merkezleþmiþ
olarak hissedebilirsiniz. Bu metod
deprem vurduðunda sizin sessiz ve
sakin kalmanýzý saðlayacaktýr.
42
Bilim adamlarý size meydana gelen
depremin dünyanýn mantosundaki gerilimin býrakýlmasý olarak yorumlayacaklar. Henüz bu gerilime neden olan
olgunun ne olduðu sorulmadý. Bu gerilimin sebebi beþeriyetin yapmýþ olduðu
seçimlerde biriktirmiþ olduðu negatif
durumlardýr. Özellikle de genç ruhlarýn
seçimleri. Böyle bir negatiflik
dünyanýn jeolojik katmanýnda bir zedelenmeye müsait bir zemin yaratmýþ
olur. Bunlara bir çok olayda siz doðal
felaketler olarak adlandýrýyorsunuz. Bu
depremler aslýnda beþeri yapýnýn durumundan kaynaklanmaktadýr. Kýsaca
insan yapýmýdýr. Aslýnda deprem insan
yapýmý da olsa doðal bir oluþtur çünkü
içinde doðayý barýndýrýr.
Deprem kötü bir þey deðildir. Bu
doðal süreç gereklidir ve gezegene
temizliði getirir.Dünya Ana'nýn güzel
bedeni bu süreçte neye ihtiyacý olacaðýný bilir. O bu durumu sorgulamaz o
neyse odur. O biliyor ki hayatta
kalmalýdýr. O ayný zamanda sizin bir
ruhçu olduðunuzu biliyordur dolayýsýyla olay esnasýnda sizin çevrenizden
dolaþacaktýr. Tabii ki kendinize ruhçu
sýfatýný atayamazsýnýz. Öncelikle ruhçu
bilginin bizzat sizin tarafýnýzdan yaþanmasý icap etmektedir. Bu olguyu
davranýþlarýnýzda göstermelisiniz. Bu
geçiþ sürecinde meydana gelen
depremlerde oluþan etkiler çeþitli
galaktik boyutlarda yaþayan varlýklarýn
teknolojileri tarafýndan azaltýlmaktadýr.
Bu teknoloji enerjinin geniþ alanlara
yayýlmasýný saðlar veya küçük bir alana
taþýyarak nüfusun az olduðu bölgelere
SEVGÝ DÜNYASI
aktarýr. Bu bilgiler sizin bu konular
üzerinde düþünmeniz yeterlidir. Þimdi
sorularý alacam.
KENDÝ ÝÇÝMÝZE DÖNEREK
DÜNYADAKÝ HAREKETLER ÝLE
UYUMLANMA SAÐLARIZ.
Soru: Son dönemde Haiti ve Þili'de
meydana gelen depremlerde diðer
boyutlardan baþka varlýklar bu sürece
dahil oldular mý?
KIRAEL: Tabii ki. Haiti depreminin
sadece baþkent ile sýnýrlý olduðuna dikkat etmediniz mi? Haiti küçük bir adadýr. Bir çok geniþ kara alanlarýnda yüksek þiddetli deprem olmasýna raðmen
bu depremde ölü sayýsý fazla oldu.
Dikkat ettiniz mi Þili'deki depremde,
deprem 8.0 ölçeðinde olmasýna raðmen
Haiti'de meydana gelen depremden
daha az sayýda kiþi ölmüþtür. Daha
fazlasý depremin merkezi Þili'de insanlarýn az olduðu bir bölgedir. O bölgede
ki bazý insanlar depremi güç belâ hissetti. Evet sizin galaktik kardeþleriniz
zararýn fazla olmamasý için ilâhi bir
yardýmda bulundular. Bir kere, dünya
ana itelerse, onun geri dönüþü olmaz.
Bu durumda depremler engellenemez.
Sadece etkileri azaltýlabilir.
Soru: Bilim adamlarýnýn ifade ettiðine göre Þili'deki deprem þehir
planýný bir miktar batýya kaydýrmýþ
bizim bir gün içindeki zamanýmýzý
kýsaltmýþtýr. Bu oluþan haline bize
etkileri çok katlý beden yapýmýza
etkileri neler olacaktýr.
SEVGÝ DÜNYASI
KIRAEL: Dünya sizin gibi yaþayan
bir varlýktýr. Onun da sizin gibi dört
kattan oluþan bir beden yapýsý mevcuttur. Bu dört beden, ruhsal, zihinsel,
duygusal ve fizik bedendir. Dünya
üzerindeki beþeriyet dünya ile ayný
hýzda titreþmektedirler aksi halde burada olamazdýnýz. O halde dünya ananýn
bedenleri arasýnda uyumsuzluk varsa
sizinde bedenleriniz arasýnda da vardýr.
Dünya sallandýðýnda temizlik ilk önce
fizik katmanda gerçekleþir.
Dünya ana fiziksel bedenine çarpmakta olan negatif enerjiyi emer. Bu
negatif enerji beþeriyetin kestiði
ormanlardan, kirletilen sulardan,
yaratýlan savaþlardan acýlardan beslenir.
Bu kaynaklarý arttýrabiliriz her neyse
dünya ana kendini salladýðýnda emdiði
enerjiyi temizler. Dünya ana salladýðýnda sonuç bir kaç santim harekete
geçmiþ bir tektonik yapýdýr. Bu durumun tüm bedenlerde çok derin etkileri
olur. Þimdi þunu þuurlu tahayyül edin
dünya ana diðer bedenlerine bir kaç
santim yaklaþýrsa ne gibi etkileri olur?
Dünya sallandýðýnda duygu bedeni
sürücü güçtür. Duygular hareket
halinde olurlar.
Dünyanýn fizik bedeninin, beþeriyetin
üzerinde yürüdüðü topraklar, bundan
dolayý beþer fizik bedeni her zaman
dünyanýn fiziksel bir parçasý varlýðý
olmuþtur. Siz dünyanýn ritmi içinde
titreþtiðinizden dolayý mantýk olarak
dünya deðiþince sizde deðiþeceksinizdir. Bir ruhçu olarak eðer negatif durumlarý barýndýrmýyorsanýz
43
deðiþimin fiziksel bedeninize negatif
bir etkisi olmayacaktýr. Eðer dünya ana
ile deðiþmezseniz, onunla uyum içinde
olmayacaðýnýzdan dolayý mücadele
edecek onunla savaþacaksýnýz. Fiziksel
bedeninizi çevreleyen duygu bedeniniz
burada çok önemli bir yolculuk yapmaktadýr.Çünkü sevgiyi deneyimlemek
istemektedir. Dünyanýn duygu bedeni
aktifken günlük yapýlacak bir içe dönme çalýþmasý sizin duygu bedeninizi
dengelemek için güzel bir kendinizden
kendinize yardýmdýr. Dengelenmiþ bir
duygu bedeni sevgiyi deneyimler.
Þili'deki deprem sonucu bir günü
oluþturan zamanýn kýsalmasýný ancak
siz bu durumu dengeleyebilecek bir þey
bulduðunuz taktirde düzeltmiþ olursunuz. Aksi taktirde zaman kaybýnýz
olacaktýr. Bu süreci dengeleyecek durumu bulmanýz bir yýldan fazla sürebilir.
Bir ruhçu olarak, dünya ile ahenk
halinde olmak için kendinize dönmeniz
gerekir. Sadece içe dönmek size azalan
zamaný dengelemek konusunda
dengeyi getirecektir. Eðer uyumlanamazsanýz kendinizi dengeden çýkmýþ
olarak bulacaksýnýz. Her gün en az
yarým saat içe dönme çalýþmasý yapmalýsýnýz. Eðer içe dönme çalýþmasý
yapmaya zaman bulamayanlara, sadece bir mum yakmalarýný ve bu mum
karþýsýnda 30 dakika süresince tekrarlý
bir þekilde ben içime dönüyorum
demelerini tavsiye ediyoruz. Bedeniniz
bu süreçte kendi içine doðru hareket
edecek, siz böylece derinden hareket
edeceksiniz. Bu egzersiz ile sade
44
kaybedilen zaman kazanýlmayýp ayný
zamanda varolan mekaný tekrardan
düzenleyeceksiniz. Böylece dünya ana
bir kaç santim ileri doðru hareket edecek. Eðer dünya anaya kaybettiðini
kazandýrmak için yardým etmezseniz
onunla uyumlanma adýna savaþacaksýnýz Yanlýþ olan þeyler yapacaksýnýz.
Siz içeri dönerken çevrenizdekiler dönmüyorsa sizin bir avantajýnýz olacaktýr.
Büyük deðiþim geliyor
Soru: Depremler bizi daha
geniþlemiþ boyutlara taþýma amacýmý
taþýmak tadýrlar.
KIRAEL: Depremlerin asýl hedefi
siz deðilsinizdir. Fakat deprem bir þekilde yinede meydana gelir. Aslýnda
depremler dünya ananýn yükseliþi için
tezahür ederler. Þu an da siz bir boyutta
varoluyorsunuz sizin üstünüzde sizi
kapsayan baþka bir boyut mevcuttur.
Bir üstünüzdeki boyut içinizde bulunduðunuz boyuttan daha geniþlemiþ
haldedir. Bir üst boyut size yaklaþtýkça
bir alt boyut içinde -iç dünyasýndagürültüler, depremler diðer doðal olaylar olacaktýr. Bir üst boyut hýzla bir alt
boyuta yakýnlaþýr sonra tekrardan geri
gider. Çünkü þu anda dünya üzerinde
yüksek düzeyde titreþimi barýndýran
ruhçu sayýsý azdýr. Dünya ananýn daha
fazla bilgisini taþýyan varlýða ihtiyacý
vardýr. Böylece bir üst boyut ile sorunsuz iliþkiye girebilir. Fakat þu aralar
iliþkisinden fazla zarar görmemek
adýna kendini ayrý tutmaktadýr. Ayrý tutmasýnýn nedeni ruhçu olmayanlarýn
sayýsýnýn fazlalýðýdýr. Gelecekte yeterli
SEVGÝ DÜNYASI
ruhçu uyandýðýnda büyük dönüþüm
bilinçte güçlenerek dünyayý daha üst
boyuta taþýyacaktýr. Ýçinde bulunduðunuz boyut içeri ve dýþarý kýsaca her
yöne doðru geniþleyecektir. Böylece bir
üst boyuta giriþler çýkýþlar daha kolay,
daha yumuþak þekilde tezahür edecektir. Depremler davetsiz gelirler çünkü
dünya dönüþmektedir dolayýsýyla sizde
dönüþmektesiniz. Dünya sizden önce
dönüþecektir.
Soru: Ýfade ettiðin üzere depremler
gezegenin çeþitli olgulardan temizlenmesini saðlýyor. Bilinen kirliliðin
dýþýnda baþka nelerden temizleniyor.
KIRAEL: Depremler dünyayý bir
çok þeyden temizler. Sadece gezegenin
titreþimini yükseltmez ayný zamanda
içinde negatifliði barýndýran, acemi,
bilgi eksikliði içindeki ruhlarýn etkilerini ve sayýlarýný azaltýr. Çok fazla sayýda
insan dünya üzerinde ikamet etmektedir. Dünya 4 milyar insaný tutacak
kadar tasarlanmýþtýr. Ancak bu sayý þu
anda 7 milyardýr ve neredeyse kapasitesinin iki katý insan ikâmet etmektedir. Depremler vasýtasýyla dünya genç
ruhlardan kendini temizler. Yüksek
oranda insan deprem bölgesinde yaþýyorsa sebebi genç acemi ruhlarýn
odunlarla sarmaþ dolaþ olmasýndan
kaynaklanmaktadýr. (Çevirmenin notu:
Odun benzetmesi varlýðýn yaptýðý
seçim kendisini de yakacaktýr) Acemi
genç ruhlar ruhsallýða fazla önem vermezler. Dünya yükseliþini geçirirken
onlarý evlerine gönderir. Onlar bu
depremlerde sað kalamayacaklar.
SEVGÝ DÜNYASI
Çünkü bu onlarýn seçimi. Onlar bu
gezegendeki planlarýný terk edip, baþka
bir gezegenin planýna dahil olup kendi
tekamül yollarýnda kaldýklarý yerden
devam edecekler.
Ruhsal enerjiler, sizin gibi olanlar bu
deprem bölgeleri alanlarýnda olmayacaklar. Olabilirsiniz ama kural olarak
olmayacaksýnýz. Eðer orda olursanýz
ertesi gün oradan uzaklaþacaksýnýz.
Ben bir ruhçu bu depremlerde ölmez
demiyorum ancak kiþi kendi bilgisinin
tatbikatýný yapmadýysa oluþan durum
her varlýk için caridir.
O halde bu temizlik dünya ananýn
fiziksel bedeninin sallanmasýný içermiyor ayný zamanda nüfus fazlasýný
oluþturan bu gezegende görgü eksikliði
olan acemi genç ruhlarýn negatif etkilerini de azaltmayý içeriyor. Büyük
dönüþüm geliyor ve bu temizlenme
ayný zamanda hüküm sahibi yapacak.
Soru: Depremler olurken dünya ana
ne hissediyor?
KIRAEL: Kendisinin saflaþtýðýný
fark ediyor. Her seferinde 200.000
veya 300.000 varlýðý kendi yolundan
çýkartarak daha fazla temizlik saðlýyor.
Bu varlýklarý ayný anda hemen gönderemiyor. Ruhlarý gruplandýrarak
onlarý kendi birliklerine kendi ruh
ailelerine gönderiyor.
Soru: Eðer bilgi taþýyacak varlýk
sayýsýnda yeterince artýþ saðlaya
bilirsek, dünyanýn yükseliþi sýrasýnda
45
meydana gelen olaylarýn yok edici
etkilerini azaltabilir miyiz?
KIRAEL: Evet, ama bu durumun
gerçekleþmesi neredeyse imkânsýz.
Yeterli sayýda ruhçu olmadýðýndan
geçiþin, yükseliþin, zarafetle olmasýný
engelliyor. Dünya sallanacak ve siz
bununla yüzleþeceksiniz.
Soru: Depremlerin etkisini azaltmak
için neler yapabiliriz.
KIRAEL: Ayný þeyi tekrar edeceðim
kendi içinize dönerek kendi titreþim
seviyenizi arttýrmaya çalýþýn, vicdanlý
olun, dürüst olun, sevgi ve þefkat dolu
olun. Vicdanýnýzý bastýrmayýn. Bir ruhçuysanýz kendi çevrenizdeki her þeyi
kontrol etmelisiniz. Fakat daha çok
zihninizde olduðunuzdan ya az kontrolünüzün olduðunu veya hiç kontrolünüzün olmadýðýna inanýyorsunuz. Siz hava koþullarýný deðiþtirecek kadar çevrenize etki edemiyorsunuz. Çünkü size
göre bu olgu çok büyük ya da bu durumu kontrol edebilecek kadar empati
kuramýyorsunuz. Ruhsal olacak kadar
güçlü deðilsiniz, kendinizden kopuyorsunuz olaylar içinde olay olduðunuzda
enerjinizi kaptýrýyorsunuz. Bir çoðunuz içe dönüþ çalýþmasý yapmýyor.
Yapanlar iþin hakkýný vermiyor. Eðer
bu içsel çalýþma adý altýnda kullanýlan
meditasyon kavramýndan sýkýldýysanýz
kendi yüksek benliðinize seslenin ve
‘Beynimin %10'nunda sýkýþýp kalmak
istemiyorum’ deyin. Beyninizin %90lýk
kýsmýný kullanmayý talep edin, o zaman
içinizde dayanýklýlýk inþa edilecek.
46
Konsantrasyonda zorlananlar, mum
yakarak pratik yapabilirler. Mumu
yakýn ve kafanýzý saða doðru eðin ve
mumun alevini izleyin o da sizinle
beraber eðilecek. Daha sonra doðrulun
ve durun. Bu seferde sola doðru eðilin
ve tekrar mumun alevinin sola doðru
eðildiðini gözlemleyin. Bir ip ucu
baþýnýzý hafif eðdiðinizde alevi sizinle
nasýl þekil aldýðýný izleyin. Bu nasýl
oldu? Siz ruhçusunuz ve sizin alevi
eðecek þekilde gücünüz var. Eðer alev
sizi takip etmezse hemen pes etmeyin
ve bu egzersizi durum gerçekleþene
kadar devam ettirin.
Eðer düzenli içe dönüþ çalýþmasý
yaparsanýz kendi çevrenizi kontrol edebildiðinizi göreceksiniz böylece siz bir
tsunami veya depremde oluþan dalgalarý onlarla konuþarak yönünü deðiþtirebileceksiniz. Dr. Emoto'nun çalýþmalarýný kontrol edin. O suyun iletiþime
cevap verdiðini biliyor. Gregg Braden' ý
da takip edebilirsiniz. O size bilgi
tanesini iterek nasýl baský yaratýlacaðýný
ve oluþan etkilerin nasýl azaltýlacaðýný
gösterebilir. Hayatýnýzda meydana
gelen olaylarýn kontrolü altýndasýnýz.
Buna deprem ve tsunamilerde dahildir.
Eðer Endonezya'da tsunamiden zarar
gören insanlar içsel çalýþmayý pratik
olarak yapsalardý ve oluþan tsunamiye
karþý "daha fazla yok, etkini azalt" deselerdi belki ýslanacaklardý ama tsunaminin öldürücü etkileri engellenecekti.
Dünyada yeterince saflaþmýþ ruhçu
olunca dünya gezegeni çevresindeki
SEVGÝ DÜNYASI
hava koþullarýný etkileyecektir. Her
ruhçunun bilmesi gereken - idrak etmesi gereken - siz fizik beden deðilsiniz.
Sizin gücünüz bir deprem yaratabilir
geçmiþe veya geleceðe gidebilir.
Soru: Dünya ne kadar daha sallanacak ve sýradýþý hava koþullarýný
daha ne kadar deneyimleyeceðiz?
Bilimsel çalýþmalarla hava koþullarýna planlanmýþ bir þekilde etki eden
kiþiler kimlerdir? Kimler havayý
maniple ediyor?
KIRAEL: 8.8 þiddetinde Þili'de olan
depremin asýl sebebi Avrupa'daki
parçacýk hýzlandýrýcýnda yapýlan deneydir. [1] Basitçe ifade edersek hýzlandýrýcý soðudu sonra kendiliðinden
tekrar hýzlýca ýsýndý ve sonra tekrar
soðuyarak kapandý. Bu durumu
gözlemleyen bilim adamlarý bir þeylerin olduðunun farkýndaydýlar ama ne
olduðunu anlamadýlar. Enerji roket
hýzýyla dünya çekirdeðine gitti. Daha
sonra hýzlýca yukarý doðru Þili'den
yukarý doðru çýktý. Bu olay beþer
yapýmý bir olaydýr. Enerji sizin zannettiðiniz üzere böyle bir enstrümanda taþýnamaz. Onlar ateþle oynayan
çocuklar gibiler.
Haiti'de olan depremde insan
yapýmýdýr. O depremin arkasýnda da
Þili'de olduðu gibi beþeri öðeler vardýr.
Bu durum bazý güçlü aileleri içerir.
Haiti gibi yerlerde fakirin fakiri
yaþarken dünya finansýný yönetenler
burada istediklerini yaparak istedikleri
patlamalarý yaratarak kimseye haber
SEVGÝ DÜNYASI
vermeden kargaþa yaratmaktadýrlar.
Hava olaylarýnýn arkasýnda paranýn ve
gücün beþeri kökleri vardýr.
Bu hava desenlerini kontrol eden
küçük sýnýfta bir insan topluluðu mevcuttur. Yaklaþýk sayýsý 100.000'dir. Bu
az sayýdaki insan dünyadaki paranýn
%98'ine sahiptirler. Eðer bunlarýn ruhsallýk hakkýnda bilgileri yok zannediyorsanýz kendinizi kandýrýyorsunuz
demektir. Onlar ruhsallýk hakkýnda her
þeyi biliyorlar ve onlar güçlerini nasýl
kullanacaklarýný da biliyorlar fakat
onlar karanlýk amaçlar için bu güçlerini
kullanýyorlar. Onlar bunlarý bildiklerini
sizin bilmenizi istemiyorlar. Eðer biliyorsan ve çok þey söylüyorsan onlar
arkanýzdan geleceklerdir. Bu insanlar
gezegende çok sayýda ölümün meydana
geldiðini biliyorlar ve bu insanlarý
kendi ruh ailelerine göndermenin hiç
bir sakýncasýný görmüyorlar. Onlar
kendilerinin her istediklerini yapabileceklerini zannediyorlar. Bir çoðu da
yapýyor. Bu anlattýklarým size komploymuþ gibi gelebilir fakat bu
böyledir.
Bu insanlar hiç hatasýz günde dört
beþ saat içe dönüþ çalýþmalarý yapýyorlar. Bunlarýn ailelerini siz kendi deyiminizle "eski para" olarak ifade ediyorsunuz. Bu insanlar bu enerjiyi onlardan
daha uzun süre taþýyacak varlýklarla
çevrilidirler. Bu aileler bu kiþileri bir
bariyer gibi kullanýrlar. Adetâ etten bir
duvar örerek kendi gizliliklerini ortaya
çýkmasýný engellerler. Onlar da ruhçudurlar ancak o kadar iyi ruhçu
47
deðillerdir. Çevrelerindeki kiþilerin
onlara inanmalarýný saðlayarak onlarý
kandýrýrlar. Yoksa nasýl olsun ki.
DEÐÝÞÝM ÝÇÝN
AKTÝF OLARAK HAZIRLANIN
Soru: Pasifik okyanusunda ateþ
çemberi denilen bölgenin enerjisini
açýklayabilir misin?
KIRAEL: Ruhçular, Ateþ çemberinin
merkezinde - bundan bir kaç yüz bin
yýl önce- bulunan enerji katmanýný
yeterli bir güçle engellemiþlerdi. [2]
Dünya ana bu bölgeden yükseliþe
doðru harekete edecek ve siz onu bir
korku treni ile engelleyemezsiniz.
Tekrar ifade etmem gerekirse bir ruhçu
olarak içsel çalýþma yaparak etkileri
azaltabilirsiniz. Bir çok acemi-genç ruh
bu ateþ çemberi alanýnda yaþamaktadýr,
enkarne olmuþlardýr. Bu sebepten
dünyanýn depremleri ve volkanlarýnýn
faaliyetleri en çok bu bölgede olur ve
görülür.
Dünya ana bu bölgede yükseliþine
devam edecek ve neredeyse dünya ana
bir sonraki titreþim seviyesini yakalamýþ durumda. Bedeni yeni titreþim
seviyesine girmiþtir. Bu noktada onun
yolunda her konu sevgi ve ýþýktýr.
Soru: Dünyanýn yükseliþi esnasýnda
meydana gelecek fiziksel deðiþikliklerden etkilenmemek için bizlerin
kendimizi bu durumlara yaklaþýmý
nasýl olmalýdýr? Nasýl hazýrlamalýyýz
kendimizi?
48
KIRAEL: Dünyanýn yükseliþi
esnasýnda meydana gelecek olan
deðiþimlere karþý sizin yapacaðýnýz
kendinizi bu durum her an olabilecek
þekilde hazýrlamaktýr. Kendinizden
çýkan tesirleri adeta bir su damlasýnýn
suya düþtükten sonra meydana gelen
dalganýn yani merkezden dýþarý doðru
her yöne yayýlan dalganýn oluþan
deprem dalgasý ile yarýþmasýný saðlamaktýr. Sizin göstereceðiniz cehit sizi
bu dalganýn tesirinden koruyacaktýr.
Hedefiniz her zaman kendiniz
olmalýdýr. Enerjinizi kendinizi tanýmaya
ve kendinizi güçlendirmeye yönelik
olmalýdýr.
Beþeriyet içinde dünyadaki deðiþimi
hisseden fakat ne olup bittiðinin farkýnda olmayanlar hafifçe tesirler karþýsýnda eðileceklerdir. Esneklikleri artacaktýr. Ancak durumun farkýnda olmayanlar bu gelen dönüþtürücü tesirin etkilerine katlanacaklardýr. Burada tesirin
etkileri ile oluþacak olan
öfke, sadakatsizlik,
hainlik veya herhangi
bir þey sizin için iyi
deðildir. Bu yetersiz
zamanda depremler
hakkýnda tüm bilgiyi sizinle paylaþamadým.
Dünya ana
fiziksel
bedeni
üzerinde
oluþan her
türlü
Kirael’in medyumu Kahu Fred Sterling
SEVGÝ DÜNYASI
kirliliðe, beþeriyetin genç ruhlarýnýn
yaratmýþ olduðu tüm negatif görüntüye
omuz silkecektir. Ruhçular olarak sizler
ken-di içinizde birliði saðlayarak
Dünya Ananýn yükünü kolaylaþtýrýn.
Bu sizin en çok ilginizi çeken durum
olmalýdýr. Siz onun güzel varlýðý
üzerinde yaþamýyorsunuz ayný zamanda onun ritmini titreþtiriyorsunuz.
Öyleyse içsel çalýþmalarýnýza dönün ve
sadýk olun. Eðer sadýk olursanýz her
hangi bir probleminiz olmayacaktýr.
Sadýk olursanýz sevgi tezahür zemini
bulabilir. Sevgi dünyayý ve sizi þifalandýrmak için kafidir. Ýyi akþamlar.
[1] Efendi Kirael burada devasa
hadron parçacýk hýzlandýrýcýsýna atýfta
bulunmaktadýr. Bu parçacýk hýzlandýrýcýsý 27 kilometre uzunluðunda 175
metre çapýnda bir daire þeklindedir. Bu
parçacýk hýzlandýrýcýsý Fransa-Ýsviçre
sýnýrýnda Cenova yakýnlarýndaki Ýsviçre'deki Cern þehrinde yer almaktadýr.
[2] Pasifik Ateþ Çemberi (Ateþ çemberi olarak da bilinir) Pasifik okyanusunda büyük depremlerin ve
volkanik patlamalarýn görüldüðü bölgenin adýdýr. At nalý þeklinde 40000
km uzunluðunda bir görünüm arzeder.
Buraya volkanik yay volkanik kemer,
tektonik tabakalarýn kesiþim noktasý
olarak da izah edebiliriz. Bu kemer
üzerinde 452 volkan bulunmakta olup
%75'i aktif durumdadýr. Dünyadaki
depremlerin %90'ý ve dünyadaki
büyük depremlerin %80'i burada
görülür.
“Lütfen Yeni Yýlda
Aboneliðinizi
Yenilemeyi
Unutmayýnýz!..”
Deðerli
Okuyucularýmýz
Sevgi Dünyasý Dergimiz
Haziran 2007 tarihinden
baþlamak üzere yalnýzca
abonelerimize ulaþmaktadýr.
Bizlerle olmaya devam
etmek istiyorsanýz,
Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu’na [0542 676 83 47 - fax: (0212) 872 74 0]
abone adresinizi bildirmenizi rica ederiz.
En içten sevgilerimizle
Sevgi Dünyasý
Adý, Soyadý:
Adres:
Posta Kodu:
Ýlçe:
Ýl:
Tel:
Abone ücreti:
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
Yurt içi (60 TL)
................
Yurt dýþý (70 TL) ................
Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý)

Benzer belgeler

2008 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar

2008 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar Uyanýk Ýnanç ...................................... 2 Dr. Refet Kayserilioðlu

Detaylı

2007 Ekim Sayı - xn--sevgiyaynlar

2007 Ekim Sayı - xn--sevgiyaynlar Cilt: 43 Sayý:505 Ocak 2011 Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kur...

Detaylı

bitkilerin sessiz dili - xn--sevgiyaynlar

bitkilerin sessiz dili - xn--sevgiyaynlar ÝÇÝNDEKÝLER Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 46 Sayý: 549 Eylül 2014 Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiði...

Detaylı

2013 Ağustos Sayı - xn--sevgiyaynlar

2013 Ağustos Sayı - xn--sevgiyaynlar AÐUSTOS 2013 Sayý: 536 Fiyat: 7 TL

Detaylı

2009 Nisan Sayı

2009 Nisan Sayı Uyanýk Ýnanç ...................................... 2 Dr. Refet Kayserilioðlu

Detaylı