Pdf Formatı
Transkript
Pdf Formatı
Sektörün Duayeni Erol Üçer Genç Yöneticilere deneyimlerini anlattı... İNTES Genç Yöneticiler Grubu, Gama İnşaat A.Ş. Onursal Başkanı Erol Üçeri ziyaret etti. Ziyarete İNTES Genç Yöneticiler Grubu Başkanı Asude Öztürk Camadan, Başkan Yardımcısı Emrah Yaykıran, İGY Üyelerinden İrem Şerefoğlu, Leyla Nasıroğlu, Cenk Kanat katılım gösterdi. tamamı sayfa 2 Ey yükselen nesil! Gelecek sizindir... Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası Gazetesi • Yıl 2013 Sayı: 31 / Yıl: 9 • ISSN: 1304 - 7183 “FİRMALARINIZA MUTLAKA ORTAKLIK TAVSİYE EDERİM. RİSKLERİ PAYLAŞIN” GAMA Onursal Başkanı Erol Üçer, yaşamı boyunca başarı için çalışmış bir yönetici. Türk Müteahhitlik sektörü olunca ismi birinci sıralarda yer alan, başarılı projelere imza atmış Üçer, bu sayımızın duayeni. Erol Üçer ile gerçekleştirdiğimiz röportajda sadece başarıya giden yola değil yeni nesil yöneticiler için çok önemli tüyolara da ulaştık. Firmaların bir araya gelerek potansiyellerini arttıracağının altını çizen Üçer, ortaklık ile ilgili düşüncelerini ise şöyle belirtiyor; ”Kendi başımıza olmaya meraklıyız. Gelişmiş ekonomiler ile rekabet edebilmek için firmalarımız kendi aralarında ortaklıklar kurmalılar, firmalarınıza mutlaka ortaklık tavsiye ederim. Ortaklığın getirdiği artı değerler var. Sonuç olarak biz ortaklıklardan hep faydalandık, riskleri paylaşacaksınız.” Bu keyifli, başucu kitabı niteliğindeki röportajın tamamını ilerleyen sayfalarımızda okuyabilirsiniz. tamamı sayfa Genç Yöneticiler Grubu Umman Pazarını Araştırdı. “Girişimcilik ruhunun iş hayatında çok önemli olduğuna inanıyorum.” Ekonomi Bakanlığı tarafından belirlenen hedef pazar ülkelere müteahhitlik teknik heyet programları düzenleyen İNTES Genç Yöneticiler Grubu (İGY) 2013 yılının ilk ziyaretini Umman’a yaptılar. Grup, hedef Pazar olarak 2012 yılında da Hindistan ve Polonya’yı ziyaret etmişti. Program Ekonomi Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Bülent Uğur Ecevit başkanlığında gerçekleşti. 5-9 Mayıs 2013 tarihleri arasında düzenlenen program süresince çok yönlü ve kapsamlı görüşmeler yapıldı. Genç Yöneticiler Grubu'nun yaptığı ziyarete dair ayrıntıları ilerleyen sayfalarımızda okuyabilirsiniz. tamamı sayfa 4 Umman'ın En Büyük ve En Yeni Projesi Umman'ın en büyük projesi ile tanışmaya hazır mısınız? Türk müteahhitlerinin yıllarca süren çalışmaları ve üstün performansı ile hayata geçen Muskat Uluslararası Havaalanı Projesi şimdiden bütün ilgiyi üstüne toplamaya başladı. Bu başarılı proje ile ilgili olarak Enka Umman Bölge Müdürü Kudret Aral ve İşletme Müdürü Kaan Yalçın ile projenin başlangıcından, bugününe ve Umman'da Türk müteahhitlerinin çalışma koşulları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. tamamı sayfa 10 20 İGY Üyelerinden Çiğdem Kurt, aile şirketleri olan Kurt İnşaat A.Ş’de Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev alıyor. Eğitimini tamamladıktan sonra, Kurt İnşaat A.Ş.’de çalışmaya başlayan Kurt, hedefleri arasında bulunan meyve ve sebze işleme sektörüne adım atarak gıda sektörünü de Kurt Grup’ un bünyesine almak için çalışmalarını sürdürüyor. Çiğdem Kurt’un girişimcilik konusunda ki düşünceleri ise şöyle; “Eskiden girişimciye kendi işini kuran kişi denirken, artık girişimcilik farklı bir vizyon kazandı. Kişinin mevcut işinde yeni perspektifler yaratması veya yeni bir sektöre açılması asıl girişimciliktir. Aslında mevcut işinizi farklı amaçlarla kullanmak bile bir girişimdir.” Çiğdem Kurt ile iş dünyası ve gelecek projeleri üzerine söyleştik. tamamı sayfa 18 2 İGY ’DEN HABERLER İGY’nin Konuşmada Hatalar Semineri… İNTES Genç Yöneticiler grubunun düzenlediği “Konuşma Yanlışları ve Kendini Doğru İfade Edebilme” konulu eğitim semineri 28 Mart 2013 Perşembe günü İNTES Genel Merkezi’nde yapıldı. Eğitim Seminerine İGY Dönem Başkanı ve Haselsan İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Asude Öztürk Camadan ve İGY Üyesi ve Özdoğanlar Yönetim Kurulu Üyesi Gürsel Özdoğan katılım gösterdi. Seminere İNTES üyesi firmaların insan kaynakları, halkla ilişkiler, idari işler sorumluları iştirak etti. Tez konusu “Yükseköğretim öğrencilerinin anadili yeterliliği” olan DTCF Türk Dili ve Edebiyatı mezunu Serpil Samur, izleyicilerin ilgiyle izledikleri bir sunum yaptı. İfade ile markalaşmanın nasıl olacağını, insanın kendisini bir başkasının zihninde bilinir kılmanın taşıdığı önemi aktaran Samur, kültüre, coğrafyaya ve zamana göre “iyi “ kavramının değiştiğini söyledi.İşaret, görüntü, fotoğraf, sembol ve resmin ifadeden daha önemli olduğunu, insanın kendisini yüzde 80 görüntü ile ifade ettiğini belirten Samur, satışın duygusal ve psikolojik bir süreç olduğunu anlattı. İnsanın yaptığına bir anlam yüklemesi için bir dil oluşturması gerektiğini söyleyen Samur, “Konuşma ve tonlama içten olmalı. Beyniniz ya da diliniz lastik gibi olmasın” dedi. Dilin “düşüncenin evi” olduğunu söyleyen Samur, insan okudukça kullandığı sözcüklerin geliştiğini anlattı. Serpil Samur, Türkçede yanlış kullanılan sözcüklerle ilgili örnekler verdiği konuşmasında “diksiyon” u doğru kullanmanın önemini de aktardı. Yanlış seslendirilen kelimeler ile ilgili katılımcılar ile örnek uygulamalar yapıldı. Sektörün Duayeni Erol Üçer Genç Yöneticilere Deneyimlerini Anlattı İNTES Genç Yöneticiler Grubu, Gama İnşaat A.Ş. Onursal Başkanı Erol Üçer'i ziyaret etti. Ziyarete İNTES Genç Yöneticiler Grubu Başkanı Asude Öztürk Camadan, Başkan Yardımcısı Emrah Yaykıran, İGY Üyelerinden İrem Şerefoğlu, Leyla Nasıroğlu, Cenk Kanat katılım gösterdi. Genç Yöneticiler Grubu, Üçer ile tanışmak, tecrübelerini paylaşmak amacıyla kendisini ziyaret ettiler. Sektörün duayenlerinden Erol Üçer’in aktardıkları genç yöneticiler için çok önemli ve unutulmaz bir deneyim oldu. Genç Yöneticilere paylaşmanın, disiplinler ve kurallar koymanın, hesap sormanın, denetimin önemini aktaran Erol Üçer;“Hayatta daima ihtiyatlı olun, kişisel yaşamın limiti yok” dedi. Hedefsiz insan olmayacağını aktaran Erol Üçer Genç Yöneticilere hedefleri ile bugün dünyada marka olan Gama’nın başarı ile geçen öyküsünü anlattı. BAŞKAN’ DAN 3 ASUDE ÖZTÜRK CAMADAN İGY Dönem Başkanı Anahtar Teslimi Projeler Sevgili Okuyucular; Bugün sizlere sektörümüz için önem arz eden Anahtar Teslimi Projelere ilişkin bilgileri aktarmak istiyorum. Ülkemizde son yıllarda bazı İdarelerinin uygulamaları ile bir Anahtar teslimi yapım işleri ihalesi furyası başlamıştır. Üst Yapı inşaatlarında avan proje ile çıkılan ihalelerde, bilahare deprem tahkiki, betonarme ve istatistik hesaplardan dolayı metraj artışı olmakta, ancak bu artışlar götürü bedel anahtar teslimi işlerde ödenmemektedir. Hal böyle olunca üst yapı firmaları yüksek maliyetleri ya karşılayamamakta, böylece Firmanın ekonomik olarak zor durumda kalmasına sebep olmakta yada mevcut varlığından katkıda bulunarak işi tamamlamaktadır. Bu durumdaki firmalarda bir daha götürü bedel işler ile bir kısım idarelerin işlerine girememektedir. Böylece, iş bitirmesi, teknik kadrosu ve bilgi birikimi olan firmalar devlet ihalesinin dışında kalmaktadır. Üst yapıdaki uygulama böyle iken son bir kaç yıldır altyapı yatırımları yapan idareler de anahtar teslim yapım işi ihaleleri açmaya başlamıştır. Anahtar teslim işlerde dikkat çeken birkaç husus öne çıkmakta. Öncelikle idare projeyi yaptırdığı firmanın gerekli etüd ve tetkikleri yaptığını kontrol etmiyor, edemiyor. Yapılan işler iş sonu projesinde nasıl olsa düzeltildiği için ihaleye teklif aşamasında bu projelerdeki yetersizlik, eksiklik ve kusurların müteahhit tarafından değerlendirilmesi gerektiği düşünülüyor. İhalenin ekinde uygulanacak bir metraj cetveli verilmiyor. Dolayısı ile ihaleye teklif veren firmaların da neyi ne düzeyde öngördüğünü bilmeden fiyat- ları kıyaslanıyor. İş yapılırken deprem, yangın vb. yönetmeliklerde değişiklik yapılması durumunda bu değişikliklerin projeye yansıtılması ve anahtar teslimi götürü bedel kapsamında yapılması talep ediliyor. Altyapı işlerinde ise ilgili şartnamelerde iş yapılırken değişen zemin şartları ile artan kazı derinliklerin bedelinin ödenmeyeceği belirtiliyor. Yine altyapı projeleri ile ilgili olarak İhale aşamasında müteahhit mevcut yer altı tesisleri ile ilgili idarelerden ve/veya proje müellifinden işin ihale bedelini doğrudan ilgilendirecek sağlıklı bir bilgi alamıyor fakat bu bilgilerin bilindiği varsayımı ile hesap yapılması isteniyor. Bu hususlar çerçevesinde şahsi kanaatim anahtar teslimi usulü ile ihale edilen işlerin hayata geçirilmesinde işveren olarak devletimiz, yapımcı firmalarımız ve ihtiyaca göre değil mevzuata göre tamamlanmış olan bu projeler dolayısı ile bitirilen işlerin uygulamasında büyük eksiklikler ortaya çıktığından, halkımız da zarar görüyor. İdareler sözleşme imzalandıktan sonra, projeye dahil olan olmayan ne var ise kendi inisiyatifinde bunları değerlendiriyor ve duruma göre çözüm üretiyor. Benzeri kalemleri uygulayan birkaç projeyi incelediğinizde, uygulanan yaptırımların farklı birim ve kurumlarca farklı kararlar ile sonuçlandığı, bir standart tutturulamadığı görülüyor. Dolayısı ile ihaleye teklif hazırlanması sırasında müteahhit işin sonunda, başına ne gelebileceğini kestiremez oluyor. Diyelim ki her şey normal gitti projede sadece bazı kalemlerin uygulama miktarlarında azalmalar ve artmalar oldu. O zaman fiyat hesaplamak için başvurulan yöntemde o pozun yaklaşık maliyeti hesaplanırken kulla- İNTES GENÇ YÖNETİCİ GAZETESİ nılan fiyata, teklifin yaklaşık maliyete olan indirim tutarını uygulayarak yeni fiyat belirleniyor ya da idarenin kabul ettiği piyasa değerleri üzerinden artışlar ve eksiltmeler değerlendiriliyor. Firmaların işi yaparken ödedikleri faturalar ile kimse ilgilenmiyor. İş bitip Kesin Hesaba gelindiğinde iş düğümleniyor. Müteahhit yaptıklarının karşılığını isterken idarede sözleşmedeki belirsizlikleri siz bilecek ve fiyatınıza dahil edecektiniz diyor. Bu kadar belirsizlik içinde iş yapan da yaptıran da eziyet çekiyor. Yurt içinde durum böyle olunca, firmalarımız yurt dışında iş arama gayreti içine girmektedir. Biz de İGY olarak geçen ay Ekonomi Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sayın Bülent Uğur Ecevit’in başkanlığında Serbest Bölgeler Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdürlüğü temsilcileri ile IGY üyeleri olarak Umman’a teknik müteahhitlik ziyareti düzenledik. Öncelikle Müsteşar Yardımcımız, Sayın Bülent Uğur Ecevit ve Daire Başkanı Çağrı Köseyener’e Şube Müdürü Sayın Nil Gökçe’ye ve Uzman Yardımcısı Murat Yağış’a heyetimize göstermiş oldukları yakın ilgi ve alakadan ötürü, Muskat Ticaret Müşavirimiz Sayın İsmail Ateş’e hazırladığı verimli ziyaret programından dolayı, IGY üyelerimizden başkan yardımcımız Emrah Yaykıran ve yeni Üyemiz Mert Yıldızhan‘a INTES’den uzman arkadaşlarımız Demet Somunoğlu ve Selin Haşemoğlu’na da bu geziye katıldıkları için çok çok teşekkür ediyorum. Umman’daki gezimiz süresince Sayın Ateş’in titizlikle organize ettiği görüşmeler sonucu önemli bilgiler edindik. Kurumların projelere katılım şart- Basım Tarihi: 12.06.2013 Sayı: 31 ( Mart-Nisan) Yıl: 10 ISSN: 1304 - 7183 YAYIN KURULU ASUDE ÖZTÜRK CAMADAN BAŞAR GÜVENSOY BURAK ÇELİK BURÇİN KARGIN CAN ADİLOĞLU CEM ADİLOĞLU CENK KANAT ÇİĞDEM KURT DORUK COŞKUNSU EBRU ÇELİK CEYLAN ELİF GÜRAY larını, ülkede gerçekleşecek önemli projeleri ve Türk müteahhitlerinden beklentilerini dinledik. Ülkenin ekonomik ve coğrafi şartları hakkında bilgiler edindik. Umman’daki Türk firmalarının şantiyelerini ziyaret ederek gözlemler yapma fırsatı yakaladık. Ülkede çalışmak isteyen firmalarımızla paylaşabileceğimiz önemli bir kaç bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Örneğin; 1. Ülkede yerli firma olarak kayıt yaptırmak gerekiyor. 2. Her işte % 30 Ummanlı işçi çalıştırılması zorunluluğu var. Bu şart sağlanamaz ise işveren idare, bunun karşılığı işçilik ücretini ceza olarak ödettirmekte. 3. Umman asgari ücret bedeli 325 OMR (Umman Riyali) (1 OMR = 4,92 TL) 4. Bütün İhaleler Umman İhale İdaresi tarafından ihale edilmektedir. Ülke genelinde karayolları, şehir altyapısı, arıtma işleri ve muhtelif boru işleri ihalelerinin önümüzdeki süreçlerde de açılacağı belirtilmiştir. Tüm firma sahiplerine iş sahibi olabilmeleri için çok çalışmaları gerektiğini görüyor ve başarılar diliyorum. Sağlıcakla kalın İNTES Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası Adına Sahibi: M. Şükrü Koçoğlu Sorumlu Müdür: H. Necati Ersoy YÖNETİM YERİ ELİF YAVUZ YAMAN EMRAH YAYKIRAN EMRE GÜRAY GÖKHAN DEMİR GÜRSEL ÖZDOĞAN IŞIL GÜVENSOY İDİL FIRAT İREM ŞEREFOĞLU KEMAL CEYLAN KORAY KARADUMAN LEYLA NASIROĞLU MERT YILDIZHAN MERİÇ AYDENİZ MEHMET GÖCEN MURAT GÜLEÇ ÖZGÜR HAŞEMOĞLU SELAHATTİN ÖNEN SELİM AKIN TUVANA AYDINER TOLGA KOLOĞLU UĞUR KOÇOĞLU ÜLKÜ AYDENİZ KEKLİKOĞLU 4. Cadde 719. Sok. No: 3 Yıldız/Çankaya- Ankara Tel: 0.312 441 43 50 • Faks: 0.312 441 36 53 www.intes.org.tr • [email protected] Editör: Aslı Kutlucan Kaptan Yapım: Gergedan Tanıtım • 0.312 442 75 10 • www.gergedantanitim.com Sanat Yönetmeni: Levent Kaptan • Grafik Tasarım: Timuçin İpek Baskı: Dumat Ofset • Bahçekapı Mah. 2477. Sok. No: 6 Şaşmaz/Ankara • 0.312 278 82 00 İki ayda bir yerel süreli yayın olarak yayımlanır ve abonelerine ücretsiz olarak gönderilir. PARA İLE SATILMAZ Gazetede yayımlanan yazılar, yazarların kişisel görüşü olup hiçbir şekilde İNTES tüzel kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilmez. 4 İGY ’DEN HABERLER GENÇ YÖNETİCİLER GRUBU UMMAN PAZARINI ARAŞTIRDI Müsteşar Yardımcısı Sayın Bülent Uğur Ecevit her resmi görüşmede sektörün genç kuşak temsilcileri ile Umman’ı ziyarete geldiklerini belirterek Türk Müteahhitlik sektörünün dinamizminden söz etti. Ekonomi Bakanlığı tarafından belirlenen hedef pazar ülkelere müteahhitlik teknik heyet programları düzenleyen İNTES Genç Yöneticiler Grubu (İGY) 2013 yılının ilk ziyaretini Umman’a yaptılar. Grup, hedef Pazar olarak 2012 yılında da Hindistan ve Polonya’yı ziyaret etmişti. Program Ekonomi Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Bülent Uğur Ecevit başkanlığında gerçekleşti. 5-9 Mayıs 2013 tarihleri arasında düzenlenen program süresince çok yönlü ve kapsamlı görüşmeler yapıldı. Seyahate Müsteşar Yardımcısı Ecevit dışında Ekonomi Bakanlığı Serbest Bölgeler Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Çağrı Köseyener, Şube Müdürü Nil Gökçe ve Uzman Yardımcısı Murat Yağış katılırken, İGY’den Dönem Başkanı Asude Öztürk Camadan, Dönem Başkan Yardımcısı Emrah Yaykıran ve İGY Üyelerinden Mert Yıldızhan ile İNTES temsilcileri katıldı. Program, Muskat Ticaret Müşaviri İsmail Ateş tarafından planlandı. İnşaat sektörü ile ilgili yatırımcı kamu kuruluşları ve özel sektör kuruluşları ile görüşmeler gerçekleştirilmesini organize eden Ateş, tüm seyahat süresince heyetin etkinliklerine katıldı. Kurum görüşmelerinde Müsteşar Yardımcısı Ecevit, dost ve kardeş ülke Umman’da bulunmaktan dolayı duyduğu mutluluğunu dile getirdi, Türkiye ekonomisi ve Türk inşaat sektörü kapasitesi ile gerçekleştirilen projelere ilişkin ayrıntılı bilgiler aktardı. Ecevit, her resmi görüşmede sektörün genç kuşak temsilcileri ile Umman’ı ziyarete geldiklerini belirterek Türk Müteahhitlik sektörünün dinamizminden söz etti. Türkiye’nin dünyanın 17. Avrupa’nın 6. büyük ekonomisi olduğunu ifade eden Ecevit, Türkiye’nin dış ticarette rekorlar kırdığını, 16 çeyrektir aralıksız büyüdüğünü ifade etti. Müteahhitlik sektörünün ise Türkiye ekonomisinin lokomotifi olduğunu ifade eden Ecevit, Yurt Dışı Müteahhitlik Hizmetlerinin 100 ülkede 26,7 milyar dolara koşan başarı serüvenini anlattı. Türk müteahhitlik sektörünün su kaynaklarının kullanılması yönünde çok başarılı işlere imza attığını, bu tecrübelerini de Umman’da gerçekleşecek projelere aktarmak istediklerini belirten Ecevit “ Biz 272 adet baraj yapmış bir ülkeyiz. Bu barajların 80 tanesi son 10 yılda yapıldı, birisi AB’nin en büyüğü olan Atatürk Barajıdır” diye konuştu. GAP projesine de değinen Ecevit, projenin sadece fiziksel yatı- rım değil, tarım, haberleşme, kültür ve turizm ile entegre bir yatırım projesi olduğunu ifade etti. Umman’da Türk müteahhitlik firmalarının sulama, liman ve havalimanı gibi büyük projelere imza attıklarını kaydeden Ecevit, daha çok işlere imza atılması, Umman ve Türkiye arasındaki karşılıklı ticaret hacminin daha fazla arttırılması yönündeki dileklerini aktardı. Görüşmelerde İGY Başkan Asude Öztürk Camadan ise İNTES’in ve İGY’nin çalışmalarından söz ederken, üye firmaların üstlendikleri iş kalitesinden bahsetti. Umman’da Türk müteahhitlik firmaları olarak katma değer ve istihdam sağlayan projelerde bulunmak istedikleri aktaran Camadan, sadece projeler ile sınırlı kalmayıp, yatırımcı olarak da ülkede sürdürülebilir yatırımlar yapmak istediklerini ifade etti. İGY ’ DEN HABERLER İNTES Genç Yöneticiler Grubu tüm görüşmelerde firmalarının deneyimlerini aktaran konuşmalar gerçekleştirdiler. yer edindiği, Umman’da da üstlendiği başarılı işler ile Türk iş adamlarından çok şey öğrenildiği aktarıldı. Görüşmelerin ilk gününde Umman The Public Authority for Electricity and Water ziyaret edildi. Grup, Uluslararası İlişkiler ve Medya Sorumlu Başkan Yardımcısı Dr. Ali Bin Hamad Al Ghafri ile görüşme yaptı. İkili ticaretin düşük, ama artan bir ölçüde devam ettiği, ticaret odaları, büyükelçilikler, ticaret müşavirlikleri, iş konseylerinin çok önemli olduğu, karşılıklı toplantılar ile ilişkilerin daha da güçlendirilmesi gerektiği aktarıldı. Umman’lı yetkililer Türk Müteahhitlik heyetini ağırlamaktan mutluluk duyduklarını belirterek, karşılıklı ticaret hacminin daha fazla artması yönünde dileklerini ifade ettiler. Oda yetkilileri, ülkede demiryolu alanında gerçekleşecek büyük projeye Türk müteahhitlerini beklediklerini aktararak bu konularda Türk ve Umman Ticaret odalarının dirsek temasında bulunması gerektiğini ifade ettiler. Ziyaretler, Bölgesel Belediyeler ve Su Kaynakları Bakanlığı ile devam etti. Kurumda Bölgesel Belediyeler Birliğinde su kaynaklarının geliştirilmesi ile ilgili büyük projelerin de olduğundan söz edildi. İhalelerin kurumun web sitesinden takip edilebileceği belirtilerek Türk firmalarının su projelerinde deneyimli ve son teknolojileri kullanarak başarılı işler gerçekleştirdikleri için Umman’ın su kaynaklarının geliştirilmesi açısından Türkiye’nin potansiyelinden ve tecrübesinden yararlanmak istediği vurgulandı. Ticaret Odası tarafından yatırım bekleyen önemli alanlardan birsinin de sağlık sektörü olduğu aktarıldı. Bunun üzerine Heyet Başkanı Bülent Uğur Ecevit, sağlık sektörü kapsamında 500.000 kişinin geldiğini ifade ederek Türkiye’nin bu konuda önemli bir deneyim sahibi olduğunu söyledi. Program Umman Ticaret ve Sanayi Odası (OCCI) Başkan Yardımcısı Mr. Aiman Bin Ali Al Ahsani: yönetiminde gerçekleşen görüşme ile devam etti. Resmi görüşmelerin son günü olan 6 Mayıs’ta ENKA ve TAV Şantiyeleri Ziyaret edildi. Umman Sultanlığı'ndaki en büyük inşaat projesi olan Muskat Uluslararası Havaalanı Geliştirme Projesi’nde Umman Bölge Müdürü Kudret Aral ve İşletme Müdürü Kaan Yalçın ile görüşüldü. Toplantıda iki ülke arasında siyasi, ekonomik yakın ilişkilerin olduğu ve köklerin maziye dayandığı, ifade edildi. Türkiye’nin Dünyada kendine iyi bir İGY üyelerine proje hakkında teknik bilgiler verildikten sonra, şantiye gezisi yaptırıldı, şantiye kamp yaşamı tanıtıldı. 5 6 İGY ’DEN HABERLER İlk günün sonunda Türkiye Cumhuriyeti Muskat Büyükelçisi Ahmet Kerem Kıratlı tarafından heyet onuruna bir yemek organize edildi. Yemeğe İGY üyeleri de iştirak etti. Yemek öncesinde Büyükelçi Kıratlı ülke hakkında genel bir bilgi verdi. Ummanlı bürokratların da katıldığı yemeğe başta Bülent Uğur Ecevit olmak üzere davetiler kendilerini tanıtan konuşmalar yaptılar. Görüşmelerin ikinci günü ise Umman’ın önemi sanayi şehirlerinden Sohar’a gidildi. Al Batinah Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Said Bin Saleh Al Kiyumi ve beraberindeki yetkililer ile bir görüşme yapıldı. İGY ’ DEN HABERLER Yaklaşık 4.500 hektarlık bir alana sahip olan bölgede metal-çelik, lojistik ve gıda alanlarında yatırım olanakları mevcut olduğu öğrenildi. Bu görüşme sırasında şu bilgiler aktarıldı: Kentte bulunan Sohar Limanı sağladığı katma değer ile dünyada önemli bir konuma sahip. Liman, konumu nedeni ile deniz yolu lojistiğinde limana ve limandan yapılan yük taşımacılığının kısa sürede yapılmasını temin ederek, ulaşım maliyetini azaltılmasına olanak sağlıyor. Sağladığı bu kolaylıklar ile üretim maliyetlerini de düşürüyor. Bu durum da bölgedeki işletmelerin performansını arttırarak onları küresel rekabette avantajlı konuma getiriyor. Bölgede gerçekleşen sunumlarda Türk iş adamları heyetlerinin bölge ziyaretlerini arttırarak işbirliği olanaklarının geliştirilmesi dilekleri ifade edildi. Heyet onuruna ticaret odası tarafından verilen öğlen yemeğinde ise Ummanlı iş adamaları ile karşılıklı görüşmeler gerçekleştirildi. Görüşmelerin son gününde ise ülkenin en büyük yatırımcı devlet kuruluşu ve aynı zamanda Türk firmalarıyla en yakın çalışan ve bu firmaların kapasitelerini en iyi gözlemleyebilen kurum olan Umman Ulaştırma ve Haberleşme Bakanlığı ziyaret edildi. Bakanlık, Umman karayolları, sivil limanlar ve havaalanları, demiryolları ile ulaştırma projeleri açısından Türk müteahhitlerine önemli fırsatlar sunabilecek bir konumda bulunuyor. Görüşmelerde Bakanlık yetkilileri muhtemel iş olanakları hakkında bilgi aktardı. Bu bilgilere göre; ülkede büyük çaplı yol genişletme çalışmaları bulunmakta olup, bakanlık tarafından yürütülen ve hazırlanan projelerde statik ve tasarım projeler önemli bir ağırlık taşıyor. Büyük ölçekli yol projelerin hazırlık aşamasında olduğu, bazı projelerin ise tasarımı tamamlandığı için ihaleye çıkarıldığı, ilerleyen süreçte karayolu ulaştırması kapsamında büyük ölçekli projelerin ihaleye çıkarılacağı kaydediliyor. Genellikle Yap-İşlet olarak gerçekleşen projeler için ihaleye çıkartılan projeler için istekli firmalar uygun kriterlere haiz ise öncelikle Umman İhale Kurumuna başvurmaları gerekiyor. Kurum tarafından değerlendirme yapıldıktan sonra ön yeterlilik sahibi olan firmalar listeye giriyor. Bakanlık yetkililerince ileride gerçekleşecek Kuveyt-Muskat arası 400 km’lik yol yapımı projesi, sinyalizasyon proje çalışmaları, Bid Bid Sur Yolu Genişletmesi gibi büyük yol projelerinden de söz edildi. Görüşmeler DUQM Özel Ekonomik İdaresi ziyareti ile devam etti. Yaklaşık 1.800 km2’lik bir serbest alan olarak planlaması yapılan ve altyapı yatırımları devam eden DUQM sahası Avrupa ve Körfez ülkelerine yakın olup, ulaşım açısından stratejik öneme sahip bir bölge niteliği taşıyor. İnşaat alanları için elverişli olan bölge, çok zengin doğal ve mineral kaynaklara sahip olup, sahillerin temizliği ve güzelliği ile turizm potansiyeline de sahip bulunuyor. Görüşmelerde DUQM Özel Ekonomik İdaresi’nin bölgenin ekonomik gelişmesi için kurulan bir kurum olduğu bilgisi verildi. Eğitim, Hava Kargo Taşımacılığı, Liman Projeleri, Atık Yönetmeliği, Yenilenebilir Enerji, Enerji üretimi ve tuzdan arındırma konularında işbirliği olanaklarının bulunduğu kaydedildi. Bölgenin aynı zamanda yabancı yatırımcılara serbestlikler tanınarak vergi muafiyetleri sağlanması gibi avantajlar olduğu da ifade edildi. Umman’da gerçekleşen resmi görüşmeler İGY tarafından düzenlenen değerlendirme yemeği ile son buldu. Büyükelçi Ahmet Kerem Kıratlı onurlandırdığı yemeğe Ticaret Müşaviri İsmail Ateş , KKTC Umman Temsilcisi Mustafa Yücelten, Müşteşar Yardımcısı Bülent Uğur Ecevit ve Ekonomi Bakanlığı Temsilcileri, Onur Taahhut A.Ş. ‘den Abdullah Bektaş ve Bekir Kaya ve İGY üyeleri, İNTES temsilcileri katıldı. 7 8 ETKİNLİK ASPENDOS’TA TARİH, FESTİVAL İLE CANLANIYOR! Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Opera Ve Balesi Genel Müdürlüğü tarafından organize edilen 20. Uluslararası Aspendos Opera Ve Bale Festivali 02 - 22 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek. 2000 yıllık Aspendos Antik Tiyatrosu’nun sunduğu olağanüstü akustik, Antalya’nın doğal güzellikleri ve beraberinde sanatın dil, din, ırk ve sınır tanımayan yapısı ile Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali, uluslararası iletişime, barışa ve kültürsanat alanına önemli katkılarda bulunmaktadır. 1994 yılından itibaren Genel Müdürlüğümüzün en önemli organizasyonlarından biri olan Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali, 1998 yılından itibaren kazandığı uluslararası boyutu ile bugün dünyanın tanınmış festivalleri arasında anılmaktadır. Opera ve bale sanatlarının Aspendos gibi tarihi iki bin yıl önceye dayanan antik tiyatroda yapılıyor olması Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali’ne ayrı bir anlam kazandırmaktadır. İlk yıllardan itibaren izleyicilerinin %70’ini yabancı turistlerin oluşturduğu festivalde, her temsili ortalama 4.000 - 6.000 kişi izlemektedir. Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali, her yıl artan seyircisi ile tarihin, müziğin ve pek çok ulustan insanın bir araya geldiği görsel bir şölen haline dönüşmüştür. düzenlenen opera festivalleri arasında yaptığı araştırmada en iyi 10 festival arasında 5. sırada yer almıştır. Festivale bu güne kadar Avrupa Birliği, Türksoy ve Uzak Doğu Ülkeleri’nden birçok topluluk katılmıştır. Festival, sanatsal açıdan uluslararası alanda gösterdiği başarıları ile Avrupa’nın saygın kuruluşları arasında olan Avrupa Festivaller Birliği’ne (EFA - European Festivals Association) 24 Ekim 2003 tarihinde kabul edilmiş ve dünyadaki diğer festivaller arasında saygın yerini bir kere daha kanıtlamıştır. Ülkelerin çağdaş sanatlarda ulaştığı düzeyi gösterme açısından da önemli olan bu etkinliğin, uluslararası ilişkilere olumlu katkılar sağladığını ve ülkelerin çağdaş kimliğinin vurgulanması ve tanıtımında önemli rol oynadığını özellikle belirtmek gerekir. PROGRAM Aspendos Tiyatrosu’nun ülkemizin kültür zenginliğinin önemli bir parçası olduğu bilinci ile festival süresince tiyatronun tarihi dokusuna zarar vermeyecek teknik donanım ve güvenlik önlemleri dikkatle uygulanmaktadır. Festival tanıtımı işbirliği yapılan kuruluşların katkıları ile en geniş kitlelere ulaşacak şekilde yürütülmektedir. Antalya Devlet Opera ve Balesi ASPENDOS Yüzyılların Aşkı “Bale” 05 Haziran Saat: 21.00 İngiltere’de yayınlanan Independent Gazetesi’nin; dünyanın dört bir yanında Antalya Devlet Opera ve Balesi 20. Yıldönümü Gala Gecesi “Konser” Şef: José CURA 02 Haziran Saat: 21.00 Ulusal Brno Tiyatrosu, Çek Cumhuriyeti Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası AIDA “Opera” 12 Haziran Saat: 21.00 Ankara Devlet Opera ve Balesi RIGOLETTO “Opera” 15 Haziran Saat: 21.00 İstanbul Devlet Opera ve Balesi KUĞU GÖLÜ “Bale” 19 Haziran Saat: 21.00 Mersin Devlet Opera ve Balesi CARMEN “Opera” 22 Haziran Saat: 21.00 MAKALE 9 OFİS TASARIMI NASIL OLMALI? Selçuk KARAGEDİK Şimdi biraz eski sarı sıcak zamanlara gidelim. Siyah beyaz televizyonların çağına… Babadan yadigâr fotoğrafların, patron koltuğunun arkasında ya da çelik kasanın üzerinde asılı durduğu zamanlara. O zamanlarda kiraz kaplama büyük masanın üzerinde Facit marka hesap makinesi ve masanın üzerinde koca bir cam olurdu. Camın altında torunun fotoğrafı ile birlikte birkaç kâğıt para, biraz da yabancı para bulunurdu. Sonra odanın bir köşesinden babanın, bir köşesinden de atanın fotoğrafı bakardı bize. Gözünüzün takılacağı yerde dururdu hep nazar duası. O yıllarda “Ofis” de demezlerdi; oranın adı “Yazıhane” idi. Patronun masası, arkasındaki kapitoneli panodan zaten belli olurdu. Parası çok olan, boydan boya ahşap lambri yapardı yazıhanenin duvarlarını. Eskiden Lambri gördüğümde nedense hep, kanun adamı, hâkim, savcı gibi adalete dair mevzularla iştigal eden ya da politik kişiler gelirdi aklıma. Neyse amcamın ofisinde lambri yoktu, ama dünya küresi ve tepesine basınca fırıl fırıl dönen şu küllüklerden vardı. Onlarla oynamayı severdim. Amcam mimarmühendisti ve makam masasının haricinde bir de çizim masası vardı. Aydıngerler, rapidolar, cetveller, kâğıtlar, çeşit çeşit kalemler… Onlarla oynamamıza izin verilmezdi fakat amcam yokken kuzenlerimle bütün cetvelleri kalemleri dener ve çizim masasının başına geçip mühendis havalarına girerdik. Benim için o masa çok özeldi. Çünkü o masada çizilen proje binaya dönüşüyordu. Orada çizgi marifetiyle gerçekleşen şey büyü gibi betona çeliğe dönüşüyor ve gerçek oluyordu. Ofisin duvarlarındaki projeler gerçekleşmekte olan hayallerdi. Galiba o zaman bu mimarlık işine heves ettim çünkü hayal etmek ve hayal edileni gerçekleştirmek, sadece mimari projeyle mümkündü. Neyse bu başka bir konu şimdi ofise geri dönelim. O zamanlar ofis ya da yazıhane dedin mi, bir kasa ile bir masa şarttı. Amcamın da bir kasası vardı. Ne kadar parası vardı bilmem ama muhtemelen çok da fazla değildi. Mütevazı bir mühendislik ofisiydi. Bir işhanının birinci katındaydı. 1980 küsürlü yıllardı. Sekreterinden çaycısına başka zamanlardı. Daha iş merkezleri icat edilmemişti, onların yerine işhanları vardı o günlerde. Ayakkabı boyacısı tek tek yazıhaneleri dolaşır isteyenin ayakkabılarını boyardı. İşhanının kebapçısı herkesi tanır, midesi rahatsız olana perhiz yemeği bile yapardı. Sanki hanın içinde başka bir hayat vardı çaycı aynı zamanda posta işine de bakardı. Şimdi 2000'li yıllara geldik, kurum- sallık bahanesi ile yitirdiğimiz samimi anılarımızın yerini, otomatik çay kahve makineleri aldı ve samimiyeti langırt masalarıyla geri getirmeye çalışıyoruz. Türk kahvelerimiz gitti yerine karton bardakta beşibiryerde neskafeler geldi. O günlerdeki samimiyete duyulan ihtiyaçtan olsa gerek; son yıllarda Dünyada Retro tasarım diye bir şey çıktı. Eski müziklerin, koltukların, buzdolaplarının, kıyafetlerin, arabaların geçmişe ait çizgileri yeniden yorumlanarak hayatımızda sıkça yer almaya başladı. Ben buna Yeni Rönesans diyorum. Hani Rönesans çağında eski eserlerdeki hümanizmden etkilenen bilim ve sanat vardı ya şimdi de aynısı oluyor. İnsana yabancılaşan, duygusuzlaşmaya başlayan dünyayı eski çağlarda olduğu gibi tarih, hümanizmle tedavi ediyor ve tarih yine tekerrür ediyor. Eski klasik eşyalardaki yaşanmışlık, yeni üretilen eşyalara hayat veriyor, ruh veri- yor. Eşyaların üzerindeki eski duyguların izleri, ona bakan, ona dokunan insanların içini ısıtıyor. Bu yüzden eskimiş bir ahşap, boyası dökülmüş bir dolap, insana geçmiş hatıralarından samimi ve sıcak bir anı hatırlatıyor. anlaşılıyor. Bunu öğrendiğimden beri, tamamen bilgisayar kontrolünde fabrikasyon ürünlerde neyin eksik olduğunu anladım. O endüstriyel ürünlerde insan elinin sıcaklığı yoktu, makinenin kusursuz soğukluğu vardı. Yeni tasarlanacak ofislerde bence geleceğin sınırlarını zorlayan fakat samimiyeti ve geçmişin güzel alışkanlıklarını da savunan bize ait olan iç mekânlar tasarlamak lazım. Şimdi asıl soruna gelelim; Örneğin, bir iş yerinde kendi kişiliklerini ifade edebilen bireylerin, daha başarılı oldukları artık bir gerçek. Çünkü çalışan kendini ait hissettiği bir yerde daha yaratıcı ve dinamik oluyor bu da şirketin genel başarısını arttırıyor. Hatta kişilerin iş seçiminde bu konunun ücretten daha önemli bir faktör olduğu hakkında tespitler dahi var. Bu bağlamda, kâr oranını ve performansı arttıran bir etkinlik olarak ofis tasarımı, bir şirketin ilk ve en önemli işleri arasında geliyor. Son yıllarda insan kaynakları yöneticileri ve iç mimarlık şirketleri bu konuda oldukça ciddi çalışmalar yapmaktalar. Fakat bu yazıda, ergonomi, sosyoloji, psikoloji, gibi ağır mevzulara girersek hiç çıkamayız. Onun için, bu konulara hiç girmeden devam edelim. Bugün çok güzel fabrikasyon ofis mobilyaları ve malzemeleri var; fakat o eski günlerdeki güzellik, ruh ve atmosfer yok. Eksik olan bir şeyler var. Konuyu Anadolumuzdan bir örnekle açıklamak istiyorum. Bir yerde okumuştum, eskiden Anadolu’da halı dokurken, arada ilmek atlarlarmış yani bilerek hata yaparlarmış. Nedenini soranlara da, nazar değmesin diye ilmek atladıklarını bu hatanın halının nazarlığı olduğunu söylerlermiş. Burada halı tezgâhındaki insanın varlığı arada atlanan ilmekle Bir ofise girdiğinizde ne hissetmek istersiniz? Bu sorunun cevabı, bence güven ve samimiyet kelimeleri ile özetlenebilir. Bu iki unsur da insan odaklı bir tasarımla hissettirilebilir. Geçmişten gelen hatıraların izleri, deneyim ve güven verirken, davet edildiğiz oda ve ağırlandığınız koltuk da samimiyeti güçlendirir. Oysa genelde karşılaştığımız mekân anlayışı, tartışmasız, baskıcı ve otoriter yaklaşımların vücut bulduğu, içine gireni hizaya sokan, askeri teamülleri ön plana çıkaran, uzlaşmasız ve değişmez bir ortamdır. İşte bu ortam, içine giren herkesi olumsuz olmaya ikna eder. Böyle ortamlarda kimse kimseye güvenmeyecek ve anlaşmalar sekteye uğrayacak dostluklar ise yapay olacaktır. Adeta takma gülücüklerle insanların etrafınızda dolaştığı bir tiyatro sahnesi gibi. Hâlbuki amaç dostluğun ve güvenin vurgulandığı, umut vadeden, esnek ve pozitif bir mekân tasarlamak olmalıdır. 10 RÖPORTAJ “ŞİRKETLERİNİZİN ANAYASALARINI OLUŞTURUN VE BUNDAN VAZGEÇMEYİN” Tecrübe ve başarı nadir olarak bir araya gelen iki kelimedir. Bu sayımızda ise konuğumuz müteahhitlik sektörü denilence akla ilk gelen isimlerden olan Erol Üçer. GAMA Onursal Başkanı Erol Üçer, dünya devi şirketlerin arasına şirketinin ismini yazdırabilen önemli bir isim. Başarı ve yöneticilik üzerine çok farklı konularda konuştuğumuz Üçer; “En tepedeki insan bile daima bir takım disiplinlerin içerisinde olmak, hesap vermek durumunda. CEO bile, başarılı olsa dahi, hak sahiplerine hesap vermek zorundadır. Sizlere tavsiyem, hangi seviyede olursanız olun disiplinleri koyunuz, o disipline göre hareket edilmesini de sağlayınız, hesap sorunuz. Kişilere bir görev verirken de o görevi iyice oturup yazmalı ve onu yönlendirmelisiniz.” diyor. Yıllarını sektörün gelişmesine adamış Erol Üçer’in röportajı tam bir başarı öyküsü niteliğinde. Bizler firmalarımızın genç kuşak temsilcileriyiz. Babadan ve aileden kalan şirketleri devralmaya çalışıyoruz. Çoğunluk meslek içinden, hepimiz inşaat işine hakimiz. Biz sizinle tanışmak, tecrübelerinizi paylaşmak hem de geleceğe dönük beklentilerinizi sizin gözünüzle ve bakış açınızdan izlemek istiyoruz. Tabii, memnuniyetle efendim… Özgürlükcü bir gelişme var dünyada. Son yirmi yıldır inanılmaz bir farklılık var; ona ayak uydurmak güzel, ancak zor. Dünya hızlanarak gelişiyor, büyüyor, aynı hızla da zorlaşıyor. Teknoloji insanları yönlendiriyor, eski alışkanlıklarımızı terk ederek yeni bir dönemin içerisinde yaşıyoruz. Bu nedenle size başarılar diliyorum. Sektörümüz açısından baş döndürücü bir gelişme içerisindeyiz. Sektörde değişik taraflara, özellikle ticari tarafa yönelik bazı çalışmalar var. Örneğin AVM’ler, sektörün bu tarafında fazla arz var, alarm veriyor. Gökdelenler konusuna gelince, dünyanın neresine giderseniz gidin New York’a, Paris’e, Berlin’e gidin, metropollerde bu tür binalar yok. Gökdelenler ve AVM’ler şehir trafiğini büyük ölçüde artırıyor. Gökdelenleri inşa ederken altyapı da göz ardı edilmemelidir. Mesela, demiryolları çok önemli bir konu. Geçenlerde Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali Yıldırım ile konuştum. Ankara-İstanbul hızlı tren hattının yıl sonuna kadar tamamlanacağını ifade etti. Ankara-İstanbul arasını uçakla gidiyoruz. Hızlı tren tamamlanınca, 2,5-3 saatte varış noktasına ulaşıp, hava meydanlarına ulaşmak için harcadığımız zamanı kazanabileceğiz. Batı dünyasında, Japonya’da, Kore’de kısacası alt yapısını tamamlamış ülkelerde ulaşımda hızlı trenler ön plana çıkmış. Elbette ki otoyollar, havayolu ulaşımı da önemli, ancak hızlı trenlerin şehirlerarası ulaşımda çağı yakalayabilmek için şart olduğunu düşünüyorum. Bize Gama’nın kuruluş öyküsünü aktarabilir misiniz? Gama’nın tarihi 1950’lerde başlıyor. Biz üç mühendis ve bir iş adamı olmak üzere dört kişi biraraya gelerek 1959 yılında Gama’yı kurduk. O dönemde müteahhitlik çeşitli şekillerde ve biraz geleneksel yapılıyordu. Binalar, yollar, barajlar inşa ediliyordu. Fakat biz yüksek teknolojiyle çalışan ülke firmalarının Türkiye'de yapmakta olduğu veya yapacağı bir takım işleri örnek aldık. Önce bu firmaların taşeronu olarak, sonra ortağı olarak ve nihayet bu işleri bizzat Gama olarak yapabilme yollarını aradık. Şirketimiz bu yönde gelişti, geleneksel inşaat müteahhitliği ile yetinmedi, teknoloji gerektiren işlere yöneldi. Firmanız o günlerde aldığı kararlar ile bugün kurumsal bir firma olmuş. Bizlere örnek olması açısından nasıl bir yol aldığınızı anlatabilir misiniz? Firmamızın ilk yıllarında, Orta Doğu Teknik Üniversitesi başta olmak üzere lisan yeterliliğine sahip mühendis arkadaşları ekibimize dahil ettik. Sonraki yıllarda da onları şirkete ortak yaptık. Yani, kendi hisselerimizden onlara ver- dik ve böylece şirketimiz büyüdü, gelişti. Şu anda da yönetimde o arkadaşların ağırlığı var. Örneğin, firmamız İrlanda’ya gitti, yol konusu bizim takip ettiğimiz bir konu olmamasına rağmen, İrlanda’da özel otoyollar yaptık. Biz teknolojik, yoğun işler yapıyoruz, termik santraller, rafineriler inşa ediyoruz. Son dönemde Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün de ziyaret ettiği Riga’da bir santral yaptık. Proje ülkenin %18’lik enerjisini karşılayacak. Bir başka örnek proje de Ürdün’de. Bilindiği üzere, Ür- RÖPORTAJ dün çöllerle kaplı. Başkenti Amman’da her mahalleye haftada bir gün su verilebiliyor. Akabe Körfezi civarında kayaların altındaki yer altı sularını çıkartıp, 25 yıl süreyle, şehre yılda 100 milyon metreküp su vereceğiz. 1 milyar dolarlık orijinal bir iş. Bu örneklerle dünya devlerinin yapmakta olduğu işlere rakip olmaya çalıştığımızı anlatmak istiyorum. Yola çıktığımız ilk günden bugüne kadar hep dünya standartlarını benimseyerek, dünya devlerinin uyguladıklarına bakarak, araştırarak, şirketimizi geliştirdik. Bugün de dünya firmalarıyla rekabet edecek bir yapıya sahip olduk. Siz gençler de çok şeyler öğreniyor ve görüyorsunuz, kendinizi böyle yönlendirmeniz gerekli. Sizin yurt dışındaki tecrübeniz bizi çok etkiledi, zorlukları da var. Özellikle Hindistan’da zor şartlar altında çalışıyoruz. Yani, oraya ilk gitmenin de aslında hem avantajı hem dezavantajları var. Yöneticilik kişiliğinizle ilgili biraz deneyimlerinizi aktarabilir misiniz? Nasıl bir yöneticilik anlayışınız var? Kurumsal bir yapımız var. Şirketin yönetimini profesyonellere bıraktık. Dünyanın gelişmiş ekonomilerinde kurumsallaşabilmiş şirketlerde de durum böyle. Yapılan planlamayı ciddi olarak takip etmek, yapanlardan devamlı raporlar almak suretiyle, onu kontrol etmek. İşçilerle ilgili sorunlar nedeniyle de işlerinizde zorlandığınız oldu mu? Bu konuda zorlandığımızı söyleyemem, çünkü, işlerimizin her aşamasında olduğu gibi, işçi istihdamında da, gerekli tüm yasal duyarlılığı göstermekteyiz. Türkiye'nin geleceğini hangi sektörde görüyorsunuz? Müteahhitlik ve tarım. Ancak, benim için müteahhitlik sektörü her zaman önem arz edecek. Türk firmalarının en başarılı olduğu alandır. Çünkü, cesaretleri var. Batılının çekingenliği, bizde pek yok. Bu cesaretimizle müteahhitlik sektöründe başarılarımızı devam ettirebilir, geliştirebiliriz. Ancak, burada da dünyayı çok yakından takip ederek konjonktürel gelişmelere, değişmelere firmalarımızın uyum göstermesi gerekmektedir. Tabii enerji arzı konusu, dünyanın olduğu gibi Türkiye’nin de geleceği açısından çok önemli. Bu nedenle rüzgar, hidroelektrik, jeotermal ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yatırımlarımızı artırmalıyız. Siz gençlere bir tavsiyem var. Yatırımlarınızı entegre düşünün. Biz Kırıkkale’de büyük bir kombine doğal gaz santralı yapımına başlayacağız. Ben Antalya’da, serada domates yetiştiriyorum ve ihraç ediyorum. Antalya sıcak olmasına rağ- men kışları soğut oluyor. Doğal gaz henüz bu bölgeye gelmediği için LPG kullanıyoruz ve maliyeti çok yüksek oluyor. Yakında, gelecek doğal gazı kullanacağız. Arkadaşlarıma, Kırıkkale’de tesis edeceğimiz santralın sıcak suyundan faydalanarak, büyük bir sera yapalım önerisini getirdim. Serada standardı yüksek domates, biber yetiştirelim ve bu ürünleri ihraç edelim. Santralden çıkan sıcak suyu kullanarak, seranın ısınmasını daha az maliyetle sağlayabilir ve daha yeni teknolojiler kullanarak üretimin verimini artırabiliriz. Ayrıca, santralden çıkan karbondioksit serada kullanılabilir, çünkü bitkilerin karbondioksite de ihtiyacı var. Sizler de yatırımlarınızda bir takım ilave değerler yaratabilir, şirketinizin randımanını artırabilirsiniz. Ülkemiz için de yararlı çalışmalar olur. Burası bizim ülkemiz, burada yaşayacağız, çocuklarımız bu ülkede yaşamaya devam edecek, daha iyiye gitmesine önem vermeliyiz. Benzer işlere bizler de birinci nesil yöneticilerimizde rastlıyoruz. Yıllar insanın bakış açısını değiştiriyor mu? Belli deneyimlerden sonra açınız biraz daha genişliyor, dünyayı daha çok tanıyorsunuz. O zaman daha fazla önem veriyorsunuz bu işlere. Türkiye'de tarıma nasıl dönebiliriz diye düşünüyorum. Memleketimizin ana uğraşısı hayvancılık ve tarım olmalı. Müteahhitlik güzel, ancak hayvancılık ve tarıma, Türkiye'nin daha ağırlıklı olarak önem vermesi gereklidir. Avrupa'ya gittiğiniz zaman, her tarafta irili ufaklı işletmeler var, tarım işi de devam ediyor. Ülkemizde büyük şehirlere doğru bir göç var. Vatandaşlarımızın yaşadıkları yerlerde yatırımlar gerçekleştirilmeli ki, doğdukları yerlerde kalabilsinler. Türk müteahhitlerinin çok cesur olduğundan bahsettiniz, katılıyorum. Yurt dışında her ülkede artık varız. Acaba müteahhitliğimiz dünyada uzun soluklu olabilecek mi diye bazen endişe ediyoruz. Çünkü, her pazara birden fazla firmayla giriyoruz ve birbirimiz ile rekabet ediyoruz. Bu koşullarda Türkiye'nin müteahhitlerinin geleceği olabilir mi? Maalesef rekabeti acımasızca yapıyoruz. Bir arkadaşım vardı. Afrika’nın en ücra bir ülkesine gitmiş. Biz de yıllar evvel oraya gitmiş, bir daha gitmemek üzere oradan geri dönmüştük. “Sen niye gittin oraya?” dedim “Ağabey, rekabet olmadığı için ben buraya gittim” dedi. Düşünebiliyor musunuz, rekabet olmasın diye kendini ateşe atabiliyor. Peki, bunu nasıl çözeriz? Burada İNTES gibi organizasyonlara da iş düşüyor, organize olmalıyız. Kısaca müteahhitlerimiz başka ülkelerde yapacağı işlerde daha dikkatli olmalıdır. Tekliflerin çok dikkatli verilmesi gereklidir. Firmalarımız 11 ortaklıklarla biraraya gelirlerse, potansiyelleri ve imkanları artar, sorunlarla başetmede çok daha güçlü olurlar. Türkiye’de ilk LEED EB GOLD (altın) sertifikası alan bir şirket oldunuz. Çevreye duyarlılığınız takdirle karşılanıyor. Bu süreci bize anlatabilir misiniz? Bu bir alışkanlık meselesi. Mesela, Gama Holding binası konvansiyonel segmentlere göre yapılmış, yani yeşil bina olarak düşünülmemiş. Biz bu binada önemli değişiklikler yaparak yeşil bina haline getirdik. İşe baştan başlarsanız o zaman ona göre tedbirler alır, binanızı ona göre dizayn edersiniz, daha kolay ve ekonomik olur. Mevcudu bu işe adapte etmek, yönlendirmek biraz daha zor bir şey. Aslında çok da fazla maliyetlere katlanmadık bu iş için. LEED EB GOLD (altın) sertifikası alan Türkiye’deki ilk bina olduk. Burada mühendislik kalitemizi göstererek, sistemlerin kalibrasyonunu doğru yaparak, enerji tüketiminde %30, su kullanımında da %40 tasarruf sağladık. Bizim Genç Yöneticiler olarak kuruluş amaçlarımızdan birisi olan tek yumruk projemiz var. Yani ortak hareket etmek… Bu konudaki tavsiyelerinizi aktarabilir misiniz? Biraz önce söylediğim gibi, ortaklık konusunda bizim biraz eksiğimiz var. Kendi başımıza olmaya meraklıyız. Gelişmiş ekonomiler ile rekabet edebilmek için firmalarınızda kendi aralarında ortaklıklar kurmalılar, firmalarınıza mutlaka ortaklık tavsiye ederim. Ortaklığın getirdiği artı değerler var. Sonuç olarak biz ortaklıklardan hep faydalandık, riskleri paylaşacaksınız. Mesela, kurucu ortaklarımızdan birisi Türkiye'de iş yapan ufak çapta bir müteahhitti, o bize belge sağladı, onunla beraber yola çıktık ve başardık. Teşebbüs gücü ve cesur olmak çok önemli. Ancak bu cesareti ve uygulamayı kaliteli ortak firmalarla paylaşmak lazım. Onun için cesaret ve basiret diyelim, ikisi bir arada beraber yürümeli. Sektörümüzde hızlı ve plansız büyümeden kaynaklanan sıkıntılar var. Maalesef hatalardan ders çıkara çıkara belki 50 yıl sonra Türkiye'de kurumsal anlayışıyla, insanlar bir şirket olmanın gereklerini yerine getirecek. Yani, altında oluşturması gereken yönetimi, elemanları, işçileri, herkese hakkını verecek. Çünkü biz genelde maalesef, istemeden de olsa hakedenin hakkından kısarak kâr etmeye çalışıyoruz. Sektörün en kötü yanı da bu. İnşallah bunlar düzelir. Ülkemizi bunları düzelterek refaha taşıyabiliriz diye düşünüyorum. Siz konuya nasıl bakıyorsunuz? Sizlerin tecrübelerimizden yararlanmanız önemli. Geçmiş dönemlerde, "Maalesef rekabeti acımasızca yapıyoruz. Bir arkadaşım vardı. Afrika’nın en ücra bir ülkesine gitmiş. Biz de yıllar evvel oraya gitmiş, bir daha gitmemek üzere oradan geri dönmüştük. “Sen niye gittin oraya?” dedim “Ağabey, rekabet olmadığı için ben buraya gittim” dedi. Düşünebiliyor musunuz, rekabet olmasın diye kendini ateşe atabiliyor." önümüzde bütçe engeli vardı, istihkaklarımızı alamıyorduk, sektöre çok az ödenek ayrılıyordu. Ama şimdi bütçe imkanları epeyce rahatladı. Bu nedenle sizlerin daha fazla sorunlara boğulmadan, işlerinizi geliştirebileceğinizi, kurumsallığınızı daha rahat uygulayabileceğinize inanıyorum. Batıdaki örnekler de önünüze geliyor, bakıyorsunuz, görüyorsunuz. Eskiden biz batılı firmaları sadece uzaktan tanırdık ve takip ederdik. Artık dünyada sınırlar arasındaki mesafe teknoloji kullanılarak epeyce kısaldı. İyi yönetici olup, teknolojiyi mutlaka kullanmalısınız. Firmamızda bürokrasi var, bizi zorluyor diyoruz, ama olması da bazen şart. Hiyerarşik bir düzen var, ona da uyulması gerekir. Sizler de firmanın yöneticileri olarak böyle yapmalısınız. Bir de, kontrol, kontrol, kontrol. En tepedeki insan bile daima bir takım disiplinlerin içerisinde olmak, hesap vermek durumundadır. CEO bile, başarılı olsa dahi, firma ortaklarına hesap vermek durumundadır. Sizlere tavsiyem nerede olursanız olun disiplinleri koyunuz, o disipline göre hareket edilmesini de sağlayınız, hesap sorunuz. Kişilere bir görev verirken o görevin sınırlarını iyi belirleyip, ona göre doğru yönlendirmelisiniz. Türk müteahhitlik firmalarının, bilhassa aile şirketlerinde sürdürülebilirliklerini güvenceye alabilmeleri adına ne tavsiyelerde bulunursunuz. Siz profesyonelleri de yönetime alarak, hatta onları da ortak ederek, daha sonra uluslararası arenada yabancı firmalarla ortaklıklar kurarak bunu bir nevi sağlamışsınız. Firmaların sürdürülebilirliği garanti altına almak adına, bunlara ilaveten sizin başka bulunmak istediğiniz tavsiyeleriniz olabilir mi? 12 RÖPORTAJ "Kendi başımıza olmaya meraklıyız. Gelişmiş ekonomiler ile rekabet edebilmek için firmalarımız kendi aralarında ortaklıklar kurmalılar, firmalarınıza mutlaka ortaklık tavsiye ederim. Ortaklığın getirdiği artı değerler var. Sonuç olarak biz ortaklıklardan hep faydalandık, riskleri paylaşacaksınız. " Günümüzde ortaklıklar halka açılımla da olabiliyor. Ama yöneticilere inisiyatif vermek gerekirse, dikkatli olmayı öneririm. İnsanların egosu, nerede cazip şey varsa, kendini o tarafa doğru yönlendirir. Onun için, sizler, oturun ona bir yol haritası çizin ve ondan yapacağı işlerin programını isteyin, siz o program üzerinde konuşun. Plan yapmazsanız, bir yerden sonra ipin ucu kaçar. Bu nedenle daha bürokratik çalışmaya yönlenmelisiniz, mutlaka kurallara uymalısınız. Yaptığınız programları belirli periyotlarda revize etmelisiniz, yapılamayan işleri irdelemelisiniz. Hataların tekrarlanmaması için ona karşı tedbirler alınmalıdır. Yani bir nevi şirketlerimizin anayasalarını oluşturmalıyız. Öyle mi? Anayasalaştırmalı ve bundan da vazgeçmemeliyiz. İnsanlar kendilerini olabildiğince belli disiplinler içerisinde tutmaya çalışmalıdır. Bu disiplinler olmadıkça iş yozlaşır. İyi niyet diyoruz, iyi niyet yeterli değil. Biz bunları yaşayarak tecrübe ettik. Kolay bir şey değil, ama bu kalıplara girmedikçe de ilerisi için sorunlarımızın daha fazla olacağı kanaatindeyim. Yeterince iş hayatındaki fikirlerinizi aldık, mutlaka paylaşacak çok şeyiniz vardır. Bir iş adamının güncel hayatında vereceği kararları alabilmesi için zihni her zaman dinlenmiş, istirahat etmiş olmalıdır. Gençliğinizde hobi, sosyal faaliyetler düşünebildiniz mi? Kendinize hobi, sosyal faaliyetler edinebilme gibi fırsatlarınız oldu mu? Bize ne önerebilirsiniz? Gençliğimizde maalesef fırsatlar olamadı. Ama ileriki yaşlarda olabiliyor. Kişisel davranışlardan ziyade kendime sosyal konularla ilgili sorumluluklar edindim. Ankara Atatürk Lisesi mezunuyum. Tarihi ve köklü bir lise… Bizim zamanımızda çok güzel bir okuldu. 1940’ta açılmıştı, ben de o sene ortaokula başlamıştım. Laboratuvarlar, konferans salonları, her türlü imkana sahiptik. Ankara Atatürk Lisesi mezunu, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında bulunan 90 arkadaş bir vakıf kurduk. Sonra Okulu ziyaret ettik, ancak gördük ki, sınıflarda 70 öğrenci var, laboratuvarları, konferans ve spor salonu kullanılamaz durumda. Vakıf olarak çalıştık, şimdi Ankara Atatürk Lisesi, eski kalitesini yakaladı. İmkanları geniş, lisan ağırlıklı bir devlet okulu oldu. Biz de başarılı olan öğrencilere burs veriyoruz. Üniversitede de onları yalnız bırakmıyoruz. Okuldan çocukların başarılarıyla ilgili iyi bir haber geldiği zaman fevkalade mutlu oluyorum. Ankara Atatürk Lisesi de bugün ülkemizin önemli değerleri olan çok mezun vermiştir. Turgut Özakman, Orhan Veli, Oktay Rıfat, Prof. Dr. Gazi Yaşargil, Prof. Dr.Münci Kalayoğlu ve adını sayamadığım ülkemizin daha pek çok değerli isimleri Atatürk Lisesi mezunları arasındadır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi gibi üniversitelerde rektörlük görevinde bulunan mezunlarımız vardır. Sosyal sorumluluk, benim en fazla heyecan duyduğum konu. Kimi spor yapar, kimi müzikle uğraşır, benim ruhum da öğrencilerden gelen güzel haberlerle dinleniyor. İNTES çatısı altında biraraya gelmeniz güzel bir şey. Ancak bunu en iyi şekilde nasıl değerlendirebiliriz diye düşünmelisiniz? İnsanlar zaman zaman heyecanla yardım kampanyaları düzenliyorlar, öğrenciler için para toplanıyor, burs veriliyor… Biraz evvel söylediğim gibi tüm bu eylemler sürdürülebilir olmalıdır. Türkiye'nin buna ihtiyacı var, her konuda devamlılık şart. Bir kurum çatısı altında bunu geliştireceksiniz. Türkiye'de bugün, maalesef eğitimde çok sorunlar var. Doğuda üç tane kız yurdu yaptırdım, bir tanesini kız çocukları fazla gelemediği için erkek öğrenci yurduna dönüştürdüler. Geleceğimiz olan çocuklara mutlaka dünyanın gidişiyle ilgili bilgiler, görgüler vermeniz, onları yetiştirmeniz lazım, bu asli vazifelerimizden olmalı. Size güzel bir örnek anlatayım. Bir kızımız var. Bu kız Eskişehir’deki Anadolu Üniversitesi Konservatuarı’nda şan bölümünü bitirmiş. Sonra bazı desteklerle İtalya’ya gitmiş. Orada maddi açıdan çok zor günler geçirmiş. Verilen burs yaşaması için yeterli olmamış, çeşitli işlerde çalışmış. Sonra destek istemek için geldi, dedim ki “Kızım, bak biz öyle büyük yardımda bulunamayız. Sen başkalarından da alıyorsan biz sana ayda 200 lira verebiliriz dedim, kabul etti. O başarılı oldukça ben de desteğimi arttırdım. Şimdi Torino Konservatuarında doktora yapıyor. Bulunduğu bölgede zaman zaman kişisel konserler veriyor, ben de onu desteklemeye devam ediyorum. Başarılarını duymak çok hoşuma gidiyor. Sizlere anlatmak istediğim çocuklarımızı mutlaka en iyi şekilde eğitmeliyiz. Bu Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu meseledir. Türkiye'de kaliteli insan şart, yani insanın geliştirilmesi, eğitilmesi, yönlendirilmesi hepsinden önemli. 15 yıl önce çocuk mahkumlar için Adalet Bakanlığı’nın bir projesinde yer aldık. Hapishaneden çıkan 15-20 kadar çocuğa ev tuttum, onları orada eğittik. Üniversite eğitimi alanlar oldu. Bu çocukları kurtarmak çok önemli. Çünkü hükümlü olduğu için iş bulmaları da çok zor. Ben birkaç tanesini şirketimizde çalıştırdım. Asla söyletmedim, geçmişte hükümlü olduklarını, çok da güzel çalıştılar. İnsanları doğru yönlendirmeniz çok önemli. Ülkemizde önemli iş adamları yetişmiştir. Sizin örnek aldığınız bir iş adamı oldu mu? Ben, merhum Vehbi Koç’u çok takdir ederim. Yaşım kendisinden küçüktür. Koç Grubu bugün Türkiye'nin en büyük firmasıdır. Vehbi Koç’un liderlik vasıfları firmayı bugünlere taşıdı. Bir gün, Atatürk Lisesinden bir arkadaşım vasıtası ile Vehbi Bey’den randevu aldım ve gittim. Güzel bir sohbet oldu. Sonuna doğru “Efendim, müsaade ederseniz beraber bir fotoğraf çekelim, çünkü dergimizde basacağız” dedim, “Olur” dedi. Çantamda fotoğraf makinesi vardı, çıkardım, fotoğraf çekildi, Sonra bana dedi ki: “Bak arkadaş, seni beğendim, sen ucuz çalışıyorsun.” Ben fotoğrafçı götürmemiştim ya, hoşuna gitti. Vehbi Koç, küçücük noktalar üzerinde bile disiplinler kurmuş, ama büyük de iş yapmış. Kendisi zamanının deviydi. Vehbi Koç çocuklarına yazdığı bir mektupta özellikle “Hayatta daima dikkatli ve ihtiyatlı olmanızı tavsiye ederim” diyor. Teknik Üniversite’de okurken çok değerli bir hocamız vardı. Sınavlarımız üst üste gelmişti. Birkaç arkadaş, hocamıza, dedik ki: “Hocam, ne olur, imtihanlar çok üst üste geldi, sizinkini iki hafta sonraya atabilir miyiz?” Adanalı idi, bazen şiveyle konuşurdu “Gardaşım, çalışmaktan kimse ölmemiştir, korkmayın, çalışın” dedi. Şimdi, size diyorum ki çalışmaktan ölmüyor insanlar, çalışma prensibi edinin. Kendinizi yetiştireceksiniz, bir yerlere geleceksiniz ve başarılı olacaksınız. Ülkenize ve ailenize faydalı bireyler olacaksınız. Ben hala acaba ne yapabilirimin hesabını yapıyorum. Bizleri kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Ben teşekkür ederim, eksik olmayın. Sizin gelişiniz benim için büyük değerdir. SANAT 13 TUVALİN UNUTULMAZ RENGİ; MİHRİ MÜŞFİK HANIM Türkiye’de çağdaş resim deyince akla gelen ilk isimdir; Mihri Müşfik Hanım. Sayısız eserle tarihe ismini yazdıran Mihri Müşfik Hanım gelecek nesillerinde mutlaka okuyup, tanıması gereken bir isim. 1886 yılında İstanbul'da, dünyaya gelen sanatçı, edebiyat, musikî ve resim ile ilgilendi. Yaptığı bir resmi Sultan II. Abdülhamit'e takdim edince saray ressamı Zonaro’nın öğrencisi oldu; kendisinden Beşiktaş’taki atölyesinde resim dersleri aldı. Böylece Türkiye’de çağdaş resim çalışmalarını başlatan ilk kadın ressam ünvanını aldı. ilk kadın yöneticisi olan Mihri Hanım, Nazlı Ecevit, Aliye Berger, Fahrelnisa Zeid gibi pek çok kadın ressamın yetişmesinde katkısı oldu. Aynı zamanda Edebiyat-ı Cedide şairlerinin yazdıklarını resimleyerek bir “Edebiyat-ı Cedide Resmi” yarattı. 1919 yılında aniden İtalya’ya gitti. Bu ani gidişinin nedeninin, İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarıyla olan yakın ilişkilerinin, onu işgal altındaki İstanbul’da zor duruma düşürmesi olduğu sanılmaktadır. İtalya’dan geri döndüğünde, iki yıl daha İnas Sanayi-i Nefise’de ders verdi. Bu arada Mihri Müşfik Bey ile boşandı. Mihri Hanım, 1922 yılında Mustafa Kemal’in 3m yüksekliğinde bir portresini yaptı ve Çankaya Köşkü’ne götürerek kendisine sundu. Bu, Cumhuriyetin ilanından sonra bir Türk ressam tarafından yapılan ilk Atatürk portesidir. 1922 yılının sonuna doğru yeniden İtalya’ya gitti. Portreler yaparak uzun süre yaşamını sürdürdü. Vatikan’a kabul edilip, Papa’nın bir portresini yaptı. Vatikan’da ilk kez bir Papa, başka dinden bir kadın ressama poz vermiştir. On yedi yaşındayken bir müzik dinletisinde tanıştığı İtalyan kökenli bir müzik şefinin peşinden Roma'ya kaçtı. Sahte pasaportla gittiği İtalya'da tanıdıklarının yanında bir süre kaldıktan sonra Paris’e gitti. 52 Montparnasse Bulvarı'ndaki adreste kiraladığı yeri, hem ev; hem de atölye olarak kullandı. Portre ve gravür ağırlıklı resimler yaparak ve evinin bir odasından aldığı kira ile geçimini sağladı. Kiracılarından birisi, Bursalı Selami Paşa’nın Sorbonne’da Siyasi Bilimler öğrenimi yapmakta olan Müşfik Selami Bey’di. Müşfik Selami Bey ile evlenen Mihri Hanım böylece sanat dünyasında bilinen "Mihri Müş- fik Hanım" adını aldı. İtalya ve Fransa’da çeşitli sanat okullarda ve atölyelerde öğrenim gören Mihri Müşfik Hanım, dışavurumcu bir anlayışla özgün portreler yaptı. Portrelerinde kübizmin ve ekspresyonizmin etkisi görüldü. Mihri Müşfik Hanım 1913 yılında İstanbul Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) resim öğretmenliğine atandı. 1914 yılında kız öğrencilerin yüksek öğrenim görmelerine ve güzel sanatlar alanında yaratıcılıklarını değerlendirmelerin imkan vermek üzere İnas Sanayi-i Nefise Mektebi açıldı. Mihri Hanım, bu kurumun resim atölyesine öğretmen oldu. İnas Sanayi-i Nefise’nin İtalya’dan sonra Paris’e geçen Mihri Hanım’ın "Çingene" isimli tablosu Louvre Müzesi’ne kabül oldu. Eserin bir kopyasıda İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde bulunmaktadır. Kızkardeşi Enise Salih Hanım’ı ve yeğeni ressam Hale Asaf ’ı kaybettikten sonra Paris’te yaşamak istemedi. Ülkesinde kendisine karşı baskıcı bir tutum olmasından ötürü Amerika’da yaşamayı tercih etti. Bir süre New York, Washington, Chicago’da üniversitelerde konuk resim profesörlüğü yaptı ve zengin Amerikan ailelerine özel dersler vererek geçimini sağladı. Bu kadar önemli ve değerli eserlere imzasını atan Mihri Hanım, yaşlılığını yoksulluk içinde geçirdi. 1954’te New York’ta yaşamını yitirdiğinde ise Mihri Hanım, geriye sadece hatıralarını ve eserlerini bıraktı. Mihri Hanım’ın renklerle, başarılarla ve kalabalıklarla geçen hayatı ne yazık ki Kimsesizler Mezarlığı’nda sona erdi... 14 GENÇLİK “ÜNİVERSİTEMİZİN VARLIĞI KENTİMİZ İÇİN EN ÖNEMLİ İŞ İMKANLARINDAN BİR TANESİDİR.” Tunceli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Durmuş Boztuğ, Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü mezunu. Göreve geldiği günden bugüne üniversitenin geleceği için çalışmaktan vazgeçmeyen Boztuğ, Tunceli ili için de üniversitenin çok büyük önemi olduğu düşüncesinde. Prof. Dr. Durmuş Boztuğ ile Tunceli Üniversitesi, birimleri ve üniversitenin hedefleri üzerine konuştuk. Prof. Dr. Durmuş Boztuğ Tunceli Üniversitesi Rektörü Tunceli Üniversitesi'nin kuruluşunu aktarabilir misiniz? Üniversitemiz 2008 yılında kurulmuş çok genç bir üniversitedir. Kurulduktan sonra “Yenilikçi, dinamik ve katılımcı yapısıyla, bölgemizde eksikliği hissedilen girişimcilik ruhunu canlandırabilecek ARGE faaliyetleriyle, bölgesindeki insani ve sosyal sorunlara çözüm üreten, ülkemizin doğu ve güneydoğu komşularıyla mevcut ilişkileri geliştiren, eğitim öğretim, araştırma ve geliştirme yapan, yerelde etkin başarıya sahip teknoloji odaklı bir dünya üniversitesi” olmayı kendine vizyon belirlemiş ve misyonunu “21. yüzyılda bölgemizin, ülkemizin ve hatta tüm insanlığın çözüm bekleyen önemli problemleri olarak gördüğümüz su, çevre, gıda, enerji, insani ve sosyal sorunlar konularında ulusal ve uluslararası alanda kabul edilebilir çözümler üretmeye yönelik eğitim öğretim ve ARGE faaliyetleri gerçekleştirerek ve yenilikçi düşünce anlayışına sahip bireyler yetiştirerek bilgi ve teknoloji üreten bir üniversite olmak” şeklinde kendisine seçmiştir. Üniversitenizde eğitim veren fakülteler, akademik personel ve öğrenci profilleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Üniversitemiz bünyesinde Mühendislik Fakültesi, Su Ürünleri Fakültesi, İ.İ.B.F., Edebiyat Fakültesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, İletişim Fakültesi bulunmaktadır. Fakültelerimizde ayrıca 2 ayrı enstitüde çeşitli bölüm ve branşlarda yüksek lisans ve doktora çalışmaları bulunmaktadır. Bunların yanı sıra Sağlık Yüksekokulu’nda ülkemizde sağlık sektöründe ihtiyaç bulunan ebelik ve hemşirelik bölümleri bulunmaktadır. 2 adet Meslek Yüksekokulu ile ülkemizin ve bölge- mizin eksikliği hissedilen alanlarda ara eleman yetiştirilmesi için çalışmalarını sürdürmektedir. 100 öğretim üyesi ve 250 öğretim elemanı ile ilimiz ve bölgemizin gelişimi, bugüne kadar birikmiş olan insani ve sosyal sorunlarının çözümü için çalışmalar gerçekleştirmekteyiz. 5200 öğrenci eğitim görmektedir ve öğrencilerimizin %95’i yöre ve bölge insanımızdan oluşmaktadır. Üniversitenin Tunceli' nin ekonomik ve sosyal yaşamına katkılarını aktarabilir misiniz? İlimiz her yıl bölgemizde yaşanan insani ve sosyal sorunlar nedeniyle ve bölgemizde aşırı derecede bulunan işsizlik nedeniyle sürekli nüfus kaybetmekte olan bir ildir. Bu anlamda üniversitemizin varlığı kentimiz için en önemli iş imkanlarından bir tanesidir ve Tunceli’li akademisyenlerin gelip kendi şehirlerindeki üniversitelerinde görev yapmaları ile tersine beyin göçü gerçekleştirilmektedir. Tunceli ilimiz Türkiye genelinde Alevilik inanç ve kültür merkezlerinden birisidir ve bu nedenle üniversitemiz bünyesinde Alevilik Uygulama ve Araştırma Merkezi kurulmuş ve başına da bir Alevi dedesi müdür olarak atanmıştır. Ayrıca İnsani ve Sosyal Sorunlar Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde bölgemizin ve ilimizin sorunları daha derinden incelenip araştırılacak ve çözüm imkanları arttırılacaktır. Bölgemizde yok olmakta olan küçükbaş hayvancılığı yeniden canlandırmak ve çok fazla akarsuyu bulunan ilimizde tatlı su balıkçılığını geliştirmek için Küçükbaş Hayvancılık Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Su ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkezi kurulmuştur. Ayrıca AB, TÜBİTAK ve diğer kuruluşların sağladığı fonlar yardımıyla ulusal ve uluslararası düzeyde çok sayıda proje yürütmektedir. Bugüne kadar yürütülen projelerin toplam bütçesi yaklaşık 2.000,000 euro civarındadır. ‘AB Transfer of Inovation’ programı kapsamında 390.000 euro bütçeli proje ile Avrupa'dan teknoloji transfer edilerek; ilimizde robotik düzeneklerle eğitim verilebilecek bir mekatronik laboratuvarı kurulmuş ve proje kapsamında yapılan çalışma online olarak tüm Türkiye'ye açılarak mesleki eğitimin kalitesinin arttırılması için çok büyük katkı sağlamıştır. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın desteklediği Spor Yoluyla Sosyal Uyum Programı kapsamında üniversitemiz 500,000 TL hibe alarak ilimiz gençlerinin ve üniversite öğrencilerinin sosyal ve kültürel aktivite yapma imkanı üniversitemiz tarafından oluşturulmaktadır. Akademik personelinizin bilimsel çalışma yapabilme imkanları ve araştırma geliştirme çalışmalarına olan katkılarından söz edebilir misiniz? Üniversitemiz bilimsel çalışmalara büyük önem vermekte ve yıllarca bölgemizde hiç araştırma yapılmamış bakir alan ve konularda bilimsel çalışmalarını sürdürmektedir. Mühendislik Fakültesi’nde yer alan her bir mühendislik dalı için ayrı bir labora- tuvar kurularak akademisyenlerimize ciddi ölçüde çalışma yapabilecekleri mekanlar oluşturulmuştur. Üniversitemizin bilimsel çalışmalara verdiği önem kısa sürede meyvelerini vermiş ve TÜBİTAK ARGE faaliyetleri kapsamında 1.000,0000 TL destek alarak Türkiye’de ilk defa elektrikli otomobil üretimi için ARGE çalışmalarına üniversitemiz laboratuvarlarında başlanmıştır. Üniversitenizin temel sorunları nelerdir? İlimiz, 1937-1938 Dersim olaylarından sonra tamamen içine kapalı bir üretime ve ekonomiye sahip toplumsal yapı nedeniyle insanların devlete ve hükümete olan güvensizlikleri giderek artmıştır. Ancak üniversitemiz kurulduğu andan itibaren başta YÖK olmak üzere hükümetimizin sağladığı imkanlarla çok hızlı bir gelişim trendine kavuşmuştur. Üniversitemiz bir kampüs üniversite olarak tüm birimleriyle TOKİ tarafından inşaa edilmektedir. Bundan sonra YÖK ve Hükümetimiz tarafından sağlanacak ek yatırım ve iyileştirmelerle sadece Tunceli yöresinde değil tüm Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde hissedi- Tunceli Üniversitesi Aktuluk Kampüsü Aralık 2012 GENÇLİK len sosyal huzursuzluk sorununun çözümünde örnek bir üniversite-şehir etkileşimi modelinin yaratılabileceği düşünülmektedir. Üniversiteniz için yeni projeleriniz var ise paylaşabilir misiniz? Gerek yeni fakültelerimizin açılması ve gerekse mevcut akademik birimlerimizin yaşadığı fiziksel mekan sorunlarını aşmak için bir an önce kampüsümüze taşınmayı planlıyoruz. Kampüsümüzün 1. etabı ve altyapı inşaatı tamamlanmak üzere, eğer herhangi bir olumsuzluk yaşanmazsa 2013-2014 yılında 1. etabı kullanmaya başlayabileceğiz. Rektörlük olarak en önemli konumuz kampüsümüzün 2. etap ve 3. etap kısımları da hızlı bir şekilde tamamlanmasıdır. Ayrıca üniversitemiz 2013-2017 stratejik planını geçtiğimiz 2012 yılı içerisinde hazırlayarak Kalkınma Bakanlığı’na sunduk ve onaylandı. Bu yıldan itibaren üniversitemiz için planladığımız strateji çerçevesinde üniversitemizi geliştirmek öncelikli hedeflerimiz arasındadır. Gençlerimizin öğrenim hayatlarını gelecek yaşamlarına hazırlayabilmeleri için kendilerine önerileriniz nelerdir? Vizyon, teknoloji ve rekabet anlayışı ile ilgili genç nesillere nasıl bir mesaj verebilirsiniz? Üniversitemizin 2013-2017 stratejik planını hazırlarken öğrenci odaklı bir üniversite olacak şekilde planımızı yaptık. Öğrenci Konseyi Başkanını üniversite öğrencilerini temsilen senato toplantılarına alıyoruz ve üniversitemiz hakkında kararlar alırken öğrencilerimizin de görüşlerini dikkate alıyoruz. Her yıl ilk defa üniversitemize gelen öğrencilerimize kente ve üniversiteye uyum günleri düzenleyerek öğrencilerimizin üniversitemizin sunduğu hizmetler ve şehrimizin güzellikleri hakkında bilgi sahibi olmalarını planlıyoruz. Benim gençlerimize tavsiyem ülkemiz çok hızlı bir şekilde gelişiyor ve değişiyor. Bu hız ve değişime kendilerinin ayak uydurmaları ve evrensel hukuk, evrensel, insan hakları, evrensel demokrasi normlarına uygun bir şekilde ülkemizde ortak yaşama kültürünün geliştirilmesine gençlerimizin büyük katkı sunmalarıdır. Gençlerimizin üniversitenizde faydalanabileceği sosyal imkanları anlatabilirmisiniz? Kampüste yaşam nasıl geçmekte? Öğrenci Kulüpleri ve Toplulukları adı altında bulunan, 19 farklı alanda faaliyet gösteren kulüplerimiz aracılığıyla çeşitli konserler düzenlenmekte, dans ve halkoyunları gösterileri sunulmakta, tiyatro gösterileri sergilenmekte ve çeşitli turnuva, yarışma ve müsabakalarda üniversitemiz öğrencilerimiz tarafından temsil edilmektedir. Her yıl Geleneksel Aşure Günü etkinliği düzenlenerek Tunceli ilimizin kültürel yapısına uyum sağlanmaktadır. Ayrıca yine her yıl düzenlenen Mezuniyet Töreni kapsamında amatör öğrenci 15 grupları sahne alarak kendi yeteneklerini sergileme fırsatı bulmaktadırlar. Öğrencilerimizin kişisel gelişimlerine yardımcı olmak için öğrencilerimizin kongre, sempozyum, çalıştay ve çeşitli seminerlere katılımlarının sağlanması için gereken destek verilmektedir. Öğrencilerimizin derslerde görmüş oldukları teorilerin uygulama alanlarında gösterilmesi amacıyla çeşitli teknik geziler düzenlenerek öğrenim gördükleri branşlarda bilgi ve beceri düzeylerinin arttırılması sağlanmaktadır. Üniversiteniz meslek yüksekokullarında çok sayıda genç yetişiyor. Mesleki yeterlilik sisteminin örgün ve yaygın eğitim programlarına yansıtılması ve bunun gereği konusundaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Ulusal Mesleki Yeterlilik Sistemi; ulusal meslek standartlarının oluşturulduğu, mesleki ve teknik eğitim ve öğretim programlarının bu standartlara göre hazırlandığı, işgücünün mesleki yeterliliğinin akredite olmuş ve MYK tarafından yetkilendirilmiş kuruluşlarca ölçme ve değerlendirme merkezlerinde yapılan teorik ve uygulamalı sınavlar sonucunda belgelendirildiği, alınan belgelerin ulusal ve uluslararası düzeyde kıyaslana bilirliğinin sağlandığı, hayat boyu öğrenmenin desteklendiği, formel (örgün) eğitim almadan mesleği öğrenen kişilere bilgi ve becerilerini belgelendirme imkanının verildiği ve iş dünyası temsilcilerinin sürece ilişkin tüm kararlara aktif olarak katıldığı, kalite güvencesinin sağlandığı, adil, şeffaf ve güvenilir bir sistemdir. İş dünyasının işgücüne yönelik mevcut ihtiyaçları ve geleceğe dönük eğilimleri, hazırlanmasına katkı sağlayacağı ulusal meslek standartları yoluyla eğitim sistemine yansıyacaktır. Yine eğitim dünyası da, amaçlarından birisi olan nitelikli iş gücünün yetiştirilmesini bu sistem sayesinde etkin ve esnek bir şekilde gerçekleştirecektir. Bu sistemin en güçlü yönlerinden birisi, hayat boyu öğrenme anlayışını kabul etmesidir. Ayrıca Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin 3308 sayılı Kanun kapsamına alınarak orta öğretim öğrencileri gibi staj imkânlarından yararlandırılmaları ve akabinde stajyerler için net asgari ücretin esas alınması gerekmektedir. Ülkemiz deprem gerçeği ile yaşamak zorunda olan bir ülke. Jeoloji mühendisliği alanında ülkemize önemli bilimsel araştırmalar ve çalışmalara imza atmış bir bilim adamı olarak doğru proje-doğru mühendislik ve nitelikli iş gücü bileşenin yapılarda kaliteye etkisi hakkındaki görüşlerinizi okurlarımız ile paylaşabilir misiniz? Evet, ülkemiz hem deprem yönüyle çeşitli fay hatları mevcut ve bu fay hatlarının bir tanesi bulunduğumuz kente yakın geçmektedir. Biz deprem fay hatlarında biriken gazlara engel olamıyoruz ve depremler meydana geliyor. Bunun için yapabileceğimiz tek şey doğru yer seçimi, doğru projelendirme ve deprem konusunda farkındalık yaratmaktır. Bunun yanı sıra ülkemizde bir de aynı deprem fay hatları gibi, inanç farklılıklarından doğan, ana dil farklılıklarından doğan, etnik köken farklılıklarından doğan fay hatları bulunmakta ve bizler istersek bu fay hatlarında biriken gazlara engel olabilir ve ülkemizde birlikte yaşama kültürünü geliştirebiliriz. Son olarak eklemek istedikleriniz var ise bizler ile paylaşabilir misiniz? Üniversitemize göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı size ve Genç Yönetici Gazetesi okurlarına teşekkür ediyorum. Sizin sayenizde değerli okurlarınıza üniversitemizi ve kentimizi tanıtma imkanı bulduk. Ben tüm okurlarınızı Tunceli’ye davet ediyorum. Buralara gelip üniversitemizi, yeni inşa edilen kampüsümüzü, ilimizin doğal güzelliklerini mutlaka görsünler istiyorum. Bu düşüncelerle üniversitemiz akademik ve idari personeli adına sizlere ve değerli okurlarınıza teşekkür ediyor, selam ve saygılarımı sunuyorum. 16 SEKTÖREL SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI “SEKTÖRÜMÜZÜN, YALNIZCA TÜRKİYE SINIRLARI İÇERİSİNDE KALMAYAN BÜYÜME EĞİLİMİNDEN GURUR DUYUYORUZ.” Bayram Yusuf Aslan Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, Bayram Yusuf Aslan ile çelik sektörü üzerine gerçekleştirdiğimiz söyleşide Aslan, 2023 yılında 55 milyar dolarlık ihracat hedefiyle ilgili şöyle konuştu; “Çelik sektörümüz, 2023 yılı için belirlenmiş bulunan hedeflere ulaşılmasının mümkün olduğuna, özellikle son 10 yılda gösterilen performansın devam ettirilmesi halinde, hedefin de üzerine çıkılabileceğine inanmaktadır.” Aslan ile Türk ekonomisinin önemli parçası olan çelik sektörünün sıkıntıları ve çözümleri üzerine konuştuk. Derneğinizin kuruluşu ve üye profiliniz hakkında bilgi aktarabilir misiniz? Derneğinizin faaliyet alanları ve amaçları nelerdir? Türkiye Çelik Üreticileri Derneği, 1970 yılında, Türk Çelik Sanayini gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarmak, dünyadaki gelişmelere her yönden ayak uydurabilecek bir yapıya kavuşturmak, Türkiye ve dünya çelik sektörü ile ilgili istatistiki bilgileri toplamak ve yaymak, üyelerinin karşılaştığı sorunları tartışmak, çözüm üretmek ve çözmek için gerekli tüm yasal yollara başvurmak, çalışmalarının sonuçlarını ilgili kamu ve özel sektör kuruluşlarına ve kamuoyuna iletmek maksadıyla kurulmuştur. Derneğimize yalnızca ham çelik üretimi yapan kuruluşlar üye olabilmektedir. Bu yönüyle, Derneğimizin 3’ü entegre ve 23’ü elektrik ocaklı olmak üzere, toplam 26 üyesi bulunmaktadır. Bu 26 üye kuruluş, Türkiye’nin toplam ham çelik üretiminin % 98’ini gerçekleştirmektedir. Türk çelik sektöründe faaliyet gösteren firma kapasiteleri hakkındaki değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz? Türkiye’de faaliyet gösteren firmaların ham çelik üretim kapasiteleri, yıllık 100.000 ton ile 5,3 milyon ton arasında farklılık göstermektedir. Çelik sektörü, 2000’li yıllarda oluşturduğu yeni kapasitelerin de desteği ile son yıllarda üretimini hızlı bir şekilde arttırmıştır. Son 10 yılda sektör, ham çelik üretim kapasitesini %123, ham çelik üretimini %117, ihracat miktarını %70 ve ihracat değerini %400 oranında arttırma başarısını göstermiştir. Üretim artışında Çin ve Hindistan gibi ülkelerin ardından en iyi performansı elde eden ülkemiz, ihracat artışında da üst sıralarda yer almıştır. Sektörümüz bu performansı ile 2012 yılında dünyanın en büyük 8’inci çelik üreticisi ve ihracatçısı konumunu elde etmiştir. 2008 global finans krizi öncesinde ve kriz esnasında sürdürülen çalışmalar neticesinde devreye giren kapasiteler, sektörümüzün krizi büyüyerek atlatmasına imkan sağlamıştır. 2009 yılındaki seviyesine kıyasla, kapasitenin %53 oranında artması, üretimin %39 artışla, 25,7 milyon tondan, 36 milyon tona çıkması, sektörümüzün krizi fırsata dönüştürme becerisini göstermesi açısından önem taşımaktadır. Sektör, kapasite ve üretim artışını sağlarken, yalnızca Türkiye’nin iç talebini değil, ihracat piyasalarındaki talebi de dikkate almış ve yurt dışında da çelik üretim yatırımları yapmaya başlamıştır. Son yıllarda, Cezayir, Fas, Arnavutluk, Romanya, Karadağ, Irak, Gürcistan ve Azerbaycan’da, toplam değeri 2 milyar doları aşan çelik üretim yatırımları yapan sektörümüzün, yalnızca Türkiye sınırları içerisinde kalmayan büyüme eğiliminden gurur duyuyoruz. Tüm başarılarına rağmen, gerek ihraç piyasalarında yaşadığımız daralma ve gerekse yurt içi talepteki yavaşlama, girdi maliyetlerindeki artışla birlikte, çelik sektörümüzü sıkıntıya sokmaya başlamıştır. Çelik sektörünün ihracat kapasitesi ve potansiyel pazarları hakkında bilgi verebilir misiniz? Sektörün hedef pazarları nelerdir? 2012 yılında demir çelik sektörü, 49 milyon tonluk kurulu ham çelik üretim kapasitesi ile 36 milyon ton civarında ham çelik üretimi gerçekleştirmiştir. Bu yönüyle sektör, kurulu kapasitesinin 13 milyon ton civarındaki bölümünü kullanamamıştır. 2012 yılında 34,3 milyon tonluk nihai mamul üretiminin, 20 milyon tonluk kısmını ihraç eden sektörün, toplam demir çelik ürünleri ihracat değeri, 17 milyar doların üzerinde gerçekleşmiştir. Sektörün en büyük pazarları, 2012 yılında ihracatın %44’ünün yapıldığı Orta Doğu ve Körfez Ülkeleri, %12 oranındaki payı ile AB ve %10 oranındaki payı ile Kuzey Afrika’dır. Sektör, son dönemlerde, Çelik İhracatçıları Birliği’nin yoğun gayretlerinin de etkisiyle, mevcut pazarlar yanında, Orta ve Güney Afrika ülkelerine, Güney Amerika, Singapur, Malezya gibi hedef pazarlara yönelik ihracatını arttırmaya devam etmektedir. İnşaat sektörü ve demir çelik sektörünün Türkiye ekonomisindeki yerine ilişkin görüşleriniz nelerdir? İnşaat sektörü ve bu sektöre girdi temin eden inşaat malzemeleri sanayi, istihdam yaratması ve ihracatı artırması ile kalkınma çabaları içindeki Türk ekonomisinin lokomotif sektörü durumundadır. İnşaat sektörü, çimento, seramik, ahşap, dış cephe kaplamaları, cam ve çelik sanayi gibi 150 yan sektörü beslemektedir. Sektörün 2011 yılında %11,5 seviyesinde bulunan büyüme oranı, 2012 yılında %0,6 seviyesine gerilemiştir. İnşaat sektörünün büyüme hızının GSYH artışının altında kalması, sektörün GSYH içerisindeki payının, 2011 yılındaki %5,8’den %5,7’ye gerilemesine neden olmuştur. Türkiye’nin toplam çelik tüketiminde %50 civarında paya sahip olan inşaat sektörünün performansı, çelik sektörümüzü de doğrudan etkilemektedir. 2012 yılında 50.000 civarında doğrudan istihdam ve Türkiye’nin toplam ihracatındaki %11,2 oranındaki payı ile çelik sektörü, ülke ekonomisi içerisinde önemli bir yere sahip bulunmaktadır. Çelik sektörünün, inşaat endüstrisi yanında, otomotiv, makine, beyaz eşya, gemi inşa, elektrik elektronik gibi temel imalat sanayi sektörlerine girdi veren konumu nedeniyle, imalat sanayinin büyümesi için ihtiyaç duyduğu girdiyi sağlaması açısından önem taşımaktadır. Ayrıca, Türkiye’de güçlü bir çelik sektörünün bulunması, hem inşaat sektörünün hem de imalat sanayi sektörlerinin güvenli bir şekilde girdi tedarik edebilmelerine ve bu yönüyle ekonomideki büyümenin hızlanmasına imkan sağlamaktadır. 2012 yılında çelik sektörü nasıl bir performans sergiledi? Sektörün dünya pazarlarındaki konumu hakkında bilgi verebilir misiniz? Türkiye ekonomisi, global ekonomi ile karşılaştırıldığında, 2012 yılını mütevazi de olsa daha başarılı bir şekilde tamamlamıştır. Ekonomideki büyümenin yansımalarını, çelik sektörümüzde de görmek mümkündür. Çelik sektörü, 2012 yılında %5,2 oranında büyüme göstererek, 2011 yılına kıyasla önemli ölçüde gerilemiş olmasına rağmen, dünya çelik sektörünün genel performansının oldukça üzerinde bir başarı elde etmiştir. Türkiye, bu performansı ile 2012 yılında iki kademe birden yükselerek, dünya çelik üretiminde 8. sıraya yerleşmiştir. Ancak söz konusu büyümeyi Türkiye’nin şartları ve hedefleri çerçevesinde değerlendirdiğimizde, yeterli bulmak mümkün değildir. Sektörümüz, 2011 yılından daha iyi ve dünyanın pek çok ülkesinden daha yüksek bir performans göstermiş olmakla birlikte, hedeflerinin bir miktar gerisinde kalmıştır. 2012 yılında, demir çelik sektörü, güçlü iç tüketimi ve alternatif piyasalara yönelerek ihracatını arttırabilme SEKTÖREL SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI başarısını göstermiş olması sayesinde, büyüme eğilimini sürdürebilmiştir. 2012 yılında, Brezilya ve Ukrayna’yı da geride bırakarak, dünyanın en büyük 8. çelik üreticisi konumuna ulaşan sektör, dünya ham çelik üretiminin % 2.4 oranındaki kısmını gerçekleştirmektedir. Her yıl 180’den fazla ülkeye çelik ihraç eden Türkiye, inşaat çeliğinde dünyanın en büyük ihracatçısı, uzun ürünlerde ise, Çin’in ardından ikinci büyük ihracatçısıdır. Her yıl 160’dan fazla ülkeye çelik ihraç eden Türkiye’nin en büyük ihraç pazarları, Ortadoğu ve Körfez, Avrupa Birliği ve Kuzey Afrika’dır. En fazla çelik ithalatı yapılan bölgeler ise, BDT ve AB’dir. 2012 yılında kişi başına 400 kg ham çelik tüketimi gerçekleştiren Türkiye, bu açıdan AB ortalamasından ve pek çok gelişmiş ülkeden daha fazla çelik tüketmektedir. İnşaat sektörü 2012 yılını, 2011 yılına göre daha düşük büyüme performansı ile kapadı. Bu durum çelik endüstrisini nasıl etkiledi? İnşaat sektöründeki büyümenin, 2011 yılındaki %11,5’ten 2012 yılında %0,6’ya gerilemesi, Türkiye’nin uzun ürün tüketimindeki artışın da, 2011 yılındaki %18 seviyesinden, 2012 yılında %8 seviyesine düşmesine neden olmuştur. Buna rağmen, 2012 yılında çelik sektörünün uzun ürün üretiminin %10,4 oranında artmış olması, üretimin daha fazla ihracata yönelmesinden kaynaklanmıştır. 2012 yılında çelik sektörünün uzun ürün ihracatı %11,8 oranında artışla, 11,7 milyon tona ulaşmıştır. 2013 yılına ilişkin beklentilerinizi aktarır mısınız? 2011 ve 2012 yıllarında, büyük çelik üreticileri arasında üretimini en hızlı arttıran ülke konumunda bulunan ve 2012 yılında, kriz öncesi olan 2007 yılındaki seviyesine kıyasla, Çin ile Hindistan’ın ardından, üretimini en fazla arttıran üçüncü ülke olma başarısını gösteren Türkiye’nin, 2012 yılının son çeyreği ile 2013 yılının ilk çeyreğine ilişkin üretim verileri rahatsızlık yaratmaktadır. Veriler, sektörün yıla oldukça kötü bir başlangıç yaptığına işaret etmektedir. Son 3 aya ilişkin ham çelik üretim rakamları, 2011 ve 2012 yıllarındaki yüksek performansın aksine, Türkiye’nin üretimi en fazla düşen ülkeler arasında olduğunu ortaya koymaktadır. Üstelik Türkiye’nin üretimindeki daralma, 2012 yılında büyük üreticiler sıralamasında geride bırakılan Brezilya ve Ukrayna’nın üretimindeki düşüşten de daha keskin bir seviyede bulunmaktadır. OcakMart döneminde, dünya ham çelik üretimi % 2.3 oranında artarken, Türkiye’nin üretiminin % 5.9 oranın- da düşüş göstermesi, başka bir ifade ile Türkiye’nin performansının dünya ortalamasının dahi gerisinde kalması, sektör kuruluşlarımızı endişelendirmektedir. 2012 yılının son çeyreğinde başlayan sektörün üretimindeki daralma eğilimi, ağırlıklı olarak yurtiçi tüketimdeki yavaşlamadan kaynaklanmakla birlikte, sektörün ihracat performansındaki yavaşlamanın ve ithalatındaki artışın da önemli bir etkisi bulunmaktadır. Özellikle Ocak-Şubat döneminde ihracattaki artışın % 0,1 seviyesinde kalmasına rağmen, TÜİK rakamlarına göre, Ocak ayı toplam çelik ithalatının % 19 oranında artması, ithal ürünlerin Türkiye piyasasındaki payını arttırmaya başladığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. En önemli pazarlarımız arasında yer alan Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki sosyal problemlerin devam etmesi ve Mısır, Fas gibi bazı ülkelerin Türkiye menşeli ürünlerin ithalatına sınırlama getirmeleri, bölgeye yönelik ihracatımızı baskı altında tutarken, ekonomik durgunluğun sürdüğü ve krizden çıkış için 2014 yılının gösterildiği Avrupa Birliği ile aramızdaki dış ticaret dengesi de hızla açılmıştır. 2012 yılı itibariyle, AB ile aramızdaki demir çelik ürünleri dış ticaret açığı, 2,4 milyar dolar düzeyine ulaşmış bulunmaktadır. Çelik sektörü, Uzak Doğu, Güneydoğu Asya, Orta ve Güney Afrika ve Amerika gibi pazarlara yönelerek ihracatını arttırma gayreti gösterirken, AB Komisyonu’nun 22 Aralık 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımladığı ve ABD’nin 2 Ocak 2013 tarihinde imzalayarak uygulamaya aktardığı İran’a yönelik yaptırım kararları da, sektörümüzün ihracatına başka bir darbe vurma potansiyeli taşımaktadır. Altı ay sonra yürürlüğe girecek olan söz konusu kararlar, İran’a doğrudan veya dolaylı olarak pik demir, ferro alyaj, sünger demir, DRI, hurda, dökme demir ve külçe yanında, alaşımlı, alaşımsız, paslanmaz kütük ve slab gibi hammadde ya da yarı ürün formundaki metallerin ihracatını yasaklaması bakımından ihracatımızı olumsuz yönde etkileyecektir. Tüm bunlara rağmen, çelik sektörümüzün üretim ve ihracatının önümüzdeki aylarda kademeli bir şekilde toparlanarak, 2013 yılının ikinci çeyreğinden itibaren yeniden büyüme eğilimine girmesi beklenmektedir. 2012 yılında 35,9 milyon ton seviyesinde bulunan demir çelik sektörümüzün ham çelik üretiminin, 2013 yılında 38 milyon tona yükseleceği tahmin edilmektedir. 2012 yılında 20,2 milyon ton seviyesinde gerçekleşen Türkiye’nin çelik ürünleri ihracatının, AB ve sosyal karışıklıkların yaşandığı Arap ülkeleri başta olmak üzere, ihraç piyasalarda beklenen toparlanma ile birlikte, 2013 yılında 22 milyon tona ulaşacağı ön- görülmektedir. Çelik sektörü, üretim ve ihracatını arttırırken, 2012 yılında 28.5 milyon ton seviyesinde gerçekleşen ve 2013 yılında 30.6 milyon tona ulaşması beklenen Türkiye’nin nihai çelik tüketimini de karşılamaya devam edecektir. Özellikle 2007 yılından sonra artan yatırımlarla birlikte, hızla büyüyen sektörün istihdamının, 2013 yılında % 5 oranında artış göstereceği öngörülmektedir. Genel olarak bakıldığında, Türkiye dışı faktörlerdeki belirsizlik nedeniyle, net bir öngörüde bulunmak kolay olmamakla beraber, 2013 yılının Türkiye için daha iyi bir yıl olacağı değerlendirilmektedir. 2013 yılında sektörümüze damgasını vuracak en önemli gündem maddelerini, iç piyasadaki talebin canlanması açısından kentsel dönüşüm, ucuz krediler ile desteklenen konut projeleri, otoyollar, altyapı çalışmaları, üçüncü boğaz köprüsü ve İstanbul’a üçüncü havaalanı gibi projeler; sektörel açıdan ise, dahilde işleme rejimi uygulamaları, AKÇT ile aramızdaki sektörün aleyhine çalışmaya başlayan ve AB’nin tek taraflı olarak avantaj sağlayacak şekilde değiştirdiği Serbest Ticaret Anlaşması’ndaki aksaklıkların giderilmesi, enerji girdi maliyetleri ve sektörün üzerindeki fonlar ve vergiler gibi konular oluşturacaktır. 2023 yılında 55 milyar dolarlık ihracat hedefiyle ilgili neler söylersiniz… Bu hedefin gerçekleştirilmesi mümkün mü? Nasıl? Demir çelik sektörünün, 2023 yılı için belirlenmiş bulunan 55 milyar dolar tutarındaki ihracat hedefine ulaşmasının, yalnızca mevcut ürünlerde kapasite artışları yapılması ile mümkün olmayacağı ve katma değeri yüksek ürünlerin üretim içerisindeki payının da arttırılması gerektiği hususundan hareketle, AB ile aramızdaki Serbest Ticaret Anlaşması’nın devlet yardımlarını yasaklayan hükümlerinin gözden geçirilerek, katma değeri yüksek ürünlerin üretimine yönelik yatırımlara devlet yardımları verilebilmesini mümkün kılacak ve söz konusu yatırımların önünü açacak şekilde revize edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Çelik sektörümüz, 2023 yılı için belirlenmiş bulunan hedeflere ulaşılmasının mümkün olduğuna, özellikle son 10 yılda gösterilen performansın devam ettirilmesi halinde, hedefin de üzerine çıkılabileceğine inanmaktadır. Ancak bu hedeflere ulaşılabilmesi için, sektörün yeni yatırımlarını, uluslararası piyasadaki rekabet gücünü ve ihracatını sınırlandıran şartların iyileştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Sektörün karşı karşıya kaldığı sıkıntıların aşılabilmesi ve sürdürülebilir büyümenin sağlanabilmesi için, 25 Aralık 2012 tarihinde yürürlüğe giren Demir 17 Çelik ve Demirdışı Metaller Strateji Belgesi ile Girdi Tedarik Stratejisi’nin önemli katkılar sağlayacağı değerlendirilmektedir. Sektörünüzün sıkıntıları nelerdir, sizin çözüm önerileriniz ve politika beklentileriniz nelerdir? Bilindiği üzere, 1996 yılında Türkiye ile AKÇT arasında imzalanmış bulunan Serbest Ticaret Anlaşması, çelik ürünlerinde doğrudan veya dolaylı devlet yardımlarını yasaklamaktadır. Demir cevheri, hurda ve ferro alyaj gibi bazı hammaddelerin çelik tanımı dışına çıkartılması ile bu hammaddelerin üretimine yönelik yatırımlara devlet teşvikleri verilebilmesinin önü açılmış ve hükümetimiz de bu doğrultuda söz konusu hammaddelere yönelik yatırımları teşvik kapsamına almıştır. Ancak AKÇT Anlaşması nedeniyle, çelik tanımı içerisinde yer alan ürünlerde, doğrudan veya dolaylı devlet yardımı verilebilmesi hâlen mümkün bulunmamaktadır. Teşvik tedbirleri bazı sorunlarımıza çözüm getirirken, özellikle dünya ekonomisindeki belirsizliklerden kaynaklanan sorunlarımız, ağırlaşmaya devam etmektedir. Dünya ekonomisindeki daralma eğilimi, giderek artan ölçülerde Türkiye ekonomisine de yansımaktadır. 2013 yılına ilişkin ilk veriler, ithalatın hızlı bir şekilde arttığını, bu durumun tüketimdeki durgunlukla birlikte, üretimi baskı altında tuttuğunu ortaya koymaktadır. Üretimdeki düşüşün devam etmemesi için, başta girdi maliyetleri olmak üzere, çok yönlü tedbirlerin alınmasına ihtiyaç duyulurken, en temel girdilerden olan elektrik enerjisi fiyatlarının enerji yoğun sanayi kuruluşları için daha makûl seviyelere çekilerek, fiyatların üzerindeki sektörle ilgisi bulunmayan fonlardan arındırılmasının, rekabet gücünün arttırılması açısından yararlı olacağı değerlendirilmektedir. Bugün gelinen noktada, endişelerin ve negatif algıların gerçeğe dönüşmemesi için, tüm sanayi sektörlerinin ve özellikle çelik sektörümüzün yüksek kapasite kullanım oranları ile çalışmasını mümkün kılacak tedbirlerin alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Global finans krizinin etkilerinin en yoğun şekilde hissedildiği 2009 yılında % 68 seviyesine kadar gerileyen demir çelik sektörümüzün kapasite kullanım oranı, üretimimizdeki yüksek oranlı artışa rağmen, kapasitedeki büyümenin devam etmesi sebebiyle, 2012 yılında, % 73 seviyesinde kalmıştır. Mevcut olumsuz global ekonomik koşullar ve çelik tüketiminde global düzeyde yaşanan yavaşlama da dikkate alınarak, sektörün üretim ve ihracat performansının arttırılabilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. 18 İGY ÜYELERİ “İYİ BİR YÖNETİCİ AYNI ZAMANDA İYİ BİR LİDER VE İYİ BİR DİNLEYİCİ OLMALIDIR.” Kurt İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Çiğdem Kurt, eğitim hayatı boyunca hedeflerini belirlemiş ve gerçekleştirmiş genç bir yönetici. Dedesi Mehmet Kurt’un bugünlere getirdiği şirkette görev alan Kurt, yine hedeflerine ulaşma yolunda sağlam adımlarla ilerlemekte. Kurt Grup’un gıda sektörüne başarılı bir şekilde yer almasını sağlamak şu anki hedefleri arasında yer alan Kurt, yöneticiliği ise şöyle tanımlıyor; “Çevrenizdekileri iyi dinleyip, analiz edip onlarla iyi iletişim kurabilmek çok önemli bir unsurdur. Ayrıca iyi bir yönetici takım ruhunu geliştirip ekip halinde çalışmalıdır. Tabi bunun yanında her insanın veya yöneticinin eksik noktaları olabilir. Önemli olan bu eksiklikleri farkında olup onları gidermeye çalışmak olmalıdır.” Çiğdem Kurt ile Kurt İnşaat A.Ş. ve geleceğe yönelik projeleri hakkında konuştuk. keti genişleterek, Kurt Ailesi, KURT İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti 'ni kurmuş. Bugüne baktığımızda yurdun dört bir yanında Kurt İnşaat, altyapı ve üstyapı projelerini başarıyla tamamlamıştır ve çalışmalarına aynı hızla devam etmektedir. 1980 yılından sonra inşaat sektörü dışında ithalat, ihracat, tarım ve hayvancılık alanlarında girişimlerde bulunana Kurt İnşaat bu alanlarda da istihdamlar yaratıp kendini geliştirmeye devam etmektedir. Çiğdem Kurt Kurt İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Almış olduğunuz eğitimlerinizi aktarabilir misiniz? Liseyi Tarsus Koleji’nde bitirdikten sonra, Bilkent Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Kentsel Tasarım Bölümü’nden mezun oldum. Sonrasında Londra’da sürdürülebilir çevre yönetimi üzerine mastır yaptım. Ardından Newcastle Üniversitesi’nde sürdürülebilir kırsal kalkınma bölümüne doktora yapmak için kabul edildim ve 2012 de doktoramı bitirdim. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan ve GAP Projesi’nden etkilenen kadınların değişen hayatlarını tartışan geniş kapsamlı bir doktora tezi hazırladım. Kurt İnşaat A.Ş ’nin kuruluş öyküsünü aktarabilir misiniz? Dedem Mehmet Kurt, 1960 yılında Memleketi Sivas’tan Çukurova’ya göç edip, kendi şahsi şirketini kurmuş. Bu şirket başarıyla tamamlanan sulama şebekeleri, yol, konut, içme suyu ve çeşitli inşaat işlerine imza atmış. 1980 yılına gelindiğinde, yeni gelişmelere yönelik adımların atılması için bu şir- Firmanızdaki görevinize nasıl başladınız? Eğitim hayatımı tamamladıktan sonra, 2012 yılında Türkiye’ye döndüm ve ben de ailemizin diğer bireyleri ve kardeşlerim gibi Kurt İnşaat çatısı altında çalışmaya başladım. Aile şirketi olduğumuz için hep bir arada olup birbirimize destek olmamız gerektiği, bunun da başarının anahtarı olduğu rahmetli dedem Mehmet Kurt’un bize vermiş olduğu en büyük öğütlerden biriydi. Biz de onun sözünü tutmaya gayret ediyoruz. Ailecek onun girişimciliği, ticaret zekası ve lider ruhunu örnek alıyoruz. İlk üstlendiğiniz proje ve sizin için en önemli projeleri aktarabilir misiniz? Biz Kurt Grup olarak birçok alanda faaliyet gösteren bir şirketiz. İnşaat, tarım ve hayvancılık alanında çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Benim ilk projem Kurt Grup’un gıda sektörüne başarılı bir şekilde giriş yapmasını sağlamak. Bunun için çalışmalara Afyonkarahisar’da başladık. Jeotermal kaynakları kullanarak, sürdürülebilir bir meyve sebze işleme, kurutma tesisi kuruyoruz. Böylece gıda sektörüne adım atmış olacağız, kaliteli üretimden odun vermeyip, yapacağımız ihracatla da ülkemizi yurtdışında da en iyi şekilde temsil etmeye çalışacağız. Çalışma yaşamınızın henüz başlarındasınız. Yaşamınızda kendinize prensip edinmeye karar verdiğiniz ilkeleriniz nelerdir? Büyüklerimden aldığım öğütleri yaşamımda kendime hep prensip edinmeye çalıştım. Bunların başında dürüstlük ve çok çalışarak mücadele etmek var. Bunlar, başarının anahtarı olmalı. Ayrıca çalışma hayatında hedeflerinizi büyük tutmanız çok önemli. Çünkü hedefiniz ne kadar büyük olursa, başarınız da o kadar büyük olur. Bunlar benim için hayat felsefesidir. Genç bir yönetici olarak hangi vasıfların sizi iyi bir yönetici yapacağını düşünüyorsunuz? İyi bir yönetici aynı zamanda iyi bir lider ve iyi bir dinleyici olmalıdır. Çevrenizdekileri iyi dinleyip, analiz edip onlarla iyi iletişim kurabilmek çok önemli bir unsurdur. Ayrıca iyi bir yönetici takım ruhunu geliştirip ekip halinde çalışmalıdır. Tabi bunun yanında her insanın veya yöneticinin eksik noktaları olabilir. Önemli olan bu eksiklikleri farkında olup onları gidermeye çalışmak olmalıdır. Genç bir yönetici olmanın avantaj ve dezavantajları sizce nelerdir? Avantajları, teknolojiyle daha iç içe olmak ve başarıya aç olmak olabilir; bu motive edici bir durum. Gençler daha az yorulur daha çok başarmak ister. Bu da büyük bir avantajdır Firmanız için hedefleriniz ve hayalinizdeki projeyi bize aktarabilir misiniz? Kişisel olarak girişimcilik ruhunun iş hayatında çok önemli olduğuna inanıyorum. Eskiden girişimciye kendi işini kuran kişi denirken, artık girişimcilik farklı bir vizyon kazandı. Kişinin mevcut işinde yeni perspektifler yaratması veya yeni bir sektöre açılması asıl girişimciliktir. Aslında mevcut işinizi farklı amaçlarla kullanmak bile bir girişimdir. Ben de böyle bir girişimde bulundum ve hayallimdeki projeyi şu anda hayata geçirmeye hazırlanıyorum. Üzerinde çalışmalarını nerdeyse noktaladığımız girişimimiz, meyve ve sebze işleme sektörüne adım atarak gıda sektörünü de Kurt Grup’ un bünyesine almaktır. Bu projede bazı değerleri on plana çıkardık. Günümüzde ekonomik değerlerin yanında sosyal ve çevresel konular da şirketlerin sorumluluğu haline gelmiş bulunuyor. İş ortamına bu gibi değerleri entegre edebilmek çok önemli bir unsur. Biz de çevre dostu olan, doğal kaynakları kullanarak, yenilenebilir enerji odaklı bu yatırımımızda pozitif ayrımcılık yapacak ve bayanlardan oluşan bir çalışma arkadaşları ekibi kuracağız. Böylece çevre köy ve kasabalarda yaşayan bayanlar istihdama katılmış olacak, ekonomik özgürlüklerini kazanmış ve aile içinde daha güçlü pozisyona sahip olacaklar. Bu kadınlar uzun vadede daha sağlıklı ve mutlu çocuklar yetiştirtecek ve vatana kazandıracaklardır. Böyle düşünüldüğünde tesisimiz sürdürülebilir odaklı bir girişim olacak. Sivil Toplum Kuruluşları, Sosyal Dernekler gibi kuruluşlara üyeliğiniz bulunmakta mıdır? Bu kuruluşlara üyeliğin meslek yaşamınızda size katkılarının neler olabileceğini düşünüyorsunuz? Şirket olarak INTES’e ve Dünya Su Konseyi’ne üyeyiz. STK’lara ve sosyal derneklere üye olmak ve birlikte çalışmak iş hayatında çözüm odaklı olmak demektir. Çünkü STK ve dernekler aslında resmi kurumlardan bağımız çalışır ve mevcut ve sektörel sorunlara gönüllü üyelerle birlikte çözüm aramaya çalışır. Bir anlamda birlikten kuvvet doğar felsefesidir. Ayrıca bu gibi kuruluşların organize ettiği toplantılar, konferanslarda bir arada olup beyin fırtınası yapma imkanı olur ve faydalı bilgiler daha kolay transfer olur. Bu da iş hayatının olmazsa olmazıdır. MAKİNE - ALET - EDEVAT 19 İNŞAATTAKİ SAĞ KOLUNUZ; LODER Loderlerde kumanda yeri, lastik tekerler veya paletler, motor gibi aksamlar dozer ve greyderlerde olduğu gibidir. Ayrıcalık gösteren aksamların başlıcaları Kepçe (kova) Bum (kepçe taşıma kolu) Hidrolik kollar ve Mekanik kollardır. Türkçe ismiyle yükleyici, kazılması zor olmayan toprakların taşıtlara doldurulmasına yarayan makinalardır. Oldukça güç isteyen bu işi kısa zamanda yerine getiren makinanın kesintili ve kesintisiz çalışan olmak üzere iki tipi vardır. Kesintili tip bir traktör ve önde yüklemeyi sağlayan kepçe kısmından meydana gelir. Kepçe kısmı hidrolik sistemlerle hareket ettirilir. Kesintisiz tiplerde yürüme hareketi sayesinde sathi olarak kazı yapılır ve kazılan malzeme aynı hızla giden taşıtlara doldurulur. Kullanılacak yere göre çok çeşitli tipleri olan bu makinalara ilaveten daha pekçok iş makinası mevcuttur. Kendilerine has farklı özellikleri olan bu makinaların ne işe yaradığını adlarından çıkarmak mümkündür. Zemin gevşetme makinaları zemin sıkıştırmaya yarayan çeşitli tiplerdeki silindirler vibratörler tokmaklar haricinde beton hazırlama karıştırma iletme yayma vb. işlerde kullanılan inşaat makinaları ve asfalt hazırlama yayma işlerinde kullanılan makinalar da birer iş makinasıdır. Loder kapasitesi oranında kazıcı bir iş makinesi olmakla birlikte aynı zamanda pratik bir yükleyicidir. Loderlerle Yapılan Başlıca İşler: • Kapasitesi içinde çok sert olmayan zeminlerin kazılmasında • Kum ve çakılın ocaklarından çıkarılması ve taşıyıcı makinelere yüklenmesinde • Maden ocaklarından çıkarılan maden cevherinin taşıyıcı makinelere yüklenmesinde • Kömür ocaklarında uygun yerlerde kazı işleri ve yükleme işlerinde • Önceden kazılmış veya kendi kazdığı gerecin depo edilmesinde • Gerektiğinde zemin yüzeyinin sıyrılması ve temizlenmesinde. Loderlerde Ana Aksamlar Loderlerde kumanda yeri lastik tekerler veya paletler motor gibi aksamlar dozer ve greyderlerde olduğu gibidir. Ayrıcalık gösteren aksamların başlıcaları Kepçe (kova) Bum (kepçe taşıma kolu) Hidrolik kollar ve Mekanik kollardır. Kepçe (kova): Loder kepçeleri çeşitli zeminlerin kazılması veya kazılmış gerecin yüklenmesi için değişik şekillerde bulunurlar. Kepçe uçlarına aşınmaya karşı dayanıklı sert alaşımlı çelikten yapılmış dişli veya düz takılır bıçaklar takılır. Bumm (Boam): Loder tipi kapasitesi ve yapılacak işin özelli-ğine göre çeşitli boy ve biçimlerde bulunur. Genellikle birbirine paralel ve belirli bir aralıkla konumlu iki çelik elemanın birer ucu kepçeye diğer uçları loder gövdesine eklemlerle bağlıdır. Bumun hareketi ise hidrolik bum kaldırma kollarının çalıştırılmasıyla yapılır. Hidrolik kollar: Hidrolik kollar genellikle silindir şeklinde dört adet olup bunlardan ikisi bumun kaldırılıp indirilmesi diğer ikisi de kepçenin doldurulması düzeltilmesi geriye döndürülmesi ve boşaltılması gibi hareketlerin yapılmasını sağlarlar. Mekanik kollar: Kepçenin hareketlerini sağlayan birer uçları hidrolik kepçe kollarına diğer uçları kepçeye eklemlerle bağlı özel çelik aksamlardır. Bekoloder (Kazıcı-Yükleyici) Bekoloderin loderden farkı aynı zamanda kazıcı özelliğinin olmasıdır. Hem kazıcı hem yükleyicidir. Bir traktör önde yüklemeyi sağlayan kepçe arkada kazıcı kısmından oluşur. Kepçe ve kazıcı kısmı hidrolik sistemlerle hareket ettirilir. Beko Loder (Backhoe Loader) hem kazıcı hem yükleyicidir. Bir traktör önde yüklemeyi sağlayan kepçe arkada kazıcı kısmından oluşur. Beko Loderde yükleme ve kazıcı kısmının hareketi hidrolik sistem ile gerçekleşir. İş makinaları sektöründe en yaygın kullanılan iş makinalarından biridir. Yükleyici kısmı malzemeyi bir yerden alıp kısa mesafede başka bir yere yüklemek için kullanılır. Uzun mesafede yük taşımak için uygun degildir. Kazıcı kısmı hendek kazıları kanal kazıları yapı temelleri kazıp yükleme işlemleri ve kırıcı aparatı takıldığında kırıcı işlemlerini yapabilmektedir. 20 DÜNYADAN PROJELER MUSKAT ULUSLARARASI HAVALİMANI PROJESİ Enka Umman Bölge Müdürü Kudret Aral ve İşletme Müdürü Kaan Yalçın Umman'a gerçekleşen ziyaret sırasında Genç Yöneticiler Grubu'na proje hakkında bilgi verdi. Muskat Uluslararası Havaalanı Geliştirme Projesi Umman Sultanlığı'ndaki en büyük inşaat projesidir. Geliştirme çalışmaları Ana Kontratlar ve Standart Ulusal Kontratlar olmak üzere 11 bölüme ayrılmıştır. Ana Kontrat 3, Yolcu Terminal Binası Tasarım Geliştirme ve İnşaatı, geliştirme projesinin en geniş kapsamını oluşturmaktadır. Kudret Aral Enka Umman Bölge Müdürü Ulaşım ve İletişim Bakanlığı (İşveren) 23 Şubat 2011'de Ana Kontrat 3'ü Bechtel, Enka ve Bahwan İnşaat Şirketi'nden (BEB) oluşan konsorsiyuma ihale etmiştir. Toplam Brüt Kapalı Bina Alanı 647.480 m2'dir. Projenin 38 ay içerisinde 2014 yılı itibariyle tamamlanması planlanmıştır. İş kapsamı yaklaşık 470.000 metreküp beton, 80.000 ton demir donatı, 4.000.000 metreküp toprak işleri, 30.000 ton yapı çeliği, 135,000 metrekare cephe, 175.000 metrekare çatı, 225.000 metrekare beton blok, 600.000 metrekare yer ve 600.000 metre kare duvar kaplama işlerinden oluşmaktadır. Projede istihdam edilen personele ilişkin bilgiler BEB Konsorsiyumu Nisan 2013 sonu itibariyle, taşeronlarla birlikte 15,136 çalışan ile en yoğun dönemine ulaşmıştır. Çalışanların 13,585'i işçi, 1,551'i ise mimar, mühendis ve idari personelden oluşmaktadır. Muskat Uluslararası Havalimanı’nı potansiyeli Proje tamamlandığında Muskat Uluslararası Havaalanı yılda 12 milyon yolcu kapasitesine ulaşacak, sonrasında yapılacak ilavelerle yılda 24-36 ila 48 milyon yolcuya kadar genişletilebilecektir. Bir Körfez Ülkesinde çalışmanın avantajları ve zorlukları Körfez ülkelerinde çalışmanın başlıca zorlukları yaz aylarında gerçeklesen aşırı sıcaklar, değişik milletlerden (özellikle Hindistan, Filipinler, Pakistan, Nepal vs) gelen işçilerin idaresi ve komüni- kasyon/kültür farklılıklarından oluşan problemler, inşaat bünyesine giren bir çok malzemenin ithal edilmesi gerekliliği, kontratların müşavir ekseninde oluşması ve idare edilmesi olarak sıralanabilir. Avantajları ise, genel olarak körfez ülkelerinin güvenli olması, doğru seçilen işverenlerin ödemelerini zamanında yapması olarak belirtilebilir. Ülkede Türk Müteahhitlere olan bakış açısı Türk müteahhitlerin taahhüt ettikleri işleri mümkün olan en kısa zamanda bitirmek için yoğun çaba sarf etmelerinin takdir gördüğünü düşünüyoruz. Bunun yanında standartlara uyumluluk, kalite, iş güvenliği gibi konularda yine Türk müteahhitlerin diğer uluslararası müteahhitler kadar ve hatta daha ileride olduğunu görüyoruz. Projede kamp yaşamı Kampımızın, 88’i işçi, 16’sı foremen, 12’si mühendis/mimar/idari personel koğuşu olmak üzere toplam yatak kapasitesi 12,100’dür. Kamp personel için gerekli her türlü hizmeti verebilecek şekilde güvenlik, yangın, yerel kanunlarla uyumluluk ve diğer uluslararası kriterler dikkate alınarak dizayn edilmiştir. Kampımızda yemekhane, çamaşırhane, banka, para transferi, 24 saat klinik, 24 saat güvenlik, her türlü spor tesisi, fitness salonu, sü- permarket, idari personel/formen ve işçi için ayrı ayrı dinlenme, televizyon izleme alanları, cami, su arıtma tesisi ve bunun gibi 12,000 kişilik neredeyse ufak bir kasabaya hizmet verecek her türlü imkan sunulmuştur. Projeden ayrıntılar Bugüne kadar Umman Sultanlığına gelmiş en büyük mobil paletli vinç olan 1,600 ton kapasiteli vinç ile çatı çeliği montajına devam ediyoruz. Vincin kaldırdığı en büyük tek parça yük 120t civarındadır. Müteahhitlerimize ülkede iş üstlenilmesine yönelik öneriler Umman'da çalışmak isteyen Türk firmalarına şunları tavsiye edebilirim. ● Umman’da iş yapabilmek için Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’nda tescil olmak ve Tescil Belgesinde tüm şirket aktivitelerini detaylı olarak belirlemek gerekmektedir. ● Ticaret ve Sanayi Bakanlığı tescilini müteakip Umman Ticaret Odası’na da kayıt yaptırmak gereklidir, ● İhale Komisyonuna (Tender Board) kayıt olmak, ihaleleri takip ve teklif verebilmek nedeni ile gereklidir. Bütün ihaleler internasyonel olmayıp, çoğunluğu lokal firmalar için açılmakta olduğundan, İhale Komisyonuna kayıtlı olmayan firmaların lokal firmalara açılan ihalelerde, ihale dosyası almaları öngörülmemektedir. ● Umman’da iş almak isteyen Türk Müteahhitlerinin piyasada Hintli işgücü kullanan ve ülke şartlarını -çok iyi bilerek, çevre edinmiş yerel firmalar ile rekabet edebilmek için, koşulları çok iyi değerlendirmeleri önemlidir. ● İş alındığı takdirde, genellikle Kontrol Teşkilatı Batılı Ülkelerden oluşan İdareler ile iletişimi yürütebilecek, özellikle HSE ve QA/QC konularında uyum sağlayacak, Method of Statement’leri sürekli tanzim edebilecek bir kadro oluşturmaları ve lokal izinler için deneyimli Umman’lılardan oluşturacakları ekip çok önemlidir. ● Umman bürokrasisi oldukça detaylıdır ve bürokratik detayların gözden kaçırılmaması gerekmektedir. Tüm alınan izinlerin periyotları içinde yenilenmesi gerekmektedir. ● Ülke ve müteahhitlik koşullarının iyice incelenmeden iş üstlenmeye kalkışmak tavsiye edilmez. ● Ayrıca ihaleye çıkarılan projelerin bir diğer gayesinin de Umman Vatandaşlarına iş imkânı yaratma gayesi güttüğünü ve inşaat sektöründe toplam %30 lokal personel ve işçi çalıştırma mecburiyeti olduğu gözden kaçırılmamamladır. Lokal personel ve işçilerin iş başı eğitimi ile yetiştirilmeleri sorumluluğu gözden kaçırılamamalıdır. Bu önemli konu, Çalışma Bakanlığı’ndan dışarıdan işçi getirme izinleri alabilmek için önemli olmaktadır. Tüm bu konular göze alınıp hazırlıklı olarak ihalelere katılmak üzere, daha önce de belirttiğim gibi ülke şartlarını çok iyi etüt etmeyi ve bilahare girişimde bulunmayı tavsiye ederiz.