Ocak - Şubat 2009 Sayı:10

Transkript

Ocak - Şubat 2009 Sayı:10
MAKRO | Editör
2009’da Makro Vizyon ile gülümseyelim
2008 yılını geride bıraktık ve 2009 yılına yepyeni
umutlarla başladık. Yeni bir yıla başlamış olmanın
coşkusu ne yazık ki geçmiş senelerdeki gibi yoğun değil.
Dünyada yaşanan olumsuzluklar ve küresel ekonomik
kriz, 2009 yılının nasıl geçeceği konusunda pek çok
kişiyi kaygılandırıyor. Yılın bu ilk sayısında Makro
Vizyon, sizlere umut dolu mutlu bir yıl geçirmenin
ipuçlarını veriyor. Mutlu olmak çok zor değil. Önemli
olan, umudumuzu asla yitirmemek ve daha ulaşılabilir
hayallerin peşinden koşmak.
Geçtiğimiz yıl neler konuştuk, neler yaşadık, nelere
sevindik ve nelere ağladık şöyle bir geriye dönüp
baktığımızda, 2008 yılını her anlamda nasıl dolu bir
gündemle geçirdiğimiz gözler önüne seriliyor. Tüm
dünyada, hakkında felaket senaryoları yazılan 2009
yılını güzel kılmaksa, yine sizlerin elinde.
Bayram ve yılbaşı bitti derken, özel günlerin heyecanı
sürmeye devam ediyor. Dayanışmanın ve paylaşımın
önemini ortaya koyan Aşure Günü’nde Makromarket
olarak müşterilerimizi unutmadık ve hem
mağazalarımızda Aşure dağıtarak, hem Keçiören
Huzurevi’ndeki yaşlılarımızı ziyaret ederek hem de
muhteşem hediyeli bir Aşure Yarışması düzenleyerek
bu özel günü daha da özel hale getirmeye çalıştık.
Hemen ardından gelen 14 Şubat Sevgililer Günü’yse,
sevgimizi ifade etmek için yine çok özel bir gün. Yılın
ilk aylarından itibaren sevgi dolu günler geçirmeye ve
gülümsemeye başlayabilirsiniz.
Dopdolu içeriğimizle her sayımızda pek çok önemli
konuya yer vermeye özen gösteriyoruz. Dünya ve
Türkiye açısından ekonomik anlamda sıkıntılı günler
geçirdiğimiz bu günleri daha rahat atlatmak için biraz
tasarruf etmekte fayda var. Evlerinizde enerji tasarrufu
yapabileceğiniz gibi, uygulayacağınız basit yöntemlerle
kağıt israfının da önüne geçebilirsiniz. Böylece hem ev
ekonominize hem de çevrenize büyük katkı
sağlayabilirsiniz. Makro Vizyon’un Ocak-Şubat sayısı,
tasarruf konusunda önemli ipuçlarına yer veriyor.
Her sayıda insanlık tarihi açısından önemli kişilerin
portrelerine yer verdiğimiz Makro Vizyon’da, bu sayı da
yine çok önemli bir ismi sayfalarımızda bulacaksınız.
Büyük Türk ve İslam bilginlerinden biri olan ve tıp
alanındaki çalışmalarıyla bugün modern tıbba bile ışık
tutan İbn-i Sina’yı şimdi çok daha yakından
tanıyacaksınız.
Makro Vizyon’da nostalji
Issız Adam filmiyle bir nostalji furyasıdır gidiyor.
Unutulan 45’likler saklandıkları yerlerden çıktı ve
bizleri çok sevdiğimiz eski şarkılara yeniden
kavuşturdu. Biz de sizi bu sayımızda çok özlediğimiz ve
şarkılarını büyük-küçük ezbere bildiğimiz Nil Burak ile
buluşturuyoruz. Nil Burak ile gerçekleştirdiğimiz
söyleşide, televizyonun olmadığı radyolu yıllara
uzanacak ve geçmiş günleri bir kez daha anma fırsatı
bulacaksınız.
Makro Vizyon olarak yeni yılınızı kutluyor ve keyifli
okumalar diliyoruz.
MAKRO | İçindekiler
s
30
GÜNCEL 24
Bir kaşıkta kırk tane: Aşure
s
ÖYKÜ 26
Yunus Meşkul:
Yoldan Ötesi Gurbettir
s
EĞİTİM 28
Ayşe Gür: Bazen Susmak Lazım
s
TEMİZLİK 32
Doğaya konsantre olun
Konsantre deterjan kullanın
s
GÜNDEM 34
Enerjiyi harcama değil
depolama zamanı
s
TASARRUF 36
Nefes almak istiyorsanız,
kağıt israf etmeyin
s
HABERLER 6-22
2008 GÜNDEMİ 38
2008’de bunları konuştuk!
s
2009’da
ve her zaman gülümseyelim!
s
s
KAPAK 30
GÜNCEL 46
Yasak elmayla başladı aşkımız
l 365 Makromarket müşterisi muhteşem hediyelerine kavuştu
l Makromarket Keçiören Huzurevi’nde
l “1 Milyon İyi İnsan Aranıyor” kampanyasına Makromarket’ten tam destek
l Tüketicilerinden Makromarket’e teşekkür
l Makromarket’te eğlence eksik olmuyor
l Makromarket’ten Aşure yarışması
l Makromarket mağazalarında Aşure Günü coşkusu
l Şeref Songör’e 3 anlamlı ödül birden
l Makromarket büyümeye devam ediyor
l Mersin’de makro kaliteli hizmet yaygınlaşıyor
l Makromarket’ten zihinsel engelli gençlere büyük destek
l Makro Kart Gold’dan 1200 süper hediye
l Makromarket’ten yeni yıla özel kampanyalar
l Makromarket’ten cebinizi ısıtan bir kampanya
l Nestle’den bol “parapuan”lı 100. yıl kutlaması
l Makromarket’te Yayla Bakliyat ürünleri kazandırıyor
4 | O c a k - Ş u b at
2009
s
GÖZ NURU 48
Kışın vazgeçilmezi örgüler
s
SAĞLIK 50
Aç bir soda! İlaç niyetine…
s
RÖPORTAJ 52
Nil Burak
s
48
RÖPORTAJ 54
Atalay Baytek Baytekler Gıda Genel Müdürü
s
52
RÖPORTAJ 56
Kadir Çobanoğlu
s
RÖPORTAJ 58
Ankara Bölge Müdürlüğü
s
RÖPORTAJ 62
Kayseri Bölge Müdürlüğü
s
RÖPORTAJ 64
Konya Bölge Müdürlüğü
s
RÖPORTAJ 68
Mete Kurt
s
BİR PORTRE 72
İbn-i Sina
Makromarket Adına Sahibi
Mustafa Songör
Genel Yayın Yönetmeni
Nuray Erdoğan
Yazı İşleri Müdürü
Hünkar Sibel Görel
Yazı İşleri
Bikem Öğünç
Grafik Tasarım
Murat Çakır
Reklam Tasarım
Zafer Mert
Aydın Güdüllü
Cenk Atarer
Mücahit Aktaş
Fotoğraf
Salih Yılar
Yayına Hazırlık
s
SAĞLIK 76
Sağlık için hijyenik ambalaj
80
s
GIDA KÜLTÜRÜ 78
Dört mevsim dondurma keyfi
s
82
MAKRO VİZYON
OCAK/ŞUBAT 2009
SAYI: 10
GÜNDEM 80
Filistin yanıyor, İsrail ölüm
saçıyor, bu zulmü lanetliyoruz
s
s
s
82 Lezzetli Tarifler
84 Pratik Bilgiler
86 Ödüllü Bulmaca
Bahçelievler Mh. Talatpaşa Cd.
Köroğlu Sk. Keskin 2 Apt. No:9/2
Bahçelievler / İstanbul
Tel: 0212 441 37 08
www.medyapan.com
Renkayrım/Baskı ve Cilt
Impress
Yayın Türü
Yerel Süreli
Yönetim Yeri
Şeref Makromarket A.Ş.
Saray Mah. Gıdacılar Cad. No: 11
06980 Sarayköy - Kazan / Ankara
www.makromarket.net
[email protected]
O c a k - Ş u b at 2 0 0 9 | 5
MAKRO | Haberler
365 Makromarket
Araba talihlileri...
müşterisi muhteşem
hediyelerine kavuştu
Makromarket, düzenlediği kampanyalarla tüketicilerini
mutlu etmeye devam ediyor. Her yıl düzenlediği kampanyalarına kriz ortamında da devam eden ve tüketicilerinin
yüzünü güldüren Makromarket, “Makromarket’ten 365
Muhteşem Hediye” kampanyası sonucunda, ödül kazanan
talihlilere hediyelerini dağıttı. 8 Kasım tarihinde gerçekleştirilen tören, oldukça renkli geçti.
Makromarket, düzenlediği
kampanyalarla ödül dağıtmaya hız
kesmeden devam ediyor.
“Makromarket’ten 365 Muhteşem
Hediye” kampanyası kapsamında
tüketicilerine hediye dağıtan
Makromarket, tüketicilerinin
yüzünü güldürüyor. Gerçekleştirilen
ödül töreninde kampanya
kapsamında 25 adet Renault
Symbol, 100 adet Datron Plazma,
125 adet Samsung Digital Fotoğraf
Makinesi ve 115 adet Datron
Notebook dağıtan Makromarket,
Ankara’dan 16, Konya’dan 3,
Malatya’dan, Samsun’dan,
Mersin’den, Kırıkkale’den,
Antalya’dan ve Karaman’dan birer
kişi olmak üzere toplamda 25 kişiyi
araba sahibi yaptı.
Ödül törenine katılan ve talihli
tüketicilerin mutluluğunu paylaşan
Makromarket Genel Müdürü
Mustafa Songör, “Bu tür
kampanyaları yılda bir yapıyoruz ve
Makromarket’in kampanyaları
bitmiyor. Bunları basın aracılığıyla
da tüketicilerimize duyuruyoruz.
Tüketicilerimizle el ele olmak, onları
mutlu etmek bizim için en güzel
6 | O c ak - Ş u b at
2009
duygu” diye konuştu. Yaşanan
ekonomik krizin kampanyalarını
etkilemeyeceğinin altını çizen
Songör şunları söyledi: “Her geçen
gün Türkiye’de rekabet koşulları
ağırlaşıyor. Bu kriz ortamında
müşterilerimize daha kazançlı
alışveriş olanakları sunmalıyız ki
onlar da bizleri daha çok tercih
etsinler. Bu anlamda üzerimize
düşen her şeyi tüketicilerimiz için
yapmaya hazırız. Tabi israfla masrafı
birbirine karıştırmadan hareket
etmeye çalışıyoruz. Kriz olmasına
rağmen yatırımlarımıza da devam
ediyoruz.”
Mustafa Kuş
İstanbul Yolu mağazasından
alışveriş yaptım ve şansım bana
güldü. Telefon geldi ve bir
hanımefendi müjdeli haberi bana
iletti. İnanamadım önce, buraya
gelince inandım doğru olduğuna.
Firma çalışanlarına ve sahiplerine
çok teşekkür ederim. Allah onlara
daha bol kazanç versin. Bütün
kazananlara hayırlı olsun. Kazasız
belasız gezmeler nasip etsin.
Nuhit Olgu
Alışverişlerimizi Abidinpaşa’daki
Makromarket’ten yapıyoruz. Aşağı
yukarı 2 ay önce kuponları teslim
etmiştik. Daha sonra bir arkadaşım
vasıtasıyla kazandığımı öğrendim.
Makromarket’e büyük listeler
asılmıştı zaten. Sonra da internetten
sorguladık ve doğru olduğunu
gördük. Çok sevindik tabi.
Makromarket gerçekten
tüketicilerin tüm ihtiyaçlarına cevap
veren bir zincir. Çok teşekkür
ediyoruz. Şansımızı denemeye
devam edeceğiz.
bizim için. Hayatta böyle şeylerin
olduğuna inanmazdım.
Makromarket bunu gerçekleştirdi,
teşekkür ediyorum.
Özgür Şahin
Çekilişe Abidinpaşa
Makromarket’ten katıldık. Arabayı
kazandığımızı öğrendiğimiz gün, bir
pazar günüydü. Bize haber vermek
için gelmişler ancak biz o ara
alışveriş merkezinde olduğumuz için
karşılaşamadık. Komşularımız
telefon açtılar, “Araba kazandınız”
diye. Biz de o ara tesadüfen
gezdiğimiz alışveriş merkezinde bir
arabaya bakıyorduk.
Makromarket’in çekilişine
katılmıştık acaba bize de çıkar mı
derken, aradan yarım saat geçti, bu
haberi aldık. Çok mutluyuz.
Makromarket’ten alışveriş yapmaya
devam edeceğiz.
Onur Hazinadaroğlu
Çok ciddi bir sürpriz oldu bu benim
için. İstanbul Yolu mağazasından
alışveriş yapmıştım. Haberi
aldığımda kuzenimin
düğünündeydim; çifte mutluluk oldu
Şerife Cengiz
Abidinpaşa mağazasından alışveriş
yaptım. Eşimin bir arkadaşı telefon
edip araba kazandığımızı haber
verdi. Çok sevinçliyim. İnsan
herhalde hayatında böyle büyük
hediyeleri nadiren alır. O yüzden çok
güzel bir duygu. Yıllardır
Makromarket’ten alışveriş
yapıyorum; bu bize çok güzel bir jest
oldu. Çok teşekkür ediyoruz.
edeceğiz. Makromarket’e böyle
kampanyalar düzenlediği için çok
teşekkür ediyoruz.
Nurullah Tokmak
Abidinpaşa mağazasından alışveriş
yapıyoruz, çekilişe de oradan
katıldık. Tüm ihtiyaçlarımızı
Makromarket’ten temin ediyoruz.
Çekiliş sonuçlarını telefonla arayıp
bildirdiler, çok sevindik. Eşe dosta
da söylemişler, herkes çok sevindi.
Yakında oğlumuz evlenecek; çok
güzel bir düğün hediyesi oldu bu.
Arabayı da gelin arabası yapacağız.
Halime Aydın
Her zaman Keçiören Makromarket
mağazasından alışveriş yapıyoruz.
Araba kazandık ve çok mutluyuz.
Telefonda müjdeli haberi verdiler ve
çok sevindik. Hem alışveriş yapmaya
hem de şansımızı denemeye devam
Oc a k - Ş ubat 2009 | 7
MAKRO | Haberler
Keçiören
Huzurevi’nde
kalan kimsesiz
yaşlılarla
birlikte geçirdi.
Bereket,
paylaştıkça artar; gelenekler de
yaşatıldıkça devam eder. Bu inançla
hareket eden Makromarket, Aşure
Günü’nün manevi tadını ve
bereketini zamanında çok güzel
yaşamış olan
büyüklerimizle birlikte
tekrar yaşadı ve onların
yüzünü güldürdü.
Makromarket yönetimi
ve personeliyle Keçiören
Huzurevi’ne yapılan ziyarette
yaşlılarımıza ve Huzurevi
personeline Makromarket
tarafından Aşure ikramı yapıldı.
Ziyarette yaşlılar, eskiden Aşure
Günü’nde yaşadıkları güzel
hatıralarını ve geleneklerini de
paylaştı. Aşure ikramının yanı sıra
Huzurevi’nde kalan yaşlılara 200
adet çiçek, çikolata ve kolonya da
hediye edildi.
Ziyaretten dolayı çok memnun
olduklarını dile getiren Huzurevi
sakinleri, Makromarket’e böyle bir
geleneği yaşatmaya devam ettikleri
ve kendileriyle de güzel bir günü
paylaştıkları için teşekkür ettiler.
MAKROMARKET
KEÇİÖREN
HUZUREVİ’NDE
Hicri takvime göre Muharrem ayının onuncu günü geleneksel olarak kutlanan Aşure Günü, tüm manevi
gücü ve bereketiyle Makromarket’te de yaşanıyor.
Makromarket, bu yıl Aşure Günü vesilesiyle Keçiören
Huzurevi’ni ziyaret etti ve bu anlamlı günde yaşlılarımızın yüzünü güldürdü.
Anadolu’da, “Her kim Aşure
Günü’nde ailesine ve ev halkına
ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da
yılın tamamında onun rızkına
bereket ve genişlik ihsan eder”
inancına göre, Aşure Günü’nde aile
ve komşunun yanı sıra kimsesiz,
8 | O c ak - Ş u b at
2009
yetim ve fakir kişilere de ikramda
bulunularak bu inanç yaşatılmaya
çalışılıyor. Paylaşmanın ve ikramın
çok güzel ifade edildiği ve her yıl
geleneksel olarak yaşattığımız
geleneklerimizden biri olan Aşure
Günü’nü, Makromarket çalışanları,
MAKRO | Haberler
”
r
o
ıy
n
a
r
A
n
a
s
İn
i
İy
“1.000.000
KAMPANYASINA
MAKROMARKET’TEN
TAM DESTEK
Makromarket, Türk Kızılay Derneği’nin 2008
yılında başlattığı “1.000.000 İyi İnsan Aranıyor”
kampanyasına tam ve gönüllü destek veriyor.
Ülkemizdeki toplam gönüllü kan
bağışı miktarını 600 binden 1
milyona yükseltmek ve kan
ihtiyacının tamamen gönüllü, bilinçli
ve düzenli kan bağışçılarından
karşılanmasını sağlamak amacıyla
Kızılay tarafından yürütülen
“1.000.000 İyi İnsan Aranıyor”
kampanyasına, Makromarket, 4 bin
çalışanı ve milyonlarca müşterisiyle
tam destek veriyor.
Bu destek kapsamında, Makromarket
bünyesinde de gerçekleştirilen
“1.000.000 İyi İnsan Aranıyor”
kampanyasının ilk adımı atıldı. 20
Aralık Cumartesi günü,
Makromarket Yönetim Kurulu
Başkanı Şeref Songör ve Türk Kızılayı
adına Orta Anadolu Bölge Kan
Merkezi Müdürü Uz. Dok. Mehmet
Sayğan arasında Makromarket Genel
10 | O c a k -Şu b at
2009
Merkezinde imzalanan protokol
kapsamında Makromarket,
Ankara’da bulunan 70 mağazasının
personeli, sonrasında Türkiye
genelindeki mağaza personelleri ve
milyonlarca müşterisiyle birlikte
resmi olarak “1.000.000 İyi İnsan
Aranıyor” kampanyasının gönüllü
bağışçısı oluyor.
Törende konuşma yapan
Makromarket Yönetim Kurulu
Başkanı Şeref Songör, “Kızılay’a
yardımcı olmayı, insan olarak
kendimize yardımcı olmak olarak
görüyoruz. Bu tarz uygulamaları her
zaman desteklemeye gayret ettik.
Bundan sonra buna devam edeceğiz”
dedi. Bu kampanyayla birlikte, çok
sayıda Makromarket personeli ve
müşterisinin gönüllü kan bağışında
bulunması bekleniyor.
MAKRO | Haberler
TÜKETİCİLERİNDEN MAKROMARKET’E TEŞEKKÜR
Makromarket düzenlediği kampanyalarıyla ve sosyal
sorumluluk bilinciyle, tüketicilerinin yanında olmaya
devam ediyor. İhtiyacı olanların yanında durmaya ve
tüketicilerinin yüzünü güldürmeye devam eden
Makromarket’e teşekkür mektupları yağıyor.
Perakende sektöründe hizmet
vermeye başladığı günden beri kaliteli
çizgisini bozmayan ve hizmette çizgi
ötesi anlayışıyla faaliyetlerini
sürdüren Makromarket,
tüketicilerinden takdir topluyor.
Makromarket, sosyal sorumluluk
anlamında gerçekleştirdiği
yardımlarla ihtiyaç sahiplerine
ulaşmayı başarıyor.
Son olarak Ekim ayında Huggies
çocuk bezleriyle birlikte bir kampanya
düzenleyen Makromarket’e, Hüseyin
Özgü isimli tüketici, 18 Aralık tarihli
mektubunda şu cümlelerle
teşekkürlerini iletiyor: “Sizlere çok
teşekkür ederim. Ekim ayında
Makromarket & Huggies bezleri
olarak düzenlemiş olduğunuz
kampanya ile 16 yıldır çocuk bezi
kullanan 16 yaşındaki yüzde yüz
özürlü kızım Elif Özgü’nün bir yıllık
çocuk bezi ihtiyacını (27 adet İkiz
Paket bez ile) karşılamanızdan dolayı
minnettarlığımı belirtmek isterim.
Makromarket olarak vermiş
olduğunuz kaliteli hizmeti sürekli
izlemekteyim. Hele hele ihtiyaç
sahiplerine yapılan bu destek, bu
farklı hizmet, her türlü takdirin
üzerindedir. Gazino-1 şubenizden Sn.
Ercan Berber Bey’e bilhassa yakın
ilgisinden dolayı çok teşekkür
ederim.”
MAKROMARKET’TE EĞLENCE EKSİK OLMUYOR
Makro kaliteli hizmet anlayışıyla hareket eden
Makromarket, satış hizmeti dışında gerçekleştirdiği
aktivite ve sosyal sorumluluk çalışmalarıyla da
müşterilerine ve topluma karşı sorumluluklarını eksiksiz
yerine getirmeyi hedefliyor.
Çizgi ötesi hizmet anlayışına uygun
bir şekilde belirlediği bu hedef
doğrultusunda Makromarket,
mağazalarında müşterilerine yönelik
gerçekleştirdiği eğlence ve sosyal
içerikli aktivitelerle, onlara hayatın
koşuşturması içinde farklı
12 | O c a k -Şu b at
2009
mutluluklar yaşatıyor. Sosyal
sorumluluk çalışmalarında
müşterilerini de çalışmalarına ortak
ederek, topluma karşı olan sosyal ve
manevi yükümlülüklerini gönülden
yerine getirmeye çalışıyor.
Makromarket Karaman
Mağazası’nda 29 Kasım Cumartesi
günü düzenlenen aktivite
kapsamında, konserden tiyatro
gösterisine kadar farklı eğlence
seçenekleriyle 7’den 77’ye herkese
hitap eden bir eğlence düzenlendi.
Etkinlikler kapsamında, genç ve
başarılı bir grup olan Grup Yağmur,
kendi şarkılarından ve herkesin
bildiği, sevdiği popüler şarkılardan
oluşan bir konser verdi.
Büyük bir coşkuyla geçen konserin
ardından Makromarket bünyesinde
bulunan profesyonel oyunculardan
oluşan tiyatro ekibi, herkes
tarafından sevilen geleneksel
oyunlarımızdan orta oyunu ve
Hacivat-Karagöz gösterilerini
sahneledi. Aktivite kapsamında
çocuklara yönelik yarışmalar
düzenlendi ve sürpriz hediyeler
dağıtıldı. “Şimdi Eğlence Zamanı”
adı altında gerçekleştirilen
etkinliklere, Makromarket Konya
Bölge Müdürü Hamdi Cömert,
Makromarket Konya Bölge
Yöneticileri ve çok sayıda müşteri
katıldı. Makromarket, Karaman’da
düzenleyeceği farklı ve sürpriz
etkinliklerle Karaman halkıyla her
zaman bir araya gelmeyi hedefliyor.
MAKRO | Haberler
Makromarket
mağazalarında
Aşure Günü
coşkusu
Makromarket’e 3 anlamlı ödül birden
Perakende sektöründe hizmet vermeye başladığı
günden beri sosyal sorumluluk projelerinden
desteğini esirgemeyen Makromarket Yönetim
Kurulu Başkanı Şeref Songör, Türkiye Omurilik
Felçlileri Derneği (TOFD), Kızılay ve Zihinsel
Engellileri Koruma ve Aileleri Dayanışma Derneği
(ZİENKAD) tarafından 3 ayrı ödüle layık görüldü.
Makromarket ödüle doymuyor
Tüketicilerinin hiçbir özel
gününü unutmayan
Makromarket, Aşure
Günü’nü de unutmadı.
Konya’daki mağazalarında
Aşure dağıtan
Makromarket, müşteri
memnuniyetine verdiği
önemi bir kez daha ortaya
koydu.
Yatırımlarına hızla devam eden
Makromarket, özel günleri de
unutmuyor. Aşure gününde
Mevlana, Aydınlık ve Konya Merkez
mağazalarında, yemekhanelerde
yapılan aşureleri dağıtan
Makromarket, müşterilerinden
takdir topladı. Hem tatlı yiyen hem
de alışveriş yapan tüketiciler,
Makromarket’e bu duyarlı
davranışından ötürü teşekkürlerini
iletti.
14 | O c a k -Şu b at
2009
Türkiye’deki pek çok derneğe maddi ve manevi
destek sağlayan Makromarket, üç ayrı dernekten
ödül ve teşekkür plaketiyle onurlandırıldı. Son
olarak merkezi İstanbul’da bulunan ve Bakanlar
Kurulu kararıyla kamu yararına çalışan, izinsiz
yardım toplayan dernekler statüsünde bulunan
TOFD’nin Ankara şubesinden teşekkür plaketiyle
ödüllendirilen Şeref Songör, Kızılay ve
ZİENKAD’dan da 2 ayrı ödül aldı. Makromarket
sosyal sorumluluk projelerine destek vermeyi
sürdürecek.
Makromarket’ten Aşure yarışması
Makromarket,
mutfağına güvenen
hanımları çok anlamlı
bir yarışmaya davet
ediyor: Aşure
Yarışması. Besleyici
özelliğinin yanı sıra
bereketi de
vurgulayan bu tatlının
önemini belirtmek
için düzenlenen
yarışmaya tüm
Makromarket
müşterisi hanımlar
katılabiliyor.
Yarışmaya katılmak için öncelikle
Makromarket mağazalarında
bulacağınız katılım formunu
doldurmanız ve 15 Ocak akşamına
kadar Makromarket mağazalarında
bulunan müşteri hizmetlerine teslim
etmeniz gerekiyor. 6 ilimizin en
güzel aşureleri, 17 Ocak Cumartesi
günü saat 13.00’da, Ankara İstanbul
Yolu, Konya Merkez,
Karaman, Malatya,
Samsun ve Kırıkkale
Makromarket
mağazalarında
seçilecek.
Makromarket
müşterileri ve mağaza
yöneticilerinden
oluşacak jüri
tarafından seçilecek
olan en güzel
Aşureler, ‘Makro Para
Kart’ların yanı sıra
birçok sürprizle ödüllendirilecek.
1.’ye 500 TL değerinde Makro Para
Kart, 2.’ye 300 TL değerinde Makro
Para Kart, 3.’ye 150 TL değerinde
Makro Para Kart ve sonraki 17
yarışmacıya 50 TL değerinde Makro
Para Kart hediye edilecek. En güzel
Aşureyi siz hazırlayın, en büyük
hediyeyi kazanın. Aşure geleneğimizi
hep beraber yaşayalım, yaşatalım!
MAKRO | Haberler
Makromarket
büyümeye
devam ediyor
Mersin’de makro
kaliteli hizmet
yaygınlaşıyor
Perakende sektöründeki
büyümesini hızla sürdüren
Makromarket, Samsun Kaya
Alışveriş Merkezi’ni de bünyesine
kattı. Kısa zamanda ulusal bir
perakende zinciri olmayı başaran
Makromarket, geçtiğimiz
dönemde de Ankara Nazar
mağazalarını ve farklı illerde
faaliyet gösteren Afra ve Kayseri
Ofis-Evim marketlerini bünyesine
katmıştı.
Daha önce Samsun’da da şubesi
bulunan Afra’ları satın alan
Makromarket, Samsun
Perakendeciler Derneği
(SAMPER) Eski Başkanı Nihat
Kaya’ya ait Kaya Alışveriş
Merkezi’ni de bünyesine katarak
Samsun’daki faaliyetlerine bir
yenisini ekledi. Perakende
sektöründe ulusal bir marka olma
yolunda ardı ardına önemli
adımlar atan Makromarket, tüm
Türkiye’de büyümeye devam
ediyor.
16 | O c a k -Şu b at
2009
Makromarket, Mersin’de makro
kalite hizmet farkını daha çok
müşterisine ulaştırmak adına Lider
Güven Çağdaşkent Mağazası’nı satın
aldı. Lider Güven Çağdaşkent
Mağazası, 1500 metrekare depolama
ve ofis alanı ve 1260 metrekare
müşteri satış alanıyla hizmet
veriyor. Makromarket Çağdaşkent
Mağazası, 45 çalışanı, 6 kasası ve 80
araç kapasiteli açık otoparkıyla
Mersin Çağdaşkent halkına makro
kalite hizmeti mikro fiyatlarla
sunacak.
Mersin’in Silifke ve Erdemli
ilçelerinde önemli mağazaları
bulunan Makromarket, Çağdaşkent
mağazasının satın alınmasıyla
birlikte Mersin Bölge Müdürlüğü’nü
de yapılandırıyor. Bu mağazaların
yanında yakında Mersin Merkezde
2500 metrekare müşteri satış
alanına sahip mağazasını da
faaliyete açmayı planlayan
Makromarket, Mersin Bölge
Müdürlüğü ile 4 büyük mağazasına
daha hızlı ve daha etkin lojistik
hizmet sunacak.
Tüm dünyanın içinde bulunduğu
finansal krizi, perakende sektöründe
fırsata çevirmek için çalışmalarına
istikrar ve tedbir çerçevesinde
devam eden Makromarket “Hizmet
Tüm Türkiye’ye” sloganıyla
yatırımlarını sürdürüyor.
MAKRO | Haberler
MAKROMARKET’TEN
ZİHİNSEL ENGELLİ GENÇLERE
BÜYÜK DESTEK
Sosyal sorumluluk
projelerini her zaman
gönülden destekleyen
Makromarket, zihinsel
engelli gençleri de
unutmadı. Eğitilebilir
zihinsel engelli gençlerin
velileri tarafından kurulan
“Zihinsel Engellileri
Koruma ve Aileleri
Dayanışma Derneği”ne
(ZİENKAD) destek veren
Makromarket, “18 Yaş
Üstü Gençlerimizi Market
Reyonlarında Çalışmaları
İçin Yetiştirme Kursu
Projesi” kapsamında,
zihinsel engelli gençlere
istihdam sağlanmasına
katkıda bulundu.
Makromarket ZİENKAD’a destek
vererek zihinsel engelli gençlere
istihdam yaratılmasına katkı sağladı.
Proje çerçevesinde 18 yaş üstü
zihinsel engelli gençlere destek
veren Makromarket, genel merkezde
teorik eğitimler vererek gençlerin
market reyonlarında kurs almasına
olanak tanıdı. Eğitimler sırasında
gençleri ziyaret eden Makromarket
Yönetim Kurulu Başkanı Şeref
Songör, gençlerle sohbet ederek her
birine birer Makro Kart Gold hediye
etti. Eğitim almış zihinsel engelli
gençler, Makromarket
mağazalarında refakatçilerinin
eşliğinde günde dört saat olmak
üzere stajlarına devam ediyor.
“Asıl engel bizde değil”
Makromarket, Genel Merkezde
eğitimlerine devam eden gençlerin
doğum günü ve diğer özel günlerini
de unutmayarak, aile sıcaklığını
korumayı ihmal etmedi. Zihinsel
engelli gençlerden Gökhan Canıtez’e
sürpriz bir doğum günü partisi
düzenleyen Makromarket Eğitim
18 | O c a k -Şu b at
2009
Müdürlüğü, gençlerin yüzünün bir
kez daha gülmesini sağladı.
Kutlamadan dolayı oldukça
duygulanan Canıtez, sürpriz partide
bir konuşma yaparak Makromarket’e
teşekkür etti ve asıl engelin
kendilerinde değil, onlara tuhaf
davranan insanlarda olduğunu dile
getirdi. Canıtez’in konuşmasını
destekleyen Şeref Songör ise her
zaman yanlarında olacağını
belirterek derneğin bir diğer projesi
olan atölye çalışmalarına da
Makromarket olarak destek vermeye
devam edeceklerinin altını çizdi.
MAKRO | Haberler
E
İY
ED
H
ER
P
Ü
S
0
0
2
1
N
A
’D
LD
O
G
T
R
A
K
O
MAKR
Makromarket, 2008 yılının Aralık
ayında müşterilerine 1200 hediye
vererek muhteşem bir kampanyaya
imza attı. Makro Kart Gold’la alışveriş
eden Makromarket müşterileri,
birbirinden süper 1200 hediyenin
sahibi oldu. Müşterileri için her
zaman kaliteli hizmet sunan ve bu
hizmeti uygun fiyatla birleştiren
Makromarket, kampanyalarıyla da
göz dolduruyor. Aralık ayı boyunca
Makro Kart Gold ile alışveriş yapan
Makromarket müşterileri, fritözden
çay setine, meyve sıkacağından ütüye,
epilasyon aletinden tost makinesine
kadar birbirinden farklı hediyeler
kazandılar.
l Tüm yağ grubu ürünlerinden en
çok alışveriş eden ilk 100
Makromarket müşterisi,
Moulinex Fritöz kazandı.
l Tüm çay ve kahve grubu
20 | O c a k -Şu b at
2009
ürünlerinden en çok alışveriş eden ilk
100 Makromarket müşterisi, Arzum
Çay Seti kazandı.
l Makromarket raflarında yer
alan tüm soğuk içeceklerden en
çok satın alan ilk 100
Makromarket müşterisi, katı
meyve sıkacağı kazandı.
l Tüm hijyen, temizlik ve kağıt grubu
ürünlerinden en çok satın alan ilk 100
kişi, Tefal Ütü; sonraki 100 kişi, ütü
masası kazandı.
l Tüm kozmetik ürünlerinden en
çok alışveriş yapan ilk 100
Makromarket müşterisi, Braun
Epilasyon Aleti; sonraki 100 kişi,
Braun Saç Şekillendirici kazandı.
l Tüm non-food grubu ürünlerinden
en çok satın alma yapan ilk 100
Makromarket müşterisiyse, Arzum
Çay-Kahve Makinesi kazandı.
l Lipton ürünlerinden 10 YTL ve
üzeri en çok tutarda Lipton
bardak ve demlik poşet çay alan
ilk 200 kişi de karlı çıktı. İlk 100
kişiye, Sinbo Tost Makinesi;
sonraki 100 kişiye, Sinbo Kettle
hediye edildi.
l Makro Kart Gold ile 25 Kasım-31
Aralık 2008 tarihleri arasında Orçay
ürünlerinden 15 TL ve üzeri en çok
alışveriş yapan 150 Makromarket
müşterisi de, birbirinden güzel
hediyeler kazandı. İlk 50 kişiye, Tefal
Ekmek Yapma Makinesi; ikinci 50
kişiye, Sinbo Çay Makinesi; üçüncü 50
kişiye, çelik çaydanlık hediye edildi.
l Makromarket’ten en çok
Tursilmatik alan da kazandı.
Makromarket’ten Makro Kart
Gold ile en çok Tursilmatik alan
ilk 50 kişi, 70 YTL değerinde
Henkel temizlik setinin sahibi
oldu.
MAKRO | Haberler
Makromarket’ten
yeni yıla özel
kampanyalar
Yeni bir yılın hepimiz için farklı
anlamları var ancak hepimiz bir
noktada buluşabiliriz; o da yeni
bir başlangıç olması…
Makromarket de yeni yılın bize
getirdiği bu umudun farkında
olarak müşterilerine özel
birbirinden güzel kampanyalar
düzenledi.
Makro Kart Gold, 2008’in son
günlerinde de birbirinden kazançlı
alışverişler sundu. 24-31 Aralık
tarihleri arasında Makro Kart
Gold ile tek seferde 30 YTL ve
üzerinde alışveriş yapan tüm
Makromarket müşterileri, anında
Akat Ganji Edt sahibi oldular.
Ayrıca Omo ve Makro Kart Gold,
birlikte çok anlamlı bir
kampanyaya daha imza attı. 19-31
Aralık tarihleri arasında Makro
Kart Gold ile Omo Matik
Konsantre 6 kg. alanlara, Milli
Piyango 2009 Özel Çekilişi’nden
çeyrek bilet hediye edildi.
Ayrıca Makro Kart Gold ile, 28-31
Aralık 2008 tarihleri arasında,
Makromarket mağazalarından 1
kg. lux veya kokteyl kuruyemiş
alana, 2.5 litre Coca Cola veya 2.5
litre Fanta hediye edildi.
Makromarket’ten cebinizi
ısıtan bir kampanya
Makromarket müşterilerini şaşırtmaya ve
onlara yönelik avantajlı kampanyalar sunmaya
devam ediyor. 19 Aralık 2008-10 Ocak 2009
tarihleri arasında Makromarket’e gelen
Makromarket müşterileri pek çok üründe,
şaşırtıcı bir fiyatla karşılaşıyor: 1TL. Kışa özel
olarak düzenlediği bu kampanyayla çizgi ötesi
hizmet kalitesini kanıtlayan Makromarket,
cebinizi ısıtmaya ve birbirinden değişik
kampanyalar düzenlemeye devam ediyor.
Nestle’den bol ‘parapuan’lı
100. yıl kutlaması
Nestle Türkiye’de 100. yılını kutluyor.
100. yıl sebebiyle 100 Makromarket
müşterisi 100 TL değerinde Makro
Parapuan kazandı. 16-31 Aralık
tarihleri arasında, Makro Kart Gold ile
Nestle, Nescafe, Maggi, Haribo,
Nestum, Coffee Mate ve Nesquik
ürünlerinden en çok alışveriş yapan ilk
100 Makromarket müşterisi, 100 TL
değerinde Makro Parapuan kazandı.
Makromarket’te Yayla Bakliyat
ürünleri kazandırıyor
Makro Kart Gold avantajları, 2009’un ilk
günlerinde de büyük bir hızla devam
ediyor. Makromarket ve Yayla Bakliyat,
müşterileri için çok cazip bir kampanya
gerçekleştiriyor ve Yayla ürünlerinden
alanlar kazanıyor. 1-31 Ocak 2009 tarihleri
arasında Makro Kart Gold ile Yayla
Bakliyat ürünlerinden en çok alışveriş
yapan ilk 50 Makromarket müşterisi, 50
TL değerinde Makro Parapuan kazanacak.
22 | O c a k -Şu b at
2009
MAKRO | Güncel
Bir kaşıkta kırk tane
e
r
u
ş
A
İçinde bulunan bin bir faydalı gıdayla en sevilen
tatlılar arasında baş sıralarda yer alıyor, Aşure.
Besleyici özelliğinin yanı sıra bereketiyle de nam
salan bu özel tatlıya, dini anlamı da ayrı bir önem
katıyor, elbette. Her yıl Muharrem ayının onuncu
günü kapılar çalınıyor ve komşular birbirlerine
Aşurelerini ikram ediyor. Aşure Günü olarak
bildiğimiz Muharrem ayının onuncu günü,
Müslümanlar arasında Kurban Bayramı’na
benzer bir yardımlaşma ve dayanışma
günü olarak kabul ediliyor. Peki,
neden Muharrem ayının
onuncu günü Aşure Günü,
bileniniz var mı?
Aşure Günü
nereden geliyor?
Aşure Günü, hemen herkesin,
kapısının çalınmasını beklediği
önemli bir gün. Peki nedir Aşure
Gününü bu kadar önemli kılan?
Aşr kelimesinden gelen aşure, “on”
anlamına geliyor ve Muharrem
Ayının onuncu günü Aşure Günü
olarak önem kazanıyor. Başkalarına
da Aşure dağıtılan bu önemli gün,
geçmiş tüm peygamberlerce farklı ve
önemli bir gün olarak kabul edilmiş
ve aynı gün, tarihte pek çok önemli
olayın yaşandığı bir gün olarak
kayıtlara geçmiş. İlk olarak bugün,
Hz. Adem’in tövbesinin kabul
edildiği gün olarak biliniyor. Yine
aynı gün Hz. Musa düşman
24 | O c a k -Şu b at
2009
takibinden
kurtuluyor ve
arkasından gelen firavun,
Kızıldeniz’de boğuluyor. Hz.
Nuh’un da tufandan kurtuluşu yine
aynı tarihe denk geliyor. Bu nedenle
de
Muharrem
ayının 10.
gününde
çeşitli
tahıllar bir
araya
getirilerek Aşure yapılıyor. Arapça’da
“aşere” on, “aşir” de onuncu demek.
Bu nedenle de onuncu gün manasına
gelen aşir, Aşure Günü olarak
günümüze ulaşıyor. Hz. Nuh’un,
gemisinden çıkarak, çeşitli tahılları
bir araya getirip pişirdiği şükür
tatlısı, bugün Aşure olarak kabul
ediliyor.
Vitamin deposu bir tatlı
Tüm bunların yanı sıra yapılışı
esnasında içine koyulan malzemeler
göz önüne alınınca, Aşure tam
anlamıyla bir vitamin deposu.
Büyük-küçük hemen herkesçe
sevilerek tüketilen Aşurenin sağlık
açısından pek çok faydası bulunuyor.
Nohut, buğday, pirinç, kuru
üzüm, kuru kayısı gibi pek
çok faydalı besinin bir
arada kullanıldığı
Aşure, demir,
çinko, fosfor,
kalsiyum
gibi
MAKRO | Güncel
mineraller ile A, B ve C vitaminleri
yönünden son derece zengin.
Yapılışı ve içeriği bölgelere göre
değişebilen Aşure, elbette
bakliyatlar olmadan düşünülemiyor.
Özellikle çocukların tüketmesi
gereken bu özel tatlı, Türk
mutfağında çok besleyici olması
açısından önemli bir yere sahip.
ediliyor. Kış mevsiminde, soğuklar
nedeniyle yaşanan direnç
kaybını önleyen Aşure,
yüksek enerji vererek
hastalıklara karşı
dayanıklılık kazandırıyor.
Öte yandan Aşure, hiçbir
hayvansal yağ içermediği
ve aksine ceviz, badem ve
fıstık gibi ürünlerle
hazırlandığı için, kalp ve
damar sağlığı için de oldukça
faydalı.
Saray Usulü
Süzme Aşure
Aşurenin hazırlanışı, pek çok
geleneksel yemekte olduğu gibi
bölgeden bölgeye, hatta aileden
aileye bir takım farklılıklar
gösterebiliyor. Aşureyi koyu bir
çorba kıvamında sevenler de var,
iyice pelteleşmiş olarak tercih
edenler de… Bazı kişiler kuş
üzümü ve mısır koymayı tercih
etmezken, bazıları da yerken
ağzına tanelerin gelmesini
istemeyebiliyor. Osmanlı
döneminden günümüze ulaşmış
olan Saray Usulü Süzme Aşure de
işte buradan geliyor. Bu Aşurede,
bazı malzemeler ve özellikle de
baklagiller iyice ezilip süzgeçten
geçirilirken kuru meyveler taneli
olarak bırakılıyor.
41 çeşit farklı malzeme
kullanılabilen Aşure bal, tuz ve
biraz da süt olmadan tadını
alamıyor. Zira bu üç malzeme de
tüm besinlerin özü olarak kabul
ediliyor.
Aşurenin faydaları
Et yemeyenler aşure yiyebilir
Aşure, et yemeyenlerin de
yardımına yetişiyor. Yüksek protein
içeriğiyle Aşure, etle beslenmeyenler
için çok önemli bir tatlı olarak kabul
l Aşurenin içeriğinde
yalnızca bitkisel yağlar ve
bakliyatlar bulunduğu için Aşure
kolesterole yol açmaz.
l Aşure, B1, B2, C ve A
vitaminleriyle bol miktarda demir,
çinko, fosfor, kalsiyum ve sodyum
içerdiğinden, çocuklar için son
derece faydalı. Özellikle çocukların
belirli aralıklarla bu tatlıyı mutlaka
tüketmesi gerekiyor.
Lezzetli bir Aşure tarifi
Aşure Gününde, ben de Aşure pişirerek
komşularıma dağıtacağım diyorsanız, işte
size tarifi:
Malzemeler: 2 su bardağı Aşurelik
buğday, 1 su bardağı nohut, 5 su bardağı
tozşeker, 1 su bardağı kuru fasulye, 15 su
bardağı su, yarım su bardağı pirinç, 1 su
bardağı kuru üzüm, 1 su bardağı küp
doğranmış kayısı, 1 su bardağı doğranmış
kuru incir, 1 adet portakal.
Süsleme için: 1 su bardağı kuş üzümü,
çekilmiş ceviz içi, Antep fıstığı, tarçın ve
nar taneleri
Hazırlanışı: Buğday, fasulye, nohut ve
üzümü yıkayıp ayrı kaplarda bir gece
önceden ıslatın. Ertesi gün buğdayı süzüp
bir büyük tencereye alın. 15 su bardağı su
ekleyip kaynatın. Üzerinde biriken köpüğü
bir kevgirle alıp tencerenin kapağını
kapatın ve 30 dakika kaynatın. Fasulye ve
nohudu süzüp ayrı kaplarda haşlayın.
Pirinci yıkayıp süzün ve buğdaya ilave
edin. Buğday taneleri iyice yumuşayıncaya
kadar yaklaşık 4.5 saat, kısık ateşte, ara
sıra karıştırarak pişirin. Buğdayın suyu, un
çorbası kıvamına gelmek üzereyken toz
şekere, nohut ve kuru fasulyeyi ekleyin.
Portakalın kabuğunu ince ince doğrayıp
karışıma ekleyin. Kuru üzüm ve kuru
kayısıyı ilave edip karıştırın. Birkaç taşım
kaynattıktan sonra ateşten alın. Aşure
piştikten sonra doğranmış inciri ekleyip
karıştırın. Sıcakken kaselere boşaltın.
Soğuyunca üzerini süsleyin. İsteğe bağlı
olarak gül suyu da ekleyebilirsiniz.
Oc a k - Ş ubat 2009 | 25
MAKRO | Öykü
Yoldan ötesi gurbettir
Yunus Meşkul
Arkasında kocaman bir şehir bırakan insanlar tanıdım; istasyon
banklarının soğuk tahtaları üzerine
serpiştirilmiş gençliklerini çantalarında taşıyan, yüzlerinde kavruk bir
acıdan süzülen tebessümleri vardı.
Saçlarında karlardan arta kalan beyazlıkları, hayatın resmettiği alın
çizgilerinden sarkıyordu. Her birinin
ciğerden gelen dumanlı türküleri
vardı, gurbet akşamlarında söyledikleri, içinde hasret, içinde özlem ve
bir nebze umut barındıran yanık türküleri… Geride kalmak nasıldır bilmem, ama gitmek, vagonları
sırtlanmak kadar ağırdır. İnsanın
yüreğinin tam orta yerinden geçer
raylar, ışıl ışıl, soğuk soğuk… Bunu
bilirim! Bir de incecik ışıklar yanar,
küçük ve metruk istasyonların bahçelerinde. Gözyaşlarınız içinize akarken, yüzünüze vuran ışıklar belli
belirsiz bir özlemi taşır, kalbinizin
atar damarlarına.
Her yolculuk bir seremoniye dönüşür, Anadolu istasyonlarında.
Gizli gizli ağlarken anneniz, babanızın susuşları çığlık olur; makas
seslerinin gürültülerini bastırır kulaklarınızda. Gitmek zordur, kalmaksa sabrı perçinlemektir geceler
boyu. Kimi aşının peşinden, kimi aşkının, kimi rüyalarını süsleyen bir
dal kağıt parçasının peşi sıra koşar,
gurbet denilen karanlık tünellere.
Anıları valizinden ağır insanlarla
dolar taşar Ankara Tren Garı. Bir
gece vakti uğurlanırken Sivas Tren
İstasyonu’ndan, ilk kez bağrına basmıştı babam dönmeyeceğimi biliyormuşçasına… Annem, peşim sıra
sürüklemişti yüreğini rayların üzerinden. Tıkırtılarını beynime kazıdığım mavi tren, usul usul kenti geride
26 | O c a k -Şu b at
2009
bırakırken, camın ardı sıra soluk soluğa koşarken buldum ruhumu. Bir
veda… Kocaman bir veda, şehre,
anaya, babaya, kardeşe, dosta, akrabaya… Herkese sunulacak bir damla
veda idi benimkisi…
Kendi kendisinin dublörü olan
insanlar da tanıdım, bu istasyonların bekleme odalarında. Bir mahmur
sabaha uyandıklarında içlerine çöreklenen gurbetin tortularıyla evlerinin yolunu tutan adamlar. Ki
hepsinin geriye doğru giden yürekleri ve kocaman ayaklarıyla, paltolarına sarılırken memleket
havalarında uzaklara sabitlenirdi bakışları. “Merhaba insanlar, burası
metropol” edaları çınlardı kulaklarında her adım atışlarında. Yozgat’tan , Kayseri’den, Kars’tan,
Malatya’dan… Bilinmez diyarlardan
hikayeler taşır dururlar bu insanlar.
Yalnızlıkları evlerindeki odalardan
geniş, hasreti ve özlemi üç oda bir
salon duvarlara gömülü insanlar.
Sıla denilince yüreğimi sızlatan bu
insanlarla omuz omuza yürüyen
ben, her sabah kenti, doğduğum büyüdüğüm sokakların kaldırımlarına
benzetirim. Bir tozlu sayfanın ardına gömerek tüm anılarımı, hayalimi, süslerim mahallem dediğim
kara parçasının sokak lambalarının
loş aydınlıklarıyla. Bilirim, biliriz ve
bilinir ki gurbetten öteye yol yoktur
buralarda. Ve aslında dünya denilen
bu kocaman misafirhanede her
gelen yolcudur ve her yolun sonu bir
yoldur, kent mezarlıklarının bahçelerine açılan. İşte bundandır ki, gurbet bir okuldur, sömestri belli
olmayan ve ne zaman biteceği bilinmeyen… İnsanı etten kemikten ziyade, erdeme dönüştüren bir okul.
Yetiştiren, yalnızlaştıran, ağlatan ve
her şeyden önemlisi, dağların arkalarını düşündüren bir heyula. Selam
olsun, yollara ve yolculara…
GELDİM İŞTE ANNEM
Geldim, geldim işte,
Yüreği avuçlarında, gözleri yollarda
olan vefakar annem.
Umudu sırtlayarak, dağları aşarak
kenti arkada bırakarak.
Geldim, geldim işte…
Geldim, geldim işte…
Sevincin bayram çocuklarının öksüz
bakışlarını anımsattı,
Duyguları köreltip, hüzünleri
unutaraktan.
Geldim, geldim işte…
MAKRO | Eğitim
Bazen
susmak lazım!
“Konuşurken hiçbir şey
söylemeyebilirsiniz; ama susarken değil.”
Elazar Benyoetz
AYŞE GÜR
Olaylar karşısında, kurduğumuz
cümlelerden çok verdiğimiz tepkilere
dikkat edilir. Konuşurken çoğu zaman
kendimizi doğru ifade edemeyebiliriz;
fakat bir bakışımızla veya başımızın
bir hareketiyle karşımızdakine çok şey
anlatabiliriz. Öyle ki; susmak bazen
en büyük cevaptır. Beden dili, her
zaman doğruyu söyler; çünkü
iradenin zincirine bağlı değildir.
Temel dilimiz olan bu dil ile ilgili
işaretlerin öğrenilmesi kendimize
ayna tutmamızı ve ilişkilerimizde
daha etkili olmamızı sağlar. Etkili bir
iletişim için dikkat etmemiz gereken
noktaları şöyle sıralayabiliriz:
l İletişim halinde olduğunuz kişiyi
etkili dinleyin
l Konuştuğunuz konuya hakim olun
l Siz ne kadar bilirseniz bilin;
bilginiz karşınızdakinin algıladığı
kadardır
l Açık ve anlaşılabilir bir dil kullanın
l Karşınızdaki kişiyle empati
kurmaya çalışın
28 | O c a k -Şu b at
2009
l Karşınızdaki kişi veya konuşulan
konu hakkında önyargılı olmayın
l Ne zaman susacağınızı iyi bilin
l Kişilere değil düşüncelere tepki
gösterin
l Beden dilinizi kontrol edin
Karşımızdaki insana bir mesaj
iletirken, ses, söz ve beden dilinden
oluşan iletişim kanallarından
yararlanırız. Sosyal psikologlar
tarafından yapılan hemen hemen
bütün araştırmalarda, duygu
aktarımında bu kanalların etkisi şu
şekilde açıklanmıştır: Söz, %7; ses,
%38; beden dili, %55
(Ferris&Mahrebian,1967, The Journal
of Counselling Psychology). “Aman”
kelimesini düşünelim… Değişik
tonlamalarla kaç farklı anlamda
kullanabilirsiniz? Bıkkınlık veya
beğeni belirtmek için, uyarırken, rica
ederken ve öfke duyduğumuzda, aynı
kelimeyi sadece ses tonumuz ve
hareketlerimizle, birçok farklı ortam
ve durumda kullanabiliriz. İletişimde
beden dili, bu kadar önemli bir rol
oynarken, bu dili öğrenmek için çaba
harcamayız ya da öğrenmeyi gerekli
görmeyiz; ama bu konuda
zannettiğimizden fazlasını biliriz. Bazı
insanlara karşı daha ilk görüşte negatif
duygular beslememiz, hareketlerinden
hoşlanmayışımız, o kişinin
duruşundan yani beden dilinden
kaynaklanmaz mı? Unutmamalıyız ki,
kalıcı izlenimlerin %90’ı ilk 30
saniyede oluşur ve hiçbir ilk izlenimin
ikinci bir şansı yoktur. İlk izlenimler
genelde çatıdaki yağmur damlaları
kadar sığdır. Ancak beton kadar
kalıcıdır ve eğer siz de diğer pek çok
insan gibiyseniz, onları değiştirmek
için en az bir manivela ya da Tanrısal
bir eylem gerektirecektir. (İlk 5
Dakika, Mary Mitchell&John Corr)
İnsanlar, hissetmedikleri halde
hissediyormuş gibi konuşabilirler.
Oysaki beden dili, kontrol
edilemediğinden, kendiliğinden tepki
verir. Örneğin, hoşlanmadığımız hatta
varlığından rahatsız olduğumuz birisi
ile konuşmak zorunda olduğumuz
zaman bunu belli etmemeye,
kelimelerimizle ört bas etmeye
çalışsak da gözlerimiz -ki iletişimin
%87’si gözlerle kurulur- duruşumuz
ve ses tonumuzla karşımızdakine
“Senden hoşlanmıyorum ve hatta
varlığından bile rahatsızım” deriz.
Davranışlarımız ve duruşumuzla,
farkında olarak veya olmayarak,
karşımızdaki kişileri etkileyip
yönlendirebiliriz.
Bazı kişiler için, “Bu adamda
şeytan tüyü var”, “Farklı bir havası
var”, “Karizmatik”, “Ne olduğunu
daha çözemedim ama rüzgarı bile
başka” gibi sözler kullanırız. Bu ancak
onların bize yansıtmak istediği
taraflarıyla yani dilleriyle değil,
görünüş, hareket ve duruşlarıyla ifade
edilebilir. Lider diye adlandırdığımız
yöneticiler, beden dillerini çok iyi
kullanan kişilerdir. Çünkü liderin
hedef kitleyi etkileyerek peşinden
sürüklemesi gerekir. Bu da temel dili
olan beden diline hakimiyeti
ölçüsünde gerçekleşir.
Birebir iletişimin etkili rol oynadığı
hizmet sektöründe, beden dilinin
iletişimde bu kadar geniş bir etki
alanına sahip olduğunu da göz önünde
bulundurarak Makromarket Eğitim
Müdürlüğü olarak tüm çalışanlarımıza
“Etkili İletişim ve Beden Dili Eğitimi”
veriyoruz.
MAKRO | Kapak
Pozitif düşünün,
pozitif bir yıl geçirin
Durmadan olumsuz düşünen, bir işe
başlarken kaygı duyan insanların ve
her an kötü bir şey olacakmış gibi
bekleyişte olanların mutluluğu
yakalaması pek kolay olmuyor. İlk
önce işe, bu yıl için duyduğunuz
kaygıları bir kenara bırakarak
başlayın. Etrafınıza negatif elektrik
saçmak yerine olumlu düşünmeye ve
bunu çevrenizdekilere de
yansıtmaya çalışın. 2009 yılından
umudunuzu asla kesmeyin. Aksi
takdirde, umutsuzluk ve güvensizlik
hayatı size zehir edebilir.
Pozitif kitaplar,
dergiler okuyun
Günlük yaşamda, yalnızca
etrafımızdan duyduklarımızdan ve
ana haber bültenlerindeki olumsuz
haberlerden etkilenmiyoruz elbette.
Gördüğümüz bir reklam panosu,
okuduğumuz güncel bir kitap ya da
haftalık bir dergi de moralimizi alt
üst edebiliyor. Bu nedenle
olumsuzluk içeren kitap, gazete ve
dergilerden, televizyonda yayınlanan
dramatik programlardan bir süre
için uzaklaşın. Onun yerine hoş
vakit geçirmenizi sağlayacak,
yüzünüzü gülümsetecek anı ve gezi
kitapları ve hoşlandığınız konularla
ilgili dergiler okumaya özen
gösterin.
Düzenli beslenin, sevdiğiniz
gıdaları tüketin
Beslenme, yaşamın her anında
oldukça önemli. Hastalıklardan
uzak, sağlıklı bir yıl geçirmek de
mutlu olmak için son derece gerekli.
Bu nedenle de düzenli ve dengeli
beslenme kurallarını yerine
getirmek gerekiyor. Ancak bunun
yanı sıra, kişiye mutluluk veren
gıdaları ve sevdiğiniz yemekleri de
es geçmeyin. Kısa süreli de olsa
yemek yeme anları, sevdiğimiz
tatlarla birlikte küçük mutluluklara
30 | O c a k -Şu b at
2009
’DA
VE HER ZAMAN
GÜLÜMSEYELİM
Yepyeni bir yıl başladı ve bu yıla dair yepyeni umutlarımız
var. Ancak gerek dünyaya şöyle bir baktığımızda
gördüğümüz tablo ve gerekse 2009 için söylenenler,
umutlarımızı giderek yitirmemize yol açıyor. Ortadoğu’da
yaşanan savaş, faturalara yansıyan yüklü zamlar ve tabi ki
küresel ekonomik kriz, bizleri tozpembe dünyanın içinden
çıkarıp gerçeklerle yüzleştiriyor ne yazık ki… Yine de
henüz umutsuzluğa kapılmak için çok erken. Yılın
başındayız ve 2009’da kendimizi iyi hissetmemiz ve bu yılı
zarar görmeden mutlu bir şekilde geçirmemiz mümkün.
Mutluluk sanatını öğrenmeye ve hatta kendi mutluluk
sanatınızı icra etmeye başlamanız, bu sorunu çözmenize
yardımcı olacak. İşte size 2009 yılını mutlu olarak
geçirmeniz için bazı küçük ipuçları…
ve huzur dolu gülümsemelere
dönüşebiliyor. Unutmayın...
Hormonsuz mevsim meyveleri,
soğuk günlerde içimizi ısıtan demli
bir çay ya da salep, sıcak günlerde
dondurma ve her zaman çikolata,
size mutlu anların kapılarını açıyor.
en mutlu insanı durumuna getiriyor.
Çok uzun zamandır görüşülmeyen
bir dosttan telefon almak, en yakın
arkadaşınızın size yolladığı epostada anlattığı bir gençlik
hatıranız, mutlu olmanızı
sağlayabiliyor. Örnekler
çoğaltılabilir elbette. Mutlu olmak
için sevdiklerinizi aklınıza geldikleri
anda arayın. Yapmak istediklerinizi
ertelemeyin. Onlarla sık sık bir araya
gelin. Birlikte sinemaya gidin, evde
film izleyin ya da yalnızca sohbet
edin. Bütün bunlar, sizi de onları da
mutlu etmeye yetecek.
Hayal kurun,
ama gerçekçi olun
Stresli ortamlardan kaçının
Çağın hastalığı stres, ne yazık ki
giderek mutsuzlaşan insanların
ortaya çıkmasına neden oluyor. Her
şeye çabuk sinirlenen, tahammülsüz
ve güvensiz yaşayan bireyler
durumuna geliyoruz yavaş yavaş.
Öte yandan stres, pek çok hastalığı
da tetiklediği için sağlığımızı da
ciddi anlamda tehdit ediyor. Bu
nedenle 2009 yılının kötü
söylentilerinden etkilenmemek ve
güzel bir yıl geçirmek için kesinlikle
stresli ortamlardan uzak durun.
Sinirlendiğiniz anlarda içinizden
10’a kadar sayın ve ses tonunuzu
ayarlayın. Tahammül sınırlarınızı
genişletin ve karşılaştığınız
sorunlara soğukkanlılıkla, olumsuz
olaylara ise hoşgörüyle yaklaşmaya
özen gösterin. Böylelikle stresten
uzak yaşamış ve gülümsediğiniz
anları çoğaltmış olacaksınız.
Sevdiklerinizi arayın,
onlarla vakit geçirin
Bazen sevdiğimiz insanların sesini
duymak bile, bizi o anda dünyanın
Hayal kurmak elbette oldukça
önemli. Ancak kurduğumuz
hayallerin ulaşılabilir hayaller olması
gerekiyor. Aksi takdirde
yaşayacağınız hayal kırıklığı sizi
bunalıma sürükleyebilir ve
kendinizden son derece mutsuz bir
insan ortaya çıkarmış olursunuz. Bu
nedenle olumsuzluklarla dile
getirilen 2009’da, kuracağınız
hayallerin kısa sürede
ulaşabileceğiniz ya da olmazsa çok
büyük hayal kırıklıklarına yol
açmayacak isteklerden oluşmasına
dikkat edin.
Para her şeyin üstünde mi?
İsteklerimizi gerçekleştirmek, sosyal
hayatın içinde aktif olarak rol almak
ve hatta sevdiğimiz pek çok şeye
sahip olmak adına para elbette
olmazsa olmaz bir
faktör. Ancak
yine de her
şeyin
üstünde
değil.
Mutlu
olabileceğiniz
anları çok küçük
rakamlarla da
çoğaltabilmeniz mümkün.
Dışarı çıkmak yerine
arkadaşlarınızla evde toplanmayı
tercih edebilirsiniz. Evdeki yemek
kitaplarından değişik bulduğunuz
yemekleri yapmayı deneyebilir ve
bunları dışarıda yemekten kendinizi
alıkoyabilirsiniz. Sevdiklerinizle
yaptığınız mutlu bir sabah
kahvaltısı, paranın her şeyin
üstünde olmadığını görmenize yeter.
Mevsimlerin tadını çıkarın
Dört mevsimi de yaşayabildiğimiz
Anadolu toprakları bile, mutlu
olmamız için yeterli aslında. Her
mevsimin kendine özgü farklılıkları
olduğu için, yaşanan anlar da
mevsimsel değişiklikler
gösterebiliyor. Kışın yağan ilk karda
kendinizi dışarı atın, kardan adam
yapın, kartopu oynayın… Soğuğu
hissetmeyecek ve ne kadar
eğlendiğinizi fark edeceksiniz.
İlkbahardaysa renkli çiçeklerle
süslenen ağaçları görmezden
gelmeyin. Pırıl pırıl güneşli
havalarda yürüyüşler yapın. Yazın
içinizi ısıtan güneşin sizi
gülümsetmesine izin verin.
Bol bol dondurma yiyin,
bisiklete binin, yüzün…
Sonbaharın ilk
yağmurunda ıslanmayı
ihmal etmeyin. Ve yılın bu
son üç ayında koca bir yılı
nasıl da mutlu geçirdiğinizi
düşünerek bir sonraki yıl için
mutlu hayaller kurmaya
başlayın.
Oc a k - Ş ubat 2009 | 31
MAKRO | Temizlik
Doğaya
e
r
t
n
a
s
kon
konsantre olun
deterjan kullanın
Kimyasal atıklar, küresel ısınma nedeniyle zaten günden güne
azalan sulak alanlarımız için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bununla
da kalmıyor, deniz kirliliğinin artışı, pek çok türün soyunu tehdit
ediyor. Deterjanlar da su kirliliğine sebep olan kimyasal atıklar
arasında yer alıyor. Ancak artık hepimiz, konsantre deterjanlar
kullanarak bu kirliliği önlemeye önemli bir katkıda bulunabiliriz.
Dünyanın manzarasına
bakıldığında, durumun pek de iç açıcı
olmadığı ortada. Gelecek kuşaklara
daha yaşanılır bir dünya bırakabilmek
adına günlük yaşantımızda ufak tefek
değişiklikler yapmak, hiçbirimiz için
zor olmasa gerek.
Günümüz teknolojisi, ev
yaşamında artık pek çok kolaylık
sağlıyor. Artık hiçbirimiz elde çamaşır
yıkamadığımız gibi, her çamaşıra özel
ayrı bir deterjan kullanıyoruz.
Kokuları bile birbirinden farklı olan
deterjanlar, evlerimizi çiçek bahçesine
döndürüyor. Ancak bilinçsiz deterjan
kullanımı, çevreyi tehdit eden
unsurların başında bulunuyor.
Kimyasal atıklar nedeniyle tonlarca
litre su kirlenirken, bu kimyasallardan
zarar gören canlılar da yaşamını
yitiriyor. Tüm bunlara karşılık olarak
uzmanlar evlerde konsantre deterjan
kullanılmasını öneriyor.
32 | O c a k -Şu b at
2009
Konsantre deterjan da nedir?
Çamaşır deterjanlarında bir
süredir yeni bir dönem başladı. Bu
yeni dönemde konsantre deterjanları
duymayan kaldı mı bilinmez, ancak
hala kullanmayanlar olduğu biliniyor.
Oysa bu yeni
nesil çamaşır
deterjanları diğer
çamaşır
deterjanlarıyla
aynı oranda
temizleme
kapasitesine
sahip olmasına
rağmen daha az
katkı maddesi
kullanılarak
üretiliyor. Bu
deterjanlar,
çevreye olan
duyarlılığı ön
plana
çıkarmanın yanı sıra, daha az deterjan,
su ve enerji tüketimi harcanmasına da
yardımcı oluyor. Bu da beraberinde
doğru çamaşır yıkama alışkanlıklarını
getiriyor.
Daha az kimyasal atık,
daha temiz bir çevre
Günümüzde çevresel sorunlar
giderek daha da kaygı verici boyutlara
ulaşıyor. Bu durum, sanayinin pek çok
alanında ekolojik üretim aşamalarını
ve ekolojik ürün denemelerini
beraberinde getiriyor. Bunlardan biri
de, deterjanların doğaya verdiği zararı
azaltmaya yönelik olarak yapılan
üretim çalışmaları… Dünyada 1990’lı
yıllardan bu yana “Laundry
Sustainability Project” (LSP) yani
Sürdürülebilir Çamaşır Projesi olarak
uygulanan teknikler sayesinde,
standart çamaşır deterjanlarına oranla
daha az miktarda madde kullanılarak
aynı temizliği elde etmek mümkün
oluyor. Konsantre deterjanlar
sayesinde bir yılda doğaya bırakılan
toz deterjan miktarı 250 bin ton kadar
azalıyor. Böylece 150 gramla yıkanan
çamaşır 100 gramla yıkanabilir hale
geliyor ve üstelik elektrikten de
tasarruf edilebiliyor. Uzmanlar
“sürdürülebilir üretim”e katkıda
bulunmak adına bu ürünlerin üretimi,
dağıtımı ve evsel
tüketiminde
kullanılan
kimyasallar,
ambalaj
malzemesi ve
enerjinin
azaltılmasını
destekleyerek,
toz deterjan
sektörünün
etkisini
azaltmanın
mümkün
olduğunu
söylüyor.
MAKRO | Gündem
Enerjiyi
a
m
a
l
depo
harcama değil
zamanı
Dünyanın doğal kaynakları ve
enerjisi hızla tükeniyor. Bu da bir süre
sonra alıştığımız bu konforlu
yaşamdan vazgeçmemiz
gerekebileceğini gösteriyor. Tabloya
şöyle bir bakıldığında, durumun o
kadar da korkutucu olmadığını siz de
göreceksiniz aslında. Yaşamınızda
elektrikli cihazların bu kadar etkin
olmadığını bir düşünün… Mesela
televizyon olmadığı için kitap, gazete
ve dergi okumaya, tiyatroya ve
sinemaya daha sık gitmeye bol bol
vaktiniz olacak. Yıllardır yüzünü
görmediğiniz akrabalarınızı görme
veya 3 yıldır yan yana oturduğunuz
ama tanımadığınız kapı komşunuzla
tanışma fırsatı bulacaksınız. Ya da
mutfak robotlarını bir süre kaldırıp
soğanı kendiniz doğrayın, bakın
gözleriniz nasıl da parlayacak. Elektrik
süpürgesinden de vazgeçince, size
düzenli sporun ve formda bir vücudun
kapıları açılıyor. İşe olumlu tarafından
bakmaya çalışırsak tablo bu. Ancak
tüm bunları mecburiyetten değil
keyiften yapmak istiyorsanız, bir an
önce tasarruf etmeye başlamalısınız.
Dünya tasarrufa yöneliyor
Dünya enerji konusunda yeni
yöntemler üretmeye ve insanları
tasarrufa yönlendirmeye çalışıyor. Bu
nedenle her yıl 11-18 Ocak tarihleri
arası Enerji Tasarrufu Haftası olarak
34 | O c a k -Şu b at
2009
kabul ediliyor. Enerji tasarrufuyla ilgili
yıl boyunca hazırlanan raporlar
sunuluyor ve değerlendirmeler
yapılıyor. Çıkan sonuçlarda enerji
kullanımını minimuma indirmek
gerektiği gözler önüne serilmeye
devam ediyor.
Dikkatli tüketim bilinci
Hazırlanan
raporlara
göre,
hem
faturaların
cep
yakmaması
hem de enerji
kaynaklarının kullanımında ciddi bir
kaybın önüne geçilmesi için elektrik
tasarruf yöntemlerinin öneminin çok
iyi anlaşılması gerekiyor.
Öte yandan toplum olarak
enerjiyi daha dikkatli
tüketme bilincine sahip
olmak da büyük önem
taşıyor.
Konutlar çok
elektrik harcıyor
Yapılan araştırmalara
göre elektrik tüketiminin
yüzde 25’i konutlarda
gerçekleşiyor. Bunun
büyük çoğunluğu da ev içi
aydınlatma için kullanılıyor.
Ancak bunun da bir çaresi var. Konut
içinde kompakt floresan kullanımı,
harcanan enerji açısından yüzde 80
civarında tasarruf sağlıyor. Eğer her
evde bu şekilde bir tasarrufa
gidilebilirse yılda 458 milyon YTL
tasarruf sağlanabileceği bildiriliyor.
Evde alınabilecek
diğer tedbirler
l İhtiyacınız yoksa buzdolabının geniş
olanlarını almayın.
l Fırın ve diğer ısı kaynaklarını
buzdolabından uzak tutun.
l Küçük ekranlı televizyonlar büyük
ekranlılara göre daha az elektrik
enerjisi tüketir. Ses düzeyinin düşük
tutulması da elektrik enerjisi
tüketimini azaltır.
l Aletleri tam kapatmayı unutmayın.
Çünkü elektronik ürünler
çalışmıyorken, bekleme modunda da
enerji tüketmeye devam ediyor.
l Çamaşırları nemli olarak
ütülemeyin.
l Bir saç kurutma makinesinin
ortalama 10 dakika çalışması
durumunda, 60 Watt’lık bir lambanın
3 saat yanmasına eşdeğer enerji
tüketeceğini unutmayın.
l Elektrikli süpürgelerin
torbalarını ve filtrelerini sık sık
değiştirin.
MAKRO | Tasarruf
z
ı
n
a
s
r
o
y
i
t
s
i
k
a
Nefes alm
KAĞIT
israf etmeyiniz
Her yıl yüzlerce hektar ormanlık alan kül oluyor. Haber bültenlerinde
cayır cayır yanan ormanlarımızı izlerken ciğerlerimizin tükenişine
de tanıklık ediyoruz aslında. Öte yandan ağaçlar ve ormanlar yalnızca yangınlardan ötürü de yok olmuyor tabi. Yakacak sıkıntısı ve
kağıt israfı da ağaçların yok olmasına sebep olan nedenler arasında
yer alıyor. Yangınlara ve yakacak sıkıntısına yönelik yapacaklarımız
hemen her yerde anlatılıyor. Peki, kağıt israfını önlemek için bunlar
dışında neler yapabileceğinizi biliyor musunuz?
Geri dönüşüm artık tüm dünyada
plastikten, metale ve kağıda kadar
tercih edilir oldu. Böylece israftan
kaçınılıyor ve özellikle kağıt geri
dönüşümüyle yeniden değerlendirilen
kağıtlar yeni ağaçların kesilmesinin de
önünü kesiyor. Bütün olumsuz
tablolara rağmen artık Türkiye’de yılda
yaklaşık olarak bir milyon ton atık geri
kazanılıyor. Sevindirici nokta ise,
Türkiye’nin bu konuda pek çok Avrupa
ülkesinden de önde bulunuyor olması.
Bu geri kazanım sayesinde her yıl 300
trilyon lira kazanç elde ediliyor. Amaç
tabi ki yalnızca maddi kazanç
sağlamak da değil… Bu kazanım,
beraberinde enerjiden tasarruf etmeyi
ve çocuklarımıza daha temiz bir yarın
bırakmayı da getiriyor.
36 | O c a k -Şu b at
2009
Bunları biliyor muydunuz?
l İnsanların birbirine gönderdiği
mektupların yüzde 44’ü okunmuyor.
l Türkiye’de çöp miktarının
yaklaşık yüzde 20’sini geri
kazanılabilir nitelikte atıklar
oluşturuyor.
l Yalnızca 100 bin aile
gereksiz yazışmayı durdurursa her
yıl 150 bin ağaç kesilmekten
kurtulabiliyor.
l Bir ofis elemanı yılda 81 kilo
kullanılabilir kağıdı çöpe atıyor.
l Kağıt fabrikaları,
en çok su kullanılan
tesisler arasında yer
alıyor. 1 ton kağıt üretimi
için 64 bin litre suya ihtiyaç
duyuluyor.
l Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü’nün (FAO) tahminine göre
2010 yılına kadar dünyanın kağıt ve
karton talebi yıllık yüzde 3.1 oranında
artış gösterecek. Bu oran yaklaşık 900
yeni kağıt fabrikasının üretimine eşit.
l Yüz yapraklı bir defter veya bir
ders kitabı çöpe atıldığı takdirde yılda
13 bin litre oksijen üretimini de çöpe
atıyoruz. Buna paralel olarak aynı
oranda oksijen üreten bitkinin de
oksijen üretimini durdurmuş oluyoruz.
Bu da 2050 WH elektrik enerjisinin
heba edilmesine neden oluyor.
Neler yapabiliriz?
Tüm olumsuzlukları önlemek ve
kağıt israfının önüne geçmek
istiyorsanız yapacaklarınız çok basit.
21. yüzyıl koşullarına uyarak artık
mektuplaşmak yerine elektronik posta
ile haberleşmeyi tercih edin.
Faturalarınızın size mail olarak
gönderilmesini bildirin. Ayrıca
dolduracağınız resmi formları internet
üzerinden doldurabiliyorsanız,
interneti tercih edin. Çocuğunuzun
ders kitaplarını çöpe atmak yerine
okullara bağışlayın veya ihtiyacı
olanlara yardım olarak gönderin.
Semtinize bağlı kurumlarla irtibata
geçerek geri dönüşüm kutuları talep
edin ve oturduğunuz binanın
sakinlerine de kağıt atıklarını bu
kutulara atmalarını tembihleyin.
Böylece kağıt israfının bir nebze de olsa
önüne
geçebilirsiniz.
MAKRO | 2008 Gündemi
e
d
’
8
200
bunları
konuştuk
Dünya dönüyor, zaman hızla ilerliyor. 2008
yılını da iyi kötü olayları ve karmaşık
gündemiyle geride bıraktık. Biz de sizin için
geçmişe dönüp 2008’e damgasını vuran
olaylara şöyle bir göz attık. Oldukça önemli ve
gündem yaratan konularıyla Türkiye
Cumhuriyeti tarihine damgasını vuran 2008
yılı, hafızalardan kolay silineceğe benzemiyor.
2008’de siyasi gündem
Şehitler son
yolculuklarına uğurlandı
2008 yılının en acı olayları şehit
cenazeleri oldu, ne yazık ki.
Hepimizin yüreğini yakan, siyasi
sivil herkesi gözü yaşlı bırakan şehit
haberleri bu yıla damgasını vurdu.
Hain terör, Şırnak’ta, Hakkari’de,
Diyarbakır’da, Mardin’de kanlı
operasyonlarına devam etti.
Düzenlenen sınır ötesi
operasyonları, tüm dünya basını
oldukça yakından izledi. Hemen her
gün Türk bayrağına sarılı bir şehit
cenazesi görüntüsü izlediğimiz
2008’de, Türkiye dünya basınının
gündeminden hiç düşmedi.
AKP kapatılmadı
Siyasi parti tarihinde sıkça
karşılaşılan kapatma davalarından
biri de yine 2008 yılına damgasını
vurdu. Laiklik karşıtı uygulamaları
nedeniyle hakkında kapatma davası
açılan AKP kapatılmaktan kurtuldu,
yalnızca ceza aldı.
Ergenekon yeniden
destan oldu
Ucunun 3 Kasım 1996 yılında
Susurluk’ta gerçekleşen trafik
kazasına kadar uzandığı söylenen
Ergenekon, 2008 yılına siyasi
anlamda çok farklı bir boyut getirdi.
Ordu, basın, üniversiteler ve sivil
38 | O c a k -Şu b at
2009
MAKRO | Röportaj
toplum örgütlerine kadar pek çok
kurumu içine aldığı iddia edilen
Ergenekon kapsamında pek çok ünlü
gazeteci, sanatçı, komutan ve
akademisyen gözaltına alındı.
Oldukça uzun süren iddianamenin
hazırlık aşamasından sonra davalar
ve duruşmalar hala tüm hızıyla
sürüyor.
Deniz Feneri Derneği
kafaları karıştırdı
Almanya’daki Deniz Feneri
Derneği’ne ilişkin
yolsuzluk iddiaları diğer
tüm yolsuzlukları gölgede
bırakır nitelikteydi. Pek
çok üst düzey devlet
yetkilisinin de isimlerinin
içinde geçtiği Deniz Feneri Derneği
ve Kanal 7’ye Almanya polisi
tarafından yapılan baskın sonucu
kara para aklandığı ve yardımların
gerekli yerlere ulaştırılmadığı ortaya
çıkarıldı.
2008’de ekonomi
Makromarket,
2008’i de yeni satın
almalarla geçirdi
Kosova artık bağımsız
2008 yılı, Balkan tarihi
açısından da oldukça önemli bir
gelişmeye sahne oldu. 1999
NATO operasyonunun ardından
Birleşmiş Milletler denetiminde
olan Kosova, bağımsızlığını ilan
etti. 20 yıllık hayalini
gerçekleştiren Kosova,
Avrupa’daki 49. ülke oldu.
Balkanların en yeni ülkesine
Türkiye, AB ve ABD’den de
destek geldi.
Bush’a ayakkabı fırlattı,
tüm dünya onu konuştu
Iraklı bir gazeteci, ülkesini ziyaret
eden ABD Başkanı George Bush’a
basın toplantısı sırasında
ayakkabılarını fırlattı. Tüm yayın
organlarında uzun süre gündemde
kalan gazeteci, Amerikan askerleri
tarafından işkenceye uğrayınca tüm
dünyadan destek mesajları yağdı.
Dinleniyor muyuz?
2008’de en çok
konuştuğumuz ve hatta
konuşmaya çekindiğimiz
olaylardan biri de
‘telekulak’tı. Ergenekon ve
derin devlet ilişkileri
nedeniyle pek çok
kişinin dinlendiği
ortaya çıkınca,
sivil halk bile
dinlendiğinden
şüphe etmeye
başladı.
40 | O c a k -Şu b at
2009
Makromarket, 2008 yılı içerisinde
pek çok satın alma gerçekleştirdi.
Nazar Market’in ardından Afra’yı
bünyesine katan Makromarket,
2008 yılı içinde de Kayseri’nin en
önemli zincirlerinden biri olan
Ofis Evim mağazalarını
bünyesine kattı. Makromarket
bu satınalmayla; Ankara,
Çankırı, Samsun, Kırıkkale,
Malatya, Konya, Karaman, Mersin
ve Antalya’dan sonra, hizmet
ağına Kayseri’yi de ekledi
ve ulusallaşma yolunda çok önemli
bir adım daha attı. 2008’in sonlarına
doğru, Samsun Kaya Alışveriş
Merkezi ve Mersin Lider Güven
zincirinin Çağdaşkent halkası da
Makromarket ailesine katıldı.
Küresel kriz
dünyayı salladı
Gürcü Ordusu Güney
Osetya’ya girdi
Gürcistan ordusu, tek taraflı
bağımsızlık ilan eden Güney
Osetya’ya karşı sessiz kalamadı
ve bölgeye girdi. Yaşanan
şiddetli çatışmalar Rusya’nın
Gürcistan’a girmesiyle
alevlenirken Kafkasya dünya
tarihi açısından çok ciddi bir
savaşın eşiğine geldi.
Yeni ABD Başkanı,
Barack Obama
2008’de yalnızca Türkiye değil
dünya siyasetini de oldukça
yakından ilgilendiren
gelişmelerden biri de ABD
Başkanlık seçimleri oldu.
Oyların yüzde 52’sini almayı
başaran Barack Obama, ABD’nin
ilk siyahi başkanı olarak dünya
tarihine de geçmeyi başardı.
2008 yılı dünya ekonomisi için
oldukça kötü bir yıl oldu. Yaşanan
global kriz nedeniyle
Amerika’nın dev
bankaları, birer birer
batarken borsada da
inanılmaz bir çöküş
yaşandı. Doların
hızlı bir yükselişe
geçmesi,
zamları ardı
ardına
sıraladı. Tekstil,
otomotiv, inşaat ve
emlak sektörü kriz
nedeniyle büyük yara aldı, pek çok
yabancı yatırımcı yatırımlarını geri
çekerken, bazı uluslararası tekstil
firmaları mağazalarına kilit vurmayı
tercih etti. Ekonomik krizin 2009’da
da devam edeceği bildirilirken buna
paralel olarak işsizlik de hızlı bir
şekilde artıyor.
MAKRO | 2008 Gündemi
i
2008’de bilim ve teknoloj
Dumansız hava sahası
AVM’leri vurdu
Zamlar ve küresel
kriz derken
perakende
sektörünü
bir de sigara
yasağı
vurdu. 19
Mayıs 2008
tarihinden
itibaren kapalı
alanlarda tümüyle yasaklanan
sigara, alışveriş merkezlerindeki
sirkülasyonun azalmasına neden
oldu. Ziyaretçi sayısı iyice azalan
alışveriş merkezleri, çareyi çeşitli
kampanyalar düzenlemekte buldu.
İnternet’in ünlü web sitesi
Youtube’da Atatürk’e hakaret
içeren görüntülerin yer aldığı
yönünde basında çıkan haberler
üzerine harekete geçen İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı, olayla
ilgili geniş kapsamlı bir
soruşturma başlatarak, siteye
erişimin engellemesini sağladı.
Ceplerimiz yandı
NASA’nın Mars’ta yaptığı
araştırmalar bilim tarihine bomba
gibi düştü. NASA’nın Mars’ta
hayat izleri aramak üzere
gönderdiği Spirit isimli keşif
aracının çektiği görüntüler,
uzmanları ve tüm dünyayı şaşkına
çevirdi. Uzun süre fotoğrafları
inceleyen uzmanlar, yürüyen veya
tepeciğe oturmuş şekilde duran
bir yaratık tespit etti.
2008’e damgasını vuran en önemli
konularında biri de elektrik, su ve
doğalgaza yapılan yüklü zamlardı. Ev
ekonomisini alt üst eden ve yıl
boyunca cep yakan bu zamlar,
memurları sokağa döktü. Vatandaş,
ısınmak için doğalgaza alternatif
oluşturacak yeni çözümler aramaya
devam ediyor.
Pirinç bu yıl başroldeydi
Dünya piyasalarında son 1 yılda
yüzde 68 oranında artan kaliteli
pirincin fiyatı, Türkiye’de yüzde
130 oranlarında artış
gösterdi. Bu zamla beraber
ekonomide uzun süre başrol
oynayan pirinç, 2008’de
vatandaşın mutfağında
uzun süre figüran bile
olamadı.
KEY ödemeleri
çok konuşuldu
Konut Edindirme Yardımı’nın
(KEY) tasfiyesi kapsamında
ödemeler başladı. 8.5 milyon kişiye
2.8 milyar YTL ödeme yapıldı. Ancak
yapılan hatalı ödemeler ve eksik
tutarlar nedeniyle KEY, ana haber
bültenlerinde uzun süre yer aldı.
42 | O c a k -Şu b at
Artık ‘youtube’a
erişilemiyor
2009
Mars’ta yaşam izleri
bulundu
2008’de gündemi
meşgul eden olaylar
ATV ve Sabah
Gazetesi satıldı
Tasarruf
Mevduatı
Sigorta Fonu
tarafından
Aralık
2007’de
satışa
çıkarılan Merkez Grup’a ait ATV
televizyonu ve Sabah gazetesinin
satışı gerçekleşti. İhale sonucu Çalık
Grubu’na satılan ATV ve Sabah
günlerce konuşuldu.
Kan kanserinde
kemoterapi devri
kapanıyor
Halk arasında
kan kanseri
olarak bilinen
ve kanser
türleri
arasında
kulağa en
kokutucu gelenlerden biri olan
Lösemi tedavisinde yaşanan
gelişmeler yüzleri güldürdü.
İlerleyen tıp sayesinde her yeni
gün yaşanan gelişmeler kanser
hastalarının yüzünü güldürür
nitelikte oldu. Bilim adamlarınca
keşfedilen yeni yöntemler ve
ilaçlar sayesinde Lösemi
tedavisinde acı veren kemoterapi
tedavilerinin devri kapanıyor.
Güngören’de
bombalı saldırı
İstanbul’un en kalabalık ve işlek
semtlerinden biri olan Güngören’de
gerçekleştirilen bombalı saldırı,
uzun süre gündemden düşmedi.
Sivil halkı hedef alan saldırı sonucu
savaş alanına dönen meydanda ardı
ardına 2 ayrı patlama gerçekleşti. 16
kişinin hayatını kaybettiği hain terör
saldırısında yaklaşık 160 kişi de
yaralandı.
MAKRO | 2008 Gündemi
Onlar 2008’de
aramızdan ayrıldılar
Acısıyla, tatlısıyla geride
kalan koskoca bir yılda
elbette aramızdan
ayrılanlar da oldu...
Antalya kül oldu
2008 yılında da ciğerlerimiz
yanmaya devam etti. Antalya’da
Manavgat ve Serik ilçelerinde
başlayan ve rüzgarlı hava nedeniyle
günlerce kontrol altına alınamayan
yangın nedeniyle yüz binlerce
kızılçam kül oldu. Yaşam
merkezlerine kadar inen yangın, pek
çok hayvanın da yanarak can
vermesine neden oldu. Birçok köy
tahliye edildi.
Çöken Kur’an kursu
akıllarda soru işaretleri
bıraktı
Konya’nın Taşkent İlçesi’ne bağlı
Balcılar Beldesi’nde bulunan bir
derneğe ait Boğaziçi Özel Öğrenci
Yurdu, büyük bir patlamayla çöktü.
Yurtta yaz tatilinde Kur’an Kursu
gören kız öğrencilerden 17’si enkaz
altında yaşamını yitirdi, 29’u
yaralandı. Kur’an kursunun
bulunduğu bölge akıllarda pek çok
soru işareti bırakırken yaşanan olay
gündemdeki yerini uzun süre
korudu.
İstiklal Savaşı’nın son iki
Gazisinden Yakup Sartar
Nisan ayında, emekli Albay
Mustafa Şekip Birgör ise
Kasımda hayata veda etti.
Siyaset dünyası da acı kayıplar
verdi. MHP İstanbul Milletvekili
Gündüz Aktan, AKP İstanbul
Milletvekili ve aynı zamanda
sevilen sanatçı Osman
Yağmurdereli gözlerini hayata
yumdu.
Dünyanın ayakta alkışladığı
“La Diva Turca” olarak
tanınan opera sanarçısı
Leyla Gencer, besteci ve
devlet sanatçısı Avni Anıl,
tiyatro sanatçılarından Suna
Pekuysal, Hadi Çaman,
bestekar Necdet Tokatlıoğlu,
söz yazarı Aysel Gürel,
müzisyen Tanju Duru, bu yıl
sanat dünyasında aramızdan
ayrılan isimler oldu.
“Türkçenin yaşayan en büyük
şairi” olarak nitelendirilen Fazıl
Hüsnü Dağlarca, şair İlhan Berk,
şair ve düşünce adamı Erdem
Bayazıt, yazar ve bilim adamı
Metin And ve gazeteci Cüneyt
Koryürek geride kelimelerini
bıraktılar.
Spor dünyası da bu yıl acı
kayıplar verdi. Türkiye
Futbol Federasyonu Başkanı
Hasan Doğan, şampiyon
güreşçi Gazanfer Bilge ve
Türkiye’nin en sevilen spor
yazarlarından Kazım Kanat
da, ne yazık ki yaşama veda
etti.
44 | O c a k -Şu b at
2009
“Mustafa” filmi
uzun süre
konuşulacağa benziyor
Atatürk belgeseli denilince akla
gelen ilk isim olan Can Dündar da
2008’in son çeyreğinde en çok
konuşulan isimlerden biri oldu. 29
Ekim’de gösterime giren “Mustafa”
filmi Atatürk’e getirdiği farklı bakış
açısı nedeniyle farklı kesimlerden
oldukça farklı eleştiriler aldı.
Issız Adam olay oldu
Çağan Irmak’ın yönettiği ve özellikle
70’li yılların hit parçalarının
kullanıldığı Issız Adam, Türk
izleyicisinden tam not aldı. İzleyen
herkesi gözyaşlarına boğan Issız
Adam günlerce konuşuldu.
Türkiye’nin Love Story’si olarak
kabul edilen film, büyük, küçük,
yaşlı, genç demeden her yaş ve
kesimden beğeni toplamayı
başardı.
MAKRO | Güncel
Yasak elmayla başladı
z
ı
m
ı
k
aş
Şimdiden 14 Şubat Sevgililer Günü’nü nasıl çok daha özel
ve anlamlı geçirebileceğinin planını yapmaya başlayanlar, hatta hediyesini bile hazırlayanlar var. Pek
çok önemli gün ve haftanın arasında Sevgililer
Günü biraz farklılaşıyor aslında. Yasak elmadan bugüne kadar kadın ve erkek arasında
yaşanan tarif edilmez çekim gücü, mitolojiye,
tarihe, destanlara ve hatta savaşlara bile konu
olmuş. Birbirimize karşı duyduğumuz sevgiyi kutladığımız Sevgililer Günü, belki de karşılıklı duyulan sevginin dünyaca kutlandığı tek
gün. Peki, nereden çıktı bu Sevgililer Günü?
Neden özellikle son yıllarda bu kadar popüler
oldu? Şimdilerde daha mı çok seviyoruz birbirimizi,
yoksa sevgimizi daha mı az gösterir olduk?
Antik Roma’nın 14 Şubat
Lupercalia Bayramı
Sevgililer Günü’yle ilgili tarihi bir
yolculuk yaptığımızda, bu
kutlamaların antik çağlara kadar
uzandığını görüyoruz. Eski Roma
İmparatorluğu’na kadar uzanan
Sevgililer Günü, esasen Roma tanrı ve
tanrıçalarının kraliçesi Juno için
yapılan bir tören olarak biliniyor.
Hikayesine gelince; Juno Roma halkı
tarafından kadınlık ve evlilik tanrısı
olarak kabul ediliyordu. Bu nedenle de
46 | O c a k -Şu b at
2009
her yıl 14 Şubat Lupercalia
bayramında evlenmemiş gençler
birbiri arasında kura çekiyor ve
bayramda beraber eğleniyordu. Bu
eğlenceler birbirine aşık olan gençlerin
evlilikleriyle son buluyordu. Dönemin
zalim hükümdarı İmparator 2. Cladius
ordusunda savaşacak asker
bulamayınca tüm nişan ve evlilikleri
yasakladı. Ancak papaz olan Aziz
Valentine imparatordan gizlice,
gençleri evlendirmeye devam etti. Bir
zaman sonra durumu öğrenen
imparator Azia Valentine’i ölümle
cezalandırdı. O gün bugündür 14
Şubat, tüm dünyada sevginin,
bağlılığın, aşkın ve evliliğin simgesi
haline geldi ve Sevgililer Günü olarak
kutlanıyor.
“Seni seviyorum”
Aşkın sözcükleri tüm dünyada
aynı. Hangi dilde olursa olsun,
sevgimizi şu iki kelime ifade ediyor;
“seni seviyorum.” Duyduğumuz bu
sözcükler hemen kalbimizi
yumuşatıyor
hepimizin. Dünya
üzerinde en yalın ve
en sevgi dolu bu iki
sözcüğü nerede
duyarsak
duyalım
duygulanıyoruz.
Film
replikleri,
şarkılar
veya
okuduğumuz
kitaplarda bizi
en çok etkileyen,
bu iki kelime
işte. Ama en
çok da
sevgilimizden
duyunca mutlu
oluyoruz.
Geçmişi
nereye
uzanırsa
uzansın Sevgililer
Günü’nü de anlamlı
yapan bu iki kelime aslına bakılırsa. O
nedenle hangi hediyeyi alırsanız alın,
isterseniz oyuncak bir ayı, isterseniz
kalp bir yastık, dilerseniz de bir demet
çiçek; 14 Şubat’ta sevgilinize tüm
kalbinizle verin hediyenizi. Ancak
şunu da unutmayın ki, “seni
seviyorum” demek için 14 Şubat’ı
beklemeniz gerekmiyor.
MAKRO | Göz Nuru
k
ı
ş
e
v
Sıcak
kışın vazgeçilmezi örgüler
Artık tamamen hissettiğimiz, içimize işleyen bu soğuk günlerde,
rengarenk ve şık örgülerle ısının. Şallar, atkılar, hırkalar ve hatta
çantalar... Çeşit çeşit iplikler ve sıcacık renkler, dolabınıza yepyeni bir soluk getirirken, siz de çok faydalı bir hobi
sahibi olacaksınız. Haydi, koyu gri kış
günlerini atkı ve eldivenlerimizle renklendirelim.
İnsanın kendi
ördüğü bir
kazağı
giymesinin
verdiği haz
duygusu çok az şekilde
yaşanabilir. Geçmişte,
anneannelerimiz
ve annelerimizin
gözdesi olan
örgüler,
günümüzde de çok
revaçta. Eğer siz de boş
vakitlerinizi değerlendirmek istiyor ve
kendinize bir hobi bulmaya
çalışıyorsanız, “örgü” çok iyi bir fikir
olabilir. Tığ işi, takı tasarımı, ahşap
boyama, kanaviçe ve örgü, kadınların
çokça devam ettiği el işleri arasında
bulunuyor. Artık el işleri, hem çok
rağbet görüyor, hem de kadınlar için
sosyalleşmenin kolay bir yolu olarak
karşımıza çıkıyor. Bu tip hobilerle ilgili
pek çok kurs ve seminer düzenleniyor.
Ayrıca yayınlanan dergiler de yol
gösterici olması açısından önem
kazanıyor. Özellikle örgüyle ilgili
olarak hazırlanan dergi ve kitaplar,
hem hiç bilmeyenlere hem de kendini
geliştirmek isteyenlere A’dan Z’ye
kadar örgüyle ilgili her noktayı
anlatıyor. İşin teknik kısmını ve
modellerin yapımını öğrendikten
sonra, gerisi size kalmış! Hayal
gücünüzün sınırlarını zorlayın ve
rengarenk ve olabildiğince şık örgüler
örün. Tüm renkler, iplikler ve
modeller, emrinize amade…
2009’da hangi renk moda?
Örgü örerken en güzeli, hayal
gücünüzü sınırlamamanız. Çünkü
örgü örmenin ve daha sonra o kıyafeti
giymenin en güzel tarafı, renginden
desenine, kesiminden modeline kadar
tamamıyla sizin zevkinizi yansıtıyor
olması. Ama siz gene de, sezonu takip
etmek istiyorsanız, hemen söyleyelim:
2009’un kış sezonunda, metalik
renkler, siyahın her hali, nar kırmızısı
ve doğal renkler tüm kıyafetlere hakim
48 | O c a k -Şu b at
2009
olacak. Ancak dediğimiz gibi, önemli
olan, sizin göz zevkiniz. İstediğiniz
çeşitte ve renkte aldığınız ipliklerle,
istediğiniz modelde bir kazağınız
olabilir. Hem de çok düşük
maliyetlerle…
Örgüleriniz için
bakım kılavuzu
Tüm kıyafetlerinizi olduğu gibi
örgülerinizi de doğru yıkama ve
saklama metotlarını uygulayarak daha
uzun süre kullanabilirsiniz.
El örgüleriniz diğer
çamaşırlarınızdan biraz daha fazla
özen ister. Pek çok çamaşır makinesi
de bu isteği karşılamak için, yünlüler
ve narin kumaşlar için farklı yıkama
ayarlarına sahip. Bu programlar,
kumaş liflerinin yüksek ısı ve
sıkmadan kaynaklanan bozulmalarını
önlemek için kullanılıyor. Yani
örgülerinizi rahatlıkla makinede
yıkayabilirsiniz ancak yıkama
talimatlarına mutlaka uymanız
gerekiyor. Ayrıca örgülerinizi,
makinede yıkarken bir yastık kılıfına
koyabilirsiniz. Böylece örgünüz
esnemez ve şekli bozulmaz.
Ancak her şeye rağmen makineyle
ilgili şüpheleriniz varsa, elde yıkamayı
tercih edebilirsiniz. Bunun için
yumuşak sabun ve ılık su
kullanmanız gerekiyor. Örgülerinizi
kesinlikle sıkmayın. Sabunun
gitmesi için birkaç defa sudan
geçirdikten sonra bastırarak
suyunu süzün. Asla
çitilemeyin ya da sıcak su
kullanmayın. Örgü
kıyafetinizi mutlaka
sererek kurutun.
İster makinede,
ister elde yıkamış
olun, bütün
örgülerinizi yatay
bir şekilde kurutun
ve aşırı ısıya maruz
bırakmayın. Asla kurutucuya atmayın
çünkü yüksek ısı, örgülerin baş
düşmanıdır.
Örgülerimi nasıl
saklayacağım?
Bin bir zahmetle ördüğünüz ve
mutlulukla giydiğiniz örgülerinizi
saklarken de dikkat etmeniz gereken
pek çok nokta var. Bunların ilki ve en
önemlisi, örgü kıyafetlerinizi
kesinlikle asmamanız gerektiği…
Çünkü asmak, bu kıyafetlerin
sünmesine ve şekillerinin
bozulmasına neden olur. Bunun
yerine katlayıp bir çekmecede
muhafaza edebilirsiniz. Eğer
örgünüzü saf yünden
yaptıysanız, lavanta torbası ya
da naftalin gibi koruyucularla
birlikte saklamanız gerekir.
Eğer kıyafetlerinizde güve
delikleri bulursanız, bu delikleri
derhal onarın. Ardından ya hemen
kuru temizlemeye gönderin ya da bir
poşete koyarak 24 saat buzlukta
bekletin. Böylece güve larvalarının
hakkından gelmiş olursunuz. Ayrıca
kışlık kıyafetlerinizi yazın hurçlara
koyup, naftalinle saklamanız daha
uzun süre giymenize yardımcı olur.
Örgülerinizi arada bir, özellikle
güneşli günlerde, havalandırmayı da
unutmayın.
Boncuklar, kumaşlar
ve daha niceleri…
Hayal gücünden bahsetmiştik ya…
Örgü örerken hayal gücünüzü sadece
renklerle ve desenlerle
sınırlandırmayın! Mesela örgüyü,
uyumlu kumaş çeşitleriyle birlikte
kullanabilirsiniz. Örgü ve deri ikilisi de
her zaman çok şık olur. Mesela,
oğlunuza öreceğiniz kazağın dirsek ve
omuz kısımlarına deri dikerek farklı
bir hava meydana
getirebilirsiniz.
Atkınızın kenarlarına tığ yardımıyla
minik çiçekler işleyebilirsiniz.
Ördüğünüz kıyafetlere boncuklarla
desenler yapmak, onların daha göz
alıcı olmalarını sağlayacaktır. Bu tür
ince işçiliklerle, daha şık ve göz alıcı
kıyafetler giymek elinizde.
Hayal edin, örün, süsleyin ve giyin.
Oc a k - Ş ubat 2009 | 49
MAKRO | Sağlık
Aç bir
soda
ilaç niyetine...
Buzdolaplarının soğuk içecekler köşesinde
mutlaka bulunan içecekler arasında yer
alıyor, soda. Susuzluğu gidermede birebir
etkili olan, mide şişkinliğine iyi gelen sodanın faydaları, günlük olarak tüketildiğinde
bunlarla da sınırlı değil. Soda cilt güzelliğinde
de son derece etkili.
Sodanın,
kemik
yapısından,
cilt bakımına,
sinir
sisteminden,
kalp sağlığına
ve
hazımsızlıktan
diş bakımına
kadar pek çok
olumlu etkisi
olduğunu biliyor
muydunuz? Her
gün içeceğiniz bir
bardak soda
sayesinde, yemek
sonrası mide
rahatsızlıklarınızın
son bulduğunu ve
hafiflediğinizi
50 | O c a k -Şu b at
2009
hissedeceksiniz. Gaz yapan pek çok
gıdanın etkisini anında yok eden
soda, yatmadan önce içilip
yatıldığında hem vücuttaki toksinleri
temizliyor, hem de gece boyunca
oluşabilecek susuzluk hissini
engelliyor.
Güçlü kemiklerin
doğal formülü
Doğal yapısı ve içeriğinde
bulunan mineraller sayesinde insan
sağlığında pek çok etkisi bulunan
soda, kemik gelişiminde oldukça
önemli bir rol oynuyor. İçeriğinde
bulunan kalsiyum miktarı nedeniyle
özellikle gelişme çağındaki gençler
tarafından her gün tüketilmesi
gereken soda, kadınların da tercih
etmesi gereken içeceklerin de
başında geliyor. Kemikleri
güçlendiren soda,
osteoporoz
bakımından
risk
altında
olan
kadınların
kalsiyum
ihtiyacının
giderilmesine katkıda
bulunuyor.
Cildinizi sodayla
sıkılaştırın
İçeriğinde pek çok
vitamin ve mineral
bulunan soda, pahalı
kozmetik ürünlerinin
yanı sıra oldukça
masrafsız bir güzellik
iksiri olarak kabul ediliyor.
Bütün yapmanız gerekense
temizlediğiniz yüzünüzü sabah ve
akşam olmak üzere günde iki kere
sodayla yıkamak veya pamuk
yardımıyla silmek. Zamanla cildinizin
sıkılaştığını ve çok daha genç bir
görünüme sahip olduğunuzu fark
edeceksiniz. Öte yandan dilerseniz
bir bardak sodaya bir çay kaşığı limon
veya limon kolonyası, bir çay kaşığı
gliserin ve bir yemek kaşığı elma
sirkesi ilave ederek çok daha etkili bir
cilt maskesi de hazırlayabilirsiniz.
Hazımsızlığın çaresi, soda
Akşam yemeğini fazla
kaçırdığımız zamanlarda veya alışkın
olmadığımız bir lezzet
denediğimizde, midemiz alarm
verebiliyor. Midede şişkinlik ve
yanma gibi durumlarla kendini belli
eden hazımsızlık, kişiyi son derece
rahatsız ediyor ve hatta uykusuzluğa
yol açabiliyor. İşte böyle durumlarla
karşı karşıya kalındığında
uygulanması gereken en basit ve
etkili yöntem, hemen bir soda
içmek… Böylece mideniz
rahatlayacak ve yediğiniz yemekten
pişmanlık duymayacaksınız.
MAKRO | Röportaj
1975 yılında bir şarkı söylemek için sahneye
çıktığı gece, hayatının değişeceğini tahmin bile
edemiyordu, Nihal Munsif. Sadri Alışık’ın daveti
üzerine gittiği bir gece kulübünde yalnızca bir
şarkı söylemek için sahneye çıktı ve bir daha da o
sahneden hiç inmedi. “Hangi soyadını
seviyorsun?” diye sordu, onu sahnede dinleyenler
arasında bulunan Sanat Güneşimiz Zeki Müren.
Nihal, “Burak efendim” diye cevap verdi.
“Olmaz” dedi, Zeki Müren, “Nihal Burak olmaz,
Nil Burak olsun senin sahne adın…” Böylece
başlayan sanat yaşamı, gazino ve plak
çalışmaları derken Nil Burak şarkıları hala
dillerde dolaşıyor. Issız Adam filmiyle beraber
arşivlerden çıkan 45’likler ise, geçmişe duyulan
büyük özlemi kanıtlıyor. Nil Burak ile
gerçekleştirdiğimiz bu çok özel söyleşiyle
özlemimiz biraz olsun diniyor.
1975 yılından bu yana müzik
piyasasının içindesiniz. Sanat
yaşamınızdan kısaca bahseder
misiniz?
Müziğe olan ilgim, ilkokul yıllarına
uzanıyor. Kıbrıs’ta Güzel Sanatlar
Derneği’nin korosunda şarkı
söyleyerek başladı diyebileceğim sanat
yaşamım, Londra Galipolli
Restaurant’ta sahneye çıkmamla ciddi
bir boyut kazandı. 1975 yılında tatil
için İstanbul’a geldim ve Türk
sinemasının usta sanatçısı Sadri
Alışık’ın daveti üzerine gittiğim gece
kulübünde yalnızca bir şarkı söylemek
için sahneye
çıktım. Bir
şarkı diye
çıkıp on tane
şarkı
söyledim. O
gece orada
kimler yoktu
ki… Zeki
Müren, Ayhan Işık, Sadri Alışık,
Çolpan İlhan, Ekrem Bora, Nebahat
Çehre ve Erol Simavi gibi çok değerli
isimler, bu müzik ziyafetine tanık
oldular. Daha sonra Fahrettin Aslan’ın
transferiyle Maksim Gazinosu’nda
“Yalnızım ben, çok yalnızım”,
“Nasıl da tatlı tatlı gülerdin yüzüme”,
“Boşvere boşvere ne hale geldik”,
“Sen de başını alıp gitme ne olur” ve
NIL BURAK
52 | O c a k -Şu b at
2009
MAKRO | Röportaj
çalışmaya başladım. Ardından
televizyonda canlı orkestra eşliğinde
program yaparak o dönemin en sevilen
şarkılarını seslendirmeye başladık.
Derken sırasıyla plak çalışmaları,
kabare çalışmaları ve Eurovision şarkı
yarışması geldi. Orada üçüncülük
alarak o dönem için oldukça iyi bir
başarı yakaladık.
O yıllardan bu zaman kadar pek
çok şarkınız hala dillerde. Bu
durum size neler hissettiriyor?
Her sanatçının mesleğiyle ilgili arzu
ettiği tek şey vardır. O da,
klasikleşmek. Ben kendimi
klasikleşmiş bir sanatçı olarak
görüyorum. Bu nedenle de şarkılarım
hala dillerde. Hem bugünün gençleri
hem de onların anne ve babalarının
eski şarkılara aynı coşku ve duygularla
eşlik ettiğini görmek, beni elbette çok
duygulandırıyor.
Günümüzde şarkılar kolay
ezberleniyor ama çabuk
unutuluyor. Şarkılarınızı
unutulmaz kılan ve her kesim
tarafından sevilmesini sağlayan
sizce nedir?
Yıllar sonra bir kez daha hem de… O
şartlarda yaptığımız işlerin ne kadar
kaliteli olduğunu ve emek verilerek
yapıldığını görüyoruz. Bu da
şarkılarımızı unutulmaz kılıyor. Emek
verilerek yapılan işlerin samimiyeti de
dinleyiciye daha kolay geçiyor. Ayrıca,
maalesef günümüzde her şey çok
çabuk tüketiliyor.
“En İyilerle Nil Burak” ve “Bir
Numaramsın” albümleriyle
hayranlarınızla yeniden
buluştunuz. Albümlerde orijinal
kayıtlara sadık kalma fikri nasıl
oluştu?
Uzun bir aradan sonra yepyeni bir
albüm yapmak üzere İstanbul’a
döndüm. Yapımcım ve prodüktörüm
sevgili Hakan Eren ile yeni albümümün
yanı sıra 1975 ile 1985 yılları
arasındaki plak ve kasetlerde kalan 90
şarkıdan 20 hit şarkımı seçtik. Orijinal
halleriyle ikinci albümü yaptık. Aslında
sevgili Hakan Eren’e beni ikna ettiği
için teşekkür ediyorum. Çünkü bu
şarkılarımızın master bantları,
maalesef kapanmış plak şirketlerinde
kaldı. Biz de bu şarkıları orijinal
halleriyle gençliğe yeniden
kazandırmak istedik ve sanırım bunu
da başardık. Bu bir arşiv çalışması
olduğu için orijinal kayıtların
kullanılması gerekiyordu ve bu
çalışmayı çok da güzel bir kitapçıkla
tamamladık. Şarkılar arasında neler
yok ki… “Boşvere Boşvere”, “Yalnızım
Ben”, “Bağışladın”, “Ben Anlamam”,
“Olmaz Olmaz Deme” ve bunun gibi
orijinal plak kayıtlarını yeniden
mastering yaparak pırıl pırıl kayıtlarla
sevenlerime sunduk.
“Nasıl da tatlı tatlı gülerdin
yüzüme”, Boşvere boşvere ne hale
geldik” ve “Sen de başını alıp gitme
ne olur”, hala insanın içini titreten
şarkılarınızın unutulmayan
nakaratları. Bugün dinlediğiniz ve
gelecekte sizin içinizi
titretebilecek olan şarkılar var mı?
Düşünüyorum da; güzel şarkılar var.
Fakat henüz bu dönemde içimi titreten
bir şey maalesef yok.
Radyolu günlerden, Altın
Plak’lardan sonra, bugün
görselliğin her alanda ön plana
geçtiği günleri yaşıyoruz.
Gelişmeler ve değişimler, sizi ve
sanat yaşamınızı ne ölçüde ve nasıl
etkiledi?
Gerçek sanatçılar bu olumsuzluklardan
her zaman etkileniyor. Ben 11 yıl ara
verdiğim için şahsen herhangi bir
şeyden etkilenmiş değilim. Çünkü ben
her zaman hem göze hem kulağa hitap
ettim. Geçmiş yıllarda da sinemadan
sahnelere geçen çok sayıda sanatçı
vardı. Onları görsel olarak dinliyor ve
seyrediyorlardı. Günümüzde bu daha
da çok arttı. Çünkü herkes her işi
becerebileceğini zannediyor. Ses Allah
vergisi bir şeydir...
Issız Adam filmiyle beraber,
geçmiş dönem plakları arşivlerden
çıktı ve yine dillere dolandı. Sizce
geçmişe bir özlem mi var?
Kesinlikle. Gençler iyi ve kötü şarkıları
ayırt etmeye başladılar. Bizim
jenerasyonun ise anıları canlandı.
Zaten bu şarkıları herkes ezbere
biliyor.
Önümüzdeki günlerde ne gibi
projeler gerçekleştirmeyi
hedefliyorsunuz? Yeni bir albüm
hazırlığı var mı?
Bu yıl yurtiçi ve yurtdışında
konserlerim olacak. Şarkı söylemeyi ve
sahneyi çok özlemiştim. Sanırım bu
özlemimi gidereceğim. Bir uzun
metrajlı film ve dizi film teklifleri var.
Onları da değerlendireceğim.
Oc a k - Ş ubat 2009 | 53
MAKRO | Röportaj
Emekle
yıllarla
sabırla
eşdeğer bir hikaye
Rivayet edilir ki, dünya üzerinde yetişen ilk ağaçtır, zeytin ağacı.
Nuh tufanından sonra “Ben varım” diyen ilk ağaçtır. Nazlanmaz,
su istemez, havanın bahşedeceği nem yeter ona. Gölgesinde aşıklar, çobanlar, yorgunluktan bitap düşen insanlar barındırır çoğu
zaman. Yaşamı simgeler, bilgeliği simgeler, barışı simgeler en
başta. Vakti gelince zeytin kaplar dört yanını; nazlanmaz, sahibinin eline bırakır kendini. Anadolu insanı kendi gözleri gibi bakar zeytinlere;
sofralara gelene kadar kim bilir kaç kişinin
emeğine ortak olur. Ve bir sabah siz uyandığınızda, yayılırken taze çayın buğulu kokusu sofralara, siyah inciler ve yeşil
zümrütler arz-ı endam eyler. Baytekler Gıda’nın hikayesi de, zeytin ağaçları gibi
emekle, yıllarla, sabırla eş değer… Baytekler Gıda Genel Müdürü Atalay Baytek ile Türkiye’de zeytin üretimi, tüketimi ve Baytek
zeytinlerinin hikayesi üzerine konuştuk.
54 | O c a k -Şu b at
2009
Baytekler Gıda’nın hikayesini
sizden dinleyebilir miyiz?
Zeytin ağaçları nasıl ağaçların en
eskisi ise, bizler de bu sektörün en eski
firmalarından biriyiz. 1970’li yıllarda
başladık zeytin üretimine. Yıllardır
tıpkı zeytin ağaçlarının göstermiş
olduğu dirayet ve sabır gibi, bizler de
dirayetle, sabırla, yorulmadan,
sızlanmadan çalışmaya devam
ediyoruz. Kuruluşumuzdan bu yana,
zeytin ağaçlarının güneşle sürekli renk
değiştirmesi
gibi, biz de
zamanla
kendimizi
yeniledik,
zamana,
teknolojiye ve
gelişmelere ayak
uydurduk. Bugün geldiğimiz noktada,
Gemlik’te yaklaşık 4800 metrekarelik
kapalı alan üzerine kurulu fabrikamızla
imalatlarımızı gerçekleştiriyor, Ankara
Gimat Ticaret Merkezi’ndeki 2000
metrekarelik yönetim binamızla
Türkiye’nin dört bir yanına hizmet
veriyoruz.
Baytek zeytinlerini tüketiciler
güvenle tüketiyorlar. Bu güvenin
altında yatan nedir?
Teşekkür ederim. Bunu şöyle
açıklayayım. Gıda sektöründe hizmet
vermek pek çok sorumluluğu
omuzlarınızda taşıyorsunuz,
demektir. Her şeyden önce,
üretim sorumluluklarınızı
belirlemeniz gerekir.
Fabrikanızla, üretim
alanlarınız ve makine
parkınızla sizin
hizmet verdiğiniz
sektörün son
teknolojisini
yakalayabilmeniz,
belirli bir kalite
stratejisi yazıp bu
minval üzere çalışmanız
gerekir. Birlikte çalışacağınız
her personel, sizinle aynı bakış
MAKRO | Röportaj
rağmen bu standardı
yakalayabilmektir. Baytekler Gıda
olarak bizler, tüm
sorumluluklarımızın bilincindeyiz ve
bunları tek tek, hatasız, eksiksiz ve
koşulsuz olarak yerine
getiriyoruz.
Atalay Baytek
açısına sahip olmalıdır. Onlara kurum
kültürünüzü aşılayabilmek, onların
hem üreticiymiş hem de tüketiciymiş
gibi düşünerek çalışmalarını
sağlayabilmek, üretime sizin
gözlerinizle bakmalarını öğretebilmek
gerekir. Bunları onlara benimsetmek
bir başka sorumluluk olarak çıkar
karşınıza. Üretimden tüketime kadar
ortaya çıkan her süreçte çözüm ortağı
olarak belirlediğiniz her kurum, sizin
için ayrı bir enerjidir ve muhakkak en
az sizin kadar profesyonel olan
kurumlarla çalışmanız gerekir. En
büyük sorumluluk ise, tüketiciye karşı
olan sorumluluğunuzdur. Tüketicinin
sizden tek beklentisi, hijyenik, kaliteli
ve lezzetli ürünleri her seferinde aynı
standartla almaktır. Oysa topraktan
elde ettiğiniz ürünlerde, bir dönem
aldığınız mahsulle bir sonraki dönem
alacağınız mahsulün aynı olma
garantisi yoktur. Aynı tohumu ekseniz
dahi, iki farklı ağaçtan iki farklı lezzet
ve ürün almanız muhtemeldir. İşte en
büyük sorumluluk, tüm
olumsuzluklara ve tabii şartlara
Zeytin üretiminizin yanı sıra
peynir üretiminiz de var değil mi?
Tüketici gözüyle baktığımızda,
zeytin ve peynirin sofraların ayrılmaz
bir parçası olduğunu gördük. Bu
ürünler, şarküterilerde genellikle yan
yana sergileniyor ve tüketiciler
alışveriş esnasında bildikleri,
tanıdıkları, aşina oldukları markaları
tercih ediyorlar. Baytek zeytinlerinin
az evvel sizin de belirttiğiniz gibi zaten
belli bir bilinirliği, tüketicinin gözünde
güvenilirliği vardı. Biz de aynı güven,
lezzet ve kaliteyi Baytek peynirleri ile
tüketiciye ulaştırmak istedik. Peynir
üretimimizde bizlere, kurucumuz
Sayın Zeki Baytek’in büyük yardımları
dokundu. Kendisinin deneyimi ve
çabalarıyla Baytek peynirlerini de bir
marka haline getirdik.
Zaman zaman basında
zeytinlerin katkı maddeleri ile
renklendirildiğine dair haberler
yer alıyor. Bu konudaki
düşünceleriniz nelerdir?
Baytek zeytinleri tamamen doğal
ve katkı maddesiz olarak üretiliyor.
Üretimini yaptığımız Gemlik
zeytinlerinin bir emsali daha yok. Evet,
bazen basında zeytinin tekstil boyası
ve ferroglukonat ile karartıldığına dair
haberler görüyoruz. Bundan 200 yıl
önce de zeytin boyayla mı
karartılıyordu? Bu tip zeytinler,
Gemlik yöresi zeytinleri değildir;
Gemlik zeytinlerinin gerek tat gerekse
renk yönünden hiçbir katkı maddesine
ihtiyacı yoktur. Gerçek Gemlik zeytini
siyah renkte, ince kabuklu, çekirdeği
küçük ve etlidir. Kızıl zeytinlerin boya
ile renklerinin değiştirilmesi, daha çok
merdiven altı tabir edilen firmalarda
gerçekleştirilmektedir. Bu tip firmalara
yönelik kontrol mekanizmalarının
geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum.
2009 yılında yeni üretim
tesislerinizin de üretime
başlayacağını biliyoruz. Bu konuda
bilgi alabilir miyiz?
Evet, Gemlik’te inşasını
gerçekleştirdiğimiz yeni üretim
tesislerimiz, çok yakın bir zamanda
tamamlandı. Üretime Ocak ayı başında
başladık. Yeni tesislerimizin her
noktasını tüm ayrıntılarıyla düşündük
ve inşasında büyük titizlik gösterdik.
İçerisini son teknoloji makinelerle
donattık. Yaklaşık 4800 metrekare
üzerine kurulu, Avrupa Birliği
standartlarındaki yeni üretim
tesislerimizle, yıllık üretim
kapasitemizi 10.000 tona çıkartmayı
hedefliyoruz. Fakat elbette ki en büyük
hedefimiz, Baytekler kalitesini
koruyabilmek.
Tüm Türkiye’de
Baytek kalitesi
Başta sofralık zeytin, sele zeytini, çizik
zeytin ve biberli yeşil zeytin olmak üzere
pek çok yeşil ve siyah zeytin çeşidini, peynir
ve turşu çeşidini ürün gamında bulunduran
Baytekler Gıda, tüm Türkiye’ye aynı kaliteyi
taşıyor. Zeytinlerin toplanmasından
yıkanmasına, ön kalibrasyon işlemlerinden
fermantasyona, fermantasyon sonrası
yıkamadan son kalibrasyona, ambajlamadan
depolamaya, sevkiyattan satışa kadar her
hususta büyük bir titizlik ve özveriyle
işlenen ürünler, yine aynı titizlik ve dikkatle
sofralarınıza ulaştırılıyor. Baytekler Gıda,
ürünlerinin yağ, lif, protein, kül, şeker,
karbonhidrat ve su oranları bakımından
oldukça besleyici ve sağlıklı olmasına büyük
dikkat gösteriyor. Gıda sektöründe hizmet
vermenin insan sağlığına hizmet etmekle eş
değer olduğunun bilincinde olan Baytekler
Gıda, üretiminde kalite ve hijyene azami
özen veriyor.
Oc a k - Ş ubat 2009 | 55
MAKRO | Röportaj
Takım
çalışması
çok önemli
Makromarket giderek büyümeye devam ediyor. Bu büyümede,
hem kaliteli hizmet anlayışı hem de çalışanlarıyla kurduğu doğru
ve samimi iletişimin payı oldukça büyük elbette. Ulusal olma ve
kurumsallaşma adına oldukça emin adımlarla ilerleyen Makromarket’in müşteri trafiğinin en yoğun yaşandığı mağazalarından
biri olan İstanbul Yolu Mağazası’nın Müdürü Kadir Çobanoğlu’yla
Makromarket’in hizmet anlayışını ve yılların birikimini konuştuk.
56 | O c a k -Şu b at
Bize biraz kendinizden ve
Makromarket’teki görevinizden
bahseder misiniz?
1998 yılında bu yana Makromarket
ailesi içerisinde çeşitli görevlerde
bulundum. Çalışma hayatıma mağaza
müdürü olarak devam ediyorum.
Sektörün lider ve öncü firmasında
çalışmanın haklı gururunu yaşıyorum.
Mağaza müdürü olarak sektörün
gelişen ve değişen yönlerini titizlikle
takip ediyor ve perakendenin parlayan
yıldızı Makromarket’in İstanbul Yolu
şubesinde müşteri memnuniyetini
gözeten bir anlayışla hizmet vermeye
devam ediyorum.
sunmaya özen gösteriyoruz. Gıda,
giyim, elektronik eşya, ayakkabı ve
fast-food bölümleriyle hizmet
ediyoruz. Mağazamız İstanbul Yolu
üzerinde olduğu için, yoğun bir
müşteri kitlesine hitap ediyoruz.
Düzayak girişimiz ve oto parkımız da
bize avantaj sağlıyor. Geniş ve ferah
ortamıyla rahat bir alışveriş imkanı
sunan şubemizde geniş ürün
yelpazemizle çizgi ötesi hizmet
anlayışımızı sürdürüyoruz.
Müşterilerimize aradığı her türlü
ürünü bulma avantajını sunduğumuz
mağazamızda, düzen ve temizliği üst
seviyede tutmak, birinci ilkemiz.
Makromarket İstanbul Yolu
mağazası hakkında bilgi verebilir
misiniz?
Mağazamız 2004 yılında hizmete
girdi. 2800 metrekare alanda 70
kişiden oluşan personel ekibimizle
müşterilerimize en iyi hizmeti
İstanbul Yolu mağazası metrekare
olarak büyük ve müşteri
yoğunluğu yüksek bir mağaza.
Mağazanızı yönetirken nelere
dikkat ediyorsunuz?
İş disiplini son derece önemli. Yönetim
anlayışımın bir parçası olarak düzen ve
2009
Kadir Çobanoğlu
temizlik ilkelerine verdiğim önemin
yanı sıra en önemli ilkelerimden biri
de müşteri memnuniyetini sağlamak.
Hayat, zaman kavramıyla sınırlı
olduğuna göre insan zamanı doğru ve
etkin bir biçimde kullanmalı, diye
düşünüyorum. Teknolojinin tüm
imkanlarından faydalandığımız
kurumumuzda etkin ve verimli
çalışmaya özen gösteriyor ve
başarımızı yineleyerek çalışmayı
sürdürüyoruz.
Makromarket teknolojiyi çok
etkili olarak kullanan bir kurum.
Önemli bir yenilik olan Makro
Kart Gold’a karşı müşterilerin
tepkisi hakkında neler
söyleyebilirsiniz?
Makro Kart Gold, kurumsallaşmanın
önemli bir ürünü. Bununla ilgili olarak
zaman zaman müşterilerimizin
memnuniyetlerini ifade ettiklerine
şahit oluyorum. Şahsım adına puan ve
promosyon çalışmalarına gerekli
desteği vererek Makro Kart Gold’un
ciromuzun artmasında önemli bir araç
olduğunu düşünüyorum. Ayrıca
müşterilerimize özel hediye
çalışmaları da onlara verdiğimiz önemi
gösteriyor.
MAKRO | Röportaj
Koşulsuz
müşteri
memnuniyetine
odaklıyız
İlk olarak Ankara’da, perakende
sektöründe kaliteli hizmet
sunmaya başlayan, daha sonra bu
hizmet anlayışını çeşitli illere de
taşıyan Makromarket, uluslararası
arenada takip edilen bir marka
olmayı hedefliyor. Bu çerçevede
attığı adımlarla her geçen gün
büyüyen Makromarket’in tüm
bölge müdürlükleri de bir elden
yönetiliyor. Makromarket Genel
Koordinatörü Uğur Songör’ün
denetimindeki Ankara, Konya ve
Kayseri bölge müdürlükleri,
çalışmalarını müşteri memnuniyeti
odaklı bir şekilde yürütüyor. Biz de
bu sayımızda Makromarket’in tüm
bölge müdürlükleriyle röportajlar
gerçekleştirdik.
Hedefine uygun adımları sırasıyla
atan Makromarket’in Ankara Bölge
Müdürleri ile gerçekleştirdiğimiz
bu sayfalarımızdaki söyleşide,
Ankara Bölge Müdürlüğü’nü ve
Makromarket’in marka olma
sürecini konuştuk.
Makromarket Ankara Bölge
Müdürlüğü’nün kadrosundan ve
hizmetlerinden bahseder misiniz?
Ankara Bölge Müdürlüğü olarak Genel
Koordinatörlüğe bağlı olarak
çalışıyoruz. Ankara bölge müdürleri
olarak, asli faaliyetlerimiz arasında,
yönetim kurulu adına mağazaları
denetleyen ve kontrol eden, satış ve
karlılığı arttırıcı, değişken maliyetleri
azaltıcı her türlü tedbirleri alan,
bununla birlikte mağazalar için
planlanan tüm faaliyetleri yürüten ve
uygulatan çalışmalar yer alıyor. Ayrıca
merkez birimlerle mağazalar arasında
her türlü eşgüdümü sağlayarak
mağazalarımızı fiziki ve görsel yönden
düzenleyici faaliyetleri yürüten,
müşterilerimize huzurlu ve keyifli bir
58 | O c a k -Şu b at
2009
alışveriş dünyası yaratmak için azami
çabayı ve hizmeti esirgemeyen bir
mantıkla çalışıyoruz.
Ankara Bölge Müdürlüğü olarak
kaç mağazanın sorumluluğunu
taşıyorsunuz?
Ankara’da 74 mağazada, 2 bin
personelle hizmet veriyoruz.
Mağazalar arası koordinasyonu
sağlarken nelere dikkat
ediyorsunuz?
Organize perakendeciliğin
prensiplerine uygun olarak,
Makromarket’in vizyon, misyon ve
ilkeleri doğrultusunda modern, şık ve
tüketiciyi memnun eden
mağaza konseptleri
oluşturmak, asli
görevimiz.
Çalışmalarımızı
gerçekleştirirken koşulsuz müşteri
memnuniyetine odaklanıyoruz. Bu
amaçla, tüm mağazalarımızda çizgi
ötesi hizmet anlayışımıza paralel olarak
müşterilerimize konforlu bir alışveriş
ortamı sunma gayreti içerisindeyiz.
Çalışmalarımızda, mevcut
rakiplerimizi, değişen tüketim
alışkanlıklarını ve müşteri taleplerini
çok iyi takip ve analiz etmek
zorundayız. Günümüzün yıpratıcı
rekabet şartları içinde pazarda etkin
olabilmek için, alınan her türlü
pazarlama ve satış geliştirici kararı
destekleyerek, sadık müşteri sayımızı
arttırıcı faaliyetler gerçekleştiriyoruz.
Bu nedenle mağaza yöneticilerimizi ve
personelimizin eğitim faaliyetlerine
büyük önem gösteriyoruz.
Özgür Șengül
Erhan Kurtoğlu
60 | O c a k -Şu b at
2009
Ankara’daki Makromarket
başarısının sırrı nedir?
Kanaatimizce Makromarket’in
başarısının gerçekleşmesindeki ana
faktör, müşterileriyle kuruduğu sıcak
aile ortamı. Bu ortam sağlıklı bir
şekilde gelişti ve dejenere olmadan
günümüze kadar taşındı. Ayrıca
gelişime ve değişime açık olması,
mağazacılık alt yapısına yatırım
yapması, insan kaynakları ve Ar-Ge
faaliyetlerine önem vermesi ve
profesyonel yöneticileri bünyesine
katmasıyla mevcut yapısı daha da
güçlenerek büyüdü.
2009 yılı hedefleriniz nelerdir?
Öncelikle ölçülebilir verilerden
beslenerek giderleri minimize eden,
reel karlılığı arttıran verimli mağazalar
tesis etmek, ana hedefimiz. Bununla
birlikte maksimum müşteri
memnuniyetinin artarak sağlandığı,
ürün çeşitliliğinin ve sunumunun
profesyonelce yapıldığı temiz, ferah ve
keyifli alışveriş ortamları olan mevcut
mağazalarımızı bu yönde daha da
geliştirmeyi ve uluslararası perakende
sektöründe kendine özgü ve takip
edilen bir zincir haline gelmeyi
hedefliyoruz.
Uğur Songör
Murat Aksu
MAKRO | Röportaj
Kayseri’de de
makro kalite
Türkiye’de farklı noktalarda hizmet vermeye devam eden
Makromarket, son olarak Kayseri Ofis-Evim mağazalarını da
bünyesine katarak hizmet ağını genişletti. Kayserilileri makro
hizmet kalitesine kavuşturan Makromarket’in Kayseri Bölge
Müdürü Yalçın Taş ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide, Kayseri’deki yapılanmayı konuştuk.
Yalçın Taş
Makromarket 2008 yılı Ağustos
ayında Ofis-Evim mağazalarını da
bünyesine katarak Kayseri’yi de
makro hizmet kalitesiyle
buluşturdu. Kayseri’deki
Makromarket yapılanmasından
bahsedebilir misiniz?
Günümüzde her geçen gün gelişen ve
hızla büyüyen perakende sektöründe
“Hizmet tüm Türkiye’de” sloganıyla
istikrarlı büyüme çizgisini sürdüren
Makromarket, hizmet ağına Kayseri’yi
de dahil etti. Anadolu’nun yerli
markası olmakla birlikte aynı
memleketin insanı ve hemşeri
olmanın vermiş olduğu duygu ve
düşüncelerle, Makromarket’in
kültürünü, kaliteli hizmet anlayışını,
62 | O c a k -Şu b at
2009
müşteri memnuniyeti sağlayan cazip
fırsatlarını ve özlem duyulan keyifli
alışveriş hizmetini burada da
sunmak istiyoruz. Kayseri’de 14
şubesiyle hizmet veren Ofis-Evim
marketlerin Makromarket bünyesine
katılmasıyla birlikte, 350 çalışanı 12
bin metrekare müşteri alanına sahip
mağazalarıyla, 6 bin metrekare
kapalı alana sahip lojistik merkezi
bulunan Makromarket, Kayseri’de
Bölge Müdürlüğü’nü kurmuş
bulunuyor.
Makromarket Kayseri Bölge
Müdürlüğü olarak kadronuz ve
hizmetleriniz hakkında bilgi
verebilir misiniz?
Kayseri Organize Sanayi Bölgesi
içerisinde bulunan bölge
müdürlüğümüz, lojistik depoları ve
etkin personel kadrosuyla, bölge
mağazalarımızın ve müşterilerimizin
talepleri doğrultusunda çalışmalar ve
analizler yaparak mağazalarımızın
verimliğini arttırıyor. Bölge
müdürlülüğümüz bünyesinde, geniş
ürün yelpazesiyle müşteri taleplerine
hesaplı ve kaliteli ürünler
sunabilmek için son derece modern
bir et işleme tesisi bulunuyor. Böylece
soğuk zincir bozulmadan vakumlu bir
şekilde, veteriner hekim kontrolünde
hazırlanan etlerimizi müşterilerimizin
beğenisine sunuyoruz. Manav
reyonlarında geniş ürün
portföyümüzle müşteri taleplerini göz
önüne alıyoruz. Ürünlerin tazeliğini
korumak ve aynı zamanda maliyetleri
düşürmek adına bünyemizde yaş sebze
ve meyve lojistik deposu da
bulunuyor.
Ürünlerin tedarik edilmesi ve
mağazalara dağıtılması
aşamasında nasıl bir yol
izliyorsunuz?
Lojistik depomuzda ürün eksikleri
tespit ediliyor ve merkez satın alma
birimine siparişler gönderiliyor.
Merkez satın alma tarafından
oluşturulan sistem üzerinden
siparişleri oluşturuluyor. Daha sonra
e-posta yoluyla siparişlerimiz tedarikçi
firmalar tarafından depomuza teslim
ediliyor. Mağazalarımız günlük olarak
sistem üzerinden eksiklerini ve
siparişlerini oluşturduktan sonra,
lojistik depomuzdan mağazalar
tarafından oluşturulan listeler,
peronlar bazında hazırlanıyor ve son
kontroller yapılarak mağazalarımıza
ulaştırılıyor. Yaş meyve ve sebze
lojistik depomuz ise, günlük olarak
mağazalardan aldığı siparişleri Kayseri
sebze-meyve halinden tedarik ederek
mağazalarımıza dağıtım yapıyor. Et
işleme tesisimiz de yine aynı şekilde,
günlük olarak mağazalarımızın sistem
üzerinden girmiş olduğu siparişleri
hazırlayıp soğuk zincirin
tezgâhlarımıza ulaşmasını sağlıyor.
2009 yılı hedefleriniz nelerdir?
2009 yılında, bölgemizde bulunan
birçok şehrimizi Makromarket hizmet
ağına katarak bölge insanımıza kaliteli
hizmetimizi ulaştıracağız. Daha çok
istihdam sağlayıp ülke ekonomisine
katkıda bulunarak, daha geniş kitlelere
ulaşmak istiyoruz.
MAKRO | Röportaj
Her zaman
en iyi olmayı
hedefliyoruz
Makromarket’te tüm departmanlar birbirleriyle koordineli
olarak çalışmaya devam ediyor. Bu şekilde çalışarak başarısını her gün biraz daha arttıran Makromarket, perakende
sektöründeki konumunu da her geçen gün biraz daha sağlamlaştırıyor. Makromarket Konya Bölge Müdürü Hamdi Cömert ile yaptığımız söyleşide Makromarket’in Konya’daki
yapılanmasını ve önümüzdeki süreçte neler hedeflediğini
konuştuk.
Konya Bölge Müdürlüğü olarak
Konya, Karaman, Antalya ve
Mersin illerinde bulunan
Makromarket mağazalarına
hizmet veriyorsunuz. Bu
şehirlerdeki hizmetlerinizden
bahseder misiniz?
Konya Bölge Müdürlüğü,
bünyesinde bulunan tüm mağazalara
tam bir bütünlük içerisinde A’dan Z’ye
her konuda hizmet veriyor. Satın
almadan ürün tedarikine,
pazarlamadan lojistiğe, bilgi işlemden
teknik servise ve personel alımına
kadar eksiksiz kadrosu ve tüm
departmanlarıyla sorumluluğumuzda
olan tüm mağazalara ihtiyaçları ve
gereklilikleri noktasında yardımcı
oluyoruz. Pazarlama, satın alma, bilgi
işlem, teknik servis, lojistik, insan
kaynakları ve finans departmanlarının
görev ve sorumlulukları kapsamında
64 | O c a k -Şu b at
2009
gece ve gündüz fark etmeden, her
türlü konuda mağazalarımızın
noksansız müşterilerimize hizmet
vermesi için tüm imkanlarımızı
kullanarak destek veriyoruz. Farklı
illerde farklı kültürlere de hizmet
ettiğimizin bilincindeyiz. Bölgesel
farklılıkları göz önünde bulundurarak
satın alma ve pazarlama noktasında
Ankara Genel Merkez’deki ilgili
departmanlara önerilerde bulunuyor,
müşterilerimizin ihtiyaçlarını
karşılamak ve temin etmek
noktasında da mağazalarımızla
işbirliği ve paylaşım içerisinde
oluyoruz.
Konya Bölge Müdürlüğü olarak
kaç mağazanın sorumluluğunu
taşıyorsunuz?
Konya Bölge Müdürlüğü
sorumluluğunda toplam 16
Hamdi Cömert
mağazamız var. Mağazalarımız Konya,
Karaman, Antalya ve Mersin illerinde
faaliyette. Konya’da 10, Karaman’da 2,
Antalya’da 2 ve Mersin’de de 2 adet
mağazamız hizmet veriyor. Konya’da
bulunan 10 mağazamızın 2’si Beyşehir
ve Kadınhanı ilçelerinde. Karaman
merkezde bulunan mağaza ve Konya
merkez mağazası, diğer mağazalara
göre farklı bir konseptte olup Uyum
Alışveriş Merkezleri içerisinde yer
alıyor. Çok yakın bir zamanda da
Mersin’de yeni bir mağaza açacağız.
Bölge müdürlüğündeki
departmanlar ve bu
departmanların çalışmaları
hakkında bilgi verebilir misiniz?
Konya Bölge Müdürlüğü’nde satın
alma, pazarlama, kalite kontrol, insan
kaynakları, finans, bilgi işlem, teknik
servis ve idari işler departmanları
bulunuyor. Tün departmanlarımız
Ankara Genel Merkez’in belirlediği
çalışma planları dâhilinde ve genel
merkezle koordineli olarak hareket
ediyor. Ankara’daki satınalma
departmanı tarafından yapılan
anlaşmalar ve planlamalar dahilinde
Konya Bölge Müdürlüğü’nde bulunan
satınalma departmanımızdaki yetkili
arkadaşlarımız, ulusal ve yerel
MAKRO | Röportaj
66 | O c a k -Şu b at
firmalarla görüşerek ürün tedarikini
sağlıyor, bölgesel ihtiyaçlara göre yerel
ürün önerisinde bulunuyor ve temin
ediyor. Konya depo ile koordineli
olarak Konya merkez ve diğer illere
ürün sevkiyatını sağlıyor, eksiksiz ve
doğru teşhirle ürün satışının
yapılmasını sağlamak için mağaza
denetimlerinde bulunuyor. Pazarlama
departmanımız, yıl boyunca planlanan
reklâm ve tanıtım çalışmalarının
yürütülmesi noktasında yardımcı
oluyor, mağazalarımızın görsel
kontrolü gibi konularda denetimlerini
gerçekleştirerek hijyenik ortamlarda
ve sağlıklı ürünlerle müşterilerimize
satış yapılmasını sağlıyor. İnsan
Kaynakları departmanı, iş alımları
sürecinde gelen başvuruları
değerlendirerek personel alımını
gerçekleştiriyor, mağazalardaki kadro
fazlalığı ve kadro eksikliklerini
gidererek dengeyi sağlıyor. Bilgi işlem
ve teknik servisteki arkadaşlarımız da
mağazalarımızdaki kurulu sistemlerin
ve teknik işlerin aksamadan
bütünlüğünün sağlanması ve reklâm
araçlarının eksiksiz uygulanması
noktasında satış operasyonla birlikte
denetimler yapıyor, halkla ilişkiler
faaliyetleri ve sosyal içerikli aktiviteler
düzenliyor. Kalite kontrol departmanı
bünyesinde bulunan gıda
mühendisimiz, mağaza temizliği,
personel temizliği, reyonların ve ürün
ambalajının temizliği, son kullanma
tarihi kontrolü, depo düzen ve
temizliği, reyonların sıcaklık kontrolü,
ürünlerin depolama ve muhafaza
şartları kontrolü, iade depo düzeni
yürütülmesinden sorumlu.
Mağazalarımızda meydana gelecek
arıza ve aksaklıkları aynı gün
içerisinde çözebilecek teknik donanım
ve hıza sahip olan Bilgi İşlem ve
Teknik Servis departmanları, Konya ve
Konya dışındaki tüm mağazalara da
hizmet götürüyor.
Tüm departmanlarımızdaki
arkadaşlarımız, departmanlar arası
iletişimi sağlayarak organize bir
şekilde çalışmalarını yürütüyor ve bir
bütün içinde Konya Bölge
Müdürlüğü’nün daha iyi yerlere
2009
gelebilmesi, mağazaların daha iyi
şartlarda hizmet verebilmesi ve
müşteri memnuniyetinin sağlanması
için emek harcıyor.
Konya Bölge Müdürlüğü olarak
2008 yılı hedeflerinizi
gerçekleştirebildiniz mi? 2009 yılı
hedefleriniz nelerdir?
Konya Bölge Müdürlüğü için 2008
yılı, doğum yılıydı. 2008 yılında
sancılı, zorlu ve bir o kadar da keyifli
bir süreç yaşadık. Afra Alışveriş
Merkezleri’nin satın alınmasından
sonra Konya Bölge Müdürlüğü’nün
2008 yılı içerisindeki en büyük hedefi,
hızlı bir şekilde adım attığımız Afra
mağazalarının Makromarket
konseptine dönüşüm projesini
tamamlamaktı. 2008 yılını
tamamlamadan bu hedefimizi
başarıyla gerçekleştirdik. Tüm Afra
mağazaları genel bir değerlendirme
altına alındı, Makromarket konseptine
uymayan birkaç mağaza kapatıldı ve
şu an mevcutta olan 16 Afra mağazası
Makromarket konseptine
dönüştürüldü. Diğer bir önemli hedef
ise, Makromarket’in Konya Bölge’de
bilinirliliğini sağlamaktı ki Ankara
Genel Merkez’in de bize verdiği satın
alma ve pazarlama desteğiyle bunu
gerçekleştirdik. Bundan sonraki
önemli süreç, Konya pazarında
yakaladığımız başarıyı korumak ve
daha ileriye taşıyarak makro hizmet
kalitesini mikro fiyatlarla
müşterilerimize sunmaktır. 2009
yılında Konya Bölge Müdürlüğü olarak
mevcut illerde yeni mağazalarla
pazarımızı büyütmek, yeni illerde
açacağımız mağazalarla bölgede
yaygınlaşmak ve Konya Bölge’de pazar
lideri olmak amacındayız. Bu amacın
gerektirdiği koşulsuz müşteri
memnuniyetini sağlamak, kaliteli
hizmet vermek ve vereceğimiz eğitim
desteğiyle personelimizi kaliteli
hizmet koşullarına taşımak diğer
önemli amaçlarımız arasında yer
alıyor.
MAKRO | Röportaj
Ar-Ge Koordinatörü Mete
Kurt’u kısaca tanıyabilir
miyiz?
1959 yılında Elbistan’da
doğdum. Silahlı Kuvvetlerin
değişik kademelerinde
yönetici olarak görev aldım ve
İstanbul Üniversitesi İşletme
Fakültesi’nde yüksek lisans
eğitimimi tamamladım. ISO
9001 Kalite Yönetim
Sistemleri üzerine sistem
dokümantasyon ve
Uluslararası Baş Denetçi
Sertifikası’na sahibim. 20002005 yılları arasında, enerji
sektöründe MET Enerjide
İnsan Kaynakları ve Kalite
Yönetim Sistem Müdürlüğü
görevlerinde bulundum. 2006
yılı itibariyle de
Makromarket’te İnsan
Kaynakları Müdürü olarak göreve
başladım. 2007 yılında Ar-Ge
Koordinatörlüğü’nün kuruluşunu
organize ettim. Halen İnsan Kaynakları
Müdürlüğü, Eğitim Müdürlüğü ve ArGe Koordinatörlüğü görevlerini bir
arada yürütüyorum.
Makromarket
araştırıyor
geliştiriyor
Perakende sektöründe
başarısını kanıtlayan Makromarket, her
geçen gün kendini geliştirmeye
devam ediyor. Piyasadaki
rakiplerini çok iyi analiz eden,
yeniliklere son derece açık
olan ve planlı büyümeyi
hedefleyen Makromarket’in
Ar-Ge Koordinatörü Mete Kurt
ile Ar-Ge departmanının
çalışmalarını konuştuk.
Mete Kurt
68 | O c a k -Şu b at
2009
Makromarket’in Ar-Ge
departmanı hakkında bilgi
verebilir misiniz? Ne gibi
çalışmalar yürütüyorsunuz?
Makromarket Ar-Ge departmanı,
2007 yılında sektörel ihtiyaçlar göz
önünde bulundurularak Yönetim
Kurulu Başkanının öngörüsüyle
kuruldu. Ar-Ge
Koordinatörlüğü’nün pek çok
görev ve sorumlulukları var.
Sektörel araştırma ve geliştirme
faaliyetlerinin detaylı olarak
incelenmesi ve elde edilen bulgular
doğrultusunda yönetime,
bilgilendirme ve uygulama
raporları sunmak görevlerimiz
arasında bulunuyor. Makromarket
bünyesinde yürütülen tüm
faaliyetleri kapsayacak şekilde
karşılaştırmalı analizler yaparak
MAKRO | Röportaj
bunları istatistiksel süreç yönetimi
içersinde değerlendirmek önemli
görevlerimizden biri. Öte yandan
Makromarket’te standart oluşturmak
adına kalite yönetim sistemlerinin
kurulması, dokümantasyon
oluşturulması uygulanması ve
denetlenmesi, mağazacılık
faaliyetlerinin dokümante edilmiş
prosedürlere ve standartlara
uygunluğunun tarafsız, bağımsız ve
objektif kanıt toplama yöntemiyle
yönetim kurulu adına tetkik edilmesi
ve raporlanması, yatırım proje
değerlendirmelerinin kapsamlı bir
format içersinde incelenerek üst
yönetime rapor edilmesi, üniversite ve
perakende sektörü işbirliği kapsamında
ihtiyaç duyulduğunda üniversitelerin
ilgili birimleriyle proje çalışmaları
yürütülmesi ve Makromarket’te
uygulanabilir hale getirilmesi şeklinde
çalışmalar yürütüyoruz.
Bir organizasyonda Ar-Ge’nin
başarıyla ilerlemesi için temel
kurallar nelerdir?
İnovasyona açık olmak ve hızlı
kararlar almak, yetenekli, eğitimli ve
tecrübeli insanlardan oluşan bir
takımın çalışmasının plan ve program
70 | O c a k -Şu b at
2009
çerçevesinde hayata geçirilmesi ve
takip edilmesiyle mümkün. Bunu
yapmak için, yetişmiş insan kaynağının
çok iyi seçilmiş olmasıyla birlikte ulusal
ve uluslararası literatürün takip
edilmesi de önem taşıyor.
Her şeyden önce şirket bünyesinde
bir kalite yönetim sisteminin
oluşturulması, tüm faaliyetlerin bu
sistem içerisinde belirlenen ilkeler
doğrultusunda icra edilmesi, yine tüm
faaliyetlerin söz konusu sisteme bağlı
olarak tetkik edilmesi ve nihayetinde
tetkik bulgularındaki uygunsuzlukların
giderilmesi için düzeltici ve önleyici
faaliyetlerin ilgili departmanlar
tarafından başlatılması gerekiyor. Biz
şirketimizde PUKO yöntemi
doğrultusunda faaliyetlerimizi
yönetme ve yürütme gayreti
içerisindeyiz. Makromarket olarak, bir
yıl içinde ciddi yol kat ettik.
Ar-Ge için bilgi, diğer
birimlerde olduğundan çok daha
önemli. Bilgiyi elde etme yolunda
rakiplerinizden önde olmanızı
sağlayan nedir?
Makromarket Ar-Ge Departmanı,
perakende sektöründeki tüm yenilikleri
ve rakiplerin piyasa hareketlerini takip
ediyor. Günümüz teknolojisinin bugün
geldiği nokta, bilgiye ulaşmayı son
derece kolaylaştırdı. Burada önemli
olan, bu bilgiyi sektörün diğer
aktörlerinden önce, hızlı ve sağlıklı bir
biçimde doğru metotlarla bilimsel bir
şekilde analiz ederek, Makromarket
A.Ş. Yönetim Kurulu tarafından
alınacak kararlarda destek
mekanizması olarak kullanılması.
Tüm çalışmalarımızda görmüş
olduğumuz yönetim desteği,
rakiplerimizden önde olmamıza katkı
sağlıyor. Müşteri memnuniyetinin ön
plana çıkarılması ve bunu sağlayıcı
aktivitelerin belirlenmesinde tüm
araçlar kullanılıyor. İçinde yaşadığımız
bilgi çağında amacımız, bilgiye ulaşmak
ve elde edilen verileri çok yönlü
değerlendirerek saha uygulamaları
gerçekleştirmek.
Entelektüel sermayenin
rekabet avantajı sağladığı bir
ortamda, bilginin çalışanlar
arasında paylaşımı büyük önem
kazanıyor. Özellikle Ar-Ge
departmanında bilgi yönetimi can
damarı niteliğinde. Bilginin
yönetimi konusunda neler
yapıyorsunuz?
Yapılan her türlü araştırma ve
geliştirme faaliyeti, Ar-Ge bünyesindeki
proje gruplarında değerlendirdikten
sonra uygulanabilirlik açısından pilot
çalışmalarla sahada aktif hale
getiriliyor. Daha sonra, ortaya revizyon
ihtiyacı çıkarsa revize ediliyor ve
uygulanıyor. Yapılan tüm Ar-Ge
çalışmaları, çalışanlarımıza inovasyon
amaçlı olarak açık ve onların bilgi ve
düşüncelerinden her zaman
faydalanılıyor. Özellikle yeni bir
program veya uygulama geliştirileceği
zaman, onun saha uygulayıcılarıyla
beyin fırtınası yapılıyor ve
uygulanabilirliği değerlendiriliyor. Bu
çerçevede Makromarket, iç
müşterilerinin firmayı başarıya
götürecek olan her türlü görüş ve
önerisine açık.
MAKRO | Bir Portre
İbn-i Sina:
“İşte ilim,
nerede
insan?
Büyük Türk ve İslam bilginleri ve Ortaçağ
filozofları arasında dünyaca tanınan
isimlerden biri, İbn-i Sina. Tıp,
matematik ve felsefe alanında
gerçekleştirdiği çalışmalarla bugün
hala dünyaya ışık tutan bu büyük
isim, dünyaya bıraktığı hazine
değerindeki 150’den fazla
eseriyle anılmaya devam ediyor.
Öyle ki tıp biliminde
Hipokrat’tan sonra İbn-i
Sina’nın ismi geçiyor pek çok
kaynakta. “İşte ilim, nerede
insan?” sözleriyle unutulmayan
ve dünyanın şifa kaynağı olan İbn-i
Sina’yı daha yakından tanımaya ve
onun felsefesini bir kez daha
hatırlamaya ne dersiniz?
72 | O c a k -Şu b at
2009
150’den fazla
eseriyle İbn-i Sina
Tüm dünyada, özellikle de
Avrupa’da karanlık bir dönemin
yaşandığı sırada aydınlık düşünceleri
ve ilim adına gerçekleştirdiği
araştırmalarıyla dünyaya nam salıyor,
İbn-i Sina. O zamanki koşullarda dahi,
tıpta gerçekleştirdiği yenilikler bugün
hala pek çoğumuzu hayretler
içerisinde bırakır nitelikte. Geride
bıraktığı 150’den fazla eseriyle İbn-i
Sina, gerek felsefesiyle gerek
çalışmalarıyla aydınlık düşüncelerini
bugünlere kadar ulaştırmayı başarmış
olan ender isimler arasında yer alıyor.
Bu büyük şahsiyet, 17 yaşında bütün
ilimleri öğrendikten sonra “İşte insan,
nerede ilim?” diyor. Ancak musikiyle
tanıştıktan sonra düzeltiyor; “İşte
ilim, nerede insan?”
Genç İbn-i Sina
okumaya başlıyor
Ailesi Belh’ten gelerek Buhara’ya
yerleştiğinde İbn-i Sina henüz bir
çocuktu. Ancak olağanüstü bir zekaya
sahip olduğunu henüz 10
yaşındayken Kur’an-ı
Kerim’i ezberleyerek
kanıtladı. 18 yaşına
bastığındaysa, çağın
bütün ilimleri
hakkında bilgi
sahibi olmuştu
bile. Gece
gündüz
demeden
vaktinin
çoğunu
okuyarak
geçiren İbn-i
Sina, çok az
uyuyor ve
gerekirse mum
ışığında saatlerce
çalışmaya devam
ediyordu. Bir gün
çalışmaları sonuç verdi
ve Buhara Emiri Nuh İbn-i
Mansur’u çok ağır bir
MAKRO | Bir Portre
hastalığın pençesinden
kurtardı. Bu başarısı
ona Samanoğulları
sarayındaki
kütüphanenin
kapılarını açtı.
Saray
kütüphanesinde
çalışma izni alan
İbn-i Sina,
hükümdarın
ölümünden
sonra Buhara’dan
ayrılarak Harezm’e
yerleşti. Burada o
zamanın en ünlü
bilginlerinden biri olan
El Biruni ile çalışmaya
başladı. Bu onun için çok büyük bir
fırsattı.
Hekimlerin piri
Hayatını okumakla ve ilmi
araştırmakla geçiren İbn-i Sina, tıp
alanında gerçekleştirdiği çalışmalarla
kısa zamanda çevresinde ünü yayılan
bir hekim olmuştu. Ancak İbn-i
Sina’nın çalışmaları elbette yalnızca
tıp ile sınırlı değildi. Matematik,
felsefe, mantık ve musiki de onun ilgi
alanları arasında büyük yer tutuyordu.
İbn-i Sina, çoğu fizik olmak üzere
astronomi ve felsefeyle ilgili olarak
150’yi aşkın eser yazdı. Birkaçı Farsça
olmak üzere eserlerin geri kalanı
Arapçaydı. Eserlerinin Arapça ve
Farsça olması nedeniyle, İbn-i Sina’nın
Türk olmadığı iddia edilse de, o
dönemde ilim eserlerini Arapça
yazmanın adet olduğu da göz önünde
tutulmalı. Tıp araştırmaları
sırasında, bazı hastalıkların
bulaşmasında gözle
görülmeyen organizmaların
etkisi olduğundan
eserlerinde sıklıkla
bahseden İbn-i Sina,
mikroskobun olmadığı
dönemde mikroplardan
bahsediyor olmasıyla
bilgisini ve dehasını
kanıtlıyor. İbn-i Sina’nın
pek çok eseri bulunsa da, en
ünlüleri Şifa ve el-Kanun fi’t
Tıb isimli kitapları. Tıp
ansiklopedisi niteliğinde olan bu
eserlerde astronomiden
geometriye, mantıktan musikiye
kadar pek çok konuyla ilgili bilgiye
ulaşılabiliyor. Eserleri Latince ve
Almanca başta olmak üzere pek çok
dile çevrilen İbn-i Sina’nın
araştırmalarının bugün bile kabul
edilir doğruları oluşturması da
oldukça ilginç bulunuyor. Doğu ve batı
hekimliğine tam olarak 600 yıl
hükmetmiş olan İbn-i Sina, bugün tıp
ilminin gelişmesine en büyük katkıyı
sağlayan isimler arasında kabul
ediliyor.
Akılcı bir Ortaçağ filozofu
Aristotales’in görüşlerini benimseyen
İbn-i Sina, varlık anlayışıyla örnek bir
Ortaçağ filozofu olarak kabul ediliyor.
Deney ve akla dayanarak elde edilen
verileri değerlendiren İbn-i Sina,
varlığı da yine akılla açıklıyor. İslam’ı
Platon’un görüşleriyle bağdaştırmaya
çalışan İbn-i Sina’nın din felsefesi ise
dört temel konuda toplanıyor:
Yaratılış, ahret, peygamberlik, Allah
bilgisi. İbn-i Sina’ya göre tasavvufun
temelini aşk oluşturuyor. İnsan, aşk
sayesinde sınırlı olan varlığından
kurtuluyor ve sonsuzluğa ulaşıyor. Her
şeyin kaynağını, insan varlığının
özünde sürekli eylem halinde olan
aşkla açıklayan İbn-i Sina,
tasavvufuysa aşkın dışa vuruluşu ve o
şekilde ortaya konuluşu olarak
tanımlıyor.
İslam felsefesinde
başlı başına bir okul
Büyük düşünür ve İslam bilgini İbni
Sina, İslam felsefesi içinde başlı başına
bir okul olarak kabul ediliyor.
Kendisine en yakın öğrencisi,
Behmenyar olarak biliniyor. En sevdiği
öğrencilerinden biri olan Ebu Abdullah
Masumi ise İbni Sina’nın hayatını
kaleme alan ilk isim olması nedeniyle
tarih açısından önem taşıyor. Öte
yandan tanınmış astronom ve şair
Ömer Hayyam, onun öğrencisi Ebu’l
Mali ve Ebu’l Abbas Zevkeri, geometri,
mantık ve felsefeye yönelik
çalışmalarıyla tanınan Abdürrezzak EtTürki de İbni Sina okulundan sayılan
isimler arasında yer alıyor.
Felsefesi Ortaçağı etkiledi
Ortaçağ filozofları arasında oldukça
büyük bir üne sahip olan İbni Sina,
Ortaçağ Avrupasını da son derece
etkiledi. Eserleri 12. yüzyılda
Latinceye çevrilen ünlü düşünür ve
bilim adamı, Batı üniversitelerinde,
temel ders kitaplarında uzunca süre
yer aldı. Hatta gerçekleştirdiği
çalışmalar ders olarak okutuldu. İbni
Sina, Ortaçağlı batılı düşünürlerin bile
sık sık başvurdukları kaynak bir isim
ve düşüncelerin üstadı olarak ün
kazandı.
Oc a k - Ş ubat 2009 | 73
MAKRO | Sağlık
Sağlıklı
ik
n
e
y
ij
h
in
iç
k
e
m
n
besle
ambalaj
Artan tüketim ve üretim oranı market reyonlarındaki
seçenekleri de giderek arttırıyor. Ancak her geçen gün ortaya
çıkan yeni tür hastalıklar ve beslenmeye dayalı sağlık sorunları,
gıda güvenliği açısından pek çok önlem alınması gerektiğini
ortaya koyuyor. Bu nedenle satın alınan gıda maddelerinin ne
kadar hijyenik koşullarda üretildiği ve ambalajlandığı da son
derece büyük önem taşıyor. Bu konuda bilinçlenen tüketiciler
yiyecek maddelerinde ambalaja dikkat
ediyor, ancak
uzmanlar
içecek
maddelerinde
de ambalaja
dikkat edilmesi
ve Tetra Pak
kutularda satılan
süt ve meyve
sularının sağlıklı
tüketim için tercih
edilmesi gerektiğini
söylüyorlar.
76 | O c a k -Şu b at
2009
Hijyenik ambalaj, Tetra Pak
Eskiden mahalle aralarında
sütçüler dolaşır, annelerimiz de
onlardan litreyle süt alırdı. Daha
sonra alınan açık süt kaynatılır,
mikropları öldürüldükten sonra da
çocuklara içirilirdi. Oldukça zahmetli
ve aslında sütün vitaminlerini de
öldüren bu süreç, Tetra Pak
ambalajlar sayesinde tarihe karıştı.
Aseptik karton ambalaj adı verilen bu
ambalajlar sayesinde, yalnızca süt
değil diğer tüm sıvı gıdalar da sağlık
koşullarına uygun olarak uzun süre
saklanabiliyor. Sıvı gıdayı uzun süre
korumak için tasarlanmış altı
katmanlı malzemeden oluşan Tetra
Pak ambalajlar, içeriye
mikroorganizma, gaz ya da buharın
sızmasını önlüyor. Böylece sıvı
gıdalar, hiçbir şekilde hava ve ışıkla
temas etmeden saklanmış oluyor.
MAKRO | Sağlık
Uzun ömrün güvencesi
Aseptik ambalajlama
teknolojisi sayesinde meyve
suları gıda güvenliği konusunda
sorunsuz olarak tüketicilere
ulaşıyor. Işıkla ve havayla temas
etmeyen sıvı gıdalarda böylece
vitamin kaybı önlenmiş oluyor.
6 katmanlı karton kutular
sayesinde hiçbir katkı
maddesine gerek duyulmuyor.
Bu nedenle Tetrapak kutular,
sıvı gıdalar için uzun ömrün
güvencesi olarak kabul ediliyor.
UHT işlemi nedir?
Ultra High Tempeture (Ultra
Yüksek Isı) sözcüklerinin baş
harflerinden ismini alan UHT işlemi
sayesinde Tetra Pak kutular sağlıklı ve
güvenli beslenmek için birebir etkili.
Bu teknoloji, çabuk bozulabilen bir
gıda olan süt için büyük bir avantaj.
Modern UHT tesislerinde, süt, kapalı
bir sistem içinde dolaşarak ön ısıtma,
yüksek ısı işlemi, homojenizasyon,
soğutma ve son olarak da aseptik
olarak paketleme işlemlerinden
geçiriliyor. Böylece sütte meydana
gelebilecek bozulma ve her türlü
mikroorganizma yok ediliyor. Bu
işlemin ardından hazır haldeki süt,
aseptik kutulara dolduruluyor.
UHT logosuna dikkat
Süt gibi bozulmaya müsait ve
içeriğinde mineral ve vitaminleri
bolca bulunduran sıvı gıdalar, UHT
işleminden geçiriliyor. Bu da aseptik
ambalajlama teknolojisinin önemini
bir kez daha ortaya koyuyor. 6
katmanlı kutularda sütü çok hızlı bir
şekilde çok yüksek derecelerde ısıtıp
aynı hızla soğutan UHT işlemi, sıvı
gıdanın ilk anki tazeliğinde ve besin
değerlerinde korunabilmesini
sağlıyor. Aseptik ambalajdan ve sıvı
gıdanın güvenliğinden emin olmak
için de ürün satın alırken kutuların
üzerindeki UHT logosuna dikkat
etmek gerekiyor.
Açık süt yerine
ambalajlı süt alın
Yapısı nedeniyle süt, içinde
mikroorganizmaların oluşmasına
kolaylıkla zemin hazırlayan bir besin
maddesi. Sağımdan önce aslında
süt, ineğin memesinde son derece
steril bir durumda bulunuyor.
Ancak sağma işlemi esnasında
hijyen kurallarına
uyulmadığı için süte sağlığı
tehdit eden pek çok yabancı
madde bulaşabiliyor. Böylece
süt, modern koşullarda
işlenmemiş olduğu için
tüberküloz, ishal, tifo ve
brusella gibi hastalıkların yanı
sıra besin zehirlenmelerine bile
yol açıyor. Sütü kaynatmaksa,
besin değerini yüzde 60 ile 100
oranında yok ederken,
mikroorganizmaları da temizlemiyor.
Oysa aseptik karton ambalajlarda
tüketicilere sunulan sütler,
sanıldığının aksine hiçbir
katkı maddesi içermiyor.
Hijyenik koşullarda ve
modern teknolojiyle
üretilen Tetra Pak
ambalajdaki süt ve
diğer sıvı gıdalar,
sağlık için
diğerlerine
kıyasla çok daha
faydalı.
Oc a k - Ş ubat 2009 | 77
MAKRO | Gıda Kültürü
Dört mevsim
dondurma
keyfi
Serinleten etkisiyle eskiden yalnızca
yaz mevsiminde tüketilen dondurma,
kış mevsiminde hasta olunabileceği sanılarak pek tüketilmiyordu. Ancak son yıllarda
durum değişti. Dondurmanın sağlık açısından
ne kadar faydalı olduğunun her geçen gün daha
da anlaşılması, dondurmayı her mevsim tüketilen
bir gıda haline getirdi.
Ana maddesi
süt olan ve doğal
meyvelerle tatlandırılan
dondurmanın sağlık
açısından pek çok faydası olduğu
artık pek çok uzman tarafından
özellikle vurgulanıyor. Yazın
serinlemek için tükettiğiniz
dondurmayı, kışın da yemeklerden
sonra, son derece hafif bir
tatlı olarak tüketebilirsiniz.
Tatlılarınızın üstünü bir top
dondurmayla da
süsleyebilirsiniz.
Kışın da yiyebiliriz
Dondurma hemen
herkesçe sevilen ve tüketilen,
78 | O c a k -Şu b at
2009
besin değeri oldukça yüksek
bir gıda. Dünyanın her
ülkesinde tüketimi
giderek artan dondurma,
sağlıklı bir şekilde üretilmesi ve
bilinçli tüketilmesi halinde kışın da
yenebilir. Günümüz üretim
tekniğindeki gelişmeler ve değişen
tüketim alışkanlıları sayesinde
dondurma artık her mevsim
tercih edilen lezzetlerin
başında geliyor.
Sağlık için son
derece faydalı
100 gram
dondurmanın 100 gram
sütten vitamin ve
mineraller,
besin
öğeleri ve enerji
açısından çok daha
etkili olduğunu biliyor
muydunuz? Hijyen
kurallarına uygun olarak
üretilen ve sağlıklı
ambalajlarla tüketicilere
sunulan dondurma, her
mevsimde büyük-küçük
herkesin tüketmesi gereken bir
besin maddesi. Dondurmanın
yararlarının tam olarak
bilinmediğini söyleyen uzmanlar da
sağlıklı koşullarda üretilen
dondurmaların hiçbir zararı
olmadığını, aksine insan sağlığına
sayısız faydası olduğunu
vurguluyor.
Mutluluk
kaynağı,
dondurma
Son yıllarda
yapılan araştırmalar,
dondurmanın kişileri
mutlu ettiğini ortaya
koyuyor. Uzmanlar
tarafından pek çok kişi
üzerinde yapılan
araştırmaların sonucuna göre
dondurma, kişilerin
beynindeki keyif noktalarını
aktive ediyor. Çok tüketildiğinde
kilo problemlerine yol açabilen
dondurma, bilinçli ve yeterli miktarda
tüketildiğinde mutluluğa mutluluk
katıyor. Yaşlanmayı geciktiren etkisi
de olduğu bilinen dondurmanın 100
gramında yaklaşık 135 mg kalsiyum,
135 mg fosfor, 100 mg sodyum ve 160
mg potasyum bulunuyor. A, B, C ve D
vitaminleri bakımından da oldukça
zengin olan dondurma,
kemik erimesi
sorunu olanlar ve
çocuklar için de
oldukça faydalı
bir besin.
MAKRO | Gündem
İsrail 50 yıldır
üç maymunu
oynuyor
Kutsal Topraklar,
Ortadoğu’da 50
yıldır çatışmalara
neden oluyor. BM
ve Avrupa
ülkelerinin de
onaylaması
sonucunda
Filistin
topraklarında
1948 yılında
kurulan İsrail, o
tarihten beri
rahat durmuyor.
Yapılan ateşkes
anlaşmaları,
dünyanın
uyguladığı
politikalar, sivil halkın kınayıcı
protesto eylemleri bile üç maymunu
oynamaya devam eden İsrail’e engel
olamıyor. İsrail ne yaptığını
bilmiyor, savaşın ve kanlı
katliamının bilançosunu görmüyor,
barış çağrılarınıysa duymazlıktan
geliyor.
Filistin yanıyor
İsrail ölüm saçıyor
bu zulmü lanetliyoruz,
kınıyoruz
Ortadoğu’da 1948 yılında açılan büyük yara, bugün hala
kanamaya devam ediyor. Dünyanın önleyemediği savaş
ve hiç kimseyi gözü görmeyen İsrail, Ortadoğu’yu kana
bulamayı sürdürüyor. Ateşkesin bitmesiyle birlikte
Gazze’ye yönelik saldırılarını başlatan İsrail, sivil halk,
kadın ve çocuk dinlemeden yakıyor, yağmalıyor, yok
ediyor. Savaş tüm dünyaya acı yüzünü bir kez daha
gösterirken, olan yine çocuklara oluyor. Bugünün savaş
çocukları, yarın nerede büyüyeceğini bilemeden ateşin
ortasında yardım eli bekliyor.
80 | O c a k -Şu b at
2009
Ortadoğu’da savaşın tarihi
İsrail devletinin kurulması süreci,
1897 yılında başladı. Theodor
Herzl’in İsviçre’de Birinci Dünya
Siyonist Kongresi’ni toplamasıyla
beraber başta İngiltere olmak üzere
Batılı devletler, Filistin
topraklarında kurulması düşünülen
İsrail devletine destek verdi. Tüm
bunların üzerine 29 Kasım 1947
yılında BM Filistin topraklarının
yüzde 56’sının 650 bin kişiden
oluşan Yahudilere, geri kalanınsa 1
milyon 300 bin kişilik nüfusuyla
Filistin’e verilmesi planını onayladı.
Kudüs ise uluslararası statüye alındı.
İşte o günden bugüne ne olduysa, ne
yaşandıysa, 14 Mayıs 1948 tarihinde
İsrail devletinin dünya siyasi
haritalarında yerini almasıyla
başladı.
Küçük bir kıvılcım büyük bir
savaşa yol açabiliyor
50 yıldır buluttan nem kapan
İsrail, yakaladığı her fırsatta ve
en küçük bir bahaneyle Gazze
Şeridi’ne ve Batı Şeria’ya
saldırmaya devam ediyor. Kudüs,
su sorunu, Süveyş bunalımı
derken İsrail bugün bahaneye de
gerek duymuyor. 50 yıldır yapılan
ateşkes anlaşmaları çözüm
olmazken tüm dünya İsrail’e dur
çağrısında bulunmaya devam
ediyor.
Gazze’de
insani kriz yaşanıyor
İsrail, Gazze Şeridi’ne
gerçekleştirdiği hava saldırılarıyla
hayatı cehenneme çevirdi. 27
Aralık tarihinde başlayan
saldırılar nedeniyle Filistinli ölü
sayısı her geçen gün artıyor.
Yaralılaraysa acil müdahale için
destek bekleniyor. 3 bini aşan
yaralı sayısının yanı sıra sağ
kurtulanların büyük kısmı ne
yazık ki temiz içme suyu
olanaklarından tamamen
mahrum yaşıyor. Ölümün kol
gezdiği Filistin’de salgın
hastalıkların başlaması da olası
durumlar arasında yer alıyor.
Hipotermi tehdidi
Yapılan saldırılar nedeniyle Gazze
karanlığa gömüldü. Elektrik
olmaması nedeniyle geceleri göz
gözü görmeyen şehirde halk,
olumsuz hava koşullarında yaşıyor.
Bu durum, başta yeni doğan
bebekler olmak üzere çocukların
Gazze acil
yardım bekliyor!
hipotermi hastalığıyla karşı karşıya
kalmasına sebep oluyor. İngiliz
yardım kuruluşu “Save the Children”
(Çocukları Kurtarın) hava
sıcaklığının geceleri sıfır derecenin
altını düştüğü Gazze Şeridi’ndeki
evlerin ve hastanelerin ısınma
imkanı olmadığını bildirerek
dünyayı yardıma çağırıyor.
Gazze’de ölüm kokusu var
Gazze’ye yönelik yapılan saldırılar
yalnızca Hamas’a ve siyasi liderlere
yönelik değil. İsrail, sivil halkın
sığındığı okulları ve camileri de
bombalamaktan çekinmiyor.
Kaçacak ve sığınacak yer bulamayan
ve nereye giderse gitsin İsrail
askerlerinin gölgesini üzerinde
taşıyan sivil halksa, attığı acı çığlığı
ne yazık ki duyuramıyor.
En büyük yara çocukların...
50 yıldır süregelen Ortadoğu
sorununda en büyük yara, elbette
çocuklarda açılanlar… Küçücük
dünyalarında kan ve vahşet dışında
bir şey bulunmayan Gazzeli
çocuklar, silahların gölgesinde,
yakınlarından ayrı ve yalnız değil,
yaşıtları gibi oyun tadında büyümek
istiyor. İsrail’i yaşattığı bu dehşetten
dolayı kınıyoruz
Oc a k - Ş ubat 2009 | 81
MAKRO | Tarif
Biftekli Yeşil
Salata
Malzemeler: (4 kişilik)
1 adet iceberg, 1 bağ roka, 1 bağ
maydanoz, 4 adet kabuğu soyulmuş orta boy domates, 2 adet kabuğu soyulmuş salatalık, 8 adet
kornişon turşu, 1 bağ taze nane,
200 gram dana konturfile, zeytinyağı ve limon suyu.
Hazırlanışı:
Iceberg, roka ve maydanoz, iri doğranıp servis tabağına alınır. Dana
konturfile küçük parçalar halinde
kesilerek ince dövülür ve ızgarada
pişirilerek hazırlamış olduğumuz
tabaktaki salatanın kenarlarına
üst kısma doğru dik olacak şekilde
dizilir. Tabağın kenarları turşu, domates ve salatalık yardımıyla süslenip naneyle dekore edilerek
zeytinyağı ve limonla soslanarak
servis edilir. Arzuya göre, tabağa
eti dizmeden önce salatanın üzerine 1 yemek kaşığı mayonez, 1
yemek kaşığı ketçap ve 1 tatlı kaşığı hardalla sos hazırlanıp konularak üzerine etler dizilip servis
edilebilir.
Lale Çorba
Malzemeler: (4 kişilik)
1 adet orta boy kuru soğan, 200 gram süt, 2 yemek kaşığı un, 1 yemek
kaşığı krema, 100 gram margarin, su, bir miktar rende kaşar, kıtır
ekmek ve tuz.
Hazırlanışı:
Tencereye margarin konularak eritilir. İçerisine piyaz doğranmış
soğan ilave edilerek renk alana kadar karıştırılarak kavrulur. Un ilave
edilerek kavurmaya devam edilir. Biraz kavrulduktan sonra renk almadan soğuk suyla yavaş yavaş açılır ve süt ilave edilerek karıştırmaya
devam edilir. Kaynamaya yakın, tuz ve krema ilave edilerek 2 dakika
daha kaynatıldıktan sonra ocaktan alınır. Çorba kaseye konulduktan
sonra üzerine 1 tutam kaşar peyniri konulur. 180 derece fırında 1 dakika kadar fırınlanır ve yanında kıtır ekmekle servis edilir.
82 | O c a k -Şu b at
2009
MAKRO | Tarif
Patlıcan Gizli Kebap
Malzemeler:(4 kişilik)
4 adet orta boy patlıcan, 2 adet orta boy kuru soğan, 4 diş sarımsak,
4 adet sivribiber, 1 adet orta boy kabuğu soyulmuş domates, 200
gram kaşar peyniri, yarım demet maydanoz, 2 su bardağı ayçiçek yağı,
400 gram kuşbaşı kuzu eti, 1 yemek kaşığı salça, 1 yemek kaşığı un,
tuz ve su.
Hazırlanışı:
Tencerede yağ eritilip ince kıyılmış soğan ve sarımsak tencerede kavrulur. Daha sonra et ilave edilir. Et pişene kadar kavrulduktan sonra,
un ve salça konularak suyla açılır. Küp doğranmış biber, domates ve
tuz ilave edilip pişirmeye devam edilir. Maydanoz ilave edilerek pişirme işlemi tamamlanır. Kızgın yağda kızartılmış olan patlıcanların
ortası açılarak hazırlamış olduğumuz iç, susuz bir şekilde patlıcanların arasına doldurulur ve üzeri kaşar peyniriyle kapatılır. Patlıcanlar,
fırın tepsisine alınıp tabanına sos dökülerek fırınlanır. 180 derece fırında 15 dakika pişirilir ve servise sunulur.
Ayva Tatlısı
Malzemeler: (4 kişilik)
2 adet büyük boy ayva, 2 su ve
1 çay bardağı toz şeker, 6 adet
karanfil, 1 çay kaşığı şeker boyası, 20 gram (1 tatlı kaşığı) toz
yeşil fıstık, 4 su bardağı su.
Hazırlanışı:
Ayvaların kabuğu soyularak
ikiye bölünür ve içleri temizlenir. Su dolu bir tencereye alınarak 10 dakika kadar kaynatılır.
Ayrı bir tencereye 1 litre su,
şeker, karanfil ve şeker boyası
konularak kaynatılır. Şerbet kıvamına gelince ayvalar ilave
edilerek 10 dakika daha kaynatılır ve pişmesine yakın fırın
tepsisine alınarak önceden ısıtılmış 180 derece fırında 8-10
dakika pişirilir ve soğumaya
alınır. Üzerine toz fıstık ve arzuya göre krem şanti konularak
servis edilir.
Oc a k - Ş ubat 2009 | 83
MAKRO | Pratik Bilgiler
HAYATINIZI KOLAYLAȘTIRACAK
İPUÇLARI
l Kaynar
suya birkaç
dakika süreyle
batıracağınız
şeftaliler ve
domatesler,
kabuklarından
kolaylıkla ayrılır.
l Herhangi bir nedenle
giysilerinize yapışan sakızlardan
kurtulmanın çok kolay bir yolu
var. Sakızın yapıştığı yerin altında
naylona sarılmış buz bekletin ve
sakızın donmasını sağlayın. Sonra
temiz bir fırça yardımıyla sakızın
kolayca çıktığını
göreceksiniz.
l Yeni boya yapılmış
evlerin camlarında mutlaka
boya izleri olur. Bunları
kazımak, çoğu kez sonuç
vermez. Bu lekelerden
kurtulmanın en kolay yolu,
keskin ve kaynar sirkeye
batırılan bir bezle lekeyi
silmektir.
l Kavanozlarda
ya da hoşunuza giden
şişelerdeki
etiketlerden
kurtulabilirsiniz.
Önce etiketi
sökebildiğiniz kadar
sökün. Sonra
kalanların üzerine
zeytinyağı dökün ve
kuru bir bezle ovun.
Etiketin tamamen
çıktığını göreceksiniz.
l Vazonuzda
bulunan taze
çiçeklerin daha
uzun süre
dayanabilmesi için
suyuna bir aspirin atın. Aspirin
dışında, mangal kömürü parçası
atmanız da faydalı
olacaktır.
l Uzun bir süre
kullanılmayan
çaydanlıklar, zamanla
pek hoş olmayan
kokular edinir. Bunu
önlemenin en kolay
yolu, içine bir parça
kesme şeker koymaktır.
l Sağlığınız için sofranızda sık
l Ateşte
közlenmiş mısırlara yeni bir tat
vermek için közden aldığınız mısırları
hemen bol tuzlu suya batırın. Hem çok
lezzetli olur hem de közlerinden arınır.
84 | O c a k -Şu b at
2009
l Şeker de tuz gibi, bekletildiği
kavanozun içinde zamanla
nemlenir. Bunu, kavanozunuzun
içine kurutma kağıdı sererek
önleyebilirsiniz.
l Kesik limonun üzerine
dökeceğiniz tuz, onu ikinci kullanıma
kadar kurumadan saklamanıza
yardımcı olur. İkinci bir
yöntem ise, limonu, kesik
kısmı aşağıda kalacak
şekilde bir tabağa almanız
ve üzerine bardak
koymanız. Hava
alamayacak olan limon
kurumayacaktır.
sık salata bulundurmanız gerekir.
Her gün salataya ayrı ayrı
koyduğunuz zeytinyağı ve sirkeyi
bir kapta birleştirmeyi denediniz
mi? İstediğiniz oranda zeytinyağı
ve sirkeyi bir kapta saklayın.
Kullanacağınız zaman çalkalayıp
salatanıza dökün.
MAKRO | Bulmaca
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Soldan Sağa:
1. Makromarket’in para, puan ve
hediyeler kazandıran kartı –
Üçüncü tekil kişi. 2. Halk dilinde
ağabey – “… Alço” (Bir sinema
sanatçımız) – Öğütülmüş tahıl –
Birinci sırada olan. 3. Krallık –
Kayak. 4. Gözleri görmeyen –
Havalandırma aracı – Eşi
olmayan, biricik. 5. Duyuru
yapan kimse, çağırtmacı – Teras.
6. Anadolu Ajansı (Kısa) –
Kölelik, tutsaklık – Karayolu
taşımacılığında kullanılan uzun
kamyon. 7. Meltem Cumbul ve
Özcan Deniz’in başrol oynadığı
tv dizisi – Bir Mısır Tanrısı. 8.
İlave – Motorlu araçlarda fren
yapmayı sağlayan alet. 9. Hayali,
bir kaynağa dayanmayan – Bir
binek hayvanı – Kadınların
ziynet eşyası. 10. Ün – Dişi geyik
– Kesici araç kabı.
86 | O c a k -Şu b at
2009
Yukarıdan Aşağıya:
1. Bir ilimiz – En kısa zaman
birimi, lahza. 2. Beyaz – Kuzu
sesi – Hastalıktan kurtulma,
onma. 3. Bir hamam böceği türü
– Amerikyumun simgesi. 4. Bir
kimseye uygun olan, yaraşan. 5.
Tasvip etme – Anlamlı işaret. 6.
Tanrıya göre insan – Kirliliği
gösteren iz. 7. Çok anlayışlı,
sezgili kimse – Önemsiz kazalar
yapan kimse. 8. İkiyüzlü –
Uzaklık anlatır. 9. Genişlik. 10.
Damla hastalığı – Değme,
dokunma. 11. İki basamaklı bir
sayı – Lezzet. 12. Baş, kafa –
Maddenin bir hali. 13. Uyanıklık,
ilgi, özen – Alacakaranlık, fecir.
14. Lityumun simgesi – Zanaat
öğrenmek için bir ustanın
yanında çalışan kimse. 15. Yayla
atılan – Ödeme aracı, nakit –
Halk dilinde şiir, ezgi, türkü.
Bulmacay› do€ru çözüp
gönderen 30 flansl› okuyucumuza Hayat Yayınları’ndan Kitap
Seti hediye ediyoruz.
Ad, Soyad
Doğum Tarihi
Meslek
Adres
:
:
:
:
Telefon (cep) :
(iş)
(ev)
E-mail
:
POSTA ADRESİ:
Şeref Makromarket San. ve Tic. A.Ş.
Saray Mah. Gıdacılar Cad. No:11 PK: 06980
Kazan/Ankara
TELEFON: (0312) 815 47 05

Benzer belgeler

Ocak - Şubat 2010 Sayı:16

Ocak - Şubat 2010 Sayı:16 Yazı İşleri Müdürü Hünkar Sibel Görel Yazı İşleri Bikem Öğünç Grafik Tasarım Murat Çakır Reklam Tasarım Zafer Mert Aydın Güdüllü Cenk Atarer Mücahit Aktaş Fotoğraf Salih Yılar Yayına Hazırlık

Detaylı