Sayı 1

Transkript

Sayı 1
KARİYER BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ MİMARLIĞI
01
02
03
2012
SOSYAL HAYAT
Çocuk Gelinler
Popüler Tarih
Her dem taze 10 Otomobil
Firar
SOSYAL MEDYA
BİLGİSAYAR OYUNLARI
KİTAP-SİNEMA
KAYAK MERKEZLERİ
MAGAZİN
Bir Başkaldırı Hikayesi
OTOMOBIL
EN
SON
TEKNOLOJILER
YENI MODEL
TANITIMI
BAŞARI
Devrim
Cenk Ulusoy
Sualtı Avrupa ve Dünya
Şampiyonu
English Summary of Contents
Değişim ve yenilenme
TÜVTURK ailesinin değerli üyeleri ve saygıdeğer TÜVTURK dostları,
Çoğu zaman, devam eden rutine bir süreliğine ara vermeye vesiledir bir istasyon.
Bir tren istasyonu sizi bulunduğunuz yerden alır bir başka yere götürür, bir
radyo istasyonu kafanızda dönüp duran düşüncelerin sesini kısar, müziğin sesini
açar, bir araç muayene istasyonu sanki hiç yorulmayacak gibi dinlenmeden yollar
yapan araçlara bir süreliğine mola verdirir, yapılan yolların bilançosunu çıkarır.
Şu anda elinizde tutmakta olduğunuz yeni dergimizi de benzer bir düşünceyle
hayata geçirdik. Günlük hayatın akıp giden rutininden sizi bir an için bile olsa
çekip alacak bir dergi yapmak istedik. Çarpıcı konulara, anlık haber akışının
ötesinde derinliğiyle her zaman kalıcı olabilecek yazılara ve birbirinden ilginç
söyleşilere yer vermek istedik. Görselliğine büyük özen gösterdik.
Yeni dönem dergicilik anlayışıyla hazırlanan yeni dergimiz “İstasyon”u
beğeneceğinizi umut ediyoruz.
Değerli dostlar,
TÜVTURK ailesi olarak başarılarla dolu 2011 yılını geride bıraktık.
2011’de 6 milyonu periyodik olmak üzere, 10 milyonun üzerinde araç muayenesi
gerçekleştirdik. Bu muayenelerde yüzde 92’lik müşteri memnuniyetine ulaştık.
Trafik Güvenliği, günümüzde ülkemizin karşı karşıya olduğu en önemli
sorunlardan biri. TÜVTURK olarak, “insan”a olan katkımıza Trafikte
Sorumluluk Hareketi ile devam ettik ve ediyoruz. Bu kapsamda 2011 yılında,
18 şehirde 80 bin kişiye ulaştık, onbinlerce ilköğretim öğrencisine eğitim verdik.
Trafikte Sorumluluk Hareketi’nin yeni tanıtım filmi “Gözyumma”, ulusal
kanallarda sadece üç ay içinde 5 binin üzerinde gösterime ulaştı. Bir önceki
filmimiz “Kaza” ise Kristal Elma ile ödüllendirildi.
Aralık ayında düzenlediğimiz Özel Sektör Paydaş Toplantısı ile trafik
güvenliği konusunda tüm iş dünyasını kapsayacak bir platform oluşturduk ve
sorumluluğumuzu ülke geneline yaymaya devam ettik.
Tüm TÜVTURK hissedarları, çalışanları ve iş ortakları için başarılarla dolu
geçen 2011 yılından sonra, önümüzdeki dönemde de aynı başarılı çalışmaların
sürdürülmesine olan inancımız tam.
başarılarla dolu geçen 2011
yılından sonra, önümüzdeki
dönemde de AYnI BAŞARIlI
çAlIŞmAlARIn sürdürülmesine
olan inancımız tam.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyor, 2012 yılının en güzel
günleri getirmesini temenni ediyorum.
KEMAL ÖREN
TÜVTURK Genel Müdürü
İSTASYON
3
İÇİNDEKİLER
10
22
40
06 Haberler
Dünya ve Türkiye’de öne çkan haberler
10 Hayat
Çocuk gelinlerin trajik hikayeleri
16 Başar
Devrim Cenk Ulusoy
20 Kariyer
Bilişim çağnn yldz BT mimar
22 Söyleşi
Firar dizisinin yldzlar Caner Cindoruk
ve Didem Balçn’la çok scak bir sohbet
30 Yeme-İçme
İçimizi stan kş lezzetleri
32 Sağlk
Sağlkla ilgili ilginç ve faydal bilgiler,
sevindirici gelişmeler
36 Spor
Futbolun büyük ismi Socrates
40 Popüler Tarih
Her dem taze 10 klasik otomobil
44 Otomotiv
Otomotiv dünyasndaki son gelişmeler
46 Uzman Gözüyle
Haval fren muayenesi nasl yaplr
48 TÜVTURK
TÜVTURK’ten önemli gelişmeler
52 Sosyal Medya
Sosyal medyadaki gelişmeler
hayatmz nasl etkiliyor
58 Çocuklarn Sayfas
Bu bilgiler sizi şaşrtacak
60 English Summary
İmtiyaz Sahibi TÜVTURK Kuzey Taşt Muayene İstasyonlar Yapm ve İşletim A.Ş. Adna Kemal Ören Yönetim Yeri Büyükdere Caddesi,
No: 255 Kat: 17-18 Maslak-Şişli-İSTANBUL Yayn Yönetmeni Figen Kayralc Yayn Koordinatörü M. Koray Özcan (Sorumlu Müdür)
Görsel Yönetmen Kemal Toğanç Kapak Tasarm Hasan Fehmi Bayramoğlu Yapm Yeri Doğuş Grubu İletişim Yaynclk ve Ticaret
A.Ş. Doğuş Power Center Ahi Evran Polaris Caddesi No: 4 Maslak 34398 İstanbul Tel: 0212 304 00 00 (Santral) Bask yeri Ömür Matbaaclk A.Ş. Haramidere Beysan Sanayii Sitesi Birlik
Cad. No: 20 Avclar-İstanbul Tel: 0212 422 76 00 Yayn Türü Üç aylk yaygn süreli yayn, TÜVTURK Araç Muayene İstasyonlar kurumsal yayndr, parayla satlmaz. [email protected]
4
İSTASYON
HABERLER
TÜRKİYE OTOMOTİVDE AVRUPA
BEŞİNCİLİĞİNE ADAY
■ Otomotiv satşlarnda Türkiye, bu yl Belçika ve
Hollanda’y geride brakarak sekizincilikten altnclğa
yükseldi. Yln son aynda ise İspanya ile beşincilik için
mücadele etti. 2011’de toplam otomotiv satşlarnda
Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya’nn ardndan
Avrupa’da kimin beşinci olacağ son ana kadar heyecann
korudu. Sonuçlar 2012 Ocak aynn sonunda açklanacak.
İspanya’da ilk 11 ayda toplam otomotiv pazar 844 bin,
Türkiye’de 735 bin adet oldu. Türkiye’de Aralk
aynn, satşlarn ivme kazandğ bir ay olduğu
düşünülecek olursa yl sonunda Türkiye’nin
İspanya’y geride brakma ihtimalinin kuvvetli
olduğu söylenebilir. ODD verilerine göre 2011
Ocak-Kasm döneminde otomobil ve hafif
ticari araç toplam pazar 735 bin 33 adet
olarak gerçekleşti. 612 bin 544 adet olan 2010
yl Ocak-Kasm dönemiyle kyaslandğnda
toplam satşlarn yüzde 20 orannda arttğ
gözlemleniyor. 2011 yl Ocak-Kasm döneminde
otomobil satşlar bir önceki yln ayn dönemine
göre yüzde 22,88 artarak 504 bin 208 adete
ulaşt. 2011 yl 11 aylk hafif ticari araç pazar ise geçen
yln ayn dönemine göre yüzde 14,14 artarak 230 bin 825
adet seviyesinde gerçekleşti. 2011 Ocak-Kasm döneminde
bir önceki yla göre, toplam otomotiv sanayi ihracat yüzde
6 orannda artarken, otomobil ihracat yüzde 2 orannda
yükseldi. Ayn dönemde toplam ihracat 723 bin adet,
otomobil ihracat ise 406 bin adet oldu. Toplam üretim
içinde ihracatn pay ise yüzde 70 olarak gerçekleşti.
*2011 yl toplam rakamlar 2012 yl Ocak aynn sonlarna doğru kesinleştiği için 2011 ylnn Ocak-Kasm dönemi baz alnmştr.
2011’in kazanan Türkiye
Türkiye’nin
satn alma gücü
düşük çkt
■ Bir ülkenin gelişmişlik ve refah
düzeyini tanmlayan kavramlarn
başnda o ülkede yaşayanlarn
satn alma gücü geliyor. Aralk
aynda 2010 yl için Avrupal
ülkelerin satn alma gücü açkland.
Lüksemburg’un birinci srada
yer aldğ listede ilk 10 sray
Lüksemburg, Hollanda, İrlanda,
Danimarka, Avusturya, Belçika,
Almanya, Finlandiya, İsveç ve
İngiltere ald. 37 ülkelik listede
Türkiye 30. srada yer alrken en
altta Arnavutluk var.
Finans dünyasnn en kuvvetlisi Hong Kong
■ Dünyann en gelişmiş finans piyasas Hong Kong oldu. Türkiye ise
bir basamak gerileyerek 43’üncü srada yer ald. Dünya Ekonomik
Forumu’nun (WEF), 2011 yl Dünya Kalknma Raporu’na göre, önceki
yl dördüncü srada yer alan Hong Kong, ABD ve İngiltere’yi geçerek
dünyann en gelişmiş finansal piyasas unvann ald ve birinci sraya
yerleşti. Hong Kong’un ilk sraya çkmasnda, halka arz ve sigorta gibi
bankaclk dşndaki finansal hizmetlerdeki başarsnn kuvvetli etkisi
görülüyor. Dünya Ekonomik Forum’u yöneticisi Steinberg’e göre bu sonuç,
Batl finans çevrelerinin uzun vadede liderliğini tehlikeye atabilecek
önemli bir dönemeci işaret ediyor. Hong Kong’u srasyla Amerika Birleşik
Devletleri, İngiltere, Singapur, Avustralya, Kanada, Hollanda, Japonya,
İsviçre ve Norveç takip ediyor.
MEYDANLAR DÜNYAYI
DEĞİŞTİRİYOR
■ Dünyann belli başl medya kuruluşlar her yl o yln en iyilerini
belirlemek üzere anket yapyor, Time dergisi de bunlarn önde
gelenlerinden bir tanesi. 2011 ylnn kişisini belirlemek üzere
yaplan ankette ise bu yl ilk defa, bir kişi yerine dünyada birbiri
ardna devrim saylabilecek değişimlere yol açan meydanlardaki
protestocular seçildi. İnternetin bulunmasyla birlikte “bilginin
bu kadar hzl paylaşm dünyada demokratik devrimlere yol
açacak” diyenler hakl çkt. Time bu seçimini “Hiç kimse, Tunuslu
bir meyve satcs kendini bir meydanda ateşe verdiğinde
diktatörleri devirip küresel bir ayaklanma dalgas yaratacak protestolar başlatacağn
düşünemezdi. 2011 ylnda protestocular sadece şikayetlerini dile getirmedi. Onlar bu yl dünyay
değiştirdi” cümleleriyle açklarken bir yandan da tarihteki önemli bir dönüşüme dikkat çekiyordu.
■ Atlantic Council adl düşünce kuruluşunun üyesi ve
Institute for State Effectiveness adl kuruluşun başkan
olan Eşref Gani’nin, ABD’deki dş politika dergilerinden
Foreign Policy’de bir makalesi yaynland. Bu makalede
Gani, “Türkiye’nin 2011 ylnn kazanan olduğu’’
belirtirken Türkiye’nin 2023 ylnda dünyann 10. büyük
ekonomisi olmay amaçladğn da hatrlatyor. Gani’ye
göre Türkiye bu noktaya hükümetin güçlü liderliği,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’n kurduğu etkili
ekibi, zorlu siyasi kararlar almada tereddüt etmeden
davranmas ve lider iş adamlarnn inşaattan tekstile,
elektronikten savunma sanayine kadar neredeyse her
alandaki küresel rekabetiyle ulaşt. Gani, makalesinde
ayrca “Türkiye’nin ilk olarak kimlik krizini büyük
oranda çözdüğünü ve Avrupal veya Ortadoğulu, dindar
veya laik, Batl veya Doğulu gibi karşt tanmlamal
kimlikler çerçevesi yerine, Müslüman ve laik, Doğulu ve
Batl, bölgesel ve küresel gibi bir birliktelik çerçevesi
oturttuğunu” belirtiyor. Türkiye’nin bu süreçte zengin
kültür, tarih ve jeopolitik konumunu bireysel güvenlik
ve hukukun üstünlüğüyle zenginleştirdiğini belirten
Gani, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yl için, Türkiye’nin,
fikirlerin, insanlarn ve mallarn dünya üzerinde aktğ
bir küresel kavşak haline gelen bir ülke olmasndan daha
uygun bir kutlama olamaz” diyor.
Yaşar Kemal’e büyük nişan
■ Türkiye’nin en önemli değerlerinden ünlü
edebiyatç Yaşar Kemal, Fransa’nn en yüksek
rütbeli onur nişan “Legion d’Honneur”ü ald.
Eserleri dünya üzerinde 40’dan fazla dile
çevrilen Yaşar Kemal bu nişana, edebiyat
alannda aznlk haklar, kültürel çeşitlilik
ve kültürler aras diyaloğu yüreklilikle
İSTASYON
PA TR I K ST O L LAR Z /A FP /G ET T Y IM AG ES
6
savunmasndan ötürü layk görüldü. Eserleri
dünya üzerinde 40’dan fazla dile çevrilen
yazar ödül töreninde, “Sanat, insanlar
yalana, zulme, bitip tükenmeyen anlamsz
savaşlara, bütün kötülüklere karş uyarr. Ben
hep umudun türküsünü söylemeye çalştm.
İnsanlğn yarattğ, insan insan yapan
kültürleri insann elinden almaya kimsenin
gücü yetmez. 21. yüzylda insanoğlu doğay
yeniden yaratacak, insanlk değerlerini
geliştirecek, insan haklarn eksiksiz
sağlayacaktr” dedi. Yaşar Kemal’in en
önemli kitaplar arasnda İnce Memed,
Yer Demir Gök Bakr, Ağr Dağ Efsanesi,
Çakrcal Efe, Frat Suyu Kan Akyor
Baksana bulunuyor.
İSTASYON
7
HABERLER
İNTERNET BAĞIMLILIĞI
TEDAVİ GEREKTİRİYOR
Teknoloji harikas
Çocuk Müzesi
■ Ankara’da, Fransa’daki örneklerinden uyarlanan
teknoloji harikas bir “Çocuk Müzesi” açld. 4-12 yaş
grubuna hitap eden ve tasarmnda engelli çocuklarn
da dikkate alndğ müzede çocuklar gördüğü her şeye
dokunuyor, hissediyor ve tüm duyularn kullanarak
alglyor. Klasik eğitimle 1.5 yl gibi bir sürede
öğrenebilecekleri soyut bilgileri oynadklar oyunlarla
çok ksa bir sürede alglayabiliyor, içselleştiriyor ve
hemen hayatlarna uyarlayabiliyor. Müzeyi ziyaret
edecek çocuklar için 25
değişik senaryo hazrlanmş.
Bugüne kadar tekrar çocuk
olmak istemediyseniz bile bu
oyunlar gördüğünüzde, emin
olun çocuk olabilmek için çok
şey vermek isteyeceksiniz.
Müzedeki eğitici çocuk
oyunlarndan bazlar: Gerçek
HD kameralarla ve aslna
uygun televizyon stüdyosu araçlaryla film çekebildikleri
ve haber sunabildikleri TV Stüdyosu, gerçek vinç
operatörü ve sünger tuğlalarla gerçek ev inşa ettikleri
Şantiye, hayran olduklar şarkc gibi hissedebilecekleri
gerçek Playback Stüdyosu, hiç kimse dur, sus, bağrma
demeden hep beraber çğlk atacaklar Çğlk Odas,
doktor ve hemşire olarak stetoskop ve röntgen
cihazlaryla hasta bakabilecekleri Kidzz Clinic, mekanik
aletlerle özel hazrlanan arabay tamir ettikleri Garaj
ve bilgisayar oyunlarn ekran karşsnda bedenleriyle
oynadklar Dijital Oda.
■ Eve geldiğinizde bir lokma yemeğin ardndan eşinizle birlikte bilgisayarlarnzn başna geçip
bütün gece ancak üç cümle mi konuşuyorsunuz? Çocuğunuzu bilgisayar oyununun başndan
kaldrmak neredeyse imkansz hale mi geldi? Çeşitli sosyal medya sitelerinde dolaşmaktan yatağa
ancak sabaha karş giriyor ve bütün gün işte kafanz koyacak yer mi aryorsunuz? Evde yaplmas
gereken işleri veya kişisel bakmnz ihmal etmeye mi başladnz? Kendinizi sürekli yorgun
ve beden ağrlar içinde mi buluyorsunuz? Arkadaşlarnzla en son yüz yüze sohbet edip vakit
geçirmenizin üstünden aylar m geçti? Bunlarn hepsi internet bağmllğn habercileri olabilir,
üstelik internet bağmllğ diğer bütün bağmllk türleri kadar (alkol, uyuşturucu, vb.) ciddi ve
tedavi gerektiren bir durum. Sorunlu internet kullanm, psikiyatrinin en yeni ilgi alanlarndan biri
haline gelirken, ülkemizde genç nüfusun yüksekliği ve internet kafelerin kontrolsüzce yaygnlaşmş
olmas, henüz yeni tanmlanmakta olan hastalk için oldukça uygun bir zemin oluşturuyor.
Hastalğn tedavisi için ülkemizde yaygnlaşan kliniklere bir yenisi daha eklendi. İnternet
bağmllğnn bir hastalk olarak tanmlanmasnn ardndan Bakrköy Prof. Dr. Mazhar Osman
Ruh Sağlğ ve Sinir Hastalklar E.A. Hastanesi bünyesinde İnternet Bağmlğ Polikliniği açld.
Tedavinin amac ise hayatmzn her alannda kullanmaya neredeyse mecbur olduğumuz internetin
kontrolünün bizde olmasn sağlamak.
Yazşmalarmz, banka işlemlerimizi, alşverişlerimizi, hepsini
internet üzerinden yapyoruz. Bütün kişisel bilgilerimiz net
üzerinde dolaşyor. Bunlarn gizliliğini korumak için de her şeyi
şifrelemek zorundayz. Önceleri doğum günlerimiz, eşimizin,
çocuklarmzn, hayvanlarmzn ismi gibi basit şifreler bulduk,
onlar yeterliydi, Daha sonralar bunlarn herkes tarafndan çok
kolayca tahmin edildiğini fark ettiğimizde birbirini takip etmeyen
8
İSTASYON
■ Blackberry gibi cep telefonlarnn
ofisi her an her yere taşmas
birçok kolaylk sağlyor ama baz
şikayetleri de beraberinde getiriyor.
Kurumlarn bir çoğu Blackberry
gibi ürünleri çalşanlarna vererek,
onlarn e-postayla her an erişilebilir
hale gelmesini sağlyor. Hele
uluslararas bir şirkette, saat
fark nedeniyle
mesai bitmek
bilmiyor. İşte bu
durumu dikkate
alan Volkswagen,
Almanya’daki
merkezinde ilginç bir karara
imza att. Şirket bundan böyle
mesai bittikten sonra e-postalar
Blackberry’lere göndermeyeceğini
açklad. Dünyada bu alanda alnmş
ilk önemli karar kurumlarn akll
telefon kullanm kültürünü ne kadar
etkileyecek, göreceğiz.
Kendi dergini
kendin yap
■ iPad’in ardndan çğ gibi artan
Parmak izi şifrenizi kimse kramayacak
■ Neredeyse bütün hayatmz internet üzerinde geçiyor.
VW’den özel
yaşama sayg
harf ve rakamlar birlikte kullanmaya başladk. Bu sefer de bu
karmaşk şifreleri aklda tutma derdi ortaya çkt. Bir de üstelik
ne tür bir şifre kullanrsak kullanalm, şifre hrszlar hepsini
saniyede krabiliyordu. Ama artk bunlarn hiçbirisiyle uğraşmak
zorunda değiliz. Fingerprint Flash Drive adl USB bellek
imdadmza yetişti. Bu minnack alet parmak izimizi tarayacak
ve şifreleyecek. Parmak izimiz de eşsiz olduğuna göre artk
şifremizin krlmas gibi bir problem de olmayacak.
tablet bilgisayar kullanclar
arasnda ‘sosyal dergi’
uygulamalar hzla yaylyor.
Birçok internet sitesindeki farkl
içerikleri otomatik olarak dergi
safyalarna benzer tasarma
getiren bu yeni tür
uygulama (app)
trendi, Flipboard
ile başlad. RSS
denilen site içerik
besleme sistemini
kullanan uygulamalar, parmağnzla
sanki kağttan bir dergi sayfas
çevirir gibi güncel tüm içeriklere
rahatça ulaşmanz sağlyor.
Dahas var. Twitter ve Facebook
gibi sosyal medya hesaplarnz
da buradan dergi okur gibi takip
edebiliyorsunuz. Flipboard’u, Zite
ve Pulse gibi yeni uygulamalar
takip ediyor.
Motorola RAZR
XT910 4,3 inç
Acer Iconia Smart 4.7 inç
HTC Sensation XL 4.7 inç
DEV EKRANLI
TELEFONLAR
Samsung Note
5.3 inç
■ Her şey Apple’n iPhone akll telefonuyla başlad. Cep
telefonlarna internete girme, oyun oynama, video ve
film seyretme gibi özellikler gelince telefon ekranlarna
bir şeyler oldu. iPhone’un 3.7 inçlik ekranndan ilham
alan üreticiler cep telefonlarna önce 4 ve ardndan da
5 inçlik dev ekranlar koymaya başladlar. Her ne kadar
cebe sğmas biraz problem olsa da, ürünlerin ince ve
hafif olmas bu dezavantaj bertaraf ediyor. Bu büyüme
eğilimini tetikleyen birkaç önemli etken var. Birincisi
AMOLED gibi yeni nesil ekranlar artk çok daha az enerji
harcyor. Eskiden bu derece büyük ekran kullanlsayd
cep telefonlarn şarj alt saat bile zor dayanrd veya
yarm kiloluk pil taşmak zorunda kalabilirdik.
AMOLED gibi yeni ekran teknolojileri büyük
ekranlarn pil sorununu önemli ölçüde çözmüş
görünüyor. Diğer yandan telefonlarn akllanmas
anlamna gelen bilgisayar yetenekleri ve 3G ile genişbant internet bağlantsnn
ceplere taşnmas ekranlarn büyümesini tetikliyor. Cepten web sitelerine girmek, oyun
oynamak ve video izlemek için daha geniş ekranl cep telefonlar tercih ediliyor. Tabii
insanlarn artk tablet veya dizüstü bilgisayar gereksinimini büyük oranda azaltmalar
da cabas. Dev ekranl telefonlar, yannzda kilolarca donanm taşmadan, her an her
yerden işinizi rahatlkla yapabilecek kadar konforlu bir kullanm sunabiliyor. Kendinize
yeni bir dizüstü bilgisayar veya tablet almaya niyetliyseniz, dev ekranl akll telefonlara
bir bakmadan son kararnz vermeyin.
LG Parada 3.0
4.3 inç
Sony Ericsson Xperia
Arc S 4.2 inç
İSTASYON
9
HAYAT
Evlenmek için
çok küçük
ICRW örgütüne göre, 18 yaşndan önce
gerçekleşen bütün evlilikler çocuk evliliği
saylyor ve kesin rakamlara ulaşmak mümkün
olmasa da araştrmaclar gelişmekte olan
ülkelerde her yl 10–12 milyon kzn erken
yaşta evlendirildiğini tahmin ediyor.
YAZI: CYNTHIA GORNEY FOTOĞRAF: STEPHANIE SINCLAIR
10
İSTASYON
İSTASYON
11
HAYAT
D
üğün yasadşyd ve davetliler hariç
herkesten gizliydi. Ayrca Racastan’da
nikâh törenleri genelde gece geç saatte
yaplrd. Hindistan’n kuzeyindeki bu
kurak krsal yerleşimde üç çocuk gelin,
kutsal yeminlerini etme hazrlklarna ancak akşamüstü saatlerinde başlad. Toprak zeminde yan
yana çömeldiler. Köylü kadnlardan bir güruh, iğreti bir perde gibi etraflarn sari kumaşyla sararken, bakr bir tastan kzlarn başna sabunlu su
döktü. Gelinlerden ikisi, Radha (15) ve Gora (13)
adl iki kz kardeş, olan biteni anlayacak yaştayd. Üçüncü gelin, yani yeğenleri Recani ise beş yaşndayd. Omuzunda kelebek deseni olan pembe
bir tişört giymişti. Erişkinlerden biri ykanmadan
önce onu çkarmasna yardm etti.
Recani, Bay M’nin torunuydu. Daha önce evlendirdiği en büyük kznn çocuğu. Yusyuvarlak
kahverengi gözleri, geniş, küçük bir burnu ve sütlü çikolata renginde bir teni vard. Anneannesi ve
dedesiyle yaşyordu. Köy halk, Recani’yi en çok
seven kişinin dedesi Bay M olduğunu söylüyordu. Recani’ye teyzesi Radha’nn da gelin gideceği saygn bir aileden bir damat ayarlamş olmas
bunu açkça gösteriyordu. Böylece Recani, gauna’sndan, yani gelinin bedenen kendi ailesinden
kocasnn ailesine geçmesinin kutlandğ Hint töreninden sonra kendini yalnz hissetmeyecekti.
Hintli kzlar çocuk yaşta evlendirilirlerse, gauna
töreninin ergenlikten sonra yaplmas gerekirdi; yani Recani birkaç yl daha anneannesi ve dedesiyle yaşayacakt. Köy halkna göre Bay M bu
zaman zarfnda çocuğu korumak adna herkesin
önünde evli olduğunu belirterek iyi yapmşt.
Nikâh töreni başlamadan Recani uyuyakalmşt. Daylarndan biri onu usulca yatağndan
kaldrd, kucaklayp omzuna yatrd. Sonra da
ayşğ altnda, Hindu rahibin, kutsal ateşten yükselen dumanlarn, plastik sandalyelerde oturan
misafirlerin ve başnda altn renkli sarğyla on yaşnda bir çocuk olan müstakbel damadn olduğu
yere doğru götürdü.
ÇOCUK EVLİLİKLERİ KITALARI, DİLLERİ, DİNLERİ
VE KASTLARI AŞAN BİR OLGU. BU TÜR OLAYLAR
KAMUOYUNA YANSIDIĞINDA, ÇOK UZAK
ÜLKELERDE BİLE BARİZ BİR ÖFKE UYANDIRIYOR.
12
İSTASYON
Çocuk evlilikleri ktalar, dilleri, dinleri ve
kastlar aşan bir olgu. Hindistan’da kzlar genelde kendilerinden dört–beş yaş büyük çocuklarla eşleştiriliyor. Yemen, Afganistan ve erken
evlilik oranlarnn yüksek olduğu diğer ülkelerdeyse koca, genç bir erkek, orta yaşl bir dul veya
Etiyopya’nn baz bölgelerinde olduğu gibi, zorla kaçrdğ kza tecavüz ettikten sonra mağdurun eşi olma hakkn kendinde bulan biri olabiliyor. Bu evliliklerin bazlar ticari bir alşverişten
ibaret, tek mantğ bu: Sekiz yaşndaki gelin karşlğnda silinen bir borç veya 12 yaşndaki bakire bir kuzenin teslim edilmesiyle çözümlenen bir
kan davas gibi. Bu tür olaylar kamuoyuna yansdğnda, çok uzak ülkelerde bile bariz bir öfke
uyandryor.
ÖĞRENDİKÇE ÇAPRAŞIKLAŞAN HİKAYELER
Ama görücü usulü erken evliliklerin yaygn
olarak görüldüğü toplumlarn içine girdiğinizde
ve örneğin Recani’nin köyündeki kadnlarn, ykanan gelinlere söyledikleri şarklarn kederli melodilerini dinlediğinizde bu kzlarn maruz kaldğ
hakszlklarn doğasn tek başna değerlendirmeniz inanlmaz derecede güçleşiyor.
Yoksulluğun hüküm sürdüğü, bakire olmayan kzlarn evlilik şansn kaybettiği düşünülen
ve nesillerdir ayn kurallara bağl olarak yaşayan
(büyükannelerin, büyük teyzelerin bu evlilikleri
desteklediği ve hatta “Ben böyle yapmştm, o da
böyle yapacak” diye srar ettiği) toplumlarda, çocuk evliliklerine karş en sk aktivistlerin bile nereden başlayacaklarn düşünürken, nasl tereddütlerle karşlaşabileceğini anlamak zor değil.
Bat Yemen’in ücra bir köşesinde, küçük bir
arabann arka koltuğundaydm. Bizi yolun ilerisinde bulunan bir köye götürmeyi teklif etmiş
olan Muhammed adl bir adamla seyahat ediyorduk. Olağanüstü öfkeliydi. “Ayşe daha 10 yaşnda,” dedi. “Ufack. Evlendiği adamsa 50 yaşnda,
koca bir göbeği var.” Kollarn iki yana açp ne kadar şişman bir adam olduğunu gösterdi. “Fille evlendirilen bir sçan gibi.”
Muhammed, iki adamn kadn akrabalarn
değiş tokuş ederek birbirlerine yeni gelinler sunduğu şigar denen bir uygulamay anlatt sonra
“Bu adamlar birbirlerinin kzlaryla evlendiler,”
dedi Muhammed. “Bence, kocalaryla yeni eşlerinin arasndaki yaş fark uygun olsayd kimse bunu
şikayet etmezdi. Ama kzlar 9–10 yaşlarndayken
evlendirilmemeli. Belki 15–16 yaşnda...”
Yemen’de evlilik ticari
anlaşmaya benziyor.
Sidaba (ortada) ve
13 yaşndaki kardeşi
Galiye (solda), 12
yaşndaki kuzenleri
Kavlah’n ağabeyleriyle,
Kavlah ise kardeşlerin
amcasyla evlendi.
İSTASYON
13
HAYAT
Köyün şeyhi, ksa boylu, kzl sakall bir adamd. Kuşkuyla bakt bana. “Çocuğun var m?” diye
sordu. “İki tane” dedim. Şeyhin yüzünde bir şaşknlk belirdi. “Sadece iki mi!” Başyla genç bir kadn işaret etti. Kadn bir koluyla bebeğini emzirirken, diğeriyle iki küçük çocuğu uzak tutmaya
çalşyordu. “Bu genç hanm 26 yaşnda,” dedi
şeyh. “On çocuğu var.” Genç kadnn ad Suad’d.
Şeyh de onun babasyd. 14 yaşndayken babasnn seçtiği bir kuzeniyle evlendirilmişti. Şeyhin
gözlerini üstünde hisseden Suad, yumuşak bir
sesle “Ondan hoşlandm,” dedi. “Mutluydum.”
Şeyh evlilikle ilgili çeşitli beyanatlarda bulunmaya başlad. Asla, hiçbir babann kzn isteği dşnda evlendirmediğini söyledi. Erken yaşta doğum
yapmann tbbi risklerinin büyük oranda abartldğn söyledi. Evliliğe adm atmann gelin açsndan kolay olmayabileceğini, ama bununla ilgili endişe duymann anlamsz olduğunu söyledi.
“Gerdek gecesinde her kz korkar elbette,” dedi
şeyh. “Ama alşr. Hayat devam eder.”
Öte yandan Yemen Parlamentosu’nun Sağlk
ve Nüfus Komitesi Başkan Necip Said Ganem,
kzlar bedensel olgunluğa erişmeden cinsel ilişkiye ve doğum yapmaya zorlamann baz sonuçlarn anlatt: Vajina duvarnn yrtlmas; fistüller,
yani ömür boyu idrarn tutamamaya yol açabilen
dahili yaralar; doğum yapmak üzereyken, insanlarn nasl ürediğini hemşirelerden öğrenen kzlar... San’al bir çocuk doktoru, “Hemşireler ‘Sana
neler olduğunu biliyor musun?’ diye sorarak başlyorlar,” diye anlatt bana. “İçinde bir süredir bir
bebeğin büyüdüğünü anlyor musun?”
ÇÖZÜM KIZLARIN İSYANINDA
Tahani (pembeli) 6, Mecit ise 25 yaşndaymş evlendiklerinde. Tahani şimdi sekiz yaşnda ve bir başka çocuk gelinle poz vermiş (üstte). 14 yaşndaki Asiye, Hacca’daki evinde
yeni doğurduğu kzn ykarken iki yaşndaki kz oyun oynuyor (altta solda). Nepal’de, 16 yaşndaki Surita ailesinin evinden ayrlrken feryat figan ağlyor (altta sağda).
14
İSTASYON
Yemen toplumunda, eğitimli annelerle kzlar arasnda bile cinsellik açk açk konuşulmuyor.
Bu evliliklerin gerçekliği, abaz anne–babalarn
kzlarn erişkin erkeklere teslim etmeye gerçekten de istekli olduklar, on yaşndaki Nujood Ali
bir anda dünyada çocuk evliliğine karş çkan en
ünlü asiye dönüşene dek nadiren konuşulurdu.
Nujood’un hikâyesinde Yemenlileri şaşrtan, babasnn onu kendinden üç kat büyük bir erkekle zorla evlendirmiş olmas değildi. Nujood biraz
daha büyüyene kadar bekleyeceğine söz verdiği
halde, ilk geceden ona tecavüz eden adam ya da
sabah olduğunda kanl çarşaf inceleyip onayladktan sonra ykanmas için onu yataktan kaldran kaynvalidesi ve görümcesi de değildi. Hayr.
Bu ayrntlarda kayda değer bir şey yoktu. Şaşrtc olan, Nujood’un bunlara karş koymasyd.
Çocuk evliliklerine karş düzenlenen uluslararas kampanyalar sayesinde, bugün baz annebabalar, öğretmenler, sağlk uzmanlar da mücadeleye katlyor. Ama en güçlü asiler kzlarn
kendileri; her birinin öyküsü başka bir isyann kvlcm oluyor.
Hayat devam etmiyor
Ç
“Hayat Devam
Ediyor”
dizisinin çocuk
gelini hüzünlü
bakşlaryla
hepimize soruyor:
“Benim farknda
msnz?”
ocuk gelinler… Bazen onlara kara
duvakl gelinler de deniliyor.
Türkiye’de herkesçe bilinen ama adeta
değişmez bir gerçeklik olarak kabul edilip
ses çkartlmayan çocuk gelinler olgusu
son zamanlarda Mahsun Krmzgül’ün
“Hayat Devam ediyor” dizisiyle adeta
yüzümüze çarpld. Dizinin ilk bölümünü
seyreden hemen herkes hçkrklara
boğulduğunu söyledi. Belki de ancak
ekranda görünce gerçeğin farkna
vardk. Esra Erol’un 15 çocuk gelinin
hikayelerini topladğ “Kara Duvak” adl
kitabn ise insan boğaz düğümlenmeden
okuyamyor. Bu hikayelerden bazlar:
■ AĞRI: “6’nc snftayken bir arkadaşmz
vard, derslerinde gayet de başarlyd.
Birkaç hafta okula gelmedi. Yanna
gittiğimizde parmağndaki yüzüğü
gösterdi. Çok üzüldük. Ailesi 10 bin TL karşlğ kzlarn 70 yaşndaki
bir adama satmşt. 14 yaşndayd. Birkaç sene sonra ailesini gördüm,
“Kzmz ilk doğumunda çok kan kaybetti şu an ölüm döşeğinde”
dediler. O durumdan kurtuldu. Geçen yanna gittiğinde kzn
dövülmüş bir şekilde sokağn ortasnda buldu. Adamn kz burada,
tekrar evlendirmek istiyor.”
■ İZMİR: “16 yaşnda evlendim. Evde sessiz film oynanyordu.
Çocuğumuz da olmad. Cenaze evi gibi çt çkmyordu. Susarak 20 yl
geçirdik. Halen de yabanc gibiyiz.”
■ VAN: “13 yaşnda, herkes okula giderken 30 yaşnda bir adamla
evlendirildim. Hiç görmedim, babamn arkadaşnn oğlu olduğu için
beni evlendirdiler. Gece olduğu zaman çok korkuyordum, odasna
bile giremiyordum. Her zaman baba gözüyle baktm ona. Hâlâ da o
psikolojimi üstümden atamyorum.”
■ KIRKLARELİ: “14 yaşndayken babam kendi kardeşinin çocuğuyla
beni nişanlad. Ameliyata giriyordu, ölür kalrsam kz size emanet
demiş. Ama ben okumak istiyordum. Üniversite snavn kazandğm
evlendiğim gün öğrendim. 17 yaşndaydm.”
Fakirlik, geri kalmşlk, namus korkusu, töre, cinsel istismar ve
binlerce çocuğun katledilen hayat... Uçan Süpürge Derneği’nin
Sabanc Vakf desteğiyle yürüttüğü “Çocuk Gelinler Projesi” raporuna
göre Türkiye’de 18 yaş alt “çocuk evlilik” oran yüzde 28. Bu
oran Diyarbakr’da yüzde 50’ye çkyor. Aralarnda Türkiye’nin de
bulunduğu orta gelirli ülkelerde her yedi kz çocuğundan biri, 15 yaş
civarnda evlenmeye mecbur kalyor. Önümüzdeki 10 yl içinde bu
ülkelerde sosyal çözümler üretilmezse, en az 100 milyon çocuk gelin
olacağ tahmin ediliyor.
Ksa bir süre önce de N.Ç. davasyla vicdanlarmz büyük bir yara
ald. 13 yaşndaki bir çocuğun 26 tecavüzcüsü Yargtay hakimleri
tarafndan “bu kz gönül rzasyla o erkeklerle beraber olmuştur”
denilerek neredeyse aklandklarnda, çocuklar evlendirmeyi normal
gören kültürün tortusuyla bir kez daha karş karşya kaldk.
Ve bunlar böyle devam ettikçe, Sezen Aksu’nun dediği gibi, masum
değiliz hiçbirimiz.
Bu konu National Geographic Türkiye dergisinden özetlenerek alnmştr, NG Türkiye abone hatt: 444 18 59 veya 0 850 222 18 59
İSTASYON
15
BAŞARI
H
Yeni meydan
okuyuş peşinde
Devrim Cenk Ulusoy 5.5 yaşnda yüzmeye başlad, iki yl sonra
Galatasaray Yüzme Takm’na, dokuz yaşnda da milli takma
girdi. Asl meydan okumasn serbest dalş branşnda yapt.
Serbest dalşta Dünya ve Avrupa şampiyonluklarnn sahibi olan
Ulusoy, yeni rekorlarn ve meydan okumalarn peşinde…
RÖPORTAJ: MERYEM TEK
16
İSTASYON
erkesin hayatnda hayat akşn tümden
değiştiren, bambaşka yollara götüren dönüm noktalar vardr. Serbest dalşta
Dünya ve Avrupa şampiyonu olan Devrim Cenk Ulusoy’un hayatnn dönüm noktas henüz üç aylkken mama sandalyesinden düşüp kolunu krmasyla başlamş. Bugün hemen her çocuk
öyle tanmlanyor ama Devrim Cenk Ulusoy gerçek
bir hiperaktif çocuk olarak dünyaya gelmiş. Mama
sandalyesinden düşüp kolunu krmasnn bu hiperakatifliğin bir sonucu olduğunu söylüyor.
Kazadan sonra Devrim Cenk Ulusoy’un ailesi tedavisi için çok çaba harcamş, doktorlar kolun eski fonksiyonlarna kavuşmas için her türlü tedavi yöntemi uygulamşlar ama nafile…
Ulusoy’un sağ kolu bir türlü normal fonksiyonuna kavuşamamş. Beş yaşna kadar da hayatn
sağ kolunu tam olarak kullanamadan sürdürmüş.
Doktorlar tedaviden yeterli sonuç alamaynca ailesine, yüzmeyi önermişler. Ailesi de o srada yaşadklar İstanbul Ortaköy’ün en yakndaki yüzde
spor kulübüne, Galatasaray Kuruçeşme Adas’na
kaydn yaptrmş Devrim’in. “Yüzücü olsun, şampiyon olsun, takmlara seçilsin” gibi büyük hedefleri yokmuş. Öncelikli olan çocuklarnn, kolunu
tam olarak kullanma olanağna kavuşmasymş.
Bir de aşr hiperkatif olan çocuklar yüzerek biraz enerjisini boşaltabilirse, çalşan bir anne-baba
olarak onlardan mutlusu olmayacakmş.
İşte Devrim Cenk Ulusoy, ailesinin bu düşünceleri ve doktorunun tavsiyesiyle Galatasaray
Kuruçeşme Yüzme Kulübü’nün yolunu tutmuş.
Henüz 5.5 yaşnda, suya da baylmyor, hatta sevmiyor bile denilebilirmiş. Ama serde de hiperaktiflik var. Hrsl değil ama yorulmak nedir bilmiyormuş. Belki de bu nedenle daha birinci ylnda
ard ardna birincilikler elde etmeye başlamş. Sadece iki yl sonra da Kuruçeşme’den, hocalarnn
kararyla gelecek vaat eden sporcularn yer aldğ
Galatasaray’n Kalamş Yüzme Kulübü’nün yolunu tutmuş. İki yl Kalamş Yüzme Kulübü’nde yüzen Ulusoy, dokuz yaşnda milli takma seçilmiş.
Ulusoy o günleri gülümseyerek şu sözlerle anlatyor: “Basamaklar bu kadar hzl atlamamda hocalarm çok etkili oldu. Hiperaktif bir çocuk olduğum için yorulmak nedir bilmiyordum. Günde
8-9 kilometre yüzüyordum, yoruluyordum. Bu sayede annemler de rahat ediyorlard.”
Çok yüksek vital
kapasite, 155 IQ
ve hiperaktif bir
çocukluk Devrim
Cenk Ulusoy’u
başlangçta hiç
aklnda olmayan
rekorlara
sürüklemiş.
İSTASYON
17
BAŞARI
DALDIĞIMDA TIPKI DERİNLİK SARHOŞLUĞU FİLMİNİN
KAHRAMANI JACQUES GİBİ HİSSEDİYORUM. MÜTHİŞ BİR
ÖZGÜRLÜK VE DENİZLE ARAMDA ÖZEL BİR BAĞ OLUŞUYOR.
EĞİTİM VE SPOR BİR ARADA OLUR MU?
Sonraki yllarda ortaokul, lise derken eğitim
hayat daha da ağrlaşmş. Buna rağmen Devrim Cenk Ulusoy, yüzmeyle eğitim hayatn dengede tutmay ve bir arada götürmeyi başarmş. O
dönemde ulusal ve uluslararas müsabakalarda
600’e varan madalya kazanmş. Üniversiteye gelince Ulusoy, illa ki sporla ilgili bir alanda eğitim
almak istemiş. Ancak ailesi daha “ciddi” meslekler
diye diretince, o da Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde
Makine Mühendisliği okumaya başlamş. O yla
kadar aralksz üç-dört saat antrenman yaptğ
yüzme hayatna da böylece ara vermiş. “Maalesef
Türkiye’de o yllarda eğitim ve spor hayatn bir
arada yürütülebilmek neredeyse imkanszd. Hele
ki amatör branşlarda spor yapyorsanz, o yaşlarda bir vizyon sahibi olmak, hedefler koymak çok
nadir ve çok zor bir şeydi. Türkiye şampiyonluklar ve milli takmlar benim için o yllarda çok gerçekçi hedeflerdi. Onlar da zaten elde etmiştim.
Üniversiteyi bitirmek, sonra yeni hedefler belirle-
18
İSTASYON
mek daha geçerli gözüktü. Bir tercih yapmak gerekiyordu ve ben 14 yllk yüzme hayatm üniversiteye başlaynca bitirmek durumunda kaldm.”
Bitirmiş bitirmesine de spordan hiçbir zaman
kopmamş. Yüzmeye, çalşmaya devam etmiş ama
müsabakalara katlmamş.
Hem üniversiteye devam edip hem de çalşan
Ulusoy, ailesinin isteğiyle başladğ Makine Mühendisliği Bölümü’nü üçüncü snftayken brakmş. Spor hayatna ise bu kez mono palet branşyla (iki ayağ tek bir palete sokarak yaplan yüzme
yarş) dönüş yapmş. Bu dalda da saysz Türkiye
şampiyonluklarna ve rekorlarna imza atan Ulusoy, ne yazk ki o dönemin federasyonunun küpeli, dövmeli sporcular kabul etmemesi sonucu
uluslararas müsabakalara katlamamş.
ÇOK MU ÇALIŞIYOR, YOKSA YETENEKLİ Mİ?
Devrim Cenk Ulusoy’un spor hayat oldukça şaşrtc. Hayatnda mütevaz hedefler, büyük
başarlar ve tekrar tekrar meydan okumalar var.
Son meydan okumas ise serbest dalş sporu… Bu
spor dalyla buluşmasnn hikayesi de spor hayatna başlamas kadar enteresan… Ulusoy, 2003’te
iş hayatndan sklp, hem ruhunu hem de bedenini dinlendirmek için anne-babasnn emeklilik
günlerini geçirdiği Çanakkale’nin yolunu tutunca, yeniden sporla buluşmuş. “Özellikle asker-
den dönüşten sonraki son iki ylda, çok yoğun
bir çalşma hayatm olmuştu. Çanakkale’ye gelirken amacm bir süre dinlenip yeniden iş hayatna dönmekti. İşte aile desteği böyle dönemlerde
ortaya çkyor. Onlarn desteği, yönlendirmesi olmasayd ne böyle bir meydan okumada bulunabilir, ne de yeniden spor hayatna dönebilirdim.
Annem babam, ‘Burada bir sualt kulübü var, oraya git, senin için iyi olur, kafan boşaltrsn’ dedi.
Sonrasn zaten biliyorsunuz…”
Çanakkale’de dalş kulübünde çalşmalara
2003’ün Mays aynda başlayan Ulusoy, sadece beş ay sonra serbest dalşta Avrupa rekorunun
üzerine çkan dereceler elde etmeye başlamş. Dokuz yldr bu dalda spor yapyor. Bu süre içinde
40’n üzerinde Türkiye rekoru, sekiz resmi Dünya
rekoru ve iki resmi Avrupa rekorunun sahibi oldu.
Ayrca iki Dünya şampiyonluğu, bir Avrupa şampiyonluğu, bir Dünya ikinciliği ve çok sayda Türkiye şampiyonluklar bulunuyor.
Peki ama nasl oluyor da böyle mütevaz diye
nitelendirilebilecek hedeflerle başlayp bu kadar
başarl oluyor Devrim Cenk Ulusoy? Fazla m
hrsl, çok mu çalşyor, çok mu yetenekli? Hangisi? Başar için çok çalşmak gerektiğine sonuna
kadar inanyor Devrim Cenk Ulusoy. Kendisinin
de başarl olmak için gerektiği kadar çalştğn
düşünüyor. Hiç hrsl değil ama hocalarnn, daha
Devrim Cenk
Ulusoy 2012’de
dört dünya
rekoru, bir Avrupa
şampiyonluğu
ve bir de Avrupa
rekoru hedefliyor.
yüzmeye başladğ ilk yllarda yaptğ testlerde yetenekli olduğunun ortaya çktğn anlatyor. “Hocalarm yüzmeye ilk başladğmda vital kapasitemin (derin bir nefes alnp verilirken alnp verilen
toplam hava miktar) çok yüksek olduğunu söylemişlerdi. Zeka derecem de normalin üzerinde,
155. Bu nedenle sporla ilgili hangi branşa girersem gireyim hzla yükselebilirdim. Üniversitedeyken tenise başladm, bir yln sonunda Kbrs’taki
resmi müsabakalarda ikinci oldum. Teniste oyunun inceliklerini kafamda çözüp, ona göre oynamaya başladm” sözleriyle anlatyor kariyerindeki
şaşrtc yükselişin nedenlerini.
YENİ REKORLAR PEŞİNDE
Devrim Cenk Ulusoy halen eşiyle birlikte
Çanakkale’de yaşyor, dalş çalşmalarn da buradan yürütüyor. Bundan sonraki yllarda hayatnda
bir başka meydan okuma olur mu, kendisi de bilmiyor ama en son meydan okuyuşunda ailesinin,
kulübü ODTÜ SAS’n, eski bakanlardan Kürşad
Tüzmen’in ve sponsoru Kale Holding’in katklarn çok önemsiyor.
Devrim Cenk Ulusoy’u 2012’de yoğun bir
program bekliyor. “En az dört dünya rekoru, bir
Avrupa şampiyonluğu ve bir de Avrupa rekoru
hedefliyorum. Çalşmalarm da bu hedeflere göre
planladm” diyor.
İSTASYON
19
KARİYER
Süleyman
Saraltn
Eğitim ve
iş alanlar
BİLİŞİM ÇAĞININ YILDIZI
Çocuğunuz bilgisayar oyunlarndan
kafanz kaldrmyor mu? Üzülmeyin.
O bilişim çağnn yldz mesleklerinden
olan Bilişim Teknolojileri (BT) Mimar aday
olabilir. Uzmanlarn ve eğitimcilerin de
gelecek vaat eden alanlardan biri olarak
nitelediği bu meslek özellikle teknoloji ve
bilgisayar tutkunu gençler için biçilmiş
kaftan. Üstelik yllk 100-150 bin TL’ye
varan hatr saylr bir geliri de var.
YAZI: UMAY AKTAŞ SALMAN
20
İSTASYON
B
T mimar, çalştğ kurum içindeki bilgi teknoloji yatrmlarnn ve sistemlerinin iş hedefleriyle uyumlu, etkin kullanmn sağlar. Mesleğin inceliklerini bizimle
paylaşan ve IBM Türk’te BT mimar olarak çalşan Süleyman Saraltn için her şey ilk bilgisayar
oyununu oynamasyla başlamş. Gazi Üniversitesi
Bilgisayar Öğretmenliği bölümünde dört yl Bilgisayar Teknolojileri eğitimi alan Saraltn, srasyla
IBM’de BT teknisyeni ve Sistem Yazlm Uzman
olmuş, şimdi de kariyerine BT mimar olarak devam ediyor. “BT mimarlğn, karmaşk teknolojileri anlamayan (ve anlamas gerekmeyen) iş sahibinin gereksinimlerini, karmaşk teknolojiyi
uyarlayan teknisyenlerin ve uzmanlarn anladğ
iş parçalarna dönüştürme sanat olarak tanmlayabiliriz. Örneğin bir banka kredi kart borçlarnn
ATM üzerinden ödenmesini istediğinde, gerekli
teknolojiyi hayata geçirmek için BT mimar kollar
svar, ne tür bir alt yap ve yatrm gerektiğini araştrr. Veya bir çiçekçi internet üzerinden satş yap-
mak istediğinde, muhasebe sistemiyle entegrasyon
için gereken teknolojik tasarm BT mimar yapar.
BT mimarlar genel teknoloji kültürüne sahiptir,
farkl uzmanlk alanlarndaki teknoloji uzmanlaryla birlikte karmaşk bir çözümü yönlendirir, aralarndaki iletişimi ve eşgüdümü sağlar, sürdürülebilir çözüm için gerekli standartlar ve kurallar
belirler. BT Mimarlğ ‘kurumsal mimari’, ‘iş alan mimarisi’, ‘uygulama mimarisi’, ‘veri mimarisi’,
‘teknoloji mimarisi’ olmak üzere beş alt disiplinde
tanmlanyor.”
BT mimarnn en azndan bir teknoloji alannda derinlemesine bilgi sahibi olmas gerektiğini
vurgulayan Saraltn, “Bu mesleği seçen gençlerin
teknoloji sevmeleri ve iş alanlarndaki gelişmeleri yakndan takip etmeleri çok önemli. Üst seviye teknik bilgiye sahip kişilerle çalşabilmeleri için
bilgi ve vizyonlarn sürekli güncel tutmak zorundalar. Teknolojiden vazgeçmeden iş alanlarnn/
endüstrinin içinde olmak isteyenler için bu iş ideal bir frsat” diyor.
BT Mimarlğ üniversitelerde
bir bölüm olarak
bulunmuyor. Bu alanda
çalşan kişiler genelde
üniversitelerin bilgisayarla
ilgili alanlarndan mezun
kişilerden oluşuyor.
Piyasada çalşan mevcut
BT mimarlar uluslararas
seviyede kabul gören Open
Group Organizasyonu
altnda profesyonelliklerini
kayt altna aldryorlar.
BT mimar olarak çalşmak
belirli bir tecrübe seviyesi
ve genel bakş açs
gerektiriyor. Bir süre BT
uzman olarak çalşp
derinlemesine bilgi/beceri
geliştirmiş bir uzman, BT
mimar olmaya çok iyi bir
aday. Türkiye’de son birkaç
ylda BT mimarlğ hakknda
farkndalk oluşmas ve
kurumsal BT çözümlerinin
gelişmeye başlamasyla iş
sahipleri BT mimarisinin
önemini kavrad. İş sahipleri
bir disiplin ve yöntem
olarak ‘Kurumsal BT
Mimarisi’ bölümlerini birbiri
ardna oluşturuyor. Şu an
çoğu büyük banka ve Türk
Telekom gibi kurumlarn
BT mimarileri ‘Kurumsal
Mimari’ departmanlar
tarafndan şekillendiriliyor.
21
SÖYLEŞİ
Töreye
isyan
Başladğ ilk günden beri
çok sevilen Firar dizisi diğer
dizilerin aksine ağann
gücüne karş bir başkaldry
hikaye ederek aşiret ve
ağalk düzenini eleştiriyor.
RÖPORTAJ: FİGEN KAYRALCI FOTOĞRAF: BEGÜM ÖZPINAR
G
özlerinin içi gülüyor. Konuşurken yaptklar işi ne kadar sevdikleri her hallerinden belli oluyor. Star televizyonunda yaynlanan Firar dizisinin Nadir’i
Caner Cindoruk ve Gönül’ü Didem
Balçn’la sohbetimizde dizi, ağalk sistemi, eğitimsizlik, kadn sorunlar, tiyatro, sinema derken
hayatn her alanna dokunduk.
Caner, Yaprak Dökümü ve Hanmn Çiftliği’nin
ardndan şimdi de Firar’da oynuyorsunuz. Rolleri kabul ederken dikkat ettiğiniz hususlar var m?
Caner Cindoruk: Hanmn Çiftliği’ni reddetmem
için hiçbir neden yoktu çünkü o rol bendim. Düşünsenize, dedem romanda yazlan yerdeki çrçr fabrikasnda yağc olarak çalşmş, ben de ayn
fabrikada çalşan bir işçiyi canlandrdm. Bisikleti bile varmş dedemin, bire bir ayn fotoğraf yani.
22
İSTASYON
İSTASYON
23
SÖYLEŞİ
Tabii o kültürün içinde büyümüş olmamn da
çok büyük etkisi oldu. Ondan sonra proje seçerken çok dikkatli olmaya çalştm. Firar’ yaklaşk
20’ye yakn proje içinden seçtim. Firar’da anlatlan hikayenin feodal yapya, sisteme karş bir başkaldr olarak ortaya çkan bir çatşmas var. Nadir karakteri aslnda Hanmn Çiftliği’ndeki gibi
bir kahraman değil, aksine bir anti kahraman. Dizilerde anti kahraman bulmak çok zordur. Seyirci
kahraman görmek ister. Nadir ise illegal işler yapan, adam öldüren bir katil ama Nadir’in eylemi
düzene ve sisteme karş. Rolü seçmemde bunun
büyük etkisi var.
Bu aşiretlerin hayatlar aynen dizideki gibi şaşaal yaşanyor mu Doğu’da?
CC: Tabii ki yaşanyor. Orada birçok yerde hâlâ
ağalk, kulluk sistemi var. Ve o şaşaada, o zenginlikte yaşyorlar. Üstelik doğudan batya göç eden
aşiret mensuplar batda da çok şaşaal yaşyorlar.
Bu şaşaal yaşam, böylesine bir güç, baz kesimler
üzerinde özendirici olabilir mi sizce?
CC: Olabilir tabii, oluyordur da. Firar ilk başladğnda “ağa dizisi, töre dizisi” olarak tantld, halbuki bu Firar’n sadece çkş noktas. Alşlagelmiş
töre dizileri, ağa dizileri gibi özendirici bir taraf yok. Proje bana ilk geldiğinde, “bir ağa dizisi
daha” diyerek önce istemedim ama okur okumaz
“ben bu projede yer almak istiyorum” dedim. Evet
şaşaa var, ağa ve onun müthiş gücü var ama projede bütün bunlar eleştirildiği için ben projeyle ilgili iyi hissediyorum. Benim ideolojime de bu anlamda çok uyuyor. Nadir’in en büyük başkaldrs
“Ağalk yok artk, kulluk yok artk” diye ortaya çkyor. “Siz silah kaçryorsunuz, ben de buna hizmet ediyordum ama artk yok! Artk benim de bir
hayatm, bu hayatta yapmak istediğim başka şeyler var!” diyerek yoluna bir başka şekilde devam
etmek istiyor. Ve kaçş başlyor. Bizim hikayemiz
de aslnda bu kaçşn öyküsü. O sisteme başkaldrmş bir insann yaşamaya devam edebilmesi
için kaçmas gerek. “Hayatta kalma çabas” adeta.
EĞİTİMLİ BİR KADIN OLSA HAYATINA BİR YERDEN DEVAM
EDEBİLİR AMA GÖNÜL O KADAR CAHİL Kİ YAŞADIĞI
DÜZENİN DIŞINDA NE YAPABİLECEĞİNİ BİLE BİLMİYOR.
24
İSTASYON
Didem; siz müthiş bir oyun çkartyorsunuz. Mesela samanlktaki sahneleriniz gerçekten çok iyiydi. Ama siz bu diziye kadar bir komedi oyuncusu
olarak tannyordunuz. Televizyonda sunuculuk
ve şov programlaryla başlayp komedilerle devam eden bir süreç. Nasl oldu bu geçiş?
Didem Balçn: Aslnda komedi oyuncusu, dram
oyuncusu diye bir fark yok, oyuncu her şeyi oynar
ama bu dizi bir şans tabii. Bundan önceki iki filmimde de komedi rollerini canlandrdm, dolaysyla öyle tanndm. Aslnda dram hep daha yakn
olduğum, daha iyi yapabileceğimi düşündüğüm
bir tarzd. Mesela ben Gönül karakteri ve Firar dizisi için ilk dizim demek istiyorum.
CC: Bence bu dizi Didem için büyük bir şans oldu
ve gerçek potansiyelini ortaya çkartabildi.
Bu rol için ne hissediyorsunuz, nasl hazrlandnz rolünüz için?
DB: Hikayemizi yazan Ozan Yurdakul çok mükemmel bir iş çkard. Her rol kendi bakş açsndan anlatlmşt; geçmişi, düşünceleri, olaylar yorumlayş, hissettikleri, yaşadğ dünya, hepsi en
ince detayna kadar anlatlmşt. Gönül rolünün
karakter analizi geldiğinde müthişti, Gönül’ün
beş yaşndayken ne yaşadğ bile yazyordu metinde, ki bunlar seyirci bilmiyor ama bizim rolü anlayabilmemiz, onu laykyla canlandrabilmemiz
için hayati detaylard bunlar.
CC: Bir rolün alt metni ne kadar sağlam kurulursa, oyuncunun role yaklaşm da o kadar gerçekçi
ve sağlkl oluyor.
DB: Öyle baktğnzda Gönül zaten hep yanlşlarla hayata başlamş, dolaysyla Gönül’ün hikayesi sadece kocasn kardeşiyle aldatan kadn hikayesi değil, o kadar basit değil. Kadn bir maraba
olarak müştemilatta kocasyla yaşyor, evet kocas çok doğru bir adam ama karsyla bir aşk, sevgi paylaşm kalmamş. Bir düzene uymak zorunda
kalmşlar ve o düzen içinde öylesine yaşyorlar. Çok
cahil bir kadn Gönül, onun için de şu anda geneleve düşmüş vaziyette. Okumuş, kendini kurtarmş
veya paral bir kadn olsa tabii ki geneleve düşmez.
FİRAR AĞALIK SİSTEMİNE VE TÖREYE KARŞI
BİR BAŞKALDIRI DİZİSİ. BU BENİM İDEOLOJİME DE ÇOK
UYDUĞU İÇİN PROJEYİ ÇOK SEVEREK KABUL ETTİM.
Burada o çelişki de vurgulanyor o zaman?
DB: Evet, tabii. Eğitimli bir kadn olsa ayaklarnn üzerinde durabilir, hayatna bir şekilde bir
yerden devam edebilir. Gönül ne yapacağn bile
bilmiyor. Nadir’i aldattktan sonra Nadir kadn
öldürmüyor ama öldürmeyerek bir bakma öldürmekten de beter yapyor, Gönül’ün hayatna hiçbir şekilde müdahale edebilecek gücü kalmyor.
Ben Mardin’de çok tedirgindim çekimler başlamadan önce, boş boş duvara bakyordum. İki büyük şansm oldu, bir tanesi Cemal Şan, gerçekten büyük bir yönetmen, diğeri de Caner. Caner’le
belki beş sahnem oldu ancak ama sete gittiğimde, “Caner, bir sahnem var ve ben çok tedirginim”
dediğim zamanlarda çok yardmc oldu bana. Bu
büyük bir şans sette. Sete gittiğiniz zaman bazen
konuşacak bir oyuncu bile bulamayabiliyorsunuz.
CC: Oyun aslnda herkesin performansnn toplamdr, onun için de paylaşmak çok önemli ama
maalesef bizim sektörde bazen insanlar egolarna yenilip sadece kendi performanslarn önemsiyorlar çoğunlukla. O da ne yazk ki sahne gerçekliğini öldürüyor. Bu açdan yazarmz Cemal Şan
ve senaristimiz Ozan Yurdakul’dan, bütün oyuncularmza kadar çok şansl bir ekibiz. Çok iyi anlaşmamzn yan sra herkes düşüncesini çok açk
ortaya koyabiliyor, sahneleri sürekli tartşyoruz
ki bu dizi setlerinde çok rastlanlan bir şey değil.
İSTASYON
25
SÖYLEŞİ
Didem ve Caner’in
enerjileri, yaşam
sevinçleri ve yaptklar
işe inanmann
mutluluğu her
hallerine yansyor.
Gönül rolüyle tepkiler alyor musunuz halktan?
DB: Tabii, ilk zamanlarda bana çok kzdlar, hatta bir taksi şoförü, “senin yüzünden herkes mahvoldu” dedi. Geneleve düştükten sonra sevinenler
oldu ama hala ayakta durabilmem ve çocuğum için
bir mücadele veriyor oluşumla, bu kzgnlk şimdi
takdir duygularyla yer değiştirmeye başlad. Mesela geçen gün bir kadn, “çok dibe battn ama iyi
ayakta durabildin, çkacaksn, biliyorum” dedi.
Dizilerin toplumda önemli bir işlevi yerine getirdiğini düşünüyor musunuz?
CC: Bu yl bütün diziler kadn sorunu öne çkarlarak yapld. Sanyorum sene başnda kanallar
bir araya gelip bu sene kadn konusu işlensin diye
bir karara vardlar. Çok da iyi yaptlar çünkü kadn sorunu Türkiye’nin çok önemli ve kanayan bir
sorunu. Hep konuşuluyor ama gerçekten iç açc
hiçbir çözüm önerisi sunulmuyor kadn sorunlaryla ilgili. Ama öte yandan, dizi seyircisi de çözüm önerilerinden öte daha uç şeyler görmek istiyor; o yaşanmşlklara, o dramlara, o aclara şahit
olmak, onlar en derininde hissetmek istiyor. Bir
tür katarsis hali belki de çünkü bu toplumun bireylerinin çoğunun bu tür aclara bir yerden değen yaşantlar var.
DİDEM BALÇIN
CANER CİNDORUK
18 Mays 1982 tarihinde
Ankara’da dünyaya geldi
ve 2003 ylnda Ankara
Üniversitesi D.T.C.F. TiyatroOyunculuk bölümünden
mezun oldu. Çeşitli televizyon
kanallarnda sunuculuk yapt,
birçok dizide ve beş tiyatro
oyununda yer ald.
1980’de Adana’da doğdu.
Çukurova Üniversitesi
Konservatuar Tiyatro
bölümünde okudu ve İşletme
Fakültesi’nden mezun oldu.
Üniversitede okuduğu yllarda
da okulun tiyatro topluluğunda
oyuncu, yönetmen ve yönetici
görevlerinde bulundu. 1997’de
Adana Seyhan Belediyesi’nde
başladğ ilk profesyonel
tiyatro yaşants 10 yl boyunca
Seyhan Belediye ve Adana Şehir
Tiyatrolar’nda devam etti.
Tiyatro: Gereği Düşünüldü
(Levent Krca Tiyatrosu),
Ateşin Düştüğü Yer (Levent
Krca Tiyatrosu), Kafkas Tebeşir
Dairesi, Ay Carmela,
Bernarda Alba’nn Evi
■
Tiyatroyu özlemiyor musunuz?
CC: Özlemez olur muyum! O enerjiyi tarif etmeye de, başka bir işte bulmaya da imkan yok. Ayrca gerçek oyuncu sahnede belli oluyor. Delikanl
yeri sahne. Ama geçen sene araya iki de film skştrdğm için tiyatroyu biraz dinlendirmek istedim. Mart, Nisan aylarn bekliyorum yeni oyunlarn provalarna başlamak için.
DB: Çok özlüyorum, hem de çok. Sahnede oyun
oynamak tazelenmek, yenilenmek demek. Başka
işlerle enerjinizi tüketebilirsiniz ama sahnede tamamen şarj oluyor insan.
İlerde yönetmenlik yapmak istiyor musunuz?
DB: Ben tiyatroda yönetmenlik yapamam, size
komik gelecek belki ama ben sahnede olmay o
kadar çok seviyorum ki oyuncular yönetirken
sahnedeki oyuncular çok kskanrm.
CC: Benim kendime gelecekte biçtiğim rol dizi
oyunculuğu değil. Ben mutlaka film yapmak istiyorum, filme çekeceğim hikayelerim bile hazr.
Babam bir öykü yazar, 11. kitab çkt. Yllardr
yazd, karşlğnda hiç para kazanmadan. Ben de
babamn bu hikayelerini filmleştirmek istiyorum
ve bir gün mutlaka bunu yapacağm. Ayrca bugünlerde genç sinemaclar var, zehir gibiler hepsi,
müthiş vizyonlar var, çok iyi bağmsz sinema yapyorlar. Bu hikayeleri filmleştirmek için seve seve
onlarla da çalşabilirim. Hiçbir ukalalğm yok, 20
yaşndaki birisinin yönetmenliğini rahatlkla kabul edebilirim, yeter ki iyi iş çksn.
26
İSTASYON
Dizi: Yaprak Dökümü, Geç
Gelen Bahar, Kara Güneş,
Hanmn Çiftliği, Firar.
■
■
Film: Kelebek, Beynelminel.
Tiyatro (Oynadğ oyunlar):
Fehim Paşa Konağ, Yalanc
Aranyor, Kaktüs Kumpanya,
Soyut Padişah, Komşu Köyün
Delisi, Yeşil Papağan Limited,
Ada, Hayvan Çiftliği, Suçlular
Çağ Suçsuzlar Çağ, Kuğular
Şark Söylemez, Uçurtmann
Kuyruğu.
■
Televizyon: “29-30”, Rüzgarl
Bahçe, Gurbet Kadn, Kahve
Bahane - sunuculuk, Serseri
Aşklar “Yeliz”, Spor program
sunuculuğu, Psikolojik Gelişim
Program sunuculuğu, Zirveye
Doğru Yarşma Program
sunuculuğu, Cumartesi Sabah
Program sunuculuğu
■
Tiyatro (Yönettiği oyunlar):
Ada, Hayvan Çiftliği, Suçlular
Çağ Suçsuzlar Çağ, Kuğular
Şark Söylemez.
■
Sinema: Karanlkta Bir Çğlk,
Çakallarla Dans
■
İSTASYON
27
SAĞLIK
Sonuçlar
■ Stres anne karnndaki bebeği bile
etkiliyor. Endişeli, gergin hamilelik
yaşayanlarn bebeklerinde erken
doğum, düşük kilo, gelişim geriliği
riski yüksek. Bu nedenle hayatnzn
hzn düşürün, müzik dinleyerek,
yürüyüş yaparak gevşeyin.
■ Ayrlk, boşanma, hastalk, ölüm
ölüm, ekonomik kayplar çocuklarda
güvensizlik yaratrken, aidiyet
duygusunu da yaralyor. Yetişkinler,
çocuklar üzülmesin diye olaylar
onlara anlatmamay tercih eder.
Çocuğunuzun yaş ve gelişimine
uygun açklamalar yaparsanz,
stresi azalacaktr.
Stresin en iyi
dostu yalnzlk
Yaşammz sürdürebilmemiz için hayati hormonlarn
salgnlanmasn sağlayan stres, başa çklamaz
olduğunda bir tehdide dönüşebiliyor.
YAZI: ÖZGÜR ÇELENK
Y
oğun iş temposundan midenizde korkunç bir ağr var m? Trafikte skştğnzda şiddetli baş ağrs çektiniz mi? Evet ise
stresin ne demek olduğunu iyi biliyorsunuz. Son zamanlarda kendinizi bitkin, gergin, tükenmiş hissediyorsanz sinir sisteminizi dengeye
oturtmann vakti geldi de geçiyor demektir. İşe,
strese bağl rahatszlklar öğrenerek ve stresin zararl etkilerinden korunmak için yapmanz gerekenleri hayata geçirerek başlayabilirsiniz.
BÜTÜN HASTALIKLARA ZEMİN HAZIRLIYOR
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dal Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Mert Savrun “Stres zorlanma anlamna gelir”
diyor ve devam ediyor: “Bir yaknn ölümü, boşanma, işten ayrlma, şiddete maruz kalma strese neden olabilir. Ama stres denince hemen kötü
olaylar akla gelmesin. Evlilik, yeni bir işe başlama gibi sevindirici olaylar da strese neden olabilir.” Peki, vücudumuz strese nasl tepki veriyor?
“Stresin temel belirtileri çarpnt, hzl nefes alp
verme ve terlemedir. Stres srasnda vücudumuzda kortizol ve adrenalin hormonlar salglanyor.
Bu hormonlar vücudumuzu stres yaratan olaylara karş hazrlyor. Vücudumuzun bütün enerji kaynaklar, o srada karşlaşlan olayn çözümü
için seferber oluyor. Kaslarmz daha sk kaslyor, beynimize giden kan akm artyor, kalbimiz
vücuda daha fazla kan pompalyor... Stres sürekli
ve tekrarlayc hale geldiğinde ise daha ciddi belirtiler ortaya çkyor. Kronik stres, sürekli huzursuzluk, tedirginlik, çarpnt, konsantrasyon güçlüğü, uykusuzluk, iştah artmas ya da azalmas,
cinsel sorunlar, baş ve srt ağrlar, kabzlk, ishal,
28
İSTASYON
aşr alkol ve sigara içmeye neden oluyor.” Dr. Mert
Savrun, tüm fiziksel ve ruhsal
hastalklarn kökeninde uzun
süren ve tekrarlayan stresin yattğn söylüyor: “Kalp ve damar hastalklar, kanser ve hemen hemen bütün
psikiyatrik hastalklar uzun süreli stresle ilişkili.” İç Hastalklar Uzman Prof. Dr.
Koptagel İlgün’ün söyledikleri de bu görüşü destekler nitelikte: “Stres tansiyonu olan
birinde beyin kanamas, kalp krizi, felce bile
yol açabiliyor. Strese bağl vücut direnci düştüğünde kronik yorgunluk, tekrarlayan uçuklar hatta zona gibi sorunlar baş gösteriyor. Ülser,
hassas bağrsak sendromu, şişkinlik gibi sindirim sistemi hastalklarnda yüzde 80 orannda
stresin etkisi var. Bu tür belirtiler varsa, mutlaka
doktora başvurun.”
NASIL BAŞA ÇIKACAĞIZ
Belki de en önemli soru şu: Stresimizi nasl dizginleyeceğiz? Dr. Mert Savrun’a göre; günümüzde
stresin kaynağ bilgi sağanağ altnda yaşamamz.
Beynimizin bu bilgilerle başa çkmas çok zor. Bu
nedenle planlama ve zamana uyma stresin azaltlmasnda hayati öneme sahip. Bir de iş dşnda keyif aldğmz hobiler edinmek. Dr. Mert Savrun,
stresin en yakn arkadaşnn yalnzlk, stresten koruyan en iyi ilacn ise aile ve arkadaşlarn varlğ
olduğunu söylüyor. Dr. Koptagel İlgün’ün stresi azaltacak önerileri ise şunlar: “Dinlenin, sağlkl
beslenin, bol su için, açk havada yürüyüşler yapn.
Hemen antidepresan ilaca sarlmayn. En iyi stres
ilac tatil, iyi uyku ve ortam değiştirmektir.”
Kendinizi
stres altnda
hissettiğinizde
size en iyi
gelebilecek
şey aile ve
arkadaşlarnzn
yaknlğ ve
şefkati olacak.
İSTASYON
29
YEME-İÇME
İçimizi stan
kş lezzetleri
Kş meyve ve sebzeleri bir yandan içimizi stp,
ruhumuza iyi gelirken bağşklk sistemimizi
güçlendirici özellikleriyle de bizi kşa hazrlyor.
raknn eşlikçisi turşusu olur ama bir de barbunya
fasulyesi, krmz ac biber ve msr unuyla yaplan çorbas
vardr ki, yannda msr ekmeğiyle hiçbir çorba onunla
boy ölçüşemez. Bir kusuru vardr, o da pişerken bütün evi
kaplayan kokusu. Eh, o kadar kusur kad kznda da olur.
Üstünde tarçnyla
buram buram
duman tüten
salep… Düşüncesi
bile içimizi styor.
Aman dikkat, ilk
yudumu hüüp
diye çekerseniz
fena halde
yanabilirsiniz,
genze kaçan tarçn da cabas. Salep orkide çiçeğinin
yumrusundan elde ediliyor. Avrupa’da ve Osmanl’da
çay ve kahve geleneği yerleşene kadar yoğun bir
şekilde tüketilmiş. Eskiden sokak satclar salebi
mangal kömürüyle stlan özel güğümlerle, kap kap
dolaşarak satyorlarmş. Salep ishal, mide-bağrsak
iltihaplanmalar, bronşit ve öksürüğe iyi geliyor. Ayrca
kuvvet verici bir özelliği de bulunuyor.
Yedi kiloya varan ağrlğyla mütevaz ama marifetleri
bol, nam çok eskilere dayanan bir sebzedir balkabağ.
1800 yl önce yaşamş olan Bergamal ünlü hekim Galen
ve 800 yl önce yaşamş olan Buharal ünlü Türk hekimi
İbni Sina kitaplarnda balkabağnn şifa veren özelliklerini
anlatrlar bol bol. Bağşklk sistemini kuvvetlendirici beta
karotenin yan sra lif, demir, potasyum, sodyum, fosfor,
kalsiyum ve magnezyum içerir. Cevizli balkabağ tatls
hep kş sofralarnn vazgeçilmeziydi. Son senelerde de
kremal balkabağ çorbas sofralarda baş köşeye kuruldu.
Kara denildiğine
bakmayn, yemyeşil
kocaman yapraklar
vardr. Lazlarn
ve dolaysyla
Karadenizlilerin
bu vazgeçilmez
sebzesinin bir diğer
ismi de “Gürcü
pancar”dr. Dible
denilen pirinçli, hafif
acl yemeği yaplr,
30
İSTASYON
KOCAYEMİŞ
SALEP
BAL KABAĞI
KARA LAHANA
zaman, hamsi balğnn baş tütsü edilirse kaçar. Krk
çeşit yemeğini pişirirler. Kebab, çorbas, yahnisi, böreği
ve baklavas olur.” Hamsinin en yaygn yenilme şekli
msr ununa bulanarak yaplan tavas (hamsi kuşu) ve bir
de tabii o benzersiz lezzetiyle, hamsili pilavdr.
NAR
Nar Anadolu’daki bütün antik uygarlklarda bereket
ve doğum simgesi olmuş. Günümüzde halen yln ilk
narn kap önünde yere atarak parçalamann bereket
getireceğine inanlr. Aşure de onsuz olmaz, güllaç da.
Osmanllar zamannda ise sevilen insana nar gönderilerek
evlenme teklif edilirmiş. İspanya’nn Granada kentine de
ismini veren nar adeta mucizevi bir meyve; kolesterolü,
şekeri dengeliyor, damarlar ve kalbi koruyor, ishali
kesiyor. C vitamini deposu olan, anti tümör ve güçlü
antioksidan özellikleriyle bağşklk sistemini güçlendiren
nar, onkologlarn da en sevdiği meyve.
TRABZON HURMASI
Halk arasnda Cennet Hurmas da denilen bu leziz
meyveyle geç tanştk çoğumuz. Kendini ilk anda ele
vermez. İlk lokmada kekremsi bir tat brakr önce,
devam ettikçe alacağnz lezzeti başka hiçbir meyvede
bulamayacaksnz. Bu turuncu domatese benzeyen
meyvenin anavatan Çin ve Japonya. Ülkemizde ise
Karadeniz, Hatay ve Antalya civarnda yetişiyor.
Kendinizi kötü hissettiğiniz zaman hurmann kabuğunu
soyun, üzerine dövülmüş ceviz koyun ve başka hiçbir şey
düşünmeden yiyin. İnann, mutlu hissedeceksiniz.
KALKAN BALIĞI
Kalkan balğ Doğu Atlas
Okyanusu kylarnda
da bulunmasna
rağmen ağrlkl
olarak Karadeniz
ve Marmara balğdr.
Son zamanlarda sağlkl
beslenme trendine uyanlar
zgara kalkan yemeyi tercih
ediyorlar ama ciddi bir rahatszlğnz yoksa, siz siz
olun, kalkan balğn tavada kzartp yiyin, tabii önce
düğmelerinden başlayarak. Sessiz, sakin bir deniz
kenarnda kafanz dinlemek, uzun yürüyüşlere çkmak
ve bir de bol bol kalkan balğ yemek isterseniz, bir hafta
sonu İstanbul’a 1,5 saat mesafedeki Kyköy’e gidin.
Dönüşte kendinizi yenilenmiş hissedeceksiniz.
Yol kenarlarnda
dağ çileği satldğn
gördüğünüzde bilin
ki kş geldi demektir.
Muğla yöresinde koca
yemiş de denilen bu
meyvede C vitamini ve
ishal giderici, mikrop
öldürücü bir özelliğe sahip tanen bulunur. Dağ çileği idrar
yolu iltihaplarna da çok iyi gelir. Yumuşak, hafif buruk
tatl bu meyveyi yerken aman dikkat, fazlas alkol etkisi
yaparak insan sarhoş edebilir.
KESTANE
Sonbaharn gelmesiyle köşe başlarnda “kestane
kebaaaap” sesleri duyulmaya başlanr. Artk çoğumuzun
evinde, soğuk kş gecelerinde üstünde kestane çtrdayan
sobalar yok ama haşlayarak yediğimiz kestane de ayn
zevki verir insana. Ya o Bursa’da yaplan muhteşem
kestane şekerinin tad? Çoğumuzun bilmediği bir de
kestane bal var. Artvin’in Güzelyurt köyünde yetiştirilen
kestane bal eski dönemlerde krem haline getirilip
yaralarda tedavi amaçl bile kullanlmş. Günümüzde ise
kronik arteriti olan hastalarda faydal olduğu söyleniyor.
En çok Aydn’da yetiştirilen kestane bir potasyum deposu
olmasnn yan sra B1, B12 ve C vitaminlerince de zengin.
HAMSİ
Ekim aynn başnda dualar okuyarak ve kurbanlar
keserek çkar Karadeniz’in insan ilk hamsi avna. Evliya
Çelebi bakn hamsiyi nasl anlatyor: “Bu balk bir karş,
ince ve morca cilal, gümüş gibidir. Faydas o derecedir
ki, yedi gün
devaml yiyen
kimsenin şehveti
son derece artar.
Çok kuvvet verici
ve hazm kolaydr.
Bir evde ylan
ve çyan olduğu
İSTASYON
31
SAĞLIK
MÜKEMMEL ÖDEM SÖKÜCÜ
DİŞ ÇÜRÜKLERİNE
SAKIZLI KORUMA
ANANAS
■ Sakz çiğnemek,
özellikle başka
kimselerin yannda
genellikle ayp olarak
kabul ediliyor ama
diş doktorlar bunun
aksini söylüyor. Diş
doktorlarna göre,
günde iki saat, özellikle
yemek yedikten sonra
sakz çiğnemek diş
sağlğ için çok yararl.
Çürümelerin çoğu yemek
artklarndan oluşuyor.
Sakz çiğnemek hem
yemek artklarndan
daha kolay kurtulmay
sağlyor hem de diş
etlerine iyi geliyor. Evet,
artk sakz çiğnemek
serbest ama tabii
kocaman balonlar
yapmadan.
KENDİNİZİ KÖTÜ
HİSSETTİĞİNİZDE
MUZ YİYİN
ALZHEIMER TEŞHİSİNDE
EN AZ 10 YIL KAZANILDI
Alzheimer’l
bir hasta dş
dünyayla
bütün ilişkisini
keser, kendi
içine kapanr.
Tp dünyas
yaşllğn
bu hüzünlü
hastalğn
alt etmek için
var gücüyle
uğraşyor.
■ Yaşlanmakta olan insanlarn hem kendileri hem de aileleri için çok trajik bir hastalk alzheimer.
Tp dünyas bugüne kadar alzheimer’ erken teşhis etmenin yöntemlerini bilmediği için hastalğn
belirtileri ortaya çktğnda da tedavi için geç kalnmş olunuyordu ancak Amerika Birleşik
Devletleri’ndeki bir grup doktor hastalktan 10 yl kadar önce beynin hastalktan etkilenen
bölgelerinde bir daralma oluştuğunu tespit etti. Bundan böyle beyin taramas sonucu beynin baz
bölgelerinde daralma görüldüğü durumlarda yeni tedaviler uygulanp sonuçlarna baklabilecek.
Hastalğn çözümü belki tam olarak bulunamad ama en azndan 10 yl kazanld.
AŞI, KANSERE
ÇARE OLACAK MI?
■ On beş yldr kanser
tedavisinde bağşklk
sistemini güçlendirerek
kanseri alt etmenin
mümkün olduğu ileri
sürülüyordu ancak bu
yöntem uzun yllar tp
otoritelerinin onayn
alamad. Çok yakn
32
İSTASYON
geçmişte Georgia
Üniversitesi’nde
geliştirilen aş,
fareler üzerinde
test edildi. Sonuç:
Meme ve pankreas
tümörlerinin
yüzde 90’ tahrip
edilmişti. Aş, hem
bağşklk sistemini
kuvvetlendirmekte hem
de kanser hücrelerini
yok etmekte etkili. Sra
üç yl sonra başlamas
planlanan insanlar
üzerindeki deneylerde.
Aşnn insanlar üzerinde
de benzer etkilerde
bulunmas durumunda,
tpta büyük bir çğr
açlacağ belirtiliyor.
■ Kş aylar, ksa
günler ve kötü havalar
yüzünden çoğumuz
için zor geçen aylardr.
Özellikle azalan güneş
şğ, baz kişilerde
kş depresyonuna da
sebep olabiliyor. Böyle
zamanlarda hemen
ilaca başvurmak yerine
çareyi doğal besinlerde
arayabilirsiniz. Bunlarn
başnda mutluluk
hormonu olarak bilinen
endorfin deposu olan
ve afrodizyak özelliğiyle
de bilinen muz geliyor.
Moralinizin bozulduğu
veya şekerinizin
düştüğünü hissettiğiniz
zamanlarda bir muz
yiyin; ilaçtan çok daha
lezzetli üstelik.
Beynin inanlmaz gerçekleri
Uzun bir süre bir sr küpü olarak kalan beynin yaps ve çalşmasyla ilgili her
gün yeni bilgiler açğa çkyor. Bu organmzla ilgili inanlmas güç saysal
bilgiler, beynin olağanüstü yapsna şk tutuyor.
Hücre says
Bilgi depola
60 milyar
ma kapasite
hücre says
3.3 milyon
Ağrlğ 1.4
1.5 milyon
si
bit
42 trilyon
Her yl ölen
anda gelen
Gözden bir
sinyal says
kg
Günde harca
10-23 vat
Açldğnda
dğ enerji
an
kapladğ al
2
1.5 m
Beyin zar svs her gün yenileniyor
EN GÜÇLÜ
SİLAHIMIZ
ANTİOKSİDANLAR
■ Oksijen, hayatta
kalabilmemiz için
olmazsa olmaz bir
element. Ancak
vücudumuz oksijeni
kullanrken serbest
radikal denilen ve
hücrelerin paslanmasna
yol açan atk maddeler
açğa çkyor. Serbest
radikallerin en büyük
silah ise antioksidanlar.
Beta karoten, selenyum,
C ve E vitaminleri en
önemli antioksidanlar.
Tp dünyas besinlerden
alnan antioksidanlarn
çok daha işlevsel
olduğunu belirtiyor.
Onun için yüksek
antioksidan değerine
sahip besinlerden kuru
erik, kuru üzüm, yaban
mersini, böğürtlen,
çilek, spanak, brüksel
lahanas, brokoli, krmz
biber, nar ve soğan bol
bol tüketin.
80
CM
Sağlkl bir
kadnn
bel çevresi
maksimum
80 cm olmal.
■ Son yllarda bütün manav ve marketlerde bulabildiğimiz egzotik
meyve ananas mucizevi besinler arasnda yer alyor. Mükemmel
bir doğal ödem sökücü olmasnn yan sra vücuttaki iltihabi
durumlarda da etkili. Sindirim sistemine yararl olduğu kadar yağ
hücrelerinin parçalanmasna yardmc oluyor. Ayrca, içerdiği
C vitamini ve antioksidan özelliklere sahip manganez de bağşklk
sistemini kuvvetlendiriyor. Bütün bu özellikleri ananas ayn
zamanda sağlkl bir diyet meyve yapyor.
BOĞAZ İLTİHABINA
ANTİBİYOTİK
YERİNE ADAÇAYI
■ Kş geldi, öksürük ve
boğaz iltihaplar da kol
gezmeye başlad. Bu tür
iltihaplarda bitkilerin
O kaln
kabuğunu
soymak
oldukça
zahmetli
ama bol lifli
meyvesinin
lezzetine
değer.
faydal olduğu biliniyor.
Bunlarn arasnda
adaçaynn ağz ve
boğaz iltihaplarnda da
(farenjit, jinjivit gibi)
güçlü etkisi yeni bir
çalşmayla kantland.
Almanya’da yaplan bir
çalşmada, boğaz ağrs
(akut viral farenjit)
şikayetiyle hastaneye
başvuran 286 kişiye üç
gün süreyle gargara
olarak adaçay spreyi
uygulandğnda,
hastalarn boğaz ağrs
şikayetleri azalmş.
Boğaznz iltihaplandğ
zamanlarda antibiyotiğe
uzanmadan önce
mutlaka adaçay
gargarasn deneyin.
EN İYİ TERAPİ
KAHKAHAYLA GÜLMEK
Ananasn Besin Değerleri
(100 gr.)
Su
Enerji (kcal)
Enerji (kj)
Protein
Yağ
Karbonhidrat
Lif
Kalsiyum
Magnezyum
Fosfor
Potasyum
Sodyum
Vitamin C
86.50
49
205
0.39
0.43
12.39
1.2
7
14
7
113
1
15.4
■ En son ne zaman gözlerinizden yaşlar gelene
kadar güldünüz? Oysa gülmenin insan mutlu
hissettirmesinin yan sra öyle çok yarar var ki…
İçten gelerek gülmek kalpten bağşklk sistemine
kadar bütün sağlğmz üzerinde büyük ölçüde etkili.
Gülmek, stres hormonlarnn seviyesini olumlu
yönde değiştirip vücudun doğal mutluluk hap olan
endorfin hormonu salglanmasn sağlyor, ağrya
tolerans artryor, öfke, gerginlik ve korku gibi
bağşklk sistemini zayflatan duygular azaltyor.
Güldüğümüz zaman tümör ve virüslerle savaşan
hücrelerimizin says da artyor. Ayrca başary
olumlu yönde etkiliyor, çevreye ve kendinize
güveninizi artrrken kolay iletişim kurmanz
sağlyor. Bütün bunlar için ihtiyacnz olan şey
kahkahay hayatnzdan eksik etmemek.
İSTASYON
33
SAĞLIK
ZİNDE KALMAK
İÇİN YÜRÜYÜN
■ Başmz alp
amaçszca yürümek,
bir şey düşünmeden,
durup bir köpeği sevmek,
yorulduğumuzda bir
çay molas vermek,
tanmadğmz bir iki
kişiyle sohbet etmek...
Yürümek depresyonun
bile ilac olabilecek kadar
stres hormonlarn azaltp
bizi rahatlattğ gibi
tansiyonu dengeliyor, iyi
kolestrolü yükseltiyor,
akciğerlerin kapasitesini
artryor, vücudu zinde
tutuyor, kemik ve eklem
sağlğn koruyor. Ayrca
konsantrasyonumuza
da iyi geliyor. Doktorlar
günde 10 bin adm
atmann genel sağlğmz
için şart olduğunu
söylüyorlar.
MEYVENİN BİLE FAZLASI ZARARLI
■ Birer vitamin deposu olan meyvelerin bol bol yenilmesinin
çok sağlkl olduğu söylenir. Oysa ki son zamanlarda yaplan
araştrmalar insülin mekanizmasnn bozulmasnn vücut
için tehlikeli hastalklara yol açabileceğini ortaya koydu.
Özellikle üzüm, karpuz, kavun, muz, kurutulmuş meyveler
gibi hiç zararsz sandğmz meyveler aslnda birer şeker
deposu. Bunlardan fazla yediğimizde kan şekerimiz bir anda
yükseliyor. Ve vücutta birdenbire yükselen şekerin bir ksm
direk olarak özellikle bel çevresinde ve damar çeperlerinde,
kansere, kalp krizine, hücre yaşlanmasna davetiye olan
yağ olarak depolanyor. Tabii ki hiç
Bir bardak
meyve yemeyin demiyoruz, sadece dolu
meyve suyunda
bir tabağ alp bitirmek yerine yemek
üç-dört tane
aralarnda birer meyve yemek yeterli.
meyve var.
Onun yerine
meyvenin
kendisini
yerseniz
liflerinden de
faydalanmş
olursunuz.
TAM TAHILLAR
DAHA FAYDALI
DOĞANIN
ARMAĞANI
■ Frndan yeni çkmş
mis gibi kokan ekmeğin
yerini hiçbir şey
tutamaz. Lezzeti bir
yana karbonhidrat ve B
vitamini açsndan zengin
buğday, beslenmemizin
en temel gdalarndan bir
tanesi. Faydalarnn yan
sra buğdayn, şeker ve
tuz gibi vücuda zararl
yönleri de var. Buğday
■ Geleneksel
yemeklerimizde bol
miktarda kullandğmz
donmuş yağlarn
özellikle kolestrol
yükseltici ve kalp damar
sistemini etkileyici
zararlar ortaya çktkça
tereyağ ve margarin
gibi yağlar zeytinyağyla
değiştirmenin çok
daha sağlkl olacağn
anlyoruz. Zeytinyağ
hücre yenileyici ve
yaşlanmay geciktirici
özelliğinin yan sra
kolestrolü düşürüyor ve
kalp hastalklarnn
önlenmesinde baş
rolü oynuyor. Cilt
ve saç için de çok
faydal. Ayrca
zeytinyağl
yemeklerimiz de
Türk mutfağnn
vazgeçilmez
unsuru.
HAYATTAN KEYİF ALIN
■ Günlerimiz nasl da bir koşuşturmayla geçiyor, boş zamanlarmzda ise ancak yorgun bedenimizi
yerine çavdar, kepek,
yulaf gibi tahllardan
yaplan ekmeklerle tam
tahll ve bol kepekli
ekmekler çok daha
faydal. İçerdikleri
yüksek lif de sindirim
sistemimizin dostu.
dinlendirmeye çalşyoruz. Oysa ki, özlediğimiz neler var, bahçemizdeki çiçeklerle uğraşmak,
bulmaca çözmek, evimizde frndan yeni çkan kurabiyelerin ve taze kahvenin kokusuyla
elimizdeki kitabn keyfine varmak, yürüyüşlere çkmak, istediğimiz sporu yapmak, dostlarmzla
saatlerce bir konu hakknda tatl tatl tartşmak, gönlümüzce şark söylemek... Bunlar yapmayal
o kadar zaman geçti ki dediğinizi duyar gibiyiz. Ama Almanya’da yaplan araştrmaya göre,
günde iki saat bahçeyle uğraşmak, bulmaca çözmek veya kurabiye yapmak gibi basit
aktiviteler hem beyin sağlğn koruyor, hem de yaşlanma belirtilerini önemli ölçüde
azaltyor. Bu yüzden hem yaşam sevincinizi ayakta tutmak hem de yaşllk döneminizi
dinç geçirebilmek için size zevk veren günlük aktivitelerinizden mahrum kalmamak
gerekiyor. Ailenizdeki yaşllar da bu tür aktivitelere yönlendirebilirseniz, onlara
büyük iyilik yapmş olursunuz.
Yakn zamanda
görmeyen kalmayacak
■ Tp ve teknoloji baş döndürücü bir hzla
TUZ SAĞLIĞINIZI
TEHDİT EDİYOR
■ Tuz artk zehir olarak
kabul ediliyor. Tuzun
fazlas damar sistemini
tehdit ettiği gibi tansiyon
problemlerinin de
başlca sebeplerinden.
Normal tuzun
zararlarndan korunmak
için deniz tuzu
kullann, yemeklerinize
koyduğunuz tuzu yarya
indirin, sofrada tuzluklar
kaldrn, yemeklerinizi
baharatlarla tatlandrn.
Bir de çok tuz içeren
maden suyuna dikkat.
34
İSTASYON
Çocuk özlemine son
■ Dünyada ilk defa Türk doktorlarndan oluşan bir ekip Akdeniz Üniversitesi’nde rahim nakli
gerçekleştirdi. Kadavradan alnan rahim, yaklaşk 10 saat süren bir ameliyatn ardndan hastaya
başarl bir şekilde nakledildi. Şimdi sra, alt ay sürecek bir ilaç tedavisinin ardndan çocuk sahibi
olmay deneme aşamasnda. Nakil öncesi dondurulan embriyolar tüp bebek yöntemiyle rahime
yerleştirilecek. Rahim nakli taşyc annenin yasak olduğu ülkemizde kadnlarn çocuk sahibi
olabilmeleri yönünde atlmş çok önemli bir adm.
100
CM
Sağlkl bir
erkeğin
bel çevresi
100 cm’yi
geçmemeli, bu
rakamn üstü
kalp krizinin
alarm olabilir.
gelişirken ikisinin işbirliğiyle, son zamanlara
kadar çaresinin bulunacağn hayal bile
etmediğimiz birçok hastalğn tedavisi
birbiri ardna açklanyor. Bunlardan
bir tanesi de doktorlarla elektronik ve
bilgisayar mühendislerinin ortak geliştirdiği,
körlüğü ortadan kaldracak biyonik gözlük.
Gözde zarar gören şğ emici hücrelerin
yerine bir mikroçip yerleştiriliyor. Gözlüğe
yerleştirilen madeni para büyüklüğünde bir
kamerayla alnan görüntülerin sinyalleri
elektrotlar araclyla retinadaki mikroçipe
gönderiliyor. Mikroçip bu görüntüleri
beyne gönderdiğinde de beyin bu sinyalleri
görüntüye çeviriyor. Üç yl içinde piyasaya
çkmas beklenen biyonik gözlük doğuştan
görme engelliler için bir çözüm değil ama
ekip önümüzdeki on yl içinde gelişen gen
ve kök hücre tedavisiyle körlüğün tarihe
karşacağndan çok emin.
NASIL ÇALIŞIYOR?
Görme engellilerin halihazrda kulandğ biyonik gözlüğün çalşma prensibi.
1 Gözlüğe yerleştirilen kamera
1
2 Kamerayla alnan
sinyalleri noktalara
dönüştüren cep bilgisayar
4
3
3 Aydnlanarak karşda
birşey olduğunu bildiren
lenslerdeki led şklar
4 Kameralar otobüs numaras veya
tarife gibi bilgileri alglayp bir
kulaklkla ses olarak da iletebiliyor.
2
YEŞİL ÇAYLA
ŞİFA BULUN
■ Çay Türklerin en
başlca içeceği, hatta
bazlarmz günde 3040 bardak bile içebiliyor.
Ancak bu kadar fazla
çay da zarar veriyor.
Onun yerine daha
hafif olan yeşil çay
deneyebilirsiniz. Müthiş
antioksidan özellikleriyle
bağşklk sisteminizi
güçlendirebileceğiniz gibi
sindirim sorunlarnzn
da rahatladğn fark
edeceksiniz. Yeşil çayn
çok önemli bir özelliği de
vücut yağlarn yakmada
yardmc olmas. Uzak
Doğulular’n bu kadar
ince vücuda sahip
olmalarnda gün boyunca
içtikleri yeşil çayn büyük
rolü var.
İSTASYON
35
SPOR
Doktor’un ardndan
Dünya futbolunun gelmiş geçmiş en büyük
isimlerinden Socrates’i geçtiğimiz ay
kaybettik. Lakab ‘Doktor’ olan, gerçekten
de tp fakültesi mezunu, politikayla haşr
neşir bu bulunmaz futbolcuyu biraz daha
yakndan tanmaya ne dersiniz?
YAZI: EFKAN BUCAK
36
İSTASYON
Forma ve
kramponlar beyaz
önlüğe tercih eden
Doktor Socrates,
sergilediği şiir
gibi futboluyla
bir zamanki
Brezilya
futbolunun son
temsilcilerindendi.
B O NGA R T S/ST AF F/G E TT Y I MA GE S
21
Temmuz 1986…Meksika’nn Guadalajara kentinde Jalisco Stad’nda yakc güneşin altnda, 65 bin taraftar nefeslerini
kesmiş bekliyordu. Fransa ve Brezilya arasndaki
nefis mücadele 120 dakika sürmüş, taraflar ancak
birer gol bulabilmişti. Penaltlara geçildi. Rumen
hakem Ioan Igno’nun başlama düdüğünün ardndan Fransa adna Yannick Stopyra, penalty gole
çevirdi. Brezilya’nn ilk atşn kullanmak üzere topun başna uzun boylu, ince yapl, dağnk
uzun saçl, çal sakall, kara gözlerinde sükunet
sezilen bir futbolcu geldi. Fazla gerilmedi, atşn yapt… Ancak gol olmad! Brezilya’da son penalty da Julio Cesar kaçrnca Fransa yar finale çkt.
1986 Dünya Kupas, Socrates’in Dünya
Kupas’n kaldrmak için son şansyd, olmad. Peki kariyerinde Dünya Kupas’n kaldramayan, Avrupa kariyerinde de başar sağlayamayan
bu futbolcu ne yapt da geçtiğimiz haftalarda onu
kaybettikten sonra dünya üzerindeki bütün futbolseverler büyük üzüntüye boğuldu?
Birçok futbolsever için Socrates, göze hoş gelen Brezilya futbolunun son temsilcilerindendi.
Birçok kişi için adeta ‘şiir’ gibi bir futbol sergiliyordu. Malum, artk Sambaclar da dünya literatürüne uygun, fizik gücüne ve hza dayal bir futbol sergiliyorlar. Hatta Güney Amerika ekibi 1994 Dünya
37
SPOR
olo Eyalet Kupas’n kazanmasnda büyük
pay sahibi oldu.
DEMOKRASİ HAREKETİ
SAHA İÇİNDE YETENEĞİ VE SOFİSTİKE DOKUNUŞLARIYLA
O BİR DAHİYDİ. SAHA DIŞINDAYSA ÜLKESİ VE İNSANLARININ
İYİLİĞİ İÇİN AKTİF OLARAK POLİTİKAYLA UĞRAŞIYORDU.
Kupas’n kaldrrken Socrates ortaya koyulan futbolu ‘eziyet verici’ olarak nitelendirmişti.
ÖNLÜK DEĞİL, KRAMPON
19 Şubat 1954’te Amazon nehrinin Atlas
Okyanusu’yla birleştiği Belem kentinde fakir bir
ailenin çocuğu olarak doğan Sócrates Brasileiro
Sampaio de Souza Vieira de Oliveira’nn iki kardeşi de kendisi gibi Yunan filozoflarnn ismini
taşyor: Sofokles ve Sostenes. Futbola yeteneği
vard ancak birçok Brezilyal gencin aksine kurtuluşu yalnzca futbolda görmedi, Tp fakültesinde okudu ve doktor oldu. Zaten oyunculuk yllarnda da lakab ‘Doktor’du, yalnzca futbol değil
tp doktoruydu. Ancak o, forma ve kramponlar
beyaz önlüğe tercih etti, Yalnzca aktif futbol yaşamna nokta koyduktan sonra bir müddet, tp
eğitimini aldğ Riberiao Prato kentinde doktor
olarak görev ald.
Profesyonel futbola 20 yaşndayken, eğitimine
devam ettiği okulunun bulunduğu kentte yer alan
Botafogo Kulübü’nde başlad. Bir yandan eğitimine devam ederken bir yandan Siyah-Beyazllar’da
başaryla forma giydi. Hücuma yönelik orta saha
olarak görev alan ‘Doktor’, Krmz-Siyahllar’da
57 maçta 24 gole imza atarken, kulübün Sao Pa-
38
İSTASYON
Socrates 1978’de Brezilya futbolunun
dev kulüplerinden Corinthians’a transfer oldu ve esas patlamay da burada yapt. Yalnzca futbol oynamakla da kalmad
burada. O srada Brezilya’da hüküm süren
askeri rejimin futbolcular üzerinde kurduğu basky kabullenemeyen Socrates ve arkadaşlar ‘Corinthians Demokrasisi’ hareketini başlattlar. Yemelerine–içmelerine,
kamplarna kadar karşan askeri rejime
baş kaldrdlar, bu konularda takm içinde karar alp bu kararlar uyguladlar. Baz
maçlara üzerinde ‘demokrasi’ yazan tişörtlerle çktlar. Zaten her frsatta idolünün Che Guevara ve Fidel Castro olduğunu
söyleyen bir futbolcudan başka bir hamle
beklenemezdi…
Corinthians’ta 297 maça çkt Socrates ve 172 gole imza att. Siyah-Beyazllar’la
1979’da ilk eyalet şampiyonluğunu kazanrken (O yllarda Brezilya’da düzgün işleyen bir
ulusal lig yoktu) ayn yl milli takma da seçildi.
Socrates’in aslnda 1978 Dünya Kupas için takma
seçileceği ancak okul durumunun buna engel olduğu rivayet edilir. Belki de bu nedenle Socrates ilk
Dünya Kupas tecrübesi için 1982’de İspanya’daki
kupay beklemek zorunda kald.
İLK DÜNYA KUPASI
Şampiyona öncesi Brezilya, 1 numaral favoriydi. Nitekim Socrates’le birlikte Serginho, Zico,
Eder, Falcao, Toninho, Batista, Oscar gibi yldz
isimlere sahip Brezilya ilk tur grubunda üç maçn da kazanarak iddiasn ortaya koydu. Socrates,
Sovyetler Birliği’ni 2-1 yendikleri maçn 75. dakikasnda Brezilya’nn turnuvadaki ilk golünü att.
Sovyetler’den sonra İskoçya ve Yeni Zelanda engelleri de rahat geçildi.
O dönemki statüye göre ikinci turda takmlar üçerli gruplara ayrld. Brezilya Arjantin ve
İtalya’yla ayn gruba düştü. İtalya Arjantin’i 2-1
yendikten sonra Brezilya da Tangocular’ 3-1’le
geçti. Bu sonuçlarn ardndan, İtalya’yla oynanacak son maçta Sambaclar’a beraberlik dahi yetiyordu. 5 Temmuz 1982 günü Barcelona’da oynanan maçta Rossi’nin beşinci dakikada attğ
golle İtalyanlar 1-0 öne geçse de Socrates 12. dakikada sahneye çkarak durumu eşitledi ve kupadaki ikinci golünü att. Ancak gün Rossi’nin
ve İtalya’nn günüydü. Rossi üç golle yldzlaşrken Brezilya sahadan 3-2 mağlup ayrld ve evine erken döndü. Socrates yllar sonra verdiği bir
söyleşide “1982 Dünya Kupas’yla ilgili insanla-
Socrates için ne dediler?
ra ne hatrladklarn sorsanz size ‘Brezilya’ diyeceklerdir” ifadesini kullanmştr zira gerçekten de Sar-Mavi-Yeşilliler futbollaryla gönülleri
fethetmişti. Brezilya’y eleyen İtalya ise daha da
ilerleyerek şampiyonluğa ulaşt. Turnuvann yldz şüphesiz İtalyan Paolo Rossi’ydi ancak Socrates de imzasn att.
■ Dilma Rousseff (Brezilya Devlet Başkan):
Brezilya en değerli evlatlarndan birini
kaybetti. Saha içinde yeteneği ve sofistike
dokunuşlaryla o bir dahiydi. Saha
dşndaysa ülkesi ve insanlarnn iyiliği için
aktif olarak politikann içindeydi.
HÜKÜMETE KIZDI, AVRUPA’YA GİTTİ
Takmyla 1982 ve 1984’te de şampiyonluk yaşayan, 1983’ü de boş geçmeyen ve Güney Amerika’da yln futbolcusu olan ‘Doktor’,
İtalya’nn Fiorentina takmna transfer oldu. Bu
transferin hikayesi de ilginçtir. 1984’te katldğ
bir mitingde, demokratik reform yasasnn meclisten geçmezse Avrupa’dan aldğ transfer tekliflerini kabul edeceğini söyler başarl futbolcu,
nitekim öyle de olur. İtalyan Fiorentina’nn teklifini kabul etti ancak burada istediğini bulamad. 1984-1985 sezonunda yalnzca 25 maç oynadktan sonra ülkesine döndü. Bu kez durağ
Flamengo’ydu. Artk yaş 30’u aşan Socrates burada ilk sezonunda başarl bir performans sergiledi ve takmla birlikte eyalet şampiyonluğu yaşad. Akabinde Meksika 1986 Dünya Kupas’nn
kadrosuna alnd. Yaznn başnda anlattğmz
üzere Socrates ve Brezilya’nn Dünya Kupas hayalleri çeyrek finalde sona erdi. Ayn yl milli takm braktğn açklayan yldz oyuncu 60 milli
maçta 22 golle bu kariyerini sonlandrd.
■ Zico (Takm arkadaş): Bir oyuncu olarak
söyleyebileceğim fazla bir şey yok. Birlikte
oynadğm en iyi futbolculardan biriydi.
Bulunmaz bir zekas vard.
Bir dönem
Fenerbahçe’nin
de teknik
direktörlüğünü
yapan Zico,
milli takmda
Socrates’le
birlikte çok iyi
bir ikili
oluşturmuştu.
■ Paolo Rossi (İtalyan futbolcu): Tarihimizin bir parças krld ve
gitti. Socrates başka bir çağdan gelen futbolcu gibiydi. Sahada
veya başka bir yerde onu herhangi bir kategoriye koyamazdnz.
Herkes onun tp eğimini, sosyal ve kültürel ilgilerini biliyordu. Her
bakmdan eşsiz biriydi.
■ Giancarlo de Sista (Fiorentia’nn eski teknik direktörü):
Hatrlyorum da başkaldrc bir kişiliği vard. Her şeyi bilmek isterdi.
Neden takm otobüsünde sigara içilemediğini, neden maçlardan
önce cumartesi geceleri dinlenmek gerektiğini… Politikayla da
ilgilenen zeki biriydi, buna karşn biraz fazla içki ve sigara içiyordu.
■ Liedson (Takm arkadaş): Corinthians camias 5 Aralk
günü, inanlmaz bir insann kayb nedeniyle çok üzgün uyand.
Şampiyonluklar, onu anlatmaya yetmez.
BAŞLADIĞI YERDE BİTİRDİ
Flamengo’nun ardndan 1988’de Santos formas giyen Socrates profesyonel kariyerini başladğ yerde, Botafogo’da sona erdirdi. Birçok meslektaşnn aksine teknik adamlğ düşünmedi,
yalnzca 2004-2005 sezonunda İngiltere amatör
lig ekiplerinden Garforth Town’la bir aylk antrenör-oyuncu sözleşmesi yapt, bir karşlaşmada 12
dakika forma giydi. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlğ yapt ancak yalnzca futbol değil, ekonomi ve
politika da yazd. Son günlerinde 2014 Brezilya
Dünya Kupas’yla ilgili bir kurmaca roman yazyordu ancak tamamlayamad.
‘BEN BİR ALKOLİĞİM’
Bir sporcu olmasna karşn sigara ve alkolden
asla vazgeçmeyen hatta bunlar çok miktarda tüketen Socrates, (iki saatte 10 şişe bira tükettiğini,
günde bir paket sigara içtiğini kendisi söylemiş,
son yllarnda ‘Ben alkoliğim’ itirafnda bulunmuştu) 2 Aralk günü bağrsak enfeksiyonu geçirerek hastaneye kaldrld. Yoğun bakma alnan
‘Doktor’ kurtulamad ve meslektaşlarnn ellerinde 4 Aralk günü hayata gözlerini yumdu; arkasnda bir eş, alt çocuk ve binlerce hayrann gözü
yaşl brakarak…
39
POPÜLER TARİH
Her dem taze
10 efsane otomobil
Onlar, asla eskimeyecek tasarmlar, devrim yaratan özellikleriylee bbirer sanat eseri. 20. yüzyla damgasn vuran özel modeller, insanoğluna
n, öz
özelliklerinin, onlar yaratanlarn ve onlarla yaşayanlarn hikayesi...
o güne kadar yaşamadğ bir özgürlük sunmuştu. Ruhu olan otomobillerin,
10 Sadece 39 adet var
errari konusu çok tartşmal ve modeller aras
seçim yapmann had safhada güç olduğu bir
alan. Ancak bizim tercihimiz 1963 GTO. Aslnda bu
araba pist için tasarlanmşt. üç litrelik V12 motoru
ve özellikle ksmen bidonumsu yaps, 60’lar başnn
klasik, hatta vazgeçilmez izlerini taşr. Ferrari
modelleri arasnda en iyisi, en güzeli ya da en
hzlsn seçmek beyhude bir çaba saylr. Çünkü her
model kendine has özelliklere, tarihe ve döneminin
en ileri teknoloji ve tasarmna sahip. Ancak 250
GTO’yu diğerlerinden ksmen de olsa ayran bir
özellik, sadece 39 adet üretilmiş olmas. 196264 yllar arasnda potansiyel alclar, şahsen Enzo
Ferrari tarafndan onaylanmadkça kim olurlarsa
olsunlar bu otomobili alamyorlard. Geçen sene
BBC radyosunun ünlü DJ’yi Chris Evans, 1963 model bir GTO’yu 17.7
milyon dolar ödeyerek satn ald. Evans BBC’nin son on ylda en çok
para kazanan ve en tannmş radyo karakteri ve oldukça kuvvetli bir
Ferrari koleksiyonuna da sahip. 250 GTO sahibi ünlülerden biri de eski
Pink Floyd üyesi Nick Mason. Mason klasik otomobil konusunda belki de
2008 LAMBORGHINI REVENTON
1957 FORD EDSEL
F
9
A
merikan otomobil endüstrisinin saysz
başarszlk örnekleri arasnda Ford Edsel
özel bir yer tutar. Ford’un Chevrolet ve Chrysler
karşsnda pazar payn arttrmak maksadyla
üretildi (ya da biz öyle sanyoruz; hiçbir akl
başnda insan böylesine çirkin bir arabann
satlabileceğine inanmaz kanmzca). Ancak
İngilizce lisannn en karakterli deyimlerinden
birine verilmiş en doğru örnek olmak dşnda,
asl amaçlardan hiçbirine ulaşamad; “so ugly
it’s beautiful”. Yani “o kadar çirkin ki çok güzel”.
Hangi Ford tasarmcs ne düşündü de Edsel’i
yaratt, bilmiyoruz. Tahminen bu tasarmc uzun
yllar Montana’da bir dağ kasabasnda yaşamn
sürdürüp “ben ne yaptm” diye kafasn odun
duvarlara vurmuştur. Edsel’in çirkinliği bir yana
braklrsa, aslnda birtakm şaşrtc özellikleri
vard. Örneğin düğmeli şanzman tabir edilen ve
vitesleri radyo düğmesi şeklinde olup basldğnda
vitesi değiştiren bir sisteme sahipti. Rivayete
göre, bu düğme korna düğmesiyle yakn olduğu
için kornay çalmak isteyenler çoğunlukla vites
değiştiriyorlarmş. Öte yandan unutulmamal
ki, bu arabay satn alanlarn bir ksmnn “85”
ailesinden (bkz. Alien 3) olduğu, zaten gidip
Edsel almalarndan belli. Bu bakmdan kornavites karmaşasnn suçunu sadece tasarmcya
yüklemek hakszlk olur. Çirkinliğine rağmen,
Edsel’ler artk koleksiyon parças.
7
Mükemmel hatlar
O
tomobil mevzuu dünyada da bizde olduğu gibi mühim ve takip edilen bir konu olduğu
için, her sene otomobiller ve modeller hakknda saysz anket ve araştrma yaplr.
“Dünyann gelmiş gelmiş en iyi spor modeli hangisi” sorusunun cevab ise on anketten
dokuzunda Jaguar E Type olarak çkar. Zamannda Ettore Bugatti’nin başardğ, adeta
zaman silen mükemmel hatlar meselesi E Type’da da karşmza çkar. Jaguar’n XJ serisi
doğuo yakas gangsterlerinin klasik kaçş arabas iken, E Type daha çok “nouveau riche”
(yeni zengin) ve dönemin rock yldzlar için elzem bir modeldi. Alt ve oniki silindirli iki tip
motoru olan E Type neredeyse hiç yarş kazanmad. Tek istisna Paul Newman’n kazandğ
ve her naslsa Nissan’n ünlü Z modeline egzos gaz yutturduğu şampiyonadr. Şimdilerde
California’da E Type’larn restorasyonu, ortalama çeyrek milyon dolar mal oluyor.
6
İki yllk ama klasik
ir zamanlar Maserati ve Ferrari’yle birlikte İtalyanlarn en önemli
markas önce Chrysler’e, ardndan yine batnca Volkswagen grubuna
satld. Artk Lamborghini’ler ile Audi’lerin gözle görülmeyen yerleri ortak;
hepsi ayn fabrikadan çkyor. Bu durumun iyi mi yoksa kötü mü olduğu
konusunda bir yorum yapmak zor. Alman patronaj altnda Lamborghini
akllara durgunluk verici bir model çkarmay başard: Reventon. Bu araç
halihazrda Lamborghini sahibi olan ve deyim yerindeyse “filthy rich”
(çok zengin) statüsüne sahip 20 dünyalya satld. Bu olay henüz iki yllk
olmasna rağmen, tarihe geçeceği için bu dergide sözediyoruz. 6.5 litrelik
devasa 12 silindirli motor, Reventon’u sfrdan 100’e sadece 3.4 saniyede
çkaryor. Bu, tahminimce uzay mekiği kullanmaktan daha heyecanl ve
kesinlikle daha serinkanl bir his olsa gerek. Muazzam gücünün yansra,
Reventon olağanüstü güzel bir otomobil. Öyle ki “insan evi bark brakr
gider” derler ya, o tipte bir cihaz. Reventon yeni bir Lamborghini ama, bu
markann eski günlerinden kalan Muira modelini de unutmamak lazm.
İSTASYON
Muhteşem çirkin
dünyayn en önemli figürü; koleksiyonunda bir adet krmz GTO mevcut.
Gelecek yllarda Enzo modelinin en az bugünün GTO’su kadar kuvvetli
bir koleksiyon parças olmas bekleniyor. Gerçi tüm Ferrari’lerin değeri
sürekli artyor; şimdiye kadar değeri düşmüş bir Ferrari’ye rastlanmad.
Tabii bütün bunlar “şansl” ekibine dahil olanlar için.
B
40
8
1961 JAGUAR E TYPE
2010 PORSCHE 911 GT2 RS
1963 FERRARI 250 GTO
Sürücüsünü yoldan çkarr
S
adece 3.6 litrelik bir motora 500 beygir sğdrp, sonra da 100 kilometreye
sadece üç küsur saniyede çktğnz düşünün; üstelik frene bastğnzda da makul
bir mesafede durabiliyorsunuz. Dahas da var; eğer uydurmuyorlarsa Car and Driver
dergisi editörleri 0-100 hzlanmasn sadece 2.9 saniyede gerçekleştirdiklerini
söylüyorlar. Böyle bir arabay ancak çelik Alman disiplini imal edebilirdi. Bir
otomobilin hzl gitmesini sağlamak mühendisler için kolay; ama o otomobili
durduracak fren ve süspansiyon sistemini tasarlamak çok zor bir uğraş. Örneğin
Amerikan “muscle” otomobilleri performans açsndan başarl saylsa da frenleri
için ayn şeyi söylemek mümkün değil. Sadece 500 adet üretilen GT2 RS modeli, en
kararl veya toplumcu gerçekçi insan bile yoldan çkarabilecek bir otomobil.
41
POPÜLER TARİH
Adm Martin, Aston Martin
M
ajestelerinin en mühim ajan James Bond’un en az kendisi kadar ünlü iki
ayrlmaz parçasndan biri Walther PPK tabancas, diğeri de gizli silahlarla
donatlmş, über fantastik bir Aston Martin DB5’tir. İngiliz otomobil endüstrisi,
parann bol, sömürgelerin hâlâ Britanya adasn zengin ettiği yllarda, son derece
parlak bir sektör idi. Gerçi Aston Martin 1913’te kuruldu ama, DB serisi -ki bu
markay dünyaya tantan seridir- ikinci savaş sonras fabrikay satn alan David
Brown’n eseridir. Şu anda özellikle DB5 tipi Aston Martin’ler çok yüksek fiyatlara
el değiştiriyor. Bu değerlilik, ağrlkl olarak bu otomobilin “James Bond markas”
olmasndan kaynaklanyor. Elde dikilmiş İngiliz takm elbisesi kadar haval olan
bu otomobil, ayn zamanda Kraliyet Ailesi’nin de tercihi oldu. Bu büyük şöhrete
rağmen otomobilin kağttan kaplan yllar 2007’ye kadar sürdü. Bu tarihte bir
grup zengin insan Aston Martin’i satn ald ve nihayet bu marka gerçek bir
otomobil haline geldi. Satn almdan bir yl sonra Aston Martin One-77 modeli
tantld. Bir İngiliz markasnn belki de tüm otomobil tarihi boyunca çkardğ en
iyi üç arabadan biri kesinlikle One-77’dir. Karbonfiber şasi, aluminyum gövde,
türbosuz bir V12 ile donatlan ve sadece 77 adet üretilen bu modeli satn almak
için, şarknn dediği gibi “men of a good fortune” (şansl adam) olmak gerekiyor.
1970 HEMI BARRACUDA
V
3
İSTASYON
Pist canavar
2
Asla devrilmeyen Fransz
C
E
nzo Ferrari ile Ford Motor Company arasnda
“satarz satmayz” kavgasnn neticesinde ortaya
çkmş, dünyann sürmesi en az AC Cobra kadar zor
olan arabalarndan biridir. Boyunuz 1.80 ve kilonuz
da bu boya uygunsa asla direksiyon koltuğuna
sğamayacağnz; durdurulmas çok zor olan ama son
sürati saatte 200 mili geçen gerçek bir canavard.
Ford takm ilk kez 1964’te imal edilen FT40 ile
1966-1969 arasnda bütün LeMans yarşlarn
kazand. Gerçi Enzo Ferrari sonraki yllarda öcünü
ald ama, bir tür “benimki seninkinden büyük”
kavgas sayesinde otomobil tarihinin en hzl ve
en zor kullanlan modellerinden biri ortaya çkt.
60’l yllarn sonundan itibaren üretilmeyen GT40,
2004’te snrl saydaki seçkin alc için yeniden
üretildi. Bunlardan biri de “Top Gear” programnn
sunucusu Jeremy Clarkson oldu.
itroen DS modelini Feriköy sokaklarnda ilk kez gördüğümde böyle bir modelden haberi
olmayan bir çocuk olarak, onu Jaguar sandğm hatrlyorum. DS’in sokaktan geçişi
mahallede top oynayan bizler arasnda büyük heyecan yaratmşt. O zamana değin gördüğümüz
otomobillerin hiçbirine benzemiyor ve aslen uzaydan gelmiş gibi duruyordu. Hidro pnömatik
süspansiyon, 1955 yl için aya seyahatle eşanlaml bir teknik ilerlemeydi. DS’in
“uçan hal” olarak adlandrlan bu süspansiyon sistemi, dört tekerleğin
bağmsz olarak hareket edip, üzerinde yol aldğ düzey ne
olursa olsun otomobili bir marangoz keskinliğiyle yere paralel
tutmasn sağlyordu. Köşe dönüşlerinde direksiyonun
hareketine uyumlu olarak dönebilen farlar ise -fikir itibaryla
Amerikal bağmsz bir tasarmcdan alnmş olsa bile
son derece çarpc bir ayrnt idi. İtalyan heykeltraş ve
endüstriyel tasarmc Flaminio Bertoni’nin tasarladğ bu
otomobilin en büyük handikap, başarsz motoru oldu.
Hava soğutmal düz alt silindir motor, DS’i taşyamad ve
nihai olarak bu modelin sonunu getirdi.
1935 BUGATTI ATLANTIC 57S
1
Zaman yok sayan araba
Sokak yarşçlarnn kahraman
edge ad verilen “W tipi” motorun bujilerinin silindir yatağnn yan tarafnda
yer aldğ klasik içten patlamal motor tipi, halen hemen hemen tüm
dünyada kullanlyor. HEMİ tipi üstten ateşlemeli tasarmlar ise 1900’larn
başndan beri biliniyor olmasna rağmen, 1950’li yllara kadar endüstride bir
standart olamamşt. İlk kez Chrysler 300 modelinde hz itibar ile başarya
ulaşan HEMİ dizayn, Playmouth Barracuda 426 Cİ (bizim ölçülerimizle
yedi litrelik motor) modeliyle zirveye çkt. Daha ağr ve daha çok benzin
tüketmesine rağmen, HEMİ motorlu 426 Barracuda çok ksa süredeki inanlmaz
hzlanma kabiliyeti ve olağanüstü agresif tasarmyla sokak yarşçlarnn
favorisi ve kötü filmlerin kahraman oldu. 426 super stock son derece güçlü,
ama idaresi de bir o kadar zorlu bir motordu. Düz yollarda herkese egsoz
yutturan Barracuda, başarsz süspansiyonu ve virajlarda arkasnn savrulmas
yüzünden tecrübesiz şoförler için bir ölüm makinesiydi. 426 super stock snrl
sayda üretildiği için, şimdilerde tahayyül edilemeyecek fiyatlara satlabiliyor.
42
4
1964 FORD FT40
ASTON MARTIN DB 5
5
1955 CITROEN DS
B
irçoklarna göre ikinci savaş öncesinin en güzel
otomobili saylyor. Fakat aslen 57S, dünya
otomobil tarihinin en nadide ve şimdiye değin
insanlğn kullandğ (az sayda şansl kişi) en güzel,
en olağanüstü otomobil. Ettore Bugatti bu otomobili
tasarlarken ne düşündü, bilmek zor; ama İtalyan
fütüristlerinin Bugatti’nin beynine nüfuz ettiği
en azndan otomobilin hatlarndan anlaşlyor.
Atlantic’in çizgileri dolgun bir süper model benzeri
kvrmlar içeriyor. Ona saatlerce bakmak mümkün.
Neredeyse bir yüzyla yaklaşan yaşna rağmen,
akldş bir şekilde zaman yok sayan bu otomobil,
tahminen hiçbir zaman eskimeyecek. Bugatti’nin
tasarm dehas, en az Picasso düzeyinde. Nitekim
geçen yl dünya yüzünde sadece iki adet bulunan bu
otomobillerden biri, 30 milyon dolarn üzerinde bir
rakama satld. Gezegende mevcut iki Atlantic’ten
biri Ralph Lauren müzesinde. Diğeri ise uzun yllar
İngiltere’de bir doktorun garajnda unutulmuş olarak
eskimeye terkedilmişken, doktorun ölümünden
sonra mirasçlar tarafndan bulundu. Ettore Bugatti,
gövdesi aluminyumdan sadece dört Atlantic imal etti.
Atlantic, savaşn artk kaçnlmaz hale geldiği, insan
aklnn histeri tarafndan esir alndğ ve geleceğin
tamamen karanlk göründüğü tarihlerde, belki de
umutsuzca bir ütopya arayşnn sonucuydu. Kusursuz
çizgileri, bağmsz süspansiyonu ve aluminyum
gövdesi kendi zamannn kat kat ilerisindeydi.
Bu konu NTV Tarih dergisinden alnmştr, NTV Tarih abone hatt: 444 18 59 veya 0 850 222 18 59
İSTASYON
43
OTOMOTİV
HAZIRLAYAN: EDMON BEKYAN
AUDI GÜVENLİK İÇİN
CERRAHLARLA ANLAŞTI
■ Audi, en güvenli otomobilleri
Tavandaki sensörler çevrenin
üç boyutlu haritasn çkaryor.
üretmek için Audi Kaza Araştrma
Merkezi ‘ni (Audi Accident
Research Unit) kurdu. 1998 ylndan
beri faaliyet gösteren merkez,
dünya genelinde 200 araştrma
laboratuvar ve ortopedi cerrahnn
üyesi olduğu AO Foundation
ile işbirliğine gitti. Bu birliktelik
sayesinde trafik kazalar incelenip,
insan vücudu üzerindeki etkileri
araştrlacak. Böylece kaza süreci
daha iyi anlaşlacak ve önlemek
için yeni güvenlik teknolojileri
geliştirmek mümkün olacak.
HİBRİT A8
2012’DE GELİYOR
Önde üç, arkada bir adet radar sensörü, aracn bulunduğu noktay belirliyor.
F1 LASTİKLERİ
ÖRNEK ALINDI
■ Formula 1 lastiklerinin tek
tedarikçisi Pirelli, yarşlarda elde
ettiği bilgi birikimi ve deneyimi
ultra yüksek performansl
yol lastiklerinde kullanacak.
Lüks segmentin sürekli artan
beklentilerine cevap vermek
üzere F1 teknolojisiyle üretilen P
Zero Silver lastiklerin en önemli
özelliği, sert bileşen özelliklerini
yumuşak olanlarla birleştirmesi.
Bu sayede yüksek viraj hassasiyeti,
dayankllk ve ksa fren mesafesi,
özel içeriği ve srt deseni sayesinde
de yuvarlanma direnci azaltlarak
düşük yakt tüketimi ve karbon
dioksit salnm sunulacak.
44
İSTASYON
BU OTOMOBİL UÇMAYA HAZIR
Ön camdaki kamera, trafik şklarn
ve trafiğin akşn kontrol ediyor.
ARKANIZA YASLANIN
■ Audi, amiral gemisi A8’in hibrit
versiyonunu üretecek. Alt silindirli
motorun gücüne rağmen dört
silindirli motorun yakt tüketimine
sahip olan Audi A8 Hibrit’in seri
üretimine yl içerisinde başlanacak.
2.0 TFSI benzinli motoruyla
245 beygir güç ve 480 Nm tork
üreten A8 Hibrit, 100 kilometrede
ortalama 6.4 yakt tüketiyor.
Sadece elektrik gücüyle saatte
100 kilometreye çkabilen
otomobilin 0-100 km/s hzlanmas
7.7 saniyede gerçekleşiyor.
■ Ksa bir süre öncesine kadar hayal ürünü olan
uçan otomobiller yollarda ve gökyüzünde görülmeye
başland. Amerikal Terrafugia şirketinin tasarladğ ve
son denemelerini tamamlayarak satşna başlayacağ
bu otomobiller Spor Uçak (Light-Sport Aircraft), ksaca
LSA olarak adlandrld. Yol kullanm serbest olan bu
uçak-otomobil karşm araç, yl içinde Amerika’da
280 bin dolara satşa sunulacak. Yolda kullanlacağ
zaman kanatlar katlanarak şeritler arasna sğmas
sağlanan LSA’yla yoğun trafikten kaçmak istediğinizde
kanatlar açp hzlanmanz yeterli. Şu an için sadece
havaalanlarndan kalkş izni verilen bu iki kişilik araçla
yaklaşk 780 km yol kat edebiliyorsunuz. Karbon fiberden
üretildiği için kalkş ağrlğ 640 kg ile snrl tutulabilen
ve 100 beygir gücündeki motorun kullanldğ LSA, bir
saatlik uçuşta yaklaşk 20 litre benzin tüketiyor. LSA,
konfor özelliklerinin yan sra oto pilot ve gece uçuş
sistemi gibi gelişmiş donanmlara da sahip.
YOLCULUĞUN TADINI ÇIKARIN
■ Bir otomobil düşünün, sizin yaptğnz tek şey
arabann bilgisayarna gerekli verileri girmek. Daha
sonra sizin hiçbir müdahalenize gerek kalmadan o
yolunu buluyor. Amerika, ylbaşndan itibaren bu
otomobillerin trafikte kullanlmasna yönelik kanun
tasarsn yürürlüğe koydu. Şu an için sadece Nevada
ile snrl olan bu tasarm sayesinde sürücüsüz
otomobillerin yaygnlaşmas için önemli bir adm
atlmş oldu. Avrupa Birliği ve aralarnda Volkswagen,
Porsche’nin de bulunduğu baz otomobil firmalarnn
da önemli bir destek sağladğ proje kapsamnda
geliştirilen otomobiller, sensörler ve radar sistemi
sayesinde belirlenen rotaya doğru kendiliğinden
ilerleyip, hzlanp, fren yapabiliyor. Dikkatinizi yola
vermenizi gerektirmeyen bu araçlarn en gelişmiş
versiyonlar, Google ve Volkswagen tarafndan üretildi.
Renault elektrik çağna geçti
■ Renault, Fluence’n elektrik motorlu versiyonunu
satşa sundu. Fluence Z.E.’nin (Zero Emission),
Türkiye satş fiyat 60 bin TL’den başlyor.
Bursa Oyak Renault Fabrikas’nda üretilen ilk
elektrik motorlu Fluence olan Fluence Z.E., kamu
kuruluşlarna satşnn ardndan Nisan 2012’den
itibaren nihai tüketiciyle buluşacak. Elektrik
motorlu Fluence’n satşyla birlikte başlangçta
İstanbul, Ankara, Gaziantep, Kocaeli ve Bursa
olmak üzere beş pilot ilde, Nisan 2012 sonras ise
40 adetten fazla noktada müşteriye hizmet verilecek. Tüketici
internet sitesi üzerinden talebini geçerek Fluence Z.E. siparişi verebilecek.
Türkiye’deki pilot illerde otomobili deneyebilirsiniz.
20 MARKAYA
JANT ÜRETİYOR
■ Türkiye’nin lider, Avrupa’nn
dördüncü büyük alüminyum
jant üreticisi olan CMS, otomotiv
devlerine jant tedarik ediyor.
Yüksek üretim kalitesi sayesinde
jant ürettiği marka saysn 14’e
yükselten CMS’nin ihraç ettiği
ülkelerin başnda güçlü otomotiv
sektörleriyle Almanya, Fransa
ve İtalya yer alyor. Toyota,
VW AG (Audi, Bentley, SEAT ve
Volkswagen), PSA Grubu (PeugeotCitroen), Fiat Grubu (Alfa Romeo,
Fiat ve Lancia), BMW, Renault ve
Mercedes için ihracat odakl üretim
yapan marka, Türkiye’de üretici
firmalardan Toyota, Renault, Fiat ve
Honda için de jant üretiyor.
A2 için geri saym başlad
■ Audi, 2010 ylnda Frankfurt Otomobil Fuar’nda sergilediği A2 konseptini yola çkarmaya hazrlanyor. 1999
ylnda satşa sunulan ve zamannn ilerisinde bir model olan ilk kuşak A2 gibi yeni modelin de, gelişmiş özelliklerle
donatlmas bekleniyor. Küçük boyutlarna karşn dört kişilik bir kabine sahip olan yeni A2’nin koyu camlar, bir
düğme yardmyla şeffaflaşyor. Markann yeni nesil LED farlar ilk defa kullanacağ otomobilin ne zaman satşa
sunulacağ şu an için kesinlik kazanmad. Marka bugüne kadar elektrikli modeller üzerinde yaptğ çalşmalar ilk
defa yeni A2 ile yola aktaracak.
İSTASYON
45
UZMAN GÖZÜYLE
Haval fren sistemi testleri
Araç güvenlik sistemlerinin en
önemlilerinden birisi olan ve ağr
hizmet tipi araçlarda kullanlan haval
fren sistemlerini oluşturan parçalarn görevlerini ve araç
muayene admlarnn neler olduğunu TÜVTURK Kurumsal
Gelişim Direktörlüğü bünyesinde görev yapan
Teknik Eğitmen Sinan Balkanl anlatyor.
İSTASYON
Szdrmazlk testinde sistemin tüm bağlantlarnn, hortumlarn,
borularn ve tüm parçalarn szdrmaz olduğu veya szdrmann
kabul edilebilir snrlar içinde olduğu kontrol edilir. Ayrca
aracn manometrelerinin doğru çalştğ da kontrol edilir.
F
ren sisteminin görevi; arac
güvenli bir şekilde yavaşlatmak,
yavaşlayan arac durdurmak ve duran
arac da sabitlemektir. Ağr hizmet
tipi araçlarda, sürücü tarafndan en az
kuvvet uygulanmas ile en iyi frenlemeyi
sağlamak üzere haval fren sistemleri
zorunlu olarak kullanlmaktadr. Muayene
süreçlerinde, araçlarn haval fren
sistemlerinin fiziki/gözle kontrollerinin
yansra sistem testleri de yaplmaktadr.
Yaplan bu testlerle, haval fren sistemini
oluşturan tüm parça ve ekipmanlarn
sağlamlğ, görevlerini tam olarak yerine
getirip getirmediği, szdrma/kaçak durumu, basnç ayarlar, yeterli ve ideal
şekilde fren kuvveti üretip üretmediği son derece güvenilir şekilde kontrol
edilmektedir. TÜVTURK Araç Muayene İstasyonlar’nda gerçekleştirilen
haval fren sistemi testlerinden bahsederken (yola uygunluk muayenesinin
de bir parças olmas sebebiyle) ülkemiz ve Avrupa’nn trafik ve yol
güvenliğinin sağlanmasndaki önemli rolünün altn çizmek isteriz.
DÖRT YOLLU EMNİYET VALFİ TESTİ
Bu testte aracn fren devrelerinin birinde
hava kaçağ oluşmas durumunda,
diğer fren devrelerinde yeterli basnç
miktarnn
kalmas ve
sistemin
diğer
devrelerinin
düzgün
çalştğ kontrol edilir. Ayrca kompresör
doldurma süresi, regülatör açma ve
kapatma basnçlarnn uygunluğu,
kurutucunun işlevi, çek valf kontrolü de
bu srada gerçekleştirilir.
SARI KAPLİN KOPARMA TESTİ
Bu testte sar kaplin veya
bağlantlarnn kopmas durumunda
fren yapldğnda, çekici aracn
krmz kaplindeki basnc ani olarak
düşürerek sar kaplinden hava tahliyesini kesip
kesmediği kontrol edilir. Böylece sar kaplin veya
bağlantlarnn kopmas
durumunda dahi
römorka ani olarak
fren yaptrlmas,
aracn sistem
tarafndan emniyetli bir
şekilde durdurulmas
sağlanmş olur.
KIRMIZI KAPLİN KOPARMA TESTİ
Çekici araçla römork
arasnda besleme
basnc hattnn
kesilmesi / kopmas
durumunda,
römorkun
frenlerinin otomatik
olarak devreye
girip girmediği
kontrol edilir.
Böylece römorkun herhangi bir
nedenle çekiciden kopmas/ayrlmas
durumunda dahi emniyetli fren
yapacağ kontrol edilmiş olur.
FREN TESTİ
YÜK AYAR VENTİLİ (ALB) TESTİ
YÜK AYAR VENTİLİ ÇEŞİTLERİ
Fren testinde aracn
servis freniyle park
freninin ürettiği frenleme
kuvvetleri ve fren basnç
değerleri ölçülür. Ölçülen
bu değerlerle aracn servis
ve park freni frenleme
verimleri hesaplanarak ilgili
mevzuata göre yeterliliğine
baklr. Sağ ve sol
tekerleklerde üretilen fren
kuvvetlerinin arasndaki
fark (fren sapmas) da
ölçülerek kontrol edilir.
Yük ayar ventili (ALB) testinde,
aracn arka akslarna gönderilen
fren basncnn, araç ağrlğna
göre değişip
değişmediği
kontrol
edilir. Bu
sayede aracn
yüküne göre
üretebildiği
fren kuvvetinin artma oran ve
doğruluğu kontrol edilmiş, aracn
yüklü olarak fren yapmas durumunda emniyetli şekilde
durabileceği kontrol edilmiş olur.
Araçlarda yapsal olarak iki ayr çeşit yük ayar ventili/ALB (Automatic Loaddependent Braking force regulator) bulunur.
FRENLEME TEPKİSİ
Ayrca fren testi srasnda aracn frenlerinde kademelendirme, fren
sklğ, ovalite, salg ve ani frenleme tepkisi (fren kapmas) kusurlarnn
bulunup bulunmadğ da kontrol edilir.
FO T O Ğ R AF LAR : BE G Ü M Ö Z PIN AR
46
SIZDIRMAZLIK TESTİ
Mekanik ALB
(Yaprak ve helisel yayl/
mekanik süspansiyonlu
araçlarda bulunur.)
Pnömatik ALB
(Hava körüklü/
pnömatik süspansiyonlu
araçlarda bulunur.)
İSTASYON
47
TÜVTURK
İSTASYON AMİRLERİ BULUŞTU
F1 yarşma
simülatörü amirler
arasnda büyük
rekabet ve
heyecan yaratt.
“İşte kalite sizinle gelecek” temal 3. İstasyon Amirleri Buluşmas, tüm Türkiye’den
gelen 193 istasyon amirinin katlmyla 18-20 Kasm tarihleri arasnda Antalya Limak Limra
Oteli’nde gerçekleşti. 18 Kasm Cuma günü otele girişlerini yapan istasyon amirleri, akşam
yemeğini takiben başlayan canl DJ performansyla bir yln yorgunluğu ve stresini attlar.
Cumartesi sabah toplantlar CEO Kemal Ören’in konuşmasyla başlad. TÜVTURK COO’su Aykut
Özgülsün’ün konuşmasn takiben İşletmeler Yönetimi ve Kurumsal Gelişim Departman yönetici
ve çalşanlar, TÜVTURK’ün yeni çalşma stratejileri ve politikalar hakknda İstasyon amirlerini
bilgilendirdi. Toplant “Müşteriye Sözümüz Kampanyas”nn birincileri Zonguldak Ereğli,
Çorum Sungurlu ve Aydn Nazilli İstasyon Amirleri’nin ödüllerinin takdimiyle tamamland.
Öğle yemeği sonrasnda büyük ilgi toplayan F1 simülatörüyle büyük heyecan içinde yarşan amirler, ayn
akşam düzenlenen gala yemeğinde Zeliha Sunal’n şarklarna eşlik ettiler, tüm yörelerimize ait türkülerle
eğlendiler. Pazar sabah istasyon amirleri, bir başka buluşmada bir araya gelmek üzere otelden ayrldlar.
TÜRKAK baş denetçileri Ercan Güneş ve Doğan Yldz
tarafndan 8 Aralk 2011 Perşembe günü TÜVTURK Genel
Müdürlüğü’nde, TS EN ISO 17020 standard kapsamnda
gerçekleştirilen 2011 yl sistem denetimi, hiçbir
uygunsuzluk raporlanmadan başaryla tamamland. 2008
ylnda başlayan dört yllk ilk akreditasyon döneminde
TÜVTURK Genel Müdürlüğü ve 193 istasyon fiilen
denetlendi. 2012 yl itibariyle de ikinci
akreditasyon süreci başlayacak.
48
İSTASYON
Sabit istasyonun bulunmadğ 800’ün üzerindeki ilçeye 73 gezici istasyonla araç muayene hizmeti götüren
TÜVTURK, bir ilke daha imza atarak bu gezici araç muayene istasyonlarnda egzoz gaz emisyon ölçümü
hizmeti de vermeye başlad. TÜVTURK’ün 193 sabit istasyonuyla 73 gezici istasyonunda da verilecek
olan egzoz gaz emisyon ölçümü hizmetini almak isteyen araç kullanclarnn, araçlaryla birlikte sadece
TÜVTURK Mersin Merkez
ruhsatlaryla muayeneye gelmeleri yeterli olacak. ‘Periyodik Araç Muayenesi’nde, egzoz gaz emisyon
İş Ortağ Adana-Hatay-İçel
ölçümünün bulunmamas ‘Ağr Kusur” kapsamnda yer alyor. Emisyon ölçüm işlemi sonucu snr değerlere
A.Ş. temsilcisi ile bireysel
uygun çkmayan araç sahibi, bu duruma neden olan kusuru gidererek ölçümünü bir ay içerisinde herhangi
öneri sahipleri Serdar Güney
bir ücret ödemeksizin tekrar yaptrabiliyor. Egzoz gaz emisyon ölçümünün araç muayenesiyle bağlantl
ve M.Yaşar Aktekin.
olmasna rağmen bugüne kadar baz ilçelerde ölçüm hizmeti veren bir nokta olmadğ için araç
sahipleri ciddi anlamda mağdur oluyor ve araç muayenelerini ilçelerinde gezici istasyonlarda
yaptrrken, sadece egzoz ölçüm işlemi için komşu ilçelere veya şehirlere gitmek
durumunda kalyordu. Yeni uygulama bu nedenle birçok araç sahibi için
büyük bir kolaylk sağlyor. Hizmet ilk etapta Afyon, Artvin, Aydn,
Gaziantep, Kütahya, Konya, Muğla, Manisa, Rize, Sinop ve Uşak
illerinde başlad, 2012 içinde kademeli olarak diğer gezici
TÜVTURK Mersin Merkez İstasyonu’nda araç
istasyonlar da bu hizmeti vermeye başlayacak.
muayene teknisyeni olarak çalşan Serdar Günay ve
M.Yaşar Aktekin ağr vasta çeki pleyti boşluk ölçümünde
kullanlan mastarn daha kullanlabilir ve ergonomik
olmas doğrultusunda bir öneri getirdi. Operasyona katks
bulunacağ düşünülen öneri TÜVTURK merkezi tarafndan
değerlendirildi ve tüm istasyonlarda öneri doğrultusunda
yeni dizayn edilen mastarn kulanlmas sağland. TÜVTURK
Genel Müdürlüğü, ‘bir işi en iyi; o işi yapan bilir’ slogan
doğrultusunda öneri sahiplerini yazl olarak,
İş Ortağ Adana-İçel-Hatay A.Ş. de altn
hediyesiyle ödüllendirdi.
Bireysel öneri
Akreditasyon süreci
başaryla devam ediyor
Başaryla tamamlanan akreditasyon
denetiminin ardndan denetçiler ve
TÜVTURK yöneticileri bir arada.
GEZİCİ İSTASYONDA EGZOZ EMİSYON HİZMETİ
TSH WEB SİTELERİNE
MEDYA ÖDÜLÜ
Interactive Media Council (IMC) tarafndan düzenlenen ve interaktif dünyann en
saygn yarşmalar arasnda yer alan Interactive Media Awards yarşmasnda 2011 yl
sonuçlar açkland. Türkiye’nin en büyük dijital pazarlama
ve sosyal medya ajanslarndan Pixelplus Interactive tarafndan
hazrlanan Trafikte Sorumluluk Hareketi’ne ait www.trafikhareketi.
org web sitesi “Advocacy”, Can Dostlar Hareketi’ne ait www.
candostlarihareketi.com web sitesi ise “Kids” kategorisinde Üstün
Başar Ödülü’ne layk görüldü. Bu yl beşinci kez düzenlenen
yarşmaya, her yl dünyann dört bir yanndan binlerce tasarm
katlyor. Yarşmaya katlan tasarm çalşmalar, her biri web tasarm,
reklamclk, halkla ilişkiler ve basn yayn alannda uzman uluslararas
şirketlerin üst düzey yöneticilerinden oluşan bir jüri tarafndan
değerlendirmeye alnyor. Jürinin içerik, fonksiyonellik, kullanm
kolaylğ ve tasarm kriterlerinde oylama yaptğ ve oldukça kapsaml
bir oylama sürecine sahip olan Interactive Media
Awards, tasarm dünyasnn en
başarllarn ilan
ediyor.
MÜŞTERİ SÖZÜMÜZ
KAMPANYASI
24 Ocak 2011 tarihinde başlayan ve 10 etaptan oluşan “Müşteriye Sözümüz”
kampanyas 20 Ekim 2011 tarihinde tamamland. “Müşteriye Sözümüz” kampanyas
süresince hazrlanan 77 film, 311 poster, 253 sunum, binin üzerinde çalşma dosyas ve binlerce
slogan değerlendirildi ve 71 farkl istasyon için toplamda 137 ödüllendirme yaplarak, 633 TÜVTURK
çalşan ödül almaya hak kazand. Toplam altşar etapta ödül kazanan Aydn Nazilli, Çorum Sungurlu
Zonguldak Ereğli istasyonlarmz en çok ödül kazanan istasyonlar olarak büyük ödüle layk görüldü.
Ödül sahibi istasyonlarn amirlerine ödülleri olan notebook’lar 18-20 Kasm tarihlerinde Antalya’da
gerçekleştirilen TÜVTURK İstasyon Amirleri toplants srasnda yöneticilerimiz M. Koray Özcan, Aykut
Özgülsün, Emre Büyükkalfa, Murat Özden ve Özcan Saka tarafndan takdim edildi.
Uşak Mistasyon açld
18’inci Mistasyon olarak 12 Ekim
2011’de açlan Uşak Merkez Mistasyon
Café ile, araç muayene müşterilerine
bekleme zamanlarnda vakit
geçirebilecekleri bir ortam
sağland.
İSTASYON
49
TÜVTURK
ARAÇLARDA
ÇOCUK GÜVENLİĞİ
TÜV SÜD Akademi tarafndan düzenlenen dokuzuncu “Araçlarda Çocuk Güvenliği” konferans,
yaklaşk 25 ülkeden 150’ye yakn katlmcyla 30 Kasm-2 Aralk tarihinde gerçekleşti. 30 Kasm’da yer
alan çalştayda, TÜVTURK İletişim Yetkilisi Mahmut Sipahi, Trafikte Sorumluluk Hareketi kapsamndaki
Can Dostlar Hareketi’nin genel bir tantmn yapt. 1 Aralk’ta TÜVTURK adna İstanbul Bilgi
Üniversitesi’nden İdil Işk “Türkiye’de Çocuk Güvenliği Girişimleri ve Trafik Güvenliği Kültürü” başlkl
bir sunum yapt. TÜVTURK Genel Müdürü Kemal Ören ve Vatan Gazetesi yazar Elif Ergu’nun da yer
aldğ konferansta, Türkiye’de neredeyse tamamen göz ard edilen araç içi çocuk güvenliği konusunun
gelişmiş ülkelerde ne kadar derinlemesine ciddiye alndğn gösteren çarpc bilgiler sunuldu.
TÜVTURK
Genel Müdürü
Kemal Ören
SVH eğitim
seminerleri
Trafikte Sorumluluk Hareketi kapsamnda devam
etmekte olan SVH eğitim seminerleri, 14 Kasm 2011 ile
30 Kasm 2011 tarihleri arasnda Edirne, Tekirdağ, Kocaeli,
Balkesir, Muğla, Denizli Afyon ve Eskişehir olmak üzere
sekiz ilde gerçekleştirildi. Toplam 726 kişinin katldğ
seminerlerde Müzeyyen Aksu Gencer ve Nimet Ercan
eğitimci olarak yer ald.
KISA FİLM YARIŞMASI
ipad
kazandlar
TSH kapsamnda facebook’ta düzenlenen
“#gözyumma” kampanyas sona erdi.
29 Aralk 2011 tarihinde üçüncü ve son
talihli Aydn Işk’a ödülü TÜVTURK İstanbul
Esenyurt İstasyon Amiri Rojda Atl
tarafndan verildi.
50
İSTASYON
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafndan her yl düzenlenen ‘Ksa Film,
Ksa Film Senaryosu ve Afiş Tasarm’ yarşmasna başvurular başlad. Bu
yl, Ulaştrma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlğ işbirliği ve TÜVTURK’ün
sponsorluğunda hayata geçirilen ve ‘Trafikte
Sorumluluk Hareketi’ne dikkat çekmeyi hedefleyen
yarşmada birinciyi 15 bin TL’lik büyük ödül bekliyor. Son
başvuru tarihi 6 Nisan olan yarşmayla, sürücü, yolcu ve
yayalarn trafik bilgi ve bilincinin artrlmas, kamuoyunun
ilgisinin trafik güvenliğine yöneltilmesi, trafiğin bir kültür,
bir yaşam biçimi olduğunun benimsetilmesi ve elde edilecek
materyallerin bilgilendirme çalşmalarnda kullanlmas
amaçlanyor. Jüri yaknlar dşnda gerçek veya tüzel kişilerin
katlabilecekleri yarşma, Ksa Film, Afiş ve Ksa Metrajl Spot
Senaryosu olmak üzere üç kategoride gerçekleşecek ve aşr
hz, hatal sollama, emniyet kemeri takmama, alkollü araç
kullanma, trafik işaretlerine uymama veya trafikte yaplan daha
birçok hata yarşmaya konu olabilecek. Filmlerin jenerik hariç
en fazla iki dakika olmas, 35 milimetre, DV, High Definition
veya Betacam ile çekilmiş veya bu formatlara aktarlmş
olmas, senaryo, görsel ve işitsel malzemelerin katlmc
tarafndan yaratlmş veya kullanm haklarnn katlmcda olmas ve daha önce benzer
nitelikli bir yarşmaya katlmamş, telif haklarnn da satlmamş olmas şart
aranacak. Yarşmayla ilgili bilgilere www.trafikhareketi.org ve
www.trafik.gov.tr adreslerinden ulaşmak da mümkün.
TRAFİKTE SORUMLULUK İÇİN GÜÇBİRLİĞİ
İş dünyas, Trafikte Sorumluluk Hareketi kapsamnda düzenlenen
platform toplantsnda, Türkiye’de trafik güvenliğinin artrlmasna
katkda bulunmak ve bu çalşmalara yön verecek ortak bir deklarasyon
metni oluşturmak üzere 13 Aralk tarihinde İstanbul Point Otel’de
gerçekleşen toplantda bir araya geldi. Abbott, Aviva Sigorta, BP, Brisa, Ceva
Lojistik, Doğuş Otomotiv, Goodyear, Michelin, Renault Mais, Temsa Global,
Tofaş, Toyota, Türkiye Petrolleri ve TÜVTURK Araç Muayene İstasyonlar
temsilcileri, fikir alşverişinde bulunarak trafik güvenliği alannda yürüttükleri
çalşmalardan elde ettikleri deneyimlerini paylaşt. 2010 ylnda başlayan
Trafikte Sorumluluk Hareketi, trafik sorununun çözümünde çoklu paydaş
katlm yaklaşmyla hareket ederek kamu kuruluşlar, üniversiteler ve sivil
toplum kuruluşlar işbirliğinde ve TÜVTURK Araç Muayene İstasyonlarnn
desteğiyle pek çok başarl çalşmaya imza att. Çok katmanl bir yapya sahip
olan ve toplumun her kesimini ilgilendiren trafik sorununun çözümünde
iş dünyasn bir araya getirmek üzere bir girişim çerçevesinde bir toplant
düzenlendi. Ulaştrma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlğ, Karayolu
Düzenleme Genel Müdürlüğü’nden Daire Başkan Ylmaz Klavuz’un
başkanlk ettiği toplantda katlmc kuruluşlarn temsilcileri, trafik güvenliği
konusundaki kurumsal politikalar ve uygulamalar hakknda bilgi verdiler.
Yaplan grup çalşmalar sonucunda, katlmclar ortak bir deklarasyon
metninin içeriği konusunda görüş birliğine vard. Türkiye’de trafik sorununun
çözümünde iş dünyasn ilk kez rekabet üstü bir platformda bir araya
getiren ve ilk kez hazrlanacak olan Trafik Güvenliği Deklarasyonu, özel
sektör kuruluşlarnn trafik güvenliğinin artrlmas amacyla gönüllü olarak
üstlenebilecekleri rollerin çerçevesini belirleyecek. Deklarasyon, kurumlara
trafik sorununun çözümünde ele alabilecekleri öncelikler konusunda rehberlik
edecek, trafik güvenliği konusunda kurum içi ve toplumsal faaliyetlerde
bulunmalarn teşvik etmenin yan sra yurt içi ve dşnda yaplan başarl
projeleri temel alarak uygulama modelleri önerecek.
Toplantya TÜVTURK’den
Genel Müdür Kemal Ören,
İletişim ve İş Geliştirme
Direktörü M. Koray
Özcan ve İletişim yetkilisi
Mahmut Sipahi katldlar.
İSTASYON
51
SOSYAL MEDYA
2011’de Twitter’da
en çok neler konuşuldu?
#Van
Kasm 2011’de gerçekleşen Van
depremi ve ardndan yaşananlar,
Twitter’da günlerce ses buldu.
Hatta Van depreminde yaşanan
ykmn boyutlar sosyal medyann
gücü kullanlarak tüm gerçekliğiyle,
Twitter sayesinde hzla paylaşld.
#Japan
2010 ylnda Haiti depreminin
sosyal medyada getirdiği sesin
ardndan Japonya depremi de,
yaşananlarn aktarlmas ve üzerine
tartşlmasyla dünya çapnda ve
ülkemizde çok konuşuldu.
SOSYAL MEDYADA
2011 NASIL GEÇTİ?
■ 2011’e sosyal medya penceresinden bakarsak ilk olarak Facebook’tan
bahsetmemiz kimseyi şaşrtmayacaktr. 2011’de 1 milyar üye barajn
zorlamay başaran Facebook en büyük atlm, Ekim aynda ev sahipliğini
yaptğ ve sosyal medya dünyasnn bütün oyuncularn biraraya getiren
f8’de duyurduğu yeniliklerle yapt. Open Graph, Timeline ve Ticker gibi
yeni özelliklerle sosyal medyann devi olduğunu bir kez daha kantlayan
Facebook, etkileşimi “beğen”menin önüne geçirmeyi başard. Şu anda
sadece kişisel profiller için geçerli olan bu yenilikler marka sayfalarnda
beklenen büyük değişikliklerin habercisi olarak kabul ediliyor. 2011’in
Facebook’tan sonraki en başarl performanslar ise tartşmasz bir şekilde
Twitter ve LinkedIn’e ait. Çağmzn micro-blogging mucizesi Twitter, seneyi
siyasi krizlerden ilginç çkşlar yapan ünlülere kadar ülke ve dünya gündemini
değiştiren gelişmelerin yaylmn sağlayarak geçirirken, LinkedIn iddiasn
gerçekleştirerek “profesyonellerin sosyal ağ olmay” başard. 2011’e
damgasn vuran Foursquare ise lokasyon bazl check-in devriminin altna
imzasn atarken yeni start-up’lara da ilham verdi. GetGlue ve SoFanatics gibi
örneklerle ürün ve marka bazl check-in kavramlar da hayatmza girdi.
Mert Çimen, Sosyal Medya Uzman, Pixelplus Interactive
#RoyalWedding ve #JustinBieber
Tüm dünyada çok konuşulan bir
etkinlik ve isim, Türkiye’de de
2011’de en çok konuşulan konular
arasnda yerini ald. YouTube’un The
Royal Channel kanal üzerinden
canl yaynlanan İngiliz Kraliyet
Düğünü günlerce en çok
konuşulanlar listesinde yer alrken,
tüm dünyada sklkla bu listeye
giren ünlü pop şarkc Justin Bieber,
Türkiye’de de en çok konuşulan
isimlerden biri oldu.
Funda Sularöz, Dijital Stratejist,
Pixelplus Interactive
Facebook’ta
güvenlik için
5 ipucu
Google+’n markalar için artlar
■ Google’n sosyal ağ Google+, markalarn da platformda yer alabilmesi için Google+
Sayfalar’ duyurdu. Buna göre markalar sosyal ağ üzerinde kurumsal sayfalarn
açabiliyor. Google+’n, sayfanzn resmi marka sayfas olduğunu tanmas için web sitenize
yerleştirdiğiniz kodla Google’n web tarafndaki gücü birleşiyor. Google+’n önümüzdeki
dönemde marka sayfalar için çok daha önemli özellikleri karşmza çkaracağna şüphe
yok. Peki Google Türkiye, resmi blogunda Google+ sayfalar hakknda ne diyor? “Google+
bugüne kadar insanlar diğer insanlarla bir araya getirmeye odakland. Bundan sonra,
sizin için önemli olan kişiler gibi, takip ettiğiniz konulardan da sürekli haber alabilmenizi
istiyoruz. Bu, her başnz skştğnda telefonla çağrdğnz mahalle tesisatçnz da olabilir,
çok sevdiğiniz büyük markalardan biri de. İşte bu sebeple Google+ Sayfalar’n bütün
dünyada kullanma açyoruz.”
✘ Bir süredir uykuda bekleyen
F-Commerce 2012’de markalarn
büyük girişimlerine sahne olacak.
■ Facebook’ta hesap ve sayfa
güvenliği için size beş basit önlem:
✘ Facebook’un f8’de duyurduğu
Open Graph sayesinde tüketiciler
markalarla çok daha farkl yollarla
etkileşime geçecek.
1. Parolanz sk sk değiştirin,
kimseyle paylaşmayn, izniniz
dşnda kimse size ait olan bir
bölgeye giremez.
✘ Twitter’n reklam servisi
önümüzdeki dönemde daha yoğun
bir şekilde kullanlacak.
2. Tanmadklarnz arkadaş olarak
eklemeyin.
3. Her videoya, linke tklamayn. Bir
link video gibi görünüyor ancak
bir yerinde “apps.facebook.com”
yazyorsa, o linke tklamayn.
Sonra haberiniz olmadan tüm
arkadaş listenize alakasz istekler
gönderir hale gelirsiniz.
#ErolKose
Erol Köse’nin Twitter’da
paylaştklar, sosyal medyann
ötesinde tüm magazin dünyasn
etkiler nitelikte. Bugün Erol Köse,
istediği konuyu en çok konuşulan
konular arasna (Trending Topics)
sokmay başaran bir isim.
#SteveJobs
Apple’n kurucusu Steve Jobs’un
ölümü Twitter’da bir yas ortam
yaratt. Jobs’un ölüm haberi
Türkiye saatiyle gece 03:00’te
gelmesine rağmen o saat
itibaryla en çok
konuşulan konular
arasnda yerini ald.
2012’de bizi
neler bekliyor?
4. “Beni hatrla ama ksa bir
süreliğine” ilkesini edinin. Bazen
kullanc ad ve parola girmeye
üşenebiliriz ve bu yüzden ilk
girişte “Beni hatrla” kutusunu
işaretleriz. Bilgisayarnz
sizden başkalar kullanyorsa
Facebook’ta işiniz bittiğinde
mutlaka oturumu kapatn ve her
defasnda tekrar giriş yapn.
5. Facebook hesabnza başka bir
cihazdan girildiğinde bildirim
alabileceğiniz “Giriş Bildirimleri”
ve “Giriş Onaylar” ayarlarnz,
hesap ayarlarnn güvenlik
sekmesinden mutlaka yapn.
FOURSQUARE’DE YENİLİKLER
RADAR VE ŞEHİR REHBERİ
■ Yeniliklere doymayan Foursquare, iOS 5 işletim sistemiyle beraber yeni
sürümünü piyasaya sürdü. Bu sürümde ilginizi çekebilecek mekanlar
anlk olarak, hem de bildirimle önünüze getiren bambaşka bir özellik var:
“Radar”. Şu ana kadar hep mobil açdan kendisini geliştiren Foursquare,
evrimleşme sürecini web sitesine de taşd. Siteyi açar açmaz üstteki
büyük haritayla karşlaşyorsunuz. Radar, sizden lokasyon izni alarak
bulunduğunuz noktay belirliyor. “List Discovery” ise oluşturduğunuz
listelerden ve ziyaret ettiğiniz mekanlardan yola çkarak çevrenizdeki
tüm ilginizi çekebilecek noktalar önünüze getiriyor. Foursquare bu
uygulamalaryla, “Şehir Rehberi”nizi de oluşturmuş oluyor.
✘ LinkedIn “profesyoneller için
sosyal ağ” gelişerek işe almlarda
çok önemli bir mecra olacak.
✘ Blog yazarlar sayesinde en
önemli haberleri ilk önce sosyal
medya kullanclarndan alacağz.
✘ Foursquare, lokasyon bazl
pazarlamada vazgeçilmez bir
araç olacak, markalar Foursquare
üzerinde daha etkili olacak.
LinkedIn’de markalar
neler yapabilir?
✘ Google+’n en büyük kozu olan
sosyal aramalar 2012 ylnda
hayatmzda çok daha büyük
bir yer kaplayacak. Sosyal
ağlardaki konuşmalarn arama
motorlarndaki sonuçlarda yer
alyor oluşu, tüketicilerin satn alma
alşkanlklarnn diğer tüketicilerin
yorumlaryla şekillendiği
günümüzde diğer sosyal ağlara da
önemli roller biçecek.
■ LinkedIn, son zamanlardaki değişiklikleriyle B2B
Marketing’de (şirketler aras pazarlama) hatr saylr
bir platform haline geldi. LinkedIn, 135 milyondan
fazla üyeye sahip bir platform ve her sektörden profesyonelleri barndryor.
Fortune 100 şirketlerinin büyük ksm da LinkedIn’i profesyonel anlamda
kullanyor. LinkedIn’de markanz için şirket profili açabilir, sektörünüzle
alakal gruplar içerisinde profesyonellerle fikir alşverişi yapabilir, yine sektör
profesyonellerine sorular sorarak onlardan cevaplar alabilir, pazar araştrmas
için anket uygulamasn kullanabilirsiniz. Kişisel profilinizi organize etmek ve
daha etkin kullanmak için çeşitli uygulamalardan da faydalanabilirsiniz.
✘ QR kodlar (mobil cihazlarn
kamerasyla alglanan kare kodlar),
sosyal ağlarla dş mekanlar
arasndaki entegrasyonu da
sağlayacak önemli bir araç olarak
görülüyor. QR kodlarn 2011’de
başlayan yaygn kullanm, akll
telefon kullanmndaki artşn da
etkisiyle yerleşecek ve çok daha
geniş kitlelere ulaşacak.
60 saniyede neler oluyor?
✘ Facebook’ta 79 bin 364 içerik duvarda paylaşlyor, 695
binden fazla durum güncellenirken 510 bin yorum yaplyor.
✘ Twitter’da 120 bin tweet atlyor, ayn zamanda 320’den
fazla hesap açlyor.
✘ Foursquare’de 2 bin 83 check-in yaplyor.
✘ LinkedIn’de 100’den fazla hesap açlyor.
✘ Flickr’a 6 bin 600’den fazla fotoğraf yükleniyor.
✘ 60’dan fazla yeni blog açlyor. 1.500’den fazla yaz
yaynlanyor.
✘ YouTube’a toplam 25 saatten fazla süren, 600’ün üzerinde
video yükleniyor.
✘ Instagram’a 1.350 fotoğraf yükleniyor.
Ali Erkurt, Sosyal Medya Stratejisti, Pixelplus Interactive
52
İSTASYON
Sosyal medya sayfalar
tarafndan hazrlanmştr.
İSTASYON
53
SEYAHAT
OYUN
OYUN
FIFA/PES 2012
BANA MODERN
TÜRKÜN TARİFİNİ
YAPABİLİR MİSİN KAAN?
■ Yazar ve gazeteci Vivet Kanetti
keskin zekasyla günümüzün
Türkiyesi’ne çeviriyor gözlemlerini.
Kitapta AB Türkiye’ye tarih verene
kadar sürecek bir yarşmann site
forumu çerçevesinde, Avrulalşma
yolundaki toplumsal çlgnlğmz
mizahi bir dille ama bütün
gerçekçiliğiyle ortaya koyuyor, Türk
tango ve salsa öğretmenleri, Türk
popçular, Türk hiphopçular, Türk
spa’clar, Türk vejetaryenler, Türk
biraclar, vb karakterler araclğyla.
■ PlayStation 3 piyasaya çktktan sonra
FIFA’nn bir hayli gerisinde kalan PES,
gerçekçiliği ve oynanabilirlik konusunda
fanatiklerinden eleştiriler alyordu. 2012
versiyonunun menüsünde ise hazrlk
maç, kupa – lig menüleri, topluluk
sayfas, Football Life, ayarlar, içerikler
ve tabii ki oyun modlar gibi başlklar
yer alyor. Tüm metinler, menülerin ve
modlarn açklamalar Türkçe. PES 2012’de
lisansl olarak İspanya, Fransa ve Hollanda ligleriyle
Portekiz, İngiltere ve İtalya liginden baz takmlar
bulunuyor. Ayrca Copa Santander Libertadores, UEFA
Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi lisanslarnn
yan sra Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor var.
PES 2012’de defans anlayş gayet sert. Oyunda topu
kurtarmak bir hayli zor. Oyunda bire bir oynamak yerine
ara pas yaparak ilerleseniz gol atma şansnz artyor.
Futbol oyuncularnn gözdesi FIFA 12’de en
önemli yenilik ise defans anlayşnn tamamen
değişmiş olmas. İlk olarak Konami’nin WE/
PES serisinde karşmza çkan ve yeni nesil
FIFA’larda kullanmaya alştğmz tek tuşa
basl tutarak ‘pres’ yapma özelliği FIFA
12’de bulunmuyor. Artk pres tuşuna basl
tutarak defansif pozisyonda koşarak rakibe
yaknlaşyor ve şut tuşuna basarak müdahale
yapyoruz ki bu yeni kontrol anlayşnn oyuna müthiş bir
defansif mücadele kazandrdğn söyleyebiliriz. Bu yl
paslar isabetli atmak için daha dikkatli olmak gerekiyor.
Bununla beraber pas barn yeteri kadar doldurmak
gerekiyor. Ara paslarn zamanlamasna da çok özen
göstermelisiniz. FIFA 11’in deparla
PES,
hemen yorulan oyuncularna karşn
gerçekçiliği,
FIFA12’de oyuncularn kondisyonlar
oynanabilirliği
biraz daha yüksek.
ve yüksek
kondisyonlu
oyuncularyla
piyasadaki en
iyi futbol oyunu.
KAR EĞLENCESİNE, KAYAK MERKEZLERİNE
Bütün vücudu çalştran harika bir spor, müthiş bir özgürlük
duygusu ve zorlu etaplar geçip arkanza dönüp baktğnzda,
“ben buradan inebildiysem, her şeyi yapabilirim” hissi… Bütün
bunlar yaşatan kayak sporu. Uzun yllar pist ve tesis yokluğu
kayak sporunun yaygnlaşmasn engelledi. Artk çok yüksek
bütçeler harcanmadan her seviyede kayak yaplabilmesine
olanak tanyan birçok kayak merkezi var, üstelik bunlardan
bazlar Alpler’deki pistlerle de yarşabilecek düzeyde.
ULUDAĞ
1.5 metre civarnda kar kalnlğna
sahip, Alp disiplini, kuzey disiplini
ve tur kayağ için çok uygun olan
12 kilometreyi bulan beş etaplk
pisti var. Aralk-mart arasnda
kayak yaplabilen Sarkamş’ta
konaklama, ilkyardm, sağlk ve
güvenlik hizmetleri veriliyor.
Uludağ; Bursa’da, 2543 metre
yüksekliğiyle Türkiye’nin en büyük
kayak merkezi. Uzun bir kayak
mevsimine (Aralk-Nisan) sahip.
Zirvede kayak yaplamyor ama
Fatin Tepe (2050 m) ve Kuşakl
Kaya (2232 m) bölgelerinde
kayak pistleri var. Helikopter
kayağ yapma olanağ da bulunan
Uludağ’da 15 özel ve 12 kamuya ait
konaklama tesisi ve bunlara ait pek
çok telesiyej ve teleski hatt var.
KARTEPE
2050
iPHONE OYUN
■ Minnesota Üniversitesi’nden
Cut the Rope
Temple Run
■ Çok eğlenceli bir platform
oyunu olan “Cut the rope”’da
amacmz sevimli yaratğmz
şekerle beslemek. Bunu yapmak
için her bölümde kstl bir
süreniz ve giderek karmaşklaşan
bir ortamnz var. Yeni bölüme
geçmek için tek bir şeker yetiyor.
Ancak bunu yaparken yldzlar
da toplamak önemli, zira yeni bölümleri oynayabilmek
için belirli saylarda yldz toplamak gerekiyor. Oyun
hem grafik hem de içerik açsndan oldukça başarl.
■ Oyunda amaç tapnaktan
peşinize taklan yaratklardan
olabildiğince uzun süre kaçmak.
Yüksek skor yapmak öncelikli
hedefiniz. Önünüze çkan
engellerden kurtulmak için
parmağnz yukar kaydrarak
zplyor, aşağ kaydrarak ise
kayyorsunuz. Ekrana sağa sola
eğim vererek yoldaki altnlar toplayabiliyorsunuz ama
mesafe aldkça hem karakteriniz hzlanyor hem de
yollardaki engeller ve dönüşler daha acmasz oluyor.
fütürizm doktoras bulunan David
Passig, Eğitim İletişim Teknolojileri
Bölüm Başkan ve Sanal Gerçeklik
Laboratuvar’nn yöneticisi. Passig,
2050 adl kitabnda geleceğin
alacağ şekli bilimsel yöntemlerle
inceliyor; yeni güç dengeleri nasl
olacak, yeni süper güçler hangileri,
yeni enerji kaynaklar olarak ne
kullanlacak, dünya nüfusu nasl
değişecek, insan ömrü ne kadar
olacak gibi konulara akl almaz
cevaplar veriyor.
54
Kocaeli’ndeki Kartepe’ye
İstanbul’dan bir buçuk saatte
ulaşlyor. Aralk-mart aylar
arasnda kaylabilen Kartepe’de
diğer merkezlere nazaran daha ksa
ve dar olan, kayş srasnda uzun
yürüyüşler gerektiren pistlerde
kolay, orta ve zor seviyelerde
kaymak mümkün. Kartepe’de 5
yldzl bir otel var.
İSTASYON
SAKLIKENT
Saklkent; Antalya merkeze 45 km
uzaklkta, yani sahilde denize girip
Saklkent’te kayak yapabilirsiniz. Bu
ender bulunan özelliğine rağmen
Saklkent’in olumsuz taraf kayak
mevsiminin ksalğ. Kolay ve orta
zorluk seviyesindeki 2000–2400
metre yüksekliğinde sekiz pisti var.
KARTALKAYA
Bolu Kartalkaya kayak merkezi,
İstanbul havaalanna 220, Ankara
havaalanna ise 275 km uzaklkta.
Aralk-mart aylar arasnda
kayabileceğiniz 12 pistin toplam
uzunluğu 20 km. Alp kayağ ve
kayakl koşu için uygun koşullara
sahip. Kartalkaya’da üç büyük
konaklama tesisi bulunuyor.
SARIKAMIŞ
Kars havaalanna 40, Erzurum
havaalanna ise 90 dakika
mesafede olan Sarkamş, Kars’ta,
2634 metre yüksekliğinde yer
alyor. Alp Dağlar’na mahsus
ve kayak sporu için çok elverişli
olan kristal kara sahip olmas
Sarkamş’n çok önemli bir özelliği.
2100-2634 metrelerdeki,
PALANDÖKEN
Erzurum havaalanna 5 km
mesafedeki Palandöken, Alpler’i
aratmayacak özelliklere sahip.
Yedi ay karla kapl, keskin virajl
12 kilometrelik pisti kolay,
orta ve zor derecelerde kayma
olanağ sunarken, slalom ve
büyük slalom pistleriyle özellikle
profesyonel kayakçlar cezbediyor.
Palandöken’de dört yldzl ve diğer
konaklama tesisleri, ilkyardm ve
mobil klinik hizmetleri mevcut.
ILGAZ
2850 metrede bulunan Ilgaz
kayak merkezi Ankara’ya 210,
İstanbul’a 460, Kastamonu’ya
ise 40 km uzaklkta. Aralk-nisan
aylar arasnda kayak yaplabilen
iki pisti dik olduğu için hzlanmaya
müsait ama dar ve ksa olmalar
ve kenarlarda çukurlara inen dik
inişler dikkat gerektiriyor. Ilgaz
kayak merkezinde chair lift’lerden
bir tanesi otelin hemen önünden
yola çkyor ki bu kayakçlar için çok
büyük bir kolaylk. Kaymayanlar 2.
pistin 2010 metredeki zirvesinde
oturarak kafede dağ manzarasnn
keyfini çkarabilirler. 1. pistte gece
meşalelerle kayak yaplabilinir.
ELAZIĞ HAZARBABA
Hazarbaba kayak merkezi
Elazğ havaalanna 27, Malatya
havaalanna 100, Diyarbakr
havaalanna ise 110 km uzaklkta.
2347 metre yüksekliğindeki, toplam
uzunluğu 3 kilometre olan sekiz
pistte aralk-mart aras kaylabilinir.
Hazarbaba’daki slalom pistleri
en zorlu pistler arasnda kabul
ediliyor. Kayak merkezinde bir
tesis ve valiliğe ait bir kayak evi
var. Merkeze 6 km uzaklktaki
Hazar gölü kenarndaki tesislerde
konaklanp günübirlik gidilebilir.
İSTASYON
55
AKTİVİTE
SİNEMA-TV
ONDAN DAHA ÇOK
BAHSEDECEĞİZ
ALTIN PORTAKAL SAHİBİ
BİR UMUT FİLMİ
■ 48. Uluslararas Antalya Altn
Portakal Film Festivali’nde “En
İyi Film” ödülünü kazanan “Güzel
Günler Göreceğiz”, İstanbul’da
hayatlar kesişen beş ayr
karakterin bir gününü konu ediyor.
Göçmen bürosu baş komiseri İzzet,
varoş mahallelerin birindeki dikim
evinde çalşan Figen, profesyonel
boksör Ali, fuhuş işçisi Anna, töre
için 18 yaşnda kzkardeşini öldürüp
hapse giren Cumali film boyunca
farknda olmadan birbirlerinin
hayatna müdahale ediyor.
Yönetmen Hasan Tolga Pulat’a
göre, ismini Nazm Hikmet’in
“Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar”
adl şiirinden alan, senaryosu
Emre Kavuk tarafndan yazlan
film, özünde bir umut hikayesi.
Birbirlerini dönüştüren farkl
karakterler üzerinden bir Türkiye
portresi çkarmay amaçlayan
filmde geriye ve ileriye dönüşlerle
toplumu ve gündemi meşgul
eden olaylar da işleniyor. Şubat
aynda vizyona girecek olan filmin
başrollerinde Uğur Polat, Feride
Çetin, Barş Atay, Nesrin Cavadzade
ve Buğra Gülsoy yer alyor.
■ “Saf güzellik, bu dünyadan değil” diye tanmlamşlar Türkü Turan’
Ekşi Sözlük’te. Düz siyah saçlar,Uzakdoğulular andran çekik gözleri,
çizgi dş duru güzelliği ve oynadğ role kendini adamasyla hemen
dikkatimizi çekmişti. Daha henüz 26 yaşnda ama birçok kişinin yllar içinde
gerçekleştirdiğini o dört ylda başard. 2007’de Annem dizisiyle başladğ dört
yllk oyunculuk kariyerine alt televizyon dizisi -Annem, Çakl Taşlar, Gönül
Ferman Dinlemiyor, Nuri, Adn Feriha Koydum, Öyle Bir Geçer Zaman ki- ve
dört sinema filmi – Kosmos, Toprağn Çocuklar, Musallat 2 – Lanet ve bütün
oyuncular Altn Koza Film Festivali’inde ‘’Jüri oyunculuk özel toplu performans
ödülü’’ kazanan Celal Tan ve Ailesinin Aşr Ackl Hikayesi- sğdrd. Peki, bunlar
Türkü Turan’a yetiyor mu? Hayr. Bir yandan senaryo yazarken bir yandan da
setlerdeki şk malzemelerini, kamera açlarn öğreniyor çünkü bundan sonraki
hedefi yönetmenlik. Kadn hikayeleri çekmek
istiyor, kadn gözünden kadn hikayeleri. Türkü
Turan aslnda Mimar Sinan Üniversitesi’nde
sosyoloji eğitimi almş. Eğitimi srasnda
Türk sinemas üzerine, sinemayla sosyolojiyi
harmanlayan çok tez hazrlamş, setlerde ise
bir alayl olarak çalşyor. “Sete hiçbir şey
bilmeden çrlçplak gidiyorum ve her şeye
açm, egom yüksek değil. Onun için de bir
şeyler almam daha kolay oluyor” diyor.
Ne kadar iyi bir
dizi izleyicisiniz
Aşağdaki replikler hangi dizilerden?
1. Aman anne zaten ot gibi
yaşyorum. Bari brak da biraz
fotosentez yapaym.
2. Geceler hep biter be Fiko,
geceler hep biter gündüz olur.
3. Cvk, müdürüm affedersin.
4. Bana yanlş yapman sorun değil,
beni yanlş anlaman sorun.
5. Biz ayr ayr cümleler içinde
şiir gibiyiz de, bir araya gelince
devrik bir cümleden ileri
gidemiyoruz.
6. Seninle aramzda ki fark ne
biliyor musun? Ben bu Mavi’ye
lehimliyim hayatta. Sen buna
diyorsun ki inat. Ben diyorum
basiret.
Musallat 2
çekimlerinde
çok eğlendik.
Yönetmen
Alper Mestçi
ile aramzdaki
iletişim de
çok iyiydi.
7. Neye inanacağna insan kendi
karar veriyor. Ve bir kere
inandktan sonra o yalan
olmaktan çkyor, umut oluyor.
8. İngilizce düşünebiliyorum;
ama konuşamyorum.
9. Yrttk abicim, yrttk.
10. Üzülme, bu dünyada kimse
kimseyi yarglayacak kadar
masum değil.
11. Ölüm dediğin nedir ki gülüm,
ben senin için yaşamay göze
almşm.
FO T O Ğ R AF : MU H SİN A KG Ü N
56
İSTASYON
12. Öyle gitmek var m burjuva kz
ha? Ellerinle hayat verdiğin
şeyi brakp gidecek misin
emekçi kz? Evet, ikisi de sensin,
başna buyruk burjuva kz da,
elleri kavruk emekçi kz da...
Hangisi pes ediyor? Hangisi pes
ediyorsa onu gönder, gitsin...
Diğeri kalsn burada.
1- SIDIKA 2- SÜPER BABA 3- BİZİMKİLER 4- BEHZAT Ç. 5LEYLA İLE MECNUN 6- HIRSIZ POLİS 7- BIÇAK SIRTI 8- GENİŞ
AİLE 9- AYRILSAK DA BERABERİZ 10- ÖYLE BİR GEÇER
ZAMAN Kİ 11- KURTLAR VADİSİ 12- ÇEMBERİMDE GÜL OYA
SİNEMA
?
EN İYİ ÖĞRENME ALANI OYUN
■ Çocuğun dünyay alglayş, etrafndakileri keşfedişi, öğrenme süreci
önce her şeye dokunarak, elleyerek ve etrafn gözlemleyerek başlar.
Konuşma çağna geldiğinde her şey hakknda sorular sorarak öğrenmeye
çalşr. Daha sonra oyun çağ gelir. Oyun çocuk için kendini tanma, ilişkileri
anlamlandrma, duygularn ifade etme, hayal gücünü
gerçekleştirme ve yaratclğn eyleme dökme
alandr. Çocuk için oyun oynarken korkulacak
bir şey yoktur, hata yapmaktan çekinmez, çeşitli
rollere girer, o rollerinin alanlarn keşfeder
ve o rollerin içinde kendisini tanr, bir başka
deyişle içinde yaşadğ hayat yeniden kurgular
ve anlamlandrmaya çalşr. Özgürdür, istediğini
yapabilir çünkü nihayetinde oyun oynuyordur.
Bu özgürlük ve korkusuzca yaşanlan deneyimler
coşkuyu da beraberinde getirir. Daha da ötesi,
çocuklar bilgileri gözlem, anlat ve ezberden ziyade
oyunlarla içselleştirir, hemen hayatlarnda uygulayabilir ve zaman geçtikçe
de unutmazlar. Bütün bunlar gözlemleyen eğitimciler oyunlarn en iyi eğitim
alanlarndan birisi olduğunu keşfettiler. Buna drama ile eğitim ad verildi
ve son otuz yldr özellikle Avrupa ve Amerika’daki eğitim kurumlarnda
yoğunlukla kullanlyor. Bu yöntem müze ve çocuk ilişkisine de yeni boyutlar
kazandrd. Eskiden çocuklar gruplar halinde, hiçbir şeye dokunmadan ve ses
dahi çkarmadan, ksa bir süre içinde ilgilerini kaybedip sknt içinde müzeleri
gezerken şimdi sergilenen eserlerle ilgili kendi yaş gruplarna uygun oyunlar
oynuyor, hayal güçleri, anlar ve kavramlaryla onlar yorumluyorlar. Böylece
sergilenen sanat eserlerine çeşitli açlardan bakmay,
onlardan keyif almay ve bu deneyimleri hayatlarna
uyarlamay öğreniyorlar. Bizde de son on yldr baz
eğitim kurumlarnda benimsenen bu yöntem özel
müzelerde de çok aktif bir şekilde kullanlmaya
başland. İstanbul’daki Sakp Sabanc Müzesi,
İstanbul Modern Müzesi, Pera Müzesi, Santral
İstanbul ve Ankara’da yeni açlan teknoloji ağrlkl
“Çocuk Müzesi” bu türden etkinliklerin öncülüğünü
yapyor. Çocuklar gezdikleri sergide gördüklerini
anlaryla birleştirerek öyküler yazyor, o öyküleri
canlandryor,sanat atölyelerinde resim, heykel
yapyor, fotoğraf ve film çekiyorlar. Böylece o serginin kendileri için ne ifade
ettiğini yorumlamş ve içselleştirmiş oluyorlar. Her müzenin web sitesinde
çocuk aktivitelerinin bilgisi veriliyor. Özellikle sömester tatilini İstanbul’da
geçirecek ailelerin çocuklar için, müzelerde katlacaklar çocuk aktiviteleri
hem çok eğlenceli, hem yaratc hem de eğitici olabilir.
BİLGE MASALLAR
KÜÇÜK KARA BALIK
■ Bilge Masallar, çocukluğu, annesinin
anlattğ masallar ve okuduğu şiirlerle geçen
ve çocuklarn masallara ihtiyac olduğunu
düşünen Bilge Arduman’n ikinci masal kitab.
Çocuklarn da masallarla büyüten Arduman,
sra torunlarna geldiğinde ve bildiği masallar
tükendiğinde, oturup kendisi yazmş masallar.
Her gerçekte bir masal, her masalda gizli bir
gerçek olduğuna inanan Arduman, masallaryla
insan smscak sarmalyor.
■ Ölümsüz çocuk kitab Küçük Kara Balk,
İranl yazar Samed Behrengi’nin yalnzca
İran’da değil, dünyann pek çok ülkesine
tannp sevilmesine yol açt. Çeşitli ödüller
de alan bu kitapta bir rmakta yaşayan küçük
kara balk çevresindeki bütün basklara, tutucu
düşüncelere karş koyarak denize ve özgürlüğe
ulaşmaya çalşyor. Böyle yaparak korkup
geride kalan ve onu yolundan geri tutan diğer
balklara da yol gösteriyor.
İSTASYON
57
ÇOCUKLARIN SAYFASI
Garip
AMA
,
Gercek
YELKENBALIĞI
SAATTE
YARASA KILI
110 kilometre
ESKİDEN
PARA OLARAK KULLANILIRDI.
HIZLA HAVAYA
SIÇRAYABİLİR.
AŞAĞIDAKİ BİLGİLER
SENİ ŞAŞIRTACAK
1883’TE MEYDANA
GELEN BİR
TAYLAND’DA
BAZI MAYMUNLAR
YAVRULARINA DİŞ İPİ
KULLANMAYI ÖĞRETİR.
BADEM
GÜLLE AYNI
ELMALAR
AİLEDEN GELİR.
SU YÜZEYİNDE
KALIR
BATAR.
BAZI RESSAMLAR
58
İSTASYON
GÜNEŞİN
YEŞİL
GÖRÜNMESİNE
NEDEN OLDU.
TİMSAHLAR
KUNDUZUN
ÖN DİŞLERİNİN ARKASINDA
BİR DİZİ DUDAK BULUNUR.
SAKIZLARI
RESİM YAPMAK
İÇİN KULLANIR.
YANARDAĞ
PATLAMASI
YAVRU
AMA
ARMUTLAR
KARINCALAR
YAKLAŞIK
140 MİLYON
YILDIR
YERYÜZÜNDE
YAŞAR.
YUMURTALARINDAN ÇIKMAYA
HAZIR OLDUKLARINDA
ÇIĞLIK ATAR.
BİR
İ LİTRE
İ
ŞİŞE SUYU
YAPMAK İÇİN
ÜÇ LİTRE
TATLI SU
UYURKEN GÜZEL KOKULAR KOKLARSAN GÜZEL RÜYALAR GÖRÜRSÜN.
GEREKİR.
İLK BİLGİSAYAR
TENİS KORTU
KADAR UZUNDU.
Bu konu National Geographic Kids Türkiye dergisinden alnmştr, NG Kids abone hatt: 444 18 59 veya 0 850 222 18 59
İSTASYON
59
ENGLISH SUMMARY
Too young to marry
According to ICRW organisation, all marriages before the age of 18 are considered as child marriages.
In the developing countries, it is thought that 10-12 million girls get marrried before 18 every year.
TEXT: CYNTHIA GORNEY PHOTOGRAPHS: STEPHANIE SINCLAIR
B
ecause the wedding was illegal and a secret, except to the invited guests, and because marriage rites in Rajasthan are often
conducted late at night, it was well into the afternoon before the three girl brides in this dry farm
settlement in the north of India began to prepare themselves for their sacred vows. They squatted side by side on the dirt, a crowd of village
women holding sari cloth around them as a makeshift curtain, and poured soapy water from a
metal pan over their heads. Two of the brides,
the sisters Radha and Gora, were 15 and 13, old
enough to understand what was happening. The
third, their niece Rajani, was 5. She wore a pink
T-shirt with a butterfly design on the shoulder.
A grown-up helped her pull it off to bathe. Raja-
60
İSTASYON
ni was Mr. M’s granddaughter, the child of his oldest married daughter. She lived with her grandparents. The villagers said it was the grandfather,
Mr. M, who loved Rajani most; you could see this
in the way he had arranged a groom for her from
the respectable family into which her aunt Radha
was also being married. This way she would not
be lonely after her gauna, the Indian ceremony
that marks the physical transfer of a bride from
her childhood family to her husband’s. When Indian girls are married as children, the gauna is
supposed to take place after puberty, so Rajani
would live for a few more years with her grandparents and Mr. M had done well to protect this
child in the meantime, the villagers said, by marking her publicly as married. Rajani fell asleep
before the ceremonials began. An uncle lifted her
gently from her cot, hoisted her over one of his
shoulders, and carried her in the moonlight toward the Hindu priest and the smoke of the sacred fire and the guests on plastic chairs and her
future husband, a ten-year-old boy with a golden
turban on his head.
Child marriage spans continents, language, religion, caste. In India the girls will typically be attached to boys four or five years older; in Yemen,
Afghanistan, and other countries with high early
marriage rates, the husbands may be young men
or middle aged widowers or abductors who rape
first and claim their victims as wives afterward, as
is the practice in certain regions of Ethiopia. Some
of these marriages are business transactions, barely adorned with additional rationale: a debt cleared in exchange for an 8-year old bride; a family
feud resolved by the delivery of a virginal 12-yearold cousin. Those, when they happen to surface publicly, make for clear and outrage-inducing
news fodder from great distances away. But inside
a few of the communities in which parentarranged early marriage is common practice—amid the
women of Rajani’s settlement, for example, listening to the mournful sound of their songs to the
bathing brides—it feels infinitely more difficult to
isolate the nature of the wrongs being perpetrated
against these girls.
I was in the backseat of a small car in remote western Yemen, traveling along with a man named Mohammed. “There was a girl here. Ayesha is her name. She is 10 years old, very tiny. The
man she married is 50 years old, with a big belly,
like so.” Spreading his arm around him, he indicated massive girth. “Like a rat getting married to
an elephant.” Mohammed described the arrangement called shighar, in which two men provide each other with new brides by exchanging female relatives. “These men married each other’s
daughters,” Mohammed said. “If the ages had
been proper between the husbands and new wives, I don’t think anyone would have reported it.
But girls should not marry when they are 9 or 10.
Maybe 15 or 16.”
Fifty families live in the rock and concrete houses of the village we visited, between cactus stands and dry furrowed farm plots. The local leader, or sheikh, was short and red-bearded,
with a mobile phone jammed under his belt beside his traditional Yemeni dagger. He showed
us to a low-ceilinged house crowded with women, babies, and girls. He regarded me dubiously. “You have children?” he asked. Two, I said,
and the sheikh looked dismayed. “Only two!” He
tipped his head toward a young woman nursing
a baby in one arm while fending off two small
children with the other. “This young lady is 26,”
he said. “She has had ten.” The sheikh made va-
Sisters Sidaba
(middle) and
Galiyaah, 13
(left), married the
brothers of their
cousin, Khawlah,
12 (right).
Khawlah wed the
sisters’ uncle.
rious pronouncements concerning marriage. He
said no father ever forces his daughter to marry
against her will. He said the medical dangers of
early childbirth were greatly exaggerated, it was
pointless to become agitated about this. “Of course every girl gets scared the first night,” the sheikh said. “She gets used to it. Life goes on.” On
the other hand, Najeeb Saeed Ghanem, chairman
of the Yemeni Parliament’s Health and Population Committee listed some of the medical consequences of forcing girls into sex and childbirth
before they are physically mature: Ripped vaginal walls, fistulas, the internal ruptures. During
birth, the nurses start by asking, ‘Do you know
what’s happening?’” a Sanaa pediatrician told
me. “‘Do you understand that this is a baby that
has been growing inside of you?’”
İSTASYON
61
ENGLISH SUMMARY
Running after new challenges
Devrim Cenk Ulusoy, the world and European champion in free style winner with 40 Turkey, eight official
world and two official European records, is getting ready for new records in 2012.
INTERVIEW: MERYEM TEK
D
evrim Cenk Ulusoy was 5.5 years old when
he started swimming and at the age of nine
he was already a member of the Turkish
National Swimming Team, his main challenge
being in free style. Ulusoy, the winner of numerous European and world championships in swimming is after new challenges and new records.
There are milestones in everybody’s lives,
changing the life’s flow completely to new horizons. The World and European free style champion in swimming, Devrim Cenk Ulusoy’s life took
a completely new turn when he was only three
months old and fell from his feeding chair. Devrim Cenk Ulusoy was a real hyperactive child. According to him, this hyperactivity was the cause of
his broken arm.
In spite of endless therapies, Ulusoy’s arm
didn’t gain back its normal functions. At that point, doctors offered him to try swimming hoping
that it would help his arm. He was only 5.5 years
old and although he wasn’t fond of swimming, he
would swim for hours without feeling tired at all
due to his hyperactivity. Although he didn’t have
62
İSTASYON
With a very high vital capacity,
an IQ of 155 and an hyperactive
childhood, Devrim Cenk Ulusoy
was bound to break records.
any ambition regarding the races, he started becoming first in every race during his first year. At the
age of nine, he was a member of the Turkish National Swimming Team.
He remembers those days with a smile on his
face, “Since I was hyperactive, I would swim for
eight nine hours every day. Of course, that would
give my parents some breathing space.”
During his high school years, Devrim Cenk
Ulusoy continued to swim winning around 600
medals in national and international competitions. Although he wanted to get higher education
somewhat related to sports, it was his family who
insisted for a “proper career” and his swimming
life ended when he started studying engineering
at the university.
Ulusoy made a comeback to swimming with
mono palets. In 2003, he felt that he had enough of business life and went to Çanakkale where
his parents were spending their retirement days.
What he had in mind was going back to work after some rewinding. His parents offered him to
join the underwater club in Çanakkale and that
was the beginning of his second swimming life.
“One realizes how important family support is during such periods. Without their support and guidance, I could neither go back to sports nor face
up to new challenges.”
It was only after months that he started breaking records, leaving behind the European records of the day. Within nine years, he was the
winner of 40 Turkey records, eight official world
and two official European records. On top of these, he has two world, one European and numerous Turkey championships.
Is he very ambitious? Does he work very hard?
Does he have an enormous talent? Which one?
Devrim Cenk Ulusoy believes that working very
hard is essential for success. He is not ambitious but the tests he took during his first year proved his talent. His vital capacity was very high as
well as his IQ of 155. “With these advantages, I
would have been very successful in every branch
of sports.” says he while explaining his amazing
success.
A very tight schedule is waiting for Devrim
Cenk Ulusoy in 2012. He is aiming for at least
four world records, one European record and one
European championship.
Star of the age of informatique
IT Architect
IT architect is somebody who implements an affective and compatible
cooperation of the business goals and the information technology and
investments. IT Architecture is about to become the star of tomorrow.
TEXT: UMAY AKTAŞ SALMAN
I
s your child hooked to the computer? Don’t
worry. He can be a candidate to be an IT architect, one of the star profession of the informatique age. This professions defined as promising
by the authorities seems to be especially cut out
for technology and computer geeks. And it comes
with a respectable annual salary of 100-150 thousand TL. IT architect is generally defined as somebody who implements an affective and compatible cooperation of the business goals and the
information technology and investments. We talked about the details and working conditions regarding the profession with Süleyman Saraltn
who has been working as an IT architect at IBM
for the last eight years.
Saraltn believes that everything regarding his
career began with a computer game. After studying Computer Technologies for four years at
the Gazi University, Computer Instructor division, Saraltn worked as an IT technician and as a
system software expert at IBM before becoming
an IT architect. He explains the IT architecture
as: “We can define IT architecture as an art of
converting the business needs of the management
who may not (nor are they expected to) be able
to fully grasp the complex technologies into the
work pieces the technicians and experts using these complex technologies can understand.
For example, when a bank decides to enable the
payment of the credit cards from the ATMs, the IT
architect rolls up his sleeves to do the task. He finds
the answers as to the questions like what the required infrastructure and investments are. Or if a flower shop wants to sell flowers on the internet, the
IT architect realizes the required technological designs for the integration of the sales with the accounting system. IT architects are equipped with
the general technology culture. Working with the
technology specialists of different expertise, the IT
architects provide the necessary coordination and
communication between them and guide the sophisticated solution. When necessary, they can manage the whole process as a project defining the
standards and the rules for a sustainable solution”.
IT architecture has five sub disciplines as “corporate architecture”, “work space architecture”, “implementation architecture”, “data architecture” and
“technology architecture”.
İSTASYON
63
ENGLISH SUMMARY
After the Doctor
TÜVTURK news
od which started in 2008, TÜVTURK Head Office and 193 stations were audited. TÜVTURK’s
second accreditation period will start as of the beginning of 2012.
One of the biggest names of world football passed away last month. How about getting to know better this
unmatched footballer with the nick name “Doctor”, indeed a medicine graduate passionate about politics?
TEXT: EFKAN BUCAK
F
or most football lovers, Socrates was one of
the last representatives of the once spectacular Brazilian football. Some people would
say that his performance was like a poem. As well
known, the samba players are nowadays playing
a football according to the world technical literature, based on physical power and speed. In fact,
when Socrates was lifting up the 1994 World Cup,
he would define the football at the championship
as “torturing”.
Sócrates Brasileiro Sampaio de Souza Vieira de Oliveira who was born to a poor family in
Belem city at the meeting point of Amazon River
and Atlas Ocean on Feb.19, 1954 had two brothers, both carrying the names of famous philosophers, Sophocles and Soutanes. He had talent
for football but unlike most Brazilians, he didn’t
seek for the salvation only in football, he studied
medicine and became a doctor. In fact, his nick
name when he was playing football was “doctor”,
but he preferred the crampons and the green fields to the white gown. He started
playing professional football at the
age of 20 in the Botafogo Club of
his home town. He both continued
with his education and successfully
carried the Black and White’s jersey.
He played attack oriented game on
the midfield, scored 24 goals for Red
and Black’s in 57 games and played a
big role in his club’s winning the Sao
Paolo State Cup.
Socrates transferred to one of the
giant clubs of Brazil, Corinthians, where he didn’t just play football; he and
his friends, who couldn’t take the military regime’s pressure exerted on the footballers, started the “Corinthians Democracy”
movement. Revolting against the military regime which would intervene with their food, drink
and camps; they came up with some decisions
and implemented them in their teams. Sometimes, they showed up at the games with “democracy” written jerseys. Well, no other move would
be expected from somebody who would declare at every opportunity that his idols were Che
Guevara and Fidel Castro.
64
İSTASYON
GAS EMISSION SERVICE
AT MOBILE STATIONS
TRAFFIC RESPONSIBILITY
ACTION SITES AWARDED
Socrates was
one of the last
represantatives
of the once
spectacular
Brazilian football
with his poetic
style.
“Doctor” who played at the championships in 1982 and 1984 and was chosen as the Footballer of the Year in South America, declared in a rally that if
the parliament wouldn’t pass democratic reform regulations, he would accept the transfer offers from the European teams.
What happened was exactly that. He accepted
Fiorentina’s offer but he was disappointed and he
returned home to Flamengo. He was over 30, he
performed successfully during his first season and
his team became the state champion following
which he was accepted to the Mexico 1986 World
Cup team. The World Cup dream of Socrates and
Brazil ended at the quarter finals. The star would
declare that he was ending his career in the national team with 22 goals in 60 national matches.
■ The results of the Interactive Media Awards 2011 competition organized by Interactive Media Council (IMC),
accepted as one of the most
respected competitions of
the interactive world are announced. Prepared by one of
Turkey’s most prominent digital marketing and social media agencies, Pixelplus Interactive, “Traffic Responsibility
Action”s web site www.trafikhareketi.org and “Bosom Buddies Action”s web site www.candostlarihareketi.com were deemed worthy of the “Excellency”
award in “Advocacy” and “Kids” categories respectively. The jury of the competition organized
for the fifth time this year, consists of top executives of the international companies in advertising, public relations and media sectors . The jury
evaluates the participating works by functionality,
handling convenience and design criteria.
■ TÜVTURK which brings vehicle inspection services to over 800 towns where there are no fixed
inspection stations with 73 mobile stations, will
start giving exhaust emission measurement services as well. Those who want to have their exhaust
gas emission measured in one of the 193 fixed inspection or in one of the 73 mobile stations can do
so by only going to the inspections with their license. The lack of exhaust emission measurement
at the periodic vehicle inspection is regarded
as a heavy defect. If the results of the emission
test are not satisfactory at the first time, the driver can have the problem part fixed and have his
second measurement free of charge within one
month. Although exhaust gas emission measurement is a part of the vehicle inspection, since there weren’t any exhaust gas emission measurement
service providers in some of the towns, the customers coming for their vehicle inspections had to
go to a different town or city only for this service.
Therefore, this new implementation is offering a
real comfort for a lot of vehicle owners. This service started being provided initially in the cities of
Afyon, Artvin, Aydn, Gaziantep, Kütahya, Konya, Muğla, Manisa, Rize, Sinop and Uşak, in 2012
the other mobile stations will start providing this
service by stages.
SUCCESSFUL
ACCREDITATION
■ 2011 system audit carried out by the TÜRKAK
Head Auditors Ercan Güneş and Doğan Yldz was
completed with zero noncompliance being reported. During the first four year accreditation periİSTASYON
65
ENGLISH SUMMARY
TÜVTURK news
CHILD SAFETY IN
VEHICLES
■ The ninth “Child Safety In Vehicles” conferen-
UNITED FORCES FOR
TRAFFIC RESPONSIBILITY
■ Several companies got together at the platform
meeting of Traffic Responsibility Action organized at Istanbul Point Hotel on Dec. 13th to constitute a declaration which would support and guide
the works carried out within the scope of traffic responsibility by the private sector. The representatives of Abbott, Aviva Insurance Co., BP, Brisa, Ceva
Logistics, Doğuş Automotive, Goodyear, Michelin,
Renault Mais, Temsa Global, Tofaş, Toyota, Turkish Petroleum and TÜVTURK Vehicle Inspection
Stations exchanged ideas and shared their experiences in traffic responsibility practices. The Trafffic
Responsibility Declaration which, for the first time,
brought together the representatives of the business world at a noncompetitive platform to find solutions for the traffic problems will establish the
framework of the roles the private sector will voluntarily undertake to increase the traffic safety. Declaration will guide the establishments in setting the
priorities dealing with how to solve the traffic problem, support them in participating activities both
in-house and within the society and propose implementation models based on successful national and
international projects.
66
İSTASYON
ce held by TÜV SÜD Academy took place between 30 November – 2 December with around 150
participants from 25 countries as well as TÜVTURK General Manager Kemal Ören and Vatan
newspaper writer Elif Ergu. TÜVTURK Communications Officer Mahmut Sipahi made a presentation of Bosom Buddies Action carried out
within the framework of Traffic Responsibility Action at the workshop which took place on
Nov. 30th. On the following day, İdil Işk from
the İstanbul Bilgi University gave a presentation named “Child Safety Initiatives in Turkey and
Traffic safety Culture” on behalf of TÜVTURK.
Striking information regarding how the child safety issue which is nearly completely disregarded
in Turkey is handled with profound seriousness
internationally at the conference.
SHORT FILM
COMPETITION
■ Applications started for the
“Short Film, Short Film Scenario and Poster Design” competition annually organized by General Directorate of Security.
This year, the competition organized with the cooperation of
the Ministry of Transportation,
Navigation and Communication and sponsored by TÜVTURK
is aiming at drawing attention at
Traffic Responsibility Action. Increasing the traffic knowledge and awareness of the drivers, passengers and the pedestrian, directing the people’s
attention to traffic safety, adopting the traffic safety notion as a way of life and culture along with
using the acquired data at informative works are
among the objectives of the competition. High
speed, faulty overtake, not using safety belt, drinking and driving, disregarding the traffic lights
and other faulty actions in the traffic can be subject to the artworks. The candidates will compete in three categories as Short Film, Poster and
Short Film Spot Scenario.

Benzer belgeler