dijital eğitimde fırsatlar ve riskler

Transkript

dijital eğitimde fırsatlar ve riskler
 DİJİTAL EĞİTİMDE FIRSATLAR VE RİSKLER
Bir Yol Ayrımının Tarihsel Tanıklığı
DİJİTAL EĞİTİMDE FIRSATLAR VE RİSKLER Dijital sözcüğünün, dilimize giriş tarihi 1988’dir. Bu kadar yeni bir kelimenin kültür ve eğitim atmosferine derin bir şekilde nüfuz etmesi beklenemez. Dijital dünyanın iletişimindeki yayılma hızı, dijital unsurların hızla, ancak yüzeysel yaşantılarla günlük hayatımızda yerini almasına neden olmaktadır. Klavye, fare, mail, e‐okul, Google, facebook, twitter gibi araç ve ortamlarla yaptığımız eylemler, eğitimin dijital kültürünü şekillendiriyor. Fakat, bu yol ve araçlarla, dijital eğitim kültürü için anlam üretmek ve yüzeysellikten kurtulmak, çok kolay değildir. Daha derin ve öğrenme süreçleriyle ilişkilendirilmiş, ayrıntılı yol haritaları gerekmektedir. Zihnimizdeki kavram ve terimler dünyasıyla, dijital yaşanmışlıkları tanıştırmanın zorlu yolculuğu duruyor karşımızda. Korkutucu, ancak bir o kadar heyecanlandırıcı. Amazon ormanlarının derinliklerinde Discovery Channel için araştırma yapan bilim adamlarının, modern dünyadan bihaber bir yerlinin rehberliğine duyduğu ihtiyaç kadar karmaşık bir durum var karşımızda. Teknoloji, her sektörü olduğu gibi eğitim sektörünü de kimi zaman sürüklüyor, kimi zaman taciz ediyor. Eğitimin binlerce yıllık formatı, teknoloji tarafından zorlanıyor. Bill Gates, kendisiyle yapılan bir mülakatta (A Conversation With Bill Gates About Future of Higher Education. The Chronicle of Higher Education. 25 haziran 2012) teknoloji kullanılarak, eğitimin dönüştürülmeye çalışılmasına dayalı modelin “gerçekten kötü bir sicilinin olduğunu” ifade ediyor. Onun yaklaşımı, basit bir şekilde tablet bilgisayarlar veya diğer teknolojik araçları tedarik ederek, eğitimin dönüşmesini ümit etmek değil. Hemen herkes, bu görüşe katılabilir. Fakat, dünyadaki ve Türkiye’deki uygulamaların kötü sicili “başka bir şey yapmak lazım” fikrini güçlendiriyor. Zorlama ihtiyaçlar yaratma, kültürü yeterince dikkate almama, eğitsel model kurmadan öğrenme süreçlerini harekete geçirme, yapılanlardan ve yaşanan deneyimlerden değil, yazılanlardan yola çıkma, başarısız deneyimlerin gerekçesi olabilir. Bill Gates Vakfının, Apple Vakfının ve daha birçok kamusal veya üçüncü sektör kuruluşlarının teknolojiyi sınıfa sokma girişimleri, başarısızlık hikayeleriyle dolu. Dünyada olduğu gibi,Türkiye’de de yüz milyonlarca dolar zarara yol açan başarısız girişimler mevcuttur. BT laboratuvarları, okullara 1 milyon bilgisayar, bazı illerdeki her öğrenciye notebook ve daha birçok proje ülkemizdeki başarısızlık hikayelerinden bazılarıdır. Ancak, konuyla ilgili girişimler hem ülkemizde hem de Tayland, Güney Kore, Portekiz, ABD gibi ülkelerde devam etmektedir. Özellikle, son on yıldır dünyada bilgisayarların ve teknolojinin eğitime nasıl destek sağlayacağı konusu tartışılıyor. Bilgi ve iletişim teknolojileri, ilk başlarda öğrencilere hayatlarında kullanacakları teknolojik becerileri kazandırmak olarak algılanmıştır. Ancak, daha sonraları teknolojinin okullarda eğitim ve öğretim amaçlı kullanımı öne çıkmaya başlamıştır. Dijital eğitim, öğrencinin öğrenme hızını, şeklini ve ihtiyaçlarını baz alarak eğitimin bireyselleşmesi açısından son derece stratejik bir öneme sahip olmuştur. Ayrıca, Sayfa1
uygun şartlar sağlandığında dijital eğitim araçları sayesinde, fırsat eşitliğinin sağlanması kolaylaşmaktadır. Sosyo‐ekonomik seviyesi düşük öğrenciler bile bu araçlar sayesinde bilgiye daha kolay ulaşabilmektedir. Bunun tam tersi bir durum da söz konusu olabilir. Çünkü, bilgi arttıkça gelişmiş ülkelerin daha avantajlı olduğunu savunan bilgi açığı hipotezi yanlısı görüşler de mevcuttur. Aşağıdaki tabloda, buna ilişkin bir grafik bulunmaktadır. Eşit
Başlangıç
Sosyo Ekonomik
Düzey
---- Düşük ----- Yüksek
ICT etkisi
Dijital eğitim sağladığı esneklik sayesinde verimli olmayan bir aracı veya eğitim öğretim yöntemini kolayca yenileyebilme imkanını da veriyor. Bununla birlikte, en öne çıkan dezavantajı ise sağlığa zararıdır. Ligthining Araştırma Merkezi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, günde iki saat elektronik aletlerin ekranlarından yayılan ışına maruz kalan çocuklarda uyku bozukluklarına rastlanmış, şeker hastalığı ve obezite riskinin artmasına hatta kansere varan problemlere yol açtığı saptanmıştır. Konuyla ilgili, çok sayıda araştırma raporu bulunmaktadır. “A Study of the impact of the Atomic Learning Professional Development Solution on Student Achievement. Improving Student Learning Through Teacher Technology Integration Training. Research & Analysis by SEG Measurement” adlı çalışmada ABD’de teknolojiyi Sayfa2
kullanabilen okulların oranı % 7’den daha az olarak verilmektedir. “No Child Left Behind” ve “Race toTop” gibi devasa bütçeli projeler düşünüldüğünde bu oranın düşüklüğü ortadadır. Ülkemizde, hâlihazırda eğitim fakültelerinde bile ne öğretim elemanları ne de öğretmen adayları teknolojiyle bütünleşmiş ders yapabiliyorlar. Sistemdeki öğretmenlerin belki %99’u teknolojiyle bütünleşik ders yapamıyorlar. Böyle bir ortamda teknolojiyi sistemin sorunlarını çözmesi için devreye sokmak teknolojiyi değersizleştirebilir. Unutmayalım ki, teknolojiden kaynaklanmayan sorunlar teknolojiyle çözülemez. Teknoloji bu çağın çocuklarının eli kolu gibidir. Muhakkak surette sınıflarda yerini almalıdır. Dewey, “Eğer bugün, dün öğrettiğimiz gibi öğretiyorsak, çocuklarımızın geleceğinden çalıyoruz” diyor. Elbette farklı yol, yöntem ve araçlarla öğrenmeyi deneyeceğiz. Ancak 1980’lerdeki bir milyon bilgisayar projesinden beri teknolojiyi buzdolabı alır gibi okullara sokmaya çalışıyoruz. Bu tür iyi tasarlanmamış projelerin başarısızlığı “teknolojinin gereksizliği” düşüncesini güçlendirmektedir. Eğer bir eğitim sisteminin tüm girdi, süreç ve çıktıları yapısal olarak iyi işler haldeyse teknoloji artı değer katmaktadır. İyi işlemeyen bir sisteme teknoloji entegre etmek beyhude bir çabadır. Board’s IQ: What makes a board smart? adlı makalede Somyürek, Atasoy ve Özdemir gerçek anlamda uzun süreli öğretmen eğitimi yapılmadan akıllı tahtaların beklenen yararı sağlayamayacağını ortaya koyuyorlar. Dünyadaki benzer tecrübeler, teknolojiye yapılan her bir dolarlık yatırımın yanı sıra bir dolarda öğretmen eğitimine yatırım yapılması gerektiğini gösteriyor. Sadece bu ölçüt bile bazı kararları gözden geçirmeyi gerektirmektedir. Zira teknolojiye doğru yatırım yapılması motivasyon, değer ve başarı getirirken, yanlış yatırımlar güvensizlik, öğrenilmiş çaresizlik ve teknoloji istismarına yol açabilmektedir. Yukarıda ismi verilen “A Study of the impact of the Atomic Learning …“ çalışması teknolojinin başarılı kullanımına bir örnek teşkil edebilir. Genel olarak bakıldığında dijital eğitim hem fırsatları hem de tehditleri içinde barındırmaktadır. İşin ilginç yanı, dijital eğitim her ülkede farklı karakter göstermektedir. Herhangi bir ülkede başarılı olan bir dijital eğitim projesi, bir başka ülkede olamayabilir. Bir beklenti olarak, ülkelerin gelişmişlik düzeyiyle dijital eğitimi içselleştirme oranları paraleldir denilebilir. Türkiye gibi okullarının derslik, öğretmen, yakıt, temizlik, telefon faturası, fotokopi masrafı ve benzeri en temel eğitim sorunlarını bile halledememiş bir ülkenin dünyada ilk kez her öğrenciye tablet vadeden bir projeyi hayata geçirmeye çalışması gerçekten büyük bir meydan okumadır. Cevaplanması gereken soruların başında , “gerçekten kaçınılmaz bir ihtiyaçtan mı söz ediyoruz yoksa siyasi irade talep ettiği için mi her öğrenciye tablet projesini hayata geçiriyoruz?” sorusu yer almaktadır. Ana hatlarıyla Dijital Eğitimin Unsurları Öğretmen: Öğretmenlere, sınıfta teknoloji kullanımı için gerekli eğitimin verilmesi o sınıfa teknolojinin sağlanması kadar önemlidir. Öğretmenlere, sınırlı güne sığdırılmış bir kereye Sayfa3
mahsus bir eğitim değil, bilgisayar becerilerinin yanı sıra bu becerileri sınıf ortamında, öğrencilerin eğitim ve öğretimleri için nasıl kullanılacakları konusunda sürekli olan eğitimler verilmelidir. Ayrıca, öğretmenlerin teknoloji konusundaki tutumları da önemlidir. Araştırmalar göstermektedir ki, olumlu tavır sergileyen öğretmenler teknolojiyi sınıf ortamında kullanma konusunda daha başarı olmaktadır. Yıl boyu süren eğitimlerle öğretmenlerin teknoloji konusundaki güvensizliklerini yenmeleri ve olumlu tavır takınmaları sağlanmalıdır. Aslında işin daha da derinine inmek ve öğretmen yetiştirme müfredatlarına dijital pedagoji planlama, uygulama ve geliştirme konularını eklemek gereklidir. Teknolojiye yapılan her bir TL yatırım kadar, öğretmen eğitimine de yatırım yapmak şarttır. Öğrenci: Tabletle eğitim, ne yazık ki çoktan seçmeli soruların tabletten işaretlenmesi boyutuna kadar yanlış anlama ve uygulamaları içermektedir. Orta ve lise çağındaki öğrenciler günde yaklaşık 4‐5 saatlerini bilgisayar karşısında geçirmektedirler. Bu süre içinde, nelerle uğraştıkları analiz edildiğinde çok büyük ölçüde Facebook, 3D oyunlar vb zaman tüketen ortamlarda oldukları anlaşılmaktadır. Aşağıdaki tabloda, Türkiye’de bilgisayar kullanımının ayrıntıları verilmektedir.(DPT) Yukarıdaki tablo, yetişkinlerin ve çocukların interneti hangi amaçlarla kullanabileceğine ilişkin ipuçları vermektedir. Sanal sosyalleşme ağırlıklı bir tablo Sayfa4
görülmektedir. Diğer yandan her türlü tüketimi körükleyen bir ortam mevcuttur. PC’ler, tabletler, akıllı telefonlar yararlı işler için kullanılmakla beraber dijital kapitalizmin tüketim hortumlarını besleyen araçlar olarak çocuklarımız için ciddi riskler taşımaktadır. Teknoloji okuryazarlığı zayıf, internetin risklerine açık milyonlarca çocuk küresel içeriklerle bir kültür şokuna maruz kalmaktadır. Ülkemizde üretilen içeriklerin azlığı yabancılaşma olgusunu hızlandırmaktadır. Bu nedenle çocukların söz konusu risklere karşı ciddi anlamda eğitilmeleri şarttır. Aksi halde eğitim amaçlı tabletler eğlence amaçlı araçlara dönüşebilir. Bununla beraber, tablet kullanımına çocukları koruma amaçlı getirilecek her türlü sınırlılık ters etki yaratabilir. Öğrenciler, tabletli eğitime karşı baştan olumsuz bir tutum geliştirebilir. Bu nedenle, öğrencilerle yapılacak her türlü çalışmanın kontrollü deneysel ortamlarda olabildiğince küçük gruplar üzerinde pilot çalışmalarla gerçekleştirilmesi yararlı olabilir. Öğrenme‐öğretme: Sınıf içi etkinliklerde tablet kullanmanın temel gerekçesi bu çağın çocuklarını daha fazla motive edecek ve onlara bazı becerileri daha kolay kazandıracak araçlara yönelmektir. Ancak tabletle eğitim, süresine ve biçimine bağlı olarak düşüncede sathilik ve derin düşünmede zayıflık nedeni olabilmektedir. Eğer mevcut koşullarda “muhtemel her şeyi yaptık ve daha ileri gitmek için teknoloji desteğine ihtiyacımız var” deniliyorsa öğrenme telnoloji ilişkisi daha rasyonel bir zemine oturabilir. Diğer yandan, eski usul devam edip sadece sınıfa dijital araçlar koymaktan söz ediliyorsa öğrenmeye faydası tartışılabilir. Amaç öğrenme olmaktan teknolojiyi sınıfa sokmaya dönüştüğünde eğitimin hizası kaybedilebilir. Bu nedenle tabletin sınıf içinden ziyade sınıf dışında kullanımında daha fazla yarar bulunabilir. Tablet kullanımının, öğretmenin sınıf içerisindeki rolüne nasıl etki edeceği halen bir muammadır. Tabletli ortamda öğretmen‐öğrenci ilişkisi öğrenmeyi nasıl etkileyecektir sorusu henüz cevaplanmamıştır. Öğretmenlerimizin yıllardır kullandığı öğretim yöntemleri dijital pedagojiye çok uzaktır. Bu boşluk öğrenmenin kalitesi açısından büyük risktir. İçerik: İçerik konusu dijital eğitimin ana unsurlarından biridir. Mevcut haliyle EBA oldukça emek harcanan bir içerik projesidir. Ancak ansiklopedik içeriklerin, piyasadaki birçoğu uluslararası içerik standardından yoksun eğitim yazılımlarının, pdf içeriklere iliştirilmiş sınırlı animasyonların yer aldığı z‐kitapların doğru bir strateji içermediği açıktır. Eğitim yazılımı üretme sektörü tıpkı otomotiv sanayi gibi hatta daha ziyadesiyle desteklenmesi gereken bir sektördür. Mevcut yazılımları ücretsiz olarak toplayıp Eğitim Bilişim Ağına (EBA) yerleştirmek başlangıçta kolay bir yol gibi görünmesine karşın, uzun vadede önlenemez bir tuzaktır. İçerik üretmede torbaya yığmak yerine 15 yıllık dinamik bir stratejiye yönelmekte yarar vardır. Türkiye’de içerik üretmek için kendi okullarımızda kendi öğretmenlerimizle uzun saha araştırmaları yapmaya ihtiyaç bulunmaktadır. Sayfa5
Ölçme ve Değerlendirme: Dijital eğitimin amacı, öğrenme başarısına hizmet etmek ve eğitimi dijital ekonomiye eklemlemek olarak öne çıkarılmaktadır. Oysa dijital araçlar ekonomik çıktılarından ziyade içerikleriyle kültürü ve toplumsal hayatı biçimlendirmektedir. Dijital eğitimin ölçülmesi sadece bir öğrenme çıktısı olarak değil, kültürel ve toplumsal dönüşüm açısından da ele alınmalıdır. Dijital eğitimin ölçme değerlendirmesi gündeme geldiğinde, dijital pedagojinin de gündeme gelmesi gerekecektir. Çünkü tabletli eğitim mevcut düzenin bazı etkinliklerini tablet marifetiyle yapmak anlamına gelmemektedir. Örneğin defterde çözülen bir işlemi tablette yapmak veya çoktan seçmeli bir sorunun cevabını tablete işaretlemek teknolojinin doğru kullanımı değildir. Bir ders planının tüm aşamalarının dijital pedagoji ilkelerine göre senaryolaştırılması ve uygulanması gerekir. Bu çerçevede ölçme değerlendirme süreci de yeniden ele alınmalıdır. Ülkemizdeki baskın sınav sistemi sürdükçe tabletin yaratıcı faaliyetlere yönelik olarak kullanılması zordur. Bu nedenle, ölçme değerlendirme süreç ve çıktıları sınav sistemi sürdükçe tabletin kullanımını anlamsızlaştıracaktır. Ölçme değerlendirmenin bir başka boyutu da projenin süreç ve çıktılarının ölçme değerlendirmesinin yapılmasıdır. Proje uygulanmaya başlandıktan sonra tüm uygulama alt bileşenlerinin ne ölçüde fayda sağladığının ölçme‐değerlendirme ve etki analizinin yapılması gerekir. Sonuç olarak, geleceğe baktığımızda, öğrencilerin becerilerini nasıl geliştireceğimizi değerlendirmek, teknolojiyi sadece tüketen bir kullanıcıdan öte, derin düşünebilen bir araştırıcılar olarak kullanmalarını hedeflemek durumundayız. Öğrenciler anne‐babaları veya öğretmenleri istediği için değil, kendileri arzuladıkları için öğrenmeyi seçmelidir. Sınav için mecburi çalışma rutini içinde teknoloji sadece stres atma aracı olarak kullanılabilir. Oysa öğrencilerin öğrenmelerinin sorumluluğunu aldıkları, eleştirel düşünebildikleri, meraklarını doyurabilecekleri bir ortamda teknoloji müthiş bir sinerji açığa çıkarabilir. Bunun için geleneksel pedagojinin bir dönüşüme uğraması ve dijital pedagojinin gündeme gelmesi gerekecektir. Özellikle kazanımların zorla bitirilmeye çalışıldığı süreçler yerine proje‐bazlı öğrenim etkinlikleri son derece yararlı olabilir. Fatih Projesi ve Dijital Eğitim Fatih Projesi gündeme geldiğinden beri yapılan tartışmalar birçok konuda olduğu gibi yine siyah‐beyaz formatında gerçekleşiyor. Yani tabletle eğitim zararlıdır veya yararlıdır biçiminde bir tartışma geleneği devam ediyor. Fatih projesi Türk iktisat ve eğitim tarihi açısından son derece önemli ve büyük bir projedir. Önemlidir çünkü eğitim sistemini olumlu veya olumsuz biçimde derinden etkileyebilecek potansiyele sahiptir; büyüktür çünkü bütçe olarak en zengin ülkeler için bile oldukça yüksektir. Ancak bütün bunlar projenin tümüyle doğru veya tümüyle yanlış olduğu anlamına gelmez. Kimi çevreler Fatih projesini “muhteşem, dünya çapında, dijital devrim” Sayfa6
olarak nitelerken, bazı çevreler ”populizm, devlet malının çarçur edilmesi, hesap bilmezlik” olarak tanımlamaktadır. Bu tür tarihi projelerin günlük siyasi kaygılarla kusursuz veya berbat ilan edilmesi son derece sığ bir yaklaşım olabilir. Rasyonel olarak bakıldığında avantajları ve dezavantajları olan bir projeden söz ediliyor diyebiliriz. Bunları şu şekilde izah etmek mümkün olabilir: Avantajlar: 1. Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın projeye liderlik etmesi son derece önemlidir. Zira dünya örneklerine bakıldığında liderlerin öncülük ettiği projeler daha fazla gelişme şansı bulmaktadır. 2. Çağımızda toplumsal eşitsizliği gidermenin temel araçlarından birinin teknoloji kullanımı olması projenin önemini artırmaktadır. 3. Bu proje eğitim dünyasına bir meydan okumadır. “Biz de varız” vurgusu içermektedir. 4. Bilgi ekonomisinin ana aracı dijital teknolojilerdir. 5. Projeyle Türkiye’de internet kullanımı ve bilgiye erişim hızı artabilir. 6. Öğrenciler farklı nedenlerle öğretmenden ve okuldan öğrenemedikleri bilgiyi kendi kendilerine tablet vasıtasıyla öğrenebilirler. 7. Özellikle dezavantajlı kesimlerde bilgi açığının giderilmesi, evrensel ve ulusal ağlara ulaşılması kolaylaşabilir. 8. Tabletlerin yaygınlaşmasıyla eğitim sisteminin ulaşamadığı dehalar özellikle yazılım alanında parlak çalışmalar yapabilir. Dezavantajları: 1. Projenin bir pilot çalışma yapılıp gerekçeleri, yaratacağı katma değer, ülke simülasyonu, etki analizi, eğitim yatırımlarında öncelik gerekçeleri ortaya konulmadan tüm ülkeye uygulanmaya başlanması. 2. Öğrenci başarısının % 50’sinin öğrencinin genetik potansiyeli ve öz yaşantılarına, %30’unun öğretmen niteliğine, ortalama %7’sinin aile niteliklerine, %7’sinin akran grubuna, % 1’inin ise teknolojik donanıma bağlı olduğu düşünülürse en büyük yatırımın niçin en küçük etkiye sahip değişkene yapıldığının açıklanamaması. 3. Bilgisayarla eğitimin çocukların beyin gelişimi üzerinde olumsuz etkiler yarattığı, zihni pasifleştirdiği, düşünme becerilerini olumsuz etkilediğine dair çok sayıda araştırma varken, hangi kanıtlara dayalı olarak böyle bir çalışma yapıldığının ortaya konulmamış olması. 4. Radyasyona bağlı sağlık sorunları, uyku bozuklukları, obezite, göz sağlığı, omurga ve duruş bozuklukları gibi konularda yeterli ön araştırma yapılmadan projeye başlanmış olması. Sayfa7
5. Dört yıl sonra tüm tabletlerin yenilenme zaruretinin doğuracağı harcamaların diğer eğitim yatırımları üzerinde baskı yaratacak olması. 6. Lojistik, insan kaynaklarının eğitimi, dijital pedagoji yoksunluğu gibi nedenlerden dolayı ortaya çıkabilecek sorunların teknolojiye yüklenmesi ve eğitimde teknoloji kullanımından tümüyle vazgeçme riskinin doğabilecek olması. 7. 125.000 civarında öğretmen açığı olan, 190.000 derslik açığı bulunan, okullarında laboratuvarlarını, kütüphanelerini tamamlayamamış bir ülkenin tabletle eğitimi öncelikli yatırım alanı olarak seçmesi. 8. PISA gibi uluslararası sınavlarda başarılı olan hiçbir ülke başarısını bilgisayarlı eğitime borçlu olmaması. (Her öğrenciye tablet vererek eğitim sistemimizin ulusal ve uluslararası düzeyde performansının artmasını beklemek yanlış bir sebep‐sonuç kurgusu olabilir. Dört yıl sonra bir etki analizi yapıldığında tabletli eğitimden kaynaklanan manidar bir başarı yükselmesinin olmayacağı hipotezi oldukça güçlüdür). 9. Teknolojiden kaynaklanmayan sorunlarımızı teknolojiyle çözmeye çalışmanın problemleri yanlış tanımlamaya yol açması. 10. Temel itibarıyla tabletin tüketiciyi pasifleştiren bir tüketim aracı olması. (Zira tablet daha ziyade seyirliktir ve dizüstü bilgisayarlar tablete göre üretim aracı sayılabilir). 11. Fatih projesinde öğretmen eğitimine yapılan yatırımın miktarının %1’le r düzeyinde yani çok düşük olması. (Dünyadaki benzer tecrübeler, teknolojiye yapılan her bir dolarlık yatırımın yanı sıra bir dolarda öğretmen eğitimine yatırım yapılması gerektiğini gösteriyor). 12. Tabletli eğitimin kapkaç, hırsızlık, tabletlerin bozulması veya çalınması gibi konularda yalan söyleme, öğretmen‐öğrenci çatışmaları, sanal suçlar ve zorbalık, gerçeklik algısında belirsizleşme, göz ve beyin hastalıkları gibi sorunlara yol açması ihtimali. 13. Tabletleri çalınmasın diye sınıfta oturan çocukların kilo almalarının söz konusu olması. 14. Çocuk ve ergen sosyalleşmesinde yeni ve beklenmedik sorunlar ortaya çıkabilecek olması. 15. Öğretmenlerin emeklilik oranlarının artabilecek olması. 16. Öğrencilerin dijital yerliler olarak dijital göçmen olan öğretmenlerden çok daha becerikli olmaları nedeniyle öğretmenlerin düşebileceği olumsuz durumlar. 17. Öğretmen, öğrenci, veli, yönetici, müfettiş ve okulların hazır bulunuşluk ve yarar algısı çalışmalarının yapılmamış olması. (Örneğin büyük bir öğretmen kitlesinin siyaseten bu Sayfa8
projeye karşı olması haksız eleştirilere yol açabilecektir. Yeterince bilinçlenme çalışmaları yapılmadığında basında çıkabilecek birkaç olay projeyi felç edebilir). 18. Anne‐babalarla çocuklar arasında “Evde Tablet Savaşları” çıkması ihtimali. (Çocuklar ders çalışıyorum diyerek tabletle farklı içeriklere yönelebilirler. Öğrencilerin tabletlere getirilen sınırlamaları kırmaları işten bile olmamaktadır. Aileler çocuklarını kitap ve defterden takip etmeye alıştıkları için bir zorlanma yaşayabilir). 19. Tabletlerin bağımlılık yaratabilecek olması ve çocuklarda iç motivasyon gelişimini olumsuz etkileyebilmesi. (Bazı ülkelere internet bağımlıları için özel hastaneler kurulmuş olması durumun vahametini açıkça ortaya koymaktadır). 20. Türkiye’nin dünyada yükleyen (upload) değil, indiren (download) ülkeler arasında yer alması. (İçerikler tümüyle yabancı kültür öğelerine dayalı olacaktır. Bu nedenle milli kültürün olumsuz yönde etkilenmesi muhtemeldir). 21. Müfredatın dijital pedagojiye göre düzenlenmemiş olmasının sebep olacağı senkronizasyon sorunları. 22. İçerik sağlanırken bağış yolunun tercih edilmesi nedeniyle, orta ve uzun vadede Türkiye’de içerik sağlayan özel sektörün yok olması ihtimali. (Dijital içerik üreten sektörün kamu eliyle güçlendirilmesi ve bu firmaların dünyayla yarışabilir hale getirilmesi temel amaç olmalıdır). 23. Herhangi bir ülkede eğitime teknoloji entegrasyonu yapılırken izlenmesi gereken aşamaların çoğunun dikkate alınmamış olması ve projeye ortadan başlanması. 24. Türkiye’de 1985’lerden beri yapılan bilgisayar temelli eğitim yatırımlarının hiçbirinin etki analizinin yapılmamış olması ve görünürde bir katkı gözlenemeyişi. (Bugüne kadar yaklaşık 30.000 okula bilgisayar laboratuvarı yapılmış ve 900.000 bilgisayar gönderilmiştir. Bu laboratuvar ve bilgisayarların eğitimin niteliği üzerindeki etkisi belli değildir). Yukarıda sıralanan çok sayıda dezavantaja rağmen bu projeye yanlı olarak tümüyle yanlış demek haksızlık olabilir. Ancak avantaj ve dezavantajlarının idari baskı olmaksızın tartışılabileceği ortamlar oluşturmakta yarar vardır. Çünkü proje Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir projesidir. Çocuklarımızın ortak menfaati söz konusudur. Burada eli ve aklı yeten herkes fikir ve bilim namusu gereği bu projenin nasıl daha iyi yürütüleceğine dair çaba göstermelidir. Yapıcı eleştirilerle daha faydalı stratejiler geliştirilebilir. Ancak, karar vericilerinde yapıcı eleştirilere açık olmaları, şeffaflık ve hesap verebilirliğe hazır bulunmaları, bunu bir siyasi proje olmaktan çıkartıp bir Türkiye projesine dönüştürmeleri olmazsa olmazlar arasındadır. Sayfa9
KAYNAKLAR •
•
•
Karlı, Kayhan. (2013) Dijital Bilgelik Yolculuğu İçin Öğrenme Yoldaşlığı. İstanbul Bolt, David. (2010) The Digital Divide Bauerlein, Mark. (2009)The Dumbest Generation: How the Digital Age Stupefies Young Americans and Jeopardizes Our Future(Or, Don't Trust Anyone Under 30. NewJersey. •
Christopher P. Pawela, Bharat B. Biswal. (2008) Brain Connectivity. •
Futurelab. Literature Rewiev in Thinking Skills. Technology and Learning. •
Mazman, S. G., & Altun, A. (2011). Individual differences in different level mental rotation tasks: an eye movement study. In D. Ifenthaler, & P. Isaias (Eds.), Research Methods in e‐Learning Systems. New York: Springer. •
Altun, A. (2010). New Text on the Block: Problems and Issues while Navigating to Read. Digital Genres, New Literacies and Autonomy in Language Learning. In M. J. Luzon, M. L. Villanueva, & M.N. Ruiz‐Madrid (Eds.). pp. 43‐62. Newcastle upon Tyne, UK: Cambridge Scholars Publishing. •
Aşkar, P., Altun, A., Cangöz, B., Çevik, V., Kaya, G., Türksoy, H. (2010). Reliability and validity of computerized line orientation and enhanced cued recall test for educational purposes. Presented at Neuroscience and Education 2010 Meeting of the EARLI SIG 22, 3‐5 Haziran, Zürih, İsviçre. •
Cangöz, B. & Altun, A. (Nisan 2010). Bilgisayar geziniminde örtük bellek ve algılanan oryantasyon kaybının rolü (Bildiri). 16. Ulusal Psikoloji Kongresi, Mersin Üniversitesi, Mersin. •
Aşkar, P., Altun, A., Cangöz, B., Türksoy, H., Çevik, V. (2009). Bilgisayar ortamında nöropsikolojik testler: Çizgi Yönünü Belirleme Testi. Presented at 3. Uluslararası Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Sempozyumu, 7‐9 Ekim, Trabzon, Türkiye. Sayfa10

Benzer belgeler