Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR!

Transkript

Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR!
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
Erbakan herkesi, kendi ayarında ve diyarında idare ediyor, kabiliyet ve kapasitesine göre
değerlendiriyordu
Bazı etkili kanaat önderleriyle ve bürokraside yetkili dost şahsiyetlerle irtibat ve istişareler
konusunda, Hoca’nın kardeşi ve güvenilen kişi sıfatıyla önemli ve özel hizmetlerde kendisinden
yararlanılan; ama parti teşkilatlarında ve yan kuruluşlarda resmi görev verilmeyip, hususi ve
samimi dairede tutulan Muhterem Kemalettin Erbakan, “niçin vitrine çıkarılmadığı ve
siyasi-resmi makamlardan uzak bırakıldığı?” sorusuna şöyle ilginç, hatta bazılarını itici ve incitici
bir yanıt vermişti:
Efendim, bugüne kadar en merkezde olmanıza rağmen isminiz hiç ön plana çıkmadı. Sizi
birçok Milli Görüşçü dahi simaen bile tanımaz bunun sebebi nedir?
“Çocukluğumuzda 1943 senesinde Fatih Camii’ne devama başladık. Fatih Camii’nde çok
muhterem bir zat var idi, Gümülcineli Mustafa Efendi, çok güzel menkıbeler anlatırdı. O
menkıbelerden bir tanesi sorunuza güzel bir cevap olacaktır sanırım.
“Bir gün Harun Reşid kardeşi (olarak bilinen, ama manevi nasihatçi olarak görevlendirildiği
bilinmesin diye mecnun rolü üstlenen Behlül Dana)ya, “sen de insanların içerisine gir ve bir
takım vazifeler al”, diye telkinde bulunmuş (manevi) kardeşi ise sürekli oyalayıp duruyormuş.
Ancak Harun Reşid fazla sıkıştırınca, kardeşi “peki o zaman, ben bir yerlere danışayım, sana
öyle cevap vereyim” buyurmuş. Harun Reşid onu takip ettirmiş, “gidin bakın bakalım kime
danışacak” diye meraklanıyormuş. Kısa bir süre sonra kardeşi Harun Reşid’in yanına gelmiş ve
“ben danıştım, (resmi ve yetkili görev) kabul etmiyorum” deyince Harun Reşid, takip ettirdiği için,
“sen sadece tuvalete gittin geldin, başka yere uğramadın ki, kime danıştın” diye sormuş…
Manevi kardeşi (Behlül Dana): “tuvalete dökülenlere sordum ve şu cevabı aldım; insanların içine
girmeden çok kıymetli, çok lezzetli şeylerdik, ama insanların içine girip çıktıktan sonra bu hale
geldik!?”
Bu nedenle vicdani ayarı ve ahlaki duyarlılıkları yozlaşmış insanların arasına karışır ve
sorumluluk alırsam bozulmaktan korkuyorum. O batakta temiz kalma kabiliyetini de
kendimde göremiyorum” yanıtını alan Harun Reşit, ona hak verip derin derin düşünmeye
koyulmuş…” [1]
1 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
Ama Erbakan gibi seçkin şahsiyetler; nefsü emmaresinin ve bozuk sistemlerin batağına
kapılmış kalabalıkları, bu girdaptan kurtarıp yeniden huzur ve selamete çıkarmak üzere o
karanlık dehlizlere atılan, ama üzerine sıçratılan çamurlara rağmen özü tertemiz berrak ve
yüzü ak-pak kalan hidayet rehberi kılınmış insanlardır. Peki, milyonları etkileyip hayra
yönlendiren Erbakan kendi yakınlarına ve yıllarca yanında kalanlara niye tesir
edememiştir? İşte yanıtı Hoca’nın mıknatıs örneğinde gizlidir:
Erbakan Hocamız, bir gazeteciyle sohbet etmektedir. Konu Milli Görüş’te yaşanan fesatlıklarla
ilgilidir. Gazeteci, ayrılıkları savunur tarzda konuşunca şöyle bir diyalog gelişir:
Erbakan: Sen zeki çocuksun, seni severim biliyorsun.
Gazeteci: Sağ olun Hocam…
Erbakan: Ama bakıyorum da Siyonizm’in mıknatısı seni de kendine çekmeye başlamış.
Gazeteci: Hocam bir şey sorabilir miyim?
Erbakan: Tabii buyur?
Gazeteci: Bu Siyonizm’in mıknatısı nasıl bir mıknatıstır ki; taa Amerika’dan, İsrail’den bizi
çekiyor da, sizin mıknatıs bu kadar yakından çekemiyor.
Erbakan: Çünkü bizim mıknatıs tahtaları çekmez!
Sn. Kemalettin Erbakan Beyefendi, bu röportajına yansıttığı duygu ve saptamalarıyla,
2 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
Hoca’nın çevresini kuşatan yakın kadroların gerçek fıtratını ve fırsatçılığını, sevdiği ve
önemsediği bazı kişileri niye bu tezgâhın dışında tutmaya çalıştığını da ortaya
koymaktaydı. Hatta Rahmetli Hocamızın vefatı öncesi hastanede, yoğun bakımda can
çekiştiği bir süreçte, sağlığında parti mensuplarını ve sadık dava hizmetkârlarını
Erbakan’dan uzak tutmaya çalışan Oğuzhan Asiltürk ve Yasin Hatipoğlu gibi
kurmayların(!), doktorların ve yakınlarının bütün uyarılarına rağmen, her gün üç-beş
heyeti, güya teşkilat sorunlarını görüştürme bahanesiyle Hoca’nın yanına sokup
saatlerce ve aşırı derecede nasıl yorduklarını, sanki bir an evvel ölümünü hızlandırmak
istiyor gibi davrandıklarını, Hocamızın da baş-göz işaretiyle bu işkenceye nasıl
katlandığını ve usandığını aktaran küçük kardeşi Kemalettin Bey “Bu azaptan ve hıyanet
girdabından biran evvel kurtulması niyetiyle, ağabeyinin ölümünü temenni edecek kadar
vicdanının daraldığını”
itiraf etmekten sakınmamıştı.
Erbakan, “Gerçek”lerin dili ve selametin (kurtuluş reçetesinin) delili oluyordu!
Dönemin Sovyetler Birliği Ankara Büyükelçisi Albert Çernişev, Erbakan’dan “Adil Düzen’in”
kendilerine anlatılmasını rica ediyor, Hocamız ise Rusya’dan gelen Profesör, diplomat ve üst
düzey bürokratlardan oluşan bir heyete, üç ayrı bölüm halinde “Ekonomik, İlmi, Ahlaki ve Siyasi
Adil Düzen Esaslarını” aktarıyordu. “İşte dünyayı, ancak bu sistem kurtarır!” diyerek, hayret ve
memnuniyetini dile getiren Çernişev Erbakan’a dönüp:
“Her sosyal ve ekonomik sistemin dayandığı bir kültür kökeni vardır. Bize anlattığınız ve
hayran kaldığımız bu ADİL DÜZEN hangi temellerden kaynaklanıp besleniyor?” diye
sorunca, Hocamız:
“Bak Sovyetler dağılıyor, komünizm iflas ediyor. Şimdi siz neyi aramaya
koyulmuşsunuz?” deyince Çernişev:
“Biz hakikati, doğru olanı arıyoruz!” yanıtını veriyordu. Bunun üzerine Hocamız:
“Yüce Allah, bu muhteşem kâinatla beraber, mükemmel kanun ve nizamlar da yaratmıştır.
İşte bu ilahi doğal ve sosyal kuralların hepsi birden Hak’tır, gerçek ve gerekli olandır…
Bizim Adil Düzen programlarımız da bu mutlak doğrulara ve doğal kurallara
3 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
dayanmaktadır” açıklamasını yapıyor, Çernişev ve Rus bilim heyeti saygıyla karşılıyordu.
Ama bunun yanında Türkiye’de Prof. Dr. Necmettin Erbakan üzerine ilk ve tek doktora
tezini hazırlayan Dr. Işıl Arpacı Hanım Hoca’nın Milli pozisyonunu, tarihi vizyonunu,
İslami ve insani misyonunu bir tek röportajda çözebiliyordu:
Dr. Işıl Arpacı, 'Türk Siyasal Yaşamına Etkileri Bakımından İslamcılık ve Necmettin Erbakan'
konulu tezini, neden konu olarak Erbakan’ı seçtiğini, Erbakan’ı diğer liderlerden ayıran
özellikleri, Erbakan’ı tanıma ve tanışma sürecini, Erbakan’dan neler öğrendiğini, en çok hangi
yönünden etkilendiğini, Erbakan’ın vefatını ilk duyduğundaki duygu ve tepkilerini şöyle
anlatıyordu:
Neden Erbakan?
Esasında Necmettin Erbakan’ı çalışma fikri, başlangıçta aklımda hiç olmayan bir şeydi. 2007
yılında doktora tezi için belirlenen ilk konu, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit ve Süleyman
Demirel’in karşılaştırmalı incelenmesini kapsıyordu. Okumalar ve literatür araştırmasına
yoğunlaşınca, Ecevit ve Demirel hakkında yazılmış çok sayıda teze rağmen, Necmettin
Erbakan’ı doğrudan konu alan bir tez olmadığını gördüm. Ek olarak Erbakan’ın Demirel’den
farklı olarak oluşturduğu bir dünya görüşünün olması, bu dünya görüşünün Ecevit’in oluşturduğu
siyasal duruştan da (ortanın solu örneğinde olduğu gibi) farklı olması ve hala yaşıyor olması tek
başına Erbakan’ı çalışmak için nesnel nedenlerim olarak belirdi. Öznel olarak da Necmettin
Erbakan, benim hiç tanımadığım bir dünyayı ve dünya görüşünü temsil ediyordu. Necmettin
Erbakan’ı benim için ilginç yapan; farklı sosyo-ekonomik-politik çevrelerden çok farklı insanlar
için Erbakan’ın; ya akan suları durduracak kadar çok sevilen bir lideri, ya da yağan yağmuru
ondan bilecek kadar tepki uyandıran bir siyasetçiyi temsil etmesiydi. Kimle konuşursanız
konuşun, herkesin kafasında bir Erbakan profili var fakat hepsi birbirinden farklı. Erbakan’ın kim
olduğu, ne yapmak istediği, nereden gelip nereye gittiği, insanların siyasal yelpazede kendini
konumlandırdıkları yere göre değişen kocaman bir boşluk. Ancak daha önemlisi ve benim için
asıl merak uyandıran Erbakan’ın tüm parti kapatmalara, siyasi yasaklara rağmen inatla
siyasette kalabilmesi, kitleleri peşinden götürebilmesi ve elbette bunu nasıl becerebildiğiydi?
Tezden önce Erbakan hakkında; insanlara İslami bir yaşam biçimi dayatan, bunun için inatla
yeni parti kuran, yavaş konuşan bir siyasetçi olduğu gibi öznel yargılarım olduğunu
belirtmeliyim. Hatta antipatik bulduğumu bile söyleyebilirim. Tabii bunun en önemli nedeni, 28
Şubat sürecini herhangi bir zarar almadan atlatmış, sistemle en ufak bir sıkıntı yaşamamış biri
4 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
olmam. Önceki rastgele okumalarımda elime geçen ve özellikle RP’nin yükselişe geçtiği
döneme ilişkin çalışmaların da etkisini inkâr edemem. Hatta ilginç gelebilir, Necmettin Erbakan’ı
Noel babaya benzeten yabancı bir çalışmaya bile rastlamıştım. İtiraf etmeliyim ki, geçmişe
dönük en büyük hatam siyasal ezberlerimi bozmak konusundaki direncim oldu. Erbakan ile ilgili
okumaya başladıktan yaklaşık 7-8 ay kadar sonra, acı verici de olsa bu direncimi kırmayı
becerdim.
Aslında Milli Görüş’ün içinde ya da yakınında olmayınca, Necmettin Erbakan’ı ve Milli Görüş’ü
anlama şansınız çok az oluyor. Toplumsal siyasette oluşan görünmez kutuplaşmayı çok daha
iyi anlıyorsunuz ortada durunca. Önemli boyutta diğerlerini anlamama üzerine kurulu bir
kutuplaşma bu. Çok beylik bir cümle olacak ama, toplum olarak siyasal aklımız ne yazık ki takım
tutar gibi çalışıyor. Tabii böyle bir aklın yaratılmasında medyanın katkılarını da yadsımamak
gerekiyor. Eğer Erbakan’ı sadece basından takip ediyorsanız bile, Erbakan hakkında olumlu bir
geribildirim oluşturmanız çok zor. 28 Şubat sürecini bir yana bırakın, çocuklarının düğünü
hakkında yazılanlar, kayıp trilyon davası ve hatta yakınlarda Numan Kurtulmuş’un Saadet
Partisi’nden ayrılma sürecinde yazıp çizilenler bile insanların kafasında Erbakan ile ilgili negatif
etki yaratmak için yeterli. Umuyorum bir gün bir iletişimci çıkar ve basının Erbakan’ı neden ve
nasıl manipüle ettiğini inceler.
Kesin bir yargı olarak sunmak istemem fakat Erbakan ve Milli Görüş hakkında sunulan yaygın
düşüncenin siyasal konjonktürle ilgisi olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Özellikle
vefatından sonra, Erbakan ile ilgili estirilen pozitif rüzgârın, yine değişen siyasal konjonktürden
bağımsız olduğunu düşünmek çok zor.
Tezinizi hazırlarken teknik olarak tanıdığınız Erbakan hakkındaki düşünceleriniz?
Necmettin Erbakan’ı çalışmak, hele de benim gibi tamamen konunun dışında biriyseniz, dipsiz
bir kuyuya düşmekten farksız hale geliyor. Erbakan’ı anlamak için, Erbakan’ı okumak, dinlemek
yetmiyor. Kendi deyimiyle “kuş diliyle” konuşmak durumunda kalan bir lider Erbakan. Siyaset
biliminde kullandığımız Batılı literatüre ilişkin kavramlarla anlayamıyorsunuz,
tanımlayamıyorsunuz Erbakan’ı. Zira tüm siyasal yapılanmayı, söylemi, verdiği tepkileri,
kullandığı kavramları İslam’ı referans alarak oluşturmuş; İslami terminolojiyi siyasal alana büyük
bir ustalıkla tercüme etmiş.
Bu açıdan, kısaca Necmettin Erbakan’ın yaptığına, genel kabul gören tanımlamanın
aksine siyasal İslamcılık demek yerine “İslami siyaset” demenin daha uygun olduğunu
5 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
düşünüyorum. Bunu iki nedene dayandırmak mümkün. İlk olarak ve teorik bağlamda
Necmettin Erbakan’ın siyasal uygulamalarının kökeni, İslam düşüncesinin Sünni
kaynaklarından besleniyor. Parti teşkilatlanmasından, yönetim biçimine, aldığı kararlara
kadar her konuda referansı Sünni siyasal anlayış. Bu yüzden siyasal tavrı çatışmacılıktan
uzak. Burada Gümüşhanevi Dergahının, özellikle Abdülaziz Bekkine ve M. Zahit
Kotku’nun etkisini de görmek gerekiyor. İkinci olarak, ben teorik olarak siyasal İslamcılık
ya da siyasal İslam’ı, soğuk savaş sonrası Batılı siyaset tarafından üretilmiş yapay bir
kavram olarak değerlendiriyorum. Bir ön kabul olarak “modern dünya”nın siyasal
gerekliliklerinin dışında kalan fakat içeriği tam olarak belirlenmemiş, İslam’ı referans olan
her tür düşünceyi kapsayan ancak yöntemi en baştan şiddet ve terörle eşleştirilmiş, her
tür Müslüman siyasal eylemliliğini açıklamak üzere sunulan bir kavram bence siyasal
İslamcılık.
Bir de bence en önemlisi, Erbakan’ın kafasındaki siyasal anlayışın temelini, Hak-Batıl
mücadelesinin oluşturması. Bu nedenle Erbakan, siyaset yaptığı alanı sadece Türkiye
olarak değil tüm dünya olarak değerlendiriyor. Dünyanın her neresinde hakla batılın
mücadelesi varsa, Erbakan kendisini hakkın temsilcisi olarak batıla karşı
konumlandırıyor. Dolayısıyla okuduğunuz, izlediğiniz ve sadece Türkiye’de siyaset yapan
Erbakan’ın dışında, bir de dünya için kafa yoran bir Erbakan var.
Erbakan’ın vefatını duyduğunuz anda neler hissettiniz?
İnanmadım. Kaç yerden teyit ettiğimi hatırlamıyorum. Sonrası kocaman bir boşluk duygusu… .
Tezimi teslim edeceğim güne kadar, 27 Şubat 2011’i yazmadım ben. Her ölüm üzücüdür fakat
sanıyorum Necmettin Erbakan’ın vefatı, verdiği üzüntü kadar ders verici de oldu. Vefatının
üzerinden saatler geçmeden, siyasal mirasını paylaşanlar, yaşarken ardından onca şey söyleyip
sonra ona methiyeler dizenler… kızıyorsunuz. Ama yine de 28 Şubat’tan bir gün önce vefat
etmiş olması çok anlamlıdır bence ya da bu anlamı ben yüklüyorum, bilemiyorum. Kocaman,
mücadele dolu bir yaşama tanıklık ediyorsunuz. Buraya kadar kızıyorsunuz, beğeniyorsunuz
fakat en kötüsü o yaşamın bitişine de tanık olmak. Tarifi yok bunun.
Erbakan’da sizi en çok etkileyen özellik ne oldu?
Aslında akademik çalışma yaparken çalıştığınız konudan etkilenme lüksünüz yoktur zira bu
çalışmaya zarar verir. Fakat sanıyorum şimdi söylemenin bir zararı olmaz: tek kelimeyle
mücadeleciliği. Tezi yazarken, sürekli “ben olsam ne yapardım” diye sordum kendime. Çoğu
6 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
zaman verdiğim yanıt, “bırakırdım” oldu. Bıraksaydı, “Necmettin Erbakan” olur muydu? Sanırım
hayır. Mücadeleciliği çok etkileyici, ben bunu sadece kendi adına ve iktidar hırsı için yaptığını
düşünmüyorum. Örneğin 12 Eylül’ün siyasi yasaklarının ardından Ecevit’in yanına gidiyor, parti
kurup siyasete geri dönmesini istiyor; son dönemlerinde, hastanede yatarken, kendi hazırladığı
seçim afişleri vardır. Ülkesine, insanlara ve oluşturduğu ideolojiye karşı hissettiği sorumluluk
duygusundan kaynaklanıyor bence mücadeleciliği. “Kenara çekilip sadece akil adam olmak” gibi
bir beklentiye karşılık, yapacağı şeylerin olduğuna inanması, çaba harcaması ve bunu son
anına kadar hiç bırakmaması…” [2]
Milli Çözüm Dergisi’nin yazılarından ve Erbakan’la ilgili yayınlarından etkilenen
Japonya’nın önemli bir düşünce kuruluşunun İstanbul temsilcisi Dergimizi arayıp
görüşmek ve Japonya’da konferans verdirmek istediklerini aktarmışlardı. Daha sonra
Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı ve Erbakan’ın dünya siyasetine yön verici
atılımlarını dikkatle izleyen ülkelerin başında gelen Japonya’nın günlük 10 Milyon tirajlı
YOMİURİ SHIMBUN gazetesi 1997 yılından bu yana yayınladığı "20. Yüzyıla Bakış’’ isimli
yorum-Analiz dizisinde Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın görüşlerine,
yorumlarına ve bilgilerine yer vermeyi kararlaştırmıştı.
Bizzat İstanbul Büro şefi Mr. Koji Sakurai tarafından yazılı olarak Erbakan Hocaya ulaştırılan
röportaj teklifi Erbakan tarafından kabul edildiğinde YOMİURİ SHIMBUM gazetesi İstanbul büro
şefi yapacağı söyleşiden dolayı oldukça mutluydu.
Koji Sakurai İslâm âleminde ve tüm dünya devletlerinde ilgiyle izlenen bir bilim ve siyaset
adamının fikirlerini, görüşlerini, yorum ve eleştirilerini Japon halkına ulaştırabilmenin
heyecanıyla 05.09.2000 tarihinde geldi Altınoluk Beldesine, Erbakan Hocanın yazlığına.
Günlük 10 Milyon tirajlı YUMİURİ SHIMBUM gazetesinin Röportaj teklifinde şu satırlar yer
almaktaydı:
Ekselansları Necmettin Erbakan
YUMİURİ SIMBUM Gazetesi 1997 yılından beri ‘’20. Yüzyıla Bakış’’ isimli bir yorum / analiz
dizisi yayınlıyor. Bu çerçevede sizinle geçtiğimiz 100 yılı tahlil eden, devrimleri, savaşları,
endüstriyi, bilimi, felsefeyi ve yaşam sitilini içeren çok geniş ve kapsamlı bir görüşme yapılması
7 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
istenmektedir.
20. yüzyılın tarihi olaylarını takip etmek ve gelecek nesillere aydınlatıcı mesajlar vermek için bir
program hazırlıyoruz. Zatı âlinizin görüş ve yorumlarını önemsiyoruz ve öğrenmek istiyoruz”
diyerek yaptıkları uzun röportajın bir özetini şöyle sunmuşlardı:
Erbakan’a göre: 20. Asrın Özet Yorumu
Önce bir defa yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalar şu gerçekleri açıkça ortaya koymuştur.
20. asır yeryüzündeki insanların istedikleri manada barış, huzur, saadet ve sükûn asrı
olmamıştır. Birçok huzursuzluklar, savaşlar olmuştur. İnsanlar istedikleri saadete
kavuşamamışlardır. Yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalar gösteriyor ki, insanlar saadet ve
huzur aradıkları 20. asırda hüsrana uğratılmışlar, yanılmışlardır. İçinde bulunduğumuz asırda,
yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalar şu gerçekleri ortaya koyuyor: İnsanlar bu asırda
tahakküm ve diktadan hayır gelmeyeceğini görmüşler, baskıdan hayır gelmeyeceğini
öğrenmişlerdir. Bütün bunların sonucunda insan hakları, demokrasi ve hürriyete özlem
duymuşlardır.
İkinci olarak; insanlar bu asırda ümit olarak ortaya atılan ve fakat sadece gözyaşı, ıstırap ve kan
getiren materyalizmin iflâsını görmüş ve yaşamışlardır. Bundan başka üçüncü olarak; 20. asır
boyunca İslâm’ı düşman görüp ortadan kaldırmak isteyenler bunu başaramamış ve bunun
mümkün olmadığını anlayarak bir arada yaşamayı öğrenmek mecburiyetinde kalmışlardır.
Dördüncü olarak; sömürü yapmak mümkündür bunu görmüşler ancak bu insanlara saadet
getirmemiş, milletlerde gerginliği arttırmıştır.
Beşinci olarak; bu asırda insanlık çifte standarttan fayda gelmeyeceğini, saadet için adaletin
gerektiğini ve aynı zamanda tekebbürden faydalar sağlanamayacağını, saadet için eşitlik olması
lâzım geldiğini ve çatışma değil, tahakküm değil, diyalogun esas alınması gerektiğini acı
tecrübelerle tekrar tekrar yaşayarak görmüşler ve anlamışlardır. Ve nihayet Altıncı olarak; 20.
asırda insanlar çevreyi daha iyi tanımış ve bilgilenmişlerdir. Bu asra girerken çevreyi sınırsız,
istediği gibi istismar edilebilir olarak düşünüyorlardı. Fakat bu asırda bir yanda endüstri, bir
yanda hava kirliliği, diğer yandan ormanların tahribatı ve bunun sonucu doğal dengenin
bozulması meydana geldi. Doğal dengenin bozulması karşısında insanların örgütlenerek
8 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
‘’Çevreyi düşmanlardan korumak lâzımdır’’ fikrinin oluşması ve gelecek nesillere korunmuş bir
çevre bırakılması bilincinin yerleşmesi 20. asrın insanlara kazandırdığı en önemli şuurlanmadır,
çevre aşkıdır.
İşte şimdi bu gerçekler açısından baktığımız zaman sonuç şudur ki, 20. asır tam bir deneme,
ders alma asrı olmuştur. Bu asırda insanlık bütün gücünü, menfileri, olmaması lâzım gelenleri,
yapılmaması icap edenleri gerçekleştirmek istemiş, elinden gelen her türlü gayreti göstermiş
fakat bunların sonunda hüsrana uğramış ve menfilerle bir saadete ulaşılamayacağını açık bir
şekilde göstermiştir. Şimdi artık bu denemelerden sonra 21. asra girdiğimizde hiç kimsenin ders
almamış durumda olmaması gerekir. Yani bir insan halâ baskı ve Faşizmden sonuç alınır, hayır
gelir zannederse çok yanılır ve 20. asırdan ders almamış olur. 20. asır baskı ve faşizmin değil,
Demokrasi ve Hürriyetin ancak insanlara saadet getireceğini göstermiştir, Aynı şekilde İslâm’ı
ortadan kaldırmak zihniyetinin de insanlara saadet getirmeyeceği, ne İslâm’ı, nede başka bir
topluluğu ortadan kaldırmak doğru bir yol değildir. Saadet bir arada yaşamak ve işbirliğindedir.
İşte 20. asır baştan sona bu dersle doludur.
Sözün burasında bir defa daha tekrar ediyorum. 21. asra girdikten sonra hâlâ bu fikirlerin
saplantısı içinde olanlar varsa, onlar 20. asırdan ders almalıdırlar ve bu sapık fikirlerden
vazgeçmelidirler. Aynı şekilde 20. asır sömürüden saadet ve huzur gelmeyeceğini, ekonomide
işbirliği ve adil şekilde münasebetlerin kurulmasından saadet geleceğini açık bir şekilde
gösteren sayısız derslerle doludur. 20. asrın bu kadar açık derslerinden sonra 21. asra
girildiğinde hâlâ çifte standarttan, tahakkümden ve tekebbürden sonuç alınacağını zannedenler
varsa bunlar yanılmaktadırlar. Kendilerini bir an evvel düzeltmeleri lâzım gelir. 20. asır onun için
gerekli dersleri fazlasıyla ihtiva etmiştir. Ve nihayet 20. asırdaki bunca acı denemelerden sonra
hâlâ 21. asırda insanlar çevreyi sınırsız zannederlerse ve hoyrat bir şekilde bunu kullanmaya
kalkarlarsa bunun sadece kendi nesillerine değil, gelecek nesillere de yapacağı en büyük
haksızlık olduğunu idrak etmelidirler. Bunu idrak etmeyen insanlar mutlaka 20. asrı yakinen
tanımalıdırlar.
Sonuç olarak 20. asır; insanların saadeti için D-8’lerin bayrağındaki 6 tane yıldızın gösterdiği
yolda yürümek gerektiğinin baştan sona kadar delilleriyle ispat edildiği bir asır olmuştur. Bundan
dolayıdır ki, 20. asrın 21. asra en önemli hediyesi D-8’ler hareketidir.
Erbakan Hoca Mısır’daki mazlum müminlerin mahkemelerini bile bizzat takip ediyor ve
sahip çıkıyordu
9 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
Bizim liderimiz bizi düşünmüş sizi göndermiş idam etseler de gam yemeyiz.
“1995'de bir akşam hocamızın özel kalem müdürü telefonla aradı. Hoca sizi bekliyor dedi. Ben
de Meclis’ten Genel Merkez’e geldim. Hoca bize özetle “Müslüman Kardeşler teşkilatının üst
düzey yöneticilerinin üç yıl önce Amel (işçi) Partisi’nden seçimlere katılmak istemeleri üzerine
tutuklanarak idam talebiyle yargılandıklarını ve bizim de onları mahkemede savunmamamızı”
istedi. (Tabi bu arada, Mısır mahkemesinde nasıl savunma yapılması gerektiğini de öğretmişti)
Ertesi günü havaalanında tarifeli uçak beklerken Hocamın Özel Kalem Müdürü bize bu iş için
özel bir uçak kiraladığını ve uçağa binmemizi istedi. 6 kişilik bir jet uçağı idi, uçağa bindik bir
pilot üç milletvekili Kahire’ye geldik. Çıkışta bizi karşılamak üzere Hasan el Benna’nın oğlu
Avukat Seyfülislam el Benna ve El Ezher Üniversitesi’nde okuyan üç Türk öğrenci bekliyordu.
Ertesi gün sabah bizi otelden aldılar, duruşmanın yapılacağı Askeri mahkemeye götürdüler.
Orada duruşma başlamadan önce tutukluları getirdiler büyük arabaların içinde aslan kafeslerine
benzer kafeslerde idiler. Raylı bir bölmenin dışı yine parmaklıklı idi. Tutukluların kafesleri bu
raylar üzerinden mahkeme salonuna getirildi. Ben yanlarına gittim aramızda bir metre
mesafeden fazla boşluk vardı. Onlara “bizi Türkiye’den Necmettin Erbakan gönderdi, sizi
mahkemede savunacağız bizler onun milletvekilleriyiz”
dedim. Bu sözlerimi Türk öğrencilerden biri Arapçaya tercüme etti. Birden büyük bir ağlama sesi
duyuldu. Hepsi ağlıyordu. Bir şeyler söylüyorlardı. ”Niçin ağlıyorlar ne söylüyorlar?” diye sordum
bana dedi ki:
“Bunlar sevinçten ağlıyorlar. Diyorlar ki bundan sonra bize idam etseler gam yemeyiz.
Bizim liderimiz İslam Davasının rehberi Aziz Erbakan Hocamız bizi düşünmüş bize sizleri
göndermiş. Bugün bizim bayram günümüzdür karar ne olursa olsun artık umurumuzda
değil”
dedi. Onların ağlaması beni de hislendirdi ve onlarla birlikte ağlamaya başladım. Sonra
mahkeme heyeti geldi. Bizler dilekçemizi verdik Türkiye’den geldiğimizi baroya kayıtlı avukatlar
olduğumuzu sanıkların vekâletlerini bilahare alacağımızı mahkemede savunma avukatları
olarak kabulümüzü istedik. Mahkeme heyeti Mısır hukuk fakültelerinden birinden mezun
olmadığımızı ve Mısır’da baroya kayıtlı olmadığımızı ayrıca Mısır vatandaşı olmamamızdan
dolayı talebimizi red etti. Bu kez ben o günlerde almış olduğum Uluslararası Af Örgütü’nün üye
kartını mahkemeye sundum. Duruşmaya gözlemci sıfatıyla kabulümüzü istedim. Tercümanlar
tercüme ettiler. Mahkeme üye kartıma baktı sonunda gözlemci olarak bizi mahkemeye kabul
ettiler ve duruşma başladı. Sonunda duruşma bitti ve mahkeme heyeti odalarına çekilirken ben
yerimden fırladım son üye içeriye girerken yetiştim. Kapıyı kapatırken ayağımı kapının arasına
koydum bana “memnu memnu” dedi. Ben de yanıma gelen Türk öğrenciye “Bu hâkime söyle bu
yargılama dünyanın hiçbir yerinde olmamaktadır. Siz sivil şahısları sivil suçları askeri
mahkemede yargılıyorsunuz ortaya konulan deliler de geçersizdir. Bir binaya giren herkesi
idamla yargılıyorsunuz. Ancak binanın önüne bir levha dikmemişsiniz bu kapıdan giren idam
edilir diye” söylediklerimi çevirmesini söyledim. Bu arada gürültüye diğer hâkimlerde geldiler.
Bende bunları dedikten sonra “eğer bu hususta görüşmezsek önümüzdeki duruşmaya en az on
avukatla ve insan haklan örgütleriyle, af örgütüyle katılacağımızı bu konuda Mısır’ın adalet
sistemini, adil yargılama haklarını ihlal ettiğini tüm dünyaya duyuracağız” dedim. Sözlerim
tercüme edilince mahkeme heyeti başkanı bize “şimdi gidin yarın buraya gelin görüşelim” dedi.
Biz de mahkeme binasından ayrıldık. İkinci gün tekrar mahkeme binasına geldik. Mahkeme
10 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
başkanının odasında oturduk hâkimler gelmişti. Bu konuda daha önce bu şahısların sivil
mahkemede yargılanıp beraat ettiklerini bildiğimizi kendilerine anlattık. Onlara yeni teklifimizin
bu tutukluların yattıkları süre de göz önünde tutularak kendilerine üç yılı geçmemek üzere ceza
verilsin ve tamamı tahliye edilsin teklifine onlar da olumlu baktılar. Bir sonraki duruşmada bu
kararı vereceklerini ifade ettiler. Biz de Ankara’ya döndük. Durumu hocamıza anlattık memnun
oldu mahkemeyi takip etmemizi istedi. Bir sonraki duruşmada her birine dediğimiz gibi tutukluluk
süreleri kadar ceza vererek salıverildiklerini öğrendik.”
[3]
Erbakan’ın Türk Cumhuriyetlerini ziyaret notları:
Türk Cumhuriyetlerinin yeni yeni bağımsızlıklarını kazandığı bir dönem…
Yıl; 1992.
Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Refah Partisi Genel Başkanı olarak kalabalık bir
işadamı, milletvekilleri, gazeteciler ve yabancıların bulunduğu bir heyetle Türk Cumhuriyetleri’ne
sefere çıktı. Heyette kimler yok ki; O dönem Refah Partisi İstanbul İl Başkanı olan, bugünün
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dan tutun da milletvekilleri Zeki Ergezen, Lütfi Esengün,
Ömer Ekinci, Şinasi Yavuz’a, genellikle İstanbul çevresindeki iş adamlarından yabancı
misafirlere kadar... Erbakan’ın Milli Görüş’ü anlatmak için yola çıktığı Orta Asya seferi esasen
ilginç bir yolculuktu.
Erbakan’ın Azerbaycan’dan sonraki hedefi Kırgızistan’dı.
Erbakan, dönemin Kırgız Başbakan Yardımcısı Erkibayev’le bir araya geldi. Ve aralarındaki
diyalog dinlenmeye değerdi;
Erbakan: Hayat iman ve cihattır. İslam Birliği kurulacaktır. Komünizm ve kapitalizm insanlara
mutluluk getirmekten uzaktır. Onun için gelin Adil Düzen’i kuralım. Yeni Dünya Düzeni Siyonist
Plan’ın bir parçasıdır. ABD bütün dünyayı kendisine köle yapmak istiyor. Müslümanlığı yok
etmek istiyor.
11 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
Erkibayev: Biz devlet olarak bu meselelerle uğraşmıyoruz. Bir ilmi toplantıda bunları
anlatabilirsiniz.
Erbakan: Bunların konuşulmasından mı korkuyorsunuz?
Son durak Türkmenistan!
Erbakan burada da Türkmenistan Meclis Başkanı Muradof Sehatnibeçoviç’le biraraya geldi.
Türkmenistan Demokratik Partisi Birinci Sekreteri Oncuk Masayev ile de görüştü. Milli Görüş
lideri Prof. Necmettin Erbakan için çıktığı Türk Cumhuriyetleri gezisi bu şekilde geçti. Erbakan’ın
tüm görüşmelerde gündeme getirdiği Asya Kalkınma Fonu ile Asya Sosyal Kalkınma Fonu ise
tutanaklara girdi. O yıllarda bu ülkelerin ziyaret edilmesi ve birtakım önerilerde bulunulması çok
çok önemliydi ve Erbakan da üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdi.
Erbakan’ın Türk Cumhuriyetleri gezisine İslam ülkelerinden davet edilen bilim ve devlet
adamları:
Eşref Muhammed, Halim Gaffar, Ahmet Fettuh Abdulhadi, Enver Hasan Şahata, Mithat Ahmet
El Haddat, A. Muh. Ebul Vefa Abdulgaffar, Amr. Mehdi Salih, Tahir Muhammed Şerkez,
Abdullah Ahmet Cubran, Mustafa Tahhan, Sabri Anuşe, Hamidi Rahim Tur, Muhammed Haşim,
Ahmet Kemal, Dr. Tevfik El Şawi, Süleyman Nasır Basahel, Kamil Selam Daks, İmam Hasan
Baturcu, Dr. Muhammed Jamjum, Mazim Muhammed Baturcu, İsmet Hasan Baturcu,
Muhammed Suphi Tatari, Yasin Abdullah Kadi, Usame Muhammed Halvani, Abdurrahman Ba
Fadli, Ömer Salih El Amudi, Seyyit Hamit Jameel, Dr. Y. Ahmet Khairy A. Rahman, Dr.
Mahmoud Badr Abdel Baset, Zübeyr Muhammed Kadı, Dr. Muhammed Ömer Zübeyr, Mahmut
Muhammed Baturcu, Süleyman Racihi, Süleyman Harici, Suud Hafız, Macit Osman, Zeyd El
Şebibi, Prof. Dr. Tevfik Kuseyr. [4]
Rahmetli Rauf Denktaş’ın itirafı: Kıbrıs’ı Erbakan Kurtardı
12 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
“Büyük katliamlar altındaki Kıbrıs’a Barış Harekâtı kararını vererek Kıbrıs’ı kurtaran Erbakan’dır.
Barış harekâtının 22. yılında Başbakan olarak Ada’da bulunması bizim için büyük bahtiyarlıktır.”
İslam Dünyasının Lideri hicretinin ikinci yılında Erbakan’ı anma toplantısında tanıdıkları
Hocalarını anlatmışlardı. Konuşmacıların yaptıkları yorumlar, yoğun duygusal
atmosferlerin oluşmasına yol açmıştı. Sempozyuma, İran Cumhurbaşkanı Ahmedi
Nejat’ta bir mesaj yollamıştı.
Ahmedinejad “D-8’lerin öncüsü ve mimarıydı”
Erbakan’ı, “D-8’lerin öncüsü ve mimarı” olarak nitelendiren Ahmed-i Nejat, Erbakan’ın bütün
hayatını adalet ve refah üzerine oturtulan, Adil Bir Dünya’nın kurulmasına adadığını
hatırlatmıştı. “Kuşkusuz Merhum Erbakan çağdaş Türk tarihinde Türkiye halkının izzeti ve refahı
için derin kalıcı izler bırakmış bir şahsiyettir. Kendi siyasi ve itikadi ideallerini izlerken gösterdiği
azim ve kararlılığı, çalışkanlığı ve istikrarlı tutumu, Merhum Erbakan’ın geride iyi bir nam
bırakmasına, isminin sürekli olarak iyilikle anılmasına neden olmuştur. Merhum Erbakan,
gerginlik, ayrımcılık ve çatışmalardan uzakta ve hep ileriye doğru adımlar atan küresel çapta bir
adalet toplumuna ulaşmak hedefiyle, ortak çalışma ve dayanışma anlayışı içerisinde uluslar
arası düzen üzerinde olumlu etkiler bırakacak bir teşkilatın, yani üyelerini İslam dünyasının önde
gelen ülkelerinin oluşturduğu D-8 Grubu’nun öncüsü ve mimarıydı.” Erbakan’ın temelini İslam
inancından alan adalet ve insan severliğe olan yaklaşımı, kendisini emperyalist ve Siyonist
mihraklarla sürekli bir mücadeleye sevk ettiğini bildiren Ahmedinejad, “merhum Erbakan’ın
bölge halklarının sevgi ve sempatisini kazanmasının en önemli nedenini bu düşünce ve
yaklaşım oluşturmaktadır” Diyen Ahmedi Nejat, ancak O’nun projeleriyle İslam dünyasının ve
insanlığın huzura kavuşacağını vurgulamıştı.
Kemal Hatip: “Filistin onun en önemli davasıydı”
Filistin İslami Hareket Başkan Yardımcısı Kemal Hatip: “Filistin davası onun en önemli
davasıydı. O şunu çok iyi biliyordu, ümmetin onuru Kudüs’ten geçiyordu. Kudüs işgal
altındayken ümmetin onuru da işgal altındadır. Erbakan, aynı zamanda ümmetin şeyhi idi. ABD
Başkanı Barack Obama, İsrail’i ziyaret ederek Mescidi Aksa’ya gelecek. Siyonist İsrail,
Obama’dan önemli mesajlar bekliyor. Ancak biz buradan haykırıyoruz; Mescidi Aksa 144 bin
metrekarelik alanı ile taşı ile kapıları ile 7 kat semaya kadar Müslümanlarındır. Yahudilerin bir
karış bile hakkı yoktur. Ancak bunu rüyalarında görürler. İnşallah yakın bir zamanda Filistin
İslam hilafetinin Başkenti olacaktır”
13 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
Kudüs’e iki parti feda etmiş lider konumundaydı!
Peki; “Filistin davası ve HAMAS’ın mücadelesi, sadece Kudüs’ün kurtarılması mücadelesi değil
aynı zamanda Siyonizm’in bütün dünyayı köle yapmasına karşı İslam âlemi ve insanlığın
kurtuluşu mücadelesidir” diyerek gizli açık Filistin davasına bir ömür en büyük desteği veren
Erbakan’a karşın... “Erbakan çağımızın Abdülhamit’idir. Dünya Müslümanları Siyonizm’i ondan
öğrendi. Filistin davasına en çok o sahip çıktı. Hayatı boyunca Siyonist İsrail işgaline karşı
insanları uyardı ve İslam dünyasını birleştirmenin, tek çatı altında toplamanın yolunu öğretti.
O’nu hiçbir zaman unutmayacağız” diyen HAMAS Lideri Halid Meşal, ‘Liderlerin Hoca’sını
“Kudüs’ün Bayraktarı” ilan ederken kalbinde taşıdığı heyecana ne demeli?
Filistin’in Hamisi Erbakan’dı!
Hamdavi: “Düşüncelerini ve ideallerini hayata geçirmeye çalışmalıyız”
Bu oturumda konuşan Fas Tevhid ve Islah Hareketi Genel Başkanı Muhammed Hamdavi,
şunları kaydetti; “Necmettin Erbakan, ümmetin bütün dertleriyle dertlenen değerli bir şahsiyetti.
Bütün ömrünü ümmetine, insanlığa hizmete adamıştı. Bu yolda çok engellere baskılara
hapislere maruz kaldı ama en önemli özelliği asla yılmadı asla vazgeçmedi. En büyük ideali
İslam dünyasının birleşmesiydi. Bu yolda da ciddi mesafeler kat etti. D-8 bunun örneğidir.
Bundan sonra bize düşen Erbakan’ın düşüncelerini, ideallerini, hayallerini hayata geçirmek için
çalışmaktır”
Masri: “D-8’in fiili babasıydı”
Lübnan Cemaat-i İslami Başkanı İbrahim Masri, Erbakan’ı şu cümlelerle anlattı: “D-8’in fiili
babasıydı. D-8 şuanda ihmal ediliyor. Bunu tekrar canlandırmamız gerekiyor. Müslümanların
dertleri ile dertlenen bir insandı. İslam dünyasını daha iyi bir noktaya getirmek için mücadele
etti. Bu yolda engellerle karşılaşsa da canlılığını hiçbir zaman kaybetmedi. Almanya’da edindiği
bilgi ve tecrübesi ile Türkiye’de ağır sanayide ve harp sanayisinde büyük adımlar attı”
14 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
Ali Çavuş: “Gerçek bir ilim erbabı ve örnek bir devlet adamıydı”
Sudan Müslüman Kardeşler Başkanı Ali Çavuş, “Erbakan’ı ümmeti ıslah etme çerçevesinde
değerlendirmeliyiz. Ömer Bin Hattab ilk ıslahçıydı. Hasan el-Benna tebliğ ve metotçuydu.
Erbakan ise bir devlet adamıydı.
Devletin önemini biliyordu. Buradaki sıkıntıdan dolayı devlet yapısı üzerine yönelerek parti
kurdu ve hükümet liderliği yaptı. İlme ve bilimsel çalışmalara büyük önem verirdi. İnsani
yardımları ihmal etmezdi”
Gulam: “Hudeybiye’yi çağımızda ilk uygulayan lider konumundaydı”
Moritanya Tawassoul Partisi Genel Başkan Yardımcısı Muhammed Gulam: “Erbakan’ın İslam
projesinde karmaşa ve çatışmadan uzak bir metodu görmekteyiz. Allah’ın bu ümmete bir
hediyesi olan Erbakan’ın metodunu ben Hz. Yusuf deneyimi diyorum.
Hudeybiye anlaşmasının fıkhını anlayan değerli bir şahsiyetti. Hudeybiye sadece Erbakan
döneminde uygulandı. Modern devletle Hudeybiye anlaşması imzalamıştır. 1970’li yıllarda
Erbakan’ın iktidar deneyimi olmasaydı bugün birçok İslam ülkesinde bu ağır laikliğe karşı
deneyim kazanamazdık. İslam tarihini çok iyi biliyordu.
İslam Birliğini oluşturacak çekirdekleri bir araya getirerek bu amaca hizmet etmiştir. Bu hilafetin
bir başka anlamıydı. Kişiliği ve vakur duruşu ile ümmete ciddi katkılarda bulundu.”
Gazze Hükümeti Başbakanı Haniyye’nin temsilcisi olarak sempozyuma katılan Gazze Hükümeti
Eski Sağlık Bakanı Dr. Besim Naimi, “Size Esir Mescid-i Aksa’dan selam getiriyorum” diyerek
söz aldı. Naimi, “Her Filistinli Erbakan’ı seviyor. Biz Filistinliler Erbakan’a ‘Filistin’in Hamisi’
sıfatını verdik. Eğer Türkiye çok değerli bir insanı kaybettiyse Türkiye’den sonra bu değerli
insanı kaybeden ikinci ülke Filistin’dir. Filistin halkı adına konuşmak büyük sorumluluktur.
Erbakan’ın ne anlama geldiğini anlatmak çok zor bizim için. Erbakan’ın yaptıkları sıradan
değildir. Siyonizme karşı Filistin’i savunmak için yaptıkları bir ekoldür. Erbakan, ümmetin kendi
uygarlık rolüne tekrardan kazanmak için geçtiğimiz yüzyılın ortalarında ciddi çalışmalar yaptı.
15 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
İslam hilafetinin son devletinin yıkılmasından sonra bunu yapmak her yiğidin harcı değildir.
Kendisi tek başına bu yükü üstlendi” dedi.
İslam’ın parlayan yıldızıydı
Moritanya Alim Yetiştirme Kurumu Başkanı Hasan Deddo ise konuşmasında Erbakan’ın yaptığı
icraatların sonsuza kadar yaşayacağının altını çizerek, “1974 yılında tanıdım kendisini. Bu
şahsiyet çevremizde tanınmaya başlandı. Kendisinden büyük oranda istifade ettik kendisinin
engin görüşlerinden faydalandık ve Moritanya'ya 1990 yılında gelmişti ve Müslümanlara çok
katkısı olmuştu. Erbakan, ümmetin kendi kendini değiştirmesi için uğraşıyordu. Ve gençlere
önem veriyordu. Ve birçok gencimiz bizim ülkemizde Avrupa’ya gitmeye ve orada iyi bir hayat
sahip olmaları ve kendileri ve aileleri için yaşamayı arzulamaktaydı. Bu bizim dönemle bilinen
bir durumdu ancak Necmettin Erbakan gibi zatlar sadece kendini ve kendi ailelerini düşünen
insanlar değil bu şekilde davranmamakta bütün ömürlerini ümmeti için harcamaktadırlar” dedi.
O İslam’ın parlayan ve sönmeyecek olan yıldızıydı!
İki ABD seyahati, Farrakhan ve Erbakan!
1991 ve 94’te Refah Partisi Genel Başkanı ve 2000’lerde Türkiye’nin siyasi yasaklı lideri olarak
Erbakan, her ırktan toplamda 7 milyon Müslüman’ın yaşadığı Amerika Birleşik Devletleri’ni tam
üç kez ziyaret etti. ICNA ve ISNA diye Kuzey ve Güney Amerika Müslüman birliklerini, özellikle
iki partili Amerikan seçimlerinde ortak hareket etmeleri noktasında çeşitli temaslarda bulundu.
90’lı yıllar, aynı zamanda PKK terör örgütünün Türkiye’nin canını çok acıttığı yıllardı. Çekiç
Güç’ün, PKK’ya yardım ettiğini o zaman ki Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş bile açıklamıştı.
Aynı 1995’li tarihlerde, Erbakan Hoca’nın, Natifon of İslam (İslam Milleti) diye bilinen siyahî
Amerikan Müslümanların Lideri Louis Farrakhan’ı Türkiye’ye davet edip Ankara’da görüşmesi
Türk basınında olay olmuştu. Vay efendim, Erbakan Amerika’da sakıncalı ilan edilen bir hareket
önderi ile nasıl görüşürdü. Halbuki Batıda ve bütün İslam dünyasında ‘rejim muhalifi’ diye bilinen
onlarca hareket ve liderleri o ülkelerin başına getirmek, hile rejimleri ve köle düzenlerinin Adil
Düzenlere evrilmesiydi zaten İnananların Önderinin işi.. İşte Mısır, işte Fas, işte Tunus, işte
Filistin, işte Pakistan.. Kalanlar da sırasını bekliyor..
Hoş “Batılı dostların!”, PKK elebaşları ile kırmızı hat kurmaları, hatta eğitim vermeleri sanki
16 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
diplomatik ilişki gibiydi o yıllarda adeta. Bakmayın şimdi ağız değiştirmelerine. Erbakan
Hoca’nın bu görüşmesinden sonra, 16 Ekim 1995 yılında “Million Man March” olarak bilinen 1
milyon Afro-Amerikalının ırk ayrımcılığına karşı Beyaz Saray’ın önündeki ünlü protesto yürüyüşü
dünya gündemine bomba gibi düştü. Beyaz Saray’ın önünde canlı yayın yapan Amerikan
televizyonları, böyle büyük çaplı bir yürüyüşün Erbakan-Farrakhan görüşmesinden sonra vuku
bulmasının tesadüf olmayacağını belirtiyorlardı.
Sonrasında Refahyol Hükümeti’nin Başbakanı Erbakan, Çekiç Güç’ün süresini uzatmayarak
okyanus ötesine gönderiyordu. Zaten Çekiç Güç, Amerika açısından da başarısızdı. Onca
desteğe ve diplomatik teamüllere bomba koymalara rağmen Kuzey Irak’ta, İsrail’in Kürt devletini
kurmayı başaramamıştı(!) Eh, PKK’da 2000’lerin ortalarına kadar sessizliğe gömülmüştü adeta!
Erbakan’dan Aliya’nın Bosnası için silah fabrikası
1992’de Sırp maşasıyla başlayan Bosna’daki Haçlı katliamına karşı, İslam âleminde ilk önce
Erbakan’ın Türkiye’si harekete geçti. İslam Âleminin Mücahit Lideri, Bosna için Türkiye’nin ilk
insani yardım vakfı olan İHH’yı kurarak bölgeye gönderdi. Bosnalı Müslümanların ihtiyaçlarını
gidermek için de Avrupa Milli Görüş teşkilatları, Milli Gençlik Vakfı gibi kurumlarını seferber etti.
Bosna ordusunun savunma ihtiyacını karşılamak için Saraybosna’daki yağ fabrikasını roket ve
silah atölyeleri olarak dönüştürmeyi başardı. Bu yardımlara vefa amacıyla Bosna ordusu
tarafından Saraybosna kuşatmasını yarmayı başaran özel birliğe ‘’MGV’’ adı verildi. Birçok
Boşnak komutan ise yapılan yardımlar nedeniyle silahlarının üzerine ‘’MGV’’ ismini kazımıştı.
Avrupa’daki Milli Görüş teşkilatları, Bosna’dan göç etmek zorunda kalan mültecilere evlerini
açarak, gözleri önündeki drama tepkisiz kalan dünyaya inat, örnek bir İslam kardeşliği tablosu
sundu. Aliya’nın Partisi SDA’ya (Demokratik Eylem Partisi) siyasi teşkilatlanma, seçim
çalışmaları konusunda Erbakan Hoca’nın ekipleri eliyle eğitimler verip yönlendirdiğine bütün
Bosna yönetimi şahittir. Zaten, SDA yöneticileri de ülkesinde seçimleri bu çabaların da
desteğiyle kazandığını açıklamışlardı.
“Doğu ve Batı Arasında İslam” adlı eseriyle gerçekten de bilgeliğini, mücadele dolu yaşantısıyla
da ispat etmiş olan rahmetli İzzetbegoviç, Bosna-Hersek’in lideriydi. Bugün olanca Haçlı
kinlerine rağmen Avrupa’nın ortasında Müslüman Boşnak milleti ve bir Müslüman devlet var ise,
bunun banisi de Liderlerin Hocası olan Erbakan değil midir? Öyle olmasaydı şayet Aliya,
Bosna’yı İslam Âleminin Lideri’ne teslim eder miydi hiç?
17 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
Erbakan’ın talebeleri!
O ilk kez gördüğümüz Bilge Mücahit; Moro’da Selamet Haşimi’den, Fas’ta, oğluna ‘Necmettin’
adını koyan Saadeddin Osmanî’ye, Kafkaslar’da Şeyh Şamil’in torunu Cevher Dudayev’den,
Mısır’da İhvan’ın liderleri Muhammed Mehdi Akif, Muhammed Bedii’ye kadar… İskoçya
Norwich’te Abdulkadir Es-Sufi’den (Ian Dallas) Afrika Sudan’da Hasan Turabi, Ömer El Beşir’ine
varıncaya dek... Almanya’da doktora arkadaşı iken daha sonra Endonezya’nın cumhurbaşkanı
olan Yusuf Habibi’den, Ortadoğu’nun büyük İslam âlimi Yusuf Kardavi’ye ve Tunus İslami
Nahda’dan Raşid Gannuşi’ye kadar... Bambaşka bir heyecanın ismiymiş, “Mücahit Erbakan...”
Konya’dan Kenya’ya, Nijerya’dan Endonezya’ya uzanan İslam Hilalinin gönüllerde parlayan
kutup yıldızıymış Necm’ud-din.. “Dünyanın heyecanı” demekmiş bir nevi… Hani diyordu ya,
“Sizden bir tek şey istiyorum: Heyecan, heyecan! diye. Meğerse kendisi, bütün Müslümanların
mahşeri vicdanını kuşatan “Dünyanın heyecanı” olmuş…
Karakış zemherinin iyice bastırdığı karlı bir akşamdı. Mahalleden benim gibi on yedilerinde iki
kardeş birden önümü kesti! “Haftaya bizimle Kırklar Camiinde bir sohbete davet ediyoruz!” O kış
boyu süren sohbetler sonunda bir tıfıl olarak kendimi Anadolu’nun şirin ilinin en büyük istasyon
meydanında bulacağımı nereden bilebilirdim ki! 1989 Mart’ında, şehrin en büyük meydanında o
beyaz yüzlü bilgeyi “Mücahit Erbakan” diye karşılarken bu kadar heyecanlanacağımı nasıl
tahmin edebilirdim? Meğerse asırlardır İlahi nura susamış gönüllere, İslam’ı bir saadet nizamı
olarak sunacak olana duyulan hasretin ortak heyecanıymış…
Gençliğin heyecanı değilmiş bizimkisi. O ilk kez gördüğümüz bilge mücahit; Moro’da Selamet
Haşimi’den, Fas’ta, oğluna ‘Necmettin’ adını koyan Saadeddin Osmanî’ye, Kafkaslar’da Şeyh
Şamil’in torunları Cevher Dudayev’den, Mısır’da İhvan’ın liderleri Muhammed Mehdi Akif,
Muhammed Bedii’ye kadar… İskoçya Norwich’te Abdulkadir Es-Sufi’den (Ian Dallas) Afrika
Sudan’da Hasan Turabi, Ömer El Beşir’e varıncaya dek... Almanya’da doktora arkadaşı iken
daha sonra Endonezya’nın Cumhurbaşkanı olan Yusuf Habibi’den, Ortadoğu’nun büyük İslam
âlimi Yusuf Kardavi’ye, El Ezher şeyhlerinden (rektör), Tunus İslami Nahda’dan Raşid
Gannuşi’ye kadar gönüllerde, ruhlarda bambaşka bir heyecanın ismiymiş Necm’ud-din..
Dünyanın “heyecanı” demekmiş… Hani diyordu ya, “Sizden bir tek heyecan istiyorum” diye…
Muazzam inkılâbın doğum sancıları
18 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
Maksadımız; dünya çapında yaşanan büyük değişime dair yüreklere, beyinlere bir kıvılcım
çakmak. İTÜ’den mezuniyet arkadaşlarının ifadesiyle “derya Necmettin”, ümmetin inanan
liderlerinin arzusuyla “Hoca”, Müslüman gönüllerin şehadetiyle de “Mücahit Erbakan”a dair kimin
ne orijinal bilgisi, hatırası, özellikle de bir kısmının ismini zikredebildiğimiz Dünya İslami
Hareketlerinin ve Liderlerinin Mücahit Erbakan Hoca’yla olan her türlü ilişkilerinin, Erbakan
Hoca’dan gördükleri maddi ve manevi desteklerin, eğitim ve yönlendirmelerin yıl be yıl ortaya
çıkmasıdır Hak mücadelenin destanının yazılmasıdır… Gayretlerin artırılması…
“Hak gelince Batıl zail olur” gerçeğinin zihinlere, gönüllere daha kolay nakşedilmesi… Yeni Bir
Dünya’nın nasıl oluştuğunun gerçek tarihinin böylece şekillenmesi... Bu kifayetsiz cümleler, şu
ahir zamanda yaşanan Büyük Milli Görüş İnkılâbı’nın mahiyetine dair ufacık bir kapı aralamaya
vesile olursa eğer, büyük bir misyona hizmet etmiş olacaktır inşallah. Bütün bu sayılan isim ve
olayları yaratan, kuvvet ve kudretin mutlak sahibi yüce Allah’tan temennimiz, bu büyük inkılâba
bir satır ile de olsa hizmet edebilmektir...
Muhyiddini Arabî’den Konya’ya gelen zafer muştuları!
Çünkü tarihin en kırılgan ve önemli dönüm noktasında, dünyanın en stratejik coğrafyasında,
‘yalana teslim’ olmuş insanlığın geleceği, dünya ve ahiret saadeti; Hoca gibi ender ve önder
Liderlerin yaptıklarını ve amaçlarını kavramaya bağlıdır. İsterseniz sözü asırlar öncesine ve
hikmet kutbu şahsiyetlere bırakalım: Erbakan Hoca’nın gerçekte neyi temsil ettiğine Selçuklu
payitahtı Konya’da zikrettiği şu mealdeki sözleri, “Erbakan kimdir, Milli Görüş nedir”
sorusunun en anlamlı ve kapsamlı yanıtı sayılmalıdır:
“Milli Görüş, bütün insanlığın kurtuluş hareketidir. Bundan asırlar önce Muhyiddin İbni
Arabi Hazretleri de, insanlığın karanlığa mahkum olduğu bir zamanda İkinci Kurtuluş
Hareketi’nin Konya’dan başlayacağını müjdelemiştir!” (Birinci Kurtuluş, Kâinatın Efendisi
(S.A.V.) ile başlayan ve 11 asır devam eden İslam’ın Aydınlığı Dönemidir) EN DOĞRUSUNU
ALLAH BİLİR...
[1] Bak: takvimhaber.com, Erkan İlyas Helvacı
19 / 20
Erbakan Devrimi Devam Ediyor: TARİHİ DEVRAN YAKINDIR! - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Erdoğan BİŞKİN
13 Nisan 2013
[2] 4 Mart 2013, takvimhaber.com
[3] Fethullah Erbaş, 4 Mart 2013, Milli Gazete
[4] Adnan Öksüz, Milli Gazete
20 / 20

Benzer belgeler

“AKIL TUTULMASI VE HİDAYET KARARMASI” NE DEMEKTİR

“AKIL TUTULMASI VE HİDAYET KARARMASI” NE DEMEKTİR Kotku’nun etkisini de görmek gerekiyor. İkinci olarak, ben teorik olarak siyasal İslamcılık ya da siyasal İslam’ı, soğuk savaş sonrası Batılı siyaset tarafından üretilmiş yapay bir kavram olarak de...

Detaylı