Halifemi geri istiyorum
Transkript
Halifemi geri istiyorum
22 CUMARTESİ 17 Ekim 2009 ADRIAN Kondratowicz adlı bir sanatçı, şehirlerin güzelleştirilmesine ve doğa bilincine vurgu yapmak için, 2008 yılında New York sokaklarında bir yerleştirme yapmış. Cart renkli, puntolu çöp torbaları, dükkânların önüne konulmuş. Bu resimlerdeki çöp torbaları sanat olsun diye kullanılmış ama çok güzel reklam olur bundan. Her dükkân, kendi alışveriş poşetini yaptırdığı gibi, kendi çöp torbasını da özel yaptırsa, çok dikkat çekici bir reklam kampanyası yapabilir. Hem de çok ucuza. S AFTERLIVES bunebe.blogspot.com HEPİMİZ zamanında çocuktuk. Bazılarımız içinde ya da dışında hâlâ çocuk. Çocuktuk, haliyle çeşitli şeylerden çeşitli sebeplerden dolayı korkuyorduk. Karanlıktan, yalnız kalmaktan, gök gürütüsünden, hikâyelerden, evde rafta duran çirkin biblolardan ve diğerleri... Az buçuk tahminle Afterlife’ın adını ve albüm kapağını gördüğümüz anda akıllara bu korkular ve zaman ötesi uzamları geliyordur elbet. Ancak olaylar tam olarak böyle değil. YALNIZLIĞA S ALIŞANLARA ychorus.blogspot.com MEVSİM olmuş sonbahar, yapraklar dökülüyor havada mis gibi aşk kokusu var, çek içine bayram etsin ciğerlerin. Lakin öyle hemen kolay olmuyor. Yalnızlığa Alışanlara Aşk Rehberi: Kıvamı tutturmak önemli, tutturamadın mı hemencecik eski yalnız günlerini özleyip o günlere dem vuruyorsun. Sorun bende ya da sizde değilmiş azizim. Sorun o sütun gibi bacaklı o şahane sarışın bayanlarda da değilmiş. Sorun alışkanlıklardan ibaretmiş. Uzun süre yalnızlığa alışınca bir adamın varlığı kalabalık bir cadde misali insanı boğuyor! S zoydaktakiatsinegi.blogspot.com JAPONUM DOĞRUYUM ÇALIŞKANIM Yandaki fotoğraf Japonya’daki Kyoto International Manga Museum’a ait. Binlerce manganın sergilendiği müzede hoşunuza giden eserleri alıp okumak serbest. Adamlar mekâna doluşmuşlar; kafa önde manga okuyorlar. Şu müze Türkiye’de olsa ne olur? Çizgili pijamayı geçirip piknik tüpünü kapan gelir, durduramazsın. Çığ gibi büyür. Kilimler serilir, kebaplar dizilir, yakan top müsabakaları düzenlenir, karpuzlar kesilir falan... Manga mı??? S INTO THE WILD kafamdakiparazit.blogspot.com SEAN Penn’in gerçek bir hayat hikâyesini konu alan “Into the wild” filmi, geçen yıl içinde en çok dikkat çeken bağımsız yapımlardan biri olmuştu. Sean Penn, Christopher McCandless’ın hayatını sinemaya o kadar güzel aktarmış ki, oyunculuğunun yanında ne kadar iyi bir yönetmen olduğunu herkese göstermiş. filmharitasi.blogspot.com ‘‘ Atatürk’ün istediği, liberal değerler üzerine kurulu Batılı Türkiye’yi bir sapma olarak nitelendiren El-Kaide ve benzeri aktörlerin Türkiye için öngördükleri radikal ve ütopik toplum modeline karşı; Osmanlı sultanları, ta 100 yıl önce modern, Batılı bir toplum hayal etmişlerdi. Hırslı anneler Babamsız olmak Başka bir yalan lütfen “İktidar, itibar ve refah yarışı toplumu teslim aldığından beri, anneler de bu çirkin rekabetin bir parçası oldu. Ne yazık ki, anneleri de korkunç bir hırs bastı.” Haşmet BABAOĞLU “Ben önce babam okusun diye, sonra da yaşasın diye romanlar yazmışım meğer. Ama artık ikisinin de imkânsız olduğunu açık seçik görüyorum ve bırakıyorum romancılığı...” Tuna KİREMİTÇİ “Erkeklerin doğası çok hassas ya, ileri geri konuşmaya gelmez, öldürüverirler! Artık birilerinin çıkıp, ‘Her kıskançlık hafifletici neden olamaz’ demesi gerekmiyor mu?” Ayşe ARMAN Halifemi geri istiyorum OSMANLI tahtının veliahtı ve hilafetin vârisi Ertuğrul Osman‘ın ölümüne Türkiye’de bazı kişilerin verdiği tepki daha da şaşırtıcı olamazdı. Taliban urbaları ve uzun sakalları ile radikal dinciler İstanbul’da bir araya gelip; Müslümanlığın, şaraptan hoşlanan, klasik müzik dinleyen ve yakın zamana kadar New York şehrinde yaşayan liderini son yolculuğuna uğurladılar. Osmanlı sultanları ve Ertuğrul Osman -bugün hayatta olsaydı, Sultan Beşinci Osman olacaktıhiç şüphesiz, saltanatın vârisinin cenazesini kendi çıkarları dogrultusunda kullanan radikal İslamcıları cezalandırırdı. İslamcıların aksini iddia etmelerine rağmen, Osmanlı halifeleri Batı karşıtı değildi. Osmanlı İmparatorluğu Batılı devletler ile sürekli bir ilişki içerisindeydi. Bu ilişkinin kökleri öyle derindi ki, Kanûni Sultan Süleyman 16. yüzyılda kendisini Kutsal Roma İmparatoru olarak hayal etmişti. 18. ve19. yüzyıllarda Osmanlı sultanları ve halifeleri, Osmanlı İmparatorluğu’nu Batı modelinde bir devlet olarak yeniden yaratmak için yoğun bir reform sürecine girdiler. Bu kadar; günümüzdeki amaçla halifeler laik Müslümanlar ve Batı eğitim kurumları ihdâs için de büyük bir önemi edip, kadınlara var. Batı karşıtlığı toplumsal haklar temelinde kurulan Elverip, onları bu Kaide ortaya çıkmadan okullara yıllar önce, Osmanlı yazdırmışlardı. 19. Dr. Soner ÇAĞAPTAY halifeleri, cihad yanlısı yüzyıla baktığımızda, radikal dinci kesimlere Washington Enstitüsü Osmanlı karşı, Batı örneğinde Yakın Doğu İmparatorluğu’nun gelişerek ilerleyen Araştırmaları sultanlarının ve Müslüman bir toplum halifelerinin, Batılı yaşamı ve modelini çözüm olarak değerleri benimsediğini görürüz. önermişlerdi. Halifeler, 1876 Tüm bu nedenlerden dolayı, yılında ilk Osmanlı Osmanlı Imparatorluğu’nu parlamentosunu kurup bir Atatürk‘ün 1923 yılında kurduğu Anayasa hazırlayarak bu modern laik Türkiye Cumhuriyeti’ne bir toplumun gelişimine zemin antitez olarak görmek yanlıştır. hazırlamışlardır. Aynı zamanda Atatürk saltanat ve halifeliğine Batı’nın değer ve düşüncelerini, son vererek laik Türkiye laik eğitim ve kadınlara eşit haklar Cumhuriyeti’ni kurduğunda gibi atılımlarla topluma halifeliğin mirasını yok kazandırdılar. Günümüzün etmemiştir. Aksine, halifelerin modern Türkiye’si varlığını, Türkiye’yi gerçek bir Batılı Atatürk kadar, Müslüman bir topluma dönüştürme hayalini topluma Batı değerlerini ilk yerine getirmiştir. Atatürk‘ün kazandıran halifelere de reformları, Osmanlı borçludur. İmparatorluğu’nun son Şimdi ise İslamcılar halifeliğin dönemlerde izlediği politikanın bu anlamını yok edip, kendi bir devamı niteliğini taşır. amaçları doğrultusunda kurumu Osmanlı halifeliğinin anlamı yeniden hayal etmek istiyorlar. ve mirası hakkında geçen Radikal dinciler öncelikle tartışmaların Türkiye için olduğu halifeliğin taşıdığı politik anlamı Fotoğraf: Mauroof KHALEE / AFP ÇÖP TORBASIYLA S REKLAM Editör: Hande KÖSEOĞLU Kabine dalışa hazır MALDİVLER’de bakanlar kurulu, bugün denizin 6 metre derinliğinde yapılacak. Dünyanın ilk sualtı kabine toplantısının gündemi, dünya kamuoyunun küresel ısınmaya dikkatini çekmek. Maldivler, dünyayı tehdit eden tehlikeyle burun buruna bir ülke; çünkü deniz seviyesinin yükselmesi durumunda sular altında kalıp ilk yok olacak kara parçası. Devlet Başkanı Muhammed Naşid usta bir dalgıç, ama 15 bakan, 1 aydır bu toplantı için dalış dersi alıyor. Ve şimdi gözler, dün son provası yapılan sualtı kabine toplantısında. I DIŞ HABERLER Aktöre tıkla, elbisesini al GOOGLE, yapılan ortalama yüzde 25’ini internet araması üzerinden internete yatırmaya reklam almaya dayalı yeni başladı. Kemal PEHLİVANOĞLU iş modeliyle, Yine aynı araştırmaya reklamverenlere ilk kez göre, 2007’de 98 milyon anlık “ölçülebilir bir reklam endeksi” Euro olan çevrimiçi reklam harcamasını sunuyor. 2008’de 131 milyon Euro’ya çıkaran Reklamveren de bu sayede, Türkiye en hızlı büyüyen 5. pazar oldu. herhangi bir internet sitesinde reklam IAB’nin 2013 yılı için Türkiye adına verdiği sayfanın Google’da arama öngördüğü senaryo ise, internet yapan milyonlarca insan tarafından reklamları pazarının 160-180 milyon belirli bir zaman dilimi içinde kaç defa dolara ulaşacağı yönünde. Ama bu hız tıklandığını, ziyaretçilerin o sayfada ne Türkiye’nin internette muasır kadar süre kaldığını, hangi ülkelerden o medeniyetlere yetişmesi için çok çok sayfaya en çok giriş olduğunu, hatta yavaş. “dönüşüm oranları”nı (yani reklama Türkiye, internet kullanımında bakanlardan kaçının ürünü aldığını) haftada sekiz saatle Avrupa liginin ilk tespit edebiliyor. sırasında. Ancak bütün bu olumlu Aslında reklam sektöründe internet tabloya rağmen, Türkiye’de internetin hızında bir devrim yaşanıyor. Bu denli reklam pastasından aldığı pay henüz net ve yaygın bir ölçülebilirlik, interneti yüzde 10’larda (bu oran İngiltere’de geleneksel reklam mecraları karşısında yüzde 25, ABD’de yüzde 15.) Bu da, rakipsiz hale getirebilir. İnternet internet içeriği sunan Türk medyasını reklamlarının tarafsızca yapısal bir dönüşüme zorlamakta ölçümlenmesini, denetlenmesini ve yetersiz kalıyor. Türkiye bilişimi objektif veriler hazırlanmasını sağlamak üretmiyor, tüketiyor. Bilişim üretmeye amacıyla 1996’da New York’ta kurulan dayalı olmayınca, Türkiye internet İnteraktif Reklam Bürosu’nun (IAB), pazarında kendi dinamiğini bağımsız danışmanlık ve muhasebe oluşturamıyor ve internet reklam firması PriceWaterhouseCooper’a (PwC) mecrası internet kullanımı oranında yaptırdığı yeni bir araştırma da bunu gelişemiyor. vurguluyor. Aralarında Türkiye’nin de Türkiye’de, sunduğu internet içeriği bulunduğu 19 Avrupa ülkesini kapsayan üzerinden doğrudan reklamverenle AdEx (Reklam Harcamaları) adlı araştır- anlaşma yaparak para kazanan firma maya göre, şirketler reklam bütçelerinin hayli az. Genelde Google, Facebook, Twitter gibi büyük içerik yayımcılarıyla yapılan anlaşmalar yoluyla reklamdan dolaylı pay almıyor. Çünkü bu yayıncıların kabarık kullanıcı tabanı, reklama ulaşılırlığı artırıyor. Küçük bir yayıncının böylesi hacimli bir kullanıcı tabanı yaratması için orijinal iş modelleri geliştirmesi gerek ve Türkiye’de bu pek kolay değil. Bu yüzden, Türk girişimciler büyük şirketlerle yaptıkları anlaşmalarla daha düşük gelirlere razı oluyorlar. Ağırlıkla internet çağında doğmuş olan yeni tüketici tipi nerede, ne zaman ve nasıl tüketeceği üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmak istiyor. Firmalar da, bu talebe cevap vermek için dijital ortamda çeşitli yöntemler geliştiriyor. Bu konuda Brightwell Holdings İş Geliştirme Direktörü Volkan Öztürk, internetle bütünleşen interaktif televizyondan örnek veriyor. “İzlediğiniz dizinin oyuncusunun bir sahnede giydiği takımı beğendiniz diyelim. Üzerine tıklayacaksınız ve interaktif televizyon sahibinin anlaşmalı olduğu online store’a yönlendireceksiniz.” İnternet reklamcılığından pay almak için yeni ve özgün iş modelleri geliştirmek şart. Küçük bir ipucu: Geliştirilecek modellerin kullanımının kolay olması ve tüketicinin o konudaki ihtiyacını tam karşılaması önemli. Çünkü internette de, “yalın olan güzeldir” devri başlamak üzere. çarpıtıp, halifeliği Batı karşıtı bir kurum olarak lanse ediyor; sonra da hilafete verdikleri bu yeni anlam doğrultusunda halifeliğin yeniden tesisini Batı karşıtı ideolojileri için bir nihai hedef olarak belirliyorlar. Atatürk’ün istediği, liberal değerler üzerine kurulu Batılı Türkiye’yi bir sapma olarak nitelendiren El-Kaide ve benzeri aktörlerin Türkiye için öngördükleri radikal ve ütopik toplum modeline karşı; Osmanlı sultanları, ta 100 yıl önce modern, Batılı bir toplum hayal etmişlerdi. Ertuğrul Osman, ölümünden kısa bir süre önce Aslı Aydıntaşbaş ile yaptığı röportajda “Cumhuriyet’in ilanı, ailemiz açısından her ne kadar yıkıcı olsa da, Türkiye için çok iyi olmuştur” diyerek modern Türkiye’nın Osmanlı halifeliğinin politikaları ile çatışma içinde olmadığı görüşünü vurgulamıştı. Halife Osman doğumu itibarıyla Türk, dini itibarıyla Müslüman ve yetiştirilme tarzı itibarıyla bir Batılı idi. İslamcıların hayal ettiği gibi çarpıtılmış gerçekler üzerine kurulu, liberal olmayan bir dünya istemeyen her Müslüman gibi ben de halifemi geri istiyorum. Halit Refiğ’in ardından HALİT Refiğ ile ilgili ne kadar şey yazılıp çizilse de bazı şeyler hep eksik kalıyor... Refiğ‘in orijinaline sadık kalınmış ilk Aşk-ı Yiğit GÜRALP Memnu dizisi (1975, Senarist TRT) ve Yaprak Dökümü filminde de (1967) imzası olduğunu artık herkes biliyor... Ancak ısrarla dile gelmeyen başka noktalar da var... Aşk-ı Memnu’da Halit Ziya Uşaklıgil‘in Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüyle birlikte resmetmek istediği ahlaksal çöküş, romanın anlatmak istediği esas meseleydi... Halit Refiğ o dönem hem senaryosunu yazıp hem yönettiği tertemiz çalışmasıyla bugünün Aşk-ı Memnu zırvalığından çok uzak bir şekilde bu esas meselenin altını en güzel şekilde çizmişti... Memduh Ün‘ün yönettiği Yaprak Dökümü’nün senaryo ekibine baktığınızda ise yine Orhan Kemal ve Memduh Ün gibi iki önemli isimle birlikte Halit Refiğ‘in adını ve senaryo ekibindeki yüksek kaliteyi görebiliyorsunuz... Keza Halit Refiğ; Türk edebiyatçılarının klişelerden mütevekkil ucuz birer pembe dizi yazarı olmadığını bilerek mirasa sadık kalan kuşağın asaletli temsilcilerindendi... Halit Refiğ geride Yorgun Savaşçı dışında mutlaka anılması gereken eserler de bıraktı... Dönemin genç senaristi şimdinin usta ismi Ümit Ünal‘ın senaryosunu yazdığı ve Halit Refiğ‘in yönettiği “Teyzem” kuşkusuz Türk Sineması’nda Metin Erksan‘ın “Sevmek Zamanı” ile birlikte psikolojik türün en önemli iki örneğinden biriydi... Senaryo yazarlığını Nezihe Araz ile birlikte gerçekleştirerek aynı zamanda yönettiği “Hanım” ise Yıldız Kenter ile Eşref Kolçak‘ın unutulmaz performanslarıyla adeta bugünün genç sinemacılarına özellikle birçok yönüyle Çağan Irmak sinemasına ışık tutuyordu... “Karanlıktakiler” ile “Hanım”ın atmosfer kurma ve hikâye anlatımındaki becerileri ne kadar da yakınlar... Halit Refiğ dendiğinde Türk sinemasında salon ve aşk filmlerinde Hollywood yaklaşımında bir devrim olan “Alev Alev”i de unutmamak gerek... Son olarak her ne kadar apaçık bir “Monte Kristo Kontu” uyarlaması olsa da; Oscar Wilde‘lı şiiri ve incelikli rejisiyle şimdilerde ortalığı kasıp kavuran “Ezel”de karakterlere “Ali ve Cengiz” isimleri vererek bir kumpasın altını çizme işini; Halit Refiğ‘in 1971 yılında “Ali Cengiz Oyunu” filmiyle neredeyse 40 yıl önce yaptığını da eklemek gerek. Saygıyla anıyoruz... Bu sayfada yayınlanmasını istediğiniz yorumlarınızı, bir fotoğrafınızla birlikte [email protected]’ye gönderebilirsiniz.