as PDF - İstoç Ticaret Merkezi

Transkript

as PDF - İstoç Ticaret Merkezi
İSTOÇHayat
İSTOÇ TİCARET MERKEZİ’NİN ÜCRETSİZ YAYIN ORGANIDIR.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 SAYI:33
HAVAİ HATTININ YERALTINA
ALINMA ÇALIŞMALARINA
BAŞLANDI
İSTOÇ’TAKİ
OTOPARKLARDA BİLETLİ
SİSTEME GEÇİLDİ
SEKTÖR İNCELEME
• OYUNCAK
• GIDA
KOBİ’LER BİR ARAYA
GELMELİ
BEYAZ İLE YEŞİLİN
BULUŞTUĞU DORUK:
KARTEPE
SAHNE
ADAM OLMAYANI
KALDIRMAZ
OYUNCAK SEKTÖRÜNDE
ÇEŞİTLİLİK ARTIYOR
BAŞYAZI
2012 yılının genel
değerlendirilmesi
2
012 yılı acılarla ve sevinçlerle geride kaldı. 2012 yılı ile ilgili
olarak ülkemiz açısından bir değerlendirme yapacak olursak,
Orta Doğu’daki ülkelerde Arap Baharı adı altında başlayan siyasi
gelişmeler, halk ayaklanmaları, komşumuz Suriye’ye de sıçradı ve iç
savaşa neden oldu. Suriye ile sınırımızın olması, tarihten kaynaklanan
bağlarımız, ekonomik ilişkilerimiz dolayısıyla da savaştan kaçan binlerce
Suriyeli Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldı. İnsani görevle Türkiye de
ülkemize sığınan Suriyelilere kucak açtı, kamplar oluşturdu ve koruma
altına aldı. Bu durum Suriye’deki mevcut yönetimle aramızdaki ilişkileri
gerdi. Düşürülen savaş uçağımız ile de neredeyse savaşın eşiğinden
dönüldü. Bu nedenle ben, 2013 yılının barışın ve kardeşliğin daha
fazla yaşanabileceği ve silahsızlanmanın gerçekleşeceği bir yıl olmasını
diliyorum…
Ülkemizde giderek tırmanan terör olaylarında, gerek polisimizin,
gerekse askerimizin kararlı bir şekilde teröre karşı sürdürdüğü mücadeleyi
göz ardı edemeyiz. Bu mücadelelere rağmen şehit sayısının artması, terör
yüzünden zaman zaman sivil halkımızın da zarar görmesi bizleri derinden
üzdü. 2013 yılının Türkiye açısından da terörsüz ve insanların birbirini anlamaya, sevmeye daha çok özen gösterdiği bir yıl olarak geçmesi en büyük
temennimdir.
Nahit Kemalbay
İSTOÇ Yönetim Kurulu Başkanı
Yaşanan olumsuzluklar nedeniyle Türkiye ekonomisi 2011 yılındaki
performansını yakalayamadı. Ancak 2012 yılında beklenilenin aksine
istikrarını korudu. 2012 yılında özellikle inşaat sektöründe daralmalar oldu.
Bu daralma fazla arzdan ve banka kredi faizlerinin yüksek olmasından kaynaklandı. Türkiye ekonomisinde artık eskisi gibi büyük dalgalanmaların olmayacağı varsayılsa da, yine de bizler ihtiyatlı ve istikrarlı davranmak zorundayız. 2012 yılının ikinci yarısında Yeni Türk Ticaret Kanunu firmalarımızın
işleyiş yapısına birçok yenilikler getirdi. Bu yeniliklere adapte olmamız ve
firma yapılarımızı tekrardan revize etmemiz gerekiyor. 2013 yılı öyle bir yıl
olsun ki; 2012 yılının tüm ekonomik olumsuzluklarını bizlere unuttursun…
Sevgili dostlarım, Türkiye’miz için, ayrımcılıklardan ve birbirimizi
ötekileştirmekten uzak tek yürek olmalıyız. Sevgimizin, saygımızın ve adaletimizin, menfaatlerimizden önce geldiğini bilerek, barış ve huzur içinde
yaşamalıyız.
Yeni bir yıla girerken 2013 yılının dünyamız, ülkemiz insanları ve siz
değerli üyelerim için barış ve sevgi yılı olmasını istiyorum. Bu vesile ile
herkese daha fazla sağlık, daha fazla umut, daha fazla refah ve mutluluk
yaşayacakları bir yıl dilerim.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
1
İÇİNDEKİLER
4
10
14
18
24
28
30
34
38
40
42
44
Haberler
Ekonomi Söyleşisi
Prof. Dr. Güngör Uras, Türkiye ekonomisi için 2012 yılının
nasıl geçtiğini ve 2013 yılında Türkiye’yi neler beklediğini anlattı.
Sektör İncelemesi
Oyuncak ve gıda sektörlerini ele aldığımız bu bölümde,
Türkiye Oyuncakçılar Derneği (OYDER) Başkanı Ahmet Alioğlu,
oyuncak sektörüne ilişkin sorularımızı; Türkiye Gıda ve İçecek
Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz ise
gıda sektörüne yönelik sorularımızı yanıtladı.
14
Üyelerimizi Tanıyal›m
Gezi
Beyaz ile yeşilin
buluştuğu doruk: Kartepe
Hobi
Eşsiz takıların sırrı
hayal gücünde
Ünlü Söyleşisi
Behzat Uygur: “Sahne adam olmayanı kaldırmaz”
Lüks
İstanbul Autoshow 2012’yi 576 bin 304 kişi ziyaret etti
Teknoloji
Spor
Özlem Özçelik: “Milli formayı 447 kez gururla giydim”
Kültür Sanat
31. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’na 620 yayınevi katıldı
Sağlık
Kadıköy Şifa Ataşehir Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. İrfan Berber:
“Rahatsızlık geçiren bir karaciğer eski sağlığına tekrar kavuşabilir”
47
Fuar Takvimi
48
Bulmaca
2 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
28
İÇİNDEKİLER
İSTOÇHAYAT
İSTOÇ TİCARET MERKEZİ YAYIN ORGANI
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 SAYI:33
İmtiyaz Sahibi
İSTOÇ Ticaret Merkezi Adına
Nahit Kemalbay
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Cumhur Savaşkan
30
12
34
Yayın Kurulu
Mehmet Duyulmuş
Salih Türkay
M. Mustafa Gönül
Mehmet Özcan
Necati Yaşar
Adres
İSTOÇ Ticaret Merkezi 34217
Bağcılar / İstanbul
Tel: (0212) 659 45 00
www.istoc.com.tr
[email protected]
Reklam için
0212 659 45 00 (4 Hat)
İSTOÇ Hayat Dergisi 3 ayda bir yayımlanan
bedelsiz süreli yayın organıdır.
Yayına Hazırlık
Genel Yönetmen
Gürhan Demirbaş
Görsel Yönetmen
Yavuz Karakaş
Editör
Betül Topaklı
Grafik&Tasarım
Tijen Kızıler
Düzeltmen Editör
Ersel Ergüz
Fotoğraflar
Murat Güney, Damla Salor
24
İletişim
Yazı işleri: (0212) 440 27 83
Pazarlama: (0212) 440 27 65
[email protected]
Baskı
Dünya Yayıncılık AŞ
Globus Dünya Basınevi
100.Yıl Mahallesi 34440 Bağcılar /İstanbul
Tel: 0212 440 24 24
EKİM-KASIM-ARALIK İSTOÇHAYAT
3
KISA HABERLER
Bağcılar Belediyesi, İSTOÇ esnafına
kahvaltılı toplantı düzenledi
Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı,
15 Kasım 2012 tarihinde İSTOÇ’ta kahvaltılı
toplantı düzenledi. İSTOÇ Ticaret Merkezi
Camisi altında bulunan konferans salonunda, İSTOÇ esnafına kahvaltı veren Başkan
Lokman Çağırıcı, kahvaltının ardından İSTOÇ
yönetim kurulu üyeleriyle birlikte İSTOÇ esnafının sorularını yanıtladı. Toplantıda esnafın sorunlarının yanı sıra iş yerlerinin belediye
ile olan ilişkileri ve belediye hizmetleri konuşuldu. Karşılıklı fikir alışverişinde bulunuldu.
Yapılan istişare toplantısı, sıcak ve samimi bir
ortamda gerçekleşti.
4 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
KISA HABERLER
İSTOÇ’taki otoparklarda biletli ve ödeme
noktalı sisteme geçildi
İSTOÇ Ticaret Merkezi’nde düzenlenen beş adet otopark
alanında biletli sisteme geçildi. Araçlar otoparka giriş yaparken bilet makinesinden biletlerini alacak. Çıkış için ise önce
ödeme noktasına otopark ücretlerini ödeyecek sonra biletlerini çıkış bariyerindeki cihaza okutup çıkış yapabilecek.
İSTOÇ Oto Ticaret Merkezi’nde
İSTOÇ Oto Ticaret Merkezi’nde, otopark ücretleri 1 saate
kadar KDV dahil 1 TL, 1-24 saat KDV dahil 5 TL olarak
belirlendi.
İSTOÇ Ticaret Merkezi C Plaza’da
İSTOÇ Ticaret Merkezi’nde bulunan C Plaza otopark
alanında otopark ücretleri 1 saate kadar KDV dahil 1 TL, 1-24
saat KDV dahil 5 TL olarak belirlendi.
Tır-kamyon parkı
İSTOÇ Ticaret Merkezi’nde bulunan Tır-kamyon parkında
otopark ücretleri 1 saate kadar KDV dahil 2 TL, 1-24 saat KDV
dahil 10 TL olarak belirlendi.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
5
KISA HABERLER
Havai hattın
bir kısmının
yer altına alınma
çalışmalarına
başlandı
İSTOÇ Ticaret Merkezi içinden geçen yüksek gerilim havai
hattının bir kısmının yer altına alınması ile ilgili çalışmalar
devam ediyor. İSTOÇ Oto Ticaret Merkezi’nde bulunan 15
numaralı direk ile 5. Ada’da yer alan 17 numaralı direk arası
yer altı kazı, dolgu, asfaltlama ve kablo çekme işlemleri tamamlandı. 5. Ada’daki 17 numaralı direğin yerine yenisinin
yapılmasına başlandı. Hattın bitirilerek işletmeye açılması
yani yer altındaki kablodan elektrik verilmesiyle, 15 ve 16
numaralı direklerin de sökülme işlemlerine başlanacak.
6 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
KISA HABERLER
İSTOÇ Oto Ticaret Merkezi’nde otomatik
araç yıkama makinesi faaliyete geçti
İSTOÇ Oto Ticaret Merkezi’nde otomatik
olarak çalışan köpük makinesi ve araç yıkama makinesi faaliyete geçti. Esnaf araçlarını
1 TL’ye köpükleyip 1 TL ile yıkayabilecek.
Makinenin kullanımından alınacak verime
göre ilave yıkama noktaları yapılacak.
ÖNEMLİ!
SİTE SAKİNLERİMİZE DUYURULUR
30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 30 Aralık 2012 tarihinden itibaren, bütün iş yerlerinde, iş güvenliği uzmanı ile işyeri
hekimi çalıştırma veya dışarıdan hizmet alma
yükümlülüğü getirdi. Bu nedenle işyeriniz için,
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile ilgili işlemleri
yapmanızı, iş sağlığı ve güvenliği yönünden di-
ğer iş yerlerini etkileyecek tehlikeler hususunda gerekli tedbirleri almanızı ve gerekli tedbirleri almayan iş yerleri hakkında yönetimimizce
Bakanlığa bilgi verileceğini önemle bildiririz.
İSTOÇ YÖNETİM KURULU
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
7
KISA HABERLER
Plast Eurasia İstanbul’da, 22 yılın ziyaretçi
rekoru kırıldı
Plastik endüstrisinin Avrasya’daki en büyük ticari etkinliği olan Plast Eurasia İstanbul 2012, 86 ülkenin sektör profesyonellerini 29 Kasım-2 Aralık 2012 tarihleri arasında, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde bir araya
getirdi. 22’nci yılını kutlayan Plast Eurasia İstanbul, TÜYAP ve Plastik Sanayicileri, Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV ) iş birliğiyle, 43
ülkeden 1085 firma ve firma temsilciliğinin katılımıyla düzenlendi. Sektör
firmalarının rekabet güçlerini artırmalarına, yeni pazarlara ulaşmalarına
büyük katkı sağlayan ve önemli yatırımlara yön veren Plast Eurasia İstanbul 2012, dört gün boyunca, 86 ülkeden plastik endüstrisi profesyonellerinin buluşma noktası oldu.
Dokuz salonda ve 80 bin metrekare sergi alanında gerçekleşen Plast
Eurasia İstanbul 2012, yurt içi ve yurt dışından gelen misafir ve satın
alma heyetleri tarafından yoğun ilgi gördü. TÜYAP ve Ekonomi Bakanlığı
heyet organizasyonları kapsamında Azerbaycan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Fas, Filistin, Gürcistan, Hindistan, Irak, İran, İtalya, Kanada, Kazakistan, Lübnan, Makedonya, Mısır, Moldova, Polonya, Romanya, Rusya,
Sırbistan, Tayvan, Tunus, Ukrayna, Ürdün, Yemen ve Yunanistan’dan
gelen heyetler de fuarı ziyaret etti.
Plast Eurasia İstanbul 2012’de ayrıca, TÜYAP’ın organize ettiği “Uluslararası Plastik Endüstrisi Yayınları Editörler Buluşması” ve PAGEV’in
düzenlediği “Plastik Teknolojisi ve Tasarım Yarışması Ödül Töreni” de
gerçekleştirildi. Türkiye’nin en dinamik ve istikrarlı büyüyen sektörlerinden biri olan plastik sektörünün yurt dışına yönelik tanıtımını pekiştirme
amacıyla düzenlenen buluşmaya 12 sektörel yayının editörleri katıldı.
23. Uluslararası İstanbul Plastik Endüstrisi Fuarı, 2013 yılında 5-8 Aralık günlerinde TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi Büyükçekmece’de gerçekleştirilecek. Fuar kapsamında önümüzdeki yıl “Kompozit İstanbul,
Kompozit Ürünler ve Üretim Teknolojileri ve Kimya Avrasya, Kimyasallar,
Boya, Ham Madde ve Üretim Teknolojileri” özel bölümleri de yer alacak.
İSTOÇ markasını, kullanan firmalar uyarılıyor
Sınırlı Sorumlu İstanbul Toptan Ticaret Depolama ve Kü-
marka tescilini gerçekleştirdi.
çük Sanayi Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi (İSTOÇ), ilk ola-
İSTOÇ tescilli markasını ve İSTOÇ logosunu
rak 1 Haziran 1998 tarihinde “İSTOÇ” olarak marka tes-
kullanan, firma adında İSTOÇ ibaresi ve uzan-
cilini yaptırdı. 14 Nisan 2010 tarihinde ise 2010/24461
tısı geçen, İSTOÇ ibareli ve uzantılı web sayfa-
numaralı İSTOÇ ibaresi olarak tüm sektör ve faaliyet alanlarında (01-
sı düzenleyenler, kooperatifçe uyarılmaktadır. Uyarılara rağmen deği-
02-03-04-05-06-07-08-09-10-11-12-13-14-15-16-17-18-19-20-21-22-23-
şiklik yapmayan firmalar hakkında hukuki yollara başvurularak dava
24-25-26-27-28-29-30-31-32-33-34-35-36-37-38-39-40-41-42-43-44-45)
açılmaktadır.
ACI KAYIPLARIMIZ
İSTOÇ Yapı Kooperatifi üyelerimiz-
İSTOÇ Yapı Kooperatifi üyelerimiz-
den Şefik Erkan, 13 Kasım 2012’de
den Halil Adalı, 20 Aralık 2012’de
Hakkı’n rahmetine kavuştu. Kendi-
Hakkı’n rahmetine kavuştu. Kendi-
sine Allah’tan rahmet, ailesine ve
sine Allah’tan rahmet, ailesine ve
yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
İSTOÇ YÖNETİM KURULU
8 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
KISA HABERLER
Özbakınçlar Kozmetik İSTOÇ’ta
Özbakınçlar Kozmetik İSTOÇ mağazasının
açılışını 21 Kasım 2012 Çarşamba günü gerçekleştirdi. İSTOÇ yönetiminin de katıldığı
açılışta yoğun bir katılım olduğu görüldü. Özbakınçlar Kozmetik İSTOÇ mağazası, İSTOÇ
25. Ada No: 47-49-51-53’te hizmet veriyor.
Güvenç İç Giyim, İSTOÇ’ta mağaza açtı
Güvenç İç Giyim Toptan Satış İSTOÇ mağazasının açılışını 13 Ekim 2012 Cumartesi
günü gerçekleştirdi. İSTOÇ yönetiminin de
yer aldığı açılışa çok sayıda esnaf katıldı. Güvenç İç Giyim Toptan İSTOÇ mağazası İSTOÇ
Toptancılar Çarşısı 6. Ada No: 2-4’te hizmet
veriyor.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
9
EKONOMİ SÖYLEŞİSİ GÜNGÖR URAS
KOBİ’ler bir araya gelmeli!
“KOBİ’ler çok önemli kuruluşlar ama büyüme ve kümelenmede büyük işletmelerle aynı
kulvarda koşma şansları yok. Bu nedenle, KOBİ’lerin sınırlı imkânlarıyla gerçekleştiremeyecekleri işleri yapmak için bir araya gelmeleri zorunlu.”
B
ir yılı daha geride bıraktık. Peki, 2012
yılı Türkiye ekonomisi için nasıl geçti? Bu soruyu Prof. Dr. Güngör Uras’a
sorduk ve “2012 yılında cari açığın
azaltılması, tamamen iç talebin frenlenmesine
ve ithalatın aşağıya çekilmesine bağlı olarak gerçekleşti. Diğer tedbirler alınmadan cari açığın bu
şekilde azaltılması geçici iyileşmedir” cevabını
aldık. Aslında bu, Güngör Uras’a yönelttiğimiz
sorulardan sadece biri. Eğer bu yıla ilişkin değerlendirmeleri kadar, 2013 yılının nasıl geçeceğine
yönelik yorumlarını da merak ediyorsanız Prof.
Dr. Güngör Uras ile yaptığımız röportajı okumanızı tavsiye ederiz.
Bu yıl kendini hissettiren küresel ekonomik
kriz kimine göre sona erdi, kimine göre ise
durgunluk önümüzdeki dönemde de devam
edecek. Bu öngörüler ışığında Türkiye ekonomisi 2012 yılını sizce nasıl geçirdi?
Cari açığın milli gelirin yüzde 10’u büyüklüğüne ulaşması karşısında hükümet, ithalat harcamalarını sınırlama arayışına girdi. Bu doğrultuda
da yatırım, üretim ve tüketimde frene basıldı.
İhracatta sınırlı bir artış olmasına rağmen iç talebin küçülmesine bağlı olarak sanayi kesiminde
yatırım ve üretim yavaşladı. Yatırım ve üretimdeki
yavaşlama her sektörü ve her büyüklükteki işletmeyi aynı ölçüde olumsuz etkilemedi. Bazı işletmelerde üretim ve kârlılık devam ederken, küçülmeden olumsuz etkilenen işletmelerde, özellikle
de KOBİ’lerde ciddi sorunlarla karşılaşanlar oldu.
Türkiye 10 çeyrektir kesintisiz büyümesine
2012’nin ilk üç ayında da devam etti. Büyümede hangi etkenler rol oynadı? Yıl sonu
için büyüme oranı tahmininiz ne?
Hükümetin iç talebi kısıcı politikaları uygulamaya koyması ve buna bağlı olarak üretimin
10 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
EKONOMİ SÖYLEŞİSİ GÜNGÖR URAS
yavaşlaması sonucu, ekonomide büyüme iddiası
bir süre rafa kaldırıldı. Önceleri yılın ikinci yarısında, daha sonra yılın son üç aylık döneminde iç
piyasada canlanma beklentisi vardı. Buna bağlı
olarak büyümenin yüzde 4’ün üzerine çıkabileceği söyleniyordu. Fakat canlanma gecikti. Bunun sonucu olarak hükümet çevreleri bile büyüme tahminlerini yüzde 4’ün altına indirdi.
Türkiye ekonomisinin en büyük sorununu
cari açık olarak görüyorsunuz. Ancak yılın
ilk sekiz ayında cari açıkta bir düşüş olduğu
görülüyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
2012 yılında cari açığın küçülmesi tamamen
iç talebin frenlenerek, ithalatın aşağıya çekilmesine bağlı olarak gerçekleşti. Diğer tedbirler alınmadan ve değişim gerçekleştirilmeden iç talebi
küçülterek, ithalatın azaltılması ve sonuç olarak
cari açığın küçültülmesi geçici iyileşmedir. Ekonomi canlandığında, eski sorun ortaya çıkar: Cari
açık. TL’nin değeri düşürülür, devamlı düşük tutulursa ve de üretimin döviz bağlılığını azaltacak
yapısal değişim gerçekleştirilirse, işte o zaman
cari açık sorunu temelden çözülür.
Türkiye ekonomisinin önünde cari açık
dışında yeni tehditler var mı?
Ekonomide yapısal sorunu gerçekleştirmekk
zorundayız. Yapısal değişim, dünya pazarındaa
rekabet edecek, kalite ve fiyatta üretim yapacakk
ekonomik büyüklükte işletmelere sahip olmayı
gerektirir. Küçük işletmelerin; yenilikçiliği, ino-vasyonu, farklılığı gerçekleştirecek araştırma vee
geliştirme kadrolarını besleme imkânı yoktur. Kü-çük işletmelerin rekabet şansları sınırlıdır.
Yaşanan sıkıntılardan biri de işsizlik. İşsizliği
önleme konusunda çözüm nedir?
İşsizliğin tek ilacı yatırım ve üretimin
artırılmasıdır.
2013 yılının 2012’ye göre daha iyi bir yıl
olacağı belirtiliyor. Sizce 2013, Türkiye
ekonomisi için nasıl bir yıl olacak? Üretim ve
yatırımların artması için neler yapılmalı?
2013 yılında, hükümet politikaları iki
rüzgârdan etkilenecek. Olumlu rüzgâr, döviz ku-runda cesur ayarlamaları göze alarak büyümeyee
dönük politikalar alınmasını ve uygulanmasını
getirecek. Olumsuz rüzgâr ise, cari açık korkusuyla büyümenin sınırlandırılmasına yol açacak.
2013’te döviz kıtlığı olmayacak. Hükümet döviz
fiyatını bugünkü seviyede tutmaya çalışacak. İç
ve dış talepte önemli değişiklik yaşanmayacak.
İşletmeler kendi pazarlarını bu şartlara göre
değerlendirmeli.
Türkiye’de KOBİ’lerin en önemli eksiği nedir? KOBİ’lere devlet desteği yeterli mi?
KOBİ’ler çok önemli kuruluşlar ama büyüme ve kümelenmede büyük işletmelerle aynı
kulvarda koşma şansları yok. KOBİ’ler sınırlı
imkânlarıyla gerçekleştiremeyeceği işleri yapmak için bir araya gelmek zorunda. KOBİ’ler
kümelenmeli. Genel müdürü, ihracat-ithalat müdürü, personeli olan KOBİ’lere özel, ortak merkezler kurulmalı.
KOBİ’lerin başarı anahtarı ne olmalı? Risklerden korunmak için neler yapmalılar?
KOBİ’lerin her birinin farklı özelliği var. KOBİ’lerin hepsine iyi gelecek reçeteler yazılamaz.
Ama genelde KOBİ’lerimizin öz kaynakları güçlü. Bankalar KOBİ’leri destekliyor. KOBİ’lerin bu
avantajlarına güvenerek fazla risk almamaları, hazmedemeyecekleri riskleri üstlenmemeleri gerekir.
Dünya ekonomisi de zor bir dönemden geçiyor. Özellikle Yunanistan, İtalya ve İspanya
gibi ülkeler tüm Avrupa ekonomisini tehdit
ediyor. Bu gelişmeler ışığında, 2012 yılında
dünya ekonomisinde yaşananlar için neler
söylersiniz?
Dünya ekonomisi zor bir dönemden geçiyor.
Dışarıdaki çalkantılar bizim için önemli. Çünkü
ihracat pazarlarımızın açılmasını bekliyoruz. Görünen o ki ABD ve AB pazarları, 2013’te biraz
daha canlı olacak. 2013 yılında ekonomik bakımdan dünya piyasalarında yeni bir kriz ortaya
çıkamaz. Önümüzdeki yıl bizim için çok önemli.
İstanbul Finans Merkezi projesiyle
İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi
haline getirilmesi hedefleniyor. Bu projenin hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyor
musunuz?
İstanbul’u uluslararası finans merkezi yapma
konusundaki niyeti ve bununla ilgili gösterilen
çabaları alkışlamak lazım. Ancak İstanbul’un,
dünyanın finans merkezi olabilmesi için, öncelikle borsanın daha uluslararası bir borsa haline
gelmesi gerekiyor. Finans konusu benim özel
alanım değil ama görüldüğü kadarıyla yabancıborsadaki ağırlığına güvenerek biz,
ların bugün b
Türkiye borsasında faaliyet göster“Yabancılar T
istiyorlar” diyoruz. Ancak bu durum daha
mek istiyorlar
banka hisselerinde yoğunlaşmış bir faaçok belli bank
liyet. Aslında yyabancılar borsada her hisse seneduymuyor. Sadece bankacılık hisse sedine ilgi duym
gösteriyor. Bunun yanı sıra Türkiye’de
nedine ilgi gös
şirketler hisse senetlerini yeterli ölçüde
büyük şirketl
borsaya arz etmiyor. Dikkat edilirse, son zamanlarda borsaya açılan şirketlerin çoğu
küçük şirket. Bunlara Türk halkı da ilgi
göstermiyor.
Küçük şirketlerin hisse
gö
senetleri
borsada, daha çok spekülasen
tif hareketlerin
gelişmesine yol açıyor.
h
Hatta
Hat bazı arzların bir süre sonra başarısız olması ve fiyatların aşağıya inmesi de halkın
hisse senetlerine
senetler ilgisini azaltıyor.
İstanbul’un
İstanbul’u finans merkezi olması için iki
unsur bulunuyor.
Bir, borsamızın gelişmesi gebulunu
rekiyor. İki, banka
sistemin uluslararası finans
b
sisteminde etkin
hale gelmesi şart. Bankacılık
et
sistemimizin uluslararası alandaki etkinliği bugün için daha çok, dış piyasalardan borçlanma
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
11
EKONOMİ SÖYLEŞİSİ GÜNGÖR URAS
ve bankaların sendikasyonu şeklinde oluyor.
Bunun dışında bir etkinliğimiz yok. Ben bu konuda, kendimize bir model belirlememiz gerektiğini düşünüyorum.
Projenin geciktiğini düşünüyor musunuz?
Dünyada İstanbul’u finans merkezi yapma
niyeti doğrudur ama niyetle iş olmuyor. Pratik
olarak yapılması gerekenler var. Bir gelişme olması şart. Geçen seneden bu yana İstanbul’un
finans merkezi olması yolunda hangi gelişme
yaşandı, Ataşehir’de arazi tahsisi ve ihaleler
dışında… İşlem hacminde bir değişim ya da
eskiye göre farklı bir finans yapısı ortaya çıktı
mı? Onları tartışmamız gerekiyor. Başkaları
gelip burada iş yapmalı. Kim geldi de iş yaptı
Türkiye’de? Türkiye’ye gelen yabancı bankalar da bu konuda çekimser. Yabancı bankalar
Türkiye’ye geliyor ama finans piyasasının gelişmesinde bir etkinlik göstermiyor. Onlar sadece
iç piyasada kredileme ve fonların yönetimi konusunda faaliyet gösteriyor.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu
Fitch, Türkiye’nin kredi notunu “yatırım
yapılabilir ülke” seviyesine çıkardı. Bu
gelişme, Türkiye’yi sıcak paranın cazibe
merkezlerinden biri haline getirir mi?
Getirmez. Çünkü Türkiye sıcak paradan
nasibini alacağı kadar alıyor. Fitch, bunu yükseltse de, yükseltmese de durum böyle. Ama
bu durum itibarımız açısından iyi bir durum.
Keşke kredi notumuz yükselse! Türkiye pazarı çok büyük bir pazar değil. Türkiye’ye her ay
cari açıkla eskiden yaklaşık 6-7 milyar lira geliyordu. Şimdi bu rakam 4 milyar liraya düştü.
Her ay Türkiye’ye 4 milyar lira dolayında giriş
oluyor. 4 milyar liralık bir girişle “Türkiye’ye oluk
oluk para geldi ve biz çok büyük bir gelişme
içindeyiz” diyemeyiz.
Altın, euro ve doların durumuna ilişkin neler söylemek istersiniz? Yatırımcı yeni yılda
parasına nasıl yön vermeli?
Türkiye’de tasarruf oranı düşük diye üzülüyoruz. Tasarruf oranının yükselebilmesi için,
öncelikle insanların birikimlerinin belli bir yerde güvende olması gerekiyor. Aynı zamanda
bir de bunun getirisi olması lazım. Türkiye’de
12 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
EKONOMİ SÖYLEŞİSİ GÜNGÖR URAS
özellikle alt gelir gruplarında tasarrufların artmasının en önemli etkenlerinden biri, güvencedir.
Eskiden güvence için herkes altın alıp sandığına
koyardı. Şimdi o devir geçti. Mevduata alıştı halkımız. Ama şimdi halkın mevduatına negatif getiri
oluyor. Halk, enflasyonu çıkardığın zaman mevduattan bir şey alamıyor. Bankalardaki tasarruf
mevduatı bu yıl yüzde 9 dolayında bir artış gösterdi. Peki, nereye gitsin tasarruf? Altına gitsin.
Altında iki türlü çelişki var. Bir taraftan bankalar
sıfır faizle halkın elindeki altınları toplayıp, Merkez
Bankası’na veriyor, Merkez Bankası’nın rezervi
yükseliyor. Sonra da “Halk altına yatırım yapsın”
deniliyor. Bana göre eskisi kadar altına ilgi yok.
Ama altın gene de bir güvence. İlgi devam edecek ama eskisi gibi “Tasarruflarımı altına bağlayayım” düşüncesi yok. Döviz derseniz insanlar dövizden de korktu. Çünkü Merkez Bankası uzun
sürede döviz fiyatını düşük tutmaya kararlı görünüyor. O zaman ne kalıyor? İnsanlar gayrimenkule gidiyor. Borsaya gelelim. Çevrenizde borsaya
gideni gördünüz mü? Ben bu yaştayım, belli bir
gelir düzeyindeyim ama gitmiyorum. Çevremde
borsaya gideni de görmedim. Korkuyorlar. Neye
gideceklerini bilmiyorlar. Yatırım fonu desen o da
gelir getirmiyor. O zaman geriye gayrimenkul kalıyor. Halk, elindeki parayı ya harcıyor ya da gayrimenkule yatırıyor.
Sizce gayrimenkul güvenli mi?
Benim de param olsa arsa alırım. Şimdi en
büyük rant, arsada. Konut almam, balon var. Bu
fiyatlar balondur. Başka alternatif kalmadığı için
halk konut yatırımlarını şişiriyor. İnsanlar fiyatlar
artacak diye konut alıyor ama bana göre fiyatlar
artmayacak.
ABD’deki mortgage krizi Türkiye’de de yaşanabilir mi?
Kriz değil de, bizde en büyük tehlike, birkaç büyük yapsatçının faaliyetini yürütememesi
nedeniyle saadet zincirinin bozulması şeklinde
bir durum söz konusu olabilir. Proje üzerinden
satış yapıyorsun, paraları topluyorsun ve onunla
projeni yapıyorsun. Eğer bu sistemin bir tanesinin çalışmasını devlet önler, bir veya iki projede
tıkanıklık olursa, Türk ekonomisi batmaz. Ancak
tüketicinin parasının batması nedeniyle bir kriz
yaratır ve taşları yerinden oynatır. Çok kişi gibi
banka sistemi de zarar görür. Ama sorun
çok büyük olmaz, toparlanırız.
Gerek Avrupa ülkelerinde
yaşanan kriz gerekse
Suriye’de yaşanan
olaylar Türkiye’nin
ihracatını nasıl
etkiledi? İhracat
yapan firmalara
neler önerirsiniz?
İhracatın sürmesi için gerçekçi döviz
kuru diye bir şey vardı
eskiden. Onu şimdi unuttuk. Ben, döviz kuru yükselsin demiyorum. Ama döviz fiyatının
ihracatçılarla rekabeti sağlayacak seviyede olması gerekiyor. Cari açığın çözümünün yolu da
budur. Biz hep döviz fiyatını aşağıda tuttuğumuz
zaman, ihracatçı verimliliğini yükseltsin de ihracat artsın. Öyle bir şey yok. İhracatçı zaten verimliliği artırabildiği kadar artırıyor. O zaman mevcut
başka ülkelerde sattığın ürünlerde rekabetin olacak. Fiyat girdilerinde dövizle rekabet edeceksin.
Örnek vermek gerekirse, otomotiv sanayisi için
İzmit’te yabancı fabrikalar çalışıyor. Söz konusu
sanayinin lastik, cam, kapı kolu, panel ve döşemeye ihtiyacı var. Eskiden bunlar, hep bizim ülkedeki yan sanayi kuruluşları tarafından yapılırdı.
Ama şimdi döviz kuru o kadar müsait ki kapı kolunu Bursa’da yan sanayide üretmek yerine gidip
de Kore’den getirmeye. Türkiye cam merkezi,
ancak onu da Bulgaristan’dan getirmek daha
ucuz. Sonra ön panel Japonya’dan gelsin daha
iyi oluyor. Bunların başka ülkelerden gelmesini
gerektirmeyecek ölçüde döviz kurunu ayarlayacaksın. Bunu gümrükle ayarlayamadığına göre,
ayarlayacağın tek şey var, o da döviz kuru.
aynı zamanda kişi
başına yaratılan katma değer demek. Türkiye’de kişi başı yaratılan katma
değer 10 bin dolar. Ancak bunun artmasıyla güçlü ekonomi olunur.
Bunun dışında neler yapılması gerekiyor?
İnsan kalitesi… Türkiye’de insan kalitesi düşük. Üniversiteden çıkan insanların bilgi seviyesi
önemli. Ne kadarı teknoloji geliştiriyor, ona bakmak lazım. Bugün maalesef doğu bölgelerinde
çok sayıda üniversitemiz var ama öğretim üyemiz
yok. Bir yandan insan ve çalışan kalitesinin artırılması bir yandan da araştırma geliştirmeye daha
büyük bütçeler ayrılması lazım. Her iki yöne yapılacak yatırımla, ekonomimizi daha hızlı büyütmemiz mümkün.
“Saf ve Bakir Anadolu Çocuğu - Güngör Uras
Kitabı” 2012’de yayımlandı. Bu kitapta hayatınızı ve anılarınızı aktardınız. Sırada yeni bir
kitap var mı?
Türkiye dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına
girmeyi hedefliyor. Bu plan hangi ayaklar
üzerine kurulursa gerçekleşir?
Dünyanın en büyük ekonomisi denildiği zaman akla ilk olarak milli gelir büyüklüğü ve nüfus
geliyor. Hâlbuki güçlü ekonominin tek göstergesi kişi başı gelirin büyüklüğüdür. Bir ülkenin
büyüklüğünü, kişi başı geliri gösterir. Ne kadar
üretiyorsun? Ne kadar gelirin var? Kişi başı gelir,
Kitap yazmak çok zaman alan bir iş. Şu anda
günlük gazetelerde her gün yayımlanan yazılarım
var. Üniversite öğrencilerine anlattıklarımı halka
da aktarmak için bir kitap hazırlamayı düşünüyorum. “Katma değer ve KOBİ nedir? Türkiye nasıl
kalkınır?” başlıkları altında, basit anlatımlı bir kitap yazmak istiyorum. Ama ne zaman tamamlarım, onu tam olarak söylemek zor.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
13
SEKTÖR OYUNCAK
“Oyuncağın ucuz olması sağlıksız olduğu anlamına gelmemeli. Basit oyuncaklar, küçük
oyuncaklar ve teferruatı olmayan oyuncaklar ucuz olabilir. Önemli olan oyuncağın
standartlara göre üretilmiş olmasıdır.”
Ucuz oyuncak
sağlıksız demek değildir
14 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
SEKTÖR OYUNCAK
T
ürk oyuncak sektörünün 30 milyon
dolarlık ihracata karşılık 350-400 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirdiğine
dikkat çeken Türkiye Oyuncakçılar Derneği
(OYDER) Başkanı Ahmet Alioğlu, aradaki bu
uçurumu, birçok ürünün üretiminin Türkiye’de
yapılamamasına bağlıyor. İhracat rakamlarının,
Türkiye’de oyuncak sektörünü destekleyen bir
yan sanayi bulunmadığı için çok düşük kaldığını belirten Ahmet Alioğlu, “Halkımız oyuncak
alırken geçmiş yıllara göre çok daha bilinçli”
diyor.
OYDER hakkında bilgi verebilir misiniz? Ne
tür faaliyetler gerçekleştiriyorsunuz?
Türkiye Oyuncakçılar Derneği (OYDER)
üretici, ithalatçı, toptancı ve perakendecilerden
oluşan oyuncak sektörünün tüm aktörlerini çatısı altında toplayan bir sivil toplum örgütüdür.
Dernek olarak birçok faaliyetimiz bulunuyor. Avrupa Birliği (AB) mevzuatını izleyerek, mevzuat
değişikliklerini üyelerimize iletiyoruz. Gerek AB,
gerekse diğer üçüncü ülke ve taraflarla gerçekleştirilen anlaşmalarla Türkiye’nin taraf olduğu
çoklu anlaşmaların takibini yapıyoruz. Bu doğrultuda sektörü ilgilendiren konularda yerli ve
yabancı merciler nezdinde girişimlerde bulunuyoruz. İhracat, ithalat, gümrük, teşvik, kambiyo,
serbest bölge, imalat ve vergi mevzuatını takip
ediyoruz. Böylece üyelere ve başvuran kişi, kurum ve kuruluşlara sözlü ve yazılı bilgi aktarıyoruz. Çeşitli konularda seminer, konferans ve
toplantılar düzenleyerek, oyuncak konusunda
ilgili gelişmelerden üyelerimizi haberdar ediyoruz. Konumuzun muhatabı olan Sağlık Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı ile sürekli irtibat halindeyiz.
Oyuncak sektörünün son
10 yıldaki gelişimi için
neler söylersiniz? Rakamlar ışığında sektörün
durumunu, gelişimini ve
avantajlarını değerlendirir misiniz?
Geçmiş yıllara bakıldığında liberal ekonomiye
geçmeden önce, yani ithalat yokken ülkemizde
sadece yerli üretime dayalı oyuncaklar vardı. Bu
oyuncaklar da plastikten olup, geneli mekanik
aksamlıydı. Liberal ekonomiye geçtikten sonra,
ithalatın başlamasıyla beraber oyuncak sektörüne çok fazla sayıda ürün girmeye başladı.
Bu oyuncakların birçoğu ülkemizde üretimini
yapamadığımız pilli, elektronik ve metal oyuncaklardan oluşuyordu. İthal oyuncakla beraber
pazarımızda önemli bir büyüme başladı.
Türkiye’de 2005 yılından bu yana üretilen oyuncaklar, Avrupa standartlarına uygun
üretiliyor. Sağlık Bakanlığı denetim elemanları
tarafından da sürekli denetleniyor. Yine aynı
şekilde, ithalatçı firmalar da, Çin’de ürettirdikleri oyuncakları Avrupa standartlarına uygun
bir şekilde yaptırıyor. Bu ürünler de ithalat aşamasında Ekonomi Bakanlığı’nın denetim elemanları tarafından gümrüklerde denetleniyor.
Ürünler piyasaya arz edildikten sonra da Sağlık Bakanlığı’nın denetim elemanları tarafından
denetime tabi tutuluyor. Şu anda ülkemizde
oyuncak konusunda çok ciddi bir denetim söz
konusu.
Türkiye’nin oyuncak hacmi ne kadar? Ülkemizin oyuncak üretim potansiyelini yeterli
buluyor musunuz?
Ülkemizin oyuncak hacmi 1 milyar TL civarında bulunuyor. Bunun 100 milyon TL’sini yerli
üretim, 900 milyon TL’sini de ithalat oluşturuyor. İhracatımız 30 milyon dolar civarındayken,
ithalatımız 350-400 milyon dolar civarında seyrediyor. Ülkemizin oyuncak üretim potansiyeli
çok düşük bir seviyede. Çünkü birçok ürünü
hâlâ Türkiye’de üretemiyoruz. Bunun sebebi
ise oyuncak sanayisini destekleyecek yan sanayimizin henüz oluşmaması. Türkiye’de
ağırlıklı olarak mekanik
aksamlı oyuncaklar üretiliyor. Örneğin, pille çalışan oyuncakların hiçbirini ülkemizde üretemiyoruz. Ürünün içindeki mekanizmayı yapmak
gerçekten çok zor. Bunun için bir yan sanayi
olması gerekiyor.
Sektör, 2012 yılını nasıl kapattı? 2013 yılına
ilişkin tahminleriniz neler?
Oyuncak sektörü, 2012’yi, geçmiş yıllara
göre daha düşük seviyede geçirdi. Bunun sebebi, ülkemizde oyuncak sektörünün ithalata
dayalı olması. Konulan yüksek antidamping vergileri, yükselen kur ve Çin’deki zamlar sektörü
olumsuz yönde etkiledi. 2013 yılında da bunun
değişmeyeceğini düşünüyoruz. Yükselen fiyatlar karşısında vatandaşlarımız çocuklarına oyuncak almakta zorlanıyor.
Çin’de üretilen oyuncaklar için neler söylemek istersiniz?
Bugün Çin’i oyuncak konusunda ne kadar
kötülersek kötüleyelim, bütün dünya ülkeleri
oyuncağını Çin’den alıyor. Gerek Amerikan şirketleri, gerekse Avrupa oyuncak şirketleri tüm
üretimini Çin’de yaptırıyor. Çin dışında herhangi bir önemli oyuncak üreticisi ülke yok. Çin’de
istediğiniz kalitede oyuncak üretimi yaptırabilirsiniz. Ucuzundan en pahalısına kadar her türlü
oyuncağı orada ürettirebilirsiniz.
Oyuncak alırken nelere dikkat edilmeli?
Oyuncağın ucuz olması sağlıksız olduğu
anlamına gelmemelidir. Basit oyuncaklar, küçük oyuncaklar, teferruatsız oyuncaklar ucuz
olabilir. Teferruatlı oyuncaklar, pilli oyuncaklar,
büyük oyuncaklar ve markalı oyuncaklar diye
ayırırsak bu daha anlamlı olur. Önemli olan
oyuncağın standartlara göre üretilmiş olmasıdır.
Halkımız oyuncak alımı konusunda geçmiş yıllara göre çok daha bilinçli. Ürünü alırken; uyarı
işaretine, üzerinde CE işareti bulunup bulunmadığına, nerede üretildiğine bakıyor. Şayet ürünün üzerinde CE işareti ya da firma ismi yoksa
bu ürünleri çocuklarına almıyor.
Bazen oyuncaklar yasal olmayan yollardan
ülkemize girebiliyor. Bunların üzerinde üretici ya
da ithalatçı firma ismi olmadığı için vatandaşlarımız bu oyuncakları çocuklarına almak istemiyor.
Bu konuda vatandaşlarımız oldukça bilinçlendi.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
15
SEKTÖR GIDA
Sektör, 2012 yılında kapasite kullanım
oranını yüzde 74 artırdı
“Gıda ve içecek sektöründe 2012 yılına ilişkin tahminler, ihracatta yüzde 10,
ithalatta ve büyümede yüzde 6, kapasite kullanım oranında ise yüzde 74 artış
olacağı yönündeydi. Ulaşılan rakamlar tahminlerin hepsinin tuttuğunu gösteriyor.”
bunların uygulanmasında. Uygulama birliğinin
sağlanması, sektörün en önemli gündem maddesini oluşturuyor” diyor. Çevre politikalarının
sektörde haksız rekabete neden olduğunu ve
üreticilerin sırtına büyük yük getirdiğini dile getiren Şemsi Kopuz ile gıda sektörünün durumunu, 2013’ten beklentilerini konuştuk.
TGDF’nin tarihçesi hakkında bilgi vererek,
gerçekleştirdiği faaliyetlerden bahseder
misiniz?
1999 yılında imzalanan bir protokolle
Gıda Dernekleri Platformu oluşturuldu. 31
Aralık 2003 tarihinde de 10 gıda derneğinin
bir araya gelmesiyle Türkiye Gıda ve İçecek
Sanayi Dernekleri Federasyonu kuruldu. Bugün üye sayımız 23’e ulaştı. 2006 yılından bu
yana Avrupa Birliği Gıda ve İçecek Endüstrileri
Konfederasyonu’nın (CIAA) gözlemci statüsünde üyesiyiz. Aynı zamanda 5179 sayılı Yasa
uyarınca Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu’nun
(UGKK) tek sivil temsilcisiyiz.
G
ıda sektörünün ürettiği ürünlerin temel
ihtiyaç maddesi olduğunu söyleyen
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi
Kopuz, bu nedenle sektörün krizin etkilerini en
geç hissetmesine rağmen krizden en erken çıktığını dile getiriyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nın 2011 yılının sonunda AB’ye uyum
çerçevesinde 102 yönetmelik çıkararak yürürlüğe koyduğunu vurgulayan Kopuz, “Şimdi sıra
16 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
Sektör, 2012 yılını üretim miktarı, toplam iş
hacmi ve kapasite kullanımı açısından nasıl
kapattı?
Gıda ve içecek sektöründe 2012 yılına
ilişkin tahminler, ihracatta yüzde 10, ithalatta
ve büyümede yüzde
6, kapasite kullanım
oranında ise yüzde 74
artış olacağı yönündeydi.
Rakamlar, bu beklentilerin
fazlasıyla karşılandığını ortaya
koyuyor. Üretim endeksi üçüncü
çeyrekte gıda sanayisinde 121.7,
içecek sanayisinde 153.2, genel sanayi üretiminde ise 128.5 oldu. Görüldüğü üzere, gıda
sanayi endeksi genel sanayiye göre düşük
olmakla birlikte, içecek sanayisinde ise daha
yüksek oldu. Ciro açısından bakıldığında ise
üçüncü çeyrekte gıda sanayinde 252.6, içecek
sanayinde 237.5, genel sanayi üretiminde ise
endeks 223.0 oldu. Endeksin yüksek olması
gıda ve içecek sanayisinin ciro bakımından
daha iyi durumda olduğunu gösteriyor. Gıda
sektörünün ürettiği ürünler, temel ihtiyaç maddesi olmaları nedeniyle insanların devamlı tüketmesi gereken maddeler. Bu sebeple de krizden en geç etkilenip, en erken çıkan sektörüz.
Son dönemdeki araştırmalar, gıda güvenliği
ve güvenli gıdaya erişim konusunda dünyada
yaşanan sıkıntıyı ortaya koyuyor. Artış eğilimini
devam ettiren dünya gıda fiyatları ise madalyonun diğer yüzünü oluşturuyor. Bunların bir
sonucu olarak açlık ne yazık ki tehdit olmaya
devam ediyor. 2012 yılının Kasım ayında imalat
sanayisinde kapasite kullanım oranı yüzde 74
olurken, gıda sanayisinde yüzde 75,9, içecek
sanayisinde yüzde 66,1 olarak gerçekleşti. Bu durum da bize, gıda sanayisinde kapasite kullanım oranının
hem geçen aya hem de geçen
yılın aralık ayına göre arttığını gösteriyor. İmalat sanayisi ise hem geçen aya
hem de geçen yıla
göre düştü.
SEKTÖR GIDA
Sektörün ihracat ve ithalat rakamlarına
ilişkin bilgi verebilir misiniz?
2011 yılının Ekim ayına kadar ihracatımız 7
milyar 179 milyon dolardı. 2012 yılının aynı döneminde ise bu rakam 7 milyar 746 milyon dolar olarak gerçekleşti. Rakamlar bize, dünyada
yaşanan daralmaya karşılık Türk gıda ve içecek
sanayisinin ihracatını yüzde 8 artırabildiğini gösteriyor. Ekim 2011’e kadar olan dönemde 4 milyar 121 milyon dolar olan ithalatımız, 2012’nin
aynı döneminde 4 milyar 205 milyon dolar olarak gerçekleşti. Görüldüğü üzere, ithalatımız
yüzde 2 seviyesinde arttı ve neredeyse 2011
yılına göre aynı miktarda oldu.
2013 yılına ilişkin öngörüleriniz neler?
2013 yılında gıda ve içecek sektörünün
ihracat, ithalat, büyüme ve kapasite kullanım
rakamları, 2012 ile neredeyse aynı oranlarda
seyredecek.
Türkiye’de sektörün geldiği noktayı dünyayla kıyasladığınızda ortaya nasıl bir tablo
çıkıyor?
Gıda sektörünün durumunu tam olarak
kavrayabilmek açısından öncelikle dünyadaki
durumuna ve Türkiye’nin buradaki rolüne bakmak gerekir. Dünyanın en büyük gıda ve içecek
sanayisi ihracatını yapan ülkeler arasında AB ülkeleri, ABD, Brezilya, Çin, Kanada ve Avustralya
yer alıyor. İthalat yapan ülkeler ise AB ülkeleri,
ABD, Japonya, Çin ve Kanada. Türkiye’nin toplam dünya ticaretinden aldığı pay çok az. Dünyanın en büyük ihracat ve ithalatçısı konumunda yer alan AB’nin bu konumunu sürdürmesine
rağmen geçmiş yıllara oranla ihracat pazar payının azaldığı görülüyor. Türk gıda ve içecek
sanayisinin dünya ihracat pazarından aldığı pay
ise yaklaşık yüzde 1 oranında.
Türkiye gıda sanayi üretimi 2000 yılında 27
milyar dolar seviyesinden 2010 yılında 32 milyar
dolar seviyesine yükseldi. Aynı yıllarda dünya
gıda sanayi üretim değeri ise, 1.6 trilyon dolar
seviyesinden 2 trilyon dolara çıktı. Dünya gıda
üretimindeki hızlı artış nedeniyle Türkiye gıda
sanayi üretimi, düzenli artmasına rağmen dünya gıda sanayi içindeki payında nispi bir azalma
ortaya çıktı.
Sektörün sorunları ve bu sorunların çözümüne yönelik öneri ve beklentileriniz
nelerdir?
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, AB’ye
uyum çerçevesinde 5996 sayılı Kanun’a göre,
2011 yılının sonunda 102 yönetmelik çıkarıp yürürlüğe koydu. Şimdi sıra bunların uygulanma-
sına geldi. Uygulama birliğinin sağlanması en
önemli gündem maddesidir. Çevre politikaları
zaman zaman haksız rekabetin kaynağı oluyor
ve bütün yük üreticilerin sırtına yükleniyor. Çoğu
KOBİ niteliğinde olan gıda sanayisinin tek başına çevre mevzuatına uyum sağlaması pek de
mümkün değil.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
17
ÜYELERİMİZİ TANIYALIM
Yumurcak Oyuncak Dış Ticaret Müdürü İbrahim Şenel:
“Yüksek vergiler sektörün belini büküyor”
“Oyuncak
sektörünün en büyük
sorunu referans
kıymetlerden
kaynaklanan
yüksek vergilerdir.
Oyuncakta vergi
düşürülebilir veya
verilen KDV’lerin
bir kısmı ÖTV’ye
çevrilebilir. Böylece
tüketiciye daha
uygun fiyatlı ve
kaliteli oyuncak
sunulabilir.”
İ
STOÇ’ ta 1996 yılından bu yana faaliyet
gösteren Yumurcak Oyuncak, A’dan Z’ye
her türlü oyuncağın toptan satışını ve ithalatını gerçekleştiriyor. 2012 yılı için, 2011
yılı sonunda koydukları yüzde 20’lik büyüme hedefine ulaştıklarını belirten Yumurcak
Oyuncak Dış Ticaret Müdürü İbrahim Şenel,
2013 yılında da 2012 yılı ile benzer büyüme
hedeflediklerini dile getirdi. İbrahim Şenel ile
firma faaliyetlerinin yanı sıra sektörün geleceğini konuştuk.
Firmanız ne zaman kuruldu, bugün geldiğiniz nokta nedir?
1994 yılında kurulan firmamızın ana faaliyet konusu, oyuncak toptancılığı ve ithalatıdır.
İSTOÇ’ta bu konuda akla gelen ilk firmalardan biriyiz. 1996 yıllından bu yana İSTOÇ’ta
18 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
da faaliyet gösteriyoruz. Sektöre 2008 yılından itibaren de ithalatçı kimliğimiz ile katkı
yapmaya başladık.
sonunda koyduğumuz yüzde 20’lik büyüme
hedefine ulaştık. Ancak 2013 yılı için biraz
temkinli davranmak gerektiğini düşünüyorum.
Oyuncak çeşitleriniz hakkında bilgi verir
misiniz?
Dünyada üretilen her 100 oyuncağın yüzde 89,6’sı Çin Halk Cumhuriyeti’nde imal ediliyor. Biz de ithalatımızın tamamını Çin Halk
Cumhuriyeti’nden yapıyoruz. A’dan Z’ye her
türlü oyuncağın yanı sıra, top ve spor ürünleri ile beraber kısmen promosyon, çok az da
kırtasiye mamulleri ithalatı gerçekleştiriyoruz.
Satışlarınızın en yüksek olduğu aylar
hangileri?
Sektör, 2012 yılını, 2010 ve 2011 yılları kadar başarılı geçirmedi. Normal şartlarda 2012
yılının eylül ve aralık ayları arasındaki dönemde satışların tavan yapması gerekirdi. Çünkü
bu aylar okulların açıldığı, bayramların olduğu ve yılbaşının birleştiği zamanlardır. Ancak
sektördeki ciro, kâr ve büyüme beklentileri
bu sene memnuniyet yaratmadı. Sanıyorum
sektörümüzün son 10 yılda geçirdiği en kötü
eylül-aralık dönemi 2012 yılında oldu. Yaşanan global kriz ve ekonomimizin soğutulma
çalışmaları sektörü büyük ölçüde etkiledi.
Bu yıl ne kadarlık bir ithalat
gerçekleştirdiniz?
Biz, her sene kendimize reel büyüme
hedefi koyuyoruz. 2012 yılında da 2011 yılı
ÜYELERİMİZİ TANIYALIM
Tüketim miktarı düştü, tüketici alışkanlıkları, fiyatlamalar ve kâr marjları ciddi oranda değişti.
Bunun yanı sıra oyuncak ithalatında yaşanan
mevzuat ve uygulama zorlukları, yüksek vergilerden kaynaklanan maliyet artışları, rekabet
şartlarından kaynaklanan vade sorunları, ticaret kanunundaki değişikliklerden kaynaklanan tahsilat sıkıntıları da genel sıkıntının tuzu
biberi oldu.
2013 yılı hedefleriniz nelerdir?
İlk hedef, mutlak olarak, 2012 rakamlarını kayıpsız olarak koruyabilmektir. Fakat yıllık
enflasyon oranlarının bir miktar üzerinde, bizleri de tatmin edebilecek mantıklı büyüme hedefimiz tabii ki mevcut.
Sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Yıllık bazda 400 milyon dolar civarında
oyuncak ithalatının yapıldığı söyleniyor. 400
milyon dolarlık ithalat ile birlikte yerli üretim
rakamlarını topladığımız zaman, piyasanın
ekonomik değerinin 1,5 milyar dolar civarında
olduğu söylenebilir. Global oyuncak sektörü Avrupa’daki derin krize rağmen her yıl yüzde 10 ila
12 arasında büyüyor. Bu durum, 2001, 2004 ve
2008 krizlerinde de aynen devam etti. Oyuncak
sektörü diğer birçok sektör ile karşılaştırıldığında, her yıl stabil büyüme rakamlarına ulaşabilen
ender piyasalardan biridir. Amerika’daki bir
çocuğa oyuncak masrafları için yıllık 240-250
dolar, Avrupa’dakine 120 dolar civarında harcanırken, Türkiye’de bu rakamlar maksimum 2024 dolar arasında seyrediyor. Bu da sektörde
alınacak mesafenin daha çok olduğunu gösteriyor. Söz konusu gelişmelerden azami payda
alabilmek için de; doğru oyuncağı, doğru yerde, doğru fiyatla piyasaya sunmanın yanı sıra
piyasa ve dünya dinamiklerini de sürekli takip
etmek gerekiyor.
Türkiye’de hangi tür oyuncaklar daha çok
rağbet görüyor?
Tüketicinin oyuncak seçimi bölgesel, dönemsel ve ebeveynlerin eğitim seviyelerine
göre değişiyor. Belirli dönemlerde pelüş oyun-
çıları olarak devlete verdiğimiz KDV’yi maliyetlerimize yansıtamıyoruz.
cakların satışı artış gösterirken, belirli dönemlerde eğitici oyuncaklara olan talep artıyor.
Genelde kız çocukları için bebekler, erkek çocukları için klasik uzaktan kumandalı arabalar
rağbet görüyor. Teknolojinin daha da ulaşılabilir olması ile birlikte oyuncak ile oynama yaşı
gün geçtikte düşüyor. 3 yaş ve altı için üretilen
eğitici oyuncakların satışı tüm dünyada yükselişte. Türkiye’de oyuncak alımı yapan tüketici
genel olarak fiyatına bakıyor. Uzun dönemde
tüketicinin tercihinin, oyuncağın çocuk gelişimindeki olumlu etkileri göz önünde bulundurularak, ürün kalitesi yönünde değişeceğini
umuyorum.
Sektörün sorunları ve sizin bunlara çözüm
önerileriniz neler?
Oyuncak sektörünün belki de en büyük
sorunu, yüksek vergilerdir. Her oyuncak tipine
denk gelen vergi dilimleri farklılık gösteriyor.
Yüzde 65-70’lere yakın vergi verdiğimiz oyuncak tarifeleri olabiliyor. Uzak Doğu’dan 1 dolara aldığınız oyuncağa daha üzerine navlun ve
diğer masrafları koymadan yalnızca vergileriyle
1 dolar 70 sent ödüyorsunuz. Oyuncak ithalat-
Bu konuda sizin bir öneriniz var mı?
Birinci tercih olarak oyuncak ithalatında
referans kıymetler düşürülebilir veya ödenen
KDV’ler kısmen de olsa ÖTV’ye çevrilebilir.
Böylece tüketicimize daha uygun fiyatlardan
ürünler sunulabilir. Yaşanan bu gelişme, çocuk
başına düşen oyuncak harcamasına olumlu
yansır. Oyuncakla büyüyen bir çocuk ile oyuncaksız büyüyen bir çocuğun psikolojik ve sosyolojik gelişimi elbette farklı olacaktır. Bu yüzden çocuk başına oyuncak harcaması mutlaka
artırılmalı. Bu konuda gerekli toplumsal bilinci
oluşturmalıyız.
İSTOÇ hakkındaki düşünceleriniz neler?
İSTOÇ, son 5-6 yılda inanılmaz gelişti.
Oyuncak sektöründe Tahtakale’nin merkezi olma durumunu değiştirdi. Tahtakale’deki
firmaların neredeyse tamamı İSTOÇ’a geldi.
Geniş alana sahip olan İSTOÇ’ta, showroomlar’daki metrekareler de oldukça yüksek. Ulaşımın rahat sağlandığı İSTOÇ’ta birçok altyapı
da tamamlandı. Bizim İSTOÇ’tan beklentimiz
mümkün olan tüm basın, yayın organlarında
sitemizin tanıtımlarının yapılmasıdır.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
19
ÜYELERİMİZİ TANIYALIM
Karsan İthalat İhracat Firma Sahibi Hasan Karahasanoğlu:
“2013’te Orta Doğu ülkelerine ekolojik
ahşap oyuncak ihraç edeceğiz”
“Oyuncak ithalatının yanı sıra ekolojik ahşap oyuncak üretimi de yapıyoruz.
50’ye yakın ekolojik ahşap oyuncağımız bulunuyor. 2013 yılında, bu oyuncakları
Rusya ve Orta Doğu ülkelerine ihraç etmeyi planlıyoruz.”
O
yuncak sektöründeki faaliyetlerine
1990 yılında başlayan Karsan, mevcut portföyünü zenginleştirerek büyümeyi hedefliyor. Yurt dışından oyuncak ithalatı
yapmalarının yanı sıra dört yıl önce ekolojik
ahşap oyuncak imalatına başladıklarını söyleyen Karsan İthalat İhracat Firma Sahibi Hasan
Karahasanoğlu ile firma faaliyetleri ve İSTOÇ
hakkında konuştuk.
Firmanız hakkında kısaca bilgi verip,
oyuncak sektöründeki faaliyetlerinden
bahseder misiniz?
Firmamızın esas kuruluş tarihi 1977 yılıdır. Oyuncak sektöründeki faaliyetlerimize ise
1990 yılında başladık. Sektöre, Asya Pasifik
bölgesinin cazibe merkezi olması dolayısıyla
girdik. Hem imalat yapıyoruz hem de ithalat
gerçekleştiriyoruz. Yaklaşık dört yıldır ahşap
oyuncak üretiyoruz. Aynı zamanda yurt dışından, genellikle de Uzak Doğu ülkelerinden
plastik, elektronik ve pelüş oyuncak ithal ediyoruz. Portföyümüzdeki oyuncakları ise Türkiye genelindeki müşterilerimize satıyoruz.
dığına bakmalı. Çünkü CE ibaresi, malların
serbest dolaşımını sağlayabilmek amacıyla
Avrupa Birliği’nin, 1985 yılında oluşturduğu
“Yeni Yaklaşım” çerçevesinde uygulanan bir
sağlık ve güvenlik işaretidir. Bu işareti görmedikleri ürünleri kesinlikle almasınlar. Oyuncakların resmi yollardan ithal edilmesi de önemli
bir unsur. Firmamızın yaptığı araştırmalar sonucu geliştirdiği ekolojik ahşap oyuncaklar,
çocukların zihinsel gelişimi için oldukça faydalı. Oyuncakların ahşap olması da çocuklar
için son derece sağlıklı. Ebeveynlerin çocuklarına oyuncak alırken, özellikle bu tür oyuncakları tercih etmesini öneriyorum.
cakların ihracatını yapacağız. Oyuncak satmayı planladığımız ülkelerin başında Rusya ve
Orta Doğu ülkeleri var.
2012 yılındaki üretim ve ithalat rakamlarınızı paylaşabilir misiniz?
2012 yılında yaklaşık 3 milyon TL’lik bir
üretim gerçekleştirdik. İthalatımızı ise, konteyner bazında değerlendiriyoruz. 250-300
konteyner bazında bir ithalatımız oldu. 2012
yılını 2011 yılına göre biraz daha sıkıntılı geçirdik. Müşterilerimiz ödeme yapmakta zorlandı.
2012 yılında üretim ve satış olarak istediğimiz
verimliliği alamadık. 2013 yılı için biraz daha
umutluyum.
Mevcut ürünlerinize 2013’te yenileri eklenecek mi?
Üretimle ilgili yeni projelerimiz var. 2013
yılında, üretimini yaptığımız ekolojik ahşap
oyuncaklara yenilerini eklemeyi hedefliyoruz.
Farklı ekolojik ahşap oyuncaklar üretmek için
bir tasarımcı grubu oluşturduk. Firmamız yeni
rekabet koşullarında mal ve hizmet üretimini
artırmak amacıyla inovasyon yapıyor. Yeni
ürünleri piyasaya sürmeyi planlıyoruz. 50’ye
yakın ekolojik ahşap oyuncağımız bulunuyor.
2013 yılında bu sayıyı artırmayı planlıyoruz.
İhracat yapmayı düşünüyor musunuz?
2013 yılı için böyle bir düşüncemiz var.
Türkiye’de ürettiğimiz ekolojik ahşap oyun-
Oyuncak alırken nelere dikkat edilmeli?
Ebeveynler, çocuklarına oyuncak alırken
öncelikle ürünün CE standardı taşıyıp taşıma-
20 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
Ahşap oyuncakların diğer oyuncaklardan
farkı ne?
Ahşap oyuncak çocuğun negatif enerjisini
alır. Çocuğa rahatlama hissi verir. Diğer oyuncaklara göre kırılma riskinin daha az olması,
uzun bir kullanım imkânı sağlar. Çocuk ahşap
oyuncağı elinde tutarak, ısısını ve dokusunu algılar. Ağacın damarlarının kendine has
desenlerini gözlemler. Böylece, oyuncağın
kaynağı olan ağaçla arasında bir bağ kurar.
Ahşap oyuncaklar ayrıca hayal gücünü destekler, çocuğu oyuncakla oynarken tam olarak etkin kılar.
İSTOÇ hakkındaki düşüncelerinizi bizimle
paylaşır mısınız?
Oyuncak sektöründe faaliyet gösteren firmalar İSTOÇ’a yaklaşık bir, bir buçuk yıl önce
geldi. Burada olmaktan memnunuz. Müşterilerimiz de buraya gelmeye başladı. İSTOÇ’a
Tahtakale’den geldik. Tahtekale’ye göre işlerimizde bir artış oldu. İSTOÇ, oyuncak sektöründe bazı olumlu gelişmeler yaşanmasına
olanak sağladı. Önümüzdeki yılların daha da
iyi olacağını düşünüyorum.
ÜYELERİMİZİ TANIYALIM
Tuğrul Gıda ve Gıda Katkı Maddeleri Sanayi ve Ticaret (TGS) Firma Sahibi M. Serdar Gergerlioğlu:
“Yurt dışından 24 çeşit
gıda kimyasalı ithal ediyoruz”
“Ülkemizde bulanan gıda üreticilerine, ürünlerinin performansına katkı sağlayan
gıda kimyasalları tedarik ediyoruz. İthalata 2004 yılında başladık. Başlangıçta 2 çeşit
gıda kimyasalı ithal ederken, şimdi bu sayıyı 24’e çıkardık.”
Ü
iç savaş özellikle bu ülkeler üzerinden sevkiyat yapılan Lübnan, Ürdün, İran ve Irak’ı da
etkiliyor.
ç ortaklı olarak 2001 yılında kurulan
Tuğrul Gıda ve Gıda Katkı Maddeleri
Sanayi ve Ticaret (TGS), Türkiye’de
faaliyet gösteren Aromsa Besin Aromaları’nın
ürünlerini ülke genelindeki gıda üreticilerine
tedarik ediyor. Yurt dışından da 24 kalem
gıda kimyasalı ithal ettiklerini belirten Tuğrul
Gıda ve Gıda Katkı Maddeleri Sanayi ve Ticaret (TGS) Firma Sahibi M. Serdar Gergerlioğlu, 2012 yılını 2011 yılına göre miktarsal olarak yüzde 20 geride kapatacaklarını söyledi.
2013’ün üçüncü çeyreğinden sonra olumlu
gelişmeler yaşanacağı öngörüsünde bulunan
Serdar Gergerlioğlu ile firma faaliyetlerinin
yanı sıra gıda sektörünü konuştuk.
Firmanızı kısaca tanıtarak, gıda sektöründeki faaliyetlerinden bahseder misiniz?
2001 yılında üç ortaklı olarak kurulduk.
Kurulduğumuz günden bugüne besin aromaları üreten yerli üretim yapan Aromsa firmasının distribütörlüğünü yapıyoruz. Bu ürünler
gıdaya, tat ve koku desteği veriyor. Satışını
yaptığımız ürünlerin çoğu gıda kimyasalı.
Dünya nüfusu hızla artıyor. Nüfus artışına bağlı olarak üretim de aynı ivmede gelişiyor. Böyle olunca doğadan elde edilen malzemeler
yeterli olmuyor. Örneğin, meyve suyu direkt
meyveden elde ediliyor. Üretilen meyve suyunun ekonomik ve standartlara uygun olması
için besin aroması takviyesine ihtiyacı var. Aromanın yanında koruyucu ve renklendiriciler
de bulunuyor. Artık dünyada da uygulamalar
bu yöne doğru gidiyor. Biz bu konuda dünya
ve Avrupa’yı örnek alıyoruz.
2013 yılı hedefleriniz neler?
Ülkemizde genel kanı 2013 yılının, 2012’ye
göre daha kötü olacağı yönünde. Komşularımızdaki krizlerin çözümüne bağlı olarak
2013’ün 3’üncü çeyreğinden sonra olumlu
gelişmelerin yaşanacağını düşünüyorum.
Gıda kimyasalına yönelik olarak yurt dışından kaç kalem mal ithal ediyorsunuz?
Dört ülkeden ithalat gerçekleştiriyoruz.
Yurt dışından ürün ithal etmeye 2004 yılında
başladık. Başta 2 kalem gıda kimyasalı ithal
ederken, bugün bu sayıyı 24 kaleme çıkardık.
Firma olarak 2012 yılını nasıl geçirdiniz?
2011 yılında, miktarsal olarak kurulduğumuz günden bugüne en iyi rakamlara ulaştık.
2012 yılını ise 2011’e göre yüzde 20 daha
geride kapatacağımızı düşünüyoruz. Üretim,
2012’de 2011 senesine göre daha düşüktü.
Bunun yanı sıra müşterilerimizin yüzde 80’i
Orta Doğu’ya çalışıyor ve burada yaşanan
siyasi karışıklık sektörü etkiliyor. Suriye’deki
Faaliyet gösterdiğiniz sektör 2012 yılını
nasıl geçirdi?
Türkiye, Avrupa ya da Amerika tüketim toplumu olmaya doğru gidiyor. 10-15 yıl
içinde ülkemizde bu gelişimin sağlanacağını düşünüyorum. Üreticiler, ürünlerini öne
çıkarıyorlar. Toplumu cezbeden ürünler ve
promosyonlar yapıyorlar. Son ürün pazarının
daralacağını düşünmüyorum. Ancak sektördeki rekabetin artmasıyla birlikte fiyatlar ve dolayısıyla tedarikçi ve üreticilerde etkilenecek.
Tedarik ettiğimiz ürünler, üretildikten sonra
genellikle Orta Doğu’ya gönderiliyor. Bu ülkelerden gelen ucuz ürün talebi nedeniyle bazı
üreticiler kaliteye değil, fiyata önem vererek
üretim yapıyor. Bu da tehlikenin başladığı anlamına geliyor. Firmamız ithal ettiği ve etmeyi
planladığı ürünler ile ilgili her türlü kontrolü
gerçekleştiriyor.
İSTOÇ hakkındaki görüşleriniz neler?
12 yıldır İSTOÇ’ta faaliyet gösteriyoruz.
İSTOÇ’un zor şartlardaki döneminde de buradaydık. İSTOÇ’ta olmaktan dolayı mutluyum.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
21
ÜYELERİMİZİ TANIYALIM
Coşkun Et İSTOÇ Mağaza Müdürü Serkan Özbey:
“İSTOÇ, İstanbul ticaretinin kalbi”
“1995 yılından bu yana gıda sektöründe çalışıyorum. Yedi yıldır Coşkun Et bünyesindeyim.
Dört yıldır da İSTOÇ’ta bulunuyorum. İSTOÇ, gördüğüm en güzel ticaret merkezi.
Komşuluk ilişkileri hâlâ 1980’lerdeki gibi sürüyor. Bence İSTOÇ, İstanbul ticaretinin kalbi.”
Sadece kırmızı et ve mamulleri üzerine faaliyet gösteriyoruz. Üretimde sağlık koşullarına
öncelik veriyoruz. Yüzde 100 dana etini işleyerek tüketicilerimizin, kırmızı etin tüm faydalarından azami oranda yararlanmasını amaçlıyoruz. Hedefimiz, hijyenik şartlarda ve son
teknolojiyi kullanarak ürünlerimizi müşterimize sunmak. Kurulduğumuz günden bugüne
bu ideal üzerine çalıştık. Hâlâ da çalışmaya
devam ediyoruz.
Y
alnızca kırmızı et ve mamulleri üzerine faaliyet gösteren Coşkun Et, üretimde sağlık koşullarına büyük önem
veriyor. Yüzde 100 dana etini işleyerek tüketicinin, kırmızı etin tüm faydalarından azami
oranda yararlanmasını amaçladıklarını söyleyen Coşkun Et İSTOÇ Mağaza Müdürü Serkan Özbey, ürünlerinde hiçbir şekilde beyaz
et kullanmadıklarına vurgu yapıyor. Fabrikalarına yemek için bile beyaz etin girmediğine
değinen Serkan Özbey ile firma faaliyetlerini,
gıda sektörünü ve İSTOÇ’u konuştuk.
Firmanız hakkında bilgi verip, gıda
sektöründeki faaliyetlerinizden bahseder
misiniz?
Firmamız, 1975 yılında Kağıthane’de
kuruldu. İSTOÇ’ta ise 10 yıldır bulunuyoruz.
22 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
2012 yılı firmanız açısından nasıl geçti?
Yerli üreticiyi korumak için canlı hayvan
ve et ithalatında vergi artışına gidildi. Bu da
sektörü olumsuz etkiledi. Biz ithal et satışı
yapmıyoruz. Kendi yerli üretimimizle yolumuza devam ediyoruz. İthal etten sonra yerli
hayvan etine dönen müşterilerimiz sayesinde
satışlarımız arttı. Kırmızı et sektöründe kurban bayramından sonra durgunluk yaşanır.
Bu durgunluk hâlâ devam ediyor. Ancak bu
durum geçici bir süre devam edecek. 2012
yılında ürün yelpazemizi geliştirmemizin yanı
sıra yeni personel alımı da yaptık. Şirketimiz
hızla büyüyor.
2013 yılında ürün portföyünüze
yeni ürünler ilave etmeyi düşünüyor
musunuz?
2013 yılında ürün portföyümüze yeni
ürünler eklemeyi düşünüyoruz. Bununla
alakalı yaptığımız ARGE çalışmalarımız var.
Pazarlamaya yönelik de çalışmalar başlattık.
Yeni pazarlama elemanlarımızla, dağıtıma
daha fazla önem verdik. Bunu her yıl daha
da artırmayı düşünüyoruz.
Sektörünüz hakkında neler söylemek
istersiniz?
2012 yılı sektör için biraz zor geçti. Sağlık
Bakanlığı ve Tarım İl Müdürlüğü kapsamında
araştırmalara tabii tutulduk. Bazı firmaların
ürünlerinde, üzerine yazılanın haricinde maddeler çıktı. Bu haliyle bizi de etkiledi. Çünkü o
süreçte tüketici tüm firmalara kuşkuyla baktı.
İsimlerin teşhir edilmesiyle birlikte biz aklandık. Aslında o ürünlerin içinde zararlı bir şey
yok. Ancak firmaların bu maddeleri ürünün
üzerine yazmaması nedeniyle tüketici geri
adım attı. Çünkü bunlar tüketiciyi aldatmaya
yönelik hareketler… Bunun üzerine Tarım İl
Müdürlüğü’nün denetimleri arttı. Bizim için iyi
bir durum. Çünkü bizim işimizde iyi olduğumuz sürekli tasdikleniyor. Yetkililer, her geldiklerinde “Siz aynı yolda devam ediyorsunuz”
diyor. Denetimler artık çok sıkılaştı. Eski Türkiye değil artık. Eskiden 1 TL’ye sosis satılırdı.
Yanına da 10 TL’lik sosis konulurdu. Tüketici
tereddüt etmeden 1 TL olanı alırdı. Şimdi böyle bir durum kalmadı. Tüketici bilinçlendi.
İSTOÇ hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?
1995 yılından bu yana gıda sektöründe
çalışıyorum. Yedi yıldır Coşkun Et bünyesindeyim. Dört yıldır da İSTOÇ’tayım. İSTOÇ,
gördüğüm en güzel ticaret merkezi. Ticaret
yapılabilecek, komşuluk ilişkilerinin hâlâ
1980’lerdeki gibi sürdüğü muazzam bir çarşı. İSTOÇ’u çok seviyorum. Tatil günlerimde
bile geliyorum. Alışveriş yapıyor, esnaf arkadaşlarımı ziyaret ediyorum. Bence İSTOÇ,
İstanbul ticaretinin kalbi.
ÜYELERİMİZİ TANIYALIM
Şengönüller Tavukçuluk Firma Sahibi Ayhan Şengönül:
“İSTOÇ’ta yeni yatırımlar yapacağız”
“2012 yılında üretim tesislerimize yaptığımız ilave yatırımlarla kapasitemizi artırdık.
2013 yılında yatırımlarımıza devam etmeyi düşünüyoruz.”
B
ayisi olduğu Erpiliç’in ürünlerini İstanbul genelinde birçok noktaya ulaştıran Şengönüller Tavukçuluk, 2009
yılından bu yana da Adapazarı’nda üretim
gerçekleştiriyor. 2011 yılında sektörde kârlılık
konusunda sıkıntı yaşadıklarını, bu nedenle
2012 yılını 2011 yılından daha iyi geçirdiklerini söyleyen Şengönüller Tavukçuluk Firma
Sahibi Ayhan Şengönül ile firma faaliyetleri ile
İSTOÇ hakkında konuştuk.
Firmanız hakkında kısaca bilgi verir
misiniz?
Bu mesleği babamdan devraldım. Bu konuda yaklaşık olarak 50-55 yıllık tecrübeye
sahibim. 1996 yılında da kardeşimle beraber
Şengönüller Tavukçuluk şirketini kurduk. Faaliyete başladığımız ilk yıllarda sadece kesim
yapıyorduk. 1996 yılı sonunda da Erpiliç’in
bayiliğini aldık. Erpiliç ürünlerinin İstanbul
geneline toptan dağıtımını gerçekleştiriyoruz.
2009 yılında ise Adapazarı’nda üretim yapmaya başladık. Erpiliç’e fason piliç bakımı da
yapıyoruz.
2012 yılı firmanız açısından nasıl geçti?
2012 yılını 2011 yılından daha iyi geçirdiğimizi söyleyebilirim. 2011 yılında kârlılık
konusunda sıkıntı yaşadık. Sektörde üretimin
çok fazla olmasından dolayı ciddi bir rekabet
yaşandı. Birçok firma zarar etti. Biz zarar etmedik ancak kâr da etmedik. Şu anda firmamızda 13 kişi çalışıyor. 2012 yılında mevcut
üretim tesislerimize yaptığımız ilave yatırımlarla kapasitemizi artırdık. 2013 yılında İSTOÇ’ta
yeni yatırımlar yapmayı planlıyoruz.
Perakende satışımızı isteyen herkese ve esnafa gerçekleştiriyoruz. İSTOÇ’ta toptan fiyatına
perakende satış yapıyoruz.
Beyaz et alırken nelere dikkat edilmeli?
Tüketici ürün alırken güvenilir markaları
tercih etmeli. Markasız ürün almamalı. Beyaz et alırken, ambalajlı olmasına, ambalajın
üzerinde üretim yerinin, üretim ve paketleme
tarihinin yazmasına, normal renk, koku ve görünümde olmasına dikkat edilmesi gerekiyor.
İSTOÇ hakkında neler düşünüyorsunuz?
1997 yılından bu yana İSTOÇ’tayım. Memnunum ve kopamıyorum. Ancak İSTOÇ’un
bazı sorunları var. Merkez caminin önünde
durak olmaması nedeniyle otobüsler yolcusunu dört yol ağzından alıyor. Bu da yolun
kapanmasına neden oluyor. Bu konuda bir
çalışma yapılırsa memnun olurum.
Bünyenizde kaç çeşit ürün bulunuyor.
Bunlara yenilerini eklemeyi düşünüyor
musunuz?
Erpiliç’in ürünlerini satıyoruz. Söz konusu markanın her çeşit ürünü bünyemizde
bulunuyor. Salam, sucuk, sosis ve benzeri
işlenmiş ürünlerin yanı sıra pişmiş döner, kebap gibi ürünleri de müşterilerimize tedarik
ediyoruz. Sadece İstanbul içine satış gerçekleştiriyoruz. İstanbul içinde sınırlama yapmadan her noktaya dağıtım yapıyoruz. İSTOÇ’ta
toptan ile birlikte perakende satışımızda var.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
23
GEZİ
Beyaz ile yeşilin buluştuğu doruk:
Kartepe
Eski adı Keltepe olan Kartepe, eşsiz doğasıyla her geçen yıl daha çok kişiyi
ağırlıyor. Rakip kayak merkezlerine karşı en büyük avantajı metropollere
yakınlığı olan Kartepe, kış sporları için ideal bir merkez. Kartepe’nin cazibesi
kışla sınırlı değil; bölge doğa yürüyüşçüleri ve kampçıların da gözdesi.
24 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
GEZİ
İ
stanbul başta olmak üzere metropollerde
yaşayan doğa tutkunlarının Kocaeli’deki
kaçış noktası olan Kartepe, kış aylarında
beyaz bir örtüyle, bahar aylarında ise yeşil
ve kahverenginin her tonuyla karşılar sizi. Trafik,
gürültü, betonlaşma, çalışma hayatının yol açtığı
stres… Hepsini arkanızda bırakırsınız. Her mevsim birbirinden farklı renklere bürünen ve âdeta
düşler ülkesini andıran Kartepe, bir nefes huzur
arayanların mutlaka uğraması gereken bir doğa
harikasıdır.
Eski adı Keltepe olan Kartepe, eşsiz doğasıyla her geçen yıl daha çok kişiyi ağırlıyor. Rakip kayak merkezlerine karşı en büyük avantajı
metropollere yakınlığı olan Kartepe, kış sporları
için ideal bir merkez. Kayak tutkunlarının ilk
kar düşer düşmez akın ettiği Kartepe’de hafta
sonları büyük hareketlilik yaşanıyor. Kartepe’nin
cazibesi kışla sınırlı değil; bölge doğa yürüyüşçüleri ve kampçıların da gözdesi. Bahar ve yaz
aylarında ATV, binicilik, jeep safari, fotosafari,
bisiklet, kürek, kuş gözlemciliği, yamaç paraşütü, paintball, golf gibi doğa sporlarının tümü
yapılabiliyor. Kartepe, Sapanca Gölü’nün güzelliğini yaşamak isteyenlerin de başlıca uğrak yeri.
En önemli geçim kaynağı turizm
Bizans ve Roma dönemine ait eser ve mezarlar, bu coğrafyanın büyük medeniyetlere ev
sahipliği yaptığının göstergesi. Samanlı Dağı ve
Kocaeli Platosu yüksekliklerinin arasında kalan
Kartepe, Osmanlı İmparatorluğu döneminde,
Asya ve Avrupa göç ve ticaret yollarında geçit
yeri olarak kullanılmış. 2. Mahmut döneminde
cirit yapımı için bu bölgeden ağaç temin edildiğine dair belgeler Osmanlı arşivlerinde yer alıyor.
Anadolu kervan güzergâhında, Sapanca’dan
önceki durak olan Kartepe’de, güvenlik için
mutlaka askeri birlik bulundurulduğu da yine
kayıtlara geçen bilgiler arasında.
Geçmişte, gayrimüslimlere ait köylerin de
bulunduğu Kartepe’nin bugünkü demografik yapısı Kocaeli, Trabzon, Sakarya, Artvin ve
Ordu’dan aldığı göçlerle şekillenmiş. Köseköy,
Uzunçiftilik, Uzuntarla, Eşme, Acısu, Maşukiye, Büyük Derbent, Arslanbey, Sarımeşe ve
Suadiye’nin bağlı olduğu Kartepe’de, tarımsal
üretim de önemli yer tutuyor. Eşme ayvası, dağ
çileği, elma, kestane ve ceviz üretimi yapılan
Kartepe’de, en önemli geçim kaynağı ise eşEKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
25
GEZİ
siz doğal güzelliklerinin sonucu olarak tabii ki
turizm. Yaz ve kış aylarında ayrı güzel Kartepe,
hafta sonları İstanbul, Sakarya ve Kocaeli’den
gelenlerin akınına uğruyor.
Kayak bilmiyorsanız üzülmeyin,
Kartepe’ye gelin öğrenin!
Kış aylarında kayak, snowboard; yaz aylarında ise futbol ve adrenalin sporları tutkunları
için en cazip adres konumundaki, dört mevsim
hizmet veren The Green Park Kartepe Resort &
SPA, Samanlı Dağları’nın zirvesinde bir tarafta
Sapanca Gölü diğer yanda İzmit Körfezi manzarası ile İstanbul’a sadece 1 saat uzaklıkta yer
alıyor. Kartepe’de tek tesis olan 350 hektarlık
alana yayılan The Green Park Kartepe Resort &
SPA; 250 oda, 50 chalet ve 9 adet toplantı salonuna sahip. Acemi ve profesyonel kayakçıların
faydalanabildiği toplam 17 pisti bulunan kayak
merkezi, güvenlik ve yönlendirme konularında
da dünya standartlarına uygun. Kartepe Resort
& SPA’da ATV turları, dağ bisikleti, paintball,
binicilik, safari turları, motorlu yamaç paraşütü,
tırmanma duvarı, mini golf gibi yaz aktiviteleriyle
keyifli vakitler geçirebilirsiniz.
Marmara Bölgesi’nin Uludağ’dan sonra en
çok ziyaretçi çeken kış turizm merkezi olan
Kartepe’nin yaklaşık 1250 metrede kurulu tesisleri, 42 kilometrelik pistiyle Türkiye’nin sayılı kayak merkezlerinden biri olma özelliğini taşıyor.
Kartepe Kış Sporları Merkezi’nde 14 doğal pist,
üç telesiyej, iki T bar (teleski) bulunuyor. Usta
kayakçıların yanı sıra bu spora yeni başlayanlara
da hizmet veren tesiste çocuklar için de ayrı bir
pist yer alıyor. Zirvesi deniz seviyesinden 1608
metre yüksekte olan bölgede, kasım ayında
başlayan kar nisan ayı sonuna kadar sürüyor ve
kar kalındığı 1.5 ile 3 metre arasında değişiyor.
Kış sporu yapmak malzemeleri yüzünden
pahalı diye düşünüyorsanız hiç dert etmeyin!
Kartepe’ye giderken yol üzerinde kayak malzemesi kiralayan birçok yer bulabilirsiniz. Buralarda sadece kayak takımı değil, kayak kıyafeti
kiralamak da mümkün.
Renk cümbüşü içinde
bir düşler ülkesi!
Adında “kar” olmasına bakıp da Kartepe’nin
sadece kış sporları yapılabilen bir yer olduğunu
26 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
GEZİ
düşünmeyin. Orman, nehir, göl karışım tüm doğal güzellikleri bir arada bulabileceğiniz Kartepe,
aynı zamanda yürüyüş tutkunlarının da uğrak
yeri. Bir başka doğa harikası Maşukiye ile Kartepe arasındaki Kuzu ve Altıoluk yaylaları trekking
için ideal. Doğanın uykuya yattığı sonbahar ve
uyandığı ilkbahar aylarında mutlaka bu bölgede
yürümelisiniz. Bu renk cümbüşünü başka yerde
göremeyeceğiniz gibi, düşler ülkesinde yürüyormuş hissine kapılacağınızdan eminiz.
Balık avı meraklılarının
uğrak yeri
Kartepe, içinden akıp geçen dereleri ve
Sapanca Gölü nedeniyle amatör balıkçıları da
cezbediyor. Sapanca Gölü, Akmeşe yolunda
bulunan Kirazoğlu ve Ketence baraj göletleri,
Derbent Deresi ve Samanlı Dağı›ndan aşağılara
doğru akan berrak dereler, aynalı ve pullu sazan
başta olmak üzere turna, yayın, tatlı su kefali, kızılkanat, gökkuşağı alabalığı ve doğal alabalık
gibi birçok balık türüne ev sahipliği yapıyor. Sazan, tatlı su kefali ve yayın avlamak için makaralı
olta, yem olarak da mısır, hamur, küspe, solucan
ve yemlik canlı balık kullanılıyor. Bölgede, 15-16
kiloluk hatta trofe denilen 30 kilonun üzerinde
sazan yakalamak mümkün. Son zamanlarda sayıları hızla artan sportif (yakala-resimle-suya at)
balıkçılar, özellikle trofelere ilgi gösteriyor.
Güne güzel bir
kahvaltıyla başlayın
Hafta sonu trafiğine yakalanmamak için
erkenden yola çıkanlar da şok şanslı. Kartepe
yolunda çok sayıda kahvaltı mekânı var. Bölgedeki köylerden gelen peynir, domates, salatalık,
bal, kaymak, yumurta, gözleme gibi aklınıza gelen her türlü doğal ürünle ağaçların arasında bol
oksijenli nefis bir kahvaltı keyfi yapabilirsiniz.
Kentin gürültüsünden kaçmak istiyorsanız,
Kartepe İstanbul’a sadece 132 kilometre uzaklıkta. TEM’in İzmit çıkışından Sakarya yönüne
dönün, Sapanca ayrımından girin. 6 kilometre
sonra Maşukiye’ye, 15 kilometre sonra ise
Kartepe’ye ulaşacaksınız. Araçla yaklaşık 2
saat 15 dakika süren yolculuğun sonunda,
günün tadını çıkarabilirsiniz. E-5 karayolunu
tercih edenler ise İzmit’ten 7 kilometre sonra
Sapanca ayrımından girdiklerinde, 8 kilometre
sonra Maşukiye’ye, 15 kilometre sonra ise
Kartepe’ye varabilir. Sakarya’dan gelenler 1
saatte, Kocaeli’den gelenler ise 30 dakikada
bu yeryüzü cennetine ulaşıyor.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
27
HOBİ
Eşsiz takıların sırrı
hayal gücünde
İnsanın kendi yaptığı takıyı takması ayrı bir keyif… Hele yapılan takının bir eşi daha yoksa! Takı yapımı başlangıçta zor gibi görünse de püf
noktalarını öğrendikten sonra kolay ve keyifli bir uğraş. Bu hobiye merak salıp da nasıl başlayacağını bilemeyenler takı tasarım kurslarına
gidebilecekleri gibi internetten de işin inceliklerini öğrenebilir. Eğitim aldıktan ve küçük araç gereçleri edindikten sonra ise geriye
yaratıcılığınızı ve hayal gücünüzü kullanmak kalıyor.
kadar zor değil! Kolayca bulanabilecek boncuk
ve taşlarla istenilen modeli tasarlayıp yapmak
mümkün. Tabii öncelikle her konuda olduğu
gibi işin püf noktalarını öğrenmek gerekiyor.
Bunun için belediyelerin ya da halk eğitim merkezlerinin düzenlediği takı tasarım kurslarına
katılabilirsiniz. Ayrıca birçok özel hobi atölyesinin de eğitim listesinde takı tasarımına yönelik
kurslar var. Alacağınız eğitimden sonra bütün
iş, yaratıcılığınızı ve hayal gücünüzü takınıza
yansıtmanıza kalıyor.
Renklerin uyumu önemli
S
on yıllarda en popüler hobilerden biri
de takı tasarımı. Sadece ev kadınlarının değil, çalışan kadınların, hatta er-
keklerin hobisi haline gelen takı tasarımı için
mesleğini bırakanlar bile var. Kimi stres atmak,
kimi ucuza daha çok takı sahibi olmak için ilgi
duyuyor bu ışıltılı dünyaya. Yeterince eğitim alıp
profesyonelleşenlerse tasarladıklarını satarak
kazanç sağlıyor. Birçok kişi için hobi olarak
28 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
başlayan bu uğraş zamanla gelir kapısına dönüşüyor. Bu aralar, boynunda güzel bir kolye
gördüğünüz birine, “Nereden aldın?” diye sorduğunuzda, “Kendim yaptım” cevabını alırsanız
şaşırmayın.
Gözünüzün önüne hiçbir yerde ve kimsede
olmayan kolyeler, bilezikler geliyor ama onları
nasıl yapacağınızı bilmiyorsunuz. Takı yapımı ilk
başta gözünüzü korkutsa da, aslında, sanıldığı
Takı tasarımında dikkat edilmesi gereken
bazı noktalar var. Bunların başında renk ve malzemenin birbiriyle uyumu geliyor. Takıyı gösteren en önemli etken, renklerin uyumu. Eğer
renk seçiminde isabetli karar verilmezse, iyi bir
tasarım ortaya çıkmıyor. Yeni başlayanlar siyah
rengi tercih edebilir. Çünkü bu renk hataları kapatıyor. Malzemelerin uyumlu olması dikkat edilecek ikinci önemli nokta. Kristal, döküm, boncuk, zincir, inci ve kristal gibi... Plastik malzeme
de kullanılsa, ürünler birbirleriyle kaynaşmalı.
“Ben artık oldum” sözü tasarımcı için asla
geçerli değil, hayatını takı tasarımına adayanların sırrı kendilerini sürekli yenilemelerinde yatıyor. Her tasarımcının kendine has bir tarzı var,
ama yeni teknikleri öğrenip tarzlarını geliştirmeleri şart. Takı yaparken -dizme, çivileme, örmehangi teknik kullanılırsa kullanılsın rengârenk
boncukların en iyi nerede ve nasıl duracağını
bilmek gerekiyor. Ana maddesi gümüş olan ta-
HOBİ
Muz ağacından boncuk: Ahşap boncuklar özellikle kolye yapımında, doğal görünümüyle tercih edilen bir malzeme. Palmiye,
çam ve başka yumuşak ağaçlardan yapılmış
olanların dışında; ceviz, meşe, mantar ve bambudan yapılmış çeşitleri de bulunuyor. Muz
ağacından yapılan boncuklar, ağacın yapraklarının boya ve tutkal yardımıyla üst üste
getirilmesiyle elde ediliyor. Bu ilginç yöntem
daha çok Filipinler ve Japonya’da uygulanıyor.
Penseler: Takının farklı bölümleri için farklı tipte penselere ihtiyaç var. Küçük daireler ve metal telden küpeler yapmak için yuvarlak, klips
kısımlarını sıkıştırmak veya daireleri kapatmak
için yarı yuvarlak, teli daha iyi kavrayabilmek
için ise düz uçlu penseler tercih edilir.
kıları; cam, çakıl taşı, tahta, deri, kumaş, keçe,
kemik, boynuz ve değerli taşlarla süsleyebilirsiniz. Kolye, küpe, bileklik ve yüzük gibi takı tasarımlarında ise, doğanın yanı sıra mimari, resim
ve heykel sanatlarından ilham almak mümkün.
Takı yapmak için malzeme
alışverişi yapmak şart
Hayalini kurduğunuz takıyı yapmaya başlamak için önce malzemesini almanız gerekiyor.
Takı tasarımı için gerekli malzemeyi, İstanbul’da
en bol ve ucuz çeşidin bulunduğu yer olan Eminönü Tahtakale’deki Marputçular Çarşısı’ndan
temin edebilirsiniz. Burada yan yana dizilmiş
onlarca dükkândan farklı çeşit ve fiyatta malzeme edinme olanağınız var.
İpler: Takı tasarımında kullanacağınız iplik,
malzemenin niteliğine ve boyutuna göre değişir. Genelde inci dizmek için ipek iplik kullanılır
ve birçok rengi piyasadan temin edilebilir. İnci
ve boncuk dizmek için tercih edilen naylon iplik, iğneli veya iğnesiz olarak kullanılır. En çok
kullanılan cinsi saydam ve 0.25 santim olanıdır.
Ham veya mumlu ip ise yazlık takılarda tercih
edilir. Gümüş ya da altın metal ipler daha çok
sallantılı kolyeler, boyunluklar ve sert kolyeler
için idealdir.
Yüzük ölçü çubuğu: Yüzük yapımının olmazsa olmazıdır. Çünkü yüzük yaptığınız kişinin
öncelikle parmak çapını bilmeniz gerekir
Yeni başlayanlar için
şık küpe tasarımı
Takı tasarımı yapmaya yeni başlayanlar ilk
aşamada aşağıdaki küpeyi kolayca yapabilir. Farklı boyutlarda, renklerde ve kalitede boncuklardan, taşlardan ve gümüş
telden basitçe yapılan bu küpe tarzını,
zevkinize göre çeşitlendirebilirsiniz.
Gerekli malzemeler: İki adet çivi (iğne
başı tel), iki adet küpe çengeli, farklı
renk, boyut ve malzemede boncuklar ve
yuvarlak uçlu pense.
Yapılışı: Çiviye bir adet boncuk takın.
Bunun ardından ayırma boncuğunu takın. Farklı renk ve stilleri kullanabilirsiniz.
Ardından yeniden bir boncuk ve ayırma
boncuğu takın. Yuvarlak uçlu penseyle
telin ucunu halka haline getirin. Son
olarak, küpe çengelini taka
takarak küpenizi
bitirin.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
29
ÜNLÜ SÖYLEŞİSİ BEHZAT UYGUR
30 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
ÜNLÜ SÖYLEŞİSİ BEHZAT UYGUR
Sahne adam olmayanı kaldırmaz
40 yıllık tiyatro serüveni, başarılı oyunculuğu ve uzun soluklu televizyon programlarıyla
önemli başarılara imza atan Behzat Uygur, oyunculukta önce adam olmak gerektiğine
inanan bir sanatçı. Kardeşi Süheyl ile birlikte tiyatroyu tartışmaların içine hiçbir zaman
sokmak istemediklerini söyleyen Behzat Uygur, “Tiyatrocu, kavgalara girmemeli. İnsanlar
üzerinden prim yapmak çok yanlış. Yaptığımız işe olan saygımız, bizi oyuncular arasındaki
tartışmalardan hep uzak tuttu” diyor.
T
iyatrocu anne babanın, Adana
turnesinde doğmuş tiyatrocu oğlu
Behzat Uygur… Ciğerlerine çektiği
ilk havada sahne tozunu yutmuş.
Tiyatro, televizyon, oyunculukla ilgili söyleyecek
çok şeyi var. Bir tiyatrocunun tartışma ortamından uzak durması gerektiğine inanan Uygur,
“Oyunculuktan önce adam olmak lazım. Sahne
adam olmayanı kaldırmaz” diyerek, insanlar üzerinden yapılan primlerin kabul edilemeyeceğine
dem vuruyor. Gelen projeleri “Eğlenir miyiz? Eğleniriz, yapalım” diye kabul edecek kadar komediye gönül veren Uygur ile hoş bir sohbet yaptık.
Göz önünde büyüdünüz, Türkiye’deki
herkesin sizle ve ailenizle ilgili söyleyecek
birkaç cümlesi vardır mutlaka. Herkes
kardeşlerinizin tümünün olmasa bile en
azından bir kaçının turnede doğduğunu biliyordur herhalde. Biz bunun dışında konuşalım istiyoruz sizinle. Tiyatroyu, sinemayı
ve televizyonu… Öncelikle son zamanlarda
tiyatroda ya da televizyon dünyasında pek
çok konuda polemik yaratılıyor. Sizin bu tür
tartışmalara karşı duruşunuz nedir?
Sektör dışındaki birileri beni eleştirebilir. ‘Ben
Behzat Uygur’u beğenmiyorum’ diyebilir. Ama
bunu tiyatro içinden biri yapıyorsa, benim beklediğim önce onun adam, sonra oyuncu olmasıdır.
Oyunculukta, önce adam olmak lazımdır çünkü.
Sahne adam olmayanı kaldırmaz. Biz, Süheyl ile
birlikte tiyatroyu tartışmaların içine hiçbir zaman
an
sokmak istemedik. Tiyatrocu, kavgalara girmememeli. İnsanlar üzerinden prim yapmak çok yananlış. Yaptığımız işe olan saygımız, bizi oyuncular
ar
arasındaki tartışmalardan hep uzak tuttu.
Televizyonla ilgili olarak umutlu musunuz?
?
Televizyonla ilgili hiç umudum yok. Aynı zihhniyetler kanalların başında olduğu, kolaycılık,
k,
taklitçilik olduğu müddetçe bu işler ilerlemez.
z.
İş birazcık dijitale, sosyal medyaya, internetee
kayacak. Televizyonculuk artık bunun üzerin-den gidecek. İlerleyen tek şey dizilerimiz. Ben
n
çok beğenmesem de artık yurt dışına satılıyor-sa eğer diziler, bu önemli bir gelişmedir. Eskiden Brezilya’nın yaptığını şimdi Türkiye yapmaya başladı. Bu da sektöre hareket getiriyor.
Türkiye’de reyting almayıp, yurt dışına satışı
olduğu için yayından kaldırılamayan dizi olduğunu biliyorum. Ama bu televizyon için bir
şey ifade etmez. Çünkü televizyon diziden
ibaret değildir. Dizi sektörümüz iyi, televizyonumuz ise kötü. Düzgün bir programımız ne
yazık ki yok.
Son dönemde dizilerde oyunculuk
eğitimi olmayan, başrol oyuncuları
var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu
durumu?
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
31
ÜNLÜ SÖYLEŞİSİ BEHZAT UYGUR
Hiçbir şekilde eleştirmediğim gibi çok başarılı bulduklarım var. Mesela Kenan İmirzalıoğlu,
Kıvanç Tatlıtuğ gibi. İkisi de dizi oyunculuğunun
hakkını veriyor. Benim en sevdiğim tarafları ise
bu işi sahiplenmeleri. İkisi de bunu yapıyor. Benim bu işe bakış açım şudur, herkesin oynama
hakkı var. Seyirci bunu kabul edecek. Ben tiyatro sahnesine de çıkma özgürlüğünden yanayım.
Ama tabii tiyatro sahnesi öyle bir yerdir ki, indire
de bilir, çıkarta da bilir. Bunu göze alıyorsan çık o
sahneye. Tiyatroyu paravan olarak kullanmıyorsan çık. ‘Kariyerimde tiyatroya da çıktı denilsin’
diyorsan çıkma, yanından bile geçme. Yoksa
kimsenin tekelinde değildir oyunculuk. Oyunculukta, gazetecilikte olduğu gibi mektepliler
ve alaylılar vardır. Ne alaylı tiyatrocular ne alaylı
gazeteciler vardır ki o işin mektebinde okuyanlardan daha iyi yaparlar.
Peki ya sinema… Nasıl bakıyorsunuz sinemaya, gelecek projelerinizin içinde var mı
sinema?
Sinema filmi bize sokakta sorulan 3 sorudan biri. İlki babamız Nejat Uygur’un sağlık durumunu soruyorlar. Ardından “Şahane Pazar’a
ne zaman başlıyorsunuz” sorusu geliyor. Üçüncüsü de sinema filmi yapacak mısınız? Bir de
sektörde, tiyatro sinemadan daha az değerli sanat dalıymış gibi, ‘Tiyatro iyi de sinema da yap’
diyenler var. Oysa, tiyatro sinemadan daha zor.
Tiyatrodaki birçok oyuncu sinemada oynar, ama
sinemadaki her oyuncu tiyatro sahnesinde oynayamaz. Sinemaya tamamen karşı değilim. Ama
sinemaya bakış açısı nedeniyle beni iten şeyler
var. Türkiye’de sinema bir kısım insanlar tarafından tekelleştirildi. Sanki sinema bunların dışında
yapılamaz, bu oyuncuların dışında kimse oynayamaz. Bunların dışında da bırakın Türkiye’yi
dünyada oyuncu yok ama onlara imkan verilse,
dünyada neler yapacaklar duygusuyla geliyorlar.
Tabii bazı filmleri tenzih etmek lazım… Çok iyi
filmler de var. Ama bazı filmler, kimse kusura
bakmasın tahammül edemiyorum. Sanat filmi, 8
saat aynı resmi görmekse, ben o sinemanın içinde olamam. Ben o sinemayla ancak dalga geçerim. Ama bir proje var. Tuğrul Tülek teklif etti,
konusu hakikaten güzel. Komik bir film ve ‘Biz
bu işte eğlenir miyiz, eğleniriz’ dedik. Biz olaya
böyle bakıyoruz. Ama bana ‘Nuri Bilge Ceylan’ın
32 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
filminde oynar mısın?’ deseler, kaçarım. Zaten
Nuri Bey beni muhtemelen oynatmaz. Bir kere o
kadar uzun süre duramam, hareketliyim. Kusura
bakmasınlar bana çok kızacaklar belki ama çok
sıkılıyorum bu işlerden.
Cem Yılmaz’dan konu açılmışken
Türkiye’de mizah nasıl gelişti?
Cem Yılmaz’dan sonra mizah çok başka bir
yere gitti. 1980’li, 1990’lı yıllarda mizahın üstüne, yeni şeyler katarak götürebilen adam Cem
Yılmaz’dır. Ben, bizi klasik mizah anlayışı olan
adamlardan kabul ediyorum. Üstüne koyabilen
tek adam Cem Yılmaz’dır. Cem Yılmaz’dan sonra taklitleri çıkmaya çalıştı olmadı. Çünkü o iş siyah tişört, siyah pantolon giyip sahneye çıkmakla
olmuyor.
Ama yeni bir kapı açtı sonuçta…
Evet, ama izinden gidenler, yanlış yerlere gitmeye başladılar. Cem Yılmaz’ın yaptığının aynısını yaparsan, gülünç olursun. Adam çünkü bunun çok iyisini yapıyor. Hep şunu söylerim. ‘Kötü
ol, ama kendin ol’. Kendi tarzın, biçimin olsun.
Bunu beğenen, beğenmeyen olsun. Ama sen,
kendine başka bir mahallede yer bul. Biz Nejat
Uygur ustadan esinlendik. Birebir Nejat Uygur
esprilerini de zaman zaman kullanırız. Ama sürekli birebir aynı esprileri yapıyor olsaydık millet
bize başka şekilde gülerdi.
‘Başarılı olmak için örnek alabilirsin
ama kendinden bir şeyler katmalısınız’
diyorsunuz.
Evet, bir şey katacaksın, taklit olmayacaksın,
iyi olanı taklit etmeyeceksin. Biz de böyledir ama
televizyonda bir dizi tutar aynısını yaparız. Bir tarz
komedi çekilir aynısı çekilir. Tarihi dizi yapılır, komedisine kadar çekilir. Şimdi televizyonda İşler
Güçler, Leyla İle Mecnun dizileri var. Çok iyi işler
bunlar. Televizyon sektöründe son zamanlarda
hep ‘Bize İşler Güçler gibi iş getirsene’ konuşuluyor. Seksenler dizisi mesela herkesin konuştuğu
ama yapmadığı bir iş. Fark yaratmak gerekiyor.
Zaten farklı olan, iyi olan ayrılıyor sıyrılıyor işin
içinden.
Tiyatroya ilgi ne durumda?
Bizim tiyatromuz iş yapıyor ama genel olarak
ÜNLÜ SÖYLEŞİSİ BEHZAT UYGUR
tiyatronun iş yaptığını söyleyemem. Haftanın iki ya
da üç günü oynayıp, 300 kişilik salonu doldurmak
iyi iş yapmak değildir. Çünkü 2000’li yıllara kadar
tiyatrolar haftanın 5 günü oyun oynardı. Cumartesi,
pazar matine suare oynarlardı. İyi iş budur. Bunu
yaşayan biri olarak ‘Haftanın 2-3 günü salonu dolduruyorum’ diye iyi iş yapmış sayılmam. Kurtlar
Vadisi ve Hürrem Sultan varken salon dolmaz. Dolarsa iyi iştir. ‘Tiyatro, televizyona yenik düştü’ demek acı ama öyle oluyor. Gerçek bu. 1970’lerde
de zaman zaman başımıza gelirdi, fenomen dizler
vardı. ‘Kaçak’ dizisinin televizyonda oynadığı gün
tiyatrolarda izleyici sayısı yarım salon düşerdi.
Türkiye’nin birçok noktasında sergilediğiniz
oyunlarla seyirciyle buluşuyorsunuz. Biraz bu
oyunlardan bahseder misiniz?
İki yıldır sergilediğimiz ‘Benimle Oynar mısın?’
ve ‘Komedi Komedi’ isimli oyunlarımızla Türkiye’nin
birçok noktasında seyirciyle buluşuyoruz. Tiyatro
zor bir iş. Kendinden emin olmadan bu işi yaparsan rezil olursun. 40 yılı aşkın bir süredir biz bu
işi yapıyoruz. Bu nedenle de istediğimiz her şeyi
yapabiliyoruz.
Yeni oyunlar olacak mı?
Önümüzdeki dönemde oynayacağımız iki yeni
oyun var. Bunlardan biri ‘Hassta Etme Adamı’.
Konusu, Türkiye’deki sağlık sistemiyle ilgili. Bili-
yorsunuz son dönemde hastanelerde hem çalışan
hem de hasta yakınları arasında yaşanan şiddet
olayları çok arttı. Bu olayları sağlık sistemini de
sorgulayarak oyunda ele alacağız. Hem hicvedip
hem güldüreceğiz. Bu noktada sağlık dernekleriyle şirketlerle iletişime geçeceğiz. Provalarına başladık oyunun. Kasım ayında oynamayı planlıyoruz.
Bunun yanı sıra ikinci bir yeni oyun var. Onun da
adı ‘Arama Motoru’ olacak. Bunda da son yıllarda
hızla gelişen teknoloji ve bilgisayar kullanımının
hayatımızdaki yerini anlatacağız. Ayrıca Süheyl
ile iki kişilik “Tuluat” şeklinde bir gösteri yapmayı
amaçlıyoruz. Bizim başımızdan çok komik şeyler
geçiyor. Anlatacağımız çok konu var. Kendimizi
mutlu etmek için Metin Zakoğlu’nun isteğiyle Kafe
Tiyatro yapacağız.
Kendinize bir tiyatro kurmayı düşünüyor
musunuz?
İstiyoruz aslında ama yer bulamıyoruz. Hem
tiyatro yapacağımız hem de tiyatro dersleri verebileceğimiz mekanımız olsun istiyoruz. Ama böyle
bir yer bulmak gerçekten çok zor. Hem fiziki olarak hem de maddi olarak. İş adamlarına buradan
mesaj gönderebiliriz, eğer tiyatroyu sevip yaşatmak
istiyorlarsa bu konuda destek verebilirler.
Tiyatro ve televizyonun dışında biraz da
spordan konuşalım. Koyu bir Galatasaray
taraftarı olduğunuzu biliyoruz. Uzun yıllar
Galatasaray’da futbol oynadıktan sonra tiyatro
daha ağır bastığı için futbol oynamayı bırakmışsınız. Galatasaray’ın bu sezonki durumunu
nasıl buluyorsunuz? Takımınızdan beklentileriniz neler?
Ben, Galatasaray yeni transferleri yaparken
şunu söyledim. Benim derdim Türkiye’deki şampiyonluk değil. Bir futbol sevdalısı, Galatasaraylı ve
de bir Türk olarak bizim Avrupa’da başarıya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Ancak Avrupa’ya
gitmek için Türkiye’de şampiyon olmak gerekiyor. Galatasaray’da bununla ilgili bir adım attı.
Avrupa’da şampiyonluk olmasa bile şampiyonlar
liginde önemli dereceler elde edilmezse, Türkiye
liginde elde edilen şampiyonluktan ben çok mutlu
olmam. Bir Galatasaraylı olarak benim bakışım bu.
Bizi buna Galatasaray alıştırdı. Kusura bakmasınlar. Bizim UEFA’nın yanı sıra Süper Kupamız var.
Benim için Galatasaray’daki başarı Avrupa’daki
başarıdır. Ama bununla ilgili son maçlarda aldığımız neticeler çok mutlu ediyor mu bizi, etmiyor.
Manchester United maçında çok iyi oynadık ancak
hakemle sorun yaşadık. UEFA’yı aldığımızda da
hakemlerle sorun yaşadık. Buna rağmen kaçırmayacaksın atacaksın. Koşacaksın, mücadele edeceksin. Yenilirken bile Galatasaray aslan gibi yenilmeyi bilecek. Manchester’da da öyleydi, oynadı
ve aslan gibi yenildi. Bir Galatasaraylı olarak benim
beklentim bu.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
33
LÜKS
İstanbul Autoshow 2012’yi
576 bin 304 kişi ziyaret etti
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) ve TÜYAP iş birliğiyle 2-11 Kasım 2012 tarihleri
arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen İstanbul Autoshow 2012’yi 576 bin
304 kişi ziyaret etti. Toplam 25 bin çekirdek ailenin gezdiği fuarın kadın ziyaretçi sayısı ise
69 bin 156 oldu. Ziyaretçilerin yüzde 90’ı Autoshow İstanbul’dan memnun olarak ayrıldı.
O
tomobil tutkunlarının merakla beklediği Autoshow İstanbul 2012,
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) ve TÜYAP iş birliğiyle, 2-11 Kasım
2012 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre
Merkezi’nde düzenlendi. Ailelerin keyifli bir gün
geçirmesine olanak veren yepyeni konseptiyle ziyaretçilerini ağırlayan İstanbul Autoshow
2012’de; dört dünya, bir Avrupa ve 31 Türkiye
34 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
lansmanı gerçekleştirildi. 45 markanın 500’e yakın modeli, 12 salonda ve toplam 50 bin metrekare stant kurulum alanında sergilendi.
576 bin 304 kişinin ziyaret ettiği İstanbul Autoshow 2012’de, 4 Kasım Pazar günü ise 116
bin kişiyle Türk fuarcılık tarihinin günlük ziyaretçi sayısı rekoru kırıldı. Yenilenen konseptiyle
kadın ve çocuklar için de çekim merkezi haline
getirilen Autoshow’u ziyaret eden kadın sayısı-
nın 69 bin 156 olduğu açıklandı. Method Research Company tarafından yapılan bağımsız
araştırma sonuçlarına göre, ziyaretçilerin yüzde
13’ünü çekirdek aileler oluşturdu. Ziyaretçilerin
yüzde 19’u satın alacağı modele karar vermek
için fuara geldiğini belirtti. Ziyaretçilerin yüzde
90’ı memnun olduğunu ve tekrar geleceğini,
yüzde 92’si ise fuarı tavsiye edeceğini söyledi.
LÜKS
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
35
LÜKS
Mercedes-Benz SL Serisi
konforu ve lüksü bir arada sunuyor
Mercedes-Benz’in ürün yelpazesinde 60 yıl önce yerini alan ve dünyanın bir numaralı lüks
roadster’ı unvanına sahip olan SL, bu segmentteki iddiasını sürdürerek yenilendi. Lüks
roadster sınıfının yeni standartlarını belirleyen yeni SL kaliteyi, tarzı, konforu ve lüksü,
çok daha sportif bir sürüş keyfi ve dinamizmle bir arada sunuyor.
Y
e ni nesil SL’de bir ilke imza atıldı ve
seri üretilen bir Mercedes-Benz modelinde tamamı alüminyumdan üretilen
bir gövde uygulandı. Sadece birkaç parçada farklı bir malzeme tercih eden tasarımcılar, yakıt deposunun arkasındaki kaplama için
en hafif metallerden magnezyumu kullanırken,
yüksek güvenlik standartları nedeniyle A sütunlarına yüksek korumalı çelik boru entegre
etti. Yeni alüminyum gövde, çelik alternatifine
kıyasla yaklaşık 110 kilogram daha hafif. Yeni
Mercedes-Benz SL Serisi, bu sayede daha fazla
dinamizm ve sürüş keyfi sunarken, daha düşük
yakıt tüketimiyle de çevreyi koruyor.
İki süspansiyon seçeneği var
Yeni Mercedes-Benz SL, hızlanırken güçlü, virajlı yollarda çevik olan ve tüm hızlarda üstün performans sunan güçlü motorları ve yüksek konfor-
36 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
lu süspansiyonuyla üstün bir sürüş keyfi sunuyor.
Yeni SL’de iki süspansiyon seçeneği bulunuyor:
Standart olan yarı aktif ayarlanabilir süspansiyon
ve opsiyonel olan aktif süspansiyon sistemi Aktif
Gövde Kontrolü (ABC). Her iki süspansiyon çeşidi de, hıza duyarlı hidrolik direksiyon ve direksiyon simidi açısına göre değişen yeni elektromekanik direct-steer sistemiyle birleştirilerek, otoyol
hızında seyrederken yüksek güvenlik, park ederken ve manevra yaparken konfor sağlıyor.
Tavanın tamamen açılıp kapanması
20 saniyeden az sürüyor
Yeni SL, farların üst kenarlarının çamurluklara
doğru yükseltilmesiyle daha güçlü bir görünüm
kazandı. Araç, standart olarak sunduğu akıllı ışık
sistemiyle sürüş tarzına ve hava koşullarına göre
özel olarak ayarlanan, sürüş durumuna göre otomatik devreye giren beş farklı aydınlatma işleviyle
birlikte çok daha iyi bir görüş vadediyor.
Tüm bu özelliklerin yanı sıra yeni SL, bir düğmeye basılarak aydınlık veya karanlığa geçiş
yapabilen “Magic Sky Control” donanımlı panoramik açılır cam tavanına sahip. Böylece, sürücünün isteğine ve hava koşullarına göre araç birkaç
saniyede bir roadster’a veya bir coupe’ye dönüşebiliyor. Mercedes-Benz geliştirme mühendislerinin, tavanın ve bagaj kapağının çalışma mekanizmasını yenilediği yeni SL’in tavanın tamamen
açılıp kapanması 20 saniyeden az sürüyor.
Teknolojik öncülüğüyle segmentinde çıtayı
yükselten SL, sunduğu diğer iki yenilik “Magic
Vision Control” ve “Front Bass” ile trend belirleyici olma geleneğine de bağlı kalıyor. Akıllı silme
ve yıkama sistemi olan yeni “Magic Vision Control” yenilikçi silecek konseptiyle yıkama suyunu
her iki silme yönünde silecek lastiklerinin önüne
uyguluyor.
LÜKS
Tamamen yenilenen Range Rover, şimdiye kadar üretilen en yetenekli ve en lüks
Land Rover olma özelliğini taşıyor. Daha hafif, daha güçlü ve çok daha zarif olan
Range Rover, dünyanın en iyi lüks arazi aracı olma konumunu koruyor.
Yeni Range Rover, yüzde 39 daha hafif
R
a nge Rover ailesinin dördüncü kuşağı
olan yeni model, 40 yıl önce ilk defa
sunulduğunda otomobil dünyasında
devrim yapan orijinal modelin yenilikçi ruhu ve
ikonik tasarımından kopmadan tam anlamıyla yenilendi. Bir önceki modelde yer alan çelik
gövdeye nazaran yüzde 39 daha hafif olan ve
420 kilograma kadar ağırlık tasarrufu sağlayan
tamamen alüminyum gövdeye sahip yeni Range
Rover, dünyada bütün bu özellikleri bünyesinde
barındıran ilk arazi aracı.
Yeni Range Rover, hafif alüminyum platform yakıt tasarrufu, düşük karbondioksit (CO2)
emisyonunun yanı sıra performans ve çeviklik
konusunda da ciddi bir gelişmeyi beraberinde
getiriyor. Aracın, güçlü ve sağlam gövdesine
ek olarak, bütünüyle yenilenmiş alüminyum ön
ve arka şasisi tamamıyla, yeni dört köşeli havalı
süspansiyon ile geliştirilmiş. Range Rover’a özgü
lüks sürüş deneyimi korunurken, aracın yol tutuşu ve çevikliği önemli ölçüde iyileştirilmiş. Araç,
yeni süspansiyon yapısı, akıllı ve kullanımı kolay
direksiyon sistemiyle daha güvenli ve daha rahat
dönüşler sağlıyor.
Yeni Range Rover, Range Rover tasarım fikirlerinin yeni baştan yorumlanmasıyla ortaya çıkan mükemmel ve seçkin bir duruşa sahip. Bir
Range Rover olduğu ilk bakışta anlaşılan yeni
araç, modelin ikonik tasarım dilinde cesur bir
değişiklik yaparak ileriye doğru önemli bir adım
atıyor. Kalbinde Land Rover’ın gücünü taşıyan
yeni model, en yetenekli ve en zarif Range Rover olmak için baştan aşağı yeniden tasarlandı.
Segmente yön verecek yenilikler arasında, Land
Rover’ın mevcut sürüş şartlarını analiz eden ve
araziye göre en uygun sürüş ayarlarını otomatik
olarak seçen Terrain Response sisteminin çığır
açan yeni nesil versiyonu yer alıyor.
Yeni model, üst düzey dayanıklılık ve güvenilirlik için, geliştirme ekibi araçlarıyla 18 aydan
uzun bir süre, 20’den fazla ülkede zorlu hava
ve yol koşullarında milyonlarca mil yol yapılarak
Land Rover’ın zorlu yol ve arazi testlerine tabi tutuldu. Yeni Range Rover, kabin içi dizaynıyla, lüks
araçlardaki en yüksek standartları karşılamak ve
kullanıcısına kendisini özel hissettirmek için tasarlandı. Yeni süspansiyon yapısı, çok daha lüks
sürüş konforu ve zarafeti sağlarken, titizlikle geliş-
tirilmiş gövde yapısıyla ön ve yan camların akustik laminasyonu gürültü seviyesini minimuma indirdi. İhtişamlı iç kabin, ayırt edici Range Rover
tasarım çizgilerini barındırıp sadece en iyi deri ve
kaplamalar kullanıyor. Böylece seçkin yüzeyleri
daha çağdaş bir yaklaşımla sunuyor. Executive
Class koltuk paketi seçeneğiyle, arka koltuktaki
yolcuların konforu 118 milimetre ile daha fazla
diz mesafesi ile artırıldı.
Performans ve düşük CO2 emisyonunu bir
arada sunan model, rafine V8 benzinli motor,
TDV6 ve TDV8 dizel motor seçenekleriyle müşterilerin beğenisine sunuluyor. Yeni Range Rover
tasarlanırken, alanında lider meridian surround
ses müzik sistemleri ve elektrikli bagaj alt ve üst
kapakları gibi lüks iç özelliklerden gelişmiş şasi
ve sürücü yardım sistemlerine kadar otomotiv
teknolojilerindeki en son yenilikler dikkate alındı. Land Rover’ın Birleşik Krallık’taki geliştirme
merkezlerinde tasarlanan ve mühendisliği yapılan yeni Range Rover, düşük enerjili alüminyum
gövde konstrüksiyon teknolojileri kullanılarak,
Solihull’daki yeni ve son teknoloji üretim tesisinde üretilecek.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
37
TEKNOLOJİ
Next Kablosuz Alarm Sistemi ile gözünüz
arkada kalmasın
Güvenlik sistemlerinin lüksten çok gereklilik olduğu
günümüzde Next&Nextstar sunduğu alarm sisteminin
basit uygulaması sayesinde profesyonelce evinizi veya
işyerinizi güven altına alıyor. Kullanıcının rahat kullanımı
düşünülerek üretilen Next Güvenlik Sistemleri, telefon ile
birkaç tuşa basarak dünyanın herhangi bir yerinden sistemi yönetebilmenizi, üzerine bağlı aygıtları kontrol edebilmeyi ve de o anda ortamdaki sesleri alabilmenizi sağlıyor.
Ayrıca tüm işlemleri, gerek telefonda gerekse cihaz başında duyacağınız Türkçe sesli cevaplama sayesinde basitçe
gerçekleştirebilmenize olanak sağlıyor. 32 adet kablosuz
dedektör ilave edilebilen Next Güvenlik Sistemi, sadece
hırsızlık için değil, yangın veya diğer acil durumlar için de
programlanabilme özelliğine sahip. Next Güvenlik Sistemi, bir merkez gözlem istasyonundan takip edilebileceği
gibi dilenirse 4 numaraya kadar kişisel ihbar da yapabilme kapasitesine sahip.
Ttec, Makaron ile kulaklıkta kablo karmaşasına
son veriyor
Tüketicinin ihtiyaçlarına göre ürün çeşitlerini sürekli geliştiren
Ttec, yeni makaralı Bluetooth modeli ‘Makaron’ ile
kulaklık kullanımına büyük rahatlık sağlayacak bir yenilik getiriyor.
Ttec Makaron Bluetooth kulaklık özel
klipsi sayesinde yakaya takılabiliyor ve
otomatik kablo sarma sistemiyle kablo
karmaşasını tek tuşla ortadan kaldırıyor.
Çağrı geldiğinde sadece kablosunu çekmek
yeterli oluyor. Çağrı sonlandırıldığında ise sarma düğmesine basılarak kablosu geri toplanabiliyor. Bu şekilde, karışarak kullanımı
kısıtlayan kablo problemi sona ermiş oluyor ve ortaya kötü bir görüntü de çıkmıyor. Ttec Makaron,
3 farklı boyda kulaklık jeliyle de kişiye özel kullanım imkanı sağlıyor. Bu şekilde, kulaklığın kulağın
içine oturmaması gibi durumların önüne geçiyor. Siyah rengi ile her kıyafete uyum sağlayan Bluetooth kulaklık, pembe ve beyaz seçenekleri ile de aksesuarlarına renk katmak isteyenlere hitap
ediyor. Üzerinde bulunan LED ışıklı uyarısı ise Makaron’un bağlantı durumunu gösteriyor. Çift
cihaz ile aynı anda olmak üzere, toplamda 7 cihazla eşleşebilme imkanı sunan Makaron akıllı tuşu
ile eşleştirme, cevap verme, reddetme ve arama sonlandırma yapabiliyor. 8 saate kadar konuşma,
240 saate kadar bekleme süresi sunan Bluetooth kulaklık, son aranan numarayı tekrar arama
olanağı veriyor ve otomatik olarak tekrar eşleşme sağlıyor. Ses artırma ve azaltma tuşları ve sesli
arama özelliği sayesinde Ttec Makaron, Bluetooth kulaklık kullanmanın konforunu tam anlamıyla
yaşatıyor.
38 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
Tochi’nin adaptör
ve bataryaları her
marka notebooka
uyuyor
Dizüstü bilgisayarınızda adaptör ve
batarya sorunlarından sıkıldınız mı? Universal uçlar dizüstü bilgisayarınızın girişlerinde bozulmalara mı neden oluyor?
Zamanla işlevini yitiren notebook adaptör
ve bataryaları cihazınızın performansını mı
etkiliyor? Notebook markanızın orijinal batarya ve adaptörlerinin fiyatları yüksek mi
geliyor ya da sahte etiketli, kalitesiz ürünlerle sorunlar mı yaşadınız? Tochi, dizüstü
bilgisayarlar için uzun ömürlü, garantili,
ekonomik, güvenli adaptör ve bataryaları
ile notebook kullanıcılarının hayatını kolaylaştırıyor. Üstün kaliteli Tochi adaptör
ve bataryalar, tüm notebook modellerine
uyum sağlıyor ve performanslarını artırıyor.
Güçlü ve dayanıklı yapıya sahip olan adaptör ve bataryalar, Sanayi Bakanlığı’ndan
onaylı 2 yıl garantili. 3 girişli kablo, bire bir
uç, 1 yıl cell ve bire bir değişim garantisi
olan retail box kutularda muhafaza edilen
ürünler, daha tasarım aşamasında yenilikçi
ve çevreye duyarlı olarak üretiliyor. Tochi
adaptör ve bataryalar, geniş ürün yelpazesiyle Türkiye’nin her noktasından tedarik
edilebiliyor.
TEKNOLOJİ
Nokia Lumia 920, fişe
takmadan şarj ediliyor
Nokia, iPhone ve Android’li üst seviye akıllı
telefonlarla rekabet etmek için son olarak Nokia
Lumia 920’yi üretti. Telefon, ilk Windows Phone 8 işletim sistemli telefonlardan biri olarak,
Türkiye pazarında da yerini aldı. 4.5 inç dokunmatik ekranlı, 720p HD görüntü kalitesi sunan
Lumia 920, kablosuz şarj teknolojisi ile donatıldı. 1280x768 çözünürlükteki Lumia 920’nin,
PureMotion HD+ teknolojisi ile geliştirilmiş LCD
dokunmatik ekran, üst seviye bir telefondan
beklenen görüntü kalitesini sunuyor. Ortam ışığına göre otomatik ayarlanan parlaklık seviyesi,
her çevrede en net görüntüyü almanızı sağlıyor.
8.7 Mp arka kamerası, PureView teknolojisi ile
düşük ışıkta ve hareket halindeyken bile rahatlıkla HD kalitede fotoğraf ve video çekimlerini
mümkün kılıyor. Lumia 920, 130.3 mm yükseklik ve 70.8 mm genişliğin yanı sıra 185 gramlık
bir ağırlık ve 10.7 mm kalınlıkta. 1.5 GHz çift
çekirdek Snapdragon işlemcisi, 1 GB Ram’i,
32 GB dahili hafızası ile, Lumia 920 yüksek bir
performans vaat ediyor. Nokia Lumia 920’nin
en çarpıcı özelliklerinden olan kablosuz şarj
teknolojisi. Qi kablosuz şarj standartlarını destekleyen Lumia 920, kablosuz şarj aksesuarları
ile fişe takmadan şarj edilebiliyor. Şarj olması
için, Şarj Plakası veya Şarj Yastığı donanımlardan birinin üzerine cihazı bırakmanız yeterli.
Navitech, sürücüleri sesle yönlendiriyor
Türkiye’nin lider navigasyon markası
Navitech, Voice Recognition sistemine
sahip QXV Primo serisi navigasyon cihazlarıyla sürücüleri sesle yönlendiriyor.
Türkçe bilen QXV serisi akıllı navigasyon
cihazları denileni anlıyor, söylenen adres
bilgilerine göre kişiye yardımcı oluyor.
Navitech QXV Primo serisi navigasyon
cihazları konuşulanı anlamakla kalmıyor.
Ayrıca Trafik Mesaj Servisi (444, 524, 714
modellerinde) ile trafik çilesine de son
veriyor. RDS-TMC yayınlarını alabilen ve
decode ederek rotanızdaki trafik sıkışıklığını size önceden bildiren Navitech, alternatif rotalar
çizerek sizi trafikten kurtarıyor. Dokunmatik LCD ve parlamayan ekranıyla, her açıdan kolay ve
net bir görünürlük sağlıyor. 3D bina/arazi haritaları, 800 bin önemli adres datası, detaylı menü
ve kavşak ayrımı görüntü özelliğiyle ile daha hızlı rota hesaplayabiliyor. Bluetooth özelliğiyle
yapacağınız telefon görüşmelerinde eko ya da cızırtı olmadan konuşma olanağı sağlıyor. Ayrıca telefonunuzda kayıtlı numaralar anında cihazınıza yansıyor; bu sayede kolayca sizi arayan
numarayı görebiliyorsunuz.
İdeal bir tabletin çok ötesinde
Samsung en yeni tablet modeli Galaxy Note 10.1 ile çok iddialı. S-Pen
taşımasından dolayı Note 10.1’in kalınlığı önceki modellere göre farklı.
262x180x8.9 mm boyutlarındaki cihazın
S-Pen yuvası sağ alt tarafında yer alıyor.
S-Pen, Galaxy Note 10.1’in şüphesiz en
büyük özelliği. Bu aparat, cihazın mevcut
rakiplerine ve Windows 8 tabanlı yeni
nesil “dizüstü bilgisayar-tabletlere” karşı
uzun süre geçerli olmasını sağlayacak
en önemli fonksiyonları sağlıyor. S-Pen
ile tablet üzerinde her türlü işlemi çok
kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirebiliyorsunuz. Dokunmatik kullanımda küçük ikonlara
basmakta yaşanan zorluk, sayfa geçişlerinde ve kaydırmada yaşanan takılmalar gibi unsurlar ortadan kalkıyor. Klavye üzerinde hızlı bir şekilde yazı yazabiliyor, internet tarayıcısını
elinizde bir fare varmışçasına hızlı kullanabiliyorsunuz. Dahası, uygulamaları kullanmak
da daha pratik bir hale geliyor. Galaxy Note 10.1, 64 GB’a kadar olan microSD kartları
destekliyor. Böylece 16, 32 ve 64 GB modelleriyle sunulan tabletin belleğini bulut veya
flash disk gibi dijital ve fiziksel eklentiler olmadan fazlasıyla artırabiliyorsunuz. 1280x800
çözünürlükte WXGA ekrana sahip olan cihazın ekran genişliği ise 25.6 cm. Arka panelde
5 mega piksellik kamera ve yanında LED flaş yer alıyor. Ön panelde ise 1.9 mega piksellik
kamera ve ışık sensoru bulunuyor. Kalınlığına rağmen oldukça zarif bir cihaz olan Note
10.1, sadece 583 gram ağırlığında. Böylece cihazı bir elinizle tutarken diğer elinizle S-Pen’i
rahatça kullanabiliyorsunuz.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
39
SPOR
“Milli formayı 447 kez
gururla giydim”
Voleybolda elde edilen hemen her başarının
altında imzası var Özlem Özçelik’in. Milli
takımın eski kaptanı, yeni neslin sağlam bir
altyapıyla ve başarılara odaklanarak geldiğini
söylüyor. “Önlerinde bizler, ablaları var.
Bizim önümüze geçmeleri gerektiğinin
bilincindeler” diyen Özçelik, Türk
voleybolunun geleceğinden çok umutlu…
T
ürk sporunun amazonlarından, “filenin sultanı” Özlem
Özçelik, dile kolay, 17 yıllık
voleybol hayatının 16 yılında milli
formayı terletti… Yaramazlıklarından
usanan ailesinin “Enerjisini boşaltsın” diye başlattığı spor, hayatının
odak noktası oldu. Basketbol maçlarından çıkıp, forma değiştirdikten
sonra voleybol maçlarından boy
gösterecek kadar sporla iç içe yaşayan Özçelik, “Ben atletizm de
yaptım. İzmir’de yüksek atlamada
derecelerim var. Spor benim vazgeçilmezim” diyerek bizi bir kez daha
şaşırttı. Takım arkadaşlarının ‘Özço’
su, voleybol tutkunlarının “Şampiyon” Özlem’i ile genelde
spor, özelde ise tutkusu
voleybol üzerine
sohbet ettik.
40 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
Klasik bir soruyla başlayalım.
Spora nasıl başladınız?
Uslu bir çocuk değildim. Hatta
yaramazdım. Agresif ve hırslı aynı
zamanda… Ailem beni zapt etmekte oldukça zorlanırdı. Bakmışlar,
olacak gibi değil, enerjimi atmam
için “Spora ya da sosyal faaliyetlere
yönlendirelim” demişler. Açıkçası
sporcu ya da voleybolcu olacağım,
diye bir düşüncem yoktu o zamana kadar… Antrenmanlara girmeye
başladığımda aldığım zevki ise tarif
etmem mümkün değil. Çok sevdim.
Spor aşkı bende voleybolla başladı
diyebilirim.
Başka spor dallarıyla da ilgilendiniz mi? Yoksa sadece voleybolla
mı devam etti spor hayatınız?
Hayır, hayır… Ben basketbol da
oynadım. İyi de oynardım ayrıca.
Okulda basketbol maçı yapıyor,
hemen ardından üstümde-
SPOR
ki formayı değiştirip voleybol maçına
çıkıyordum. Fakat biraz ince yapılıyım.
Basketbol, fiziki olarak adam adama
temas gerektiren bir spor. Voleybol
daha sıcak geldi bana ve kendimi bu
alanda daha yetenekli hissettim. Ben
sporu çok seviyorum. Atletizm de yaptım. İzmir’de yüksek atlamada derecelerim var.
Peki, voleybolu seçtikten sonra
neler yaşadınız?
Ben biraz geç başladım aslında
voleybola. Bu yüzden de bazı şeyleri kavramada zorlandım diyebilirim.
Ama yine de oldukça başarılıydım.
Lise son sınıftayken İstanbul’a transfer
oldum. Tam bir yıl sonra ise milli takıma seçildim. Voleybola başlayalı 17
yıl oldu, 16 yılında milli takımda görev
yaptım. O formayı gururla 447 kez giydim. İzmir’de, Tuborg takımında profesyonel oldum. Ardından İstanbul’a,
Güneş Sigorta’ya transfer oldum ve
iki yıl o takımda kaldım. Sonra sırasıyla Eczacıbaşı, Emlak Bankası ve yine
Eczacıbaşı’nın ardından Rusya’da
Dinamo Moskova takımına transfer oldum. Rusya’da bir yıl kaldım, döndüğümde ise Fenerbahçe, Ankara Türk
Telekom, Galatasaray ve Beşiktaş
voleybol takımlarında forma giydim.
Şu anda yine yurt dışı planlarım var.
Henüz netleşmedi ama bir yıl daha
voleybola devam edeceğim.
Oynadığınız takımların çoğunda
sizi kaptan olarak gördük. Bunun
sırrı nedir?
Olaylara pozitif yaklaşabiliyorum.
Ortalık karıştığında, işler iyi gitmediğinde duruma hâkim olabilen bir yapım var. Ayrıca o kadar uzun bir süre
geçti ki, onca yıl kaptanlık yapmış olmanın verdiği deneyimle, kiminle nasıl
konuşmam, nasıl davranmam gerektiğini çok iyi öğrendim. Bütün bunların bileşimiyle kaptanlık yapıyorum.
Milli takımda yer aldığım dönemde,
son on yılda da kaptan hep bendim.
Ama şunu da söylemeliyim. Takım
arkadaşlarım bana her zaman saygı
gösterdi. Beni hiç yormadılar, zorluk
çekmedim.
Türkiye ve yurt dışında birçok kulüpte oynadınız. Kariyerinizdeki en
büyük sıçrama noktası ne oldu?
Milli takım olarak, 2003 yılında
Ankara’daki Avrupa Şampiyonası’nda
ikinci olduk. Bu benim için önemli bir
başarıydı. Arka arkaya maç kazanıyorsunuz, finale kadar geliyorsunuz.
Ankara’da oynandığı için, seyircinin ilgisi de büyük. Çok güzel ve ileriye dönük bir kazanımdı. Kulüp bazında da,
Eczacıbaşı olarak Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nı kazandık. Bu benim
kariyerim açısından da çok önemliydi.
Bugüne kadar 10’un üzerinde şampiyonluk yaşadım. Her şampiyonluk
benim için çok değerli.
Milli takımı bıraktığınızda neler
hissettiniz?
2006 yılında bıraktım milli takımı.
Ancak, teknik direktör değişince geri
çağrıldım. Milli takımı esas bırakma tarihim 2007. Çok önemli adımlar attık.
Voleybolu Türkiye’de belli bir noktaya taşıdık. Yapabileceğimin fazlasını
yaptım. “Artık başkalarının yapması
gerekenler var” dedim kendime ama
yine de çok etkilendim. Ağladım. Milli
takımla son maçımı Japonya’daki 15.
Dünya Şampiyonası’nda oynadım.
Takım arkadaşlarıma, “Bu benim milli
takımda son maçım, ona göre oynayın” dedim. İçim rahat bıraktım takımı.
Çok güzel anılarım ve başarılarım var.
“Keşke şunu da yapsaydım” dediğim
hiçbir şey kalmadı milli takımla ilgili. O
yüzden rahatım.
Türkiye’de basketbol, voleybolun
önüne geçmiş durumda şu anda.
Sizce voleybola gereken ilgi gösteriliyor mu? Yurt dışıyla karşılaştırıldığında şu anda Türkiye’de
voleybol hangi aşamada?
Yurt dışında tabii ki bu işe daha
profesyonelce bakıyorlar. Biz daha
yeni profesyonelleşmeye başlıyoruz
voleybolda. Birtakım şeyler daha otur-
madı rayına ama oturacak. Bence
voleybol Türkiye’de çok iyi gidiyor, sayılı ülkelerden biriyiz bu spor dalında.
Eksikler tamamlandıktan sonra her
şey daha iyi olacak. Son zamanlarda
çok büyük başarılar elde edildi. Yapılan yatırımların, kulüplerin voleybola
önem vermesinin bunda büyük etkisi
var. Bir kulüp değer yatırım yaptığında
diğeri de bundan etkileniyor ve yatırım
yapıyor. Giderek daha da büyüyecek.
“Basketbol mu voleybol mu?” diye
sorulduğunda, genellikle, kadınlarda
voleybol, erkeklerde basketbol yanıtı
verilir. Spor spordur sonuçta ama bu
dünyada da böyledir. Futbol, basketbol, voleybol diye gider orada da. Futbol, voleybol, basketbol diye bir sıralama yok hiçbir yerde.
Geleceğin voleybolcularına neler
önerirsiniz?
Voleybol şu anda çok iyi durumda
ülkemizde… Daha iyi noktalara da ulaşacak. Genç arkadaşlarımız, ablalarının ne yaptığının farkında. Bir şeyler
yaptıklarında, kendilerinden öncekilerin yaptıklarının önüne geçmeleri gerektiğinin de farkındalar. Milli takımın
başarıları onları motive ediyor, hırslandırıyor. Bence gelen nesil, işi bilerek
geliyor. “Yapacağım, başaracağım”
bilincindeler. Altyapıları çok sağlam...
Biliyorsunuz gençlerde Avrupa şampiyonu olduk. A milli takımın başarılarına yaklaşmalı, ciddiye almalı ve hiçbir
zaman vazgeçmemeliler. Gerektiğinde sayılara bakmadan oynayacak,
mücadeleyi asla bırakmayacaksın.
Boş zamanlarınızda neler
yaparsınız?
Çok sevdiğim bir yeğenim var,
onunla vakit geçirmeyi çok seviyorum. Dışarıya çok çıkmam. Evde film
izlemeyi tercih ederim. Sezon içinde
ise yaptığım ekstra bir şey yok. Sezon
dışında araba kullanmayı, alışverişi,
seyahat etmeyi çok severim. Yay burcuyum ve bütün özelliklerini taşıyorum. En kötü özelliğim ise çok sabırsız
olmam. Ama hiç üşengeç değilimdir.
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
41
KÜLTÜR SANAT
31. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’na
620 yayınevi katıldı
Her yıl sonbahar aylarında düzenlenen İstanbul Kitap Fuarı’nın 31’incisi Büyükçekmece’deki
TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde 17-25 Kasım 2012 tarihleri arasında gerçekleştirildi. 620
yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katıldığı fuarı, 452 bin kitapsever ziyaret etti.
ların sevdiği yazarlardan Korky Paul, gençlik
ve gotik edebiyatın önemli ismi Jasper Kent,
yediden yetmişe bütün kuşakların sevdiği çizgi
kahraman Red Kit sergisinin küratörü Didier
Pasomonik, Hollandalı yazar Joke Van Leewuen fuarın konukları arasındaydı.
İllüstrasyonun renkli dünyası
A
na teması “Çocukluğum YurdumdurÇocuk ve Gençlik Edebiyatı” olarak belirlenen ve Gülten Dayıoğlu’nun “Onur
Yazarı” olduğu 31. Uluslararası İstanbul Kitap
Fuarı, TÜYAP tarafından, Türkiye Yayıncılar
Birliği iş birliğiyle 17-25 Kasım 2012 tarihleri
arasında Büyükçekmece’deki TÜYAP Fuar ve
Kongre Merkezi’nde düzenlendi. 620 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katıldığı fuarda
yurt dışından da 40 ülke yer aldı. 25 yabancı
yazarın konuk olduğu fuar, dokuz gün boyunca 250 kültür etkinliğine sahne oldu. 452 bin
kitapseverin ziyaret ettiği fuar kapsamında
gerçekleştirilen imza günleri ve etkinliklerle
yüzlerce yazarın okurlarıyla bir araya gelmesi
sağlandı.
Birbirinden renkli çocuk etkinliklerine
ev sahipliği yapan fuar süresince, Gülten
Dayıoğlu’nun katılımıyla çocuk edebiyatı üzerine panel ve söyleşiler düzenlendi. Fuarın
ilk dört günü açık kalan “Uluslararası Salon”
42 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
kapsamında Hollanda, “Onur Konuğu” olarak
yer aldı. Hollanda’dan yayınevlerinin katılımıyla
düzenlenen etkinlikler kapsamında, modern
Hollanda edebiyatının önde gelen isimleri fuarın konuğu oldu. “Konuk ülke” etkinlikleri
kapsamında Hollandalı illüstrasyon sanatçısı
Marit Törnqvist, dört gün süresince çocuklara yönelik atölye çalışması gerçekleştirdi. Yurt
dışından çok sayıda yayınevi de fuara büyük
ilgi gösterdi. 31. Uluslararası İstanbul Kitap
Fuarı’na; Almanya, Azerbaycan, Hollanda, Hindistan, İngiltere, İran, İtalya, İspanya, Romanya, Rusya, Suudi Arabistan ve Macaristan’ın
da aralarında olduğu 40 ülkeden yayınevleri
katıldı.
Fuar, çocuk ve gençlik edebiyatının önde gelen isimlerini ağırladı
31. İstanbul Kitap Fuarı, çocuk ve gençlik
edebiyatının önde gelen isimlerini ağırladı. Macar masal yazar ve çizeri Erika Bartos, çocuk-
Kitap fuarı önemli sergilere de ev sahipliği
yaptı. Onur Yazarı Gülten Dayıoğlu’nun yaşamından kesitlerin yer aldığı “Bir Yaşamış, Bir
Yazmış - Gülten Dayıoğlu Sergisi”, üç kuşaktan
okuru Dayıoğlu’nun 50 yıllık yazın hayatına tanıklık etmeye çağırdı. Fuarın öne çıkan bir diğer
sergisi ise bu yıl “Çocuk ve Gençlik Edebiyatı”
olarak belirlenen tema çerçevesinde Türkiye
Yayıncılar Birliği ile gerçekleştirilen, Türkiye’nin
en önemli illüstrasyon sanatçılarının resimlediği “Kitap Resimleri İllüstrasyon Sergisi”ydi.
İllüstrasyonun renkli dünyası TÜYAP’ta ilk kez
okurlarla buluştu.
Tema çerçevesinde okurlarla buluşan bir
diğer sergi ise çocuk ve gençlik kitapları kapaklarından oluşan “Kapaklar Ormanı Sergisi”ydi.
Sergi, TÜYAP ve Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından Sadık Karamustafa’nın danışmanlığında hazırlandı. TÜYAP, birkaç ay önce Yapı
Kredi Yayınları tarafından düzenlenen Red Kit
Sergisi’ni de kitap fuarına taşıdı. Birkaç kuşağın çizgi romanlarını okuyarak, çizgi filmlerini
izleyerek büyüdüğü “yalnız kovboy” fuar süresince kitapseverlerle buluştu. ”Konuk ülke”
etkinlikleri kapsamında da Hollanda’nın önde
gelen 24 illüstrasyon sanatçısının çalışmalarından oluşan “Fil Gelmiş-Hollanda İllüstrasyon
Sergisi” fuar boyunca açık kaldı.
KÜLTÜR SANAT
Aksakallı Havabakan Antal Bey
Melek Çolak
Yapı Kredi Yayınları
“Türkler muazzam çaba ve kararlı çalışmayla modern
Türkiye’yi Asya’dan çıkarmaya çabalıyorlar. Şimdiden hayran
kalınacak sonuçlar ortaya konuldu. Bu çalışma bir 10 yıllık
da değil. Küçük Asya şimdi değişti. Mükemmel ortaokullara ait zihniyet sonucunda yeni nesil Türk, kaderci zihniyetini
yenmeye muktedir olacak. Devlet başkanına ve bakanlarına,
yabancı uzmanlardan oluşan muazzam bir kadro yardım ediyor. Uzmanların çok zor görevleri var. Çünkü yabancı çevrede idrak daha zor. Çoğu kez, daha az aydına sahip olan
ama yine de büyük makamı dolduran, sıklıkla uzmanların
yanında daha uzman olmayı isteyen eski Türklerin kıskançlığıyla ve güvensizliğiyle baş edebilmeleri gerekiyor. Mucize
kâbilinden bir görevle, bugünkü Türkiye’yi yüz yıllık geri kalmışlığından çıkarmak konusunda başarılı olacak olan Gazi
Kemal Paşa’nın aydın ve istekli birçok kurmayı var.”
Melek Çolak, Aksakallı Havabakan Antal Bey’de Türk meteorolojisinin kuruluş hikâyesini anlatıyor.
Grendel
John Gardner
Yapı Kredi Yayınları
Eğer sanatın fikirleri güzel idiyse bu sanatın kabahatiydi, Ozan’ın değil. Bir kör seçici, neredeyse bir çılgın: Bir kuş. Ormanda tatlı tatlı şakıyan kuşlar var
diye insanlar birbirlerini daha nazikçe mi öldürdüler?
Anglo-Sakson edebiyatının en eski ve en ünlü destanı Beowulf’taki korkunç canavar Grendel’in gözünden insan varoluşu. Dışlanmış, yalnız ve ötekileştirilmiş Grendel insanla
sürdürdüğü savaşı bir de kendi bakış açısından anlatıyor.
Gardner kendisine dünya çapında ün kazandıran bu romanda, sadece korkunç görüntüsünden ibaret bir varlığa, bir iç
dünya ve ruhsallık katarak onu çağdaş edebiyatın en unutulmaz antihümanist ve nihilist kahramanına dönüştürüyor.
İlk Gece
Marc Levy
Can Yayınları
On beş yıl sonra karşılaştılar… İki eski sevgili Keira ve Adrian. İkisi de ayrı yollardan aynı hedefe yürüyen iki bilim insanıydı. Evrenin bilinmeyenlerini keşfetmek, bilinenleri tersyüz
ederek çok ötelere ulaşmak… Biri ilk güne, biri ilk insana…
Uzun bir serüven başladı; ölüm, her adımda onların yolunu
gözlüyordu…
Mozart dinliyor
olabilirsiniz; fakat onu
tanımıyorsunuz!
Aydın Büke
Can Yayınları
Tanrı’nın mucizesiydi aslında... Her ne kadar besteci bir babanın çocuğu, öğrencisi ve
ideali olsa da çocuk yaşlarında parlayan dehasının karşısında imparatorlar, imparatoriçeler
eğilecek, çağdaşı meslektaşları bestelerine
duydukları hayranlığı dile getirmekten yüksünmeyecekti. Daha 6 yaşında ilk defa gördüğü notaları yanlışsız çalabiliyordu. 35 yıllık yaşamında
olağanüstü besteler üretti, soluk almadan çalıştı. Çevresinde bulunanlara günde onlarca
defa, kendisini sevip sevmediklerini sorar, şaka
için bile olsa cevap olumsuz
olursa derin bir korkuya kapılır
ve hemen gözleri dolardı. Hep
çocuk kaldı. Yaşamını mektuplara sığdıracak kadar çok
yazdı. Çok başarılı oldu, hep
anı yaşadı, çok kazandı, çok
kaybetti, borçlu olarak öldü.
Yaşamı yarım kaldı, yaş 35,
yolun sonuydu, ortası değil...
Dünyaca ünlü müzisyenleri “gerçekten” tanıyor muyuz? Aydın Büke’nin kaleme
aldığı bu biyografiye sadece göz gezdirmek bile ne yazık ki “Hayır!” cevabına götürüyor bizi… Roman tadında, soluksuz okunan bu
kitap, adından ve ölümsüz eserlerinden başka
bir şey bilmediğimiz, Leopold’ün oğlu Mozart
ile ilk tanışma!
“Yaptığınız keşifleri açıklayacak olursanız, ilk
gün, dördüncü dünya ülkelerinde yüz binlerce insan ölecek, ilk hafta içinde de üçüncü dünya ülkelerinde milyonlarca insan ölecek. Ertesi hafta,
dünyanın göreceği en büyük göç dalgası başlayacak. Bir milyar aç insan, kendilerinde olamayana
el koymak amacıyla kıtaları aşmak için denizlere
açılacak. Herkes gelecek için ayırdığı birikimiyle
günü kurtarmaya çalışacak. Beşinci hafta, ilk gece
başlamış olacak.”
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
43
SAĞLIK
Rahatsızlık geçiren bir karaciğer
eski sağlığına tekrar kavuşabilir
Vücudu zehirli maddelerden arındıran karaciğer, kendini sürekli olarak yenileyen bir
organdır. Üçte ikisi zarar görmüş olsa bile eski sağlığına tekrar kavuşabilir. Tabii ki,
alkol veya ilaçlarla çok fazla zorlanmaması durumunda… Yapısında sinir bulunmadığı
için, karaciğerde meydana gelen bir rahatsızlık ağrılara yol açmıyor. Ancak bu durum,
hastalığın ileri aşamada teşhis edilmesine sebep oluyor.
44 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
SAĞLIK
K
araciğerle ilgili sorunların karnın üst
kısmında şişlik ve aşırı tokluk hissi şeklinde kendini gösterdiğini söyleyen Kadıköy Şifa Ataşehir Hastanesi Dahiliye Uzmanı
Dr. İrfan Berber, çoğu vakada en önemli etkenin
hepatit B virüsü olduğunu dile getirdi. Toplumda hepatit C’nin de gittikçe yaygınlaştığını ve
benzer bulaşma yollarının mevcut olduğunu aktaran İrfan Berber’le hepatitin nasıl bulaştığını,
hastalığın seyri ve tedavisini konuştuk.
Karaciğerimizde bir sorun olduğunu nasıl
anlarız?
Karaciğerle ilgili sorunlar karnın üst kısmında şişlik ve aşırı tokluk hissi şeklinde kendini
gösterir. Uzun süreli, sıkça nükseden halsizlik
de önemli belirtiler arasında yer alır. Bu durumların sık yaşanması halinde, sebep mutlaka bir
hekim tarafından araştırılmalıdır. Ancak bazen
sinsi seyreden hastalıklar rastlantısal olarak fark
edilir. Bu nedenle, taramalar önemlidir.
Hangi virüsler karaciğere zarar verir?
Çoğu vakada en önemli etken hepatit B
virüsüdür. Toplumda hepatit C de gittikçe
yaygınlaşmakta olup, benzer bulaşma yolları
mevcuttur. Bu virüs her türlü vücut sıvısından
bulaşabilir. Özellikle prezervatif kullanmadan
gerçekleşen cinsel ilişkiler, bu virüsün bulaşmasına ve hastalıklara yol açar. Bunun dışında
dövme ya da manikür, pedikür yapılırken kullanılan aletler, hijyenin iyi olmadığı dental ve tıbbi
uygulamalar, anneden bebeğe aile içi bulaşma
da en önemli virüs bulaşma yollarıdır.
Hepatit B virüsü vücutta hangi sorunlara
yol açar?
Hepatit B virüsü karaciğerin parçalanmasına sebep olur. Virüsün vücuda girmesiyle hastalığın ortaya çıkması arasında geçen süre 30
ile 180 gündür. Ancak, belirtiler tam olarak bir
karaciğer enfeksiyonu sinyalini vermez; daha
çok halsizlik ve soğuk algınlığında yaşanan
ağrılara benzer. Bu durum uzun süre devam
ederse, mutlaka karaciğerin değerleri kontrol
ettirilmelidir.
Hepatit A hangi durumlarda bulaşır?
Hepatit A özellikle temiz olmayan suları
içmek suretiyle ağız yoluyla veya tuvalet gibi
yerlerden bağırsak yoluyla vücuda bulaşır. Bu
nedenle az gelişmiş bölgelerde musluktan su
içilmemesi ve içeceklerin buzsuz tüketilmesi
gerekir.
Hepatit neden bu kadar tehlikeli bir
hastalık?
Sağlıklı bir bağışıklık sistemi birçok virüsle
tek başına savaşabilir. 1-6 ay kadar süren bir
dönemden sonra hastalık tamamen yenilmiş ve
vücut bu hastalığa karşı ömür boyu sürecek bir
bağışıklık kazanmış olur. Ancak, vakaların yüzde 5 ile 10’unda hepatit kronikleşir. Yani virüsler
karaciğerde kalır ve zarar vermeye devam eder.
Yıllar sonra bu durum siroz veya karaciğer kanserine dönüşebilir.
Hepatit ve sarılık aynı şey mi?
Hayır. Gözlerde veya vücutta meydana gelen sarılaşma, karaciğerle ilgili bir rahatsızlıktan
dolayı kanda artan safra miktarına bağlı olarak
ortaya çıkar. Bu durum ancak, her iki vakada bir
meydana gelir.
Kronik hepatit hastaları için sürekli yatak
istirahati mi gerekir?
Hayır, gerekmez. Halsizlik gibi şikâyetler zaman zaman oluşur ama bunlar uzun süreli değildir. Kronik vakalar günlük hayatlarına normal
bir şekilde devam edebilir. Ancak, siroz veya
kanser olma riskleri oldukça yüksektir. Bu sebeple takip gerekir, hangi hastanın ne şekilde
tedavi edileceği hastanın durumuna ve hastalık
aktivitesine göre değişkenlik gösterir.
Karaciğer problemleri sadece aşırı alkol
alan kişilerde mi meydana gelir?
Bu yanlış kanı, oldukça yaygındır. Her ne
kadar gelişmiş ülkelerde kronik bir karaciğer
rahatsızlığından yüzde 30 ile 40 arasında alkol
tüketimi sorumlu olsa da, karaciğer rahatsızlıklarının başka sebepleri de vardır. Örneğin,
kimyasal maddeler, ilaç veya virüse bağlı enEKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
45
SAĞLIK
Karaciğer yağlanması nasıl olur?
Alkolün yüzde 90’ı, karaciğer tarafından
vücuttan atılır. Karaciğer bu işlem sırasında zehirli bir madde üretir. Bu madde karaciğer için
son derece zararlıdır. Çünkü karaciğerde yağ
hücrelerinin oluşmasına neden olur ve aşırı derecede alkol tüketimiyle karaciğerin yağlanmasına yol açar. İleri safhalarda karaciğerde bağ
dokusu oluşur ve siroz olur. Ancak karaciğerin
yağlanmasında tek sebep alkol değildir. İlaçlar, enfeksiyonlar, tiroit hastalığı ve diyabet gibi
pek çok metabolik hastalık benzer bir görünüm
yaratabilir.
Rahatsızlık geçiren karaciğer tekrar eski
sağlığına kavuşabilir mi?
Evet, kavuşabilir. Çünkü karaciğer kendini
sürekli olarak yenileyen bir organdır. Karaciğerin
üçte ikisi zarar görmüş olsa bile eski sağlığına
tekrar kavuşabilir. Ancak, çok fazla zorlandığında
(alkol, ilaç) o da pes edebilir. Vücudu zehirli maddelerden arındıran bu organda sinir bulunmadığından karaciğerde meydana gelen bir rahatsızlık ağrılara yol açmaz. Bu nedenle de rahatsızlık
ne yazık ki ileri bir aşamada tespit edilir. Hasta
her zaman eski sağlığına kavuşmaz. Bu geçirilmekte olan rahatsızlığın türüne bağlıdır.
Karaciğerin sağlıklı olduğu nasıl
anlaşılır?
Doktor tarafından kan testi yoluyla karaciğerin değerleri ölçülerek bir terslik olup olmadığı anlaşılabilir. Ayrıca tomografi, sonografi ve
buna benzer tetkikler de gerekli olabilir. Şüpheli, karar verilemeyen vakalarda olay, biyopsi
alımıyla patolojik tanı boyutuna uzayabilir.
feksiyonlar da karaciğerin rahatsızlanmasına
sebep olabilir. Ülkemizde ise viral hepatitler ön
plandadır.
Karaciğerin alkol limiti nedir?
Bu daha çok bünyeye bağlıdır. Yani alkolün
karaciğerden ne kadar atıldığıyla ilgilidir. Dünya
Sağlık Örgütü’nün belirlediği haftalık alkol limitleri vardır.
46 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
Siroz nasıl bir hastalıktır?
Yumuşak bir dokuya sahip olan karaciğer, siroza yakalanması durumunda küçülür ve yumruk
büyüklüğünde bir boyuta ulaşır. Karaciğer bu durumda sertleşir ve etrafını doku kaplar. Karaciğer
bu durumda işlevini yerine getiremez ve hayati
tehlike oluşur. Eğer siroz zamanında tedavi edilir
ve küçülme durdurulabilirse, hastalık uzun yıllar
hastaya sorun çıkarmadan takip edilebilir.
Sağlıklı bir karaciğere sahip olmak için
nasıl beslenmeliyiz?
Özellikle hayvansal yağlar karaciğer için
oldukça zararlıdır. Bunun yerine bitkisel yağlar
veya balık yağı, özellikle bakliyat, filiz ve balık
ürünleri tercih edilebilir. Şeker vücutta yağa dönüştürüldüğü için, şeker tüketiminde de daha
dikkatli olmak gerekir. Ağırlıklı olarak sebze ve
meyve tüketmeye özen gösterilmelidir. Ayrıca
hijyen şartlarına, katkı maddeleri içeren ürünlere dikkat edilmeli; bilinçsiz, doktor önerisi olmadan ilaç ve destek ürünü kullanılmamalıdır.
FUAR TAKVİMİ
2013 YILI YURT İÇİ FUARLARI
Organizatör
Fuar Adı
Konu
Tarih
Yer
TÜYAP
Avrasya Hayvancılık 2013
Hayvancılık
9-12 Ocak
İstanbul
Sektörel Fuarcılık
4.Ulusal Enerji Verimliliği
Enerji verimliliği
10-11 Ocak
İstanbul
Start Fuarcılık
Fresh Türkiye
Yaş meyve ve sebze
11-13 Ocak
İstanbul
Patika Tanıtım
Evlilik Dünyası 2013
Ev ve evlilik hazırlıkları
11-13 Ocak
İstanbul
TÜYAP
İDF 2013 İstanbul 7. Deri Fuarı
Giysilik ve ham deriler
17-19 Ocak
İstanbul
EFEM
Anne Bebek Çocuk Ürünleri Fuarı
Anne, bebek ve çocuk ürünleri
17-20 Ocak
İstanbul
E Uluslararası Fuarcılık
IMOB 2013
Mobilya
29 Ocak-2 Şubat
İstanbul
TÜYAP
IFEXPO 2013
Çorap, iç giyim, mayo
31 Ocak-2 Şubat
İstanbul
İzmir
Gençiz Fuarcılık
Jewex Takı Fuarı
Alyans, altın, takı
1-4 Şubat
Akort Tanıtım
Gapfood 9.Gıda Fuarı
Gıda ve gıda teknolojileri
7-10 Şubat
Gaziantep
TÜYAP Adana
Adana İnşaat 2013
Yapı malzemeleri
14-17 Şubat
Adana
Kalite Fuarcılık
Beton 2013
Beton, agrega, inşaat
21-24 Şubat
İstanbul
Akort Tanıtım
PENTEX 2.Penye Fuarı
Penye, tekstil ve teknolojileri
21-24 Şubat
Gaziantep
Türkel Fuarcılık
Alldesing 2013
Tasarım endüstrileri
22-23 Şubat
İstanbul
TÜYAP
Unicera
Zemin ve duvar kaplamaları
27 Şubat-3 Mart
İstanbul
Pozitif Fuarcılık
Aysaf
Ayakkabı yan sanayi ürünleri
28 Şubat-2 Mart
İstanbul
Dünya Fuar Yapım
Eurasia Moto Bike Expo
Motosiklet, bisiklet
28 Şubat-3 Mart
İstanbul
Akare Fuarcılık
Akare Yurtdışı Eğitim Fuarları
Yurtdışı eğitim alternatifleri
2-3 Mart
İstanbul
GL Events Fuarcılık
SİRHA-İSTANBUL 2013
Otel, catering ve gıda
7-9 Mart
İstanbul
Marka Fuarcılık
13.Zemin Fuarı
Halı, parke, zemin kaplamaları
7-10 Mart
Gaziantep
Messe Stuttgart Ares
Züccaciye 2013
Züccaciye, mutfak eşyaları
7-10 Mart
Ankara
İstanbul Fuarcılık
Texbridge
Hazır giyime yönelik kumaş
13-15 Mart
İstanbul
TÜYAP
İstanbul Pencere 2013
Pencere, panjur, cephe profil
13-16 Mart
İstanbul
TÜYAP
İstanbul Kapı 2013
Kapı, kepenk, kilit, alarm
13-16 Mart
İstanbul
Senexpo Fuarcılık
Uluslararası LIGHTTECH 2013
Aydınlatma, tesisat, elektrik
14-17 Mart
İstanbul
İhlas Fuar Hizmetleri
8.Uluslararası Boru Fuarı
Boru, ek parçaları, makine
28-30 Mart
İstanbul
CYF Fuarcılık
7.Yapıdecoor Ankara 2013
İnşaat malzemeleri
28-31 Mart
Ankara
2013 YILI YURT DIŞI FUARLARI
Organizatör
Fuar Adı
Konu
Tarih
Yer
İMMİB
Arab Plast
Plastik
7-10 Ocak
BAE
ABD
UİB
Texworl USA Fuarı
Tekstil
14-16 Ocak
Meridyen
Nicex
Kimya, kozmetik
29-31 Ocak
Nijerya
İMMİB
AMBİENTE 2013
Mutfak ve eşyaları
15-19 Şubat
Almanya
İTKİB
Micam shoevent
Ayakkabı, çanta
3 Mart
İtalya
Meridyen
Medibat
Yapı malzemeleri
6-9 Mart
Tunus
Selten
Ife London 2013
Gıda ve gıda paketleme
17-20 Mart
İngiltere
Tuskon
Ecowas Türk İhraç Ürün.
Genel ticaret
24-28 Mart
Nijerya
Senexpo
İnterzum Guangzhou 2013
Mobilya
27-30 Mart
Çin
EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT
47
BULMACA
SUDOKU
BULMACA
1’den 9’a kadar olan rakamları panoya yerleştirin. Her satır ve sütun 3x3’lük 9 kare’den oluşmaktadır.
9’luk kutularda her rakamdan 1 adet olmalıdır.
Yanıtları www.istoc.com.tr adresinde bulabilirsiniz.
48 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012

Benzer belgeler

PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi

PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi Kadıköy Şifa Ataşehir Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. İrfan Berber: “Rahatsızlık geçiren bir karaciğer eski sağlığına tekrar kavuşabilir”

Detaylı

PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi

PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi İSTOÇ Ticaret Merkezi Adına Nahit Kemalbay Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Cumhur Savaşkan Yayın Kurulu Mehmet Duyulmuş Salih Türkay M. Mustafa Gönül Mehmet Özcan Necati Yaşar Adres İSTOÇ Ticaret Merkez...

Detaylı