PBS televizyonuna konuştu

Transkript

PBS televizyonuna konuştu
PBS televizyonuna konuştu
Nisan 29, 2014 - 3:18:00
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD PBS televizyonundan Charlie Rose'un sorularını yanıtladı.
1915 yılı olaylarına ilişkin olarak Türklerin o dönemde Ermenilere karşı bir soykırım yapmadığını
belirten Erdoğan, "O mümkün değil çünkü öyle bir soykırım yapılmış olsa şu anda bizim ülkemizde
yaşayan Ermeni vatandaşı olabilir miydi? Bakın şu anda bizim bir defa pasaportlu vatandaşımız olduğu
gibi pasaportsuz Ermenistan'dan kaçıp ülkemize sığınan şu anda Ermeniler var" dedi.
Rose'nun, İsrail ile Türkiye ilişkilerinin ABD Başkanı Barack Obama'nın girişimleriyle normalleşme
sürecine girdiği anımsatılarak, "ilişkileriniz tam olarak ne durumda ve elçi atamaları ne zaman olacak"
sorusuna da Başbakan Erdoğan, şöyle yanıt verdi:
"Önce ben tabi bu soru sebebiyle teşekkür ediyorum. Yani Başkan Obama'ya, değerli dostuma
davetleri sebebiyle çok teşekkür ediyorum. Çünkü o, Sayın Obama'nın gayretleriyle olmuş bir adımdı.
Ve telefondaki Netenyahu'nun özür dilemesi olayı yine onun girişimleriyle olmuş bir adımdı. Bundan
dolayı kendisine özellikle teşekkür ediyorum. Tabi burada bir tazminat konusu var. Tazminatta da belli
bir noktaya artık gelindi yani buna 'anlaşma noktası' diyebilirim. Bir de tabi Türkiye üzerinden veya
Türkiye'nin Filistin'deki mağdur insanlara insani yardım götürmesi noktasındaki görüşmeler var yani
bunların da halli ile birlikte normalleşme süreci başlayabilir. Bunun zaten bilgisini Dışişlerindeki
arkadaşlarıma da söyledim. Şu anda bu konuda artık günler sayıyoruz, haftalar sayıyoruz diyebilirim.
Temennim odur ki bir kara kedi tekrar aralara girmesin. Bir normalleşme süreci başlayabilir. Bu
normalleşme sürecinin de ilk adımı şüphesiz ki büyükelçilikler vasıtasıyla atılacak olan adımdır."
"İlk adım maalesef istihbarat teşkilatımızın müsteşarına yönelik bir adımdı"
Başbakan Erdoğan,bir soru üzerine ABD'de yaşayan Fethullah Gülen ile başbakan olduktan sonra
telefon görüşmeleri dışında bir görüşmesi olmadığını, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
döneminde ise kendisiyle görüşmeler yaptığını anlattı. İktidarlarının ilk iki döneminde Fethullah Gülen
ve grubuyla ilişkilerinin iyi olduğunu, herhangi bir sıkıntı bulunmadığını dile getiren Başbakan Erdoğan,
bütün sıkıntının 2010 yılındaki Anayasa değişikliğine ilişkin halk oylaması sonrasında başladığını
belirtti.
Halk oylamasında Fethullah Gülen grubunun, bir güç devşirme olayına giriştiğine işaret eden
Başbakan Erdoğan, "Ve bu güç devşirme olayı aslında yani emniyetle, güvenlikle öbür tarafta
yargı arasındaki o desteği o dayanışmayı sağlamaya yönelik bir adımdı. Bu sonradan bir tespitimdir.
Tabi bu gerçekleşince artık bu adım atılmaya başlandı. Ve ilk adım maalesef istihbarat teşkilatımızın
müsteşarına yönelik bir adımdı. Bu Oslo görüşmeleriyle ilgili bir adımdı" ifadelerini kullandı.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve yardımcılarına yönelik atılan adımları kabul etmesinin mümkün
olmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, Oslo görüşmelerinin iyi niyetle atılmış adımlar olduğunu ve
bir ülkenin istihbarat biriminin ülkesinde barışı tesis için her türlü adımı atabileceğini dile getirdi.
Süreçte yaşanan olumsuzlukların, iftira ve yalanların sürece müdahalelerini gerekli kıldığını ifade eden
Başbakan Erdoğan, "Ve bu müdahale ile işte şu gelinen nokta maalesef başlamış oldu. Tabi bunların
yani biz gerçekten bu denli acımasız, ülkede siyaseti dizayn etme çalışmalarına ihtimal vermiyorduk.
Ama ülkede kurumların içerisine girme bu tür gayretlerin farkındaydık. Ama bunun bu denli art niyetli
olduğunu bilmiyorduk. Tabi zaman geçtikçe artık bunun bir art niyet olduğunu o zaman hissettik.
Hissettikten sonra tabi ki biz de tedbirlerimizi almaya başladık" değerlendirmelerinde bulundu.
Başbakan Erdoğan, MİT Müsteşarı Fidan'a yönelik yapılan karalama kampanyalarının, paralel yapının
ilk somut adımı, ilk delili olduğuna işaret ederek, onun arkasından çok farklı bir süreç yaşanarak, 17
Aralık ve 25 Aralık'ta yaşanan olayların, bu işin darbe girişimine dönüştüğü dönem olduğunu söyledi.
"Bu olanlara karşı sessiz kalmış olsaydım belki olay çok farklı yerlere gidebilirdi"
Gezi olaylarının içinde de paralel yapının bulunduğunu belirten Erdoğan, gazeteci Charlei Rose'nun
"Bu bir darbe girişimi mi?" sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Yes, bir darbe girişimidir. Bu sivil darbe girişimi, onu yaptılar. Eğer ben yurt dışından gelişimde tüm
bu olanlara karşı sessiz kalmış olsaydım belki olay çok farklı yerlere gidebilirdi ama tabi ki biz sessiz
kalmadık. Bakın şimdi en basitinden söyleyeyim; Benim ofisime mesela, böcek yerleştirdiler. 2 ofisime
tabi bunu yakaladığımız anda gerekleri yapıldı hala da devam ediyor. Aynı şekilde telefon dinlemeleri
devletin en üst kademesinde olanların odalarını dinlemeler. Diğer ana muhalefet partisinin liderini
gözetleme, diğer siyasi partilerin milletvekillerini izleme, onların mahremlerine girecek kadar bunlar
ileri gittiler. Bakanlar arası konuşmalar, kriptolu telefonları dinlemeler bunları yaptılar... En son
Dışişleri Bakanlığını dinlediler.
Şimdi bunları dinleyen insanların vatanseverliğinden bahsedilebilir mi, milliyetseverliğinden
bahsedilebilir mi? Ve bunları artık ben adeta bir örgüt olarak görüyorum ve bu örgütle mücadelede de
biz model ortağımız tabi ki Amerika'dan beklentilerimiz var. Bunlar deport edilebilir veya teslim
edilebilir. Bu kadar basit. Şimdi bizden diyelim ki Amerika'nın kendi güvenliğini tehdit eden birilerinin
bize ismi geldiği zaman biz bunları yakaladığımızda teslim ediyoruz. Bugüne kadar yaptığım buna
benzer benim 10'u aşkın teslimim var ve aynı şeyi ben tabi stratejik ortağımız olan Amerika'dan
bekliyorum. Çünkü bunlar bizim ulusal güvenliğimizi tehdit girişimidir ve bunlar deport edilmeli veya
bize teslim edilmeli ki biz gereğini yapalım."
Başbakan Erdoğan, bir başka soru üzerine de Türkiye'yi 230 milyar dolar milli gelirle teslim aldıklarını
anımsatarak, bugün milli geliri 820 milyar dolara çıkardıklarını söyledi. Yolsuzluk yapan bir
iktidarın, 23 milyar dolardan bir ülkeyi alıp da 12 senede 820 milyar dolara çıkaramayacağını belirten
Erdoğan, Türkiye'de 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapılırken, iktidarları döneminde 12
yılda Türkiye'de 17 bin kilometre bölünmüş yol yaptıklarını hatırlattı.
"Yolsuzlukların olduğu bir ülkede bunları yapabilir misiniz? Bakın bir taraftan boğazda köprü yapıyoruz
3. köprü, bir taraftan denizin altından MARMARAY'ı yaptık" diyen Erdoğan, şimdi de denizin altından 2.
tüp geçiti yaptıklarını, gelecek yıl köprü ile 2. tüp geçidin açılacağını, Türkiye'yi hızlı tren ağlarıyla
donattıklarını, göreve geldiklerinde 26 olan havalimanı sayısını 52'ye çıkardıklarını, kamu net borç
stokunun milli gelire oranı yüzde 73 olan bir ülkeden, kamu net borç stokunu yüzde 35'e
düşürdüklerini, devletin borçlanma faizini yüzde 63'ten tek haneli rakamlara indirdiklerini anlattı.
Erdoğan, Avrupa'da en iyi büyüme hızına sahip Almanya'nın yüzde 0,8, Türkiye'nin ise büyüme hızının
yüzde 4 olduğuna işaret ederek, "Yani yolsuzlukların olduğu bir ülke bunları başarabilir mi? Bu kadar
açık, net her şey ortada ve millet bunu gördüğü için zaten 45,5'i verdi. Yoksa millet yolsuzlukların
olduğu bir iktidarı hiç başında tutar mı?" dedi.
"Anayasa Mahkemesi hukuku çiğniyor"
Erdoğan, bu açıklamalarının ardından gazeteci Rose'e anlattıklarına inanıp inanmadığını sordu ve
şöyle devam etti:
"Şimdi şöyle güzel bir şey ortaya koyayım; Bir diktatöre eğer yüzde 45,5 hele bir yerel seçimde oy
veriyorsa bunun "bir anlamı" var demektir. Diğerlerine de birine yüzde 27-28 veriyorsa, birine yüzde
15 veriyorsa, bir diğerine yüzde 5 veriyorsa bunun da "bir anlamı" var demektir. Ve öyle bir
diktatörden bahsediyorlar ki her genel başkan her türlü hakareti yapabiliyor. Medya her türlü hakareti
yapabiliyor. Yazılı görsel bütün bu hakaretler rahatlıkla yapılabiliyor. Bir diktatörün olduğu bir ülkede
siz o diktatöre bu tür hakaretleri yapabilir misiniz? Mümkün değil ve şu anda bizim ülkemizde sandığa
bakın kaç tane parti gitti ve bütün bu partiler sandıkta temsil edildiler ve burada herhangi bir
sıkıntı yaşanmadan bu seçimler atlatıldı.
Ama ben bir şeye daha geleceğim. Twitter'den bahsediyorsunuz bu Twitter'ın Türkiye'de bir ofisi yok,
bir Amerikan şirketi ve Türkiye'de vergi kaçakçısı, kayıt dışı ekonomiyi işletiyor ve diyelim ki mahkeme
kararları var. Bu mahkeme kararları kendilerine iletiliyor, Başbakana hakaretler var Başbakan dava
açıyor. Bakanlarıma hakaretler var dava açılıyor ve bu hesaplar kapatılmıyor. Bu hesaplar
kapatılmadığı gibi bir diğer taraftan da diyelim ki Anayasa Mahkemesi burada devreye giriyor.
Anayasa Mahkemesi ise hukuku çiğniyor, hukuku çiğnemek suretiyle Anayasaya ters hareket ediyor ki
Anayasa'nın 148. Maddesi burada çok açık, net. Yani kanuni yollar tüketilmeden bir defa bu konuyla
ilgili olarak herhangi bir dava açılamaz ama kalkıp kanuni yolları hiç dinlemeden, birincil mahkemenin,
onun hakkını kullanıyor ve kalkıp bir karar veriyor. Şimdi ben diyorum ki Amerika Birleşik
Devletleri'nde bu nasılsa, uygulaması nasılsa bizde de aynı şekilde olmalı, Fransa'da, İngiltere'de
nasılsa bizde de aynı şekilde olmalı ve internet yetkilileri geldi. Arkadaşlarımız onlara şunu sordu;
Burada niye ofis açmıyorsunuz, açın ofisinizi verginizi de ödeyin ve burada eğer kanunlara uygun
bir şekilde çalışıyorsanız size AK Parti hükümetinin yapacağı herhangi bir şey yoktur."
"Twitter bir defa herkesin özgürlük alanına saygı duymak zorunda"
Başbakan Erdoğan, "Twitter ile ilgili sorun sadece vergi meselesi mi?" sorusuna da "Twitter bir defa
herkesin özgürlük alanına saygı duymak zorunda, ülkemde ofis kurmak zorunda. Eğer
bunları yapmıyorsa siz Amerika'da vergi ödüyor mu Twitter, soruyorum ödüyor mu ödemiyor
mu? Ödüyor. Bende de ödeyecek. Bende ödemediği gibi yapılan hakaretler, mahkeme kararları
bunlara uymak zorunda mahkeme kararına da uymuyor. O zaman mahkeme kararına uymazsa bizim
de yapmamız gereken bir şey var biz kalkarız kapatırız, gelirsin ofisini açarsın, vergini ödersin o
zaman da biz size 'çalışın' deriz problem yok" yanıtını verdi.
Anayasa Mahkemesi'nin Twitter kararının anımsatılarak, "aranızda farklı bir duruş söz konusu, buna
rağmen Twitter'ı kapatma konusunda pişmanlık duymadınız mı?" sorusuna karşılık da "Biz, Anayasa
Mahkemesinin verdiği karara uyarız ama eleştirimizi de yaparız. Yani verdiği karara uymak başka
bir şey, saygı duymak başka bir şeydir. Bunu birbirinden ayırmak lazım" dedi.
"Bu konuşmanın altından da Sayın Başkan ömrü boyunca da bir daha kurtulamayacaktır"
Başbakan Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın yaptığı konuşmanın ciddi manada
hukuki değil, siyasi bir konuşma olduğuna işaret ederek, hakimlerin, yargının kararlarıyla konuşmasını
beklediklerini, siyasetçinin ifade özgürlüğüne de müdahale etmesini asla kabullenemeyeceklerini
söyledi. Erdoğan, "Ama bugün Sayın Başkan, öyle bir konuşma yaptı ki karşısında Cumhurbaşkanı var,
Meclis Başkanı var, Başbakan var, Başbakan Yardımcısı var sanki onlara akıl veriyor. Böyle bir yetkisi
yok o bir defa kendi kararlarıyla ekibiyle beraber konuşacak. Ama orada böyle bir konuşmayla
karşılaşmak şahsım, milletim adına, partim adına bizleri üzmüştür. Ve bu konuşmanın altından da
Sayın Başkan ömrü boyunca da bir daha kurtulamayacaktır ve her zaman için bu konuşma onun
karşısına çıkacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, bir başka soru üzerine toplumsal olaylarda ölümlerin sadece Türkiye'de olmadığını, her
ülkede yaşanan olaylarda hayatını kaybedenlerin olduğunu belirterek, "Şimdi Amerika'da
olaylarda ölümler olmuyor mu, Almanya'da olaylar oluyor, ölenler olmuyor mu, İngiltere'de, Madrid'de
olmadı mı, Ukrayna'da şu son olaylarda olmadı mı? Her yerde olur. Şimdi bu olaylar esnasında da ne
yazık ki bunlar istenen şeyler değildir istenmeyen şeylerdir. Ama siz eğer şiddete
başvurursanız şiddete başvurduğunuz zaman bu istenmeyen neticeler meydana gelir" dedi.
"Bizim polisimiz silaha asla sarılmaz"
Türkiye'de yaşanan toplumsal olaylarda şiddete başvuranın polis olmadığını, şiddete başvuranların
belli illegal örgütlerin oyununa gelerek meydanlara inenler olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları
kaydetti:
"Siz kalkar da polise taşla molotofla saldırdığınız zaman bunun neticesinde bu tür olaylar meydana
gelecektir. Ve dikkat edin bu insanların büyük çoğunluğu silahla falan ölen insanlar değil. Silahla falan
ölmediler, bizim polisimiz silaha asla sarılmaz. Son ana kadar da burada sabreder işte su
kullanabilir. Çeşitli yani bu noktada gaz bombaları atabilir. Bunun dışında polisimizin silah kullanarak
insan öldürmesi söz konusu değildir. Buralarda hassas olmamız lazım ve biz protesto için hiçbir zaman
'hayır' demedik. Protesto yaparsın toplantılarını yaparsın ama vandalizme hayır, faşizan baskılara
hayır, terörizm kokan bu tür gösterilere hayır, bunları yapmaya hakları yok ve bizim kendilerine
gösterdiğimiz yerler var, 'gelin, şu alanlarda yapın' diyoruz, 'hayır. Biz, o alanlarda yapmayız, biz
istediğimiz yerde yaparız'... İstediğin yerde yapamazsın. Siz, 'istediğimiz yerde bunu yaparız' dediğiniz
zaman bu bir defa hukuk tanımazlıktır, kanun tanımazlıktır.
Vatandaş gösterisini yapar, ben de gösterimi yapıyorum. Ama ben kendim için tayin edilmiş alan
neresiyse gidip o alanda yapıyorum. Biz, 2,5 milyonu İstanbul'da topladık bir meydanda 2,5 milyon ve
2,5 milyonun toplanmasıyla dağılmasında bir kişinin burnu kanamadı. Bunlar da gelsinler o meydanda
gösterilerini yapsınlar. Biz bunlara 'hayır' demiyoruz ki buyursunlar orada yapsınlar
gösterilerini ama halkın, vatandaşın, gezme alanı dinlenme alanı, ticaret, alışveriş AVM olan yerlerde
gösteri yapılabilir mi, böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey olduğu zaman işte orada maalesef
hadiseler birçok insanın da burnunun kanamasına vesile oluyor."
"Belli bir merkezden düğmeye basılıp, belli ülkeler özellikle karıştırılmak isteniyor"
Erdoğan, son dönemde Türkiye'deki Gezi Parkı odaklı olaylarda, Mısır, Ukrayna ve daha başka
ülkelerde yaşanan toplumsal olaylarda dış tahrikler olduğuna işaret ederek, "Belli bir merkezden işin
idare edildiği ortada ve bunların elimizde vesikaları da var belgeleri de var. Aynı olaylar, senaryo aynı,
aynı senaryoyu görüyorsunuz. Tabi bu senaryoyu gördüğünüz zaman demek ki belli bir merkezden
düğmeye basılıp, belli ülkeler özellikle karıştırılmak isteniyor. Bunu üzülerek müşahade ediyoruz"
ifadelerini kullandı.
ABD'de ve Batı'daki bazı yerleşik grupların bu işlerin içerisinde yer alabildiğini belirten Erdoğan, "Yani
bu noktada, biz kalkıp da tabi 'Amerika yönetimi bu işi yapıyor' gibi bir iddianın içerisinde bugüne
kadar olmadık. Böyle bir şey de söylemedik ama bazı gruplar var ki bu işleri tahrik ediyor olabilirler"
diye konuştu.
Demek ki samimi değilmiş
Erdoğan, "Bazıları sizin AB'ye katılmanızın AB ile İslam dünyası arasında bir köprü olabileceğini
söylüyor, bu konuda ne dersiniz?" şeklindeki soru üzerine, "Bana göre bu en doğal bir yaklaşım tarzıdır.
Çünkü Batı, aslında bunu bekliyordu. İslam dünyası da bunu bekliyordu. Ama Batı'nın beklentisinde ne
kadar samimi olup olmadığını şu 50 senede gördük. Demek ki samimi değilmiş. Avrupa Birliğini
kastediyorum" diye konuştu.
"İslam dünyası, Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesinin, Avrupa Birliği ile İslam dünyası arasında bir
köprü olacağını, olması gerektiğini hep düşünüyor, hala da düşünüyor" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Fakat Avrupa Birliği, böyle bir gelişimin, oluşumun hala farkında değil. Biz bunu kendilerine de
anlatamıyoruz. Çünkü Türkiye bir defa özellikle İslamla laisizmi bir arada tutmayı başarabilmiş bir ülke
ve bu özellikle geleceğe yönelik de oralardaki bu tür değişimin, gelişimin oluşmasında çok önemli bir
rol oynayacak. Yani burada biz özellikle Batılı dostlarımızın tabii Avrupa Birliğinin daha samimi olması,
Türkiye’ye yaklaşmasının önünü açması gerekir.
Bakın biz hala 14. fasıldayız. Ben göreve geldiğimde, Avrupa Birliğindeki fasılların sayısı 15’ti. Daha
sonra bunu 15’e çıkardılar ve 15’e çıkardıktan sonra ben görevdeyken 15 ülke Avrupa Birliğindeydi.
Şimdi bu sayı 27 oldu. Ülkeler Birliğe giriyor ama biz 50 yıldır kapıdayız, 50 yıldır bizi hala Avrupa
Birliği oyalıyor. E bu da tabii ki sadece Tayyip Erdoğan’ın şahsında değil halkımda bir güven bunalımı
meydana getiriyor. Halkım diyor ki Avrupa Birliği bizi almaz."
"Bunu aşmaya, gayret etmeye devam edecek misiniz?" sorusu üzerine, Erdoğan, "Biz şu anda tabii
çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Biliyorsunuz, Avrupa Birliği Bakanlığını kurduk. O da çalışmalarını
devam ettiriyor. Tabii dünyadaki birçok gelişmeler bu konuda bazı kararların alınmasını da gündeme
getirebilir" ifadelerini kullandı.
"Dünyadaki hangi gelişmeler bu kararların gündeme gelmesine yol açar?" şeklindeki soru üzerine
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şimdi bu Avrupa Birliğinde tabii bu oyalama taktikleri böyle devam edecek olursa biz tabii başımızın
çaresine bakmak zorunda kalacağız. Dünyada birçok oluşum var. Bu oluşumların içerisinde bu
değerlendirilebilir. Biz Avrupa Birliğine işte geçenlerde de yaptığım ziyarette söyledim, ne kadar
sürecek bu iş daha dedim. Yani artık bıktık dedim. Yani bakın her dönemde bir tane iki tane fasıl zor
açılıyor."
"Avrupa Birliğinin olmaması Türkiye’nin kıyameti değildir"
"Olmasını temenni ettiğiniz şeyler olduğunda Türkiye'nin dış politikasını ve uluslararası ilişkilerin
yönünü farklı bir tarafa çevirmeniz söz konusu mu?" şeklindeki soruya da başbakan Erdoğan, şu yanıtı
verdi:
"Yani şimdi Avrupa Birliğinin olmaması Türkiye’nin kıyameti değildir. Yani biz onu böyle bir şey
gündeme geldiğinde zaten oturur, ilgililerle de konuşuruz. Yani Türkiye kendi kendine yeten bir ülke,
bütün dünyaya entegre olmuş bir ülke. Şu an bizim dünyada ihracat yapmadığımız bir tane ülke yok.
O denli çalışıyoruz. Temel hak ve özgürlüklerde Maastricht kriterlerinde, Avrupa Birliği ülkeler şu
anda Maastricht kriterlerine uymuyor. Ama biz Maastricht kriterlerine uyuyoruz. Böyle bir yapı var."
Suriye meselesi
"Son zamanlarda daha da sıkıntılı hale gelmiş olan Suriye konusuna gelecek olursak, 910 kilometre
sınırınız ve ülkenizdeki yüz binlerce mülteci olan Suriye krizi ile ilgili olarak ne dersiniz?" şeklideki
soruyu da yanıtlayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Şu ana kadar ülkemizde bizim 700 bini aşkın sığınmacı var. Bunların yaklaşık 200 bini çadırlarda,
konteyner kentlerde yaşıyor. 500 bini çeşitli şehirlerimizde yaşıyor ve bizim harcadığımız para şu ana
kadar 3,5 milyar dolar. Bize yurt dışından gelen destek 150 milyon dolar. Bunun da 50 milyon doları
Suudi Arabistan’dan geldi. 25 milyon kadar Birleşmiş Milletlerden diğerleri de değişik ülkelerden geldi.
Ama harcadığımız rakam 3,5 milyar dolar. Bunları tabii ki besliyorsunuz; eğitimi, sağlığı her tür
şeyleriyle biz ilgileniyoruz. Bu noktada biz tabii istiyoruz ki Batı ses çıkarsın, mesela Amerika’yla bizim
burada çok ciddi dayanışma içerisinde olmamız gerekiyor. Ama biz bu dayanışmayı da yapamıyoruz.
İşte Cenevre toplantıları vesaire, hiç birinden bir netice çıkmadı. Şimdi bizler gibi beraber olduğumuz
ülkeler gerek Avrupa’da gerek Amerika’yla bu model ortaklığımız falan, bunlarda mesafe almamız
lazım."
"Şu anda 2,5 milyon, 3 milyon sığınmacı Suriye’de var, ölüm sayısına bakıyorsunuz 200 bine yakın
ölüm vakası var" diyen Erdoğan, "Bütün bunlar karşısında hala bunu seyretmek olacak iş değil.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nerede, Birleşmiş Milletler nerede?" diye konuştu.
"Libya’da hangi adımı attılar ise burada da bu tür adımları farklı bir şekilde deneyebilirler"
Başbakan Erdoğan, Suriye konusunda atılmasını tavsiye ettiği adımların neler olduğu yönündeki soru
üzerine de, şöyle devam etti:
"Yani şu anda birçok ülkelerde atılmış olan adımlar oldu. Değil mi, yani Libya’da hangi adımı attılar ise
burada da bu tür adımları farklı bir şekilde deneyebilirler, atabilirler. Yani şu anda Libya’da atılan
adımın kim nerede, nasıl, kimse bunun hesabını soruyor mu? Bitti. E şimdi burada da atılması gereken
adımlar hususunda kararlılık gerekiyor. Bu kararlılık niye yok? Birçok ülkelerde yaptırımlar uygulanıyor
vesaire, burada niye uygulanmıyor? Herhangi bir şey yok, ölenler öldükleriyle kalıyor, ülkelerini terk
edenler terk ettikleriyle kalıyor. Ama burada bir insanlık dramı var. Tutturuyorlar kimyasal silah, ya
bunların hepsi oyalama, aldatma; ben kimyasal silah falan yutmuyorum. Bakın çok açık net
söylüyorum. Yani kimyasal silahla 2 bin kişi ölüyor, onu suç olarak kabul ediyorsunuz. Ama öbür
tarafta 200 bine yakın insan konvansiyonel silahla öldürülüyor onu yok farz ediyorsunuz. Eğer bir
suçun neticesi ölümse o suçtur, ben kimyasal silahları savunmuyorum. Tamam onun da gereği
yapılsın ama konvansiyonel silahları niye görmüyoruz. Bombalar yağıyor, varil bombaları atılıyor,
tanklarla toplarla insanlar öldürülüyor, bunları yok farz ediyoruz. Niye bu tanklar, toplar nereden
geliyor, füzeler nereden geliyor? Bu varil bombaları nereden geliyor, bunları niye sorguya
çekmiyoruz?"
Ukrayna'daki kriz
Başbakan Erdoğan, "Rusya ile ilişkileriniz gayet iyi değil mi? Ukrayna sınırına asker yığdığında ve
Kırım'ı ilhak ettiğinde siz ona (Putin'e) ne dediniz?" şeklindeki soruyu da şöyle yanıtladı:
"Yani birbirimize karşı sevgimiz, saygımız var. Tabii Kırım’la ilgili yaptığımız görüşmede, yani bu
yapılanın doğru olmadığı konusundaki düşüncemi kendilerine ilettim. Tabii kendilerinin yaklaşımı,
Kırım halkı bizi istediği için biz oradayız. Yaklaşımı bu. Tabii ki yani bu şekilde dünyada birçok ülkeyi
isteyen bazı darda kalmış ülkeler olabilir. Bunlar bunun gerekçesi olmasa gerek. Bunu doğru bulmak
mümkün değil. Bırakalım o halk kendi ayakları üzerinde dursun, yapabileceğimiz bir şey varsa onlara
hep birlikte yardımcı olalım ve kendilerinin ayağa kalkmasını da sağlamış olalım.
Bir diğer konu Ukrayna meselesi. Mesela Ukrayna’da şimdi önümüzdeki ay sonu seçim olacak. E şimdi
bu seçim için orada gerekli desteğin verilmesi lazım. Tabii Ukrayna Anayasası'nda eğer
cumhurbaşkanı orada işbaşındaysa seçim yapılamaz gibi bir maddenin olduğundan bahsediliyor.
Aslında ben bunun çok çok sağlıklı olup olmadığını bilmiyorum. Çünkü cumhurbaşkanı şu anda
işbaşında değil, cumhurbaşkanı şu anda Ukrayna dışında ve tabii orada şu anda bir seçim kararı alındı.
Parlamento ve geçici bir hükümet işbaşında. Bu seçim kararı neticesinde de şu anda bir seçime
gidilecek. Bu seçim neticesinde ne olur tabii bunu hep birlikte görmemiz lazım, aynı şekilde Sayın
Putin, bizler hep birlikte izleyeceğiz. Temennimiz odur ki Ukrayna’nın geleceği için sağlıklı bir yapı
meydana gelir."
"Rusya’nın güneydoğu Ukrayna kısmındaki yaklaşımlarını sağlıklı bulmuyoruz"
Ukrayna'da yaşanan gelişmelere de işaret eden Başbakan Erdoğan, "Biz Ukrayna’da da yani özellikle
Rusya’nın güneydoğu Ukrayna kısmındaki yaklaşımlarını sağlıklı bulmuyoruz. Çünkü orada da şu anda
mesela dün Rusya yanlısı Ukraynalılarla Ukrayna askerleri çatıştılar. Bunlar tabii güzel gelişmeler değil.
Bunları bir an önce Ukrayna’nın da aşması lazım. Seçimse seçimi yapıp yani seçimin yapılmaması için
de bu yönleri tahrik edebilirler. Bunlara engel olmakta fayda var. Rusya halkı bu noktada bence kendi
dostları olan Ukrayna halkına karşı ben inanıyorum ki olumlu bir yaklaşım içindedir. Rusya’nın
yönetimi de bunu ortaya koyacak olursa Ukrayna halkının demokratik yaklaşımını görelim, ona göre
de bence yeni süreç Ukrayna halkı için, Ukrayna için hayırlı olsun diyelim."
Türkiye-ABD ilişkileri
Başbakan Erdoğan, Türkiye ile ABD ilişkileriyle ilgili soru üzerine de "İşte şu anda 1,5 ay önce (Obama
ile) görüştüğümden bahsettim size, yani aynı sıklıkla olmasa bile yine görüşme imkanımız oluyor,
görüşüyoruz. Dışişleri bakanlarımız daha sık görüşüyorlar. Ve özellikle bölgedeki gelişmeleri ele alma
değerlendirme fırsatımız oluyor" ifadelerini kullandı.

Benzer belgeler