HUKUK DERGISI 2.indd
Transkript
HUKUK DERGISI 2.indd
HUKUK DERGÝSÝ HAKEMLİ DERGİ YIL: 4 SAYI: 42/ HAZİRAN 2013 Hukuki Makaleler Yüksek Mahkeme Kararları Mevzuat Hukuk Haberleri YAZILIM TÝCARET LÝMÝTED ÞÝRKETÝ LEGES HUKUK DERGİSİ HAKEMLİ DERGİ Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti. adına Sahibi ve Sorumlu Müdür Ömer Faruk KAHRAMAN Genel Yayın Yönetmeni: Av. Zehra Birsen YAMAK Av. Selçuk HANEGELİOĞLU Satış Direktörü Hasan ORUÇ Yayın Danışmanı Av. Yıldıray SAYAR Reklam Koordinatörü Sertaç Koray SUNGUR Kültür - Sanat Danışmanı Av. Zehra Birsen YAMAK Bölge Müdürü Ümmühan ÇANKAL Yıl : 4 Sayı : 42 ISSN 1309-9620 Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Her ay yayımlanır. Basıldığı Yer: Yıldız Matbaacılık ve Baskı Sistemleri Ziya Gökalp Mah.42/4 Sok.No:18/2 Zeytinburnu - İSTANBUL - TÜRKİYE Tel.: 0212 558 01 05 – 416 09 39 Yönetim Yeri: Sümer mah. 29/5 sok. No:2 Nur Apt. K: 4 D:11 Zeytinburnu-İstanbul-TÜRKİYE Tel: 0212 547 60 80 Fax: 0212 547 60 82 www.legeshukukdergisi.net • e-posta: [email protected] Kapak Tasarım : Nurmuhammed Madaminov Dizgi - Tasarım : Nurmuhammed Madaminov Düzeltmen : İ.Fatih AYTUĞ Copright 2010 - Bu derginin tüm yayın hakları Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Her hakkı saklıdır. Alıntılarda kaynak göstermek zorunludur. YILLIK ABONELİK BEDELİ (12 SAYI): PEŞİN 450 TL - VADELİ 500 TL İÇİNDEKİLER HUKUKİ MAKALELER Rehnin Paraya Çevrilmesi Yolu İle İlamlı Takip Av.Olga ERCANER................................................................................................................ 11 İtirazın İptali Davasını Açma Süresinin Başlangıcı (İİK. mad. 67/I) Av.Alper UYAR....................................................................................................................... 43 Yeni TTK’ya Göre Defter Onayları Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Başmüfettişi Soner ALTAŞ................ 49 Asgari Ücretle Çalışıyor Olmak Yoksulluk Nafakası Bağlanmasına Engel Midir? Ya da Yoksulluk Nafakasının Kaldırılmasını Gerektirir mi? Av.Yeliz DARENDE................................................................................................................ 54 MEDENİ HUKUK Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması - Dava Sırasında Dava Konusu Malın ya da Hakkın Devredilmesi..................................................87 Yoksulluk Nafakası - Boşanmanın Kesinleşmesi Sonrası Ancak Çocuklar İçin İştirak Nafakası İstenebileceği ..........................................92 Hata Hukuksal Nedenine Dayalı Davalarda İspat Hakkı Kullanılmak Suretiyle Hukuki İlişkinin Geçmişe Etkili Olarak Ortadan Kaldırılabileceği - Bir Yıllık Hak Düşürücü Süre - Hatanın Varlığının Her Türlü Delille İspat Edilebileceği............................................................................................................................. 96 Boşanmaya Sebebiyet Veren Olaylar Yüzünden Kişilik Hakları Saldırıya Uğrayan Tarafın, Kusurlu Olandan Manevi Tazminat İsteyebileceği - Uygun Miktarda Maddi Tazminat Takdiri...................................................................................................................................... 100 Kocanın Gelirinin Kadının Gelirinden Az Olması Kocayı Ortak Giderlere Katılmaktan Kurtarmayacağından, Bu Durumun Kadına Tedbir Nafakası Bağlanmasına Engel Olmayacağı - Kocanın Gelirinin Kadının Gelirinden Az Olması Halinin Hükmolunacak Tedbir Nafakasının Miktarının Takdirinde Nazara Alınacağı......................................103 Kamulaştırmasız El Atma - Bilirkişi Raporları Arasındaki Çelişkinin Giderilmesi Gerektiği ...............................................................................106 Temerrüt İhtarnamesi - Kira Sözleşmelerinde, Kira Bedelinin Zamanında Ödenmemesi Halinde Ceza Koşulu Ödeneceğine Veya Sonraki Kira Bedellerinin Muaccel Olacağına İlişkin Anlaşmaların Geçersiz Olduğu - Kötü Niyet Tazminatı..................................108 Haksız Şart - Davalıya, Dava Açılmadan Önce İhtarname Gönderildiğine ya da Hakkında İcra Takibinde Bulunulduğuna Dair İddia ve Delil Olmadıkça Faize Dava Tarihinden İtibaren Hükmedileceği.................................................................................................. 134 Emekli Olunan Tarihten İtibaren Büyüme ve Gelişme Oranlarının Emekli Aylığına Yansıtılması - Farklı Tarihlerde Emekli Olan Sigortalıların, Emekli Aylığı Bağlama Tarihlerinde Yürürlükte Bulunan Farklı Kurallara Tabi Olmaları Nedeniyle, Aralarında Eşitlik Karşılaştırılması Yapılamayacağı.................150 MEDENİ USÜL HUKUKU Bozmadan Sonra Mahkemece Verilen Kararlarda Gerekçenin Genişletilebileceği Fakat Değiştirilemeyeceği Bozmadan Sonra Verilecek Kararda, Bozma Öncesi Değerlendirilmeyen Delillere Dayanılamayacağı, Özel Daire Denetiminden Geçmemiş Hususların Yeni Kararda Yer Alması Halinde, Kararın Usul Hukuku Açısından Direnme Kararı Sayılamayacağı, Bu Nedenle Temyiz Merciinin Hukuk Genel Kurulu Olmayıp Özel Daire Olduğu ............................................................................63 İflas Davaları İçin Yetki Sözleşmesi Yapılamayacağı, İflas Davalarının Mutlaka Borçlunun Muamele Merkezinin Yer Ticaret Mahkemesinde Açılacağı - Şirketlerin Ticaret Siciline Kayıt Edildikleri Yerin Muamele Merkezi Olduğu Yönünde Karine Olduğu.................................................................................................... 67 Yetkisizlik Kararının Kesinleşmesinden İtibaren Kanuni Süresi İçinde Dosyanın Yetkili Mahkemeye Gönderilmesi İçin Başvuruda Bulunulması Gerektiği, Sürenin Geçirildiği Hallerde Yetkili Mahkemenin Davanın Bu Nedenle Açılmamış Sayılmasına Karar Vermesi Gerektiği.........................................................................72 4077 Sayılı Yasanın Uygulanmasıyla İlgili Her Türlü İhtilafın Çözümünde Tüketici Mahkemelerinin Görevli Olduğu - Görev Konusunun Kamu Düzeninden Olması Nedeniyle Davanın Her Halinde Mahkemece Kendiliğinden Dikkate Alınması Gerekeceği.................................................................................................................................77 Yargı Yeri Belirlenmesi - Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren Bütün İşlem ve Fiillerin Ticari İşlerden Olduğu ...............................................................140 Haksız Fiilden Doğan Davanın, Zararın Meydana Geldiği Yer ya da Davacının Yerleşim Yeri Mahkemesinde Açılabileceği ........................................................................................................................ 144 İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU Eksik İncelemeyle Hüküm Kurulamayacağı - Tarafların Bildirdikleri Bankalardan Hakkın Doğum Tarihinden İtibaren Birer Yıllık Devreler Halinde Bankalarca Mevduata Fiilen Uygulanan En Yüksek Faiz Oranının Sorularak Faizin Bilirkişiye Hesaplattırılması Gerekeceği................................................................116 İşçinin, Asıl İşverenden Alınan İş Kapsamında ve Değişen Alt İşverenlere Ait İşyerinde Aralıksız Çalışması Halinde İşyeri Devri Kurallarına Göre Hareket Edileceği - Süresi Sona Eren Alt işverence İşçinin İş Sözleşmesinin Feshedilmesi Halinde, İşçinin Daha Sonra Yeni Alt işveren Yanındaki Çalışmalarının Yeni Bir İş Sözleşmesi Niteliğinde Olduğu ...........................118 İş Sözleşmesinin Feshinin Geçersizliği Ve İşe İade - Sendikal Nedenlerle Yapılan Fesih Haricinde İşe Başlatmama Tazminatının Azami Sınırının Aşılamayacağı.......................................................125 Haksız Fiilden Doğan Davanın, Zararın Meydana Geldiği Yer ya da Davacının Yerleşim Yeri Mahkemesinde Açılabileceği.............144 İşçinin Bordrolarda Görünen Ücretinin Gerçeği Yansıtmadığı Durumlarda Gerçek Ücretin Tespitinin Gerekeceği - Ücret Miktarı Ve Ekleri İspat Yükünün Kural Olarak İşçide Olduğu ....................155 BORÇLAR HUKUKU Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması - Dava Sırasında Dava Konusu Malın ya da Hakkın Devredilmesi ..................................................87 Temerrüt İhtarnamesi - Kira Sözleşmelerinde, Kira Bedelinin Zamanında Ödenmemesi Halinde Ceza Koşulu Ödeneceğine Veya Sonraki Kira Bedellerinin Muaccel Olacağına İlişkin Anlaşmaların Geçersiz Olduğu - Kötü Niyet Tazminatı ................................................................................................................. 108 TİCARET HUKUKU İflas Davaları İçin Yetki Sözleşmesi Yapılamayacağı, İflas Davalarının Mutlaka Borçlunun Muamele Merkezinin Yer Ticaret Mahkemesinde Açılacağı - Şirketlerin Ticaret Siciline Kayıt Edildikleri Yerin Muamele Merkezi Olduğu Yönünde Karine Olduğu................................................................................................... 67 Elektrik Kayıp-Kaçak Bedelinin Belirlenmesi İçin Alınan Kurul Kararının EPDK’nun Bir Düzenleyici İşlemi Olarak Tüm Tüzel ve Gerçek Kişileri Bağlayacağı - Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Tarafından Alınan Bütün Kararlara Karşı Açılan İptal Davalarının İlk Derece Mahkemesi Olarak Danıştay’da Görüleceği................................................................................................... 112 Marka Tescili - Markalarda Gerçek Hak Sahipliği ve Öncelik İlkesi .............................................................................................129 Kanuni Süresinde Muhatap Bankaya İbraz Edildiği Üzerine Yazılmış Tarihli Bir Beyanla İspat Edilemeyen Çekler Adi Havale Hükmünde Sayılacağı ve Borç İkrarını Da İçermediği Cihetle Alacaklının Kambiyo Takibinde Bulunamayacağı..............................131 Yargı Yeri Belirlenmesi - Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren Bütün İşlem ve Fiillerin Ticari İşlerden Olduğu .................................................140 CEZA HUKUKU – CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU Yağma Suçu - İddianamede Anlatılan Fiil Değişmemiş Olmakla Birlikte, O Fiilin Hukuksal Niteliğinde Değişiklik Olması Halinde Mahkemenin, Sanığa Ek Savunma Hakkı Vermek Suretiyle Hüküm Kurabileceği...................................................................161 Karşılıksız Yararlanma Suçu - Etkin Pişmanlık - Adli Sicile Kaydedilmesi Gerekmeyen Kararlar...........................................................168 İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu - Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması .................................................................................................................. 173 Kanun Yararına Temyiz - Tazyik Hapsi İle Cezalandırılan Sanığın Denetimli Serbestlik Hükümlerinden Yararlandırılamayacağı, Kendisinden Beklenen Yükümlülüğü Yerine Getirdiği Takdirde Serbest Bırakılacağı ...................175 Dolandırıcılık Suçu - Evlilik Yapmış Olan Sanığın Yetim Maaşını Almaya Devam Etmesinin Dolandırıcılık Suçunu Oluşturmadığı .................................................................................................................... 178 İDARE HUKUKU VE İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU Görevden Uzaklaştırmanın, Devlet Kamu Hizmetlerinin Gerektirdiği Hallerde, Görevi Başında Kalmasında Sakınca Görülecek Devlet Memurları Hakkında Alınan İhtiyati Tedbir Olduğu - Tapu Sicil Müdürü Kadrosunda Görev Yapan Davacının Sahip Olduğu Kadro Aylığının, Kontrol Memurluğuna Atanırken Kazanılmış Hak Sayılamayacağı...........................................................183 MEVZUAT Kanunlar..................................................................................................................................193 Bakanlar Kurulu Kararları............................................................................................... 196 Yönetmelikler........................................................................................................................ 204 Genelgeler............................................................................................................................. 210 Tebliğler...................................................................................................................................210 Tüzükler...................................................................................................................................216 Milletlerarası Andlaşmalar............................................................................................216 Yargıtay: Ölen Annenin Maaşını Almak ‘Dolandırıcılık’ Değil ....................221 Yargıtay: Emekli İkramiyesi Haczedilebilir............................................................222 Tapu, Avukata, ‘Taşınmazı Yok’ Diye Yanlış Bilgi Verirse, Dava Nerede Açılır? ......................................................................................................... 223 Yargıtay, İmam Nikahına Cezayı Bozdu...................................................................228 Habersiz Boşanmada Fatura Postacıya Çıktı...................................................... 229 Mahkeme 10 Gün İçinde Tebliğ Edilmeyen Trafik Cezasını İptal Etti...................................................................................................................................230 Banka, Polise de ‘Hukuksuzluk’ Yaptı.......................................................................231 Bekaret Kontrolü Yapmayı Reddeden Doktora Beraat..................................232 Bankalardan Devrim Gibi Kararlar! .........................................................................233 Adliyeden Esrar Çalma Girişimi..................................................................................235 Bu Haber Binlerce Emekliyi İlgilendiriyor.............................................................235 Mahkemeden Tüketicileri Sevindirecek Karar ...................................................237 HUKUK HABERLERİ RÖPORTAJ Av.Selçuk HANEGELİOĞLU ..........................................................................................241 ÖNEMLİ BİLGİLER Kıdem Tazminat Tavanı.................................................................................................... 249 Dönemler İtibariyle Asgari Ücret ............................................................................ 250 Asgari Ücret ve Yasal Kesintiler..................................................................................250 2013 Yılı Asgari Ücret ve Yasal Kesintiler...............................................................251 Ücret ve İşverene Maliyetleri .................................................................................... 253 Kapıcılar İçın Asgari Ücretın Hesabı ve İşverene Maliyeti ......................... 254 Asgari Ücret Uygulamasında Yeni Dönem........................................................... 254 2013 Yılında Asgari Geçim İndirimi tutarları....................................................... 255 Yıllık Ücretli İzin Süreleri .............................................................................................. 255 İhbar Tazminatı (akdin Fesfinde Bildirim Süreleri).......................................... 255 İşsizlik Sigortası Primi..................................................................................................... 256 Gelir Vergisi Tarifesi........................................................................................................... 256 Katma Değer Vergisi Oranları .................................................................................... 257 Kurumlar Vergisi Oranları ............................................................................................ 257 Geçici Vergi Oranları........................................................................................................... 257 Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı ................................ 257 Yasal Faizler Ve Yürürlük Süreleri...............................................................................258 Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları ................................................................... 528 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun›a Göre Gecikme Zammı Oranları .................................................................................260 Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler...................................................260 Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre).....................................................261 Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre)......................................................... 261 Değerli Kağıt Bedelleri ................................................................................................... 265 2013 yılı Damga Vergisi Tutarları .............................................................................266 Yargı Harçları Tarifesi...................................................................................................... 269 Noter Harçları...................................................................................................................... 275 Vergi Yargısı Harçları......................................................................................................... 277 Tapu Ve Kadastro Harçları.............................................................................................278 Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesi Genel Hükümler...............................................283 Avukatlık Ücret Tarifesi................................................................................................... 287 CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi................................................................................... 291 Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (ÜFE)...................................................................292 Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (TÜFE)................................................................292 HUMK Ve İİK Parasal Sınırları ......................................................................................293 İYUK Parasal Sınırları......................................................................................................... 293 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler ...................................... 296 Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi ...............................................................................298 ARAMA İNDEKSLERİ Kanun Maddelerine Göre Arama İndeksi ............................................................. 300 Kavramlara Göre Arama İndeksi..................................................................................302 DANIŞMA KURULU u Prof. Dr. Tekin AKILLIOĞLU Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Şebnem AKİPEK Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Ali AKYILDIZ Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı u Prof. Dr. Aydın AYBAY Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kurucu Dekan u Prof. Dr. Ufuk AYDIN Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuk Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Ali Şafak BALI Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Seyithan DELIDUMAN Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Mehmet DEMİR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı u Prof. Dr. Abdullah DİNÇKOL Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Yücel ERTEKİN Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Nüvit GEREK Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Hüseyin HATEMİ Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Halil KALABALIK Sakarya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Yusuf KARAKOÇ Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. İsmail KAYAR Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. M. Macit KENANOĞLU Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi Anabilim Dalı u Prof. Dr. Ahmet M. KILIÇOĞLU Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Bölüm Başkanı u Prof. Dr. Köksal KOCAAĞA Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Nevzat KOÇ İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Erkan KÜÇÜKGÜNGÖR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Didem ALGANTÜRKLIGHT İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Tekin MEMİŞ İstanbul Şehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Hayrettin ÖKÇESİZ Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Mesut ÖNEN İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hava ve Uzay Hukuku u Prof. Dr. Demet ÖZDAMAR Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı u Prof. Dr. Selçuk ÖZTEK Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usûl ve İcra-İflâs Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Oğuz SANCAKDAR Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı u Prof. Dr. Haluk Hadi SÜMER Selçuk Üniversitesi İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Av. Prof. Dr. Mustafa TOPALOĞLU (Adana Barosu) u Prof. Dr. Devrim ULUCAN Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Ali Dursun ULUSOY Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. M. Fatih UŞAN Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı u Prof. Dr. Feridun YENİSEY Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Müslüm AKINCI Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı u Doç. Dr. Ramazan ÇAĞLAYAN Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı u Doç. Dr. Mustafa ÇEKER Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı u Doç. Dr. Yüksel METİN Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı u Doç. Dr. Pervin SOMER Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Reyhan SUNAY Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Doç. Dr. Kemal ŞENOCAK Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Metin TOPÇUOĞLU Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı u Yard. Doç. Dr. Ahmet Haluk ATALAY Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Yard. Doç. Dr. Mustafa AVCI Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı u Yard. Doç. Dr. Mesut AYGÜN Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Özel Hukuk Anabilim dalı u Yard. Doç. Dr. Fatma KOCABAŞ Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı u Yard. Doç. Dr. İbrahim SUBAŞI Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu Sigortacılık Bölümü İş Hukuk ve Sosyal Güvenlik Hukuku Öğretim Üyesi u Yard. Doç. Dr. Filiz TEPECİK Anadolu Üniversitesi Hukuk Mali Anabilim Dalı u Yard. Doç. Dr. Esra YAKUT Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi Anabilim Dalı u Yard. Doç. Dr. Bülent YÜCEL Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı u M. Handan SURLU Yargıtay Onursal 1. Başkanvekili (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanı) u Derya KONAK (Adana Hakimi) u Av. Rifat ÇULHA (Türkiye Barolar Birliği Eğitim Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi) u Av. Ahmet Serkan AĞCA (Erzincan Barosu) u Av. Tuncer AKTAŞ (Erzurum Barosu) u Av. İbrahim BAŞTİMAR (Kars Baro Başkanı) u Av. Yahya BİÇER (Elazığ Barosu) u Av. Hülya ÇETİNEL (Denizli Barosu) u Av. Turan ÇINAR (Erzurum Barosu) u Av. Boran ÇİÇEKLİ (İstanbul Barosu) u Av. M.İhsan DARENDE (Kastamonu Barosu) u Av. Mehmet DEMİRBAĞ (Kütahya Barosu) u Av. Ali DİLBER (Düzce Baro Başkanı) u Av. Demircan DİLEK (Sakarya Barosu) u Av. Murat Volkan DÜLGER (İstanbul Barosu) u Av. Şerafettin EKİCİ (İstanbul Barosu) u Av. İlhan ERTEM (Sakarya Barosu) u Av. Tansel ERTÜRK (İzmir Barosu) u Av. Zeliha GÜLCE (Van Barosu) u Av. Gazanfer GÜNLER (Bolu Barosu) u Av. Sadrettin HAŞILOĞLU (Erzurum Barosu) u Av. Ertuğrul HÜDAYİOĞLU (Kahramanmaraş Barosu) u Av. Süleyman Nadir İNAL (İzmir Barosu) u Av. Şenol İŞSEVENLER (Edirne Barosu) u Av. Hüseyin KANDEMİR (Şanlıurfa Barosu) u Av. Tahsin KILIÇ (Bursa Barosu) u Av. Nuri POLAT (İstanbul Barosu) u Av. İlker ONAY (İstanbul Barosu) u Av. Ahmet Sait ÖNER (Iğdır Barosu) u Av. Kemal ÖZASLAN (Bolu Barosu) u Av. Mehmet Zahit SÖYLEMEZ (Muş Baro Başkanı) u Av. İbrahim SÜLÜN (Kütahya Barosu) u Av. Fevzi ŞEN (Balıkesir Barosu) u Av. Necati TAŞTAN (Hatay Barosu) u Av. Ejder TEKEREK (Kahramanmaraş Barosu) u Av. Halis YAŞAR (Ağrı Barosu) u Av. Ertuğrul H.YEŞİLDAL (Antalya Barosu) u Av. Tuncer YILMAZ (Denizli Barosu) HUKUKİ MAKALELER REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP Av. Olga ERCANER İTİRAZIN İPTALİ DAVASINI AÇMA SÜRESİNİN BAŞLANGICI (İİK. mad. 67/I) Av. Alper UYAR YENİ TTK'YA GÖRE DEFTER ONAYLARI Soner ALTAŞ Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Başmüfettisi ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞIYOR OLMAK YOKSULLUK NAFAKASI BAĞLANMASINA ENGEL MİDİR? YA DA YOKSULLUK NAFAKASININ KALDIRILMASINI GEREKTİRİR Mİ? Av. Yeliz DARENDE SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 11 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP Av. Olga ERCANER GİRİŞ İcra ve İflas Kanunu’nun “Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip” başlıklı Beşinci Babı, taşınır rehninin paraya çevrilmesi (m.145-147) ile ipoteğin paraya çevrilmesini (m.148-150d) ayrı ayrı düzenlemekte; ipoteğin paraya çevrilmesi bölümünde ise “ilamlı” takip (m.149-149a, m.150h) ile “ilamsız” takibi (149b-150-a) ayrı hükümlere tabi tutmaktadır. Çalışma konumuz olan “Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip”e geçmeden önce rehin hakkıyla ilgili genel bir bilgi vermek gerekirse; Rehin hakkı, bir alacak yerine getirilmediği takdirde, hak sahibine bir taşınmaz veya taşınır mülkiyetini veya bir başka hakkı paraya çevirmek ve elde edilen meblağdan öncelikle alacağını almak yetkisini veren sınırlı bir ayni haktır.1 Rehin hakları Türk Medeni Kanunu’nun (MK) eşya hukukuna ilişkin dördüncü kitabında 850- 972. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu maddelerden 939 vd. maddelerinde menkul rehni, 850 vd. maddelerinde gayrimenkul rehni, 881 vd. maddelerinde ipotek, 898 vd. maddelerinde ipotekli borç senedi, 903 vd. maddelerinde irad senedi ve 954 vd. maddelerinde ise alacaklar ve diğer haklar üzerinde rehin konusu düzenlenmiştir. Rehin hakkı, bir taşınmaz üzerinde kurulursa, taşınmaz rehninden bahsedilir (MK m.850-938).2 Taşınmaz rehni, hak sahibine bir taşınmazın değerinden alacağını elde etme yetkisi veren sınırlı bir ayni haktır. Bütün taşınmaz rehinlerinde ortak olan fikir bir taşınmazın alacağın teminatını teşkil etmesidir. Hak sahibi, şartların gerçekleşmesi ile rehin konusu taşınmazı icra organlarınca paraya çevirterek, alacağını öncelikle elde etme yetkisine sahiptir. Hak sahibi, bu ayni hakkını bütün üçüncü kişilere, özellikle taşınmaz malikinin diğer alacaklılarına karşı ileri sürebilir.3 Medeni Kanunumuzun taşınmaz rehni sistemi, iktisadi ihtiyaçlar açısından iki amacın gerçekleşmesine yöneliktir. İlk olarak, Roma Hukukundan beri rehin hakkına yükletilen, kişisel alacağı teminat altına alma görevi. 1 M.Kemal Oğuzman/Özer Seliçi, Eşya Hukuku, 9.Bası (İstanbul: Filiz 2002), s.657. 2 Budak,İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip, 3.Bası (İstanbul: 12Levha 2010), s.1. 3 Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.659. 12 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 İkinci olarak da, modern ihtiyaçların ortaya çıkardığı arazi değerinin tedavül ettirilmesi görevi. Her iki görevin yerine getirilmesinde taşınmaz rehni araç olarak kullanılmaktadır. Taşınmaz rehninin yalnız kişisel alacağı teminat altına almak görevini yüklendiği hallerde rehin hakkı alacağa bağlı bir fer’i hak olarak gözükmektedir. Rehin hakkı bu halde alacağın mukadderatına tabidir.4 Taşınmaz rehninin arazi değerini tedavül ettirme görevini yüklendiği hallerde, arazi değeri bağımsızlaştırılarak buna tedavül kabiliyeti sağlanmaktadır. Bunun için taşınmazın farazi değer parçalarına bölünebileceği ve taşınmaz rehninin, taşınmaz değerinin bir parçası ile sınırlandırılarak kurulabileceği kabul edilerek, bir alacağın taşınmazın bir değer parçası ile teminat altına alınması mümkün kılınmıştır. Medeni Kanun, bu kısmi değerleri temsilen kıymetli evrak düzenlenmesini öngörmüştür. Kıymetli evrakın düzenlenmesi ile, söz konusu olabilecek bir temel alacak yenileme ile sona ermiştir. Taşınmaz rehni bu temel alacaktan tamamen bağımsızdır ve yalnız kıymetli evrakta doğmuş olan soyut alacağı teminat altına alır. Böylece kıymetli evrakta hem bir soyut alacak, hem de bunu teminat altına alan o değerdeki taşınmaz rehni hakkı mündemiçtir. Kıymetli evrak el değiştirdikçe, taşınmazın değer parçası da tedavül etmektedir.5 Yukarıdaki amaçları karşılayabilecek tek bir taşınmaz rehni türü bulmak imkansızdır. Bu yüzden Medeni Kanun bu amaçları gerçekleştirmek için temelde birleşen ancak hukuki düzenleniş tarzları açısından birbirinden ayrılan üç tür taşınmaz rehni düzenlemiştir. Kişisel alacağı teminat altına alma görevini karşılamak üzere “ipotek”, arazi değerini tedavül ettirmek görevinin aracı olarak “ipotekli borç senedi” ve “irat senedi”. Bu üç taşınmaz rehni çeşidi dışında, başka bir taşınmaz rehni türü kurulamaz. (MK. m.850) Taşınmaz rehni çeşitlerini birbirinden ayıran kıstaslar, alacak ile rehin hakkının karşılıklı ilişkisi; kişisel sorumluluk ve taşınmaz ile sorumluluğun karşılıklı durumları; rehinli alacaklı ile rehin borçlusunun hukuki durumlarıdır. Bu kıstaslar açısından her üç taşınmaz rehni çeşidinin durumu kısaca şöyledir: İPOTEK İpotek, bir kişisel alacağın teminat altına alınması amacını güder. MK.m.881’e göre, ipotek halen mevcut veya henüz doğmamış olmakla beraber ileride doğması kesin yahut olası olan bir alacağı teminat altına almak için kurulur. İpotek, teminat altına alınan alacağa bağlı bir haktır. Geçerli bir alacak olmadan, geçerli bir ipotek de olmaz. Bir alacağı teminat altına almak için ipotek kurulunca, borçlunun kişisel sorumluluğu devam eder; bu sorumluluğun yanında ipotek dolayısıyla taşınmaz ile sorumluluk doğmuş olur. Taşınmazın paraya çevrilmesinden elde edilen meblağ alacağı 4 5 Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.659. Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.660. SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 13 karşılamazsa rehinli alacaklı borçlunun diğer malvarlığı değerlerine de başvurabilir. İpotekli taşınmaz üzerindeki mülkiyetin, edim borçlusunun tayini açısından hiçbir fonksiyonu yoktur. Borçlu sıfatıyla ipotekli taşınmazda mülkiyet hakkı sahipliğinin birbiriyle ilişkisi yoktur. İpotek, eşyaya bağlı borç doğurmaz. İpotekli taşınmaz maliki, malik olduğu için borçlu değildir. Borcu ancak kendisiyle alacak arasındaki bir temel borç ilişkisinden doğabilir. Bu yüzden de borçlunun mutlaka ipotekli taşınmazın maliki olması gerekmez (MK. m.881/f.2). Taşınmaz maliki, bir üçüncü kişinin borcu için taşınmazı üzerinde alacaklı lehine ipotek kurabilir. Bu halde ipotekli taşınmaz maliki borçlu duruma gelmez; borç dolayısıyla kişisel sorumluluğu yoktur.6 İRAT SENEDİ İrat senedi taşınmazın değerini tedavül ettirmek amacına yönelmiştir. Taşınmaz değeri bağımsızlaştırılmıştır. Bağımsızlaştırılan bu değer, taşınmazdan ödenmesi gerekli bir para borcu biçiminde bir yükümlülük olarak taşınmaza yükletilmiştir. Yani bir para borcunun ifası ve bunun taşınmazın değeri ile teminat altına alınması yükün içeriğini teşkil etmektedir. Bu değer için irat senedi denilen bir kıymetli evrak düzenlenecektir. İrat senedinin düzenlenmesi ile soyut bir borç doğar. Eğer irat senedi ile teminat altına alınmak istenen bir temel alacak söz konusu ise, bu alacak yenileme dolayısıyla sona ermiştir (MK. m.910). İrat senedi, hem alacağı hem de bunu teminat altına alan taşınmaz rehnini kapsar. İrat senedinde borçlunun borçtan dolayı sorumluluğu, yalnız taşınmazla sınırlı ayni sorumluluktur. Bunun yanında borçlunun kişisel sorumluluğu söz konusu edilemez (MK. m.903/f.3). Kıymetli evrakta mündemiç borç ifa edilmezse, rehinli alacaklı ancak teminat teşkil eden taşınmazı paraya çevirerek alacağını elde eder. Taşınmazın paraya çevrilmesinden elde edilen meblağ alacağı karşılamazsa, karşılanmayan kısım için alacaklı borçlunun diğer malvarlığı değerlerine başvuramaz. İrat senedinde mündemiç borç bir eşyaya bağlı borçtur. İpotekten farklı olarak borçlu, teminat teşkil eden taşınmazın mülkiyetine göre tayin olunur. İrat senedi borçlusu, yüklü taşınmaza kim malikse odur. İPOTEKLİ BORÇ SENEDİ İpotekli borç senedi, hem kişisel sorumluluğun sürdüğü, hem de taşınmaz değerinin tedavülünün mümkün olduğu bir taşınmaz rehni çeşididir. Taşınmazın değeri bağımsızlaştırılmış ve “ipotekli borç senedi” adı verilen kıymetli evraka bağlanarak tedavülü sağlanmıştır. Senedin düzenlenmesiyle bir soyut alacak doğar ve teminat altına alınmak istenen bir temel alacak varsa, senedin yenileme etkisi dolayısıyla sona erer. (MK. m. 910) Teminat gösterilen taşınmaz yalnız bu senetten doğan alacağın teminatını teşkil eder. İpotekli borç senedinden doğan borçtan dolayı, hem borçlunun kişisel sorumluluğu, hem de taşınmaz ile sorumluluğu söz konusudur. Borçlu, borcunu ödemezse, taşınmaz paraya çevrilir. Elde edilen meblağ, alacağı 6 Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.661. 14 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 karşılamazsa, borçlunun diğer malvarlığı değerlerine başvurulabilir. İpotekli borç senedinde, irat senedinden farklı olarak bir eşyaya bağlı borç ilişkisi kurulmamıştır: senetteki borç dolayısıyla borçluluk, teminat teşkil eden taşınmazın mülkiyetine bağlanmış değildir. Bu yüzden taşınmazın maliki ile ipotekli borç senedi maliki, bir başkasının ipotekli borç senedi borcu için taşınmazını teminat gösterebilir (MK. m. 901)7 Buraya kadar rehin hakkı kavramını, taşınmaz rehnini ve Medeni Kanunumuzda yer alan taşınmaz rehni türlerini genel hatlarıyla inceledik. Şimdi, rehinle temin edilmiş olan para alacaklarının (rehinli alacakların) cebri icra yolu ile nasıl alınacağını inceleyeceğiz. §1. REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUNA BAŞVURMA ZORUNLULUĞU İcra ve İflas Kanunu’nun 45. maddesinde yer alan bu kural, doktrin ve Yargı içtihatlarında “ilk önce rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurma zorunluluğu”8 , “önce rehne müracaat kuralı”9 gibi terimlerle ifade edilmektedir. İsviçre Federal Mahkemesi, önce rehne başvurma kuralının amacını şöyle açıklamaktadır: “ Önce rehne başvurma kuralı, gerekçesini borçlunun rehinli malları borçlarını ödemek için ihtiyaç duyduğu meblağı elde etmek üzere serbestçe paraya çevirme olanağına sahip olmamasında ve bunun sonucu olarak, haciz yada iflas yoluyla takip edilmesi halinde, borcunu rehinli malı satmakla ödeyebilecek durumda olmasına rağmen, diğer mallarının paraya çevrilmesi ve hatta iflas sonucuna katlanmak mecburiyetinde kalabilecek olmasında buluır. Zaten alacaklı, borçlunun temerrüde düşmesi halinde alacağını bu rehnin değeri üzerinden tahsil etmek için rehin almıştır. Bu nedenle alacaklının öncelikle rehne başvurmak zorunda olduğu, bir kural olarak kabul edilir .”10 Önce rehne başvurma kuralı, borçlunun yanında borçlunun rehinli alacaklı dışındaki alacaklılarını da korumakta ve usul ekonomisine hizmet etmektedir. Öncelikle, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip, takibin kesinleştirilmesi aşamasından sonra hemen (araya haciz işlemi girmeden) paraya çevirme aşamasına geçilmesine imkan veren ve bu nedenle haciz yoluyla takibe göre daha çabuk sonuçlandırılabilen bir takip yolu olduğu için, önce rehne başvurma kuralı, gereksiz haciz yoluyla takipleri önleyerek usul ekonomisine hizmet etmektedir. 7 Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.662. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, (İstanbul:Türkmen Kitabevi,2004), s.840. 9 Saim Üstündağ, İcra Hukukunun Esasları, 8.Bası(İstanbul: Fakülteler Matbaası, 2004), s.309. 10 Bkz. İsviçre Federal Mahkemesinin 19 Ekim 1951 tarihli kararı, BGE Cilt 77 III, s.100-102. 8 SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 15 Ayrıca rehinli alacaklının öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurması sağlanarak, rehinli mal dışındaki haczi kabil malların diğer alacaklılar tarafından birinci sırada haczine imkan verilmektedir. Bu kural olmasa idi, rehinli alacaklı rehnin paraya çevrilmesi yolunu her zaman müracaat edebileceği bir imkan olarak bir yanda saklayarak, öncelikle ve diğer teminatsız alacaklılarla rekabet halinde haciz yoluyla takibe girişebilecek ve “ alacaklıların müşterek rehni makamında olan” (bkz. İİK m.311, bent 1) diğer malları haczettirebilecek idi. Rehinli alacaklının bu şekilde, rehnin alacağı karşılayıp karşılamayacağı henüz belli olmadan haciz yoluyla takibe girişmesi, diğer alacaklıların ve cebri icra organlarının hacze iştirak (İİK m.100) ve sıra cetveli (İİK m. 140-142) uygulamaları ile lüzumsuz yere meşgul edilmesine yol açardı. Sonuç olarak, alacağı bir rehinle12 temin edilmiş olan alacaklı (rehin alacaklısı) alacağını cebri icra yolu ile almak isterse (kural olarak) ilk önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmak zorundadır; (ilamsız veya ilamlı) haciz yoluna (ve borçlu iflasa tabi ise iflas yoluna) başvuramaz. (İİK m.45) Başvurursa icra müdürü bu istemi re’sen reddetmek zorundadır. İlk önce başvurulan rehnin paraya çevrilmesi yolunda, icra dairesi rehnedilen malı satar ve bedeli ile rehin alacaklısının alacağını öder. Satış bedeli rehinli alacağı karşılamaya yetmezse, işte o zaman rehin alacaklısı karşılanamayan alacak kesimi için (ilamsız veya ilamlı) haciz (veya borçlu iflasa tabi ise iflas) yolu ile takip yapabilir (m.45,I,c.2;152,II). Bu kuralın bazı istisnaları vardır. Aşağıdaki hallerde, rehin alacaklısı, ilk önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmadan, (ilamsız, ilamlı) haciz veya (borçlu iflasa tabi ise) iflas yollarından birine başvurabilir: 1) İİK’nun önce rehne başvurma kuralı hakkındaki 3. fıkrası, kambiyo senetlerine dayanan takip hakkındaki 167. maddenin saklı olduğunu belirtmekte: İİK m.167 ise alacağı kambiyo senedine bağlanmış olan alacaklının “ alacak rehinle temin edilmiş olsa bile” kambiyo senetlerine dayalı haciz ve iflas yoluyla takip usullerine göre takip yapabileceğini ifade etmektedir. Yargıtay kararlarında bugün kabul edilen görüşe göre, alacağı kambiyo senetlerine dayanan alacaklı, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip ile haciz veya iflas yoluyla takibi aynı anda da yapabilir.13 2) Rehnedilen taşınmazın küçük meblağlar için paraya çevrilmesine engel olmak için konulmuş olan İİK m. 45,f.4 ‘e göre, taşınmaz rehniyle teminat altına alınmış faiz veya senelik taksit alacakları, rehnin paraya çevrilmesi gerekmeden, haciz veya iflas yoluyla takip edilebilir. 11 Budak,İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip,s.15-17. Buradaki rehin deyimi, ipotek ve taşınır rehni deyimlerine giren bütün taşınır ve taşınmaz rehinleri kapsar (bkz. m.23,III). 13 Baki Kuru/Ramazan Arslan/Ejder Yılmaz, İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, 18. Bası(Ankara, Yetkin Yayınları, 2004), s.462. 12 16 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 3)Borçlar Kanunu’nun adi kefilin savunma imkanlarını düzenleyen hükümlerine göre, alacak kefalet sözleşmesinden önce veya kefalet sözleşmesi ile aynı zamanda rehinle güvence alınmış ise, adi kefalette kefil, alacağın öncelikle rehinli malın bedelinden karşılanmasını talep edebilir (BK m.486, f.2, 1. cümle). Kefilin bu hakkını kullanması halinde, kefile başvurulabilmesi için öncelikle asıl borçlu veya rehin veren üçüncü kişi aleyhine yapılan rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibin tamamlanmış ve kesin rehin açığı belgesi alınmış olması gerekir. Borçlar Kanunundaki bu hüküm, adi kefilin yararlanabileceği maddi hukuka ilişkin bir def’i ifade etmektedir. Ancak, kefilin rehnin paraya çevrilmesi def’inin istisnası olan BK. m.486, fıkra 2 nin son cümlesine göre “borçlu müflis ise” rehnin paraya çevrilmesi defi uygulanmaz. Alacaklı rehnin iflas idaresi tarafından paraya çevrilmesini beklemeden, adi kefili de haciz veya iflas yoluyla takip edebilir. Böylelikle, borçlunun iflasından sonra adi kefile karşı yapılacak takiplerin önce rehne başvurma kuralının istisnaları arasında sayılması gerektiği kanısındayız14. 4) BK. m.487/1 şöyledir: “Kefil borçlu ile beraber müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu sıfatı ile veya bu gibi diğer sıfatla borcun ifasını deruhte etmiş ise alacaklı asıl borçluya müracaat ve rehinleri nakde tahvil ettirmeden evvel kefil aleyhinde takibat icra edebilir.” Esas olarak kefilin savunma imkanlarına ilişkin bir maddi hukuk hükmü olan bu maddeye göre, adi kefil için öngörülmüş olan (ve borçlunun iflası haline ilişkin istisnası yukarıda açıklanan) “rehnin paraya çevrilmesi def’i” müteselsil kefil hakkında uygulanmaz. Buna göre, alacaklı asıl borçlu aleyhine rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmadan veya asıl borçluya karşı başlattığı rehnin paraya çevrilmesi ile takip devam ederken, önce rehne başvurma kuralı ile karşılaşmadan müteselsil kefil aleyhine haciz veya iflas yoluyla takip yapabilmelidir15. §2. REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE TAKİP I- Alacaklının alacağı teminatlı veya teminatsız olabilir. Alacağın teminat altına alınmış olması halinde, bu teminat şahsi veya ayni teminat olabilir. Adi ve müteselsil kefalet (BK.m.486,m.487) şahsi teminat olduğu halde, taşınır veya taşınmaz rehni (MK.m.939,m.881) ayni teminat teşkil eder. Üzerinde alacaklı lehine rehin tesis edilen taşınır veya taşınmaz mal borçlu ya da üçüncü kişiye ait olabilir. Rehnedilen taşınır veya taşınmaz malın üçüncü kişiye ait olması veya rehnin tesisinden sonra o malın mülkiyetini üçüncü kişinin kazanması halinde, alacaklı alacağını rehinli mal bedelinden tahsil için sadece üçüncü kişiye karşı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibe girişemez. Zira, rehinle teminat altına alınan borç üçüncü kişinin borcu değildir. Üçüncü 14 15 Budak,İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip,s.24-25. Budak,İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip,s.26. SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 17 kişi sadece başkasının borcunun teminatı olarak kendi malı üzerinde alacaklı lehine rehin tesis etmiştir. Rehinli alacaklı, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibe borcu rehinle teminat altına alınmış borçluya karşı girişir. İtiraz ederek veya takip konusu borcu ödeyerek rehinli malının satılmasını önlemekte menfaati olduğundan üçüncü kişiye de ödeme veya icra emri tebliğ edilmesini kanun öngörmüştür. Alacağın rehinle teminat altına alınmasından kasıt, vade geldiğinde alacağın ödenmemesi halinde, alacaklının teminat teşkil eden taşınır veya taşınmaz malı belirli prosedürü izleyerek paraya çevirtip, elde edilen paradan alacağını alabilme imkanına sahip olmasıdır. Alacağı rehin ile teminat altına alınmış alacaklı, vadenin gelmesine rağmen borcun ödenmemesi halinde, ancak rehnedilen malın bedeli ile tatmin olunabilir (MK.m.873 ve m.946/1). Alacağın vadesinde ödenmemesi üzerine, alacaklı yerine onun teminatını teşkil eden merhun malın alacaklıya bırakılacağına dair anlaşma yapılamaz (MK.m.873/1, m.949)16. II- 1) Taşınmaz üzerinde rehin hakkı, ancak o taşınmaz tapu sicilinde kayıtlı ise, tesis edilebilir. Tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar üzerinde rehin hakkı tesis edilemez (MK.m.853) Bir taşınmaz üzerinde rehin hakkı (ipotek) tesis edildiği zaman, o taşınmazın teferruat (eklenti) ve mütemmim cüz’ü (bütünleyici parça) üzerinde de rehin tesis edilmiş sayılır (MK.m.862/1). Taşınmaz rehni (ipotek) tesis edildiğinde, nelerin teminat altına alınmış olacağını MK.m.875 düzenlemiştir. İpoteğin alacaklıya sağladığı teminat aşağıdaki kalemleri kapsar17. - Anapara, Takip giderleri ve gecikme (temerrüt) faizi Rehnin paraya çevrilmesinin istendiği (borçlunun iflası halinde ise, iflasın açıldığı) tarihe kadar muaccel olmuş 3yıllık faiz ve Son vadeden başlayarak işleyen faiz. Kesin borç (ana para) ipoteği, MK.m.875’de sayılan kalemlerin tamamını kapsadığı halde, limit (azami meblağ-üst sınır) ipoteği, sadece ipotek akit tablosundaki limit kadar alacağı teminat altına aldığından, alacaklı ancak belirtilen bu miktar ile sınırlı olarak takip yapabilir. Limitin dışında kalan miktar adi alacak olup, haciz veya borçlu iflasa tabi şahıslardan ise iflas yoluyla takip edilebilir. 2) Taşınır rehninin tesisi ile nelerin teminat altına alınmış olacağını MK.m.946 düzenlemiştir. Taşınır rehninin alacaklıya sağladığı teminat, aşağıdaki kalemleri kapsar. - Asıl alacak, - Sözleşme faizleri, 16 17 Muşul, İcra ve İflas Hukuku,1.Baskı, (İstanbul:Legal Kitabevi,2005) s.672 vd. Muşul, İcra ve İflas Hukuku, s.675. 18 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 - Takip giderleri, - Gecikme (temerrüt) faizi. III- Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip ikiye ayrılır. 1) Taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takip (m.145-147). 2) Taşınmaz rehninin (ipoteğin) paraya çevrilmesi yolu ile takip (m.148150d). Her iki takip yolu için müşterek olan hükümler ise, İİK m.150e-153’de düzenlenmiştir. Taşınır veya taşınmaz rehninin paraya çevrilmesi yoluyla takip, ilamlı veya ilamsız olabilir. Alacak ve rehin hakkı bir ilama ya da ilam dengi (muadili) belgeye (m.38) dayanmıyorsa, izlenecek takip prosedürü ilamsız takip prosedürüdür18. §3. REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA İLAMLI TAKİP I. Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip Prosedürü A.Genel olarak Alacaklının, alacak hakkı ve rehin hakkı bir ilam veya ilam niteliğinde bir belge ile tespit edilmişse, alacaklı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabilir. Burada ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanacaktır (m.150/h). B.Takip Talebi Rehin alacaklısı icra memuru nezdinde takip talebinde bulunur. Gayrimenkul rehninde takip talebi ile birlikte ipotek akit tablosu da ibraz edilmelidir. Memur, borçluya ve rehinli malın maliki 3.kişiye icra emri gönderir. Gayrimenkullerde, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiği ve alacağın muaccel olduğu görülürse, icra memuru borçluya ve 3. şahsa birer icra emri gönderir (m.149). C. İcra emri İcra emri ilamlı takipte olduğu gibidir ancak şu hususlar farklıdır (m.149) - Ödeme süresi, menkul rehninde 7 gün, ipotekte 30 gündür. - Süresinde borç ödenmez ve icranın geri bırakılması hakkında bir karar getirilmezse alacaklının, rehnedilmiş malın satışı isteyebileceği ihtar edilir. Borçlu borcun ödendiği veya ertelendiğini iddia ediyorsa, icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını isteyebilir (m.149a/I) icranın geri bırakılmasında İİK m.33/I,II ve IV uygulanır. Buna göre borçlu itiraz sebeplerini, borcun ödenmiş olduğunu, ertelendiğini yahut zamanaşımına uğradığını, yalnız m.33/I ve II deki belgelerden biriyle ispatlayabilecektir. İİK m.149/a/I; “İcra mahkemesinin geri bırakılma isteminin reddine ilişkin kararına karşı istinaf yoluna başvuran borçlu veya üçüncü şahıs, takip konusu alacağın yüzde onbeşi nispetinde teminat yatırmadığı takdirde satış durmaz. 18 Muşul, İcra ve İflas Hukuku, s.675 SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 19 Bölge adliye mahkemesince talebin reddi hâlinde bu teminat, ayrıca hükme hacet kalmaksızın alacaklıya tazminat olarak ödenir. İİK m.33 ; “ İcra emrinin tebliği üzerine borçlu yedi gün içinde dilekçe ile icra mahkemesine başvurarak borcun zamanaşımına uğradığı veya imhal veya itfa edildiği itirazında bulunabilir. İtfa veya imha iddiası yetkili mercilerce re’sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edildiği takdirde icra geri bırakılır. İcra emrinin tebliğinden sonraki devrede tahakkuk etmiş itfa, imhal, veya zamanaşımına dayanan geri bırakma istekleri her zaman yapılabilir. Bunlardan itfa veya imhale dayanan istekler mutlaka noterlikçe re’sen yapılmış veya tasdik olunmuş belgelere veya icra zaptına istinat ettirilmelidir. İcra mahkemesi geri bırakılma talebini reddettiği takdirde borçlu ancak istinaf veya temyiz yoluna başvuru süresi içinde alacağı karşılıyacak nakit veya mercice kabul edilecek taşınır rehin veya esham veya tahvilat veya taşınmaz rehni yahut muteber bir banka kefaleti göstermek şartiyle istinaf veya temyiz yoluna başvurabilir Borçlunun yeter malı mahcuz ise veya borçlunun talebi üzerine istinaf veya temyiz yoluna başvuru süresi içinde yeter malı haczedilmişse bu fıkrada yazılı teminatı göstermeye lüzum yoktur. Borçlu olmadığı parayı ödemek mecburiyetinde kalan borçlunun 72 nci madde mucibince istirdat davası açarak paranın geriye verilmesini istemek hakkı saklıdır” İcra mahkemesi borçlunun icranın geri bırakılması talebini reddi faraziyesinde borçlu bu kararı teminat yatırmadan temyiz edebilecektir. Fakat temyiz yoluna başvuran borçlu takip konusu alacağın %15 i oranında teminat yatırırsa, satışı durduracaktır (m.149a/II)19 II. Taşınır Rehninin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip Yukarıda bahsedilen ilamlı takip prosedürü taşınır rehinlerini de kapsadığından burada kısaca bahsedilip ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takibe geçilecektir. Alacak veya taşınır bir mal üzerindeki rehin hakkı veya her ikisi bir ilama veya ilam niteliğindeki bir belgeye (m.38) bağlanmışsa, taşınır rehni sahibi alacaklı, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapabilir. Taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip, kanunda ayrıntılı şekilde düzenlenmemiş, bu konuda ilamlı icraya ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanacağı genel olarak belirtilmiştir (m.150/h). Bu durumda da öncelikle 58. maddeye göre rehin özellikleri de dikkate alınarak bir takip talebi doldurulur. Takip talebini alan icra müdürü, borçluya varsa rehinli malın maliki 3. kişiye 32. maddeye göre bir icra emri gönderir. Bu icra emri ile borçluya 7 gün içinde borcu ödemez ve icranın geri bırakılmasına ilişkin bir karar (m.33, 36; HUMK m.443 vd.) getirmezse, rehinli malın satılacağı ihtar edilir. İcra emrini 19 Yıldırım, İcra Hukuku Ders Notları, 1. Bası(İstanbul: Alkım ,2002), s.170 vd.. 20 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 alan borçlu, 7 gün içinde borcu ödemez ve icranın geri bırakılması kararı da getirmezse, alacaklı rehnedilmiş olan taşınır malın satılmasını isteyebilir (m.150/e)20. III. İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip Prosedürü A. Genel Olarak İcra Hukukunda geçerli olan paraya çevirme ilkesi gereğince alacaklının, rehinli taşınmazın belli bir takip usulü neticesinde satılıp paraya çevrilmesi sonunda elde edilen meblağdan tatmini gerekir. İcra ve İflas Kanunu’nda rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı ve ilamsız takibe ilişkin hükümler ayrıca düzenlenmiştir (İİK m.145 vd) 21 . İpotek, bir kişisel alacağın teminat altına alınması amacını güder. İpotek, halen mevcut veya henüz doğmamış olmakla beraber, ileride doğması kesin yahut olası olan bir alacağı teminat altına almak için kurulur22. Kural olarak mevcut bir alacak için kurulan ipotek bir anapara ipoteğidir23. Anapara ipotekleri doğrudan doğruya borçlunun kayıtsız şartsız borç ikrarını yansıtır24. Borçlunun borcu kayıtsız şartsız kabul beyanı Tapu Dairesince düzenlenen resmi senede şerh edilir. Alacağın henüz doğmadığı, ileride doğacağı ya da doğması muhtemel olan hallerde ise ipotek bir üst sınır ipoteğidir ve ipotek akit tablosu denilen resmi senede kayıtsız şartsız borç kabulünün geçirilmesi mümkün olmayacaktır. İşbu halde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılacak olan takip, ancak ilamsız bir takip olabilir. B. Anapara ve Üst Sınır İpotek Ayrımının Takibin Türü Açısından Önemi Anapara ve üst sınır ipoteğinin ayrımı, takibin türü ve ipoteğin sağladığı teminatın kapsamını belirlemede önem taşır. Türk Medeni Kanunu anapara ve üst sınır ipotek ayrımını, ipotekle alacak arasındaki ilişkinin yoğunluğunu esas almak suretiyle yapmıştır25. Türk ve İsviçre Medeni Kanunlarında anapara ve üst sınır ipoteği ayrımına, esas itibariyle rehin kurulurken güvence altına alınan alacağın miktarının belli olup olmaması temel teşkil eder. MK. M.851’e göre “ Taşınmaz rehni, miktarı Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması halinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde, taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır, taraflarca belirtilir.” Buna göre, bir alacağın miktarının belirli olduğu hallerde anapara ipoteği,; belirli olmadığı hallerde ise üst sınır ipoteği söz konusu olacaktır. 20 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, İcra ve İflas Hukuku, 4.Bası (Ankara: Yetkin,2006), s.326. Yücel, Banka Alacaklarının İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takibi, 1.Baskı (İstanbul; XII Levha Yayınları,2010) s.151. 22 Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.661. 23 Ancak alacağın doğmuş ve belirli olduğu durumlarda da ana para ipoteği yerine üst sınır ipoteğiyle güvence altına alınması mümkündür. 24 Postacıoğlu, İcra Hukuku Esasları, Güncelleştirilmiş, Genişletilmiş 5.Bası (İstanbul; Vedat Kitapçılık,2010) s.702. 25 Kuntalp, Anapara Ve Üst Sınır (Maksimal) İpotek Ayrımı, Ankara, 1989. 21 SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 21 Görüldüğü gibi; Rehinle temin edilmek istenen alacağın belli olmaması, ileride doğacak veya doğması muhtemel bir alacak özelliği taşıması faraziyesinde de, mevcut olmayan bir alacak için rehin tesis edilmesi mümkündür. Bu imkanı 851. Maddenin ikinci fıkrası tanımaktadır26. Anapara ipoteğinin koşullarının oluştuğu hallerde, taraflar anapara ipoteği kurmak yerine, üst sınır ipoteği oluşturmayı tercih imkanına sahiptirler. Buna karşılık, alacağın belli olmadığı hallerde ancak üst sınır ipoteğinin kurulması mümkün olup, bu durumda anapara ipoteği tesis edilmesine cevaz yoktur. Özellikle kredi hesabı, cari hesaptan doğan alacaklar ve şarta bağlı alacaklar ile para borcu dışındaki verme, yapma veya yapmama borçları da üst sınır ipoteğiyle teminat altına alınabilen alacaklardır27. Ancak alacak miktarının belirsiz olduğu durumlarda ipotek yalnızca üst sınır ipoteği olarak kurulabilecekken; alacak miktarının belirli olması halinde kurulacak olan ipotek kural olarak anapara ipoteği olacak, fakat bu halde tarafların anlaşmasına göre üst sınır ipoteği de kurulabilecektir28. Bu halde ipoteğin türünü tespit için tarafların rehin sözleşmesindeki iradesine bakmak gerekir. Ancak tarafların iradelerinin yorumlanması yoluyla bir sonuca varılamazsa alacağın miktarının belli ve borcun mevcut olup olmadığına bakılır. İpotek tesis edilirken alacağın miktarının belirli ve borcun mevcut olması kaydıyla ipotek miktarı dışında faiz ve takip giderlerinin de rehin teminatından yararlanacağının öngörülmüş olması halinde tarafların anapara ipoteği kurmak istedikleri kabul edilebilecektir. Rehin sözleşmesinde ipoteğin alacağa bağlı olarak limitli tesis edildiği hallerde üst sınır ipoteği olduğu kabul edilecektir29. İpoteğin anapara veya üst sınır ipoteği olması, Türk Hukukunda, yapılacak takibin türü bakımından önem taşımaktadır. Kural olarak anapara ipoteğinin mevcut olduğu durumlarda ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip; üst sınır ipoteğinin mevcut olduğu durumlarda ise ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip yapılabileceği kabul edilmektedir. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin türü bakımından esas alınan kriter, ipoteğin türü olarak ortaya çıkar. Alışılmış şekilde mevcut ve miktarı belli alacaklar için anapara ipoteği, miktarı belli olmayan alacaklar içinse üst sınır ipoteği kurulmuş olması durumunda ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin türünün (ilamlı mı ilamsız mı olacağının) tespiti sorun teşkil etmeyecektir30. Alacağın miktarının belli ve borcun mevcut olması durumunda kural olarak anapara ipoteği kurulabilecekken, tarafların iradesine göre üst sınır ipoteği tesis edilmesi halinde yapılacak takibin ilamlı mı ilamsız mı olacağının 26 Postacıoğlu,s.704. Altay,Sümer/Eskiocak,Ali, Türk Medeni Hukukunda Taşınmaz Rehni (İpotek), (İstanbul; Vedat Kitapçılık, 2007) s.32. 28 Kuntalp,s.22. 29 Kuntalp,s.24. 30 Yücel, s.156. 27 22 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 tespit edilmesi ise sorun teşkil edebilecektir. Zira kural olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takibin konusu, anapara ipoteğiyle teminat altına alınmış kesin bir borçtur. Şu halde kesin ve miktarı belli bir alacağın anapara yerine üst sınır ipoteğiyle temin edilmiş olması halinde borçluya karşı ilamlı takip başlatılıp icra emri gönderilebilecek midir? Bu soru BUDAK tarafından olumlu cevaplanmıştır. Yazara göre, alacağın belirli ve borcun mevcut olması halinde, ipotek bir üst sınır ipoteği olarak kurulmuş olsa da ilamlı takip yapılarak borçluya icra emri gönderilmesi gerekmektedir. Bu halde, alacaklıya üst sınırı aşan faiz, takip gideri ve icra inkar tazminatı ödenmeyecek, ancak üst sınırı aşmamak kaydıyla üç yıldan daha eski döneme ait muaccel faiz alacakları dahi ipotek güvencesinin kapsamına girecektir. Burada ilamlı takip yapılabileceğinin kabulü bakımından esas teşkil eden kriter, ipotek sözleşmesinin kayıtsız şartsız bir para borcu içeriyor olmasıdır31. Ancak miktarı belli olmakla birlikte henüz mevcut olmayan, muhtemel bir alacağın üst sınır ipoteğiyle temin edilmiş olması durumunda, ipotek sözleşmesi kayıtsız şartsız bir borcu içermeyeceğinden, yapılacak takibin de ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip olması mümkün olmayacaktır32. Yargıtay’ın bazı karalarında ipoteğin ileride doğacak veya doğması muhtemel bir alacak için değil, doğmuş ve kabul edilmiş bir alacak için tesis edilmiş olduğu hallerde üst sınır ipoteğinin değil, anapara ipoteğinin söz konusu olacağı kabul edilmiştir. Yargıtay 11. HD’nin 5.6.1992 tarih ve E.1991/6839, K.1992/7445 sayılı kararı buna örnek teşkil eder; “Davaya konu ipotek ileride doğacak veya doğması muhtemel bir alacak için değil, doğmuş ve dava dışı kredi borçlusu şirketler tarafından kabul edilmiş bir alacak için tesis edilmiş olup, matbu banka ipotek belgesine yapılan ekleme ve düzeltmeler de, düzenlenen ipoteğin bir anapara ipoteği olduğunu açıkça göstermektedir…..” Yani Yargıtay, kesin borç için bir ipotek tesis edilmiş olması halinde taraflar bunun bir üst sınır ipoteği olduğunu kararlaştırmış olsalar bile, söz konusu ipoteğin bir anapara ipoteği olduğuna hükmetmiştir. Dolayısıyla Yargıtay’ın bu kararı bakımından, miktarı belli ve kesin bir borcun tespiti halinde anapara ipoteğinin mevcudiyeti kabul edileceğinden, borçluya da icra emri gönderilebilecektir. Ancak dikkat edilecek olursa, Yargıtay burada mevcut ve miktarı belli bir borcun varlığını anapara ipoteğinin sebebi olarak gördüğü için yapılacak takibin de ilamlı takip olabileceğini kabul etmektedir. Oysa doktrinde BUDAK tarafından, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapılabilmesi bakımından ipotek sözleşmesindeki kesin borcun varlığı kriterinin esas alınması gerektiği vurgulanmıştır. Gerçekten de bu kriter, İİK m.149/I ve m.150/ı da borçluya icra emri gönderilebilmesi için şart koşulan kriter ile uyumludur. Zira söz konusu madde metinlerinde “kayıtsız şartsız 31 32 Budak,s.93. Budak,s.94. SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 23 borç ikrarını içeren ipotek akit tablosundan” bahsedilmektedir. Dolayısıyla, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin ilamlı mı ilamsız mı olacağının tespiti bakımından esas alınması gereken kriterin “kesin bir borcun mevcut olup olmaması” olarak vurgulanması isabetlidir. C. İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takibin Tarafları İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin tarafları, alacaklı ile ipotekli taşınmazın sahibi olan borçludur33 . Fakat, ipoteğin bir üçüncü kişi tarafından gösterilmesi, yani borçlu dışındaki bir kişinin taşınmazı üzerinde ipotek kurulması mümkündür (MK m.881/1) 34. Yani borçlu ve ipotekli taşınmaz sahibi üçüncü kişi birbirinden farklı olabilir. Bu halde, ipotekli taşınmazın maliki üçüncü kişi de takipte taraf olacak ve ona da ödeme/icra emri gönderilecektir. Ancak taşınmaz maliki üçüncü kişiye MK m.887’ye göre ihbar yapılmamışsa, takip yapılması da mümkün değildir. Yargıtay HGK’nun27.4.2005 tarih ve . 2005/19-220, K.2005/288 sayılı kararınca; “İpotekli taşınmazın maliki borçluya karşı şahsen sorumlu değil ise, ipotek borçlusuna ödeme istemi yapılmaksızın doğrudan doğruya ipotekli taşınmaz malikinden borcun ödenmesi istenemez.” Yani ipotek, borçtan şahsen sorumlu olmayan üçüncü kişinin taşınmazı üzerinde tesis edilmiş ve ipotekle teminat altına alınan borcun muacceliyeti de alacaklının ihbarına bağlı kılınmışsa, bu ihbarın şahsi borçluyla birlikte taşınmaz maliki üçüncü kişiye de yapılması gerekir35. D. Takip Talebi 1. Takip Talebinin İçeriği a. Genel Olarak Takibin başlaması için, alacaklı tarafından icra dairesine yöneltilen bir takip talebinin varlığı şarttır (İİK m.148). Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip, haciz yoluyla takip ve iflas takibinden farklı, özel bir takip türüdür. Bu sebeple, takip açıldıktan sonra, takip türünün bir kereye mahsus değiştirilmesi imkanı, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip türü için geçerli değildir36. b. Alacaklı ve Borçlunun Kimlik ve Adres Bilgileri Takip talebinde, öncelikle alacaklının kimlik ve adresinin açıkça belirtilmesi gerekir. Borçlunun, takip alacaklısının kimliğini açık olarak öğrenmekte menfaati vardır, zira ancak bu halde kendisine karşı yöneltilmiş olan takibe karşılık verebilir. Takip talebinde, borçlunun kimlik ve adres bilgilerinin de açıkça belirtilmesi gerekir. İİK m.149/b/I’de borçluyla beraber (varsa) taşınmaz sahibi üçüncü şahsa da ödeme emri gönderileceği hüküm altına alınmıştır. Asıl borçlu ile gayrimenkul maliki üçüncü kişi arasında zorunlu takip arkadaşlığı vardır. İpotek 33 Yücel, s.169. Budak, s.99. 35 Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, s.772. 36 Yücel, s.175. 34 24 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 üçüncü kişi tarafından verilmişse, bu kişinin de takip talebinde gösterilmesi gerekir37. c. Alacağın Tutarı, İstenen Faiz Miktarı ve İşlemeye Başladığı Gün İİK m.58/3 uyarınca, alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizinin takip talebinde gösterilmesi gerekir. d. İpotekli Taşınmaz Takip talebinde, hangi taşınmazın ipotek edildiği, taşınmazın kütük, ada, pafta ve parsel numaraları gösterilmelidir. Kanun, alacaklının takip talebinde bulunurken, ipotek akit tablosunun tapu idaresince verilmiş resmi bir örneğini ibraza mecbur olduğunu belirtmektedir (İİK m.148). e. Takip Yolu Alacaklının hangi takip yolunu seçtiğini de takip talebinde bildirmesi gerekir. Alacaklının, ipoteğin mevcudiyetine rağmen, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yerine, haciz veya iflas yollarından biri ile takibe başvurması halinde icra müdürünün bu istemi resen reddetmesi gerektiği, zira İİK m.45’in emredici bir hukuk kuralı olduğu kabul edilir. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin ilamlı ve ilamsız olabileceği daha önce açıklanmıştı. İşte, alacaklının, takip talebinde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin ilamlı mı ilamsız mı olduğunu belirtmesi gerekir38. f. Takibin Kiralara da Teşmil Edildiğinin Bildirilmesi Alacaklı, MK m.863 gereğince, ipoteğin kapsamına dahil olan kiraları da talep edebilir. Alacaklı, bu talebini sadece cebri icra aşamasında ileri sürebilir. Bunun için alacaklı, takibini işleyecek kiralara teşmil ettiğini açıkça bildirmeli ve icra dairesince kiracılara haber verilmesi için gerekli olan masrafları da yatırmalıdır (İİK m.150/b). E. Takip Talebine Eklenecek Belgeler 1. İpotek Akit Tablosunun Resmi Örneği İpotek akit tablosu, ipoteğin kurulması sırasında tapu memuru tarafından düzenlenen ve ipoteğin durumunu gösteren resmi senettir. Taşınmazı üzerinde bir ipotek tesis ettirmek isteyen malik rehin sözleşmesinin yapılması ve tescil edilmesi için, taşınmazın kayıtlı bulunduğu tapu sicil muhafızlığına başvurarak, yazılı bir talepte bulunur. Bu talebindeki şartlar aynen akit tablosuna geçirilir39. Uygulamada ipoteğin temin ettiği kredi ilişkisinin tüm hükümlerinin de akit tablosuna yazılıp taraflarca imzalandığı görülmektedir. Ayrıca anapara ipoteğinin tesis edildiği hallerde, ipotekle ilgili kredi şartları akit tablosuna 37 Yücel, s.176. Yücel, s.189. 39 Reisoğlu,Seza, İpoteğin Kapsam Hükümleri ve Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar, Ankara s.28. 38 SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 25 geçirilirken, borçlu kayıtsız şartsız bir borç ikrarında bulunur ve bu da ipotek akit tablosuna geçirilir40. Alacaklı, takip talebine, ipotek akit tablosunun tapu dairesince verilmiş resmi bir örneğini de eklemek zorundadır (İİK m.148). Alacaklının, takip talebi ile birlikte ipotek akit tablosunun resmi onaylı bir örneğini icra dairesine vermemesi, takibin icra müdürü tarafından resen iptaline neden olmaz. Bu durumda şikayet süreye tabidir. Borçlu, ipotek akit tablosunun resmi onaylı örneğinin takip talebine eklenmediği gerekçesiyle, 7 gün içinde şikayet yoluna başvurursa, icra mahkemesinin ödeme/icra emrinin iptaline karar vermesi gerekir. Bu eksiklik kamu düzenine ilişkin olmadığından, icra mahkemesinin icra/ödem emrini resen iptal etmesi mümkün değildir41. 2. Cari Hesap Veya Kredi Sözleşmesi ve Bunlara İlişkin Belgeler İcra ve İflas Kanununda değişiklik yapan 18.02.1965 tarih ve 538 sayılı Kanun’un 68. Maddesinin gerekçesinde, borçlunun takip talebine, varsa 150/a maddesinin birinci bendinde sayılan mukavele, makbuz ve belgeleri de ekleyeceği ifade edilmiştir. İİK m.150/a nın birinci bendinde “İpotek, bir cari hesap veya işleyecek kredi vesaire gibi bir mukavelenin teminatı olarak verilmişse, icra mahkemesi bu mukavele ve bununla ilgili sair belge ve makbuzları 68 inci maddedeki esaslara göre incelemek yetkisini haizdir” hükmü yer almaktadır. O halde, ipoteğin cari hesap veya kredi gibi, bir sözleşmenin teminatı olarak verildiği durumlarda, icra mahkemesinin sayılan belgeleri inceleyebilmesi için, takip talebine ekli olarak alacaklı tarafından icra dairesine sunulması gerekir42. F. Takip Talebi Üzerine Yapılacak İşlemler 1. Kiracılara Haber Verilmesi Rehinli mal kiraya verilmiş bir taşınmaz ise ve alacaklının da bu konuda bir talebi varsa, takip talebini alan icra müdürü, takibin kesinleşmesini beklemeden kiracıları takipten haberdar eder ve işleyecek kiraların icra dairesine ödenmesini emreder. Kiraların bloke edilmesi, alacaklı tarafından, henüz alacağın ya da ipotek hakkının mevcudiyetinin açık bir şekilde tespit edilemediği bir safhada, takip talebiyle birlikte istenmektedir. Borçlunun takibe karşı olası bir itirazı bile, kiraların icra dairesi tarafından bloke edilmesini ilk etapta etkilemeyecektir. İcra müdürü, borçlunun muaccel olmamış kiralar üzerindeki tasarruflarını ve üçüncü kişilerin hacizlerini dikkate almadan kiraları bloke edecektir. Fakat takip kesinleşmeden alacaklıya ödeme yapılamaz ve İİK m.9 uyarınca bu paralar icra dairesince saklanır43. Kiracı ihtara rağmen kira paralarını icra dairesine yatırmazsa, hakkında 356. Madde hükmü kıyasen uygulanır ve bu hüküm doğrultusunda icra dairesi, 40 Reisoğlu, s.33. Yücel, s.191. 42 Yücel, s.192. 43 Yücel, s.193. 41 26 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 başkaca bir merasime gerek olmaksızın, kiracıların maaş ya da mallarına haciz uygulayabilecektir. 2. Tapu İdaresine Haber Verilmesi Takip talebini alan icra müdürü, sicilde kayıtlı olan taşınmaz üzerinde icra takibi başlatıldığını, ilgili tapu idaresine haber vermeye mecburdur. İcra dairesinin bu bildirimi üzerine, tapu idaresi, taşınmaz hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlamış olduğunu sicile şerh eder. Taşınmazı bu şerh tarihinden sonra iktisap edenlere icra veya ödeme emri tebliğ olunmaz (m.150/c). Bu şerh nedeniyle malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisi sınırlandırılmamaktadır. Malik, şerhe rağmen ipotekli taşınmaz üzerinde tasarruf işlemi yapabilecektir. Ancak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip kesinleşir ve alacaklıya satış isteme yetkisi gelirse, şerhten sonra malikin yaptığı tasarruf işlemi dolayısıyla taşınmaz üzerinde hak sahibi olan kişiler, taşınmazın satışına katlanmak durumunda kalacaktır44. 3. Satış Hazırlıklarına Başlanması İİK m.150/d uyarınca, icra dairesi, takip talebi üzerine taşınmazın satışı hazırlıklarına başlar. Bu amaçla tapudan kayıt örneklerini ve belediyeden imar durumunu getirtir. Takibin kesinleşmesini beklemeden 128. Maddeye göre kıymet takdirini yaptırır. 4. Taşınmazın İdare ve İşletilmesi İİK m.92/III uyarınca icra dairesi taşınmazın idare ve işletilmesiyle eklentinin korunması için gerekli tedbirleri alır. Bu çerçevede alınacak tedbirlerden biri, taşınmazda kiracı varsa kiraların icra dairesine ödenmesini emretmektir. Ayrıca icra dairesinin alacağı bir diğer tedbir, zarar görme ihtimali bulunan eklentinin, rehin alacaklısının talebi üzerine, işletmenin faaliyetlerine engel olmayacak şekilde muhafaza altına alınmasıdır45. IV. İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip A. Genel Olarak Alacağı ipotekle (İİK m. 23/1) güvence altına alınmış olan alacaklı, şu üç durumda “ipoteğin ilamlı takip yolu ile paraya çevrilmesi” isteminde bulunabilir: 1) Alacaklının “alacağı” veya “ipotek hakkı” veya “her ikisi” bir ilam ya da ilam niteliğindeki (m.38) bir belgede tespit edilmişse, alacaklı m.150/h uyarınca ilamlı takip yapabilecektir. 2) “İpotek akit tablosu” , “kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarı” nı içeriyorsa icra dairesi m.149 uyarınca takip borçlusuna bir icra emri gönderecektir. 3) “İpotek akit tablosu”, “kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarı” nı içermese dahi, m.150/ı ya göre borçluya icra emri gönderilmesi mümkündür. Bunun için, takip talebinde bulunan alacaklının alacağının borçlu cari hesap veya 44 45 Budak, s.137 vd. Yücel, s.199. SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 27 kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen ‘nakdi’ veya ‘gayri nakdi bir kredi’ den46 kaynaklanıyor olması; krediyi kullandıran tarafın (banka), borçluya (krediyi kullanan tarafa), ‘cari hesabın kesilmesine’, ‘kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetini veya ‘gayri nakdi kredinin ödenmiş olması’ nedeniyle tazmin talebini ya da ödeme ihtarını noter marifetiyle göndermiş ve bu kredi alacağının bir üst sınır ipoteğiyle temin edilmiş olması gerekir (İİK m.150/ı)47 . B. İlamlı Takipte Yetki İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte yetki konusunda birden fazla düzenlemenin dikkate alınması gerekmektedir. İİK m.148, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip talebine ilişkindir. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip bakımından yetkili icra dairesinin tespitinde başvurulacak olan hüküm de madde 148 olacaktır. Buna göre; ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte yetkili icra daireleri, İİK m.50 ve HUMK m.9-27 hükümleri uyarınca yetkili olanlar ve bunun yanında da taşınmazın bulunduğu yer icra dairesidir. İİK m.150/h uyarınca, alacağın veya rehin hakkının veya her ikisinin birden bir ilam veya ilam niteliğindeki bir belgede tespit edilmiş olması halinde, ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanacaktır. Buna göre, ilamlı icrada yetkiyi düzenleyen m.34’ü göz önünde bulundurmak gerekir. İlamların icrasının nereden isteneceğine ilişkin 34. Madde şu şekildedir: “İlamların icrası her icra dairesinden talep olunabilir.” Şu halde, alacağın yahut rehin hakkının veya her ikisinin birden bir ilam ya da ilam niteliğindeki bir belgede tespit edilmiş ve m.150/h uyarınca ilamların icrasına ilişkin hükümlere göre takip yapma hakkının olduğu hallerde, alacaklının, talebini herhangi bir icra dairesine vererek takibi başlatması mümkündür. Acaba İİK m.150/h nın yaptığı atıf nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte de uygulama alanı bulan 34. Madde hükmü, kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren ipotek akit tablosuna dayanılarak m.149 a göre veya banka alacaklarına ilişkin ö.150/ı ya dayanılarak yapılan takiplerde de geçerli olabilecek midir? Yoksa, takibin m.149 ve 150/ı uyarınca başlatıldığı hallerde yetki konusunda m.148’i mi uygulamak gerekecektir? Yargıtay’ın yerleşik ihtiyaçları, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız para borcu ikrarını içerdiği hallerde m.149 a göre yapılacak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin de her icra dairesinde başlatılabileceği yönündedir. Yargıtay, bu görüşü doğrultusunda 148. Maddede zikredilen yetkinin, 149. Maddede yazılı kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren ipotek akit tablosuna dayanılarak yapılan takiplerin haricindeki ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 46 Bedeli ödenen /tazmin edilen) teminat mektubu ya da aval nedeniyle borçluya rücu, gayri nakdi krediye örnek teşkil eder. 47 Talih Uyar, İcra Hukukunda Rehnin Paraya Çevrilmesi,2. Bası (İstanbul; 1992), s. 399. 28 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 yapılan takiplere münhasır olduğuna da karar vermiştir. Yargıtay’ın görüşü, doktrinde de taraftar bulmuştur48. Bunun karşısında yer alan görüş, m.150/h’nın yalnızca ilam ve ilam niteliğindeki belgelere dayanılarak başlatılan takiplerde uygulanacağını, dolayısıyla m.149 ve m.150/ı uyarınca başlatılacak takipler bakımından yetkili icra dairesinin m. 148’e göre belirlenmesi gerektiğini ileri sürer49. C. Alacağın ve İpotek Hakkının İlam ya da İlam Niteliğindeki Belgede Tespit Edilmiş Olması İİK m.150/h şu şekildedir: : “ Alacağın veya rehin hakkının yahut her ikisinin bir ilamda veya ilam mahiyetini haiz belgelerde tesbit edilmiş olması halinde, ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanır” Bu hüküm taşınır ve taşınmaz rehninde ilamlı takibi düzenler. Resmi senetle sabit olan ipotek hakkının, tek başına ilam ya da ilam niteliğindeki bir belgeye bağlanması söz konusu değildir. İpotek hakkının varlığı dava konusu edilse bile, mahkemenin bunun sonucunda ipoteğin varlığı ya da yokluğu konusunda vereceği karar, alacağın varlığına bağlıdır. İpotek hakkı, geçerli bir alacağın varlığına bağlı, alacağın doğumuyla doğan ve bunu sona ermesiyle sona eren, feri nitelikte bir sınırlı ayni haktır50. İpoteğin tapu sicilinde tescil edilmiş olması, rehin hakkının varlığına karine teşkil eder. Taşınmaz üzerinde ipotek tesis edilmiş olmasının borçlu ile alacaklı arasındaki borç ilişkisine bir etkisi yoktur. Yani , ipoteğin tapu siciline tescil edilmiş olmasıyla alacak doğmaz ve tapu sicilindeki kayıt alacağın varlığına dair kesin bir karine teşkil etmez51. Ancak, bir taraftan da, ipotek hakkının alacağa bağlı (fer’i) bir hak olması dolayısıyla, alacağın sona erdiği iddiası, ipotek hakkının sona erdiği iddiasını da içermektedir52. Yalnızca ipotek hakkında bir hüküm içeren, örneğin üst sınır ipoteğinin varlığını ve geçerliliğini tespit eden bir ilam, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapmak için yeterli olmayacaktır. Dolayısıyla, mahkemenin ipotek hakkıyla beraber alacağın da varlığına hükmettiği hallerde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılabilecektir. İlamlı Takip Hükümlerinin Uygulanması Alacak bir ilam ya da ilam niteliğindeki belgede tespit edilmiş ve bir ipotekle de temin edilmişse, buna dayanılarak başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte, ilamların icrasına ilişkin İİK hükümleri kıyasen uygulanacaktır (İİK m.150/h). Yetkili icra dairesi, ilamların icrasına ilişkin yetki kuralı olan İİK m.34 gereğince, Türkiye’nin herhangi bir yerindeki icra dairesidir. Alacaklı, takip talebi ile birlikte elindeki ilam ya da ilam niteliğindeki belgeyi (İİK m.38) icra dairesine verir53. 48 Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin/Özekes, s.348 ; Postacıoğlu, s.568. Budak, s.122 vd. ;Muşul, s.856. 50 Kuntalp, s.13. 51 Kuntalp, s.13. 52 Budak, s.150 vd.. 53 Kuru,Baki, İcra ve İflas Hukuku, 3.Bası, Cilt III (Ankara; Seçkin, 1993). 49 SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 29 Takip talebiyle birlikte, ilam ya da ilam hükmündeki belgeyi alan icra müdürü, borçlu ve varsa ipotekli taşınmaz maliki üçüncü şahsa bir icra emri gönderir54. İcra müdürünce gönderilecek bu icra emrinde, borç ödenmediği yahut icra mahkemesinden, Yargıtay’dan veya yargılamanın iadesi yoluyla mahkemeden icranın durdurulmasına ilişkin bir karar getirilmediği takdirde, alacaklının taşınmazın satışını isteyebileceği, borçluya ve varsa taşınmaz maliki üçüncü şahsa ihtar edilir. Buradaki icra emrinin m.149’a göre mi, yoksa m.32’ye göre mi düzenleneceği tartışmalıdır. İcra emrinin 149. Veya 32. Maddelere göre düzenlenmesi, ödeme süresinin m149’daki gibi otuz gün mü, yoksa ilamların icrası bakımından icra emrini düzenleyen m.32’deki gibi yedi gün mü olacağının tespiti bakımından önem taşımaktadır. Yargıtay, İİK m.150/h uyarınca başlatılan takiplerde gönderilecek icra emrinin m.149’a göre düzenlenmesi gerektiği yönünde kararlar vermiştir. Dolayısıyla bu halde borçluya verilecek ödeme süresi de otuz gün olacaktır. Doktrinde KURU55 tarafından savunulan ve çoğunluk tarafından takip edilen görüş ise, takip talebin alan icra müdürünün, m.32’ye uygun olarak bir icra emri düzenlenmesi ve borçluya gönderilmesi gerektiği yönündedir56. Bu halde borçluya verilecek ödeme süresi de yedi gün olması gerekir. D. Kayıtsız Şartsız Bir Para Borcu İkrarını İçeren İpotek Akit Tablosuna Dayanılarak Yapılan İlamlı Takip (m.149) 1. Genel olarak İpoteğin, doğmuş bir alacağı temin ettiği ve ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir borç ikrarını içerdiği ve kural olarak ipoteğin bir anapara ipoteği olduğu hallerde, ipotekli alacaklının, bu kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren akit tablosuna dayanarak, icra müdüründen borçluya bir icra emri göndermesini istemesi mümkündür57. Alacaklı takip talebine, akit tablosunun tapu dairesince verilmiş resmi bir örneğini de eklemek zorundadır (İİK m.148) Bu zorunlulukla güdülen amaç, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içerip içermediği konusunda icra müdürüne bilgi verilmesinin sağlanması olarak kabul edilmektedir. İşte alacaklının, takip talebinden, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapmak istediğini gören icra müdürü, alacaklının takip talebiyle birlikte sunduğu ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içerdiğini ve alacağın da muaccel olduğunu tespit ederse, borçluya (ve taşınmaz maliki üçüncü kişiye) bir icra emri gönderir (İİK m.149/I). İİK m.149 ve 149/a hükümleri, İİK m. 150/ı uyarınca yapılan takipler bakımından da geçerli olacaktır. 54 55 56 57 Kuru,, Cilt III,s. 2456. Kuru,, Cilt III,s. 2456. Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin/Özekes, s.351. Yücel, s.273. 30 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 2. İcra emri İlamsız takiptekinin aksine, burada, takip talebini alan icra müdürü, alacağın muaccel olup olmadığını ve ipotek akit tablosunun kesin borç ikrarını içerip içermediğini resen göz önünde bulundurur58. Alacağın muaccel olmadığını anlayan icra müdürü takip talebini reddetmelidir. İcra müdürü, alacak muaccel olmadığı ve ipotek akit tablosu kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediği halde icra emri gönderirse, borçlu ve varsa taşınmaz maliki üçüncğ kişi; alacak muaccel olmasına ve ipotek akit tablosu kesin borç ikrarını içermesine rağmen takip talebini reddederse de alacaklı, icra mahkemesi nezdinde şikayet yoluna başvurabilir59. İcra emrinde takip talebindeki kayıtlar; ipotek edilen taşınmazın maliki üçüncü bir kişiyse, bunun kimliği ve adresi; borcun otuz gün içinde ödenmesi ihtarı; borç otuz gün içinde ödenmez ve icranın geri bırakılmasına dair bir karar da getirilmezse alacaklının taşınmazın satışı isteyebileceği ihtarı yer alır. 3. İcranın Geri Bırakılması Kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren akit tablosuna dayanılarak başlatılan takiplerde icranın geri bırakılması İİK m.149 ve m.149/a’da düzenlenmiştir. İİK m.149; “İcra memuru, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve gayrimenkul üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya gayrimenkulün mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir. Bu icra emrinde borcun otuz gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse, alacaklının gayrimenkulün satışını isteyebileceği bildirilir.” m.149’un ikinci fıkrasındaki “…icra emrinde borcun otuz gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse...” ibaresi, icranın geri bırakılmasının, icra mahkemesinden hangi süre içinde talep edileceği konusunda karışıklığa yol açmıştır. BUDAK, borçlunun icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını, borcun ödenmesi süresi gibi otuz gün içinde isteyebileceğini düşünmektedir60. YÜCEL, bu hükmü m.149/a ve onun yaptığı atıfla m.33’le birlikte yorumlandığında, icranın geri bırakılması için talep süresinin icra emrinin tebliğinden itibaren yedi gün olduğunun tespitinin mümkün olduğunu düşünmektedir61. Doktrinde bu konudaki yaygın düşünce, İİK m.149’a dayanan takipte borcun ödenmesine ilişkin sürenin otuz gün, icra emrinin geri bırakılması için icra mahkemesine başvuru süresinin ise m.33 uyarınca yedi gün olduğudur62. 58 Kuru, El Kitabı, s.862. Kuru, El Kitabı, s.862. 60 Budak, s.154 vd 61 Yücel, s.275. 62 Kuru ,El Kitabı, s.863. 59 SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 31 İcranın geri bırakılması için yedi günlük sürede başvurulması gereği yalnızca icra emrinin tebliğinden önceki dönemde borcun ertelenmiş veya itfa edilmiş olduğu hallere ilişkindir. Yoksa icra emrinin tebliğinden sonraki dönemde borcun ertelenmiş veya itfa edilmiş olduğu iddiası her zaman ileri sürülebilir63. İcranın geri bırakılması, icra mahkemesinden talep edilmelidir. İcra dairesine yöneltilen talep geçerli olmayıp, reddi gerekir64. İcra mahkemesinde icranın geri bırakılması talebinde bulunan borçlunun ya da taşınmaz malikinin talebi, erteleme ya da itfa iddiasını, yalnız yetkili merciilerce (mesela noterlerce) resen düzenlenmiş veya onaylanmış belge veya imzası icra dairesinde, icra mahkemesinde veya mahkeme önünde alacaklı tarafından ikrar edilmiş belgelerle ispat etmesi halinde kabul edilir (m.149/a,m.33/I ve II)65. İcranın geri bırakılması hakkındaki talebin icra mahkemesi tarafından kabulü veya reddine ilişkin karara karşı temyiz ve karar düzeltme yoluna başvurulabilir (İİK m.363,b.1;m.366/III). Buna göre, icra mahkemesi borçlunun icranın geri bırakılması talebini reddederse, m.33/III’den farklı olarak borçlu veya taşınmaz maliki üçüncü kişinin bu kararı teminat yatırmaksızın temyiz etmesi mümkündür. Zira, burada alacak zaten ipotekle teminat altına alınmıştır66. Ancak bu karara karşı temyiz yoluna başvuran borçlu ya da taşınmaz maliki üçüncü kişinin, satışı durdurabilmesi için takip konusu alacağın yüzde onbeşi oranında teminat yatırması gerekir. Bu teminatın yatırılması halinde ipotekli taşınmaz temyiz incelemesinin sonuna kadar satılmaz67. İİK m.149/a nın son cümlesi uyarınca, temyiz talebinin reddi halinde bu teminat, ayrıca hükme gerek olmaksızın alacaklıya ödenir. Doktrinde, teminatın alacaklıya ödenmesi için karar düzeltme süresinin geçmiş veya talebin reddedilmiş olmasının gerektiği savunulmaktadır68. İcranın geri bırakılması talebini reddeden icra mahkemesi kararının bozulması ve icra mahkemesinin bozmaya uyması halinde teminat borçluya geri verilir; direnme kararı verilmesi halinde ise borçlu, direnme kararını yeniden temyiz edebilir ve bu kere temyiz, ipotekli taşınmazın satışını ayrıca teminat yatırmaya gerek olmaksızın durdurur69. 4. Menfi Tespit ve İstirdat Davaları Borçlu veya taşınmaz maliki üçüncü kişi, borcun icra emrinin tebliğinden önce sona erdiği veya vadesinin ertelendiği iddiasında bulunmayıp da, borcun hiç doğmadığını ya da daha sonra sona erdiğini ileri sürerse başvurulacak 63 64 65 66 67 68 69 Kuru ,El Kitabı, s.863. Kuru ,C.III, s. 2460. Kuru ,El Kitabı, s.863. Budak, s.155 vd.. Kuru ,El Kitabı, s.864. Budak, s.157. Yücel, s.278. 32 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 yol menfi tespit, veya (borç ödenmişse) istirdat davasıdır70. Borcun hiç doğmadığını ya da daha sonra sona erdiğini icranın geri bırakılması yoluyla ileri süremez71. İİK m.33/4 uyarınca: “Borçlu olmadığı parayı ödemek mecburiyetinde kalan borçlunun 72 nci madde mucibince istirdat davası açarak paranın geriye verilmesini istemek hakkı saklıdır.” Maddede her ne kadar menfi tespit davasından bahsedilmişse de, bunun, 538 sayılı Kanun’la İİK’da yapılan değişiklik sırasında meydana gelen bir unutmadan kaynaklandığı doktrinde kabul edilmektedir72. Borcun itfa edildiği veya ertelendiği hallerde, elinde İİK m.33/I’de sayılan belgelerden biri olmayan borçlu ya da taşınmaz maliki üçüncü kişi de menfi tespit ya da istirdat davası açabilir73. BUDAK, aslında genel haciz yoluyla takip başlığı altında düzenlenmiş İİK m.72 hükmünün, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip hakkındaki m.150 uyarınca yapılacak takipler bakımından, takip türüne uygun olduğu ölçüde, kıyasen uygulandığını; kanunun amacına göre yorumu çerçevesinde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte de m.72 hükmünün kıyasen uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Yazar, bu sebeple, takipten önce menfi tespit davası açan borçlunun, ipotek değerinin yeterli teminatı teşkil ettiği hallerde, ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasını talep ederken alacağın en az yüzde on beşi tutarında teminat yatırılmasının zorunlu olmadığı kanısındadır74. §.4 İPOTEĞİN İCRA VE İFLAS KANUNUNUN 150/I MADDESİ UYARINCA PARAYA ÇEVRİLMESİ I. Genel Olarak İpoteğin var olan, ileride doğacak ya da doğması muhtemel bir alacak için tesis edilebileceğini daha önce belirtmiştik. İpoteğin ileride doğacak bir alacağı ya da işleyecek cari hesabın bakiyesini temin etmek üzere tesis edildiği hallerde, borcun sebebi belli olmakla birlikte, ya borç henüz doğmamıştır ya da borç miktarı kesin olarak belli değildir75. Şarta bağlı alacakları temin eden ipotekler bu çerçevede değerlendirilir. Örneğin bir bankanın teminat mektubu vermesi ve bunu ödeme ihtimali karşısında kontrgaranti olarak ipotek tesis edilmesi halinde, aslında alacak henüz doğmamıştır. Banka ancak teminat mektubunu ödemek durumunda kalırsa kontrgarana karşı alacaklı duruma geçecektir76. Bunun gibi, işleyecek bir cari hesabın ileride vereceği 70 71 72 73 74 75 76 Postacıoğlu, s.260 ; Budak, s.158. Yücel, s.279. Postacıoğlu, s.259; Kuru, s.817,818. Budak, s.158. Budak, s.158 vd. Postacıoğlu, s.571. Postacıoğlu, s.571. SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 33 borç bakiyesini belli bir limite kadar temin etmek üzere tesis edilen ipotekler de bu kapsamdadır77. İşte bu halde, yani alacağın henüz mevcut olmadığı ve bu nedenle alacağı temin etmek üzere limit ipoteğinin tesis edilmiş olduğu hallerde yapılacak takip kural olarak, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takiptir. Alacaklının takip talebi üzerine icra müdürü, borçluya bir ödeme emri gönderecektir. Ancak, alacaklının bir kredi kurumu ve alacağın da borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi ve gayrinakdi bir krediden kaynaklanıyor olması halinde, alacağın teminatı olan ipotek bir limit ipoteği olsa dahi, kredi kurumu, hesap özeti, tazmin talebi ya da borcun ödenmesine ilişkin ihtarı, krediyi kullanan tarafa noter aracılığıyla gönderdiğini ispat ederek, İİK’nın 149. Maddesi uyarınca işlem yapılmasını, yani krediyi kullanan tarafa bir icra emri gönderilmesini sağlayabilir (İİK m.150/ı). II. Hükmün Objektif ve Sübjektif Uygulama Kapsamı A. Genel Olarak 3182 Sayılı mülga Bankalar Kanunu’nun 91. Maddesi, banka ve kredi borçlusu arasındaki kredi ilişkisinin teminatını teşkil eden ipoteğin paraya çevrilmesini, İİK m.149 hükmüne de yollama yapmak suretiyle düzenlemekteydi. Bu 91. Madde hükmünde de üst sınır ipoteğinin paraya çevrilmesi söz konusuydu, zira madde hükmünde açıkça, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermediği durumlardan bahsedilmişti.78 3182 sayılı bankalar Kanunu’nun 91. Maddesi sadece cari hesap bakımından bir düzenlemeyi içermekteyken, kısa, orta, uzun vadeli krediler ve tazmin edilmiş gayrinakdi krediler(teminat mektubu kredisi gibi) İcra İflas Kanunu’nun 150/ı maddesinin kapsamına alınmıştır.79 İİK m.150/ı ‘ nın sübjektif uygulama kapsamı ise tartışmalı bir husustur. Bu hükme dayanarak yalnızca bankaların ilamlı takip yapabileceğini kabul eden bir görüş olduğu gibi; bankalar dışındaki özel ya da tüzel diğer kişilerin de “krediyi kullandıran taraf” olarak bu maddede sağlanan imtiyazdan yararlanabileceğini savunanlar mevcuttur. B. Hükmün Objektif Uygulama Alanı 1. Cari Hesap Şeklinde İşleyen Krediler Bankaların, müşterileriyle yapmış oldukları değişik işlemlerden dolayı karşılıklı olarak birbirlerinden olan alacaklarını, ayrı ayrı istemekten vazgeçip, bunları hesaben tasfiye etmek ve neticede meydana gelecek bakiyeye göre borçluluk ve alacaklılık durumunu tespit etmek amacıyla zimmet ve matlup kalemleri şekline çevirmek üzere açtıkları hesaplara cari hesap denir. Belirli bir limit dahilinde zimmet bakiyesi devredebilmek üzere bankalarca açılan cari hesaplar da cari hesap kredisi veya borçlu cari hesap olarak adlandırılır. 77 78 79 Postacıoğlu, s.571. Yücel, s.284.. Yücel, s.289,290. 34 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 2. Kısa, Orta ve Uzun Vadeli Nakdi ve Gayrinakdi Krediler 3182 Sayılı Kanun’un 90 ve 91. Maddelerinin İİK’ya 68/b ve 150/ı maddeleri olarak alınmasıyla birlikte, kısa orta ve uzun vadeli nakdi ve gayrinakdi krediler de uygulama kapsamına alınmıştır. Bankaların açtıkları ve karz akdi şeklinde işleyen, kısa orta ve uzun vadeli kredilerde, anapara ipoteği tesis etmeleri gerektiği düşünülebilir. Anapara ipoteğinin mevcut olduğu hallerde, alacaklı bankanın İİK m.150/ı ya dayanarak takip yapmasına gerek yoktur. Zira bu halde ipotek akit tablosu kayıtsız şartsız bir borç ikarını içereceğinden, İİK’nın 149. Maddesine göre ilamlı takip başlatmak mümkündür. Bu şartlar altında bankaların, kısa , orta uzun vadeli nakdi ve gayrinakdi kredi alacaklarını temin etmek amacıyla üst sınır ipoteği kurmalarının ve buna daynarak İİK m.150/ı uyarınca takip yapmalarının beklenemeyeceği söylenebilir. Uygulamada banka ile kredi alan arasında kredi ilişkisi kurulduğunda bunun teminatı olarak genellikle bir üst sınır ipoteği tesis edilmekte ve bu ipotek, kredi alanla banka arasındaki diğer kredi ilişkileri için de teminat teşkil etmektedir. Bu sebeple, anapara ipoteği tesisinin mümkün olduğu hallerde dahi üst sınır ipoteğinin tercih edildiği görülmektedir. C. Hükmün Sübjektif Uygulama Alanı 1. Aktif Taraf Doktrinde, İİK m.150/ı hükmünün ancak, bankaların kredi veren konumunda olduğu hukuki ilişkilerde uygulanabileceği savunulmaktadır. Buna göre, yürürlükteki mevzuat karşısında borçlu cari hesap veya kısa, orta ve uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde, kredisi kullandıran tarafın, banka dışında bir gerçek ya da tüzel kişi olması söz konusu olamaz. Ayrıca bu görüş uyarınca; borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi, hesap özeti gibi kavramlar, bankacılık literatürüne aittir80. Yargıtay’ın bazı kararlarında, İİK m.150/ı’nın yalnızca bankalar tarafından verilen krediler için değil, cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen tüm nakdi veya gayrinakdi kredilerde uygulanabileceği ifade edilmiştir81. Ancak Yargıtay, krediyi kullandıran tarafın bir banka olmadığı, mesela bir finansal kiralama şirketi olduğu bir çok halde, arada borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi bir kredi ilişkisi olmadığından hareketle, İİK m.150/ı’nın uygulanmasına imkan olmadığına karar vermiştir82. 2. Pasif Taraf İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin pasif tarafı, krediyi kullanan taraftır. Fakat daha önce de belirtildiği gibi, ipotekli taşınmasın malikinin krediyi kullanan taraf dışında üçüncü bir kişi olması halinde, ipotekli taşınmazın maliki üçüncü kişi de takipte pasif taraf olacaktır. Bu durumda malike de ödeme/icra emri gönderilir. 80 81 82 Budak, s.164 vd. Yarıtay 12. HD’nin 19.10.1995 tarih ve E.12444, K.14067 sayılı kararı (Kuru, s.865). Yargıtay 12. HD’nin 1.6.2004 tarih E.2004/10327, K.2004/13939 sayılı kararı. SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 35 D. İİK m.150/ı Hükmü Uyarınca İlamlı Takip Yapılabilmesinin Şartları 1. Genel Olarak Krediyi kullandıran bankanın, İİK m. 150/ı uyarınca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapabilmesi için borçlu cari hesap veya kısa orta, uzun vadeli nakdi ya da gayrinakdi kredi ilişkisinden kaynaklanan muaccel bir alacağın olması; bu alacağın bir üst sınır ipoteğiyle teminat altına alınmış bulunması; hesap özeti, tazmin talebi ya da ihtarın noter aracılığıyla borçluya gönderilmiş olması gerekir.83 2. Borçlu Cari Hesap veya Nakdi ya da Gayrinakdi Kredi İlişkisinden Kaynaklanan Muaccel Alacak Bankanın İİK m.150/ı uyarınca krediyi kullanan tarafa karşı takip yapabilmesi için, krediden kaynaklanan alacağın muaccel bir alacak olması şarttır84. İpotekle temin edilmiş, müeccel kredi borçları veya tazmin edilmemiş gayrinakdi krediler için takip yapılarak m.150/ı uyarınca krediyi kullanan tarafa icra emri gönderilmesi mümkün değildir. Bankaların ipotek kapsamında olmakla birlikte, henüz muaccel olmayan alacakları olabilir. Örneğin, bankanın müşterisine verdiği 20.000 TL meblağlı bir teminat mektubu nedeniyle bu meblağda bir üst sınır ipoteği tesis edilmiştir. Bankanın tazmin ettiği miktar ise 3.000 TL’dir. Banka, teminat mektubu dolayısıyla tazmin ettiği bu 3.000 TL tutarındaki muaccel alacağı için takip başlatabilir. Ancak henüz tazmin etmediği bedeli, alacak muaccel olmadığı için, takibe koyması mümkün değildir85. 3. Takibe Konu Alacağın Teminatı Olarak Üst Sınır İpoteğinin Varlığı Üst sınır ipoteği kural olarak henüz doğmamış, ancak doğması kesin ya da muhtemel alacakları temin etmek için tesis edilen ipotek türüdür. Burada, ipotek tesis edilirken alacağın miktarı henüz bilinmediğinden, belirlilik ilkesi uyarınca, taşınmazın azami ne miktar için teminat teşkil edeceği, ipotek sözleşmesinde taraflarca kararlaştırılır. Üst sınır ipoteğinde, alacak bakımından bir üst sınır tespit edilerek teminatın kapsamı belirlenmektedir. 4. Hesap Özeti, Tazmin Talebi ya da İhtarın Krediyi Kullanan Tarafa Gönderilmesi İİK m.159/ı uyarınca takip yapabilmek için, cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın, krediyi kullanan tarafa noter aracılığıyla kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini veya m.68/b gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz etmek gerekir. Zira borcun ödenmesi için ihbar yapılmadan borçlunun mütemerrit kılınması ve ona karşı takip yapılması mümkün değildir86. 83 Yücel, s.300. Uyar, s.399. 85 Yücel, s.305. 86 Uyar, s.399. 84 36 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 Şu halde, krediyi kullandıran tarafın, borçlu cari hesabı kat ederek alacağı muaccel kıldığına dair ihbarnameyle birlikte hesap özetini de krediyi kullanan tarafa noter aracılığıyla göndermesi gerekir. Cari hesap şeklinde işleyen kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmeleri de bu çerçevede değerlendirilmelidir. Gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin de kredi kullanan tarafa noter aracılığıyla tebliği şarttır87. Krediyi kullandıran bankanın noter marifetiyle gönderdiği hesap özeti, tazmin talebi ya da ödeme ihtarını tebellüğ eden krediyi kullanan taraf, tebliğ tarihinden itibaren 8 gün içinde buna itiraz edebilir. Yalnız İİK m.150/ı uyarınca şikayet yoluna başvurabilmek için, krediyi kullanan tarafın itirazını noter kanalıyla yapması gerekir88. Krediyi kullanan tarafın bu 8 günlük süre içinde, aldığı (gönderilen) hesap özeti ya da tazmin talebine itiraz etiğini notere bildirmesi yani bunlara itiraz için notere başvurması yeterli midir? Doktrinde89, borçlunun itirazının da alacaklıya ulaşmasının zorunlu olduğu ifade edilmiştir. Alacaklı lehine yapılan bu yorum uygulamada borçluların çok aleyhine sonuçlar doğurur. Sekiz günlük itiraz süresinin 3. ya da 4. günü notere itiraz için başvurduğu halde, kalan süre içinde tebliğ işleminin gerçekleşmemesinden borçluyu sorumlu tutmak çok ağır olur. Kaldı ki, İcra ve İflas Kanununun borçluya itiraz hakkını tanıdığı tüm durumlarda, borçlunun bu süre içinde itiraz makamına - icra dairesi veya icra mahkemesine başvurması yeterli olup, ayrıca itirazın itiraz süresi içinde alacaklıya ulaşması da aranmadığından, burada da aynı çözüm şeklinin benimsenmesi daha uygun olacaktır. Yargıtay da konuya ilişkin bir kararında 8 günlük sürenin, itirazın notere tevdi süresi olduğunu belirtmiştir90. 5.İİK m.150/ı Uyarınca İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takipte Yetki İİK m.150/ı da, krediyi kullandıranın bu maddedeki -yukarıda saymış olduğumuz- şartları yerine getirmesi halinde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip talebini alan icra müdürünün İİK.m.149 uyarınca işlem yapacağı ifadesine yer verilmiştir. O halde yetki konusunda m.149’a göre hareket etmek gerekecektir. Dolayısıyla, m.150 çerçevesinde yapılacak takipler için de yetkili icra dairesinin İİK m.148’e göre belirlenmesi gerekir91. 6. Takip Talebi İpoteğin ilamlı takip yolu ile paraya çevrilmesi, alacaklının takip talebi ile başlar92. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip talebi ve içeriği yukarıda ayrıntılı olarak işlendiğinden burada sadece m.150/ı uyarınca yapılacak 87 Yücel, s.311,312. Yücel, s.315. 89 Reisoğlu, Bankalar Açısından İcra ve İflas Kanunundaki Yeni Düzenlemeler , s.16. 90 Yargıtay 12.HD.’nin 5.12.1990 tarih ve E. 11765, K.12592 sayılı Kararı. 91 Yücel, s.323 92 Uyar, s.399. 88 SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 37 takiplere özgü kısımların tekrarıyla yetinilecektir. Üst sınır ipoteğinin mevcut olduğu hallerde takip talebinde, alacağın ipotek sınırını aşmayacak biçimde gösterilmesi gerekir. Alacaklının ipotek limiti içinde kalmak şartıyla faiz istemesi de mümkündür. Krediyi kullandıran tarafın alacağı, itiraz edilmeyen hesap özeti, tazmin talebi veya ödeme ihtarındaki miktar bakımından kesinleşmiş sayılır. Bu nedenle, ilamlı takip talebinde, kesinleşen bu miktar üzerinden istemde bulunulması gerekir. İpotek akit tablosunun resmi örneğinin ve cari hesap veya kredi sözleşmesi ve bunlara ilişkin belgelerin takip talebine eklenmesi gerekir93. Alacaklı, hesap özeti tazmin talebi veya ödeme ihtarının noter marifetiyle borçluya gönderildiğine dair noterden tasdikli suretlerini de takip talebine eklemek zorundadır94. 7. İcra emri Krediyi kullanan tarafın takip talebini ve takip talebine ekli olarak verdiği belgeleri krediyi kullanan tarafa gönderdiğine ilişkin noterden tasdikli sureti alan icra müdürü m.149’a göre işlem yaparak borçluya bir icra emri gönderir. Takip talebini alan icra müdürünün ilamsız takiptekinin aksine m.149/1 uyarınca alacağın muaccel olup olmadığını araştırması gerekir. Zira burada kredi borçlusuna bir icra emri gönderilecek. Yani takibin itirazla durması söz konusu olmayacaktır95. İcra müdürü tarafından gönderilecek olan bu icra emrinde şunlar yer alır: 1) Takip talebindeki kayıtlar, 2) Taşınmaz, üçüncü bir kişi tarafından rehnedilmiş ya da mülkiyeti üçüncü bir kişiye geçmişse, bunun adı soyadı ve ikametgahı, 3) Borcun otuz gün içinde ödenmesi gereği, 4) Otuz gün içinde borç ödenmez veya icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına ilişkin bir karar getirilmezse, alacaklının, m.150/e taşınmazın satışını isteyebileceği ihtarı, yazılır.96 Uygulamada icra emri olarak bu kayıtları içeren basılı örnekler kullanılmaktadır. 8. İcranın Geri Bırakılması Görüldüğü gibi burada kredi borçlusunun icranın geri bırakılmasını istemesi mümkündür. Ancak icranın geri bırakılması yoluna, m.149 uyarınca işlem yapılması dolayısıyla başvurulabilmektedir ve burada ancak borcun itfa edildiği veya ertelendiği iddiası ileri sürülebilir. Borçlu bu bağlamda borcun varlığına ve miktarına muhalefet edemeyecektir. Eğer krediyi kullanan taraf, krediyi kullandıranın kendisine noter aracılığıyla göndermiş olduğu hesap özeti, tazmin talebi ya da ihtara süresi içinde noter aracılığıyla itiraz ettiği iddiasında ise, yani borcun varlığına veya miktarına 93 94 95 96 Yücel, s. 325. Uyar, s.399. Kuru, s.862. Uyar, s. 402 vd. 38 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 muhalefet ediyorsa, bunu İİK m.150/ı uyarınca başlatılacak takibe karşı şikayet yoluyla ileri sürebilir97. İİK m.149 ve m.149/a uyarınca menfi tespit ve istirdat davasına ilişkin hükümler burada da uygulanacaktır. 9. Şikayet a. İİK m.16 çerçevesinde şikayet Madde 16 Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır. Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir. İİK m. 16 çerçevesinde şikayet sebeplerinin gerçekleşmiş olduğu durumlarda, m.150/ı uyarınca başlatılan takibe karşı takip borçlusu ve diğer ilgililerin şikayet hakkı vardır. Örneğin icra emrindeki alacak miktarının ipoteğin üst sınırını aştığına dair muhalefet şikayet yoluyla ileri sürülecektir. Buradaki şikayet süreye tabi değildir. Takip alacaklısının m.150/ı uyarınca takip hakkı olmadığı halde takip borçlusuna icra emri gönderilmiş olması da şikayet sebebi teşkil eder ve şikayet süresi 7 gündür98. b. İİK m.150/ı anlamında şikayet Kendisine hesap özeti veya ödeme ihtarı tebliğ edilen banka müşterisi(takip borçlusu-krediyi kullanan), bu belgenin tebliğ edildiği tarihten itibaren 8 gün içinde, bankaya(kredi kullandıran tarafa) noter aracılığıyla bir itiraz belgesi gönderip, ileri sürülen alacağa veya miktarına itiraz edebilir. Bu itiraz durumunda bankanın tek taraflı olarak düzenlediği belgenin, banka müşterisinin itirazı üzerine hükmünü kaybetmesi beklenirdi. Ancak kanuni düzenleme böyle değildir. M.150/ı’nın ifadesine göre, banka müşterisinin kendisine gönderilen hesap özeti, tazmin talebi veya ödeme ihtarına itiraz etmiş olması, ona sadece icra mahkemesine şikayette bulunma imkanı vermekte, bu şikayetin haklılığını tespit eden icra mahkemesi icra emrini iptal etmemektedir. Bunun yerine bankaya, alacağını “68/b maddesi çerçevesinde diğer belgelerle” varit göstermek imkanını vermek için incelemeye devam etmelidir99. İİK m.150/ı hükmünde atıf yapılan “68/b maddesi çerçevesinde diğer belgeler” ile kastedilen, ancak m.68/3 hükmünde anılan “kredi sözleşmesi” ve “krediyi kullandıran tarafından usulüne uygun olarak düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar” olabilir. Eğer krediyi kullandıran banka, alacağını bu 97 Yücel, s.330. Yücel, s.332. 99 Budak, s.172,173. 98 SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 39 belgelerden biriyle ispatlayabiliyorsa, banka müşterisinin (krediyi kullanan taraf) şikayeti reddedilir100. Borçlunun şikayeti hakkında verilen icra mahkemesi kararı temyiz edilebilir. BUDAK’a göre; borçlunun (veya varsa ipotekli taşınmaz maliki üçüncü kişinin) şikayetini reddeden kararı temyiz etmesi halinde, temyiz başvurusunun takibi (satışı) durdurup durdurmayacağı konusunda bir ayrım yapmak gerekmektedir101. İcra mahkemesi hesap özeti, tazmin talebi veya ödeme ihtarına süresi içinde itiraz edilmediğini tespit ettiği için şikayetin reddine karar vermişse, bu kararın temyizi, borçlu takip konusu alacağın yüzde on beşi oranında teminat yatırmadıkça satışı durdurmaz. Buna karşılık, borçlu bankaca tarafına gönderilmiş olan bu ihtarname ve hesap özetlerine süresi içinde itiraz ettiğini icra mahkemesine belgelemiş; fakat, şikayet bankanın alacağının m.68/b maddesindeki diğer belgelerle varit gösterilmiş olması sebebiyle reddedilmiş ise, temyiz teminat yatırılmasa bile satışı durdurur102. SONUÇ İcra ve İflas Kanunu’nun rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe ilişkin sistemi, esas itibariyle, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takibe göre düzenlenmiştir. Zira, mehaz İsviçre İcra ve İflas Kanunu’ndaki ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe ilişkin düzenleme, tek bir takip şeklini öngörür; bu da ilamsız takiptir. İcra ve İflas Kanunu’muza göre ise, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip ilamlı ve ilamsız takip olarak iki şekilde yapılır. Bu ödevle, çalışma konumuz olan, “Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip” müessesesinin işleyişini, takip sürecini ve kredi kurumlarına ilişkin özel düzenlemeleri ana hatlarıyla anlatmaya çalıştık. Alacaklının, alacak hakkı ve rehin hakkı bir ilam veya ilam niteliğinde bir belge ile tespit edilmişse, alacaklı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabilir. Burada ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanacaktır (m.150/h). Alacaklı, takip talebi ile birlikte elindeki ilam veya ilam niteliğindeki belgeyi icra dairesine verir. İpotek alacaklısının ilamlı takip talebini alan icra müdürü, borçluya m.32/ye göre 7 günlük bir icra emri gönderir. Bu icra emri ile borluya, 7 gün içinde borcu ödemez ve icranın geri bırakılmasına ilişkin bir karar getirmezse, ipotekli taşınmazın satılacağı ihtar edilir. İpotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermesi halinde, özel bir ilamlı icra yolu öngörülmüştür (m.149,149/a). Buradaki takip talebi de, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takipte olduğu gibidir. Ancak takip talebine ipotek akit tablosunun tapu 100 101 102 Yücel, s.344. Budak, s.176. Budak, s.176. 40 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 dairesince verilen resmi örneği eklenir. Takip talebini alan icra müdürü, ipotek alacaklısının takip talebi ile birlikte kendisine vermiş olduğu ipotek akit tablosun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya bir icra emri gönderir. Bu icra emriyle ödeme süresinin 30 gün olduğu, süresinde borç ödenmez veya icranın geri bırakılması hakkında bir karar getirilmezse alacaklının, rehnedilmiş malın satışını isteyebileceği ihtar edilir. Borçlu borcun ödendiği veya ertelendiğini iddia ediyorsa, icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını isteyebilir (m.149a/I) icranın geri bırakılmasında İİK m.33/I,II ve IV uygulanır. Buna göre borçlu itiraz sebeplerini, borcun ödenmiş olduğunu, ertelendiğini yahut zamanaşımına uğradığını, yalnız m.33/I ve II deki belgelerden biriyle ispatlayabilecektir. İcra mahkemesinin icranın geri bırakılması talebinin reddine ilişkin kararını temyiz eden borçlu, takip konusu alacağın yüzde onbeşi oranında teminat yatırmazsa satış dahil hiçbir icra işlemi durmaz. Temyiz talebinin reddi halinde bu teminat, ayrıca bir mahkeme hükmüne gerek kalmaksızın alacaklıya tazminat olarak ödenir. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip bakımından geçerli olan düzenlemeler; alacağı temin eden ipoteğin bir kesin borç ipoteği olduğu ve bu nedenle ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiği hallerde uygulanan İİK m.149 ile, ipoteğin ya da alacağın bir ilam ya da ilam niteliğindeki belgeye dayanması halinde başvurulacak olan İİK’nın 150/h maddesidir. Bu maddeler çerçevesinde takip şartları oluşmamışsa, ilamsız takip yapmak gerekir. İpotek, bir kişisel alacağın teminat altına alınması amacını güder. İpotek, halen mevcut veya henüz doğmamış olmakla beraber, ileride doğması kesin yahut olası olan bir alacağı teminat altına almak için kurulur. Kural olarak mevcut bir alacak için kurulan ipotek bir anapara ipoteğidir. Anapara ipotekleri doğrudan doğruya borçlunun kayıtsız şartsız borç ikrarını yansıtır. Borçlunun borcu kayıtsız şartsız kabul beyanı Tapu Dairesince düzenlenen resmi senede şerh edilir. Alacağın henüz doğmadığı, ileride doğacağı ya da doğması muhtemel olan hallerde ise ipotek bir üst sınır ipoteğidir ve ipotek akit tablosu denilen resmi senede kayıtsız şartsız borç kabulünün geçirilmesi mümkün olmayacaktır. İşbu halde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılacak olan takip, ancak ilamsız bir takip olabilir. Ancak bankaların kredi ilişkisinden kaynaklanan alacaklarının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibini, genellikle, özel bir düzenleme olan İİK m.150/ı hükmüne dayanarak yaptıkları görülmektedir. Bu takip yolu, alacaklıya, elinde bir ilam ya da kayıtsız şartsız ipotek akit tablosu olmadan dahi ilamlı takip yapması imkanını tanımaktadır. Kredi kurumlarıyla ilgili getirilen özel düzenleme ile; Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi bir SAYI: 42 REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 41 krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığıyla krediyi kullanan tarafa kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz ederse, icra müdürü 149. Madde uyarınca işlem yapar. Yani borçluya icra emri gönderir. Borçlu, hesap özetine ve borcun ödenmesine ilişkin ihtara veya gayrinakdi kredi nedeniyle tazmin talebine süresi içinde (8 gün) ve usulüne uygun olarak itiraz etmiş olduğunu ispat etmek suretiyle icra mahkemesine şikayette bulunabilir. Bu durumda icra mahkemesi, alacaklının alacağını m.68/b çerçevesinde ispatlaması halinde borçlunun şikayetini reddeder. Borçlunun şikayeti hakkında verilen icra mahkemesi kararı temyiz edilebilir. İcra mahkemesi hesap özeti, tazmin talebi veya ödeme ihtarına süresi içinde itiraz edilmediğini tespit ettiği için şikayetin reddine karar vermişse, bu kararın temyizi, borçlu takip konusu alacağın yüzde on beşi oranında teminat yatırmadıkça satışı durdurmaz. Buna karşılık, borçlu bankaca tarafına gönderilmiş olan bu ihtarname ve hesap özetlerine süresi içinde itiraz ettiğini icra mahkemesine belgelemiş; fakat, şikayet bankanın alacağının m.68/b maddesindeki diğer belgelerle varit gösterilmiş olması sebebiyle reddedilmiş ise, temyiz teminat yatırılmasa bile satışı durdurur. 42 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 KAYNAKÇA Oğuzman, Kemal; Seliçi, Özer; Oktay Özdemir, Saibe; Eşya Hukuku , Filiz Kitapevi, İstanbul, 2002. Budak, Ali Cem; İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip , XII Levha Yayınları, İstanbul, 2010. Kuru, Baki; Arslan, Ramazan; Yılmaz, Ejder; İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2004. Kuru,Baki, İcra ve İflas Hukuku, 3.Bası, Cilt III , Ankara, Seçkin, 1993. Kuru, Baki; İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Türkmen Kitabevi, İstanbul, 2004. Üstündağ, Saim; İcra Hukukunun Esasları, İstanbul, 8. Bası, 2004. Uyar, Talih ; İcra Hukukunda Rehnin Paraya Çevrilmesi, 2. Baskı, 1992. Muşul, Timuçin; İcra ve İflas Hukuku, Legal Kitabevi, İstanbul, 1. Baskı, 2005. Pekcanıtez, Hakan; Atalay, Oğuz; Özekes, Muhammet; İcra ve İflas Hukuku, Yetkin Yayınları , Ankara, 7. Bası, 2009. Yıldırım, Kamil; İcra Hukuku Ders Notları, Alkım Yayınevi, İstanbul, 2002. Yücel, Müjgan; Banka Alacaklarının İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takibi, 1.Baskı , İstanbul, XII Levha Yayınları, 2010. Postacıoğlu, İlhan; İcra Hukuku Esasları, Güncelleştirilmiş, Genişletilmiş 5.Bası İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2010. Kuntalp, Erden; Anapara Ve Üst Sınır (Maksimal) İpotek Ayrımı, Ankara, 1989. Altay,Sümer / Eskiocak,Ali; Türk Medeni Hukukunda Taşınmaz Rehni (İpotek), İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2007. Reisoğlu,Seza; İpoteğin Kapsamı, Hükümleri ve Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar, Ankara, 1979. Reisoğlu,Seza; Bankalar Açısından İcra ve İflas Kanunundaki Yeni Düzenlemeler, Ankara, Türkiye Barolar Birliği Yayını, 1989. Kazancı İçtihat Bilgi Bankası; www.kazanci.com SAYI: 42 İTİRAZIN İPTALİ DAVASINI AÇMA SÜRESİNİN... 43 İTİRAZIN İPTALİ DAVASINI AÇMA SÜRESİNİN BAŞLANGICI (İİK. MAD. 67/I) Av.Alper UYAR Alacaklı, senede dayanan likit alacağına yönelik “itirazın iptali” için genel mahkemeye veya “itirazın kaldırılması” için icra mahkemesine başvurmakta seçimlik hakkına sahiptir.1 Bu iki yoldan birini seçme serbestisi alacaklıya bırakılmıştır. Bununla beraber, alacaklı, itirazın icra mahkemesinde kaldırılabilmesi için İİK.’nun 68 ve 68/a maddelerinde aranan nitelikteki belgelere sahip değilse, mutlaka itirazın genel mahkemede iptali yolunu izlemek zorundadır.2 Bu seçim hakkını genel mahkemede dava açmak suretiyle kullanan alacaklı, böylelikle icra mahkemesine başvurma hakkından zımnen feragat etmiş olduğundan, açtığı “itirazın iptali davası”nı bırakıp, “itirazın kaldırılması” için icra mahkemesine başvuramaz. Buna karşın, alacaklı “itirazın kaldırılmasını” icra mahkemesinden talep ettikten sonra, bu yolu bırakıp “dava” yoluna gidebilir; zira genel bir yetki olması dolayısıyla, dava hakkının kullanılması zımnen tahdit edilemeyeceği gibi, “itirazın kaldırılması” talebini reddeden icra mahkemesi kararının, takip konusu alacak hakkında “kesin hüküm” teşkil etmemesi de, mahkemeye başvurmaya engel olmaz. İsviçre hukukunda da, “itirazın kaldırılması” yoluna gidilebileceği durumlarda, doğrudan doğruya “itirazın iptali” yoluna gidilebileceği belirtilmekte, hatta “itirazın kaldırılması”na ilişkin dayanakların ve belgelerin şüphe yarattığı durumlarda, doğrudan doğruya “itirazın iptali” yoluna gidilmesi önerilmekte; böylelikle “itirazın kaldırılması” yönteminin, gerekli araçlar mevcut olduğunda pratik bir alternatif olduğu vurgulanmaktadır.3 Alacaklı “itirazın kaldırılması” için icra mahkemesine başvurmuş ve borçlunun itirazı kaldırılmışsa, artık alacaklının “itirazın iptali davası” açmakta hukuki yararı kalmadığından, bu davayı açamaz.4 İİK.’nun 67. maddesinde * ifadesini bulan itirazın iptali davası, takip talebine itiraz edilen alacaklı tarafından borçluya karşı açılan bir eda davasıdır.5 İtirazın genel mahkemede iptali yoluna başvuran alacaklı, takip konusu olan alacak hakkında bir “kesin hüküm” elde etmeye çalışacaktır.6 Bu dava bir süreye tabidir. Alacaklı bu davayı, itirazı kendisine veya varsa vekiline tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde açabilir.7 Bu davanın açılabildiği “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. 44 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 Görüldüğü gibi bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Şu halde borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi başlamayacaktır. Ayrıca belirtelim ki, itirazın iptali davasını açma süresi, “itirazın alacaklıya tebliği” tarihinden itibaren başlarsa da, alacaklı henüz bu süre işlemeye başlamadan –yani; itirazın kendisine tebliğini beklemeden- önce de, bu davayı açabilir. Borçlunun ödeme emrine itiraz edip takibi durdurmasından sonra, icra mahkemesine başvurarak “itirazın kaldırılması”nı istemiş olan alacaklı –bu başvuru dava niteliği taşımadığından ve icra mahkemesinin bu başvuru üzerine vereceği karar “kesin hüküm” (HMK. mad. 303) teşkil etmeyeceğinden- aynı zamanda –daha doğrusu İİK. mad. 67/I’deki bir yıllık süre içinde- mahkemede “itirazın iptali davası” açabilir.8 İİK. mad. 67/I’de daha önce yer alan “itirazın kaldırılması için merciye müracaat etmek istemeyen” (alacaklı) ibaresi, 4949 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sırasında madde metninden çıkarılarak, “itirazın kaldırılması talebi reddedilen alacaklıya da” itirazın iptali davası açma hakkı tanınmıştır (Bknz: 4949 sayılı Kanuna ait Hükümet Gerekçesi) (UYAR, T. age, C:3, s:4235 vd.). Bir yıl içinde itirazın iptali davası açılması ile, derdest olan ve itiraz ile durmuş bulunan icra takibi iptal edilmiş olmaz; bilakis, takip durmakta devam eder. Davayı kazanan alacaklı, mahkemeden, alacağı ilam ile, itiraz üzerine durmuş olan ilamsız takibe devam edilmesini (haciz) isteyebilir. Dava devam ettiği sürece, bir yıllık haciz isteme süresi işlemez.9 İtirazın iptali için kanunen kabul edilmiş olan bir yıllık süre kamu düzenindendir; bundan ötürü, bu süreler sözleşme ile uzatılamazlar, kısaltılamazlar; talep bu sürede yapılmazsa ve dava bu sürede açılmazsa, talep ve dava hakkı düşer; icra mahkemesi ve genel mahkeme bu süreyi re’sen göz önünde tutar ve sürenin geçmiş olması halinde, talep ve dava, bu sebeple reddedilir. 10 İtirazın iptali davası açabilmek için kanunun öngördüğü bir yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması halinde, alacaklı ancak genel hükümlere göre mahkemede alacağını dava edebilir. Bir yıllık sürenin geçmesinden sonra açılan dava, İİK. mad. 67’ye değil genel hükümlere tabi bir “alacak davası” olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilemez.11 Yargıtay, “itirazın iptali” davasının açılma süresi ile ilgili olarak; -“Borçlunun –genel haciz yolu ile ilamsız takiplerde- ödeme emrine itiraz etmesi üzerine, önce icra mahkemesine başvurarak ‘itirazın kaldırılması’nı istemiş olan alacaklının daha sonra bu talebinden vazgeçerek –ya da bu talebinin reddedilmesi üzerine- itirazın kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde mahkemeye başvurarak itirazın iptali davası açabileceğini”12 -“İtirazın iptali davasının, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğinden itibaren bir yıl içerisinde açılması gerekirse de, alacaklının itirazı daha önce öğrenmiş olması halinde bu tarihten itibaren de bir yıl içinde, itirazın iptali SAYI: 42 İTİRAZIN İPTALİ DAVASINI AÇMA SÜRESİNİN... 45 davası açılabileceğini”13 -“İcra müdürlüğü itiraz üzerine takibi durdurmamış olsa dahi, itirazın iptali davasının, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ tarihinden itibaren bir yıllık süre içinde açılması gerekeceğini”14 -“Bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan itirazın iptali davasının reddine karar verilmesi gerekeceğini, açılan davaya ‘alacak davası’ olarak bakılamayacağını”15 -“Bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan normal alacak (tahsil) davasını kaybeden borçlunun, icra inkar tazminatına mahkum edilemeyeceğini”16 -“İtirazın alacaklıya tebliğine ilişkin bilgi ve belge yoksa itirazın iptali davasının bir yıllık sürede açıldığının kabulünün isabetli olacağını”17 b e l i r t m i ş t i r… Buraya kadar yaptığımız açıklamalarda, İİK. 67/I’de belirtildiği üzere; itirazın iptali davasının, “borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması gerektiğini” vurguladık. Buradaki “tebliğ tarihi”ni, “öğrenme tarihi” olarak kabul etmek gerekir. Peki, itiraz alacaklıya tebliğ edilmemiş ise, ya da alacaklı tarafından açılan itirazın kaldırılması davasından sonra itiraz tebliğ edilmişse, bu durumda “itirazı öğrenme tarihi” olarak hangisini kabul etmek gerekecektir? Bir yıllık hak düşürücü süre, hangi tarihten itibaren başlayacaktır? Doktrinde bu konuda her hangi bir görüşe rastlamak mümkün değildir. Aşağıda sunduğumuz, biri oy birliğiyle diğeri ise oy çokluğu ile kabul edilmiş iki Yargıtay kararı ile bu husus açıklığa kavuşturulmuştur. Yargıtay, tam metinlerini ilişikte sunduğumuz kararlarında aynen şöyle demiştir; KARAR NO 1 (19. HD. 01.04.2008 T. E:9161, K:3271): Dava, kira alacağı için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporuna göre “davacının kira farkı alacağının 8.893.38 YTL olduğu, takip talebinde daha az bir miktarın (8,775.00 YTL) istendiği gerekçeleri ile davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, takip tarihinden sonra yapılan ödemelerin icra müdürlüğünce borçtan mahsubuna, %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline” karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. İİK.’nun 67/I. maddesi uyarınca itirazın iptali davasının, itirazın alacaklıya tebliğ tarihinden itibaren bir sene içinde açılması gerekir. Bu bir dava şartı olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir. Somut olayda her ne kadar itiraz alacaklıya tebliğ edilmemiş ise de, alacaklı vekili tarafından 21.11.2003 tarihinde Çorlu İcra Mahkemesine itirazın kaldırılması talebi ile dava açılmıştır. Hal böyle olunca bir yıllık dava açma süresinin o davanın açıldığı tarihten itibaren başlatılması gerekir. Zira alacaklı itirazın kaldırılması davasına açtığı tarihte, dava konusu icra takibi ve itirazla ilgili tüm hususları öğrenmiş sayılır. Buna göre; “davanın bir 46 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 yıllık yasal süre geçtikten sonra açıldığı ve dava şartının gerçekleşmediği” belirtilerek reddine karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yerine BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine 01.04.2008 gününde oy birliği ile karar verildi. KARAR NO 2 (13. HD. 10.06.2009 T. E:1440, K:8032): Davacı, “elektrik abonesi olan davalının elektrik borcunu ödemediğini, yapılan kontroller sırasında da kaçak elektrik kullandığını tespit ettiklerini, gerek tüketilen elektrik ve gerekse kaçak kullanılan elektrik ücretlerini tahsil amacı ile 21.05.2002 tarihinde davalıya karşı icra takibi başlattıklarını, davalının 03.06.2002 tarihinde takibe itiraz ettiğini” ileri sürerek, “ödenmeyen 6 adet fatura borcu ile 13.12.2001 ve 06.03.2002 tarihli kaçak elektrik tutanağından borç toplamı olan 4,013.122.000 TL (4.013,12 YTL) alacağının dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini” istemiş, bilahare 25.10.2007 tarihli ıslah dilekçesi ile “alacak davasını itirazın iptali davası olarak ıslah ettiğini, davalının takibe itiraz ettiğini” ileri sürerek “itirazın iptaline, %40 tazminatın tahsiline karar verilmesini” istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak “2552,91 YTL asıl alacak üzerinden kabulüne, bu miktar yönünden itirazın iptaline, asıl alacağın %40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline” karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, dava dilekçesinde “borçlunun takibe itiraz ettiğini, bu itirazı 03.06.2002 tarihinde öğrendiğini” duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirttiği gibi, borçlunun itirazı üzerine takibin durduğu belirtilerek 10.03.2003 tarihinde davalının kullanıp ödemediği ve kaçak elektrik kullanımından kaynaklanan 4.013,12 YTL alacağının faizi ile tahsili için eldeki davayı açmıştır. “Alacak davası” ile İİK. 67. maddesine dayalı itirazın iptali davası arasındaki en önemli fark, itiraz iptali davası sonucunda davacı veya davalı lehine tazminata hükmedilmesidir. İtirazın tebliğinden itibaren bir yıl içinde açılan davada alacağın tahsili istenilmişse bu durumda icra inkar tazminatına hükmedilemez (19. HD. 09.02.1996 225/1161). İtirazın iptali davasının, itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren bir yıllık süreden sonra açılması halinde de inkar tazminatına hükmedilemez (11. HD. 28.05.1986 3141/3272). Yasada belirtilen bir yıllık hak düşürücü sürenin, borçlu itirazının alacaklıya tebliği ile başlayacağı belirtilmiştir. Ancak, alacaklı, icra takibine itiraz edildiğini, belli bir tarihte öğrendiğini açıkça beyan eder veya borçlunun itirazı ve bu sürede icra takibini durması üzerine itirazın kaldırılması veya borçlunun itirazından söz edilerek böyle bir tahsil davası açarsa artık, borçlu itirazının tebliğ edildiğinin kabulü zorunludur. Somut olayda davacı, “borçlunun icra takibine itiraz ettiğini, 03.06.2002 tarihinde öğrendiğini” çok açık şekilde kabul ve beyan SAYI: 42 İTİRAZIN İPTALİ DAVASINI AÇMA SÜRESİNİN... 47 etmiştir. Buna rağmen, davasını bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 25.10.2007 tarihli dilekçesiyle ıslah etmiştir. O halde davacının “itirazın iptali davası”nı bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra “itirazın iptali davası” olarak ıslah etmesi mümkün değildir. Hal böyle olunca “ıslah ile ilgili talebin reddine” karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 10.06.2009 gününde oy çokluğuyla karar verildi. Yukarıda sunulan Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, alacaklı icra takibine itiraz edildiğini, itirazın kendisine tebliğinden önce öğrenip “itirazın kaldırılması talebi”nde bulunmuşsa “itirazın kaldırılması talebinde bulunulduğu tarih”i, itirazın öğrenildiği tarih olarak kabul etmek -ve açılacak itirazın iptali davasının bağlı olduğu bir yıllık dava açma süresinin bu tarihten itibaren işlemeye başlayacağını benimsemek- isabetli olacaktır… ________________________________________ 1 BERKİN, N. M. Tatbikatçılara İcra Hukuku Rehberi, 1981, s:420 ÜSTÜNDAĞ, S. İcra Hukukunun Esasları, 2004, s:105 3 POSTACIOĞLU, İ. E./ALTAY, S. İcra Hukuku Esasları, 5. Basım, 2010, s:222 4 OSKAY, M./DEYNEKLİ, A./KOÇAK, C./DOĞAN, A. İİK. Şerhi, C:1, 2007, s:1083 * İtirazın iptali: Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde, alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu dâvada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, dâvanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkûm edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. 5 ÇAVDAR, S. İtirazın İptali, Borçtan Kurtulma, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, 2007, s:1 6 ÜSTÜNDAĞ, S. İcra Hukukunun Esasları, 2004, s:105 7 KURU, B. İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2004, s:223 8 UYAR, T. İcra ve İflas Kanunu Şerhi, 2005, C:3, s:4241-4242 9 KURU, B. İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2004, s:224 10 BERKİN, N. M. age, s:421 11 MUŞUL, T. İcra ve İflas Hukuku, 2008, s:323 12 Bknz: 19. HD. 14.04.2004 T. E:6648/4385, 30.05.2003 T. E:4743/5799 (UYAR, T. age, C:3, s:4242) 13 Bknz: 19. HD. 14.01.2003 T. E:2001-8928/190; 26.02.1997 T. E:828/1806; 07.06.1995 2 48 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 T. E:994-8842/5045 (UYAR, T. age, C:3, s:4242) 14 Bknz: 19. HD. 24.04.1998 T. E:1900/2793 (UYAR, T. age, C:3, s:4242) 15 Bknz: HGK. 26.11.1997 T. E:19-761/989 (UYAR, T. age, C:3, s:4242) 16 Bknz: 13. HD. 11.03.1980 T. E:1226/1617 (YAVUZ, N. Uygulamalı ve Öğretide İtirazın İptali ve Tahsil (Eda) Davası, 2007, s:169) 17 Bknz: 19. HD. 19.01.2006 T. E:2005-11448/198 (OSKAY, M./DEYNEKLİ, A./KOÇAK, C./DOĞAN, A. İİK. Şerhi, C:1, 2007, s:1177 vd. ) SAYI: 42 YENİ TTK’YA GÖRE DEFTER ONAYLARI 49 YENİ TTK’YA GÖRE DEFTER ONAYLARI Soner ALTAŞ1 I. GİRİŞ 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile ilgili olarak merak edilen hususlardan birisi ticari defterlerin onayları (tasdikleri) konusunda hangi değişikliklerin getirildiğidir. 13 Ocak 2011 tarihinde kabul edilen 6102 sayılı (yeni) Türk Ticaret Kanunu(YTTK)2 ’nda ticari defterlerin açılış ve kapanış onayları 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu’ndan farklı esaslara bağlanmış, defterlerin onaylarına ilişkin cezalar ağırlaştırılmış ve yürürlüğe girmesinden sonra TTK’nın konuya ilişkin düzenlemeleri iki kez değişikliğe uğramıştır. İşte, bu çalışmamızda, yeni Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen ticari defterleri onaylatma yükümlülüğü ve bu yükümlülüğe uymayanlara verilecek cezalar, eski Ticaret Kanunu ile karşılaştırmalı olarak ele alınmaktadır. II. TİCARİ DEFTERLERİN AÇILIŞ VE KAPANIŞ ONAYLARI TTK’nın ticari defterlerin onayları konusunda getirdiği değişikliklerin daha iyi anlaşılabilmesi bakımından, dilerseniz, öncelikle eski Ticaret Kanunu defter tasdiki konusunda hangi hükümleri ihtiva ediyordu, kısaca ona bakalım, sonrasında da TTK’nın düzenlemelerine değinelim. 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu (ETK)’nun 69. maddesinde, ticari defterlerin tasdiklerine ilişkin olarak; “Şirket kuruluş aşamasında 66 ncı maddenin birinci fıkrasında yazılı defterler kullanılmaya başlanmadan önce tacir tarafından ticarî işletmenin bulunduğu yerin ticaret sicili memurluğuna veya notere ibraz edilir. Bu defterler, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun defterlerin tasdikine ilişkin hükümlerinde yer alan bilgileri içerecek şekilde tasdik ve imza olunur. Sicil memuru veya noter, defterlerin kaç sayfadan ibaret bulunduğunu ilk ve son sayfaya yazarak resmî mühür ve imzasıyla tasdik eder. Noterlerce tasdik edilen defterlerin mahiyet ve adetleri ve bunların kime ait olduğu en geç yedi gün içinde ilgili ticaret sicili memurluğuna bildirilir. 1 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Başmüfettişi Karışıklığa sebebiyet vermemek için, çalışmamızda, 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Kanun için Eski Türk Ticaret Kanunu manasında ETTK, 13 Ocak 2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu için de Yeni Türk Ticaret Kanunu manasında YTTK kısaltmaları kullanılacaktır. 2 50 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 Şirketlerin müteakip yıl defterleri ile kullanılması zorunlu diğer defterler 213 sayılı Vergi Usul Kanununun defterlerin tasdikine ilişkin hükümlerine göre tasdik olunur.” hükmüne yer verilmişti. Dolayısıyla, eski Ticaret Kanunu’nun 66. maddesinde sayılan yevmiye defteri, envanter defteri, defteri kebir, karar defteri, işletme defterinin ve varsa işletmenin mahiyet ve öneminin gerektirdiği diğer defterlerin notere ibraz edilmesi ve açılış tasdiklerinin yaptırılması gerekmekteydi. Kuruluş aşamasında bu defterlerin açılış tasdikleri tacir tarafından ticarî işletmenin bulunduğu yerin ticaret sicili memurluğuna da yaptırılabiliyordu. 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu, açılış tasdiki yanında, yevmiye defteri ile envanter defteri için kapanış tasdiki zorunluluğu da getirmişti. Bu itibarla, yevmiye defterinin en geç yeni yılın Ocak ayı sonuna kadar notere ibraz edilip son kaydın altına noterce (Görülmüştür) sözü yazılarak mühür ve imza ile kapanış tasdikine tabi tutulması gerekmekteydi. En¬vanter defterine kaydolunacak envanter ve bilançoların ise en geç yeni yılın Mart ayı sonuna kadar tamamlanması ve akabinde de yevmiye defterine ilişkin usulle kapanış tasdikinin yaptırılması zorunluydu. Bir başka deyişle, eski Kanunda açılış tasdiki yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri, karar defterleri, işletme defteri ve işletmenin mahiyet ve öneminin gerektirdiği bütün defterler için zorunlu kılındığı halde, kapanış tasdiki sadece yevmiye defteri ile envanter defteri için öngörülmüştü. TTK’nın defterlerin tasdikini düzenleyen 64. maddesinin üçüncü fıkrasının 13 Ocak 2011 tarihinde kabul edilen ilk halinde ise “Ticari defterler, açılış ve kapanışlarında noter tarafından onaylanır. Kapanış onayları, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar yapılır. Şirketlerin kuruluşunda defterlerin açılışı ticaret sicili müdürlükleri tarafından da onaylanabilir. Açılış onayının noter tarafından yapıldığı hâllerde noter, ticaret sicili tasdiknamesini aramak zorundadır. Türkiye Muhasebe Standartlarına göre elektronik ortamda veya dosyalama suretiyle tutulan defterlerin açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları ile bu defterlerin nasıl tutulacağı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca bir tebliğle belirlenir.” hükmüne yer verilmişti. Yani, TTK’nın ilk halinde, eski Ticaret Kanunu’nun aksine, ticari defterlerin tümü açılış ve kapanış tasdikine tâbi tutulmuştu. Dolayısıyla, yevmiye, defteri kebir, envanter defteri, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri, genel kurul toplantı ve müzakere defteri ve tutulması zorunlu diğer defterler için hem açılış hem de kapanış tasdiki yaptırılması gerekecekti. Ancak, 26/06/2012 tarihli ve 6335 sayılı Kanun ile TTK’nın konuya ilişkin 64. maddesinin üçüncü fıkrası; “Fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteri ile dördüncü fıkrada sayılan defterlerin açılış onayları, kuruluş sırasında ve kullanılmaya başlanmadan önce noter tarafından yapılır. Bu defterlerin izleyen faaliyet dönemlerindeki açılış onayları, defterlerin kullanılacağı faaliyet döneminin ilk ayından önceki ayın sonuna kadar notere yaptırılır. Pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla SAYI: 42 YENİ TTK’YA GÖRE DEFTER ONAYLARI 51 izleyen faaliyet dönemlerinde de açılış onayı yaptırılmaksızın kullanılmaya devam edilebilir. Yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı, izleyen faaliyet döneminin üçüncü ayının sonuna kadar notere yaptırılır. Ticaret şirketlerinin ticaret siciline tescili sırasında defterlerin açılışı ticaret sicili müdürlükleri tarafından da onaylanabilir. Açılış onayının noter tarafından yapıldığı hâllerde noter, ticaret sicili tasdiknamesini aramak zorundadır. Ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması halinde bu defterlerin açılışlarında ve yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanışında noter onayı aranmaz. Fiziki ortamda veya elektronik ortamda tutulan ticari defterlerin nasıl tutulacağı, defterlere kayıt zamanı, onay yenileme ile açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığınca müştereken çıkarılan tebliğle belirlenir” şeklinde değiştirildi. TTK’nın 6335 sayılı Kanunla yapılan bu değişikliklere göre; - Açılış onayı fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri, genel kurul toplantı ve müzakere defteri ile işletmenin muhasebesiyle ilgili olmayan diğer ticari defterleri için sözkonusu olacak, - Açılış onayları hesap dönemi takvim yılı olan tacirler için bir önceki yılın en geç 31 Aralık tarihine kadar yaptırılacak, - Pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defterin, yeterli yaprak bulunması koşuluyla, izleyen faaliyet dönemlerinde de açılış onayı yaptırmaksızın kullanılabilecek, - Kapanış tasdiki sadece yevmiye defteri ve yönetim kurulu karar defteri için sözkonusu olacak, bu iki defterin kapanış onayları izleyen faaliyet döneminin üçüncü ayının sonuna kadar (hesap dönemi takvim yılı olan şirketler için izleyen yılın Mart ayı sonuna kadar) notere yaptırılacaktı. 28 Mart 2013 tarihli ve 6455 sayılı Gümrük Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 78. maddesi ile de TTK’nın 64’üncü maddesinin üçüncü fıkrasının dördüncü cümlesi “Yevmiye defterinin kapanış onayı, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar, yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı ise izleyen faaliyet döneminin birinci ayının sonuna kadar notere yaptırılır.” şeklinde değiştirildi. TTK’nın 64. maddesinde bahsigeçen kanunlar ile yapılan değişiklikler sonrasında ticari defterlerin açılış ve kapanış onayları şu son hali almıştır: Açılış onayı, fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri, genel kurul toplantı ve müzakere defteri için sözkonusudur. Elektronik ortamda tutulan ticari defterler için ise açılış onayı aranmaz (TTK, m.64/f.3). Yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri ile yönetim kurulu karar defteri zorunlu olarak her hesap dönemi için açılış onayına tabi tutulur. Pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defterinde yeterli yaprak varsa, yani bu defterler eğer dolmamış ise, izleyen faaliyet dönemlerinde de açılış onayı yaptırmaksızın kullanılabilir. (TTK, m.64/f.3). 52 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 Fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defterinin açılış onayları kuruluş sırasında ve kullanmaya başlamadan önce, izleyen faaliyet dönemlerindeki açılış onayları ise defterlerin kullanılacağı faaliyet döneminin ilk ayından önceki ayın sonuna kadar noter tarafından yapılır. Eski Ticaret Kanunu’nda olduğu üzere, TTK’ya göre de, kuruluş aşamasında, ticari defterlerin açılış tasdikleri, ticari işletmenin bulunduğu yerdeki ticaret sicili müdürlüğü veya noter tarafından yapılır. Yani, Kanun, bu konuda tacirlere seçimlik bir hak tanımaktadır. Dolayısıyla, tacirler, kuruluş aşamasında, sözkonusu defterlerin açılış tasdiklerini noterlere yaptırabilecekleri gibi ticaret sicili müdürlüklerine de yaptırabilirler. Kapanış onayı ise, sadece yevmiye defteri ve yönetim kurulu karar defteri için sözkonusu olup, diğer defterler için kapanış onayı zorunluluğu aranmaz. Ayrıca, elektronik ortamda tutulan ticari defterler için de kapanış onayı aranmaz (TTK, m.64/f.3). Bu çerçevede, fiziki ortamda tutulan yevmiye defterinin kapanış onayı izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar (hesap dönemi takvim yılı olan şirketler için izleyen yılın Haziran ayı sonuna kadar); yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı ise izleyen faaliyet döneminin birinci ayının sonuna kadar (hesap dönemi takvim yılı olan şirketler için izleyen yılın Ocak ayı sonuna kadar) notere yaptırılır 3 (TTK, m.64/f.3). Gelelim cezalara: TTK’nın ilk halinde, açılış ve kapanış onaylarınınyaptırılmaması durumunda, ilgililere, ikiyüz günden az olmamak üzere (4.000 TL ile 73.000 TL arasında) adlî para cezası verileceği hükme bağlanmıştı. 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle bu adlî para cezası idarî para cezasına dönüştürüldü. Dolayısıyla, ticari defterlerin açılış ve kapanış onaylarını yaptırmayanlara adlî para cezası değil, 4.000 TL idari para cezası verilecektir4. Peki, eski Ticaret Kanunu bu konuda bir ceza öngörmekte miydi? Evet, 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu’na göre, ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerini yaptırmayanlara yahut zamanında yaptırmayanlara, 450 TL’den 100.000 TL’ye kadar adlî para cezası verilebiliyordu. Hatta, eski Kanun, bu cezaları gerçek kişi tacirler ile şirket yöneticileri yanında defterleri tutmakla görevlendirilmiş olan muhasebeci ve mali müşavirler hakkında da öngörmekte idi. III. ÖZET VE SONUÇ 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 13 Ocak 2011 tarihinde kabul edilen ilk halinde, ticari defterlerin 3 28 Mart 2013 tarihli ve 6455 sayılı Gümrük Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 78. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 64 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının dördüncü cümlesi “Yevmiye defterinin kapanış onayı, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar, yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı ise izleyen faaliyet döneminin birinci ayının sonuna kadar notere yaptırılır.” şeklinde değiştirilmiştir. 4 Anılan idari para cezası tutarı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yer aldığı şekliyle belirtilmiştir. Kabahatler Kanunu’na göre idarî para cezalarının her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için Vergi Usul Kanununun mükerrer 298’inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanması gerekmektedir. SAYI: 42 YENİ TTK’YA GÖRE DEFTER ONAYLARI 53 tümü açılış ve kapanış onayına tabi tutulmuş, kapanış onaylarının izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar yaptırılması öngörülmüş, ticari defterlerin açılış ve kapanış onaylarını hiç ya da zamanında yaptırmayanlara 4.000 TL’den 73.000 TL’ye kadar adlî para cezası verileceği belirtilmişti. 2012 yılında yeni yapılan değişiklikle kapanış onayı izleyen faaliyet döneminin üçüncü ayına çekildi ve sadece yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defteri için öngörüldü. Pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri içinse yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla izleyen faaliyet dönemlerinde de açılış onayı yaptırılmaksızın kullanabilme imkanı getirildi. Ayrıca, TTK’nın ilk halinde defter onaylarını yaptırmayanlar için öngörülen adlî para cezası idarî para cezasına dönüştürüldü. Bu defterlerin izleyen faaliyet dönemlerindeki açılış onayları, defterlerin kullanılacağı faaliyet döneminin ilk ayından önceki ayın sonuna kadar notere yaptırılacaktır. Pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla izleyen faaliyet dönemlerinde de açılış onayı yaptırılmaksızın kullanılabilecektir. Diğer defterler ise zorunlu olarak her yıl açılış tasdikine tabi olacaktır. Kapanış onayı ise, sadece yevmiye defteri ve yönetim kurulu karar defteri için sözkonusu olup, diğer defterler için kapanış onayı aranmayacaktır. Ayrıca, elektronik ortamda tutulan ticari defterler için de açılış ve kapanış onayı aranmayacaktır. Ticari defterlerin açılış ve kapanış onaylarını yaptırmayanlara 4.000 TL idari para cezası verileceğinden, gerçek ve tüzel kişi tüm tacirlerin ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarını TTK’da öngörülen şekilde ve sürelerde yaptırmaları menfaatlerine olacaktır. 54 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞIYOR OLMAK YOKSULLUK NAFAKASI BAĞLANMASINA ENGEL MİDİR? YA DA YOKSULLUK NAFAKASININ KALDIRILMASINI GEREKTİRİR Mİ? Av. Yeliz DARENDE Yoksulluk nafakası, 4721 SK’nın “boşanmada tazminat ve nafaka”yı düzenleyen hükümleri arasında, 175. maddede düzenlenmiştir. Hükme göre; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir./ Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz”. Kanun hükmünde de belirtildiği üzere; boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek eşin, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, diğer taraftan mali gücü oranında isteyebileceği nafakadır yoksulluk nafakası. Kanun koyucu, boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek eşin kusursuz olmasını aramamaktadır. Yoksulluk nafakasına hak kazanabilmesi için, yoksulluğa düşecek eşin, diğer eşten daha ağır kusurlu olmaması yeterlidir. Bu durumda, eşit kusur halinde de, yoksulluğa düşecek eş lehine yoksulluk nafakasına hükmedilebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, yoksulluk nafakasının şartları şöyle sıralanabilir: -Nafaka isteminde bulunan eş, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olmalı, -Nafaka isteminde bulunan eşin kusuru, diğer eşten daha ağır olmamalı, -Nafaka miktarı nafaka yükümlüsü olan eşin mali gücü ile orantılı olmalı. Yoksulluk nafakası, boşanma davası açılırken dava dilekçesi ile veya boşanma davası devam ederken (yazılı veya sözlü olarak) ya da boşanma davası sonuçlandıktan sonra ayrı bir davayla istenebilir1. Bu yazıda tartışılmak istenen konu, yoksulluk nafakası isteminde bulunan eşin asgari ücret seviyesinde gelir elde eden bir işte çalışıyor olması durumunda nasıl karar verileceğidir. Bir başka deyişle, asgari ücretle çalışan ve gelir elde eden bir eş, yoksulluk nafakasına hak kazanabilir mi? Bu konuyla bağlantılı olarak şu soruya da cevap verilmesi gerekmektedir. Yoksulluk nafakası hüküm altına alındığı sırada çalışmayan bir eş, daha sonra asgari ücretle bir iş bulup çalışmaya başladığında, diğer eş yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep ederse ne olacaktır? 1 MK 177 SAYI: 42 ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞIYOR OLMAK YOKSULLUK NAFAKASI... 55 Yoksulluk nafakasının kaldırılması ile ilgili hüküm 4721 SK’nın 176/3. fıkrasında düzenlenmiştir. Hükme göre; “İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır”. Görüldüğü üzere kanun koyucu irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın hangi hallerde kendiliğinden kalkacağını ve hangi hallerde de Mahkeme kararıyla kaldırılacağını düzenlemiş olup; nafakasının kaldırılması sebeplerinden birini de “yoksulluğun ortadan kalkması” olarak açıklamıştır. Burada asıl tartışılması gereken konu, asgari ücret seviyesinde elde edilen bir gelirin “yoksulluğu ortadan kaldırıp kaldırmadığı”dır. Öncelikle bu konuyla ilgili olarak Yargıtay Hukuk Dairelerinin ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararlarına bir göz atalım: Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin, 10.10.2005 tarih ve 2005/10548 E - 2005/9759 K sayılı kararında özetle şöyle denmektedir: “Dava, yoksulluk nafakasının artırılması talebine ilişkindir. Asgari ücret düzeyinde gelire sahip olma, yoksulluğu ortadan kaldıran bir olgu değildir. Nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunun düşük olması nafakanın artırılması gereğini tümüyle ortadan kaldırmaz. Nafakaya hükmedilen ilk davadan sonra üç yıldan fazla zaman geçmiştir. Bu süre içinde davalının gelirinde artış olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Bu durumda tarafların sosyal ve ekonomik durumları araştırılarak az da olsa nafakanın artırılmasına karar verilmesi gerekirken redde karar verilmesi hatalıdır”. Yine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 30.09.2004 tarih ve 2004/10323 E 2004/10219 k sayılı kararında da özetle; “Eşler, boşanma kararı kesinleştikten sonra yoksulluk nafakası talep edebilirler. Ancak sonradan talep edilen yoksulluk nafakasında, boşanma anındaki şartlara göre değerlendirme yapılmalıdır. Asgari ücret düzeyinde gelir sahibi olmak yoksulluk nafakası bağlanmasına engel teşkil etmez. Dosya kapsamından davacı kadının boşanma ile yoksulluğa düşeceği anlaşılmaktadır. Uygun yoksulluk nafakasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi isabetsizdir” denmektedir. Özel Daire kararlarında esas olarak; “asgari ücretle çalışan kişilerin, bu gelirle insanca yaşaması ve geçinmesinin olanaksız olduğu ve belirtilen meblağın nafaka alacaklısını yoksulluktan kurtarmayacağı” vurgulanmaktadır. Yargıtay Hukuk Dairelerinin benzer yönde kararları –aksi yönde kararları da bulunup aşağıda örneklendirilecektir- mevcut olup, bu kararların neredeyse tamamında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarına atıf yapılmaktadır2. Bu sebeple de öncelikle Hukuk Genel Kurulunun bu kararlarının irdelenmesi gerekmektedir. Örneğin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 01.05.2002 tarih ve 2002/2-397 E-2002/339 K sayılı kararında; “Kadının asgari ücretle çalışmakta bulunması, 2 3 HD’nin 14.09.2004 t. ve 8688/8686 sayılı, aynı Dairenin 14.06.2004 t. ve 6522/6482, 01.06.1994 t. ve 5785/5922 sayılı kararları da bu doğrultudadır. 56 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu değildir” demektedir. Kararda ayrıca şu sözlere yer verilmektedir: Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998/656-688 sayılı ilamında da; “...yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanlarının, yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında, “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün -1998/2-656 E - 1998/688 K, 26.12.2001 gün - 2001/21158-1185 sayılı ve 01.05.2002 gün -2002/2-397-339 sayılı kararları) Görüldüğü üzere Genel Kurul kararları bu paralelde olup, asgari ücretle çalışmanın yoksulluk nafakası bağlanmasına engel teşkil etmediği belirtilmektedir. Bu kararların gerekçeleri irdelendiğinde; asgari ücretin bir insanın sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamasını temin etmediğinin; bu ücretin bir kişinin barınma-yemek-sağlık-ulaşım gibi zaruri harcamalarını karşılamaya yetmediğinin kabul edildiği ve gerekçenin buna dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Kanımca bu görüşe katılma olanağı yoktur ve asgari ücretle çalışan bir eş lehine yoksulluk nafakasına hükmedilemeyeceği gibi, eşin sonradan asgari ücretle çalışmaya başlaması durumunda da yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmelidir. Zira öncelikle bu konudaki kanun hükümleri bunu gerektirmektedir. Şöyle ki; MK’nın 175. maddesine göre; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir” demektedir. Yani kanun koyucu, “boşanma yüzünden yoksulluğa düşmeyi” yoksulluk nafakasının ön şartı olarak düzenlemiştir. Bu durumda asgari ücretle çalışan bir şahsın yoksulluğa düştüğünü kabul etme imkânı bulunmamaktadır. Yine yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin MK’nın 176. maddesine göre; “İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır”. Yani kanun koyucunun iradesine göre, nafaka alacaklısının yoksulluğunun sonradan ortadan kalkması halinde –ki bu ihtimallerden biri de bir işe girmesidir- yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmelidir. Böyle bir durumda nafaka alacaklısının asgari ücretle çalışabileceği bir işe girmesi durumunda nafakanın kaldırılması davasında nasıl hareket edilecektir? Kanımca bu durumda nafaka alacaklısının yoksulluk hali ortadan kalkmış olup, nafakanın kaldırılmasına karar verilmelidir. Konuyla ilgili mevzuata bakılacak olursa: Asgari ücret, Asgari Ücret Yönetmeliğinin 4. maddesinde (d fıkrası) şöyle tanımlanmıştır: “Asgari ücret: İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti ifade eder”. SAYI: 42 ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞIYOR OLMAK YOKSULLUK NAFAKASI... 57 Yine Yönetmeliğin 7. maddesinde ücretin belirlenmesindeki esaslar yer almış olup, “Ücret en geç iki yılda bir olmak üzere işçilerin 16 yaşını doldurmuş olup olmadıklarına göre ayrı ayrı belirlenir. /Komisyon, ücretin belirlenmesinde; ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumu, ücretliler geçinme indekslerini, bu indeksler yoksa geçinme indekslerini, fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel durumunu ve geçim şartlarını göz önünde bulundurur” şeklinde bir düzenleme yapılmıştır. Bu tanım ve açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; asgari ücret, işçinin emeği karşılığında elde ettiği ve onun zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak değerden düşük olmayan ücrettir. Asgari ücret komisyonu, o yıl için belirlenecek asgari ücrete ilişkin belirleme yaparken, işçinin zorunlu ihtiyaçlarının asgari düzeyde karşılanabilmesini amaçlamaktadır. Yönetmelik hükümleri de bunu gerektirmektedir. Bir işçinin tek başına yaşamadığı da dikkate alındığında; asgari ücret belirlemesinde işçi ile birlikte ailesinin de hesaba katıldığı ortadadır. Ülkemizde aile kavramından –genel olarak-, anne-baba ile iki çocuktan oluşan çekirdek ailenin anlaşıldığı dikkate alındığında; asgari ücret belirlenirken dört kişilik bir ailenin esas alındığı ve bunların tamamının asgari giderlerinin karşılanması için bir rakam belirlendiği ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak, Asgari Ücret Tespit Komisyonu asgari ücreti belirlerken; bir kişinin değil, dört kişilik ortalama bir ailenin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılamasına yetecek miktarı belirlemektedir. Asgari ücretin belirlenmesinde bu kriterler dikkate alınmaktadır. Hal böyle olunca bir ailenin zaruri giderleri dikkate alınarak belirlenen asgari ücretin; bir tek kişinin zorunlu giderlerini karşılamadığı ve onu yoksulluktan kurtarmadığı kabul edilemez. Belirtilen sebeple Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yukarıda belirtilen kararlarına katılma olanağı bulunmamaktadır. Yine Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2-656 E-1998/688 K sayılı kararında “Yoksulluk ekonomik ve sosyal koşullarla doğrudan ilgilidir. O nedenle bunu ülkenin ekonomik ve sosyal koşulları altında belirlemek gerekir. Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına sahiptir. (Anayasa 17/1, 55) Şu halde, bu temel hakkın tabii sonucu yeme, giyinme, barınma sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek yerinde olur” denmektedir. Kanımca bu karar, asgari ücretle çalışan eşe de yoksulluk nafakası verilmesini gerektirir mahiyette değildir ve bir anlamda yukarıda ifade etmeye çalıştığım hususu doğrulamaktadır. Zira bu kararda, mefhumu muhalifinden, yeme, giyinme, barınma sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olanların nafakaya hak kazanamayacağı anlaşılmaktadır. Yukarıda da açıklandığı gibi zaten asgari ücret bu zaruri giderleri karşılamaya yöneliktir, üstelik bir şahsın değil bir ailenin zaruri giderlerini... Ancak aksi düşüncedeki Genel Kurul kararlarında bu karara atıfta bulunularak, asgari ücretle çalışmanın yoksulluk nafakası 58 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 bağlanmasını olanaksız kılmadığı belirtilmektedir. Asgari ücretle çalışmanın eşi yoksulluktan kurtarmadığını kabul eden Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 21.02.2001 tarih ve 2001/2-162 E-2001/185 K sayılı kararında ise şu sözlerin altına imza atmaktadır: “Davalı boşanma ve yoksulluk nafakası kararından sonra babasından yetim ve dul maaşı almış, yoksulluğu ortadan kalkmıştır. Medeni Yasanın 145. maddesi koşulları oluştuğundan yoksulluk nafakasının kaldırılması gerekir”. Bu durumda Genel Kurul, çoğu zaman asgari ücretin altında bir miktarda bağlanan yetim aylığını almayı, yoksulluğu ortadan kaldıran bir sebep olarak görmektedir ki bunun anlaşılması mümkün değildir. “Ne var ki <dava tarihi itibariyle> tarafların ne kadar maaş aldıkları resmi kurumlarından sorularak tespit edilmediği gibi; asgari ücret düzeyinde bile olmayan dul ve yetim maaşının yoksulluğu ortadan kaldırmadığı da dikkate alınmadan eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi isabetli bulunmamıştır”. Bu kararda da Yargıtay, asgari ücretin altında olan dul ve yetim aylığının yoksulluğu ortadan kaldırmadığını söylemektedir ki, benzer olaylarda farklı kararlarla karşılaşıldığı bir kez daha görülmektedir. Bu kararlara rağmen, aşağıda özeti verilecek olan Genel Kurul kararında, yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için öncelikle kadının yoksulluk durumuna düştüğünün ortaya konması gerektiği açıklanmıştır (Genel Kurulun 18.11.1992 tarih ve 1992/2-680 E-1992/661 K sayılı kararı): “Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için öncelikle, istek sahibinin boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinin gerçekleşmesi gerekir”. “Dosyadaki belgelerden davalı kadının çalıştığı ve sürekli 400.000 lira gelirinin bulunduğu anlaşılmakta olup, bu durumda yoksulluğa düşeceği düşünülemez. Bu sebeple yoksulluk nafakası hakkındaki talebi reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve Kanun’a aykırıdır”. Yukarıda yer verilen Genel Kurulun 07.10.1998 tarih ve 1998/2 E-1998/688 K sayılı kararında şu açıklamalara yer verilmektedir: “...Yoksulluğun hukuksal kavramı anılan yasa maddesinde tanımlanmamıştır. Yeri gelmişken şunu belirtmek gerekir ki yoksulluk, ekonomik ve sosyal koşullarla doğrudan ilgilidir. O nedenle bunu ülkenin ekonomik ve sosyal koşulları altında belirlemek gerekir. Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına sahiptir. (Anayasa 17/1, 55)/ Şu halde, bu temel hakkın tabii sonucu yeme, giyinme, barınma sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekil görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek yerinde olur. Sözü edilen kriterler altında dosyadaki bilgi ve belgeler ve somut olayın özelliği de değerlendirildiğinde davalının gelir durumu onun yoksulluğa duçar durumda bulunduğunu göstermemektedir”. Bu kararda belirtildiği üzere, yoksulluk ülkenin ekonomik ve sosyal koşullarından bağımsız olarak değerlendirilebilecek bir olgu değildir. Asgari Ücret Tespit Komisyonunca, dört kişilik bir ailenin zaruri giderlerini karşılamaya yetecek ölçüde belirlenen asgari ücret tutarının, ülke koşullarından tamamen bağımsız hareketle, nafaka alacaklısını yoksulluktan kurtarmadığını kabul etmek zannımca SAYI: 42 ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞIYOR OLMAK YOKSULLUK NAFAKASI... 59 mümkün değildir. Ortalama gelir düzeyi yüksek bir ülkede asgari ücret tutarında gelir elde etmek yoksulluk durumunu ortadan kaldırmayabilir. Ancak ülkemizde olduğu gibi düşük gelir seviyesine sahip ülkelerde bunun kabulü açıklanamaz. Aksi takdirde, şöyle bir tabloyla karşılaşırız. Örneğin; nafaka borçlusunun geliri 600,00 YTL’dir ve nafaka alacaklısı da asgari ücretle çalışmaktadır. Genel Kurulun çoğunlukla kabul ettiği üzere asgari ücretin yoksulluğu ortadan kaldırmadığı kabul edildiği takdirde bu şahıs –diğer koşulların da mevcut olması halindeyoksulluk nafakasına hak kazanacaktır. Bu şahsın bir de müşterek çocukları olsun ve velayet hakkı nafaka alacaklısına bırakılmış olsun. Bu durumda Mahkemece hem yoksulluk, hem de iştirak nafakası karar altına alındığında ne olacaktır? Her iki nafaka türü için de -tarafların sosyal-ekonomik durumları dikkate alındığında100,00’er YTL nafaka bağlandığını düşünelim. Nafaka borçlusunun eline kalacak meblağ 400,00 YTL’dir ve asgari ücret yoksulluğu ortadan kaldırmaz derken, nafaka borçlusunu asgari ücretin altında bir gelire mahkûm etmiş oluruz. Bence bu durum ne mevzuata uyarlık taşımaktadır, ne de hakkaniyete. Belirttiğim sebeplerle, ülke koşulları ve asgari ücretin niteliği de dikkate alınarak, asgari ücretin yoksulluğu ortadan kaldıran bir faktör olarak ele alınması gerektiği düşüncesindeyim. Üstelik ülkemiz koşullarında çoğu zaman nafaka borçlusunun da asgari ücretle çalıştığını göz önünde bulundurursak; yukarıdaki örnek çok daha vahim sonuçlar doğurabilecektir. Bu görüşü destekleyen Yargıtay kararlarından bir örnek vererek yazımı tamamlamak istiyorum: Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin, 21.11.1995 tarih ve 1995/11857 E-1995/12547 K sayılı kararı; “Davacı eşin asgari ücretle olsa dahi çalışıp geçimini temin ettiğinin sabit olması durumunda yoksulluktan bahsedilemez. Davacının kendisini yoksulluktan kurtaracak bir iş bulduktan sonra o işten çıkması ya da çıkarılması davalıyı yeniden yoksulluk nafakası mükellefiyeti altına sokmaz”. Ben de Yargıtayın bu görüşüne iştirak ediyorum. Sonuç olarak belirtmek gerekir ki; asgari ücret seviyesinde gelir elde eden bir şahsın yoksulluk durumuna düştüğü kabul edilemez ve bu sebeple kendisine yoksulluk nafakası bağlanamaz. Yoksulluk nafakası ile tedbir nafakası birbirinden farklı olup, şartlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira tedbir nafakası evlilik birliği içindeki sosyal-ekonomik durumu korumaya yöneliktir. Bu sebeple de nafaka alacaklısı eşin, asgari ücretle, ya da daha yüksek bir ücretle, hatta ve hatta nafaka borçlusu eşten yüksek gelir getiren bir işte çalışması dahi tedbir nafakası bağlanmasına engel teşkil etmeyebilir. Çünkü bu nafaka türüyle amaçlanan, eşlerin evlilik birliği içindeki statüsünü korumaktır. Oysa yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka alacaklısının yoksulluk durumuna düşmesi gerekir. Yukarıda ayrıntılarıyla izah ettiğim üzere, asgari ücretle çalışan bir şahsın yoksul durumda olduğunu kabul etmek hukuken mümkün değildir. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 63 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 20.2.2013 Esas: 2012/2-672 Karar: 2013/263 B0ZMADAN SONRA MAHKEMECE VERİLEN KARARLARDA GEREKÇENİN GENİŞLETİLEBİLECEĞİ FAKAT DEĞİŞTİRİLEMEYECEĞİ BOZMADAN SONRA VERİLECEK KARARDA, BOZMA ÖNCESİ DEĞERLENDİRİLMEYEN DELİLLERE DAYANILAMAYACAĞI, ÖZEL DAİRE DENETİMİNDEN GEÇMEMİŞ HUSUSLARIN YENİ KARARDA YER ALMASI HALİNDE, KARARIN USUL HUKUKU AÇISINDAN DİRENME KARARI SAYILAMAYACAĞI, BU NEDENLE TEMYİZ MERCİİNİN HUKUK GENEL KURULU OLMAYIP ÖZEL DAİRE OLDUĞU ÖZET: Taraflar arasındaki “boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Davacı anne velayeti kendisine bırakılan küçüklerle ilgilenmemiş, velayet görevini gereği gibi yerine getirmemiştir. Küçüklerin birbirlerinden ayrılmaması hususu da gözönüne alınarak küçükler Beyzanur ve Zeynep’in velayetinin de davalı babaya bırakılması gerekirken aksine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; Dava, boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık; çocuklardan Zeynep ve Beyzanur’un velayetinin anneye mi yoksa babaya mı verilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır. Ön sorunun değerlendirilmesinde, mahkemece ilk kararda tartışılıp 64 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 değerlendirilmeyen, bu nedenle de Özel Daire’nin denetiminden geçmeyen Aile Mahkemesi’nin dosyası incelenip değerlendirilerek, davalı kocanın mahkeme huzurunda Beyzanur’a bakamayacağını beyan ettiği hususuna dayanılarak temyize konu direnme kararı verilmiştir. Ne var ki mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu bu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda değerlendirilmeyen yeni delillere ve tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır. Hal böyle olunca kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi ise, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daire’ye aittir. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daire’ye gönderilmesine karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 1086/m.429 DAVA : Taraflar arasındaki “boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gölcük 1.Asliye Hukuk ( Aile ) Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 08.10.2009 gün ve 2008/201 E., 2009/377 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 20.01.2011 gün ve 2009/20271 E., 2011/467 K. sayılı ilamı ile; ( ... 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Mahkemece müşterek çocuklardan Rabia ve Yunus Emre’nin velayeti babaya, Beyzanur ve Zeynep’in velayeti anneye bırakılmıştır. Davacı anne karardan sonra müşterek çocuk Beyzanur’u Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna yerleştirmiş, Zeynep’i ise davalı babaya bırakmıştır. Davacı anne velayeti kendisine bırakılan küçüklerle ilgilenmemiş, velayet görevini gereği gibi yerine getirmemiştir. Küçüklerin birbirlerinden ayrılmaması hususu da gözönüne alınarak küçükler Beyzanur ve Zeynep’in velayetinin de davalı babaya bırakılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir... ), Gerekçesiyle ( 2 ) numaralı bent uyarınca temyiz olunan karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 65 KARAR : Dava, boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Davacı kadın vekili, davalı kocanın müvekkiline şiddet uygulaması ve kötü muamelede bulunması nedeniyle taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek, tarafların boşanmalarına, müvekkili lehine 20.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminata, 500 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesine, çocuklardan Beyzanur ile Zeynep’in velayetlerinin müvekkiline bırakılmasına, çocuklar Zeynep ve Beyzanur yararına toplam 300 TL tedbir/iştirak nafakasına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı koca vekili, davacının ileri sürdüğü iddiaların doğru olmadığını, müvekkilinin şiddete başvurmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalının temyizi üzerine Özel Daire’ce başlık bölümünde yer alan gerekçe ile velayet yönünden bozulmuştur. Mahkemece önceki gerekçe genişletilerek direnme kararı verilmiştir. Direnme hükmünü davalı vekili temyize getirmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık; çocuklardan Zeynep ve Beyzanur’un velayetinin anneye mi yoksa babaya mı verilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır. Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, mahkemece ilk kararın gerekçesinde yer verilmediği halde, direnme kararında Gölcük 2. Asliye Hukuk ( Aile ) Mahkemesi’nin 19.07.2011 gün ve 2011/305 E., 2011/420 K. sayılı dosyasında davalı kocanın mahkeme huzurunda Beyzanur’a bakamayacağını beyan ettiği gerekçesine yer verilmiş olmasının usulüne uygun bir direnme kararı mı, yoksa yeni hüküm niteliğinde mi olduğu ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir. Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir ( 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi ). Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek araştırma yaparak veya gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez. Öte yandan, velayet kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında yeni delil ibraz edilebilir. Anılan bu yeni delil hangi aşamada 66 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 ibraz edilirse edilsin yerel mahkemece veya Yargıtayca değerlendirme konusu yapılabilir. Yukarıdaki açıklamaların ışığında ön sorunun değerlendirilmesinde, mahkemece ilk kararda tartışılıp değerlendirilmeyen, bu nedenle de Özel Daire’nin denetiminden geçmeyen Gölcük 2. Asliye Hukuk ( Aile ) Mahkemesi’nin 19.07.2011 gün ve 2011/305 E., 2011/420 K. sayılı dosyası incelenip değerlendirilerek, davalı kocanın mahkeme huzurunda Beyzanur’a bakamayacağını beyan ettiği hususuna dayanılarak temyize konu direnme kararı verilmiştir. Nevarki mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu bu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda değerlendirilmeyen yeni delillere ve tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır. Hal böyle olunca kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi ise, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daire’ye aittir. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daire’ye gönderilmelidir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/1.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 1086/m.429 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga) (Değişik madde: 16/07/1981 - 2494/24 md.;Değişik madde: 26/09/2004 - 5236 S.K./16.mad) İlk derece mahkemelerinin ve bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin kesin olarak verdikleri kararlarla, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlara karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur. Temyiz istemi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, karar kanun yararına bozulur. Bu bozma, kararın hukukî sonuçlarını ortadan kaldırmaz. Bozma kararının bir örneği Adalet Bakanlığına gönderilir ve Bakanlıkça Resmî Gazetede yayımlanır. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 67 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 20.2.2013 Esas: 2012/19-643 Karar: 2013/256 İFLAS DAVALARI İÇİN YETKİ SÖZLEŞMESİ YAPILAMAYACAĞI, İFLAS DAVALARININ MUTLAKA BORÇLUNUN MUAMELE MERKEZİNİN YER TİCARET MAHKEMESİNDE AÇILACAĞI ŞİRKETLERİN TİCARET SİCİLİNE KAYIT EDİLDİKLERİ YERİN MUAMELE MERKEZİ OLDUĞU YÖNÜNDE KARİNE OLDUĞU ÖZET: Taraflar arasındaki “iflasın ertelenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Asliye Hukuk Mahkemesince davanın yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; İflâs davasında yetkili mahkeme borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer mahkemesidir. Somut olayda iflâsın ertelenmesi talebinde bulunan şirket tarafından, muamele merkezinin Balıkesir’e taşındığının ticaret siciline kaydedilerek ilan edilmesinden sonra iflâsın ertelenmesi talebinde bulunulmuştur. Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek talep ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken, ticaret sicili kaydının aksini kanıtlayan deliller de belirtilmeden yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı görülüp yerel mahkemenin kararı bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; Uyuşmazlık; iflas erteleme talebinde bulunan şirketlerin muamele merkezlerinin Bursa ili mi yoksa Balıkesir ili mi olduğu; buradan varılacak sonuca göre, yetkili mahkemenin bu iki yerden hangisi olduğu, noktasında toplanmaktadır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun “ iflas davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır.” düzenlemesi karşısında, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki Ticaret Mahkemesinin 68 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 yetkisi kamu düzenine ilişkin olup, kesindir. İflası istenen kişinin ticaret siciline kayıtlı olduğu yer, muamele merkezi yönünden karine teşkil ederse de, ticaret sicilinde kayıtlı yerden başka bir yerin muamele merkezi olduğu kanıtlanırsa iflas davasının bu yer ticaret mahkemesinde açılması gerekir. Somut olayda, iflas erteleme talebinde bulunanlar, şirketlerin merkezlerini Bursa ilinden Balıkesir iline taşımışlardır. Bu kapsamda, her iki şirket 05.04.2010 tarihinde Balıkesir Ticaret Odası’na kayıtlarını yaptırmış; daha sonra ise, şirketlerin merkezlerinin Balıkesir ilinde gösterilen adres olduğu 14.04.2010 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesi’nde tescil ve ilan edilmiştir. Eldeki dava ise, 16.04.2010 tarihinde açılmıştır. Şirketlerin sicile kayıt edildiği Balıkesir il merkezi, muamele merkezi yönünden karine oluşturur. Bu karinenin aksinin ispatına dair bir delil de dosyaya sunulmamıştır. Şu durumda, iflasın ertelenmesi istemi yönünden yetkili mahkemenin Balıkesir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu her türlü duraksamadan uzaktır. Yerel Mahkemece, yanılgılı gerekçeyle direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. İlgili Kanun/Madde: 2004/m.154-III DAVA : Taraflar arasındaki “iflasın ertelenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın yetkisizlik nedeniyle reddine dair verilen 26.10.2010 ve E:189, K:302 sayılı kararın incelenmesi iflas erteleme talebinde bulunanlar vekili ile müdahil İş Bankası vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 05.05.2011 gün ve 2177 - 6186 sayılı ilamı ile; ( ... İflas erteleme talebinde bulunanlar vekili, müvekkilleri şirketlerin ekonomik kriz nedeniyle borca batık hale geldiğini belirterek iflas erteleme talebinde bulunmuştur. Mahkemece, tüm dosya kapsamı ve müdahil vekillerinin beyanları doğrultusunda iflas erteleme talebinde bulunanların ticari işletmelerinin ve muamele merkezlerinin Bursa olduğu belirtilerek mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş, hüküm iflas erteleme talebinde bulunanlar vekili ile müdahil İş Bankası vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle birden fazla şirketin tek dilekçe ile iflas erteleme talebinde bulunmalarında bir isabetsizlik bulunmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 69 2-İİK’nın 154,IV hükmüne göre, iflâs davasında yetkili mahkeme borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer mahkemesidir. Somut olayda iflâsın ertelenmesi talebinde bulunan şirket tarafından, muamele merkezinin Balıkesir’e taşındığının ticaret siciline kaydedilerek ilan edilmesinden sonra iflâsın ertelenmesi talebinde bulunulmuştur. Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek talep ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken, ticaret sicili kaydının aksini kanıtlayan deliller de belirtilmeden yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 3-Mahkemece takas, mahsup ve temlik işlemlerinin durdurulmasına ilişkin tedbir kararı verilmişse de maddi hukuka ilişkin hakların kullanılmasını önleyici nitelikte tedbire hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : İstek, iflasın ertelenmesine ilişkindir. Yerel mahkemece, “davanın yetkisizlik nedeniyle reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Bursa Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine” dair verilen karar iflas erteleme talebinde bulunanlar vekili ile müdahil İş Bankası vekilinin temyizleri üzerine, Özel Daire’ce yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece yetkisizliğe dair önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, iflas erteleme talebinde bulunanlar vekili temyize getirmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nda görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden, dava dilekçesinde “Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatı ile” ibaresi kullanılmasına karşın, bu konuda bir karar verilmeksizin davaya “Asliye Hukuk Mahkemesi Sıfatı ile” devam olunması karşısında, öncelikle görev/işbölümü ilişkisi ve buna göre davaya hangi sıfatla bakıldığının belirlenmesi hususu önsorun olarak ele alınıp, tartışılmıştır. Hemen belirtmelidir ki, bazı özel mahkemeler her adli teşkilatta kurulmamış olduğundan, buralardaki Asliye Hukuk Mahkemeleri özel mahkemelerin görev alanına giren davalara, bu özel mahkemelerin sıfatıyla bakmaktadır. Eldeki dava da Ticaret Mahkemesi sıfatı ile görülmek üzere Asliye Hukuk Mahkemesine açılmıştır. Mahkemece, davaya Ticaret Mahkemesi sıfatı ile bakılmasına karar verilmemiş ise de, davanın Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış bulunması Balıkesir’de müstakil Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmadığına göre, davaya Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla 70 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 bakıldığı belirgindir. Nitekim, aynı kabul şekli Hukuk Genel Kurulu’nun 28.09.2011 gün ve E:2011/19-446, K:2011/569 sayılı ilamında da benimsenmiştir. Bu nedenle, ön sorunun reddi ile işin esasının incelenmesine oybirliği ile karar verilmiş; ön sorun bu şekilde aşıldıktan sonra, Hukuk Genel Kurulu’nca işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmiştir. İşin esasına gelince; Uyuşmazlık; iflas erteleme talebinde bulunan şirketlerin muamele merkezlerinin Bursa ili mi yoksa Balıkesir ili mi olduğu; buradan varılacak sonuca göre, yetkili mahkemenin bu iki yerden hangisi olduğu, noktasında toplanmaktadır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ( İİK )’nun “İflas Takiplerinde Yetkili Merci” başlığı altında düzenlenen 154/III. maddesinde, “…Şu kadar ki, iflas davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır.” Hükmü öngörülmüştür. Bu açık hüküm karşısında, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki Ticaret Mahkemesi’nin yetkisi kamu düzenine ilişkin olup, kesindir. Nitekim, aynı ilke Hukuk Genel Kurulu’nun 28.09.2011 gün ve E:2011/19446, K:2011/569 sayılı ilamında da benimsenmiştir. İflası istenen kişinin ticaret siciline kayıtlı olduğu yer, muamele merkezi yönünden karine teşkil ederse de, ticaret sicilinde kayıtlı yerden başka bir yerin muamele merkezi olduğu kanıtlanırsa iflas davasının bu yer ticaret mahkemesinde açılması gerekir. Somut olayda, iflas erteleme talebinde bulunanlar, şirketlerin merkezlerini Bursa ilinden Balıkesir iline taşımışlardır. Bu kapsamda, her iki şirket 05.04.2010 tarihinde Balıkesir Ticaret Odası’na kayıtlarını yaptırmış; daha sonra ise, şirketlerin merkezlerinin Balıkesir ilinde gösterilen adres olduğu 14.04.2010 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesi’nde tescil ve ilan edilmiştir. Eldeki dava ise, 16.04.2010 tarihinde açılmıştır. Görüldüğü üzere, şirketlerin sicile kayıt edildiği Balıkesir il merkezi, İİK 154.madde kapsamında muamele merkezi yönünden karine oluşturur. Bu karinenin aksinin ispatına dair bir delil de dosyaya sunulmamıştır. Şu durumda, iflasın ertelenmesi istemi yönünden yetkili mahkemenin Balıkesir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu her türlü duraksamadan uzaktır. Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen ve işin esasının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gereğine işaret eden Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, yanılgılı gerekçeyle direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 71 SONUÇ : İflas erteleme talebinde bulunanlar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440/III-3.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2004/m.154-III İCRA VE İFLAS KANUNU (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/74 md.) Borçlu ile alacaklı yetkili icra dairesini yazılı anlaşma ile tayin etmişlerse, o yerin icra dairesi dahi iflas takibi için yetkili sayılır.Şu kadar ki, iflas davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır. LEGES Hukuk Dergisi 72 HAZİRAN 2013 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 13.2.2013 Esas: 2012/2-634 Karar: 2013/246 YETKİSİZLİK KARARININ KESİNLEŞMESİNDEN İTİBAREN KANUNİ SÜRESİ İÇİNDE DOSYANIN YETKİLİ MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİ İÇİN BAŞVURUDA BULUNULMASI GEREKTİĞİ, SÜRENİN GEÇİRİLDİĞİ HALLERDE YETKİLİ MAHKEMENİN DAVANIN BU NEDENLE AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERMESİ GEREKTİĞİ ÖZET: Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Aile Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Dinlenen davacı tanıklarının sözleri inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı görülüp yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; Taraflar arasındaki boşanma davasının yetkisizlikle, yetkili Aile Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Dava dosyasını alan yetkili mahkeme, ilk olarak, 10 günlük süre içinde yetkili mahkemeye başvurulmuş olup olmadığını re’sen inceler. Mahkeme, 10 gün içinde başvurulmadığını tespit ederse, başkaca bir işlem yapmadan, re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar verir. Davacının, dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi talebini içeren dilekçesi ise yetkisizlik kararının onanmasına ilişkin kararın en son tebliğ edildiği tarihten itibaren anılan maddede öngörülen 10 günlük süre geçtikten sonra mahkemeye ibraz edilmiştir. Eldeki dosyada ise, ilk yetkisizlik kararının kesinleştiği tarihten itibaren HUMK.nun 193. maddesinde açıklanan prosedüre uygun şekilde 10 SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 73 günlük süre içerisinde dilekçe verilerek veya çağrı kağıdı tebliğ ettirmek için bir başvuru yapılmadığı anlaşıldığından,yerel mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekirken, esasa ilişkin hüküm kurulması hatalı olup; direnme kararı bu yönden bozulmalıdır. İlgili Kanun/Madde: 1086/m.193 4721/m.166 DAVA : Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana 3. Aile Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 17.03.2010 gün ve 2008/721 E., 2010/257 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03.10.2011 gün ve 2010/13561 E., 2011/14663 K. sayılı ilamı ile; ( … Davacı kadın 17.06.2004 tarihinde açmış olduğu ilk davadan feragat etmiştir. Bu davada dinlenen davacı tanıkları feragatten sonra boşanmayı gerektiren maddi bir hadiseden bahsetmemişlerdir. Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Davacı kadın vekili, davalının müvekkiline şiddet uyguladığını, sürekli alkol aldığını evin geçimiyle ilgilenmediğini ileri sürerek, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ( TMK )’nun 166/1. maddesi gereğince boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı koca vekili, davacının iddialarının doğru olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini, boşanma kararı verilmesi halinde ise müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesini, müşterek çocuk için aylık 150 TL tedbiriştirak nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir. Dava önce, Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılmış; mahkemece yapılan yargılama sonunda dosyanın yetkisizlikle Adana Nöbetçi Aile Mahkemesi’ne gönderilmesine ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 30.04.2008 günlü kararı ile onanmak suretiyle 74 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 kesinleşmiş ve Adana 3. Aile Mahkemesi’nce yargılamaya devam olunarak sonuçta davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin davalı babaya verilmesine, davalı baba lehine nafaka ödenmesine karar verilmiştir. Davalı tarafından temyiz edilen karar, Özel Daire’ce yukarıda belirtilen nedenlerle bozulmuştur. Yerel mahkemece aynı gerekçeler genişletilerek ilk kararda direnilmiştir. Direnme hükmü davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce somut uyuşmazlıkta 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 193. maddesine düzenlenen 10 günlük süre içinde yetkili mahkemeye başvuruda bulunulup bulunulmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır. Bilindiği üzere HUMK.nun 193. maddesi; “Davacı, iptaline karar verilen dilekçenin yerine yeni bir dilekçe düzenleyip vermek zorundadır. Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine davacının karşı tarafa görevli veya yetkili mahkemede tebligat yaptırması zorunludur. ( Değişik üçüncü fıkra: 26/9/2004 – 5236/13 md. ) Her iki hâlde kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren on gün içinde yeniden dilekçe verilmesi veya yeniden çağrı kâğıdı tebliğ ettirilmesi gerekir. Aksi takdirde dava açılmamış sayılır. Kanunda belirtilen ayrık hükümler saklıdır.” hükmünü amirdir. Anılan madde uyarınca yetkisizlik kararı veren mahkeme; “dava dosyasının talep halinde yetkili mahkemeye gönderilmesine” karar vermekle yetinir. Dava dosyasını re’sen yetkili mahkemeye gönderemez. Dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilebilmesi ve davaya yetkili mahkemede devam edilebilmesi için, davacının yetkisizlik kararının kesinleştiği tarihten itibaren 10 günlük süre içinde yetkili ( ya da yetkisizlik kararı veren ) mahkemeye dilekçeyle başvurması veya çağrı kağıdı çıkartarak tebligat yaptırması gerekmektedir. Aksi halde dava açılmamış sayılır. Yetkili mahkemeye başvurma için öngörülen 10 günlük süre hak düşürücü nitelikte olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Yetkili ( veya yetkisiz ) mahkemeye başvuru bir dilekçe ile olur. HUMK’nda bu dilekçe için bir şekil öngörülmemiştir. Bu dilekçe bir dava dilekçesi olmayıp, dilekçede, davanın yetkili mahkemede görülmesi için gerekli işlemlerin yapılması istenir. Sözü edilen 10 günlük başvuru süresi içinde yetkili ( veya yetkisizlik ) mahkemeye başvurarak, karşı tarafa yapılacak tebligat giderinin ve varsa dosya gönderme masrafının ödenmesi gerekli ve yeterlidir. Dava dosyasını alan yetkili mahkeme, ilk olarak, 10 günlük süre içinde yetkili ( veya yetkisiz ) mahkemeye başvurulmuş olup olmadığını re’sen inceler. Mahkeme, 10 gün içinde başvurulmadığını tespit ederse, başkaca bir SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 75 işlem yapmadan, re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar verir. Somut uyuşmazlık bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde: Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 03.12.2007 tarihinde verilen ve dosyanın Adana Nöbetçi Aile Mahkemesi’ne gönderilmesine ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 30.04.2008 günlü kararı ile onanmak suretiyle kesinleşmiş ve taraf vekillerine 14.05.2008 ve 23.05.2008 tarihlerinde tebliğ edilmiştir. Dosya içinde bulunan ve davacı vekili tarafından Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne hitaben verilen, dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi talebini içeren 04.06.2008 tarihli dilekçesi ise yetkisizlik kararının onanmasına ilişkin kararın en son tebliğ edildiği 23.05.2008 tarihinden itibaren anılan maddede öngörülen 10 günlük süre geçtikten sonra mahkemeye ibraz edilmiştir. Açıklanan bu durum karşısında, HUMK’nun 193. maddesinde öngörülen 10 günlük “hakdüşürücü sürenin” dolduğu, bu süre dolduktan sonra harç yatırılarak dahi sürenin yeniden ihyası usule, kanuna ve istikrar kazanmış Yargıtay uygulamalarına göre mümkün değildir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2002 gün ve 2002/8-72 E, 2002/60 K.; 10.03.1999 gün ve 1999/12-128 E., 1999/132 K.; 08.12.1984 gün ve 1981/15-616 E. 1984/75 K. ve 20.04.1983 gün ve 1980/15-1854 E., 1980/395 K.; 15.06.2011 gün ve 2011/4-368 E. 2011/410 K. sayılı kararları da aynı yöndedir. Eldeki dosyada ise, ilk yetkisizlik kararının kesinleştiği tarihten itibaren HUMK.nun 193. maddesinde açıklanan prosedüre uygun şekilde 10 günlük süre içerisinde dilekçe verilerek veya çağrı kağıdı tebliğ ettirmek için bir başvuru yapılmadığı anlaşıldığından, mahkemece kendiliğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, esasa ilişkin hüküm kurulduğu açıktır. Hal böyle olunca, HUMK’nun 193 maddesi hükmünün kamu düzenine ilişkin hükümlerden olmakla yargılamanın her aşamasında re’sen nazara alınması gerekmesi ve usuli kazanılmış hakkın istisnası olması nedeniyle; yerel mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekirken, esasa ilişkin hüküm kurulması hatalı olup; direnme kararı bu değişik nedenlerle bozulmalıdır. SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. 76 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 1086/m.193 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga) (Değişik madde: 16/07/1981 - 2494/15 md.) Davacı, iptaline karar verilen dilekçenin yerine yeni bir dilekçe düzenleyip vermek zorundadır. Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine davacının karşı tarafa görevli veya yetkili mahkemede tebligat yaptırması zorunludur. (Değişik fıkra: 26/02/1985 - 3156/7 md.;Değişik fıkra: 26/09/2004 - 5236 S.K./13. mad) *1* *2* Her iki hâlde kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren on gün içinde yeniden dilekçe verilmesi veya yeniden çağrı kâğıdı tebliğ ettirilmesi gerekir. Aksi takdirde dava açılmamış sayılır. Kanunda belirtilen ayrık hükümler saklıdır. 4721/m.166 TÜRK MEDENİ KANUNU Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir. Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz. Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 77 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 13.2.2013 Esas: 2012/13-1220 Karar: 2013/239 4077 SAYILI YASANIN UYGULANMASIYLA İLGİLİ HER TÜRLÜ İHTİLAFIN ÇÖZÜMÜNDE TÜKETİCİ MAHKELERİNİN GÖREVLİ OLDUĞU GÖREV KONUSUNUN KAMU DÜZENİNDEN OLMASI NEDENİYLE DAVANIN HER HALİNDE MAHKEMECE KENDİLİĞİNDEN DİKKATE ALINMASI GEREKECEĞİ ÖZET: Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; 4077 sayılı yasanın 23.maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı görülüp mahkeme kararı bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; istemin içerik ve kapsamına, tarafların sıfatına göre davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesi’ne mi yoksa Tüketici Mahkemesi’ne mi ait olduğu noktasında toplanmaktadır. Sözleşme görüşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlığın; haksız fiil kurallarına göre değil, sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Somut uyuşmazlıkta, davacıların alışveriş yapmak amacıyla davalıya ait mağazanın rafları arasında dolaştıkları sırada, mağazanın iç duvarlarında bulunan raflara yerleştirilmiş olan yarı insan büstü şeklindeki mankenin 78 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 davacı Ü.’ın velayeti altında bulunan diğer davacı küçük İ.’nın üzerine düşmesi sonucu yaralandığı ve bunun üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davacıların, mağazada satın almak istedikleri eşyaların gösterilmesi isteği ve bu isteğin kabulü, bir icap- kabul niteliğinde olup, hukuksal işlem niteliğinde bir sonuç meydana getirmek amaçlanmaktadır. Bu aşamada davacı küçük İ.’nın vücut bütünlüğüne, davalı veya yardımcıları tarafından verilen bu zararı, davalı sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk uyarınca karşılamalıdır. Sözleşmenin taraflarından birinin tüketici, diğerinin satıcı ve uyuşmazlığın da tüketici işlemine ilişkin olmasına göre, davaya bakma görevi de Tüketici Mahkemesi’ne aittir. Davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesi’ne ait olduğunun kabulü ile görevsizliğe karar vermek gerekirken; hatalı tespit ve değerlendirme sonucu görevli olduğuna ilişkin önceki kararda direnilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır. İlgili Kanun/Madde: 4077/m.23 DAVA : Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.10.2010 gün ve 2010/126 E- 2010/351 K. Sayılı kararın incelenmesi davacılardan Ü. ve davalı … Kol. Teks. San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 11.05.2011 gün ve 2011/309-2011/7697 sayılı ilamı ile; ( ... Davacılar, alışveriş için davalının mağazasına gittiklerini, İ.’nın mağaza içinde gezinirken, mağazanın iç duvarlarında bulunan raflara yerleştirilmiş olan yarı insan büstü şeklindeki mankenin üzerine düşmesi sonucu başından ve boynundan şişme ve morluklar meydana getirecek şekilde yaralandığını,10 gün rapor verildiğini, 15 yaşında olan İ.’nın bir yıldır beden eğitimi derslerine giremediğini, annesi Ü.’nün de kızının başına gelenlerden dolayı manen zarar gördüğünü ileri sürerek, 10.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1.maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2.maddesinde “... Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 79 Yasanın 3.maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi, malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil, olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. 4077 sayılı yasanın 23.maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Somut olay değerlendirildiğinde davalı satıcı ile tüketici davacılar arasında 4077 sayılı yasadan kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmesi dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır... ), Gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Dava; manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davacılardan Ü. ve davalı … Kol.Teks.San. ve Tic. A.Ş.vekilinin temyizleri üzerine, Özel Daire’ce yukarıda yazılı nedenlerle bozulmuş; yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize davacı Ü. ve davalı ... Kol.Teks. San.ve Tic. A.Ş. vekili getirmektedir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; istemin içerik ve kapsamına, tarafların sıfatına göre davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesi’ne mi yoksa Tüketici Mahkemesi’ne mi ait olduğu noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak, öncelikle borç doğurucu sorumluluk kaynakları üzerinde durulmasında yarar vardır: Toplumsal hayatın hızla gelişmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik olay ve problemlerin çözümünü, klasik borç doğurucu sorumluluk kaynakları olarak nitelendirilen, haksız fiil, sözleşme ve sebepsiz zenginleşme içerisinde bulabilme ve aynı unsurları bu yeni olay ve problemlere uygulayabilme 80 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 hemen hemen imkansız hale gelmiştir. Kanunların çözüm öngöremediği bu tip durumlara, 19. yüzyılın sonlarına doğru doktrin kayıtsız kalınamayacağını anlamış, özü ve niteliği farklı yeni hukuki müessese ve sorumluluk türlerini belirleme yoluna gitmiştir ( Süleyman Yalman, Türk-İsviçre Hukukunda Sözleşme Görüşmelerinden DoğanSorumluluk, Ankara 2006, s. 37 ). Bu yeni belirlenen sorumluluk türlerinden olan sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluğu ( culpa in contrahendo ) genel bir ifadeyle belirtmek gerekirse, sözleşme görüşmeleri aşamasında taraflardan birinin diğerine veya onun koruması altında bulunan kişilere, aralarında dürüstlük kuralı ( MK. m. 2 ) gereğince ortaya çıkan güven ilişkisinin ihlali sonucu meydana gelen sorumluluktur ( Fikret Eren,Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Cilt. III, Ankara 1990, s. 1083; İlhan Ulusan,Culpa in Contrahendo Üstüne, Prof. Dr. Ümit Yaşar Doğanay Anısına Armağan, İstanbul 1982, s. 287 ). Başka bir ifadeyle, sözleşme görüşmelerinde taraflardan birinin diğerine dürüstlük kuralına aykırı davranma sonucu verdiği zararlarla ilgili sorumluluktur ( Süleyman Yalman, age., s.38 ). Zira, sözleşme görüşmelerine başlanmasıyla birlikte taraflar arasında temeli dürüstlük kuralına dayanan bir güven ilişkisi meydana gelir ve bu ilişki koruma yükümlerini de içerir. Bundan dolayı sözleşme görüşmelerinde taraflardan her biri veya yardımcıları, diğer tarafa veya onun himayesinde bulunan kişilerin şahıs ve mal varlıklarına zarar vermeyi engellemek için gerekli dikkat ve özeni göstermek ve koruma yükümlerine uymak zorundadırlar. Çünkü, koruma yükümleri, ifa menfaati dışında kalan diğer şahıs ve mal varlığı değerlerine zarar vermemeyi ihtiva eder. Sözleşme öncesi koruma yükümlerinin ihlali, sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluğa sebebiyet verir ( Ayfer Kutlu Sungurbey,Yetkisiz Temsil Özellikle Culpa in Contrahendo -Sözleşmenin Görüşülmesinde Kusur- ve Olumsuz Zarar, Haziran 1988, s.103 vd.; Fikret Eren, age., s.1086,1091 ). Diğer taraftan, taraflar arasında bir hukuki ilişki söz konusu olduğunda, bunun ihlalinin haksız fiil olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü haksız fiilde, zarar verici davranışın işlendiği aşamada taraflar arasında daha önce kurulmuş bir hukuki ilişki yoktur. Bu sebeple sözleşme görüşmelerindeki bir yüküm ihlali haksız fiil olarak nitelendirilemez. Sözleşme görüşmeleri ile ortaya çıkan güven ilişkisinin ihlaline kıyasen sözleşme hükümlerinin uygulanması daha uygun olacaktır ( Süleyman Yalman,age., s.83 ). Sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk, yalnızca sözleşmenin geçerliliğine güvenden doğan zarardan ( olumsuz zarardan ) sorumluluğu değil, Medeni Yasa, m. 2, I’deki dürüstlük kurallarına dayanan “güven ilkesi”nden kaynaklanan karşı tarafın kişi ve mal varlığına zarar vermemek yolundaki davranış yükümüne aykırılıktan doğan sorumluluğu da kapsar. Bu hukuksal SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 81 düşünce Mukayeseli Hukukta, Alman İmparatorluk Mahkemesi ve Federal Mahkemesi’nin “mağaza kararları” diye anılan kararlarında dile getirilmiştir. Alman İmparatorluk Mahkemesi 7 Aralık 1911 tarihinde verdiği “muşamba topu kararı”olarak adlandırılan kararıyla, sözleşmenin görüşülmesinden yalnız bildirim ve aydınlatma yükümlerinin değil, karşı tarafın canını ve malını ( kişi ve malvarlığını ) koruma yükümlerinin de doğduğunu kabul etmiştir. Bundan dolayı da, mağaza tezgahtarının bir yer muşambası satın almak isteyen bir kadına muşamba toplarını gösterirken bunlardan birini kadının üstüne düşürerek ona zarar vermesi durumunda, mağaza sahibinin Türk Borçlar Kanunu’nun m.55’in karşılığı olan Alman Medeni Yasası § 831’e göre değil de, Türk Borçlar Kanunu’nun m.100’ün karşılığı olan Alman Medeni Yasası, § 278’e göre sorumlu olduğuna karar vermiştir. Alman Federal Mahkemesi’nin, yine sözü geçen “mağaza kararları”ndan olarak 26 Eylül 1961 tarihinde verdiği “muz kabuğu kararı”nda, bu doğrultuda daha da ileri giderek, büyük bir mağazaya giren kimsenin, daha sözleşmenin görüşülmesine başlamadan önce “işlemsel ilişkiler hazırlığı aşamasında” bulunduğu sırada, yere atılmış bir muz kabuğuna basıp ayağı kayarak düşüp yaralanması yüzünden mağaza işletmecisinin mağazaya giren kimselerin güvenliğini sağlamak yolunda genel bir özen borcuna aykırılıktan dolayı sorumlu olduğunu kabul etmiştir. “İşlemsel değinme ( temas )” kuramına göre; bir kimsenin, sözleşmenin görüşülmesine başlamadan önce de, “işlemsel ilişkiler hazırlığına girişmesi” durumunda güven ilişkisinden, tarafların birbirlerinin kişi ve mal varlığına zarar vermemek yolunda davranış yükümleri doğacağı kabul edilmektedir. İşlemsel ilişkiler hazırlığına girişme, bu hazırlık henüz gerçek bir “sözleşmenin görüşülmesi”aşamasına varmamış olsa bile gerçekleşebilir. Örneğin, bir kimsenin “olası müşteri” olarak kesin bir satın alma amacı olmasa bile bir mağazaya girmesi ya da bir lokantada yer araması durumunda olduğu gibi, Alman Fedaral Mahkemesi’nin yukarıda sözü geçen “muz kabuğu kararı”da bu görüşe uygundur ( Larenz, Culpa incontrahendo, Verkehrssicherungspflicht und “Sozialer Kontakt”, MND 1954, s. 515 ve sonrası, Ayfer Kutlu Sungurbey, age., s.103- 109 ). Benzer şekilde İsviçre-Türk hukukunda baskın olan görüşe göre; sözleşmenin görüşülmesine başlamakla taraflar arasında hukuksal bir ilişki, daha doğru bir deyimle bir güven ilişkisi meydana gelir. Bu güven ilişkisinden, Medeni Yasa, m. 2’deki dürüstlük kuralları uyarınca belli bir ölçüde karşı tarafın çıkarlarını gözetme, böylece bildirim, aydınlatma ( boş yere güven vermeme, güveni boşa çıkarmama ) gibi birtakım özen yükümleri doğar. Bu özen yükümleri, sözleşmeden doğan edim yükümünden farklı olarak, yasadan doğan davranış yükümü niteliğindedir. Bu davranış yükümlerine aykırılık da, 82 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 sözleşmeden doğan borca aykırılığa benzer. Bundan dolayı, sözleşmenin görüşülmesi sırasındaki bu davranış yükümlerine aykırılığa da sözleşmeden doğan borca aykırılık kuralları örnekseme yoluyla uygulanır ( Ayfer Kutlu Sungurbey, age., s.117- 118 ). Alman Federal Mahkemesi’nin 1976 yılında muz kabuğu kararına benzer bir karar olarak bir sebze yaprağı dahil edilmiş, bu kararda on dört yaşında bulunan kız çocuğu, annesine malları taşımada yardım etmek üzere geldiği süper markette, yerdeki bir sebze yaprağına basarak kaymış, yere düşmüş ve sağ dizinde ameliyat gerektirecek ağırlıkta bir sakatlığa uğramıştır. Uğranılan zarar, sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk esasına göre giderilmiştir. Alman Federal Mahkemesi içtihatlarını, bu olaylarda üçüncü şahısların korunması sahasına yaymıştır. Her üç olayda, bir sözleşmeyi hazırlayıcı hukuki ilişki ve kişi güvenliğinin sözleşmeyle korunması hakkı, mağazadan içeriye sözleşme yapma amacıyla girmesi hareket noktası olmuştur. Aslında Alman Hukuk uygulamasının bu olaylarda, sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluğu kabul etmesi, Alman Medeni Kanunu’ndaki haksız fiil kurallarının bu tip olaylarda tatmin edici sonuçlar ortaya koyamamasından kaynaklanmıştır. Bundan başka asıl can alıcı nokta, sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk; zarar göreni ispat külfetinden kurtarma ve zamanaşımı süresinin uzatılmasından yararlanmak için kullanılmış olmasıdır. Çünkü sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluğun sözleşme veya haksız fiil hükümlerine dayandırılması, zamanaşımı, ispat yükünün dağılımı ve yardımcı kişilerin sorumluluğu açısından önem arz etmektedir. Zira sözleşme sorumluluğunda, kanunda aksine bir hüküm yoksa zamanaşımı süresi 10 yıldır ( BK.m.125 ). Davacı kusuru ispatlamakla yükümlü değildir ( BK. m.96 ) ve yardımcı kişilerden dolayı sorumlulukta, adam çalıştıran kurtuluş delili getirme imkanından mahrumdur ( BK. m.100 ). Haksız fiil sorumluluğunda ise, zamanaşımı süresi 1 yıl ( BK. m.60 ) olup, davacı, davalının kusurlu olduğunu ispatlamak zorundadır ( BK. m.42 ) ve yardımcı kişilerden dolayı sorumlulukta adam çalıştıran kurtuluş delili getirebilme imkanına sahiptir ( BK. m.59 ) ( Süleyman Yalman, age., s. 62, 70 ). Belirtilen bu durumlarda bir sözleşme kurulmuş veya kurulmamış ya da hükümsüz veya geçerli olmasından bağımsız olarak sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluğun söz konusu olması bugünkü hakim düşünceye göre artık tartışmasızdır. Yukarıda belirtildiği üzere, borç doğurucu sorumluluk kaynakları yönünden somut olay değerlendirildiğinde; olaya “sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk” kurallarıyla bakılması gerektiğinde kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Gerçekte de; sözleşme bir süreçtir. Bir anda kurulup SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 83 meydana gelen hukuki bir işlem değildir. Sözleşme kurulmadan önce taraflar sözleşmenin muhtevası, şartları, içerdiği hak ve yükümlülükler üzerinde görüşmeler yaparlar; bu görüşmeler kısa veya uzun sürebilir. Görüşmelerin başlamasıyla görüşmeciler arasında hukuki bir ilişki kurulur. Bu ilişki sözleşme benzeri bir güven ilişkisidir. Güven ilişkisi MK. m.2/1’de düzenlenmiş bulunan dürüstlük kuralına dayanır. Buna göre, görüşmeler esnasında görüşmecilerin sözleşmenin muhtevası ve şartları hakkında birbirlerini aydınlatması, dürüstlük kuralına uygun davranması, birbirlerinin kişilik ve mal varlığı değerlerine zarar vermemek için gerekli özeni göstermesi, koruma yükümlülüklerine uyması gerekir. Görüşmeciler bu yükümlülüklere kusurlu olarak aykırı davranıp, görüşmelerin başlamasıyla aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal ettikleri takdirde bundan doğan zarardan sorumludurlar ( Fikret Eren, age., s. 1084, 306 vd.; İlhan Ulusan, age., s.286 ). O halde, sözleşme görüşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlığın; haksız fiil kurallarına göre değil, sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Davacının alışveriş yapmak için mağazaya gelmesi ile taraflar arasında satımı hazırlayan sözleşme benzeri karakterde bir hukuksal ilişki doğmuştur. Bu ilişkide, satıcının ve satım alma isteklisine malın gösterilmesi ve incelenmesinde sağlığı ve malı için gereken özeni göstermekle yükümlü olması bakımından hukuksal işleme ilişkin yükümlülükler getirmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Olayın,Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca değerlendirilmesine gelince; Tüketici kavramı, tüketicinin korunmasında temel hareket noktası olması nedeniyle, tüketiciyi korumaya yönelik politikaların oluşturulması bakımından büyük önem taşımaktadır. Gerçektende, tüketicinin korunması gerektiği düşüncesi, öncelikle, mal ve hizmeti sunanlara karşı tüketicinin daha elverişsiz bir konumda olması vakıasından kaynaklanmıştır. Daha açık bir ifade ile, tüketicinin dahil olduğu sosyal ve hukuki bir ilişkide, ilişkinin ekonomik ve sosyal bakımdan zayıf tarafını oluşturduğu ve ekonomik ve hukuki anlamda tecrübesiz bir konumda bulunduğu gerçeği tüketicinin korunması fikrinin odak noktasını oluşturmuştur. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre; tüketici, bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, Kanun Koyucu tüketici kavramını tanımlarken bir mal veya hizmetin özel amaçlarla satın alınması ve nihai olarak kullanılması ölçütleri yanında, tüketicinin sadece gerçek kişi değil tüzel kişi de 84 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 olabileceğini işaret etmiş, ayrıca malın satın alınması yanında hizmetlerden yararlanılmasını da tüketim kapsamı içinde değerlendirmiştir ( Hasan Seçkin Ozanoğlu, M. Kemal Oğuzman Armağanı, MukayeseliHukuk ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Açısından Tüketiciyi KoruyanDüzenlemelerin Kişi Bakımından Uygulanma Alanı, İstanbul 2000, s. 666-667 ). Diğer taraftan, 4822 sayılı Kanunla değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 1.maddesinde; bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmek olduğu açıklanmış; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde de “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yerverilmiştir. Aynı Kanun’un 4822 Sayılı Kanun’la değiştirilen 3.maddesinin ( e ) bendinde, tüketici,“Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişileri”; ( f ) bendinde, satıcı, “Kamu tüzelkişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri”, ( g ) bendinde, sağlayıcı; “Kamu tüzelkişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye hizmet sunan gerçek veya tüzel kişileri”; ( h ) bendinde, “Tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi” ifade eder, şeklinde tanımlanmıştır. Bu düzenleme sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluğun ( culpa in contrahendo )tüketici hukukundaki yansımasıdır. Yine aynı Kanun’un 23.maddesinde bu Kanun’un uygulanması ile ilgili her türlüihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı düzenlenmiştir. Bir hukuki işlemin 4077 sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta, davacıların alışveriş yapmak amacıyla davalıya ait mağazanın rafları arasında dolaştıkları sırada, mağazanın iç duvarlarında bulunan raflara yerleştirilmiş olan yarı insan büstü şeklindeki mankenin davacı Ü.’ın velayeti altında bulunan diğer davacı küçük İ.’nın üzerine düşmesi sonucu yaralandığı ve bunun üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere sözleşme bir süreç olup, bir anda kurulup meydana gelenbir hukuki işlem değildir. Sözleşme kurulmadan önce de taraflar sözleşmenin muhtevası, şartları, içerdiği hak ve yükümlülükler SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 85 üzerinde görüşmeler yaparlar; bu görüşmeler kısa veya uzun sürebilir. Bu görüşmelerin başlamasıyla taraflar arasında sözleşme benzeri bir güven ilişkisi, diğer bir deyişle birbirlerinin kişilik ve mal varlığı değerlerine zarar vermemek için gerekli özeni gösterme ve koruma yükümlülükleri doğar. Bu bağlamda, davacılara mağazada satın almak istedikleri eşyaların gösterilmesi isteği ve bu isteğin kabulü, bir icap- kabul niteliğinde olup, hukuksal işlem niteliğinde bir sonuç meydana getirmek amaçlanmaktadır. Bu aşamada davacı küçük İ.’nın vücut bütünlüğüne, davalı veya yardımcıları tarafından verilen bu zararı, davalı sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk uyarınca karşılamalıdır. Olayın görev yönünden değerlendirilmesine gelince; sözleşmenin taraflarından birinin tüketici, diğerinin satıcı ve uyuşmazlığın da tüketici işlemine ilişkin olmasına göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 4077 Sayılı Kanun kapsamında kaldığı belirgindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığı kabul edildiğine göre, davaya bakma görevide Tüketici Mahkemesi’ne aittir. Usul hukukumuzda mahkemelerin görevine dair düzenlemeler, kamu düzenine ilişkin olmakla, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmelidir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak da söz konusu olmaz. Ayrıca,Tüketici Mahkemeleri’nde yargılamanın görülmesi tüketicinin daha lehinedir. Çünkü, basit yargılama usulü uygulanır ( Mülga 1086 sayılı Hukuk Uusulü Muhakemeleri Kanunu m.507-511 ) ve tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak davalar her türlü harçtan ve resimden muaftır ( TKHK m. 23/3 ). Nitekim, yukarıda vurgulanan ilkeler ve varılan sonuç Hukuk Genel Kurulu’nun 01.12.2010 gün ve E:2010/13-593, K:2010/623 sayılı ilamında da benimsenmiştir. Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, açıklanan tüm bu hususlar göz önüne alınıp, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulmak ve davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesi’ne ait olduğunun kabulü ile görevsizliğe karar vermek gerekirken; hatalı tespit ve değerlendirme sonucu görevli olduğuna ilişkin önceki kararda direnilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Direnmekararı bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ : Davalı ... Kol. Teks. San. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı Ü. ve davalı ... Kol. Teks. San. ve Tic. A.Ş.vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olamadığına,istek halinde temyiz peşin harcının yatırana 86 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 geri verilmesine, aynı Kanun’un440/1.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4077/m.23 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN (Değişik madde: 06/03/2003 - 4822 S.K./30. md.) Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır. Tüketici mahkemelerinin yargı çevresi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir. Tüketici mahkemeleri nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak davalar her türlü resim ve harçtan muaftır. Tüketici örgütlerince açılacak davalarda bilirkişi ücretleri, 29 uncu maddeye göre bütçede öngörülen ödenekten Bakanlıkça karşılanır. Davanın, davalı aleyhine sonuçlanması durumunda, bilirkişi ücreti 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye gelir kaydedilir. Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Yedinci Babı, Dördüncü Faslı hükümlerine göre yürütülür. Tüketici davaları tüketicinin ikametgahı mahkemesinde de açılabilir. Bakanlık ve tüketici örgütleri münferit tüketici sorunu olmayan ve genel olarak tüketicileri ilgilendiren hallerde bu Kanunun ihlali nedeniyle kanuna aykırı durumun ortadan kaldırılması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilirler. Gerekli hallerde tüketici mahkemeleri ihlalin tedbiren durdurulmasına karar verebilir. Tüketici Mahkemesince uygun görülen tedbir kararları, masrafı daha sonra haksız çıkan taraftan alınmak ve 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye gelir kaydedilmek üzere, ülke düzeyinde yayınlanan gazetelerden birinde Basın İlan Kurumunca ve ayrıca varsa davanın açıldığı yerde yayınlanan mahalli bir gazetede derhal ilan edilir. Kanuna aykırı durumun ortadan kaldırılmasına yönelik Tüketici Mahkemesi kararları ise masrafı davalıdan alınmak üzere aynı yöntemle derhal ilan edilir. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 87 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 13.2.2013 Esas: 2012/1-715 Karar: 2013/236 VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI DAVA SIRASINDA DAVA KONUSU MALIN YA DA HAKKIN DEVREDİLMESİ ÖZET: Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve tescil, tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; Davacıların avukatının, davacılara ait taşınmazı, vekaleten kendi eşi olan diğer davalı Tülin’e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, temlikin yapıldığı tarih ile davanın açıldığı tarih arasında çok uzun bir sürenin geçtiği ve ses çıkartılmadığı gerekçe yapılarak davanın reddine karar verilmiştir. Oysa davacıların satıştan haberdar edilmedikleri ve satışı öğrendikleri zaman şaşırdıkları dinlenen tanık beyanları ile yurtdışında yaşama keyfiyeti de dosyaya mübrez belgelerle sabittir. Taşınmazın gerçek değeri ile akitte gösterilen değeri arasında fahiş fark olduğu, bedelin ödendiğinin de herhangi bir belge ile belgelendirilmediği görülmektedir. Bu somut olgular değerlendirildiğinde iddianın sübut bulduğu kabul edilmelidir. 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve bu sürenin geçtiği benimsenerek tazminat isteğinin reddedilmiş olması da isabetsizdir. Zira, davacıların talep ettiği bedelden kaynaklanan tazminat isteği tapu iptal tescil davasının sonucuna bağlıdır. Başka bir ifade ile iptal ve tescil isteğinin reddi kararının kesinleşmesi ile zamanaşımı süresinin başlayacağı tartışmasızdır gerekçeleriyle yerel mahkemenin kararı bozulmuştur. Mahkemece direnme kararı verilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; Somut olayda, dava konusu taşınmazın dava devam ederken dava dışı 88 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 üçüncü kişiye devredildiği iddia edildiği halde, davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece, dava dışı üçünce kişiye temlik konusunun araştırılması ve bu hususun anlaşılması halinde HUMK.nun 186. maddesinin açık kuralları göz önünde bulundurularak karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmayıp direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulmasına karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 1086/m.76 818/m.390-2 DAVA : Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve tescil, tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 01.06.2010 gün ve 2007/243 E., 2010/220 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesi’nin 11.02.2011 gün ve 2010/9891 E., 2011/1400 K. sayılı ilamı ile; ( ... Dava, tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece davacıların iddialarını kanıtlayamadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişmeye konu 11 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümün paylı mülkiyet üzere olup, 3/4 payının davacı Serap’a, l/4 payın davacı Madalet’e ait olduğu, davacıların 05.06.1979 tarihinde önceden tanıdıkları ve sosyal ve beşeri ilişkileri olan ,aile dostları davalılardan Avukat olan M.İ.Ö.’ya çekişmeli 11 sayılı parseldeki bağımsız bölüm ve paylarım satma, vergilerini ödeme, teminat ipotekleri verme vs. yetkilerini içerir vekaletname verdikleri ve vekil M.İ.’in söz konusu taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümdeki davacı paylarını kendi eşi olan diğer davalı Tülin’e 30.11.1984’de satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, HUMK’nun 76. maddesi uyarınca olayları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi tespit ederek, uygulanması gerekli kanun hükmünü de saptayıp, çekişmeyi gidermek hakime aittir. Dava dilekçesinin içeriği ve özellikle, iddianın ileri sürülüş biçimine göre; davada dayanılan hukuki sebebin muvazaa olmayıp, vekalet görevinin kötüye kullanılması olduğu tartışmasız ve sabittir. Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde “vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir...” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 89 zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden ( resen ) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkûm edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Mahkemece, temlikin yapıldığı tarih ile davanın açıldığı tarih arasında çok uzun bir sürenin geçtiği ve ses çıkartılmadığı gerekçe yapılarak davanın reddine karar verilmiştir. Oysa davacılardan Serap’ın yurtdışında yaşadığı, Madalet’in de yaşlı ve yatalak olduğu ( ve sonucunda da yargılama sırasında ölümü ile tek mirasçısı Serap’ın kaldığı ) kendilerinin satıştan haberdar edilmedikleri ve satışı öğrendikleri zaman şaşırdıkları dinlenen tanık beyanları ile yurtdışında yaşama keyfiyeti de dosyaya mübrez belgelerle sabittir. Öte yandan; taşınmazın gerçek değeri ile akitte gösterilen değeri arasında fahiş fark olduğu, bedelin ödendiğinin de herhangi bir belge ile belgelendirilmediği görülmektedir. Öyle ise, anılan bu somut olgular, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde iddianın sübut bulduğu kabul edilmelidir. Ne var ki, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile 90 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabul tarzı itibarı ile bedelden kaynaklanan alacağın ( tazminatın )B.K. 126. maddesi hükmü uyarınca 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve bu sürenin geçtiği benimsenerek tazminat isteğinin reddedilmiş olması da isabetsizdir. Zira, davacıların talep ettiği bedelden kaynaklanan tazminat isteği tapu iptal tescil davasının sonucuna bağlıdır. Başka bir ifade ile iptal ve tescil isteğinin reddi kararının kesinleşmesi ile zamanaşımı süresinin başlayacağı tartışmasızdır. Davacıların, temyiz itirazları yerindedir… ), Gerekçesiyle bozulmasına karar verilerek dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan soma gereği görüşüldü: KARAR : Davacılar vekili, davalı İ. Ö. tarafından maliki oldukları 1190 ada 11 parsel 4 bağımsız bölüm nolu taşınmazın, muvazaalı olarak ve vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle 30.11.1984 tarihinde diğer davalı eşi Tülin’e temlik edildiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil, olmazsa tazminat istemiştir. Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kanıtlanamadığı, satışın gerçek olduğu gerekçesi ile davanın reddine- karar verilmiştir. Davacılar vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıya metni alınan gerekçe ile bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını temyize davacı vekili getirmiştir. İşin esasına geçilmeden önce, davacı vekilinin direnme kararının verildiği 26.03.2012 günlü son celsede çekişme konusu taşınmazın davalı yan tarafından Av. A. E.E.’a satış gibi gösterilerek kaçırıldığını iddia etmesi karşısında. Mahkemece, 6100 sayılı HMK 125. ( Eski HUMK 186 ) md.nın uygulanıp uygulanmayacağı hususu ön sorun olarak görüşülmüştür. Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, HUMK.’nun 186. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmime göre iki taraftan biri dava konusunu ( müddeabihi ) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta, dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına, temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir. Kendiliğinden ( resen ) gözetilmesi SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 91 zorunlu bulunan bu usul kuralına göre, Mahkemece diğer yana seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmalı, sonucuna göre işlem yapılmalıdır. Somut olayda, dava konusu taşınmazın dava devam ederken dava dışı üçüncü kişiye devredildiği iddia edildiği halde, yukarıda belirtilen ilke ve olgulara uyulmadan davanın reddine karar verilmiştir. HUMK.nun 186. maddesinin açık kuralları göz önünde bulundurulmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. O halde, mahkemece, davacının bu iddiası üzerinde durularak, taşınmaza ilişkin çap kayıtları getirtilip, taşınmazın dava dışı üçünce kişiye temlik edildiğinin anlaşılması halinde yukarıdaki ilkeler göz önünde bulundurulmak suretiyle bir karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkemenin direnme kararı usul ve yasaya aykırı olup; direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerekir. Bozma nedenine göre esasa ilişkin diğer temyiz nedenleri şimdilik incelenmemiştir. SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesinin atfı ile 1086 s. HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına yönelik diğer temyiz nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 1086/m.76 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga) Hakim re’sen Türk kanunları mucibince hüküm verir. Ancak bir ecnebi hukukunun tatbikı lazım olan hallerde, buna istinat eden taraf o kanun hükmünü ispatla mükelleftir. İspat olunmazsa Türk kanunları mucibince hükmolunur. 818/m.390-2 BORÇLAR KANUNU (Mülga) Vekil, müvekkile karşı vekaleti iyi bir suretle ifa ile mükelleftir. 92 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 06.03.2013 Esas: 2012/3-836 Karar: 2013/306 YOKSULLUK NAFAKASI BOŞANMANIN KESİNLEŞMESİ SONRASI ANCAK ÇOCUKLAR İÇİN İŞTİRAK NAFAKASI İSTENEBİLECEĞİ ÖZET: Taraflar arasındaki “Yoksulluk Nafakası” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Aile Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; Davacının beyanı incelendiğinde, açıkça “yoksulluk nafakasından feragat” edildiğinin kabulü mümkün bulunmamaktadır. Buna göre deliller toplanıp yoksulluk nafakası miktarı belirlenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmayıp yerel mahkemenin kararı bozulmuştur. Mahkemece kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, anlaşarak boşanma davasında nafaka isteği olmadığını açıklayan tarafın bu beyanının, boşanma yüzünden yoksulluğa düşmesi nedeniyle açacağı yoksulluk nafakası davasında kendisini bağlayıp bağlamayacağı noktasında toplanmaktadır. Hukuk Genel Kurulu’nun çoğunluğunca, tarafların boşanma sırasında nihai olarak anlaştıklarını bildirdikleri ve nafaka isteğinden feragat edildiği, davacının bu beyanında açıkça yoksulluk nafakasından sözedilmemiş ise de kendisini bağlayacağı, anlaşmalı boşanmanın kesinleşmesi ile istenebilecek tek nafakanın çocuklar için iştirak nafakası olduğu, somut olayda, davacının boşanma yüzünden yoksulluğa düştüğünden bahisle nafaka isteyemeyeceği, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu benimsenmiş ve bu nedenle direnme kararının onanması SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 93 gerekmiştir. İlgili Kanun/Madde: 1086/m.91, 151-son 4721/m.175 DAVA : Taraflar arasındaki “Yoksulluk Nafakası” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 5. Aile Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 12.04.2011 gün 2010/636 E.–2011/453 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 21.11.2011 gün 2011/14455 E –18101 K. sayılı bozma ilamı ile; (...Dava dilekçesinde, boşanmakla yoksulluğa düşüldüğü, anlaşmalı boşanmada nafaka hakkının saklı tutulduğu ileri sürülerek yoksulluk nafakasına hükmedilmesi istenilmiş; mahkemece, tarafların boşanmasına ilişkin ilamda, yoksulluk nafakasından feragat edildiği böylece nafaka takdirine yer olmadığı yönünde hüküm kurulduğu bu dava ile de yeniden yoksulluk nafakası talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir. TMK.’nun 175. maddesinde; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak kaydıyla diğer taraftan nafaka isteyebileceği düzenlenmiştir. HUMK.nun 91 ve devamı maddelerine göre de; feragat, iki taraftan birinin netice-i talebinden vazgeçmesidir. Bu vazgeçme beyanı dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabilir. Duruşmada sözlü olarak ifade edilen feragat, tarafların huzurunda okunup imzalatılır. (HUMK.mad.151/ son). Somut olayda; tarafların boşanmasına ilişkin Bursa 2.Aile Mahkemesinin 2010/205 E. 522 K. sayılı dava dosyasında yoksulluk nafakası isteminden açıkça vazgeçildiği yönünde bir dilekçe veya tutanağa aktarılmış usulüne uygun feragat beyanı bulunmamaktadır. Davacının 11.05.2010 tarihli celse beyanı incelendiğinde, açıkça “yoksulluk nafakasından feragat” edildiğinin kabulü mümkün bulunmamaktadır. Buna göre deliller toplanıp yoksulluk nafakası miktarı belirlenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Dava, yoksulluk nafakası isteğine ilişkindir. Davacı, anlaşmalı boşanmakla ekonomik ve sosyal yönden yoksulluğa düştüğünü, boşanma ilamında nafakaya ilişkin hüküm verilmediğini ileri 94 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 sürülerek yoksulluk nafakasına hükmedilmesini istemiştir. Davalı, anlaşmalı boşanma davasında nafaka ve tazminat talebinden açıkça feragat edildiğini bildirip davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; anlaşmalı boşanma davasında davacının kendisi için nafaka ve tazminat talebinden vazgeçtiği, kararın kesinleştiği, davacının yoksulluk nafakası talebinde bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda belirtilen bozma ilamında açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur. Yerel Mahkemece, önceki gerekçeler genişletilerek direnme kararı verilmiş, direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, anlaşarak boşanma davasında nafaka isteği olmadığını açıklayan tarafın bu beyanının, boşanma yüzünden yoksulluğa düşmesi nedeniyle açacağı yoksulluk nafakası davasında kendisini bağlayıp bağlamayacağı noktasında toplanmaktadır. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, bir kısım üyelerce, davacının anlaşmalı boşanma davasındaki beyanının boşanma davası devam ederken istenen tedbir nafakası yönünden hüküm ifade edeceği, yoksulluk nafakasının boşanmanın kesinleşmesinden sonraki dönüme için olduğu, davacının feragat beyanında açıkça yoksulluk nafakası ibaresinin bulunmadığı, feragat beyanının davacıyı yoksulluk nafakası yönünden bağlamayacağı, yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de Hukuk Genel Kurulu’nun çoğunluğunca bu görüşe itibar edilmemiştir. Hukuk Genel Kurulu’nun çoğunluğunca, tarafların boşanma sırasında nihai olarak anlaştıklarını bildirdikleri ve nafaka isteğinden feragat edildiği, davacının bu beyanında açıkça yoksulluk nafakasından sözedilmemiş ise de kendisini bağlayacağı, anlaşmalı boşanmanın kesinleşmesi ile istenebilecek tek nafakanın çocuklar için iştirak nafakası olduğu, somut olayda, davacının boşanma yüzünden yoksulluğa düştüğünden bahisle nafaka isteyemeyeceği, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu benimsenmiş ve bu nedenle direnme kararının onanması gerekmiştir. SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.03.2013 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 95 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 1086/m.91 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga) Feragat, iki taraftan birinin neticei talebinden vazgeçmesidir. 1086/m.151-son HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga) Zabıtnamenin, şahitlerin ve ehlihibrenin ifadelerine ve iki tarafın ikrar ve sulh ve feragatine taallük eden kısımları bunların huzurunda okunarak kendilerine imza ettirilir. 4721/m.175 TÜRK MEDENİ KANUNU Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. 96 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Tarih: 18.2.2013 Esas: 2013/1676 Karar: 2013/2179 HATA HUKUKSAL NEDENİNE DAYALI DAVALARDA İSPAT HAKKI KULLANILMAK SURETİYLE HUKUKİ İLİŞKİNİN GEÇMİŞE ETKİLİ OLARAK ORTADAN KALDIRILABİLECEĞİ BİR YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE HATANIN VARLIĞININ HER TÜRLÜ DELİLLE İSPAT EDİLEBİLECEĞİ ÖZET: Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; Davanın yanılma ( hata ) hukuksal nedenine dayandığı duraksanmayacak biçimde açıktır. Yanılgıya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi dürüstlük kuralına aykırı olmamak kaydıyla geri isteyebilir. İptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Yanılmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir. Taraf delillerinin değerlendirilip oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, buna uyulmadan hüküm tesisi doğru bulunmayıp Yerel Mahkeme kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 6098/m.34, 35 818/m.24, 25, 26 DAVA : Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, Tetkik Hakimi Derya Alaybeyoğlu’nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 97 gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Davacı, yurt dışında yaşadığını, kendi adına arsa almak üzere dava dışı kayın pederi Halilibirahim’e vekaletname verdiğini, vekil tarafından alınan 11 parsel sayılı taşınmazın adına tescil edildiğini, arsa üzerine ev yapmak için belediyeye başvurduğunda ise davalı tarafından gösterilen ve üzerinde pazarlık yapılan taşınmazın Taşağıl Mahallesinde cami yanındaki arsa olmasına karşın, devri yapılan yerin Bağlarbaşı Mahallesinde, şehir dışında ve düşük bedelli bir yer olduğunu anladığını, davalının hileli davranarak düşük bedelli arsasını sattığını ileri sürerek, tapunun iptaliyle ödediği 20.000.-TL nin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. İddianın ileri sürülüş biçimi ve içeriği itibariyle davacının “Taşağıl Mahallesinde ve cami yanındaki arsayı” satın aldığı zannı ile pazarlık yaparak taşınmaz bedelini ödediği ve 11 parsel sayılı taşınmazın adına tescil edildiği, anılan işlemde hataya düştüğünü ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda davanın yanılma ( hata ) hukuksal nedenine dayandığı duraksanmayacak biçimde açıktır. Nitekim davalı da savcılıktaki ifadesinde, 2010 yılı içerisinde 9 adet taşınmazı icra satışı ile aldığını, bu nedenle hangi tapuların hangi arsaya ait olduğunu bilmediğini,davacının vekili Halilibrahim’in Taşağıl Mahallesindeki cami yanındaki arsayı satın almak için geldiğini, kendisinin de bu arsa için 20.000.-TL isteyip o arsaya ait olduğunu düşündüğü tapuyu verdiğini, tapudaki işlemlerin Halilibrahim tarafından yapıldığını, Bağlarbaşı Mahallesindeki arsayı davacının istediği arsa zannederek sattığını beyan etmiştir. Bilindiği üzere, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, Türk Borçlar Kanununda ( TBK’da ) esaslı yanılma ( hatanın ) tanımı yapılmamış, 31. ( BK 24. m. ) maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan yanılmanın ( hatanın ) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf yönünden ( sübjektif unsur ), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları ( objektif unsur ) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde yanılgıya ( hataya ) düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili ( makable şamil ) 98 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki yanılgının ( hatanın ) ileri sürülmesi TBK’nun 34. ( BK’nun 25. m. ) ve Türk Medeni Kanununun ( TMK ) 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın. Bunun yanı sıra, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK’nun 35. ( BK’nun 26. ) maddesinde öngörüldüğü gibi aldatmayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir. Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Yanılmanın ( Hatanın ) öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca yanılmanın ( hatanın ) varlığı her türlü delille ispat edilebilir. Hal böyle olunca, taraf delillerinin yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirilip oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir. SONUÇ : Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü ( 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile ) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4721/m.2 TÜRK MEDENİ KANUNU Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. 6098/m.34 TÜRK BORÇLAR KANUNU Yanılan, yanıldığını dürüstlük kurallarına aykırı olarak ileri süremez. Özellikle diğer tarafın, sözleşmenin yanılanın kasdettiği anlamda kurulmasına razı olduğunu bildirmesi durumunda, sözleşme bu anlamda kurulmuş sayılır. 6098/m.35 TÜRK BORÇLAR KANUNU Yanılan, yanılmasında kusurlu ise, sözleşmenin hükümsüzlüğünden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Ancak, diğer taraf yanılmayı biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, tazminat istenemez. Hâkim, hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda, ifadan beklenen yararı aşmamak kaydıyla, daha fazla tazminata hükmedebilir. 818/m.24, 25, 26 BORÇLAR KANUNU (Mülga) Madde 24 - Esaslı hatalar, hulasatan şunlardır: 1 - Hata ettiğini iddia eden tarafın bir akit hakkında rızasını beyan ederken başka SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 99 bir akit kastetmiş olması. 2 - Hata ettiğini iddia eden tarafın akitte makudun aleyhi teşkil eden şeyden gayri bir şey kastetmiş yahut üzerine borç alırken başlıca nazara aldığı şahıs ta yanılmış olması. 3 - Hata ettiğini iddia eden tarafın taahhüt ettiği ıvazın kasdettiği şeyden ehemmiyetli surette çok ve mukabil ıvazın ehemmiyetli surette az olması. 4 - Hata ettiğini iddia eden tarafça akdin lüzumlu vasıflarından olarak nazara alınmasına ticari doğruluğun müsait olduğu şeylerde hata edilmiş olması. Akdin yalnız saiklerine taalluk eden hata, esaslı değildir. Adi hesap yanlışlığı, akdin sıhhatini ihlal etmez. Bunlar tashih olunmakla iktifa olunur. Madde 25 - Hataya düçar olan taraf, hüsnüniyet kaidelerine muhalif bir surette ona istinat edemez. Bilhassa yapmağı kastettiği akdi diğer taraf icraya hazır olduğunu beyan ettiği takdirde, bu akit onun hakkında lüzum ifade eder. Madde 26 - Akdin hükmünden kurtulmak için hata ettiğini iddia eden taraf, eğer hata kendi kusurundan ileri gelmiş ise, mukavelenin bu suretle feshinden mütevellit zararı tazmine mecburdur. Fakat diğer taraf hataya vakıf olmuş veya vakıf olması muktazi bulunmuş olduğu takdirde, tazminat lazım gelmez. Eğer hakkaniyet icabederse hakim, mutazarrır olan tarafın lehinde daha fazla tazminat hükmedebilir. 100 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Tarih: 21.3.2013 Esas: 2012/17780 Karar: 2013/4498 BOŞANMAYA SEBEBİYET VEREN OLAYLAR YÜZÜNDEN KİŞİLİK HAKLARI SALDIRIYA UĞRAYAN TARAFIN, KUSURLU OLANDAN MANEVİ TAZMİNAT İSTEYEBİLECEĞİ UYGUN MİKTARDA MADDİ TAZMİNAT TAKDİRİ ÖZET: Taraflar arasında görülen davada mahkemece verilen hükmün temyizen incelenmesinde Özel Dairece; Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken buna uyulmamış olması Daha uygun miktarda maddi tazminat takdiri gerekirken buna uyulmadan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 4721/m.4, 174-2 6098/m.50, 51, 52, 58 DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı kadın tarafından; kusur belirlemesi, reddedilen manevi tazminat ve maddi tazminat miktarı yönünden, davalı koca tarafından ise; kusur belirlemesi, maddi tazminat ve iştirak nafakası miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kocanın tüm, davacı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Toplanan delillerden davalı kocanın eşini ailesiyle birlikte yaşattığı, “şişko, tombul” demek suretiyle aşağıladığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 101 olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları ( TMK. md.4 TBK. md. 50, 51, 52, 58 ) dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir. 3-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine paranın alım gücüne , ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran kadın yararına hükmolunan maddi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50. ve devamı maddeleri hükmü nazara alınarak daha uygun miktarda maddi tazminat ( TMK.md.174/1 ) takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davalıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna ve 103.50 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıran davacıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4721/m.4 TÜRK MEDENİ KANUNU Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir. 4721/m.174-2 TÜRK MEDENİ KANUNU Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. 6098/m.50, 51, 52 TÜRK BORÇLAR KANUNU MADDE 50- Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. 102 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 MADDE 51- Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür. MADDE 52- Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir. 6098/m.58 TÜRK BORÇLAR KANUNU Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 103 YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Tarih: 26.2.2013 Esas: 2013/2013 Karar: 2013/3039 KOCANIN GELİRİNİN KADININ GELİRİNDEN AZ OLMASI KOCAYI ORTAK GİDERLERE KATILMAKTAN KURTARMAYACAĞINDAN, BU DURUMUN KADINA TEDBİR NAFAKASI BAĞLANMASINA ENGEL OLMAYACAĞI KOCANIN GELİRİNİN KADININ GELİRİNDEN AZ OLMASI HALİNİN HÜKMOLUNACAK TEDBİR NAFAKASININ MİKTARININ TAKDİRİNDE NAZARA ALINACAĞI ÖZET: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda Mahkemece; davacı kadın yönünden davanın reddi, müşterek çocuklar yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Davacı kadının belirli bir gelirinin bulunması gelirinin davalı kocadan daha çok olması, davalı kocanın gelirinin davacı kadından az olması tedbir nafakası bağlanmasına engel olmaz. Zira evlilik birliğinin ortak giderleri olan kira, elektrik, yakıt, su vs. giderlere davalı eş koca katılmak zorundadır. Kadının gelirinin bulunması kocayı bu ortak giderlere katılmaktan kurtarmaz. Kadının geliri nafaka miktarının takdirinde nazara alınır. Somut olayda davacı ayrı yaşamakta haklıdır. Kadın eş için hakkaniyete uygun bir miktarda tedbir nafakasına hükmolunması gerekirken kadın yönünden tedbir nafakası talebinin reddedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 4721/m.186-son, 197 DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz 104 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Dava dilekçesinde, ayrı yaşamda haklılık iddiasına dayalı olarak davacı eş ( kadın ) için aylık 300 TL, davacı yanında kalan müşterek çocuklar için ayrı ayrı 150’şer TL tedbir nafakası talep ve dava edilmiştir. Mahkemece; davacı kadın yönünden davanın reddi, müşterek çocuklar yönünden kısmen kabulüne ( ayrı ayrı aylık 75’şer TL tedbir nafakasına ) hükmolunmuş, hükmü davacı temyiz etmiştir. TMK 197. maddesine göre ayrı yaşamakta hakkı olan eş diğer eşten tedbir nafakası talebinde bulunabilir. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği eşler evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında katılmak zorundadırlar ( TMK madde 186/son ). Davacı kadının belirli bir gelirinin bulunması gelirinin davalı kocadan daha çok olması, davalı kocanın gelirinin davacı kadından az olması tedbir nafakası bağlanmasına engel olmaz. Zira evlilik birliğinin ortak giderleri olan kira, elektrik, yakıt, su vs. giderlere davalı eş koca katılmak zorundadır. Kadının gelirinin bulunması kocayı bu ortak giderlere katılmaktan kurtarmaz. Kadının geliri nafaka miktarının takdirinde nazara alınır. Hakim eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyelerinin ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir. Somut olayda yukarıda açıklanan ilke ve esaslar ve tüm dosya kapsamına göre, davalının evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve davacıyı dövmesi nedeniyle davacı ayrı yaşamak zorunda kaldığı sabittir. Davacı ayrı yaşamakta haklıdır. Ayrı yaşamakta hakkı olan davacı ( kadın ) eş için hakkaniyete uygun bir miktarda tedbir nafakasına hükmolunması gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucunda davacı kadın yönünden tedbir nafakası talebinin reddedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 105 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4721/m.186-son TÜRK MEDENİ KANUNU Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar. 4721/m.197 TÜRK MEDENİ KANUNU Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir. Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır. 106 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ Tarih: 15.1.2013 Esas: 2012/25756 Karar: 2013/199 KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA BİLİRKİŞİ RAPORLARI ARASINDAKİ ÇELİŞKİNİN GİDERİLMESİ GEREKTİĞİ DAVA: Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kısmen kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak hüküm kurulmuş; karar, davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir. Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metoduna göre değer biçilmesi yöntem itibariyle doğrudur. Ancak; 1 ) Mahallinde yapılan keşif sonucu fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 19/07/2011 tarihli raporda taşınmazın krokide ( A ) harfi ile gösterilen 2.554,86 m2 lik kısmına herhangi bir müdahalenin olmadığı belirtildiği halde, ziraatçı bilirkişiler tarafından düzenlenen 23/07/2011 tarihli raporda krokide ( A ) harfi ile gösterilen kısmın yaklaşık olarak yarısının üzerinde toprak yığınlarının olduğu belirtilerek taşınmazın tamamının değeri hesaplanmıştır. Bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi gidermek için mahallinde yeniden keşif yapılarak taşınmazın krokide ( A ) harfi ile gösterilen 2.554,86 m2 lik kısmına davalı idarenin toprak yığıp yığmadığı; toprak dökülmüş ise, ne kadarlık kısmına döküldüğü tespit edilip, bu kısmın eski hale getirilmesi için gerekli masraflar belirlenerek, eski hale getirme masraflarının zemin bedelinden fazla olması halinde taşınmaz bedeline; aksi halde ise eski hale SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 107 getirme bedeline hükmedilmesi gerekirken, mahkemece raporlar arasındaki çelişki giderilmeden ve böyle bir inceleme yapmayan bilirkişi raporuna göre zemin bedeline hükmedilmesi, 2 ) Davalı idare harçtan muaf olduğundan başvurma harcının davacı üzerinde bırakılması gerektiği halde yargılama giderlerine dahil edilerek davalı idareden tahsiline karar verilmesi, 3 ) Davalı lehine takdir edilen vekalet ücretinin davacıdan tahsili yerine maddi hata sonucu davalıdan tahsiline karar verilmesi, Doğru görülmemiştir. SONUÇ : Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. 108 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Tarih: 5.3.2013 Esas: 2013/691 Karar: 2013/3827 TEMERRÜT İHTARNAMESİ KİRA SÖZLEŞMELERİNDE, KİRA BEDELİNİN ZAMANINDA ÖDENMEMESİ HALİNDE CEZA KOŞULU ÖDENECEĞİNE VEYA SONRAKİ KİRA BEDELLERİNİN MUACCEL OLACAĞINA İLİŞKİN ANLAŞMALARIN GEÇERSİZ OLDUĞU KÖTÜ NİYET TAZMİNATI ÖZET: Taraflar arasında görülen tahliye, itirazın iptali davasında Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 6098/m.315, 346 YEREL MAHKEME İLAMI T.C. ADALAR SULH HUKUK MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR ESAS NO : 2012/132 Esas KARAR NO : 2012/196 Kiralananın Tahliyesi, İtirazın İptali DAVA TARİHİ : 17/08/2012 KARAR TARİHİ : 06/12/2012 Mahkememizde görülmekte bulunan Kiralananın Tahliyesi, İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılamasının sonunda, SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 109 GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili davalının 01.05.2010 tarihli sözleşme ile Büyükada 23 Nisan Cad. No:40/7 taşınmazda kiracı olduğunu, 2012 yılı kira bedelinin 16.000 TL ve sözleşme gereği 6 aylık dönenlerle ve ilk 5 gün içinde ödenmesi gerektiğini, 2012 yılı birinci altı aylık kira parasının 05.05.2012 tarihine kadar zamanında ödemediğinden, sözleşme gereği de ikinci altı aylık kira parasının da muaccel hale geldiğini. Bu nedenle Adalar İcra müd. 2012/604 Esas dosyasından 16.000 TL için takip yaptıklarını, davalının 10.07.2012 tarihinde borca ve imzaya haksız ve kötü niyetle itiraz ettiğini. Davalının takip başladıktan sonra ilk 6 aylık 8000 TL kira bedelini hesaba ödemiş olduğunu. Davalının kusurundan dolayı icra takibi başlatıldığından muaccel hale gelen 2. altı aylık kira bedeli 8000 TL ile faiz vekalet ücreti ve icra masraflarıyla 10.921,96 TL borç nedeniyle itirazın iptaline, davalının taşınmazdan tahliyesine, inkar tazminatına, imza inkarı nedeniyle cezalandırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili temerrüt koşullarının gerçekleşmediğini, tarafların kira ilişkisinin başlangıcı ve maddi koşulları yönünde mutabık olduğunu, uyuşmazlığın yazılı sözleşme olup olmadığı hususunda olduğunu, 2012 yılı kirasının ödenmiş olduğunu, geç ödeme söz konusu olmadığını, muacceliyet kazanan kira alacağını ve ferilerini kabul etmediklerini likit bir alacağın bulunmadığını davanın kötü niyetli olduğunu belirtip davanın reddini ve inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Kira Sözleşmesinde: Davacı tarafından sunulan yazılı kira sözleşmesinde; Taşınmazın Büyükada 23 Nisan caddesi 120 ada 1 parsel kiralayanın Oya Esendal kiracının Rüya Atlı olduğu, mesken olarak kiralandığı, kira başlangıcının 01.05.2010 ve 3 yıllık olduğu. Kira bedelinin her 6 ayın başında ve peşin ödeneceğinin belirtildiği, kira bedelinin birinci yıl için 12.000 TL ikinci yıl için 14.000 TL üçüncü yıl için 16.000 TL olacağının her 6 ayın ilk 5 günü içinde ödeneceğinin, süresinde ödeme yapılamadığı takdirde bakiye tüm bir dönem kira bedelinin muaccel olacağının takip ve tahliyeye esas alınacağının belirtildiği anlaşılmaktadır. Adalar İcra müdürlüğünün 2012/604 Esas dosyasının incelenmesinde; Davacı vekilince 01.05.2010 başlangıç tarihli yazılı kira sözleşmesine istinaden 03.07.2012 tarihinde 2012 yılına ait ilk 6 aylık kira alacağı 8000 TL ve muacceliyet şartı nedeniyle 2. altı aylık kira alacağı 8.000 TL olmak üzere toplam 16.000 TL asıl alacak 216.99 TL işlemiş faiz ve takipten itibaren asıl alacağa işleyecek 9 faizi ile 30 gün içinde ödenmesi talep edildiği, ödenmemesi halinde akdin feshi ve tahliye talep edileceğinin belirtildiği, Ödeme emrinin 10.07.2012 tarihinde tebliğ edildiği. Ödeme emrine 13.07.2012 tarihinde yazılı sözleşmedeki imzaya, içeriğine ve borca itiraz edildiği. Sözlü kiraya bağlı 110 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 olarak kiralananda oturulduğunun ifade edilip, yıllık ödenmesi gereken kira bedellerine itiraz edilmediği. Ödeme zamanına itiraz edilip taksitlerin yıl içinde ancak öngörülmemiş zamanlarda ödenmek üzere anlaşıldığının, ileri sürdüğü ve muacceliyet iddiasının kabul edilmediğinin belirtildiği görülmektedir. Dosyaya 03.07.2012 saat 13.33 itibariyle 8.001 TL hesaba havale edildiğine dair İş Bankası bankamatik çıktısı sunulduğu anlaşılmaktadır. Dosyaya sunulan ihtarnamelerin kira alacağı ile ilgili olmadığı anlaşılmaktadır. Dosyanın Değerlendirilmesinde; Taraflar arasında taşınmazda kiracı olunduğu hakkında ihtilaf bulunmamakta olup davalı yazılı sözleşme bulunmadığını, sözleşmenin maddi şartlarına itirazlarının bulunmadığını belirtmiştir. Davacı yazılı kira sözleşmesine istinaden takip yapmış dava etmiştir. Davanın konusu kira alacağı ve tahliye istemi olduğundan, kira ilişkisi sözlüde olsa yazılı da olsa dava sonucu değişmeyeceğinden ayrıca sözleşmedeki imzanın kiracıya ait olup olmadığı, yönünde herhangi bir incelemeye gerek duyulmamıştır. Yazılı sözleşmenin varlığı kabul edilse bile davalıya icra takibinden önce 6098 sy Türk Borçlar Kanunu 315 md. uyarıca yazılı ihtarname gönderilmediği, davalının 6 aylık kira bedeli 8001’yi icra takip tarihi olan 03.07.2012 tarihinde yatırmış olduğu 6 aylık kira alacağı yönünden temerrüt olgusunun gerçekleşmediği, kira sözleşmesinde süresinde ödenmediğinde gelecek 6 ayın kirasınında muaccel olacağı, belirtilmekte ve davacı tarafından da davaya konu edilmekle beraber, 6098 sy Türk Borçlar Kanununun 346 md uyarınca sözleşmedeki muacceliyet şartının geçersiz olacağı, sözleşme yasanın yürürlüğe girmesinden önceki tarihte düzenlenmiş olsa da düzenlemelerin kamu düzeni ile ilgili olduğu, 6101 sy T.B.K yürürlük yasasının 1 ve 2 maddeleri nedeniyle 6098 sy yasa hükümleri temerrüde ve muacceleyete ilişkin hükümlerinin dikkate alınması gerektiği. Taraflar arasında sözlü kira ilişkisi söz konusu olsa yine temerrüt ve muacceliyet olgusunun söz konusu olmayacağı değerlendirilmiştir. Davacı dava dilekçesinde taşınmazdan tahliyesini istediği akdin feshini talep etmediği de görülmekte olup mevcut koşullarda davanın reddi gerekmiştir. Davalı kötü niyet tazminatı talep etmişse de sözleşmenin T.B.K’nun yürürlüğe girmesinden öncesine ait olması nedeniyle sözleşme hükümleri ile T.B.K hükümlerinin birlikte uygulanması ve tartışılması gereken bir husus olduğundan tazminata gerekte görülmemiş olup aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklanacağı Üzere; 1-Davacının davasının REDDİNE, 2-Davalının inkar tazminatı talebinin REDDİNE, 3- Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 21,15 TL’nin peşin alınan 356,40 TL’den mahsubu ile bakiye 335,25 TL’nin talep halinde davacıya SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 111 iadesine, 4- Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden, avukatlık asgari ücret tarifesi hükümleri uyarınca hesaplanan 2.880,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5- Yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına, 6- Sarf olunmayan gider avansının davacıya iadesine, Dair, davacı vekilinin ve davalı asil ile vekilinin yüzüne karşı, temiz yolu açık olmak üzere karar verildi, verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 06/12/2012 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6098/m.315 TÜRK BORÇLAR KANUNU Kiracı, kiralananın tesliminden sonra muaccel olan kira bedelini veya yan gideri ödeme borcunu ifa etmezse, kiraya veren kiracıya yazılı olarak bir süre verip, bu sürede de ifa etmeme durumunda, sözleşmeyi feshedeceğini bildirebilir. Kiracıya verilecek süre en az on gün, konut ve çatılı işyeri kiralarında ise en az otuz gündür. Bu süre, kiracıya yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren işlemeye başlar. 6098/m.346 TÜRK BORÇLAR KANUNU Kiracıya, kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü getirilemez. Özellikle, kira bedelinin zamanında ödenmemesi hâlinde ceza koşulu ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmalar geçersizdir. 112 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ Tarih: 5.3.2013 Esas: 2012/5010 Karar: 2013/2220 ELEKTRİK KAYIP-KAÇAK BEDELİNİN BELİRLENMESİ İÇİN ALINAN KURUL KARARININ EPDK’NUN BİR DÜZENLEYİCİ İŞLEMİ OLARAK TÜM TÜZEL VE GERÇEK KİŞİLERİ BAĞLAYACAĞI ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURULU TARAFINDAN ALINAN BÜTÜN KARARLARA KARŞI AÇILAN İPTAL DAVALARININ İLK DERECE MAHKEMESİ OLARAK DANIŞTAY’DA GÖRÜLECEĞİ ÖZET: Dava, elektrik aboneliği sözleşmesinden kaynaklanan ve istenen miktarda borçlu olmadığı halde ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkindir. Özel Dairece; Dava, elektrik faturasına yansıtılan kaçak kullanım bedelinden dolayı bunun alınmasının yerinde olup olmadığı, yerinde olduğu takdirde istirdadı istemine ilişindir. İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği ile dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde gösterilen gerekçelere göre Yerel Mahkeme kararı onanmıştır. İlgili Kanun/Madde: 6446/m.12 DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: KARAR : Dava, elektrik aboneliği sözleşmesinden kaynaklanan ve istenen miktarda borçlu olmadığı halde ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkindir. İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği ile dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 113 delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde gösterilen gerekçelere göre, SONUÇ : Davacı tarafın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile kararın ONANMASINA, peşin alınan harcın mahsubu ile geriye kalan 3,15. TL harcın davacı taraftan alınmasına, 05.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi. YEREL MAHKEME KARARI TÜRK MİLLETİ ADINA KONYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO: 2011/529 KARAR NO: 2012/239 KARAR TARİHİ: 18/04/2012 Mahkememizde görülmekte bulunan İstirdat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı elektrik dağıtım şirketinde 1392780 numaralı sanayi elektrik aboneliğinin bulunduğunu, bu abonelikten kaynaklı olarak müvekkiline toplam 25.365,97 TL tutarında alacak kalemlerini de içeren faturalar tanzim edildiğini, müvekkilinin 2011 Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım dönemlerine ilişkin faturalarını düzenli olarak ödediğini, Türkiye genelinde kaçak elektrik kullanan kötü niyetli gerçek ya da tüzel kişilerin kaçak kullanım bedellerinin fatura tutarlarının belli oranları ile yansıtıldığını, özellikle müvekkili gibi aylık elektrik tüketim miktar ve oranı oldukça yüksek olan şirketler için bu oran ve miktarın oldukça yüksek olduğunu tüm bu nedenlerle elektrik faturalarına yansıtılan kaçak kullanım bedelinin halkız olduğunun tespiti ile müvekkili şirketten bundan sonra kaçak kullanım bedeli adı altında tahsilat yapılmamasına müvekkili tarafından bugüne kadar kaçak kullanım bedeli adı altında ödenen 25.365,00 TL.nin davalı şirketten her birini ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, dağıtım şirketleri tarafından kayıpkaçak bedelinin abonelerden tahsili ile ilgili kanun yönetmelikler ve epdk kurul kararlarına dayandığını bu mevzuat yürürlükte olduğu sürece de kayıpkaçak bedelinin tahsilinin yasal olduğunu, davacının sözleşme ile uymayı kabul ettiği mevzuat gereğince kayıp-kaçak bedeli tahsil edildiği davacının bu bedelin kendisine iadesine isteminin sözleşmeye aykırı bir talep olduğunu tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 114 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 Dava, elektrik faturasına yansıtılan kaçak kullanım bedelinden dolayı bunun alınmasının yerinde olup olmadığı yerinde olduğu taktirde istirdatı istemine ilişindir. Tüm dosya kapsamına göre; davacı şirket tarafından abonelerden kayıpkaçak bedelinin tahsilinin yönetmelikler ve EPDK kararlarına dayandığı, mevzuatın yürürlükte olduğu sürece kayıp-kaçak bedelinin tahsilinin yasal olduğu, ayrıca fatura bedelinin belirlenmesine yönelik tarifelerin EPDK tarafından belirlendiği davacı şirketin EPDK tarafından belirlenen tarifeleri uygulamakla yükümlü olduğu, davacı şirket ile davalı tüketici arasında 28.10.2010 tarihli Alçak Gerilim Elektrik Enerjisi Satışına İlişkin Perakende Satış Sözleşmesi akdedildiği ve davalı-tüketiciye 1392780 abone nosu ile elektrik hizmeti sunulduğu anlaşılmıştır. Elektrik nakli işleminde teknik kaybın olacağı, kayıpsız elektrik üretiminin söz konusu olamayacağı, 2011 yılı öncesinde ilgili mevzuatlar gereği teknik kayıpların tüm tüketicilere yansıtılırken elektrik kaçağını içeren teknik olmayan kayıpların dağıtım şirketlerinin kayıp-kaçak hedefleri de dikkate alınarak serbest olmayan tüketicilere yansıtıldığı, 2011 yılına ilişkin yapılan değişiklikler ile yalnızca perakende satış lisansına sahip dağıtım şirketlerinden enerji satın alan abonelerin değil, dağıtım sistemini kullanan her bir tüketicinin hizmet sunulmasında oluşan tüm maliyetlere katlanmasının öngörüldüğü, tarifelerin uygulanmasının, lisans sahibi şirketler bakımından yasal zorunluluk olduğu, lisans sahibi şirketlerin tarifeyi değiştiremeyeceği gibi tarifede yer almayan bir bedeli de tahsil edemeyeceği veya düzenlenen tarifeler kapsamında belirlenmiş bir bedeli de tahsil etmeme gibi bir davranışta bulunamayacağı, perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin tarifeleri uygulayıp uygulamama ve kayıp-kaçak bedelini tahsil edip etmeme gibi bir inisiyatifinin bulunmadığı, tarifelere uyma yükümlülüğünün bir gereği olarak kayıp-kaçak bedelinin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığı, kayıp-kaçak bedelini EPDK’nun kanunun kendisine verdiği yetki çerçevesinde ve kanunun temel amaçlarına uygun şekilde belirlediği, kayıp-kaçak bedelinin belirlenmesi için alınan kurul kararının EPDK’nun bir düzenleyici işlemi olarak tüm tüzel ve gerçek kişileri bağlayacağı, dağıtım şirketlerinin kurul kararlarına aykırılık teşkil edecek herhangi bir işlemde bulunamayacakları, Elektrik Piyasası Kanunu’nun 12.maddesinde, “idari para cezaları dahil, kurul tarafından alınan bütün kararlara karşı açılan iptal davaları ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülür. Danıştay, Kurul Kararlarına karşı yapılan başvuruları acele işlerden sayar…” denildiği, Bu hüküm çerçevesinde Kurul Kararlarının iptali için yargı yoluna başvurmanın her zaman mümkün olduğu ancak Kurul Kararlarının iptali SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 115 için açılacak davaların Danıştay’da görülebileceğinin açık hükme bağlandığı anlaşılmakla davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. Hüküm: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davanın REDDİNE, Peşin alınan 376,70 TL harçtan alınması gereken 21,15 TL karar harcının mahsubu ile bakiye 355,55 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine, Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı vekili için taktir edilen 3.040,15 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Davacı vekili tarafından yatırılan avanstan arta kalan kısmının HMK 333 maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı HUMK. 432 maddesine göre temyiz süresi on beş gün olup, temyiz süreleri ilamın usulen taraflardan her birine tebliği ile başlamak üzere Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 18.04.2012 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6446/m.12 ELEKTRİK PİYASASI KANUNU (1) Elektrik enerjisi ve/veya kapasitenin uluslararası enterkonneksiyon şartı oluşmuş ülkelere ihracatı, tedarik lisansı sahibi şirketler ve üretim şirketleri tarafından, Bakanlığın uygun görüşü doğrultusunda, bu Kanun ve ikincil mevzuatı uyarınca Kurul onayıyla yapılabilir. (2) Elektrik enerjisi ve/veya kapasitesinin uluslararası enterkonneksiyon şartı oluşmuş ülkelerden ithalatı, tedarik lisansı sahibi şirketler tarafından, Bakanlığın uygun görüşü doğrultusunda, bu Kanun ve ikincil mevzuatı uyarınca Kurul onayıyla yapılabilir. (3) Sınırda yer alan illerde kurduğu üretim tesisinde ürettiği elektriği iletim veya dağıtım sistemine bağlantı tesis etmeden kuracağı özel direkt hat ile ihraç etmek isteyen tüzel kişilere, üretim lisansı almak kaydıyla Bakanlığın uygun görüşü doğrultusunda Kurulca izin verilebilir. (4) Sınır bölgelerinde elektrik enerjisinin temini amacıyla, teknik gereklilik doğması hâlinde geçici olarak izole bölge yöntemiyle elektrik ithalatına Bakanlığın uygun görüşü doğrultusunda Kurulca izin verilebilir. (5) İthalat ve ihracat faaliyetlerine ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir. 116 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Tarih: 24.1.2013 Esas: 2012/13125 Karar: 2013/765 EKSİK İNCELEMEYLE HÜKÜM KURULAMAYACAĞI TARAFLARIN BİLDİRDİKLERİ BANKALARDAN HAKKIN DOĞUM TARİHİNDEN İTİBAREN BİRER YILLIK DEVRELER HALİNDE BANKALARCA MEVDUATA FİİLEN UYGULANAN EN YÜKSEK FAİZ ORANININ SORULARAK FAİZİN BİLİRKİŞİYE HESAPLATTIRILMASI GEREKECEĞİ DAVA: Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Alanya Mahkemesi’nin 2009/242 E. 2011/155 K. sayılı ilamı ile kıdem tazminatı, ücret alacağı, fazla mesai ücret alacağı, hafta tatili ücret alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağına hükmedildiği; bu alacak kalemleri için en yüksek banka mevduat faizi işletilmesine karar verildiği görülmüştür. Borçlu vekili İcra Mahkemesine başvurusunda; takipte talep edilen faiz oranlarının fahiş olduğunu, ilama aykırı olarak hesap ve talep edilen faiz oranına ve işlemiş faize itiraz ettiklerini bildirmiş; ek dilekçesinde ise Halk Bankası ve Vakıfbank’tan faiz oranlarının sorulmasını talep etmiş; Mahkemece Vakıfbank faiz oranlarına göre aylık dönemler itibariyle hesaplama yapan Bilirkişi raporu esas alınarak karar verildiği görülmüştür. HGK’nun 20.9.2006 tarih, 12-594/534 sayılı kararında da vurgulandığı üzere Mahkemece yapılacak iş; tarafların bildirdikleri bankalardan hakkın doğum tarihinden itibaren, birer yıllık devreler halinde bankalarca mevduata fiilen uygulanan en yüksek faiz oranının sorulması ve hakkın doğum tarihinden itibaren takip tarihine kadar istenebilecek faiz miktarının Bilirkişiye hesaplattırılması şeklinde olmalıdır. Somut olayda Mahkemece yukarıda bildirilen ilkeler ışığında, her iki tarafın da bildirdiği tüm bankalardan faiz oranları getirtilerek gerektiğinde SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 117 yeniden Bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.nun 366 ve 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. ( HMK m.297/ç ) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren, ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. 118 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Tarih: 19.3.2013 Esas: 2013/5587 Karar: 2013/9305 İŞÇİNİN, ASIL İŞVERENDEN ALINAN İŞ KAPSAMINDA VE DEĞİŞEN ALT İŞVERENLERE AİT İŞYERİNDE ARALIKSIZ ÇALIŞMASI HALİNDE İŞYERİ DEVRİ KURALLARINA GÖRE HAREKET EDİLECEĞİ SÜRESİ SONA EREN ALTİŞVERENCE İŞÇİNİN İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHEDİLMESİ HALİNDE, İŞÇİNİN DAHA SONRA YENİ ALTİŞVEREN YANINDAKİ ÇALIŞMALARININ YENİ BİR İŞ SÖZLEŞMESİ NİTELİĞİNDE OLDUĞU ÖZET: Davacı, kıdem tazminatı ile izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Özel Dairece; Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, değişen alt işverenler arasındaki hukukî ilişkinin tespiti ve bunun işçinin işçilik haklarına etkileri konusunda toplanmaktadır. İşçinin asıl işverenden alınan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışması halinde, işyeri devri kurallarına göre çözüme gidilmesi gerekmektedir. Bu durumda değişen alt işverenler işçinin iş sözleşmesini ve doğmuş bulunan işçilik haklarını da devralmış sayılırlar. Bu durumda iş sözleşmeleri değişen alt işverenle devam edeceğinden, işyerinde çalışması devam eden işçi açısından, feshe bağlı haklar olan ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti talep koşulları gerçekleşmiş sayılmaz. Buna karşın, süresi sona eren alt işverence işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesi halinde, yapılan fesih bildirimi ile iş ilişkisi sona ereceğinden, işçinin daha sonra yeni alt işveren yanındaki çalışmaları yeni bir iş sözleşmesi niteliğindedir. Bu durumda feshe bağlı hakların talep koşulları gerçekleşeceğinden, feshin niteliğine göre hak kazanma durumunun değerlendirilmesi gerekecektir. Somut olayda davalı G... firmasının dava dışı Yurtkur’dan aldığı ihale 31.12.2008 tarihinde sona ermiştir. Yeni ihaleyi ise yine dava dışı E... firması almıştır. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 119 Davacı dosya içindeki SSK hizmet cetveline göre 10.2.2009 tarihinden itibaren E... firmasında çalışmaya başlamış ise de davacı tanıkları yeni alt işveren yanındaki çalışmasının aralıksız olarak sürdüğünü beyan etmiştir. Davacı tanıklarının beyanları ile davalı işverenin çalışmanın yeni alt işveren yanında kesintisiz olarak sürdüğü yönündeki savunması birlikte değerlendirildiğinde davalı G... şirketi ile dava dışı E... şirketi arasında işyeri devri söz konusu olup, davacının işyerini devralan yeni alt işveren yanında kesintisiz olarak çalışmaya devam ettiği anlaşıldığından feshe bağlı olan kıdem tazminatı ve izin alacağını talep edilemez. Mahkemece davanın reddi gerekirken kısmen kabulü hatalıdır gerekçesiyle Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 4857/m.2, 6 DAVA : Davacı, kıdem tazminatı ile izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi C.Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : A ) Davacı İsteminin Özeti: Davacı, iş sözleşmesinin işverence haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile izin alacaklarını istemiştir. B ) Davalı Cevabının Özeti: Davalı, davacının iş sözleşmesinin ihaleyi alan yeni alt işveren ile devam ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. C ) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. D ) Temyiz: Kararı davalı temyiz etmiştir. E ) Gerekçe: Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, değişen alt işverenler arasındaki hukukî ilişkinin tespiti ve bunun işçinin işçilik haklarına etkileri konusunda toplanmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinde, işveren bir iş sözleşmesine dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ya da tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar olarak açıklanmıştır. O halde asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilmesi için öncelikle mal veya hizmetin üretildiği işyeri bulunan bir işverenin ve aynı işyerinde iş alan ikinci bir işverenin varlığı gerekir ki asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilsin. Alt işverenin başlangıçta 120 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 bir işyerinin olması şart değildir. Alt işveren, işveren sıfatını ilk defa asıl işverenden aldığı iş ve bu işin görüldüğü işyeri nedeniyle kazanmış olabilir. Asıl işverene ait işyerinde yürütülmekte olan mal veya hizmet üretimine ait yardımcı bir işin alt işverene bırakılması nedeniyle, alt işveren açısından bağımsız bir işyerinden söz edilip edilemeyeceği sorunu öncelikle çözümlenmelidir. Zira asıl işveren veya alt işverenin değişmesinin işyeri devri niteliğinde olup olmadığının tespiti için işyeri kavramının bu noktada açıklığa kavuşturulması gerekir. Soruna 2821 sayılı Sendikalar Kanunu açısından bakıldığında, asıl işin tabi bulunduğu iş kolunun yardımcı iş için de geçerli olduğunu söylemek gerekirse de 4857 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin açık hükmü karşısında, işin alt işverene bırakıldığı durumların bundan ayrık tutulması gerekir. Gerçekten, 4857 sayılı Yasanın 2/III maddesinde, “İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür” şeklinde Sendikalar Kanunu ile örtüşen ana kurala yer verildiği halde, sonraki bentlerde asıl işveren alt işveren ilişkisi düzenlenmiş, bir anlamda yardımcı işin alt işverene bırakılması ile ayrık bir durum öngörülmüştür. Daha sonra da, aynı yasanın 3 üncü maddesinde “Alt işveren, bu sıfatla mal veya hizmet üretimi için meydana getirdiği kendi işyeri için birinci fıkra hükmüne göre bildirim yapmakla yükümlüdür” şeklinde kurala yer verilerek sorun açık biçimde çözümlemiş ve alt işveren işyerinin asıl işverene ait işyerinden bağımsız olduğu ortaya konulmuştur. Belirtilen çözüm şekli alt işverenlik kurumunun niteliğine de uygun düşmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 4857 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce de alt işverenin işyerinin, asıl işveren ait işyerinden bağımsız olduğu sonucuna varmıştır ( Yargıtay HGK. 6.6.2001 gün 2001/ 9-711 E, 2001/ 820 K ). İşyerinin tamamının veya bir bölümünün hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devri işyeri devri olarak tanımlanabilir. 4857 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde, işyerinin bir bütün olarak veya bir bölümünün hukukî bir işleme dayalı olarak başkasına devri halinde mevcut iş sözleşmelerinin devralana geçeceği düzenlenmiştir. Bu anlatıma göre, alt işverence asıl işverenden alınan iş kapsamında faaliyetini yürüttüğü işyerinin tamamen başka bir işverene devri 4857 sayılı İş Kanununun 6 ncı maddesi kapsamında işyeri devri niteliğindedir. Dairemizin kökleşmiş içtihatları da bu yöndedir ( 9. HD. 18.9.2008 gün 2006/26306 E, 2008/23980 K. ). Süresi sona eren alt işverenle yeni ihaleyi alan alt işveren arasında açık biçimde işyeri devrini öngören bir sözleşme yapılması da imkân dahilindedir. Alt işverenin değişmesine rağmen yeni alt işveren nezdinde işyerinde çalışmaya devam edecek olan işçilerin belirlendiği hallerde, sözü edilen işçiler bakımından iş sözleşmelerinin devralan işveren geçtiği tartışmasızdır. Ancak SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 121 yeni alt işverende çalışacak olan işçiler arasında gösterilmeyen ve süresi sona eren alt işveren tarafından başka bir işyerinde çalıştırılmak üzere bildirimde bulunulmayan işçilerin iş sözleşmelerinin devreden alt işveren tarafından feshedildiğini kabul etmek gerekir. Alt işverenin asıl işverenle akdettiği çalışma süresinin sonunda veya süresinden önce alt işverenin, ilişkisin sonlandırılması nedenine dayalı olarak tüm işçilerine başka işyeri göstererek işyerinden ayrılması, ardından işin asıl işveren tarafından başka bir alt işverene verilmesi örneğinde alt işverenler arasında hukukî bir ilişki bulunmamaktadır. Hukukî ilişki, alt işverenler ile asıl işveren arasında gerçekleştiğinden belirtilen durum alt işverenler arasında işyeri devri olarak değerlendirilemez. Alt işverenlerin değişmesi en yaygın biçimde, süresi sona eren alt işverenin işyerinden ayrılması ve işçilerin yeni alt işveren nezdinde çalışmaya devam etmeleri şeklinde gerçekleşmektedir. Bu eylemli durumun işyeri devri niteliğinde olup olmadığının tespiti ile hukukî sonuçlarının belirlenmesi önemlidir. Alt işverenlerin değişiminde olması gereken, süresi sona eren alt işverenin işyerinden ayrılması anında işçilerini de beraberinde başka işyerlerine götürmesi veya iş sözleşmelerinin sona erdirilmesidir. Bunun tersine alt işveren işçilerinin alt işverenin işyerinden ayrılmasına rağmen yeni alt işveren yanında aynı şekilde çalışmayı sürdürmeleri halinde, alt işverenler arasında İş Kanununun 6 ncı maddesi anlamında bir işyeri devrinin kabulü gerekir. Bu durumda yeni alt işverenin, devam eden hizmet akitlerini de devraldığı aynı maddede hükme bağlanmıştır. Alt işverenlerin, aralarında herhangi bir hukukî işleme bağlı olmaksızın değişmesini işyeri devri olarak kabul etmediğimiz taktirde, her bir alt işverenin kendi dönemiyle ilgili olarak işçilik haklarından sorumluğu söz konusu olacağından ve asıl işverenin sorumluluğu yasa gereği alt işverenin sorumluluğunu aşamayacağından hak kaybına neden olabilecektir. Örneğin işyerinde periyodik olarak 11 ay 29 gün sürelerle işçi çalıştıran alt işverenler yönünden hiçbir zaman kıdem tazminatı ile izin ücreti ödeme yükümlülüğü doğmayacak, buna rağmen asıl işverenin tüm süreye göre bu işçilik haklarından sorumluluğu gündeme gelecektir. Oysa asıl işverenin sorumluluğunun alt işveren veya işverenlerin sorumluluğunu aşması düşünülemez. 1475 sayılı Yasanın 14/2 maddesi hükmü, 4857 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde belirtilen işyeri devrini de içine alan daha geniş bir düzenleme olarak değerlendirilebilir. Gerçekten maddede işyerlerinin devir veya intikalinden söz edildikten sonra “…yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli…” denilmek suretiyle uygulama alanı 4857 sayılı İş Kanununun 6 ncı maddesine göre daha geniş biçimde çizilmiştir. O halde kıdem tazminatı açısından asıl işveren alt işveren 122 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 ilişkisinin sona ermesinin ardından işyerinden ayrılan alt işveren ile daha sonra aynı işi alan alt işveren arasında hukukî veya fiilî bir bağlantı olsun ya da olmasın, kıdem tazminatı açısından önceki işverenin devir tarihindeki ücret ve kendi dönemi ile sınırlı sorumluluğu, son alt işverenin ise tüm dönemden sorumluluğu kabul edilmelidir. İşyeri devrinin temel ölçütü, ekonomik birliğin kimliğini korumasıdır. Avrupa Adalet Divanı kararlarına göre, maddî ve maddî olmayan unsurların devredilip devredilmediği ve devir anındaki değeri, iş gücünün devri, müşteri çevresinin devri, işyerinde devirden önce ve sonra yürütülen faaliyetlerin benzerlik derecesi, işyerinde faaliyete ara verilmişse bunun süresi işyeri devrinin kriterleri arasında kabul edilmektedir. ( Süzen, v. Zehnacker Krankenhausservice, Case 13/95, 1997, ECR I-1259. ; Spijkers v. Benedik, Case 24/85, 1986, ECR 1119 ). Avrupa Adalet Divanı, maddî ve maddî olmayan unsurların devri söz konusu olmaksızın da işgücünün önem taşıdığı sektörlerde, ekonomik birliğin önemli unsuru olan işçilerin devri yoluyla da işyeri devrinin gerçekleşebileceğini kabul etmektedir ( ATAD, 10.12.1998, 173/96, Hidalgo, para. 26, NZA 199, H.4, 189 vd. ). Avrupa Adalet Divanının kararlarında, “hukukî işlemle devir” ifadesi geniş şekilde değerlendirilmekte, yazılı, sözlü veya zımnî bir anlaşma da yeterli görülmektedir. Yine üye ülkeler uygulamasında, ihale yoluyla bir işin alınmasında, devreden işveren bilmese dahi işyeri devrinin mümkün olabileceği kabul edilmiştir. Avrupa Birliğine üye olmayan ancak benzer hükme sahip İsviçre’de Federal Mahkeme, devreden ve devralan arasında doğrudan hukukî işlemin bulunmasının şart olmadığı sonucuna varmıştır ( Bkz. Yenisey, K. Doğan: İşyeri Devri Çerçevesinde İşyeri ve İşyeri Bölümü Kavramları, Kadir Has Üni. İş Hukukunda Üçlü İş İlişkileri, s. 135 ). Yapılan bu açıklamalara göre; işçinin asıl işverenden alınan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışması halinde, işyeri devri kurallarına göre çözüme gidilmesi gerekmektedir. Bu durumda değişen alt işverenler işçinin iş sözleşmesini ve doğmuş bulunan işçilik haklarını da devralmış sayılırlar. İş sözleşmesinin tarafı olan işçi veya alt işveren tarafından bir fesih bildirimi yapılmadığı sürece, iş sözleşmeleri değişen alt işverenle devam edeceğinden, işyerinde çalışması devam eden işçi açısından, feshe bağlı haklar olan ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti talep koşulları gerçekleşmiş sayılmaz. Buna karşın, süresi sona eren alt işverence işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesi halinde, yapılan fesih bildirimi ile iş ilişkisi sona ereceğinden, işçinin daha sonra yeni alt işveren yanındaki çalışmaları yeni bir iş sözleşmesi niteliğindedir. Bu durumda feshe bağlı hakların talep koşulları SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 123 gerçekleşeceğinden, feshin niteliğine göre hak kazanma durumunun değerlendirilmesi gerekecektir. Somut olayda davalı G... firmasının dava dışı Yurtkur’dan aldığı ihale 31.12.2008 tarihinde sona ermiştir. Yeni ihaleyi ise yine dava dışı E... firması almıştır. Davacı dosya içindeki SSK hizmet cetveline göre 10.2.2009 tarihinden itibaren E... firmasında çalışmaya başlamış ise de davacı tanıkları yeni alt işveren yanındaki çalışmasının aralıksız olarak sürdüğünü beyan etmiştir. Davacı tanıklarının beyanları ile davalı işverenin çalışmanın yeni alt işveren yanında kesintisiz olarak sürdüğü yönündeki savunması birlikte değerlendirildiğinde davalı G... şirketi ile dava dışı E... şirketi arasında işyeri devri söz konusu olup, davacının işyerini devralan yeni alt işveren yanında kesintisiz olarak çalışmaya devam ettiği anlaşıldığından feshe bağlı olan kıdem tazminatı ve izin alacağını talep edilemez. Mahkemece davanın reddi gerekirken kısmen kabulü hatalıdır. SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4857/m.2 İŞ KANUNU Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir. İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir. İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve meslekî eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır. İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür. İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur. Bu Kanunda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da uygulanır. İşveren vekilliği sıfatı, işçilere tanınan hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz. Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı 124 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez. 4857/m.6 İŞ KANUNU İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür. Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır. Tüzel kişiliğin birleşme veya katılma ya da türünün değişmesiyle sona erme halinde birlikte sorumluluk hükümleri uygulanmaz. Devreden veya devralan işveren iş sözleşmesini sırf işyerinin veya işyerinin bir bölümünün devrinden dolayı feshedemez ve devir işçi yönünden fesih için haklı sebep oluşturmaz. Devreden veya devralan işverenin ekonomik ve teknolojik sebeplerin yahut iş organizasyonu değişikliğinin gerekli kıldığı fesih hakları veya işçi ve işverenlerin haklı sebeplerden derhal fesih hakları saklıdır. Yukarıdaki hükümler, iflas dolayısıyla malvarlığının tasfiyesi sonucu işyerinin veya bir bölümünün başkasına devri halinde uygulanmaz. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 125 YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Tarih: 18.3.2013 Esas: 2013/3199 Karar: 2013/9270 İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHİNİN GEÇERSİZLİĞİ VE İŞE İADE SENDİKAL NEDENLERLE YAPILAN FESİH HARİCİNDE İŞE BAŞLATMAMA TAZMİNATININ AZAMİ SINIRININ AŞILAMAYACAĞI ÖZET: Davanın konusu iş sözleşmesinin feshinin geçersizliği ve işe iadedir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Mahkemece; feshin geçersizliğine, davacı işçinin işe iadesine ve işe başlatmama tazminatının davacının 6 aylık ücret tutarında belirlenmesine karar verilmiştir. Davacı işçinin yaklaşık 12 yıldır çalıştığı, iş sözleşmesinin, performansın düşüklüğü ve yetersizliğinden kaynaklanan nedenle feshedildiği, geçerli feshin davalı işveren tarafından kanıtlanamadığı anlaşıldığından feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesi isabetlidir. Ancak davacı işçinin kıdemine ve fesih nedenine göre mahkemece işe başlatmama tazminatının davacının 6 aylık ücreti tutarında belirlenmesi doğru bulunmamıştır. Bu tazminatın davacının 5 aylık ücreti oranında belirlenmesi dosya içeriğine uygun düşecektir. 4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 4857/m.18, 21, 20-3 DAVA : Davacı vekili, davacı işçinin iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddeleri uyarınca feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi B.Kar tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, davacının iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek, feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar 126 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin performansının düşüklüğü ve yetersizliği nedeni ile feshedildiğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının iş sözleşmesinin, performansının düşüklüğü nedeni ile feshedildiği, ancak ispat yükü kendisinde olan davalının bunu kanıtlayamadığı gerekçesi ile feshin geçersizliğine, davacı işçinin işe iadesine ve işe başlatmama tazminatının davacının 6 aylık ücret tutarında belirlenmesine karar verilmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca, mahkemece feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işçinin başvurusu üzerine işveren tarafından bir ay içinde işe başlatılmaz ise, işçiye ödenmek üzere en az 4, en çok 8 aylık ücreti tutarında tazminatın belirlenmesi gerekir. Dairemizin yerleşik uygulaması gereği, iş güvencesi niteliğindeki bu tazminat işçinin kıdemi, fesih sebebi gibi olgular dikkate alınarak belirlenmelidir. Maddenin alt ve üst sınırları aşılamaz. Üst sınırın aşılmasının tek istisnası 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 31. maddesindeki sendikal nedenle yapılan fesihlerdir. Bu maddede sendikal neden halinde işe başlatmama tazminatının işçinin en az bir yıllık ücreti tutarında belirleneceği açıklanmıştır. Dairemizin uygulaması bu yöndedir. ( 08.04.2008 gün ve 2007/27773 Esas, 2008/7819 Karar sayılı ilamımız ). Dairemiz yıllık ücretli izinle ilgili 53. maddedeki kıdem sürelerini dikkate alarak 6 ay ile 5 yıl arasında kıdemi olan işçi için 4, 5 yıl ile 15 yıl arasında kıdemi olan işçi için 5, 15 yıldan fazla kıdemi olan işçi için 6 aylık ücreti tutarında işe başlatmama tazminatın belirlenmesini öngörmekte, fesih sebebine göre bu miktarlarda azami sınır 8 aya kadar da çıkmaktadır. İşletme gerekleri ile fesihte emeklilik nedeninin gösterilmesi ve davacının emekliliğe hak kazanması halinde işe başlatmama tazminatı alt sınırdan belirlenmektedir. Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta davacı işçinin yaklaşık 12 yıldır çalıştığı, iş sözleşmesinin, performansın düşüklüğü ve yetersizliğinden kaynaklanan nedenle feshedildiği, geçerli feshin davalı işveren tarafından kanıtlanamadığı anlaşıldığından feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesi isabetlidir. Ancak davacı işçinin kıdemine ve fesih nedenine göre mahkemece işe başlatmama tazminatının davacının 6 aylık ücreti tutarında belirlenmesi doğru bulunmamıştır. Bu tazminatın davacının 5 aylık ücreti oranında belirlenmesi dosya içeriğine uygun düşecektir. 4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 127 SONUÇ : Yukarda açıklanan gerekçe ile; 1. Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, 2. Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE, 3. Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 5 aylık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE, 4. Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE, 5. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 6. Davacının yapmış olduğu 120.60 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 7. Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.320,- TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine, kesin olarak, 18.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4857/m.18 İŞ KANUNU Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. Altı aylık kıdem hesabında bu Kanunun 66 ncı maddesindeki süreler dikkate alınır. Özellikle aşağıdaki hususlar fesih için geçerli bir sebep oluşturmaz: a) Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak. b) İşyeri sendika temsilciliği yapmak. c) Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip için işveren aleyhine idari veya adli makamlara başvurmak veya bu hususta başlatılmış sürece katılmak. d) Irk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, doğum, din, siyasi görüş ve benzeri nedenler. e) 74 üncü maddede öngörülen ve kadın işçilerin çalıştırılmasının yasak olduğu sürelerde işe gelmemek. f) Hastalık veya kaza nedeniyle 25 inci maddenin (I) numaralı bendinin (b) alt bendinde öngörülen bekleme süresinde işe geçici devamsızlık. İşçinin altı aylık kıdemi, aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde geçen süreler 128 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 birleştirilerek hesap edilir. İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre belirlenir. İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri hakkında bu madde, 19 ve 21 inci maddeler ile 25 inci maddenin son fıkrası uygulanmaz. 4857/m.21 İŞ KANUNU İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur. Mahkeme veya özel hakem feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler. Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir. İşçi işe başlatılırsa, peşin olarak ödenen bildirim süresine ait ücret ile kıdem tazminatı, yukarıdaki fıkra hükümlerine göre yapılacak ödemeden mahsup edilir. İşe başlatılmayan işçiye bildirim süresi verilmemiş veya bildirim süresine ait ücret peşin ödenmemişse, bu sürelere ait ücret tutarı ayrıca ödenir. İşçi kesinleşen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren on işgünü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur. Bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri sözleşmeler ile hiçbir suretle değiştirilemez; aksi yönde sözleşme hükümleri geçersizdir. 4857/m.20-3 İŞ KANUNU Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 129 YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Tarih: 5.3.2013 Esas: 2012/4221 Karar: 2013/3985 MARKA TESCİLİ MARKALARDA GERÇEK HAK SAHİPLİĞİ VE ÖNCELİK İLKESİ ÖZET: Davacı vekili, davalı adına tescilli “Dağlıoğlu” markasının hükümsüzlüğü ile terkinini talep ve dava etmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmayıp Yerel Mahkemenin kararı onanmıştır. DAVA : Taraflar arasında görülen davada Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18/01/2012 tarih ve 2010/588-2012/8sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Can Sibel Meral tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin 1965 yılından itibaren kullandığı “Dağlıoğlu” unvanını tanınmış hale getirdiğini, davalının ibareyi kömürleri kapsayan 4. sınıf ve taşımacılık hizmetlerini kapsayan 39. sınıfta tescil ettirdiğini, ancak ibarenin ayrıca müvekkili şirketin kurucu ve mevcut ortaklarının soyadı olduğunu, davalının ibareyi tescilden önce kullanmadığını, markanın gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu ileri sürerek, davalı adına tescilli 2008/68949 numaralı “Dağlıoğlu” markasının hükümsüzlüğü ile terkinini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının marka üzerinde gerçek hak sahibi olmadığını, müvekkilinin ticaret şirketi olarak tescilininin davacı şirketten önce olup, markayı da daha önce kullanmaya başladığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve tüm kanıtlara göre, davacının kullandığı 130 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 ibare de davalının markasının kayıtlı olduğu 04 ve 39. sınıf mal ve hizmetlere ilişkin olup davacının eylemli kullanımının kömür ticareti olduğu, dosyaya sunduğu faturalar ile bir kısım müşterileri olan şirketlere nakliyat işi yaptığı hususunu ve “Dağlıoğlu” markasını 1994 yılından beri kullanımını kanıtladığı, davalı tarafın kullanımının ise 2008 tarihi ve sonrasına ait bulunduğu, önceki tarihlerde bu ibareyi marka olarak kullandığını kanıtlayamadığı, davalı şirket başvurusundan daha önceki bir tarihte davacı şirketin bu ibareyi kullanmaya başladığı ve kullanımının ilgili sektörde uzun süredir devam ettiği ve ibare üzerinde gerçek hak sahibi olduğu kullanımının 04 sınıfta yer alan yakacak maddeleri üzerinde olduğu gerekçesiyle, davalı adına tescilli 03.06.2010 gün ve 2008/68494 nolu “Dağlıoğlu” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 03,15 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 05.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 131 YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Tarih: 11.4.2013 Esas: 2013/5421 Karar: 2013/13789 KANUNİ SÜRESİNDE MUHATAP BANKAYA İBRAZ EDİLDİĞİ ÜZERİNE YAZILMIŞ TARİHLİ BİR BEYANLA İSPAT EDİLEMEYEN ÇEKLER ADİ HAVALE HÜKMÜNDE SAYILACAĞI VE BORÇ İKRARINI DA İÇERMEDİĞİ CİHETLE ALACAKLININ KAMBİYO TAKİBİNDE BULUNAMAYACAĞI ÖZET: Takip konusu çeklerin muhatap bankaya yasal süresi içerisinde ibraz edildiğine dair bankaca çek üzerine yazılmış şerh bulunmamaktadır. Bu durumda dayanak belgeler adi havale niteliğinde sayılıp borç ikrarını içermediğinden kambiyo takibi yapılamaz. Söz konusu çekler hakkında verilen ihtiyati haciz kararı da ibraz yerine geçmez. Bu husus, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir. Mahkemece, takip konusu çekler ile ilgili olarak takibin re’sen iptali gerekirken, talebin tümden reddi isabetsizdir. İlgili Kanun/Madde: 6762/m.708, 720-2 2004/m.170-a DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Nezihe Deniz Güner tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : KARAR : Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; TTK’nun 708. maddesi uyarınca bir çek, keşide edildiği yerde ödenecekse on gün; keşide edildiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. Ödeneceği memleketten başka bir memlekette keşide edilen çek, keşide yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay ve ayrı ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. T.T.K.’nun 720/2.maddesi gereğince çekin süresinde muhatap bankaya ibraz edildiği ( ibraz günü de gösterilmek suretiyle ) çekin üzerine yazılmış olan tarihli bir beyanla tespit edilmelidir. Aksi taktirde alacaklı müracaat hakkını kaybeder. Somut olayda takip konusu 30.06.2012, 31.07.2012 ve 31.08.2012 132 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 tarihli çeklerin muhatap bankaya yasal süresi içerisinde ibraz edildiğine dair bankaca çek üzerine yazılmış şerh bulunmadığı, dolayısıyla bu çeklerin süresi içerisinde bankaya ibraz edilmediği anlaşıldığından alacaklı, TTK’nun 708 ve 720. maddeleri uyarınca takip borçlusuna karşı müracaat hakkını kaybeder. Dayanak belgeler adi havale niteliğinde olup, borç ikrarını içermediğinden kambiyo takibi yapılamaz. Söz konusu çekler hakkında verilen ihtiyati haciz kararı da ibraz yerine geçmez. Bu husus, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir. O halde mahkemece İİK’nun 170/a maddesi uyarınca, takip konusu 30.06.2012, 31.07.2012 ve 31.08.2012 tarihli çekler ile ilgili olarak takibin re’sen iptali gerekirken, yazılı gerekçe ile talebin tümden reddi isabetsizdir. Öte yandan HMK’nun 297. maddesinin ( 1 ). fıkrası gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6762/m.708 TÜRK TİCARET KANUNU (Mülga) Bir çek, keşide edildiği yerde ödenecekse on gün; keşide edildiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. Ödeneceği memleketten başka bir memlekette keşide edilen çek, keşide yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay ve ayrı ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. Bu bakımdan, bir Avrupa memleketinde çekilip ve Akdeniz’de sahili bulunan bir memlekette ödenecek olan ve bilmukabele Akdeniz’de sahili olan bir memlekette çekilip bir Avrupa memleketinde ödenmesi lazımgelen çekler aynı kıtada keşide edilmiş ve ödenmesi şart kılınmış sayılır. Yukarda yazılı müddetler, çekte keşide günü olarak gösterilen tarihten itibaren işler. 6762/m.720-2 TÜRK TİCARET KANUNU (Mülga) Vaktinde ibraz edilmiş olan çekin ödenmemiş olduğu ve ödenmeden imtina keyfiyeti: 2. Muhatap tarafından, ibraz günü de gösterilmek suretiyle, çekin üzerine yazılmış olan tarihli bir beyanla; SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 133 2004/m.170-a İCRA VE İFLAS KANUNU (Ek madde: 18/02/1965 - 538/85 md.) Borçlu, alacaklının bu fasıl hükümlerine göre takip hakkı olmadığını 168 inci maddenin 3 üncü bendine göre şikayet yolu ile ileri sürebilir. İcra mahkemesi müddetinde yapılan şikayet veya itiraz dolayısıyla, usulü dairesinde kendisine intikal eden işlerde takibin müstenidi olan kambiyo senedinin bu vasfı haiz olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkına sahip bulunmadığı hususlarını re’sen nazara alarak bu fasla göre yapılan takibi iptal edebilir. (Ek fıkra: 09/11/1988 - 3494/34 md.) Her ne suretle olursa olsun, imza inkarı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz. 134 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Tarih: 26.3.2013 Esas: 2013/4033 Karar: 2013/7605 HAKSIZ ŞART DAVALIYA, DAVA AÇILMADAN ÖNCE İHTARNAME GÖNDERİLDİĞİNE YA DA HAKKINDA İCRA TAKİBİNDE BULUNULDUĞUNA DAİR İDDİA VE DELİL OLMADIKÇA FAİZE DAVA TARİHİNDEN İTİBAREN HÜKMEDİLECEĞİ ÖZET: Konut kredisinin iki kez yeniden yapılandırılmasından ötürü alınan bedelin iadesi davasında Mahkemece; Kredinin yeniden yapılandırılması sırasında sözleşmede yer almayan şekilde konut yapılandırma bedeli adı altında davacıdan iki kez masraf tahsil edilmesi yasaya uygun düşmediğinden davanın kabulüne, davalıya dava açılmadan önce ihtarname gönderildiğine ya da hakkında icra takibinde bulunulduğuna dair bir iddia ve delil olmadığından faize dava tarihinden itibaren hükmedilmesine karar verilmiştir. Özel Dairece; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 4077/m.6-1, 10/B-13 DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: KARAR VE SONUÇ : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 125,16 TL. kalan harcın temyiz edenden alınmasına, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.03.2013 gününde SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 135 oybirliğiyle karar verildi. YEREL MAHKEME İLAMI T.C. GÖLCÜK 1. ASLİYE HUKUK ( TÜKETİCİ ) MAHKEMESİ ESAS NO : 2012 / 448 KARAR NO : 2012 / 619 Davacı vekili tarafından açılan yapılandırma bedelinin iadesi davasının yargılaması sonucunda: TÜRK MİLLETİ ADINA GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: KARAR : İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı bankadan konut kredisi kullandığını, faizlerin düşmesi üzerine krediyi iki kez yeniden yapılandırdığını ancak bu işlemler sırasında yeniden yapılandırma bedeli adı altında toplam 2.958,00 TL kesinti yapıldığını, bunun 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerine aykırı olduğunu ileri sürerek anılan miktarın yasal faizi ile birlikte iadesini talep etmiştir. CEVAP: Davalı vekili 28.09.2012 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; sözleşmenin 14’üncü ve 18’inci maddelerinde davaya konu kesintinin yapılacağının hükme bağlandığını, davacının sözleşmede imzası bulunduğunu, koşulları müzakere ettiğini, bu nedenle haksız şarttan söz edilemeyeceğini, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 144’üncü ve TTK’nin 22’inci maddeleri uyarınca bankanın davaya konu kesintileri yapma hakkı bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. DELİLLER: Taraflar arasında akdedilen konut kredisi sözleşmesi ile sözleşme öncesi bilgi formu celp edilmiştir. GEREKÇE: Taraflar arasında tarihsiz, 144 ay vadeli, 63.000,00 TL bedelli konut kredisi sözleşmesi imzalandığı, bilahare faizlerin düşmesi nedeniyle davacının 01.10.2009 ve 15.04.2011 tarihli talepleri ile kalan kredi borcunun yeniden yapılandırıldığı, davalı bankanın “konut bedeli” adı altında 14.09.2009 tarihinde 1.835,00 TL, “yapılandırma bedeli” adı altına 15.04.2011 tarihinde 1.123,00 TL kesinti yaptığı, davanın, kesinti toplamı 2.958,00 TL’nin iadesine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 10’uncu maddesine, 5582 SK’nin 24’üncü maddesi ile eklenen, “Konut Finansman Sözleşmeleri” başlıklı B fıkrasına göre konut finansmanı kuruluşları, tüketicilere sözleşme öncesinde kredi veya finansal kiralama işlemleri ile ilgili genel bilgiler vermek ve tüketiciye teklif ettikleri kredi veya finansal kiralama sözleşmesinin koşullarını içeren Sözleşme Öncesi Bilgi Formu vermek zorundadır. Sözleşme Öncesi Bilgi Formunun tüketiciye verilmesini takip eden bir iş günü geçmeden 136 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 imzalanan sözleşmenin geçersizdir. Bilgi formunun 10/07/2008 tarihinde imzalanmış, kredi sözleşmesine ise tarih atılmamış olması karşısında bu kurala riayet edilip edilmediği belirlenememiştir. 4077 SK’nin 10/B maddesinin 13’üncü bendine göre, tüketici, konut finansmanı kuruluşuna borçlandığı toplam miktarı önceden ödeyebileceği gibi aynı zamanda bir ya da birden çok ödemeyi vadesinden önce yapabilir. Her iki durumda da konut finansmanı kuruluşu, vadesinden önce ödenen taksitler için gerekli faiz indirimini yapmakla yükümlüdür. 14’üncü bende göre de, faiz oranının sabit olarak belirlenmesi halinde, sözleşmede yer verilmek suretiyle, bir ya da birden fazla ödemenin vadesinden önce yapılması durumunda konut finansmanı kuruluşu tarafından tüketiciden erken ödeme ücreti talep edilebilir. Erken ödeme ücreti gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve tüketici tarafından konut finansmanı kuruluşuna erken ödenen tutarın % 2’sini geçemez. Eldeki davada; 2.958,00 TL, davacıdan, kredinin iki kez yeniden yapılandırılması nedeniyle “konut yapılandırma” ve “yapılandırma bedeli” olarak alınmıştır. Lakin 4077 SK’de borç yapılandırmadan söz edilmemektedir. Borç yapılandırma, 29 Eylül 2007 tarih ve 26658 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Konut Finansmanı Kapsamındaki Kredilerin Yeniden Finansmanına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte düzenlenmiştir. Anılan yönetmelikte, borç yapılandırma halinde komisyon alınacağına ilişkin bir hüküm yoktur. Bundan başka, yönetmeliğin 7’nci maddesine göre konut finansmanı sözleşmesinde yeniden finansman kapsamında yapılacak değişikliklerde tüketicinin yazılı izni alınır. 6’ncı maddeye göre ise 7’nci maddede belirtilen yazılı onay alınmadan önce, konut finansmanı kuruluşunca, yeniden finansman amacıyla konut finansmanı sözleşmesinde yapılan değişikliklerin tüketiciye nasıl yansıyacağına ilişkin karşılaştırmalı bilgi, tüketiciye yazılı olarak verilir. Davacıya verilen bilgi formunda konutun ne tapu bilgilerine ne de aylık geri ödeme tutarına yer verilmiştir. 4077 SK’nun tüketicilere sağladığı en önemli haklardan biri bilgilendirme ve aydınlatılma hakkıdır. Bu kapsamda banka, kredi verdiğinde masraf, komisyon ve diğer tüm giderler dâhil olmak üzere çekilecek kredi tutarı, taksit miktarı, faiz oranı ve sabit aylık ödemeyi tüketiciye bildirmek durumundadır. Sözleşme yapılıp taksitler ödenmeye başlandıktan sonra faizlerdeki düşüş nedeniyle bankayı yapılandırmaya zorlamak hukuken mümkün değil ise de; serbest piyasa koşulları ve bankalar arası rekabet dikkate alındığında, kredi kullanan, krediyi tümüyle kapatarak başka bir bankadan daha uygun şartlarda kredi alabileceği için “yapılandırma” adı altında yeni bir uygulama gelişmiştir. Bankalar, mümkün olduğu kadar düşük oranda faiz ilanları SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 137 yapmakta, daha sonra “masraf ve komisyon” veya “yapılandırma bedeli” adı altında aldıkları ücretlerle faiz oranını dolaylı şekilde artırmaktadırlar. Eldeki davada, davalı banka, toplam 2.958,00 TL’lik kesintileri “konut yapılandırma” ve “yapılandırma bedeli” olarak belirtmiştir. Bilgi formunun 10’uncu maddesinde “Masraf ve Giderler” ve sözleşmenin 6’ncı maddesinde “Vergi ve Masraflar” başlıkları altında bazı hususlara yer verilmiş ise de, kredinin yeniden yapılandırılması halinde yapılandırma bedeli alınacağına ilişkin hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla yapılan kesintilerin sözleşmede dayanağı yoktur. Davalı banka, davacı tüketiciye, kesintinin mahiyetini ve yasal dayanağını net şekilde bildirmekle yükümlüdür. Kredi sözleşmesi ve bilgi formunun bu bilgileri içerdiğinden söz edilemez. Bu nedenle davalı bankanın, “konut yapılandırma” ve “yapılandırma bedeli” adı altında kesintisi yapması yasaya aykırıdır. Aksi durum haksız şarttır. Bu noktada haksız şart kavramı üzerinde durmak gerekir. 4077 SK’nin, 4822 SK değişik 6’ncı maddesi ile sözleşmelerdeki haksız şart düzenlenmiş ve “Satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı, değildir. Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez. Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir. 6/ A, 6/B, 6/C, 7, 9, 9/ A, 10, 10 / A ve 11/ A maddelerinde yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen tüketici sözleşmeleri en az oniki punto ve koyu siyah harflerle düzenlenir ...” hükmü, yine 4077 SK’nin 6 ve 31’inci maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7’nci maddesinde “Satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartlar batıldır” hükmü getirilmiştir. Taraflar arasında akdedilen kredi sözleşmesi davalı banka tarafından matbu, standart olarak hazırlanıp boş olan bazı kısımların rakam, isim ve adres yazılarak doldurulmuştur. Önemli bilgilerin yazılması gereken bazı kısımlar hiç doldurulmamıştır. Sözleşmede borç yapılandırmadan ya da yapılandırma bedeli adı altında kesinti yapılacağından söz edilmemektedir. Dolayısıyla tüketici aleyhine olan ve tüketiciyi “konut yapılandırma” ve 138 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 “yapılandırma bedeli” şeklinde külfete sokan bir sözleşme hükmünün varlığı ve bu hükmün tüketici ile ayrıca müzakere edilerek kararlaştırıldığı ispat edilememiştir. Yapılandırma taleplerinin davacıdan geldiği ileri sürülebilir ise de; yüksek oranlı faiz indirimi fırsatlarını kaçırmamak için bankanın şart koşmasıyla davacının banka tarafından önceden hazırlanan belgeleri imzalamak ve meblağları ödemek zorunda kaldığı kabul edilmelidir. Başka bir deyişle, tüketici, faiz düşüşü nedeniyle elde edeceği kazancın, kesilecek konut yapılandırma bedelinden fazla olması nedeniyle kesintiye katlanmak durumunda kalmaktadır. Kimse, bu fırsatı kaçırmak istemez. Faiz indirimi nedeniyle zarara uğrayan bankanın, bu zararını, davaya konu meblağları tahsil ederek kapatmak niyetinde olduğu anlaşılmaktadır. Mahkememizce benzer konuda açılan davada verilen karar ( 2012/250 esas, 2012/410 karar ), Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 01/11/2012 tarih, 2012/23857 esas ve 2012/2441 karar sayılı ilamı ile onanmıştır. Sonuç olarak; kredinin yeniden yapılandırılması sırasında sözleşmede yer almayan şekilde konut yapılandırma bedeli adı altında davacıdan iki kez masraf tahsil edilmesi yasaya uygun düşmediği için davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekili, kesintilerin yapıldığı tarihten itibaren faiz işletilmesini talep etmiş ise de; muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla mütemerrit olur. Davalının dava açılmadan önce temerrüde düşürülebilmesi için ya usulüne uygun ihtarname keşide edilmeli veya davalı hakkında icra takibinde bulunulmalıdır. Davalıya dava açılmadan önce ihtarname gönderildiğine ya da hakkında icra takibinde bulunulduğuna dair bir iddia ve delil yoktur. Bu durumda davalının açılan iş bu dava ile temerrüde düştüğünün kabulü ve faize dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: DAVANIN KABULÜ ile 2.958,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalı banka harçtan muaf olmadığından ( kıyasen Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, E:2005/6536, K:2005/7961, T:13/07/2005 ) kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 175,71 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine ( AAÜT m 12/2 ), Davacı tarafından yapılan 53,30 TL ( 35,00 TL 7 tebligat, 15,00 TL müzekkere posta, 3,30 TL vekalet harcı ) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 139 üzere verilen karar açıkça okundu ve usulen anlatıldı. 05/12/2012 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4077/m.10/B-13 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN Tüketici, konut finansmanı kuruluşuna borçlandığı toplam miktarı önceden ödeyebileceği gibi aynı zamanda bir ya da birden çok ödemeyi vadesinden önce yapabilir. Her iki durumda da konut finansmanı kuruluşu, vadesinden önce ödenen taksitler için gerekli faiz indirimini yapmakla yükümlüdür. Ödenen miktara göre gerekli faiz indiriminin ve kredinin tüketiciye yıllık maliyet oranının hesaplanmasında Bakanlık tarafından çıkartılan ilgili yönetmelik hükümleri uygulanır. 4077/m.6-1 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN (Değişik madde: 06/03/2003 - 4822 S.K./7. md.) Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. 140 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ Tarih: 15.2.2013 Esas: 2013/702 Karar: 2013/1676 YARGI YERİ BELİRLENMESİ BİR TİCARİ İŞLETMEYİ İLGİLENDİREN BÜTÜN İŞLEM VE FİİLLERİN TİCARİ İŞLERDEN OLDUĞU ÖZET: Talep, trafik kazası nedeniyle maruz kalınan iş gücü kaybından kaynaklanan tazminatın sigorta şirketinden tahsili istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesi, T.T.K.’da düzenlenen sigorta hukukuna ilişkin talep hakkında Ticaret Mahkemelerinde bakılacağına dair hüküm bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Asliye Ticaret Mahkemesi ise, Zorunlu Mali mesuliyet sigortasının T.T.K.’da değil 2918 sayılı yasada düzenlenenen mecburi sigorta olduğu, taraflardan her ikisinin tacir olmadığı gibi davanın T.T.K.’da düzenlenen hususlardan da olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Türk Ticaret Kanunun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk “davalarının” ticari dava sayıldığı, aynı kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanunun 3. maddesinde,” Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanunun 1483 ve devamı maddelerinde “zorunlu sorumluluk sigortalar” düzenlenmiştir. Bir hukuki işlemin veya fiilin T.T.K.’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir. Somut olayda, talebin trafik kazası nedeniyle maruz kalınan iş gücü kaybından kaynaklanan tazminatın sigorta şirketinden tahsili istemine ilişkin olduğu, davanın, Türk Ticaret Kanunun 1483 vd. maddelerinde sayılan hususlardan olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 141 SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Antalya 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 15.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. İlgili Kanun/Madde: 6102/m.3, 4, 5-2, 1483 DAVA : Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin talep hakkında Antalya 7. Asliye Hukuk ve Antalya 6. Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: KARAR : Talep, trafik kazası nedeniyle maruz kalınan iş gücü kaybından kaynaklanan tazminatın sigorta şirketinden tahsili istemine ilişkindir. Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesi, T.T.K.’da düzenlenen sigorta hukukuna ilişkin talep hakkında Ticaret Mahkemelerinde bakılacağına dair hüküm bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Antalya 6. Asliye Ticaret Mahkemesi ise, Zorunlu Mali mesuliyet sigortasının T.T.K.’da değil 2918 sayılı yasada düzenlenenen mecburi sigorta olduğu, taraflardan her ikisinin tacir olmadığı gibi davanın T.T.K.’da düzenlenen hususlardan da olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Türk Ticaret Kanunun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk “davalarının” ticari dava sayıldığı, aynı kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanunun 3. maddesinde,” Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanunun 1483 ve devamı maddelerinde “zorunlu sorumluluk sigortalar” düzenlenmiştir. Bir hukuki işlemin veya fiilin T.T.K.’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir. Somut olayda, talebin trafik kazası nedeniyle maruz kalınan iş gücü kaybından kaynaklanan tazminatın sigorta şirketinden tahsili istemine ilişkin olduğu, davanın, Türk Ticaret Kanunun 1483 vd. maddelerinde sayılan hususlardan olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Antalya 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 15.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. 142 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6102/m.3 TÜRK TİCARET KANUNU (1) Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. 6102/m.4 TÜRK TİCARET KANUNU (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır. (2) Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir. 6102/m.5-2 TÜRK TİCARET KANUNU (2) Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 143 6102/m.1483 TÜRK TİCARET KANUNU (1) Sigortacılar, diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere, faaliyet gösterdikleri dalların kapsamında bulunan zorunlu sigortaları yapmaktan kaçınamazlar. 144 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ Tarih: 27.2.2013 Esas: 2013/2571 Karar: 2013/3460 HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN DAVANIN, ZARARIN MEYDANA GELDİĞİ YER YA DA DAVACININ YERLEŞİM YERİ MAHKEMESİNDE AÇILABİLECEĞİ ÖZET: Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, yetkisizlik kararı verilerek dava dosyasının iş kazasının meydana geldiği yerin adli yönden bağlı bulunduğu Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Özel Dairece; Uyuşmazlık, yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5 ve 15. maddeleriyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri doğrultusunda çözüme kavuşturulması gerekir. İş Mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Haksız fiilden doğan davanın, zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da yerleşim yeri mahkemesinde açma imkanı veren H.M.K.nın 16. maddesinin, 5521 Sayılı Kanun’un 5. maddesiyle tanınan seçimlik yetki kuralının yanında uygulanması gerektiği kabul edilmelidir. Somut olayda, davacıların yerleşim yeri olup davacıların seçimlik hakkını H.M.K.nın 16. maddesine göre yerleşim yerinin yargı çevresi olarak bağlı bulunduğu Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesinde dava açarak kullanması hukuka uygun olup mahkemece davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı görülüp yerel mahkemenin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 6100/m.16 5521/m.5, 15 SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 145 DAVA : Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde yetki yönünden reddine karar vermiştir. Hükmün davacılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi: KARAR : Dava,iş kazası sonucu ölen işçinin mirasçılarının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, yetkisizlik kararı verilerek dava dosyasının iş kazasının meydana geldiği yerin adli yönden bağlı bulunduğu Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Uyuşmazlık, yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 447/2. maddesine göre “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 Sayılı H.U.M.K.na yapılan yollamalar. Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır” hükmü gereğince uyuşmazlığın 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5 ve 15. maddeleriyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri doğrultusunda çözüme kavuşturulması gerekir. H.M.K.nın “Genel Kural” başlıklı 5. maddesine göre mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye dair hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir. Yetkiye dair hükümleri saklı tutulan Kanunlardan birisi de 5521 Sayılı İş mahkemeleri kanunudur. 5521 Sayılı Kanun’un 5. maddesinde “... İş Mahkemelerinde açılacak her dava,açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşmeler muteber sayılmaz.” hükmü yer almaktadır. Kanun’un 15. maddesinde ise bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı bildirilmiştir. Genel yetki kuralı dışında düzenleme öngörülmemiş olması karşısında. H.M.K.da yer verilen özel yetkiye dair düzenlemelerin İş Mahkemelerinin yetkisinin belirlenmesinde dikkate alınması gerekmektedir. H.M.K.nın “Haksız Fiilden Doğan Davalarda Yetki” başlıklı 16. maddesine göre haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. Direnme hükmü davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık, tasarruf teşvik anapara, katkı payı ve nema alacağının tahsiline 146 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 dair davalarda adli yargı mahkemelerinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Öncelikle konuya dair yasal mevzuatın incelenmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Bilindiği üzere 1.4.1988 tarihinde yürürlüğe giren 3417 Sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanunla çalışanların tasarruflarının artırılması amacı güdülmüştür. Bu durum Kanunun 1. maddesinde, bu Kanunun amacının, çalışanların aylık ve ücretlerinden tasarruf kesintisi yapılmasını, tasarruflara Devlet veya ilgili işverenlerin katkıda bulunmasını, bağımsız çalışanların gelirlerinin bir kısmının tasarrufa ayrılmasını temin etmek ve bu tasarrufların en iyi şekilde nemalandırılmasını sağlamak suretiyle çalışanların tasarruf yapmalarını teşvik etmek olduğu belirtilmek suretiyle açıklanmıştır. 3417 Sayılı Kanunun “Tasarruf hesabı” başlığını taşıyan 4. maddesi uyarınca, kurumların bu Kanun hükümleri çerçevesinde çalışanların aylık ve ücretlerinden yapacakları tasarruf kesintisiyle sağlanacak Devlet katkılarını aylık ve ücret ödemesinin yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar T.C.Ziraat Bankası’nda personel adına açtıracakları Tasarrufu Teşvik Hesabına yatıracakları, işverenlerin işçilerinin ücretlerinden yapacakları tasarruf kesintileriyle sağlayacakları işveren katkılarını tahakkuk ettirerek, ücret ödemesinin yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar T.C.Ziraat Bankası’nda işçileri adına açtıracakları Tasarrufu Teşvik Hesabına yatıracakları, 1479 Sayılı Kanun’a tabi olarak çalışanların 3’üncü madde hükümlerine göre tespit edilecek aylık tasarruf tutarlarını, ait oldukları ayın sonuna kadar, belirlenecek ilgili banka şubelerinde kendi adlarına açtıracakları Tasarrufu Teşvik Hesabına yatıracakları, yapılan katkı ve kesintilerin, ilgili bankaya yatırılmasını müteakip, muhtevasının Yüksek Planlama Kurulu’nca tespit edilip her hak sahibine verilecek bir hesap cüzdanına işleneceği, ( Değişik fıkra: 30.5.1994khk-533/3 md.: İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 21.7.1994 tarih ve E. 1994/66, K. 1994/63-2 Sayılı Kararı ile: yeniden düzenlenen fıkra: 24.11.1994-4046/32 md. ) bu şekilde tahsil edilen paraların tahsilatın yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar T.C.Ziraat Bankası Ankara Merkez Şubesinde Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı adına açılacak Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabına yatırılacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan Kanunun “Ödemelerin zamanında yapılmaması” başlığını taşıyan 7. maddesinde ise: “... İşverenlerin, ücretlerden yapacakları tasarruf kesintileriyle sağlayacakları işveren katkılarını 4’üncü maddede belirtilen süreler içinde ilgililerin banka hesaplarına yatırmamaları halinde, yatırılması gereken miktarlar resen veya ilgililerin başvurusu halinde Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun primlerin tahsiline dair hükümleri dairesinde tahsil SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 147 olunarak alınacak gecikme zammıyla birlikte ilgili banka hesabına yatırılır.” Düzenlemesine yer verilmiştir. 3417 Sayılı Kanun, 29.4.2003 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 4853 Sayılı Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanunun 10. maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. 4853 Sayılı Kanunun amacı 1. maddesinde. 3417 Sayılı Kanun uyarınca açılmış bulunan Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabında biriken paraların tasfiyesi ve bu hesaptan hak sahiplerine yapılacak ödemelere dair usul ve esasların belirlenmesi olarak açıklanmıştır. “Kapsam” başlığını taşıyan 2. maddesine göre, “... Bu Kanun, 3417 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca T.C.Ziraat Bankasında adlarına Tasarrufu Teşvik Hesabı açılan ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kendilerine 3417 Sayılı Kanunun 6’nci maddesinin 1. ve iptal edilen 3. fıkraları gereği ödeme yapılmamış hak sahiplerini kapsar.” “Ödeme” başlığını taşıyan 6. maddesinde, “... Hak sahiplerine, anapara tutarları 2003 yılı Nisan ayında defaten ödenir. 5’inci madde uyarınca değerlendirilen tutar Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında olmak üzere 2004 yılında dört taksit, 2005 yılında dört taksit ve Mart ve Haziran aylarında olmak üzere 2006 yılında iki taksit olarak toplam on taksitte ödenir. Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan, ödeme tarihlerini bir ay önce veya bir ay sonra olarak belirlemeye yetkilidir.” 4853 Sayılı Kanunun “Süresinde ödenmeyen tasarruf kesintileri ve katkı paylan” başlığını taşıyan 8. maddesi uyarınca, “... 3417 Sayılı Kanun hükümlerine göre, ücretlerden yapmaları gereken tasarruf kesintileriyle katkı paylarını süresi içinde ilgililer adına açılmış bulunan Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırmayan işverenlerden: yatırılması gereken miktarlarla gecikme zammı, resen veya ilgililerin başvurusu halinde Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun primlerin tahsiline dair hükümleri dairesinde tahsil olunarak T.C.Ziraat Bankası şubelerindeki ilgili Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırılır. 3417 Sayılı Kanunun mülga 2’nci maddesinin 1. fıkrasının ( a ) ve ( c ) bentleri kapsamındaki personelin aylık ve ücretlerinden tasarruf kesintileriyle Devlet ve işveren katkılarını süresi içinde ilgililer adına açılmış bulunan Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırmayan kurumlar, yatırılması gereken miktarların resen veya ilgililerin başvurusu halinde yasal faiziyle birlikte T.C.Ziraat Bankası şubelerindeki ilgili Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırılmasından sorumludurlar.” Kanunun “Düzenleme” başlığını taşıyan 9. maddesinde, “... Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili her türlü düzenlemeyi yapmaya yetkilidir...”, düzenlemelerine yer verilmiştir. Öte yandan 5568 Sayılı Kanunla eklenen Ek 1. maddede ( 26/I2/20065568/4 md. ) ise, 148 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 “... Mülga 9.3.1988 tarihli ve 3417 Sayılı Kanunla kurulan ve bu kapsamda hak sahiplerine yapılacak ödemelere dair usûl ve esasları belirlemek üzere 24.4.2003 tarihli ve 4853 Sayılı Kanunla tasfiye edilen Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabına ait tüm varlık ve yükümlülükler, 31.12.2007 tarihine kadar Hazineye devrolunur. Devre dair hususları belirlemeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakan yetkilidir. Devir tarihinden sonra hak sahiplerine yapılacak her türlü ödeme. Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi kayıtları esas alınarak Banka tarafından gerçekleştirilir. Bu ödemelere dair bilgi ve belgelerin Hazine Müsteşarlığına iletilmesini takiben söz konusu ödeme karşılığı tutarlar Müsteşarlık bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanmak suretiyle hak sahibine ödenmek üzere Bankaya aktarılır. Konusu suç teşkil eden fiillerden kaynaklanan ödemeler hariç hak sahiplerine fazla ödeme yapıldığının tespiti halinde, bu tutarların tahsilinden vazgeçilerek terkin edilir ve Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi yönünden gerçekleşmiş ödemelere dair tüm hak ve yükümlülükler kendiliğinden sona erer.” 5521 Sayılı Kanun’un 5. maddesinde, bu maddeye aykırı sözleşmenin muteber olmadığı belirtilmek suretiyle yetkinin kesin ve kamu düzenine dair olduğu belirtilmiş ise de iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine dair davalarda H.M.K.nın 16. maddesinin uygulanma yeri olup olmadığının tartışılması gerekmektedir. İş Hukuku Yargılama Kurallarının, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatının temel prensibi olan “işçinin korunması temel ilkesi” ne uygun düşecek biçimde yorumlanması Anayasa’nın 2. maddesinde tanımını bulan Sosyal Hukuk Devleti’nin gereğidir. 5521 Sayılı Kanun’un 5. maddesinde yer alan yetki kuralı ve sözleşme yasağı; işçilerin çalışmalarından doğan alacak ve tazminat haklarını en az giderle ve mümkün olan süratle elde etmelerine ve sözleşmelere işçi aleyhine yetki kuralı konulmasına engel olmaya yönelik olup diğer yasalarla işçiler yararına getirilen düzenlemelerin uygulanmasına engel olacak biçimde veya genele yönelik getirilen bir hakkın işçiler yönünden uygulanma imkanını ortadan kaldıracak biçimde dar yorumlanması doğru değildir. 1086 Sayılı H.U.M.K.un 21. maddesinde yer almayan ve zarar görene haksız fiilden doğan davasını zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da yerleşim yeri mahkemesinde açma imkanı veren H.M.K.nın 16. maddesi 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup önceden planlaması veya iradesi olmaksızın zarara uğrayan mağdurun kendi yerleşim yeri mahkemesinde dava açmak suretiyle hak araması kolaylaştırılmak istenmiştir. İş Mahkemelerinde açılacak davalarda özel Kanun niteliğindeki 5521 Sayılı Kanun’un yetkiye dair hükümlerinin uygulanma önceliği bulunmakta ise de yine aynı Kanun’un 15. maddesine göre bu Kanunda hüküm bulunmayan SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 149 hallerde uygulanma yeri olan ve genel Kanun niteliğinde bulunan 6100 Sayılı H.M.K.nın 16. maddesiyle sonradan getirilen ve 1.10.2011 tarihinden itibaren haksız fiil sonucu zarara uğrayanlara haksız fiilden kaynaklanan davalarını yerleşim yeri mahkemelerinde açma imkanı tanıyan hükmün; özel Kanunla getirilen seçimlik yetkiyi Sosyal Hukuk Devletinin gereklerine ve “işçinin korunması temel ilkesi” ne uygun ve karşılaştırmalı hukuktaki benzerlerinde olduğu gibi işçi yararına genişlettiği kabul edilerek H.M.K.nın 16. maddesinin 5521 Sayılı Kanun’un 5. maddesiyle tanınan seçimlik yetki kuralının yanında ( ilaveten ) uygulanması gerektiği kabul edilmelidir. Somut olayda, davacıların yerleşim yeri olup davacıların seçimlik hakkını H.M.K.nın 16. maddesine göre yerleşim yerinin yargı çevresi olarak bağlı bulunduğu Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesinde dava açarak kullanması hukuka uygun olup mahkemece davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacılar vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde davacılara iadesine, 27.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6100/m.16 HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. 5521/m.5 İŞ MAHKEMELERİ KANUNU İş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşme muteber sayılmaz. 5521/m.15 İŞ MAHKEMELERİ KANUNU Bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanır. 150 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ Tarih: 24.1.2013 Esas: 2011/13829 Karar: 2013/1030 EMEKLİ OLUNAN TARİHTEN İTİBAREN BÜYÜME VE GELİŞME ORANLARININ EMEKLİ AYLIĞINA YANSITILMASI FARKLI TARİHLERDE EMEKLİ OLAN SİGORTALILARIN, EMEKLİ AYLIĞI BAĞLAMA TARİHLERİNDE YÜRÜRLÜKTE BULUNAN FARKLI KURALLARA TABİ OLMALARI NEDENİYLE, ARALARINDA EŞİTLİK KARŞILAŞTIRILMASI YAPILAMAYACAĞI ÖZET: Davacı, emekli olduğu tarihten itibaren büyüme gelişme oranlarının emekli aylığına yansıtılarak, fark emekli aylığının faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, isteğin kabulüne karar vermiştir. Özel Dairece; Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacıya 01/04/1990 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 7205 gün üzerinden 700 gösterge ve %69 yaşlılık oranı nazara alınarak aylık bağlandığı davacının 30.12.1999 tarihi itibari ile yaşlılık aylığı göstergesinin 9475, yaşlılık aylığı oranın ise %69 olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemenin kararına esas aldığı bilirkişi raporunda davacıya bağlanan yaşlılık aylığının 1.1.2000 tarihinden 1.10.2008 tarihine kadar tüfe oranı ve GSMH oranındaki artış kadar her sene ayrı ayrı artırılması gerekir. 1.10.2008 tarihinden sonra ise 5510 sayılı Kanun geçici madde 1,2, ve 55/2 .maddesine göre hesaplanmak suretiyle 31.12.2009 tarihi itibariyle 926.49 TL olduğu tespit edilmiştir. Aynı yasanın 4447 sayılı yasa ile eklenen ek 38. maddesinde de “Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar ile geçici 76 ncı maddeye göre yapılan telafi edici ödemeler, her ay ödeme tarihlerinde bir önceki aya göre Türkiye İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksi artış oranı kadar artırılarak belirlenir.” hükmü bulunmaktadır. Davanın reddi gerekirken mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi; usul ve yasaya aykırı olup, yerel mahkemenin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 5510/m.55, GEÇİCİ MADDE:1, GEÇİCİ MADDE :2 SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 151 DAVA : Davacı, emekli olduğu tarihten itibaren büyüme gelişme oranlarının emekli aylığına yansıtılarak, fark emekli aylığının faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Havva Aydınlı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi: KARAR : Dava, 01/04/1990 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almakta olan davacının yaşlılık aylığının 506 sayılı yasanın geçici 82. maddesine göre hesaplanarak emekli aylığına uygulanmayan Gelişme Hızı oranındaki zamların yansıtılarak fark emekli aylıklarını ödenmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın bilirkişi raporu doğrultusunda kabulü ile emekli aylığının 31.12.2009 tarihi itibariyle 926.49 TL olduğunun tespitine karar verilmiştir. Mahkeme kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacıya 01/04/1990 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 7205 gün üzerinden 700 gösterge ve %69 yaşlılık oranı nazara alınarak aylık bağlandığı davacının 30.12.1999 tarihi itibari ile yaşlılık aylığı göstergesinin 9475, yaşlılık aylığı oranın ise %69 olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemenin kararına esas aldığı bilirkişi raporunda davacıya bağlana yaşlılık aylığının 4447 sayılı Yasa ile değişik 61 ve geçici 82 maddesine göre 1.1.2000 tarihinden 1.10.2008 tarihine kadar tüfe oranı ve GSMH oranındaki artış kadar her sene ayrı ayrı artırılması gerekir. 1.10.2008 tarihinden sonra ise 5510 sayıl Kanun geçici madde 1,2, ve 55/2 .maddesine göre hesaplanmak suretiyle 31.12.2009 tarihi itibariyle 926.49 TL olduğu tespit edilmiştir. 506 sayılı yasanın 08/09/1999 tarihinde yürürlüğe giren 4447 sayılı yasa ile eklenen geçici 82. maddesinde; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı bulunanlara bağlanacak aylıklar, aşağıdaki ( a ) ve ( b ) bentlerine göre hesaplanacak aylıkların toplamından oluşur. a )Sigortalının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar prim ödeme sürelerine ait aylığı aşağıdaki şekilde belirlenir. Sigortalının aylık talep tarihine kadarki toplam prim ödeme gün sayısı üzerinden, bu Kanunun yürürlük tarihi itibariyle ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki hükümlere göre hesaplanacak aylığının sigortalının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadarki prim ödeme gün sayısı ile orantılı bölümü, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren aylık başlangıç tarihine kadar geçen takvim yılları için, her yılın Aralık ayına göre Türkiye İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranı ve gayrisafi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı 152 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 kadar ayrı ayrı artırılarak hesaplanır. Hesaplanan yaşlılık aylığı, aylık bağlanması için yazılı başvurunun yapıldığı yılın Ocak ayı ile aylığın başladığı takvim yılının başlangıç tarihi arasında geçen her ay için Türkiye İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranları kadar artırılır. b ) Sigortalının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki prim ödeme sürelerine ait aylığı ise, sigortalının aylık talep tarihine kadar toplam prim ödeme gün sayısı üzerinden bu Kanunun 61 inci maddesi hükümlerine göre hesaplanacak aylığının, bu Kanunun yürürlük tarihinden sonraki prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadardır. Sigortalıya yukarıdaki ( a ) ve ( b ) bentlerine göre bağlanacak aylıkların toplamı, sigortalının aylık talep tarihindeki toplam prim ödeme gün sayısı üzerinden, bu Kanunun yürürlük tarihi itibariyle, bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki hükümlere göre hesaplanan aylığının, bu Kanunun yürürlük tarihi ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen takvim yılları için her yılın Aralık ayına göre Türkiye İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranına ve bu Kanunun 61 inci maddesinin son fıkrasına göre artırılmış değerinin altında olamaz.” hükmü yer almaktadır. Aynı yasanın 4447 sayılı yasa ile eklenen ek 38. maddesinde de “Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar ile geçici 76 ncı maddeye göre yapılan telafi edici ödemeler, her ay ödeme tarihlerinde bir önceki aya göre Türkiye İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksi artış oranı kadar artırılarak belirlenir.” hükmü bulunmaktadır. Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin 05/02/2009 tarih 2005/30 Esas ve 2009/18 karar sayılı kararında; “Yasa koyucu, sigortalıların ödeyecekleri primlerin ve bağlanacak aylıklarının hesabında esas alınan kurallar konusunda Anayasa’da belirtilen ilkelere ve sosyal sigorta gereklerine uygun olarak adil ölçüler içerisinde düzenlemeler yapmak yetkisine sahiptir. Öte yandan, farklı tarihlerde emekli olan sigortalıların, emekli aylığı bağlama tarihlerinde yürürlükte bulunan farklı kurallara tabi olmaları nedeniyle, aralarında eşitlik karşılaştırması yapılamaz.” denilmektedir. Buna göre; 01/01/2000 tarihinden önceki dönemler için tespit edilen prime esas kazançlara TÜİK tarafından her yılın Aralık ayına göre açıklanan gayrisafi yurtiçi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı ( GH ) ile her yıl bir önceki yılın tüketici fiyat endeksi ( TÜFE )’nin uygulanamayacağı açıktır. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulduğunda; davanın reddi gerekirken mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi; usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 153 O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 5510/m.55-1-2 SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU Bu Kanuna göre gelir veya aylık bağlanan sigortalı ile hak sahibi kişilerin durumlarının, kendilerine veya başka hak sahiplerine bağlanmış bulunan gelir veya aylık tutarının düzeltilmesini gerektirir bir şekilde değişmesi halinde gelir veya aylık tutarları, değişikliğin meydana geldiği tarihten sonraki ödeme dönemi başından başlanarak yeni duruma göre düzeltilir. (Değişik: 17/4/2008-5754/35 md.) Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir. GEÇİCİ MADDE: 1-2 SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU GEÇİCİ MADDE 1-(Değişik: 17/4/2008-5754/68 md.) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir. 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı ve 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı kanunlara göre ödenmekte olan sosyal yardım zammı ile telafi edici ödeme tutarları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ödenen tutarlar esas alınarak, ilgililerin gelir ve aylıklarına ilâve edilerek ödenir. Sosyal yardım zammının ilavesinde tamamı dağıtılacak şekilde, hak sahiplerinin gelir ve aylıklardaki hisseleri esas alınır. 154 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine göre sigortalı sayılanlara ve bunların hak sahiplerine bağlanmış olan aylık ve gelirler, 55 inci maddenin ikinci fıkrasına göre artırılır. 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı kanunlar kapsamında geçen sigortalılık süresi fiili hizmet süresi ve prim ödeme gün sayısı, genel sağlık sigortasının uygulanmasında gerekli olan sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayılarında dikkate alınır. GEÇİCİ MADDE 2 – (Değişik: 17/4/2008-5754/68 md.) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara tabi olanlara bağlanacak yaşlılık aylıkları aşağıdaki şekilde hesaplanır: a) Sigortalının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen sürelerdeki prim ödeme gün sayılarına veya fiilî hizmet süresine ait aylık; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki kanun hükümlerine göre, aylık talep tarihindeki toplam prim ödeme gün sayısı veya fiilî hizmet süresi üzerinden, bu Kanunun yürürlük tarihi itibarıyla hesaplanacak aylığının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadarki prim ödeme gün sayısı veya fiilî hizmet süresi ile orantılı bölümü, aylık talep tarihine kadar geçen yıllar için, her yıl gerçekleşen güncelleme katsayısı ile çarpılarak hesaplanır. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 155 YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Tarih: 26.2.2013 Esas: 2012/14062 Karar: 2013/3906 İŞÇİNİN BORDROLARDA GÖRÜNEN ÜCRETİNİN GERÇEĞİ YANSITMADIĞI DURUMLARDA GERÇEK ÜCRETİN TESPİTİNİN GEREKECEĞİ ÜCRET MİKTARI VE EKLERİ İSPAT YÜKÜNÜN KURAL OLARAK İŞÇİDE OLDUĞU ÖZET: Davacı, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti, asgari geçim indirimi ve ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, davacının iş sözleşmesini fesihte haklı olduğu gerekçesiyle isteği kısmen hüküm altına almıştır. Özel Dairece; Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işçiye ödenen aylık ücretin miktarı ve fazla çalışma ücretinin hesap yöntemi noktalarında toplanmaktadır. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. Davacı tarafça, davacının mesleki yetkinliğine ilişkin olarak, kalfalık belgesi sunulmuştur. Mahkemece, davacı iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle, aylık ücret miktarı talep gibi kabul edilmiştir. Mevcut delil durumuna göre, davacı, işyeri kayıtlarında belirtilen ücretten daha fazla ücretle çalıştığını yeterli ve inandırıcı delillerle kanıtlamış değildir. Davacı işçinin sabit ücret yanında bahşiş ödemesi usulüyle çalıştırıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, fazla çalışmaların, sabit ücret nazara alınarak, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanması gerekirken, % 150 zamlı miktara göre hesaplanması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 4857/m.32-ilk 156 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti, asgari geçim indirimi ve ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi N. Özdamar Karakülah tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, müvekkili işçinin iş sözleşmesini ücretlerinin ödenmemesi haklı sebebiyle feshettiğini, hak ettiği işçilik alacaklarının işveren tarafından ödenmediğini beyanla, kıdem tazminatı, ücret alacağı, asgari geçim indirimi, fazla çalışma, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir. Davalı vekili, davacının devamsızlığı sebebiyle iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini, ödenmemiş ücret alacağının bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının iş sözleşmesini fesihte haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işçiye ödenen aylık ücretin miktarı ve fazla çalışma ücretinin hesap yöntemi noktalarında toplanmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. Somut olayda, davalı işyerinde erkek berberi olarak çalışmış davacı işçi, 2.250,00 TL aylık ücret yanında yüzde otuzbeş prim ve bahşiş usulüyle SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 157 çalıştığını iddia etmiş, davalı işveren ücret bordrolarında tahakkuk ettirildiği üzere işçinin ücretin asgari ücret seviyesinde olduğunu, başkaca ek menfaat sağlanmadığını savunmuştur. Emsal ücret araştırması neticesinde, ilgili meslek odasınca, işyeri vasıflarına, işçinin tecrübesine ve belgesinin bulunup bulunmamasına göre aylık ücretin değişkenlik göstermekle birlikte, ustalık belgesi olmayan berberin ücretinin asgari ücret seviyesinde olabileceği bildirilmiştir. Davacı tarafça, davacının mesleki yetkinliğine ilişkin olarak, kalfalık belgesi sunulmuştur. Mahkemece, davacı iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle, aylık ücret miktarı talep gibi kabul edilmiştir. Mevcut delil durumuna göre, davacı, işyeri kayıtlarında belirtilen ücretten daha fazla ücretle çalıştığını yeterli ve inandırıcı delillerle kanıtlamış değildir. Davacının, asgari ücret yanında, günlük 25,00 TL bahşiş ödemesi usulüyle çalıştığının kabul edilerek, dava konusu alacak miktarlarının yeniden değerlendirilmesi gereklidir. Anılan nedenle, işçinin aylık ücretinin yazılı şekilde kabul edilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. 3-Bahşiş, yüzde usulü ya da parça başı ücret ödemesinin öngörüldüğü çalışma biçiminde, fazla çalışma ücretlerinin zamsız kısmının sabit ücret içerisinde ödendiği kabul edildiğinden, fazla çalışmalar, saat ücretinin % 150 zamlı miktarına göre değil, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanmalıdır. Somut olayda, davacı işçinin sabit ücret yanında bahşiş ödemesi usulüyle çalıştırıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, fazla çalışma ücreti saat ücretinin % 150 zamlı miktarına göre hesaplanmıştır. Bu tür çalışma biçiminde, fazla çalışma ücretlerinin zamsız kısmının sabit ücret içerisinde ödendiği kabul edildiğinden, fazla çalışmaların, sabit ücret nazara alınarak, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanması gerekirken, % 150 zamlı miktara göre hesaplanması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4857/m.32-ilk İŞ KANUNU Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 161 YARGITAY CEZA GENEL KURULU Tarih: 19.2.2013 Esas: 2012/6-1477 Karar: 2013/63 YAĞMA SUÇU İDDİANAMEDE ANLATILAN FİİL DEĞİŞMEMİŞ OLMAKLA BİRLİKTE, O FİİLİN HUKUKSAL NİTELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK OLMASI HALİNDE MAHKEMENİN, SANIĞA EK SAVUNMA HAKKI VERMEK SURETİYLE HÜKÜM KURABİLECEĞİ ÖZET: Sanıklar hakkında yağma suçundan kurulan hükmün temyizen incelenmesinde Özel Dairece; İddianame ile sanıkların yağma suçundan bir kez cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açıldığı, yargılama sonucunda sanıklar hakkında iki ayrı yağma suçundan hüküm kurulduğunun anlaşılması karşısında; iki ayrı yağma suçuyla ilgili ek iddianame ile kamu davası açılması sağlanmadan karar verilmesi nedeniyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Yerel Mahkeme, ek iddianame düzenlenmesine gerek olmadığı gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; Yağma suçundan sanıkların cezalandırılmalarına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan uyuşmazlık iddianamenin kapsamına göre sanıklar hakkında yağma suçundan iki ayrı dava açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir. İddianamenin ayrıntılı olması, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiilin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde açıklanması, suçun açık bir biçimde belirtilmesi zorunludur. Böylece sanık, savunma yapmadan önce, iddianamede açıklanan üzerine atılı suçun ne olduğunu ve hangi kanun maddelerinin uygulanacağını anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunma imkânı sağlanarak, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır. 162 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez. İddianamede anlatılan fiil değişmemiş olmakla birlikte, o fiilin hukuksal niteliğinde değişiklik olması halinde mahkeme, sanığa ek savunma hakkı vermek suretiyle hüküm kurabilecektir. İddianamede anlatılan olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde de gerekli görüldüğünde her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidecektir. Somut olay değerlendirildiğinde; Sanıkların çelik kasa satın alacaklarını söyleyerek mağdurları ıssız bir yere götürmeleri ve silah göstermek suretiyle her iki mağdurun üzerlerinde bulunan cep telefonu, çek, senet ve paraları almaları şeklinde iddianamede anlatılan olayda, her iki mağdura karşı gerçekleştirilen yağma eyleminin ayrıntılı bir şekilde anlatılmış olması karşısında, her iki mağdura karşı işlenmiş olan yağma suçundan ayrı ayrı dava açıldığının kabulü gerekmektedir. İddianamede sanıkların TCK’nun 149/1-a-c maddesinin bir kez uygulanması suretiyle cezalandırılmaları talep edilmiş ise de, anlatılan ve dava konusu yapılan eylem, sanıkların her iki mağdura karşı da gerçekleştirdikleri yağma fiilidir. Bu durumda yerel mahkemece ek savunma hakkı verilmek suretiyle sanıklar hakkında iki ayrı yağma suçundan hüküm kurulması isabetlidir. Yerel mahkemenin direnme gerekçesinin isabetli olup onanmasına karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 5271/m.170 5237/m.149-1-a-c DAVA : Yağma suçundan sanıkların 5237 sayılı TCK’nun 149/1-a-c, 62/1, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca mağdur sayısınca uygulama yapılmak suretiyle toplam 22 yıl 16 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile; “ ... 16.05.2007 tarihli iddianame ile sanıkların yağma suçundan bir kez cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açıldığı, yargılama sonucunda sanıklar hakkında iki ayrı yağma suçundan hüküm kurulduğunun anlaşılması karşısında; 5271 sayılı CMK’nun 170. maddesine uygun olarak iki ayrı yağma suçuyla ilgili ek iddianame ile kamu davası açılması sağlanmadan, yazılı biçimde karar verilmesi...”, SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 163 İsabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi ise ... gün ve ... sayı ile; “ ... İddianamede sanıkların iki mağdura karşı da yağma suçunu işlediklerinin öne sürülmesi nedeniyle iki dava var olduğu, bozma ilamının benimsenmesi halinde iddianamenin hangi mağdura vaki suç nedeniyle düzenlendiğinin kuşkuda kalacağı, açılan davada mağdurun tespitinin mümkün olmaması nedeniyle hangi mağdur için ek iddianame ile dava açılacağının tespit edilemeyeceği, bu halin onarılamaz yeni bir soruna neden olacağı, yağma, hırsızlık, dolandırıcılık gibi mala karşı işlenen suçlarda mağdur sayısı kadar suçun oluşması, iddianamede iki mağdura yer verilmesi ve sanıkların iki mağduru yağmaladıklarının anlatılması karşısında tek sevk maddesi gösterilmesinin maddi hataya dayandığı, mahkememizce bu hatanın gözetildiği ve ek savunma verilerek davanın sonuçlandırıldığı, iddianamedeki açıklık karşısında ek iddianame düzenlenmesine gerek olmadığı...”, Gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir. Bu hükmün de sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ... gün ve ... sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 6. Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise ... gün ve ... sayı ile; “ ... Bozma ilamı sonrasında yapılan duruşmada mahkemece önceki hükümde direnilmesine karar verilmiştir. Temyiz incelemesinin Yargıtay Ceza Genel Kurulunda yapılması gerekirken, 6. Ceza Dairesinde yapılan inceleme sonucunda hükmün onanmasına karar verilmiştir. ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı kararın incelenmesinde, iddianame ile sanıkların yağma suçundan bir kez cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı yargılama sonucu sanıklar hakkında iki ayrı yağma suçundan hüküm kurulduğunun anlaşılması karşısında; 5271 sayılı CMK’nun 170. maddesine uygun olarak, iki ayrı yağma suçuyla ilgili ek iddianame ile kamu davası açılması sağlanmadan sanıklara sadece ek savunma verilerek hükmün kurulması yasaya aykırı bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle Yargıtay 6. Ceza Dairesinin ... gün ve ... sayılı kararı kaldırılarak, Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı direnme kararının bozulmasına karar verilmesi...”, İsteminde bulunmuştur. 5271 sayılı CMK’nun 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle değişik 308. maddesi uyarınca dosyanın gönderildiği Yargıtay 6. Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile itirazın kabulüne; ... gün ... sayılı onama kararının kaldırılmasına, direnme konusunda karar verilmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir. 164 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır: KARAR : Yağma suçundan sanıkların cezalandırılmalarına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık iddianamenin kapsamına göre sanıklar hakkında yağma suçundan iki ayrı dava açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya içeriğinden; ... Cumhuriyet Başsavcılığının ... gün ve ... sayılı iddianamesinde; “Müştekilerin Gaziantep’ten getirdikleri çelik kasaları seyyar olarak pazarlamaya çalıştığı, küçük sanayi bölgesinde bulundukları sırada şüphelilerin gelip kasa almak istediklerini söyledikleri, tarafların anlaşmaları üzerine şüphelilere aldıkları kasaları teslim etmek, müştekilerin paralarını şüphelilere ait fabrikada almak üzere müştekilere ait kamyonete binerek hipodrom arkasına doğru gittikleri, burada şüphelilerin aracı durdurdukları ve telefon etme bahanesiyle aşağıya indikleri, şüphelilerin bir tanesi dokuz milimetre çapındaki kuru sıkıdan çevrilme tabanca ile ele geçmeyen ruhsatsız ikinci bir tabancayı bellerinden çıkarıp müştekilerin başına dayayarak onlara ait bir adet Nokia 3510, bir adet Nokia 6230 İ, bir adet Motorola C 113 ve bir adet Motorola C 115 marka cep telefonu ile kamyonetin sağ paspası altındaki 1.240 TL para ile 530 TL ve 380 TL meblağlı iki adet çek ile 450 TL miktarlı senedi zorla almak suretiyle atılı suçu işledikleri” biçimindeki anlatım ve TCK’nun 149/1-a-c maddesine aykırılık olarak gösterilen sevkle, sanıklar hakkında iki mağdura karşı işlenen yağma suçundan kamu davası açıldığı, 09.07.2009 tarihli duruşmada esas hakkındaki mütalaasını açıklayan Cumhuriyet savcısının sanıkların yağma suçundan iki kez cezalandırılmaları isteminde bulunduğu, yerel mahkemece de ek savunma hakkı verilerek sanıklar hakkında iki mağdura yönelik yağma suçundan mahkûmiyet hükmü kurulduğu anlaşılmaktadır. Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyeti yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek fiille ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. Ceza Muhakemesi Kanununun “Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir” şeklinde düzenlenmiş olan 170. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisna hükümler hariç olmak üzere, kural olarak Cumhuriyet savcısınca düzenlenen iddianame ile açılır. Anılan maddenin dördüncü fıkrasında da; “iddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 165 Aynı Kanunun “hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi” başlıklı 225. maddesindeki; “Hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” şeklindeki düzenleme gereğince de, hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir. Maddedeki özenle seçilen ifade biçiminden anlaşıldığı üzere, hükmün konusu iddianamede gösterilen fiildir. Bir fiil nedeniyle dava açıldığının kabul edilebilmesi için o fiilin iddianamede açıkça gösterilmesi gerekir. İddianamede anlatılan ve çerçevesi çizilen fiilin dışına çıkılarak dava konusu yapılmayan bir fiil nedeniyle yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna mutlak aykırılık hallerindendir. Bu bakımdan iddianamenin ayrıntılı olması, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiilin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde açıklanması, suçun açık ve net bir biçimde belirtilmesi zorunludur. Böylece sanık, savunma yapmadan önce iddianamede açıklanan, üzerine atılı suçun ne olduğunu ve hangi kanun maddelerinin uygulanacağını anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunma imkânı sağlanarak, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen ilke uyarınca hâkim ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuksal çözüme kavuşturacaktır. CMK’nun 226. maddesinde de; “Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez. Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır. Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir. Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafi sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” Hükmü getirilmiştir. Kanun koyucu bu düzenlemeyle; iddianamede anlatılan fiil değişmemiş olmakla birlikte, o fiilin hukuksal niteliğinde değişiklik olması halinde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç vasfına göre hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin sonucu olarak mahkeme, fiilin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen eylemin suç eşyasının kabul edilmesi suçunu oluşturacağı görüşünde olan ya da anlatım kısmında 166 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 açıkça belirtilmesine rağmen sevk maddeleri eksik gösterilen iddianame ile karşı karşıya kalan mahkeme, sanığa ek savunma hakkı vermek suretiyle hüküm kurabilecektir. İddianamede anlatılan olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde de gerekli görüldüğünde her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidecektir. Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sanıkların çelik kasa satın alacaklarını söyleyerek mağdurları ıssız bir yere götürmeleri ve silah göstermek suretiyle her iki mağdurun üzerlerinde bulunan cep telefonu, çek, senet ve paraları almaları şeklinde iddianamede anlatılan olayda, her iki mağdura karşı gerçekleştirilen yağma eyleminin ayrıntılı bir şekilde anlatılmış olması karşısında, her iki mağdura karşı işlenmiş olan yağma suçundan ayrı ayrı dava açıldığının kabulü gerekmektedir. İddianamede sanıkların TCK’nun 149/1-a-c maddesinin bir kez uygulanması suretiyle cezalandırılmaları talep edilmiş ise de, anlatılan ve dava konusu yapılan eylem, sanıkların her iki mağdura karşı da gerçekleştirdikleri yağma fiilidir. Bu durumda yerel mahkemece ek savunma hakkı verilmek suretiyle sanıklar hakkında iki ayrı yağma suçundan hüküm kurulması isabetlidir. Bu itibarla, yerel mahkemenin direnme gerekçesinin isabetli olduğuna, dosyanın hükmün esasının incelenmesi amacıyla Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; 1- Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı kararındaki direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA, 2- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.02.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 5271/m.170 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir. (2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler. (3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede; a) Şüphelinin kimliği, b) Müdafii, c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği, d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi, e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği, SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 167 f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği, g) Şikâyetin yapıldığı tarih, h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun Maddeleri, i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, j) Suçun delilleri, k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri, Gösterilir. (4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır. (5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür. (6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir. 5237/m.149-1-a-c TÜRK CEZA KANUNU (1) Yağma suçunun; a) Silâhla, c) Birden fazla kişi tarafından birlikte, 168 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Tarih: 12.3.2013 Esas: 2013/306 Karar: 2013/4971 KARŞILIKSIZ YARARLANMA SUÇU ETKİN PİŞMANLIK ADLİ SİCİLE KAYDEDİLMESİ GEREKMEYEN KARARLAR ÖZET: Sanıklar hakkında Yerel Mahkemece kurulan hükmün temyizen incelenmesinde Özel Dairece; Sanığın, etkin pişmanlık hükmünden ikiden fazla yararlanamayacağına ilişkin sayı kısıtlaması kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, etkin pişmanlık hükmünden sanığın kaç kez yararlandığının denetlenmesine olanak sağlayan Adli Sicil Kanununun 6. maddesine eklenen 2. fıkra kapsamında adli sicile kaydedilmesi gereken kararlardan olmadığı gözetilmeden, sanık hakkında verilen ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın adli sicile kaydedilmesine karar verilmesi bozmayı gerektirmiş, ancak bu aykırılığın düzeltilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkında verilen kararın Adli Sicilde Mahsus sisteme kaydedilmek üzere tali karar fişi düzenlenerek “Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğüne Gönderilmesine” dair bölümün çıkartılmasına karar verilmesi suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 6352/m.83,84, 103, GEÇİCİ MADDE:2/2 5352/m.6-2 5237/m.163 DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü: KARAR : Yapılan duruşmaya toplanan delillere mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun oluşan kanaat ve takdirine göre diğer itirazlar yerinde görülmemiştir. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 169 Ancak; 6352 Sayılı Yasanın 83.maddesi ile 5237 sayılı TCK’ nın karşılıksız yararlanma suçunu düzenleyen 163. maddesine; “ ( 3 ) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenleme içeren 3. fıkra eklenmiş, Aynı Yasanın 84. maddesi ile de; “5237 sayılı Kanunun 168 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ve karşılıksız yararlanma” ibaresi madde metninden çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “ ( 5 ) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz.” hükmü getirilmiştir. Aynı Yasanın 103. maddesi ile de; 25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 6 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “ ( 2 ) Karşılıksız yararlanma suçunda etkin pişmanlıktan yararlanması dolayısıyla şüpheli, sanık veya hükümlü hakkında verilen kararlar adlî sicilde bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Onbeş yıl süreyle muhafaza edilen bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından istenmesi halinde verilebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, sanığın 6352 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 05.07.2012 tarihinden sonra işlediği 5237 sayılı TCK’ nın 163. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen karşılıksız yararlanma suçu nedeniyle, 6352 sayılı Yasanın 84. maddesi ile 5237 sayılı TCK’ nın 168. maddesine eklenen 5. fıkrasında öngörülen etkin pişmanlık hükmünden ikiden fazla yararlanamayacağına ilişkin düzenlemenin denetimi açısından, 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 6. maddesine ikinci fıkranın eklendiği anlaşılmaktadır. 05.07.2012 tarihine kadar işlenen suçlar yönünden ise 6352 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesinin 2. fıkrasındaki; ( 2 ) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya 170 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar. Hükmü uyarınca zararın tazmin edilmiş olması halinde ilgili hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği ancak geçici bir dönemi kapsayan bu düzenleme nedeniyle verilen kararların ise 6352 sayılı Yasanın 84. maddesi ile 5237 sayılı TCK’ nın 168. maddesine eklenen 5. fıkrasında öngörülen etkin pişmanlık hükmünden ikiden fazla yararlanamayacağına ilişkin sayı kısıtlaması kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, 6352 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce kesinleşen mahkumiyet hükümleri ile ilgili olarak, uyarlama yargılaması sonucu 6352 sayılı Yasanın Geçici 2/2. maddesi gereğince verilen kararların 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 4. maddesinin 2. fıkrası uyarınca adli sicile kaydedilmesi gerektiği ancak 6352 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesinin 2. fıkrası uyarınca verilen kararların 6352 sayılı Yasanın 84. maddesi ile 5237 sayılı TCK’ nın 168. maddesine eklenen 5. fıkrasında düzenlenen etkin pişmanlık hükmünden sanığın kaç kez yararlandığının denetlenmesine olanak sağlayan ve 6352 sayılı Yasanın 103. maddesi ile 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 6. maddesine eklenen 2. fıkra kapsamında adli sicile kaydedilmesi gereken kararlardan olmadığı gözetilmeden, 6352 sayılı Yasanın Geçici 2/2 ve 5271 sayılı CMK’ nın 223/4 maddesi uyarınca sanık hakkında verilen ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın 5352 sayılı Adli Sicil Kanunun 6/2 maddesi uyarınca adli sicile kaydedilmesine karar verilmesi, SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 1412 sayılı CMUK’ nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün olduğundan hüküm fıkrasında “…“6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacı İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basım Yayım Yolu İle İşlenen Suçlara İlişkin Dava Ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 103. Maddesi ile değişik 5352 sayılı Adli Sicil Kanunun 6/2 maddesi nazara alınarak karar kesinleştiğinde sanık hakkında verilen kararın Adli Sicilde Mahsus sisteme kaydedilmek üzere tali karar fişi düzenlenerek ADLİ SİCİL İSTATİSTİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE GÖNDERİLMESİNE” “ dair bölümün çıkartılmasına karar verilmesi suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 12.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 171 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6352/m.83,84, GEÇİCİ MADDE:2/2 YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN MADDE 83: 5237 sayılı Kanunun 163 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “(3) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” MADDE 84- 5237 sayılı Kanunun 168 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ve karşılıksız yararlanma” ibaresi madde metninden çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “(5) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz.” MADDE 103- 25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 6 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “(2) Karşılıksız yararlanma suçunda etkin pişmanlıktan yararlanması dolayısıyla şüpheli, sanık veya hükümlü hakkında verilen kararlar adlî sicilde bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Onbeş yıl süreyle muhafaza edilen bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından istenmesi halinde verilebilir.” GEÇİCİ MADDE 2- (1) Bu Kanunda yapılan değişiklikler karşısında; ilgili suçlardan dolayı açılan ve temyiz aşamasında bulunan dava dosyalarından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bulunanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca; Yargıtay ilgili dairesinde bulunan dosyalar ise bu dairece, hükmü veren mahkemeye gönderilir. (2) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar. 172 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 5237/m.163 TÜRK CEZA KANUNU (1) Otomatlar aracılığı ile sunulan ve bedeli ödendiği takdirde yararlanılabilen bir hizmetten ödeme yapmadan yararlanan kişi, iki aydan altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Telefon hatları ile frekanslarından veya elektromanyetik dalgalarla yapılan şifreli veya şifresiz yayınlardan sahibinin veya zilyedinin rızası olmadan yararlanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. 5352/m.6-2 ADLİ SİCİL KANUNU (2) (Ek: 2/7/2012-6352/103 md.) Karşılıksız yararlanma suçunda etkin pişmanlıktan yararlanması dolayısıyla şüpheli, sanık veya hükümlü hakkında verilen kararlar adlî sicilde bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Onbeş yıl süreyle muhafaza edilen bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından istenmesi halinde verilebilir. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 173 YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Tarih: 24.1.2013 Esas: 2012/18645 Karar: 2013/1463 İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA SUÇU HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI ÖZET: Yerel Mahkemece verilen kararın temyizen incelenmesinde Özel Dairece; Sanığa yüklenen imar kirliliğine neden olma suçunda, kişilere veya kamu idaresine karşı doğrudan bir zarara yol açtığının kanıtlanmamış bulunması, sanığın silinme koşulları oluşmuş sabıkasının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyeceğinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmaması bozmayı gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 5271/m.231-5 5237/m.184-5 DAVA : Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak; 5271 sayılı CMK’nın 5728 sayılı Yasa ile değişik 231/5. maddesi uyarınca mahkemece hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için; sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması, mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın 174 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 aynen iade suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. İncelenen dosyada sanığa yüklenen kendisine ait binaya ruhsat almadan çatı katı yapmak suretiyle imar kirliliğine neden olma suçunda kişilere veya kamu idaresine karşı doğrudan bir zarara yol açtığının kanıtlanmamış bulunması, ruhsatsız yapının eski hale getirilmesinin ise ancak TCK’nın 184/5 maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması bakımından gözetilebilmesi ve sanığın silinme koşulları oluşmuş sabıkasının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyeceğinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunun uygulanma koşullarının bu doğrultuda değerlendirilmesi gerekirken, suçtan kaynaklanan zararın giderilmediği, suça konu yapıyı yıkmadığı, ruhsat almadığı şeklindeki yasal olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmaması, SONUÇ : Yasaya aykırı ve sanığın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 24.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 5271/m.231-5 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (5) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder. 5237/m.184-5 TÜRK CEZA KANUNU (5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar plânına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar. SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 175 YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Tarih: 21.3.2013 Esas: 2013/6656 Karar: 2013/4666 KANUN YARARINA TEMYİZ TAZYİK HAPSİ İLE CEZALANDIRILAN SANIĞIN DENETİMLİ SERBESTLİK HÜKÜMLERİNDEN YARARLANDIRILAMAYACAĞI, KENDİSİNDEN BEKLENEN YÜKÜMLÜLÜĞÜ YERİNE GETİRDİĞİ TAKDİRDE SERBEST BIRAKILACAĞI ÖZET: Ödeme şartını ihlal eden sanığın, İcra Hakimliğince 3 aya kadar tazyik hapsiyle cezanlandırılmasına karar verilmiştir. Kararın kesinleşerek infaza verilmesini müteakip hükümlü tarafından denetimli serbestlikten yararlanma talebinde bulunulmuş, İnfaz Hakimliğince talep kabul edilerek hükümlünün cezasının hak ederek salıverilme tarihine kadar denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verilmiştir. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itirazın reddine dair karara karşı kanun yoluna bozma isteminde bulunulmuştur. Özel Dairece; Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları, tekerrüre esas olmaz, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz ve adli sicil kayıtlarına işlenmez. Kısmi bir düzeni korumak amacıyla getirilen bu düzenlemeyle, kişinin kendisinden beklenen yükümlülüğü yerine getirdiği takdirde serbest kalacağı anlaşılmaktadır. İtirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Ağır Ceza Mahkemesinin kararının bozulmasına, İcra Ceza Mahkemesinin kararının aynen infazı için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 2004/m.340 5275/m.1 176 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü: KARAR : Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 12/03/2013 gün ve 2013/4155/17102 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 13/03/2013 gün ve KYB.2013/90631 sayılı ihbarnamesi ile; Ödeme şartını ihlal suçundan sanık M. A.’nın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesi uyarınca 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına dair, Kahramanmaraş İcra Ceza Mahkemesinin 11/10/2012 tarihli ve 2012/1392 esas, 2012/1622 sayılı kararının kesinleşerek infaza verilmesini müteakip, hükümlü tarafından 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a 6411 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 13. maddesi ile eklenen geçici 4 ve 6291 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 ve 2. maddesi ile eklenen geçici 3 ve 105/A maddelerinden yararlanma talebinde bulunulması üzerine, söz konusu talebin kabulü ile hükümlünün cezasının hak ederek salıverilme tarihi olan 06/05/2013 tarihine kadar denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına ilişkin, Kahramanmaraş İnfaz Hakimliğinin 06/02/2013 tarihli ve 2013/317 esas, 2013/313 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/02/2013 tarihli ve 2013/131 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 45. maddesinde, suç karşılığı uygulanacak yaptırımların, hapis ve adli para cezası olarak belirlendiği, diğer taraftan 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 1. maddesinde bu Kanunun amacının, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğunun belirtildiği, bu haliyle 5275 sayılı Kanun’un ceza ve güvenlik tedbirlerine dair hususları kapsamakta olup tazyik hapislerine ilişkin bir hususa yer vermediği, keza Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün 193/4. maddesinde yer alan “disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları, tekerrüre esas olmaz, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz ve adli sicil kayıtlarına işlenmez.” hükmü ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/11/2006 tarihli ve 2006/16-220-231 sayılı ilamı birlikte değerlendirildiğinde, disiplin ve tazyik hapsinin bir “hapis” cezası olmadığı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesinde tanımlanan “disiplin hapsi” kavramı içinde kaldığı ve kısmi bir düzeni korumak amacıyla getirildiği, kişinin kendisinden beklenen yükümlülüğü yerine getirdiği takdirde de serbest kalacağının anlaşılmasına göre, 5275 sayılı Kanun’a 6291 sayılı Kanun’un 1 ve 2. maddeleri ile eklenen SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 177 geçici 3 ve 105/A maddeleri ile 6411 sayılı Kanun’un 13. maddesi ile eklenen geçici 4. maddesiyle getirilen hükümlülerin cezalarının bir kısmının denetimli cezasına mahkum olan hükümlüler yönünden uygulanması gerekeceği cihetle, itirazın bu yönden kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü: KARAR : Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18.09.2007 tarih ve 214-181 sayılı ve 17.04.2004 tarih ve 32-97 sayılı kararlarında belirtildiği gibi infaza ilişkin hususların kazanılmış hak oluşturmayacağı cihetle, SONUÇ : İncelenen dosya içeriğine göre kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/02/2013 tarihli ve 2013/131 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Kahramanmaraş İcra Ceza Mahkemesinin 11.10.2012 gün ve 1392-1622 sayılı kararın aynen infazı için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2004/m.340 İCRA VE İFLAS KANUNU (Değişik: 5358 - 31.5.2005 / m.11) 111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikayeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez. 5275/m.1 CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN (1) Bu Kanunun amacı, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir. 178 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Tarih: 1.4.2013 Esas: 2011/22739 Karar: 2013/5886 DOLANDIRICILIK SUÇU EVLİLİK YAPMIŞ OLAN SANIĞIN YETİM MAAŞINI ALMAYA DEVAM ETMESİNİN DOLANDIRICILIK SUÇUNU OLUŞTURMADIĞI ÖZET: Yetim aylığı alan sanığın evlendikten sonra da yetim aylığını almaya devam etmesi üzerine Mahkemece dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetine karar verilmiştir. Özel Dairece; Sanığa yetim aylığı bağlandığı, yeni bir evlilik yapmasından sonra yetim maaşı almaya devam ettiği, sanığın nüfus kaydı incelendiğinde evlendiğinin kolaylıkla tespit edilebileceği anlaşılmakla dolandırıcılık suçunun oluşmadığı gözetilmeden mahkûmiyet kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 5510/m.55-son, 96 DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü: KARAR : Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara SAYI: 42 YARGITAY KARARLARI 179 alınmalıdır. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 55/son maddesi ve Sosyal Sigortalar Yoklama Yönetmeliğinin 73 ve devamı maddesi ile ilgili tebliğin 6 ve 7.maddeleri kapsamında; “Gelir veya aylık almakta iken ölen ya da gerekli koşulları kaybedenlerin zamanında belirlenerek, öncelikle bunlar adına yapılan ödemelerin durdurulması, daha sonra da gelir/aylığın kesilerek varsa yersiz ödemelerin geri alınması amacıyla bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen usul ve esaslar dahilinde yoklama işlemleri yapılır. Ölüm geliri veya ölüm aylığı alanlar için, sigortalının; dul eşinin evlenmediği hususları, Sosyal Güvenlik Kurumu’nca yürütülecek yoklama işlemleri ile tespit edilir. Kurum gerekli gördüğü zaman ve hallerde belirleyeceği yöntemlerle gelir veya aylık alanlarla bunların veli, vasi, kayyım ve vekillerinin, tebliğin 6.maddesinde yer alan bilgilerinin tespiti amacıyla yoklama yaptırabilir. Yoklama işlemi gelir veya aylık ödeyen bankalar ve PTT şubelerine de yaptırabilir. Kurumca, gelir/aylık alma şartlarının devam edip etmediğinin tespiti amacı ile gerekli görülen hallerde, kendi mevzuatlarına göre kayıt veya tescil yapan ilgili kurum, kuruluş, birlik ve odalar ile vergi dairelerinden usulüne göre düzenlenmiş belge istenebilir, Kurum Ödemeler Kütüğü ile Nüfus ve Vatandaşlık işleri Genel Müdürlüğünün nüfus kütükleri her ay 15 günü geçmemek üzere belirli periyotlarla karşılaştırılarak, cinsiyet değişikliği, ölüm ve evlenme nedeniyle gelir ve aylık alma hakkını yitirdiği tespit edilen sigortalı ve hak sahiplerinin gelir/aylık ödemeleri durdurulur” hükümlerini amirdir. 5510 sayılı Yasanın 96.maddesine göre; “kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler; kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden, kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren yirmidört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmidört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu sürenin sonundan itibaren hesaplanacak olan kanuni faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır” hükmü gözetilerek, Sanığa yetim aylığı bağlandığı, 26.09.2001’te yeni bir evlilik yapmasından sonra yetim maaşı almaya devam ettiği, sanığın nüfus kaydı incelendiğinde 180 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 evlendiğinin kolaylıkla tespit edilebileceği anlaşılmakla dolandırıcılık suçunun oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi, SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.un 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 5510/m.55-son SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU Gelir ve aylık alma şartlarının devam edip etmediğine yönelik yoklama işlemlerine ilişkin usûl ve esaslar ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir. 5510/m.96 SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU MADDE 96- Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler; a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden, b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren yirmidört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmidört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır. Alacakların yersiz ödemelere mahsubu, en eski borçtan başlanarak borç aslına yapılır, kanunî faiz kalan borca uygulanır. Bu hüküm ilgili hak sahiplerinin muvafakat etmeleri kaydıyla, aynı dosyadan diğer bir hak sahibine yapılan yersiz ödemelere mahsubunda da uygulanır. Yersiz ödemenin gelir ve aylıklardan kesilmesinde, kesintinin başlayacağı ödeme dönemi başı itibarıyla kanunî faizi ile birlikte hesaplanan borç tutarı, gelir ve aylıktan % 25 oranında kesilmek suretiyle uygulanır. Yersiz ödemelerin tespiti ile geri alınmasına ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. SAYI: 42 DANIŞTAY KARARLARI 183 DANIŞTAY 5. DAİRE Tarih: 19.2.2013 Esas: 2010/965 Karar: 2013/1163 GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMANIN, DEVLET KAMU HİZMETLERİNİN GEREKTİRDİĞİ HALLERDE, GÖREVİ BAŞINDA KALMASINDA SAKINCA GÖRÜLECEK DEVLET MEMURLARI HAKKINDA ALINAN İHTİYATİ TEBBİR OLDUĞU TAPU SİCİL MÜDÜRÜ KADROSUNDA GÖREV YAPAN DAVACININ SAHİP OLDUĞU KADRO AYLIĞININ, KONTROL MEMURLUĞUNA ATANIRKEN KAZANILMIŞ HAK SAYILAMAYACAĞI ÖZET: Tapu sicil müdürü olarak görev yapan davacının, Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğü emrine kontrol memuru olarak atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır. İdare Mahkemesince işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir. Özel Dairece; 657 Yasa’da, görevden uzaklaştırmanın Devlet memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbir olduğu, görevden uzaklaştırılanların, aylıklarının üçte ikisinin ödeneceği, bu gibilerin bu Kanunun öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya devam edecekleri düzenlemesine yer verilmiş olup, İdarelerin, 657 sayılı Yasa’nın76. Maddesiyle kendilerine tanınan naklen atama yetkisini bu dönemde kullanamayacaklarına yönelik bir kısıtlama getirilmemiştir. Bu nedenle, dava konusu işlemin, davacının görevden uzak olduğu dönemde kurulmuş olması anılan işlemi sakatlamayacaktır. Tapu sicil müdürü kadrosunda görev yapan davacının sahip olduğu kadro aylığının, kontrol memurluğuna atanırken kazanılmış hak sayılması olanaklı değildir. Dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediğinden, işlemin iptali 184 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 yolunda verilen Mahkeme kararında ise hukuki isabet görülmeyip hükmün bozulmasına karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 657/m.68-B, 76, 137, 138, 140, 141 İstemin Özeti : Elazığ 1. İdare Mahkemesince verilen 01.07.2009 günlü, E:2005/206, K:2009/1077 sayılı kararın dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir. Cevabın Özeti: Cevap verilmemiştir. Danıştay Tetkik Hâkimi: Düşüncesi: İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü: KARAR : Dava, P... Tapu Sicil Müdürlüğünde tapu sicil müdürü olarak görev yapan davacının, E... Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğü emrine kontrol memuru olarak atanmasına ilişkin 9.3.2005 günlü, 5407 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Elazığ 1. İdare Mahkemesince verilen 01.07.2009 günlü, E:2005/206, K:2009/1077 sayılı kararla; davacının, hakkında uygulanan görevden uzaklaştırma tedbiri devam ederken, kazanılmış hak aylık derecesi 1. derecenin 1. kademesinden 2. derecenin 3. kademesine düşürülmek suretiyle kurulan dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline hükmedilmiştir. Davalı İdare, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğunu öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 137. maddesinde, görevden uzaklaştırmanın, Devlet kamu hizmetlerinin gerektirdiği hallerde, görevi başında kalmasında sakınca görülecek Devlet memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbir olduğu; 140. maddesinde, haklarında mahkemelerce cezai kovuşturma yapılan Devlet memurlarının da 138. maddedeki yetkililer tarafından görevden uzaklaştırılabilecekleri, 141. maddesinde ise, görevden uzaklaştırılan ve görevi ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınan memurlara bu süre içinde aylıklarının üçte ikisinin ödeneceği, bu gibilerin bu Kanunun öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya devam edecekleri düzenlemesine yer verilmiştir. 657 sayılı Yasa’nın 68. maddesinin B bendinde ise; eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı hariç, sınıfların 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerindeki kadrolarına, derece yükselmesindeki süre kaydı aranmaksızın, atanmasındaki usule göre daha aşağıdaki derecelerdenatama yapılabileceği ancak, bu şekilde bir atamanın yapılabilmesi için ilgilinin; a ) 1 inci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300 ve daha yukarıda olanlar için en az 12 yıl, b ) 1 inci ve 2 nci SAYI: 42 DANIŞTAY KARARLARI 185 dereceli kadrolardan; ek göstergesi 5300’den az olanlar için en az 10 yıl, c ) 3 üncü ve 4 üncü dereceli kadrolar için en az 8 yıl, hizmetinin bulunması ve yükseköğrenim görmüş olması gerektiği, dört yıldan az süreli yükseköğrenim görenler için bu sürelere iki yıl ilave edileceği, bu sürelerin hesabında; 8.6.1984 tarihli ve 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesi kapsamına dâhil kurumlarda fiilen çalışılan süreler ile Yasama Organı Üyeliğinde, belediye başkanlığında, belediye ve il genel meclisi üyeliğinde, kanunlarla kurulan fonlarda, muvazzaf askerlikte, okul devresi dâhil yedek subaylıkta ve uluslararası kuruluşlarda geçen sürelerin tamamı ile yükseköğrenim gördükten sonra özel kurumlarda veya serbest olarak çalıştıkları sürenin; Başbakanlık ve bakanlıkların bağlı ve ilgili kuruluşlarının müsteşar ve müsteşar yardımcıları ile en üst yönetici konumundaki genel müdür ve başkan kadrolarına atanacaklar için tamamı, diğer kadrolara atanacaklar için altı yılı geçmemek üzere dörtte üçünün dikkate alınacağı, bu bent hükümlerine göre atananların, atandıkları kadronun aylık ( Ek gösterge dâhil ) ve diğer haklarından yararlanacakları, bu suretle üst dereceye atananların bu kadrolarda geçirdikleri her yıl kademe ilerlemesi ve her “3” yıl derece yükselmesi sayılmak suretiyle kazanılmış hak ve emeklilik keseneğine esas aylık derecelerinin yükselmesinde göz önüne alınacağı, ancak atandıkları kadro aylıklarının, başka görevlere atanma halinde kazanılmış hak sayılmayacağı hususu hükme bağlanmıştır. Dosyanın incelenmesinden; P... Tapu Sicil Müdürü olarak görevine devam etmekte iken 29.1.2002 tarihinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 68/B maddesi uyarınca 1. dereceli tapu sicil müdürü kadrosuna atanan davacının, hakkında açılan ceza davası sonucunda T... Ağır Ceza Mahkemesinin 30.12.2004 günlü, E:2004/17, K:2004/77 sayılı kararıyla, ikna suretiyle irtikâp suçunu işlediğinden bahisle 2 yıl 2 ay 20 gün ağır hapis cezasına ve memuriyetten müebbet en mahrumiyet cezasına mahkûm edildiği, anılan kararın temyiz edilmesi sebebiyle 23.2.2005 günlü işlemle, temyiz sonucuna kadar iki ayda bir incelenmek üzere görevden uzaklaştırılmasına karar verildiği, görevden uzaklaştırma tedbiri devam etmekte iken dava konusu işlemle E... Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğü emrine 2. derecenin 3. kademesinde kontrol memuru olarak atanması üzerine temyizen incelenmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. 657 Yasa’da, görevden uzaklaştırmanın Devlet memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbir olduğu, görevden uzaklaştırılanların, aylıklarının üçte ikisinin ödeneceği, bu gibilerin bu Kanunun öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya devam edecekleri düzenlemesine yer verilmiş olup, İdarelerin, 657 sayılı Yasa’nın76. Maddesiyle kendilerine tanınan naklen atama yetkisini bu dönemde kullanamayacaklarına yönelik bir kısıtlama getirilmemiştir. Bu nedenle, dava konusu işlemin, davacının görevden uzak olduğu dönemde 186 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 kurulmuş olması anılan işlemi sakatlamayacaktır. Öte yandan, 29.1.2002 tarihinden itibaren 657 sayılı Yasa’nın 68. maddesinin ( B ) bendi uyarınca 1. dereceli tapu sicil müdürü kadrosunda görev yapan davacının sahip olduğu 1. derecenin 1. kademesi kadro aylığının, anılan bendin son cümlesi uyarınca kontrol memurluğuna atanırken kazanılmış hak sayılması olanaklı değildir. Buna göre, 13.4.2001 tarihinde 3.’derecenin 3. kademesinde bulunan davacının, dava konusu işlem tarihine kadar görev yaptığı sürenin her yılı bir kademe ilerlemesi, her üç yılı bir derece yükselmesine esas olacak şekilde değerlendirildiğinde, dava konusu işlem tarihi itibarıyla 2. derecenin 3. kademesinde kontrol memuru kadrosuna atanmasında bu yönüyle de hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Bu durumda, dava konusu işlemde yukarıda yer verilen hususlar bakımından hukuka aykırılık görülmediğinden, belirtilen gerekçelerle işlemin iptali yolunda verilen Mahkeme kararında ise hukuki isabet görülmemiştir. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davalı İdarenin temyiz isteminin kabulüyle, E. 1. İdare Mahkemesince verilen 01.07.2009 günlü, E:2005/206, K:2009/1077 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun’la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 19.02.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. ( X ) KARŞI OY: Görevden uzaklaştırma işlemi, kamu görevlilerinin, görevleri başında kalmaları halinde doğması olası sakıncaları gidermek amacıyla kurulur. Geçici süreli bir tedbir olan ve ivedilik taşıyan bu müessese ile hizmetin yürütülmesinde kuvvetle muhtemel olumsuzlukların ortaya çıkması engellenmiş olur. Konuya bu yönüyle bakıldığında, hakkında görevden uzaklaştırma tedbiri uygulanan bir kamu görevlisinin yer değiştirme suretiyle atamaya tabi tutulması hukuken mümkün değildir. Zira İdarenin görevden uzaklaştırılan kamu görevlisinin kadrosu üzerinde herhangi bir tasarruf hakkı bulunmamaktadır. Davacı hakkında kurulacak bir nakil işlemi, görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılması, önlemin sona erdirilmesi anlamını taşıyacaktır. Hukuken yapılması gereken, görevden uzaklaştırma sonrasında ortaya çıkacak hukuki duruma bağlı olarak kamu görevlileri hakkında gerekirse yer değiştirme işlemi kurulmasıdır. Belirtilen nedenlerle, görevden uzaklaştırma işlemi hukuken ayakta iken, davacı hakkında yer değiştirme işlemi tesisinin mümkün bulunmadığı, Mahkeme kararının bu gerekçeye dayalı olarak onanması gerektiği görüşüyle karara karşıyım. SAYI: 42 DANIŞTAY KARARLARI 187 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 657/m.68-B DEVLET MEMURLARI KANUNU (Değişik madde: 12/02/1982 - 2595/5 md.) B) ( Değişik bent: 04/05/1984 - KHK 199/1 md.) Eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı hariç, sınıfların 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerindeki kadrolarına, derece yükselmesindeki süre kaydı aranmaksızın, atanmasındaki usule göre daha aşağıdaki derecelerden atama yapılabilir. (Değişik paragraf: 13/02/2011-6111 S.K 101. mad.) Ancak, bu şekilde bir atamanın yapılabilmesi için ilgilinin; a) 1 inci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300 ve daha yukarıda olanlar için en az 12 yıl, b) 1 inci ve 2 nci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300’den az olanlar için en az 10 yıl, c) 3 üncü ve 4 üncü dereceli kadrolar için en az 8 yıl, hizmetinin bulunması ve yükseköğrenim görmüş olması şarttır. Dört yıldan az süreli yükseköğrenim görenler için bu sürelere iki yıl ilave edilir. Bu sürelerin hesabında; 8/6/1984 tarihli ve 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesi kapsamına dâhil kurumlarda fiilen çalışılan süreler ile Yasama Organı Üyeliğinde, belediye başkanlığında, belediye ve il genel meclisi üyeliğinde, kanunlarla kurulan fonlarda, muvazzaf askerlikte, okul devresi dâhil yedek subaylıkta ve uluslararası kuruluşlarda geçen sürelerin tamamı ile yükseköğrenim gördükten sonra özel kurumlarda veya serbest olarak çalıştıkları sürenin; Başbakanlık ve bakanlıkların bağlı ve ilgili kuruluşlarının müsteşar ve müsteşar yardımcıları ile en üst yönetici konumundaki genel müdür ve başkan kadrolarına atanacaklar için tamamı, diğer kadrolara atanacaklar için altı yılı geçmemek üzere dörtte üçü dikkate alınır. (Ek fıkra: 26/08/1993 - KHK - 501/1 md.; İptal Anayasa Mahkemesinin 06/10/1993 tarihli ve E.1993/32, K.1993/32 sayılı kararı ile) (Değişik fıkra: 27/06/1989 - KHK - 375/7 md.) 08/06/1984 tarih ve 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesi kapsamına dahil kurumlarda fiilen çalışmış olması ve yüksek öğrenim görmüş bulunması şarttır. Ancak dört yıldan daha az süreli yüksek öğrenim görenler için yukarıdaki sürelere ikişer yıl ilave edilir. Yasama Organı Üyeliğinde, Kanunlarla kurulan fonlarda, muvazzaf askerlikte ve okul devresi dahil yedek subaylıkta ve uluslararası kuruluşlarda geçen sürelerin tamamı ile yüksek öğrenim gördükten sonra özel kurumlarda veya serbest olarak çalıştıkları sürenin 6 yılı geçmemek üzere 3/4’ü yukarıdaki sürelerin hesabında dikkate alınır. Bu bent hükümlerine göre atananlar atandıkları kadronun aylık (Ek gösterge dahil) ve diğer haklarından yararlanırlar. Bu suretle üst dereceye atananların bu kadrolarda geçirdikleri her yıl kademe ilerlemesi ve her “3” yıl derece yükselmesi 188 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 sayılmak suretiyle kazanılmış hak ve emeklilik keseneğine esas aylık derecelerinin yükselmesinde gözönüne alınır. Ancak atandıkları kadro aylıkları, başka görevlere atanma halinde kazanılmış hak sayılmaz. 657/m.76 DEVLET MEMURLARI KANUNU (Değişik madde: 30/05/1974 - KHK/12; Aynen kabul: 15/05/1975 - 1897/1 md.) Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler. Memurlar istekleri ile, kurumlarında kazanılmış hak derecelerinin en çok üç derece altında aynı veya başka yerlerdeki kadrolara atanabilirler. Aşağı dereceye atananların 68 inci maddede yazılı süre kaydı aranmaksızın eski derecelerine tekrar atanmaları mümkündür. Kazanılmış hak derecelerinden aşağı derecelere atananların aylık derece ve kademeleri genel hükümlere göre tespit edilmekle beraber, atandıkları bu derecelerde geçirdikleri süreler (kesenek ve karşılık farklarının kendileri tarafından her ay T.C. Emekli Sandığına gönderilmesini kabul etmeleri şartiyle) emeklilik yönünden eski derecelerinde değerlendirilir. 657/m.137, 138, 140, 141 DEVLET MEMURLARI KANUNU Madde 137 - Görevden uzaklaştırma, Devlet kamu hizmetlerinin gerektirdiği hallerde, görevi başında kalmasında sakınca görülecek Devlet memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbirdir. Görevden uzaklaştırma tedbiri, soruşturmanın herhangi bir safhasında da alınabilir. Madde 138 - Görevden uzaklaştırmaya yetkililer şunlardır. a) Atamaya yetkili amirler; b) Bakanlık ve genel müdürlük müfettişleri; c) İllerde valiler; ç) İlçelerde kaymakamlar (İlçe idare şube başkanları hakkında valinin muvafakati şarttır.) Valiler ve kaymakamlar tarafından alınan görevden uzaklaştırma tedbiri, memurun kurumuna derhal bildirilir. Madde 140 - Haklarında mahkemelerce cezai kovuşturma yapılan Devlet memurları da 138 inci maddedeki yetkililer tarafından görevden uzaklaştırılabilirler. Madde 141 - (Değişik madde: 30/05/1974 - KHK/12; Aynen kabul: 15/05/1975 - 1897/1 md.) Görevden uzaklaştırılan ve görevi ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınan memurlara bu süre içinde aylıklarının üçte ikisi ödenir. Bu gibiler bu Kanunun öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya devam ederler. SAYI: 42 DANIŞTAY KARARLARI 189 143 üncü maddede sayılan durumların gerçekleşmesi halinde, bunların aylıklarının kesilmiş olan üçte biri kendilerine ödenir ve görevden uzakta geçirdikleri süre, derecelerindeki kademe ilerlemesinde ve bu sürenin derece yükselmesi için gerekli en az bekleme süresini aşan kısmı, üst dereceye yükselmeleri halinde, bu derecede kademe ilerlemesi yapılmak suretiyle değerlendirilir. MEVZUAT KANUNLAR BAKANLAR KURULU KARARLARI YÖNETMELİKLER GENELGELER TEBLİĞLER TÜZÜKLER MİLLETLERARASI ANTLAŞMALAR SAYI: 42 KANUNLAR 193 KANUNLAR TARİH KANUN NO 01.05.2013 6461 03.05.2013 6462 22.05.2013 6463 6464 6465 6466 6467 6468 KONUSU Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek Cumhuriyeti Arasında Kültür Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Güneydoğu Avrupa Afetlere Hazırlık ve Önleme Girişiminin Kurumsal Çerçevesi Hususunda Mutabakat Muhtırasının ve Ekinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı ile Kosova Cumhuriyeti Eğitim, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı Arasında Eğitim Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım Alanında İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun 194 LEGES Hukuk Dergisi 6469 6470 6471 6472 6473 6474 23.05.2013 6475 29.05.2013 6476 6477 HAZİRAN 2013 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Malezya Hükümeti Arasında 27 Eylül 1994 Tarihinde Ankara’da İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bolivya Çokuluslu Devleti Hükümeti Arasında Ekonomik ve Ticari İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşmasını Değiştiren Protokole Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının I Sayılı Protokolünün II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2010 Sayılı Ortak Komite Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Tanzanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Türkiye Cumhuriyeti ile Tunus Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Ortaklık Anlaşmasının Ekinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki 1/2012 Sayılı Türkiye-Tunus Ortaklık Konseyi Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Posta Hizmetleri Kanunu RACVIAC-Güvenlik İşbirliği Merkezi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun 1978 Protokolü ile Değişik 1973 Tarihli Denizlerin Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine Ait Uluslararası Sözleşmenin III ve IV üncü Eklerine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun SAYI: 42 KANUNLAR 195 6478 6479 6480 6481 6482 6483 6484 6485 6486 1974 Denizde Can Emniyeti Uluslararası Sözleşmesine İlişkin 1988 Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun 1972 Denizde Çatışmanın Önlenmesine İlişkin Uluslararası Kurallar Hakkında Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun 1989 Uluslararası Kurtarma Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Deniz Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun İslam Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Türkiye Cumhuriyeti ile İslam Kalkınma Bankası Grubu Arasında Türkiye’de İslam Kalkınma Bankası Grubu Ülke Ofisi Kurulmasına İlişkin Anlaşma ile Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Özel Sektörün Geliştirilmesi İslami Kurumu Kurucu Anlaşmanın Tadiline İlişkin Genel Kurul Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun 187 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 196 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 BAKANLAR KURULU KARARLARI TARİH 02.05.2013 KARAR NO 2013/4546 2013/4560 2013/4564 2013/4574 2013/4575 2013/4576 03.05.2013 2013/4580 2013/4617 KONUSU Balıkesir Merkez Havalimanı Yeni Terminal Ünitesi ve Mütemmimlerinin İnşası Amacıyla Balıkesir İli, Merkez Halalca Köyü, Şehiryolu Mevkiinde Yer Alan Bazı Taşınmazlar ile Üzerindeki Muhdesatın Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar Yozgat İli, Merkez İlçesi, Medrese Mahallesi Sınırları İçinde Bulunan Bazı Taşınmazların Yozgat Belediyesi Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne Ait “154 kV Gazipaşa-Alanya 2 Enerji İletim Hattı Projesi” Kapsamında Bazı Taşınmazlarda Direk Yerlerinin Mülkiyet Şeklinde, İletken Salınım Gabarisinin ise İrtifak Hakkı Kurulmak Suretiyle Adı Geçen Genel Müdürlük Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar Osmaniye İlinde Tesis Edilecek Akçakoyun Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Hazine Adına Tescil Edilmek Üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar Erzincan İli, Merkez İlçe, Demirkent Beldesi Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar Aydın İli, Merkez İlçe, Ilıcabaşı Mahallesi Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Geçici 39 uncu Maddesiyle İhdas Edilen Uzman ve Uzman Yardımcısı Kadrolarının Tahsisi Hakkında Karar 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun Geçici 20 nci Maddesi Kapsamındaki Bankalar, Sigorta ve Reasürans Şirketleri, Ticaret Odaları, Borsalar veya Bunların Teşkil Ettikleri Birlikler Personeli İçin SAYI: 42 04.05.2013 BAKANLAR KURULU KARARLARI 197 2013/4601 2013/4620 2013/4621 2013/4622 2013/4623 05.05.2013 2013/4581 2013/4582 2013/4583 2013/4586 Kurulmuş Bulunan Sandıkların İştirakçileri ile Aylık veya Gelir Bağlanmış Olanlar ile Bunların Hak Sahiplerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna Devredilmesine İlişkin Sürenin Bir Yıl Uzatılması Hakkında Karar Çevre Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunması Programını Tercih Eden Üreticilerin Desteklenmesine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar İzmir Ekonomi Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Yer Alan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin Adının İşletme Fakültesi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Karar Muş Alparslan Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Yer Alan İlahiyat Fakültesinin Adının İslami İlimler Fakültesi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Karar Uşak Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Kurulması Hakkında Karar Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Yabancı Diller Yüksekokulu Kurulması Hakkında Karar Bursa İli, Mustafakemalpaşa İlçesinde Tesis Edilecek Devecikonağı Barajı ve Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar Büyük Menderes-Cindere Projesi Kapsamındaki Yenicekent İletim Kanalının Yapımı Maksadıyla Bazı Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 154 kV Osmaniye 2 Trafo Merkezi Projesi Kapsamında Bazı Taşınmazların Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar Malatya İli Kent Merkezinde Bulunan Alanın Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı İlan Edilmesi Hakkında Karar 198 LEGES Hukuk Dergisi 2013/4589 2013/4599 2013/4602 2013/4615 2013/4619 09.05.2013 2013/4614 14.05.2013 2013/4539 2013/4627 2013/4651 16.05.2013 2013/4624 2013/4625 2013/4626 HAZİRAN 2013 Samsun İli, Canik İlçesi, Gazi Osman Paşa Mahallesi Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar İstanbul İli, Fatih İlçesi Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın Yenileme Alanı İlan Edilmesi Hakkında Karar Kütahya İli, Pazarlar İlçesi, Hoca Ahmet Yesevi Mahallesi Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar İzmir İli, Menemen İlçesi, Ahıhıdır, Seydinasurullah ve Kazımpaşa Mahalleleri Sınırlaır İçerisinde Bulunan Alanın Riskli Alan Olarak Belirlenmesi Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) ile Almanya Federal Cumhuriyeti, Federal Suç Dairesi (BKA), Şüpheli İşlemler Bildirim Merkezi Arasında Karapara Aklama ve Terörün Finansmanı ile İlgili Finansal İstihbarat Değişimine Dair Mutabakat Muhtırası Hakkında Karar Rekabet Kurulu Üyesi Kenan Türk’ün, İkinci Başkan Olarak Görevlendirilmesi Hakkında Karar Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve Bünyesindeki Kurumlarda Görevli Olanlara Ödenecek Ücret ve Huzur Haklarının Tespiti Hakkında Karar İthalat Rejimi Kararına Ek Karar 2012-2013 Pazarlama Yılında Nişasta Kökenli Şekerler İçin Şeker Kurulu Tarafından Ayrılan Kotanın % 38 Oranında Artırılması Hakkında Karar Giresun Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Turizm Fakültesi Kurulması Hakkında Karar 22/12/2005 Tarihli ve 5436 Sayılı Kanunla İhdas Edilen İç Denetçi Kadrolarından (480) Adedinin Sınıf ve Derecelerinin Değiştirilerek Kamu Kurumlarına Tahsis Edilmesi Hakkında Karar Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının Taşra Teşkilatında Düzenleme Yapılmasına Dair Karar SAYI: 42 BAKANLAR KURULU KARARLARI 199 2013/4650 2013/4655 2013/4656 2013/4657 2013/4658 2013/4665 2013/4669 2013/4670 2013/4672 Van İli, Edremit İlçesinde Bulunan Bazı Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar İstanbul İli, Bayrampaşa İlçesi, Vatan Mahallesi Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın Riskli Alan Olarak Belirlenmesi Hakkında Karar Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulunun Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe Bağlı Olarak Turizm Fakültesi Kurulması Hakkında Karar Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Beyşehir Ali Akkanat Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulunun Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe Bağlı Olarak Beyşehir Ali Akkanat Turizm Fakültesi Kurulması Hakkında Karar Bazı İllerde Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı Temsilciliği Kurulması Hakkında Karar Umuma Mahsus Pasaport Hamili Rusya Federasyonu Vatandaşlarının Türkiye’ye Yapacakları Seyahatlerinde, 180 Gün İçinde Toplamda 90 Günü Aşmamak Kaydıyla 30 Gün Olan Vizesiz Kalış Sürelerinin 60 Güne Çıkarılması Hakkında Karar 380 kV Tufanbeyli TES TM-Yeşilhisar TM Enerji İletim Hattı Projesi Kapsamında Bazı Taşınmazların Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 154 kV Doruk HES TM-Dereli HES TM Enerji İletim Hattı Projesi Kapsamında Bazı Taşınmazların Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar Erzurum İli Aşkale İlçesinde Kurulacak Olan Tuana Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 200 LEGES Hukuk Dergisi 2013/4688 2013/4690 2013/4691 2013/4692 2013/4693 2013/4694 2013/4695 2013/4696 2013/4697 HAZİRAN 2013 Bazı Kamu İktisadi Teşebbüslerine Ait Kadro ve Pozisyonların İptal ve İhdası Hakkında Karar Pamukkale Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulunun Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe Bağlı Olarak Turizm Fakültesi Kurulması Hakkında Karar Adnan Menderes Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulunun Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe Bağlı Olarak Turizm Fakültesi Kurulması Hakkında Karar İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ile Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Kurulması Hakkında Karar Turgut Özal Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Kurulması Hakkında Karar Gümüşhane Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulunun Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe Bağlı Olarak Turizm Fakültesi Kurulması Hakkında Karar İstanbul Medipol Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Fen Bilimleri Enstitüsü ile İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Kurulması Hakkında Karar İstanbul Aydın Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Mühendislik-Mimarlık Fakültesinin Adının Mühendislik Fakültesi Olarak Değiştirilmesi ve Adı Geçen Rektörlüğe Bağlı Olarak Mimarlık ve Tasarım Fakültesi ile Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kurulması Hakkında Karar Sakarya İli, Erenler İlçesi, Yenimahalle ve Küpçüler Mahallesi Sınırları İçerisinde Bulunan Bazı Alanların Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar SAYI: 42 BAKANLAR KURULU KARARLARI 201 17.05.2013 2013/4629 2013/4633 2013/4645 2013/4649 2013/4654 2013/4668 2013/4673 Niğde İlinde Yürütülen Efendibey Mahallesi Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi Kapsamında Bazı Taşınmazların Niğde Belediyesi Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin Yabancı Ülkelere Yönelik Nakdi ve Gayrinakdi Resmi Destekli İhracat Kredileri ile İki Yıl ve Daha Uzun Vadeli Sigorta İşlemlerine İlişkin Türk Eximbank 2013 Yılı Ülke Limitleri Listesinin Onaylanması Hakkında Karar Eskişehir İli, Tepebaşı İlçesi, Mustafa Kemal Paşa, İhsaniye, Hacıalibey, Yeni, Işıklar ve Mamure Mahalleleri ile Odunpazarı İlçesi, Deliklitaş ve Kurtuluş Mahalleleri Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar Balıkesir İli, Manyas İlçesinde Tesis Edilecek Günaydın Rüzgar Enerji Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar Ankara İli, Altındağ İlçesi, Seyfi Demirsoy, Hacılar, Önder, Gültepe, Çalışkanlar ve Beşikkaya-Feridun Çelik Mahalleleri Sınırları İçerisinde Bulunan Bazı Alanların Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Tarafından 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü Maddesinin (f) Bendi Kapsamında Yapılacak İhalelere İlişkin Esaslar Hakkında Karar Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne Ait “380+154 kV Serbest Bölge-Kepez Enerji İletim Hattı (Mevcut Hat Yerine) Projesi” Kapsamında Bazı Taşınmazların Direk Yerlerinin Mülkiyet Şeklinde, İletken Salınım Gabarisinin ise İrtifak Hakkı Kurulmak Suretiyle Adı Geçen Genel Müdürlük Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 202 LEGES Hukuk Dergisi 2013/4676 2013/4677 2013/4678 2013/4689 18.05.2013 2013/4636 2013/4637 2013/4642 2013/4648 HAZİRAN 2013 Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi MAKÜ BAKA Teknoloji Geliştirme Bölgesinin Kurulması ile Yıldız Teknik Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesinin Sınırlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Karar Afyonkarahisar İli, Merkez İlçe, Gökçe, Aksaraylı, Barbaros, Metli, Sümer, Nakilci, Bademli, Fakıpaşa, Hacı Mustafa, Hacı Abdurrahman ve Hacınasuh Mahalleleri Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar Kütahya İlinde Bulunan Bazı Alanların Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar İstanbul İli, Bağcılar İlçesi, Göztepe, Kemalpaşa, Demirkapı ve Evren Mahalleleri Sınırları İçerisinde Bulunan Bazı Alanların Riskli Alan Olarak Belirlenmesi Hakkında Karar Adana İli, Çukurova İlçesi, Belediyeevleri Mahallesi Sınırları İçerisinde Yer Alan Alanın Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar 154 kV Sincik Havza TM-Kahta TM Enerji İletim Hattı Projesi Kapsamında, Bazı Taşınmazların Direk Yerlerinin Mülkiyet Şeklinde, İletken Salınım Gabarisinin ise İrtifak Hakkı Kurulmak Suretiyle Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne Ait “154 kV (Uzundere-Tahtalı) Brş.NGaziemir Enerji İletim Hattı Projesi” Kapsamında Bazı Taşınmazlarda İhtiyaç Duyulan Direk Yerlerinin Mülkiyet Şeklinde, İletken Salınım Gabarisinin ise İrtifak Hakkı Kurulmak Suretiyle Adı Geçen Genel Müdürlük Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar Trabzon İli, Merkez İlçe, Ortahisar Mahallesinde Bulunan ve 4/4/2011 Tarihli ve 2011/1592 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla Yenileme Alanı Olarak Kabul Edilen Mülkiyeti Hazineye Ait Bazı Taşınmazların SAYI: 42 BAKANLAR KURULU KARARLARI 203 23.05.2013 2013/4700 2013/4715 24.05.2013 2013/4707 2013/4708 2013/4710 2013/4711 25.05.2013 2013/4703 30.05.2013 2013/4760 Bedelsiz Olarak Trabzon Belediyesine Devredilmesi Hakkında Karar Şanlıurfa İli, Kamberiye Mevkiinde Yürütülen Kentsel Dönüşüm ve Yenileme Projesi Kapsamında Bazı Taşınmazların Şanlıurfa Belediyesi Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar Büyükşehir Belediyeleri, İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Bunların Bağlı Kuruluşlarının Borçlarına Karşılık Genel Bütçe Vergi Gelirleri Tahsilat Toplamı Üzerinden Ayrılacak Paylardan Yapılacak Kesintilere İlişkin Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Esaslar Hakkında Karar Gediz Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Yabancı Diller Yüksekokulu Kurulması Hakkında Karar Yeni Demiryolu ve İkinci Hat Yapımları, Altyapı Rehabilitasyonu, Elektrifikasyon, Sinyalizasyon ve Telekomünikasyon Tesisleri Yapımı Projesi Kapsamında Menemen-Manisa İstasyonları Arasının Üç Hatlı Hale Getirilmesi Amacıyla Bazı Taşınmazlar ile Üzerindeki Muhdesatın Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulunun Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe Bağlı Olarak Turizm Fakültesi Kurulması Hakkında Karar Aksaray Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulunun Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe Bağlı Olarak Turizm Fakültesi Kurulması Hakkında Karar Kırıkkale İli Merkez Yenimahalle 1. Etap Kentsel Yenileme (Gecekondu Dönüşüm) Projesi Kapsamında Bazı Taşınmazların Kırıkkale Belediyesi Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar İthalat Rejimi Kararına Ek Karar 204 LEGES Hukuk Dergisi 2013/4761 2013/4763 HAZİRAN 2013 Morityus Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Karar Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar YÖNETMELİKLER TARİH 01.05.2013 02.05.2013 04.05.2013 06.05.2013 KONUSU Cumhuriyet Üniversitesi Tarım ve Hayvancılık Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Tabiat Varlıkları ve Doğal Sit Alanları ile Özel Çevre Koruma Bölgelerinde Bulunan Devletin Hüküm ve Tasarrufu Altındaki Yerlerin İdaresi Hakkında Yönetmelik Takviye Edici Gıdaların İthalatı, Üretimi, İşlenmesi ve Piyasaya Arzına İlişkin Yönetmelik Fazla veya Yersiz Ödemelerin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Fazla veya Yersiz Ödemelerin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Elektrik Piyasasında İnşaatına Başlanmış Olan Tesislere Yeni Üretim Lisansı Verilmesi Hakkında Yönetmelik Orman Muhafaza Memurlarının Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Şeker Depolama Kesintisi ve Prim Ödemeleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. Kapsam Dışı Personel Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Kaza Araştırma ve İnceleme Kurulu Yönetmeliği Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deney Hayvanları Yetiştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik SAYI: 42 07.05.2013 08.05.2013 09.05.2013 11.05.2013 12.05.2013 13.05.2013 14.05.2013 YÖNETMELİKLER 205 Gaziantep Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ile Sınav ve Değerlendirme Esaslarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Gaziantep Üniversitesi Naci Topçuoğlu Meslek Yüksekokulu Önlisans Eğitim-Öğretim ile Sınav ve Değerlendirme Esaslarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Gençlik ve Spor Bakanlığı Uluslararası Gençlik Faaliyetlerine İlişkin Mal ve Hizmet Alımları İhale Yönetmeliği Türkiye Denizcilik İşletmeleri Anonim Şirketi İhtiyaç Fazlası ve İhtiyaç Dışı Malzemeler Değerlendirme ve Satış Yönetmeliği Ankara Üniversitesi Karşılaştırmalı Medeniyet ve Barış Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Bayburt Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği EXPO 2016 Antalya Ajansının Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Atom Enerjisi Uzmanlığı Yönetmeliği Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi İhtiyaç Fazlası ve İhtiyaç Dışı Malzemeler ile İhtiyaç Fazlası, Ekonomik Ömrünü Doldurmuş, Hurda Taşıt ve İş Makineleri Değerlendirme Yönetmeliği İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği KOSGEB Organlarının Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Hacettepe Üniversitesi Ön Lisans, Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Hacettepe Üniversitesi Yaz Okulu Eğitim-Öğretim Yönetmeliği İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Kadir Has Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Kadir Has Üniversitesi Yaz Öğretimi Yönetmeliği Yurt İçinde Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünlerin Nakilleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Genel Havacılık Yönetmeliği (SHY-6B) 206 LEGES Hukuk Dergisi 15.05.2013 16.05.2013 17.05.2013 18.05.2013 20.05.2013 HAZİRAN 2013 Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Yurt İdare ve İşletme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Küme Akademisi ve Rekabet Araştırmaları, Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Gümrük Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Yıldız Teknik Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Karayolları Trafik Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik İstanbul Arel Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Iğdır Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği Sağlık Hizmetleri Lisans Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Afyon Kocatepe Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Selçuk Üniversitesi Türk Halk Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik EXPO 2016 Antalya Ajansı İnsan Kaynakları Yönetmeliği Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Yönetim Hizmetleri Uzman Yardımcılığı ve Uzmanlığı Sınavları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Kadir Has Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik Adnan Menderes Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Dokuz Eylül Üniversitesi Yaz Öğretimi Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik SAYI: 42 21.05.2013 22.05.2013 23.05.2013 YÖNETMELİKLER 207 Gedik Üniversitesi Avrupa Birliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Melikşah Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Tarım veya Orman Traktörlerini Tahrik Etmek Üzere Tasarlanan Motorlardan Çıkan Gaz Emisyonları ve Parçacık Kirleticilere Karşı Alınacak Tedbirlerle İlgili Tip Onayı Yönetmeliği (2000/25/ AT)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Vakıflar Kültür Varlıkları İhale Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Bilgisayar Mühendisleri Odası Ana Yönetmeliği Atatürk Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Hammadde ve Şeker Fiyatları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Emniyet Genel Müdürlüğü Adına Yükseköğretim Kurumlarında Okutulacak Öğrencilere Dair Yönetmelik Anadolu Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü Genel Müzikoloji Anabilim Dalı Hazırlık Sınıfı Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Bölümü Opera Anasanat Dalı Hazırlık Sınıfı Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Anadolu Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Pilotaj Bölümü Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Batman Üniversitesi Enerji Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Batman Üniversitesi İleri Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Batman Üniversitesi Üniversite-Sanayi-İş Dünyası İş Birliğini Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği 2013/4714 Erat Sevkıyat Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 208 LEGES Hukuk Dergisi 24.05.2013 26.05.2013 27.05.2013 28.05.2013 HAZİRAN 2013 Karayolu Taşıma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Bitlis Eren Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Galatasaray Üniversitesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Hacettepe Üniversitesi Ön Lisans, Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği Ondokuz Mayıs Üniversitesi Yaz Okulu Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Pamukkale Üniversitesi Alkol ve Madde Bağımlılığı Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Yeni Yüzyıl Üniversitesi Dil Okulu Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği Çevre Sağlığı Denetimi ve Denetçileri Hakkında Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Gıda Katkı Maddeleri Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Gıda Maddeleri Üreten İşyerlerinde Verilen Çalışma İznine Ait İşletmeler İçin Alınacak Ücretlerin Tahsil ve Harcama, Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Gıda Üretim ve Satış Yerleri Hakkında Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Hizmet Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik SAYI: 42 29.05.2013 30.05.2013 YÖNETMELİKLER 209 Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatında Görevli Personele Döner Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Sağlık Bakanlığı Sağlık Uzman ve Uzman Yardımcılığı Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Sermaye Piyasasında Bağımsız Dış Denetleme Hakkında Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Atılım Üniversitesi Uzay Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Maden Kanununun I (A) Grubu Madenleri ile İlgili Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik EXPO 2016 Antalya Ajansı Mal ve Hizmet Alım-Satım ve Yapım İşleri İhale Yönetmeliği Millî Eğitim Bakanlığı Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliği Cumhuriyet Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Kâtip Çelebi ve Eserlerini Araştırma Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Merkezi Takas Kuruluşlarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Genel Yönetmelik Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı Disiplin Amirleri Yönetmeliği Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı Sicil Amirleri Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Sağlık Denetçileri Yönetmeliği Bayburt Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Bayburt Üniversitesi Yaz Dönemi Eğitim-Öğretim Yönetmeliği 210 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 Mardin Artuklu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği GENELGELER TARİH KONUSU 08.05.2013 Yusufeli Barajı ve HES Projesi ile İlgili 2013/5 Sayılı Başbakanlık Genelgesi TEBLİĞLER TARİH 02.05.2013 03.05.2013 04.05.2013 05.05.2013 KONUSU İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2005/8)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Milli Emlak Genel Tebliği (Sıra No: 353) Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 30/4/2013 Tarihli ve 2013/ ÖİB-K-25 Sayılı Kararı Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 30/4/2013 Tarihli ve 2013/ ÖİB-K-26 Sayılı Kararı 2013 Yılı Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi Genel Hükümler Dış Ticaret Sermaye Şirketlerine İlişkin Karar Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Bağlı Ortaklıklarının Kadro ve Pozisyon İptal ve İhdas İşlemlerine İlişkin Tebliğ (2013/3) Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında Genel Tebliğ (Sıra No: 6) Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin Tebliğ (No: 2013/3) İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (No: 2013/9) İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (No: 2013/10) SAYI: 42 09.05.2013 10.05.2013 11.05.2013 13.05.2013 TEBLİĞLER 211 Düz Havşa Başlı (Genel Baş Stili) Tip H veya Tip Z Yıldız Tornavida Yuvalı Vidalar ile İlgili Tebliğ (TS EN ISO 7046-1, TS EN ISO 70462) (No: MSG - MS - 2013/9) İmalatçı-İhracatçıların, Şekerli Mamul İhracatı Karşılığında C Şekeri Taleplerinin Karşılanması Şartları ve Uygulama Esaslarına Dair Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Özelleştirme Yüksek Kurulunun 3/5/2013 Tarihli ve 2013/75 Sayılı Kararı Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (89/106/EEC) Kapsamında Era Laboratuvarları A.Ş.’nin Onaylanmış Kuruluş Olarak Görevlendirilmesine Dair Tebliğ (Tebliğ No: YİG/2009-09)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: MHG/2013-5) Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (89/106/EEC) Kapsamında Türk Standartları Enstitüsü’nün Onaylanmış Kuruluş Olarak Görevlendirilmesine Dair Tebliğ (Tebliğ No: YİG-15/2007-02)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: MHG/2013-6) Yurt İçi Sertifikalı Tohum Üretiminin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (No: 2013/16) Yurt İçi Sertifikalı Tohum Kullanımı Desteklemesi Hakkında Tebliğ (No: 2013/17) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 3/5/2013 Tarihli ve 2013/79 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 3/5/2013 Tarihli ve 2013/80 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 3/5/2013 Tarihli ve 2013/81 Sayılı Kararı Milli Emlak Genel Tebliği (Sıra No: 354) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 10/5/2013 Tarihli ve 2013/82 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 10/5/2013 Tarihli ve 2013/83 Sayılı Kararı 5939 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ve Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik ile 5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanuna 662 Sayılı Kanun Hükmünde 212 LEGES Hukuk Dergisi 14.05.2013 15.05.2013 17.05.2013 HAZİRAN 2013 Kararnamenin 73 üncü Maddesi İle Eklenen Hükme Göre Tespit Edilen Hak Sahipleri Listesi Elektrik ve Elektronik Sanayi Teknik Komitesinin Oluşumu ve Görevlerine Dair Tebliğ (SGM 2004-9)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: SGM/2013-4) Çiftçi Kayıt Sistemine Dahil Olan Çiftçilere Mazot, Gübre ve Toprak Analizi Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2013/14) Yem Bitkileri Desteklemeleri Uygulama Esasları Tebliği (No: 2013/18) Araştırma ve Geliştirme Destek Programı Projelerinin Desteklenmesine İlişkin Tebliğ (No: 2013/19) Ev Tipi Çamaşır Kurutma Makinelerinin Enerji Etiketlemesine Dair Tebliğ (SGM-2013/6) Ev Tipi Çamaşır Makineleri ile İlgili Çevreye Duyarlı Tasarım Gereklerine Dair Tebliğ (SGM-2011/18)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (SGM-2013/7) Ev Tipi Çamaşır Makinelerinin Enerji Etiketlemesine Dair Tebliğ (SGM-2012/6)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (SGM2013/8) Kaynak Sarf Malzemeleri-Alaşımsız ve İnce Taneli Çeliklerin Elle Yapılan Metal Ark Kaynağı İçin Örtülü Elektrotlar-Sınıflandırma ile İlgili Tebliğ (TS EN ISO 2560) (No: MSG-MS-2013/11) Patates Siğili Görülen Alanlarda ve Güvenlik Kuşağında Uygulanacak Desteğe İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama Tebliği (No: 2013/21) Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 13/5/2013 Tarihli ve 2013/ ÖİB-K-29 Sayılı Kararı İş Yerleri-Yangın Söndürme Cihazlarına Bakım ve Dolum Hizmeti Veren-Genel Kurallar ile İlgili Tebliğ (TS 11827) (No: MSGMS-2013/10) İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2007/13)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ 2013 Yılı Nisan Ayına Ait Dahilde İşleme İzin Belgelerinin (D1) Listesi 2013 Yılı Nisan Ayına Ait Yurt İçi Satış ve Teslim Belgelerinin (D3) Listesi SAYI: 42 18.05.2013 22.05.2013 TEBLİĞLER 213 2013 Yılı Nisan Ayına Ait Hariçte İşleme İzin Belgelerinin (H) Listesi 2013 Yılı Nisan Ayına Ait Vergi, Resim ve Harç İstisnası Belgelerinin (Y) Listesi Firma Talebine İstinaden İptal Edilen Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi Re’sen Kapatılan Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi 3/1 Numaralı Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ (Tebliğ No: 2012/65)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2013/24) Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2005/1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2013/7) İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (No: 2013/8) Yurt İçi Sertifikalı Fidan/Çilek Fidesi ve Standart Fidan Kullanımı Desteklemesi Hakkında Tebliğ (No: 2013/20) İş Kolu Tespit Kararı (No: 2013/23) Arnavutluk Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Avrupa Birliği Çıkışlı Bazı İşlenmiş Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Avrupa Birliği Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Bosna ve Hersek Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Fas Krallığı Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Filistin Ulusal Yönetimi Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Gürcistan Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ 214 LEGES Hukuk Dergisi 24.05.2013 25.05.2013 26.05.2013 HAZİRAN 2013 Hırvatistan Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Karadağ Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Makedonya Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Mısır Arap Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Sırbistan Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Şili Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Tunus Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Ürdün Haşimi Krallığı Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Kamu Personeli Genel Tebliği (Seri No: 4) İyi Tarım Uygulamaları Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2013/22) Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği (No: 2013/29) Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları ile Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Tebliğ (Sayı: 2006/1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2013/8) Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik Yeterlilik Belgesi Tebliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliğ SAYI: 42 27.05.2013 28.05.2013 29.05.2013 29.05.2013 TEBLİĞLER 215 Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/5/2013 Tarihli ve 2013/89 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/5/2013 Tarihli ve 2013/91 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/5/2013 Tarihli ve 2013/93 Sayılı Kararı İş Kolu Tespit Kararı (No: 2013/24) İş Kolu Tespit Kararı (No: 2013/25) İş Kolu Tespit Kararı (No: 2013/26) İş Kolu Tespit Kararı (No: 2013/27) Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (III48.1) Nargile Şişelerinin Üzerine Konulacak Sağlık Uyarılarına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ Özelleştirme Yüksek Kurulunun 27/5/2013 Tarihli ve 2013/94 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 27/5/2013 Tarihli ve 2013/95 Sayılı Kararı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/35)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2013-32/43) Balıkçı Gemisini Avcılıktan Çıkaranlara Yapılacak Destekleme Tebliği (No: 2013/25) Su Ürünleri Yetiştiriciliği Destekleme Tebliği (No: 2013/26) Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/5/2013 Tarihli ve 2013/86 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/5/2013 Tarihli ve 2013/87 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/5/2013 Tarihli ve 2013/92 Sayılı Kararı Ulusal Meslek Standartlarına Dair Tebliğ 216 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 TÜZÜKLER TARİH 02.05.2013 KONUSU 2013/4547 Zonguldak Limanı Tüzüğünün Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tüzük 2013/4548 Giresun Liman Tüzüğünün Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tüzük 2013/4549 Samsun Liman Tüzüğünün Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tüzük 2013/4550 Trabzon Liman Tüzüğünün Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tüzük MİLLETLERARASI ANTLAŞMALAR TARİH 02.05.2013 03.05.2013 07.05.2013 KARAR NO KONUSU Türk-Özbek Kara Ulaştırması Karma Komisyon 2013/4421 Toplantısı Protokolünün Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların 2013/4424 Karşılıklı Korunması ve Teşvikine İlişkin Anlaşmanın Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarımsal İşbirliği 2013/4567 Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Ankara ile Uluslararası Patates Merkezi Lima-Peru Arasında Düzenlenen Patates Islahı İçin Araştırma ve Eğitim 2013/4591 Konularında Bilimsel ve Teknik İşbirliği Anlaşma Muhtırasında Değişiklik Yapılmasına Dair 1 Numaralı Anlaşmanın Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Hırvatistan 2013/4593 Cumhuriyeti Hükümeti Arasında “Türkiye Cumhuriyeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında SAYI: 42 MİLLETLERARASI ANTLAŞMALAR 217 2013/4594 2013/4604 2013/4607 2013/4609 2013/4610 08.05.2013 2013/4595 16.05.2013 2013/4631 Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına Yönelik Anlaşma”ya İlişkin Değişikliklere Dair Ek Protokolün Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Danimarka Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çalışma ve İstihdam Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik Düzenlemeler, Standardizasyon, Uygunluk Değerlendirmesi, Akreditasyon ve Metroloji Alanlarında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sivil Havacılık Alanında İşbirliğini Geliştirme Protokolünün Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 2013-2015 Yıllarına İlişkin Eğitim, Bilim, Kültür ve Sanat, Kitle İletişim Araçları, Gençlik ve Spor Alanlarında İşbirliği Programının Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap 2013/4659 Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Spor Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanması Hakkında Karar 218 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik ve Enerji 2013/4660 Alanlarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanması Hakkında Karar 2013/4661 2013/4663 2013/4671 21.05.2013 2013/4632 2013/4640 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilgi ve İletişim Teknolojileri Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Kamu Personel Yönetiminin Geliştirilmesi ve Desteklenmesi Alanlarında İşbirliğine İlişkin Protokolün Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Tarafından, Mısır, Ürdün, Libya, Tunus, Fas ve Yemen’in Ekonomik Dönüşümünü Desteklemek Amacıyla, Dünya Bankası Bünyesinde Oluşturulan Geçiş Fonuna 5.000.000 ABD Doları Tutarında Nakdi Hibe Verilmesine İlişkin Olarak Banka İle İmzalanan Anlaşmanın Yürürlüğe Girmesi Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) Kapsamında, “Bulgaristan-Türkiye Sınır Ötesi İşbirliği Programı” ile İlgili Finansman Anlaşmasının Onaylanması Hakkında Karar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avustralya Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Anlaşma’ya İlişkin Protokolün Onaylanması Hakkında Karar 22.05.2013 Türkiye Cumhuriyeti ile Türkmenistan Arasında Hu2013/4754 kuki ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanması Hakkında Karar 23.05.2013 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, 2013/4712 Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanması Hakkında Karar HUKUK HABERLERİ Yargıtay: Ölen Annenin Maaşını Almak 'Dolandırıcılık' Değil Yargıtay: Emekli İkramiyesi Haczedilebilir Tapu, Avukata, 'Taşınmazı Yok' Diye Yanlış Bilgi Verirse, Dava Nerede Açılır? Yargıtay, İmam Nikahına Cezayı Bozdu Habersiz Boşanmada Fatura Postacıya Çıktı Mahkeme 10 Gün İçinde Tebliğ Edilmeyen Trafik Cezasını İptal Etti Banka, Polise de 'Hukuksuzluk' Yaptı Bekaret Kontrolü Yapmayı Reddeden Doktora Beraat Bankalardan Devrim Gibi Kararlar! Adliyeden Esrar Çalma Girişimi Bu Haber Binlerce Emekliyi İlgilendiriyor Mahkemeden Tüketicileri Sevindirecek Karar SAYI: 42 Y HABERLER 221 Yargıtay: Ölen Annenin Maaşını Almak ‘Dolandırıcılık’ Değil argıtay, annesinin ölümünü Bağ-Kur’a bildirmeyerek, maaşını çekmeye devam eden kişinin eylemini “dolandırıcılık” değil, “banka kartının kötüye kullanılması” suçunu oluşturduğuna karar verdi. Sakarya’da, ölümünü Bağ-Kur’a bildirmediği annesi adına banka hesabına yatırılan maaşı banka kartıyla ATM’den çekmeye devam eden kişi hakkında dava açıldı. Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi, sanık hakkında “nitelikli dolandırıcılık” suçundan hapis cezası verdi. Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay 11. Ceza Dairesine geldi. Daire, yerel mahkemenin kararını oy birliğiyle bozdu. Dairenin kararında, dolandırıcılık suçunun unsuru hilenin, gerçek kişiye yöneltilmesi ve hataya düşülerek bu işlem sonucunda onun veya başkasının mal varlığı aleyhine, sanığın kendine veya başkalarının yararına haksız menfaat sağlaması gerektiği belirtildi. Eşinin ölümü üzerine Bağ-Kur tarafından kendisine ölüm aylığı bağlanan Fatma B’nin kızı olan sanığın, annesinin vefatını Bağ-Kur’a bildirmeyerek, hesabına yatırılan maaşını ATM’den çekmeyi sürdürmesinin, oluşa uygun şekilde kabul edildiği bildirildi. Buna göre, eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK) 245/1. maddesinde düzenlenen “banka kartının kötüye kullanılması” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, “nitelikli dolandırıcılık” suçundan hüküm kurulmasının, yasaya aykırı olduğu bildirildi. TCK’nın “nitelikli dolandırıcılık” suçunu düzenleyen 158. maddesi, suçun işlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası verilmesini öngörüyor. TCK’nın “Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması” suçunu düzenleyen 245/1. maddesi ise “Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ve adli para cezası ile cezalandırılır” hükmünü içeriyor. AA 222 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 Yargıtay: Emekli İkramiyesi Haczedilebilir Y argıtay, ölen babasının borcu nedeniyle emekli ikramiyesi haczedilen mirasçının haczini kaldıran yerel mahkeme kararını bozdu. Kararda “Emekli ikramiyesi, gelir, aylık ve ödenek niteliğinde olmadığı gibi, haczedilemeyeceğiyle ilgili kanunlarda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır” denildi Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, emekli ikramiyesinin ilgili kanun ve maddelerde gösterilen kayıt ve sınırlamalara tabi tutulmaksızın tamamının haczedilebileceğine hükmetti. Çanakkale’de borcunu ödeyemediği için icralık olan bir kişi, takibin devamı sırasında vefat etti. İcra Müdürlüğü, alacakları mirasçısına yönelterek, emekli ikramiyesini haczetti. Mirasçının, haczin kaldırılması istemiyle açtığı dava, Çanakkale 2. Asliye Hukuk Mahkemesince kabul edildi. Mahkeme, emekli ikramiyesi ve emekli maaşının Yargıtay kararlarına göre hak sahibi kişilere verildiğini, bunların terekeye (ölen kişinin bıraktığı mal) dahil haklardan olmadığını belirtti. Miras bırakanın mal varlığına dahil olmayan bu konuda, ölüme bağlı tasarrufta bulunma hakkı da olmadığını ifade eden mahkeme, bu nedenle yasaya aykırı haczedilen malların, bu tür istirdat (geri alım) davası ile geri istenebileceğine hükmetti. Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay 3. Hukuk Dairesine geldi. Daire, yerel mahkemenin kararını oy birliğiyle bozdu. Dairenin kararında, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici maddelerine göre, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununa tabi olanların,bu kanun kapsamında sigortalı kabul edileceği belirtildi. İçtihatlar da bunu söylüyor KARARDA şöyle devam edildi: “Bu durumda, emekli ikramiyesinin, ilgili kanun ve maddelerde gösterilen kayıt ve sınırlamalara tabi tutulmaksızın tamamının haczi kabildir. Akademik incelemeler ve Yargıtay içtihatlarının da ışığındaki gelişmeler neticesinde, emekli ikramiyesinin haczinin caiz olduğu açıktır. Mahkemece bu hususlar göz önünde bulundurulmaksızın, yanılgılı düşünce ve yazılı gerekçeyle davanın kabulü doğru görülmemiştir.” İcra Kanunu böyle bir hüküm içermiyor 5510 sayılı Kanunun 93. maddesine göre de bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödeneklerinin, prim alacakları ile nafaka borçları dışında haczedilemeyeceğinin hükme bağlandığı anımsatılan kararda, şu tespitler yapıldı: “Emekli sandığınca şartları oluştuğunda toptan ve bir defada ödenen emekli ikramiyesi, bu madde kapsamında sayılan gelir, aylık ve ödenek niteliğinde olmadığı gibi bu paranın haczedilemeyeceği yönünde gerek 5510 sayılı Kanunda gerekse İcra İflas Kanununda herhangi bir hüküm de bulunmamaktadır. Haber Kaynağı: Akşam SAYI: 42 D HABERLER 223 Tapu, Avukata, ‘Taşınmazı Yok’ Diye Yanlış Bilgi Verirse, Dava Nerede Açılır? avacı tarafından başlatılan icra takibinde, borçlunun taşınmazına haciz konulması istemiyle yazılan yazıya, Tapu Sicil Müdürlüğü’nce borçlunun taşınmazının bulunmadığından bahisle cevap verilmesi ve böylece haczin yapılamaması sonrasında, taşınmazın satıldığı gerekçesiyle uğranıldığı iddia edilen maddi zararın davalı idarelerden tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk. 22 Mayıs 2013 Çarşamba 08:00 Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından: ESAS NO: 2012/136 KARAR NO: 2013/472 KARAR TR: 08.04.2013 (Hukuk Bölümü) ÖZET : Davacı tarafından başlatılan icra takibinde, borçlunun taşınmazına haciz konulması istemiyle yazılan yazıya, Tapu Sicil Müdürlüğü’nce borçlunun taşınmazının bulunmadığından bahisle cevap verilmesi ve böylece haczin yapılamaması sonrasında, taşınmazın satıldığı gerekçesiyle uğranıldığı iddia edilen maddi zararın davalı idarelerden tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk. KARAR Davacı : R.A. Vekili : Av. K.A. Davalılar : 1-Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü 2-Adalet Bakanlığı O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, E.A. isimli kişiden, 750.000 TL bedelli alacağı için, Küçükçekmece 4. İcra Müdürlüğü’nün 2007/10076 sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, borçlunun tüm bilgileri belirtilerek borçlunun adına kayıtlı gayrimenkullerin haczi için Çorlu Tapu Sicil Müdürlüğüne yazı yazılmasının talep edildiğini, İcra Müdürlüğü’nün, borçlunun adına kayıtlı gayrimenkullerin haczi için Çorlu Tapu Sicil Müdürlüğü’ne 2 defa yazı yazdığını, Çorlu Tapu Sicil Müdürlüğü’nün cevabi yazıları ile, yapılan araştırma sonucunda, herhangi bir gayrimenkul kaydına rastlanılmadığının belirterek haciz taleplerinin reddedildiğini, oysa ki borçlu adına kayıtlı gayrimenkulün mevcut olduğunu ve bilahare 500.000 TL bedelle satıldığını belirterek, hizmetin kusurlu işletilmesi nedeniyle, davacının zarara uğratıldığından bahisle, fazlaya dair haklar saklı tutularak 175.000 TL tazminatın ödenmesine ve 03.05.2010 tarihinden itibaren ticari faiz işletilmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır. Davalı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği’nce süresi içerisinde sunulan cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunulmuştur. İstanbul 3. İdare Mahkemesi; 27.09.2011 gün, E:2011/1002 sayı ile, davalı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği’nin görev itira- 224 LEGES Hukuk Dergisi zının reddine karar vermiştir. Davalı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği’nin, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı; ‘’Dava konusu olayda, davacı adli yargı yerinde başlattığı icra takibinin kesinleşmesi sonucu, alacağını cebren icra takibi yolu ile tahsil edebilmek amacıyla, borçlunun gayrimenkullerinin kayıtlı bulunduğu Küçükçekmece Tapu Sicil Müdürlüğü’ne haciz şerhi talimatını talep ettiği halde, davalı idarenin ihmali nedeniyle borçlunun gayrimenkullerini tespit edememesi ve talebi reddetmesi sonucu borçlunun adına kayıtlı bir gayrimenkulü üçüncü kişilere satarak icra takibinden kaçırdığı ve icra takibinin sonuçsuz kalmasından doğan zararda sorumluluğun devlete ait olduğu belirtilerek, uğranılan zararın devletçe karşılanması gerektiği ileri sürülmüştür.Mevzuatımızda bazı durumlarda yargısal işlemlere yardımcı kimi idari faaliyetlerden dolayı Devletin sorumluluğunu öngören istisnai düzenlemeler bulunmaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler nedeniyle Devletin sorumluluğunun kabul edildiği durumlarda, bu sorumluluğun denetiminin de aynı yargı düzeni içinde yapılmasının gözetildiği anlaşılmaktadır. Nitekim, Medeni Kanun’un 1007. maddesinde “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet so- HAZİRAN 2013 rumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür. “ hükmü yer almaktadır. Dava konusu olayda, davacı tarafından taşınmazın kesinleşmiş icra takibinin sonuçsuz bırakılmasında, Tapu kayıtlarında gerekli incelemeyi yapmayan ve haciz şerhi talimatının yerine getirilememesi sonucu borçlunun mal kaçırmasına fırsat verilerek takibin kısmen sonuçsuz bırakmasında sorumluluğunun devlete ait olduğu, bu nedenle uğranılan zararın devletçe karşılanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, taşınmazın icra müdürlüğü kararı üzerine tespit ve haciz şerhinin talep edildiği, bu kararın ise yargısal bir nitelik taşıdığı için idari bir işlem veya eylem olarak kabul edilemeyeceği görülmektedir. Açıklanan duruma göre, Küçükçekmece 4. İcra Müdürlüğünün haciz takibinin sonuçsuz bırakılması nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemiyle açılan davada; tapu sicilinin tutulmasından doğan zarar nedeniyle devletin özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluğunu düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevlidir.’’ demek suretiyle, 2247 sayılı Kanun’un 10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına karar vermiştir. Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre, Danıştay Başsavcısından yazılı düşüncesi istenilmiştir. SAYI: 42 Danıştay Başsavcısı; ‘’Anayasanın 125’inci maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun “idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2 nci maddesinin 1’inci bendinde de; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları dava muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmıştır. Görüldüğü üzere; İdari Yargının görev alanı, İdare Hukuku kuralları içinde, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade beyanıyla tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar sebebiyle açılan davaların görüm ve çözümüyle sınırlıdır. İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanan hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi (eylemsizlik) hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmak- HABERLER 225 tadır. Öte yandan; her ne kadar, Türk Medeni Kanununun 1007’ nci maddesinde, “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.”denilmekte ise de; tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan ötürü Devletin sorumlu olacağı ilkesini benimseyen bu madde, zararın, sicilin tutulması ile ilgili bir işlemden veya böyle bir işlemin yerine getirilmemiş olmasından doğmuş bulunması halinde uygulanabilir niteliktedir. Oysa; olayda, tapu sicilinin hatalı tutulmasından doğan bir zarar söz konusu değildir. Tazminat istemi, zararın, davacının borçlusu adına kayıtlı taşınmaz bulunmasına karşın, icra takibi sırasında yazılan yazıda taşınmazın bulunmadığı belirtilmek suretiyle gerçeğe aykırı bilgi verilmesinden kaynaklanan hizmet kusurundan doğduğu iddiasına dayalıdır. İdarenin hizmet kusurundan doğan zararların tazmini istemini konu alan davaların görüm çözümü ise, yukarıda açıklandığı gibi idari yargı yerlerine aittir.’’ demek suretiyle, 2247 sayılı Kanunun 13’ üncü maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması talebinin reddi gerektiğini belirtmiştir. 226 LEGES Hukuk Dergisi İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Metin ULUKANLIGİL’in katılımlarıyla yapılan 8.4.2013 günlü toplantısında: l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği’nin anılan Yasanın 10/2. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nca, davalı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği açısından,10.maddede öngörülen biçimde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ: RaportörHakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. BAYHAN”ın davada adli yargının, Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: HAZİRAN 2013 Dava, davacının, borçlusu aleyhine yürüttüğü icra takibi sırasında Çorlu Tapu Sicil Müdürlüğü’nün borçlu adına taşınmaz bulunmadığına dair yazısı üzerine haczin gerçekleştirilememesi ve sonrasında taşınmazın üçüncü kişiye satılması sonucu uğradığını iddia ettiği maddi zararın faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmıştır. Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” ve 129. maddesinin beşinci fıkrasında, “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir” denilmiştir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 13. Maddesinde; ‘’Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar. Ancak, Devlet dairelerine tevdi veya bu dairelerce tahsil veya muhafaza edilen para ve para hükmündeki değerli kağıtların ilgili personel tarafından zimmete geçirilmesi halinde, zimmete geçirilen miktar, cezai takibat sonucu beklenmeden Hazine tarafından hak sahibine ödenir. Kurumun, genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır. İşkence ya da zalimane, gayri insani veya haysiyet kırıcı muamele suçları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen ka- SAYI: 42 rarlar sonucunda Devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesi hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.12 nci maddeyle bu maddede belirtilen zararların nevi, miktarlarının tespiti, takibi, amirlerin sorumlulukları ve yapılacak işlemlerle ilgili diğer hususlar Başbakanlıkça düzenlenecek yönetmelikle belirlenir” hükmü yer almıştır. 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun “idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2 nci maddesinin 1’inci bendinde de; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları dava muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmıştır. Anlaşıldığı üzere, İdari Yargının görev alanı, İdare Hukuku kuralları içinde, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade beyanıyla tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar sebebiyle açılan davaların görüm ve çözümüyle sınırlıdır. İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel HABERLER 227 nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanan hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi (eylemsizlik) hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Her ne kadar, Türk Medeni Kanununun 1007’ nci maddesinde, “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” denilmekte ise de; tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan ötürü Devletin sorumlu olacağı ilkesini benimseyen bu madde, zararın, sicilin tutulması ile ilgili bir işlemden veya böyle bir işlemin yerine getirilmemiş olmasından doğmuş bulunması halinde uygulanabilir niteliktedir. Olayda, tapu sicilinin hatalı tutulmasından doğan bir zarar söz konusu olmayıp, tazminat istemi, zararın, davacının borçlusu adına kayıtlı taşınmaz bulunmasına karşın, icra takibi sırasında yazılan yazıda taşınmazın bulunmadığı belirtilmek suretiyle gerçeğe aykırı bilgi verilmesinden kaynaklanan hizmet kusurundan doğduğu iddiasına dayalıdır. Hizmetle ilgili olarak veya hizmetin görülmesi sırasında kamu görevlisinin ağır bir kusur işlemesi, genel olarak “kişisel kusur” sayılmakla birlikte, bu olgu, kimi durumlarda ve olayda oldu- 228 LEGES Hukuk Dergisi ğu gibi, personel üzerindeki gözetim ve denetim görevinin yerine getirilmesi bakımından idarenin hizmet kusurunu ortadan kaldırmamaktadır. Bu durumda, kamu görevlilerinin hizmetin yürütülmesi sırasındaki kusurlu eylemlerinin, idare yönünden nesnel nitelik taşıyan “hizmet kusuru”nu oluşturmasına ve yukarıdaki düzenlemelere göre, idarenin hizmet kusurunun, hizmetin kuruluş ve işleyişi ile personel üzerindeki gözetim ve denetim görevinin yerine getirilmesi yönlerinden idare hukuku esasları çerçevesinde yargısal denetiminin ida- HAZİRAN 2013 ri yargı yerlerince yapılacağı sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir. SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın, BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 8.4.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi Haber Kaynağı: memurlar.net Yargıtay, İmam Nikahına Cezayı Bozdu Y argıtay 14. Ceza Dairesi, Diyarbakır’da 34 yıl önce kıydırdığı imam nikahı nedeniyle hakkında 2009 yılında dava açılan sanığa ceza veren yerel mahkeme kararını zamanaşımı nedeniyle bozdu. Yargıtay 14. Ceza Dairesi, Diyarbakır’da 34 yıl önce kıydırdığı imam nikahı nedeniyle hakkında 2009 yılında dava açılan sanığa, evlenme olmaksızın evlenmenin dinsel törenini yaptırma suçundan ceza veren yerel mahkeme kararını bozdu. Diyarbakır’da 1979 yılında resmi evlilik yapmadığı kişiyle imam nikahı kıydıran C.D. hakkında 2009 yılında kamu davası açıldı. Çermik Sulh Ceza Mahkemesi, C.D’nin, aralarında “evlenme olmaksızın evlenmenin dinsel törenini yaptırma suçundan” cezalandırılmasına karar verdi. Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 14. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu. Söz konusu suçun süregelen suçlardan olmadığı belirtilen kararda, bu suça öngörülen cezanın üst sınırı itibarıyla, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 102/4. maddesinde belirtilen 5 yıllık asli zamanaşımına tabi bulunduğu vurgulandı. Kararda, şu ifadelere yer verildi: “Suçun işlendiği 1979 yılından iddianamenin düzenlendiği 2009 yılına kadar yaklaşık 30 yıllık sürenin geçmesi ve dosya kapsamından zamanaşımını durduran veya kesen herhangi bir sebebin gerçekleşmediğinin anlaşılmasına göre kanunda bu suç için öngörülen zamanaşımı süresinin geçtiği anlaşıldığı halde davanın zamanaşımı nede- SAYI: 42 HABERLER 229 niyle düşürülmesi yerine yazılı şekilde mahkumiyet kararı bozmayı gerektirmiştir.” Kararda, bu konunun yeniden yargılamayı gerektirmediği bu nedenle açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine hükmedildi. AA Habersiz Boşanmada Fatura Postacıya Çıktı İ zmir’deki habersiz boşanma davasında usulsüz tebligat yapan PTT görevlisi 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde özel kalem memuru olarak çalışan Güzide T., 2011 yılı Eylül ayında kendisini döven işadamı eşi Giray T.’den şikayetçi olmak için gittiği karakolda, boşandığını öğrendi. Genç kadın, boşanma davasıyla ilgili bilgisi bulunmadığını belirtip, usulsüz tebligat yapan PTT görevlisi Yaşar Y. hakkında suç duyurusunda bulundu. Açılan davada tutuksuz yargılanan Yaşar Y., 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. İşadamı Giray T., iddiaya göre tazminat ve nafaka ödememek için memur olan eşi Güzide T.’den habersiz, İzmir 1’inci Aile Mahkemesi’nde boşanma davası açtı. PTT görevlisi Yaşar Y.’den tebligatları alan site görevlileri A.D. ve E.E. de Güzide T.’ye haber vermedi. Boşanma davası 2011 yılı Kasım ayında Güzide T.’nin hiç haberi olmadan sonuçlandı. Bilgisayar kayıtlarında boşanmış olduğunu öğrenen Güzide T., boşanmayla ilgili kendisine hiçbir tebli- gat gelmediğini belirtip, avukatı Namık Kemal Güney aracılığıyla işadamı eşi Giray T., tebligatı alan site güvenlik görevlileri A.D., E.E. ve PTT görevlisi Yaşar Y. hakkında suç duyurusunda bulundu. HİLELİ TEBLİGAT Savcılık, Giray T. ile tebligatı alan site güvenlik görevlileri A.D. ve E.E. hakkında, ’resmi belgede sahtecilik’ suçundan 3 yıldan 7.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle İzmir 9’uncu Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaları için dava açerken, posta görevlisi Yaşar Y. hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Avukat Namık Kemal Güney, Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itiraz sonucu posta görevlisi Yaşar Y. hakkında da İzmir 21’inci Sulh Ceza Mahkemesi’nde ’görevi kötüye kullanmak’ suçundan 1 ile 3 yıl arasında hapis cezası istemiyle dava açılmasını sağladı. Bugün yapılan duruşmaya, tutuksuz yargılanan Yaşar Y. ile Güzide T.’nin avukatı Namık Kemal Güney ve tanık olarak dinlenen, tebligatı alan site güvenlik görevlileri katıldı. Sanık Yaşar Y., 230 LEGES Hukuk Dergisi üzerine atılı suçlamayı kabul etmedi. Avukat Güney, suçun sabit olduğunu belirterek, sanığın cezalandırılmasını istedi. Yargılama sonunda sanık Yaşar Y., önce 3 ay hapis cezasına çarptırıldı, ardından cezası 2 ay 15 güne indirilip, ertelendi. Avukat Güney, mahkemenin verdiği bu cezayla, müvekkillinin ’hileli tebligat’ aldığının kanıtlandığını söyledi. İLK DAVA AÇILMAMIŞ SAYILDI Giray T. ile tebligatı alan site güvenlik görevlileri A.D. ve E.E.’nin ’resmi belgede sahtecilik’ suçundan yargılandıkları İzmir 9’uncu Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki dava ise henüz sonuçlan- HAZİRAN 2013 madı. Güzide T.’nin, kendisine tebligat yapılmadığını belirtip, davanın yenilenmesi için ’iade-i muhakeme’ talebiyle açtığı İzmir 13’üncü Aile Mahkemesi’ndeki boşanma davası ise bir süre önce sonuçlandı. Mahkeme, Güzide T.’ye 150 bin lira tazminat ödenmesine karar verdi, velayetini anneye bıraktığı çocuklarına aylık 200 lira nafaka bağladı. Hakim, ilk boşanma davasını da hiç açılmamış sayıp, davayı bitirdi. Bahri KARATAŞ/İZMİR, (DHA) Mahkeme 10 Gün İçinde Tebliğ Edilmeyen Trafik Cezasını İptal Etti B akırköy 4. Sulh Ceza Mahkemesi 10 gün içinde tebliği edilmeyen trafik cezasını iptal etti. Avukat Zeki Bulgan trafik cezası kesilen sürücüleri ‘Ceza makbuzundaki tebliğ tarihine dikkat edin’ diye uyardı. Atatürk Havalimanı’nda yasak bölgeye park ettiği gerekçesiyle Cengiz Bulgan’ın otomobiline polis 6 Aralık 2012 günü 72 lira trafik cezası kesti. Bulgan, cezadan habersiz yoluna devam etti. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 10 iş gün içerisinde tebliğ etmesi gereken, cezayı Bulgan’a tebliğ edilmek üzere 26 Aralık 2013 günü postaya verdi. TEBLİĞ SÜRESİ 10 İŞ GÜNÜ Bunun üzerine Cengiz Bulgan’ın avukatı Zeki Bulgan, Bakırköy 4. Sulh Ceza Mahkemesi’ne cezanın iptali için dava açtı. Dilekçesinde cezaların tebliği ile ilgili Karayolları Trafik Kanunun’daki değişikliklere dikkat çekti. Bakırköy 4. Sulh Ceza Mahkemesi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün kestiği cezayı 10 gün içinde tebliğ işlemine başlamadığını belirterek cezanın iptal edilmesine hükmetti. Avukat Zeki Bulgan, kararın emsal nitelikte olduğunu belirterek “Karayolları Trafik Kanunu çerçevesinde plakaya kesilen cezalarda tebliğ süresine uyulması gerekiyor. Sürücülerin ceza makbuzu eline ulaşınca tarihe ve tebliği işlemini başlangıç tarihine dikkat etmeleri yeterli” diye konuştu. Haber Kaynağı: Radikal SAYI: 42 HABERLER 231 Banka, Polise de ‘Hukuksuzluk’ Yaptı B ir banka, polis memurunun kredi kartı borcundan dolayı icra takibi başlatmadan maaşına el koydu. Bankanın uygulamasına tepki gösteren 18 yıllık polis memuru Ateş, “Maaşı çekmek için gittiğim ATM’de bir kuruş para çekemedim. Bankanın ATM’si maaş kartımı bile yuttu. Ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Yetkililerden hukuksuz bir uygulama için ilgi bekliyorum.” dedi. Adana Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Kadir Ateş, kredi kartı ile yaptığı alışverişlerden dolayı zor duruma girdi. Ateş, ev taksitinden dolayı, 4 ay boyunca kart borcunu ödeyemedi. Bu süre zarfında banka, kredi kartına faiz işletti, alacağı için icra takibi başlatmadı. Polis memuru Ateş, bu ay alacağı maaşı çekmek için bankaya gittiğinde acı sürprizle karşılaştı. Maaş kartını taktığı ATM cihazı kartını yuttu, hesabını da bloke etti. 7 bin lirayı bulan kredi kartı borcu için bankanın tarafına hiçbir ihbarname göndermediğini iddia eden Ateş, icra takibi de başlatılmadığını belirtti. Bankanın yaptığı uygulama karşısında şaşkına dönen polis memuru Ateş, “Bu bankadan maaş alıyordum. Kredi kartı borcumda gecikme vardı. Maaşımı alacağım zaman bankamatik kartıma el konuldu. Maaş hesabıma bloke konuldu. Kredi kartı borcumu ödeyemediğim için bana hiçbir yasal takip ve icra işlemi yokken, tebliğ yapılmamışken maaşımın 3’te 2’lik kısmına el koydu. Maaştan bilindiği kadarıyla 4’te bir oranında icra kesintisi olabilir. Bir memurun, bir çalışanın maaşının tamamı nasıl elinden alınır. İlgililerden, yetkililerden yardım bekliyorum. Banka benim maaş kartıma bloke koyuyor, iptal ediyor. Böyle hukuksuz bir işlem olur mu, derdimizi anlatacağımız bir yer yok.” diye konuştu. “BANKA KREDİ KARTI BORCU İÇİN MAAŞIN TAMAMINA EL KOYAMAZ” Avukat Cumali Konca, bankanın kredi kartı borcunu ödeyemeyen memurun maaşının tamamına el koymasının hukuksuz olduğunu söyledi. Bankanın alacağı için icra müdürlüğünden memurun çalıştığı kuruma bildirim yapılması gerektiğini anlatan Konca, bunun ardından maaşın 4’te biri oranında kesinti yapılabileceğini bildirdi. Konca, “Ancak bankalar bunu zaman zaman hukuksuz bir işlem olmasına rağmen uyguluyor. Kişinin bu uygulama için savcılığa ihbarda bulunup tüketici mahkemesine dava açması gerekiyor.” dedi. Cihan 232 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 Bekaret Kontrolü Yapmayı Reddeden Doktora Beraat E dirne’de cinsel istismara uğradıkları iddia edilen yaşları 10 ile 13 arasında değişen 3 kız çocuğuna, istemedikleri için iç ve dış beden muayenesi yapmayan ve hakkında 3 aydan 1 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürcan Altun ikinci duruşmada beraat etti EDİRNE - Edirne 1’nci Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ikinci duruşmasına hakkında 3 aydan 1 yıla kadar hapis istemiyle açılan Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürcan Altun ve avukatı Ziynet Özçelik katıldı. Duruşmada suçlanın kabul edilemeyeceğini ifade eden Av. Özçelik, zorla beden muayenesinin yapılmasının yasalar ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu belirterek, “Zorla beden muayenesi yapmak ne kendi yasalarımıza ne de uluslararası sözleşmelere göre mümkün değildir, ortada suç yoktur. Bu nedenle beraatına karar verilmesini talep ediyoruz dedi. MAHKEME: SUÇ KASTI YOK Edirne 1’nci Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi Hüseyin Öksüz, Prof. Dr. Gürcan Altun’un suç kastı olmadığını belirterek davadan beraat ettirdi. Öksüz kararında şu ifadelere yer verdi: “Her ne kadar sanık Gürcan Altun’un Görevi ihmal ve adli görevi kötüye kullanmak suçlarından cezalandırılması için kamu davası açılmışsa da sanığın atılı suçta, suç kastı bulunmadığı anlaşıldığından yasa unsurları oluşmayan müsned suçtan sanığın beraatına karar verildi. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, Adli Tıp Uzmanları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Edirne Barosu temsilcileri ve Tıp Fakültesi çalışanları da Prof. Dr. Gürcan Altun’a destek vermek için adliyeye geldi. Dava çıkışında konuşan Altun, “Bugün hakkımda açılan dava beraatla sonuçlandı. Burada aslında bu duruşmanın sonucu şöyle yorumlanması gerekiyor. Doktor Gürcan Altun’un ceza almaması değil, burada bir iç beden muayenesine gönderilen bir cinsel suç mağdurunun muayeneyi kabul etmediği takdirle zorla edilemeyeceğinin aslında mahkeme ve bağımsız Tür yargısı tarafından da bunun ortaya konduğunu söyleyebiliyoruz. Bu karar bu niteliktedir. Umarım bundan sonra hiçbir meslektaşım, muayeneyi kabul etmeyen, adli gerekçelerle gönderilen kişilerin muayenesini yapmadığı için haklarında soruşturma açılmaz, davalar yürütülmez şeklinde konuştu. ‘HUKUKÇULARI EĞİTİYORUZ’ Davaya destek veren Türkiye İnsan Hakları Vakfı yönetici Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, bu tür davalardan alınan beraat kararlarının ‘eğitim’ niteliği taşıdığını ifade ederek, “Bu mücadeleyle, meslektaşlarımızın onurlu tutumlarıyla, Türkiye’nin bir çok yerinde bu yargılamalarla yavaş yavaş, eğitim SAYI: 42 HABERLER 233 niteliğinde bence bunlar. Meslektaşlarımız hukukçuları böylece eğitmiş oluyorlar. Demek Hukuk Fakülteleri eğitemiyor, bize düşüyor bu görev, dedi. OLAY NEYDİ? Edirne Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’ne ait Kız Yetiştirme Yurdu’nda kalan ve cinsel istismara uğradıkları iddia edilen yaşları 10 ile 13 arasında değişen 3 kız çocuğu, iç ve dış beden muayenesinin yapılması için mahkeme kararıyla geçen 11 Ocak günü polis nezaretinde Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı’na gönderildi. O gün nöbetçi olan öğretim üyesi Prof. Dr. Gürcan Altun, kızlara kendilerini nasıl muayene edeceğini anlattı. Ancak kız çocukları muayeneyi kabul etmeyince, Prof. Dr. Altun tutanak tutarak durumu Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirdi. Bunun üzerine savcılık tarafından Prof. Dr. Altun hakkında ‘Görevi ihmal ve adli görevi kötüye kullanmak’ suçlamasıyla iddianame hazırladı.(DHA) Bankalardan Devrim Gibi Kararlar! B ankalar her bir ürün veya hizmet için müşteri talebini alacak. Sözleşmeler en az 12 punto ve koyu siyah harflerle yazılacak. Türkiye Bankalar Birliği’nden (TBB) yapılan açıklamaya göre, Türkiye’de faaliyet gösteren tüm mevduat bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarının üye olduğu TBB, 9 Mayıs 2013 tarihli Yönetim Kurulu kararı ile iki yeni tebliğ yayınladı. “Bankaların Bireysel Müşterileriyle Yapacakları Sözleşmelerin Şekil ve İçeriğinde Yer Alması Gereken Asgari Hususlar ile Sözleşmelerin Uygulanacağı İşlemlere İlişkin Usul ve Esaslar” hakkında yeni tebliğde bankaların bireysel müşterileriyle yapacakları sözleşmelerin şekil ve içeriği belirlenirken, “Müşteri Şikayetleri Hakem Heyetinin Oluşumu, Çalışma Esas ve Usulleri” hakkında tebliğde Müşteri Şikayetleri Hakem Heyetinin çalışma esasları ile ilgili değişiklikler yapıldı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) rehberliğinde ve uygun görüşü alınarak hazırlanan banka sözleşmeleriyle ilgili düzenlemede, bankaların bireysel müşterilerinin alacakları ürün ve hizmetler hakkında önceden açıkça ve doğru şekilde bilgilendirilmesi hedefleniyor. 1 Eylül 2013 tarihinden itibaren geçerli olacak “Bankaların Bireysel Müşterileriyle Yapacakları Sözleşmelerin Şekil ve İçeriğinde Yer Alması Gereken Asgari Hususlar ile Sözleşmelerin Uygulanacağı İşlemlere İlişkin Usul ve Esaslar” hakkında tebliğde bankaların bireysel müşterileri ile yapacakları sözleşmelerin şekil ve içeriğinde yer alması gereken asgari hususlar belirlendi. Sözleşmeler 12 punto 234 LEGES Hukuk Dergisi Yeni tebliğde, her bir ürün veya hizmet için ayrı ayrı olmak üzere müşterinin talebinin alınması zorunlu hale getirildi. Bankalar müşteri taleplerini alırken sundukları ürün veya hizmet hakkında müşteriyi ilgili konunun faiz ve ücretleri konusunda bilgilendirecek. Yeni tebliğe göre tüketici kredisi sözleşmeleri ve kredi kartı sözleşmeleri Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 6. maddesi uyarınca en az 12 punto ve koyu siyah harflerle yazılı olarak düzenlenecek. Ayrıca sözleşmeye ek olarak, müşterilere maddi yükümlülük doğuran hususların belirtildiği bir bilgi formu hazırlanarak müşteriye iletilecek. Tebliğ ile ayrıca faiz ve ücretlerdeki değişikliklerin müşteriye en az 30 gün önce etkin bir yolla bildirilmesi zorunluluğu getirildi. Bu bildirim üzerine müşterinin, yeni dönem başladıktan itibaren 10 gün sonrasına kadar ürünün veya hizmetin kullanımından vazgeçme hakkı olacak. İşlemeyen hesap iptal En az 180 gün süreyle hareket görmeyen kredi kartları, vadesiz mevduat ve özel cari hesaplardan ücret alınmadan önce, müşteriye 30 gün içinde ilave maliyete katlanmaksızın hesabı kapatma hakkının bulunduğu aksi takdirde bankanın ücret tahakkuk ettirebileceği ve/veya ürünü/hesabı/hizmeti kapatılabileceği hususunda bilgilendirme yapılacak. Yeni tebliğ ile ilgili hususlar 1 Eylül 2013 tarihinden itibaren geçerli olmakla birlikte, müşterilere maddi HAZİRAN 2013 yükümlülük doğuran hususlarda yapılacak değişiklikler için getirilen bildirim ve bilgilendirme yükümlülükleri bu tarihten önce yapılmış sözleşmeler için de uygulanacak. Hakem Heyeti’ne uzatma “Müşteri Şikayetleri Hakem Heyetinin Oluşumu, Çalışma Esas ve Usulleri” hakkında tebliğe göre mevduat sahiplerinin Hakem Heyeti’ne başvuru süresi 30 günden 60 güne çıkarılarak banka müşterilerine daha uzun süre tanındı. Bununla birlikte, başvurunun, şikayete konu olan işlem veya eylem gerçekleştiği tarihten itibaren Hakem Heyetine iletilme süresi 1 yıldan 2 yıla çıkarıldı. Mevduat sahiplerinin başvurularında artış olması dolayısıyla, Müşteri Hakem Heyeti’nin başvuruyu sonuçlandırma süresi ise 30 günden 90 güne çıkarılarak, ihtilaflı hususların sonuçlandırılması konusunda Hakem Heyetine daha uzun süre verildi. Bankalara ise müşteri şikayetini üyesi olduğu birliğin heyetine iletme hakkı olduğu hususunda 60 gün içinde müşterilerini bilgilendirme yükümlülüğü getirildi. Ayrıca tebliğe göre, Heyet tarafından verilecek, tutarı 2 bin liraya kadar olan uyuşmazlıklarla ilgili kararlar, yargı yolu açık olmak üzere bankalar tarafından uygulanacak. Haber Kaynağı: CNN Türk SAYI: 42 HABERLER 235 Adliyeden Esrar Çalma Girişimi B ingöl’ün Genç Adliyesi Adli Emanet Bürosu’na esrar çalmak için giren bir kişi, polis tarafından kıskıvrak yakalandı. Alınan bilgiye göre, geçtiğimiz hafta içinde Genç’e bağlı Büyükçağ köyünde ele geçirilen 250 kilogram esrar maddesinin Genç Adliyesi Adli Emanet Bürosu’nda muhafaza edildiğini düşünen bir zanlı, cumartesi gecesi esrar maddesini çalmak için buraya girdi. Adliye nöbetçisini atlatıp içeri giren zanlı, adli emanet bürosunun kapısını kırarak içeri girdi. Çalmak istediği esrar maddesi, bir önceki gün işlemlerinin tamamlanmasının ardından imha edilmek üzere adliyeden götürüldüğü öğrenilirken, karanlıktan faydalanan şahıs ise kayıplara karıştı. Olayın fark edilmesi üzerine MOBESE kayıtlarını inceleyen polis, kameralara takılan şüpheli şahısları mercek altına aldı. Üzerindeki kıyafetler ve davranışlarından yola çıkan polis, kısa sürede zanlıyı gözaltına aldı. Emniyette suçunu itiraf eden zanlının, Büyükçağ köyünde ele geçirilen 250 kilogram esrar maddesinin gece uykularını kaçırdığını ve bu esrarı çalmak için plan yaptığını itiraf ettiği öğrenildi. Zanlının emniyetteki sorgusunun tamamlanmasının ardından Genç Adliyesi’ne çıkarılması bekleniliyor. İHA Bu Haber Binlerce Emekliyi İlgilendiriyor Y ARGITAY Hukuk Genel Kurulu’ndan (YHGK) emekli olduktan sonra kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmaya başlayan binlerce emekliye kötü haber geldi. Kurul, emeklilik aylığı alanların bu aylıkları kesilmeden bir kamu kurum ve kuruluşunda görev yapamayacaklarına, fiilen çalıştıkları dönemdeki emeklilik aylıklarının ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nca (SGK)kesilip yersiz ödenen aylıkların da geri alınması gerektiğine karar verdi. Kurul, mahkemenin “Kamuda çalışmaya başladığını SGK’ya bildirdi, kaçak çalışmadı” diye verdiği aksi yöndeki Ankara 19. İdare Mahkemesi’nin direnme kararını da oybirliği ile bozdu. SGK 38 BİN LİRAYI GERİ İSTEDİ Dava dosyasına göre mühendis olan N.B 28 Ekim 1976’da Emekli Sandığı’na tabi çalışmaya başladı ve hizmet birleştirmesi yaparak Eylül 1997 tarihinde emekli oldu. 15 Kasım 1998 tarihinde ise Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı (TKB) ve SSK’ya bildirerek çalışmaya başladı. TKB Personel Genel Müdürlüğü, 1998 yılında göreve başlayan N.B’ye 2005 yılında yürürlüğe giren kamuda çalışmaya başlayan emeklinin maaşının kesileceğine ilişkin 5335 sayılı yasanın yürürlük tarihinden sonra işe girenleri kapsadığını bildirdi. SGK ise yasaya dayanarak, N.B’ye, maaş ödemeyi durdurdu. 236 LEGES Hukuk Dergisi 1 Ocak 2005 ve 20 Ekim 2009 tarihleri arasında yersiz olarak ödenen 38 bin 408 lira maaşı da geri ödemesini istedi. N.B, SGK’ya Ankara 19. İş Mahkemesi’nde dava açtı. MAHKEME: KAÇAK ÇALIŞMASI YOK MAAŞ KESİLMESİN Mahkeme N.B’nin davasını kabul etti. SGK’ca yapılan maaş kesme ve 38 bin 408 liralık aylığın geri alınması işlemini iptal etti. 27 Ocak 2010 tarihli kararda, özetle şöyle denildi: ÇALIŞMA SÜRESİ GEÇERLİ Mİ? “5335 sayılı kanunda ‘herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin kamuda görev yapamazlar’ hükmü öngörülmüştür. Anılan yasa hükmünde yaşlılık aylığı alanların yasada belirtilen kuruluşlarda çalışamayacakları öngörülmüş olup bu yasa uyarınca tartışılması gereken husus anılan yasaya rağmen yaşlılık aylığı bağlanan sigortalıların belirtilen kuruluşlarda geçen çalışmalarının geçerli olup olmadığıdır. YAŞLILIK AYLIĞININ KESİLMESİNİ GEREKTİREN DURUM YOK Dava konusu uyuşmazlıkta tartışılması gereken husus ise yaşlılık aylığı alan sigortalının aylık bağlandıktan sonra gerçekleşen çalışmalarının iptal edilip edilmemesi değil 506 sayılı SSK Kanunu’nun 63. maddesi uyarınca yaşlılık aylığının kesilmesi gerektiren bir durum bulunup bulunmadığıdır. Somut olayda yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra davacının kaçak çalışmasının bulunmadığı tüm kesenekler ödenmek HAZİRAN 2013 suretiyle Emekli Sandığı’na tabi çalışmasının bulunduğu hal böyle olunca yaşlılık aylığının durdurulmasını gerektiren bir durum bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne. İŞLEME İPTAL Davacının alamadığı yaşlılık aylığının 1 Ocak 2005 tarihi itibarıyla iptal edilmesine ve 1/1/2005 ile 20/10/2009 tarihleri arasında yersiz olarak ödenen yaşlılık aylığı sosyal yardım zammı tutarı 38 bin 408,38 liranın davacı adına borç kaydedilmesine ilişkin 9/10/2009 tarihli kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.” YARGITAY BOZDU: MAAŞ KESİLİR, ÖDENEN GERİ ALINIR Davalı SGK’nın temyizi üzerine ise Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 10 Ekim 2011’de mahkeme kararını bozdu. Mahkeme kararının aksine, 5335 sayılı düzenlemenin geçerli olduğuna, herhangi bir yasal boşluk dönemi olmadığına vurgu yapılan bozma kararında özetle şöyle denildi: “Açıklanan yasal süreç ve düzenleme karşısında herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların bu aylıkları kesilmeksizin 5277 ve 5335 sayılı kanunlarda belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılmayacakları ve görev yapamayacakları belirgindir. Bu yasal düzenlemeye aykırı biçimde çalışılması durumunda; çalışanların fiilençalıştıkları dönemdeki emeklilik veya yaşlılık aylıklarının Sosyal Güvenlik SAYI: 42 Kurumu tarafından kesilmesi ve yersiz aylıkların istirdadı sözkonusu olacaktır. MAHKEME İPTAL ETMELİYDİ Davaya konu somut olayda davacının 1/11/1997 tarihinden bu yana davalı SGK’dan yaşlılık aylığı almakta olduğu ve 15/11/1998 tarihinden itibaren Tarım ve Köyişleri Bakanlığı nezdinde mühendis olarak çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır. Mahkemece 1/1/2005 tarihinden 20/10/2009 tarihine kadarki dönemde ödenenen yaşlılık aylığı miktarları tespit edilirek, bu miktar yönünden davanın reddi gerekirken, 506 sayılı Yasa’nın 63. maddesi HABERLER 237 uyarınca yaşlılık aylığının durdurulmasını gerektiren bir durumun bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabülüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir” MAHKEME DİRENDİ KURUL BOZDU Mahkemenin ilk kararında, direnmesi üzerine dava YHGK’nun önüne geldi. Kurul mahkemenin direnme kararını da Daire kararı doğrultusunda oybirliği ile bozdu. Mahkemeden Tüketicileri Sevindirecek Karar A NKARA’nın Gölbaşı İlçe Belediyesi’nde zabıta memuru Sinan Demir, 2011 yılında bir bankadan çektiği ihtiyaç kredisi nedeniyle kesilen 262.5 TL dosya masrafının haksız olduğunu belirterek, iadesi için açtığı dava sonucu lehine karar verildi. Davayı kazanan Demir, bugüne kadar ödediği dosya masrafı ve aidatları alırken, kararın kesin olduğunu ve emsal teşkil ettiğini belirtti. Zabıta memuru Sinan demir, Gölbaşı Tüketici Hakları Hakem Heyeti’ne başvurdu. Gölbaşı Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyeti, tüketiciyi haklı bulurken alınan dosya masrafının iade edilmesi gerektiği yönünde karar verdi. Banka karar zerine itiraz ederek dava açtı. Ankara 3’üncü Tüketici Mahkemesi’nde görülmeye başlayan dava, tüketici lehine sonuçlandı. Mahkeme, ‘Satıcı ve sağlayıcının tüketici ile müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır’ hükmüne yer verdi. Sinan Demir, mahkemenin lehine sonuçlanması ile birlikte kesilen dosya parası 262.5 TL’yi geri aldı. Demir, bu kadarın kesin olduğunu ve emsal oluşturduğunu belirterek şöyle dedi: “8-9 yıldır kredi kartı kullanan birisi olarak söylüyorum, bankalara ödediğim tüm aidat ve kesintileri geri aldım. Bütün tüketicilere buradan çağrı yapmak istiyorum. Hiçbir şeyden çekinmeyip, haklarını arasınlar. Muhakkak 238 LEGES Hukuk Dergisi kazanan kendileri olacaktır. Umarım bu konuda köklü yasal düzenlemeler yapılır ve bankalarla tüketiciler karşı karşıya gelmez.” Sinan Demir, Gölbaşı Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyeti ve Ankara 3’üncü Tüketici Mahkemesi’ne teşekkür ederek, çıkan karardan mutlu olduğunu belirtti. HAZİRAN 2013 RÖPORTAJ Av. Selçuk HANEGELİOĞLU SAYI: 42 RÖPORTAJ 241 Av. Selçuk HANEGELİOĞLU Aslında insanın kendisini anlatması çok zor bir süreçtir. Çünkü benim inandığım şey; bu soruya verilecek en güzel cevabın ancak insanın kendisini dışarıdan gözlemlemesi ve o şekilde bu soruya yanıt araması ile mümkün olduğudur. O yüzden bu tür bir soruya cevaben “ben size hayatımı anlatayım” cevabını veremem, ben “hayatımın gözlemini” size aktarayım diyebilirim. Küçük bir çocuğun yaşadığı en büyük sorun ailesinin kısıtlı imkânlarına rağmen, bulunduğu ortamın ona eğitim imkânını sınırlı vermesinin yarattığı büyük buhrandır. İşte öyle bir çocuk düşünün ki Bingöl gibi küçük bir il de ailesi nedeniyle durmak durumunda, bir yandan okuma istediği diğer yanda eğitimin İstanbul, Ankara gibi dev metropollerden 10’larca yıl geri de olduğu, İngilizce dersinize beden eğitimi öğretmeninin alınmak zorunda kalındığı, Türkçe dersine Fransızca okumuş bir öğretmenin girerek ders verdiği... Örnekler sonsuz... İşte bizim yıllarımız böyle idi. İlkokul, ortaokul böyle geçti... Çevreniz kısıtlı... Ailenizin elinden bir şey gelmiyor. Hukukçu bir aile ama ne yapabilirler ki okullar sınırlı, işte özeti eğitim kısıtlı... Hiçbir kolejin olmadığı ve sadece 2 adet devlet okulunun bulunduğu yıllarımız... Lise yıllarının son zamanlarında söylenen ÖSS sınav gerçeği. İşte böyle bir ortam da çıkan ve İstanbul’da Üniversite okuyan birinin öyküsünü başarılı buluyorum. Tıpkı İstanbul’da kolejler de okuyan ve şu an Dünya’nın en iyi okulları arasında yer alan YALE, OXFORD vb. yerler de eğitim gören yaşıtlarımız gibi. Bu genel felsefesi olur ya insanın; bana da küçük ve sevimli Bingöl Şehrinin eğitim engelleri olsa da bir başka açıdan kattığı olumlu yönüdür. Başarılı bulurum o çocuğu, başarı bulunduğun ortamda elde ettiğinin en iyisidir... O çocuğu dışarıdan gözlemliyor ve bulunduğu süreçte önemli bir kariyere sahip olduğunu görüyorum ve gururlanıyorum. Üniversite’de hocamın bana öğrettiği şu sözler gibi: “ Doğunun imkânsızlığı ile Batının imkânını sizinle buluşturuyoruz. Artık başarısızlık için bahaneniz olmayacak.” İşte bu cümleden sonra başarısızlığı başarıya döndürmek için daha çok çalıştım... Doğunun imkânsızlığından geldim, batının imkânı ile okudum. 242 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 Hukuk eğitimi almaya sizi iten faktör nedir? Aslına bakarsanız hukukçu bir aileden geliyorum ve eşim de bir hukukçudur. Fakat beni hukuk eğitimi almaya iten tek neden ailemin hukukçu geçmişinden çok, gençliğimizin sürükleyici heyecanı ve tutkusudur diyebilirim. Bunu biraz daha açabilir misiniz? sorusu ile karşılaşmadan bu faktörü kısaca şöyle ifade edebilirim: Heyecan… Temel nokta gençlik heyecanıdır. Her birey, tıpkı herkes gibi, hayatının belirli döneminde heyecanla, istekle ve kendi düşüncelerine sonuna kadar inanan temel bir direniş abidesine dönüşmüştür. İşte benim hukuk eğitiminin geçtiği sarp kayalıklara çıkış noktam da engebesiz bu “yeşil vadiden” ve o vadinin orada olduğunu gösteren gerçek eğitimci öğretmenlerimden başlamıştır diyebiliriz. Neden hâkim ve savcılık yerine avukatlık mesleğini seçtiniz? Ben iyi hukukçuların hâkim, savcı, avukat ve bürokrat olmasından yanayım. Çünkü araştıran, gelişen, sorgulayan ve sonra geliştiren, sorgulatan her hukukçu bireye toplumların ihtiyacı var. Bu felsefeden hareket edildikten sonra, hiçbirine meslek olarak bakmamaya başlıyor insan. Seçtiğim meslek iyi bir hukukçu olma hedeflidir. Avukatlık biraz daha özgür bir alan yaratıyor. O yüzden tercihim bu noktada olmuştur. Mesleğe başladıktan sonra hayal kırıklığı yaşadınız mı hangi konuda? Medeni Kanun’un başlangıç hükümlerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum; ama 2., 3. Maddenin uygulanması tüm taleplere rağmen, dikkatten kaçıyor. Size göre avukatlık mesleğinin en önemli sorunu nedir? Adalet mekanizması içerisinde hâkim, savcı ve avukatlık statüsünün fiili olarak aynı konuma yükseltilmesi gerekiyor. Bunun oluşturulmaması avukatlardan çok temsil ettikleri vatandaşlar açısından ciddi sakıncalar doğurur durumda. Elinize yetki geçseydi Türk Adalet sisteminde neyi değiştirirdiniz? Bir kere avukatın statüsünün de hakim ve savcı ile aynı konumda olması gerekmektedir. Düşünün ki, hakim ve savcıya gösterilen saygı avukata gösterilmiyor ve bunun nedeni dahi avukat olarak gösterilmek isteniyor. Oysaki temel sorun avukatın statüsünün tam olarak yasalarla oturtulamamış, güvenceleri sağlanamamış olmasıdır. O güvence sağlandıktan sonra her şey düzelecektir. SAYI: 42 RÖPORTAJ 243 Hiç beyninizle kalbinizin aynı fikirde olmadığı bir olayı savundunuz mu? Lise yıllarımda bir hocam vardı ve şöyle derdi: Dünyada hiçbir sistem yoktur ki terazilerin hepsinde biraz ağır olan tarafın hafif geldiği. Gerçekten de kalbiniz ile beyninizin çatıştığı zamanlar olmuştur; ama bu konularda hep ağır gelen kalp olmuştur. Avukat olmasaydınız ne olmak isterdiniz? İnsana en büyük hizmet eğitim, sağlık ve adalet alanında olmuştur. Bu felsefeden hareket edersem, öğretmen ya da doktor olmayı da düşünebilirdim. Avukatlık mesleğinin karakterinize uygun olduğunu düşünüyor musunuz? Mesleğinizi etik değerler içerisinde yaptığınız sürece mesleğiniz rakibiniz değil, sizin sadık dostunuzdur. O yüzden size zarar veremez, vermek istese de vermesine izin vermezsiniz. Avukatın yargılama sürecinde yeterince etkin olduğunu düşünüyor musunuz? Avukat arkadaşlarımızın hepsi yeterince etkin, sadece tüm hukuk camiası tarafından avukatın tanımlandığı yasalara en azından biraz daha saygı duyulması gerekiyor. Mesleğinize yeterli saygının gösterildiğini düşünüyor musunuz? Bir mesleğin saygın olabilmesi için, kendisinin toplumun gözündeki saygınlığını elde etmesi gerekir. Avukat camiasının bunu elde etmek için tam bir mücadele vermesinden sonra bu soruya sağlıklı cevap verilebileceğini düşünüyorum. Hakim ve savcıların yargılama sürecinde eksik olduklarını düşündüğünüz yönleri nelerdir? Biz kendimizi nasıl eleştiriyorsak, onların da kendilerince bir öz eleştiri yapması gerekiyor. Çünkü bizim eleştirilerimiz ile pek ilgilendiklerini düşünmüyorum. Düşünüyorlarsa, zaten eksiklikleri artık yok demektir. Mesleğinizi maddi anlamda tatminkar buluyor musunuz? Soruya tersten cevap vermem gerekiyor sanırım: Gelir ve stres dengesinde stresi aşırı tatminkâr olan bir meslektir. 244 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 Geriye dönseydiniz yine bu mesleği seçer miydiniz? Geriye dönseydim, bu mesleği yine seçerdim ama bu ülkede mi emin değilim. Üniversite sınavında hukuk fakültesinden sonra tercih ettiğiniz bölüm neydi? Tüm tercihlerim hukuk fakültesiydi diye hatırlıyorum. Belki zorla bir başka bölüm yazmamı söyleyen olmuştur, ama dinlemedim diye hatırlıyorum. Hukukun hangi dalında kendinizi yetkin hissediyorsunuz? Aslında hukuk kendi içinde inanılmaz bir ağ ile örülmüş, birinden diğerine net çizgilerin olmaması gerektiğini düşünüyorum. Fakat Ticaret ve İcra ve İflas Hukuku alanında çok üst düzey işler yürüttüm. Bu da meslekte size ek bir öz güven kazandırıyor. Yeterince stresli bir mesleğiniz var bu stresten kurtulmak için boş zamanlarınızda uğraştığınız bir hobiniz var mı? Gençlik yıllarımda lisanslı bir futbolcuydum. Yavaş yavaş geride kaldı. Son zamanlarda Salon sporları ile ilgileniyorum. Doğada koşu da ayrıca bir tutkum. Sürekli zihninizi gençleştiriyor. İşinizi evinize taşır mısınız? Eşim de hukukçu o yüzden de taşımamaya özen gösteriyoruz çünkü ikimiz de her gün aynı şeyleri konuşmaktan sıkılabiliriz. Birde canı sıkıldığında avukatını arayan müvekkiller olabiliyor. Her telefonu açarım fakat iki sorum olur: Birincisi “Acil mi?” İkincisi “Mesainiz bitti mi?”, her ikisine de “Hayır” cevabını alırsam, müvekkilimin de bir sosyal yaşamım olduğunu bilmesi ve saygı göstermesi gerektiğini uygun bir dil ile kendisine izah ederim. Çünkü bu meslek savaş sırasında savaş pilotunun mesleği gibidir. Yükü ağır, vicdani sorumluluğu fazla, erken yaşlandıran bir meslek. Yeterli donanıma sahip olmak için dört yıllık hukuk eğitimi sizce yeterli mi? Avukat olmak istiyorsanız, mesleki formasyonun yeterli olması lazım. Staj müessesi yeniden tanımlanmalı ve ama bu avukatın, stajyer avukatı meslektaşına saygı duyacağı bir yapı da olmalıdır. Stajyer avukatın sürünmesi şeklinde devam ettirilmemelidir. Amaç mesleki bilgi pekiştirmek olmalıdır. SAYI: 42 RÖPORTAJ 245 Mesleğinizi kaç yaşınıza kadar yapmayı düşünüyorsunuz? Mesleğimin yaşımın ilerlemesi nedeniyle, seni terk ediyorum sayın avukatım dediği günlere kadar. Emeklilik hayaliniz nedir? Çocuklarım ve eşim ile birlikte en az 1 yıl sürecek bir dünya turuna katılmayı istiyorum. Şimdi de istiyorum ama zaman büyük sıkıntı. Çocuğunuzun hukukçu olmasını ister misiniz? Çocuğumun hayırlı bir evlat olmasını istiyorum. Gerisi bir şekilde zaten gelecektir. Ama özel olarak hukukçu olması tercihim yok. Topluma faydalı olması temel isteğimdir. ÖNEMLİ BİLGİLER r Kıdem Tazminatı Tavanı r Dönemler İtibariyle Asgari Ücret r Asgari Ücret ve Dönem Tutarları r Asgari Ücret Ödemesinde Yeni Dönem r Yıllık Ücretli İzin Süreleri r İhbar Tazminatı (Akdin Feshinde Bildirim Süreleri) r İşsizlik Sigortası Primi r Gelir Vergisi Tarifesi r Katma Değer Vergisi Oranları r Kurumlar Vergisi Oranı r Geçici Vergi Oranları r Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı r Yasal Faizler ve Yürürlük Süreleri r Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları r Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a Göre Gecikme Zammı Oranları r Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler r Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre) r Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre) r Değerli Kağıtlar r Damga Vergisi Harçları r Yargı Harçları r Noter Harçları r Vergi Yargısı Harçları r Tapu ve Kadastro Harçları r Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi r CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (ABD Doları) r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (Euro) r HUMK ve İİK Parasal Sınırları r İYUK Parasal Sınırları r Karşılıksız Çeklerde Bankaların Ödemekle Yükümlü Oldukları Tutarlar r 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler r Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 249 KIDEM TAZMİNATI TAVANI (2013) 01.01.2001 - 14.04.2001 15.04.2001 - 14.05.2001 15.05.2001 - 14.06.2001 15.06.2001 - 30.06.2001 01.07.2001 - 14.10.2001 15.10.2001 - 14.10.2001 15.10.2001 - 14.11.2001 15.11.2001 - 14.12.2001 15.12.2001 - 31.12.2001 01.01.2002 - 14.05.2002 15.05.2002 - 30.06.2002 01.07.2002 - 30.10.2002 01.10.2002 - 31.12.2002 01.01.2003 - 30.06.2003 01.07.2003 - 31.12.2004 01.01.2004 - 30.06.2004 01.07.2004 - 31.12.2004 01.01.2005 - 30.06.2005 01.07.2005 - 31.12.2005 01.01.2006 - 30.06.2006 01.07.2006 - 31.12.2006 01.01.2007 - 30.06.2007 01.07.2007 - 31.12.2007 01.01.2008 - 30.06.2008 01.07.2008 - 31.12.2008 646.560.000.- TL 663.000.000.- TL 730.700.000.- TL 768.100.000.- TL 807.500.000.- TL 835.950.000.- TL 884.830.000.- TL 938.330.000.- TL 978.020.000.- TL 1.076.400.000.- TL 1.103.540.000.- TL 1.160.150.000.- TL 1.260.150.000.- TL 1.323.950.000.- TL 1.389.950.000.- TL 1.485.430.000.- TL 1.574.740.000.- TL 1.648, 90.- YTL 1.727, 15.- YTL 1.770, 62.- YTL 1.857, 44.- YTL 1.960, 69.- YTL 2.030, 19.- YTL 2.087, 92.- YTL 2.173, 19.- YTL 01.01.2009 - 30.06.2009 01.07.2009 - 31.12.2009 01.01.2010 - 30.06.2010 01.07.2010 - 31.12.2010 01.01.2011 - 30.06.2011 2.260, 05.- YTL 2.365, 16.- YTL 2.423, 88 - TL 2.517, 01.- TL 2.623, 33.- TL 250 LEGES Hukuk Dergisi 01.07.2011 - 31.12.2011 01.01.2012 - 30.06.2012 01.07.2012 - 31.12.2012 01.01.2013 - 30.06.2013 01.07.2013 - 31.12.2013 HAZİRAN 2013 2.731, 85.- TL 2.917,27.- TL 3.033,98.- TL 3.129,25.- TL 3.218,76.- TL YILLAR İTİBARİYLE BRÜT ASGARİ ÜCRET TUTARLARI Dönemi 01.07.2013 - 31.12.2013 01.01.2013 - 30.06.2013 01.07.2012 - 31.12.2012 01.01.2012 - 30.06.2012 01.07.2011 - 31.12.2011 01.01.2011 - 30.06.2011 01.07.2010 - 31.12.2010 01.01.2010 - 30.06.2010 16 Yaşından Büyükler İçin Günlük Aylık 35,05 1.021,50 32,62 978,60 31,35 940,50 29,55 886,50 27,90 837,00 26,55 796,50 25,35 760,50 24,30 729,00 16 Yaşından Küçükler İçin Günlük Aylık 29,25 877,50 27,97 839,10 26,85 805,50 25,35 760,50 23,85 715,50 22,65 679,50 21,60 648,00 20,70 621,00 ASGARİ ÜCRET VE YASAL KESİNTİLER (01.07.2012-31.12.2012 Dönemi) 01.01.2013 - 30.06.2013 16 Yaşından Büyükler Brüt Ücret 940,50 TL Sigorta Primi İşçi Payı 131,67 TL İşsizlik Sigortası Primi İşçi Payı 9,41 TL Gelir Vergisi Matrahı 799,42 TL Gelir Vergisi 119,91 TL Damga Vergisi 6,21 TL Kesintiler Toplamı 267,20 TL Net Ücret 673,30 TL 16 Yaşından Küçükler 805,50 TL 112,77 TL 8,06 TL 684,67 TL 102,70 TL 5,32 TL 228,85 TL 576,65 TL SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 251 2013 Yılı Asgari Ücret ve Yasal Kesintiler 1.1. 01.01.2013 – 30.06.2013 döneminde uygulanacak brüt asgari ücret tutarları Asgari Ücret Onaltı yaşını doldurmuş işçiler için Onaltı yaşını doldurmamış işçiler için 01.01.2013 - 30.06.2013 Brüt Ücret SSK Primi İşçi Hissesi İşsizlik Sigortası Primi İşçi Hiss. Gelir Vergisi Matrahı Gelir Vergisi Damga Vergisi * Kesintiler Toplamı Net Ücret Asgari Geçim İndirimi (+) Net Ele Geçen Ücret 1.2. Brüt Günlük TL 32,62 TL Brüt Aylık TL 978,60 TL 27,97 TL 839,10 TL 16 Yaşından Büyükler 978,60 TL 137,00 TL 9,79 TL 16 Yaşından Küçükler 839,10 TL 117,47 TL 8,39 TL 831,81 TL 124,77 TL 7,43 TL 278,99 TL 699,61 TL 73,40 TL 773,01 TL 713,24 TL 106,99 TL 6,37 TL 239,22 TL 599,88 TL 73,40 TL 673,28 TL 01.07.2013 – 31.12.2013 döneminde uygulanacak brüt asgari ücret tutarları Asgari Ücret Onaltı yaşını doldurmuş işçiler için Onaltı yaşını doldurmamış işçiler için 01.07.2013 - 31.12.2013 Brüt Ücret SSK Primi İşçi Hissesi İşsizlik Sigortası Primi İşçi Hiss. Gelir Vergisi Matrahı Brüt Günlük TL 34,05 TL Brüt Aylık TL 1021,50 TL 29,25 TL 877,50 TL 16 Yaşından Büyükler 1021,50 TL 143,01 TL 10,22 TL 16 Yaşından Küçükler 877,50 TL 122,85 TL 8,78 TL 868,28 TL 745,88 TL 252 LEGES Hukuk Dergisi Gelir Vergisi Damga Vergisi * Kesintiler Toplamı Net Ücret Asgari Geçim İndirimi (+) Net Ele Geçen Ücret HAZİRAN 2013 130,24 TL 7,75 TL 291,22 TL 730,28 TL 73,40 TL 803,68 TL 111,88 TL 6,66 TL 250,17 TL 627,33 TL 73,40 TL 700,73 TL ASGARİ ÜCRETTE İŞVEREN KATKISI 01.01.2013 - 30.06.2013 16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret 978,60 TL SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) * 141,90 TL İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2 19,57 TL İşverene Maliyeti TOPLAM 1.140,07 TL 01.07.2013 - 31.12.2013 16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren 148,12 TL Payı ) * İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA 20,43 TL FONU % 2 İşverene Maliyeti TOPLAM 1.190,05 TL KESİNTİLER TOPLAMI 146,79 NET ASGARİ ÜCRET 1021,50 TL ASGARİ ÜCRET 978,60 SSK İŞVEREN PRİMİ % 14.5 141,90 İŞSİZLİK SİG.FONU % 2 19,57 İŞVERENE TOPLAM MALİYET 1.140,07 831,81 01.01.2013 - 30.06.2013 16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret 839,10 TL SSK PRİMİ % 14.5 ( İş- 121,67 TL ASGARİ ÜCRET veren Payı ) * İŞVEREN İŞSİZLİK Sİ- 16,78 TL SSK İŞVEREN PRİMİ % 14.5 GORTA FONU % 2 1021,50 148,12 SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 253 İşverene Maliyeti TOP- 977,55 TL LAM KESİNTİLER TOPLAMI 153,23 NET ASGARİ ÜCRET 868,27 İŞSİZLİK SİG.FONU % 2 20,43 İŞVERENE TOPLAM MALİYET 1.190,45 01.07.2013 - 31.12.2013 16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret SSK PRİMİ % 14.5 ( İş- 127,24 TL veren Payı ) * İŞVEREN İŞSİZLİK Sİ- 17,55 TL GORTA FONU % 2 İşverene Maliyeti TOP- 1 . 0 2 2 , 2 9 LAM TL KESİNTİLER TOPLAMI 153,23 NET ASGARİ ÜCRET 868,27 877,50 TL ASGARİ ÜCRET 1021,50 SSK İŞVEREN PRİMİ % 14.5 148,12 İŞSİZLİK SİG.FONU % 2 20,43 İŞVERENE TOPLAM MALİYET 1.190,45 Asgari Ücret ve İşverene Maliyetleri (16 Yaşından Büyükler): 01.01.2013 - 30.06.2013 16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret 978,60 TL SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) * 141,90 TL İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2 19,57 TL İşverene Maliyeti TOPLAM 1.140,07 TL 01.07.2013 - 31.12.2013 16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret 1021,50 TL SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) * 148,12 TL İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2 20,43 TL İşverene Maliyeti TOPLAM 1.190,05 TL Ücret ve İşverene Maliyetleri (16 Yaşından Küçükler): 01.01.2013 - 30.06.2013 16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret 839,10 TL SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) * 121,67 TL 254 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2 16,78 TL İşverene Maliyeti TOPLAM 977,55 TL 01.07.2013 - 31.12.2013 16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret 877,50 TL SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) * 127,24 TL İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2 17,55 TL İşverene Maliyeti TOPLAM 1.022,29 TL KAPICILAR İÇİN ASGARİ ÜCRETİN HESABI VE İŞVERENE MALİYETİ (TL/AY) NET ASGARİ ÜCRETİN HESABI ASGARİ ÜCRET 978,6 SSK PRİMİ % 14 137 İŞSİZLİK SİG.FONU % 1 9,79 KESİNTİLER TOPLAMI 146,79 NET ASGARİ ÜCRET 831,81 İŞVERENE MALİYETİ ASGARİ ÜCRET 978,6 SSK İŞVEREN PRİMİ % 14,5 141,9 İŞSİZLİK SİG.FONU % 2 19,57 İŞVERENE TOPLAM MALİYET 1.140,07 ASGARİ ÜCRET UYGULAMASINDA YENİ DÖNEM 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 32. maddesinin 5615 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle yeniden düzenlenip 01.01.2008 tarihinde yürürlüğe konulmasıyla, anılan yasa hükmünde belirtilen oranlar üzerinden “asgari geçim indirimi” uygulaması başlatılmış; buna göre yasal asgari ücretlerin net tutarları aşağıdaki biçimi almıştır: 2013 Yılında Asgari Geçim İndirimi tutarları Asgari geçim indiriminden yararlanan Çalışanın kendisi Çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eş 1. çocuk 2. çocuk 3. çocuk 4. çocuk İndirim oranı %50 %10 %7,5 %7,5 %5 %5 SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 255 Evli eşi çalışmayan ve 5 çocuklu üst sınır 124,77 2013 Yılında Asgari Geçim İndirimi tutarları Medeni Hali Bekar Evli eşi çalışmayan ve çocuksuz Evli eşi çalışmayan ve 1 çocuklu Evli eşi çalışmayan ve 2 çocuklu Evli eşi çalışmayan ve 3 çocuklu Evli eşi çalışmayan ve 4 çocuklu Evli eşi çalışmayan ve 5 çocuklu üst sınır Aylık 73,40 88,07 99,08 110,09 117,43 124,77 124,77 Medeni Hali Aylık Evli eşi çalışan ve çocuksuz Evli eşi çalışan ve 1 çocuklu Evli eşi çalışan ve 2 çocuklu Evli eşi çalışan ve 3 çocuklu Evli eşi çalışan ve 4 çocuklu Evli eşi çalışan ve 5 çocuklu 73,40 84,40 95,41 102,75 110,09 117,43 YILLIK ÜCRETLİ İZİN SÜRELERİ 4857 sayılı İş Kanunu’nun 53. maddesine göre (10.06.2003 tarihinden itibaren) çalışanlara aşağıdaki süreler kadar ücretli yıllık izin verilir. Ancak 18 ve daha küçük yaştaki işçilerle 50 ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin 20 günden az olamaz ve yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez. Yıllık izin hesabında izin sürelerine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz. Hizmet Süresi 1 yıldan 5 yıla kadar olanlara 5 yıldan fazla ve 15 yıldan az olanlara 15 yıl ve daha fazla olanlara İzin Süresi Yılda 14 gün Yılda 20 gün Yılda 26 gün İHBAR TAZMİNATI (AKDİN FESHİNDE BİLDİRİM SÜRELERİ) ÇALIŞMA SÜRESİ İHBAR TAZMİNAT SÜRESİ MİKTARI İşi altı (6) aydan az sürmüş ise 2 Hafta 2 Haftalık Ücret İşi altı (6) aydan bir buçuk (1, 5) yıla kadar sürmüş ise 4 Hafta 4 Haftalık Ücret İşi bir buçuk (1, 5) yıldan üç (3) yıla kadar sürmüş ise 6 Hafta 6 Haftalık Ücret İşi üç (3) yıldan fazla sürmüş ise 8 Hafta 8 Haftalık Ücret 256 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 İŞSİZLİK SİGORTA PRİMİ (4447 sayılı Kanun - Madde.: 49) -1.6.2000-31.12.2001 tarihleri arasında (sigorta matrahı üzerinden); İşçiden % 2, işverenden % 3 oranında kesinti yapılmıştır. -2002 yılından itibaren: İşçiden % 1, İşverenden % 2 oranında kesinti yapılmaktadır. GELİR VERGİSİ TARİFESİ GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2013) 10.700 TL’ye kadar 26.000 TL’nin 10.700 TL’si için 1.605 TL, fazlası 60.000 TL’nin 26.000 TL’si için 4.665 TL fazlası 60.000 TL’den fazlasının 60.000 TL'si için 13.845 TL fazlası 15 %20 %27 %35 GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2012) 10.000 TL’ye kadar 25.000 TL’nin 10.000 TL’si için 1500 TL, fazlası 88.000 TL'nin .25000 TL’si için 4.500 TL, fazlası 88.000 TL’den fazlasının 88.000 TL’si için 21.510 TL, fazlası 15 %20 %27 %35 GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2011) 9.400 TL’ye kadar 23.000 TL’nin 9.400 TL’si için 1.410 TL, fazlası 80.000 TL'nin 23.000 TL’si için 4.130 TL, fazlası 80.000 TL’den fazlasının 80.000 TL’si için 19.520 TL, fazlası %15 %20 %27 %35 GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2010) 8.800 TL’ye kadar 22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 1.320 TL, fazlası 50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.960 TL 50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL'si için 11.520 TL %15 %20 %27 %35 SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 257 KATMA DEĞER VERGİSİ ORANLARI Katma Değer Vergisi Oranları Tablosu, 30.12.2007 tarih ve 26742 sayılı R.G.’de yayımlanan, 24.12.2007 tarih ve 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına dayanılarak yapılmıştır. a) Ekli listelerde yer alanlar hariç olmak üzere, vergiye tabi işlemler için b) Ekli (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için c) Ekli (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 18 %1 %8 KURUMLAR VERGİSİ ORANI Kurumlar Vergisi Oranı %20 GEÇİCİ VERGİ ORANLARI Gelir Vergisi Mükelleflerinde (2006 I. Dönemden itibaren) Kurumlar Vergisi Mükelleflerinde (2006 II. Dönemden itibaren) %15 %20 YENİDEN DEĞERLEME ORANLARI 2012 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:419) 2011 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:410) 2010 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:401) 2009 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:392) 2008 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:388) 2007 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:377) 2006 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:363) 2005 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:353) 2004 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:341) 2003 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:325) 2002 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:310) 2001 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:301) 2000 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:288) 1999 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:279) 1998 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:267) % 7,80 % 10,26 % 7,7 % 2,2 % 12 % 7.2 % 7.8 % 9.8 % 11.2 % 28.5 % 59.0 % 53.2 % 56.0 % 52.1 % 77.8 258 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 1997 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:259) 1996 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:252) 1995 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:245) 1994 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:233) % 80.4 % 72.8 % 99.5 % 107.6 YASAL FAİZLER VE YÜRÜRLÜK SÜRELERİ YÜRÜRLÜK TERİHLERİ 01.01.1998 - 31.12.1999 01.01.2000 - 30.06.2002 01.07.2002 - 30.06.2003 01.07.2003 - 31.12.2003 01.01.2004 - 30.06.2004 01.07.2004 - 30.04.2005 01.05.2005 - 31.12.2005 01.01.2006 - 31.12.2006 01.01.2007 - 31.12.2007 01.01.2008 - 31.12.2008 01.01.2009 – 31.12.2009 01.01.2010 dan itibaren FAİZ ORANLARI 730 911 365 184 181 304 245 365 365 365 365 … GÜN % 50 % 60 % 55 % 50 % 43 % 38 % 12 %9 %9 %9 %9 %9 KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİ ORANLARI TARİH ARALIĞI KANUNİ FAİZ ORANI SÖZLEŞMEYLE TESBİT EDİLMEMİŞSE TEMERRÜT FAİZ ORANI 01.07.2005 31.12.2005 % 12 (3095/m.1) % 12 (3095/m.2/1) TİCARİ İŞLERDE UYGULANACAK TEMERRÜT FAİZ ORANI % 30 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 259 01.01.2006 31.12.2006 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2007 31.12.2007 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2008 30.06.2009 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.07.2009 31.12.2009 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2010 31.12.2010 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2011 31.12.2011 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2012 31.12.1012 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) % 25 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 29 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 27 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 19 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 16 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 15 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 17,75 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİ ORANLARI İLE İLGİLİ NOTLAR 1.Oran belirtilmeden sadece reeskont faiz oranı uygulanacağı belirtilen tarihlerle ilgili olarak, aşağıdaki tabloda yer alan iskonto ve avans faiz oranlarını inceleyiniz. 2. 29.03.2003 tarih ve 4833 sayılı 2003 Mali Yılı Bütçe Kanunu’nun 51. maddesinin (t) bendi ile getirilen, Kanuni Faiz Oranının 01.04.2003 tarihinden itibaren aylık % 2.5 olarak uygulanacağına ilişkin düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nin 08.12.2004 tarih ve 25664 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 22.01.2004 gün ve E.2003/41 - K.2004/4 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. 3. 2004 ve 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunlarında kanuni faiz oranını tespit eden hükümler Anayasa Mahkemesi’nce, bu Kanunlar’ın yürülükte olduğu dönemde iptal edilmemekle 260 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN’A GÖRE GECİKME ZAMMI ORANLARI 01.01.1990 - 29.12.1993 Arası 30.12.1993 - 07.03.1994 Arası 08.03.1994 - 30.08.1995 Arası 31.08.1995 - 31.01.1996 Arası 01.02.1996 - 08.07.1998 Arası 09.07.1998 - 20.01.2000 Arası 21.01.2000 - 01.12.2000 Arası 02.12.2000 - 28.03.2001 Arası 29.03.2001 - 30.01.2002 Arası 31.01.2002 - 11.11.2003 Arası 12.11.2003 - 01.03.2005 Arası 02.03.2005 - 20.04.2006 Arası 21.04.2006 - 18.11.2009 Arası 19.11.2009 - 18.10.2010 Arası 19.10.2010’dan bugüne kadar Aylık % 7 Aylık % 9 Aylık % 12 Aylık % 10 Aylık % 15 Aylık % 12 Aylık % 6 Aylık % 5 Aylık % 10 Aylık % 7 Aylık % 4 Aylık % 3 Aylık % 2,5 Aylık % 1,95 Aylık % 1,40 YARGITAY’A GÖRE KİRA ARTIŞLARINDA UYGULANACAK ORANLAR YILLARA GÖRE ÜFE ENDEKSİNDEKİ 12 AYLIK ORTALAMALARA GÖRE ARTIŞ 2005 OCAK 14,55 ŞUBAT 14,70 MART 15,03 NİSAN 14,96 MAYIS 13,97 HAZİRAN 12,78 TEMMUZ 11,72 AĞUSTOS 10,65 EYLÜL 9,54 2006 5,45 5,04 4,21 4,96 4,27 4,97 5,82 6,49 7,06 2007 9,68 10,08 10,63 11,01 10,95 10,09 9,03 8,29 7,77 2008 6,08 5,94 5,95 6,39 7,20 8,39 9,76 10,68 11,29 2009 12,81 12,63 11,99 10,65 8,96 7,34 5,47 4,19 3,22 2010 1,14 1,20 1,63 2,52 3,50 4,30 5,33 6,18 6,89 2011 8,89 9,23 9,36 9,17 9,21 9,42 9,59 9,76 10,03 2012 11,11 10,96 10,79 10,72 10,57 10,24 9,88 9,33 8,65 2013 5,33 4,72 4,23 3,74 3,27 SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 261 EKİM 8,16 7,76 7,23 12,03 2,20 7,71 10,26 7,80 KASIM 6,89 8,60 6,75 12,56 1,37 8,27 10,72 6,98 ARALIK 5,89 9,34 6,31 12,72 1,23 8,57 11,09 6,09 ENFLASYON ORANLARI (TUİK VERİLERİNE GÖRE) Önceki aya göre Önceki yılın Aralık ayına göre Yıl Aylar TEFE TÜFE TEFE TÜFE 2002 OCAK 4.2 5.3 4.2 5.3 2002 Şubat 2.6 1.8 6.8 7.2 2002 Mart 1.9 1.2 8.8 8.4 2002 Nisan 1.8 2.1 10.8 10.7 2002 Mayıs 0.4 0.6 11.2 11.3 2002 Haziran 1.2 0.6 12.5 12.0 2002 Temmuz 2.7 1.4 15.5 13.6 2002 Ağustos 2.1 2.2 18.0 16.1 2002 Eylül 3.1 3.5 21.7 20.1 2002 Ekim 3.1 3.3 25.5 24.0 2002 Kasım 1.6 2.9 27.5 27.7 2002 Aralık 2.6 1.6 30.8 29.7 2003 OCAK 5.6 2.6 5.6 2.6 2003 Şubat 3.1 2.3 8.9 4.9 Önceki yılın aynı ayına göre TEFE ÜFE 92.0 73.2 91.8 73.1 77.5 65.1 58.0 52.7 49.3 46.2 46.8 42.6 45.9 41.3 43.9 40.2 40.9 37.0 36.1 33.4 32.8 31.8 30.8 29.7 32.6 26.4 33.4 27.0 12 aylık ortalamalara göre TEFE TÜFE 66.8 57.5 72.1 60.7 75.4 62.8 75.3 62.8 73.6 61.7 71.5 60.1 69.1 58.4 66.3 56.6 63.0 54.2 59.0 51.2 54.6 48.2 50.1 45.0 45.9 41.3 42.1 37.9 2003 2003 2003 2003 2003 2003 2003 2003 2003 2004 2004 2004 35.2 35.1 29.6 25.6 22.7 19.1 16.1 16.2 13.9 10.8 9.14 7.97 39.4 37.8 35.4 33.8 32.1 30.3 28.5 27.1 25.6 23.6 21.49 19.18 Mart Nisan Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart 3.2 1.8 -1.9 -0.5 -0.2 0.1 0.6 1.7 0.6 2.6 1.64 2.10 3.1 2.1 -0.2 -0.4 0.2 1.9 1.4 1.6 0.9 0.7 0.55 0.89 12.4 14.4 11.5 10.9 10.7 10.7 11.3 13.2 13.9 2.6 4.31 6.50 8.2 10.4 12.0 11.6 11.7 13.8 15.5 17.3 18.4 0.7 1.29 2.19 29.4 29.5 29.8 27.4 24.9 23.0 20.8 19.3 18.4 16.2 14.28 11.83 35.5 33.8 31.7 30.7 29.5 28.4 27.4 26.3 25.3 24.4 23.21 21.67 262 LEGES Hukuk Dergisi 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2007 2007 Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat 2.65 -0.03 -1.05 -1.52 0.8 1.85 3.23 0.75 0.13 -0.41 0.11 1.26 1.21 0.20 -0.48 -0.74 1.4 0.78 0.68 -0.95 -0.04 1.96 0.26 0.25 1.94 2.77 4.02 0.86 -0.75 -0.23 0.45 -0.29 -0.12 -0,05 0.95 0.59 0.38 -0.13 0.22 0.6 0.94 2.22 1.54 0.45 0.55 0.02 0.26 0.71 0.92 0.10 -0.57 0.85 1.02 1.79 1.40 0.42 0.75 0.22 0.27 1.34 1.88 0.34 0.85 -0.44 1.29 1.27 1.29 0.23 1.00 0.43 HAZİRAN 2013 9.33 9.29 8.14 6.50 7.3 9.31 12.84 13.69 13.84 -0.41 -0.30 0.96 2.18 2.38 1.89 1.14 2.18 2.98 3.69 2.71 2.66 1.96 2.22 2.48 4.46 7.36 11.68 12.64 11.80 11.54 12.04 11.72 11.58 -0,05 0.89 2.79 3.18 3.05 3.28 3.6 4.85 7.18 8.83 9.32 0.55 0.57 0.83 1.55 2.49 2.59 2.00 2.87 3.93 5.79 7.27 7.72 0.75 0.97 1.25 2.60 4.53 4.88 5.76 5.30 6.65 8.01 9.40 9.65 1.00 1.44 8.91 9.56 10.53 9.44 10.5 12.50 15.48 14.40 13.84 10,70 10,58 11.33 10.17 5.59 4.25 4.26 4.32 4.38 4.57 1.60 2.66 5.11 5.26 4.21 4.96 7.66 12.52 14.34 12.32 11.59 10.94 11.67 11.58 9.37 10.13 10.18 8.88 8.93 9.57 10.0 9.00 9.86 9.79 9.32 9.23 8.69 7.94 8.18 8.70 8.95 7.82 7.91 7.99 7.52 7.61 7.72 7.93 8.15 8.16 8.83 9.86 10.12 11.69 10.26 10.55 9.98 9.86 9.65 9.93 10.16 17.03 15.16 13.73 12.51 11.6 11.16 11.16 11.07 11.09 14,55 14.70 15.03 14.96 13.97 12.78 11.72 10.65 9.54 8.16 6.89 5.89 5.45 5.04 4.49 4.09 4.27 4.97 5.82 6.49 7.06 7.76 8.60 9.34 9.68 10.08 20.01 18.19 16.51 15.11 14.0 12.87 12.02 11.29 10.58 8.50 8.44 8.40 8.42 8.53 8.69 8.68 8.64 8.63 8.47 8.31 8.18 8.07 8.03 8.05 8.11 8.21 8.32 8.64 8.84 9.05 9.25 9.44 9.60 9.76 9.92 SAYI: 42 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2010 Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK ÖNEMLİ BİLGİLER 263 0.97 0.80 0.39 -0.11 0.06 0.85 1.02 -0.13 0.89 0,15 0,42 2,56 3,17 4.50 2.12 0.32 1.25 -2.34 -0.90 0.57 -0.03 -3.54 0.23 1.17 0,29 0,65 -0,05 0,94 -0,71 0,42 0,62 0,28 1,29 0,66 0,58 0.92 1.21 0.50 -0.24 -0.73 0.02 1.03 1.81 1.95 0,22 0,80 1,29 0,96 1.68 1.49 -0.36 0.58 -0,24 0.45 2.60 0.83 0.41 0.29 -0.34 1,10 0,02 0,64 0,11 0,25 -0,30 0,39 2,41 1,27 0,53 1,85 1.88 2.36 2.69 3.60 3.09 4.12 2.98 3.87 3.05 3.11 3.93 3.13 4.98 4.19 4.84 6.08 5.78 8.15 5,94 8,39 0,42 0,80 3,00 2,11 6,26 3,09 11.04 4.82 13.39 6.38 13.76 6.0 15.18 6.61 12.49 6,35 11.48 6.83 12.11 9.60 12.08 10.52 8.11 0.06 0.23 0.29 1.40 -0.06 1,70 1,05 2,35 1,07 2,30 1,71 3,27 1,83 2,54 2,08 2,97 1,78 3,60 2,18 3,90 4,64 5,24 5,96 5,93 6,53 0,58 1,85 10.92 9.68 7.14 2.89 2.08 3.72 5.02 4.41 5.65 5,94 6,44 8,15 10,50 14.56 16.53 17.03 18.41 14.67 12.49 13.29 12.25 8.11 7.90 6.43 3,46 -0,35 -2,46 -1,86 -3,75 -1,04 0,47 0,19 1,51 5,93 6,30 10.86 10.72 9.23 8.60 6.90 7.39 7.12 7.70 8.40 8,39 8,17 9,10 9,15 9.66 10.74 10.61 12.06 11.77 11.13 11.99 10.76 10.06 9.50 7.73 7,89 6,13 5,24 5,73 5,39 5,33 5,27 5,08 5,53 6,53 8,19 10.63 11.01 10.95 10.09 9.03 8.29 7.77 7.23 6,75 6,31 6,08 5,94 5,95 6.39 7.20 8.39 9.76 10.68 11.29 12.03 12.56 12.72 12.81 12.63 11,99 10,65 8,96 7,34 5,47 4,19 3,22 2,20 1,37 1,23 1,14 10.15 10.30 10.24 10.11 9.70 9.46 9.17 8.98 8.86 8,76 8,61 8,53 8,40 8.33 8.47 8.64 9.07 9.43 9.76 10.12 10.31 10.44 10.54 10.41 10,29 9,98 9,49 9,08 8,52 7,99 7,52 6,95 6,53 6,25 6,16 264 LEGES Hukuk Dergisi 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2012 2012 2012 2012 2012 2012 2012 2012 2012 Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylul Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül 1,94 2,35 -1,15 -0,50 -0,16 1,15 0,51 1,21 -0,31 1,31 2,36 1,72 1,22 0,61 0,15 0,01 -0,03 1,76 1,55 1,60 0,65 1,00 0,38 -0,09 0,36 0,08 0,53 -1,49 -0,31 0,26 1, 03 0,58 0,60 -0,36 -0,56 -0,48 0,40 1,23 1,83 0,03 -0,30 0,41 0,73 0,42 0,87 2,42 -1,43 -0,41 0,73 0,75 3,27 1,73 0,58 0,56 0,56 0,41 1,52 -0,21 -0,90 -0,23 0,56 1, 03 2012 2012 2012 2013 2013 Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat 0, 17 1, 66 -0,12 -0,18 -0,13 1, 96 0, 38 0, 38 1,65 0,30 HAZİRAN 2013 4,24 3,93 6,69 4,55 5,47 4,17 4,93 3,59 4,77 3,09 5,98 3,50 6,52 4,77 7,80 6,69 7,47 6,72 8,87 6,40 2,36 0,41 4,13 1,14 5,40 1,57 6,04 2,45 6,20 4,93 6,21 3,43 6,18 3,00 8,05 3,75 9,72 4,53 11,48 7,95 12,20 9,82 13,33 10,45 0,38 0,56 -0,09 0,56 0,36 0,41 0,08 0,52 0,53 -0,21 -1,49 -0,90 -0,31 -0,23 0,26 0,56 0, 72 3, 34 8,58 10,42 9,21 7,64 8,24 9,03 8,91 9,92 8,17 8,87 10,80 10,87 10,08 8,21 9,63 10,19 10,34 11,00 12,15 12,58 13,67 13,33 11,13 9,15 8,22 7,65 8,06 6,44 6,13 4,56 4, 03 9,56 10,19 9,10 8,37 7,58 8,33 9,24 8,62 7,29 6,40 4,90 4,16 3,99 4,26 7,17 6,24 6,31 6,65 6,15 7,66 9,48 10,45 10,61 10,43 10,43 11,14 8,28 8,87 9,07 8,88 9, 19 1,63 2,52 3,50 4,30 5,33 6,18 6,89 7,71 8,27 8,52 8,89 9,23 9,36 9,17 9,21 9,42 9,59 9,76 10,03 10,26 10,72 11,09 11,11 10,96 10,79 10,72 10,57 10,57 9,88 9,33 8, 65 6,53 6,87 7,20 7,41 7,59 7,8 8,16 8,45 8,59 8,57 8,28 7,76 7,29 6,79 6,64 6,47 6,37 6,24 6,00 5,93 6,13 6,47 6,95 7,48 8,02 8,59 8,68 8,68 9,11 9,29 9, 53 0, 9 2, 58 2, 45 -0 ,18 -0,31 2, 57 3, 60 2, 45 1, 88 1,84 7, 80 6, 37 6, 16 7, 31 7,03 7, 8 6, 98 6, 09 5, 33 4,72 9, 53 9, 26 8, 89 8, 62 8,33 5, 36 5, 76 6, 16 1, 65 1,95 SAYI: 42 2013 Mart 2013 Nisan ÖNEMLİ BİLGİLER 265 0,81 -0,51 0,66 0,42 0,50 2,63 -0,01 3,06 2,30 1,70 7,29 6,13 4,23 3,74 8,08 7,66 * 2005 yılında (ÜFE) Üretici Fiyatları Endeksi’ne geçilmiştir. DEĞERLİ KAĞIT BEDELLERİ Resmi Gazete Tarihi: 31.12.2012 Resmi Gazete Sayısı: 28514 2013 YILI DEĞERLİ KAĞIT BEDELLERİ Maliye Bakanlığından: DEĞERLİ KAĞITLAR KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SAYI: 2012/1) Bilindiği üzere 210 sayılı Değerli Kağıtlar Kanununun 2343 sayılı Kanunla değişik 1 inci maddesinde, “Bu Kanuna bağlı tabloda yazılı kağıtlar ve belgeler “değerli kağıt” sayılır. Bu Kanunun kapsamına giren veya diğer kanunlarla kapsama alınacak olan değerli kağıtların basımı, dağıtımı ve bedellerinin tahsili ile ilgili usul ve esasları ve bu kağıtların bedellerini tespite Maliye Bakanlığı yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, 210 sayılı Kanuna ekli Değerli Kağıtlar Tablosunda yer alan değerli kağıtların bedelleri, 1/1/2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yeniden tespit edilmiş ve aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Değerli Kağıdın Cinsi 1 - Noter kağıtları : a) Noter kağıdı b) Beyanname c) Protesto, vekaletname, re’sen senet 2 - (Mülga:30/12/2004-5281/14.md) 3 – Pasaportlar 4-Yabancılar için ikamet tezkereleri 5 - (Mülga:30/12/2004-5281/14.md) 6 - Nüfus cüzdanları 7 - Aile cüzdanları 8 -(Mülga:30/12/2004-5281/14.md) 9 - Sürücü belgeleri Bedel (TL) 7,25 7,25 14,50 72,00 198,00 6,50 66,00 89,00 266 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 10 - Sürücü çalışma belgeleri (karneleri) 11 - Motorlu araç trafik belgesi 12 - Motorlu araç tescil belgesi 13 - İş makinesi tescil belgesi 14 - Banka çekleri ( Her bir çek yaprağı) 15 – Mavi Kart (Ek: 9/5/2012-6304/9 md.) 89,00 89,00 66,50 66,50 4,50 6,00 Yukarıdaki tabloda belirtilen değerli kağıtlar 01/01/2013 tarihinden itibaren muhasebe birimleri, yetkili memurlar, noterler ve noterlik görevini yapan memurlar ile bankalar tarafından yukarıda belirtilen yeni bedelleri üzerinden satılacaktır. Muhasebe birimleri ve yetkili memurlarda mevcut değerli kağıtların yeniden değerlendirilmesi ve muhasebeleştirilmesi işlemleri Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliği hükümlerine göre yürütülür. Tebliğ olunur. DAMGA VERGİSİNE TABİ KAĞITLAR 2013 YILI DAMGA VERGİSİ TUTARLARI (1) SAYILI TABLO I. Akitlerle ilgili kağıtlar A. Belli parayı ihtiva eden kağıtlar: 1.Mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknameler 2. Kira mukavelenameleri (Mukavele süresine göre kira bedeli üzerinden) 3. Kefalet, teminat ve rehin senetleri 4. Tahkimnameler ve sulhnameler 5. Fesihnameler (Belli parayı ihtiva eden bir kağıda taalluk edenler dahil) 6. (Değişik: 5766/10-b md.) (Yürürlük: 6/6/2008) Karayolları Trafik Kanunu uyarınca kayıt ve tescil edilmiş ikinci el araçların satış ve devrine ilişkin sözleşmeler B. Belli parayı ihtiva etmeyen kağıtlar: 1. Tahkimnameler 2. Sulhnameler (Binde 9,48) (Binde 1,89) (Binde 9,48) (Binde 9,48) (Binde 1,89) (Binde 1,89) (39,65 TL) (39,65 TL) SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 267 3.Turizm işletmeleri ile seyahat acentelerinin aralarında düzenledikleri kontenjan sözleşmeleri (Belli parayı ihtiva edenler dahil) II. Kararlar ve mazbatalar 1. Meclislerden, resmi heyetlerden ve idari davalarla ilgili olmayarak Danıştaydan verilen mazbata, ilam ve kararlarla hakem kararları: a) Belli parayı ihtiva edenler b) Belli parayı ihtiva etmeyenler 2. (Değişik : 5766/10-c md.) (Yürürlük : 6/6/2008) İhale Kanunlarına tabi olan veya olmayan resmi daire ve kamu tüzel kişiliğini haiz kurumların her türlü ihale kararları III. Ticari işlemlerde kullanılan kağıtlar 1. Ticari ve mütedavil senetler: a) Emtia senetleri: aa) Makbuz senedi (Resepise) ab) Rehin senedi (Varant) ac) İyda senedi ad) Taşıma senedi b) Konşimentolar c) Deniz ödüncü senedi d) İpotekli borç senedi, irat senedi 2. Ticari belgeler: a) Menşe ve Mahreç şahadetnameleri b) Resmi dairelere ve bankalara ibraz edilen bilançolar ve işletme hesabı özetleri: ba) Bilançolar bb) Gelir tabloları bc) İşletme hesabı özetleri c) Barnameler d) Tasdikli manifesto nüshaları e) Ordinolar f) Gümrük idarelerine verilen özet beyan formları (222,40 TL) (Binde 9,48) (39,65 TL) (Binde 5,69) (13,95 TL) (8,25 TL) (1,55 TL) (0,65 TL) (8,25 TL) (Binde 9,48) (Binde 9,48) (13,95 TL) (30,60 TL) (14,85 TL) (14,85 TL) (1,55 TL) (6,20 TL) (0,65 TL) (6,20 TL) 268 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 IV. Makbuzlar ve diğer kağıtlar 1. Makbuzlar: a) Resmi daireler tarafından yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin ödemeler (avans olarak yapılanlar dahil) nedeniyle, kişiler tarafından resmi dairelere verilen ve belli parayı ihtiva eden makbuz ve ibra senetleri ile bu ödemelerin resmi daireler nam ve hesabına, kişiler adına açılmış veya açılacak hesaplara nakledilmesini veya emir ve havalelerine tediyesini temin eden kağıtlar b) Maaş, ücret, gündelik, huzur hakkı, aidat, ihtisas zammı, ikramiye, yemek ve mesken bedeli, harcırah, tazminat ve benzeri her ne adla olursa olsun hizmet karşılığı alınan paralar (Ek: 5766/10-ç md.) (Yürürlük: 6/6/2008) (avans olarak ödenenler dahil) için verilen makbuzlar ile bu paraların nakden ödenmeyerek kişiler adına açılmış veya açılacak cari hesaplara nakledildiği veya emir ve havalelerine tediye olunduğu takdirde nakli veya tediyeyi temin eden kağıtlar c) Ödünç alınan paralar için verilen makbuzlar veya bu mahiyetteki senetler d) İcra dairelerince resmi daireler namına şahıslara ödenen paralar için düzenlenen makbuzlar 2. Beyannameler (Bu beyannamelerin sadece bir nüshası vergiye tabidir): a) Yabancı memleketlerden gelen posta gönderilerinin gümrüklenmesi için postanelerce gümrüklere verilen liste beyannamelerde yazılı her gönderi maddesi için b) Vergi beyannameleri: ba) Yıllık gelir vergisi beyannameleri bb) Kurumlar vergisi beyannameleri bc) Katma değer vergisi beyannameleri bd) Muhtasar beyannameler be) Diğer vergi beyannameleri (damga vergisi beyannameleri hariç) c) Gümrük idarelerine verilen beyannameler d) Belediye ve il özel idarelerine verilen beyannameler (Binde 9,48) (Binde 7,59) (Binde 7,59) (Binde 7,59) (0,65 TL) (39,65 TL) (53,00 TL) (26,25 TL) (26,25 TL) (26,25 TL) (53,00 TL) (19,55 TL) SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 269 e) Sosyal güvenlik kurumlarına verilen sigorta prim bildirgeleri f) (Ek:5838/15 md.)(Yürürlük: 28/2/2009) Elektronik ortamda birlikte verilen muhtasar beyanname ve sigorta prim bildirgesinden sadece muhtasar beyanname için 3. Tabloda yazılı kağıtlardan aslı 1,00 Türk Lirasından fazla maktu ve nispi vergiye tabi olanların resmi dairelere ibraz edilecek özet, suret ve tercümeleri. (19,55 TL) (31,15 TL) (0,65 TL) Yargı Harçları Tarifesi 2013 Yılı Yargı Harçları : A) Mahkeme harçları: (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile değişen fıkra, Yürürlük:14/04/2011) Hukuk, ceza ve ticaret davalarıyla, idari davalarda ihtilafsız yargı konularında, Anayasa Mahkemesine bireysel başvurularda ve icra tetkik mercilerinde I- Başvurma harcı: Dilekçe veya tutanakla dava açma veya davaya müdahale veya tevdi mahallinin tayini, ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, tesbiti delail ile ilgili taleplerde, 1.Sulh mahkemelerinde, icra tetkik mercilerinde 11,30 2.Asliye mahkemelerinde, idare mahkemelerinde 24,30 3.(5235 sayılı Kanunun 52 nci maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/4/2005) Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (Mahkemenin yetkisizlik veya görevsizlik kararı vermesi sebebiyle yetkili veya görevli mahkemeye yeniden 37,25 başvurulması halinde bu harç alınmaz.) 4. (6216 sayılı Kanunun 75/8'inci maddesi ile eklenen bent. Yü- 198,35 rürlük: 03/04/2011) Anayasa Mahkemesinde II- Celse Harcı: (Taraflar veya vekilleri tarafından ertelenmelerine sebebiyet verilen celselerden.) 1.Sulh mahkemeleri: a)Konusu belli bir değerle ilgili davalarda dava konusu miktar- (Binde 2,27) dan (13,95 TL)'den aşağı olmamak üzere 270 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 b)Belli bir değer bulunmayan davalarda 2.Asliye mahkemelerinde, idari yargı mercilerinde (24,30 TL)'den az olmamak üzere III- Karar ve ilam harcı: 1.Nispi harç: a)Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden Bakanlar Kurulu, dava çeşitleri itibariyle birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu bentte yazılı nispeti binde 10'a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar çıkarmaya yetkilidir. b) Bir gayrimenkulün hissedarlar arasında satış suretiyle şuyuun izalesine dair olan hükümler (Gayrimenkulün satış bedeli üzerinden) c) Gayrimenkulün hissedarlar arasında taksimine dair olan hükümler (Taksim edilen gayrimenkul değeri üzerinden) d) Nafaka verilmesine dair hükümler (Bir senelik nafaka bedeli üzerinden) e) (5235 sayılı Kanunun 52 nci maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/4/2005) Yukarıdaki nispetler Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Yargıtay'ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları için de aynen uygulanır. f)(5582 sayılı Kanunun 32. maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007) Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, ihalenin feshi talepleri ile ilgili olarak esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden Bakanlar Kurulu, dava çeşitleri itibarıyla birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu alt bentte yazılı nispeti binde 10'a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar çıkarmaya yetkilidir. Nispi harçlar (24,30 TL)'den aşağı olamaz. 2. Maktu harç: 13,95 (Binde 2,27) (Binde 68,31) ( B i n d e 11,38) (Binde 4,55) ( B i n d e 11,38) ( B i n d e 68,31) SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 271 a) 1'inci fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bu- 24,30 lunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın reddi kararı ve icra tetkik mercilerinin 1'inci fıkra dışında kalan kararlarında b)(5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürür- 50,45 lük:1/1/2004) (a) fıkrasında yazılı davalarda esasa taalluk eden veya tashihi karar taleplerinin reddine dair Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararlarında c) (5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yü- 40,00 rürlük:1/1/2004) Bölge Adliye Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin icranın tehiri kararlarında d) Tespiti delail, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararlarında 40,00 IV- Temyiz, istinaf ve itiraz harçları (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile değişen şekli. Yürürlük:14/04/2011) a) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 119,00 rürlük:14/04/2011)Yargıtay hukuk dairelerine yapılacak temyiz başvurularında b) (Anayasa Mahkemesi'nin 20/10/2011 tarihli ve E.: 2011/54, K.: 2011/142 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. ) c) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 119,00 rürlük:14/04/2011)Danıştaya yapılacak temyiz başvurularında d) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 66,10 rürlük:14/04/2011)Yürütmenin durdurulmasına ilişkin itirazlar dahil olmak üzere bölge idare mahkemelerine itirazen yapılacak başvurularda e) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 66,10 rürlük:14/04/2011)Bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında f) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 26,45 rürlük:14/04/2011)Bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında g) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 26,45 rürlük:14/04/2011) İdari yaptırımlar konusunda sulh ceza mahkemelerince verilen son karara karşı itirazen yapılacak başvurularda 272 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 h) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 26,45 rürlük:14/04/2011)İcra mahkemelerinin kararlarına karşı itirazen yapılacak başvurularda (6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürü- 170,80 lük;01/08/2010) V- Keşif Harcı (Mahkemelerce re’sen veya istem üzerine verilen keşif ya da tespit kararlarını yerine getirmek için) B) İcra ve iflas harçları: I. İcra harçları: 1.İcraya başvurma harcı 24,30 2.Değeri belli olmayan icra takiplerinde, icranın yerine getiril- 24,30 mesi harcı 3.Değeri belli olan icra takiplerinde tahsil harcı, değer üzerinden: a)Ödeme veya icra emrinin tebliği üzerine hacizden evvel öde- (Yüzde 4,55) nen paralardan b)Hacizden sonra ve satıştan önce ödenen paralardan (Yüzde 9,10) c)Haczedilen veya rehinli malların satılıp paraya çevrilmesi sure- ( Y ü z d e 11,38) tiyle tahsil olunan paralardan d)Resmi ve özel müesseseler memur ve hizmetlilerinin maaş, (Yüzde 4,55) ücret, gündelik ve sair hizmet gelirlerinin haczi suretiyle tahsil olunan paralardan e)Takip talebi bulunmayan alacaklılara İcra ve İflas Kanununun (Yüzde 2,27) 125'inci maddesinin 3 üncü fıkrası gereğince ödenen paralardan f)Gayrimenkullerin ve gemilerin tahliye ve tesliminde: aa)İcra emrinin tebliği üzerine tahliye olunduğu takdirde (Yüzde 2,27) bb)Tahliye ve teslim icra marifetiyle olduğu takdirde (Yüzde 4,55) g)Menkul tesliminde; aa)İcra emrinin tebliği üzerine teslim halinde (Yüzde 2,27) bb)İcra marifetiyle teslim halinde (Yüzde 4,55) h) (5582 sayılı Kanunun 32 nci maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007) 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, bu bentte belirtilen tahsil harçları dörtte biri oranında uygulanır. SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 273 4.İdare harçları: (Haczedilen gayrimenkullerin idaresi, kira mukaveleleri düzen- 16,90 lenmesi ve hesap tutulması için) II. İflas harçları: 1.Maktu harç: İflasın açılması veya konkordato isteği ve masaya katılma harcı 40,00 2.Konunun değeri üzerinden harç: a)İflasta paylaşılan para üzerinden (Yüzde 4,55) b)Konkordatoda alacaklılara verilmesi kararlaştırılan para üze- ( B i n d e rinden 11,38) (6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürü- 56,85 lük;01/08/2010) III. Haciz, teslim ve satış harcı (Yukarıdaki (I) ve (II) numaralı fıkralarda yer alan icra ve iflas işlemlerinin daire dışında memur eliyle yerine getirildiği her bir işlem için) C) Ticaret sicili harçları: I.Kayıt ve tescil harçları: (Ticari işletme rehni dahil) 1.Ticari işletmenin ve ünvanının tescil ve ilanında: a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 180,05 b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 516,25 c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 1.163,20 2.Temsile yetkili kılınan kimselerin tescil ve ilanında (Her kişi için): a) Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 89,35 b) Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 127,95 c) Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 283,10 3. Ticaret siciline tescil edilmiş olan vakalardaki değişikliklerin tescilinde: (Ticari işletme rehni ile ilgili vakalar dahil) (Muhteva ile ilgili bulunmayan düzeltmelerden harç alınmaz.) a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 89,35 b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 127,95 c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 283,10 4.Kayıt silinmesinde: (Ticari işletme rehni kaydının silinmesi dahil) 274 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 34,90 b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 50,45 c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde Şubelerin herbiri (Ya- 89,35 bancı müesseselerin Türkiye'deki şubeleri dahil) ayrıca aynı harca tabidir. II. Kayıt ve belge suretleri ve tasdikname harçları: 1.Bir ticari işletmeye ait sicil esas defterindeki kayıtların tama- 8,95 mının veya bir kısmının veya memurlukta saklanan bütün belgelerin örneğinin beher sayfasından (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde:11/1) 2.Tasdiknamelerden (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde: 11/2, 104, 29,80 105) D) Diğer yargı harçları (Müşterek kısım): I. Suret harçları: a)İlamın her sayfasının suretinden (Tasdikli fotokopiler dahil) 1,55 b)Mahkeme ve merci zabıtnameleri ve diğer evrakın beher say- 1,55 fasının suretlerinden (Tasdikli fotokopiler dahil) c)Avukatların tasdik ettiği vekaletname suretlerinden (Tasdikli 3,75 fotokopiler dahil) d)Sulh hakimi tarafından tasdik edilen vekaletname suretlerin- 3,75 den (Tasdikli fotokopiler dahil) Re'sen verilmesi icap eden suretler hariç olmak üzere ceza mahkemelerinden alınacak suretlerden de aynı harçlar alınır. II. Muhafaza harçları: Adliye veznelerine tevdi olunan kıymetli eşyanın kabul ve muhafazası için, muhafaza olunan değer üzerinden: a)Bir yıla kadar (Binde 11,38) b)Bir yılı geçen her yıl ve kesirler için (Binde 5,69) III. Defter tutma harçları: a)Alelumum, defter tutma ve tahrir işlerinde (13,95 TL)'den az (Binde 4,55) olmamak üzere deftere kaydolunan değer üzerinden b)Miras işlerinde defter tutulmasında: aa)Mevcut ve alacak bakiyesi hasıl olmuş ise bu bakiye üzerin- (Binde 4,55) den SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 275 bb)Borç bakiyesi hasıl olmuş veya mevcut ve alacaklar ile borç- 37,25 lar bakiyesi eşit ise c)İflas dairesi tarafından tutulacak defterlerden 37,25 IV. Miras işlerine ait harçlar: Terekenin tahrir ve tespiti, mirasın taksimi, tasfiyesi ve idaresin- (Binde 4,55) de, bunların konusunu teşkil eden değerler üzerinden (Miras idaresinde her sene ve kesirler için harç alınır.) V. Vasiyetname tanzimine ait harçlar: Medeni Kanunun 479'uncu maddesine göre sulh hakimi tarafından tanzim edilen resmi vasiyet senetleri: a)Belli bir meblağı ihtiva edenler (Binde 1,13) b)Belli bir meblağı ihtiva etmeyenler 50,45 Noter Harçları 2013 Yılı Noter Harçları I. Değer veya ağırlık üzerinden alınan nispi harçlar: 1.Muayyen bir meblağı ihtiva eden her nevi senet, mukavelena- (Binde 1,13) me ve kağıtlardan beher imza için Bütün imzalar için bu suretle alınacak harcın toplam miktarı (50,45 TL)'den az,(25.874,70 TL)'den çok olamaz. 2. Emanet harçları: Saklanmak üzere noterlere tevdi edilen değeri belli emanetler- (Binde 2,27) den Harç miktarı (3,75 TL)'den az olamaz, harç yıllık olarak hesaplanır. Bir yıldan fazla olan her yıl için ilave olarak yarı harç alınır. Yıl kesirleri tam itibar olunur. (Binde 4,55) 3. Gayrimenkul ve menkullerin idaresi harcı: Harç yıllık olarak hesaplanır, bir yıldan fazla olan her yıl için ilave olarak yarı harç alınır.Yıl kesirleri tam itibar olunur.Gayrimenkullerin değerleri belli değilse değerler takdir yolu ile tespit edilir. 4. Konşimento yazılması harcı: 0,453 Konşimento yazılmasında eşyanın her gayrisafi tonundan 5. (3239 sayılı Kanunun 139 uncu maddesiyle fıkra kaldırılmıştır.) 276 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 II. Maktu harçlar: 1.Belli meblağı ihtiva etmeyen ve alınacak harç miktarı kanun ve tarife de ayrıca gösterilmemiş olan senet, mukavele ve kağıtlardaki imzaların beherinden 2.Her nevi tebliğ (6830 sayılı Kanun hükümleri muvacehesinde noterlerce muhataba yapılacak tebliğler dahil) ihbar, ihtar ve protestolardan muhataba tebliğ edilecek beher nüsha için 3.Vekaletnameler: a)Özel vekaletnamelerde beher imza için b)Genel vekaletnamelerde beher imza için 4.Defter tasdiki: a)Açılış, ara ve kapanış tasdik ve şerhleri (Beher defter için): aa)İşletme defteri ve diğer her türlü defterler bb)Serbest meslek kazanç defteri cc)Bilanço esasına göre tutulan defterler b)Açılış tasdiklerinde sayfaların mühürlenmesi: 100 sayfaya kadar (100 dahil) 100 sayfadan yukarı beher 50 sayfa ve fazlası için (5035 sayılı Kanunun 35 inci maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004) Ticaret sicili memurluklarınca yapılacak defter tasdiki işlemlerinden yukarıda belirtilen harçlar aynen alınır. 5.Suretler ve tercümeler: a)İlgililere veya ibraz edenlere verilecek her türlü mukavele, senet, yazılı kağıt ve kayıt suretlerinin ve fotokopilerinin beher sayfasından b)Tercüme suretleri ve yabancı dille yazılmış kağıtların suretleri ve tercümeleri beher sayfasından (Fotokopiler dahil) 6.Saklanmak üzere noterlere tevdi olunan ve değeri belli olmayan emanetlerle vasiyetnameler her yıl için (Yıl kesirleri tam sayılır) 7.Tespit ve tutanak harçları: Mukavelename, senet veya yazılı kağıtların veya bir şeyin veya bir yerin hal ve şeklinin ilgili şahısların hüviyet ve ifadelerinin tespiti 7,90 13,95 6,60 10,40 19,55 24,30 24,30 6,40 6,40 1,55 3,75 13,95 13,95 SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 277 8.Piyango, seçim ve toplantılarda hazır bulunmaktan alınacak 257,45 harçlar; Davet üzerine piyango ve hususi müesseselerin kur'a, seçim ve toplantılarında hazır bulunarak düzenlenecek tutanaklarda 9.Düzeltme harcı: 2,95 Evvelki işin mahiyet ve değeri değişmemek şartıyla yapılacak düzeltmelere ait beyannamelerden beher imza için 10.Mukavele feshi harcı: 2,95 Değeri belli bir borç veya bir taahhüdün ikrarını tazammun etmeyen mukavelelerin feshinde beher imza için 11.(6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile değişen fıkra, 50,45 Yürürlük:14/04/2011)Belli bir meblağı ihtiva etmeyen umumi ibra, umumi makbuz, tahkimname, ölüme bağlı tasarruf senet ve mukaveleleri, ölünceye kadar bakma akdi, vakıf, aile vakıfları, evlat edinme, karı-koca haklarının idaresi, babalığı tanıma senetleri, miras taksim mukaveleleri, mirasçılık belgesi, ifraz mukaveleleri ve bunlardan rücu ve bunların feshi ve bunların teferruatına dair senet, mukavele ve kağıtların düzenlenmesinden ve noter tarafından re'sen düzenlenecek tutanaklardan Vergi Yargısı Harçlar Tarifesi 2013 Yılı Vergi Yargısı Harçları Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezalara ilişkin uyuşmazlıklardan dolayı Vergi Mahkemelerinde, Bölge İdare Mahkemelerinde ve Danıştay'da açılan davalarda. I- Başvurma harcı: a)Vergi Mahkemeleri ile Bölge İdare Mahkemelerine başvurma 24,30 b)Danıştaya başvurma 50,45 c) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürür- 105,10 lük:6/6/2008)Danıştay'a temyiz başvurularında d) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürür- 70,05 lük:6/6/2008) Bölge İdare Mahkemesine itirazen yapılan başvurularda II- Nispi harçlar: 278 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 (Binde 4,55) a)Vergi mahkemesi ile bölge idare mahkemesi kararlarında: Tarhiyata ve ceza kesme işlemlerine karşı mükellefin dava açması üzerine vergi mahkemesinin nihai kararları ile bölge idare mahkemesinin kararlarında, karar altına alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezaların toplam değer üzerinden (24,30 TL)'den az olmamak üzere (Binde 9,10) b)Danıştay kararlarında: Karar altına alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezaların toplam değeri üzerinden (50,45 TL)'den az olmamak üzere (Bu miktardan evvelce ödenen nispi harç mahsup edilir) III- Maktu harç: Yukarıdaki pozisyonlarda gösterilen ve nispi harca tabi tutulmamış olan tarhiyat veya ceza kesme ve diğer işlemlerle ilgili: a)Vergi mahkemesi ve bölge idare mahkemesi kararlarında 24,30 b)Danıştay kararlarında 50,45 c)Bölge idare mahkemesi ve Danıştayın yürütmenin durdurul- 50,45 ması kararlarında IV- Suret harçları: Tarafların isteği üzerine verilecek karar suretleri için karar sure- 1,15 tinin her sayfasından (Fotokopiler dahil) TAPU VE KADASTRO HARÇLARI I- Tapu işlemleri: 1.Kayıt harici kalmış olan gayrimenkullerin tescilinden takdir ( B i n d e olunan değer üzerinden 11,38) 2.Deniz, göl ve nehir kıyılarında izinli ve izinsiz doldurma sure- ( B i n d e tiyle iktisabedilen yerlerin tescilinden takdir edilecek değer üze- 1593,9) rinden 3. (5831 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi ile değişen madde. Yürürlük: 27/1/2009) a) Terekeye dahil taşınmaz malların kanuni ve atanmış mirasçı- ( B i n d e lar arasında aynen veya ifrazen yapılacak taksiminde kayıtlı de- 22,77) ğer üzerinden SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 279 b) Taşınmaz malların ve sınırlı ayni hakların, intikalinde alınmamak kaydıyla, bağışlanmasından rücularda ve vasiyetlerin infazında veya piyango ve ikramiye suretiyle iktisabında kayıtlı değer üzerinden 4.Gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayri ayni hakların bağışlanmasında, kanuni mirasçılar dışında intifa hakkından, kuru mülkiyet sahibi lehine ivazsız feragat edilmesinde ve süreli intifa haklarında süre dolarak intifa hakkının sona ermesinde kayıtlı değer üzerinden 5.Dalyan ve voli mahallerinin tescil, intikal, hibe, vasiyet, temlik ve sair tasarrufi muamelelerde takdir olunacak kıymet veya bildirilen bedelden yüksek olanı üzerinden 6. a)İfraz veya taksim veya birleştirme işlemlerinde kayıtlı değerler üzerinden b) (5831 sayılı Kanunun 7 nci maddesi ile değişen bent. Yürürlük: 27/1/2009) İmar parselasyon planları uygulama sonucu şuyulanan parsellerin pay sahipleri arasında rızaen veya hükmen taksiminde kayıtlı değer üzerinden c)Yukarıdaki fıkralar dışında kalan ve müşterek mülkiyete konu olanların rızaen veya hükmen pay sahipleri arasında, aynen veya ifrazen taksiminde kayıtlı değer üzerinden 7.İpotek tesisinde: a) İpotekte sağlanan borç miktarı üzerinden b)İpoteğe dahil gayrimenkullerden birisinin çıkarılarak başkasının ithalinde veya teminat ilavesinde borç miktarı üzerinden c)Mevcut ipotek derecelerinin sonradan istenilen değişikliklerinde borç miktarı üzerinden 8.Muvakkat tesciller: Medeni Kanunun 921'inci maddesi (22/11/2001 gün ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1011 inci maddesi) gereğince yapılacak tescillerde kayıtlı değer üzerinden 9.Mal birliği ve mal ortaklığının, mukaveleden mütevellit şüf'a, iştira ve vefa haklarının, aile yurtlarının mutlak veya nakil ile mükellef mirasçı nasbının sicile şerhinden veya tescilinden kayıtlı değer üzerinden ( B i n d e 11,38) ( B i n d e 68,31) ( B i n d e 68,31) ( B i n d e 11,38) ( B i n d e 11,38) (Binde 4,55) (Binde 4,55) (Binde 4,55) (Binde 2,27) (Binde 2,27) (Binde 6,83) 280 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 10.Adi veya hasılat kira mukavelelerinin tapu siciline şerhinde mukavele müddetine göre hesaplanacak kira toplamı ve mukavele mevcut değilse veya mukavelede müddet belirtilmemişse bir yıllık kira bedeli üzerinden 11.Teferruatın tapu siciline kaydında beyan olunan değeri üzerinden, 12. (5838 sayılı Kanunun 17 nci maddesiyle değişen fıkra, Yürürlük: 28/2/2009) Satış vaadi sözleşmeleri ile irtifak hakkı tesisi vaadi sözleşmelerinin tapu siciline şerhinde, sözleşmede yazılı bedel üzerinden (Bu bedel, sözleşmeye konu gayrimenkulün emlak vergisi değerinden az, emlak vergisi değerinin iki katından çok olamaz.) bedelsiz olanlarda emlak vergisi değeri üzerinden 13. a) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009) Arsa ve arazi üzerine inşa olunacak bina vesair tesislerin tescilinde (Her bir bağımsız bölüm vesair tesis için) Bayındırlık ve İskan Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilmiş bulunan sosyal mesken, işçi evleri ve bunlardan daha düşük nitelikteki meskenlerin tescilinde (Her bir bağımsız bölüm için) Tapu siciline tescil yapılmaması halinde de bu harcın tahsili aynı esaslar dahilinde yürütülür. b) Meşfu payın şüf'a hakkı sahibi tarafından ilama müsteniden iktisabında, kayıtlı değer üzerinden c) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009)(a) fıkrası dışında kalan her nevi cins ve kayıt tashihinde (her bir işlem için) 14.Tapu harcı mevzuuna giren işlemlerle ilgili tescil ve şerhlerin terkininden 15.Yapı kooperatiflerinin ortaklarına dağıtacağı gayrimenkullerin ortaklar adına tescilinde kayıtlı değer üzerinden 16.Gayrimenkullere ait haritaların kopyalarının verilmesinde her parsele ait kopya için 17.İlgililerin isteği üzerine gayrimenkullere ait verilecek kayıt örneklerinin her birisiyle çıkarılacak belge örneklerinin beher sayfasından (Fotokopiler dahil) (Binde 6,83) (Binde 4,55) (Binde 6,83) 156,55 78,25 (Binde 22,77) 78,25 16,90 (Binde 2,27) 34,90 6,40 SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 281 18.Taksim hakkının bertaraf edilmesinde bunun beyanlar hane- (Binde sine işlenmesinde gayrimenkulün kayıtlı değeri üzerinden 11,38) 19.Muvazaa tarikiyle vaki tescillerin hükmen düzeltilmesinde (Binde kayıtlı değer üzerinden 136,62) 20. a) Gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar (Binde 20) bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında (4751 sayılı Kanunun 6/C maddesiyle değişen ibare.Yürürlük:9/4/2002) gayrimenkulün beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden (Cebri icra ve şuyuun izalesi hallerinde satış bedeli, istimlaklerde takdir edilen bedel üzerinden) devir eden ve devir alan için ayrı ayrı Tapuda kaydı bulunmayan gayrimenkullerin, zilyetlik devir sözleşmeleri ile devrinde de bu fıkra hükümleri uygulanır. Hesaplanacak harç, zilyetlik devir sözleşmeleri yapılmadan önce, şekli ve muhtevası Maliye Bakanlığınca tespit edilecek bir beyanname ile bildirilir ve beyanname verme süresi içinde ödenir. b) (4842 sayılı Kanunun 36 ncı maddesiyle değişen ibare.Yürürlük:24/04/2003) Gayrimenkullerin, irtifak haklarının ve gayrimenkul mükellefiye- (Binde 20) tinin sermaye şirketlerine sermaye olarak konulmasında ticaret mahkemesince tayin olunan değer üzerinden devir alan için ve gayrimenkul devir hallerinde devir eden için c)(4369 sayılı Kanunun 78'inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük:29/7/1998) Gayrimenkul mükellefiyetinin tesis ve devir yoluyla iktisabında (Binde 20) tesis ve devir için ödenen bedel üzerinden (Bu bedel muayyen zamanlarda bir şey yapmak veya vermekten ibaret olduğu takdirde mükellefiyet bedeli beher sene verilecek veya yapılacak şeylerin 20 misline eşit sayılır) devir alan için d)(4369 sayılı Kanunun 78'inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük:29/7/1998) Gayrimenkul hükmündeki daimi ve müstakil hakların tesis ve (Binde 20) devri için ödenen bedel üzerinden (5615 sayılı Kanunun 16 ıncı maddesi ile değiştirilen parantez içi hüküm. Yürürlük;4/4/2007) (Bu bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulun emlak vergisi değerinin yarısından az, iki katından çok olamaz) devir alan için 282 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 e) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009)Gayrimenkul üzerine irtifak hakkı tesis ve devrinde (634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre yapılan kat irtifakları hariç olmak üzere) tesis ve devir için ödenen bedel (Bu bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulün emlak vergisi değerinin iki katından çok olamaz) üzerinden devir alan için f) (4369 sayılı Kanunun 78'inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük: 29/7/1998)İvaz karşılığında kuru mülkiyet iktisabında devir bedeli üzerinden devir eden ve devir alan için ayrı ayrı g) (Ek: 21/11/2012-6361/51 md.) Satıp geri kiralama yöntemi ile gerçekleştirilen kiralama sözleşmeleri kapsamında kiracı tarafından sözleşme süresi sonunda geri alınmak kaydıyla kiralanan taşınmazların kiralayana satışı sırasında devredenden (Taşınmazın herhangi bir şekilde kiracı tarafından geri alınmamasının tespiti durumunda ilgililerden (a) bendindeki oran ile bu bentteki oran arasındaki farka tekabül eden harç tutarı 213 sayılı Kanun hükümlerine göre gecikme faizi ile birlikte alınır.) Yukarıdaki (e) fıkrasında yer alan intifa hakkı ile (f) fıkrasında yer alan kuru mülkiyetin değerleri bu Kanunun 64'üncü maddesinin son fıkrasına göre hesaplanan miktarlardan düşük olamaz. II- Kadastro ve tapulama işlemleri: Kadastro ve tapulama işlemleri sonucunda tapu siciline tescil edilen bazı gayrimenkullerde kayıtlı değer üzerinden: a)Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda beyanname verenlere, tapulamada tespitte hazır bulunanlara ait gayrimenkullerin kadastrolanmasında veya tapulanmasında, b)Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda beyanname vermeyenlere, tapulamada tespitte hazır bulunmayanlara ait gayrimenkullerin kadastrolanması veya tapulanmasında, c)Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması veya tapulanmasında, beyanname verenler ile tespitte hazır bulunanlardan, d)Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması veya tapulanmasında, beyanname vermeyenler ile tespitte hazır bulunmayanlardan, (Binde 20) (Binde 20) (Binde 4,55) (Binde 6,83) ( B i n d e 11,38) (Binde 9,10) ( B i n d e 13,66) (Yukarıdaki fıkralar gereğince ödenecek harç miktarı her parsel için (13,95 SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 283 TL)’den aşağı olamaz.) Tapu ve kadastro işlemlerinde de nispi harçların en az miktarı (13,95 TL)’dir. (5035 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004) Kadastro işlemlerinin yenilenmesinden harç alınmaz. ( 5838 sayılı Kanunun 32 nci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlük: 28/2/2009) Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesi Genel Hükümler Resmi Gazete Tarihi: 29.12.2012 Resmi Gazete Sayısı: 28512 2013 YILI Konu ve kapsam MADDE 1 –(1) Bütün hukuki yardımlarda avukat ile iş sahipleri arasında geçerli ücret sözleşmesi yapılmamış olan veya avukatlık ücretinin kanun gereği karşı tarafa yükletilmesi gereken durumlarda, Avukatlık Kanunu ve bu Tarife hükümleri uygulanır. Bu Tarifede belirlenen ücretlerin altında avukatlık ücreti kararlaştırılamaz. Aksine yapılan sözleşmelerin ücrete ilişkin hükümleri geçersiz olup, ücrete ilişkin olarak bu Tarife hükümleri uygulanır. Avukatlık ücretinin kapsadığı işler MADDE 2 –(1) Bu Tarifede yazılı avukatlık ücreti kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır. Avukat tarafından takip edilen dava veya işle ilgili olarak düzenlenen dilekçe ve yapılan diğer işlemler ayrı ücreti gerektirmez. Hükümlerin tavzihine ilişkin istemlerin ret veya kabulü halinde de avukatlık ücretine hükmedilemez. (2) Buna karşılık, icra takipleriyle, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştay’da temyizen ve bölge idare ve bölge adliye mahkemelerinde itirazen görülen işlerin duruşmaları ayrı ücreti gerektirir. Avukatlık ücretinin aidiyeti, sınırları ve ortak veya değişik sebeple davanın reddinde davalıların avukatlık ücreti MADDE 3 –(1) Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, ekli Tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamaz. Bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi niteliği ve davanın süresi göz önünde tutulur. (2) Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur. Birden çok avukat ile temsil 284 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 MADDE 4 – (1) Aynı hukuki yardımın birden çok avukat tarafından yapılması durumunda, karşı tarafa bir avukatlık ücretinden fazlası yükletilemez. Ücretin tümünü hak etme MADDE 5 –(1) Hangi aşamada olursa olsun, dava ve icra takibini kabul eden avukat, Tarife hükümleri ile belirlenen ücretin tamamına hak kazanır. Davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulhte ücret MADDE 6 –(1) Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur. Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret MADDE 7 –(1) Görevsizlik, yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine, davanın nakline veya davanın açılmamış sayılmasına; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce karar verilmesi durumunda, Tarifede yazılı ücretin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonraki aşamada ise tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye göre hükmolunacak avukatlık ücreti ikinci kısmın ikinci bölümünde yazılı miktarları geçemez. (2) Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur. (3) Kanunlar gereği gönderme, yeni mahkemeler kurulması, işbölümü itirazı nedeniyle verilen tüm gönderme kararları nedeniyle görevsizlik, gönderme veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmedilmez. Karşılık davada, davaların birleştirilmesinde ve ayrılmasında ücret MADDE 8 –(1) Bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması, başka bir davanın bu davayla birleştirilmesi veya davaların ayrılması durumunda, her dava için ayrı ücrete hükmolunur. Nafaka, kira tespiti ve tahliye davalarında ücret MADDE 9 –(1) Tahliye davalarında bir yıllık kira bedeli tutarı, kira tespiti ve nafaka davalarında tespit olunan kira bedeli farkının veya hükmolunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden Tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarın tamamı, vekalet ücreti olarak hükmolunur. Bu miktarlar, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmiş bulunan ücretten az olamaz. (2) Nafaka davalarında reddedilen kısım için avukatlık ücretine hükmedilemez. SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 285 Manevi tazminat davalarında ücret MADDE 10 –(1) Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez. (3) Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur. (4) Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından vekalet ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir. İcra ve iflas müdürlükleri ile icra mahkemelerinde ücret MADDE 11 –(1) İcra ve İflas Müdürlüklerindeki hukuki yardımlara ilişkin avukatlık ücreti, takip sonuçlanıncaya kadar yapılan bütün işlemlerin karşılığıdır. Konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. Şu kadar ki takip miktarı 1.833,33 TL’ye kadar olan icra takiplerinde avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra dairelerindeki takipler için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret takip miktarını geçemez. (2) Aciz belgesi alınması, takibi sonuçlandıran işlemlerden sayılır. Bu durumda avukata tam ücret ödenir. (3) İcra mahkemelerinde duruşma yapılırsa Tarife gereğince ayrıca avukatlık ücreti hükmedilir. Şu kadar ki bu ücret, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünün iki ve üç sıra numaralarında gösterilen iş ve davalarla ilgili hukuki yardımlara ilişkin olup, Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenecek avukatlık ücreti bu sıra numaralarında yazılı miktarları geçemez. (4) Tahliyeye ilişkin icra takiplerinde bir yıllık kira bedeli tutarı, Nafakaya ilişkin icra takiplerinde nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden, icra mahkemelerinde açılan istihkak davalarında üçüncü kısım gereğince hesaplanacak ücretlere hükmolunur. (5) Borçlu itiraz süresi içerisinde borcunu öderse tarifeye göre belirlenecek ücretin dörtte üçü takdir edilir. Maktu ücreti gerektiren işlerde de bu hüküm uygulanır. Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret MADDE 12 –(1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Şu kadar ki asıl alacak miktarı 3.666,66 TL’ye kadar olan davalarda avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra mahkemelerinde takip 286 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 edilen davalar için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret asıl alacağı geçemez. Ceza davalarında ücret MADDE 13 –(1) Kamu davasına katılma üzerine, mahkumiyete karar verilmiş ise vekili bulunan katılan lehine Tarifenin ikinci kısım ikinci bölümünde belirlenen avukatlık ücreti sanığa yükletilir. (2) Ceza hükmü taşıyan özel yasa, tüzük ve kararnamelere göre yalnız para cezasına hükmolunan davalarda tarifeye göre belirlenecek avukatlık ücreti hükmolunan para cezası tutarını geçemez. (3) CMK 141 ve devamı maddelerine göre tazminat için Ağır Ceza Mahkemelerine yapılan başvurularda, Tarifenin üçüncü kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmedilir. Şu kadar ki, hükmedilecek bu ücret ikinci kısmın ikinci bölümünün onuncu sıra numarasındaki ücretten az olamaz. (4) Çocuk mahkemelerinde görülen davalarda, asliye ceza; çocuk ağır ceza mahkemelerinde görülen davalarda da ağır ceza mahkemeleri için Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde öngörülen maktu ücretlere ilişkin hükümler uygulanır. (5) Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir. Danıştay’da, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde görülen dava ve işlerde ücret MADDE 14 –(1) Danıştay’da ilk derecede veya duruşmalı olarak temyiz yoluyla görülen dava ve işlerde, idari ve vergi dava daireleri genel kurulları ile dava dairelerinde, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde davaya cevap verme sürelerinin bitimine kadar anlaşmazlığın feragat ya da kabul nedenleriyle ortadan kalkması veya bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi durumunda Tarifede yazılı ücretin yarısına, diğer durumlarda tamamına hükmedilir. (2) Şu kadar ki, dilekçelerin görevli mercie gönderilmesine veya dilekçenin reddine karar verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmolunmaz. (3) Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülen dava ve işlerde de yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümler uygulanır. Uzlaşma tutanağının hazırlanmasında ücret MADDE 15 –(1) Avukatlık Kanununun 35/A maddesinde sözü edilen uzlaşma tutanağının hazırlanmasında, konusu itibarıyla görevli mahkemeler için, bu Tarifenin ilgili kısımlarında belirlenen ücretin 1/2 si uygulanır. Tahkimde ücret MADDE 16 –(1) Hakem önünde yapılan her türlü hukuki yardımlarda da bu Tarife hükümleri uygulanır. İş takibinde ücret MADDE 17 –(1) Bu Tarifeye göre iş takibi; yargı yetkisinin kullanılması ile ilgisi bulunmayan iş ve işlemlerin yapılabilmesi için, iş sahibi veya temsilci tarafından yerine getirilmesi kanunlara göre zorunlu olan iş ve işlemlerdir. SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 287 (2) Tarifede yazılı iş takibi ücreti bir veya birden çok resmi daire, kurum veya kuruluşça yapılan çeşitli işlemleri içine alsa bile, o işin sonuçlanmasına kadar yapılan bütün hukuki yardımların karşılığıdır. Dava vekili ve dava takipçileri eliyle takip olunan işlerde ücret MADDE 18 –(1) Dava vekilleri tarafından takip olunan dava ve işlerde de bu Tarife uygulanır. (2) Dava takipçileri tarafından takip olunan dava ve işlerde bu Tarifede belirtilen ücretin 1/4 ü uygulanır. Tarifede yazılı olmayan işlerde ücret MADDE 19 –(1) Tarifede yazılı olmayan hukuki yardımlar için, işin niteliği göz önünde tutularak, Tarifedeki benzeri işlere göre ücret belirlenir. Uygulanacak tarife MADDE 20 –(1) Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır. Yürürlük MADDE 21 –(1) Bu Tarife yayımı tarihinde yürürlüğe girer. AVUKATLIK ÜCRET TARİFESİ 1. 2. 3. 4. 5. BİRİNCİ KISIM BİRİNCİ BÖLÜM Dava ve Takiplerin Dışındaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret Büroda sözlü danışma (ilk bir saate kadar) 190,00 TL takip eden her saat için 100,00 TL Çağrı üzerine gidilen yerde sözlü danışma (ilk bir saate 365,00 TL kadar) takip eden her saat için 190,00 TL Yazılı danışma için 365,00 TL Her türlü dilekçe yazılması, ihbarname, ihtarname, pro- 245.00 TL testo düzenlenmesinde Sözleşmeler ve benzeri belgelerin hazırlanması a) Kira sözleşmesi ve benzeri 365,00 TL b) Tüzük, yönetmelik, miras sözleşmesi, vasiyetname, 1.100,00 TL vakıf senedi ve benzeri belgelerin hazırlanması c) Şirket ana sözleşmesi, şirketlerin devir ve birleşmesi 1.100,00 TL vb. ticari işlerle ilgili sözleşmeler 288 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 İKİNCİ BÖLÜM İş Takibi Konusundaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret 1. Bir durumun belgelendirilmesi, ödeme aşamasındaki 275,00 TL paranın tahsili veya bir belgenin örneğinin çıkarılması gibi işlerin takibi için 2. Bir hakkın doğumu, tespiti, tescili, nakli, değiştirilmesi, 465,00 TL sona erdirilmesi veya korunması gibi amaçlarla yapılan işler için 3. Tüzel kişi tacirlerin ana sözleşmelerinin onanması, bu 1.980,00 TL tacirlerin çalışma konuları ile ilgili ruhsat ve imtiyazların alınması, devri ve Türk vatandaşlığına kabul edilme gibi işlerin takibi için 4. Vergi uzlaşma komisyonlarında takip edilen işler için 865,00 TL 5. Uluslararası yargı yerlerinde takip edilen işlerde a) Duruşmasız ise 3.960,00 TL b) Duruşmalı ise 6.600,00 TL c) Konusu para olan işlerde ise ücret Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Avukatlık Kanununun 35 inci Maddesi Gereğince Bulundurulması Zorunlu Sözleşmeli Avukatlara Aylık Ödenecek Ücret 1. Yapı kooperatiflerinde 660,00 TL 2. Anonim şirketlerde 1.100,00 TL Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak vekalet ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde aradaki eksik miktar avukata ayrıca ödenir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 1. Kamu Kurum ve Kuruluşlarıyla Özel Kişi ve Tüzel Kişile- 1.100,00 TL rin Sözleşmeli Avukatlarına Ödeyecekleri Aylık Avukatlık Ücreti Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak vekalet ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde aradaki eksik miktar avukata ayrıca ödenir. SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 289 İKİNCİ KISIM BİRİNCİ BÖLÜM Yargı Yerlerinde, İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olsa veya Para ile Değerlendirilebilse Bile Maktu Ücrete Bağlı Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret 1. Görülmekte olan bir dava içinde olmamak koşulu ile ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir, delillerin tespiti, icranın geri bırakılması, ödeme ve tevdi yeri belirlenmesi işleri için: a) Duruşmasız ise 245,00 TL b) Duruşmalı ise 330,00 TL 2. Ortaklığın giderilmesi için satış memurluğunda yapıla- 465,00 TL cak işlerin takibi için 3. Ortaklığın giderilmesi ve taksim davaları için 990,00 TL 4. Vergi Mahkemelerinde takip edilen dava ve işler için a) Duruşmasız ise 660,00 TL 990,00 TL b) Duruşmalı ise İKİNCİ BÖLÜM Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olmayan veya Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret 1. İcra Dairelerinde yapılan takipler için 220,00 TL 2. İcra Mahkemelerinde takip edilen işler için 245,00 TL 3. İcra Mahkemelerinde takip edilen dava ve duruşmalı 440,00 TL işler için 4. İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için 245,00 TL 5. Ceza soruşturma evresinde takip edilen işler için 400,00 TL 6. Sulh Mahkemelerinde takip edilen davalar için 660,00 TL 7. Asliye Mahkemelerinde takip edilen davalar için 1.320,00 TL 8. Tüketici Mahkemelerinde takip edilen davalar için 660,00 TL 9. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinde takip edilen da- 1.980,00 TL valar için 10. Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için 2.640,00 TL 11. Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için 990,00 TL 12. Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar 2.640,00 TL için 290 LEGES Hukuk Dergisi 13. 14. 15. HAZİRAN 2013 Askeri Mahkemelerde takip edilen davalar için 990,00 TL Disiplin Mahkemelerinde takip edilen davalar için, 770,00 TL İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip edilen davalar için a) Duruşmasız ise 660,00 TL b) Duruşmalı ise 1.320,00 TL 16. Bölge Adliye Mahkemelerinde takip edilen istinaf yolu ile görülen işlerin takipleri için a) Bir duruşması olan işler için 660,00 TL b) Birden fazla duruşması ve keşif gibi avukatın da bu- 1.320,00 TL lunması gereken sair işlemleri olan işler için 17. Yargıtay’da ilk derecede görülen davalar için 2.640,00 TL 18. Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde ilk derecede görülen davalar için a) Duruşmasız ise 1.320,00 TL b) Duruşmalı ise 2.640,00 TL 19. Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştay’da temyiz 990,00 TL yolu ile görülen işlerin duruşması için 20. Uyuşmazlık Mahkemesindeki davalar için 990,00 TL 21. Anayasa Mahkemesinde görülen dava ve işler için a) Yüce Divan sıfatı ile bakılan davalar 3.300,00 TL b) Bireysel başvuru 2.640,00 TL c) Diğer dava ve işler 2.640,00 TL ÜÇÜNCÜ KISIM Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olan veya Para ile Değerlendirilebilen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret 1. İlk 25.000,00 TL için % 12 2. Sonra gelen 35.000,00 TL için % 11 3. Sonra gelen 60.000,00 TL için %8 4. Sonra gelen 200.000,00 TL için %6 5. Sonra gelen 500.000,00 TL için %4 6. Sonra gelen 680.000,00 TL için %3 7. Sonra gelen 1.250.000,00 TL için % 1,5 8. 2.750.000,00 TL’dan yukarısı için % 0,1 SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 291 Avukatlık (CMK) Asgari Ücret Tarifesi Resmi Gazete Tarihi: 29.12.2012 Resmi Gazete Sayısı: 28512 Adalet Bakanlığından: Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Görevlendirilen Müdafi ve Vekillere Yapılacak Ödemelere İlişkin 2013 Yılı Tarifesi Amaç MADDE 1 – (1) Bu Tarifenin amacı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi üzerine görevlendirilen müdafi veya vekillere ödenecek meblağları belirlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Tarife, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen müdafi veya vekillerin yapacaklarıhukuki yardımlar için uygulanır. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Tarife, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi gereğince hazırlanmıştır. Tarife MADDE 4 – (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince yapılan hukuki yardımlara yönelik işlemlerde; a) Soruşturma evresinde takip edilen işler için 182 TL, b) Sulh ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 282 TL, c) Asliye ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 310 TL, ç) Ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 561 TL, d) Çocuk mahkemeleri: 1) Çocuk mahkemelerinde takip edilen davalar için 310 TL, 2) Çocuk ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 561 TL, e) Askeri mahkemelerde takip edilen davalar için 310 TL, f) İcra Ceza ve Fikrî ve Sınaî Haklar ceza mahkemesi gibi mahkemeler ile İnfaz Hâkimliklerinde takip edilen davalar için 310 TL, g) Kanun yolları mahkemeleri: 1) Bölge adliye mahkemelerinde görülen duruşmalı davalar için 561 TL, 2) Yargıtayda görülen duruşmalı davalar için 630 TL, Ödenir. Yürürlük MADDE 5 – (1) Bu Tarife 1 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe girer. 292 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 EKİM KASIM ARALIK NİSAN 96,99 99,12 100,84 100,02 99,04 98,8 99,16 99,7 99,61 100,66 102,8 103,28 2004 107,17 107,4 108,03 110,49 115,5 116,43 115,56 116,69 117,53 120,43 120,43 119,13 2005 118,64 118,77 120,27 121,72 121,96 121,38 120,48 121,73 122,68 123,52 122,35 122,3 2006 124,7 125,02 125,33 127,76 131,3 136,58 137,76 136,73 136,41 137,03 136,63 136,46 2007 136,39 137,68 139,02 140,13 140,68 140,53 140,62 141,82 143,26 143,07 144,35 144,57 2008 145,18 148,9 153,62 160,53 163,93 164,46 166,51 162,62 161,16 162,08 162,03 156,29 2009 156,65 158,48 158,94 159.97 159.89 161,4 160,26 160,93 161,92 162,38 164,48 165,56 2010 166,52 169,29 172,58 176,64 174.61 173,73 173,46 175,46 176,35 178,48 177,92 180,25 2011 184,51 187,69 189,98 191,14 191,43 191,44 191,39 194,76 197,77 200,94 202,24 204,27 2012 205,05 204,86 205,60 205,77 206,86 204,76 204,29 203,65 205,75 206,11 209,53 209,28 2013 208,90 208,63 210,33 209,26 211,35 EYLÜL MART AĞUSTOS ŞUBAT TEMMUZ OCAK 2003 MAYIS YILLAR HAZİRAN (2003-100) ÜRETİCİ FİYAT ENDEKSİ (ÜFE) NİSAN HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM 96,23 98,12 99,09 100,04 100,12 99,93 100,09 101,44 102,38 103,68 104,12 104,81 105,35 106,36 106,89 107,35 107,21 107,72 108,54 109,57 112,03 113,5 113,86 2005 114,49 114,51 114,81 115,63 116,69 116,81 116,14 117,13 118,33 120,45 122,14 122,65 2006 123,57 123,84 124,18 125,84 128,2 128,63 129,72 129,15 130,81 132,47 134,18 134,49 2007 135,84 136,42 137,67 139,33 140,03 139,69 138,67 138,7 140,13 142,67 145,45 145,77 2008 146,94 148,84 150,27 152,79 155,07 154,51 155,4 155,02 155,72 159,77 161,1 160,44 2009 160,9 160,35 162,12 162.15 163.19 163,37 163,78 163,29 163,93 167,88 170,01 170,91 2010 174,07 176,59 177,62 178,68 178,04 177,04 176,19 176,9 179,07 182,35 182,4 181,85 2011 182,6 183,93 184,7 186,3 190,81 188,08 187,31 188,67 190,09 196,31 199,7 200,85 2012 205,05 204,86 205,60 205,77 206,86 204,76 204,29 205,43 207,55 211,62 212,42 213,23 2013 216,74 217,39 218,83 219,75 220,07 ARALIK MART 94,77 2004 MAYIS OCAK 2003 ŞUBAT YILLAR (2003-100) TÜKETİCİ FİYAT ENDEKSİ (TÜFE) SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 293 HUMK, IYUK VE IIK PARASAL SINIRLARI 01.10.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK ile göreve ilişkin parasal sınır uygulaması yürürlükten kaldırılmıştır SULH / ASLİYE HUKUK GÖREV SINIRI (HUMK M.8/I) 2005 - 5.000,00 YTL 2006 - 5.490,00 YTL 2007 - 5.910,00 YTL 2008 - 6.330,00 YTL 2009 - 7.080,00 TL 2010 - 7.230,00 TL 2011 - 7.780,00 TL SENETLE İSPAT SINIRI (HUMK M.288) 2005 - 400,00 YTL 2006 - 430,00 YTL 2007 - 460,00 YTL 2008 - 490,00 YTL 2009 - 540,00 TL 2010 - 550,00 TL 2011 - 590,00 TL 01.10.2011 - 2.500,00 TL TEMYİZ SINIRI (HUMK M.427) 2005 - 1.000,00 YTL 2006 - 1.090,00 YTL 2007 - 1.170,00 YTL 2008 - 1.250,00 YTL 2009 - 1.400,00 TL 294 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 2010 - 1.430,00 TL 2011 - 1.540,00 TL 2012 - 1.690,00 TL 2013 - 1.820,00 TL TEMYİZDE DURUŞMA SINIRI (HUMK M.438) 2005 - 10.000,00 YTL 2006 - 10.980,00 YTL 2007 - 11.830,00 YTL 2008 - 12.680,00 YTL 2009 - 14.200,00 TL 2010 - 14.510,00 TL 2011 - 15.620,00 TL 2012 - 17.220,00 TL 2013 - 18.560,00 TL KARAR DÜZELTME SINIRI (HUMK M.440) 2005 - 6.000,00 YTL 2006 - 6.580,00 YTL 2007 - 7.090,00 YTL 2008 - 7.600,00 YTL 2009 - 8.510,00 TL 2010 - 8.690,00 TL 2011 - 9.350,00 TL 2012 - 10.300,00 TL 2013 - 11.100,00 TL İCRA MAHKEMESİ KESİNLİK (TEMYİZ) SINIRI (İİK M.363) 2005 - 2.850,00 YTL 2006 - 3.120,00 YTL 2007 - 3.360,00 YTL SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 295 2008 - 3.600,00 YTL 2009 - 4.030,00 TL 2010 - 4.110,00 TL 2011 - 4.420,00 TL 2012 - 4.780,00 TL 2013 - 5.240,00 TL TAM YARGI DAVALARINDA DURUŞMA TALEP ETME SINIRI (2577 M.17) (Mahkemece Re’sen Duruşma Yapılmasına Karar Verilirken Sınıra Bakılmaz.) 2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşan 2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşan 2009 - 7.630,00 TL’yi Aşan 2010 - 7.790,00 TL’yi Aşan 2011 - 8.380,00 TL’yi Aşan 2012 - 9.230,00 TL’yi Aşan 2013 – 26.950 TL’yi Aşan (6352 SK. ile yapılan değişiklik Yür. 02.07.2012) VERGİ DAVALARINDA DURUŞMA TALEP ETME SINIRI (2577 M.17) (Mahkemece Re’sen Duruşma Yapılmasına Karar Verilirken Sınıra Bakılmaz.) 2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşan 2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşan 2009 - 7.630,00 TL’yi Aşan 2010 - 7.790,00 TL’yi Aşan 2011 - 8.380,00 TL’yi Aşan 2012 - 9.230,00 TL’yi Aşan 2013 – 26.950 tl yi aşan (6352 SK. ile yapılan değişiklik Yür. 02.07.2012) TEK HAKİMLE ÇÖZÜMLENECEK DAVALAR (2576 M.7) 2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşmayan 2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşmayan 2009 - 7.630,00 TL’yi Aşmayan 296 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 2010 - 7.790,00 TL’yi Aşmayan 2011 - 8.380,00 TL’yi Aşmayan 2012 - 9.230,00 TL’yi Aşmayan 2013 – 26.950 tl yi aşan (6352 SK. ile yapılan değişiklik Yür. 02.07.2012) 5271 SAYILI CEZA MUHAKEMESI KANUNU’NDA SÜRELER MD. 25 41 66 KONU Hakimin reddi Eski hâle getirme Bilirkişinin inceleme 74 Gözlem süresi 91 Gözaltı 102 Tutuklulukta geçecek süre 108 Tutukluluğun incelenmesi İletişimin tespiti Teknik araçlarla izleme 135 140 SÜRE Ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün Engelin kalkmasından itibaren yedi gün En fazla üç ay (Gerekçeli merci kararıyla en süresi fazla üç ay uzatılabilir.) Üç haftayı geçemez (resmi sağlık kurumunun istemi üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir, toplamı üç ayı geçemez) *** Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre en fazla oniki saat *** Yakalama anından itibaren yirmidört saati geçemez *** Toplu olarak işlenen suçlarda her defasında bir günü geçmemek üzere üç gün uzatılabilir. ***Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıl (Zorunlu hallerde gerekçeli olarak altı ay uzatılabilir) ***Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıl (Zorunlu hallerde üç yılı geçmemek üzere uzatılabilir) Otuz gün En çok üç ay (Bir defa uzatılabilir) En çok dört hafta (Bir defaya mahsus uzatılabilir) (örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde bir haftadan fazla olmamak üzere müteaddit defalar uzatılabilir) SAYI: 42 151 173 174 177 232 247 253 253 268 273 276 277 291 295 296 297 308 Müdafilik görevinden yasaklama Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz İddianamenin iadesi Sanığın savunma delillerinin toplanması istemi Gerekçenin dosyaya konulması Çağrılan sanığın çağrıya uyma süresi Uzlaşma teklifine cevap Uzlaştırma işlemlerinin sonuçlandırılması Hakimin ya da mahkemenin kararlarına itiraz İstinaf istemi İstinaf isteminin reddi halinde itiraz İstinaf istemine cevap Temyiz süresi Süre tutumdan sonra gerekçeli temyiz ÖNEMLİ BİLGİLER 297 Bir yıl (altı aydan fazla olmamak üzere iki defa yasaklanma uzatılabilir) Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün İddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün Duruşma gününden en az beş gün önce Hükmün açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün İşlemlerin yerine getirildiğinin bir tutanak ile saptanmasından itibaren onbeş gün Kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün Belgelerin örnekleri verildikten itibaren otuz gün (Cumhuriyet savcısının kararıyla yirmi gün uzatılabilir) Öğrenme gününden itibaren yedi gün (başkaca hüküm yoksa) Hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün Ret kararının tebliğinden itibaren yedi gün Tebliğ tarihinden itibaren yedi gün Hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün Temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün Temyiz isteminin Ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi reddine itiraz gün Temyize cevap Tebliğ tarihinden itibaren yedi gün Yargıtay Cumhuriyet İlâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz Başsavcısının Daire gün (Sanığın lehine itirazda süre aranmaz) kararına itirazı 298 LEGES Hukuk Dergisi 332 HAZİRAN 2013 Cumhuriyet savcısı, On gün hâkim veya mahkeme tarafından bilgi istemine cevap SÜRELERİN HESABI (Madde 39) *** Gün ile belirlenen süreler, tebligatın yapıldığının ertesi günü işlemeye başlar. *** Süre, hafta olarak belirlenmiş ise, tebligatın yapıldığı günün, son haftada isim itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer. *** Süre, ay olarak belirlenmiş ise tebligatın yapıldığı günün, son ayda sayı itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer. Son bulduğu ayda sayı itibarıyla karşılığı olan gün yoksa; süre, ayın son günü mesai saati bitiminde sona erer. *** Son gün bir tatile rastlarsa süre, tatilin ertesi günü biter. *** Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır. YARGITAY TELEFON REHBERİ YARGITAY DAİRESİ BAŞKAN GENEL SEKRETER BAŞSAVCILIK HUKUK GENEL KURULU BAŞKANLIĞI CEZA GENEL KURULU BAŞKANLIĞI 1. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 2. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 3. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 4. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 5. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 6. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 7. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 8. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 9. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 10. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI TELEFON NUMARALARI 0312.416 10 12 0312.416 10 36 0312.416 10 20 0312.416 10 51 0312.416 10 61 0312.416 12 73 0312.416 13 09 0312.416 13 42 0312.416 13 75 0312.416 14 09 0312.416 14 37 0312.416 14 65 0312.416 14 96 0312.416 15 31 0312.416 15 63 SAYI: 42 ÖNEMLİ BİLGİLER 299 11. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 12. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 13. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 14. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 15. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 16. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 17. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 18. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 19. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 21. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 0312.416 15 98 0312.416 16 36 0312.416 16 73 0312.416 17 02 0312.416 17 36 0312.416 17 63 0312.416 17 97 0312.416 18 30 0312.416 18 67 0312.416 18 96 0312.416 19 27 YARGITAY CEZA DAİRESİ 1. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 2. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 3. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 4. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 5. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 6. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 7. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 8. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 9. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 10. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 11. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI SANTRAL C. BAŞSAVCILIĞI TELEFON NUMARALARI 0312.416 19 64 0312.416 19 74 0312.416 20 41 0312.416 20 80 0312.416 21 12 0312.416 21 52 0312.416 21 89 0312.416 22 24 0312.416 22 57 0312.416 22 96 0312.416 23 31 0312.416 10 00 0312.416 24 00 KANUN MADDELERİNE GÖRE ARAMA İNDEKSİ ADLİ SİCİL KANUNU (5352) Madde 6-2 ................................... 168 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) (818) Madde 24 ...................................... 96 Madde 25 ...................................... 96 Madde 26 ...................................... 96 Madde 390-2 ................................. 87 CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN (5271) Madde 1 ...................................... 175 Madde 170 .................................. 161 Madde 231-5 ............................... 173 DEVLET MEMURLARI KANUNU (657) Madde 68-B ................................. 183 Madde 76 .................................... 183 Madde 137 .................................. 183 Madde 138 .................................. 183 Madde 140 .................................. 183 Madde 141 .................................. 183 ELEKTRİK PİYASASI KANUNU (6446) Madde 12 ................................... 112 HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (6100) Madde 16 ................................... 144 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (MÜLGA) (1086) Madde 76 ..................................... 87 Madde 91 .................................... .92 Madde 151-son ............................ 92 Madde 193 ................................... 72 Madde 429 ................................... 63 İCRA VE İFLAS KANUNU (2004) Madde 154-III ............................... 67 Madde 170-a .............................. 131 Madde 340 ................................. 175 İŞ KANUNU (4857) Madde 2 ..................................... 118 Madde 6 ..................................... 118 Madde 18 ................................... 125 Madde 20-3 ................................ 125 Madde 21 ................................... 125 Madde 32-ilk............................... 155 İŞ MAHKEMELERİ KANUNU (5521) Madde 15 .................................... 144 Madde 5 ...................................... 144 SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU (5510) Madde 55 .................................... 150 Madde 55-son ............................. 178 Madde 96 .................................... 178 GEÇİCİ MADDE :2.......................... 150 GEÇİCİ MADDE:1 .......................... 150 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN (4077) Madde 6-1 ................................... 134 Madde 10/B-13 ........................... 134 Madde 23 ...................................... 77 TÜRK BORÇLAR KANUNU (6098) Madde 34 ...................................... 96 Madde 35 ...................................... 96 SAYI: 42 Madde Madde Madde Madde Madde KANUN MADDELERİNE GÖRE ARAMA İNDEKSİ 301 51 .................................... 100 52 .................................... 100 58 .................................... 100 315 .................................. 108 346 .................................. 108 TÜRK BORÇLAR KANUNU (6098) Madde 50 .................................... 100 TÜRK CEZA KANUNU ( 5237) Madde 149-1-a-c ......................... 161 Madde 163 .................................. 168 Madde 184-5 ............................... 173 TÜRK MEDENİ KANUNU (4721) Madde 4 ...................................... 100 Madde 166 .................................... 72 Madde 174-2 .............................. 100 Madde 175 .................................... 92 Madde 186-son ........................... 103 Madde 197 .................................. 103 TÜRK TİCARET KANUNU (MÜLGA) (6762) Madde 708 .................................. 131 Madde 720-2 ............................... 131 YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN (6352) Madde 83 ..................................... 168 Madde 84 ..................................... 168 Madde 103 .................................. 168 GEÇİCİ MADDE:2/2 ....................... 168 KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ 0-9 4077 SAYILI YASANIN UYGULANMASIYLA İLGİLİ HER TÜRLÜ İHTİLAFIN ÇÖZÜMÜNDE TÜKETİCİ MAHKELERİNİN GÖREVLİ OLDUĞU ............................................................................................................................... 77 A-B ADLİ SİCİLE KAYDEDİLMESİ GEREKMEYEN KARARLAR ...................................................168 B0ZMADAN SONRA MAHKEMECE VERİLEN KARARLARDA GEREKÇENİN GENİŞLETİLEBİLECEĞİ FAKAT DEĞİŞTİRİLEMEYECEĞİ.......................... 63 BİLİRKİŞİ RAPORLARI ARASINDAKİ ÇELİŞKİNİN GİDERİLMESİ GEREKTİĞİ............106 BİR TİCARİ İŞLETMEYİ İLGİLENDİREN BÜTÜN İŞLEM VE FİİLLERİN TİCARİ İŞLERDEN OLDUĞU............................................................................................................ 140 BİR YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ............................................................................................... .96 BOŞANMANIN KESİNLEŞMESİ SONRASI ANCAK ÇOCUKLAR İÇİN İŞTİRAK NAFAKASI İSTENEBİLECEĞİ............................................................................................ 92 BOŞANMAYA SEBEBİYET VEREN OLAYLAR YÜZÜNDEN KİŞİLİK HAKLARI SALDIRIYA UĞRAYAN TARAFIN, KUSURLU OLANDAN MANEVİ TAZMİNAT İSTEYEBİLECEĞİ ........................................................................................................... 100 BOZMADAN SONRA VERİLECEK KARARDA, BOZMA ÖNCESİ DEĞERLENDİRİLMEYEN DELİLLERE DAYANILAMAYACAĞI, ÖZEL DAİRE DENETİMİNDEN GEÇMEMİŞ HUSUSLARIN YENİ KARARDA YER ALMASI HALİNDE, KARARIN USUL HUKUKU AÇISINDAN DİRENME KARARI SAYILAMAYACAĞI, BU NEDENLE TEMYİZ MERCİİNİN HUKUK GENEL KURULU OLMAYIP ÖZEL DAİRE OLDUĞU ................................................................ 63 D DAVA SIRASINDA DAVA KONUSU MALIN YA DA HAKKIN DEVREDİLMESİ.............. 87 DAVALIYA, DAVA AÇILMADAN ÖNCE İHTARNAME GÖNDERİLDİĞİNE YA DA HAKKINDA İCRA TAKİBİNDE BULUNULDUĞUNA DAİR İDDİA VE DELİL OLMADIKÇA FAİZE DAVA TARİHİNDEN İTİBAREN HÜKMEDİLECEĞİ ...............................................................................................................................134 DOLANDIRICILIK SUÇU .................................................................................................................... 178 SAYI: 42 KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ 303 E-F EKSİK İNCELEMEYLE HÜKÜM KURULAMAYACAĞI ............................................................116 ELEKTRİK KAYIP-KAÇAK BEDELİNİN BELİRLENMESİ İÇİN ALINAN KURUL KARARININ EPDK’NUN BİR DÜZENLEYİCİ İŞLEMİ OLARAK TÜM TÜZEL VE GERÇEK KİŞİLERİ BAĞLAYACAĞI ................................................................112 EMEKLİ OLUNAN TARİHTEN İTİBAREN BÜYÜME VE GELİŞME ORANLARININ EMEKLİ AYLIĞINA YANSITILMASI...............................................................150 ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURULU TARAFINDAN ALINAN BÜTÜN KARARLARA KARŞI AÇILAN İPTAL DAVALARININ İLK DERECE MAHKEMESİ OLARAK DANIŞTAY’DA GÖRÜLECEĞİ ........................................112 ETKİN PİŞMANLIK ...............................................................................................................................168 EVLİLİK YAPMIŞ OLAN SANIĞIN YETİM MAAŞINI ALMAYA DEVAM ETMESİNİN DOLANDIRICILIK SUÇUNU OLUŞTURMADIĞI ..........................178 FARKLI TARİHLERDE EMEKLİ OLAN SİGORTALILARIN, EMEKLİ AYLIĞI BAĞLAMA TARİHLERİNDE YÜRÜRLÜKTE BULUNAN FARKLI KURALLARA TABİ OLMALARI NEDENİYLE, ARALARINDA EŞİTLİK KARŞILAŞTIRILMASI YAPILAMAYACAĞI...................................................................................150 G GÖREV KONUSUNUN KAMU DÜZENİNDEN OLMASI NEDENİYLE DAVANIN HER HALİNDE MAHKEMECE KENDİLİĞİNDEN DİKKATE ALINMASI GEREKECEĞİ ..................................................................................................................... 77 GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMANIN, DEVLET KAMU HİZMETLERİNİN GEREKTİRDİĞİ HALLERDE, GÖREVİ BAŞINDA KALMASINDA SAKINCA GÖRÜLECEK DEVLET MEMURLARI HAKKINDA ALINAN İHTİYATİ TEBBİR OLDUĞU .................................................................................................................................183 H HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN DAVANIN, ZARARIN MEYDANA GELDİĞİ YER YA DA DAVACININ YERLEŞİM YERİ MAHKEMESİNDE AÇILABİLECEĞİ ...........144 HAKSIZ ŞART .........................................................................................................................................134 304 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 HATA HUKUKSAL NEDENİNE DAYALI DAVALARDA İSPAT HAKKI KULLANILMAK SURETİYLE HUKUKİ İLİŞKİNİN GEÇMİŞE ETKİLİ OLARAK ORTADAN KALDIRILABİLECEĞİ ...................................................................................................... 96 HATANIN VARLIĞININ HER TÜRLÜ DELİLLE İSPAT EDİLEBİLECEĞİ .............................. 96 HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI ..............................................................173 I-İ İDDİANAMEDE ANLATILAN FİİL DEĞİŞMEMİŞ OLMAKLA BİRLİKTE, O FİİLİN HUKUKSAL NİTELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK OLMASI HALİNDE MAHKEMENİN, SANIĞA EK SAVUNMA HAKKI VERMEK SURETİYLE HÜKÜM KURABİLECEĞİ .......................................................................................... 161 İFLAS DAVALARI İÇİN YETKİ SÖZLEŞMESİ YAPILAMAYACAĞI, İFLAS DAVALARININ MUTLAKA BORÇLUNUN MUAMELE MERKEZİNİN YER TİCARET MAHKEMESİNDE AÇILACAĞI ............................................................................ 67 İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA SUÇU .................................................................................173 İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHİNİN GEÇERSİZLİĞİ VE İŞE İADE ..............................................125 İŞÇİNİN BORDROLARDA GÖRÜNEN ÜCRETİNİN GERÇEĞİ YANSITMADIĞI DURUMLARDA GERÇEK ÜCRETİN TESPİTİNİN GEREKECEĞİ ..........................................................................................................................................155 İŞÇİNİN, ASIL İŞVERENDEN ALINAN İŞ KAPSAMINDA VE DEĞİŞEN ALT İŞVERENLERE AİT İŞYERİNDE ARALIKSIZ ÇALIŞMASI HALİNDE İŞYERİ DEVRİ KURALLARINA GÖRE HAREKET EDİLECEĞİ ..............................................118 K KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA...................................................................................................... 106 KANUN YARARINA TEMYİZ............................................................................................................ 175 KANUNİ SÜRESİNDE MUHATAP BANKAYA İBRAZ EDİLDİĞİ ÜZERİNE YAZILMIŞ TARİHLİ BİR BEYANLA İSPAT EDİLEMEYEN ÇEKLER ADİ HAVALE HÜKMÜNDE SAYILACAĞI VE BORÇ İKRARINI DA İÇERMEDİĞİ CİHETLE ALACAKLININ KAMBİYO TAKİBİNDE BULUNAMAYACAĞI ........................................................................................................................... 131 KARŞILIKSIZ YARARLANMA SUÇU .............................................................................................. 168 SAYI: 42 KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ 305 KİRA SÖZLEŞMELERİNDE, KİRA BEDELİNİN ZAMANINDA ÖDENMEMESİ HALİNDE CEZA KOŞULU ÖDENECEĞİNE VEYA SONRAKİ KİRA BEDELLERİNİN MUACCEL OLACAĞINA İLİŞKİN ANLAŞMALARIN GEÇERSİZ OLDUĞU ............................................................................................................................ 108 KOCANIN GELİRİNİN KADININ GELİRİNDEN AZ OLMASI HALİNİN HÜKMOLUNACAK TEDBİR NAFAKASININ MİKTARININ TAKDİRİNDE NAZARA ALINACAĞI ........................................................................................................................ 103 KOCANIN GELİRİNİN KADININ GELİRİNDEN AZ OLMASI KOCAYI ORTAK GİDERLERE KATILMAKTAN KURTARMAYACAĞINDAN, BU DURUMUN KADINA TEDBİR NAFAKASI BAĞLANMASINA ENGEL OLMAYACAĞI ........................................................................................................................................103 KÖTÜ NİYET TAZMİNATI ................................................................................................................. 108 M MARKA TESCİLİ ....................................................................................................................................129 MARKALARDA GERÇEK HAK SAHİPLİĞİ VE ÖNCELİK İLKESİ ........................................129 S-Ş SENDİKAL NEDENLERLE YAPILAN FESİH HARİCİNDE İŞE BAŞLATMAMA TAZMİNATININ AZAMİ SINIRININ AŞILAMAYACAĞI ........................125 SÜRESİ SONA EREN ALTİŞVERENCE İŞÇİNİN İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHEDİLMESİ HALİNDE, İŞÇİNİN DAHA SONRA YENİ ALTİŞVEREN YANINDAKİ ÇALIŞMALARININ YENİ BİR İŞ SÖZLEŞMESİ NİTELİĞİNDE OLDUĞU ..................................................................................................................................................118 ŞİRKETLERİN TİCARET SİCİLİNE KAYIT EDİLDİKLERİ YERİN MUAMELE MERKEZİ OLDUĞU YÖNÜNDE KARİNE OLDUĞU................................................................. 67 T TAPU SİCİL MÜDÜRÜ KADROSUNDA GÖREV YAPAN DAVACININ SAHİP OLDUĞU KADRO AYLIĞININ, KONTROL MEMURLUĞUNA ATANIRKEN KAZANILMIŞ HAK SAYILAMAYACAĞI .............................................................183 TARAFLARIN BİLDİRDİKLERİ BANKALARDAN HAKKIN DOĞUM TARİHİNDEN İTİBAREN BİRER YILLIK DEVRELER HALİNDE 306 LEGES Hukuk Dergisi HAZİRAN 2013 BANKALARCA MEVDUATA FİİLEN UYGULANAN EN YÜKSEK FAİZ ORANININ SORULARAK FAİZİN BİLİRKİŞİYE HESAPLATTIRILMASI GEREKECEĞİ ..........................................................................................................................................116 TAZYİK HAPSİ İLE CEZALANDIRILAN SANIĞIN DENETİMLİ SERBESTLİK HÜKÜMLERİNDEN YARARLANDIRILAMAYACAĞI, KENDİSİNDEN BEKLENEN YÜKÜMLÜLÜĞÜ YERİNE GETİRDİĞİ TAKDİRDE SERBEST BIRAKILACAĞI............................................................................................ 175 TEMERRÜT İHTARNAMESİ ............................................................................................................. 108 U-Ü UYGUN MİKTARDA MADDİ TAZMİNAT TAKDİRİ.................................................................100 ÜCRET MİKTARI VE EKLERİ İSPAT YÜKÜNÜN KURAL OLARAK İŞÇİDE OLDUĞU ..................................................................................................................................155 V-Y VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI..................................................................... 87 YAĞMA SUÇU .......................................................................................................................................161 YARGI YERİ BELİRLENMESİ ............................................................................................................ 140 YETKİSİZLİK KARARININ KESİNLEŞMESİNDEN İTİBAREN KANUNİ SÜRESİ İÇİNDE DOSYANIN YETKİLİ MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİ İÇİN BAŞVURUDA BULUNULMASI GEREKTİĞİ, SÜRENİN GEÇİRİLDİĞİ HALLERDE YETKİLİ MAHKEMENİN DAVANIN BU NEDENLE AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERMESİ GEREKTİĞİ ................................................ 72 YOKSULLUK NAFAKASI ....................................................................................................................... 92