HUKUK DERGISI 2.indd

Transkript

HUKUK DERGISI 2.indd
HUKUK DERGÝSÝ
HAKEMLİ DERGİ
YIL: 4 SAYI: 42/ HAZİRAN 2013
Hukuki Makaleler
Yüksek Mahkeme Kararları
Mevzuat
Hukuk Haberleri
YAZILIM TÝCARET
LÝMÝTED ÞÝRKETÝ
LEGES
HUKUK DERGİSİ
HAKEMLİ DERGİ
Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti. adına
Sahibi ve Sorumlu Müdür
Ömer Faruk KAHRAMAN
Genel Yayın Yönetmeni:
Av. Zehra Birsen YAMAK
Av. Selçuk HANEGELİOĞLU
Satış Direktörü
Hasan ORUÇ
Yayın Danışmanı
Av. Yıldıray SAYAR
Reklam Koordinatörü
Sertaç Koray SUNGUR
Kültür - Sanat Danışmanı
Av. Zehra Birsen YAMAK
Bölge Müdürü
Ümmühan ÇANKAL
Yıl : 4
Sayı : 42
ISSN 1309-9620
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Her ay yayımlanır.
Basıldığı Yer:
Yıldız Matbaacılık ve Baskı Sistemleri
Ziya Gökalp Mah.42/4 Sok.No:18/2 Zeytinburnu - İSTANBUL - TÜRKİYE
Tel.: 0212 558 01 05 – 416 09 39
Yönetim Yeri:
Sümer mah. 29/5 sok. No:2 Nur Apt. K: 4 D:11 Zeytinburnu-İstanbul-TÜRKİYE
Tel: 0212 547 60 80 Fax: 0212 547 60 82
www.legeshukukdergisi.net • e-posta: [email protected]
Kapak Tasarım : Nurmuhammed Madaminov
Dizgi - Tasarım : Nurmuhammed Madaminov
Düzeltmen
: İ.Fatih AYTUĞ
Copright 2010 - Bu derginin tüm yayın hakları Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti.’ye aittir.
Her hakkı saklıdır. Alıntılarda kaynak göstermek zorunludur.
YILLIK ABONELİK BEDELİ (12 SAYI): PEŞİN 450 TL - VADELİ 500 TL
İÇİNDEKİLER
HUKUKİ MAKALELER

Rehnin Paraya Çevrilmesi Yolu İle İlamlı Takip
Av.Olga ERCANER................................................................................................................ 11

İtirazın İptali Davasını Açma Süresinin Başlangıcı (İİK. mad. 67/I)
Av.Alper UYAR....................................................................................................................... 43

Yeni TTK’ya Göre Defter Onayları
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Başmüfettişi Soner ALTAŞ................ 49

Asgari Ücretle Çalışıyor Olmak Yoksulluk Nafakası
Bağlanmasına Engel Midir? Ya da Yoksulluk
Nafakasının Kaldırılmasını Gerektirir mi?
Av.Yeliz DARENDE................................................................................................................ 54
MEDENİ HUKUK

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması - Dava Sırasında
Dava Konusu Malın ya da Hakkın Devredilmesi..................................................87

Yoksulluk Nafakası - Boşanmanın Kesinleşmesi Sonrası
Ancak Çocuklar İçin İştirak Nafakası İstenebileceği ..........................................92

Hata Hukuksal Nedenine Dayalı Davalarda İspat
Hakkı Kullanılmak Suretiyle Hukuki İlişkinin Geçmişe
Etkili Olarak Ortadan Kaldırılabileceği - Bir Yıllık Hak Düşürücü
Süre - Hatanın Varlığının Her Türlü Delille İspat
Edilebileceği............................................................................................................................. 96

Boşanmaya Sebebiyet Veren Olaylar Yüzünden Kişilik
Hakları Saldırıya Uğrayan Tarafın, Kusurlu Olandan Manevi
Tazminat İsteyebileceği - Uygun Miktarda Maddi Tazminat
Takdiri...................................................................................................................................... 100

Kocanın Gelirinin Kadının Gelirinden Az Olması Kocayı
Ortak Giderlere Katılmaktan Kurtarmayacağından, Bu
Durumun Kadına Tedbir Nafakası Bağlanmasına Engel
Olmayacağı - Kocanın Gelirinin Kadının Gelirinden Az
Olması Halinin Hükmolunacak Tedbir
Nafakasının Miktarının Takdirinde Nazara Alınacağı......................................103

Kamulaştırmasız El Atma - Bilirkişi Raporları Arasındaki
Çelişkinin Giderilmesi Gerektiği ...............................................................................106

Temerrüt İhtarnamesi - Kira Sözleşmelerinde, Kira Bedelinin
Zamanında Ödenmemesi Halinde Ceza Koşulu Ödeneceğine
Veya Sonraki Kira Bedellerinin Muaccel Olacağına İlişkin
Anlaşmaların Geçersiz Olduğu - Kötü Niyet Tazminatı..................................108

Haksız Şart - Davalıya, Dava Açılmadan Önce İhtarname
Gönderildiğine ya da Hakkında İcra Takibinde Bulunulduğuna
Dair İddia ve Delil Olmadıkça Faize Dava Tarihinden
İtibaren Hükmedileceği.................................................................................................. 134

Emekli Olunan Tarihten İtibaren Büyüme ve Gelişme
Oranlarının Emekli Aylığına Yansıtılması - Farklı
Tarihlerde Emekli Olan Sigortalıların, Emekli Aylığı Bağlama
Tarihlerinde Yürürlükte Bulunan Farklı Kurallara Tabi Olmaları
Nedeniyle, Aralarında Eşitlik Karşılaştırılması Yapılamayacağı.................150
MEDENİ USÜL HUKUKU

Bozmadan Sonra Mahkemece Verilen Kararlarda
Gerekçenin Genişletilebileceği Fakat Değiştirilemeyeceği Bozmadan Sonra Verilecek Kararda, Bozma Öncesi
Değerlendirilmeyen Delillere Dayanılamayacağı, Özel Daire
Denetiminden Geçmemiş Hususların Yeni Kararda Yer Alması
Halinde, Kararın Usul Hukuku Açısından Direnme Kararı
Sayılamayacağı, Bu Nedenle Temyiz Merciinin Hukuk Genel
Kurulu Olmayıp Özel Daire Olduğu ............................................................................63

İflas Davaları İçin Yetki Sözleşmesi Yapılamayacağı,
İflas Davalarının Mutlaka Borçlunun Muamele Merkezinin
Yer Ticaret Mahkemesinde Açılacağı - Şirketlerin Ticaret
Siciline Kayıt Edildikleri Yerin Muamele Merkezi Olduğu
Yönünde Karine Olduğu.................................................................................................... 67

Yetkisizlik Kararının Kesinleşmesinden İtibaren Kanuni
Süresi İçinde Dosyanın Yetkili Mahkemeye Gönderilmesi
İçin Başvuruda Bulunulması Gerektiği, Sürenin Geçirildiği
Hallerde Yetkili Mahkemenin Davanın Bu Nedenle Açılmamış
Sayılmasına Karar Vermesi Gerektiği.........................................................................72

4077 Sayılı Yasanın Uygulanmasıyla İlgili Her Türlü İhtilafın
Çözümünde Tüketici Mahkemelerinin Görevli Olduğu - Görev
Konusunun Kamu Düzeninden Olması Nedeniyle Davanın
Her Halinde Mahkemece Kendiliğinden Dikkate Alınması
Gerekeceği.................................................................................................................................77

Yargı Yeri Belirlenmesi - Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren Bütün
İşlem ve Fiillerin Ticari İşlerden Olduğu ...............................................................140

Haksız Fiilden Doğan Davanın, Zararın Meydana Geldiği
Yer ya da Davacının Yerleşim Yeri Mahkemesinde
Açılabileceği ........................................................................................................................ 144
İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU

Eksik İncelemeyle Hüküm Kurulamayacağı - Tarafların
Bildirdikleri Bankalardan Hakkın Doğum Tarihinden İtibaren
Birer Yıllık Devreler Halinde Bankalarca Mevduata Fiilen
Uygulanan En Yüksek Faiz Oranının Sorularak Faizin
Bilirkişiye Hesaplattırılması Gerekeceği................................................................116

İşçinin, Asıl İşverenden Alınan İş Kapsamında ve Değişen
Alt İşverenlere Ait İşyerinde Aralıksız Çalışması Halinde
İşyeri Devri Kurallarına Göre Hareket Edileceği - Süresi
Sona Eren Alt işverence İşçinin İş Sözleşmesinin Feshedilmesi
Halinde, İşçinin Daha Sonra Yeni Alt işveren Yanındaki
Çalışmalarının Yeni Bir İş Sözleşmesi Niteliğinde Olduğu ...........................118

İş Sözleşmesinin Feshinin Geçersizliği Ve İşe İade - Sendikal
Nedenlerle Yapılan Fesih Haricinde İşe Başlatmama
Tazminatının Azami Sınırının Aşılamayacağı.......................................................125

Haksız Fiilden Doğan Davanın, Zararın Meydana Geldiği
Yer ya da Davacının Yerleşim Yeri Mahkemesinde Açılabileceği.............144

İşçinin Bordrolarda Görünen Ücretinin Gerçeği Yansıtmadığı
Durumlarda Gerçek Ücretin Tespitinin Gerekeceği - Ücret
Miktarı Ve Ekleri İspat Yükünün Kural Olarak İşçide Olduğu ....................155
BORÇLAR HUKUKU

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması - Dava Sırasında
Dava Konusu Malın ya da Hakkın Devredilmesi ..................................................87

Temerrüt İhtarnamesi - Kira Sözleşmelerinde, Kira Bedelinin
Zamanında Ödenmemesi Halinde Ceza Koşulu
Ödeneceğine Veya Sonraki Kira Bedellerinin Muaccel
Olacağına İlişkin Anlaşmaların Geçersiz Olduğu - Kötü
Niyet Tazminatı ................................................................................................................. 108
TİCARET HUKUKU

İflas Davaları İçin Yetki Sözleşmesi Yapılamayacağı,
İflas Davalarının Mutlaka Borçlunun Muamele Merkezinin
Yer Ticaret Mahkemesinde Açılacağı - Şirketlerin Ticaret
Siciline Kayıt Edildikleri Yerin Muamele Merkezi Olduğu
Yönünde Karine Olduğu................................................................................................... 67

Elektrik Kayıp-Kaçak Bedelinin Belirlenmesi İçin Alınan
Kurul Kararının EPDK’nun Bir Düzenleyici İşlemi Olarak
Tüm Tüzel ve Gerçek Kişileri Bağlayacağı - Enerji Piyasası
Düzenleme Kurulu Tarafından Alınan Bütün Kararlara Karşı
Açılan İptal Davalarının İlk Derece Mahkemesi Olarak
Danıştay’da Görüleceği................................................................................................... 112

Marka Tescili - Markalarda Gerçek Hak
Sahipliği ve Öncelik İlkesi .............................................................................................129

Kanuni Süresinde Muhatap Bankaya İbraz Edildiği Üzerine
Yazılmış Tarihli Bir Beyanla İspat Edilemeyen Çekler Adi
Havale Hükmünde Sayılacağı ve Borç İkrarını Da İçermediği
Cihetle Alacaklının Kambiyo Takibinde Bulunamayacağı..............................131

Yargı Yeri Belirlenmesi - Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren
Bütün İşlem ve Fiillerin Ticari İşlerden Olduğu .................................................140
CEZA HUKUKU – CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU

Yağma Suçu - İddianamede Anlatılan Fiil Değişmemiş
Olmakla Birlikte, O Fiilin Hukuksal Niteliğinde Değişiklik
Olması Halinde Mahkemenin, Sanığa Ek Savunma Hakkı
Vermek Suretiyle Hüküm Kurabileceği...................................................................161

Karşılıksız Yararlanma Suçu - Etkin Pişmanlık - Adli
Sicile Kaydedilmesi Gerekmeyen Kararlar...........................................................168

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu - Hükmün Açıklanmasının
Geri Bırakılması .................................................................................................................. 173

Kanun Yararına Temyiz - Tazyik Hapsi İle Cezalandırılan
Sanığın Denetimli Serbestlik Hükümlerinden
Yararlandırılamayacağı, Kendisinden Beklenen
Yükümlülüğü Yerine Getirdiği Takdirde Serbest Bırakılacağı

...................175
Dolandırıcılık Suçu - Evlilik Yapmış Olan Sanığın Yetim
Maaşını Almaya Devam Etmesinin Dolandırıcılık Suçunu
Oluşturmadığı .................................................................................................................... 178
İDARE HUKUKU VE İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU

Görevden Uzaklaştırmanın, Devlet Kamu Hizmetlerinin
Gerektirdiği Hallerde, Görevi Başında Kalmasında Sakınca
Görülecek Devlet Memurları Hakkında Alınan İhtiyati
Tedbir Olduğu - Tapu Sicil Müdürü Kadrosunda Görev Yapan
Davacının Sahip Olduğu Kadro Aylığının, Kontrol Memurluğuna
Atanırken Kazanılmış Hak Sayılamayacağı...........................................................183

MEVZUAT

Kanunlar..................................................................................................................................193

Bakanlar Kurulu Kararları............................................................................................... 196

Yönetmelikler........................................................................................................................ 204

Genelgeler............................................................................................................................. 210

Tebliğler...................................................................................................................................210

Tüzükler...................................................................................................................................216



Milletlerarası Andlaşmalar............................................................................................216

Yargıtay: Ölen Annenin Maaşını Almak ‘Dolandırıcılık’ Değil ....................221

Yargıtay: Emekli İkramiyesi Haczedilebilir............................................................222

Tapu, Avukata, ‘Taşınmazı Yok’ Diye Yanlış Bilgi Verirse,
Dava Nerede Açılır? ......................................................................................................... 223

Yargıtay, İmam Nikahına Cezayı Bozdu...................................................................228

Habersiz Boşanmada Fatura Postacıya Çıktı...................................................... 229

Mahkeme 10 Gün İçinde Tebliğ Edilmeyen Trafik Cezasını
İptal Etti...................................................................................................................................230

Banka, Polise de ‘Hukuksuzluk’ Yaptı.......................................................................231

Bekaret Kontrolü Yapmayı Reddeden Doktora Beraat..................................232

Bankalardan Devrim Gibi Kararlar! .........................................................................233

Adliyeden Esrar Çalma Girişimi..................................................................................235

Bu Haber Binlerce Emekliyi İlgilendiriyor.............................................................235

Mahkemeden Tüketicileri Sevindirecek Karar ...................................................237
HUKUK HABERLERİ

RÖPORTAJ

Av.Selçuk HANEGELİOĞLU ..........................................................................................241




















ÖNEMLİ BİLGİLER
Kıdem Tazminat Tavanı.................................................................................................... 249
Dönemler İtibariyle Asgari Ücret ............................................................................ 250
Asgari Ücret ve Yasal Kesintiler..................................................................................250
2013 Yılı Asgari Ücret ve Yasal Kesintiler...............................................................251
Ücret ve İşverene Maliyetleri .................................................................................... 253
Kapıcılar İçın Asgari Ücretın Hesabı ve İşverene Maliyeti ......................... 254
Asgari Ücret Uygulamasında Yeni Dönem........................................................... 254
2013 Yılında Asgari Geçim İndirimi tutarları....................................................... 255
Yıllık Ücretli İzin Süreleri .............................................................................................. 255
İhbar Tazminatı (akdin Fesfinde Bildirim Süreleri).......................................... 255
İşsizlik Sigortası Primi..................................................................................................... 256
Gelir Vergisi Tarifesi........................................................................................................... 256
Katma Değer Vergisi Oranları .................................................................................... 257
Kurumlar Vergisi Oranları ............................................................................................ 257
Geçici Vergi Oranları........................................................................................................... 257
Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı ................................ 257
Yasal Faizler Ve Yürürlük Süreleri...............................................................................258
Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları ................................................................... 528
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun›a
Göre Gecikme Zammı Oranları .................................................................................260
Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler...................................................260
Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre).....................................................261
Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre)......................................................... 261
Değerli Kağıt Bedelleri ................................................................................................... 265
2013 yılı Damga Vergisi Tutarları .............................................................................266
Yargı Harçları Tarifesi...................................................................................................... 269
Noter Harçları...................................................................................................................... 275
Vergi Yargısı Harçları......................................................................................................... 277
Tapu Ve Kadastro Harçları.............................................................................................278


















Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesi Genel Hükümler...............................................283
Avukatlık Ücret Tarifesi................................................................................................... 287
CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi................................................................................... 291
Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (ÜFE)...................................................................292
Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (TÜFE)................................................................292
HUMK Ve İİK Parasal Sınırları ......................................................................................293
İYUK Parasal Sınırları......................................................................................................... 293
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler ...................................... 296
Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi ...............................................................................298
ARAMA İNDEKSLERİ
Kanun Maddelerine Göre Arama İndeksi ............................................................. 300
Kavramlara Göre Arama İndeksi..................................................................................302
DANIŞMA KURULU
u Prof. Dr. Tekin AKILLIOĞLU Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Şebnem AKİPEK Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Ali AKYILDIZ Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı
u Prof. Dr. Aydın AYBAY Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kurucu Dekan
u Prof. Dr. Ufuk AYDIN Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İş ve Sosyal
Güvenlik Hukuk Anabilim Dalı Başkanı
u Prof. Dr. Ali Şafak BALI Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi
Anabilim Dalı Başkanı
u Prof. Dr. Seyithan DELIDUMAN Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. Mehmet DEMİR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı
u Prof. Dr. Abdullah DİNÇKOL Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. Yücel ERTEKİN Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. Nüvit GEREK Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. Hüseyin HATEMİ Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk
Anabilim Dalı Başkanı
u Prof. Dr. Halil KALABALIK Sakarya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. Yusuf KARAKOÇ Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. İsmail KAYAR Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. M. Macit KENANOĞLU Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi
Anabilim Dalı
u Prof. Dr. Ahmet M. KILIÇOĞLU Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Bölüm Başkanı
u Prof. Dr. Köksal KOCAAĞA Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk
Anabilim Dalı Başkanı
u Prof. Dr. Nevzat KOÇ İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. Erkan KÜÇÜKGÜNGÖR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Didem ALGANTÜRKLIGHT İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Tekin MEMİŞ İstanbul Şehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku
Anabilim Dalı Başkanı
u Prof. Dr. Hayrettin ÖKÇESİZ Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Mesut ÖNEN İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hava ve Uzay Hukuku
u Prof. Dr. Demet ÖZDAMAR Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni
Hukuk Anabilim Dalı
u Prof. Dr. Selçuk ÖZTEK Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usûl ve İcra-İflâs
Hukuku Anabilim Dalı Başkanı
u Prof. Dr. Oğuz SANCAKDAR Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku
Anabilim Dalı
u Prof. Dr. Haluk Hadi SÜMER Selçuk Üniversitesi İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku
Anabilim Dalı Başkanı
u Av. Prof. Dr. Mustafa TOPALOĞLU (Adana Barosu)
u Prof. Dr. Devrim ULUCAN Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku
Anabilim Dalı Başkanı
u Prof. Dr. Ali Dursun ULUSOY Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. M. Fatih UŞAN Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku
Anabilim Dalı
u Prof. Dr. Feridun YENİSEY Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Doç. Dr. Müslüm AKINCI Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı
u Doç. Dr. Ramazan ÇAĞLAYAN Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku
Anabilim Dalı
u Doç. Dr. Mustafa ÇEKER Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku
Anabilim Dalı
u Doç. Dr. Yüksel METİN Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku
Anabilim Dalı
u Doç. Dr. Pervin SOMER Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Doç. Dr. Reyhan SUNAY Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku Anabilim
Dalı Başkanı
u Doç. Dr. Kemal ŞENOCAK Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Doç. Dr. Metin TOPÇUOĞLU Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku
Anabilim Dalı
u Yard. Doç. Dr. Ahmet Haluk ATALAY Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Yard. Doç. Dr. Mustafa AVCI Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku
Anabilim Dalı
u Yard. Doç. Dr. Mesut AYGÜN Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Özel Hukuk
Anabilim dalı
u Yard. Doç. Dr. Fatma KOCABAŞ Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi
İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı
u Yard. Doç. Dr. İbrahim SUBAŞI Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu
Sigortacılık Bölümü İş Hukuk ve Sosyal Güvenlik Hukuku Öğretim Üyesi
u Yard. Doç. Dr. Filiz TEPECİK Anadolu Üniversitesi Hukuk Mali Anabilim Dalı
u Yard. Doç. Dr. Esra YAKUT Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi
Anabilim Dalı
u Yard. Doç. Dr. Bülent YÜCEL Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku
Anabilim Dalı
u M. Handan SURLU Yargıtay Onursal 1. Başkanvekili (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanı)
u Derya KONAK (Adana Hakimi)
u Av. Rifat ÇULHA (Türkiye Barolar Birliği Eğitim Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi)
u Av. Ahmet Serkan AĞCA (Erzincan Barosu)
u Av. Tuncer AKTAŞ (Erzurum Barosu)
u Av. İbrahim BAŞTİMAR (Kars Baro Başkanı)
u Av. Yahya BİÇER (Elazığ Barosu)
u Av. Hülya ÇETİNEL (Denizli Barosu)
u Av. Turan ÇINAR (Erzurum Barosu)
u Av. Boran ÇİÇEKLİ (İstanbul Barosu)
u Av. M.İhsan DARENDE (Kastamonu Barosu)
u Av. Mehmet DEMİRBAĞ (Kütahya Barosu)
u Av. Ali DİLBER (Düzce Baro Başkanı)
u Av. Demircan DİLEK (Sakarya Barosu)
u Av. Murat Volkan DÜLGER (İstanbul Barosu)
u Av. Şerafettin EKİCİ (İstanbul Barosu)
u Av. İlhan ERTEM (Sakarya Barosu)
u Av. Tansel ERTÜRK (İzmir Barosu)
u Av. Zeliha GÜLCE (Van Barosu)
u Av. Gazanfer GÜNLER (Bolu Barosu)
u Av. Sadrettin HAŞILOĞLU (Erzurum Barosu)
u Av. Ertuğrul HÜDAYİOĞLU (Kahramanmaraş Barosu)
u Av. Süleyman Nadir İNAL (İzmir Barosu)
u Av. Şenol İŞSEVENLER (Edirne Barosu)
u Av. Hüseyin KANDEMİR (Şanlıurfa Barosu)
u Av. Tahsin KILIÇ (Bursa Barosu)
u Av. Nuri POLAT (İstanbul Barosu)
u Av. İlker ONAY (İstanbul Barosu)
u Av. Ahmet Sait ÖNER (Iğdır Barosu)
u Av. Kemal ÖZASLAN (Bolu Barosu)
u Av. Mehmet Zahit SÖYLEMEZ (Muş Baro Başkanı)
u Av. İbrahim SÜLÜN (Kütahya Barosu)
u Av. Fevzi ŞEN (Balıkesir Barosu)
u Av. Necati TAŞTAN (Hatay Barosu)
u Av. Ejder TEKEREK (Kahramanmaraş Barosu)
u Av. Halis YAŞAR (Ağrı Barosu)
u Av. Ertuğrul H.YEŞİLDAL (Antalya Barosu)
u Av. Tuncer YILMAZ (Denizli Barosu)
HUKUKİ MAKALELER
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU
İLE İLAMLI TAKİP
Av. Olga ERCANER
İTİRAZIN İPTALİ DAVASINI AÇMA
SÜRESİNİN BAŞLANGICI (İİK. mad. 67/I)
Av. Alper UYAR
YENİ TTK'YA GÖRE DEFTER ONAYLARI
Soner ALTAŞ
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Başmüfettisi
ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞIYOR OLMAK YOKSULLUK
NAFAKASI BAĞLANMASINA ENGEL MİDİR? YA DA
YOKSULLUK NAFAKASININ KALDIRILMASINI GEREKTİRİR Mİ?
Av. Yeliz DARENDE
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 11
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP
Av. Olga ERCANER
GİRİŞ
İcra ve İflas Kanunu’nun “Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip” başlıklı
Beşinci Babı, taşınır rehninin paraya çevrilmesi (m.145-147) ile ipoteğin
paraya çevrilmesini (m.148-150d) ayrı ayrı düzenlemekte; ipoteğin paraya
çevrilmesi bölümünde ise “ilamlı” takip (m.149-149a, m.150h) ile “ilamsız”
takibi (149b-150-a) ayrı hükümlere tabi tutmaktadır.
Çalışma konumuz olan “Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip”e
geçmeden önce rehin hakkıyla ilgili genel bir bilgi vermek gerekirse; Rehin
hakkı, bir alacak yerine getirilmediği takdirde, hak sahibine bir taşınmaz
veya taşınır mülkiyetini veya bir başka hakkı paraya çevirmek ve elde edilen
meblağdan öncelikle alacağını almak yetkisini veren sınırlı bir ayni haktır.1
Rehin hakları Türk Medeni Kanunu’nun (MK) eşya hukukuna ilişkin dördüncü
kitabında 850- 972. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu maddelerden 939
vd. maddelerinde menkul rehni, 850 vd. maddelerinde gayrimenkul rehni,
881 vd. maddelerinde ipotek, 898 vd. maddelerinde ipotekli borç senedi, 903
vd. maddelerinde irad senedi ve 954 vd. maddelerinde ise alacaklar ve diğer
haklar üzerinde rehin konusu düzenlenmiştir.
Rehin hakkı, bir taşınmaz üzerinde kurulursa, taşınmaz rehninden
bahsedilir (MK m.850-938).2 Taşınmaz rehni, hak sahibine bir taşınmazın
değerinden alacağını elde etme yetkisi veren sınırlı bir ayni haktır. Bütün
taşınmaz rehinlerinde ortak olan fikir bir taşınmazın alacağın teminatını teşkil
etmesidir. Hak sahibi, şartların gerçekleşmesi ile rehin konusu taşınmazı
icra organlarınca paraya çevirterek, alacağını öncelikle elde etme yetkisine
sahiptir. Hak sahibi, bu ayni hakkını bütün üçüncü kişilere, özellikle taşınmaz
malikinin diğer alacaklılarına karşı ileri sürebilir.3
Medeni Kanunumuzun taşınmaz rehni sistemi, iktisadi ihtiyaçlar açısından
iki amacın gerçekleşmesine yöneliktir.
İlk olarak, Roma Hukukundan beri rehin hakkına yükletilen, kişisel alacağı
teminat altına alma görevi.
1
M.Kemal Oğuzman/Özer Seliçi, Eşya Hukuku, 9.Bası (İstanbul: Filiz 2002), s.657.
2
Budak,İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip, 3.Bası (İstanbul: 12Levha 2010), s.1.
3
Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.659.
12
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
İkinci olarak da, modern ihtiyaçların ortaya çıkardığı arazi değerinin
tedavül ettirilmesi görevi.
Her iki görevin yerine getirilmesinde taşınmaz rehni araç olarak
kullanılmaktadır.
Taşınmaz rehninin yalnız kişisel alacağı teminat altına almak görevini
yüklendiği hallerde rehin hakkı alacağa bağlı bir fer’i hak olarak gözükmektedir.
Rehin hakkı bu halde alacağın mukadderatına tabidir.4
Taşınmaz rehninin arazi değerini tedavül ettirme görevini yüklendiği
hallerde, arazi değeri bağımsızlaştırılarak buna tedavül kabiliyeti
sağlanmaktadır. Bunun için taşınmazın farazi değer parçalarına bölünebileceği
ve taşınmaz rehninin, taşınmaz değerinin bir parçası ile sınırlandırılarak
kurulabileceği kabul edilerek, bir alacağın taşınmazın bir değer parçası
ile teminat altına alınması mümkün kılınmıştır. Medeni Kanun, bu kısmi
değerleri temsilen kıymetli evrak düzenlenmesini öngörmüştür. Kıymetli
evrakın düzenlenmesi ile, söz konusu olabilecek bir temel alacak yenileme
ile sona ermiştir. Taşınmaz rehni bu temel alacaktan tamamen bağımsızdır ve
yalnız kıymetli evrakta doğmuş olan soyut alacağı teminat altına alır. Böylece
kıymetli evrakta hem bir soyut alacak, hem de bunu teminat altına alan o
değerdeki taşınmaz rehni hakkı mündemiçtir. Kıymetli evrak el değiştirdikçe,
taşınmazın değer parçası da tedavül etmektedir.5
Yukarıdaki amaçları karşılayabilecek tek bir taşınmaz rehni türü bulmak
imkansızdır. Bu yüzden Medeni Kanun bu amaçları gerçekleştirmek için
temelde birleşen ancak hukuki düzenleniş tarzları açısından birbirinden
ayrılan üç tür taşınmaz rehni düzenlemiştir. Kişisel alacağı teminat altına
alma görevini karşılamak üzere “ipotek”, arazi değerini tedavül ettirmek
görevinin aracı olarak “ipotekli borç senedi” ve “irat senedi”. Bu üç taşınmaz
rehni çeşidi dışında, başka bir taşınmaz rehni türü kurulamaz. (MK. m.850)
Taşınmaz rehni çeşitlerini birbirinden ayıran kıstaslar, alacak ile rehin
hakkının karşılıklı ilişkisi; kişisel sorumluluk ve taşınmaz ile sorumluluğun
karşılıklı durumları; rehinli alacaklı ile rehin borçlusunun hukuki durumlarıdır.
Bu kıstaslar açısından her üç taşınmaz rehni çeşidinin durumu kısaca
şöyledir:
İPOTEK
İpotek, bir kişisel alacağın teminat altına alınması amacını güder.
MK.m.881’e göre, ipotek halen mevcut veya henüz doğmamış olmakla
beraber ileride doğması kesin yahut olası olan bir alacağı teminat altına
almak için kurulur. İpotek, teminat altına alınan alacağa bağlı bir haktır.
Geçerli bir alacak olmadan, geçerli bir ipotek de olmaz. Bir alacağı teminat
altına almak için ipotek kurulunca, borçlunun kişisel sorumluluğu devam
eder; bu sorumluluğun yanında ipotek dolayısıyla taşınmaz ile sorumluluk
doğmuş olur. Taşınmazın paraya çevrilmesinden elde edilen meblağ alacağı
4
5
Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.659.
Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.660.
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 13
karşılamazsa rehinli alacaklı borçlunun diğer malvarlığı değerlerine de
başvurabilir. İpotekli taşınmaz üzerindeki mülkiyetin, edim borçlusunun
tayini açısından hiçbir fonksiyonu yoktur. Borçlu sıfatıyla ipotekli taşınmazda
mülkiyet hakkı sahipliğinin birbiriyle ilişkisi yoktur. İpotek, eşyaya bağlı borç
doğurmaz. İpotekli taşınmaz maliki, malik olduğu için borçlu değildir. Borcu
ancak kendisiyle alacak arasındaki bir temel borç ilişkisinden doğabilir. Bu
yüzden de borçlunun mutlaka ipotekli taşınmazın maliki olması gerekmez
(MK. m.881/f.2). Taşınmaz maliki, bir üçüncü kişinin borcu için taşınmazı
üzerinde alacaklı lehine ipotek kurabilir. Bu halde ipotekli taşınmaz maliki
borçlu duruma gelmez; borç dolayısıyla kişisel sorumluluğu yoktur.6
İRAT SENEDİ
İrat senedi taşınmazın değerini tedavül ettirmek amacına yönelmiştir.
Taşınmaz değeri bağımsızlaştırılmıştır. Bağımsızlaştırılan bu değer,
taşınmazdan ödenmesi gerekli bir para borcu biçiminde bir yükümlülük
olarak taşınmaza yükletilmiştir. Yani bir para borcunun ifası ve bunun
taşınmazın değeri ile teminat altına alınması yükün içeriğini teşkil etmektedir.
Bu değer için irat senedi denilen bir kıymetli evrak düzenlenecektir. İrat
senedinin düzenlenmesi ile soyut bir borç doğar. Eğer irat senedi ile teminat
altına alınmak istenen bir temel alacak söz konusu ise, bu alacak yenileme
dolayısıyla sona ermiştir (MK. m.910). İrat senedi, hem alacağı hem de bunu
teminat altına alan taşınmaz rehnini kapsar.
İrat senedinde borçlunun borçtan dolayı sorumluluğu, yalnız taşınmazla
sınırlı ayni sorumluluktur. Bunun yanında borçlunun kişisel sorumluluğu
söz konusu edilemez (MK. m.903/f.3). Kıymetli evrakta mündemiç borç
ifa edilmezse, rehinli alacaklı ancak teminat teşkil eden taşınmazı paraya
çevirerek alacağını elde eder. Taşınmazın paraya çevrilmesinden elde edilen
meblağ alacağı karşılamazsa, karşılanmayan kısım için alacaklı borçlunun
diğer malvarlığı değerlerine başvuramaz.
İrat senedinde mündemiç borç bir eşyaya bağlı borçtur. İpotekten farklı
olarak borçlu, teminat teşkil eden taşınmazın mülkiyetine göre tayin olunur.
İrat senedi borçlusu, yüklü taşınmaza kim malikse odur.
İPOTEKLİ BORÇ SENEDİ
İpotekli borç senedi, hem kişisel sorumluluğun sürdüğü, hem de taşınmaz
değerinin tedavülünün mümkün olduğu bir taşınmaz rehni çeşididir.
Taşınmazın değeri bağımsızlaştırılmış ve “ipotekli borç senedi” adı verilen
kıymetli evraka bağlanarak tedavülü sağlanmıştır. Senedin düzenlenmesiyle
bir soyut alacak doğar ve teminat altına alınmak istenen bir temel alacak
varsa, senedin yenileme etkisi dolayısıyla sona erer. (MK. m. 910) Teminat
gösterilen taşınmaz yalnız bu senetten doğan alacağın teminatını teşkil eder.
İpotekli borç senedinden doğan borçtan dolayı, hem borçlunun kişisel
sorumluluğu, hem de taşınmaz ile sorumluluğu söz konusudur. Borçlu,
borcunu ödemezse, taşınmaz paraya çevrilir. Elde edilen meblağ, alacağı
6
Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.661.
14
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
karşılamazsa, borçlunun diğer malvarlığı değerlerine başvurulabilir.
İpotekli borç senedinde, irat senedinden farklı olarak bir eşyaya bağlı borç
ilişkisi kurulmamıştır: senetteki borç dolayısıyla borçluluk, teminat teşkil
eden taşınmazın mülkiyetine bağlanmış değildir. Bu yüzden taşınmazın maliki
ile ipotekli borç senedi maliki, bir başkasının ipotekli borç senedi borcu için
taşınmazını teminat gösterebilir (MK. m. 901)7
Buraya kadar rehin hakkı kavramını, taşınmaz rehnini ve Medeni
Kanunumuzda yer alan taşınmaz rehni türlerini genel hatlarıyla inceledik.
Şimdi, rehinle temin edilmiş olan para alacaklarının (rehinli alacakların) cebri
icra yolu ile nasıl alınacağını inceleyeceğiz.
§1. REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUNA BAŞVURMA ZORUNLULUĞU
İcra ve İflas Kanunu’nun 45. maddesinde yer alan bu kural, doktrin ve
Yargı içtihatlarında “ilk önce rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurma
zorunluluğu”8 , “önce rehne müracaat kuralı”9 gibi terimlerle ifade
edilmektedir.
İsviçre Federal Mahkemesi, önce rehne başvurma kuralının amacını şöyle
açıklamaktadır:
“ Önce rehne başvurma kuralı, gerekçesini borçlunun rehinli
malları borçlarını ödemek için ihtiyaç duyduğu meblağı elde etmek
üzere serbestçe paraya çevirme olanağına sahip olmamasında
ve bunun sonucu olarak, haciz yada iflas yoluyla takip edilmesi
halinde, borcunu rehinli malı satmakla ödeyebilecek durumda
olmasına rağmen, diğer mallarının paraya çevrilmesi ve hatta iflas
sonucuna katlanmak mecburiyetinde kalabilecek olmasında buluır.
Zaten alacaklı, borçlunun temerrüde düşmesi halinde alacağını bu
rehnin değeri üzerinden tahsil etmek için rehin almıştır. Bu nedenle
alacaklının öncelikle rehne başvurmak zorunda olduğu, bir kural
olarak kabul edilir .”10
Önce rehne başvurma kuralı, borçlunun yanında borçlunun rehinli alacaklı
dışındaki alacaklılarını da korumakta ve usul ekonomisine hizmet etmektedir.
Öncelikle, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip, takibin kesinleştirilmesi
aşamasından sonra hemen (araya haciz işlemi girmeden) paraya çevirme
aşamasına geçilmesine imkan veren ve bu nedenle haciz yoluyla takibe
göre daha çabuk sonuçlandırılabilen bir takip yolu olduğu için, önce rehne
başvurma kuralı, gereksiz haciz yoluyla takipleri önleyerek usul ekonomisine
hizmet etmektedir.
7
Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.662.
Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, (İstanbul:Türkmen Kitabevi,2004), s.840.
9
Saim Üstündağ, İcra Hukukunun Esasları, 8.Bası(İstanbul: Fakülteler Matbaası, 2004), s.309.
10
Bkz. İsviçre Federal Mahkemesinin 19 Ekim 1951 tarihli kararı, BGE Cilt 77 III, s.100-102.
8
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 15
Ayrıca rehinli alacaklının öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yoluna
başvurması sağlanarak, rehinli mal dışındaki haczi kabil malların diğer
alacaklılar tarafından birinci sırada haczine imkan verilmektedir. Bu kural
olmasa idi, rehinli alacaklı rehnin paraya çevrilmesi yolunu her zaman
müracaat edebileceği bir imkan olarak bir yanda saklayarak, öncelikle ve diğer
teminatsız alacaklılarla rekabet halinde haciz yoluyla takibe girişebilecek ve “
alacaklıların müşterek rehni makamında olan” (bkz. İİK m.311, bent 1) diğer
malları haczettirebilecek idi. Rehinli alacaklının bu şekilde, rehnin alacağı
karşılayıp karşılamayacağı henüz belli olmadan haciz yoluyla takibe girişmesi,
diğer alacaklıların ve cebri icra organlarının hacze iştirak (İİK m.100) ve sıra
cetveli (İİK m. 140-142) uygulamaları ile lüzumsuz yere meşgul edilmesine
yol açardı.
Sonuç olarak, alacağı bir rehinle12 temin edilmiş olan alacaklı (rehin
alacaklısı) alacağını cebri icra yolu ile almak isterse (kural olarak) ilk önce
rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmak zorundadır; (ilamsız veya
ilamlı) haciz yoluna (ve borçlu iflasa tabi ise iflas yoluna) başvuramaz. (İİK
m.45) Başvurursa icra müdürü bu istemi re’sen reddetmek zorundadır.
İlk önce başvurulan rehnin paraya çevrilmesi yolunda, icra dairesi
rehnedilen malı satar ve bedeli ile rehin alacaklısının alacağını öder. Satış
bedeli rehinli alacağı karşılamaya yetmezse, işte o zaman rehin alacaklısı
karşılanamayan alacak kesimi için (ilamsız veya ilamlı) haciz (veya borçlu
iflasa tabi ise iflas) yolu ile takip yapabilir (m.45,I,c.2;152,II).
Bu kuralın bazı istisnaları vardır. Aşağıdaki hallerde, rehin alacaklısı, ilk
önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmadan, (ilamsız, ilamlı) haciz
veya (borçlu iflasa tabi ise) iflas yollarından birine başvurabilir:
1) İİK’nun önce rehne başvurma kuralı hakkındaki 3. fıkrası, kambiyo
senetlerine dayanan takip hakkındaki 167. maddenin saklı olduğunu
belirtmekte: İİK m.167 ise alacağı kambiyo senedine bağlanmış olan alacaklının
“ alacak rehinle temin edilmiş olsa bile” kambiyo senetlerine dayalı haciz ve
iflas yoluyla takip usullerine göre takip yapabileceğini ifade etmektedir.
Yargıtay kararlarında bugün kabul edilen görüşe göre, alacağı kambiyo
senetlerine dayanan alacaklı, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, ipoteğin
paraya çevrilmesi yoluyla takip ile haciz veya iflas yoluyla takibi aynı anda da
yapabilir.13
2) Rehnedilen taşınmazın küçük meblağlar için paraya çevrilmesine engel
olmak için konulmuş olan İİK m. 45,f.4 ‘e göre, taşınmaz rehniyle teminat
altına alınmış faiz veya senelik taksit alacakları, rehnin paraya çevrilmesi
gerekmeden, haciz veya iflas yoluyla takip edilebilir.
11
Budak,İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip,s.15-17.
Buradaki rehin deyimi, ipotek ve taşınır rehni deyimlerine giren bütün taşınır ve taşınmaz rehinleri kapsar
(bkz. m.23,III).
13
Baki Kuru/Ramazan Arslan/Ejder Yılmaz, İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, 18. Bası(Ankara, Yetkin Yayınları,
2004), s.462.
12
16
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
3)Borçlar Kanunu’nun adi kefilin savunma imkanlarını düzenleyen
hükümlerine göre, alacak kefalet sözleşmesinden önce veya kefalet
sözleşmesi ile aynı zamanda rehinle güvence alınmış ise, adi kefalette kefil,
alacağın öncelikle rehinli malın bedelinden karşılanmasını talep edebilir (BK
m.486, f.2, 1. cümle).
Kefilin bu hakkını kullanması halinde, kefile başvurulabilmesi için öncelikle
asıl borçlu veya rehin veren üçüncü kişi aleyhine yapılan rehnin paraya
çevrilmesi yoluyla takibin tamamlanmış ve kesin rehin açığı belgesi alınmış
olması gerekir. Borçlar Kanunundaki bu hüküm, adi kefilin yararlanabileceği
maddi hukuka ilişkin bir def’i ifade etmektedir. Ancak, kefilin rehnin paraya
çevrilmesi def’inin istisnası olan BK. m.486, fıkra 2 nin son cümlesine göre
“borçlu müflis ise” rehnin paraya çevrilmesi defi uygulanmaz. Alacaklı rehnin
iflas idaresi tarafından paraya çevrilmesini beklemeden, adi kefili de haciz
veya iflas yoluyla takip edebilir. Böylelikle, borçlunun iflasından sonra adi
kefile karşı yapılacak takiplerin önce rehne başvurma kuralının istisnaları
arasında sayılması gerektiği kanısındayız14.
4) BK. m.487/1 şöyledir: “Kefil borçlu ile beraber müteselsil kefil ve
müşterek müteselsil borçlu sıfatı ile veya bu gibi diğer sıfatla borcun ifasını
deruhte etmiş ise alacaklı asıl borçluya müracaat ve rehinleri nakde tahvil
ettirmeden evvel kefil aleyhinde takibat icra edebilir.”
Esas olarak kefilin savunma imkanlarına ilişkin bir maddi hukuk hükmü olan
bu maddeye göre, adi kefil için öngörülmüş olan (ve borçlunun iflası haline
ilişkin istisnası yukarıda açıklanan) “rehnin paraya çevrilmesi def’i” müteselsil
kefil hakkında uygulanmaz. Buna göre, alacaklı asıl borçlu aleyhine rehnin
paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmadan veya asıl borçluya karşı başlattığı
rehnin paraya çevrilmesi ile takip devam ederken, önce rehne başvurma
kuralı ile karşılaşmadan müteselsil kefil aleyhine haciz veya iflas yoluyla takip
yapabilmelidir15.
§2. REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE TAKİP
I- Alacaklının alacağı teminatlı veya teminatsız olabilir. Alacağın teminat
altına alınmış olması halinde, bu teminat şahsi veya ayni teminat olabilir. Adi
ve müteselsil kefalet (BK.m.486,m.487) şahsi teminat olduğu halde, taşınır
veya taşınmaz rehni (MK.m.939,m.881) ayni teminat teşkil eder.
Üzerinde alacaklı lehine rehin tesis edilen taşınır veya taşınmaz mal borçlu
ya da üçüncü kişiye ait olabilir. Rehnedilen taşınır veya taşınmaz malın üçüncü
kişiye ait olması veya rehnin tesisinden sonra o malın mülkiyetini üçüncü
kişinin kazanması halinde, alacaklı alacağını rehinli mal bedelinden tahsil için
sadece üçüncü kişiye karşı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibe girişemez.
Zira, rehinle teminat altına alınan borç üçüncü kişinin borcu değildir. Üçüncü
14
15
Budak,İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip,s.24-25.
Budak,İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip,s.26.
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 17
kişi sadece başkasının borcunun teminatı olarak kendi malı üzerinde alacaklı
lehine rehin tesis etmiştir. Rehinli alacaklı, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile
takibe borcu rehinle teminat altına alınmış borçluya karşı girişir. İtiraz ederek
veya takip konusu borcu ödeyerek rehinli malının satılmasını önlemekte
menfaati olduğundan üçüncü kişiye de ödeme veya icra emri tebliğ edilmesini
kanun öngörmüştür.
Alacağın rehinle teminat altına alınmasından kasıt, vade geldiğinde
alacağın ödenmemesi halinde, alacaklının teminat teşkil eden taşınır veya
taşınmaz malı belirli prosedürü izleyerek paraya çevirtip, elde edilen paradan
alacağını alabilme imkanına sahip olmasıdır. Alacağı rehin ile teminat altına
alınmış alacaklı, vadenin gelmesine rağmen borcun ödenmemesi halinde,
ancak rehnedilen malın bedeli ile tatmin olunabilir (MK.m.873 ve m.946/1).
Alacağın vadesinde ödenmemesi üzerine, alacaklı yerine onun teminatını
teşkil eden merhun malın alacaklıya bırakılacağına dair anlaşma yapılamaz
(MK.m.873/1, m.949)16.
II- 1) Taşınmaz üzerinde rehin hakkı, ancak o taşınmaz tapu sicilinde
kayıtlı ise, tesis edilebilir. Tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar üzerinde rehin
hakkı tesis edilemez (MK.m.853)
Bir taşınmaz üzerinde rehin hakkı (ipotek) tesis edildiği zaman, o taşınmazın
teferruat (eklenti) ve mütemmim cüz’ü (bütünleyici parça) üzerinde de rehin
tesis edilmiş sayılır (MK.m.862/1).
Taşınmaz rehni (ipotek) tesis edildiğinde, nelerin teminat altına alınmış
olacağını MK.m.875 düzenlemiştir. İpoteğin alacaklıya sağladığı teminat
aşağıdaki kalemleri kapsar17.
- Anapara,
Takip giderleri ve gecikme (temerrüt) faizi
Rehnin paraya çevrilmesinin istendiği (borçlunun iflası halinde ise,
iflasın açıldığı) tarihe kadar muaccel olmuş 3yıllık faiz ve
Son vadeden başlayarak işleyen faiz.
Kesin borç (ana para) ipoteği, MK.m.875’de sayılan kalemlerin tamamını
kapsadığı halde, limit (azami meblağ-üst sınır) ipoteği, sadece ipotek akit
tablosundaki limit kadar alacağı teminat altına aldığından, alacaklı ancak
belirtilen bu miktar ile sınırlı olarak takip yapabilir. Limitin dışında kalan miktar
adi alacak olup, haciz veya borçlu iflasa tabi şahıslardan ise iflas yoluyla takip
edilebilir.
2) Taşınır rehninin tesisi ile nelerin teminat altına alınmış olacağını
MK.m.946 düzenlemiştir. Taşınır rehninin alacaklıya sağladığı teminat,
aşağıdaki kalemleri kapsar.
- Asıl alacak,
- Sözleşme faizleri,
16
17
Muşul, İcra ve İflas Hukuku,1.Baskı, (İstanbul:Legal Kitabevi,2005) s.672 vd.
Muşul, İcra ve İflas Hukuku, s.675.
18
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
- Takip giderleri,
- Gecikme (temerrüt) faizi.
III- Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip ikiye ayrılır.
1) Taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takip (m.145-147).
2) Taşınmaz rehninin (ipoteğin) paraya çevrilmesi yolu ile takip (m.148150d).
Her iki takip yolu için müşterek olan hükümler ise, İİK m.150e-153’de
düzenlenmiştir.
Taşınır veya taşınmaz rehninin paraya çevrilmesi yoluyla takip, ilamlı veya
ilamsız olabilir. Alacak ve rehin hakkı bir ilama ya da ilam dengi (muadili)
belgeye (m.38) dayanmıyorsa, izlenecek takip prosedürü ilamsız takip
prosedürüdür18.
§3. REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA İLAMLI TAKİP
I. Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip Prosedürü
A.Genel olarak
Alacaklının, alacak hakkı ve rehin hakkı bir ilam veya ilam niteliğinde bir
belge ile tespit edilmişse, alacaklı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip
yapabilir. Burada ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanacaktır
(m.150/h).
B.Takip Talebi
Rehin alacaklısı icra memuru nezdinde takip talebinde bulunur.
Gayrimenkul rehninde takip talebi ile birlikte ipotek akit tablosu da ibraz
edilmelidir. Memur, borçluya ve rehinli malın maliki 3.kişiye icra emri
gönderir. Gayrimenkullerde, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para
borcu ikrarını ihtiva ettiği ve alacağın muaccel olduğu görülürse, icra memuru
borçluya ve 3. şahsa birer icra emri gönderir (m.149).
C. İcra emri
İcra emri ilamlı takipte olduğu gibidir ancak şu hususlar farklıdır (m.149)
- Ödeme süresi, menkul rehninde 7 gün, ipotekte 30 gündür.
- Süresinde borç ödenmez ve icranın geri bırakılması hakkında bir karar
getirilmezse alacaklının, rehnedilmiş malın satışı isteyebileceği ihtar edilir.
Borçlu borcun ödendiği veya ertelendiğini iddia ediyorsa, icra
mahkemesinden icranın geri bırakılmasını isteyebilir (m.149a/I) icranın geri
bırakılmasında İİK m.33/I,II ve IV uygulanır. Buna göre borçlu itiraz sebeplerini,
borcun ödenmiş olduğunu, ertelendiğini yahut zamanaşımına uğradığını,
yalnız m.33/I ve II deki belgelerden biriyle ispatlayabilecektir.
İİK m.149/a/I; “İcra mahkemesinin geri bırakılma isteminin reddine ilişkin
kararına karşı istinaf yoluna başvuran borçlu veya üçüncü şahıs, takip konusu
alacağın yüzde onbeşi nispetinde teminat yatırmadığı takdirde satış durmaz.
18
Muşul, İcra ve İflas Hukuku, s.675
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 19
Bölge adliye mahkemesince talebin reddi hâlinde bu teminat, ayrıca hükme
hacet kalmaksızın alacaklıya tazminat olarak ödenir.
İİK m.33 ; “ İcra emrinin tebliği üzerine borçlu yedi gün içinde dilekçe ile
icra mahkemesine başvurarak borcun zamanaşımına uğradığı veya imhal
veya itfa edildiği itirazında bulunabilir. İtfa veya imha iddiası yetkili mercilerce
re’sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya
icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik
edildiği takdirde icra geri bırakılır.
İcra emrinin tebliğinden sonraki devrede tahakkuk etmiş itfa, imhal, veya
zamanaşımına dayanan geri bırakma istekleri her zaman yapılabilir. Bunlardan
itfa veya imhale dayanan istekler mutlaka noterlikçe re’sen yapılmış veya
tasdik olunmuş belgelere veya icra zaptına istinat ettirilmelidir.
İcra mahkemesi geri bırakılma talebini reddettiği takdirde borçlu ancak
istinaf veya temyiz yoluna başvuru süresi içinde alacağı karşılıyacak nakit
veya mercice kabul edilecek taşınır rehin veya esham veya tahvilat veya
taşınmaz rehni yahut muteber bir banka kefaleti göstermek şartiyle istinaf
veya temyiz yoluna başvurabilir Borçlunun yeter malı mahcuz ise veya
borçlunun talebi üzerine istinaf veya temyiz yoluna başvuru süresi içinde
yeter malı haczedilmişse bu fıkrada yazılı teminatı göstermeye lüzum yoktur.
Borçlu olmadığı parayı ödemek mecburiyetinde kalan borçlunun 72 nci
madde mucibince istirdat davası açarak paranın geriye verilmesini istemek
hakkı saklıdır”
İcra mahkemesi borçlunun icranın geri bırakılması talebini reddi
faraziyesinde borçlu bu kararı teminat yatırmadan temyiz edebilecektir. Fakat
temyiz yoluna başvuran borçlu takip konusu alacağın %15 i oranında teminat
yatırırsa, satışı durduracaktır (m.149a/II)19
II. Taşınır Rehninin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip
Yukarıda bahsedilen ilamlı takip prosedürü taşınır rehinlerini de
kapsadığından burada kısaca bahsedilip ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile
ilamlı takibe geçilecektir.
Alacak veya taşınır bir mal üzerindeki rehin hakkı veya her ikisi bir ilama veya
ilam niteliğindeki bir belgeye (m.38) bağlanmışsa, taşınır rehni sahibi alacaklı,
rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapabilir. Taşınır rehninin paraya
çevrilmesi yolu ile ilamlı takip, kanunda ayrıntılı şekilde düzenlenmemiş, bu
konuda ilamlı icraya ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanacağı genel olarak
belirtilmiştir (m.150/h). Bu durumda da öncelikle 58. maddeye göre rehin
özellikleri de dikkate alınarak bir takip talebi doldurulur.
Takip talebini alan icra müdürü, borçluya varsa rehinli malın maliki 3.
kişiye 32. maddeye göre bir icra emri gönderir. Bu icra emri ile borçluya 7 gün
içinde borcu ödemez ve icranın geri bırakılmasına ilişkin bir karar (m.33, 36;
HUMK m.443 vd.) getirmezse, rehinli malın satılacağı ihtar edilir. İcra emrini
19
Yıldırım, İcra Hukuku Ders Notları, 1. Bası(İstanbul: Alkım ,2002), s.170 vd..
20
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
alan borçlu, 7 gün içinde borcu ödemez ve icranın geri bırakılması kararı
da getirmezse, alacaklı rehnedilmiş olan taşınır malın satılmasını isteyebilir
(m.150/e)20.
III. İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip Prosedürü
A. Genel Olarak
İcra Hukukunda geçerli olan paraya çevirme ilkesi gereğince alacaklının,
rehinli taşınmazın belli bir takip usulü neticesinde satılıp paraya çevrilmesi
sonunda elde edilen meblağdan tatmini gerekir. İcra ve İflas Kanunu’nda
rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı ve ilamsız takibe ilişkin hükümler
ayrıca düzenlenmiştir (İİK m.145 vd) 21 .
İpotek, bir kişisel alacağın teminat altına alınması amacını güder. İpotek,
halen mevcut veya henüz doğmamış olmakla beraber, ileride doğması kesin
yahut olası olan bir alacağı teminat altına almak için kurulur22.
Kural olarak mevcut bir alacak için kurulan ipotek bir anapara ipoteğidir23.
Anapara ipotekleri doğrudan doğruya borçlunun kayıtsız şartsız borç
ikrarını yansıtır24. Borçlunun borcu kayıtsız şartsız kabul beyanı Tapu
Dairesince düzenlenen resmi senede şerh edilir.
Alacağın henüz doğmadığı, ileride doğacağı ya da doğması muhtemel olan
hallerde ise ipotek bir üst sınır ipoteğidir ve ipotek akit tablosu denilen resmi
senede kayıtsız şartsız borç kabulünün geçirilmesi mümkün olmayacaktır.
İşbu halde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılacak olan takip, ancak
ilamsız bir takip olabilir.
B. Anapara ve Üst Sınır İpotek Ayrımının Takibin Türü Açısından Önemi
Anapara ve üst sınır ipoteğinin ayrımı, takibin türü ve ipoteğin sağladığı
teminatın kapsamını belirlemede önem taşır. Türk Medeni Kanunu anapara
ve üst sınır ipotek ayrımını, ipotekle alacak arasındaki ilişkinin yoğunluğunu
esas almak suretiyle yapmıştır25. Türk ve İsviçre Medeni Kanunlarında anapara
ve üst sınır ipoteği ayrımına, esas itibariyle rehin kurulurken güvence altına
alınan alacağın miktarının belli olup olmaması temel teşkil eder.
MK. M.851’e göre “ Taşınmaz rehni, miktarı Türk parası ile gösterilen
belli bir alacak için kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması halinde,
alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde, taşınmazın güvence altına
alacağı üst sınır, taraflarca belirtilir.” Buna göre, bir alacağın miktarının belirli
olduğu hallerde anapara ipoteği,; belirli olmadığı hallerde ise üst sınır ipoteği
söz konusu olacaktır.
20
Pekcanıtez/Atalay/Özekes, İcra ve İflas Hukuku, 4.Bası (Ankara: Yetkin,2006), s.326.
Yücel, Banka Alacaklarının İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takibi, 1.Baskı (İstanbul; XII Levha
Yayınları,2010) s.151.
22
Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.661.
23
Ancak alacağın doğmuş ve belirli olduğu durumlarda da ana para ipoteği yerine üst sınır ipoteğiyle güvence
altına alınması mümkündür.
24
Postacıoğlu, İcra Hukuku Esasları, Güncelleştirilmiş, Genişletilmiş 5.Bası (İstanbul; Vedat Kitapçılık,2010)
s.702.
25
Kuntalp, Anapara Ve Üst Sınır (Maksimal) İpotek Ayrımı, Ankara, 1989.
21
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 21
Görüldüğü gibi; Rehinle temin edilmek istenen alacağın belli olmaması,
ileride doğacak veya doğması muhtemel bir alacak özelliği taşıması
faraziyesinde de, mevcut olmayan bir alacak için rehin tesis edilmesi
mümkündür. Bu imkanı 851. Maddenin ikinci fıkrası tanımaktadır26.
Anapara ipoteğinin koşullarının oluştuğu hallerde, taraflar anapara ipoteği
kurmak yerine, üst sınır ipoteği oluşturmayı tercih imkanına sahiptirler. Buna
karşılık, alacağın belli olmadığı hallerde ancak üst sınır ipoteğinin kurulması
mümkün olup, bu durumda anapara ipoteği tesis edilmesine cevaz yoktur.
Özellikle kredi hesabı, cari hesaptan doğan alacaklar ve şarta bağlı
alacaklar ile para borcu dışındaki verme, yapma veya yapmama borçları da
üst sınır ipoteğiyle teminat altına alınabilen alacaklardır27.
Ancak alacak miktarının belirsiz olduğu durumlarda ipotek yalnızca üst
sınır ipoteği olarak kurulabilecekken; alacak miktarının belirli olması halinde
kurulacak olan ipotek kural olarak anapara ipoteği olacak, fakat bu halde
tarafların anlaşmasına göre üst sınır ipoteği de kurulabilecektir28. Bu halde
ipoteğin türünü tespit için tarafların rehin sözleşmesindeki iradesine bakmak
gerekir. Ancak tarafların iradelerinin yorumlanması yoluyla bir sonuca
varılamazsa alacağın miktarının belli ve borcun mevcut olup olmadığına
bakılır. İpotek tesis edilirken alacağın miktarının belirli ve borcun mevcut
olması kaydıyla ipotek miktarı dışında faiz ve takip giderlerinin de rehin
teminatından yararlanacağının öngörülmüş olması halinde tarafların anapara
ipoteği kurmak istedikleri kabul edilebilecektir. Rehin sözleşmesinde ipoteğin
alacağa bağlı olarak limitli tesis edildiği hallerde üst sınır ipoteği olduğu kabul
edilecektir29.
İpoteğin anapara veya üst sınır ipoteği olması, Türk Hukukunda, yapılacak
takibin türü bakımından önem taşımaktadır. Kural olarak anapara ipoteğinin
mevcut olduğu durumlarda ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip;
üst sınır ipoteğinin mevcut olduğu durumlarda ise ipoteğin paraya çevrilmesi
yoluyla ilamsız takip yapılabileceği kabul edilmektedir. İpoteğin paraya
çevrilmesi yoluyla takibin türü bakımından esas alınan kriter, ipoteğin
türü olarak ortaya çıkar. Alışılmış şekilde mevcut ve miktarı belli alacaklar
için anapara ipoteği, miktarı belli olmayan alacaklar içinse üst sınır ipoteği
kurulmuş olması durumunda ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin
türünün (ilamlı mı ilamsız mı olacağının) tespiti sorun teşkil etmeyecektir30.
Alacağın miktarının belli ve borcun mevcut olması durumunda kural
olarak anapara ipoteği kurulabilecekken, tarafların iradesine göre üst sınır
ipoteği tesis edilmesi halinde yapılacak takibin ilamlı mı ilamsız mı olacağının
26
Postacıoğlu,s.704.
Altay,Sümer/Eskiocak,Ali, Türk Medeni Hukukunda Taşınmaz Rehni (İpotek), (İstanbul; Vedat Kitapçılık,
2007) s.32.
28
Kuntalp,s.22.
29
Kuntalp,s.24.
30
Yücel, s.156.
27
22
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
tespit edilmesi ise sorun teşkil edebilecektir. Zira kural olarak ipoteğin paraya
çevrilmesi yoluyla ilamlı takibin konusu, anapara ipoteğiyle teminat altına
alınmış kesin bir borçtur. Şu halde kesin ve miktarı belli bir alacağın anapara
yerine üst sınır ipoteğiyle temin edilmiş olması halinde borçluya karşı ilamlı
takip başlatılıp icra emri gönderilebilecek midir?
Bu soru BUDAK tarafından olumlu cevaplanmıştır. Yazara göre, alacağın
belirli ve borcun mevcut olması halinde, ipotek bir üst sınır ipoteği olarak
kurulmuş olsa da ilamlı takip yapılarak borçluya icra emri gönderilmesi
gerekmektedir. Bu halde, alacaklıya üst sınırı aşan faiz, takip gideri ve icra inkar
tazminatı ödenmeyecek, ancak üst sınırı aşmamak kaydıyla üç yıldan daha
eski döneme ait muaccel faiz alacakları dahi ipotek güvencesinin kapsamına
girecektir. Burada ilamlı takip yapılabileceğinin kabulü bakımından esas
teşkil eden kriter, ipotek sözleşmesinin kayıtsız şartsız bir para borcu içeriyor
olmasıdır31. Ancak miktarı belli olmakla birlikte henüz mevcut olmayan,
muhtemel bir alacağın üst sınır ipoteğiyle temin edilmiş olması durumunda,
ipotek sözleşmesi kayıtsız şartsız bir borcu içermeyeceğinden, yapılacak
takibin de ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip olması mümkün
olmayacaktır32.
Yargıtay’ın bazı karalarında ipoteğin ileride doğacak veya doğması
muhtemel bir alacak için değil, doğmuş ve kabul edilmiş bir alacak için
tesis edilmiş olduğu hallerde üst sınır ipoteğinin değil, anapara ipoteğinin
söz konusu olacağı kabul edilmiştir. Yargıtay 11. HD’nin 5.6.1992 tarih ve
E.1991/6839, K.1992/7445 sayılı kararı buna örnek teşkil eder; “Davaya
konu ipotek ileride doğacak veya doğması muhtemel bir alacak için değil,
doğmuş ve dava dışı kredi borçlusu şirketler tarafından kabul edilmiş bir
alacak için tesis edilmiş olup, matbu banka ipotek belgesine yapılan ekleme
ve düzeltmeler de, düzenlenen ipoteğin bir anapara ipoteği olduğunu açıkça
göstermektedir…..”
Yani Yargıtay, kesin borç için bir ipotek tesis edilmiş olması halinde
taraflar bunun bir üst sınır ipoteği olduğunu kararlaştırmış olsalar bile, söz
konusu ipoteğin bir anapara ipoteği olduğuna hükmetmiştir. Dolayısıyla
Yargıtay’ın bu kararı bakımından, miktarı belli ve kesin bir borcun tespiti
halinde anapara ipoteğinin mevcudiyeti kabul edileceğinden, borçluya da
icra emri gönderilebilecektir. Ancak dikkat edilecek olursa, Yargıtay burada
mevcut ve miktarı belli bir borcun varlığını anapara ipoteğinin sebebi olarak
gördüğü için yapılacak takibin de ilamlı takip olabileceğini kabul etmektedir.
Oysa doktrinde BUDAK tarafından, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı
takip yapılabilmesi bakımından ipotek sözleşmesindeki kesin borcun varlığı
kriterinin esas alınması gerektiği vurgulanmıştır. Gerçekten de bu kriter, İİK
m.149/I ve m.150/ı da borçluya icra emri gönderilebilmesi için şart koşulan
kriter ile uyumludur. Zira söz konusu madde metinlerinde “kayıtsız şartsız
31
32
Budak,s.93.
Budak,s.94.
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 23
borç ikrarını içeren ipotek akit tablosundan” bahsedilmektedir. Dolayısıyla,
ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin ilamlı mı ilamsız mı olacağının
tespiti bakımından esas alınması gereken kriterin “kesin bir borcun mevcut
olup olmaması” olarak vurgulanması isabetlidir.
C. İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takibin Tarafları
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin tarafları, alacaklı ile ipotekli
taşınmazın sahibi olan borçludur33 . Fakat, ipoteğin bir üçüncü kişi tarafından
gösterilmesi, yani borçlu dışındaki bir kişinin taşınmazı üzerinde ipotek
kurulması mümkündür (MK m.881/1) 34. Yani borçlu ve ipotekli taşınmaz
sahibi üçüncü kişi birbirinden farklı olabilir. Bu halde, ipotekli taşınmazın
maliki üçüncü kişi de takipte taraf olacak ve ona da ödeme/icra emri
gönderilecektir.
Ancak taşınmaz maliki üçüncü kişiye MK m.887’ye göre ihbar yapılmamışsa,
takip yapılması da mümkün değildir. Yargıtay HGK’nun27.4.2005 tarih ve
. 2005/19-220, K.2005/288 sayılı kararınca; “İpotekli taşınmazın maliki
borçluya karşı şahsen sorumlu değil ise, ipotek borçlusuna ödeme istemi
yapılmaksızın doğrudan doğruya ipotekli taşınmaz malikinden borcun
ödenmesi istenemez.”
Yani ipotek, borçtan şahsen sorumlu olmayan üçüncü kişinin taşınmazı
üzerinde tesis edilmiş ve ipotekle teminat altına alınan borcun muacceliyeti
de alacaklının ihbarına bağlı kılınmışsa, bu ihbarın şahsi borçluyla birlikte
taşınmaz maliki üçüncü kişiye de yapılması gerekir35.
D. Takip Talebi
1. Takip Talebinin İçeriği
a.
Genel Olarak
Takibin başlaması için, alacaklı tarafından icra dairesine yöneltilen bir takip
talebinin varlığı şarttır (İİK m.148). Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip,
haciz yoluyla takip ve iflas takibinden farklı, özel bir takip türüdür. Bu sebeple,
takip açıldıktan sonra, takip türünün bir kereye mahsus değiştirilmesi imkanı,
rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip türü için geçerli değildir36.
b. Alacaklı ve Borçlunun Kimlik ve Adres Bilgileri
Takip talebinde, öncelikle alacaklının kimlik ve adresinin açıkça belirtilmesi
gerekir. Borçlunun, takip alacaklısının kimliğini açık olarak öğrenmekte
menfaati vardır, zira ancak bu halde kendisine karşı yöneltilmiş olan takibe
karşılık verebilir.
Takip talebinde, borçlunun kimlik ve adres bilgilerinin de açıkça belirtilmesi
gerekir. İİK m.149/b/I’de borçluyla beraber (varsa) taşınmaz sahibi üçüncü
şahsa da ödeme emri gönderileceği hüküm altına alınmıştır. Asıl borçlu ile
gayrimenkul maliki üçüncü kişi arasında zorunlu takip arkadaşlığı vardır. İpotek
33
Yücel, s.169.
Budak, s.99.
35
Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, s.772.
36
Yücel, s.175.
34
24
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
üçüncü kişi tarafından verilmişse, bu kişinin de takip talebinde gösterilmesi
gerekir37.
c. Alacağın Tutarı, İstenen Faiz Miktarı ve İşlemeye Başladığı Gün
İİK m.58/3 uyarınca, alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarı
ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün, alacak veya
teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği
ve faizinin takip talebinde gösterilmesi gerekir.
d. İpotekli Taşınmaz
Takip talebinde, hangi taşınmazın ipotek edildiği, taşınmazın kütük, ada,
pafta ve parsel numaraları gösterilmelidir. Kanun, alacaklının takip talebinde
bulunurken, ipotek akit tablosunun tapu idaresince verilmiş resmi bir örneğini
ibraza mecbur olduğunu belirtmektedir (İİK m.148).
e. Takip Yolu
Alacaklının hangi takip yolunu seçtiğini de takip talebinde bildirmesi
gerekir. Alacaklının, ipoteğin mevcudiyetine rağmen, ipoteğin paraya
çevrilmesi yoluyla takip yerine, haciz veya iflas yollarından biri ile takibe
başvurması halinde icra müdürünün bu istemi resen reddetmesi gerektiği,
zira İİK m.45’in emredici bir hukuk kuralı olduğu kabul edilir.
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin ilamlı ve ilamsız olabileceği
daha önce açıklanmıştı. İşte, alacaklının, takip talebinde, ipoteğin paraya
çevrilmesi yoluyla takibin ilamlı mı ilamsız mı olduğunu belirtmesi gerekir38.
f.
Takibin Kiralara da Teşmil Edildiğinin Bildirilmesi
Alacaklı, MK m.863 gereğince, ipoteğin kapsamına dahil olan kiraları da
talep edebilir. Alacaklı, bu talebini sadece cebri icra aşamasında ileri sürebilir.
Bunun için alacaklı, takibini işleyecek kiralara teşmil ettiğini açıkça bildirmeli
ve icra dairesince kiracılara haber verilmesi için gerekli olan masrafları da
yatırmalıdır (İİK m.150/b).
E. Takip Talebine Eklenecek Belgeler
1. İpotek Akit Tablosunun Resmi Örneği
İpotek akit tablosu, ipoteğin kurulması sırasında tapu memuru tarafından
düzenlenen ve ipoteğin durumunu gösteren resmi senettir. Taşınmazı
üzerinde bir ipotek tesis ettirmek isteyen malik rehin sözleşmesinin yapılması
ve tescil edilmesi için, taşınmazın kayıtlı bulunduğu tapu sicil muhafızlığına
başvurarak, yazılı bir talepte bulunur. Bu talebindeki şartlar aynen akit
tablosuna geçirilir39.
Uygulamada ipoteğin temin ettiği kredi ilişkisinin tüm hükümlerinin de
akit tablosuna yazılıp taraflarca imzalandığı görülmektedir. Ayrıca anapara
ipoteğinin tesis edildiği hallerde, ipotekle ilgili kredi şartları akit tablosuna
37
Yücel, s.176.
Yücel, s.189.
39
Reisoğlu,Seza, İpoteğin Kapsam Hükümleri ve Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar, Ankara s.28.
38
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 25
geçirilirken, borçlu kayıtsız şartsız bir borç ikrarında bulunur ve bu da ipotek
akit tablosuna geçirilir40.
Alacaklı, takip talebine, ipotek akit tablosunun tapu dairesince verilmiş
resmi bir örneğini de eklemek zorundadır (İİK m.148).
Alacaklının, takip talebi ile birlikte ipotek akit tablosunun resmi onaylı
bir örneğini icra dairesine vermemesi, takibin icra müdürü tarafından resen
iptaline neden olmaz. Bu durumda şikayet süreye tabidir. Borçlu, ipotek akit
tablosunun resmi onaylı örneğinin takip talebine eklenmediği gerekçesiyle, 7
gün içinde şikayet yoluna başvurursa, icra mahkemesinin ödeme/icra emrinin
iptaline karar vermesi gerekir. Bu eksiklik kamu düzenine ilişkin olmadığından,
icra mahkemesinin icra/ödem emrini resen iptal etmesi mümkün değildir41.
2. Cari Hesap Veya Kredi Sözleşmesi ve Bunlara İlişkin Belgeler
İcra ve İflas Kanununda değişiklik yapan 18.02.1965 tarih ve 538 sayılı
Kanun’un 68. Maddesinin gerekçesinde, borçlunun takip talebine, varsa
150/a maddesinin birinci bendinde sayılan mukavele, makbuz ve belgeleri
de ekleyeceği ifade edilmiştir. İİK m.150/a nın birinci bendinde “İpotek,
bir cari hesap veya işleyecek kredi vesaire gibi bir mukavelenin teminatı
olarak verilmişse, icra mahkemesi bu mukavele ve bununla ilgili sair belge
ve makbuzları 68 inci maddedeki esaslara göre incelemek yetkisini haizdir”
hükmü yer almaktadır. O halde, ipoteğin cari hesap veya kredi gibi, bir
sözleşmenin teminatı olarak verildiği durumlarda, icra mahkemesinin sayılan
belgeleri inceleyebilmesi için, takip talebine ekli olarak alacaklı tarafından
icra dairesine sunulması gerekir42.
F. Takip Talebi Üzerine Yapılacak İşlemler
1. Kiracılara Haber Verilmesi
Rehinli mal kiraya verilmiş bir taşınmaz ise ve alacaklının da bu konuda
bir talebi varsa, takip talebini alan icra müdürü, takibin kesinleşmesini
beklemeden kiracıları takipten haberdar eder ve işleyecek kiraların icra
dairesine ödenmesini emreder.
Kiraların bloke edilmesi, alacaklı tarafından, henüz alacağın ya da ipotek
hakkının mevcudiyetinin açık bir şekilde tespit edilemediği bir safhada, takip
talebiyle birlikte istenmektedir. Borçlunun takibe karşı olası bir itirazı bile,
kiraların icra dairesi tarafından bloke edilmesini ilk etapta etkilemeyecektir.
İcra müdürü, borçlunun muaccel olmamış kiralar üzerindeki tasarruflarını ve
üçüncü kişilerin hacizlerini dikkate almadan kiraları bloke edecektir. Fakat
takip kesinleşmeden alacaklıya ödeme yapılamaz ve İİK m.9 uyarınca bu
paralar icra dairesince saklanır43.
Kiracı ihtara rağmen kira paralarını icra dairesine yatırmazsa, hakkında 356.
Madde hükmü kıyasen uygulanır ve bu hüküm doğrultusunda icra dairesi,
40
Reisoğlu, s.33.
Yücel, s.191.
42
Yücel, s.192.
43
Yücel, s.193.
41
26
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
başkaca bir merasime gerek olmaksızın, kiracıların maaş ya da mallarına haciz
uygulayabilecektir.
2. Tapu İdaresine Haber Verilmesi
Takip talebini alan icra müdürü, sicilde kayıtlı olan taşınmaz üzerinde
icra takibi başlatıldığını, ilgili tapu idaresine haber vermeye mecburdur. İcra
dairesinin bu bildirimi üzerine, tapu idaresi, taşınmaz hakkında ipoteğin
paraya çevrilmesi yoluyla takip başlamış olduğunu sicile şerh eder. Taşınmazı
bu şerh tarihinden sonra iktisap edenlere icra veya ödeme emri tebliğ
olunmaz (m.150/c).
Bu şerh nedeniyle malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisi
sınırlandırılmamaktadır. Malik, şerhe rağmen ipotekli taşınmaz üzerinde
tasarruf işlemi yapabilecektir. Ancak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip
kesinleşir ve alacaklıya satış isteme yetkisi gelirse, şerhten sonra malikin
yaptığı tasarruf işlemi dolayısıyla taşınmaz üzerinde hak sahibi olan kişiler,
taşınmazın satışına katlanmak durumunda kalacaktır44.
3. Satış Hazırlıklarına Başlanması
İİK m.150/d uyarınca, icra dairesi, takip talebi üzerine taşınmazın satışı
hazırlıklarına başlar. Bu amaçla tapudan kayıt örneklerini ve belediyeden
imar durumunu getirtir. Takibin kesinleşmesini beklemeden 128. Maddeye
göre kıymet takdirini yaptırır.
4. Taşınmazın İdare ve İşletilmesi
İİK m.92/III uyarınca icra dairesi taşınmazın idare ve işletilmesiyle eklentinin
korunması için gerekli tedbirleri alır. Bu çerçevede alınacak tedbirlerden biri,
taşınmazda kiracı varsa kiraların icra dairesine ödenmesini emretmektir.
Ayrıca icra dairesinin alacağı bir diğer tedbir, zarar görme ihtimali bulunan
eklentinin, rehin alacaklısının talebi üzerine, işletmenin faaliyetlerine engel
olmayacak şekilde muhafaza altına alınmasıdır45.
IV. İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip
A. Genel Olarak
Alacağı ipotekle (İİK m. 23/1) güvence altına alınmış olan alacaklı, şu
üç durumda “ipoteğin ilamlı takip yolu ile paraya çevrilmesi” isteminde
bulunabilir:
1) Alacaklının “alacağı” veya “ipotek hakkı” veya “her ikisi” bir ilam ya
da ilam niteliğindeki (m.38) bir belgede tespit edilmişse, alacaklı m.150/h
uyarınca ilamlı takip yapabilecektir.
2) “İpotek akit tablosu” , “kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarı” nı içeriyorsa
icra dairesi m.149 uyarınca takip borçlusuna bir icra emri gönderecektir.
3) “İpotek akit tablosu”, “kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarı” nı içermese
dahi, m.150/ı ya göre borçluya icra emri gönderilmesi mümkündür. Bunun
için, takip talebinde bulunan alacaklının alacağının borçlu cari hesap veya
44
45
Budak, s.137 vd.
Yücel, s.199.
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 27
kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen ‘nakdi’ veya ‘gayri nakdi bir kredi’
den46 kaynaklanıyor olması; krediyi kullandıran tarafın (banka), borçluya
(krediyi kullanan tarafa), ‘cari hesabın kesilmesine’, ‘kısa, orta, uzun vadeli
kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetini veya ‘gayri nakdi
kredinin ödenmiş olması’ nedeniyle tazmin talebini ya da ödeme ihtarını
noter marifetiyle göndermiş ve bu kredi alacağının bir üst sınır ipoteğiyle
temin edilmiş olması gerekir (İİK m.150/ı)47 .
B. İlamlı Takipte Yetki
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte yetki konusunda birden
fazla düzenlemenin dikkate alınması gerekmektedir.
İİK m.148, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip talebine ilişkindir.
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip bakımından yetkili icra dairesinin
tespitinde başvurulacak olan hüküm de madde 148 olacaktır. Buna göre;
ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte yetkili icra daireleri, İİK m.50
ve HUMK m.9-27 hükümleri uyarınca yetkili olanlar ve bunun yanında da
taşınmazın bulunduğu yer icra dairesidir.
İİK m.150/h uyarınca, alacağın veya rehin hakkının veya her ikisinin birden
bir ilam veya ilam niteliğindeki bir belgede tespit edilmiş olması halinde,
ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanacaktır. Buna göre, ilamlı
icrada yetkiyi düzenleyen m.34’ü göz önünde bulundurmak gerekir. İlamların
icrasının nereden isteneceğine ilişkin 34. Madde şu şekildedir: “İlamların
icrası her icra dairesinden talep olunabilir.”
Şu halde, alacağın yahut rehin hakkının veya her ikisinin birden bir ilam ya
da ilam niteliğindeki bir belgede tespit edilmiş ve m.150/h uyarınca ilamların
icrasına ilişkin hükümlere göre takip yapma hakkının olduğu hallerde,
alacaklının, talebini herhangi bir icra dairesine vererek takibi başlatması
mümkündür.
Acaba İİK m.150/h nın yaptığı atıf nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi
yoluyla ilamlı takipte de uygulama alanı bulan 34. Madde hükmü, kayıtsız
şartsız borç ikrarını içeren ipotek akit tablosuna dayanılarak m.149 a göre
veya banka alacaklarına ilişkin ö.150/ı ya dayanılarak yapılan takiplerde de
geçerli olabilecek midir? Yoksa, takibin m.149 ve 150/ı uyarınca başlatıldığı
hallerde yetki konusunda m.148’i mi uygulamak gerekecektir?
Yargıtay’ın yerleşik ihtiyaçları, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız
para borcu ikrarını içerdiği hallerde m.149 a göre yapılacak ipoteğin paraya
çevrilmesi yoluyla takibin de her icra dairesinde başlatılabileceği yönündedir.
Yargıtay, bu görüşü doğrultusunda 148. Maddede zikredilen yetkinin, 149.
Maddede yazılı kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren ipotek akit tablosuna
dayanılarak yapılan takiplerin haricindeki ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla
46
Bedeli ödenen /tazmin edilen) teminat mektubu ya da aval nedeniyle borçluya rücu, gayri nakdi krediye
örnek teşkil eder.
47
Talih Uyar, İcra Hukukunda Rehnin Paraya Çevrilmesi,2. Bası (İstanbul; 1992), s. 399.
28
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
yapılan takiplere münhasır olduğuna da karar vermiştir. Yargıtay’ın görüşü,
doktrinde de taraftar bulmuştur48.
Bunun karşısında yer alan görüş, m.150/h’nın yalnızca ilam ve ilam
niteliğindeki belgelere dayanılarak başlatılan takiplerde uygulanacağını,
dolayısıyla m.149 ve m.150/ı uyarınca başlatılacak takipler bakımından yetkili
icra dairesinin m. 148’e göre belirlenmesi gerektiğini ileri sürer49.
C. Alacağın ve İpotek Hakkının İlam ya da İlam Niteliğindeki Belgede
Tespit Edilmiş Olması
İİK m.150/h şu şekildedir: : “ Alacağın veya rehin hakkının yahut her ikisinin
bir ilamda veya ilam mahiyetini haiz belgelerde tesbit edilmiş olması halinde,
ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanır”
Bu hüküm taşınır ve taşınmaz rehninde ilamlı takibi düzenler. Resmi
senetle sabit olan ipotek hakkının, tek başına ilam ya da ilam niteliğindeki bir
belgeye bağlanması söz konusu değildir. İpotek hakkının varlığı dava konusu
edilse bile, mahkemenin bunun sonucunda ipoteğin varlığı ya da yokluğu
konusunda vereceği karar, alacağın varlığına bağlıdır.
İpotek hakkı, geçerli bir alacağın varlığına bağlı, alacağın doğumuyla
doğan ve bunu sona ermesiyle sona eren, feri nitelikte bir sınırlı ayni haktır50.
İpoteğin tapu sicilinde tescil edilmiş olması, rehin hakkının varlığına karine
teşkil eder. Taşınmaz üzerinde ipotek tesis edilmiş olmasının borçlu ile alacaklı
arasındaki borç ilişkisine bir etkisi yoktur. Yani , ipoteğin tapu siciline tescil
edilmiş olmasıyla alacak doğmaz ve tapu sicilindeki kayıt alacağın varlığına
dair kesin bir karine teşkil etmez51. Ancak, bir taraftan da, ipotek hakkının
alacağa bağlı (fer’i) bir hak olması dolayısıyla, alacağın sona erdiği iddiası,
ipotek hakkının sona erdiği iddiasını da içermektedir52.
Yalnızca ipotek hakkında bir hüküm içeren, örneğin üst sınır ipoteğinin
varlığını ve geçerliliğini tespit eden bir ilam, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla
ilamlı takip yapmak için yeterli olmayacaktır. Dolayısıyla, mahkemenin ipotek
hakkıyla beraber alacağın da varlığına hükmettiği hallerde ipoteğin paraya
çevrilmesi yoluyla takip yapılabilecektir.
İlamlı Takip Hükümlerinin Uygulanması
Alacak bir ilam ya da ilam niteliğindeki belgede tespit edilmiş ve bir ipotekle
de temin edilmişse, buna dayanılarak başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi
yoluyla takipte, ilamların icrasına ilişkin İİK hükümleri kıyasen uygulanacaktır
(İİK m.150/h).
Yetkili icra dairesi, ilamların icrasına ilişkin yetki kuralı olan İİK m.34
gereğince, Türkiye’nin herhangi bir yerindeki icra dairesidir. Alacaklı, takip
talebi ile birlikte elindeki ilam ya da ilam niteliğindeki belgeyi (İİK m.38) icra
dairesine verir53.
48
Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin/Özekes, s.348 ; Postacıoğlu, s.568.
Budak, s.122 vd. ;Muşul, s.856.
50
Kuntalp, s.13.
51
Kuntalp, s.13.
52
Budak, s.150 vd..
53
Kuru,Baki, İcra ve İflas Hukuku, 3.Bası, Cilt III (Ankara; Seçkin, 1993).
49
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 29
Takip talebiyle birlikte, ilam ya da ilam hükmündeki belgeyi alan icra
müdürü, borçlu ve varsa ipotekli taşınmaz maliki üçüncü şahsa bir icra emri
gönderir54. İcra müdürünce gönderilecek bu icra emrinde, borç ödenmediği
yahut icra mahkemesinden, Yargıtay’dan veya yargılamanın iadesi yoluyla
mahkemeden icranın durdurulmasına ilişkin bir karar getirilmediği takdirde,
alacaklının taşınmazın satışını isteyebileceği, borçluya ve varsa taşınmaz
maliki üçüncü şahsa ihtar edilir.
Buradaki icra emrinin m.149’a göre mi, yoksa m.32’ye göre mi düzenleneceği
tartışmalıdır. İcra emrinin 149. Veya 32. Maddelere göre düzenlenmesi, ödeme
süresinin m149’daki gibi otuz gün mü, yoksa ilamların icrası bakımından icra
emrini düzenleyen m.32’deki gibi yedi gün mü olacağının tespiti bakımından
önem taşımaktadır.
Yargıtay, İİK m.150/h uyarınca başlatılan takiplerde gönderilecek icra
emrinin m.149’a göre düzenlenmesi gerektiği yönünde kararlar vermiştir.
Dolayısıyla bu halde borçluya verilecek ödeme süresi de otuz gün olacaktır.
Doktrinde KURU55 tarafından savunulan ve çoğunluk tarafından takip
edilen görüş ise, takip talebin alan icra müdürünün, m.32’ye uygun olarak bir
icra emri düzenlenmesi ve borçluya gönderilmesi gerektiği yönündedir56. Bu
halde borçluya verilecek ödeme süresi de yedi gün olması gerekir.
D. Kayıtsız Şartsız Bir Para Borcu İkrarını İçeren İpotek Akit Tablosuna
Dayanılarak Yapılan İlamlı Takip (m.149)
1. Genel olarak
İpoteğin, doğmuş bir alacağı temin ettiği ve ipotek akit tablosunun kayıtsız
şartsız bir borç ikrarını içerdiği ve kural olarak ipoteğin bir anapara ipoteği
olduğu hallerde, ipotekli alacaklının, bu kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren akit
tablosuna dayanarak, icra müdüründen borçluya bir icra emri göndermesini
istemesi mümkündür57.
Alacaklı takip talebine, akit tablosunun tapu dairesince verilmiş resmi
bir örneğini de eklemek zorundadır (İİK m.148) Bu zorunlulukla güdülen
amaç, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içerip
içermediği konusunda icra müdürüne bilgi verilmesinin sağlanması olarak
kabul edilmektedir.
İşte alacaklının, takip talebinden, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla
ilamlı takip yapmak istediğini gören icra müdürü, alacaklının takip talebiyle
birlikte sunduğu ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını
içerdiğini ve alacağın da muaccel olduğunu tespit ederse, borçluya (ve
taşınmaz maliki üçüncü kişiye) bir icra emri gönderir (İİK m.149/I). İİK m.149
ve 149/a hükümleri, İİK m. 150/ı uyarınca yapılan takipler bakımından da
geçerli olacaktır.
54
55
56
57
Kuru,, Cilt III,s. 2456.
Kuru,, Cilt III,s. 2456.
Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin/Özekes, s.351.
Yücel, s.273.
30
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
2. İcra emri
İlamsız takiptekinin aksine, burada, takip talebini alan icra müdürü,
alacağın muaccel olup olmadığını ve ipotek akit tablosunun kesin borç ikrarını
içerip içermediğini resen göz önünde bulundurur58.
Alacağın muaccel olmadığını anlayan icra müdürü takip talebini
reddetmelidir. İcra müdürü, alacak muaccel olmadığı ve ipotek akit tablosu
kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediği halde icra emri gönderirse, borçlu ve
varsa taşınmaz maliki üçüncğ kişi; alacak muaccel olmasına ve ipotek akit
tablosu kesin borç ikrarını içermesine rağmen takip talebini reddederse de
alacaklı, icra mahkemesi nezdinde şikayet yoluna başvurabilir59.
İcra emrinde takip talebindeki kayıtlar; ipotek edilen taşınmazın maliki
üçüncü bir kişiyse, bunun kimliği ve adresi; borcun otuz gün içinde ödenmesi
ihtarı; borç otuz gün içinde ödenmez ve icranın geri bırakılmasına dair bir
karar da getirilmezse alacaklının taşınmazın satışı isteyebileceği ihtarı yer alır.
3. İcranın Geri Bırakılması
Kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren akit tablosuna dayanılarak başlatılan
takiplerde icranın geri bırakılması İİK m.149 ve m.149/a’da düzenlenmiştir.
İİK m.149; “İcra memuru, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir
para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa,
borçluya ve gayrimenkul üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya
gayrimenkulün mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra
emri gönderir.
Bu icra emrinde borcun otuz gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde
borç ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir
karar getirilmezse, alacaklının gayrimenkulün satışını isteyebileceği bildirilir.”
m.149’un ikinci fıkrasındaki “…icra emrinde borcun otuz gün içinde
ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve icra mahkemesinden
icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse...” ibaresi, icranın
geri bırakılmasının, icra mahkemesinden hangi süre içinde talep edileceği
konusunda karışıklığa yol açmıştır.
BUDAK, borçlunun icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını, borcun
ödenmesi süresi gibi otuz gün içinde isteyebileceğini düşünmektedir60.
YÜCEL, bu hükmü m.149/a ve onun yaptığı atıfla m.33’le birlikte
yorumlandığında, icranın geri bırakılması için talep süresinin icra emrinin
tebliğinden itibaren yedi gün olduğunun tespitinin mümkün olduğunu
düşünmektedir61.
Doktrinde bu konudaki yaygın düşünce, İİK m.149’a dayanan takipte
borcun ödenmesine ilişkin sürenin otuz gün, icra emrinin geri bırakılması için
icra mahkemesine başvuru süresinin ise m.33 uyarınca yedi gün olduğudur62.
58
Kuru, El Kitabı, s.862.
Kuru, El Kitabı, s.862.
60
Budak, s.154 vd
61
Yücel, s.275.
62
Kuru ,El Kitabı, s.863.
59
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 31
İcranın geri bırakılması için yedi günlük sürede başvurulması gereği
yalnızca icra emrinin tebliğinden önceki dönemde borcun ertelenmiş veya
itfa edilmiş olduğu hallere ilişkindir. Yoksa icra emrinin tebliğinden sonraki
dönemde borcun ertelenmiş veya itfa edilmiş olduğu iddiası her zaman ileri
sürülebilir63.
İcranın geri bırakılması, icra mahkemesinden talep edilmelidir. İcra
dairesine yöneltilen talep geçerli olmayıp, reddi gerekir64.
İcra mahkemesinde icranın geri bırakılması talebinde bulunan borçlunun
ya da taşınmaz malikinin talebi, erteleme ya da itfa iddiasını, yalnız yetkili
merciilerce (mesela noterlerce) resen düzenlenmiş veya onaylanmış belge
veya imzası icra dairesinde, icra mahkemesinde veya mahkeme önünde
alacaklı tarafından ikrar edilmiş belgelerle ispat etmesi halinde kabul edilir
(m.149/a,m.33/I ve II)65.
İcranın geri bırakılması hakkındaki talebin icra mahkemesi tarafından kabulü
veya reddine ilişkin karara karşı temyiz ve karar düzeltme yoluna başvurulabilir
(İİK m.363,b.1;m.366/III). Buna göre, icra mahkemesi borçlunun icranın
geri bırakılması talebini reddederse, m.33/III’den farklı olarak borçlu veya
taşınmaz maliki üçüncü kişinin bu kararı teminat yatırmaksızın temyiz etmesi
mümkündür. Zira, burada alacak zaten ipotekle teminat altına alınmıştır66.
Ancak bu karara karşı temyiz yoluna başvuran borçlu ya da taşınmaz maliki
üçüncü kişinin, satışı durdurabilmesi için takip konusu alacağın yüzde onbeşi
oranında teminat yatırması gerekir. Bu teminatın yatırılması halinde ipotekli
taşınmaz temyiz incelemesinin sonuna kadar satılmaz67. İİK m.149/a nın son
cümlesi uyarınca, temyiz talebinin reddi halinde bu teminat, ayrıca hükme
gerek olmaksızın alacaklıya ödenir. Doktrinde, teminatın alacaklıya ödenmesi
için karar düzeltme süresinin geçmiş veya talebin reddedilmiş olmasının
gerektiği savunulmaktadır68.
İcranın geri bırakılması talebini reddeden icra mahkemesi kararının
bozulması ve icra mahkemesinin bozmaya uyması halinde teminat borçluya
geri verilir; direnme kararı verilmesi halinde ise borçlu, direnme kararını
yeniden temyiz edebilir ve bu kere temyiz, ipotekli taşınmazın satışını ayrıca
teminat yatırmaya gerek olmaksızın durdurur69.
4. Menfi Tespit ve İstirdat Davaları
Borçlu veya taşınmaz maliki üçüncü kişi, borcun icra emrinin tebliğinden
önce sona erdiği veya vadesinin ertelendiği iddiasında bulunmayıp da, borcun
hiç doğmadığını ya da daha sonra sona erdiğini ileri sürerse başvurulacak
63
64
65
66
67
68
69
Kuru ,El Kitabı, s.863.
Kuru ,C.III, s. 2460.
Kuru ,El Kitabı, s.863.
Budak, s.155 vd..
Kuru ,El Kitabı, s.864.
Budak, s.157.
Yücel, s.278.
32
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
yol menfi tespit, veya (borç ödenmişse) istirdat davasıdır70. Borcun hiç
doğmadığını ya da daha sonra sona erdiğini icranın geri bırakılması yoluyla
ileri süremez71.
İİK m.33/4 uyarınca: “Borçlu olmadığı parayı ödemek mecburiyetinde
kalan borçlunun 72 nci madde mucibince istirdat davası açarak paranın
geriye verilmesini istemek hakkı saklıdır.”
Maddede her ne kadar menfi tespit davasından bahsedilmişse de, bunun,
538 sayılı Kanun’la İİK’da yapılan değişiklik sırasında meydana gelen bir
unutmadan kaynaklandığı doktrinde kabul edilmektedir72.
Borcun itfa edildiği veya ertelendiği hallerde, elinde İİK m.33/I’de sayılan
belgelerden biri olmayan borçlu ya da taşınmaz maliki üçüncü kişi de menfi
tespit ya da istirdat davası açabilir73.
BUDAK, aslında genel haciz yoluyla takip başlığı altında düzenlenmiş İİK
m.72 hükmünün, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip hakkındaki
m.150 uyarınca yapılacak takipler bakımından, takip türüne uygun olduğu
ölçüde, kıyasen uygulandığını; kanunun amacına göre yorumu çerçevesinde,
ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte de m.72 hükmünün kıyasen
uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Yazar, bu sebeple, takipten önce
menfi tespit davası açan borçlunun, ipotek değerinin yeterli teminatı teşkil
ettiği hallerde, ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasını talep ederken
alacağın en az yüzde on beşi tutarında teminat yatırılmasının zorunlu olmadığı
kanısındadır74.
§.4 İPOTEĞİN İCRA VE İFLAS KANUNUNUN 150/I MADDESİ UYARINCA
PARAYA ÇEVRİLMESİ
I. Genel Olarak
İpoteğin var olan, ileride doğacak ya da doğması muhtemel bir alacak
için tesis edilebileceğini daha önce belirtmiştik. İpoteğin ileride doğacak bir
alacağı ya da işleyecek cari hesabın bakiyesini temin etmek üzere tesis edildiği
hallerde, borcun sebebi belli olmakla birlikte, ya borç henüz doğmamıştır
ya da borç miktarı kesin olarak belli değildir75. Şarta bağlı alacakları temin
eden ipotekler bu çerçevede değerlendirilir. Örneğin bir bankanın teminat
mektubu vermesi ve bunu ödeme ihtimali karşısında kontrgaranti olarak
ipotek tesis edilmesi halinde, aslında alacak henüz doğmamıştır. Banka ancak
teminat mektubunu ödemek durumunda kalırsa kontrgarana karşı alacaklı
duruma geçecektir76. Bunun gibi, işleyecek bir cari hesabın ileride vereceği
70
71
72
73
74
75
76
Postacıoğlu, s.260 ; Budak, s.158.
Yücel, s.279.
Postacıoğlu, s.259; Kuru, s.817,818.
Budak, s.158.
Budak, s.158 vd.
Postacıoğlu, s.571.
Postacıoğlu, s.571.
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 33
borç bakiyesini belli bir limite kadar temin etmek üzere tesis edilen ipotekler
de bu kapsamdadır77.
İşte bu halde, yani alacağın henüz mevcut olmadığı ve bu nedenle alacağı
temin etmek üzere limit ipoteğinin tesis edilmiş olduğu hallerde yapılacak takip
kural olarak, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takiptir. Alacaklının
takip talebi üzerine icra müdürü, borçluya bir ödeme emri gönderecektir.
Ancak, alacaklının bir kredi kurumu ve alacağın da borçlu cari hesap veya
kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi ve gayrinakdi bir krediden
kaynaklanıyor olması halinde, alacağın teminatı olan ipotek bir limit ipoteği
olsa dahi, kredi kurumu, hesap özeti, tazmin talebi ya da borcun ödenmesine
ilişkin ihtarı, krediyi kullanan tarafa noter aracılığıyla gönderdiğini ispat
ederek, İİK’nın 149. Maddesi uyarınca işlem yapılmasını, yani krediyi kullanan
tarafa bir icra emri gönderilmesini sağlayabilir (İİK m.150/ı).
II. Hükmün Objektif ve Sübjektif Uygulama Kapsamı
A. Genel Olarak
3182 Sayılı mülga Bankalar Kanunu’nun 91. Maddesi, banka ve kredi borçlusu
arasındaki kredi ilişkisinin teminatını teşkil eden ipoteğin paraya çevrilmesini,
İİK m.149 hükmüne de yollama yapmak suretiyle düzenlemekteydi. Bu 91.
Madde hükmünde de üst sınır ipoteğinin paraya çevrilmesi söz konusuydu,
zira madde hükmünde açıkça, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para
borcu ikrarını içermediği durumlardan bahsedilmişti.78
3182 sayılı bankalar Kanunu’nun 91. Maddesi sadece cari hesap
bakımından bir düzenlemeyi içermekteyken, kısa, orta, uzun vadeli krediler
ve tazmin edilmiş gayrinakdi krediler(teminat mektubu kredisi gibi) İcra İflas
Kanunu’nun 150/ı maddesinin kapsamına alınmıştır.79
İİK m.150/ı ‘ nın sübjektif uygulama kapsamı ise tartışmalı bir husustur.
Bu hükme dayanarak yalnızca bankaların ilamlı takip yapabileceğini kabul
eden bir görüş olduğu gibi; bankalar dışındaki özel ya da tüzel diğer kişilerin
de “krediyi kullandıran taraf” olarak bu maddede sağlanan imtiyazdan
yararlanabileceğini savunanlar mevcuttur.
B. Hükmün Objektif Uygulama Alanı
1. Cari Hesap Şeklinde İşleyen Krediler
Bankaların, müşterileriyle yapmış oldukları değişik işlemlerden dolayı
karşılıklı olarak birbirlerinden olan alacaklarını, ayrı ayrı istemekten vazgeçip,
bunları hesaben tasfiye etmek ve neticede meydana gelecek bakiyeye göre
borçluluk ve alacaklılık durumunu tespit etmek amacıyla zimmet ve matlup
kalemleri şekline çevirmek üzere açtıkları hesaplara cari hesap denir. Belirli
bir limit dahilinde zimmet bakiyesi devredebilmek üzere bankalarca açılan
cari hesaplar da cari hesap kredisi veya borçlu cari hesap olarak adlandırılır.
77
78
79
Postacıoğlu, s.571.
Yücel, s.284..
Yücel, s.289,290.
34
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
2. Kısa, Orta ve Uzun Vadeli Nakdi ve Gayrinakdi Krediler
3182 Sayılı Kanun’un 90 ve 91. Maddelerinin İİK’ya 68/b ve 150/ı maddeleri
olarak alınmasıyla birlikte, kısa orta ve uzun vadeli nakdi ve gayrinakdi krediler
de uygulama kapsamına alınmıştır. Bankaların açtıkları ve karz akdi şeklinde
işleyen, kısa orta ve uzun vadeli kredilerde, anapara ipoteği tesis etmeleri
gerektiği düşünülebilir. Anapara ipoteğinin mevcut olduğu hallerde, alacaklı
bankanın İİK m.150/ı ya dayanarak takip yapmasına gerek yoktur. Zira bu
halde ipotek akit tablosu kayıtsız şartsız bir borç ikarını içereceğinden, İİK’nın
149. Maddesine göre ilamlı takip başlatmak mümkündür. Bu şartlar altında
bankaların, kısa , orta uzun vadeli nakdi ve gayrinakdi kredi alacaklarını temin
etmek amacıyla üst sınır ipoteği kurmalarının ve buna daynarak İİK m.150/ı
uyarınca takip yapmalarının beklenemeyeceği söylenebilir.
Uygulamada banka ile kredi alan arasında kredi ilişkisi kurulduğunda
bunun teminatı olarak genellikle bir üst sınır ipoteği tesis edilmekte ve bu
ipotek, kredi alanla banka arasındaki diğer kredi ilişkileri için de teminat teşkil
etmektedir. Bu sebeple, anapara ipoteği tesisinin mümkün olduğu hallerde
dahi üst sınır ipoteğinin tercih edildiği görülmektedir.
C. Hükmün Sübjektif Uygulama Alanı
1. Aktif Taraf
Doktrinde, İİK m.150/ı hükmünün ancak, bankaların kredi veren
konumunda olduğu hukuki ilişkilerde uygulanabileceği savunulmaktadır.
Buna göre, yürürlükteki mevzuat karşısında borçlu cari hesap veya kısa, orta
ve uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde, kredisi kullandıran tarafın,
banka dışında bir gerçek ya da tüzel kişi olması söz konusu olamaz. Ayrıca
bu görüş uyarınca; borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi, hesap
özeti gibi kavramlar, bankacılık literatürüne aittir80.
Yargıtay’ın bazı kararlarında, İİK m.150/ı’nın yalnızca bankalar tarafından
verilen krediler için değil, cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi
şeklinde işleyen tüm nakdi veya gayrinakdi kredilerde uygulanabileceği ifade
edilmiştir81. Ancak Yargıtay, krediyi kullandıran tarafın bir banka olmadığı,
mesela bir finansal kiralama şirketi olduğu bir çok halde, arada borçlu cari
hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi
bir kredi ilişkisi olmadığından hareketle, İİK m.150/ı’nın uygulanmasına imkan
olmadığına karar vermiştir82.
2. Pasif Taraf
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin pasif tarafı, krediyi kullanan
taraftır. Fakat daha önce de belirtildiği gibi, ipotekli taşınmasın malikinin
krediyi kullanan taraf dışında üçüncü bir kişi olması halinde, ipotekli
taşınmazın maliki üçüncü kişi de takipte pasif taraf olacaktır. Bu durumda
malike de ödeme/icra emri gönderilir.
80
81
82
Budak, s.164 vd.
Yarıtay 12. HD’nin 19.10.1995 tarih ve E.12444, K.14067 sayılı kararı (Kuru, s.865).
Yargıtay 12. HD’nin 1.6.2004 tarih E.2004/10327, K.2004/13939 sayılı kararı.
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 35
D. İİK m.150/ı Hükmü Uyarınca İlamlı Takip Yapılabilmesinin Şartları
1. Genel Olarak
Krediyi kullandıran bankanın, İİK m. 150/ı uyarınca ipoteğin paraya
çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapabilmesi için borçlu cari hesap veya kısa
orta, uzun vadeli nakdi ya da gayrinakdi kredi ilişkisinden kaynaklanan
muaccel bir alacağın olması; bu alacağın bir üst sınır ipoteğiyle teminat altına
alınmış bulunması; hesap özeti, tazmin talebi ya da ihtarın noter aracılığıyla
borçluya gönderilmiş olması gerekir.83
2. Borçlu Cari Hesap veya Nakdi ya da Gayrinakdi Kredi İlişkisinden
Kaynaklanan Muaccel Alacak
Bankanın İİK m.150/ı uyarınca krediyi kullanan tarafa karşı takip
yapabilmesi için, krediden kaynaklanan alacağın muaccel bir alacak olması
şarttır84. İpotekle temin edilmiş, müeccel kredi borçları veya tazmin edilmemiş
gayrinakdi krediler için takip yapılarak m.150/ı uyarınca krediyi kullanan
tarafa icra emri gönderilmesi mümkün değildir.
Bankaların ipotek kapsamında olmakla birlikte, henüz muaccel olmayan
alacakları olabilir. Örneğin, bankanın müşterisine verdiği 20.000 TL meblağlı
bir teminat mektubu nedeniyle bu meblağda bir üst sınır ipoteği tesis
edilmiştir. Bankanın tazmin ettiği miktar ise 3.000 TL’dir. Banka, teminat
mektubu dolayısıyla tazmin ettiği bu 3.000 TL tutarındaki muaccel alacağı
için takip başlatabilir. Ancak henüz tazmin etmediği bedeli, alacak muaccel
olmadığı için, takibe koyması mümkün değildir85.
3. Takibe Konu Alacağın Teminatı Olarak Üst Sınır İpoteğinin Varlığı
Üst sınır ipoteği kural olarak henüz doğmamış, ancak doğması kesin ya da
muhtemel alacakları temin etmek için tesis edilen ipotek türüdür. Burada,
ipotek tesis edilirken alacağın miktarı henüz bilinmediğinden, belirlilik
ilkesi uyarınca, taşınmazın azami ne miktar için teminat teşkil edeceği,
ipotek sözleşmesinde taraflarca kararlaştırılır. Üst sınır ipoteğinde, alacak
bakımından bir üst sınır tespit edilerek teminatın kapsamı belirlenmektedir.
4. Hesap Özeti, Tazmin Talebi ya da İhtarın Krediyi Kullanan Tarafa
Gönderilmesi
İİK m.159/ı uyarınca takip yapabilmek için, cari hesabın kesilmesine veya
kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap
özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin
veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın, krediyi kullanan tarafa noter
aracılığıyla kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen
adrese gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini veya m.68/b gereğince tebliğ
edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz
etmek gerekir. Zira borcun ödenmesi için ihbar yapılmadan borçlunun
mütemerrit kılınması ve ona karşı takip yapılması mümkün değildir86.
83
Yücel, s.300.
Uyar, s.399.
85
Yücel, s.305.
86
Uyar, s.399.
84
36
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
Şu halde, krediyi kullandıran tarafın, borçlu cari hesabı kat ederek alacağı
muaccel kıldığına dair ihbarnameyle birlikte hesap özetini de krediyi kullanan
tarafa noter aracılığıyla göndermesi gerekir. Cari hesap şeklinde işleyen kısa,
orta, uzun vadeli kredi sözleşmeleri de bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin de kredi
kullanan tarafa noter aracılığıyla tebliği şarttır87.
Krediyi kullandıran bankanın noter marifetiyle gönderdiği hesap özeti,
tazmin talebi ya da ödeme ihtarını tebellüğ eden krediyi kullanan taraf,
tebliğ tarihinden itibaren 8 gün içinde buna itiraz edebilir. Yalnız İİK m.150/ı
uyarınca şikayet yoluna başvurabilmek için, krediyi kullanan tarafın itirazını
noter kanalıyla yapması gerekir88.
Krediyi kullanan tarafın bu 8 günlük süre içinde, aldığı (gönderilen) hesap
özeti ya da tazmin talebine itiraz etiğini notere bildirmesi yani bunlara itiraz
için notere başvurması yeterli midir?
Doktrinde89, borçlunun itirazının da alacaklıya ulaşmasının zorunlu olduğu
ifade edilmiştir. Alacaklı lehine yapılan bu yorum uygulamada borçluların
çok aleyhine sonuçlar doğurur. Sekiz günlük itiraz süresinin 3. ya da 4.
günü notere itiraz için başvurduğu halde, kalan süre içinde tebliğ işleminin
gerçekleşmemesinden borçluyu sorumlu tutmak çok ağır olur. Kaldı ki, İcra ve
İflas Kanununun borçluya itiraz hakkını tanıdığı tüm durumlarda, borçlunun
bu süre içinde itiraz makamına - icra dairesi veya icra mahkemesine başvurması yeterli olup, ayrıca itirazın itiraz süresi içinde alacaklıya ulaşması
da aranmadığından, burada da aynı çözüm şeklinin benimsenmesi daha
uygun olacaktır.
Yargıtay da konuya ilişkin bir kararında 8 günlük sürenin, itirazın notere
tevdi süresi olduğunu belirtmiştir90.
5.İİK m.150/ı Uyarınca İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takipte Yetki
İİK m.150/ı da, krediyi kullandıranın bu maddedeki -yukarıda saymış
olduğumuz- şartları yerine getirmesi halinde, ipoteğin paraya çevrilmesi
yoluyla takip talebini alan icra müdürünün İİK.m.149 uyarınca işlem yapacağı
ifadesine yer verilmiştir. O halde yetki konusunda m.149’a göre hareket etmek
gerekecektir. Dolayısıyla, m.150 çerçevesinde yapılacak takipler için de yetkili
icra dairesinin İİK m.148’e göre belirlenmesi gerekir91.
6. Takip Talebi
İpoteğin ilamlı takip yolu ile paraya çevrilmesi, alacaklının takip talebi ile
başlar92. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip talebi ve içeriği yukarıda
ayrıntılı olarak işlendiğinden burada sadece m.150/ı uyarınca yapılacak
87
Yücel, s.311,312.
Yücel, s.315.
89
Reisoğlu, Bankalar Açısından İcra ve İflas Kanunundaki Yeni Düzenlemeler , s.16.
90
Yargıtay 12.HD.’nin 5.12.1990 tarih ve E. 11765, K.12592 sayılı Kararı.
91
Yücel, s.323
92
Uyar, s.399.
88
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 37
takiplere özgü kısımların tekrarıyla yetinilecektir.
Üst sınır ipoteğinin mevcut olduğu hallerde takip talebinde, alacağın
ipotek sınırını aşmayacak biçimde gösterilmesi gerekir. Alacaklının ipotek
limiti içinde kalmak şartıyla faiz istemesi de mümkündür. Krediyi kullandıran
tarafın alacağı, itiraz edilmeyen hesap özeti, tazmin talebi veya ödeme
ihtarındaki miktar bakımından kesinleşmiş sayılır. Bu nedenle, ilamlı takip
talebinde, kesinleşen bu miktar üzerinden istemde bulunulması gerekir.
İpotek akit tablosunun resmi örneğinin ve cari hesap veya kredi sözleşmesi
ve bunlara ilişkin belgelerin takip talebine eklenmesi gerekir93. Alacaklı,
hesap özeti tazmin talebi veya ödeme ihtarının noter marifetiyle borçluya
gönderildiğine dair noterden tasdikli suretlerini de takip talebine eklemek
zorundadır94.
7. İcra emri
Krediyi kullanan tarafın takip talebini ve takip talebine ekli olarak verdiği
belgeleri krediyi kullanan tarafa gönderdiğine ilişkin noterden tasdikli sureti
alan icra müdürü m.149’a göre işlem yaparak borçluya bir icra emri gönderir.
Takip talebini alan icra müdürünün ilamsız takiptekinin aksine m.149/1
uyarınca alacağın muaccel olup olmadığını araştırması gerekir. Zira burada
kredi borçlusuna bir icra emri gönderilecek. Yani takibin itirazla durması söz
konusu olmayacaktır95.
İcra müdürü tarafından gönderilecek olan bu icra emrinde şunlar yer alır:
1) Takip talebindeki kayıtlar,
2) Taşınmaz, üçüncü bir kişi tarafından rehnedilmiş ya da mülkiyeti üçüncü
bir kişiye geçmişse, bunun adı soyadı ve ikametgahı,
3) Borcun otuz gün içinde ödenmesi gereği,
4) Otuz gün içinde borç ödenmez veya icra mahkemesinden icranın geri
bırakılmasına ilişkin bir karar getirilmezse, alacaklının, m.150/e taşınmazın
satışını isteyebileceği ihtarı, yazılır.96
Uygulamada icra emri olarak bu kayıtları içeren basılı örnekler
kullanılmaktadır.
8. İcranın Geri Bırakılması
Görüldüğü gibi burada kredi borçlusunun icranın geri bırakılmasını
istemesi mümkündür. Ancak icranın geri bırakılması yoluna, m.149 uyarınca
işlem yapılması dolayısıyla başvurulabilmektedir ve burada ancak borcun itfa
edildiği veya ertelendiği iddiası ileri sürülebilir. Borçlu bu bağlamda borcun
varlığına ve miktarına muhalefet edemeyecektir.
Eğer krediyi kullanan taraf, krediyi kullandıranın kendisine noter aracılığıyla
göndermiş olduğu hesap özeti, tazmin talebi ya da ihtara süresi içinde noter
aracılığıyla itiraz ettiği iddiasında ise, yani borcun varlığına veya miktarına
93
94
95
96
Yücel, s. 325.
Uyar, s.399.
Kuru, s.862.
Uyar, s. 402 vd.
38
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
muhalefet ediyorsa, bunu İİK m.150/ı uyarınca başlatılacak takibe karşı
şikayet yoluyla ileri sürebilir97.
İİK m.149 ve m.149/a uyarınca menfi tespit ve istirdat davasına ilişkin
hükümler burada da uygulanacaktır.
9. Şikayet
a. İİK m.16 çerçevesinde şikayet
Madde 16 Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra
ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından
veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet
olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.
Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede
bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir.
İİK m. 16 çerçevesinde şikayet sebeplerinin gerçekleşmiş olduğu
durumlarda, m.150/ı uyarınca başlatılan takibe karşı takip borçlusu ve diğer
ilgililerin şikayet hakkı vardır. Örneğin icra emrindeki alacak miktarının
ipoteğin üst sınırını aştığına dair muhalefet şikayet yoluyla ileri sürülecektir.
Buradaki şikayet süreye tabi değildir.
Takip alacaklısının m.150/ı uyarınca takip hakkı olmadığı halde takip
borçlusuna icra emri gönderilmiş olması da şikayet sebebi teşkil eder ve
şikayet süresi 7 gündür98.
b. İİK m.150/ı anlamında şikayet
Kendisine hesap özeti veya ödeme ihtarı tebliğ edilen banka müşterisi(takip
borçlusu-krediyi kullanan), bu belgenin tebliğ edildiği tarihten itibaren 8 gün
içinde, bankaya(kredi kullandıran tarafa) noter aracılığıyla bir itiraz belgesi
gönderip, ileri sürülen alacağa veya miktarına itiraz edebilir.
Bu itiraz durumunda bankanın tek taraflı olarak düzenlediği belgenin, banka
müşterisinin itirazı üzerine hükmünü kaybetmesi beklenirdi. Ancak kanuni
düzenleme böyle değildir. M.150/ı’nın ifadesine göre, banka müşterisinin
kendisine gönderilen hesap özeti, tazmin talebi veya ödeme ihtarına itiraz
etmiş olması, ona sadece icra mahkemesine şikayette bulunma imkanı
vermekte, bu şikayetin haklılığını tespit eden icra mahkemesi icra emrini iptal
etmemektedir. Bunun yerine bankaya, alacağını “68/b maddesi çerçevesinde
diğer belgelerle” varit göstermek imkanını vermek için incelemeye devam
etmelidir99.
İİK m.150/ı hükmünde atıf yapılan “68/b maddesi çerçevesinde diğer
belgeler” ile kastedilen, ancak m.68/3 hükmünde anılan “kredi sözleşmesi”
ve “krediyi kullandıran tarafından usulüne uygun olarak düzenlenmiş diğer
belge ve makbuzlar” olabilir. Eğer krediyi kullandıran banka, alacağını bu
97
Yücel, s.330.
Yücel, s.332.
99
Budak, s.172,173.
98
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 39
belgelerden biriyle ispatlayabiliyorsa, banka müşterisinin (krediyi kullanan
taraf) şikayeti reddedilir100.
Borçlunun şikayeti hakkında verilen icra mahkemesi kararı temyiz
edilebilir. BUDAK’a göre; borçlunun (veya varsa ipotekli taşınmaz maliki
üçüncü kişinin) şikayetini reddeden kararı temyiz etmesi halinde, temyiz
başvurusunun takibi (satışı) durdurup durdurmayacağı konusunda bir ayrım
yapmak gerekmektedir101.
İcra mahkemesi hesap özeti, tazmin talebi veya ödeme ihtarına süresi
içinde itiraz edilmediğini tespit ettiği için şikayetin reddine karar vermişse,
bu kararın temyizi, borçlu takip konusu alacağın yüzde on beşi oranında
teminat yatırmadıkça satışı durdurmaz. Buna karşılık, borçlu bankaca tarafına
gönderilmiş olan bu ihtarname ve hesap özetlerine süresi içinde itiraz ettiğini
icra mahkemesine belgelemiş; fakat, şikayet bankanın alacağının m.68/b
maddesindeki diğer belgelerle varit gösterilmiş olması sebebiyle reddedilmiş
ise, temyiz teminat yatırılmasa bile satışı durdurur102.
SONUÇ
İcra ve İflas Kanunu’nun rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe ilişkin
sistemi, esas itibariyle, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takibe göre
düzenlenmiştir. Zira, mehaz İsviçre İcra ve İflas Kanunu’ndaki ipoteğin paraya
çevrilmesi yoluyla takibe ilişkin düzenleme, tek bir takip şeklini öngörür; bu
da ilamsız takiptir.
İcra ve İflas Kanunu’muza göre ise, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip
ilamlı ve ilamsız takip olarak iki şekilde yapılır. Bu ödevle, çalışma konumuz
olan, “Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip” müessesesinin işleyişini,
takip sürecini ve kredi kurumlarına ilişkin özel düzenlemeleri ana hatlarıyla
anlatmaya çalıştık.
Alacaklının, alacak hakkı ve rehin hakkı bir ilam veya ilam niteliğinde bir
belge ile tespit edilmişse, alacaklı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip
yapabilir. Burada ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanacaktır
(m.150/h). Alacaklı, takip talebi ile birlikte elindeki ilam veya ilam niteliğindeki
belgeyi icra dairesine verir. İpotek alacaklısının ilamlı takip talebini alan icra
müdürü, borçluya m.32/ye göre 7 günlük bir icra emri gönderir. Bu icra emri
ile borluya, 7 gün içinde borcu ödemez ve icranın geri bırakılmasına ilişkin bir
karar getirmezse, ipotekli taşınmazın satılacağı ihtar edilir.
İpotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermesi
halinde, özel bir ilamlı icra yolu öngörülmüştür (m.149,149/a).
Buradaki takip talebi de, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız
takipte olduğu gibidir. Ancak takip talebine ipotek akit tablosunun tapu
100
101
102
Yücel, s.344.
Budak, s.176.
Budak, s.176.
40
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
dairesince verilen resmi örneği eklenir. Takip talebini alan icra müdürü,
ipotek alacaklısının takip talebi ile birlikte kendisine vermiş olduğu ipotek
akit tablosun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın
muaccel olduğunu anlarsa, borçluya bir icra emri gönderir. Bu icra emriyle
ödeme süresinin 30 gün olduğu, süresinde borç ödenmez veya icranın geri
bırakılması hakkında bir karar getirilmezse alacaklının, rehnedilmiş malın
satışını isteyebileceği ihtar edilir.
Borçlu borcun ödendiği veya ertelendiğini iddia ediyorsa, icra
mahkemesinden icranın geri bırakılmasını isteyebilir (m.149a/I) icranın geri
bırakılmasında İİK m.33/I,II ve IV uygulanır. Buna göre borçlu itiraz sebeplerini,
borcun ödenmiş olduğunu, ertelendiğini yahut zamanaşımına uğradığını,
yalnız m.33/I ve II deki belgelerden biriyle ispatlayabilecektir.
İcra mahkemesinin icranın geri bırakılması talebinin reddine ilişkin kararını
temyiz eden borçlu, takip konusu alacağın yüzde onbeşi oranında teminat
yatırmazsa satış dahil hiçbir icra işlemi durmaz. Temyiz talebinin reddi halinde
bu teminat, ayrıca bir mahkeme hükmüne gerek kalmaksızın alacaklıya
tazminat olarak ödenir.
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip bakımından geçerli olan
düzenlemeler; alacağı temin eden ipoteğin bir kesin borç ipoteği olduğu
ve bu nedenle ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiği
hallerde uygulanan İİK m.149 ile, ipoteğin ya da alacağın bir ilam ya da ilam
niteliğindeki belgeye dayanması halinde başvurulacak olan İİK’nın 150/h
maddesidir. Bu maddeler çerçevesinde takip şartları oluşmamışsa, ilamsız
takip yapmak gerekir.
İpotek, bir kişisel alacağın teminat altına alınması amacını güder. İpotek,
halen mevcut veya henüz doğmamış olmakla beraber, ileride doğması kesin
yahut olası olan bir alacağı teminat altına almak için kurulur.
Kural olarak mevcut bir alacak için kurulan ipotek bir anapara ipoteğidir.
Anapara ipotekleri doğrudan doğruya borçlunun kayıtsız şartsız borç ikrarını
yansıtır. Borçlunun borcu kayıtsız şartsız kabul beyanı Tapu Dairesince
düzenlenen resmi senede şerh edilir.
Alacağın henüz doğmadığı, ileride doğacağı ya da doğması muhtemel olan
hallerde ise ipotek bir üst sınır ipoteğidir ve ipotek akit tablosu denilen resmi
senede kayıtsız şartsız borç kabulünün geçirilmesi mümkün olmayacaktır.
İşbu halde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılacak olan takip, ancak
ilamsız bir takip olabilir.
Ancak bankaların kredi ilişkisinden kaynaklanan alacaklarının ipoteğin
paraya çevrilmesi yoluyla takibini, genellikle, özel bir düzenleme olan
İİK m.150/ı hükmüne dayanarak yaptıkları görülmektedir. Bu takip yolu,
alacaklıya, elinde bir ilam ya da kayıtsız şartsız ipotek akit tablosu olmadan
dahi ilamlı takip yapması imkanını tanımaktadır.
Kredi kurumlarıyla ilgili getirilen özel düzenleme ile; Borçlu cari hesap
veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi bir
SAYI: 42
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP 41
krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız
bir para borcu ikrarını ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi
kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi
hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin
ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin
ihtarın noter aracılığıyla krediyi kullanan tarafa kredi sözleşmesinde yazılı
ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tebliğ
edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren
noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz ederse, icra müdürü 149.
Madde uyarınca işlem yapar. Yani borçluya icra emri gönderir. Borçlu, hesap
özetine ve borcun ödenmesine ilişkin ihtara veya gayrinakdi kredi nedeniyle
tazmin talebine süresi içinde (8 gün) ve usulüne uygun olarak itiraz etmiş
olduğunu ispat etmek suretiyle icra mahkemesine şikayette bulunabilir.
Bu durumda icra mahkemesi, alacaklının alacağını m.68/b çerçevesinde
ispatlaması halinde borçlunun şikayetini reddeder. Borçlunun şikayeti
hakkında verilen icra mahkemesi kararı temyiz edilebilir.
İcra mahkemesi hesap özeti, tazmin talebi veya ödeme ihtarına süresi
içinde itiraz edilmediğini tespit ettiği için şikayetin reddine karar vermişse,
bu kararın temyizi, borçlu takip konusu alacağın yüzde on beşi oranında
teminat yatırmadıkça satışı durdurmaz. Buna karşılık, borçlu bankaca tarafına
gönderilmiş olan bu ihtarname ve hesap özetlerine süresi içinde itiraz ettiğini
icra mahkemesine belgelemiş; fakat, şikayet bankanın alacağının m.68/b
maddesindeki diğer belgelerle varit gösterilmiş olması sebebiyle reddedilmiş
ise, temyiz teminat yatırılmasa bile satışı durdurur.
42
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
KAYNAKÇA
Oğuzman, Kemal; Seliçi, Özer; Oktay Özdemir, Saibe; Eşya Hukuku , Filiz
Kitapevi, İstanbul, 2002.
Budak, Ali Cem; İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip , XII Levha
Yayınları, İstanbul, 2010.
Kuru, Baki; Arslan, Ramazan; Yılmaz, Ejder; İcra ve İflas Hukuku Ders
Kitabı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2004.
Kuru,Baki, İcra ve İflas Hukuku, 3.Bası, Cilt III , Ankara, Seçkin, 1993.
Kuru, Baki; İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Türkmen Kitabevi, İstanbul,
2004.
Üstündağ, Saim; İcra Hukukunun Esasları, İstanbul, 8. Bası, 2004.
Uyar, Talih ; İcra Hukukunda Rehnin Paraya Çevrilmesi, 2. Baskı, 1992.
Muşul, Timuçin; İcra ve İflas Hukuku, Legal Kitabevi, İstanbul, 1. Baskı,
2005.
Pekcanıtez, Hakan; Atalay, Oğuz; Özekes, Muhammet; İcra ve İflas Hukuku,
Yetkin Yayınları , Ankara, 7. Bası, 2009.
Yıldırım, Kamil; İcra Hukuku Ders Notları, Alkım Yayınevi, İstanbul, 2002.
Yücel, Müjgan; Banka Alacaklarının İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla
Takibi, 1.Baskı , İstanbul, XII Levha Yayınları, 2010.
Postacıoğlu, İlhan; İcra Hukuku Esasları, Güncelleştirilmiş, Genişletilmiş
5.Bası İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2010.
Kuntalp, Erden; Anapara Ve Üst Sınır (Maksimal) İpotek Ayrımı, Ankara,
1989.
Altay,Sümer / Eskiocak,Ali; Türk Medeni Hukukunda Taşınmaz Rehni
(İpotek), İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2007.
Reisoğlu,Seza; İpoteğin Kapsamı, Hükümleri ve Uygulamada Ortaya
Çıkan Sorunlar, Ankara, 1979.
Reisoğlu,Seza; Bankalar Açısından İcra ve İflas Kanunundaki Yeni
Düzenlemeler, Ankara, Türkiye Barolar Birliği Yayını, 1989.
Kazancı İçtihat Bilgi Bankası; www.kazanci.com
SAYI: 42
İTİRAZIN İPTALİ DAVASINI AÇMA SÜRESİNİN... 43
İTİRAZIN İPTALİ DAVASINI AÇMA
SÜRESİNİN BAŞLANGICI (İİK. MAD. 67/I)
Av.Alper UYAR
Alacaklı, senede dayanan likit alacağına yönelik “itirazın iptali” için genel
mahkemeye veya “itirazın kaldırılması” için icra mahkemesine başvurmakta
seçimlik hakkına sahiptir.1 Bu iki yoldan birini seçme serbestisi alacaklıya
bırakılmıştır. Bununla beraber, alacaklı, itirazın icra mahkemesinde
kaldırılabilmesi için İİK.’nun 68 ve 68/a maddelerinde aranan nitelikteki
belgelere sahip değilse, mutlaka itirazın genel mahkemede iptali yolunu
izlemek zorundadır.2 Bu seçim hakkını genel mahkemede dava açmak
suretiyle kullanan alacaklı, böylelikle icra mahkemesine başvurma hakkından
zımnen feragat etmiş olduğundan, açtığı “itirazın iptali davası”nı bırakıp,
“itirazın kaldırılması” için icra mahkemesine başvuramaz. Buna karşın, alacaklı
“itirazın kaldırılmasını” icra mahkemesinden talep ettikten sonra, bu yolu
bırakıp “dava” yoluna gidebilir; zira genel bir yetki olması dolayısıyla, dava
hakkının kullanılması zımnen tahdit edilemeyeceği gibi, “itirazın kaldırılması”
talebini reddeden icra mahkemesi kararının, takip konusu alacak hakkında
“kesin hüküm” teşkil etmemesi de, mahkemeye başvurmaya engel olmaz.
İsviçre hukukunda da, “itirazın kaldırılması” yoluna gidilebileceği
durumlarda, doğrudan doğruya “itirazın iptali” yoluna gidilebileceği
belirtilmekte, hatta “itirazın kaldırılması”na ilişkin dayanakların ve belgelerin
şüphe yarattığı durumlarda, doğrudan doğruya “itirazın iptali” yoluna
gidilmesi önerilmekte; böylelikle “itirazın kaldırılması” yönteminin, gerekli
araçlar mevcut olduğunda pratik bir alternatif olduğu vurgulanmaktadır.3
Alacaklı “itirazın kaldırılması” için icra mahkemesine başvurmuş ve
borçlunun itirazı kaldırılmışsa, artık alacaklının “itirazın iptali davası” açmakta
hukuki yararı kalmadığından, bu davayı açamaz.4
İİK.’nun 67. maddesinde * ifadesini bulan itirazın iptali davası, takip talebine
itiraz edilen alacaklı tarafından borçluya karşı açılan bir eda davasıdır.5
İtirazın genel mahkemede iptali yoluna başvuran alacaklı, takip konusu
olan alacak hakkında bir “kesin hüküm” elde etmeye çalışacaktır.6 Bu dava bir
süreye tabidir. Alacaklı bu davayı, itirazı kendisine veya varsa vekiline tebliğ
tarihinden itibaren bir yıl içinde açabilir.7 Bu davanın açılabildiği “bir yıllık
süre” hak düşürücü süredir.
44
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
Görüldüğü gibi bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı “itirazın alacaklıya
tebliğ tarihi”dir. Şu halde borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir
yıllık dava açma süresi başlamayacaktır.
Ayrıca belirtelim ki, itirazın iptali davasını açma süresi, “itirazın alacaklıya
tebliği” tarihinden itibaren başlarsa da, alacaklı henüz bu süre işlemeye
başlamadan –yani; itirazın kendisine tebliğini beklemeden- önce de, bu
davayı açabilir.
Borçlunun ödeme emrine itiraz edip takibi durdurmasından sonra, icra
mahkemesine başvurarak “itirazın kaldırılması”nı istemiş olan alacaklı –bu
başvuru dava niteliği taşımadığından ve icra mahkemesinin bu başvuru üzerine
vereceği karar “kesin hüküm” (HMK. mad. 303) teşkil etmeyeceğinden- aynı
zamanda –daha doğrusu İİK. mad. 67/I’deki bir yıllık süre içinde- mahkemede
“itirazın iptali davası” açabilir.8
İİK. mad. 67/I’de daha önce yer alan “itirazın kaldırılması için merciye
müracaat etmek istemeyen” (alacaklı) ibaresi, 4949 sayılı Kanun ile yapılan
değişiklik sırasında madde metninden çıkarılarak, “itirazın kaldırılması talebi
reddedilen alacaklıya da” itirazın iptali davası açma hakkı tanınmıştır (Bknz:
4949 sayılı Kanuna ait Hükümet Gerekçesi) (UYAR, T. age, C:3, s:4235 vd.).
Bir yıl içinde itirazın iptali davası açılması ile, derdest olan ve itiraz ile
durmuş bulunan icra takibi iptal edilmiş olmaz; bilakis, takip durmakta devam
eder. Davayı kazanan alacaklı, mahkemeden, alacağı ilam ile, itiraz üzerine
durmuş olan ilamsız takibe devam edilmesini (haciz) isteyebilir. Dava devam
ettiği sürece, bir yıllık haciz isteme süresi işlemez.9
İtirazın iptali için kanunen kabul edilmiş olan bir yıllık süre kamu
düzenindendir; bundan ötürü, bu süreler sözleşme ile uzatılamazlar,
kısaltılamazlar; talep bu sürede yapılmazsa ve dava bu sürede açılmazsa,
talep ve dava hakkı düşer; icra mahkemesi ve genel mahkeme bu süreyi
re’sen göz önünde tutar ve sürenin geçmiş olması halinde, talep ve dava, bu
sebeple reddedilir. 10
İtirazın iptali davası açabilmek için kanunun öngördüğü bir yıllık hak
düşürücü sürenin geçirilmiş olması halinde, alacaklı ancak genel hükümlere
göre mahkemede alacağını dava edebilir. Bir yıllık sürenin geçmesinden sonra
açılan dava, İİK. mad. 67’ye değil genel hükümlere tabi bir “alacak davası”
olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilemez.11
Yargıtay, “itirazın iptali” davasının açılma süresi ile ilgili olarak;
-“Borçlunun –genel haciz yolu ile ilamsız takiplerde- ödeme emrine itiraz
etmesi üzerine, önce icra mahkemesine başvurarak ‘itirazın kaldırılması’nı
istemiş olan alacaklının daha sonra bu talebinden vazgeçerek –ya da bu
talebinin reddedilmesi üzerine- itirazın kendisine tebliğinden itibaren bir yıl
içinde mahkemeye başvurarak itirazın iptali davası açabileceğini”12
-“İtirazın iptali davasının, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğinden
itibaren bir yıl içerisinde açılması gerekirse de, alacaklının itirazı daha önce
öğrenmiş olması halinde bu tarihten itibaren de bir yıl içinde, itirazın iptali
SAYI: 42
İTİRAZIN İPTALİ DAVASINI AÇMA SÜRESİNİN... 45
davası açılabileceğini”13
-“İcra müdürlüğü itiraz üzerine takibi durdurmamış olsa dahi, itirazın iptali
davasının, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ tarihinden itibaren bir yıllık
süre içinde açılması gerekeceğini”14
-“Bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan itirazın iptali davasının
reddine karar verilmesi gerekeceğini, açılan davaya ‘alacak davası’ olarak
bakılamayacağını”15
-“Bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan normal alacak
(tahsil) davasını kaybeden borçlunun, icra inkar tazminatına mahkum
edilemeyeceğini”16
-“İtirazın alacaklıya tebliğine ilişkin bilgi ve belge yoksa itirazın iptali
davasının bir yıllık sürede açıldığının kabulünün isabetli olacağını”17
b e l i r t m i ş t i r…
Buraya kadar yaptığımız açıklamalarda, İİK. 67/I’de belirtildiği üzere; itirazın
iptali davasının, “borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ tarihinden itibaren bir
yıl içinde açılması gerektiğini” vurguladık. Buradaki “tebliğ tarihi”ni, “öğrenme
tarihi” olarak kabul etmek gerekir. Peki, itiraz alacaklıya tebliğ edilmemiş ise,
ya da alacaklı tarafından açılan itirazın kaldırılması davasından sonra itiraz
tebliğ edilmişse, bu durumda “itirazı öğrenme tarihi” olarak hangisini kabul
etmek gerekecektir? Bir yıllık hak düşürücü süre, hangi tarihten itibaren
başlayacaktır? Doktrinde bu konuda her hangi bir görüşe rastlamak mümkün
değildir. Aşağıda sunduğumuz, biri oy birliğiyle diğeri ise oy çokluğu ile kabul
edilmiş iki Yargıtay kararı ile bu husus açıklığa kavuşturulmuştur. Yargıtay, tam
metinlerini ilişikte sunduğumuz kararlarında aynen şöyle demiştir;
KARAR NO 1 (19. HD. 01.04.2008 T. E:9161, K:3271):
Dava, kira alacağı için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali ve icra
inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporuna göre “davacının kira farkı
alacağının 8.893.38 YTL olduğu, takip talebinde daha az bir miktarın (8,775.00
YTL) istendiği gerekçeleri ile davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin
devamına, takip tarihinden sonra yapılan ödemelerin icra müdürlüğünce
borçtan mahsubuna, %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline” karar
verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
İİK.’nun 67/I. maddesi uyarınca itirazın iptali davasının, itirazın alacaklıya
tebliğ tarihinden itibaren bir sene içinde açılması gerekir. Bu bir dava şartı
olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir.
Somut olayda her ne kadar itiraz alacaklıya tebliğ edilmemiş ise de, alacaklı
vekili tarafından 21.11.2003 tarihinde Çorlu İcra Mahkemesine itirazın
kaldırılması talebi ile dava açılmıştır. Hal böyle olunca bir yıllık dava açma
süresinin o davanın açıldığı tarihten itibaren başlatılması gerekir.
Zira alacaklı itirazın kaldırılması davasına açtığı tarihte, dava konusu icra
takibi ve itirazla ilgili tüm hususları öğrenmiş sayılır. Buna göre; “davanın bir
46
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
yıllık yasal süre geçtikten sonra açıldığı ve dava şartının gerçekleşmediği”
belirtilerek reddine karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözardı edilerek
yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yerine
BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik
incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine 01.04.2008
gününde oy birliği ile karar verildi.
KARAR NO 2 (13. HD. 10.06.2009 T. E:1440, K:8032):
Davacı, “elektrik abonesi olan davalının elektrik borcunu ödemediğini,
yapılan kontroller sırasında da kaçak elektrik kullandığını tespit ettiklerini,
gerek tüketilen elektrik ve gerekse kaçak kullanılan elektrik ücretlerini
tahsil amacı ile 21.05.2002 tarihinde davalıya karşı icra takibi başlattıklarını,
davalının 03.06.2002 tarihinde takibe itiraz ettiğini” ileri sürerek, “ödenmeyen
6 adet fatura borcu ile 13.12.2001 ve 06.03.2002 tarihli kaçak elektrik
tutanağından borç toplamı olan 4,013.122.000 TL (4.013,12 YTL) alacağının
dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini” istemiş,
bilahare 25.10.2007 tarihli ıslah dilekçesi ile “alacak davasını itirazın iptali
davası olarak ıslah ettiğini, davalının takibe itiraz ettiğini” ileri sürerek “itirazın
iptaline, %40 tazminatın tahsiline karar verilmesini” istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak “2552,91 YTL asıl alacak
üzerinden kabulüne, bu miktar yönünden itirazın iptaline, asıl alacağın %40
oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline” karar verilmiş; hüküm,
davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde “borçlunun takibe itiraz ettiğini, bu itirazı
03.06.2002 tarihinde öğrendiğini” duraksamaya yer vermeyecek şekilde
belirttiği gibi, borçlunun itirazı üzerine takibin durduğu belirtilerek 10.03.2003
tarihinde davalının kullanıp ödemediği ve kaçak elektrik kullanımından
kaynaklanan 4.013,12 YTL alacağının faizi ile tahsili için eldeki davayı
açmıştır. “Alacak davası” ile İİK. 67. maddesine dayalı itirazın iptali davası
arasındaki en önemli fark, itiraz iptali davası sonucunda davacı veya davalı
lehine tazminata hükmedilmesidir. İtirazın tebliğinden itibaren bir yıl içinde
açılan davada alacağın tahsili istenilmişse bu durumda icra inkar tazminatına
hükmedilemez (19. HD. 09.02.1996 225/1161). İtirazın iptali davasının,
itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren bir yıllık süreden sonra açılması halinde
de inkar tazminatına hükmedilemez (11. HD. 28.05.1986 3141/3272). Yasada
belirtilen bir yıllık hak düşürücü sürenin, borçlu itirazının alacaklıya tebliği ile
başlayacağı belirtilmiştir. Ancak, alacaklı, icra takibine itiraz edildiğini, belli bir
tarihte öğrendiğini açıkça beyan eder veya borçlunun itirazı ve bu sürede icra
takibini durması üzerine itirazın kaldırılması veya borçlunun itirazından söz
edilerek böyle bir tahsil davası açarsa artık, borçlu itirazının tebliğ edildiğinin
kabulü zorunludur. Somut olayda davacı, “borçlunun icra takibine itiraz
ettiğini, 03.06.2002 tarihinde öğrendiğini” çok açık şekilde kabul ve beyan
SAYI: 42
İTİRAZIN İPTALİ DAVASINI AÇMA SÜRESİNİN... 47
etmiştir. Buna rağmen, davasını bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra
25.10.2007 tarihli dilekçesiyle ıslah etmiştir. O halde davacının “itirazın iptali
davası”nı bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra “itirazın iptali davası”
olarak ıslah etmesi mümkün değildir. Hal böyle olunca “ıslah ile ilgili talebin
reddine” karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve
yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı
yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine,
10.06.2009 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
Yukarıda sunulan Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, alacaklı
icra takibine itiraz edildiğini, itirazın kendisine tebliğinden önce öğrenip
“itirazın kaldırılması talebi”nde bulunmuşsa “itirazın kaldırılması talebinde
bulunulduğu tarih”i, itirazın öğrenildiği tarih olarak kabul etmek -ve açılacak
itirazın iptali davasının bağlı olduğu bir yıllık dava açma süresinin bu tarihten
itibaren işlemeye başlayacağını benimsemek- isabetli olacaktır…
________________________________________
1
BERKİN, N. M. Tatbikatçılara İcra Hukuku Rehberi, 1981, s:420
ÜSTÜNDAĞ, S. İcra Hukukunun Esasları, 2004, s:105
3
POSTACIOĞLU, İ. E./ALTAY, S. İcra Hukuku Esasları, 5. Basım, 2010, s:222
4
OSKAY, M./DEYNEKLİ, A./KOÇAK, C./DOĞAN, A. İİK. Şerhi, C:1, 2007, s:1083
*
İtirazın iptali:
Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde
mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde, alacağının varlığını ispat suretiyle
itirazın iptalini dava edebilir.
Bu dâvada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve
kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, dâvanın ve
hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından
aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkûm edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü
niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler
dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
5
ÇAVDAR, S. İtirazın İptali, Borçtan Kurtulma, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, 2007,
s:1
6
ÜSTÜNDAĞ, S. İcra Hukukunun Esasları, 2004, s:105
7
KURU, B. İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2004, s:223
8
UYAR, T. İcra ve İflas Kanunu Şerhi, 2005, C:3, s:4241-4242
9
KURU, B. İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2004, s:224
10
BERKİN, N. M. age, s:421
11
MUŞUL, T. İcra ve İflas Hukuku, 2008, s:323
12
Bknz: 19. HD. 14.04.2004 T. E:6648/4385, 30.05.2003 T. E:4743/5799 (UYAR, T. age,
C:3, s:4242)
13
Bknz: 19. HD. 14.01.2003 T. E:2001-8928/190; 26.02.1997 T. E:828/1806; 07.06.1995
2
48
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
T. E:994-8842/5045 (UYAR, T. age, C:3, s:4242)
14
Bknz: 19. HD. 24.04.1998 T. E:1900/2793 (UYAR, T. age, C:3, s:4242)
15
Bknz: HGK. 26.11.1997 T. E:19-761/989 (UYAR, T. age, C:3, s:4242)
16
Bknz: 13. HD. 11.03.1980 T. E:1226/1617 (YAVUZ, N. Uygulamalı ve Öğretide İtirazın
İptali ve Tahsil (Eda) Davası, 2007, s:169)
17
Bknz: 19. HD. 19.01.2006 T. E:2005-11448/198 (OSKAY, M./DEYNEKLİ, A./KOÇAK,
C./DOĞAN, A. İİK. Şerhi, C:1, 2007, s:1177 vd. )
SAYI: 42
YENİ TTK’YA GÖRE DEFTER ONAYLARI 49
YENİ TTK’YA GÖRE DEFTER ONAYLARI
Soner ALTAŞ1
I. GİRİŞ
1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile
ilgili olarak merak edilen hususlardan birisi ticari defterlerin onayları (tasdikleri)
konusunda hangi değişikliklerin getirildiğidir. 13 Ocak 2011 tarihinde kabul edilen
6102 sayılı (yeni) Türk Ticaret Kanunu(YTTK)2 ’nda ticari defterlerin açılış ve
kapanış onayları 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu’ndan farklı esaslara bağlanmış,
defterlerin onaylarına ilişkin cezalar ağırlaştırılmış ve yürürlüğe girmesinden
sonra TTK’nın konuya ilişkin düzenlemeleri iki kez değişikliğe uğramıştır. İşte,
bu çalışmamızda, yeni Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen ticari defterleri
onaylatma yükümlülüğü ve bu yükümlülüğe uymayanlara verilecek cezalar, eski
Ticaret Kanunu ile karşılaştırmalı olarak ele alınmaktadır.
II. TİCARİ DEFTERLERİN AÇILIŞ VE KAPANIŞ ONAYLARI
TTK’nın ticari defterlerin onayları konusunda getirdiği değişikliklerin daha iyi
anlaşılabilmesi bakımından, dilerseniz, öncelikle eski Ticaret Kanunu defter tasdiki
konusunda hangi hükümleri ihtiva ediyordu, kısaca ona bakalım, sonrasında da
TTK’nın düzenlemelerine değinelim.
6762 sayılı eski Ticaret Kanunu (ETK)’nun 69. maddesinde, ticari defterlerin
tasdiklerine ilişkin olarak;
“Şirket kuruluş aşamasında 66 ncı maddenin birinci fıkrasında yazılı defterler
kullanılmaya başlanmadan önce tacir tarafından ticarî işletmenin bulunduğu
yerin ticaret sicili memurluğuna veya notere ibraz edilir. Bu defterler, 213 sayılı
Vergi Usul Kanununun defterlerin tasdikine ilişkin hükümlerinde yer alan bilgileri
içerecek şekilde tasdik ve imza olunur. Sicil memuru veya noter, defterlerin kaç
sayfadan ibaret bulunduğunu ilk ve son sayfaya yazarak resmî mühür ve imzasıyla
tasdik eder. Noterlerce tasdik edilen defterlerin mahiyet ve adetleri ve bunların
kime ait olduğu en geç yedi gün içinde ilgili ticaret sicili memurluğuna bildirilir.
1
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Başmüfettişi
Karışıklığa sebebiyet vermemek için, çalışmamızda, 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Kanun için Eski Türk
Ticaret Kanunu manasında ETTK, 13 Ocak 2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu için de Yeni Türk
Ticaret Kanunu manasında YTTK kısaltmaları kullanılacaktır.
2
50
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
Şirketlerin müteakip yıl defterleri ile kullanılması zorunlu diğer defterler 213
sayılı Vergi Usul Kanununun defterlerin tasdikine ilişkin hükümlerine göre tasdik
olunur.”
hükmüne yer verilmişti.
Dolayısıyla, eski Ticaret Kanunu’nun 66. maddesinde sayılan yevmiye defteri,
envanter defteri, defteri kebir, karar defteri, işletme defterinin ve varsa işletmenin
mahiyet ve öneminin gerektirdiği diğer defterlerin notere ibraz edilmesi ve açılış
tasdiklerinin yaptırılması gerekmekteydi. Kuruluş aşamasında bu defterlerin
açılış tasdikleri tacir tarafından ticarî işletmenin bulunduğu yerin ticaret sicili
memurluğuna da yaptırılabiliyordu. 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu, açılış tasdiki
yanında, yevmiye defteri ile envanter defteri için kapanış tasdiki zorunluluğu da
getirmişti. Bu itibarla, yevmiye defterinin en geç yeni yılın Ocak ayı sonuna kadar
notere ibraz edilip son kaydın altına noterce (Görülmüştür) sözü yazılarak mühür
ve imza ile kapanış tasdikine tabi tutulması gerekmekteydi. En¬vanter defterine
kaydolunacak envanter ve bilançoların ise en geç yeni yılın Mart ayı sonuna
kadar tamamlanması ve akabinde de yevmiye defterine ilişkin usulle kapanış
tasdikinin yaptırılması zorunluydu. Bir başka deyişle, eski Kanunda açılış tasdiki
yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri, karar defterleri, işletme defteri
ve işletmenin mahiyet ve öneminin gerektirdiği bütün defterler için zorunlu
kılındığı halde, kapanış tasdiki sadece yevmiye defteri ile envanter defteri için
öngörülmüştü.
TTK’nın defterlerin tasdikini düzenleyen 64. maddesinin üçüncü fıkrasının
13 Ocak 2011 tarihinde kabul edilen ilk halinde ise “Ticari defterler, açılış ve
kapanışlarında noter tarafından onaylanır. Kapanış onayları, izleyen faaliyet
döneminin altıncı ayının sonuna kadar yapılır. Şirketlerin kuruluşunda defterlerin
açılışı ticaret sicili müdürlükleri tarafından da onaylanabilir. Açılış onayının
noter tarafından yapıldığı hâllerde noter, ticaret sicili tasdiknamesini aramak
zorundadır. Türkiye Muhasebe Standartlarına göre elektronik ortamda veya
dosyalama suretiyle tutulan defterlerin açılış ve kapanış onaylarının şekli ve
esasları ile bu defterlerin nasıl tutulacağı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca bir
tebliğle belirlenir.” hükmüne yer verilmişti.
Yani, TTK’nın ilk halinde, eski Ticaret Kanunu’nun aksine, ticari defterlerin
tümü açılış ve kapanış tasdikine tâbi tutulmuştu. Dolayısıyla, yevmiye, defteri
kebir, envanter defteri, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri, genel kurul
toplantı ve müzakere defteri ve tutulması zorunlu diğer defterler için hem açılış
hem de kapanış tasdiki yaptırılması gerekecekti.
Ancak, 26/06/2012 tarihli ve 6335 sayılı Kanun ile TTK’nın konuya ilişkin 64.
maddesinin üçüncü fıkrası;
“Fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteri
ile dördüncü fıkrada sayılan defterlerin açılış onayları, kuruluş sırasında
ve kullanılmaya başlanmadan önce noter tarafından yapılır. Bu defterlerin
izleyen faaliyet dönemlerindeki açılış onayları, defterlerin kullanılacağı faaliyet
döneminin ilk ayından önceki ayın sonuna kadar notere yaptırılır. Pay defteri ile
genel kurul toplantı ve müzakere defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla
SAYI: 42
YENİ TTK’YA GÖRE DEFTER ONAYLARI 51
izleyen faaliyet dönemlerinde de açılış onayı yaptırılmaksızın kullanılmaya
devam edilebilir. Yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanış
onayı, izleyen faaliyet döneminin üçüncü ayının sonuna kadar notere yaptırılır.
Ticaret şirketlerinin ticaret siciline tescili sırasında defterlerin açılışı ticaret
sicili müdürlükleri tarafından da onaylanabilir. Açılış onayının noter tarafından
yapıldığı hâllerde noter, ticaret sicili tasdiknamesini aramak zorundadır. Ticari
defterlerin elektronik ortamda tutulması halinde bu defterlerin açılışlarında
ve yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanışında noter onayı
aranmaz. Fiziki ortamda veya elektronik ortamda tutulan ticari defterlerin nasıl
tutulacağı, defterlere kayıt zamanı, onay yenileme ile açılış ve kapanış onaylarının
şekli ve esasları Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığınca müştereken
çıkarılan tebliğle belirlenir”
şeklinde değiştirildi.
TTK’nın 6335 sayılı Kanunla yapılan bu değişikliklere göre;
- Açılış onayı fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir, envanter
defteri, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri, genel kurul toplantı ve müzakere
defteri ile işletmenin muhasebesiyle ilgili olmayan diğer ticari defterleri için
sözkonusu olacak,
- Açılış onayları hesap dönemi takvim yılı olan tacirler için bir önceki yılın en
geç 31 Aralık tarihine kadar yaptırılacak,
- Pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defterin, yeterli yaprak
bulunması koşuluyla, izleyen faaliyet dönemlerinde de açılış onayı yaptırmaksızın
kullanılabilecek,
- Kapanış tasdiki sadece yevmiye defteri ve yönetim kurulu karar defteri için
sözkonusu olacak, bu iki defterin kapanış onayları izleyen faaliyet döneminin
üçüncü ayının sonuna kadar (hesap dönemi takvim yılı olan şirketler için izleyen
yılın Mart ayı sonuna kadar) notere yaptırılacaktı.
28 Mart 2013 tarihli ve 6455 sayılı Gümrük Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 78. maddesi
ile de TTK’nın 64’üncü maddesinin üçüncü fıkrasının dördüncü cümlesi “Yevmiye
defterinin kapanış onayı, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar,
yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı ise izleyen faaliyet döneminin
birinci ayının sonuna kadar notere yaptırılır.” şeklinde değiştirildi.
TTK’nın 64. maddesinde bahsigeçen kanunlar ile yapılan değişiklikler
sonrasında ticari defterlerin açılış ve kapanış onayları şu son hali almıştır:
Açılış onayı, fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir, envanter
defteri, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri, genel kurul toplantı ve
müzakere defteri için sözkonusudur. Elektronik ortamda tutulan ticari defterler
için ise açılış onayı aranmaz (TTK, m.64/f.3).
Yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri ile yönetim kurulu karar defteri
zorunlu olarak her hesap dönemi için açılış onayına tabi tutulur. Pay defteri ile
genel kurul toplantı ve müzakere defterinde yeterli yaprak varsa, yani bu defterler
eğer dolmamış ise, izleyen faaliyet dönemlerinde de açılış onayı yaptırmaksızın
kullanılabilir. (TTK, m.64/f.3).
52
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
Fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri,
pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere
defterinin açılış onayları kuruluş sırasında ve kullanmaya başlamadan önce,
izleyen faaliyet dönemlerindeki açılış onayları ise defterlerin kullanılacağı faaliyet
döneminin ilk ayından önceki ayın sonuna kadar noter tarafından yapılır.
Eski Ticaret Kanunu’nda olduğu üzere, TTK’ya göre de, kuruluş aşamasında,
ticari defterlerin açılış tasdikleri, ticari işletmenin bulunduğu yerdeki ticaret
sicili müdürlüğü veya noter tarafından yapılır. Yani, Kanun, bu konuda tacirlere
seçimlik bir hak tanımaktadır. Dolayısıyla, tacirler, kuruluş aşamasında,
sözkonusu defterlerin açılış tasdiklerini noterlere yaptırabilecekleri gibi ticaret
sicili müdürlüklerine de yaptırabilirler.
Kapanış onayı ise, sadece yevmiye defteri ve yönetim kurulu karar defteri için
sözkonusu olup, diğer defterler için kapanış onayı zorunluluğu aranmaz. Ayrıca,
elektronik ortamda tutulan ticari defterler için de kapanış onayı aranmaz (TTK,
m.64/f.3).
Bu çerçevede, fiziki ortamda tutulan yevmiye defterinin kapanış onayı izleyen
faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar (hesap dönemi takvim yılı olan
şirketler için izleyen yılın Haziran ayı sonuna kadar); yönetim kurulu karar
defterinin kapanış onayı ise izleyen faaliyet döneminin birinci ayının sonuna
kadar (hesap dönemi takvim yılı olan şirketler için izleyen yılın Ocak ayı sonuna
kadar) notere yaptırılır 3 (TTK, m.64/f.3).
Gelelim cezalara: TTK’nın ilk halinde, açılış ve kapanış onaylarınınyaptırılmaması
durumunda, ilgililere, ikiyüz günden az olmamak üzere (4.000 TL ile 73.000 TL
arasında) adlî para cezası verileceği hükme bağlanmıştı. 6335 sayılı Kanunla
yapılan değişiklikle bu adlî para cezası idarî para cezasına dönüştürüldü.
Dolayısıyla, ticari defterlerin açılış ve kapanış onaylarını yaptırmayanlara adlî
para cezası değil, 4.000 TL idari para cezası verilecektir4.
Peki, eski Ticaret Kanunu bu konuda bir ceza öngörmekte miydi? Evet, 6762
sayılı eski Ticaret Kanunu’na göre, ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerini
yaptırmayanlara yahut zamanında yaptırmayanlara, 450 TL’den 100.000 TL’ye
kadar adlî para cezası verilebiliyordu. Hatta, eski Kanun, bu cezaları gerçek kişi
tacirler ile şirket yöneticileri yanında defterleri tutmakla görevlendirilmiş olan
muhasebeci ve mali müşavirler hakkında da öngörmekte idi.
III. ÖZET VE SONUÇ
1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı yeni Türk Ticaret
Kanunu’nun 13 Ocak 2011 tarihinde kabul edilen ilk halinde, ticari defterlerin
3
28 Mart 2013 tarihli ve 6455 sayılı Gümrük Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 78. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 64 üncü maddesinin
üçüncü fıkrasının dördüncü cümlesi “Yevmiye defterinin kapanış onayı, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar, yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı ise izleyen faaliyet döneminin birinci ayının
sonuna kadar notere yaptırılır.” şeklinde değiştirilmiştir.
4
Anılan idari para cezası tutarı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yer aldığı şekliyle belirtilmiştir. Kabahatler Kanunu’na göre idarî para cezalarının her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için Vergi Usul
Kanununun mükerrer 298’inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında
artırılarak uygulanması gerekmektedir.
SAYI: 42
YENİ TTK’YA GÖRE DEFTER ONAYLARI 53
tümü açılış ve kapanış onayına tabi tutulmuş, kapanış onaylarının izleyen faaliyet
döneminin altıncı ayının sonuna kadar yaptırılması öngörülmüş, ticari defterlerin
açılış ve kapanış onaylarını hiç ya da zamanında yaptırmayanlara 4.000 TL’den
73.000 TL’ye kadar adlî para cezası verileceği belirtilmişti. 2012 yılında yeni
yapılan değişiklikle kapanış onayı izleyen faaliyet döneminin üçüncü ayına çekildi
ve sadece yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defteri için öngörüldü. Pay
defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri içinse yeterli yaprakları
bulunmak kaydıyla izleyen faaliyet dönemlerinde de açılış onayı yaptırılmaksızın
kullanabilme imkanı getirildi. Ayrıca, TTK’nın ilk halinde defter onaylarını
yaptırmayanlar için öngörülen adlî para cezası idarî para cezasına dönüştürüldü.
Bu defterlerin izleyen faaliyet dönemlerindeki açılış onayları, defterlerin
kullanılacağı faaliyet döneminin ilk ayından önceki ayın sonuna kadar notere
yaptırılacaktır. Pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri yeterli
yaprakları bulunmak kaydıyla izleyen faaliyet dönemlerinde de açılış onayı
yaptırılmaksızın kullanılabilecektir. Diğer defterler ise zorunlu olarak her yıl açılış
tasdikine tabi olacaktır. Kapanış onayı ise, sadece yevmiye defteri ve yönetim
kurulu karar defteri için sözkonusu olup, diğer defterler için kapanış onayı
aranmayacaktır. Ayrıca, elektronik ortamda tutulan ticari defterler için de açılış
ve kapanış onayı aranmayacaktır. Ticari defterlerin açılış ve kapanış onaylarını
yaptırmayanlara 4.000 TL idari para cezası verileceğinden, gerçek ve tüzel kişi
tüm tacirlerin ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarını TTK’da öngörülen
şekilde ve sürelerde yaptırmaları menfaatlerine olacaktır.
54
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞIYOR OLMAK
YOKSULLUK NAFAKASI BAĞLANMASINA
ENGEL MİDİR? YA DA YOKSULLUK
NAFAKASININ KALDIRILMASINI
GEREKTİRİR Mİ?
Av. Yeliz DARENDE
Yoksulluk nafakası, 4721 SK’nın “boşanmada tazminat ve nafaka”yı düzenleyen
hükümleri arasında, 175. maddede düzenlenmiştir. Hükme göre; “Boşanma
yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi
için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir./ Nafaka
yükümlüsünün kusuru aranmaz”.
Kanun hükmünde de belirtildiği üzere; boşanma sonucunda yoksulluğa
düşecek eşin, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, diğer taraftan mali gücü
oranında isteyebileceği nafakadır yoksulluk nafakası. Kanun koyucu, boşanma
sonucunda yoksulluğa düşecek eşin kusursuz olmasını aramamaktadır. Yoksulluk
nafakasına hak kazanabilmesi için, yoksulluğa düşecek eşin, diğer eşten daha
ağır kusurlu olmaması yeterlidir. Bu durumda, eşit kusur halinde de, yoksulluğa
düşecek eş lehine yoksulluk nafakasına hükmedilebilecektir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, yoksulluk nafakasının şartları
şöyle sıralanabilir:
-Nafaka isteminde bulunan eş, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olmalı,
-Nafaka isteminde bulunan eşin kusuru, diğer eşten daha ağır olmamalı,
-Nafaka miktarı nafaka yükümlüsü olan eşin mali gücü ile orantılı olmalı.
Yoksulluk nafakası, boşanma davası açılırken dava dilekçesi ile veya
boşanma davası devam ederken (yazılı veya sözlü olarak) ya da boşanma davası
sonuçlandıktan sonra ayrı bir davayla istenebilir1.
Bu yazıda tartışılmak istenen konu, yoksulluk nafakası isteminde bulunan eşin
asgari ücret seviyesinde gelir elde eden bir işte çalışıyor olması durumunda nasıl
karar verileceğidir. Bir başka deyişle, asgari ücretle çalışan ve gelir elde eden bir
eş, yoksulluk nafakasına hak kazanabilir mi?
Bu konuyla bağlantılı olarak şu soruya da cevap verilmesi gerekmektedir.
Yoksulluk nafakası hüküm altına alındığı sırada çalışmayan bir eş, daha sonra
asgari ücretle bir iş bulup çalışmaya başladığında, diğer eş yoksulluk nafakasının
kaldırılmasını talep ederse ne olacaktır?
1
MK 177
SAYI: 42
ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞIYOR OLMAK YOKSULLUK NAFAKASI... 55
Yoksulluk nafakasının kaldırılması ile ilgili hüküm 4721 SK’nın 176/3. fıkrasında
düzenlenmiştir. Hükme göre; “İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi
tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin
ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen
evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat
sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır”. Görüldüğü üzere kanun koyucu
irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın hangi hallerde kendiliğinden
kalkacağını ve hangi hallerde de Mahkeme kararıyla kaldırılacağını düzenlemiş
olup; nafakasının kaldırılması sebeplerinden birini de “yoksulluğun ortadan
kalkması” olarak açıklamıştır.
Burada asıl tartışılması gereken konu, asgari ücret seviyesinde elde edilen bir
gelirin “yoksulluğu ortadan kaldırıp kaldırmadığı”dır. Öncelikle bu konuyla ilgili
olarak Yargıtay Hukuk Dairelerinin ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararlarına
bir göz atalım:
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin, 10.10.2005 tarih ve 2005/10548 E - 2005/9759 K
sayılı kararında özetle şöyle denmektedir: “Dava, yoksulluk nafakasının artırılması
talebine ilişkindir. Asgari ücret düzeyinde gelire sahip olma, yoksulluğu ortadan
kaldıran bir olgu değildir. Nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunun düşük
olması nafakanın artırılması gereğini tümüyle ortadan kaldırmaz. Nafakaya
hükmedilen ilk davadan sonra üç yıldan fazla zaman geçmiştir. Bu süre içinde
davalının gelirinde artış olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Bu durumda tarafların
sosyal ve ekonomik durumları araştırılarak az da olsa nafakanın artırılmasına
karar verilmesi gerekirken redde karar verilmesi hatalıdır”.
Yine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 30.09.2004 tarih ve 2004/10323 E 2004/10219 k sayılı kararında da özetle; “Eşler, boşanma kararı kesinleştikten
sonra yoksulluk nafakası talep edebilirler. Ancak sonradan talep edilen yoksulluk
nafakasında, boşanma anındaki şartlara göre değerlendirme yapılmalıdır.
Asgari ücret düzeyinde gelir sahibi olmak yoksulluk nafakası bağlanmasına
engel teşkil etmez. Dosya kapsamından davacı kadının boşanma ile yoksulluğa
düşeceği anlaşılmaktadır. Uygun yoksulluk nafakasına karar verilmesi gerekirken
yazılı gerekçe ile davanın reddi isabetsizdir” denmektedir.
Özel Daire kararlarında esas olarak; “asgari ücretle çalışan kişilerin, bu gelirle
insanca yaşaması ve geçinmesinin olanaksız olduğu ve belirtilen meblağın nafaka
alacaklısını yoksulluktan kurtarmayacağı” vurgulanmaktadır.
Yargıtay Hukuk Dairelerinin benzer yönde kararları –aksi yönde kararları da
bulunup aşağıda örneklendirilecektir- mevcut olup, bu kararların neredeyse
tamamında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarına atıf yapılmaktadır2. Bu
sebeple de öncelikle Hukuk Genel Kurulunun bu kararlarının irdelenmesi
gerekmektedir.
Örneğin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 01.05.2002 tarih ve 2002/2-397
E-2002/339 K sayılı kararında; “Kadının asgari ücretle çalışmakta bulunması,
2
3 HD’nin 14.09.2004 t. ve 8688/8686 sayılı, aynı Dairenin 14.06.2004 t. ve 6522/6482, 01.06.1994 t. ve
5785/5922 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
56
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu değildir” demektedir.
Kararda ayrıca şu sözlere yer verilmektedir: Hukuk Genel Kurulunun
07.10.1998/656-688 sayılı ilamında da; “...yeme, giyinme, barınma, sağlık,
ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve
gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanlarının, yoksul
kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel
Kurulu’nun yerleşik kararlarında, “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması”
yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir.
(HGK.07.10.1998 gün -1998/2-656 E - 1998/688 K, 26.12.2001 gün - 2001/21158-1185 sayılı ve 01.05.2002 gün -2002/2-397-339 sayılı kararları)
Görüldüğü üzere Genel Kurul kararları bu paralelde olup, asgari
ücretle çalışmanın yoksulluk nafakası bağlanmasına engel teşkil etmediği
belirtilmektedir. Bu kararların gerekçeleri irdelendiğinde; asgari ücretin bir
insanın sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamasını temin etmediğinin; bu ücretin
bir kişinin barınma-yemek-sağlık-ulaşım gibi zaruri harcamalarını karşılamaya
yetmediğinin kabul edildiği ve gerekçenin buna dayandırıldığı anlaşılmaktadır.
Kanımca bu görüşe katılma olanağı yoktur ve asgari ücretle çalışan bir eş lehine
yoksulluk nafakasına hükmedilemeyeceği gibi, eşin sonradan asgari ücretle
çalışmaya başlaması durumunda da yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar
verilmelidir.
Zira öncelikle bu konudaki kanun hükümleri bunu gerektirmektedir. Şöyle
ki; MK’nın 175. maddesine göre; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek
taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü
oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir” demektedir. Yani kanun koyucu,
“boşanma yüzünden yoksulluğa düşmeyi” yoksulluk nafakasının ön şartı olarak
düzenlemiştir. Bu durumda asgari ücretle çalışan bir şahsın yoksulluğa düştüğünü
kabul etme imkânı bulunmamaktadır.
Yine yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin MK’nın 176. maddesine
göre; “İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka,
alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde
kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi
yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi
halinde mahkeme kararıyla kaldırılır”. Yani kanun koyucunun iradesine göre,
nafaka alacaklısının yoksulluğunun sonradan ortadan kalkması halinde –ki bu
ihtimallerden biri de bir işe girmesidir- yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar
verilmelidir. Böyle bir durumda nafaka alacaklısının asgari ücretle çalışabileceği
bir işe girmesi durumunda nafakanın kaldırılması davasında nasıl hareket
edilecektir? Kanımca bu durumda nafaka alacaklısının yoksulluk hali ortadan
kalkmış olup, nafakanın kaldırılmasına karar verilmelidir. Konuyla ilgili mevzuata
bakılacak olursa:
Asgari ücret, Asgari Ücret Yönetmeliğinin 4. maddesinde (d fıkrası) şöyle
tanımlanmıştır: “Asgari ücret: İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen
ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını
günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti ifade eder”.
SAYI: 42
ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞIYOR OLMAK YOKSULLUK NAFAKASI... 57
Yine Yönetmeliğin 7. maddesinde ücretin belirlenmesindeki esaslar yer almış
olup, “Ücret en geç iki yılda bir olmak üzere işçilerin 16 yaşını doldurmuş olup
olmadıklarına göre ayrı ayrı belirlenir. /Komisyon, ücretin belirlenmesinde;
ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumu, ücretliler geçinme
indekslerini, bu indeksler yoksa geçinme indekslerini, fiilen ödenmekte olan
ücretlerin genel durumunu ve geçim şartlarını göz önünde bulundurur”
şeklinde bir düzenleme yapılmıştır.
Bu tanım ve açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; asgari ücret, işçinin
emeği karşılığında elde ettiği ve onun zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak
değerden düşük olmayan ücrettir. Asgari ücret komisyonu, o yıl için belirlenecek
asgari ücrete ilişkin belirleme yaparken, işçinin zorunlu ihtiyaçlarının asgari
düzeyde karşılanabilmesini amaçlamaktadır. Yönetmelik hükümleri de bunu
gerektirmektedir.
Bir işçinin tek başına yaşamadığı da dikkate alındığında; asgari ücret
belirlemesinde işçi ile birlikte ailesinin de hesaba katıldığı ortadadır. Ülkemizde
aile kavramından –genel olarak-, anne-baba ile iki çocuktan oluşan çekirdek
ailenin anlaşıldığı dikkate alındığında; asgari ücret belirlenirken dört kişilik bir
ailenin esas alındığı ve bunların tamamının asgari giderlerinin karşılanması için
bir rakam belirlendiği ortaya çıkmaktadır.
Sonuç olarak, Asgari Ücret Tespit Komisyonu asgari ücreti belirlerken; bir
kişinin değil, dört kişilik ortalama bir ailenin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve
kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılamasına yetecek miktarı belirlemektedir.
Asgari ücretin belirlenmesinde bu kriterler dikkate alınmaktadır. Hal böyle olunca
bir ailenin zaruri giderleri dikkate alınarak belirlenen asgari ücretin; bir tek
kişinin zorunlu giderlerini karşılamadığı ve onu yoksulluktan kurtarmadığı kabul
edilemez. Belirtilen sebeple Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yukarıda belirtilen
kararlarına katılma olanağı bulunmamaktadır.
Yine Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2-656 E-1998/688 K sayılı
kararında “Yoksulluk ekonomik ve sosyal koşullarla doğrudan ilgilidir. O nedenle
bunu ülkenin ekonomik ve sosyal koşulları altında belirlemek gerekir. Herkes
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme
hakkına sahiptir. (Anayasa 17/1, 55) Şu halde, bu temel hakkın tabii sonucu
yeme, giyinme, barınma sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını
geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde
geliri olmayanları yoksul kabul etmek yerinde olur” denmektedir. Kanımca
bu karar, asgari ücretle çalışan eşe de yoksulluk nafakası verilmesini gerektirir
mahiyette değildir ve bir anlamda yukarıda ifade etmeye çalıştığım hususu
doğrulamaktadır. Zira bu kararda, mefhumu muhalifinden, yeme, giyinme,
barınma sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için
zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olanların
nafakaya hak kazanamayacağı anlaşılmaktadır. Yukarıda da açıklandığı gibi zaten
asgari ücret bu zaruri giderleri karşılamaya yöneliktir, üstelik bir şahsın değil
bir ailenin zaruri giderlerini... Ancak aksi düşüncedeki Genel Kurul kararlarında
bu karara atıfta bulunularak, asgari ücretle çalışmanın yoksulluk nafakası
58
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
bağlanmasını olanaksız kılmadığı belirtilmektedir.
Asgari ücretle çalışmanın eşi yoksulluktan kurtarmadığını kabul eden Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu, 21.02.2001 tarih ve 2001/2-162 E-2001/185 K sayılı
kararında ise şu sözlerin altına imza atmaktadır: “Davalı boşanma ve yoksulluk
nafakası kararından sonra babasından yetim ve dul maaşı almış, yoksulluğu
ortadan kalkmıştır. Medeni Yasanın 145. maddesi koşulları oluştuğundan
yoksulluk nafakasının kaldırılması gerekir”.
Bu durumda Genel Kurul, çoğu zaman asgari ücretin altında bir miktarda
bağlanan yetim aylığını almayı, yoksulluğu ortadan kaldıran bir sebep olarak
görmektedir ki bunun anlaşılması mümkün değildir. “Ne var ki <dava tarihi
itibariyle> tarafların ne kadar maaş aldıkları resmi kurumlarından sorularak
tespit edilmediği gibi; asgari ücret düzeyinde bile olmayan dul ve yetim maaşının
yoksulluğu ortadan kaldırmadığı da dikkate alınmadan eksik incelemeye dayalı
olarak karar verilmesi isabetli bulunmamıştır”. Bu kararda da Yargıtay, asgari
ücretin altında olan dul ve yetim aylığının yoksulluğu ortadan kaldırmadığını
söylemektedir ki, benzer olaylarda farklı kararlarla karşılaşıldığı bir kez daha
görülmektedir.
Bu kararlara rağmen, aşağıda özeti verilecek olan Genel Kurul kararında,
yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için öncelikle kadının yoksulluk durumuna
düştüğünün ortaya konması gerektiği açıklanmıştır (Genel Kurulun 18.11.1992
tarih ve 1992/2-680 E-1992/661 K sayılı kararı):
“Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için öncelikle, istek sahibinin
boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinin gerçekleşmesi gerekir”.
“Dosyadaki belgelerden davalı kadının çalıştığı ve sürekli 400.000 lira gelirinin
bulunduğu anlaşılmakta olup, bu durumda yoksulluğa düşeceği düşünülemez.
Bu sebeple yoksulluk nafakası hakkındaki talebi reddi gerekirken yazılı şekilde
hüküm tesisi usul ve Kanun’a aykırıdır”.
Yukarıda yer verilen Genel Kurulun 07.10.1998 tarih ve 1998/2 E-1998/688 K
sayılı kararında şu açıklamalara yer verilmektedir: “...Yoksulluğun hukuksal kavramı
anılan yasa maddesinde tanımlanmamıştır. Yeri gelmişken şunu belirtmek gerekir
ki yoksulluk, ekonomik ve sosyal koşullarla doğrudan ilgilidir. O nedenle bunu
ülkenin ekonomik ve sosyal koşulları altında belirlemek gerekir. Herkes sağlıklı
ve dengeli bir çevrede yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına
sahiptir. (Anayasa 17/1, 55)/ Şu halde, bu temel hakkın tabii sonucu yeme,
giyinme, barınma sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için
zorunlu ve gerekil görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları
yoksul kabul etmek yerinde olur. Sözü edilen kriterler altında dosyadaki bilgi ve
belgeler ve somut olayın özelliği de değerlendirildiğinde davalının gelir durumu
onun yoksulluğa duçar durumda bulunduğunu göstermemektedir”.
Bu kararda belirtildiği üzere, yoksulluk ülkenin ekonomik ve sosyal
koşullarından bağımsız olarak değerlendirilebilecek bir olgu değildir. Asgari Ücret
Tespit Komisyonunca, dört kişilik bir ailenin zaruri giderlerini karşılamaya yetecek
ölçüde belirlenen asgari ücret tutarının, ülke koşullarından tamamen bağımsız
hareketle, nafaka alacaklısını yoksulluktan kurtarmadığını kabul etmek zannımca
SAYI: 42
ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞIYOR OLMAK YOKSULLUK NAFAKASI... 59
mümkün değildir. Ortalama gelir düzeyi yüksek bir ülkede asgari ücret tutarında
gelir elde etmek yoksulluk durumunu ortadan kaldırmayabilir. Ancak ülkemizde
olduğu gibi düşük gelir seviyesine sahip ülkelerde bunun kabulü açıklanamaz.
Aksi takdirde, şöyle bir tabloyla karşılaşırız. Örneğin; nafaka borçlusunun geliri
600,00 YTL’dir ve nafaka alacaklısı da asgari ücretle çalışmaktadır. Genel Kurulun
çoğunlukla kabul ettiği üzere asgari ücretin yoksulluğu ortadan kaldırmadığı
kabul edildiği takdirde bu şahıs –diğer koşulların da mevcut olması halindeyoksulluk nafakasına hak kazanacaktır. Bu şahsın bir de müşterek çocukları olsun
ve velayet hakkı nafaka alacaklısına bırakılmış olsun. Bu durumda Mahkemece
hem yoksulluk, hem de iştirak nafakası karar altına alındığında ne olacaktır? Her
iki nafaka türü için de -tarafların sosyal-ekonomik durumları dikkate alındığında100,00’er YTL nafaka bağlandığını düşünelim. Nafaka borçlusunun eline kalacak
meblağ 400,00 YTL’dir ve asgari ücret yoksulluğu ortadan kaldırmaz derken,
nafaka borçlusunu asgari ücretin altında bir gelire mahkûm etmiş oluruz. Bence
bu durum ne mevzuata uyarlık taşımaktadır, ne de hakkaniyete. Belirttiğim
sebeplerle, ülke koşulları ve asgari ücretin niteliği de dikkate alınarak, asgari
ücretin yoksulluğu ortadan kaldıran bir faktör olarak ele alınması gerektiği
düşüncesindeyim.
Üstelik ülkemiz koşullarında çoğu zaman nafaka borçlusunun da asgari ücretle
çalıştığını göz önünde bulundurursak; yukarıdaki örnek çok daha vahim sonuçlar
doğurabilecektir. Bu görüşü destekleyen Yargıtay kararlarından bir örnek vererek
yazımı tamamlamak istiyorum:
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin, 21.11.1995 tarih ve 1995/11857 E-1995/12547
K sayılı kararı; “Davacı eşin asgari ücretle olsa dahi çalışıp geçimini temin
ettiğinin sabit olması durumunda yoksulluktan bahsedilemez. Davacının
kendisini yoksulluktan kurtaracak bir iş bulduktan sonra o işten çıkması ya da
çıkarılması davalıyı yeniden yoksulluk nafakası mükellefiyeti altına sokmaz”. Ben
de Yargıtayın bu görüşüne iştirak ediyorum.
Sonuç olarak belirtmek gerekir ki; asgari ücret seviyesinde gelir elde eden
bir şahsın yoksulluk durumuna düştüğü kabul edilemez ve bu sebeple kendisine
yoksulluk nafakası bağlanamaz. Yoksulluk nafakası ile tedbir nafakası birbirinden
farklı olup, şartlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira tedbir
nafakası evlilik birliği içindeki sosyal-ekonomik durumu korumaya yöneliktir. Bu
sebeple de nafaka alacaklısı eşin, asgari ücretle, ya da daha yüksek bir ücretle,
hatta ve hatta nafaka borçlusu eşten yüksek gelir getiren bir işte çalışması dahi
tedbir nafakası bağlanmasına engel teşkil etmeyebilir. Çünkü bu nafaka türüyle
amaçlanan, eşlerin evlilik birliği içindeki statüsünü korumaktır. Oysa yoksulluk
nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka alacaklısının yoksulluk durumuna
düşmesi gerekir. Yukarıda ayrıntılarıyla izah ettiğim üzere, asgari ücretle çalışan
bir şahsın yoksul durumda olduğunu kabul etmek hukuken mümkün değildir.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 63
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 20.2.2013
Esas: 2012/2-672
Karar: 2013/263
B0ZMADAN SONRA MAHKEMECE VERİLEN
KARARLARDA GEREKÇENİN GENİŞLETİLEBİLECEĞİ FAKAT
DEĞİŞTİRİLEMEYECEĞİ
 BOZMADAN SONRA VERİLECEK KARARDA, BOZMA ÖNCESİ
DEĞERLENDİRİLMEYEN DELİLLERE DAYANILAMAYACAĞI,
ÖZEL DAİRE DENETİMİNDEN GEÇMEMİŞ HUSUSLARIN YENİ
KARARDA YER ALMASI HALİNDE, KARARIN USUL HUKUKU
AÇISINDAN DİRENME KARARI SAYILAMAYACAĞI, BU NEDENLE
TEMYİZ MERCİİNİN HUKUK GENEL KURULU OLMAYIP ÖZEL
DAİRE OLDUĞU

ÖZET: Taraflar arasındaki “boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi
tazminat ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Davacı anne velayeti kendisine bırakılan küçüklerle ilgilenmemiş, velayet
görevini gereği gibi yerine getirmemiştir. Küçüklerin birbirlerinden
ayrılmaması hususu da gözönüne alınarak küçükler Beyzanur ve
Zeynep’in velayetinin de davalı babaya bırakılması gerekirken aksine
karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
Dava, boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat istemlerine
ilişkindir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık;
çocuklardan Zeynep ve Beyzanur’un velayetinin anneye mi yoksa babaya
mı verilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Ön sorunun değerlendirilmesinde, mahkemece ilk kararda tartışılıp
64
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
değerlendirilmeyen, bu nedenle de Özel Daire’nin denetiminden
geçmeyen Aile Mahkemesi’nin dosyası incelenip değerlendirilerek, davalı
kocanın mahkeme huzurunda Beyzanur’a bakamayacağını beyan ettiği
hususuna dayanılarak temyize konu direnme kararı verilmiştir.
Ne var ki mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu bu kararın
usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda
değerlendirilmeyen yeni delillere ve tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni
gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan
uzaktır.
Hal böyle olunca kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi
ise, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daire’ye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya
Özel Daire’ye gönderilmesine karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
1086/m.429
DAVA : Taraflar arasındaki “boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi
tazminat ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gölcük 1.Asliye
Hukuk ( Aile ) Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen
08.10.2009 gün ve 2008/201 E., 2009/377 K. sayılı kararın incelenmesi davalı
vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 20.01.2011
gün ve 2009/20271 E., 2011/467 K. sayılı ilamı ile;
( ... 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun
sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre
davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Mahkemece müşterek çocuklardan Rabia ve Yunus Emre’nin velayeti
babaya, Beyzanur ve Zeynep’in velayeti anneye bırakılmıştır. Davacı anne
karardan sonra müşterek çocuk Beyzanur’u Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumuna yerleştirmiş, Zeynep’i ise davalı babaya bırakmıştır. Davacı
anne velayeti kendisine bırakılan küçüklerle ilgilenmemiş, velayet görevini
gereği gibi yerine getirmemiştir. Küçüklerin birbirlerinden ayrılmaması
hususu da gözönüne alınarak küçükler Beyzanur ve Zeynep’in velayetinin
de davalı babaya bırakılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru
görülmemiştir... ),
Gerekçesiyle ( 2 ) numaralı bent uyarınca temyiz olunan karar bozularak
dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 65
KARAR : Dava, boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat
istemlerine ilişkindir.
Davacı kadın vekili, davalı kocanın müvekkiline şiddet uygulaması ve
kötü muamelede bulunması nedeniyle taraflar arasındaki evlilik birliğinin
temelinden sarsıldığını ileri sürerek, tarafların boşanmalarına, müvekkili lehine
20.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminata, 500 TL yoksulluk nafakasına
hükmedilmesine, çocuklardan Beyzanur ile Zeynep’in velayetlerinin
müvekkiline bırakılmasına, çocuklar Zeynep ve Beyzanur yararına toplam 300
TL tedbir/iştirak nafakasına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı koca vekili, davacının ileri sürdüğü iddiaların doğru olmadığını,
müvekkilinin şiddete başvurmasının mümkün olmadığını belirterek davanın
reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalının
temyizi üzerine Özel Daire’ce başlık bölümünde yer alan gerekçe ile velayet
yönünden bozulmuştur. Mahkemece önceki gerekçe genişletilerek direnme
kararı verilmiştir.
Direnme hükmünü davalı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık;
çocuklardan Zeynep ve Beyzanur’un velayetinin anneye mi yoksa babaya mı
verilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, mahkemece ilk kararın
gerekçesinde yer verilmediği halde, direnme kararında Gölcük 2. Asliye Hukuk
( Aile ) Mahkemesi’nin 19.07.2011 gün ve 2011/305 E., 2011/420 K. sayılı
dosyasında davalı kocanın mahkeme huzurunda Beyzanur’a bakamayacağını
beyan ettiği gerekçesine yer verilmiş olmasının usulüne uygun bir direnme
kararı mı, yoksa yeni hüküm niteliğinde mi olduğu ön sorun olarak tartışılıp,
değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için,
mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan
önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre
genişletebilirse de değiştirmemelidir ( 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla
uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429.
maddesi ).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan
esinlenerek araştırma yaparak veya gerekçesini değiştirerek veya daha önce
üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek
karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Öte yandan, velayet kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her
aşamasında yeni delil ibraz edilebilir. Anılan bu yeni delil hangi aşamada
66
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
ibraz edilirse edilsin yerel mahkemece veya Yargıtayca değerlendirme konusu
yapılabilir.
Yukarıdaki açıklamaların ışığında ön sorunun değerlendirilmesinde,
mahkemece ilk kararda tartışılıp değerlendirilmeyen, bu nedenle de
Özel Daire’nin denetiminden geçmeyen Gölcük 2. Asliye Hukuk ( Aile )
Mahkemesi’nin 19.07.2011 gün ve 2011/305 E., 2011/420 K. sayılı dosyası
incelenip değerlendirilerek, davalı kocanın mahkeme huzurunda Beyzanur’a
bakamayacağını beyan ettiği hususuna dayanılarak temyize konu direnme
kararı verilmiştir.
Nevarki mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu bu kararın
usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda
değerlendirilmeyen yeni delillere ve tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni
gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan
uzaktır.
Hal böyle olunca kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi
ise, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daire’ye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya
Özel Daire’ye gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme
yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. HUKUK DAİRESİNE
GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta
olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/1.maddesi
uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu
açık olmak üzere, 20.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
1086/m.429 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga)
(Değişik madde: 16/07/1981 - 2494/24 md.;Değişik madde: 26/09/2004 - 5236
S.K./16.mad)
İlk derece mahkemelerinin ve bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin kesin
olarak verdikleri kararlarla, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş
bulunan kararlara karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet
Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz
yoluna başvurulur.
Temyiz istemi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, karar kanun yararına
bozulur. Bu bozma, kararın hukukî sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
Bozma kararının bir örneği Adalet Bakanlığına gönderilir ve Bakanlıkça Resmî
Gazetede yayımlanır.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 67
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 20.2.2013
Esas: 2012/19-643
Karar: 2013/256
İFLAS DAVALARI İÇİN YETKİ SÖZLEŞMESİ YAPILAMAYACAĞI,
İFLAS DAVALARININ MUTLAKA BORÇLUNUN MUAMELE
MERKEZİNİN YER TİCARET MAHKEMESİNDE AÇILACAĞI
 ŞİRKETLERİN TİCARET SİCİLİNE KAYIT EDİLDİKLERİ YERİN
MUAMELE MERKEZİ OLDUĞU YÖNÜNDE KARİNE OLDUĞU

ÖZET: Taraflar arasındaki “iflasın ertelenmesi” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda
Asliye Hukuk Mahkemesince davanın yetkisizlik nedeniyle reddine karar
verilmiştir.
Özel Dairece;
İflâs davasında yetkili mahkeme borçlunun muamele merkezinin
bulunduğu yer mahkemesidir. Somut olayda iflâsın ertelenmesi talebinde
bulunan şirket tarafından, muamele merkezinin Balıkesir’e taşındığının
ticaret siciline kaydedilerek ilan edilmesinden sonra iflâsın ertelenmesi
talebinde bulunulmuştur. Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek
talep ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken, ticaret sicili kaydının aksini
kanıtlayan deliller de belirtilmeden yetkisizlik kararı verilmesi usul ve
yasaya aykırı görülüp yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
Uyuşmazlık; iflas erteleme talebinde bulunan şirketlerin muamele
merkezlerinin Bursa ili mi yoksa Balıkesir ili mi olduğu; buradan varılacak
sonuca göre, yetkili mahkemenin bu iki yerden hangisi olduğu, noktasında
toplanmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun “ iflas davaları için yetki sözleşmesi
yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin
bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır.” düzenlemesi karşısında,
borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki Ticaret Mahkemesinin
68
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
yetkisi kamu düzenine ilişkin olup, kesindir.
İflası istenen kişinin ticaret siciline kayıtlı olduğu yer, muamele merkezi
yönünden karine teşkil ederse de, ticaret sicilinde kayıtlı yerden başka bir
yerin muamele merkezi olduğu kanıtlanırsa iflas davasının bu yer ticaret
mahkemesinde açılması gerekir.
Somut olayda, iflas erteleme talebinde bulunanlar, şirketlerin merkezlerini
Bursa ilinden Balıkesir iline taşımışlardır. Bu kapsamda, her iki şirket
05.04.2010 tarihinde Balıkesir Ticaret Odası’na kayıtlarını yaptırmış; daha
sonra ise, şirketlerin merkezlerinin Balıkesir ilinde gösterilen adres olduğu
14.04.2010 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesi’nde tescil ve ilan edilmiştir.
Eldeki dava ise, 16.04.2010 tarihinde açılmıştır. Şirketlerin sicile kayıt
edildiği Balıkesir il merkezi, muamele merkezi yönünden karine oluşturur.
Bu karinenin aksinin ispatına dair bir delil de dosyaya sunulmamıştır.
Şu durumda, iflasın ertelenmesi istemi yönünden yetkili mahkemenin
Balıkesir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu her türlü duraksamadan
uzaktır.
Yerel Mahkemece, yanılgılı gerekçeyle direnme kararı verilmesi usul ve
yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
İlgili Kanun/Madde:
2004/m.154-III
DAVA : Taraflar arasındaki “iflasın ertelenmesi” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; Balıkesir 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın
yetkisizlik nedeniyle reddine dair verilen 26.10.2010 ve E:189, K:302 sayılı
kararın incelenmesi iflas erteleme talebinde bulunanlar vekili ile müdahil İş
Bankası vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin
05.05.2011 gün ve 2177 - 6186 sayılı ilamı ile;
( ... İflas erteleme talebinde bulunanlar vekili, müvekkilleri şirketlerin
ekonomik kriz nedeniyle borca batık hale geldiğini belirterek iflas erteleme
talebinde bulunmuştur.
Mahkemece, tüm dosya kapsamı ve müdahil vekillerinin beyanları
doğrultusunda iflas erteleme talebinde bulunanların ticari işletmelerinin ve
muamele merkezlerinin Bursa olduğu belirtilerek mahkemenin yetkisizliğine
karar verilmiş, hüküm iflas erteleme talebinde bulunanlar vekili ile müdahil İş
Bankası vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere
ve özellikle birden fazla şirketin tek dilekçe ile iflas erteleme talebinde
bulunmalarında bir isabetsizlik bulunmamasına göre taraf vekillerinin
aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi
gerekmiştir.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 69
2-İİK’nın 154,IV hükmüne göre, iflâs davasında yetkili mahkeme borçlunun
muamele merkezinin bulunduğu yer mahkemesidir. Somut olayda iflâsın
ertelenmesi talebinde bulunan şirket tarafından, muamele merkezinin
Balıkesir’e taşındığının ticaret siciline kaydedilerek ilan edilmesinden sonra
iflâsın ertelenmesi talebinde bulunulmuştur. Bu durumda mahkemece işin
esasına girilerek talep ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken, ticaret sicili
kaydının aksini kanıtlayan deliller de belirtilmeden yetkisizlik kararı verilmesi
usul ve yasaya aykırıdır.
3-Mahkemece takas, mahsup ve temlik işlemlerinin durdurulmasına
ilişkin tedbir kararı verilmişse de maddi hukuka ilişkin hakların kullanılmasını
önleyici nitelikte tedbire hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
KARAR : İstek, iflasın ertelenmesine ilişkindir.
Yerel mahkemece, “davanın yetkisizlik nedeniyle reddine, karar
kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Bursa Nöbetçi
Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine” dair verilen karar iflas erteleme
talebinde bulunanlar vekili ile müdahil İş Bankası vekilinin temyizleri üzerine,
Özel Daire’ce yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş;
mahkemece yetkisizliğe dair önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını, iflas erteleme talebinde bulunanlar vekili temyize
getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nda görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine
geçilmeden, dava dilekçesinde “Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatı ile” ibaresi
kullanılmasına karşın, bu konuda bir karar verilmeksizin davaya “Asliye Hukuk
Mahkemesi Sıfatı ile” devam olunması karşısında, öncelikle görev/işbölümü
ilişkisi ve buna göre davaya hangi sıfatla bakıldığının belirlenmesi hususu
önsorun olarak ele alınıp, tartışılmıştır.
Hemen belirtmelidir ki, bazı özel mahkemeler her adli teşkilatta kurulmamış
olduğundan, buralardaki Asliye Hukuk Mahkemeleri özel mahkemelerin
görev alanına giren davalara, bu özel mahkemelerin sıfatıyla bakmaktadır.
Eldeki dava da Ticaret Mahkemesi sıfatı ile görülmek üzere Asliye Hukuk
Mahkemesine açılmıştır.
Mahkemece, davaya Ticaret Mahkemesi sıfatı ile bakılmasına karar
verilmemiş ise de, davanın Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk
Mahkemesinde açılmış bulunması Balıkesir’de müstakil Asliye Ticaret
Mahkemesi bulunmadığına göre, davaya Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla
70
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
bakıldığı belirgindir.
Nitekim, aynı kabul şekli Hukuk Genel Kurulu’nun 28.09.2011 gün ve
E:2011/19-446, K:2011/569 sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Bu nedenle, ön sorunun reddi ile işin esasının incelenmesine oybirliği ile
karar verilmiş; ön sorun bu şekilde aşıldıktan sonra, Hukuk Genel Kurulu’nca
işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmiştir.
İşin esasına gelince;
Uyuşmazlık; iflas erteleme talebinde bulunan şirketlerin muamele
merkezlerinin Bursa ili mi yoksa Balıkesir ili mi olduğu; buradan varılacak
sonuca göre, yetkili mahkemenin bu iki yerden hangisi olduğu, noktasında
toplanmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ( İİK )’nun “İflas Takiplerinde Yetkili
Merci” başlığı altında düzenlenen 154/III. maddesinde, “…Şu kadar ki, iflas
davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun
muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır.” Hükmü
öngörülmüştür.
Bu açık hüküm karşısında, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu
yerdeki Ticaret Mahkemesi’nin yetkisi kamu düzenine ilişkin olup, kesindir.
Nitekim, aynı ilke Hukuk Genel Kurulu’nun 28.09.2011 gün ve E:2011/19446, K:2011/569 sayılı ilamında da benimsenmiştir.
İflası istenen kişinin ticaret siciline kayıtlı olduğu yer, muamele merkezi
yönünden karine teşkil ederse de, ticaret sicilinde kayıtlı yerden başka bir
yerin muamele merkezi olduğu kanıtlanırsa iflas davasının bu yer ticaret
mahkemesinde açılması gerekir.
Somut olayda, iflas erteleme talebinde bulunanlar, şirketlerin merkezlerini
Bursa ilinden Balıkesir iline taşımışlardır. Bu kapsamda, her iki şirket
05.04.2010 tarihinde Balıkesir Ticaret Odası’na kayıtlarını yaptırmış; daha
sonra ise, şirketlerin merkezlerinin Balıkesir ilinde gösterilen adres olduğu
14.04.2010 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesi’nde tescil ve ilan edilmiştir. Eldeki
dava ise, 16.04.2010 tarihinde açılmıştır.
Görüldüğü üzere, şirketlerin sicile kayıt edildiği Balıkesir il merkezi, İİK
154.madde kapsamında muamele merkezi yönünden karine oluşturur. Bu
karinenin aksinin ispatına dair bir delil de dosyaya sunulmamıştır.
Şu durumda, iflasın ertelenmesi istemi yönünden yetkili mahkemenin
Balıkesir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da
benimsenen ve işin esasının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi
gereğine işaret eden Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, yanılgılı
gerekçeyle direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 71
SONUÇ : İflas erteleme talebinde bulunanlar vekilinin temyiz itirazlarının
kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında
gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla
uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun
429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının
yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440/III-3.maddesi uyarınca karar
düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.02.2013 gününde oybirliği ile karar
verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2004/m.154-III İCRA VE İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/74 md.)
Borçlu ile alacaklı yetkili icra dairesini yazılı anlaşma ile tayin etmişlerse, o
yerin icra dairesi dahi iflas takibi için yetkili sayılır.Şu kadar ki, iflas davaları için
yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin
bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır.
LEGES Hukuk Dergisi
72
HAZİRAN 2013
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 13.2.2013
Esas: 2012/2-634

Karar: 2013/246
YETKİSİZLİK KARARININ KESİNLEŞMESİNDEN İTİBAREN KANUNİ
SÜRESİ İÇİNDE DOSYANIN YETKİLİ MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİ
İÇİN BAŞVURUDA BULUNULMASI GEREKTİĞİ, SÜRENİN
GEÇİRİLDİĞİ HALLERDE YETKİLİ MAHKEMENİN DAVANIN BU
NEDENLE AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERMESİ GEREKTİĞİ
ÖZET: Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda
Aile Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Dinlenen davacı tanıklarının sözleri inandırıcı olmaktan uzak izahlardan
ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya
düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı görülüp yerel
mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
Taraflar arasındaki boşanma davasının yetkisizlikle, yetkili Aile
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Dava dosyasını alan yetkili mahkeme, ilk olarak, 10 günlük süre
içinde yetkili mahkemeye başvurulmuş olup olmadığını re’sen inceler.
Mahkeme, 10 gün içinde başvurulmadığını tespit ederse, başkaca bir
işlem yapmadan, re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar verir.
Davacının, dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi talebini içeren
dilekçesi ise yetkisizlik kararının onanmasına ilişkin kararın en son tebliğ
edildiği tarihten itibaren anılan maddede öngörülen 10 günlük süre
geçtikten sonra mahkemeye ibraz edilmiştir.
Eldeki dosyada ise, ilk yetkisizlik kararının kesinleştiği tarihten itibaren
HUMK.nun 193. maddesinde açıklanan prosedüre uygun şekilde 10
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 73
günlük süre içerisinde dilekçe verilerek veya çağrı kağıdı tebliğ ettirmek
için bir başvuru yapılmadığı anlaşıldığından,yerel mahkemece davanın
açılmamış sayılmasına karar vermek gerekirken, esasa ilişkin hüküm
kurulması hatalı olup; direnme kararı bu yönden bozulmalıdır.
İlgili Kanun/Madde:
1086/m.193
4721/m.166
DAVA : Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Adana 3. Aile Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen
17.03.2010 gün ve 2008/721 E., 2010/257 K. sayılı kararın incelenmesi davalı
vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03.10.2011
gün ve 2010/13561 E., 2011/14663 K. sayılı ilamı ile;
( … Davacı kadın 17.06.2004 tarihinde açmış olduğu ilk davadan feragat
etmiştir. Bu davada dinlenen davacı tanıkları feragatten sonra boşanmayı
gerektiren maddi bir hadiseden bahsetmemişlerdir.
Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca; boşanma kararı
verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden
beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa
dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun
166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli
olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı
olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken
delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar
verilmesi usul ve kanuna aykırıdır... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
KARAR : Davacı kadın vekili, davalının müvekkiline şiddet uyguladığını,
sürekli alkol aldığını evin geçimiyle ilgilenmediğini ileri sürerek, tarafların
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ( TMK )’nun 166/1. maddesi gereğince
boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı koca vekili,
davacının iddialarının doğru olmadığını belirterek, davanın reddine karar
verilmesini, boşanma kararı verilmesi halinde ise müşterek çocuğun
velayetinin müvekkiline verilmesini, müşterek çocuk için aylık 150 TL tedbiriştirak nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir.
Dava önce, Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılmış; mahkemece
yapılan yargılama sonunda dosyanın yetkisizlikle Adana Nöbetçi Aile
Mahkemesi’ne gönderilmesine ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 30.04.2008 günlü kararı ile onanmak suretiyle
74
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
kesinleşmiş ve Adana 3. Aile Mahkemesi’nce yargılamaya devam olunarak
sonuçta davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun
velayetinin davalı babaya verilmesine, davalı baba lehine nafaka ödenmesine
karar verilmiştir.
Davalı tarafından temyiz edilen karar, Özel Daire’ce yukarıda belirtilen
nedenlerle bozulmuştur. Yerel mahkemece aynı gerekçeler genişletilerek ilk
kararda direnilmiştir.
Direnme hükmü davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hukuk Genel
Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden
önce somut uyuşmazlıkta 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun
193. maddesine düzenlenen 10 günlük süre içinde yetkili mahkemeye
başvuruda bulunulup bulunulmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
Bilindiği üzere HUMK.nun 193. maddesi; “Davacı, iptaline karar verilen
dilekçenin yerine yeni bir dilekçe düzenleyip vermek zorundadır. Görevsizlik
veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine davacının karşı tarafa görevli veya
yetkili mahkemede tebligat yaptırması zorunludur. ( Değişik üçüncü fıkra:
26/9/2004 – 5236/13 md. ) Her iki hâlde kararın kesinleşmesi tarihinden
itibaren on gün içinde yeniden dilekçe verilmesi veya yeniden çağrı kâğıdı
tebliğ ettirilmesi gerekir. Aksi takdirde dava açılmamış sayılır. Kanunda
belirtilen ayrık hükümler saklıdır.” hükmünü amirdir.
Anılan madde uyarınca yetkisizlik kararı veren mahkeme; “dava dosyasının
talep halinde yetkili mahkemeye gönderilmesine” karar vermekle yetinir.
Dava dosyasını re’sen yetkili mahkemeye gönderemez. Dava dosyasının
yetkili mahkemeye gönderilebilmesi ve davaya yetkili mahkemede devam
edilebilmesi için, davacının yetkisizlik kararının kesinleştiği tarihten itibaren
10 günlük süre içinde yetkili ( ya da yetkisizlik kararı veren ) mahkemeye
dilekçeyle başvurması veya çağrı kağıdı çıkartarak tebligat yaptırması
gerekmektedir. Aksi halde dava açılmamış sayılır. Yetkili mahkemeye başvurma
için öngörülen 10 günlük süre hak düşürücü nitelikte olup, mahkemece
kendiliğinden gözetilmesi gerekir.
Yetkili ( veya yetkisiz ) mahkemeye başvuru bir dilekçe ile olur. HUMK’nda
bu dilekçe için bir şekil öngörülmemiştir. Bu dilekçe bir dava dilekçesi olmayıp,
dilekçede, davanın yetkili mahkemede görülmesi için gerekli işlemlerin
yapılması istenir.
Sözü edilen 10 günlük başvuru süresi içinde yetkili ( veya yetkisizlik )
mahkemeye başvurarak, karşı tarafa yapılacak tebligat giderinin ve varsa
dosya gönderme masrafının ödenmesi gerekli ve yeterlidir.
Dava dosyasını alan yetkili mahkeme, ilk olarak, 10 günlük süre içinde
yetkili ( veya yetkisiz ) mahkemeye başvurulmuş olup olmadığını re’sen
inceler. Mahkeme, 10 gün içinde başvurulmadığını tespit ederse, başkaca bir
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 75
işlem yapmadan, re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar verir.
Somut uyuşmazlık bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde: Kadirli
1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 03.12.2007 tarihinde verilen ve dosyanın
Adana Nöbetçi Aile Mahkemesi’ne gönderilmesine ilişkin karar davalı
vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 30.04.2008 günlü
kararı ile onanmak suretiyle kesinleşmiş ve taraf vekillerine 14.05.2008 ve
23.05.2008 tarihlerinde tebliğ edilmiştir. Dosya içinde bulunan ve davacı
vekili tarafından Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne hitaben verilen,
dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi talebini içeren 04.06.2008 tarihli
dilekçesi ise yetkisizlik kararının onanmasına ilişkin kararın en son tebliğ
edildiği 23.05.2008 tarihinden itibaren anılan maddede öngörülen 10 günlük
süre geçtikten sonra mahkemeye ibraz edilmiştir.
Açıklanan bu durum karşısında, HUMK’nun 193. maddesinde öngörülen
10 günlük “hakdüşürücü sürenin” dolduğu, bu süre dolduktan sonra harç
yatırılarak dahi sürenin yeniden ihyası usule, kanuna ve istikrar kazanmış
Yargıtay uygulamalarına göre mümkün değildir.Yargıtay Hukuk Genel
Kurulunun 06.02.2002 gün ve 2002/8-72 E, 2002/60 K.; 10.03.1999 gün ve
1999/12-128 E., 1999/132 K.; 08.12.1984 gün ve 1981/15-616 E. 1984/75
K. ve 20.04.1983 gün ve 1980/15-1854 E., 1980/395 K.; 15.06.2011 gün ve
2011/4-368 E. 2011/410 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
Eldeki dosyada ise, ilk yetkisizlik kararının kesinleştiği tarihten itibaren
HUMK.nun 193. maddesinde açıklanan prosedüre uygun şekilde 10 günlük
süre içerisinde dilekçe verilerek veya çağrı kağıdı tebliğ ettirmek için bir
başvuru yapılmadığı anlaşıldığından, mahkemece kendiliğinden davanın
açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, esasa ilişkin hüküm
kurulduğu açıktır.
Hal böyle olunca, HUMK’nun 193 maddesi hükmünün kamu düzenine
ilişkin hükümlerden olmakla yargılamanın her aşamasında re’sen nazara
alınması gerekmesi ve usuli kazanılmış hakkın istisnası olması nedeniyle; yerel
mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekirken, esasa
ilişkin hüküm kurulması hatalı olup; direnme kararı bu değişik nedenlerle
bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının
yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun
30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici
madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz
peşin harcın yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca
hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık
olmak üzere, 13.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
76
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
1086/m.193 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga)
(Değişik madde: 16/07/1981 - 2494/15 md.)
Davacı, iptaline karar verilen dilekçenin yerine yeni bir dilekçe düzenleyip vermek
zorundadır.
Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine davacının karşı tarafa görevli
veya yetkili mahkemede tebligat yaptırması zorunludur.
(Değişik fıkra: 26/02/1985 - 3156/7 md.;Değişik fıkra: 26/09/2004 - 5236 S.K./13.
mad) *1* *2* Her iki hâlde kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren on gün içinde
yeniden dilekçe verilmesi veya yeniden çağrı kâğıdı tebliğ ettirilmesi gerekir.
Aksi takdirde dava açılmamış sayılır. Kanunda belirtilen ayrık hükümler saklıdır.
4721/m.166
TÜRK MEDENİ KANUNU
Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede
temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının
açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması
niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından
korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin
davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde
boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin
serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların
durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır.
Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada
gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde
boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı
hükmü uygulanmaz.
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar
verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her
ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden
sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 77
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 13.2.2013
Esas: 2012/13-1220
Karar: 2013/239
4077 SAYILI YASANIN UYGULANMASIYLA İLGİLİ HER TÜRLÜ
İHTİLAFIN ÇÖZÜMÜNDE TÜKETİCİ MAHKELERİNİN GÖREVLİ
OLDUĞU
 GÖREV KONUSUNUN KAMU DÜZENİNDEN OLMASI
NEDENİYLE DAVANIN HER HALİNDE MAHKEMECE
KENDİLİĞİNDEN DİKKATE ALINMASI GEREKECEĞİ

ÖZET: Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
4077 sayılı yasanın 23.maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü
ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Mahkemece
görevsizlik kararı verilmesi gerekirken hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı
görülüp mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; istemin
içerik ve kapsamına, tarafların sıfatına göre davaya bakma görevinin
Asliye Hukuk Mahkemesi’ne mi yoksa Tüketici Mahkemesi’ne mi ait
olduğu noktasında toplanmaktadır.
Sözleşme görüşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlığın; haksız fiil
kurallarına göre değil, sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi
gerektiği kuşkusuzdur.
Somut uyuşmazlıkta, davacıların alışveriş yapmak amacıyla davalıya ait
mağazanın rafları arasında dolaştıkları sırada, mağazanın iç duvarlarında
bulunan raflara yerleştirilmiş olan yarı insan büstü şeklindeki mankenin
78
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
davacı Ü.’ın velayeti altında bulunan diğer davacı küçük İ.’nın üzerine
düşmesi sonucu yaralandığı ve bunun üzerine eldeki davanın açıldığı
anlaşılmaktadır.
Davacıların, mağazada satın almak istedikleri eşyaların gösterilmesi
isteği ve bu isteğin kabulü, bir icap- kabul niteliğinde olup, hukuksal işlem
niteliğinde bir sonuç meydana getirmek amaçlanmaktadır. Bu aşamada
davacı küçük İ.’nın vücut bütünlüğüne, davalı veya yardımcıları tarafından
verilen bu zararı, davalı sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk
uyarınca karşılamalıdır.
Sözleşmenin taraflarından birinin tüketici, diğerinin satıcı ve uyuşmazlığın
da tüketici işlemine ilişkin olmasına göre, davaya bakma görevi de
Tüketici Mahkemesi’ne aittir.
Davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesi’ne ait olduğunun kabulü
ile görevsizliğe karar vermek gerekirken; hatalı tespit ve değerlendirme
sonucu görevli olduğuna ilişkin önceki kararda direnilmiş olması usul ve
yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
İlgili Kanun/Madde:
4077/m.23
DAVA : Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; İzmir 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen
kabulüne dair verilen 11.10.2010 gün ve 2010/126 E- 2010/351 K. Sayılı
kararın incelenmesi davacılardan Ü. ve davalı … Kol. Teks. San. ve Tic. A.Ş.
vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 11.05.2011
gün ve 2011/309-2011/7697 sayılı ilamı ile;
( ... Davacılar, alışveriş için davalının mağazasına gittiklerini, İ.’nın mağaza
içinde gezinirken, mağazanın iç duvarlarında bulunan raflara yerleştirilmiş
olan yarı insan büstü şeklindeki mankenin üzerine düşmesi sonucu başından
ve boynundan şişme ve morluklar meydana getirecek şekilde yaralandığını,10
gün rapor verildiğini, 15 yaşında olan İ.’nın bir yıldır beden eğitimi derslerine
giremediğini, annesi Ü.’nün de kızının başına gelenlerden dolayı manen
zarar gördüğünü ileri sürerek, 10.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile
davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar
ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunun Amaç başlıklı 1.maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra
kapsam başlıklı 2.maddesinde “... Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen
amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini
oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” hükmüne yer verilmiştir.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 79
Yasanın 3.maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil
amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan
yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi, malları ifade eder. Satıcı; kamu
tüzel kişileri de dahil, olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında
tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal
veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya
yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi
için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal
ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
4077 sayılı yasanın 23.maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü
ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Somut olay değerlendirildiğinde davalı satıcı ile tüketici davacılar arasında
4077 sayılı yasadan kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle
ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmesi dahi
yargılamanın her aşamasında resen gözetilir.
Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda
mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi
usul ve yasaya aykırıdır... ),
Gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
KARAR : Dava; manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın
kısmen kabulüne dair verilen karar davacılardan Ü. ve davalı … Kol.Teks.San.
ve Tic. A.Ş.vekilinin temyizleri üzerine, Özel Daire’ce yukarıda yazılı nedenlerle
bozulmuş; yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize
davacı Ü. ve davalı ... Kol.Teks. San.ve Tic. A.Ş. vekili getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; istemin
içerik ve kapsamına, tarafların sıfatına göre davaya bakma görevinin Asliye
Hukuk Mahkemesi’ne mi yoksa Tüketici Mahkemesi’ne mi ait olduğu
noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak, öncelikle borç doğurucu
sorumluluk kaynakları üzerinde durulmasında yarar vardır:
Toplumsal hayatın hızla gelişmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik olay
ve problemlerin çözümünü, klasik borç doğurucu sorumluluk kaynakları
olarak nitelendirilen, haksız fiil, sözleşme ve sebepsiz zenginleşme içerisinde
bulabilme ve aynı unsurları bu yeni olay ve problemlere uygulayabilme
80
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
hemen hemen imkansız hale gelmiştir. Kanunların çözüm öngöremediği bu
tip durumlara, 19. yüzyılın sonlarına doğru doktrin kayıtsız kalınamayacağını
anlamış, özü ve niteliği farklı yeni hukuki müessese ve sorumluluk türlerini
belirleme yoluna gitmiştir ( Süleyman Yalman, Türk-İsviçre Hukukunda
Sözleşme Görüşmelerinden DoğanSorumluluk, Ankara 2006, s. 37 ).
Bu yeni belirlenen sorumluluk türlerinden olan sözleşme görüşmelerinden
doğan sorumluluğu ( culpa in contrahendo ) genel bir ifadeyle belirtmek
gerekirse, sözleşme görüşmeleri aşamasında taraflardan birinin diğerine
veya onun koruması altında bulunan kişilere, aralarında dürüstlük kuralı ( MK.
m. 2 ) gereğince ortaya çıkan güven ilişkisinin ihlali sonucu meydana gelen
sorumluluktur ( Fikret Eren,Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Cilt. III, Ankara
1990, s. 1083; İlhan Ulusan,Culpa in Contrahendo Üstüne, Prof. Dr. Ümit
Yaşar Doğanay Anısına Armağan, İstanbul 1982, s. 287 ). Başka bir ifadeyle,
sözleşme görüşmelerinde taraflardan birinin diğerine dürüstlük kuralına
aykırı davranma sonucu verdiği zararlarla ilgili sorumluluktur ( Süleyman
Yalman, age., s.38 ).
Zira, sözleşme görüşmelerine başlanmasıyla birlikte taraflar arasında
temeli dürüstlük kuralına dayanan bir güven ilişkisi meydana gelir ve bu
ilişki koruma yükümlerini de içerir. Bundan dolayı sözleşme görüşmelerinde
taraflardan her biri veya yardımcıları, diğer tarafa veya onun himayesinde
bulunan kişilerin şahıs ve mal varlıklarına zarar vermeyi engellemek için gerekli
dikkat ve özeni göstermek ve koruma yükümlerine uymak zorundadırlar.
Çünkü, koruma yükümleri, ifa menfaati dışında kalan diğer şahıs ve mal
varlığı değerlerine zarar vermemeyi ihtiva eder. Sözleşme öncesi koruma
yükümlerinin ihlali, sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluğa sebebiyet
verir ( Ayfer Kutlu Sungurbey,Yetkisiz Temsil Özellikle Culpa in Contrahendo
-Sözleşmenin Görüşülmesinde Kusur- ve Olumsuz Zarar, Haziran 1988, s.103
vd.; Fikret Eren, age., s.1086,1091 ).
Diğer taraftan, taraflar arasında bir hukuki ilişki söz konusu olduğunda,
bunun ihlalinin haksız fiil olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü haksız
fiilde, zarar verici davranışın işlendiği aşamada taraflar arasında daha önce
kurulmuş bir hukuki ilişki yoktur. Bu sebeple sözleşme görüşmelerindeki
bir yüküm ihlali haksız fiil olarak nitelendirilemez. Sözleşme görüşmeleri
ile ortaya çıkan güven ilişkisinin ihlaline kıyasen sözleşme hükümlerinin
uygulanması daha uygun olacaktır ( Süleyman Yalman,age., s.83 ).
Sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk, yalnızca sözleşmenin
geçerliliğine güvenden doğan zarardan ( olumsuz zarardan ) sorumluluğu değil,
Medeni Yasa, m. 2, I’deki dürüstlük kurallarına dayanan “güven ilkesi”nden
kaynaklanan karşı tarafın kişi ve mal varlığına zarar vermemek yolundaki
davranış yükümüne aykırılıktan doğan sorumluluğu da kapsar. Bu hukuksal
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 81
düşünce Mukayeseli Hukukta, Alman İmparatorluk Mahkemesi ve Federal
Mahkemesi’nin “mağaza kararları” diye anılan kararlarında dile getirilmiştir.
Alman İmparatorluk Mahkemesi 7 Aralık 1911 tarihinde verdiği “muşamba
topu kararı”olarak adlandırılan kararıyla, sözleşmenin görüşülmesinden
yalnız bildirim ve aydınlatma yükümlerinin değil, karşı tarafın canını ve malını
( kişi ve malvarlığını ) koruma yükümlerinin de doğduğunu kabul etmiştir.
Bundan dolayı da, mağaza tezgahtarının bir yer muşambası satın almak
isteyen bir kadına muşamba toplarını gösterirken bunlardan birini kadının
üstüne düşürerek ona zarar vermesi durumunda, mağaza sahibinin Türk
Borçlar Kanunu’nun m.55’in karşılığı olan Alman Medeni Yasası § 831’e göre
değil de, Türk Borçlar Kanunu’nun m.100’ün karşılığı olan Alman Medeni
Yasası, § 278’e göre sorumlu olduğuna karar vermiştir.
Alman Federal Mahkemesi’nin, yine sözü geçen “mağaza kararları”ndan
olarak 26 Eylül 1961 tarihinde verdiği “muz kabuğu kararı”nda, bu doğrultuda
daha da ileri giderek, büyük bir mağazaya giren kimsenin, daha sözleşmenin
görüşülmesine başlamadan önce “işlemsel ilişkiler hazırlığı aşamasında”
bulunduğu sırada, yere atılmış bir muz kabuğuna basıp ayağı kayarak düşüp
yaralanması yüzünden mağaza işletmecisinin mağazaya giren kimselerin
güvenliğini sağlamak yolunda genel bir özen borcuna aykırılıktan dolayı
sorumlu olduğunu kabul etmiştir.
“İşlemsel değinme ( temas )” kuramına göre; bir kimsenin, sözleşmenin
görüşülmesine başlamadan önce de, “işlemsel ilişkiler hazırlığına girişmesi”
durumunda güven ilişkisinden, tarafların birbirlerinin kişi ve mal varlığına
zarar vermemek yolunda davranış yükümleri doğacağı kabul edilmektedir.
İşlemsel ilişkiler hazırlığına girişme, bu hazırlık henüz gerçek bir “sözleşmenin
görüşülmesi”aşamasına varmamış olsa bile gerçekleşebilir. Örneğin, bir
kimsenin “olası müşteri” olarak kesin bir satın alma amacı olmasa bile bir
mağazaya girmesi ya da bir lokantada yer araması durumunda olduğu gibi,
Alman Fedaral Mahkemesi’nin yukarıda sözü geçen “muz kabuğu kararı”da bu
görüşe uygundur ( Larenz, Culpa incontrahendo, Verkehrssicherungspflicht
und “Sozialer Kontakt”, MND 1954, s. 515 ve sonrası, Ayfer Kutlu Sungurbey,
age., s.103- 109 ).
Benzer şekilde İsviçre-Türk hukukunda baskın olan görüşe göre;
sözleşmenin görüşülmesine başlamakla taraflar arasında hukuksal bir ilişki,
daha doğru bir deyimle bir güven ilişkisi meydana gelir. Bu güven ilişkisinden,
Medeni Yasa, m. 2’deki dürüstlük kuralları uyarınca belli bir ölçüde karşı
tarafın çıkarlarını gözetme, böylece bildirim, aydınlatma ( boş yere güven
vermeme, güveni boşa çıkarmama ) gibi birtakım özen yükümleri doğar. Bu
özen yükümleri, sözleşmeden doğan edim yükümünden farklı olarak, yasadan
doğan davranış yükümü niteliğindedir. Bu davranış yükümlerine aykırılık da,
82
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
sözleşmeden doğan borca aykırılığa benzer. Bundan dolayı, sözleşmenin
görüşülmesi sırasındaki bu davranış yükümlerine aykırılığa da sözleşmeden
doğan borca aykırılık kuralları örnekseme yoluyla uygulanır ( Ayfer Kutlu
Sungurbey, age., s.117- 118 ).
Alman Federal Mahkemesi’nin 1976 yılında muz kabuğu kararına benzer
bir karar olarak bir sebze yaprağı dahil edilmiş, bu kararda on dört yaşında
bulunan kız çocuğu, annesine malları taşımada yardım etmek üzere geldiği
süper markette, yerdeki bir sebze yaprağına basarak kaymış, yere düşmüş
ve sağ dizinde ameliyat gerektirecek ağırlıkta bir sakatlığa uğramıştır.
Uğranılan zarar, sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk esasına göre
giderilmiştir. Alman Federal Mahkemesi içtihatlarını, bu olaylarda üçüncü
şahısların korunması sahasına yaymıştır.
Her üç olayda, bir sözleşmeyi hazırlayıcı hukuki ilişki ve kişi güvenliğinin
sözleşmeyle korunması hakkı, mağazadan içeriye sözleşme yapma amacıyla
girmesi hareket noktası olmuştur. Aslında Alman Hukuk uygulamasının bu
olaylarda, sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluğu kabul etmesi,
Alman Medeni Kanunu’ndaki haksız fiil kurallarının bu tip olaylarda tatmin
edici sonuçlar ortaya koyamamasından kaynaklanmıştır. Bundan başka asıl can
alıcı nokta, sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk; zarar göreni ispat
külfetinden kurtarma ve zamanaşımı süresinin uzatılmasından yararlanmak
için kullanılmış olmasıdır.
Çünkü sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluğun sözleşme veya
haksız fiil hükümlerine dayandırılması, zamanaşımı, ispat yükünün dağılımı ve
yardımcı kişilerin sorumluluğu açısından önem arz etmektedir. Zira sözleşme
sorumluluğunda, kanunda aksine bir hüküm yoksa zamanaşımı süresi 10
yıldır ( BK.m.125 ). Davacı kusuru ispatlamakla yükümlü değildir ( BK. m.96
) ve yardımcı kişilerden dolayı sorumlulukta, adam çalıştıran kurtuluş delili
getirme imkanından mahrumdur ( BK. m.100 ). Haksız fiil sorumluluğunda ise,
zamanaşımı süresi 1 yıl ( BK. m.60 ) olup, davacı, davalının kusurlu olduğunu
ispatlamak zorundadır ( BK. m.42 ) ve yardımcı kişilerden dolayı sorumlulukta
adam çalıştıran kurtuluş delili getirebilme imkanına sahiptir ( BK. m.59 ) (
Süleyman Yalman, age., s. 62, 70 ).
Belirtilen bu durumlarda bir sözleşme kurulmuş veya kurulmamış ya da
hükümsüz veya geçerli olmasından bağımsız olarak sözleşme görüşmelerinden
doğan sorumluluğun söz konusu olması bugünkü hakim düşünceye göre artık
tartışmasızdır.
Yukarıda belirtildiği üzere, borç doğurucu sorumluluk kaynakları yönünden
somut olay değerlendirildiğinde; olaya “sözleşme görüşmelerinden doğan
sorumluluk” kurallarıyla bakılması gerektiğinde kuşku ve duraksamaya
yer olmamalıdır. Gerçekte de; sözleşme bir süreçtir. Bir anda kurulup
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 83
meydana gelen hukuki bir işlem değildir. Sözleşme kurulmadan önce taraflar
sözleşmenin muhtevası, şartları, içerdiği hak ve yükümlülükler üzerinde
görüşmeler yaparlar; bu görüşmeler kısa veya uzun sürebilir. Görüşmelerin
başlamasıyla görüşmeciler arasında hukuki bir ilişki kurulur. Bu ilişki sözleşme
benzeri bir güven ilişkisidir. Güven ilişkisi MK. m.2/1’de düzenlenmiş bulunan
dürüstlük kuralına dayanır. Buna göre, görüşmeler esnasında görüşmecilerin
sözleşmenin muhtevası ve şartları hakkında birbirlerini aydınlatması, dürüstlük
kuralına uygun davranması, birbirlerinin kişilik ve mal varlığı değerlerine zarar
vermemek için gerekli özeni göstermesi, koruma yükümlülüklerine uyması
gerekir. Görüşmeciler bu yükümlülüklere kusurlu olarak aykırı davranıp,
görüşmelerin başlamasıyla aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal
ettikleri takdirde bundan doğan zarardan sorumludurlar ( Fikret Eren, age., s.
1084, 306 vd.; İlhan Ulusan, age., s.286 ).
O halde, sözleşme görüşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlığın; haksız fiil
kurallarına göre değil, sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği
kuşkusuzdur. Davacının alışveriş yapmak için mağazaya gelmesi ile taraflar
arasında satımı hazırlayan sözleşme benzeri karakterde bir hukuksal ilişki
doğmuştur. Bu ilişkide, satıcının ve satım alma isteklisine malın gösterilmesi
ve incelenmesinde sağlığı ve malı için gereken özeni göstermekle yükümlü
olması bakımından hukuksal işleme ilişkin yükümlülükler getirmiştir. Bu
nedenle uyuşmazlığın sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi
gerekmektedir.
Olayın,Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca
değerlendirilmesine gelince;
Tüketici kavramı, tüketicinin korunmasında temel hareket noktası olması
nedeniyle, tüketiciyi korumaya yönelik politikaların oluşturulması bakımından
büyük önem taşımaktadır.
Gerçektende, tüketicinin korunması gerektiği düşüncesi, öncelikle,
mal ve hizmeti sunanlara karşı tüketicinin daha elverişsiz bir konumda
olması vakıasından kaynaklanmıştır. Daha açık bir ifade ile, tüketicinin dahil
olduğu sosyal ve hukuki bir ilişkide, ilişkinin ekonomik ve sosyal bakımdan
zayıf tarafını oluşturduğu ve ekonomik ve hukuki anlamda tecrübesiz bir
konumda bulunduğu gerçeği tüketicinin korunması fikrinin odak noktasını
oluşturmuştur.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre; tüketici, bir mal veya
hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek
veya tüzel kişi olarak tanımlanmıştır.
Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, Kanun Koyucu tüketici kavramını
tanımlarken bir mal veya hizmetin özel amaçlarla satın alınması ve nihai olarak
kullanılması ölçütleri yanında, tüketicinin sadece gerçek kişi değil tüzel kişi de
84
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
olabileceğini işaret etmiş, ayrıca malın satın alınması yanında hizmetlerden
yararlanılmasını da tüketim kapsamı içinde değerlendirmiştir ( Hasan Seçkin
Ozanoğlu, M. Kemal Oğuzman Armağanı, MukayeseliHukuk ve Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun Açısından Tüketiciyi KoruyanDüzenlemelerin Kişi
Bakımından Uygulanma Alanı, İstanbul 2000, s. 666-667 ).
Diğer taraftan, 4822 sayılı Kanunla değişik 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun’un 1.maddesinde; bu kanunun amacının, kamu
yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını
koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden
korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu
girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında
gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmek olduğu açıklanmış; “Kapsam” başlıklı
2. maddesinde de “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal
ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü
tüketici işlemini kapsar” hükmüne yerverilmiştir.
Aynı Kanun’un 4822 Sayılı Kanun’la değiştirilen 3.maddesinin ( e )
bendinde, tüketici,“Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla
edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişileri”; ( f ) bendinde,
satıcı, “Kamu tüzelkişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri
kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri”, ( g ) bendinde,
sağlayıcı; “Kamu tüzelkişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki
faaliyetleri kapsamında tüketiciye hizmet sunan gerçek veya tüzel kişileri”;
( h ) bendinde, “Tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile
satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi” ifade eder, şeklinde
tanımlanmıştır.
Bu düzenleme sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluğun ( culpa in
contrahendo )tüketici hukukundaki yansımasıdır.
Yine aynı Kanun’un 23.maddesinde bu Kanun’un uygulanması ile ilgili her
türlüihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı düzenlenmiştir. Bir hukuki
işlemin 4077 sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için yasanın
amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet
satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, davacıların alışveriş yapmak amacıyla davalıya ait
mağazanın rafları arasında dolaştıkları sırada, mağazanın iç duvarlarında
bulunan raflara yerleştirilmiş olan yarı insan büstü şeklindeki mankenin
davacı Ü.’ın velayeti altında bulunan diğer davacı küçük İ.’nın üzerine düşmesi
sonucu yaralandığı ve bunun üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere sözleşme bir süreç olup, bir anda kurulup
meydana gelenbir hukuki işlem değildir. Sözleşme kurulmadan önce de
taraflar sözleşmenin muhtevası, şartları, içerdiği hak ve yükümlülükler
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 85
üzerinde görüşmeler yaparlar; bu görüşmeler kısa veya uzun sürebilir. Bu
görüşmelerin başlamasıyla taraflar arasında sözleşme benzeri bir güven ilişkisi,
diğer bir deyişle birbirlerinin kişilik ve mal varlığı değerlerine zarar vermemek
için gerekli özeni gösterme ve koruma yükümlülükleri doğar. Bu bağlamda,
davacılara mağazada satın almak istedikleri eşyaların gösterilmesi isteği ve
bu isteğin kabulü, bir icap- kabul niteliğinde olup, hukuksal işlem niteliğinde
bir sonuç meydana getirmek amaçlanmaktadır. Bu aşamada davacı küçük
İ.’nın vücut bütünlüğüne, davalı veya yardımcıları tarafından verilen bu zararı,
davalı sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk uyarınca karşılamalıdır.
Olayın görev yönünden değerlendirilmesine gelince; sözleşmenin
taraflarından birinin tüketici, diğerinin satıcı ve uyuşmazlığın da tüketici
işlemine ilişkin olmasına göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 4077 Sayılı
Kanun kapsamında kaldığı belirgindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın
Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığı kabul edildiğine
göre, davaya bakma görevide Tüketici Mahkemesi’ne aittir.
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevine dair düzenlemeler, kamu
düzenine ilişkin olmakla, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her
aşamasında re’sen gözetilmelidir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak da
söz konusu olmaz.
Ayrıca,Tüketici Mahkemeleri’nde yargılamanın görülmesi tüketicinin daha
lehinedir. Çünkü, basit yargılama usulü uygulanır ( Mülga 1086 sayılı Hukuk
Uusulü Muhakemeleri Kanunu m.507-511 ) ve tüketiciler, tüketici örgütleri
ve Bakanlıkça açılacak davalar her türlü harçtan ve resimden muaftır ( TKHK
m. 23/3 ). Nitekim, yukarıda vurgulanan ilkeler ve varılan sonuç Hukuk Genel
Kurulu’nun 01.12.2010 gün ve E:2010/13-593, K:2010/623 sayılı ilamında da
benimsenmiştir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, açıklanan tüm bu hususlar göz önüne
alınıp, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına
uyulmak ve davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesi’ne ait olduğunun
kabulü ile görevsizliğe karar vermek gerekirken; hatalı tespit ve değerlendirme
sonucu görevli olduğuna ilişkin önceki kararda direnilmiş olması usul ve
yasaya aykırıdır. Direnmekararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı ... Kol. Teks. San. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının
kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda
gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla
uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun
429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı Ü. ve
davalı ... Kol. Teks. San. ve Tic. A.Ş.vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik
incelenmesine yer olamadığına,istek halinde temyiz peşin harcının yatırana
86
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
geri verilmesine, aynı Kanun’un440/1.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu
kapalı olmak üzere, 13.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4077/m.23
TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN
(Değişik madde: 06/03/2003 - 4822 S.K./30. md.)
Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici
mahkemelerinde bakılır. Tüketici mahkemelerinin yargı çevresi, Hakimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunca belirlenir.
Tüketici mahkemeleri nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak
davalar her türlü resim ve harçtan muaftır. Tüketici örgütlerince açılacak davalarda
bilirkişi ücretleri, 29 uncu maddeye göre bütçede öngörülen ödenekten Bakanlıkça
karşılanır. Davanın, davalı aleyhine sonuçlanması durumunda, bilirkişi ücreti 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan
tahsil olunarak 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye gelir kaydedilir.
Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
Yedinci Babı, Dördüncü Faslı hükümlerine göre yürütülür.
Tüketici davaları tüketicinin ikametgahı mahkemesinde de açılabilir.
Bakanlık ve tüketici örgütleri münferit tüketici sorunu olmayan ve genel olarak
tüketicileri ilgilendiren hallerde bu Kanunun ihlali nedeniyle kanuna aykırı durumun
ortadan kaldırılması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilirler.
Gerekli hallerde tüketici mahkemeleri ihlalin tedbiren durdurulmasına karar
verebilir. Tüketici Mahkemesince uygun görülen tedbir kararları, masrafı daha sonra
haksız çıkan taraftan alınmak ve 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye
gelir kaydedilmek üzere, ülke düzeyinde yayınlanan gazetelerden birinde Basın İlan
Kurumunca ve ayrıca varsa davanın açıldığı yerde yayınlanan mahalli bir gazetede
derhal ilan edilir.
Kanuna aykırı durumun ortadan kaldırılmasına yönelik Tüketici Mahkemesi
kararları ise masrafı davalıdan alınmak üzere aynı yöntemle derhal ilan edilir.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 87
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 13.2.2013
Esas: 2012/1-715
Karar: 2013/236
VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI
 DAVA SIRASINDA DAVA KONUSU MALIN YA DA HAKKIN
DEVREDİLMESİ

ÖZET: Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve tescil, tazminat” davasından
dolayı yapılan yargılama sonunda
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Davacıların avukatının, davacılara ait taşınmazı, vekaleten kendi eşi olan
diğer davalı Tülin’e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, temlikin yapıldığı tarih ile davanın açıldığı tarih arasında çok
uzun bir sürenin geçtiği ve ses çıkartılmadığı gerekçe yapılarak davanın
reddine karar verilmiştir. Oysa davacıların satıştan haberdar edilmedikleri
ve satışı öğrendikleri zaman şaşırdıkları dinlenen tanık beyanları ile
yurtdışında yaşama keyfiyeti de dosyaya mübrez belgelerle sabittir.
Taşınmazın gerçek değeri ile akitte gösterilen değeri arasında fahiş fark
olduğu, bedelin ödendiğinin de herhangi bir belge ile belgelendirilmediği
görülmektedir.
Bu somut olgular değerlendirildiğinde iddianın sübut bulduğu kabul
edilmelidir. 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve bu sürenin geçtiği
benimsenerek tazminat isteğinin reddedilmiş olması da isabetsizdir.
Zira, davacıların talep ettiği bedelden kaynaklanan tazminat isteği tapu
iptal tescil davasının sonucuna bağlıdır. Başka bir ifade ile iptal ve tescil
isteğinin reddi kararının kesinleşmesi ile zamanaşımı süresinin başlayacağı
tartışmasızdır gerekçeleriyle yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.
Mahkemece direnme kararı verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
Somut olayda, dava konusu taşınmazın dava devam ederken dava dışı
88
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
üçüncü kişiye devredildiği iddia edildiği halde, davanın reddine karar
verilmiştir. Mahkemece, dava dışı üçünce kişiye temlik konusunun
araştırılması ve bu hususun anlaşılması halinde HUMK.nun 186.
maddesinin açık kuralları göz önünde bulundurularak karar verilmesi
gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmayıp direnme
kararının bu değişik gerekçeyle bozulmasına karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
1086/m.76
818/m.390-2
DAVA : Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve tescil, tazminat” davasından
dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce
davanın reddine dair verilen 01.06.2010 gün ve 2007/243 E., 2010/220 K.
sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 1.Hukuk Dairesi’nin 11.02.2011 gün ve 2010/9891 E., 2011/1400 K.
sayılı ilamı ile;
( ... Dava, tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Mahkemece davacıların iddialarını kanıtlayamadıkları gerekçesiyle
davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişmeye konu 11 parsel
sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümün paylı mülkiyet üzere olup, 3/4
payının davacı Serap’a, l/4 payın davacı Madalet’e ait olduğu, davacıların
05.06.1979 tarihinde önceden tanıdıkları ve sosyal ve beşeri ilişkileri olan
,aile dostları davalılardan Avukat olan M.İ.Ö.’ya çekişmeli 11 sayılı parseldeki
bağımsız bölüm ve paylarım satma, vergilerini ödeme, teminat ipotekleri
verme vs. yetkilerini içerir vekaletname verdikleri ve vekil M.İ.’in söz konusu
taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümdeki davacı paylarını kendi eşi olan diğer
davalı Tülin’e 30.11.1984’de satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, HUMK’nun 76. maddesi uyarınca olayları
bildirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi tespit ederek, uygulanması gerekli
kanun hükmünü de saptayıp, çekişmeyi gidermek hakime aittir.
Dava dilekçesinin içeriği ve özellikle, iddianın ileri sürülüş biçimine göre;
davada dayanılan hukuki sebebin muvazaa olmayıp, vekalet görevinin kötüye
kullanılması olduğu tartışmasız ve sabittir.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen
hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı
güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil
edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en
önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde “vekil, müvekkiline
karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir...” hükmüne yer verilmiştir. Bu
itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 89
zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede
vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya
yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu
yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın
satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili
kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve
özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak
satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem
veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu
olur.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi
anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını
bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine
olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil
vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında
bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara
etkili olamaz.
Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü
niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi
gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun
2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul
edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim
tarafından kendiliğinden ( resen ) göz önünde tutulması zorunludur.
Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak
olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima
mahkûm edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş
ve kararlılık kazanmıştır.
Mahkemece, temlikin yapıldığı tarih ile davanın açıldığı tarih arasında
çok uzun bir sürenin geçtiği ve ses çıkartılmadığı gerekçe yapılarak davanın
reddine karar verilmiştir. Oysa davacılardan Serap’ın yurtdışında yaşadığı,
Madalet’in de yaşlı ve yatalak olduğu ( ve sonucunda da yargılama sırasında
ölümü ile tek mirasçısı Serap’ın kaldığı ) kendilerinin satıştan haberdar
edilmedikleri ve satışı öğrendikleri zaman şaşırdıkları dinlenen tanık beyanları
ile yurtdışında yaşama keyfiyeti de dosyaya mübrez belgelerle sabittir. Öte
yandan; taşınmazın gerçek değeri ile akitte gösterilen değeri arasında fahiş
fark olduğu, bedelin ödendiğinin de herhangi bir belge ile belgelendirilmediği
görülmektedir.
Öyle ise, anılan bu somut olgular, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde
değerlendirildiğinde iddianın sübut bulduğu kabul edilmelidir. Ne var ki,
davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile
90
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabul tarzı itibarı
ile bedelden kaynaklanan alacağın ( tazminatın )B.K. 126. maddesi hükmü
uyarınca 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve bu sürenin geçtiği benimsenerek
tazminat isteğinin reddedilmiş olması da isabetsizdir. Zira, davacıların talep
ettiği bedelden kaynaklanan tazminat isteği tapu iptal tescil davasının
sonucuna bağlıdır. Başka bir ifade ile iptal ve tescil isteğinin reddi kararının
kesinleşmesi ile zamanaşımı süresinin başlayacağı tartışmasızdır.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir… ),
Gerekçesiyle bozulmasına karar verilerek dosya yerine geri çevrilmekle,
yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan soma gereği görüşüldü:
KARAR : Davacılar vekili, davalı İ. Ö. tarafından maliki oldukları 1190 ada
11 parsel 4 bağımsız bölüm nolu taşınmazın, muvazaalı olarak ve vekalet
görevi kötüye kullanılmak suretiyle 30.11.1984 tarihinde diğer davalı eşi
Tülin’e temlik edildiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil, olmazsa tazminat
istemiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kanıtlanamadığı, satışın gerçek olduğu gerekçesi ile
davanın reddine- karar verilmiştir.
Davacılar vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıya metni
alınan gerekçe ile bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını temyize davacı vekili getirmiştir.
İşin esasına geçilmeden önce, davacı vekilinin direnme kararının
verildiği 26.03.2012 günlü son celsede çekişme konusu taşınmazın davalı
yan tarafından Av. A. E.E.’a satış gibi gösterilerek kaçırıldığını iddia etmesi
karşısında. Mahkemece, 6100 sayılı HMK 125. ( Eski HUMK 186 ) md.nın
uygulanıp uygulanmayacağı hususu ön sorun olarak görüşülmüştür.
Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı
takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi
tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da
doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava
konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul
edilmiş, HUMK.’nun 186. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü
kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir. Söz
konusu madde hükmime göre iki taraftan biri dava konusunu ( müddeabihi
) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta,
dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan
kişiye yöneltmekte, dilerse davasına, temlik eden kişi hakkında tazminat
davası olarak devam edebilmektedir. Kendiliğinden ( resen ) gözetilmesi
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 91
zorunlu bulunan bu usul kuralına göre, Mahkemece diğer yana seçimlik hakkı
hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmalı, sonucuna
göre işlem yapılmalıdır.
Somut olayda, dava konusu taşınmazın dava devam ederken dava dışı
üçüncü kişiye devredildiği iddia edildiği halde, yukarıda belirtilen ilke ve
olgulara uyulmadan davanın reddine karar verilmiştir. HUMK.nun 186.
maddesinin açık kuralları göz önünde bulundurulmadan yazılı şekilde karar
verilmesi doğru değildir.
O halde, mahkemece, davacının bu iddiası üzerinde durularak, taşınmaza
ilişkin çap kayıtları getirtilip, taşınmazın dava dışı üçünce kişiye temlik
edildiğinin anlaşılması halinde yukarıdaki ilkeler göz önünde bulundurulmak
suretiyle bir karar verilmelidir.
Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkemenin direnme kararı usul ve yasaya
aykırı olup; direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerekir. Bozma
nedenine göre esasa ilişkin diğer temyiz nedenleri şimdilik incelenmemiştir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının
yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanununun geçici 3. maddesinin atfı ile 1086 s. HUMK.nun 429.maddesi
gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına yönelik diğer
temyiz nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde
temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440.maddesi
uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu
açık olmak üzere, 13.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
1086/m.76
HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga)
Hakim re’sen Türk kanunları mucibince hüküm verir. Ancak bir ecnebi hukukunun
tatbikı lazım olan hallerde, buna istinat eden taraf o kanun hükmünü ispatla
mükelleftir. İspat olunmazsa Türk kanunları mucibince hükmolunur.
818/m.390-2
BORÇLAR KANUNU (Mülga)
Vekil, müvekkile karşı vekaleti iyi bir suretle ifa ile mükelleftir.
92
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 06.03.2013
Esas: 2012/3-836
Karar: 2013/306
YOKSULLUK NAFAKASI
 BOŞANMANIN KESİNLEŞMESİ SONRASI ANCAK ÇOCUKLAR
İÇİN İŞTİRAK NAFAKASI İSTENEBİLECEĞİ

ÖZET: Taraflar arasındaki “Yoksulluk Nafakası” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda
Aile Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Davacının beyanı incelendiğinde, açıkça “yoksulluk nafakasından
feragat” edildiğinin kabulü mümkün bulunmamaktadır.
Buna göre deliller toplanıp yoksulluk nafakası miktarı belirlenmek
suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi usul
ve yasaya uygun bulunmayıp yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.
Mahkemece kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, anlaşarak
boşanma davasında nafaka isteği olmadığını açıklayan tarafın bu
beyanının, boşanma yüzünden yoksulluğa düşmesi nedeniyle açacağı
yoksulluk nafakası davasında kendisini bağlayıp bağlamayacağı
noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulu’nun çoğunluğunca, tarafların boşanma sırasında nihai
olarak anlaştıklarını bildirdikleri ve nafaka isteğinden feragat edildiği,
davacının bu beyanında açıkça yoksulluk nafakasından sözedilmemiş
ise de kendisini bağlayacağı, anlaşmalı boşanmanın kesinleşmesi ile
istenebilecek tek nafakanın çocuklar için iştirak nafakası olduğu, somut
olayda, davacının boşanma yüzünden yoksulluğa düştüğünden bahisle
nafaka isteyemeyeceği, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun
olduğu benimsenmiş ve bu nedenle direnme kararının onanması
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 93
gerekmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
1086/m.91, 151-son
4721/m.175
DAVA : Taraflar arasındaki “Yoksulluk Nafakası” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; Bursa 5. Aile Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen
12.04.2011 gün 2010/636 E.–2011/453 K. sayılı kararın incelenmesi davacı
vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 21.11.2011
gün 2011/14455 E –18101 K. sayılı bozma ilamı ile;
(...Dava dilekçesinde, boşanmakla yoksulluğa düşüldüğü, anlaşmalı
boşanmada nafaka hakkının saklı tutulduğu ileri sürülerek yoksulluk
nafakasına hükmedilmesi istenilmiş; mahkemece, tarafların boşanmasına
ilişkin ilamda, yoksulluk nafakasından feragat edildiği böylece nafaka
takdirine yer olmadığı yönünde hüküm kurulduğu bu dava ile de yeniden
yoksulluk nafakası talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle istemin reddine
karar verilmiştir.
TMK.’nun 175. maddesinde; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek
tarafın, kusuru daha ağır olmamak kaydıyla diğer taraftan nafaka isteyebileceği
düzenlenmiştir.
HUMK.nun 91 ve devamı maddelerine göre de; feragat, iki taraftan birinin
netice-i talebinden vazgeçmesidir. Bu vazgeçme beyanı dilekçe ile veya
yargılama sırasında sözlü olarak yapılabilir. Duruşmada sözlü olarak ifade
edilen feragat, tarafların huzurunda okunup imzalatılır. (HUMK.mad.151/
son).
Somut olayda; tarafların boşanmasına ilişkin Bursa 2.Aile Mahkemesinin
2010/205 E. 522 K. sayılı dava dosyasında yoksulluk nafakası isteminden
açıkça vazgeçildiği yönünde bir dilekçe veya tutanağa aktarılmış usulüne
uygun feragat beyanı bulunmamaktadır. Davacının 11.05.2010 tarihli celse
beyanı incelendiğinde, açıkça “yoksulluk nafakasından feragat” edildiğinin
kabulü mümkün bulunmamaktadır.
Buna göre deliller toplanıp yoksulluk nafakası miktarı belirlenmek suretiyle
karar verilmesi gerekirken delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu davanın
reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
KARAR : Dava, yoksulluk nafakası isteğine ilişkindir.
Davacı, anlaşmalı boşanmakla ekonomik ve sosyal yönden yoksulluğa
düştüğünü, boşanma ilamında nafakaya ilişkin hüküm verilmediğini ileri
94
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
sürülerek yoksulluk nafakasına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, anlaşmalı boşanma davasında nafaka ve tazminat talebinden
açıkça feragat edildiğini bildirip davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; anlaşmalı boşanma davasında davacının kendisi için nafaka
ve tazminat talebinden vazgeçtiği, kararın kesinleştiği, davacının yoksulluk
nafakası talebinde bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda belirtilen bozma
ilamında açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki gerekçeler genişletilerek direnme kararı
verilmiş, direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, anlaşarak
boşanma davasında nafaka isteği olmadığını açıklayan tarafın bu beyanının,
boşanma yüzünden yoksulluğa düşmesi nedeniyle açacağı yoksulluk nafakası
davasında kendisini bağlayıp bağlamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, bir kısım üyelerce,
davacının anlaşmalı boşanma davasındaki beyanının boşanma davası devam
ederken istenen tedbir nafakası yönünden hüküm ifade edeceği, yoksulluk
nafakasının boşanmanın kesinleşmesinden sonraki dönüme için olduğu,
davacının feragat beyanında açıkça yoksulluk nafakası ibaresinin bulunmadığı,
feragat beyanının davacıyı yoksulluk nafakası yönünden bağlamayacağı, yerel
mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de Hukuk Genel
Kurulu’nun çoğunluğunca bu görüşe itibar edilmemiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nun çoğunluğunca, tarafların boşanma sırasında
nihai olarak anlaştıklarını bildirdikleri ve nafaka isteğinden feragat edildiği,
davacının bu beyanında açıkça yoksulluk nafakasından sözedilmemiş ise de
kendisini bağlayacağı, anlaşmalı boşanmanın kesinleşmesi ile istenebilecek
tek nafakanın çocuklar için iştirak nafakası olduğu, somut olayda, davacının
boşanma yüzünden yoksulluğa düştüğünden bahisle nafaka isteyemeyeceği,
yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu benimsenmiş ve bu
nedenle direnme kararının onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının
yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin
alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 6217 sayılı Kanunun
30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici
madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
06.03.2013 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 95
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
1086/m.91
HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga)
Feragat, iki taraftan birinin neticei talebinden vazgeçmesidir.
1086/m.151-son HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga)
Zabıtnamenin, şahitlerin ve ehlihibrenin ifadelerine ve iki tarafın ikrar ve sulh
ve feragatine taallük eden kısımları bunların huzurunda okunarak kendilerine imza
ettirilir.
4721/m.175
TÜRK MEDENİ KANUNU
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla
geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
96
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 18.2.2013
Esas: 2013/1676
Karar: 2013/2179
HATA HUKUKSAL NEDENİNE DAYALI DAVALARDA İSPAT HAKKI
KULLANILMAK SURETİYLE HUKUKİ İLİŞKİNİN GEÇMİŞE ETKİLİ
OLARAK ORTADAN KALDIRILABİLECEĞİ
 BİR YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
 HATANIN VARLIĞININ HER TÜRLÜ DELİLLE İSPAT
EDİLEBİLECEĞİ

ÖZET: Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Davanın yanılma ( hata ) hukuksal nedenine dayandığı duraksanmayacak biçimde açıktır.
Yanılgıya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi dürüstlük
kuralına aykırı olmamak kaydıyla geri isteyebilir. İptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Yanılmanın öğrenildiği tarihten itibaren
bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def’i veya
dava yoluyla da kullanılabilir. Hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.
Taraf delillerinin değerlendirilip oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, buna uyulmadan hüküm tesisi doğru bulunmayıp Yerel
Mahkeme kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde:
6098/m.34, 35
818/m.24, 25, 26
DAVA : Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda,
yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili
tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi,
Tetkik Hakimi Derya Alaybeyoğlu’nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi,
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 97
gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı, yurt dışında yaşadığını, kendi adına arsa almak üzere
dava dışı kayın pederi Halilibirahim’e vekaletname verdiğini, vekil tarafından
alınan 11 parsel sayılı taşınmazın adına tescil edildiğini, arsa üzerine ev
yapmak için belediyeye başvurduğunda ise davalı tarafından gösterilen ve
üzerinde pazarlık yapılan taşınmazın Taşağıl Mahallesinde cami yanındaki arsa
olmasına karşın, devri yapılan yerin Bağlarbaşı Mahallesinde, şehir dışında ve
düşük bedelli bir yer olduğunu anladığını, davalının hileli davranarak düşük
bedelli arsasını sattığını ileri sürerek, tapunun iptaliyle ödediği 20.000.-TL nin
tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
İddianın ileri sürülüş biçimi ve içeriği itibariyle davacının “Taşağıl
Mahallesinde ve cami yanındaki arsayı” satın aldığı zannı ile pazarlık yaparak
taşınmaz bedelini ödediği ve 11 parsel sayılı taşınmazın adına tescil edildiği,
anılan işlemde hataya düştüğünü ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda
davanın yanılma ( hata ) hukuksal nedenine dayandığı duraksanmayacak
biçimde açıktır.
Nitekim davalı da savcılıktaki ifadesinde, 2010 yılı içerisinde 9 adet
taşınmazı icra satışı ile aldığını, bu nedenle hangi tapuların hangi arsaya ait
olduğunu bilmediğini,davacının vekili Halilibrahim’in Taşağıl Mahallesindeki
cami yanındaki arsayı satın almak için geldiğini, kendisinin de bu arsa için
20.000.-TL isteyip o arsaya ait olduğunu düşündüğü tapuyu verdiğini, tapudaki
işlemlerin Halilibrahim tarafından yapıldığını, Bağlarbaşı Mahallesindeki
arsayı davacının istediği arsa zannederek sattığını beyan etmiştir.
Bilindiği üzere, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi
hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan
beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı
sayılamayacağı kuşkusuzdur.
Hemen belirtmek gerekir ki, Türk Borçlar Kanununda ( TBK’da ) esaslı
yanılma ( hatanın ) tanımı yapılmamış, 31. ( BK 24. m. ) maddede sınırlayıcı
olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade
arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan yanılmanın
( hatanın ) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda
ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil
etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf yönünden ( sübjektif
unsur ), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları ( objektif unsur ) açısından,
hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde
yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
Bu koşulların varlığı halinde yanılgıya ( hataya ) düşen taraf, isterse iptal
hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili ( makable şamil )
98
LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki yanılgının
( hatanın ) ileri sürülmesi TBK’nun 34. ( BK’nun 25. m. ) ve Türk Medeni
Kanununun ( TMK ) 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı
olmasın. Bunun yanı sıra, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu
bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK’nun 35. (
BK’nun 26. ) maddesinde öngörüldüğü gibi aldatmayı bilmeyen veya bilecek
durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde
müspet zararının ödenmesi gerekir.
Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir.
Yanılmanın ( Hatanın ) öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü
süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade
açıklaması ile bildirilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da kullanılabilir.
Ayrıca yanılmanın ( hatanın ) varlığı her türlü delille ispat edilebilir.
Hal böyle olunca, taraf delillerinin yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda
değerlendirilip oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı
olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.
SONUÇ : Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan
nedenden ötürü ( 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile ) 1086
sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın
temyiz edene geri verilmesine, 18.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4721/m.2
TÜRK MEDENİ KANUNU
Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına
uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
6098/m.34
TÜRK BORÇLAR KANUNU
Yanılan, yanıldığını dürüstlük kurallarına aykırı olarak ileri süremez.
Özellikle diğer tarafın, sözleşmenin yanılanın kasdettiği anlamda kurulmasına razı
olduğunu bildirmesi durumunda, sözleşme bu anlamda kurulmuş sayılır.
6098/m.35
TÜRK BORÇLAR KANUNU
Yanılan, yanılmasında kusurlu ise, sözleşmenin hükümsüzlüğünden doğan zararı
gidermekle yükümlüdür. Ancak, diğer taraf yanılmayı biliyor veya bilmesi gerekiyorsa,
tazminat istenemez.
Hâkim, hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda, ifadan beklenen yararı aşmamak
kaydıyla, daha fazla tazminata hükmedebilir.
818/m.24, 25, 26
BORÇLAR KANUNU (Mülga)
Madde 24 - Esaslı hatalar, hulasatan şunlardır:
1 - Hata ettiğini iddia eden tarafın bir akit hakkında rızasını beyan ederken başka
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 99
bir akit kastetmiş olması.
2 - Hata ettiğini iddia eden tarafın akitte makudun aleyhi teşkil eden şeyden gayri
bir şey kastetmiş yahut üzerine borç alırken başlıca nazara aldığı şahıs ta yanılmış
olması.
3 - Hata ettiğini iddia eden tarafın taahhüt ettiği ıvazın kasdettiği şeyden
ehemmiyetli surette çok ve mukabil ıvazın ehemmiyetli surette az olması.
4 - Hata ettiğini iddia eden tarafça akdin lüzumlu vasıflarından olarak nazara
alınmasına ticari doğruluğun müsait olduğu şeylerde hata edilmiş olması.
Akdin yalnız saiklerine taalluk eden hata, esaslı değildir.
Adi hesap yanlışlığı, akdin sıhhatini ihlal etmez. Bunlar tashih olunmakla iktifa
olunur.
Madde 25 - Hataya düçar olan taraf, hüsnüniyet kaidelerine muhalif bir surette
ona istinat edemez.
Bilhassa yapmağı kastettiği akdi diğer taraf icraya hazır olduğunu beyan ettiği
takdirde, bu akit onun hakkında lüzum ifade eder.
Madde 26 - Akdin hükmünden kurtulmak için hata ettiğini iddia eden taraf, eğer
hata kendi kusurundan ileri gelmiş ise, mukavelenin bu suretle feshinden mütevellit
zararı tazmine mecburdur. Fakat diğer taraf hataya vakıf olmuş veya vakıf olması
muktazi bulunmuş olduğu takdirde, tazminat lazım gelmez.
Eğer hakkaniyet icabederse hakim, mutazarrır olan tarafın lehinde daha fazla
tazminat hükmedebilir.
100 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 21.3.2013
Esas: 2012/17780
Karar: 2013/4498
BOŞANMAYA SEBEBİYET VEREN OLAYLAR YÜZÜNDEN KİŞİLİK
HAKLARI SALDIRIYA UĞRAYAN TARAFIN, KUSURLU OLANDAN
MANEVİ TAZMİNAT İSTEYEBİLECEĞİ
 UYGUN MİKTARDA MADDİ TAZMİNAT TAKDİRİ

ÖZET: Taraflar arasında görülen davada mahkemece verilen hükmün
temyizen incelenmesinde
Özel Dairece;
Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas
olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak kadın yararına
uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken buna
uyulmamış olması
Daha uygun miktarda maddi tazminat takdiri gerekirken buna uyulmadan
hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
4721/m.4, 174-2
6098/m.50, 51, 52, 58
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli
mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı
kadın tarafından; kusur belirlemesi, reddedilen manevi tazminat ve maddi
tazminat miktarı yönünden, davalı koca tarafından ise; kusur belirlemesi,
maddi tazminat ve iştirak nafakası miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak
okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun
sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre
davalı kocanın tüm, davacı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan
temyiz itirazları yersizdir.
2-Toplanan delillerden davalı kocanın eşini ailesiyle birlikte yaşattığı,
“şişko, tombul” demek suretiyle aşağıladığı anlaşılmaktadır.
Türk Medeni Kanununun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 101
olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan
manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik
birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen
kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı
teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik
durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları ( TMK.
md.4 TBK. md. 50, 51, 52, 58 ) dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda
manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru
görülmemiştir.
3-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol
açan olaylardaki kusur derecelerine paranın alım gücüne , ihlal edilen mevcut
ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran kadın yararına hükmolunan
maddi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet
ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50. ve devamı maddeleri hükmü nazara
alınarak daha uygun miktarda maddi tazminat ( TMK.md.174/1 ) takdiri
gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde gösterilen
sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu
bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA,
aşağıda yazılı harcın davalıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna ve
103.50 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına
yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıran davacıya geri
verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme
yolu açık olmak üzere, 21.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4721/m.4
TÜRK MEDENİ KANUNU
Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz
önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.
4721/m.174-2
TÜRK MEDENİ KANUNU
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf,
kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para
ödenmesini isteyebilir.
6098/m.50, 51, 52
TÜRK BORÇLAR KANUNU
MADDE 50- Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan
akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını
hakkaniyete uygun olarak belirler.
102 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
MADDE 51- Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini
ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.
Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle
yükümlüdür.
MADDE 52- Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında
ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış
ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.
Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde
yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
6098/m.58
TÜRK BORÇLAR KANUNU
Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık
manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir
veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu
kararın yayımlanmasına hükmedebilir.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 103
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 26.2.2013
Esas: 2013/2013
Karar: 2013/3039
KOCANIN GELİRİNİN KADININ GELİRİNDEN AZ
OLMASI KOCAYI ORTAK GİDERLERE KATILMAKTAN
KURTARMAYACAĞINDAN, BU DURUMUN KADINA TEDBİR
NAFAKASI BAĞLANMASINA ENGEL OLMAYACAĞI
 KOCANIN GELİRİNİN KADININ GELİRİNDEN AZ OLMASI
HALİNİN HÜKMOLUNACAK TEDBİR NAFAKASININ
MİKTARININ TAKDİRİNDE NAZARA ALINACAĞI

ÖZET: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi
sonunda
Mahkemece; davacı kadın yönünden davanın reddi, müşterek çocuklar
yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Davacı kadının belirli bir gelirinin bulunması gelirinin davalı kocadan
daha çok olması, davalı kocanın gelirinin davacı kadından az olması tedbir nafakası bağlanmasına engel olmaz. Zira evlilik birliğinin ortak giderleri olan kira, elektrik, yakıt, su vs. giderlere davalı eş koca katılmak
zorundadır. Kadının gelirinin bulunması kocayı bu ortak giderlere katılmaktan kurtarmaz. Kadının geliri nafaka miktarının takdirinde nazara
alınır.
Somut olayda davacı ayrı yaşamakta haklıdır. Kadın eş için hakkaniyete
uygun bir miktarda tedbir nafakasına hükmolunması gerekirken kadın
yönünden tedbir nafakası talebinin reddedilmesi doğru görülmemiş,
bozmayı gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
4721/m.186-son, 197
DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi
sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz
104 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün
kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Dava dilekçesinde, ayrı yaşamda haklılık iddiasına dayalı olarak
davacı eş ( kadın ) için aylık 300 TL, davacı yanında kalan müşterek çocuklar
için ayrı ayrı 150’şer TL tedbir nafakası talep ve dava edilmiştir.
Mahkemece; davacı kadın yönünden davanın reddi, müşterek çocuklar
yönünden kısmen kabulüne ( ayrı ayrı aylık 75’şer TL tedbir nafakasına )
hükmolunmuş, hükmü davacı temyiz etmiştir.
TMK 197. maddesine göre ayrı yaşamakta hakkı olan eş diğer eşten tedbir
nafakası talebinde bulunabilir.
Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği eşler evlilik birliğinin
giderlerine güçleri oranında katılmak zorundadırlar ( TMK madde 186/son
). Davacı kadının belirli bir gelirinin bulunması gelirinin davalı kocadan daha
çok olması, davalı kocanın gelirinin davacı kadından az olması tedbir nafakası
bağlanmasına engel olmaz. Zira evlilik birliğinin ortak giderleri olan kira,
elektrik, yakıt, su vs. giderlere davalı eş koca katılmak zorundadır. Kadının
gelirinin bulunması kocayı bu ortak giderlere katılmaktan kurtarmaz. Kadının
geliri nafaka miktarının takdirinde nazara alınır.
Hakim eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyelerinin ayrı
yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.
Somut olayda yukarıda açıklanan ilke ve esaslar ve tüm dosya kapsamına
göre, davalının evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve
davacıyı dövmesi nedeniyle davacı ayrı yaşamak zorunda kaldığı sabittir.
Davacı ayrı yaşamakta haklıdır. Ayrı yaşamakta hakkı olan davacı ( kadın )
eş için hakkaniyete uygun bir miktarda tedbir nafakasına hükmolunması
gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucunda davacı kadın yönünden tedbir
nafakası talebinin reddedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın
yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde
olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince
BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene
iadesine, 26.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 105
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4721/m.186-son TÜRK MEDENİ KANUNU
Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.
4721/m.197
TÜRK MEDENİ KANUNU
Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin
huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden
birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından
yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.
Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması
veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki
istemlerde bulunabilir.
Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki
ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.
106 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
YARGITAY
5. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 15.1.2013
Esas: 2012/25756
Karar: 2013/199
KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA
 BİLİRKİŞİ RAPORLARI ARASINDAKİ ÇELİŞKİNİN GİDERİLMESİ
GEREKTİĞİ

DAVA: Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin
tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kısmen kabulüne
dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi
davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki
belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine
ilişkindir.
Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak
hüküm kurulmuş; karar, davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Arazi niteliğindeki taşınmaza gelir
metoduna göre değer biçilmesi yöntem itibariyle doğrudur.
Ancak;
1 ) Mahallinde yapılan keşif sonucu fen bilirkişisi tarafından düzenlenen
19/07/2011 tarihli raporda taşınmazın krokide ( A ) harfi ile gösterilen
2.554,86 m2 lik kısmına herhangi bir müdahalenin olmadığı belirtildiği halde,
ziraatçı bilirkişiler tarafından düzenlenen 23/07/2011 tarihli raporda krokide
( A ) harfi ile gösterilen kısmın yaklaşık olarak yarısının üzerinde toprak
yığınlarının olduğu belirtilerek taşınmazın tamamının değeri hesaplanmıştır.
Bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi gidermek için mahallinde yeniden
keşif yapılarak taşınmazın krokide ( A ) harfi ile gösterilen 2.554,86 m2 lik
kısmına davalı idarenin toprak yığıp yığmadığı; toprak dökülmüş ise, ne
kadarlık kısmına döküldüğü tespit edilip, bu kısmın eski hale getirilmesi
için gerekli masraflar belirlenerek, eski hale getirme masraflarının zemin
bedelinden fazla olması halinde taşınmaz bedeline; aksi halde ise eski hale
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 107
getirme bedeline hükmedilmesi gerekirken, mahkemece raporlar arasındaki
çelişki giderilmeden ve böyle bir inceleme yapmayan bilirkişi raporuna göre
zemin bedeline hükmedilmesi,
2 ) Davalı idare harçtan muaf olduğundan başvurma harcının davacı
üzerinde bırakılması gerektiği halde yargılama giderlerine dahil edilerek
davalı idareden tahsiline karar verilmesi,
3 ) Davalı lehine takdir edilen vekalet ücretinin davacıdan tahsili yerine
maddi hata sonucu davalıdan tahsiline karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün
açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,
kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak
üzere, 15.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
108 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 5.3.2013
Esas: 2013/691
Karar: 2013/3827
TEMERRÜT İHTARNAMESİ
 KİRA SÖZLEŞMELERİNDE, KİRA BEDELİNİN ZAMANINDA
ÖDENMEMESİ HALİNDE CEZA KOŞULU ÖDENECEĞİNE VEYA
SONRAKİ KİRA BEDELLERİNİN MUACCEL OLACAĞINA İLİŞKİN
ANLAŞMALARIN GEÇERSİZ OLDUĞU
 KÖTÜ NİYET TAZMİNATI

ÖZET: Taraflar arasında görülen tahliye, itirazın iptali davasında
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir
edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve
kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde: 6098/m.315, 346
YEREL MAHKEME İLAMI
T.C.
ADALAR
SULH HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2012/132 Esas
KARAR NO : 2012/196
Kiralananın Tahliyesi, İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 17/08/2012
KARAR TARİHİ : 06/12/2012
Mahkememizde görülmekte bulunan Kiralananın Tahliyesi, İtirazın İptali
davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 109
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili davalının 01.05.2010 tarihli sözleşme ile Büyükada 23 Nisan
Cad. No:40/7 taşınmazda kiracı olduğunu, 2012 yılı kira bedelinin 16.000 TL
ve sözleşme gereği 6 aylık dönenlerle ve ilk 5 gün içinde ödenmesi gerektiğini,
2012 yılı birinci altı aylık kira parasının 05.05.2012 tarihine kadar zamanında
ödemediğinden, sözleşme gereği de ikinci altı aylık kira parasının da muaccel
hale geldiğini. Bu nedenle Adalar İcra müd. 2012/604 Esas dosyasından
16.000 TL için takip yaptıklarını, davalının 10.07.2012 tarihinde borca ve
imzaya haksız ve kötü niyetle itiraz ettiğini. Davalının takip başladıktan
sonra ilk 6 aylık 8000 TL kira bedelini hesaba ödemiş olduğunu. Davalının
kusurundan dolayı icra takibi başlatıldığından muaccel hale gelen 2. altı aylık
kira bedeli 8000 TL ile faiz vekalet ücreti ve icra masraflarıyla 10.921,96 TL
borç nedeniyle itirazın iptaline, davalının taşınmazdan tahliyesine, inkar
tazminatına, imza inkarı nedeniyle cezalandırılmasına karar verilmesini talep
etmiştir.
Davalı vekili temerrüt koşullarının gerçekleşmediğini, tarafların kira
ilişkisinin başlangıcı ve maddi koşulları yönünde mutabık olduğunu,
uyuşmazlığın yazılı sözleşme olup olmadığı hususunda olduğunu, 2012 yılı
kirasının ödenmiş olduğunu, geç ödeme söz konusu olmadığını, muacceliyet
kazanan kira alacağını ve ferilerini kabul etmediklerini likit bir alacağın
bulunmadığını davanın kötü niyetli olduğunu belirtip davanın reddini ve inkar
tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Kira Sözleşmesinde: Davacı tarafından sunulan yazılı kira sözleşmesinde;
Taşınmazın Büyükada 23 Nisan caddesi 120 ada 1 parsel kiralayanın
Oya Esendal kiracının Rüya Atlı olduğu, mesken olarak kiralandığı, kira
başlangıcının 01.05.2010 ve 3 yıllık olduğu. Kira bedelinin her 6 ayın başında
ve peşin ödeneceğinin belirtildiği, kira bedelinin birinci yıl için 12.000 TL ikinci
yıl için 14.000 TL üçüncü yıl için 16.000 TL olacağının her 6 ayın ilk 5 günü
içinde ödeneceğinin, süresinde ödeme yapılamadığı takdirde bakiye tüm bir
dönem kira bedelinin muaccel olacağının takip ve tahliyeye esas alınacağının
belirtildiği anlaşılmaktadır.
Adalar İcra müdürlüğünün 2012/604 Esas dosyasının incelenmesinde;
Davacı vekilince 01.05.2010 başlangıç tarihli yazılı kira sözleşmesine
istinaden 03.07.2012 tarihinde 2012 yılına ait ilk 6 aylık kira alacağı 8000 TL
ve muacceliyet şartı nedeniyle 2. altı aylık kira alacağı 8.000 TL olmak üzere
toplam 16.000 TL asıl alacak 216.99 TL işlemiş faiz ve takipten itibaren asıl
alacağa işleyecek 9 faizi ile 30 gün içinde ödenmesi talep edildiği, ödenmemesi
halinde akdin feshi ve tahliye talep edileceğinin belirtildiği, Ödeme emrinin
10.07.2012 tarihinde tebliğ edildiği. Ödeme emrine 13.07.2012 tarihinde
yazılı sözleşmedeki imzaya, içeriğine ve borca itiraz edildiği. Sözlü kiraya bağlı
110 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
olarak kiralananda oturulduğunun ifade edilip, yıllık ödenmesi gereken kira
bedellerine itiraz edilmediği. Ödeme zamanına itiraz edilip taksitlerin yıl içinde
ancak öngörülmemiş zamanlarda ödenmek üzere anlaşıldığının, ileri sürdüğü
ve muacceliyet iddiasının kabul edilmediğinin belirtildiği görülmektedir.
Dosyaya 03.07.2012 saat 13.33 itibariyle 8.001 TL hesaba havale edildiğine
dair İş Bankası bankamatik çıktısı sunulduğu anlaşılmaktadır.
Dosyaya sunulan ihtarnamelerin kira alacağı ile ilgili olmadığı
anlaşılmaktadır.
Dosyanın Değerlendirilmesinde; Taraflar arasında taşınmazda kiracı
olunduğu hakkında ihtilaf bulunmamakta olup davalı yazılı sözleşme
bulunmadığını, sözleşmenin maddi şartlarına itirazlarının bulunmadığını
belirtmiştir. Davacı yazılı kira sözleşmesine istinaden takip yapmış dava
etmiştir. Davanın konusu kira alacağı ve tahliye istemi olduğundan, kira
ilişkisi sözlüde olsa yazılı da olsa dava sonucu değişmeyeceğinden ayrıca
sözleşmedeki imzanın kiracıya ait olup olmadığı, yönünde herhangi bir
incelemeye gerek duyulmamıştır. Yazılı sözleşmenin varlığı kabul edilse bile
davalıya icra takibinden önce 6098 sy Türk Borçlar Kanunu 315 md. uyarıca
yazılı ihtarname gönderilmediği, davalının 6 aylık kira bedeli 8001’yi icra takip
tarihi olan 03.07.2012 tarihinde yatırmış olduğu 6 aylık kira alacağı yönünden
temerrüt olgusunun gerçekleşmediği, kira sözleşmesinde süresinde
ödenmediğinde gelecek 6 ayın kirasınında muaccel olacağı, belirtilmekte ve
davacı tarafından da davaya konu edilmekle beraber, 6098 sy Türk Borçlar
Kanununun 346 md uyarınca sözleşmedeki muacceliyet şartının geçersiz
olacağı, sözleşme yasanın yürürlüğe girmesinden önceki tarihte düzenlenmiş
olsa da düzenlemelerin kamu düzeni ile ilgili olduğu, 6101 sy T.B.K yürürlük
yasasının 1 ve 2 maddeleri nedeniyle 6098 sy yasa hükümleri temerrüde ve
muacceleyete ilişkin hükümlerinin dikkate alınması gerektiği. Taraflar arasında
sözlü kira ilişkisi söz konusu olsa yine temerrüt ve muacceliyet olgusunun söz
konusu olmayacağı değerlendirilmiştir. Davacı dava dilekçesinde taşınmazdan
tahliyesini istediği akdin feshini talep etmediği de görülmekte olup mevcut
koşullarda davanın reddi gerekmiştir. Davalı kötü niyet tazminatı talep
etmişse de sözleşmenin T.B.K’nun yürürlüğe girmesinden öncesine ait olması
nedeniyle sözleşme hükümleri ile T.B.K hükümlerinin birlikte uygulanması
ve tartışılması gereken bir husus olduğundan tazminata gerekte görülmemiş
olup aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklanacağı Üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Davalının inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
3- Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 21,15 TL’nin peşin alınan
356,40 TL’den mahsubu ile bakiye 335,25 TL’nin talep halinde davacıya
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 111
iadesine,
4- Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden, avukatlık asgari ücret tarifesi
hükümleri uyarınca hesaplanan 2.880,00 TL vekalet ücretinin davacıdan
alınarak davalıya verilmesine,
5- Yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
6- Sarf olunmayan gider avansının davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı asil ile vekilinin yüzüne karşı, temiz yolu
açık olmak üzere karar verildi, verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.
06/12/2012
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6098/m.315 TÜRK BORÇLAR KANUNU
Kiracı, kiralananın tesliminden sonra muaccel olan kira bedelini veya yan gideri
ödeme borcunu ifa etmezse, kiraya veren kiracıya yazılı olarak bir süre verip, bu
sürede de ifa etmeme durumunda, sözleşmeyi feshedeceğini bildirebilir.
Kiracıya verilecek süre en az on gün, konut ve çatılı işyeri kiralarında ise en az
otuz gündür. Bu süre, kiracıya yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren
işlemeye başlar.
6098/m.346 TÜRK BORÇLAR KANUNU
Kiracıya, kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü
getirilemez. Özellikle, kira bedelinin zamanında ödenmemesi hâlinde ceza koşulu
ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmalar
geçersizdir.
112 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 5.3.2013
Esas: 2012/5010
Karar: 2013/2220
ELEKTRİK KAYIP-KAÇAK BEDELİNİN BELİRLENMESİ İÇİN
ALINAN KURUL KARARININ EPDK’NUN BİR DÜZENLEYİCİ
İŞLEMİ OLARAK TÜM TÜZEL VE GERÇEK KİŞİLERİ
BAĞLAYACAĞI
 ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURULU TARAFINDAN ALINAN
BÜTÜN KARARLARA KARŞI AÇILAN İPTAL DAVALARININ İLK
DERECE MAHKEMESİ OLARAK DANIŞTAY’DA GÖRÜLECEĞİ

ÖZET: Dava, elektrik aboneliği sözleşmesinden kaynaklanan ve istenen
miktarda borçlu olmadığı halde ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkindir.
Özel Dairece;
Dava, elektrik faturasına yansıtılan kaçak kullanım bedelinden dolayı bunun alınmasının yerinde olup olmadığı, yerinde olduğu takdirde istirdadı
istemine ilişindir.
İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere,
bu yolla saptanan dava niteliği ile dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde
gösterilen gerekçelere göre Yerel Mahkeme kararı onanmıştır.
İlgili Kanun/Madde:
6446/m.12
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün,
Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin
süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, elektrik aboneliği sözleşmesinden kaynaklanan ve istenen
miktarda borçlu olmadığı halde ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkindir.
İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere,
bu yolla saptanan dava niteliği ile dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 113
delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde gösterilen
gerekçelere göre,
SONUÇ : Davacı tarafın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile
kararın ONANMASINA, peşin alınan harcın mahsubu ile geriye kalan 3,15.
TL harcın davacı taraftan alınmasına, 05.03.2013 gününde oybirliği ile karar
verildi.
YEREL MAHKEME KARARI
TÜRK MİLLETİ ADINA
KONYA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2011/529
KARAR NO: 2012/239
KARAR TARİHİ: 18/04/2012
Mahkememizde görülmekte bulunan İstirdat davasının yapılan açık
yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı
elektrik dağıtım şirketinde 1392780 numaralı sanayi elektrik aboneliğinin
bulunduğunu, bu abonelikten kaynaklı olarak müvekkiline toplam 25.365,97
TL tutarında alacak kalemlerini de içeren faturalar tanzim edildiğini,
müvekkilinin 2011 Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım
dönemlerine ilişkin faturalarını düzenli olarak ödediğini, Türkiye genelinde
kaçak elektrik kullanan kötü niyetli gerçek ya da tüzel kişilerin kaçak kullanım
bedellerinin fatura tutarlarının belli oranları ile yansıtıldığını, özellikle
müvekkili gibi aylık elektrik tüketim miktar ve oranı oldukça yüksek olan
şirketler için bu oran ve miktarın oldukça yüksek olduğunu tüm bu nedenlerle
elektrik faturalarına yansıtılan kaçak kullanım bedelinin halkız olduğunun
tespiti ile müvekkili şirketten bundan sonra kaçak kullanım bedeli adı altında
tahsilat yapılmamasına müvekkili tarafından bugüne kadar kaçak kullanım
bedeli adı altında ödenen 25.365,00 TL.nin davalı şirketten her birini ödeme
tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini dava ve
talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, dağıtım şirketleri tarafından kayıpkaçak bedelinin abonelerden tahsili ile ilgili kanun yönetmelikler ve epdk
kurul kararlarına dayandığını bu mevzuat yürürlükte olduğu sürece de kayıpkaçak bedelinin tahsilinin yasal olduğunu, davacının sözleşme ile uymayı
kabul ettiği mevzuat gereğince kayıp-kaçak bedeli tahsil edildiği davacının
bu bedelin kendisine iadesine isteminin sözleşmeye aykırı bir talep olduğunu
tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
114 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
Dava, elektrik faturasına yansıtılan kaçak kullanım bedelinden dolayı
bunun alınmasının yerinde olup olmadığı yerinde olduğu taktirde istirdatı
istemine ilişindir.
Tüm dosya kapsamına göre; davacı şirket tarafından abonelerden kayıpkaçak bedelinin tahsilinin yönetmelikler ve EPDK kararlarına dayandığı,
mevzuatın yürürlükte olduğu sürece kayıp-kaçak bedelinin tahsilinin yasal
olduğu, ayrıca fatura bedelinin belirlenmesine yönelik tarifelerin EPDK
tarafından belirlendiği davacı şirketin EPDK tarafından belirlenen tarifeleri
uygulamakla yükümlü olduğu, davacı şirket ile davalı tüketici arasında
28.10.2010 tarihli Alçak Gerilim Elektrik Enerjisi Satışına İlişkin Perakende
Satış Sözleşmesi akdedildiği ve davalı-tüketiciye 1392780 abone nosu ile
elektrik hizmeti sunulduğu anlaşılmıştır.
Elektrik nakli işleminde teknik kaybın olacağı, kayıpsız elektrik üretiminin
söz konusu olamayacağı, 2011 yılı öncesinde ilgili mevzuatlar gereği teknik
kayıpların tüm tüketicilere yansıtılırken elektrik kaçağını içeren teknik olmayan
kayıpların dağıtım şirketlerinin kayıp-kaçak hedefleri de dikkate alınarak
serbest olmayan tüketicilere yansıtıldığı, 2011 yılına ilişkin yapılan değişiklikler
ile yalnızca perakende satış lisansına sahip dağıtım şirketlerinden enerji satın
alan abonelerin değil, dağıtım sistemini kullanan her bir tüketicinin hizmet
sunulmasında oluşan tüm maliyetlere katlanmasının öngörüldüğü, tarifelerin
uygulanmasının, lisans sahibi şirketler bakımından yasal zorunluluk olduğu,
lisans sahibi şirketlerin tarifeyi değiştiremeyeceği gibi tarifede yer almayan
bir bedeli de tahsil edemeyeceği veya düzenlenen tarifeler kapsamında
belirlenmiş bir bedeli de tahsil etmeme gibi bir davranışta bulunamayacağı,
perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin tarifeleri uygulayıp
uygulamama ve kayıp-kaçak bedelini tahsil edip etmeme gibi bir inisiyatifinin
bulunmadığı, tarifelere uyma yükümlülüğünün bir gereği olarak kayıp-kaçak
bedelinin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığı,
kayıp-kaçak bedelini EPDK’nun kanunun kendisine verdiği yetki çerçevesinde
ve kanunun temel amaçlarına uygun şekilde belirlediği, kayıp-kaçak bedelinin
belirlenmesi için alınan kurul kararının EPDK’nun bir düzenleyici işlemi olarak
tüm tüzel ve gerçek kişileri bağlayacağı, dağıtım şirketlerinin kurul kararlarına
aykırılık teşkil edecek herhangi bir işlemde bulunamayacakları, Elektrik
Piyasası Kanunu’nun 12.maddesinde,
“idari para cezaları dahil, kurul tarafından alınan bütün kararlara karşı
açılan iptal davaları ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülür.
Danıştay, Kurul Kararlarına karşı yapılan başvuruları acele işlerden sayar…”
denildiği,
Bu hüküm çerçevesinde Kurul Kararlarının iptali için yargı yoluna
başvurmanın her zaman mümkün olduğu ancak Kurul Kararlarının iptali
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 115
için açılacak davaların Danıştay’da görülebileceğinin açık hükme bağlandığı
anlaşılmakla davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki
hüküm tesis edilmiştir.
Hüküm: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın REDDİNE,
Peşin alınan 376,70 TL harçtan alınması gereken 21,15 TL karar harcının
mahsubu ile bakiye 355,55 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve istek
halinde davacıya iadesine,
Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı vekili için taktir edilen 3.040,15 TL ücreti vekaletin davacıdan
alınarak davalıya verilmesine,
Davacı vekili tarafından yatırılan avanstan arta kalan kısmının HMK 333
maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı HUMK. 432 maddesine göre temyiz
süresi on beş gün olup, temyiz süreleri ilamın usulen taraflardan her birine
tebliği ile başlamak üzere Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça
okunup anlatıldı. 18.04.2012
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6446/m.12 ELEKTRİK PİYASASI KANUNU
(1) Elektrik enerjisi ve/veya kapasitenin uluslararası enterkonneksiyon şartı
oluşmuş ülkelere ihracatı, tedarik lisansı sahibi şirketler ve üretim şirketleri
tarafından, Bakanlığın uygun görüşü doğrultusunda, bu Kanun ve ikincil mevzuatı
uyarınca Kurul onayıyla yapılabilir.
(2) Elektrik enerjisi ve/veya kapasitesinin uluslararası enterkonneksiyon şartı
oluşmuş ülkelerden ithalatı, tedarik lisansı sahibi şirketler tarafından, Bakanlığın
uygun görüşü doğrultusunda, bu Kanun ve ikincil mevzuatı uyarınca Kurul onayıyla
yapılabilir.
(3) Sınırda yer alan illerde kurduğu üretim tesisinde ürettiği elektriği iletim
veya dağıtım sistemine bağlantı tesis etmeden kuracağı özel direkt hat ile ihraç
etmek isteyen tüzel kişilere, üretim lisansı almak kaydıyla Bakanlığın uygun görüşü
doğrultusunda Kurulca izin verilebilir.
(4) Sınır bölgelerinde elektrik enerjisinin temini amacıyla, teknik gereklilik
doğması hâlinde geçici olarak izole bölge yöntemiyle elektrik ithalatına Bakanlığın
uygun görüşü doğrultusunda Kurulca izin verilebilir.
(5) İthalat ve ihracat faaliyetlerine ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından
çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
116 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 24.1.2013
Esas: 2012/13125
Karar: 2013/765
 EKSİK İNCELEMEYLE HÜKÜM KURULAMAYACAĞI
 TARAFLARIN BİLDİRDİKLERİ BANKALARDAN HAKKIN DOĞUM
TARİHİNDEN İTİBAREN BİRER YILLIK DEVRELER HALİNDE
BANKALARCA MEVDUATA FİİLEN UYGULANAN EN YÜKSEK FAİZ
ORANININ SORULARAK FAİZİN BİLİRKİŞİYE HESAPLATTIRILMASI
GEREKECEĞİ
DAVA: Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti
içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya
mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi
tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler
okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Alanya Mahkemesi’nin 2009/242 E. 2011/155 K. sayılı ilamı ile
kıdem tazminatı, ücret alacağı, fazla mesai ücret alacağı, hafta tatili ücret
alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağına hükmedildiği; bu alacak
kalemleri için en yüksek banka mevduat faizi işletilmesine karar verildiği
görülmüştür.
Borçlu vekili İcra Mahkemesine başvurusunda; takipte talep edilen faiz
oranlarının fahiş olduğunu, ilama aykırı olarak hesap ve talep edilen faiz
oranına ve işlemiş faize itiraz ettiklerini bildirmiş; ek dilekçesinde ise Halk
Bankası ve Vakıfbank’tan faiz oranlarının sorulmasını talep etmiş; Mahkemece
Vakıfbank faiz oranlarına göre aylık dönemler itibariyle hesaplama yapan
Bilirkişi raporu esas alınarak karar verildiği görülmüştür.
HGK’nun 20.9.2006 tarih, 12-594/534 sayılı kararında da vurgulandığı
üzere Mahkemece yapılacak iş; tarafların bildirdikleri bankalardan hakkın
doğum tarihinden itibaren, birer yıllık devreler halinde bankalarca mevduata
fiilen uygulanan en yüksek faiz oranının sorulması ve hakkın doğum
tarihinden itibaren takip tarihine kadar istenebilecek faiz miktarının Bilirkişiye
hesaplattırılması şeklinde olmalıdır.
Somut olayda Mahkemece yukarıda bildirilen ilkeler ışığında, her iki
tarafın da bildirdiği tüm bankalardan faiz oranları getirtilerek gerektiğinde
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 117
yeniden Bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken eksik
incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme
kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.nun 366 ve 6100 sayılı HMK.nun Geçici
3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca
BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. ( HMK m.297/ç ) ve İİK’nun
366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren, ilama
karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24.01.2013
gününde oybirliğiyle karar verildi.
118 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 19.3.2013
Esas: 2013/5587
Karar: 2013/9305
 İŞÇİNİN, ASIL İŞVERENDEN ALINAN İŞ KAPSAMINDA VE DEĞİŞEN
ALT İŞVERENLERE AİT İŞYERİNDE ARALIKSIZ ÇALIŞMASI HALİNDE
İŞYERİ DEVRİ KURALLARINA GÖRE HAREKET EDİLECEĞİ
 SÜRESİ SONA EREN ALTİŞVERENCE İŞÇİNİN İŞ SÖZLEŞMESİNİN
FESHEDİLMESİ HALİNDE, İŞÇİNİN DAHA SONRA YENİ ALTİŞVEREN
YANINDAKİ ÇALIŞMALARININ YENİ BİR İŞ SÖZLEŞMESİ
NİTELİĞİNDE OLDUĞU
ÖZET: Davacı, kıdem tazminatı ile izin ücreti alacaklarının ödetilmesine
karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Özel Dairece;
Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, değişen alt işverenler arasındaki
hukukî ilişkinin tespiti ve bunun işçinin işçilik haklarına etkileri konusunda toplanmaktadır.
İşçinin asıl işverenden alınan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait
işyerinde ara vermeden çalışması halinde, işyeri devri kurallarına göre
çözüme gidilmesi gerekmektedir. Bu durumda değişen alt işverenler işçinin iş sözleşmesini ve doğmuş bulunan işçilik haklarını da devralmış
sayılırlar. Bu durumda iş sözleşmeleri değişen alt işverenle devam edeceğinden, işyerinde çalışması devam eden işçi açısından, feshe bağlı haklar
olan ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti talep koşulları gerçekleşmiş
sayılmaz.
Buna karşın, süresi sona eren alt işverence işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesi halinde, yapılan fesih bildirimi ile iş ilişkisi sona ereceğinden,
işçinin daha sonra yeni alt işveren yanındaki çalışmaları yeni bir iş sözleşmesi niteliğindedir. Bu durumda feshe bağlı hakların talep koşulları
gerçekleşeceğinden, feshin niteliğine göre hak kazanma durumunun değerlendirilmesi gerekecektir.
Somut olayda davalı G... firmasının dava dışı Yurtkur’dan aldığı ihale
31.12.2008 tarihinde sona ermiştir. Yeni ihaleyi ise yine dava dışı E... firması almıştır.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 119
Davacı dosya içindeki SSK hizmet cetveline göre 10.2.2009 tarihinden itibaren E... firmasında çalışmaya başlamış ise de davacı tanıkları yeni alt
işveren yanındaki çalışmasının aralıksız olarak sürdüğünü beyan etmiştir. Davacı tanıklarının beyanları ile davalı işverenin çalışmanın yeni alt
işveren yanında kesintisiz olarak sürdüğü yönündeki savunması birlikte
değerlendirildiğinde davalı G... şirketi ile dava dışı E... şirketi arasında
işyeri devri söz konusu olup, davacının işyerini devralan yeni alt işveren
yanında kesintisiz olarak çalışmaya devam ettiği anlaşıldığından feshe
bağlı olan kıdem tazminatı ve izin alacağını talep edilemez. Mahkemece davanın reddi gerekirken kısmen kabulü hatalıdır gerekçesiyle Yerel
Mahkemenin kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde: 4857/m.2, 6
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı ile izin ücreti alacaklarının ödetilmesine
karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava
dosyası için Tetkik Hakimi C.Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten
sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : A ) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin işverence haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek,
kıdem tazminatı ile izin alacaklarını istemiştir.
B ) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının iş sözleşmesinin ihaleyi alan yeni alt işveren ile devam
ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
C ) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının
iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne
karar verilmiştir.
D ) Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
E ) Gerekçe:
Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, değişen alt işverenler arasındaki
hukukî ilişkinin tespiti ve bunun işçinin işçilik haklarına etkileri konusunda
toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinde, işveren bir iş sözleşmesine
dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ya da tüzel kişiliği olmayan
kurum ve kuruluşlar olarak açıklanmıştır. O halde asıl işveren alt işveren
ilişkisinden söz edilebilmesi için öncelikle mal veya hizmetin üretildiği işyeri
bulunan bir işverenin ve aynı işyerinde iş alan ikinci bir işverenin varlığı gerekir
ki asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilsin. Alt işverenin başlangıçta
120 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
bir işyerinin olması şart değildir. Alt işveren, işveren sıfatını ilk defa asıl
işverenden aldığı iş ve bu işin görüldüğü işyeri nedeniyle kazanmış olabilir.
Asıl işverene ait işyerinde yürütülmekte olan mal veya hizmet üretimine
ait yardımcı bir işin alt işverene bırakılması nedeniyle, alt işveren açısından
bağımsız bir işyerinden söz edilip edilemeyeceği sorunu öncelikle
çözümlenmelidir. Zira asıl işveren veya alt işverenin değişmesinin işyeri devri
niteliğinde olup olmadığının tespiti için işyeri kavramının bu noktada açıklığa
kavuşturulması gerekir.
Soruna 2821 sayılı Sendikalar Kanunu açısından bakıldığında, asıl işin tabi
bulunduğu iş kolunun yardımcı iş için de geçerli olduğunu söylemek gerekirse
de 4857 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin açık hükmü karşısında, işin alt
işverene bırakıldığı durumların bundan ayrık tutulması gerekir.
Gerçekten, 4857 sayılı Yasanın 2/III maddesinde, “İşyeri, işyerine bağlı
yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir
bütündür” şeklinde Sendikalar Kanunu ile örtüşen ana kurala yer verildiği
halde, sonraki bentlerde asıl işveren alt işveren ilişkisi düzenlenmiş, bir anlamda
yardımcı işin alt işverene bırakılması ile ayrık bir durum öngörülmüştür. Daha
sonra da, aynı yasanın 3 üncü maddesinde “Alt işveren, bu sıfatla mal veya
hizmet üretimi için meydana getirdiği kendi işyeri için birinci fıkra hükmüne
göre bildirim yapmakla yükümlüdür” şeklinde kurala yer verilerek sorun
açık biçimde çözümlemiş ve alt işveren işyerinin asıl işverene ait işyerinden
bağımsız olduğu ortaya konulmuştur. Belirtilen çözüm şekli alt işverenlik
kurumunun niteliğine de uygun düşmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
4857 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce de alt işverenin işyerinin, asıl
işveren ait işyerinden bağımsız olduğu sonucuna varmıştır ( Yargıtay HGK.
6.6.2001 gün 2001/ 9-711 E, 2001/ 820 K ).
İşyerinin tamamının veya bir bölümünün hukukî bir işleme dayalı olarak
başka birine devri işyeri devri olarak tanımlanabilir.
4857 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde, işyerinin bir bütün olarak veya bir
bölümünün hukukî bir işleme dayalı olarak başkasına devri halinde mevcut
iş sözleşmelerinin devralana geçeceği düzenlenmiştir. Bu anlatıma göre, alt
işverence asıl işverenden alınan iş kapsamında faaliyetini yürüttüğü işyerinin
tamamen başka bir işverene devri 4857 sayılı İş Kanununun 6 ncı maddesi
kapsamında işyeri devri niteliğindedir. Dairemizin kökleşmiş içtihatları da bu
yöndedir ( 9. HD. 18.9.2008 gün 2006/26306 E, 2008/23980 K. ).
Süresi sona eren alt işverenle yeni ihaleyi alan alt işveren arasında açık
biçimde işyeri devrini öngören bir sözleşme yapılması da imkân dahilindedir.
Alt işverenin değişmesine rağmen yeni alt işveren nezdinde işyerinde
çalışmaya devam edecek olan işçilerin belirlendiği hallerde, sözü edilen işçiler
bakımından iş sözleşmelerinin devralan işveren geçtiği tartışmasızdır. Ancak
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 121
yeni alt işverende çalışacak olan işçiler arasında gösterilmeyen ve süresi sona
eren alt işveren tarafından başka bir işyerinde çalıştırılmak üzere bildirimde
bulunulmayan işçilerin iş sözleşmelerinin devreden alt işveren tarafından
feshedildiğini kabul etmek gerekir.
Alt işverenin asıl işverenle akdettiği çalışma süresinin sonunda veya
süresinden önce alt işverenin, ilişkisin sonlandırılması nedenine dayalı olarak
tüm işçilerine başka işyeri göstererek işyerinden ayrılması, ardından işin asıl
işveren tarafından başka bir alt işverene verilmesi örneğinde alt işverenler
arasında hukukî bir ilişki bulunmamaktadır. Hukukî ilişki, alt işverenler ile asıl
işveren arasında gerçekleştiğinden belirtilen durum alt işverenler arasında
işyeri devri olarak değerlendirilemez.
Alt işverenlerin değişmesi en yaygın biçimde, süresi sona eren alt
işverenin işyerinden ayrılması ve işçilerin yeni alt işveren nezdinde çalışmaya
devam etmeleri şeklinde gerçekleşmektedir. Bu eylemli durumun işyeri devri
niteliğinde olup olmadığının tespiti ile hukukî sonuçlarının belirlenmesi
önemlidir. Alt işverenlerin değişiminde olması gereken, süresi sona eren
alt işverenin işyerinden ayrılması anında işçilerini de beraberinde başka
işyerlerine götürmesi veya iş sözleşmelerinin sona erdirilmesidir. Bunun
tersine alt işveren işçilerinin alt işverenin işyerinden ayrılmasına rağmen yeni
alt işveren yanında aynı şekilde çalışmayı sürdürmeleri halinde, alt işverenler
arasında İş Kanununun 6 ncı maddesi anlamında bir işyeri devrinin kabulü
gerekir. Bu durumda yeni alt işverenin, devam eden hizmet akitlerini de
devraldığı aynı maddede hükme bağlanmıştır.
Alt işverenlerin, aralarında herhangi bir hukukî işleme bağlı olmaksızın
değişmesini işyeri devri olarak kabul etmediğimiz taktirde, her bir alt
işverenin kendi dönemiyle ilgili olarak işçilik haklarından sorumluğu söz
konusu olacağından ve asıl işverenin sorumluluğu yasa gereği alt işverenin
sorumluluğunu aşamayacağından hak kaybına neden olabilecektir. Örneğin
işyerinde periyodik olarak 11 ay 29 gün sürelerle işçi çalıştıran alt işverenler
yönünden hiçbir zaman kıdem tazminatı ile izin ücreti ödeme yükümlülüğü
doğmayacak, buna rağmen asıl işverenin tüm süreye göre bu işçilik haklarından
sorumluluğu gündeme gelecektir. Oysa asıl işverenin sorumluluğunun alt
işveren veya işverenlerin sorumluluğunu aşması düşünülemez.
1475 sayılı Yasanın 14/2 maddesi hükmü, 4857 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesinde belirtilen işyeri devrini de içine alan daha geniş bir düzenleme
olarak değerlendirilebilir. Gerçekten maddede işyerlerinin devir veya
intikalinden söz edildikten sonra “…yahut herhangi bir suretle bir işverenden
başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli…” denilmek suretiyle
uygulama alanı 4857 sayılı İş Kanununun 6 ncı maddesine göre daha geniş
biçimde çizilmiştir. O halde kıdem tazminatı açısından asıl işveren alt işveren
122 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
ilişkisinin sona ermesinin ardından işyerinden ayrılan alt işveren ile daha
sonra aynı işi alan alt işveren arasında hukukî veya fiilî bir bağlantı olsun ya da
olmasın, kıdem tazminatı açısından önceki işverenin devir tarihindeki ücret
ve kendi dönemi ile sınırlı sorumluluğu, son alt işverenin ise tüm dönemden
sorumluluğu kabul edilmelidir.
İşyeri devrinin temel ölçütü, ekonomik birliğin kimliğini korumasıdır.
Avrupa Adalet Divanı kararlarına göre, maddî ve maddî olmayan unsurların
devredilip devredilmediği ve devir anındaki değeri, iş gücünün devri, müşteri
çevresinin devri, işyerinde devirden önce ve sonra yürütülen faaliyetlerin
benzerlik derecesi, işyerinde faaliyete ara verilmişse bunun süresi işyeri
devrinin kriterleri arasında kabul edilmektedir. ( Süzen, v. Zehnacker
Krankenhausservice, Case 13/95, 1997, ECR I-1259. ; Spijkers v. Benedik, Case
24/85, 1986, ECR 1119 ).
Avrupa Adalet Divanı, maddî ve maddî olmayan unsurların devri söz konusu
olmaksızın da işgücünün önem taşıdığı sektörlerde, ekonomik birliğin önemli
unsuru olan işçilerin devri yoluyla da işyeri devrinin gerçekleşebileceğini
kabul etmektedir ( ATAD, 10.12.1998, 173/96, Hidalgo, para. 26, NZA 199,
H.4, 189 vd. ).
Avrupa Adalet Divanının kararlarında, “hukukî işlemle devir” ifadesi
geniş şekilde değerlendirilmekte, yazılı, sözlü veya zımnî bir anlaşma da
yeterli görülmektedir. Yine üye ülkeler uygulamasında, ihale yoluyla bir
işin alınmasında, devreden işveren bilmese dahi işyeri devrinin mümkün
olabileceği kabul edilmiştir. Avrupa Birliğine üye olmayan ancak benzer hükme
sahip İsviçre’de Federal Mahkeme, devreden ve devralan arasında doğrudan
hukukî işlemin bulunmasının şart olmadığı sonucuna varmıştır ( Bkz. Yenisey,
K. Doğan: İşyeri Devri Çerçevesinde İşyeri ve İşyeri Bölümü Kavramları, Kadir
Has Üni. İş Hukukunda Üçlü İş İlişkileri, s. 135 ).
Yapılan bu açıklamalara göre; işçinin asıl işverenden alınan iş kapsamında
ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışması halinde, işyeri
devri kurallarına göre çözüme gidilmesi gerekmektedir. Bu durumda değişen
alt işverenler işçinin iş sözleşmesini ve doğmuş bulunan işçilik haklarını da
devralmış sayılırlar. İş sözleşmesinin tarafı olan işçi veya alt işveren tarafından
bir fesih bildirimi yapılmadığı sürece, iş sözleşmeleri değişen alt işverenle
devam edeceğinden, işyerinde çalışması devam eden işçi açısından, feshe
bağlı haklar olan ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti talep koşulları
gerçekleşmiş sayılmaz.
Buna karşın, süresi sona eren alt işverence işçinin iş sözleşmesinin
feshedilmesi halinde, yapılan fesih bildirimi ile iş ilişkisi sona ereceğinden,
işçinin daha sonra yeni alt işveren yanındaki çalışmaları yeni bir iş
sözleşmesi niteliğindedir. Bu durumda feshe bağlı hakların talep koşulları
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 123
gerçekleşeceğinden, feshin niteliğine göre hak kazanma durumunun
değerlendirilmesi gerekecektir.
Somut olayda davalı G... firmasının dava dışı Yurtkur’dan aldığı ihale
31.12.2008 tarihinde sona ermiştir. Yeni ihaleyi ise yine dava dışı E... firması
almıştır.
Davacı dosya içindeki SSK hizmet cetveline göre 10.2.2009 tarihinden
itibaren E... firmasında çalışmaya başlamış ise de davacı tanıkları yeni alt
işveren yanındaki çalışmasının aralıksız olarak sürdüğünü beyan etmiştir.
Davacı tanıklarının beyanları ile davalı işverenin çalışmanın yeni alt
işveren yanında kesintisiz olarak sürdüğü yönündeki savunması birlikte
değerlendirildiğinde davalı G... şirketi ile dava dışı E... şirketi arasında işyeri
devri söz konusu olup, davacının işyerini devralan yeni alt işveren yanında
kesintisiz olarak çalışmaya devam ettiği anlaşıldığından feshe bağlı olan
kıdem tazminatı ve izin alacağını talep edilemez. Mahkemece davanın reddi
gerekirken kısmen kabulü hatalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı
BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
19.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4857/m.2
İŞ KANUNU
Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya
tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren
arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir. İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek
amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri
denir.
İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan
ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk
emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve meslekî eğitim ve
avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır.
İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu
kapsamında bir bütündür.
İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev
alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve
yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur.
Bu Kanunda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklar
işveren vekilleri hakkında da uygulanır. İşveren vekilliği sıfatı, işçilere tanınan hak ve
yükümlülükleri ortadan kaldırmaz.
Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı
124 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik
nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini
sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında
kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt
işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya
alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt
işveren ile birlikte sorumludur.
Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam
ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan
kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt
işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri
başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin
gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt
işverenlere verilemez.
4857/m.6
İŞ KANUNU
İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine
devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş
sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer.
Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden
işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.
Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir
tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte
sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir
tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.
Tüzel kişiliğin birleşme veya katılma ya da türünün değişmesiyle sona erme
halinde birlikte sorumluluk hükümleri uygulanmaz.
Devreden veya devralan işveren iş sözleşmesini sırf işyerinin veya işyerinin bir
bölümünün devrinden dolayı feshedemez ve devir işçi yönünden fesih için haklı
sebep oluşturmaz. Devreden veya devralan işverenin ekonomik ve teknolojik
sebeplerin yahut iş organizasyonu değişikliğinin gerekli kıldığı fesih hakları veya işçi
ve işverenlerin haklı sebeplerden derhal fesih hakları saklıdır.
Yukarıdaki hükümler, iflas dolayısıyla malvarlığının tasfiyesi sonucu işyerinin veya
bir bölümünün başkasına devri halinde uygulanmaz.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 125
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 18.3.2013
Esas: 2013/3199
Karar: 2013/9270
 İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHİNİN GEÇERSİZLİĞİ VE İŞE İADE
 SENDİKAL NEDENLERLE YAPILAN FESİH HARİCİNDE İŞE
BAŞLATMAMA TAZMİNATININ AZAMİ SINIRININ AŞILAMAYACAĞI
ÖZET: Davanın konusu iş sözleşmesinin feshinin geçersizliği ve işe iadedir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Mahkemece; feshin geçersizliğine, davacı işçinin işe iadesine ve işe başlatmama tazminatının davacının 6 aylık ücret tutarında belirlenmesine
karar verilmiştir.
Davacı işçinin yaklaşık 12 yıldır çalıştığı, iş sözleşmesinin, performansın
düşüklüğü ve yetersizliğinden kaynaklanan nedenle feshedildiği, geçerli
feshin davalı işveren tarafından kanıtlanamadığı anlaşıldığından feshin
geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesi isabetlidir. Ancak
davacı işçinin kıdemine ve fesih nedenine göre mahkemece işe başlatmama tazminatının davacının 6 aylık ücreti tutarında belirlenmesi doğru
bulunmamıştır. Bu tazminatın davacının 5 aylık ücreti oranında belirlenmesi dosya içeriğine uygun düşecektir. 4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
4857/m.18, 21, 20-3
DAVA : Davacı vekili, davacı işçinin iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan
feshedildiğini belirterek 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddeleri
uyarınca feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava
dosyası için Tetkik Hakimi B.Kar tarafından düzenlenen rapor dinlendikten
sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davacının iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan
feshedildiğini belirterek, feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar
126 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin performansının düşüklüğü ve
yetersizliği nedeni ile feshedildiğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının iş sözleşmesinin,
performansının düşüklüğü nedeni ile feshedildiği, ancak ispat yükü kendisinde
olan davalının bunu kanıtlayamadığı gerekçesi ile feshin geçersizliğine, davacı
işçinin işe iadesine ve işe başlatmama tazminatının davacının 6 aylık ücret
tutarında belirlenmesine karar verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca, mahkemece feshin
geçersizliğine karar verildiğinde, işçinin başvurusu üzerine işveren tarafından
bir ay içinde işe başlatılmaz ise, işçiye ödenmek üzere en az 4, en çok 8
aylık ücreti tutarında tazminatın belirlenmesi gerekir. Dairemizin yerleşik
uygulaması gereği, iş güvencesi niteliğindeki bu tazminat işçinin kıdemi,
fesih sebebi gibi olgular dikkate alınarak belirlenmelidir. Maddenin alt ve üst
sınırları aşılamaz. Üst sınırın aşılmasının tek istisnası 2821 sayılı Sendikalar
Kanunu’nun 31. maddesindeki sendikal nedenle yapılan fesihlerdir. Bu
maddede sendikal neden halinde işe başlatmama tazminatının işçinin en az
bir yıllık ücreti tutarında belirleneceği açıklanmıştır. Dairemizin uygulaması
bu yöndedir. ( 08.04.2008 gün ve 2007/27773 Esas, 2008/7819 Karar sayılı
ilamımız ). Dairemiz yıllık ücretli izinle ilgili 53. maddedeki kıdem sürelerini
dikkate alarak 6 ay ile 5 yıl arasında kıdemi olan işçi için 4, 5 yıl ile 15 yıl
arasında kıdemi olan işçi için 5, 15 yıldan fazla kıdemi olan işçi için 6 aylık
ücreti tutarında işe başlatmama tazminatın belirlenmesini öngörmekte, fesih
sebebine göre bu miktarlarda azami sınır 8 aya kadar da çıkmaktadır. İşletme
gerekleri ile fesihte emeklilik nedeninin gösterilmesi ve davacının emekliliğe
hak kazanması halinde işe başlatmama tazminatı alt sınırdan belirlenmektedir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta davacı işçinin yaklaşık 12 yıldır
çalıştığı, iş sözleşmesinin, performansın düşüklüğü ve yetersizliğinden
kaynaklanan nedenle feshedildiği, geçerli feshin davalı işveren tarafından
kanıtlanamadığı anlaşıldığından feshin geçersizliğine ve davacının işe
iadesine karar verilmesi isabetlidir. Ancak davacı işçinin kıdemine ve fesih
nedenine göre mahkemece işe başlatmama tazminatının davacının 6 aylık
ücreti tutarında belirlenmesi doğru bulunmamıştır. Bu tazminatın davacının
5 aylık ücreti oranında belirlenmesi dosya içeriğine uygun düşecektir. 4857
sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar
verilmiştir.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 127
SONUÇ : Yukarda açıklanan gerekçe ile;
1. Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,
3. Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi
içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının
davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 5 aylık brüt
ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
4. Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak
kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve
diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE,
5. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
6. Davacının yapmış olduğu 120.60 TL yargılama giderinin davalıdan
tahsili ile davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde
bırakılmasına,
7. Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.320,- TL ücreti
vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine, kesin
olarak, 18.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4857/m.18
İŞ KANUNU
Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan
işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya
davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan
geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
Altı aylık kıdem hesabında bu Kanunun 66 ncı maddesindeki süreler dikkate alınır.
Özellikle aşağıdaki hususlar fesih için geçerli bir sebep oluşturmaz:
a) Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma
saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak.
b) İşyeri sendika temsilciliği yapmak.
c) Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip için işveren aleyhine idari
veya adli makamlara başvurmak veya bu hususta başlatılmış sürece katılmak.
d) Irk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, doğum, din,
siyasi görüş ve benzeri nedenler.
e) 74 üncü maddede öngörülen ve kadın işçilerin çalıştırılmasının yasak olduğu
sürelerde işe gelmemek.
f) Hastalık veya kaza nedeniyle 25 inci maddenin (I) numaralı bendinin (b) alt
bendinde öngörülen bekleme süresinde işe geçici devamsızlık.
İşçinin altı aylık kıdemi, aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde geçen süreler
128 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
birleştirilerek hesap edilir. İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması
halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre
belirlenir.
İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin
bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan
işveren vekilleri hakkında bu madde, 19 ve 21 inci maddeler ile 25 inci maddenin
son fıkrası uygulanmaz.
4857/m.21 İŞ KANUNU
İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı
mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar
verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu
üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz
aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur.
Mahkeme veya özel hakem feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe
başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler.
Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar
doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir.
İşçi işe başlatılırsa, peşin olarak ödenen bildirim süresine ait ücret ile kıdem
tazminatı, yukarıdaki fıkra hükümlerine göre yapılacak ödemeden mahsup edilir. İşe
başlatılmayan işçiye bildirim süresi verilmemiş veya bildirim süresine ait ücret peşin
ödenmemişse, bu sürelere ait ücret tutarı ayrıca ödenir.
İşçi kesinleşen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren on
işgünü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçi bu
süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih
sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur.
Bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri sözleşmeler ile hiçbir
suretle değiştirilemez; aksi yönde sözleşme hükümleri geçersizdir.
4857/m.20-3 İŞ KANUNU
Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece
verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 129
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 5.3.2013
Esas: 2012/4221
Karar: 2013/3985
 MARKA TESCİLİ
 MARKALARDA GERÇEK HAK SAHİPLİĞİ VE ÖNCELİK İLKESİ
ÖZET: Davacı vekili, davalı adına tescilli “Dağlıoğlu” markasının hükümsüzlüğü ile terkinini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya
aykırı bir yön bulunmayıp Yerel Mahkemenin kararı onanmıştır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Bursa 3. Asliye Hukuk
Mahkemesi’nce verilen 18/01/2012 tarih ve 2010/588-2012/8sayılı kararın
Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin
süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi
Can Sibel Meral tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya
içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup,
incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin 1965 yılından itibaren kullandığı
“Dağlıoğlu” unvanını tanınmış hale getirdiğini, davalının ibareyi kömürleri
kapsayan 4. sınıf ve taşımacılık hizmetlerini kapsayan 39. sınıfta tescil
ettirdiğini, ancak ibarenin ayrıca müvekkili şirketin kurucu ve mevcut
ortaklarının soyadı olduğunu, davalının ibareyi tescilden önce kullanmadığını,
markanın gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu ileri sürerek, davalı adına
tescilli 2008/68949 numaralı “Dağlıoğlu” markasının hükümsüzlüğü ile
terkinini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının marka üzerinde gerçek hak sahibi olmadığını,
müvekkilinin ticaret şirketi olarak tescilininin davacı şirketten önce olup,
markayı da daha önce kullanmaya başladığını savunarak, davanın reddini
istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm kanıtlara göre, davacının kullandığı
130 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
ibare de davalının markasının kayıtlı olduğu 04 ve 39. sınıf mal ve hizmetlere
ilişkin olup davacının eylemli kullanımının kömür ticareti olduğu, dosyaya
sunduğu faturalar ile bir kısım müşterileri olan şirketlere nakliyat işi yaptığı
hususunu ve “Dağlıoğlu” markasını 1994 yılından beri kullanımını kanıtladığı,
davalı tarafın kullanımının ise 2008 tarihi ve sonrasına ait bulunduğu, önceki
tarihlerde bu ibareyi marka olarak kullandığını kanıtlayamadığı, davalı şirket
başvurusundan daha önceki bir tarihte davacı şirketin bu ibareyi kullanmaya
başladığı ve kullanımının ilgili sektörde uzun süredir devam ettiği ve ibare
üzerinde gerçek hak sahibi olduğu kullanımının 04 sınıfta yer alan yakacak
maddeleri üzerinde olduğu gerekçesiyle, davalı adına tescilli 03.06.2010 gün
ve 2008/68494 nolu “Dağlıoğlu” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar
verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının
gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve
yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz
itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün
temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün
ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 03,15 TL temyiz ilam harcının temyiz
edenden alınmasına, 05.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 131
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 11.4.2013
Esas: 2013/5421
Karar: 2013/13789
 KANUNİ SÜRESİNDE MUHATAP BANKAYA İBRAZ EDİLDİĞİ
ÜZERİNE YAZILMIŞ TARİHLİ BİR BEYANLA İSPAT EDİLEMEYEN
ÇEKLER ADİ HAVALE HÜKMÜNDE SAYILACAĞI VE BORÇ İKRARINI
DA İÇERMEDİĞİ CİHETLE ALACAKLININ KAMBİYO TAKİBİNDE
BULUNAMAYACAĞI
ÖZET: Takip konusu çeklerin muhatap bankaya yasal süresi içerisinde ibraz edildiğine dair bankaca çek üzerine yazılmış şerh bulunmamaktadır.
Bu durumda dayanak belgeler adi havale niteliğinde sayılıp borç ikrarını
içermediğinden kambiyo takibi yapılamaz. Söz konusu çekler hakkında
verilen ihtiyati haciz kararı da ibraz yerine geçmez. Bu husus, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir.
Mahkemece, takip konusu çekler ile ilgili olarak takibin re’sen iptali gerekirken, talebin tümden reddi isabetsizdir.
İlgili Kanun/Madde:
6762/m.708, 720-2
2004/m.170-a
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti
içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya
mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Nezihe
Deniz Güner tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki
tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
KARAR : Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
TTK’nun 708. maddesi uyarınca bir çek, keşide edildiği yerde ödenecekse
on gün; keşide edildiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde
muhataba ibraz edilmelidir. Ödeneceği memleketten başka bir memlekette
keşide edilen çek, keşide yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay ve ayrı ayrı
kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.
T.T.K.’nun 720/2.maddesi gereğince çekin süresinde muhatap bankaya
ibraz edildiği ( ibraz günü de gösterilmek suretiyle ) çekin üzerine yazılmış
olan tarihli bir beyanla tespit edilmelidir. Aksi taktirde alacaklı müracaat
hakkını kaybeder.
Somut olayda takip konusu 30.06.2012, 31.07.2012 ve 31.08.2012
132 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
tarihli çeklerin muhatap bankaya yasal süresi içerisinde ibraz edildiğine dair
bankaca çek üzerine yazılmış şerh bulunmadığı, dolayısıyla bu çeklerin süresi
içerisinde bankaya ibraz edilmediği anlaşıldığından alacaklı, TTK’nun 708 ve
720. maddeleri uyarınca takip borçlusuna karşı müracaat hakkını kaybeder.
Dayanak belgeler adi havale niteliğinde olup, borç ikrarını içermediğinden
kambiyo takibi yapılamaz. Söz konusu çekler hakkında verilen ihtiyati
haciz kararı da ibraz yerine geçmez. Bu husus, kamu düzenine ilişkin olup,
mahkemece re’sen gözetilmelidir.
O halde mahkemece İİK’nun 170/a maddesi uyarınca, takip konusu
30.06.2012, 31.07.2012 ve 31.08.2012 tarihli çekler ile ilgili olarak takibin
re’sen iptali gerekirken, yazılı gerekçe ile talebin tümden reddi isabetsizdir.
Öte yandan HMK’nun 297. maddesinin ( 1 ). fıkrası gereği hükümde
“gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu
emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme
kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri
uyarınca ( BOZULMASINA ), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar
düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6762/m.708
TÜRK TİCARET KANUNU (Mülga)
Bir çek, keşide edildiği yerde ödenecekse on gün; keşide edildiği yerden başka bir
yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.
Ödeneceği memleketten başka bir memlekette keşide edilen çek, keşide yeri ile
ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay ve ayrı ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz
edilmelidir.
Bu bakımdan, bir Avrupa memleketinde çekilip ve Akdeniz’de sahili bulunan bir
memlekette ödenecek olan ve bilmukabele Akdeniz’de sahili olan bir memlekette
çekilip bir Avrupa memleketinde ödenmesi lazımgelen çekler aynı kıtada keşide
edilmiş ve ödenmesi şart kılınmış sayılır.
Yukarda yazılı müddetler, çekte keşide günü olarak gösterilen tarihten itibaren
işler.
6762/m.720-2
TÜRK TİCARET KANUNU (Mülga)
Vaktinde ibraz edilmiş olan çekin ödenmemiş olduğu ve ödenmeden imtina
keyfiyeti:
2. Muhatap tarafından, ibraz günü de gösterilmek suretiyle, çekin üzerine yazılmış
olan tarihli bir beyanla;
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 133
2004/m.170-a
İCRA VE İFLAS KANUNU
(Ek madde: 18/02/1965 - 538/85 md.)
Borçlu, alacaklının bu fasıl hükümlerine göre takip hakkı olmadığını 168 inci
maddenin 3 üncü bendine göre şikayet yolu ile ileri sürebilir.
İcra mahkemesi müddetinde yapılan şikayet veya itiraz dolayısıyla, usulü
dairesinde kendisine intikal eden işlerde takibin müstenidi olan kambiyo senedinin
bu vasfı haiz olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkına
sahip bulunmadığı hususlarını re’sen nazara alarak bu fasla göre yapılan takibi iptal
edebilir.
(Ek fıkra: 09/11/1988 - 3494/34 md.) Her ne suretle olursa olsun, imza inkarı
itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde
hükmü uygulanmaz.
134 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 26.3.2013
Esas: 2013/4033
Karar: 2013/7605
 HAKSIZ ŞART
 DAVALIYA, DAVA AÇILMADAN ÖNCE İHTARNAME GÖNDERİLDİĞİNE
YA DA HAKKINDA İCRA TAKİBİNDE BULUNULDUĞUNA DAİR
İDDİA VE DELİL OLMADIKÇA FAİZE DAVA TARİHİNDEN İTİBAREN
HÜKMEDİLECEĞİ
ÖZET: Konut kredisinin iki kez yeniden yapılandırılmasından ötürü alınan
bedelin iadesi davasında
Mahkemece; Kredinin yeniden yapılandırılması sırasında sözleşmede yer
almayan şekilde konut yapılandırma bedeli adı altında davacıdan iki kez
masraf tahsil edilmesi yasaya uygun düşmediğinden davanın kabulüne,
davalıya dava açılmadan önce ihtarname gönderildiğine ya da hakkında
icra takibinde bulunulduğuna dair bir iddia ve delil olmadığından faize
dava tarihinden itibaren hükmedilmesine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici
nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde: 4077/m.6-1, 10/B-13
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda
ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen
hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya
incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR VE SONUÇ : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya
uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik
bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul
ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 125,16
TL. kalan harcın temyiz edenden alınmasına, HUMK’nun 440/III-2 maddesi
uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.03.2013 gününde
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 135
oybirliğiyle karar verildi.
YEREL MAHKEME İLAMI
T.C.
GÖLCÜK
1. ASLİYE HUKUK ( TÜKETİCİ ) MAHKEMESİ
ESAS NO : 2012 / 448
KARAR NO : 2012 / 619
Davacı vekili tarafından açılan yapılandırma bedelinin iadesi davasının
yargılaması sonucunda:
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR : İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı
bankadan konut kredisi kullandığını, faizlerin düşmesi üzerine krediyi iki kez
yeniden yapılandırdığını ancak bu işlemler sırasında yeniden yapılandırma
bedeli adı altında toplam 2.958,00 TL kesinti yapıldığını, bunun 4077 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerine aykırı olduğunu ileri
sürerek anılan miktarın yasal faizi ile birlikte iadesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili 28.09.2012 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle;
sözleşmenin 14’üncü ve 18’inci maddelerinde davaya konu kesintinin
yapılacağının hükme bağlandığını, davacının sözleşmede imzası bulunduğunu,
koşulları müzakere ettiğini, bu nedenle haksız şarttan söz edilemeyeceğini,
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 144’üncü ve TTK’nin 22’inci maddeleri
uyarınca bankanın davaya konu kesintileri yapma hakkı bulunduğunu
savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Taraflar arasında akdedilen konut kredisi sözleşmesi ile sözleşme
öncesi bilgi formu celp edilmiştir.
GEREKÇE: Taraflar arasında tarihsiz, 144 ay vadeli, 63.000,00 TL bedelli
konut kredisi sözleşmesi imzalandığı, bilahare faizlerin düşmesi nedeniyle
davacının 01.10.2009 ve 15.04.2011 tarihli talepleri ile kalan kredi borcunun
yeniden yapılandırıldığı, davalı bankanın “konut bedeli” adı altında 14.09.2009
tarihinde 1.835,00 TL, “yapılandırma bedeli” adı altına 15.04.2011 tarihinde
1.123,00 TL kesinti yaptığı, davanın, kesinti toplamı 2.958,00 TL’nin iadesine
ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 10’uncu maddesine,
5582 SK’nin 24’üncü maddesi ile eklenen, “Konut Finansman Sözleşmeleri”
başlıklı B fıkrasına göre konut finansmanı kuruluşları, tüketicilere sözleşme
öncesinde kredi veya finansal kiralama işlemleri ile ilgili genel bilgiler vermek
ve tüketiciye teklif ettikleri kredi veya finansal kiralama sözleşmesinin
koşullarını içeren Sözleşme Öncesi Bilgi Formu vermek zorundadır. Sözleşme
Öncesi Bilgi Formunun tüketiciye verilmesini takip eden bir iş günü geçmeden
136 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
imzalanan sözleşmenin geçersizdir. Bilgi formunun 10/07/2008 tarihinde
imzalanmış, kredi sözleşmesine ise tarih atılmamış olması karşısında bu
kurala riayet edilip edilmediği belirlenememiştir.
4077 SK’nin 10/B maddesinin 13’üncü bendine göre, tüketici, konut
finansmanı kuruluşuna borçlandığı toplam miktarı önceden ödeyebileceği gibi
aynı zamanda bir ya da birden çok ödemeyi vadesinden önce yapabilir. Her iki
durumda da konut finansmanı kuruluşu, vadesinden önce ödenen taksitler
için gerekli faiz indirimini yapmakla yükümlüdür. 14’üncü bende göre de, faiz
oranının sabit olarak belirlenmesi halinde, sözleşmede yer verilmek suretiyle,
bir ya da birden fazla ödemenin vadesinden önce yapılması durumunda
konut finansmanı kuruluşu tarafından tüketiciden erken ödeme ücreti talep
edilebilir. Erken ödeme ücreti gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve
tüketici tarafından konut finansmanı kuruluşuna erken ödenen tutarın %
2’sini geçemez.
Eldeki davada; 2.958,00 TL, davacıdan, kredinin iki kez yeniden
yapılandırılması nedeniyle “konut yapılandırma” ve “yapılandırma
bedeli” olarak alınmıştır. Lakin 4077 SK’de borç yapılandırmadan söz
edilmemektedir. Borç yapılandırma, 29 Eylül 2007 tarih ve 26658 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan Konut Finansmanı Kapsamındaki Kredilerin Yeniden
Finansmanına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte düzenlenmiştir.
Anılan yönetmelikte, borç yapılandırma halinde komisyon alınacağına ilişkin
bir hüküm yoktur.
Bundan başka, yönetmeliğin 7’nci maddesine göre konut finansmanı
sözleşmesinde yeniden finansman kapsamında yapılacak değişikliklerde
tüketicinin yazılı izni alınır. 6’ncı maddeye göre ise 7’nci maddede belirtilen
yazılı onay alınmadan önce, konut finansmanı kuruluşunca, yeniden
finansman amacıyla konut finansmanı sözleşmesinde yapılan değişikliklerin
tüketiciye nasıl yansıyacağına ilişkin karşılaştırmalı bilgi, tüketiciye yazılı
olarak verilir. Davacıya verilen bilgi formunda konutun ne tapu bilgilerine ne
de aylık geri ödeme tutarına yer verilmiştir.
4077 SK’nun tüketicilere sağladığı en önemli haklardan biri bilgilendirme
ve aydınlatılma hakkıdır. Bu kapsamda banka, kredi verdiğinde masraf,
komisyon ve diğer tüm giderler dâhil olmak üzere çekilecek kredi tutarı, taksit
miktarı, faiz oranı ve sabit aylık ödemeyi tüketiciye bildirmek durumundadır.
Sözleşme yapılıp taksitler ödenmeye başlandıktan sonra faizlerdeki düşüş
nedeniyle bankayı yapılandırmaya zorlamak hukuken mümkün değil ise
de; serbest piyasa koşulları ve bankalar arası rekabet dikkate alındığında,
kredi kullanan, krediyi tümüyle kapatarak başka bir bankadan daha uygun
şartlarda kredi alabileceği için “yapılandırma” adı altında yeni bir uygulama
gelişmiştir. Bankalar, mümkün olduğu kadar düşük oranda faiz ilanları
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 137
yapmakta, daha sonra “masraf ve komisyon” veya “yapılandırma bedeli”
adı altında aldıkları ücretlerle faiz oranını dolaylı şekilde artırmaktadırlar.
Eldeki davada, davalı banka, toplam 2.958,00 TL’lik kesintileri “konut
yapılandırma” ve “yapılandırma bedeli” olarak belirtmiştir. Bilgi formunun
10’uncu maddesinde “Masraf ve Giderler” ve sözleşmenin 6’ncı maddesinde
“Vergi ve Masraflar” başlıkları altında bazı hususlara yer verilmiş ise de,
kredinin yeniden yapılandırılması halinde yapılandırma bedeli alınacağına
ilişkin hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla yapılan kesintilerin sözleşmede
dayanağı yoktur. Davalı banka, davacı tüketiciye, kesintinin mahiyetini ve
yasal dayanağını net şekilde bildirmekle yükümlüdür. Kredi sözleşmesi ve bilgi
formunun bu bilgileri içerdiğinden söz edilemez. Bu nedenle davalı bankanın,
“konut yapılandırma” ve “yapılandırma bedeli” adı altında kesintisi yapması
yasaya aykırıdır. Aksi durum haksız şarttır.
Bu noktada haksız şart kavramı üzerinde durmak gerekir. 4077 SK’nin, 4822
SK değişik 6’ncı maddesi ile sözleşmelerdeki haksız şart düzenlenmiş ve “Satıcı
ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye
koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet
kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan
sözleşme koşulları haksız şarttır. Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her
türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı, değildir. Eğer
bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede
yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının
tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak
değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu
sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün
müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin
uygulanmasını engellemez. Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın
münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir. 6/ A, 6/B,
6/C, 7, 9, 9/ A, 10, 10 / A ve 11/ A maddelerinde yazılı olarak düzenlenmesi
öngörülen tüketici sözleşmeleri en az oniki punto ve koyu siyah harflerle
düzenlenir ...” hükmü, yine 4077 SK’nin 6 ve 31’inci maddelerine dayanılarak
hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin
7’nci maddesinde “Satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile
akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartlar batıldır” hükmü getirilmiştir.
Taraflar arasında akdedilen kredi sözleşmesi davalı banka tarafından
matbu, standart olarak hazırlanıp boş olan bazı kısımların rakam, isim ve
adres yazılarak doldurulmuştur. Önemli bilgilerin yazılması gereken bazı
kısımlar hiç doldurulmamıştır. Sözleşmede borç yapılandırmadan ya da
yapılandırma bedeli adı altında kesinti yapılacağından söz edilmemektedir.
Dolayısıyla tüketici aleyhine olan ve tüketiciyi “konut yapılandırma” ve
138 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
“yapılandırma bedeli” şeklinde külfete sokan bir sözleşme hükmünün varlığı
ve bu hükmün tüketici ile ayrıca müzakere edilerek kararlaştırıldığı ispat
edilememiştir. Yapılandırma taleplerinin davacıdan geldiği ileri sürülebilir
ise de; yüksek oranlı faiz indirimi fırsatlarını kaçırmamak için bankanın
şart koşmasıyla davacının banka tarafından önceden hazırlanan belgeleri
imzalamak ve meblağları ödemek zorunda kaldığı kabul edilmelidir. Başka
bir deyişle, tüketici, faiz düşüşü nedeniyle elde edeceği kazancın, kesilecek
konut yapılandırma bedelinden fazla olması nedeniyle kesintiye katlanmak
durumunda kalmaktadır. Kimse, bu fırsatı kaçırmak istemez. Faiz indirimi
nedeniyle zarara uğrayan bankanın, bu zararını, davaya konu meblağları
tahsil ederek kapatmak niyetinde olduğu anlaşılmaktadır. Mahkememizce
benzer konuda açılan davada verilen karar ( 2012/250 esas, 2012/410 karar
), Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 01/11/2012 tarih, 2012/23857 esas ve
2012/2441 karar sayılı ilamı ile onanmıştır.
Sonuç olarak; kredinin yeniden yapılandırılması sırasında sözleşmede
yer almayan şekilde konut yapılandırma bedeli adı altında davacıdan iki kez
masraf tahsil edilmesi yasaya uygun düşmediği için davanın kabulüne karar
verilmiştir.
Davacı vekili, kesintilerin yapıldığı tarihten itibaren faiz işletilmesini talep
etmiş ise de; muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla mütemerrit
olur. Davalının dava açılmadan önce temerrüde düşürülebilmesi için ya
usulüne uygun ihtarname keşide edilmeli veya davalı hakkında icra takibinde
bulunulmalıdır. Davalıya dava açılmadan önce ihtarname gönderildiğine ya
da hakkında icra takibinde bulunulduğuna dair bir iddia ve delil yoktur. Bu
durumda davalının açılan iş bu dava ile temerrüde düştüğünün kabulü ve
faize dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki
şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
DAVANIN KABULÜ ile 2.958,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek
yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı banka harçtan muaf olmadığından ( kıyasen Yargıtay 19. Hukuk
Dairesi, E:2005/6536, K:2005/7961, T:13/07/2005 ) kabul edilen miktar
üzerinden hesaplanan 175,71 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak
hazineye gelir kaydına,
400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine (
AAÜT m 12/2 ),
Davacı tarafından yapılan 53,30 TL ( 35,00 TL 7 tebligat, 15,00 TL müzekkere
posta, 3,30 TL vekalet harcı ) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya
verilmesine dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda,
kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 139
üzere verilen karar açıkça okundu ve usulen anlatıldı. 05/12/2012
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4077/m.10/B-13 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN
Tüketici, konut finansmanı kuruluşuna borçlandığı toplam miktarı önceden
ödeyebileceği gibi aynı zamanda bir ya da birden çok ödemeyi vadesinden önce
yapabilir. Her iki durumda da konut finansmanı kuruluşu, vadesinden önce ödenen
taksitler için gerekli faiz indirimini yapmakla yükümlüdür. Ödenen miktara göre
gerekli faiz indiriminin ve kredinin tüketiciye yıllık maliyet oranının hesaplanmasında
Bakanlık tarafından çıkartılan ilgili yönetmelik hükümleri uygulanır.
4077/m.6-1 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN
(Değişik madde: 06/03/2003 - 4822 S.K./7. md.)
Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak
sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi
niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan
sözleşme koşulları haksız şarttır.
140 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 15.2.2013
Esas: 2013/702
Karar: 2013/1676
 YARGI YERİ BELİRLENMESİ
 BİR TİCARİ İŞLETMEYİ İLGİLENDİREN BÜTÜN İŞLEM VE FİİLLERİN
TİCARİ İŞLERDEN OLDUĞU
ÖZET: Talep, trafik kazası nedeniyle maruz kalınan iş gücü kaybından
kaynaklanan tazminatın sigorta şirketinden tahsili istemine ilişkindir.
Asliye Hukuk Mahkemesi, T.T.K.’da düzenlenen sigorta hukukuna ilişkin
talep hakkında Ticaret Mahkemelerinde bakılacağına dair hüküm bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
Asliye Ticaret Mahkemesi ise, Zorunlu Mali mesuliyet sigortasının
T.T.K.’da değil 2918 sayılı yasada düzenlenenen mecburi sigorta olduğu,
taraflardan her ikisinin tacir olmadığı gibi davanın T.T.K.’da düzenlenen
hususlardan da olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
Türk Ticaret Kanunun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk “davalarının” ticari dava sayıldığı, aynı kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasında,
bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi
içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunun 3. maddesinde,” Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.”
düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunun 1483 ve devamı maddelerinde “zorunlu sorumluluk sigortalar” düzenlenmiştir.
Bir hukuki işlemin veya fiilin T.T.K.’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda
düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin
veya fiilin olması gerekir.
Somut olayda, talebin trafik kazası nedeniyle maruz kalınan iş gücü
kaybından kaynaklanan tazminatın sigorta şirketinden tahsili istemine
ilişkin olduğu, davanın, Türk Ticaret Kanunun 1483 vd. maddelerinde
sayılan hususlardan olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın
Ticaret Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 141
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nın 21. ve 22.
maddeleri gereğince Antalya 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin YARGI YERİ
OLARAK BELİRLENMESİNE, 15.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İlgili Kanun/Madde:
6102/m.3, 4, 5-2, 1483
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin talep hakkında
Antalya 7. Asliye Hukuk ve Antalya 6. Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı
görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen
dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Talep, trafik kazası nedeniyle maruz kalınan iş gücü kaybından
kaynaklanan tazminatın sigorta şirketinden tahsili istemine ilişkindir.
Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesi, T.T.K.’da düzenlenen sigorta hukukuna
ilişkin talep hakkında Ticaret Mahkemelerinde bakılacağına dair hüküm
bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
Antalya 6. Asliye Ticaret Mahkemesi ise, Zorunlu Mali mesuliyet
sigortasının T.T.K.’da değil 2918 sayılı yasada düzenlenenen mecburi sigorta
olduğu, taraflardan her ikisinin tacir olmadığı gibi davanın T.T.K.’da düzenlenen
hususlardan da olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
Türk Ticaret Kanunun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk
“davalarının” ticari dava sayıldığı, aynı kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasında,
bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde
bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret
mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunun 3. maddesinde,” Bu Kanunda düzenlenen hususlarla
bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.”
düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunun 1483 ve devamı maddelerinde “zorunlu sorumluluk
sigortalar” düzenlenmiştir.
Bir hukuki işlemin veya fiilin T.T.K.’nın kapsamında kaldığının kabul
edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda
düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya
fiilin olması gerekir.
Somut olayda, talebin trafik kazası nedeniyle maruz kalınan iş gücü
kaybından kaynaklanan tazminatın sigorta şirketinden tahsili istemine ilişkin
olduğu, davanın, Türk Ticaret Kanunun 1483 vd. maddelerinde sayılan
hususlardan olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın Ticaret
Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nın 21. ve 22.
maddeleri gereğince Antalya 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin YARGI YERİ
OLARAK BELİRLENMESİNE, 15.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
142 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6102/m.3
TÜRK TİCARET KANUNU
(1) Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem
ve fiiller ticari işlerdendir.
6102/m.4
TÜRK TİCARET KANUNU
(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile
tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar
hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya
işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki
202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501,
kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin
532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş
bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini
düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin
özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme
işlerine ilişkin düzenlemelerde,
öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi
bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin
haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
(2) Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 18/6/1927 tarihli ve 1086
sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir.
6102/m.5-2
TÜRK TİCARET KANUNU
(2) Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi
içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler
uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde
bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi
varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca,
asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer
kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına
bakmakla görevlendirilebilir.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 143
6102/m.1483 TÜRK TİCARET KANUNU
(1) Sigortacılar, diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere, faaliyet
gösterdikleri dalların kapsamında bulunan zorunlu sigortaları yapmaktan
kaçınamazlar.
144 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 27.2.2013
Esas: 2013/2571
Karar: 2013/3460
 HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN DAVANIN, ZARARIN MEYDANA GELDİĞİ
YER YA DA DAVACININ YERLEŞİM YERİ MAHKEMESİNDE
AÇILABİLECEĞİ
ÖZET: Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve
manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, yetkisizlik kararı verilerek dava dosyasının iş kazasının
meydana geldiği yerin adli yönden bağlı bulunduğu Asliye Hukuk ( İş )
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Uyuşmazlık, yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5 ve 15. maddeleriyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri doğrultusunda çözüme kavuşturulması gerekir.
İş Mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın
Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde
bakılabileceği gibi işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de
bakılabilir.
Haksız fiilden doğan davanın, zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da yerleşim yeri mahkemesinde açma imkanı
veren H.M.K.nın 16. maddesinin, 5521 Sayılı Kanun’un 5. maddesiyle tanınan seçimlik yetki kuralının yanında uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Somut olayda, davacıların yerleşim yeri olup davacıların seçimlik hakkını
H.M.K.nın 16. maddesine göre yerleşim yerinin yargı çevresi olarak bağlı
bulunduğu Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesinde dava açarak kullanması
hukuka uygun olup mahkemece davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı görülüp
yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde:
6100/m.16
5521/m.5, 15
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 145
DAVA : Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve
manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme
ilamında belirtildiği şekilde yetki yönünden reddine karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin
süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar
tespit edildi:
KARAR : Dava,iş kazası sonucu ölen işçinin mirasçılarının maddi ve manevi
tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, yetkisizlik kararı verilerek dava dosyasının iş kazasının
meydana geldiği yerin adli yönden bağlı bulunduğu Asliye Hukuk ( İş )
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanununun 447/2. maddesine göre “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan
18.6.1927 tarihli ve 1086 Sayılı H.U.M.K.na yapılan yollamalar. Hukuk
Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine
yapılmış sayılır” hükmü gereğince uyuşmazlığın 5521 Sayılı İş Mahkemeleri
Kanunu’nun 5 ve 15. maddeleriyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri doğrultusunda çözüme kavuşturulması
gerekir.
H.M.K.nın “Genel Kural” başlıklı 5. maddesine göre mahkemelerin
yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye dair hükümler saklı kalmak üzere,
bu Kanundaki hükümlere tabidir. Yetkiye dair hükümleri saklı tutulan
Kanunlardan birisi de 5521 Sayılı İş mahkemeleri kanunudur. 5521 Sayılı
Kanun’un 5. maddesinde “... İş Mahkemelerinde açılacak her dava,açıldığı
tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan
yer mahkemesinde bakılabileceği gibi işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili
mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşmeler muteber sayılmaz.”
hükmü yer almaktadır. Kanun’un 15. maddesinde ise bu Kanunda sarahat
bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin
uygulanacağı bildirilmiştir. Genel yetki kuralı dışında düzenleme öngörülmemiş
olması karşısında. H.M.K.da yer verilen özel yetkiye dair düzenlemelerin İş
Mahkemelerinin yetkisinin belirlenmesinde dikkate alınması gerekmektedir.
H.M.K.nın “Haksız Fiilden Doğan Davalarda Yetki” başlıklı 16. maddesine
göre haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana
geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim
yeri mahkemesi de yetkilidir.
Direnme hükmü davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, tasarruf teşvik anapara, katkı payı ve nema alacağının tahsiline
146 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
dair davalarda adli yargı mahkemelerinin görevli olup olmadığı noktasında
toplanmaktadır. Öncelikle konuya dair yasal mevzuatın incelenmesinde
zorunluluk bulunmaktadır.
Bilindiği üzere 1.4.1988 tarihinde yürürlüğe giren 3417 Sayılı Çalışanların
Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanunla
çalışanların tasarruflarının artırılması amacı güdülmüştür. Bu durum Kanunun
1. maddesinde, bu Kanunun amacının, çalışanların aylık ve ücretlerinden
tasarruf kesintisi yapılmasını, tasarruflara Devlet veya ilgili işverenlerin
katkıda bulunmasını, bağımsız çalışanların gelirlerinin bir kısmının tasarrufa
ayrılmasını temin etmek ve bu tasarrufların en iyi şekilde nemalandırılmasını
sağlamak suretiyle çalışanların tasarruf yapmalarını teşvik etmek olduğu
belirtilmek suretiyle açıklanmıştır.
3417 Sayılı Kanunun “Tasarruf hesabı” başlığını taşıyan 4. maddesi
uyarınca, kurumların bu Kanun hükümleri çerçevesinde çalışanların aylık ve
ücretlerinden yapacakları tasarruf kesintisiyle sağlanacak Devlet katkılarını
aylık ve ücret ödemesinin yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar
T.C.Ziraat Bankası’nda personel adına açtıracakları Tasarrufu Teşvik Hesabına
yatıracakları, işverenlerin işçilerinin ücretlerinden yapacakları tasarruf
kesintileriyle sağlayacakları işveren katkılarını tahakkuk ettirerek, ücret
ödemesinin yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar T.C.Ziraat Bankası’nda
işçileri adına açtıracakları Tasarrufu Teşvik Hesabına yatıracakları, 1479 Sayılı
Kanun’a tabi olarak çalışanların 3’üncü madde hükümlerine göre tespit
edilecek aylık tasarruf tutarlarını, ait oldukları ayın sonuna kadar, belirlenecek
ilgili banka şubelerinde kendi adlarına açtıracakları Tasarrufu Teşvik Hesabına
yatıracakları, yapılan katkı ve kesintilerin, ilgili bankaya yatırılmasını
müteakip, muhtevasının Yüksek Planlama Kurulu’nca tespit edilip her hak
sahibine verilecek bir hesap cüzdanına işleneceği, ( Değişik fıkra: 30.5.1994khk-533/3 md.: İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 21.7.1994 tarih ve E. 1994/66,
K. 1994/63-2 Sayılı Kararı ile: yeniden düzenlenen fıkra: 24.11.1994-4046/32
md. ) bu şekilde tahsil edilen paraların tahsilatın yapıldığı ayı takip eden ayın
sonuna kadar T.C.Ziraat Bankası Ankara Merkez Şubesinde Hazine ve Dış
Ticaret Müsteşarlığı adına açılacak Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabına
yatırılacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan Kanunun “Ödemelerin zamanında yapılmaması” başlığını taşıyan 7.
maddesinde ise:
“... İşverenlerin, ücretlerden yapacakları tasarruf kesintileriyle sağlayacakları
işveren katkılarını 4’üncü maddede belirtilen süreler içinde ilgililerin banka
hesaplarına yatırmamaları halinde, yatırılması gereken miktarlar resen veya
ilgililerin başvurusu halinde Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 Sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun primlerin tahsiline dair hükümleri dairesinde tahsil
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 147
olunarak alınacak gecikme zammıyla birlikte ilgili banka hesabına yatırılır.”
Düzenlemesine yer verilmiştir.
3417 Sayılı Kanun, 29.4.2003 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı
tarihte yürürlüğe giren 4853 Sayılı Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının
Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanunun 10. maddesiyle
yürürlükten kaldırılmıştır. 4853 Sayılı Kanunun amacı 1. maddesinde. 3417
Sayılı Kanun uyarınca açılmış bulunan Çalışanların Tasarruflarını Teşvik
Hesabında biriken paraların tasfiyesi ve bu hesaptan hak sahiplerine yapılacak
ödemelere dair usul ve esasların belirlenmesi olarak açıklanmıştır.
“Kapsam” başlığını taşıyan 2. maddesine göre, “... Bu Kanun, 3417 Sayılı
Kanun hükümleri uyarınca T.C.Ziraat Bankasında adlarına Tasarrufu Teşvik
Hesabı açılan ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kendilerine 3417
Sayılı Kanunun 6’nci maddesinin 1. ve iptal edilen 3. fıkraları gereği ödeme
yapılmamış hak sahiplerini kapsar.” “Ödeme” başlığını taşıyan 6. maddesinde,
“... Hak sahiplerine, anapara tutarları 2003 yılı Nisan ayında defaten ödenir.
5’inci madde uyarınca değerlendirilen tutar Mart, Haziran, Eylül ve Aralık
aylarında olmak üzere 2004 yılında dört taksit, 2005 yılında dört taksit ve
Mart ve Haziran aylarında olmak üzere 2006 yılında iki taksit olarak toplam on
taksitte ödenir. Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan, ödeme tarihlerini
bir ay önce veya bir ay sonra olarak belirlemeye yetkilidir.”
4853 Sayılı Kanunun “Süresinde ödenmeyen tasarruf kesintileri ve
katkı paylan” başlığını taşıyan 8. maddesi uyarınca, “... 3417 Sayılı Kanun
hükümlerine göre, ücretlerden yapmaları gereken tasarruf kesintileriyle
katkı paylarını süresi içinde ilgililer adına açılmış bulunan Tasarrufu Teşvik
Hesaplarına yatırmayan işverenlerden: yatırılması gereken miktarlarla
gecikme zammı, resen veya ilgililerin başvurusu halinde Sosyal Sigortalar
Kurumunca 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun primlerin tahsiline dair
hükümleri dairesinde tahsil olunarak T.C.Ziraat Bankası şubelerindeki ilgili
Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırılır.
3417 Sayılı Kanunun mülga 2’nci maddesinin 1. fıkrasının ( a ) ve ( c ) bentleri
kapsamındaki personelin aylık ve ücretlerinden tasarruf kesintileriyle Devlet
ve işveren katkılarını süresi içinde ilgililer adına açılmış bulunan Tasarrufu
Teşvik Hesaplarına yatırmayan kurumlar, yatırılması gereken miktarların
resen veya ilgililerin başvurusu halinde yasal faiziyle birlikte T.C.Ziraat
Bankası şubelerindeki ilgili Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırılmasından
sorumludurlar.” Kanunun “Düzenleme” başlığını taşıyan 9. maddesinde, “...
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili
her türlü düzenlemeyi yapmaya yetkilidir...”, düzenlemelerine yer verilmiştir.
Öte yandan 5568 Sayılı Kanunla eklenen Ek 1. maddede ( 26/I2/20065568/4 md. ) ise,
148 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
“... Mülga 9.3.1988 tarihli ve 3417 Sayılı Kanunla kurulan ve bu kapsamda
hak sahiplerine yapılacak ödemelere dair usûl ve esasları belirlemek üzere
24.4.2003 tarihli ve 4853 Sayılı Kanunla tasfiye edilen Çalışanların Tasarruflarını
Teşvik Hesabına ait tüm varlık ve yükümlülükler, 31.12.2007 tarihine kadar
Hazineye devrolunur. Devre dair hususları belirlemeye Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu bakan yetkilidir. Devir tarihinden sonra hak sahiplerine yapılacak
her türlü ödeme. Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi kayıtları
esas alınarak Banka tarafından gerçekleştirilir. Bu ödemelere dair bilgi ve
belgelerin Hazine Müsteşarlığına iletilmesini takiben söz konusu ödeme
karşılığı tutarlar Müsteşarlık bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten
karşılanmak suretiyle hak sahibine ödenmek üzere Bankaya aktarılır. Konusu
suç teşkil eden fiillerden kaynaklanan ödemeler hariç hak sahiplerine fazla
ödeme yapıldığının tespiti halinde, bu tutarların tahsilinden vazgeçilerek
terkin edilir ve Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi yönünden
gerçekleşmiş ödemelere dair tüm hak ve yükümlülükler kendiliğinden sona
erer.”
5521 Sayılı Kanun’un 5. maddesinde, bu maddeye aykırı sözleşmenin
muteber olmadığı belirtilmek suretiyle yetkinin kesin ve kamu düzenine
dair olduğu belirtilmiş ise de iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi
tazminat istemine dair davalarda H.M.K.nın 16. maddesinin uygulanma
yeri olup olmadığının tartışılması gerekmektedir. İş Hukuku Yargılama
Kurallarının, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatının temel prensibi olan
“işçinin korunması temel ilkesi” ne uygun düşecek biçimde yorumlanması
Anayasa’nın 2. maddesinde tanımını bulan Sosyal Hukuk Devleti’nin gereğidir.
5521 Sayılı Kanun’un 5. maddesinde yer alan yetki kuralı ve sözleşme yasağı;
işçilerin çalışmalarından doğan alacak ve tazminat haklarını en az giderle ve
mümkün olan süratle elde etmelerine ve sözleşmelere işçi aleyhine yetki
kuralı konulmasına engel olmaya yönelik olup diğer yasalarla işçiler yararına
getirilen düzenlemelerin uygulanmasına engel olacak biçimde veya genele
yönelik getirilen bir hakkın işçiler yönünden uygulanma imkanını ortadan
kaldıracak biçimde dar yorumlanması doğru değildir.
1086 Sayılı H.U.M.K.un 21. maddesinde yer almayan ve zarar görene
haksız fiilden doğan davasını zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin
bulunduğu yer ya da yerleşim yeri mahkemesinde açma imkanı veren H.M.K.nın
16. maddesi 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup önceden planlaması
veya iradesi olmaksızın zarara uğrayan mağdurun kendi yerleşim yeri
mahkemesinde dava açmak suretiyle hak araması kolaylaştırılmak istenmiştir.
İş Mahkemelerinde açılacak davalarda özel Kanun niteliğindeki 5521 Sayılı
Kanun’un yetkiye dair hükümlerinin uygulanma önceliği bulunmakta ise de
yine aynı Kanun’un 15. maddesine göre bu Kanunda hüküm bulunmayan
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 149
hallerde uygulanma yeri olan ve genel Kanun niteliğinde bulunan 6100 Sayılı
H.M.K.nın 16. maddesiyle sonradan getirilen ve 1.10.2011 tarihinden itibaren
haksız fiil sonucu zarara uğrayanlara haksız fiilden kaynaklanan davalarını
yerleşim yeri mahkemelerinde açma imkanı tanıyan hükmün; özel Kanunla
getirilen seçimlik yetkiyi Sosyal Hukuk Devletinin gereklerine ve “işçinin
korunması temel ilkesi” ne uygun ve karşılaştırmalı hukuktaki benzerlerinde
olduğu gibi işçi yararına genişlettiği kabul edilerek H.M.K.nın 16. maddesinin
5521 Sayılı Kanun’un 5. maddesiyle tanınan seçimlik yetki kuralının yanında (
ilaveten ) uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Somut olayda, davacıların yerleşim yeri olup davacıların seçimlik hakkını
H.M.K.nın 16. maddesine göre yerleşim yerinin yargı çevresi olarak bağlı
bulunduğu Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesinde dava açarak kullanması hukuka
uygun olup mahkemece davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken
yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi usul ve
yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul
edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz
harcının istenmesi halinde davacılara iadesine, 27.02.2013 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6100/m.16
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
(1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana
geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri
mahkemesi de yetkilidir.
5521/m.5
İŞ MAHKEMELERİ KANUNU
İş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni
Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin
işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşme
muteber sayılmaz.
5521/m.15
İŞ MAHKEMELERİ KANUNU
Bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu
hükümleri uygulanır.
150 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 24.1.2013
Esas: 2011/13829
Karar: 2013/1030
 EMEKLİ OLUNAN TARİHTEN İTİBAREN BÜYÜME VE GELİŞME
ORANLARININ EMEKLİ AYLIĞINA YANSITILMASI
 FARKLI TARİHLERDE EMEKLİ OLAN SİGORTALILARIN, EMEKLİ
AYLIĞI BAĞLAMA TARİHLERİNDE YÜRÜRLÜKTE BULUNAN FARKLI
KURALLARA TABİ OLMALARI NEDENİYLE, ARALARINDA EŞİTLİK
KARŞILAŞTIRILMASI YAPILAMAYACAĞI
ÖZET: Davacı, emekli olduğu tarihten itibaren büyüme gelişme oranlarının emekli aylığına yansıtılarak, fark emekli aylığının faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Özel Dairece;
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacıya 01/04/1990 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 7205 gün üzerinden 700 gösterge ve %69 yaşlılık
oranı nazara alınarak aylık bağlandığı davacının 30.12.1999 tarihi itibari
ile yaşlılık aylığı göstergesinin 9475, yaşlılık aylığı oranın ise %69 olduğu
anlaşılmaktadır.
Mahkemenin kararına esas aldığı bilirkişi raporunda davacıya bağlanan
yaşlılık aylığının 1.1.2000 tarihinden 1.10.2008 tarihine kadar tüfe oranı
ve GSMH oranındaki artış kadar her sene ayrı ayrı artırılması gerekir.
1.10.2008 tarihinden sonra ise 5510 sayılı Kanun geçici madde 1,2, ve
55/2 .maddesine göre hesaplanmak suretiyle 31.12.2009 tarihi itibariyle
926.49 TL olduğu tespit edilmiştir.
Aynı yasanın 4447 sayılı yasa ile eklenen ek 38. maddesinde de “Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar ile geçici 76 ncı maddeye göre yapılan telafi edici ödemeler, her ay ödeme tarihlerinde bir önceki aya göre
Türkiye İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksi artış oranı kadar artırılarak belirlenir.”
hükmü bulunmaktadır.
Davanın reddi gerekirken mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi;
usul ve yasaya aykırı olup, yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde: 5510/m.55, GEÇİCİ MADDE:1, GEÇİCİ MADDE :2
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 151
DAVA : Davacı, emekli olduğu tarihten itibaren büyüme gelişme oranlarının
emekli aylığına yansıtılarak, fark emekli aylığının faiziyle birlikte tahsiline
karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin
süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Havva Aydınlı tarafından
düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği
düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Dava, 01/04/1990 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almakta
olan davacının yaşlılık aylığının 506 sayılı yasanın geçici 82. maddesine göre
hesaplanarak emekli aylığına uygulanmayan Gelişme Hızı oranındaki zamların
yansıtılarak fark emekli aylıklarını ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın bilirkişi raporu doğrultusunda kabulü ile emekli
aylığının 31.12.2009 tarihi itibariyle 926.49 TL olduğunun tespitine karar
verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacıya 01/04/1990 tarihinden itibaren
geçerli olmak üzere 7205 gün üzerinden 700 gösterge ve %69 yaşlılık oranı
nazara alınarak aylık bağlandığı davacının 30.12.1999 tarihi itibari ile yaşlılık
aylığı göstergesinin 9475, yaşlılık aylığı oranın ise %69 olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemenin kararına esas aldığı bilirkişi raporunda davacıya bağlana
yaşlılık aylığının 4447 sayılı Yasa ile değişik 61 ve geçici 82 maddesine göre
1.1.2000 tarihinden 1.10.2008 tarihine kadar tüfe oranı ve GSMH oranındaki
artış kadar her sene ayrı ayrı artırılması gerekir. 1.10.2008 tarihinden sonra
ise 5510 sayıl Kanun geçici madde 1,2, ve 55/2 .maddesine göre hesaplanmak
suretiyle 31.12.2009 tarihi itibariyle 926.49 TL olduğu tespit edilmiştir.
506 sayılı yasanın 08/09/1999 tarihinde yürürlüğe giren 4447 sayılı yasa ile
eklenen geçici 82. maddesinde; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
sigortalı bulunanlara bağlanacak aylıklar, aşağıdaki ( a ) ve ( b ) bentlerine
göre hesaplanacak aylıkların toplamından oluşur.
a )Sigortalının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar prim ödeme
sürelerine ait aylığı aşağıdaki şekilde belirlenir.
Sigortalının aylık talep tarihine kadarki toplam prim ödeme gün sayısı
üzerinden, bu Kanunun yürürlük tarihi itibariyle ve bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önceki hükümlere göre hesaplanacak aylığının sigortalının bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadarki prim ödeme gün sayısı ile orantılı
bölümü, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren aylık başlangıç tarihine
kadar geçen takvim yılları için, her yılın Aralık ayına göre Türkiye İstatistik
Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları
indeksindeki artış oranı ve gayrisafi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı
152 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
kadar ayrı ayrı artırılarak hesaplanır.
Hesaplanan yaşlılık aylığı, aylık bağlanması için yazılı başvurunun yapıldığı
yılın Ocak ayı ile aylığın başladığı takvim yılının başlangıç tarihi arasında geçen
her ay için Türkiye İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı
kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranları kadar artırılır.
b ) Sigortalının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki prim ödeme
sürelerine ait aylığı ise, sigortalının aylık talep tarihine kadar toplam prim
ödeme gün sayısı üzerinden bu Kanunun 61 inci maddesi hükümlerine göre
hesaplanacak aylığının, bu Kanunun yürürlük tarihinden sonraki prim ödeme
gün sayısına orantılı bölümü kadardır.
Sigortalıya yukarıdaki ( a ) ve ( b ) bentlerine göre bağlanacak aylıkların
toplamı, sigortalının aylık talep tarihindeki toplam prim ödeme gün sayısı
üzerinden, bu Kanunun yürürlük tarihi itibariyle, bu Kanunun yürürlük
tarihinden önceki hükümlere göre hesaplanan aylığının, bu Kanunun yürürlük
tarihi ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen takvim yılları için her yılın Aralık
ayına göre Türkiye İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı
kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranına ve bu Kanunun
61 inci maddesinin son fıkrasına göre artırılmış değerinin altında olamaz.”
hükmü yer almaktadır.
Aynı yasanın 4447 sayılı yasa ile eklenen ek 38. maddesinde de “Bu
Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar ile geçici 76 ncı maddeye göre yapılan
telafi edici ödemeler, her ay ödeme tarihlerinde bir önceki aya göre Türkiye
İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici
fiyatları indeksi artış oranı kadar artırılarak belirlenir.” hükmü bulunmaktadır.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin 05/02/2009 tarih 2005/30 Esas
ve 2009/18 karar sayılı kararında; “Yasa koyucu, sigortalıların ödeyecekleri
primlerin ve bağlanacak aylıklarının hesabında esas alınan kurallar konusunda
Anayasa’da belirtilen ilkelere ve sosyal sigorta gereklerine uygun olarak adil
ölçüler içerisinde düzenlemeler yapmak yetkisine sahiptir. Öte yandan,
farklı tarihlerde emekli olan sigortalıların, emekli aylığı bağlama tarihlerinde
yürürlükte bulunan farklı kurallara tabi olmaları nedeniyle, aralarında eşitlik
karşılaştırması yapılamaz.” denilmektedir.
Buna göre; 01/01/2000 tarihinden önceki dönemler için tespit edilen
prime esas kazançlara TÜİK tarafından her yılın Aralık ayına göre açıklanan
gayrisafi yurtiçi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı ( GH ) ile her yıl bir önceki
yılın tüketici fiyat endeksi ( TÜFE )’nin uygulanamayacağı açıktır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulduğunda; davanın
reddi gerekirken mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi; usul ve
yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 153
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları
kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,
24.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
5510/m.55-1-2 SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU
Bu Kanuna göre gelir veya aylık bağlanan sigortalı ile hak sahibi kişilerin durumlarının,
kendilerine veya başka hak sahiplerine bağlanmış bulunan gelir veya aylık tutarının
düzeltilmesini gerektirir bir şekilde değişmesi halinde gelir veya aylık tutarları,
değişikliğin meydana geldiği tarihten sonraki ödeme dönemi başından başlanarak
yeni duruma göre düzeltilir.
(Değişik: 17/4/2008-5754/35 md.) Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar,
her yılın Ocak ve Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı
aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı
tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir.
GEÇİCİ MADDE: 1-2 SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU
GEÇİCİ MADDE 1-(Değişik: 17/4/2008-5754/68 md.)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile
2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar
ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926
sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi
olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.
17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli
ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara göre
bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 8/2/2006 tarihli ve
5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine
devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması,
kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun
hükümleri uygulanır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı ve
2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı kanunlara göre ödenmekte olan sosyal yardım zammı
ile telafi edici ödeme tutarları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ödenen tutarlar
esas alınarak, ilgililerin gelir ve aylıklarına ilâve edilerek ödenir. Sosyal yardım
zammının ilavesinde tamamı dağıtılacak şekilde, hak sahiplerinin gelir ve aylıklardaki
hisseleri esas alınır.
154 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine göre
sigortalı sayılanlara ve bunların hak sahiplerine bağlanmış olan aylık ve gelirler, 55
inci maddenin ikinci fıkrasına göre artırılır.
506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı kanunlar kapsamında geçen sigortalılık süresi
fiili hizmet süresi ve prim ödeme gün sayısı, genel sağlık sigortasının uygulanmasında
gerekli olan sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayılarında dikkate alınır.
GEÇİCİ MADDE 2 – (Değişik: 17/4/2008-5754/68 md.)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı,
2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga
17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara tabi olanlara bağlanacak yaşlılık aylıkları
aşağıdaki şekilde hesaplanır:
a) Sigortalının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen sürelerdeki prim
ödeme gün sayılarına veya fiilî hizmet süresine ait aylık; bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önceki kanun hükümlerine göre, aylık talep tarihindeki toplam prim ödeme
gün sayısı veya fiilî hizmet süresi üzerinden, bu Kanunun yürürlük tarihi itibarıyla
hesaplanacak aylığının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadarki prim ödeme gün
sayısı veya fiilî hizmet süresi ile orantılı bölümü, aylık talep tarihine kadar geçen yıllar
için, her yıl gerçekleşen güncelleme katsayısı ile çarpılarak hesaplanır.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 155
YARGITAY
22. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 26.2.2013
Esas: 2012/14062
Karar: 2013/3906
 İŞÇİNİN BORDROLARDA GÖRÜNEN ÜCRETİNİN GERÇEĞİ
YANSITMADIĞI DURUMLARDA GERÇEK ÜCRETİN TESPİTİNİN
GEREKECEĞİ
 ÜCRET MİKTARI VE EKLERİ İSPAT YÜKÜNÜN KURAL OLARAK İŞÇİDE
OLDUĞU
ÖZET: Davacı, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve
genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti, asgari geçim indirimi ve ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davacının iş sözleşmesini fesihte haklı olduğu gerekçesiyle isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Özel Dairece;
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işçiye ödenen aylık ücretin miktarı ve
fazla çalışma ücretinin hesap yöntemi noktalarında toplanmaktadır.
Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla
zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin
tespiti önem kazanır.
Davacı tarafça, davacının mesleki yetkinliğine ilişkin olarak, kalfalık belgesi sunulmuştur. Mahkemece, davacı iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle, aylık ücret miktarı talep gibi kabul edilmiştir. Mevcut delil durumuna
göre, davacı, işyeri kayıtlarında belirtilen ücretten daha fazla ücretle çalıştığını yeterli ve inandırıcı delillerle kanıtlamış değildir.
Davacı işçinin sabit ücret yanında bahşiş ödemesi usulüyle çalıştırıldığı
anlaşılmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, fazla çalışmaların, sabit ücret nazara alınarak, sadece % 50 zam nispetine
göre hesaplanması gerekirken, % 150 zamlı miktara göre hesaplanması
hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde: 4857/m.32-ilk
156 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve
genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti, asgari geçim indirimi ve ücret alacaklarının
ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla,
dava dosyası için Tetkik Hakimi N. Özdamar Karakülah tarafından düzenlenen
rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili işçinin iş sözleşmesini ücretlerinin
ödenmemesi haklı sebebiyle feshettiğini, hak ettiği işçilik alacaklarının
işveren tarafından ödenmediğini beyanla, kıdem tazminatı, ücret alacağı,
asgari geçim indirimi, fazla çalışma, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil
ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının devamsızlığı sebebiyle iş sözleşmesinin haklı
sebeple feshedildiğini, ödenmemiş ücret alacağının bulunmadığını beyanla
davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının
iş sözleşmesini fesihte haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne
karar verilmiştir.
Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici
sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz
itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işçiye ödenen aylık ücretin miktarı ve
fazla çalışma ücretinin hesap yöntemi noktalarında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda
ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından
sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla
zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin
gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem
kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri
ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı
bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında,
bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre,
işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek
sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği
araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davalı işyerinde erkek berberi olarak çalışmış davacı işçi,
2.250,00 TL aylık ücret yanında yüzde otuzbeş prim ve bahşiş usulüyle
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 157
çalıştığını iddia etmiş, davalı işveren ücret bordrolarında tahakkuk ettirildiği
üzere işçinin ücretin asgari ücret seviyesinde olduğunu, başkaca ek menfaat
sağlanmadığını savunmuştur. Emsal ücret araştırması neticesinde, ilgili
meslek odasınca, işyeri vasıflarına, işçinin tecrübesine ve belgesinin bulunup
bulunmamasına göre aylık ücretin değişkenlik göstermekle birlikte, ustalık
belgesi olmayan berberin ücretinin asgari ücret seviyesinde olabileceği
bildirilmiştir. Davacı tarafça, davacının mesleki yetkinliğine ilişkin olarak,
kalfalık belgesi sunulmuştur. Mahkemece, davacı iddiasının kanıtlandığı
gerekçesiyle, aylık ücret miktarı talep gibi kabul edilmiştir. Mevcut delil
durumuna göre, davacı, işyeri kayıtlarında belirtilen ücretten daha fazla
ücretle çalıştığını yeterli ve inandırıcı delillerle kanıtlamış değildir. Davacının,
asgari ücret yanında, günlük 25,00 TL bahşiş ödemesi usulüyle çalıştığının
kabul edilerek, dava konusu alacak miktarlarının yeniden değerlendirilmesi
gereklidir. Anılan nedenle, işçinin aylık ücretinin yazılı şekilde kabul edilmesi
hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3-Bahşiş, yüzde usulü ya da parça başı ücret ödemesinin öngörüldüğü
çalışma biçiminde, fazla çalışma ücretlerinin zamsız kısmının sabit ücret
içerisinde ödendiği kabul edildiğinden, fazla çalışmalar, saat ücretinin % 150
zamlı miktarına göre değil, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanmalıdır.
Somut olayda, davacı işçinin sabit ücret yanında bahşiş ödemesi usulüyle
çalıştırıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi
raporunda, fazla çalışma ücreti saat ücretinin % 150 zamlı miktarına göre
hesaplanmıştır. Bu tür çalışma biçiminde, fazla çalışma ücretlerinin zamsız
kısmının sabit ücret içerisinde ödendiği kabul edildiğinden, fazla çalışmaların,
sabit ücret nazara alınarak, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanması
gerekirken, % 150 zamlı miktara göre hesaplanması hatalı olup, bozmayı
gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA,
peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.02.2013
gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4857/m.32-ilk
İŞ KANUNU
Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler
tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 161
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Tarih: 19.2.2013
Esas: 2012/6-1477
Karar: 2013/63
YAĞMA SUÇU
 İDDİANAMEDE ANLATILAN FİİL DEĞİŞMEMİŞ OLMAKLA
BİRLİKTE, O FİİLİN HUKUKSAL NİTELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK
OLMASI HALİNDE MAHKEMENİN, SANIĞA EK SAVUNMA
HAKKI VERMEK SURETİYLE HÜKÜM KURABİLECEĞİ

ÖZET: Sanıklar hakkında yağma suçundan kurulan hükmün temyizen
incelenmesinde
Özel Dairece;
İddianame ile sanıkların yağma suçundan bir kez cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açıldığı, yargılama sonucunda sanıklar hakkında iki
ayrı yağma suçundan hüküm kurulduğunun anlaşılması karşısında; iki
ayrı yağma suçuyla ilgili ek iddianame ile kamu davası açılması sağlanmadan karar verilmesi nedeniyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Yerel Mahkeme, ek iddianame düzenlenmesine gerek olmadığı gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
Yağma suçundan sanıkların cezalandırılmalarına karar verilen somut
olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan uyuşmazlık iddianamenin kapsamına göre sanıklar hakkında yağma suçundan iki ayrı
dava açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İddianamenin ayrıntılı olması, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiilin
nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde açıklanması, suçun açık bir biçimde belirtilmesi zorunludur. Böylece
sanık, savunma yapmadan önce, iddianamede açıklanan üzerine atılı suçun ne olduğunu ve hangi kanun maddelerinin uygulanacağını anlamalı,
buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunma imkânı sağlanarak, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır.
162 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de
savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede
kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez. İddianamede anlatılan fiil değişmemiş olmakla
birlikte, o fiilin hukuksal niteliğinde değişiklik olması halinde mahkeme,
sanığa ek savunma hakkı vermek suretiyle hüküm kurabilecektir. İddianamede anlatılan olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu
olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde de gerekli görüldüğünde her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidecektir.
Somut olay değerlendirildiğinde;
Sanıkların çelik kasa satın alacaklarını söyleyerek mağdurları ıssız bir
yere götürmeleri ve silah göstermek suretiyle her iki mağdurun üzerlerinde bulunan cep telefonu, çek, senet ve paraları almaları şeklinde iddianamede anlatılan olayda, her iki mağdura karşı gerçekleştirilen yağma
eyleminin ayrıntılı bir şekilde anlatılmış olması karşısında, her iki mağdura karşı işlenmiş olan yağma suçundan ayrı ayrı dava açıldığının kabulü
gerekmektedir.
İddianamede sanıkların TCK’nun 149/1-a-c maddesinin bir kez uygulanması suretiyle cezalandırılmaları talep edilmiş ise de, anlatılan ve dava
konusu yapılan eylem, sanıkların her iki mağdura karşı da gerçekleştirdikleri yağma fiilidir. Bu durumda yerel mahkemece ek savunma hakkı
verilmek suretiyle sanıklar hakkında iki ayrı yağma suçundan hüküm kurulması isabetlidir.
Yerel mahkemenin direnme gerekçesinin isabetli olup onanmasına karar
verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
5271/m.170
5237/m.149-1-a-c
DAVA : Yağma suçundan sanıkların 5237 sayılı TCK’nun 149/1-a-c, 62/1,
53/1 ve 63. maddeleri uyarınca mağdur sayısınca uygulama yapılmak suretiyle
toplam 22 yıl 16 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna
ve mahsuba ilişkin, Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ...
sayılı hükmün sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı
inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile;
“ ... 16.05.2007 tarihli iddianame ile sanıkların yağma suçundan bir kez
cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açıldığı, yargılama sonucunda
sanıklar hakkında iki ayrı yağma suçundan hüküm kurulduğunun anlaşılması
karşısında; 5271 sayılı CMK’nun 170. maddesine uygun olarak iki ayrı yağma
suçuyla ilgili ek iddianame ile kamu davası açılması sağlanmadan, yazılı
biçimde karar verilmesi...”,
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 163
İsabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi ise ... gün ve ... sayı ile;
“ ... İddianamede sanıkların iki mağdura karşı da yağma suçunu
işlediklerinin öne sürülmesi nedeniyle iki dava var olduğu, bozma ilamının
benimsenmesi halinde iddianamenin hangi mağdura vaki suç nedeniyle
düzenlendiğinin kuşkuda kalacağı, açılan davada mağdurun tespitinin
mümkün olmaması nedeniyle hangi mağdur için ek iddianame ile dava
açılacağının tespit edilemeyeceği, bu halin onarılamaz yeni bir soruna
neden olacağı, yağma, hırsızlık, dolandırıcılık gibi mala karşı işlenen suçlarda
mağdur sayısı kadar suçun oluşması, iddianamede iki mağdura yer verilmesi
ve sanıkların iki mağduru yağmaladıklarının anlatılması karşısında tek sevk
maddesi gösterilmesinin maddi hataya dayandığı, mahkememizce bu hatanın
gözetildiği ve ek savunma verilerek davanın sonuçlandırıldığı, iddianamedeki
açıklık karşısında ek iddianame düzenlenmesine gerek olmadığı...”,
Gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığının ... gün ve ... sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile
dosyanın gönderildiği Yargıtay 6. Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile hükmün
onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise ... gün ve ... sayı ile;
“ ... Bozma ilamı sonrasında yapılan duruşmada mahkemece önceki
hükümde direnilmesine karar verilmiştir. Temyiz incelemesinin Yargıtay Ceza
Genel Kurulunda yapılması gerekirken, 6. Ceza Dairesinde yapılan inceleme
sonucunda hükmün onanmasına karar verilmiştir.
... Ağır Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı kararın incelenmesinde,
iddianame ile sanıkların yağma suçundan bir kez cezalandırılması talebiyle
kamu davası açıldığı yargılama sonucu sanıklar hakkında iki ayrı yağma
suçundan hüküm kurulduğunun anlaşılması karşısında; 5271 sayılı CMK’nun
170. maddesine uygun olarak, iki ayrı yağma suçuyla ilgili ek iddianame ile
kamu davası açılması sağlanmadan sanıklara sadece ek savunma verilerek
hükmün kurulması yasaya aykırı bulunmuştur.
Açıklanan nedenlerle Yargıtay 6. Ceza Dairesinin ... gün ve ... sayılı kararı
kaldırılarak, Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı direnme
kararının bozulmasına karar verilmesi...”,
İsteminde bulunmuştur.
5271 sayılı CMK’nun 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle değişik 308.
maddesi uyarınca dosyanın gönderildiği Yargıtay 6. Ceza Dairesince ... gün
ve ... sayı ile itirazın kabulüne; ... gün ... sayılı onama kararının kaldırılmasına,
direnme konusunda karar verilmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel
Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
164 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca
değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Yağma suçundan sanıkların cezalandırılmalarına karar verilen
somut olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel
Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık iddianamenin kapsamına
göre sanıklar hakkında yağma suçundan iki ayrı dava açılıp açılmadığının
belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
... Cumhuriyet Başsavcılığının ... gün ve ... sayılı iddianamesinde;
“Müştekilerin Gaziantep’ten getirdikleri çelik kasaları seyyar olarak
pazarlamaya çalıştığı, küçük sanayi bölgesinde bulundukları sırada
şüphelilerin gelip kasa almak istediklerini söyledikleri, tarafların anlaşmaları
üzerine şüphelilere aldıkları kasaları teslim etmek, müştekilerin paralarını
şüphelilere ait fabrikada almak üzere müştekilere ait kamyonete binerek
hipodrom arkasına doğru gittikleri, burada şüphelilerin aracı durdurdukları
ve telefon etme bahanesiyle aşağıya indikleri, şüphelilerin bir tanesi dokuz
milimetre çapındaki kuru sıkıdan çevrilme tabanca ile ele geçmeyen ruhsatsız
ikinci bir tabancayı bellerinden çıkarıp müştekilerin başına dayayarak onlara
ait bir adet Nokia 3510, bir adet Nokia 6230 İ, bir adet Motorola C 113 ve
bir adet Motorola C 115 marka cep telefonu ile kamyonetin sağ paspası
altındaki 1.240 TL para ile 530 TL ve 380 TL meblağlı iki adet çek ile 450
TL miktarlı senedi zorla almak suretiyle atılı suçu işledikleri” biçimindeki
anlatım ve TCK’nun 149/1-a-c maddesine aykırılık olarak gösterilen sevkle,
sanıklar hakkında iki mağdura karşı işlenen yağma suçundan kamu davası
açıldığı, 09.07.2009 tarihli duruşmada esas hakkındaki mütalaasını açıklayan
Cumhuriyet savcısının sanıkların yağma suçundan iki kez cezalandırılmaları
isteminde bulunduğu, yerel mahkemece de ek savunma hakkı verilerek
sanıklar hakkında iki mağdura yönelik yağma suçundan mahkûmiyet hükmü
kurulduğu anlaşılmaktadır.
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyeti
yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek fiille
ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir.
Ceza Muhakemesi Kanununun “Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet
savcısı tarafından yerine getirilir” şeklinde düzenlenmiş olan 170. maddesinin
birinci fıkrası uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza
mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı
gibi istisna hükümler hariç olmak üzere, kural olarak Cumhuriyet savcısınca
düzenlenen iddianame ile açılır. Anılan maddenin dördüncü fıkrasında
da; “iddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle
ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 165
Aynı Kanunun “hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin
yetkisi” başlıklı 225. maddesindeki; “Hüküm ancak iddianamede
unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme
fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” şeklindeki
düzenleme gereğince de, hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o
fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Maddedeki özenle seçilen ifade biçiminden anlaşıldığı üzere, hükmün
konusu iddianamede gösterilen fiildir. Bir fiil nedeniyle dava açıldığının kabul
edilebilmesi için o fiilin iddianamede açıkça gösterilmesi gerekir. İddianamede
anlatılan ve çerçevesi çizilen fiilin dışına çıkılarak dava konusu yapılmayan bir
fiil nedeniyle yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması
kanuna mutlak aykırılık hallerindendir. Bu bakımdan iddianamenin ayrıntılı
olması, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiilin nelerden ibaret olduğunun
hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde açıklanması, suçun açık ve net
bir biçimde belirtilmesi zorunludur. Böylece sanık, savunma yapmadan önce
iddianamede açıklanan, üzerine atılı suçun ne olduğunu ve hangi kanun
maddelerinin uygulanacağını anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli
ve delillerini sunma imkânı sağlanarak, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır.
Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak
ifade edilen ilke uyarınca hâkim ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile
ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuksal
çözüme kavuşturacaktır.
CMK’nun 226. maddesinde de;
“Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de
savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî
unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm
edilemez. Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin
uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya
çıktığında aynı hüküm uygulanır. Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde
istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir. Yukarıdaki
fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafi sanığa tanınan
haklardan onun gibi yararlanır”
Hükmü getirilmiştir.
Kanun koyucu bu düzenlemeyle; iddianamede anlatılan fiil değişmemiş
olmakla birlikte, o fiilin hukuksal niteliğinde değişiklik olması halinde sanığa
ek savunma hakkı verilerek değişen suç vasfına göre hüküm kurulmasına
imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin sonucu olarak mahkeme, fiilin hangi
suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir.
Örneğin iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen eylemin suç eşyasının
kabul edilmesi suçunu oluşturacağı görüşünde olan ya da anlatım kısmında
166 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
açıkça belirtilmesine rağmen sevk maddeleri eksik gösterilen iddianame ile
karşı karşıya kalan mahkeme, sanığa ek savunma hakkı vermek suretiyle
hüküm kurabilecektir. İddianamede anlatılan olayın dışında bir fail ve fiilin
yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve
iddianame ile dava açılması halinde de gerekli görüldüğünde her iki iddianame
ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidecektir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanıkların çelik kasa satın alacaklarını söyleyerek mağdurları ıssız bir
yere götürmeleri ve silah göstermek suretiyle her iki mağdurun üzerlerinde
bulunan cep telefonu, çek, senet ve paraları almaları şeklinde iddianamede
anlatılan olayda, her iki mağdura karşı gerçekleştirilen yağma eyleminin
ayrıntılı bir şekilde anlatılmış olması karşısında, her iki mağdura karşı işlenmiş
olan yağma suçundan ayrı ayrı dava açıldığının kabulü gerekmektedir.
İddianamede sanıkların TCK’nun 149/1-a-c maddesinin bir kez uygulanması
suretiyle cezalandırılmaları talep edilmiş ise de, anlatılan ve dava konusu
yapılan eylem, sanıkların her iki mağdura karşı da gerçekleştirdikleri yağma
fiilidir. Bu durumda yerel mahkemece ek savunma hakkı verilmek suretiyle
sanıklar hakkında iki ayrı yağma suçundan hüküm kurulması isabetlidir.
Bu itibarla, yerel mahkemenin direnme gerekçesinin isabetli olduğuna,
dosyanın hükmün esasının incelenmesi amacıyla Özel Daireye gönderilmesine
karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı kararındaki direnme
gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 6. Ceza Dairesine
gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.02.2013
günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
5271/m.170
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.
(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda
yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.
(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;
a) Şüphelinin kimliği,
b) Müdafii,
c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,
d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,
e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği,
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 167
f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,
g) Şikâyetin yapıldığı tarih,
h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun Maddeleri,
i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
j) Suçun delilleri,
k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama
tarihleri ile bunların süreleri,
Gösterilir.
(4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle
ilişkilendirilerek açıklanır.
(5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil,
lehine olan hususlar da ileri sürülür.
(6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda
öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği;
suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında
uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.
5237/m.149-1-a-c
TÜRK CEZA KANUNU
(1) Yağma suçunun;
a) Silâhla,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
168 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
YARGITAY
2. CEZA DAİRESİ
Tarih: 12.3.2013
Esas: 2013/306
Karar: 2013/4971
KARŞILIKSIZ YARARLANMA SUÇU
 ETKİN PİŞMANLIK
 ADLİ SİCİLE KAYDEDİLMESİ GEREKMEYEN KARARLAR

ÖZET: Sanıklar hakkında Yerel Mahkemece kurulan hükmün temyizen
incelenmesinde
Özel Dairece;
Sanığın, etkin pişmanlık hükmünden ikiden fazla yararlanamayacağına
ilişkin sayı kısıtlaması kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, etkin pişmanlık hükmünden sanığın kaç kez yararlandığının denetlenmesine olanak sağlayan Adli Sicil Kanununun 6. maddesine eklenen
2. fıkra kapsamında adli sicile kaydedilmesi gereken kararlardan olmadığı gözetilmeden, sanık hakkında verilen ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın adli sicile kaydedilmesine karar verilmesi bozmayı gerektirmiş, ancak bu aykırılığın düzeltilmesi mümkün olduğundan, sanık
hakkında verilen kararın Adli Sicilde Mahsus sisteme kaydedilmek üzere
tali karar fişi düzenlenerek “Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğüne Gönderilmesine” dair bölümün çıkartılmasına karar verilmesi suretiyle diğer
yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde: 6352/m.83,84, 103, GEÇİCİ MADDE:2/2
5352/m.6-2 5237/m.163
DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Yapılan duruşmaya toplanan delillere mahkemenin soruşturma
sonuçlarına uygun oluşan kanaat ve takdirine göre diğer itirazlar yerinde
görülmemiştir.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 169
Ancak;
6352 Sayılı Yasanın 83.maddesi ile 5237 sayılı TCK’ nın karşılıksız yararlanma
suçunu düzenleyen 163. maddesine;
“ ( 3 ) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya
doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini
engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenleme içeren 3. fıkra eklenmiş,
Aynı Yasanın 84. maddesi ile de;
“5237 sayılı Kanunun 168 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ve
karşılıksız yararlanma” ibaresi madde metninden çıkarılmış ve maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“ ( 5 ) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin
pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin
uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi
halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen
tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak
kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz.” hükmü getirilmiştir.
Aynı Yasanın 103. maddesi ile de;
25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 6 ncı maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“ ( 2 ) Karşılıksız yararlanma suçunda etkin pişmanlıktan yararlanması
dolayısıyla şüpheli, sanık veya hükümlü hakkında verilen kararlar adlî sicilde
bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Onbeş yıl süreyle muhafaza edilen
bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak
Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından istenmesi halinde verilebilir.”
hükmü düzenlenmiştir.
Anılan düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, sanığın 6352 sayılı
Yasanın yürürlüğe girdiği 05.07.2012 tarihinden sonra işlediği 5237 sayılı
TCK’ nın 163. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen karşılıksız yararlanma
suçu nedeniyle, 6352 sayılı Yasanın 84. maddesi ile 5237 sayılı TCK’ nın 168.
maddesine eklenen 5. fıkrasında öngörülen etkin pişmanlık hükmünden
ikiden fazla yararlanamayacağına ilişkin düzenlemenin denetimi açısından,
5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 6. maddesine ikinci fıkranın eklendiği
anlaşılmaktadır.
05.07.2012 tarihine kadar işlenen suçlar yönünden ise 6352 sayılı Yasanın
Geçici 2. maddesinin 2. fıkrasındaki;
( 2 ) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve
doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini
engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya
170 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin,
bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen
tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm
sonuçlarıyla ortadan kalkar. Hükmü uyarınca zararın tazmin edilmiş olması
halinde ilgili hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği
ancak geçici bir dönemi kapsayan bu düzenleme nedeniyle verilen kararların
ise 6352 sayılı Yasanın 84. maddesi ile 5237 sayılı TCK’ nın 168. maddesine
eklenen 5. fıkrasında öngörülen etkin pişmanlık hükmünden ikiden fazla
yararlanamayacağına ilişkin sayı kısıtlaması kapsamında değerlendirilmesinin
mümkün olmadığı, 6352 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce kesinleşen
mahkumiyet hükümleri ile ilgili olarak, uyarlama yargılaması sonucu 6352
sayılı Yasanın Geçici 2/2. maddesi gereğince verilen kararların 5352 sayılı
Adli Sicil Kanununun 4. maddesinin 2. fıkrası uyarınca adli sicile kaydedilmesi
gerektiği ancak 6352 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesinin 2. fıkrası uyarınca
verilen kararların 6352 sayılı Yasanın 84. maddesi ile 5237 sayılı TCK’ nın 168.
maddesine eklenen 5. fıkrasında düzenlenen etkin pişmanlık hükmünden
sanığın kaç kez yararlandığının denetlenmesine olanak sağlayan ve 6352
sayılı Yasanın 103. maddesi ile 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 6. maddesine
eklenen 2. fıkra kapsamında adli sicile kaydedilmesi gereken kararlardan
olmadığı gözetilmeden, 6352 sayılı Yasanın Geçici 2/2 ve 5271 sayılı CMK’
nın 223/4 maddesi uyarınca sanık hakkında verilen ceza verilmesine yer
olmadığına ilişkin kararın 5352 sayılı Adli Sicil Kanunun 6/2 maddesi uyarınca
adli sicile kaydedilmesine karar verilmesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla
yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 1412 sayılı CMUK’
nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın aynı Kanunun
322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün olduğundan hüküm fıkrasında
“…“6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacı İle Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Ve Basım Yayım Yolu İle İşlenen Suçlara İlişkin Dava Ve
Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 103. Maddesi ile değişik 5352 sayılı
Adli Sicil Kanunun 6/2 maddesi nazara alınarak karar kesinleştiğinde sanık
hakkında verilen kararın Adli Sicilde Mahsus sisteme kaydedilmek üzere
tali karar fişi düzenlenerek ADLİ SİCİL İSTATİSTİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE
GÖNDERİLMESİNE” “ dair bölümün çıkartılmasına karar verilmesi suretiyle
diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
12.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 171
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6352/m.83,84, GEÇİCİ MADDE:2/2 YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ
AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA
İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN
MADDE 83: 5237 sayılı Kanunun 163 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(3) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal
gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek
şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.”
MADDE 84- 5237 sayılı Kanunun 168 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“ve karşılıksız yararlanma” ibaresi madde metninden çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
“(5) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık
göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı,
soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası
açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise,
verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan
fazla yararlanamaz.”
MADDE 103- 25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 6 ncı maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(2) Karşılıksız yararlanma suçunda etkin pişmanlıktan yararlanması dolayısıyla
şüpheli, sanık veya hükümlü hakkında verilen kararlar adlî sicilde bunlara mahsus
bir sisteme kaydedilir. Onbeş yıl süreyle muhafaza edilen bu kayıtlar, ancak bir
soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı veya mahkeme
tarafından istenmesi halinde verilebilir.”
GEÇİCİ MADDE 2- (1) Bu Kanunda yapılan değişiklikler karşısında; ilgili suçlardan
dolayı açılan ve temyiz aşamasında bulunan dava dosyalarından Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığında bulunanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca; Yargıtay ilgili
dairesinde bulunan dosyalar ise bu dairece, hükmü veren mahkemeye gönderilir.
(2) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın
sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde
tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık
suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın
hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı
ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz,
verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar.
172 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
5237/m.163
TÜRK CEZA KANUNU
(1) Otomatlar aracılığı ile sunulan ve bedeli ödendiği takdirde yararlanılabilen bir
hizmetten ödeme yapmadan yararlanan kişi, iki aydan altı aya kadar hapis veya adlî
para cezası ile cezalandırılır.
(2) Telefon hatları ile frekanslarından veya elektromanyetik dalgalarla yapılan
şifreli veya şifresiz yayınlardan sahibinin veya zilyedinin rızası olmadan yararlanan
kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
5352/m.6-2
ADLİ SİCİL KANUNU
(2) (Ek: 2/7/2012-6352/103 md.) Karşılıksız yararlanma suçunda etkin pişmanlıktan
yararlanması dolayısıyla şüpheli, sanık veya hükümlü hakkında verilen kararlar adlî
sicilde bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Onbeş yıl süreyle muhafaza edilen
bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet
savcısı veya mahkeme tarafından istenmesi halinde verilebilir.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 173
YARGITAY
4. CEZA DAİRESİ
Tarih: 24.1.2013
Esas: 2012/18645
Karar: 2013/1463
İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA SUÇU
 HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI

ÖZET: Yerel Mahkemece verilen kararın temyizen incelenmesinde
Özel Dairece;
Sanığa yüklenen imar kirliliğine neden olma suçunda, kişilere veya kamu
idaresine karşı doğrudan bir zarara yol açtığının kanıtlanmamış bulunması, sanığın silinme koşulları oluşmuş sabıkasının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyeceğinin anlaşılması karşısında,
sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin
uygulanmaması bozmayı gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde: 5271/m.231-5
5237/m.184-5
DAVA : Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun
süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına
geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler
ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde
görülmemiştir.
Ancak;
5271 sayılı CMK’nın 5728 sayılı Yasa ile değişik 231/5. maddesi uyarınca
mahkemece hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para
cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi
için; sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması,
mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları
göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate
varılması ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın
174 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
aynen iade suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen
giderilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosyada sanığa yüklenen kendisine ait binaya ruhsat almadan
çatı katı yapmak suretiyle imar kirliliğine neden olma suçunda kişilere
veya kamu idaresine karşı doğrudan bir zarara yol açtığının kanıtlanmamış
bulunması, ruhsatsız yapının eski hale getirilmesinin ise ancak TCK’nın
184/5 maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması
bakımından gözetilebilmesi ve sanığın silinme koşulları oluşmuş sabıkasının
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyeceğinin
anlaşılması karşısında, sanık hakkında CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen
hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunun uygulanma koşullarının
bu doğrultuda değerlendirilmesi gerekirken, suçtan kaynaklanan zararın
giderilmediği, suça konu yapıyı yıkmadığı, ruhsat almadığı şeklindeki yasal
olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin
uygulanmaması,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve sanığın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden
tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA,
yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak
üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 24.01.2013
tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
5271/m.231-5
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
(5) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan
yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para
cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan
hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
5237/m.184-5
TÜRK CEZA KANUNU
(5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı
imar plânına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri
gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan
ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 175
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
Tarih: 21.3.2013
Esas: 2013/6656
Karar: 2013/4666
KANUN YARARINA TEMYİZ
 TAZYİK HAPSİ İLE CEZALANDIRILAN SANIĞIN DENETİMLİ
SERBESTLİK HÜKÜMLERİNDEN YARARLANDIRILAMAYACAĞI,
KENDİSİNDEN BEKLENEN YÜKÜMLÜLÜĞÜ YERİNE GETİRDİĞİ
TAKDİRDE SERBEST BIRAKILACAĞI

ÖZET: Ödeme şartını ihlal eden sanığın, İcra Hakimliğince 3 aya kadar
tazyik hapsiyle cezanlandırılmasına karar verilmiştir. Kararın kesinleşerek infaza verilmesini müteakip hükümlü tarafından denetimli serbestlikten yararlanma talebinde bulunulmuş, İnfaz Hakimliğince talep kabul
edilerek hükümlünün cezasının hak ederek salıverilme tarihine kadar denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verilmiştir.
Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itirazın reddine dair karara karşı kanun
yoluna bozma isteminde bulunulmuştur.
Özel Dairece;
Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları, tekerrüre esas olmaz, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz ve adli sicil kayıtlarına işlenmez. Kısmi bir
düzeni korumak amacıyla getirilen bu düzenlemeyle, kişinin kendisinden
beklenen yükümlülüğü yerine getirdiği takdirde serbest kalacağı anlaşılmaktadır. İtirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar
verilmesinde isabet görülmediğinden, kanun yararına bozma istemine
atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Ağır
Ceza Mahkemesinin kararının bozulmasına, İcra Ceza Mahkemesinin
kararının aynen infazı için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
tevdiine karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde: 2004/m.340
5275/m.1
176 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 12/03/2013
gün ve 2013/4155/17102 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 13/03/2013 gün ve KYB.2013/90631
sayılı ihbarnamesi ile;
Ödeme şartını ihlal suçundan sanık M. A.’nın 2004 sayılı İcra ve
İflas Kanunu’nun 340. maddesi uyarınca 3 aya kadar tazyik hapsi ile
cezalandırılmasına dair, Kahramanmaraş İcra Ceza Mahkemesinin 11/10/2012
tarihli ve 2012/1392 esas, 2012/1622 sayılı kararının kesinleşerek infaza
verilmesini müteakip, hükümlü tarafından 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a 6411 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’un 13. maddesi ile eklenen geçici 4 ve 6291 sayılı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik
ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun’un 1 ve 2. maddesi ile eklenen geçici 3 ve 105/A maddelerinden
yararlanma talebinde bulunulması üzerine, söz konusu talebin kabulü ile
hükümlünün cezasının hak ederek salıverilme tarihi olan 06/05/2013 tarihine
kadar denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına ilişkin,
Kahramanmaraş İnfaz Hakimliğinin 06/02/2013 tarihli ve 2013/317 esas,
2013/313 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair Kahramanmaraş
2. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/02/2013 tarihli ve 2013/131 değişik iş sayılı
kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 45. maddesinde, suç karşılığı
uygulanacak yaptırımların, hapis ve adli para cezası olarak belirlendiği, diğer
taraftan 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un
1. maddesinde bu Kanunun amacının, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına
ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğunun belirtildiği, bu haliyle 5275
sayılı Kanun’un ceza ve güvenlik tedbirlerine dair hususları kapsamakta
olup tazyik hapislerine ilişkin bir hususa yer vermediği, keza Ceza İnfaz
Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Tüzük’ün 193/4. maddesinde yer alan “disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları,
tekerrüre esas olmaz, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz ve adli sicil
kayıtlarına işlenmez.” hükmü ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/11/2006
tarihli ve 2006/16-220-231 sayılı ilamı birlikte değerlendirildiğinde, disiplin
ve tazyik hapsinin bir “hapis” cezası olmadığı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun 2. maddesinde tanımlanan “disiplin hapsi” kavramı içinde kaldığı
ve kısmi bir düzeni korumak amacıyla getirildiği, kişinin kendisinden beklenen
yükümlülüğü yerine getirdiği takdirde de serbest kalacağının anlaşılmasına
göre, 5275 sayılı Kanun’a 6291 sayılı Kanun’un 1 ve 2. maddeleri ile eklenen
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 177
geçici 3 ve 105/A maddeleri ile 6411 sayılı Kanun’un 13. maddesi ile eklenen
geçici 4. maddesiyle getirilen hükümlülerin cezalarının bir kısmının denetimli
cezasına mahkum olan hükümlüler yönünden uygulanması gerekeceği
cihetle, itirazın bu yönden kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde
reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması
istenilmiş olmakla Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18.09.2007 tarih ve 214-181
sayılı ve 17.04.2004 tarih ve 32-97 sayılı kararlarında belirtildiği gibi infaza
ilişkin hususların kazanılmış hak oluşturmayacağı cihetle,
SONUÇ : İncelenen dosya içeriğine göre kanun yararına bozma istemine
atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden
Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/02/2013 tarihli ve 2013/131
değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca
BOZULMASINA, Kahramanmaraş İcra Ceza Mahkemesinin 11.10.2012 gün
ve 1392-1622 sayılı kararın aynen infazı için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2004/m.340
İCRA VE İFLAS KANUNU
(Değişik: 5358 - 31.5.2005 / m.11) 111 inci madde mucibince veya alacaklının
muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep
olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikayeti üzerine, üç aya kadar tazyik
hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını
veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye
edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir.
Ancak bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.
5275/m.1
CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN
(1) Bu Kanunun amacı, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin usûl ve
esasları düzenlemektir.
178 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
YARGITAY
15. CEZA DAİRESİ
Tarih: 1.4.2013
Esas: 2011/22739
Karar: 2013/5886
DOLANDIRICILIK SUÇU
 EVLİLİK YAPMIŞ OLAN SANIĞIN YETİM MAAŞINI
ALMAYA DEVAM ETMESİNİN DOLANDIRICILIK SUÇUNU
OLUŞTURMADIĞI

ÖZET: Yetim aylığı alan sanığın evlendikten sonra da yetim aylığını almaya devam etmesi üzerine Mahkemece dolandırıcılık suçundan
mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Sanığa yetim aylığı bağlandığı, yeni bir evlilik yapmasından sonra yetim
maaşı almaya devam ettiği, sanığın nüfus kaydı incelendiğinde evlendiğinin kolaylıkla tespit edilebileceği anlaşılmakla dolandırıcılık suçunun
oluşmadığı gözetilmeden mahkûmiyet kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde: 5510/m.55-son, 96
DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi,
kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya
başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda
ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını
ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli
davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara
inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,
olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli,
kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara
SAYI: 42
YARGITAY KARARLARI 179
alınmalıdır.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 55/son
maddesi ve Sosyal Sigortalar Yoklama Yönetmeliğinin 73 ve devamı maddesi
ile ilgili tebliğin 6 ve 7.maddeleri kapsamında;
“Gelir veya aylık almakta iken ölen ya da gerekli koşulları kaybedenlerin
zamanında belirlenerek, öncelikle bunlar adına yapılan ödemelerin
durdurulması, daha sonra da gelir/aylığın kesilerek varsa yersiz ödemelerin
geri alınması amacıyla bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen usul ve esaslar
dahilinde yoklama işlemleri yapılır. Ölüm geliri veya ölüm aylığı alanlar için,
sigortalının; dul eşinin evlenmediği hususları, Sosyal Güvenlik Kurumu’nca
yürütülecek yoklama işlemleri ile tespit edilir.
Kurum gerekli gördüğü zaman ve hallerde belirleyeceği yöntemlerle
gelir veya aylık alanlarla bunların veli, vasi, kayyım ve vekillerinin, tebliğin
6.maddesinde yer alan bilgilerinin tespiti amacıyla yoklama yaptırabilir.
Yoklama işlemi gelir veya aylık ödeyen bankalar ve PTT şubelerine de
yaptırabilir. Kurumca, gelir/aylık alma şartlarının devam edip etmediğinin
tespiti amacı ile gerekli görülen hallerde, kendi mevzuatlarına göre kayıt
veya tescil yapan ilgili kurum, kuruluş, birlik ve odalar ile vergi dairelerinden
usulüne göre düzenlenmiş belge istenebilir, Kurum Ödemeler Kütüğü ile
Nüfus ve Vatandaşlık işleri Genel Müdürlüğünün nüfus kütükleri her ay 15
günü geçmemek üzere belirli periyotlarla karşılaştırılarak, cinsiyet değişikliği,
ölüm ve evlenme nedeniyle gelir ve aylık alma hakkını yitirdiği tespit edilen
sigortalı ve hak sahiplerinin gelir/aylık ödemeleri durdurulur” hükümlerini
amirdir.
5510 sayılı Yasanın 96.maddesine göre; “kurumca işverenlere, sigortalılara,
isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak
sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu
kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki
her türlü ödemeler; kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı
işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan
ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden, kurumun hatalı işlemlerinden
kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş
yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren
yirmidört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmidört aylık sürenin
dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu sürenin sonundan
itibaren hesaplanacak olan kanuni faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı
varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre
geri alınır” hükmü gözetilerek,
Sanığa yetim aylığı bağlandığı, 26.09.2001’te yeni bir evlilik yapmasından
sonra yetim maaşı almaya devam ettiği, sanığın nüfus kaydı incelendiğinde
180 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
evlendiğinin kolaylıkla tespit edilebileceği anlaşılmakla dolandırıcılık suçunun
oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanık müdafiinin temyiz
itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten
dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412
Sayılı CMUK.un 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.04.2013 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
5510/m.55-son SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU
Gelir ve aylık alma şartlarının devam edip etmediğine yönelik yoklama işlemlerine
ilişkin usûl ve esaslar ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usûl ve esaslar,
Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir.
5510/m.96
SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU
MADDE 96- Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya
aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve
bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit
edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden
geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı
tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden
geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ
edildiği tarihten itibaren yirmidört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmidört
aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan,
itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa
bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır.
Alacakların yersiz ödemelere mahsubu, en eski borçtan başlanarak borç aslına
yapılır, kanunî faiz kalan borca uygulanır. Bu hüküm ilgili hak sahiplerinin muvafakat
etmeleri kaydıyla, aynı dosyadan diğer bir hak sahibine yapılan yersiz ödemelere
mahsubunda da uygulanır.
Yersiz ödemenin gelir ve aylıklardan kesilmesinde, kesintinin başlayacağı ödeme
dönemi başı itibarıyla kanunî faizi ile birlikte hesaplanan borç tutarı, gelir ve aylıktan
% 25 oranında kesilmek suretiyle uygulanır.
Yersiz ödemelerin tespiti ile geri alınmasına ve bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
SAYI: 42
DANIŞTAY KARARLARI 183
DANIŞTAY
5. DAİRE
Tarih: 19.2.2013
Esas: 2010/965
Karar: 2013/1163
GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMANIN, DEVLET KAMU
HİZMETLERİNİN GEREKTİRDİĞİ HALLERDE, GÖREVİ BAŞINDA
KALMASINDA SAKINCA GÖRÜLECEK DEVLET MEMURLARI
HAKKINDA ALINAN İHTİYATİ TEBBİR OLDUĞU
 TAPU SİCİL MÜDÜRÜ KADROSUNDA GÖREV YAPAN
DAVACININ SAHİP OLDUĞU KADRO AYLIĞININ, KONTROL
MEMURLUĞUNA ATANIRKEN KAZANILMIŞ HAK
SAYILAMAYACAĞI

ÖZET: Tapu sicil müdürü olarak görev yapan davacının, Tapu ve Kadastro
Bölge Müdürlüğü emrine kontrol memuru olarak atanmasına ilişkin
işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle
işlemin iptaline karar verilmiştir.
Özel Dairece;
657 Yasa’da, görevden uzaklaştırmanın Devlet memurları hakkında
alınan ihtiyati bir tedbir olduğu, görevden uzaklaştırılanların, aylıklarının
üçte ikisinin ödeneceği, bu gibilerin bu Kanunun öngördüğü sosyal hak
ve yardımlardan faydalanmaya devam edecekleri düzenlemesine yer
verilmiş olup, İdarelerin, 657 sayılı Yasa’nın76. Maddesiyle kendilerine
tanınan naklen atama yetkisini bu dönemde kullanamayacaklarına
yönelik bir kısıtlama getirilmemiştir. Bu nedenle, dava konusu işlemin,
davacının görevden uzak olduğu dönemde kurulmuş olması anılan işlemi
sakatlamayacaktır.
Tapu sicil müdürü kadrosunda görev yapan davacının sahip olduğu kadro
aylığının, kontrol memurluğuna atanırken kazanılmış hak sayılması
olanaklı değildir.
Dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediğinden, işlemin iptali
184 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
yolunda verilen Mahkeme kararında ise hukuki isabet görülmeyip
hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde: 657/m.68-B, 76, 137, 138, 140, 141
İstemin Özeti : Elazığ 1. İdare Mahkemesince verilen 01.07.2009 günlü,
E:2005/206, K:2009/1077 sayılı kararın dilekçede yazılı nedenlerle temyizen
incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti: Cevap verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hâkimi:
Düşüncesi: İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, P... Tapu Sicil Müdürlüğünde tapu sicil müdürü olarak görev
yapan davacının, E... Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğü emrine kontrol
memuru olarak atanmasına ilişkin 9.3.2005 günlü, 5407 sayılı işlemin iptali
istemiyle açılmıştır.
Elazığ 1. İdare Mahkemesince verilen 01.07.2009 günlü, E:2005/206,
K:2009/1077 sayılı kararla; davacının, hakkında uygulanan görevden
uzaklaştırma tedbiri devam ederken, kazanılmış hak aylık derecesi 1. derecenin
1. kademesinden 2. derecenin 3. kademesine düşürülmek suretiyle kurulan
dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline
hükmedilmiştir.
Davalı İdare, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğunu öne sürmekte
ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 137. maddesinde, görevden
uzaklaştırmanın, Devlet kamu hizmetlerinin gerektirdiği hallerde, görevi
başında kalmasında sakınca görülecek Devlet memurları hakkında alınan
ihtiyati bir tedbir olduğu; 140. maddesinde, haklarında mahkemelerce
cezai kovuşturma yapılan Devlet memurlarının da 138. maddedeki yetkililer
tarafından görevden uzaklaştırılabilecekleri, 141. maddesinde ise, görevden
uzaklaştırılan ve görevi ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan
tutuklanan veya gözaltına alınan memurlara bu süre içinde aylıklarının
üçte ikisinin ödeneceği, bu gibilerin bu Kanunun öngördüğü sosyal hak ve
yardımlardan faydalanmaya devam edecekleri düzenlemesine yer verilmiştir.
657 sayılı Yasa’nın 68. maddesinin B bendinde ise; eğitim ve öğretim
hizmetleri sınıfı hariç, sınıfların 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerindeki kadrolarına,
derece yükselmesindeki süre kaydı aranmaksızın, atanmasındaki usule
göre daha aşağıdaki derecelerdenatama yapılabileceği ancak, bu şekilde
bir atamanın yapılabilmesi için ilgilinin; a ) 1 inci dereceli kadrolardan ek
göstergesi 5300 ve daha yukarıda olanlar için en az 12 yıl, b ) 1 inci ve 2 nci
SAYI: 42
DANIŞTAY KARARLARI 185
dereceli kadrolardan; ek göstergesi 5300’den az olanlar için en az 10 yıl, c )
3 üncü ve 4 üncü dereceli kadrolar için en az 8 yıl, hizmetinin bulunması ve
yükseköğrenim görmüş olması gerektiği, dört yıldan az süreli yükseköğrenim
görenler için bu sürelere iki yıl ilave edileceği, bu sürelerin hesabında; 8.6.1984
tarihli ve 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesi kapsamına
dâhil kurumlarda fiilen çalışılan süreler ile Yasama Organı Üyeliğinde,
belediye başkanlığında, belediye ve il genel meclisi üyeliğinde, kanunlarla
kurulan fonlarda, muvazzaf askerlikte, okul devresi dâhil yedek subaylıkta ve
uluslararası kuruluşlarda geçen sürelerin tamamı ile yükseköğrenim gördükten
sonra özel kurumlarda veya serbest olarak çalıştıkları sürenin; Başbakanlık ve
bakanlıkların bağlı ve ilgili kuruluşlarının müsteşar ve müsteşar yardımcıları ile
en üst yönetici konumundaki genel müdür ve başkan kadrolarına atanacaklar
için tamamı, diğer kadrolara atanacaklar için altı yılı geçmemek üzere dörtte
üçünün dikkate alınacağı, bu bent hükümlerine göre atananların, atandıkları
kadronun aylık ( Ek gösterge dâhil ) ve diğer haklarından yararlanacakları, bu
suretle üst dereceye atananların bu kadrolarda geçirdikleri her yıl kademe
ilerlemesi ve her “3” yıl derece yükselmesi sayılmak suretiyle kazanılmış hak
ve emeklilik keseneğine esas aylık derecelerinin yükselmesinde göz önüne
alınacağı, ancak atandıkları kadro aylıklarının, başka görevlere atanma
halinde kazanılmış hak sayılmayacağı hususu hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; P... Tapu Sicil Müdürü olarak görevine devam
etmekte iken 29.1.2002 tarihinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun
68/B maddesi uyarınca 1. dereceli tapu sicil müdürü kadrosuna atanan
davacının, hakkında açılan ceza davası sonucunda T... Ağır Ceza Mahkemesinin
30.12.2004 günlü, E:2004/17, K:2004/77 sayılı kararıyla, ikna suretiyle
irtikâp suçunu işlediğinden bahisle 2 yıl 2 ay 20 gün ağır hapis cezasına ve
memuriyetten müebbet en mahrumiyet cezasına mahkûm edildiği, anılan
kararın temyiz edilmesi sebebiyle 23.2.2005 günlü işlemle, temyiz sonucuna
kadar iki ayda bir incelenmek üzere görevden uzaklaştırılmasına karar verildiği,
görevden uzaklaştırma tedbiri devam etmekte iken dava konusu işlemle E...
Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğü emrine 2. derecenin 3. kademesinde
kontrol memuru olarak atanması üzerine temyizen incelenmekte olan
davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
657 Yasa’da, görevden uzaklaştırmanın Devlet memurları hakkında alınan
ihtiyati bir tedbir olduğu, görevden uzaklaştırılanların, aylıklarının üçte ikisinin
ödeneceği, bu gibilerin bu Kanunun öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan
faydalanmaya devam edecekleri düzenlemesine yer verilmiş olup, İdarelerin,
657 sayılı Yasa’nın76. Maddesiyle kendilerine tanınan naklen atama yetkisini
bu dönemde kullanamayacaklarına yönelik bir kısıtlama getirilmemiştir. Bu
nedenle, dava konusu işlemin, davacının görevden uzak olduğu dönemde
186 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
kurulmuş olması anılan işlemi sakatlamayacaktır.
Öte yandan, 29.1.2002 tarihinden itibaren 657 sayılı Yasa’nın 68.
maddesinin ( B ) bendi uyarınca 1. dereceli tapu sicil müdürü kadrosunda
görev yapan davacının sahip olduğu 1. derecenin 1. kademesi kadro aylığının,
anılan bendin son cümlesi uyarınca kontrol memurluğuna atanırken
kazanılmış hak sayılması olanaklı değildir. Buna göre, 13.4.2001 tarihinde
3.’derecenin 3. kademesinde bulunan davacının, dava konusu işlem tarihine
kadar görev yaptığı sürenin her yılı bir kademe ilerlemesi, her üç yılı bir derece
yükselmesine esas olacak şekilde değerlendirildiğinde, dava konusu işlem
tarihi itibarıyla 2. derecenin 3. kademesinde kontrol memuru kadrosuna
atanmasında bu yönüyle de hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu işlemde yukarıda yer verilen hususlar
bakımından hukuka aykırılık görülmediğinden, belirtilen gerekçelerle işlemin
iptali yolunda verilen Mahkeme kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davalı İdarenin temyiz isteminin kabulüyle,
E. 1. İdare Mahkemesince verilen 01.07.2009 günlü, E:2005/206, K:2009/1077
sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin
1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun’la değişik
3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden
bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine,
19.02.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
( X ) KARŞI OY:
Görevden uzaklaştırma işlemi, kamu görevlilerinin, görevleri başında
kalmaları halinde doğması olası sakıncaları gidermek amacıyla kurulur.
Geçici süreli bir tedbir olan ve ivedilik taşıyan bu müessese ile hizmetin
yürütülmesinde kuvvetle muhtemel olumsuzlukların ortaya çıkması
engellenmiş olur.
Konuya bu yönüyle bakıldığında, hakkında görevden uzaklaştırma tedbiri
uygulanan bir kamu görevlisinin yer değiştirme suretiyle atamaya tabi tutulması
hukuken mümkün değildir. Zira İdarenin görevden uzaklaştırılan kamu
görevlisinin kadrosu üzerinde herhangi bir tasarruf hakkı bulunmamaktadır.
Davacı hakkında kurulacak bir nakil işlemi, görevden uzaklaştırma
tedbirinin kaldırılması, önlemin sona erdirilmesi anlamını taşıyacaktır.
Hukuken yapılması gereken, görevden uzaklaştırma sonrasında ortaya
çıkacak hukuki duruma bağlı olarak kamu görevlileri hakkında gerekirse yer
değiştirme işlemi kurulmasıdır.
Belirtilen nedenlerle, görevden uzaklaştırma işlemi hukuken ayakta
iken, davacı hakkında yer değiştirme işlemi tesisinin mümkün bulunmadığı,
Mahkeme kararının bu gerekçeye dayalı olarak onanması gerektiği görüşüyle
karara karşıyım.
SAYI: 42
DANIŞTAY KARARLARI 187
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
657/m.68-B DEVLET MEMURLARI KANUNU
(Değişik madde: 12/02/1982 - 2595/5 md.)
B) ( Değişik bent: 04/05/1984 - KHK 199/1 md.) Eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı
hariç, sınıfların 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerindeki kadrolarına, derece yükselmesindeki
süre kaydı aranmaksızın, atanmasındaki usule göre daha aşağıdaki derecelerden
atama yapılabilir.
(Değişik paragraf: 13/02/2011-6111 S.K 101. mad.) Ancak, bu şekilde bir atamanın
yapılabilmesi için ilgilinin;
a) 1 inci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300 ve daha yukarıda olanlar için en
az 12 yıl,
b) 1 inci ve 2 nci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300’den az olanlar için en
az 10 yıl,
c) 3 üncü ve 4 üncü dereceli kadrolar için en az 8 yıl, hizmetinin bulunması ve
yükseköğrenim görmüş olması şarttır. Dört yıldan az süreli yükseköğrenim görenler
için bu sürelere iki yıl ilave edilir. Bu sürelerin hesabında; 8/6/1984 tarihli ve 217
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesi kapsamına dâhil kurumlarda
fiilen çalışılan süreler ile Yasama Organı Üyeliğinde, belediye başkanlığında,
belediye ve il genel meclisi üyeliğinde, kanunlarla kurulan fonlarda, muvazzaf
askerlikte, okul devresi dâhil yedek subaylıkta ve uluslararası kuruluşlarda geçen
sürelerin tamamı ile yükseköğrenim gördükten sonra özel kurumlarda veya serbest
olarak çalıştıkları sürenin; Başbakanlık ve bakanlıkların bağlı ve ilgili kuruluşlarının
müsteşar ve müsteşar yardımcıları ile en üst yönetici konumundaki genel müdür ve
başkan kadrolarına atanacaklar için tamamı, diğer kadrolara atanacaklar için altı yılı
geçmemek üzere dörtte üçü dikkate alınır.
(Ek fıkra: 26/08/1993 - KHK - 501/1 md.; İptal Anayasa Mahkemesinin
06/10/1993 tarihli ve E.1993/32, K.1993/32 sayılı kararı ile)
(Değişik fıkra: 27/06/1989 - KHK - 375/7 md.) 08/06/1984 tarih ve 217 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesi kapsamına dahil kurumlarda fiilen
çalışmış olması ve yüksek öğrenim görmüş bulunması şarttır. Ancak dört yıldan
daha az süreli yüksek öğrenim görenler için yukarıdaki sürelere ikişer yıl ilave edilir.
Yasama Organı Üyeliğinde, Kanunlarla kurulan fonlarda, muvazzaf askerlikte ve okul
devresi dahil yedek subaylıkta ve uluslararası kuruluşlarda geçen sürelerin tamamı
ile yüksek öğrenim gördükten sonra özel kurumlarda veya serbest olarak çalıştıkları
sürenin 6 yılı geçmemek üzere 3/4’ü yukarıdaki sürelerin hesabında dikkate alınır.
Bu bent hükümlerine göre atananlar atandıkları kadronun aylık (Ek gösterge
dahil) ve diğer haklarından yararlanırlar. Bu suretle üst dereceye atananların bu
kadrolarda geçirdikleri her yıl kademe ilerlemesi ve her “3” yıl derece yükselmesi
188 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
sayılmak suretiyle kazanılmış hak ve emeklilik keseneğine esas aylık derecelerinin
yükselmesinde gözönüne alınır. Ancak atandıkları kadro aylıkları, başka görevlere
atanma halinde kazanılmış hak sayılmaz.
657/m.76
DEVLET MEMURLARI KANUNU
(Değişik madde: 30/05/1974 - KHK/12; Aynen kabul: 15/05/1975 - 1897/1 md.)
Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle
memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki esaslar
çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara
naklen atayabilirler.
Memurlar istekleri ile, kurumlarında kazanılmış hak derecelerinin en çok üç
derece altında aynı veya başka yerlerdeki kadrolara atanabilirler.
Aşağı dereceye atananların 68 inci maddede yazılı süre kaydı aranmaksızın eski
derecelerine tekrar atanmaları mümkündür.
Kazanılmış hak derecelerinden aşağı derecelere atananların aylık derece
ve kademeleri genel hükümlere göre tespit edilmekle beraber, atandıkları bu
derecelerde geçirdikleri süreler (kesenek ve karşılık farklarının kendileri tarafından
her ay T.C. Emekli Sandığına gönderilmesini kabul etmeleri şartiyle) emeklilik
yönünden eski derecelerinde değerlendirilir.
657/m.137, 138, 140, 141 DEVLET MEMURLARI KANUNU
Madde 137 - Görevden uzaklaştırma, Devlet kamu hizmetlerinin gerektirdiği
hallerde, görevi başında kalmasında sakınca görülecek Devlet memurları hakkında
alınan ihtiyati bir tedbirdir.
Görevden uzaklaştırma tedbiri, soruşturmanın herhangi bir safhasında da
alınabilir.
Madde 138 - Görevden uzaklaştırmaya yetkililer şunlardır.
a) Atamaya yetkili amirler;
b) Bakanlık ve genel müdürlük müfettişleri;
c) İllerde valiler;
ç) İlçelerde kaymakamlar (İlçe idare şube başkanları hakkında valinin muvafakati
şarttır.)
Valiler ve kaymakamlar tarafından alınan görevden uzaklaştırma tedbiri,
memurun kurumuna derhal bildirilir.
Madde 140 - Haklarında mahkemelerce cezai kovuşturma yapılan Devlet
memurları da 138 inci maddedeki yetkililer tarafından görevden uzaklaştırılabilirler.
Madde 141 - (Değişik madde: 30/05/1974 - KHK/12; Aynen kabul: 15/05/1975
- 1897/1 md.)
Görevden uzaklaştırılan ve görevi ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan
tutuklanan veya gözaltına alınan memurlara bu süre içinde aylıklarının üçte ikisi
ödenir. Bu gibiler bu Kanunun öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya
devam ederler.
SAYI: 42
DANIŞTAY KARARLARI 189
143 üncü maddede sayılan durumların gerçekleşmesi halinde, bunların
aylıklarının kesilmiş olan üçte biri kendilerine ödenir ve görevden uzakta geçirdikleri
süre, derecelerindeki kademe ilerlemesinde ve bu sürenin derece yükselmesi için
gerekli en az bekleme süresini aşan kısmı, üst dereceye yükselmeleri halinde, bu
derecede kademe ilerlemesi yapılmak suretiyle değerlendirilir.
MEVZUAT
KANUNLAR
BAKANLAR KURULU KARARLARI
YÖNETMELİKLER
GENELGELER
TEBLİĞLER
TÜZÜKLER
MİLLETLERARASI ANTLAŞMALAR
SAYI: 42
KANUNLAR 193
KANUNLAR
TARİH
KANUN
NO
01.05.2013
6461
03.05.2013
6462
22.05.2013
6463
6464
6465
6466
6467
6468
KONUSU
Türkiye
Demiryolu
Ulaştırmasının
Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer
Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek Cumhuriyeti
Arasında Kültür Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Güneydoğu Avrupa Afetlere Hazırlık ve Önleme
Girişiminin Kurumsal Çerçevesi Hususunda
Mutabakat Muhtırasının ve Ekinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı
ile Kosova Cumhuriyeti Eğitim, Bilim ve
Teknoloji Bakanlığı Arasında Eğitim Alanında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova
Cumhuriyeti
Hükümeti
Arasında
Tarım
Alanında İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
194 LEGES Hukuk Dergisi
6469
6470
6471
6472
6473
6474
23.05.2013
6475
29.05.2013
6476
6477
HAZİRAN 2013
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Malezya
Hükümeti Arasında 27 Eylül 1994 Tarihinde
Ankara’da İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bolivya
Çokuluslu Devleti Hükümeti Arasında Ekonomik
ve Ticari İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları
Anlaşmasını Değiştiren Protokole Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki
Serbest Ticaret Anlaşmasının I Sayılı Protokolünün
II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2010
Sayılı Ortak Komite Kararının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Tanzanya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Türkiye Cumhuriyeti ile Tunus Cumhuriyeti
Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden
Ortaklık Anlaşmasının Ekinde Değişiklik Yapılması
Hakkındaki 1/2012 Sayılı Türkiye-Tunus Ortaklık
Konseyi Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun
Posta Hizmetleri Kanunu
RACVIAC-Güvenlik İşbirliği Merkezi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
1978 Protokolü ile Değişik 1973 Tarihli Denizlerin
Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine
Ait Uluslararası Sözleşmenin III ve IV üncü Eklerine
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
SAYI: 42
KANUNLAR 195
6478
6479
6480
6481
6482
6483
6484
6485
6486
1974 Denizde Can Emniyeti Uluslararası
Sözleşmesine
İlişkin
1988
Protokolüne
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
1972 Denizde Çatışmanın Önlenmesine İlişkin
Uluslararası Kurallar Hakkında Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
1989 Uluslararası Kurtarma Sözleşmesine
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya
Federasyonu
Hükümeti
Arasında
Deniz
Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun
İslam Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Türkiye Cumhuriyeti ile İslam Kalkınma Bankası
Grubu Arasında Türkiye’de İslam Kalkınma Bankası
Grubu Ülke Ofisi Kurulmasına İlişkin Anlaşma ile
Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun
Özel Sektörün Geliştirilmesi İslami Kurumu Kurucu
Anlaşmanın Tadiline İlişkin Genel Kurul Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
187 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme
Çerçeve Sözleşmesine Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun
196 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
BAKANLAR KURULU KARARLARI
TARİH
02.05.2013
KARAR
NO
2013/4546
2013/4560
2013/4564
2013/4574
2013/4575
2013/4576
03.05.2013
2013/4580
2013/4617
KONUSU
Balıkesir Merkez Havalimanı Yeni Terminal Ünitesi ve Mütemmimlerinin İnşası Amacıyla Balıkesir
İli, Merkez Halalca Köyü, Şehiryolu Mevkiinde Yer
Alan Bazı Taşınmazlar ile Üzerindeki Muhdesatın
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
Karar
Yozgat İli, Merkez İlçesi, Medrese Mahallesi Sınırları İçinde Bulunan Bazı Taşınmazların Yozgat
Belediyesi Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne Ait “154 kV Gazipaşa-Alanya 2 Enerji
İletim Hattı Projesi” Kapsamında Bazı Taşınmazlarda Direk Yerlerinin Mülkiyet Şeklinde, İletken
Salınım Gabarisinin ise İrtifak Hakkı Kurulmak
Suretiyle Adı Geçen Genel Müdürlük Tarafından
Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
Osmaniye İlinde Tesis Edilecek Akçakoyun Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Hazine Adına Tescil Edilmek Üzere Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
Erzincan İli, Merkez İlçe, Demirkent Beldesi Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar
Aydın İli, Merkez İlçe, Ilıcabaşı Mahallesi Sınırları
İçerisinde Bulunan Alanın Riskli Alan İlan Edilmesi
Hakkında Karar
657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Geçici 39
uncu Maddesiyle İhdas Edilen Uzman ve Uzman
Yardımcısı Kadrolarının Tahsisi Hakkında Karar
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun Geçici
20 nci Maddesi Kapsamındaki Bankalar, Sigorta
ve Reasürans Şirketleri, Ticaret Odaları, Borsalar
veya Bunların Teşkil Ettikleri Birlikler Personeli İçin
SAYI: 42
04.05.2013
BAKANLAR KURULU KARARLARI 197
2013/4601
2013/4620
2013/4621
2013/4622
2013/4623
05.05.2013
2013/4581
2013/4582
2013/4583
2013/4586
Kurulmuş Bulunan Sandıkların İştirakçileri ile Aylık veya Gelir Bağlanmış Olanlar ile Bunların Hak
Sahiplerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna Devredilmesine İlişkin Sürenin Bir Yıl Uzatılması Hakkında
Karar
Çevre Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunması Programını Tercih Eden Üreticilerin Desteklenmesine
İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar
İzmir Ekonomi Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Yer Alan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin
Adının İşletme Fakültesi Olarak Değiştirilmesi
Hakkında Karar
Muş Alparslan Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Yer Alan İlahiyat Fakültesinin Adının İslami
İlimler Fakültesi Olarak Değiştirilmesi Hakkında
Karar
Uşak Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Kurulması Hakkında
Karar
Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak
Yabancı Diller Yüksekokulu Kurulması Hakkında
Karar
Bursa İli, Mustafakemalpaşa İlçesinde Tesis Edilecek Devecikonağı Barajı ve Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
Büyük Menderes-Cindere Projesi Kapsamındaki
Yenicekent İletim Kanalının Yapımı Maksadıyla
Bazı Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
Karar
154 kV Osmaniye 2 Trafo Merkezi Projesi Kapsamında Bazı Taşınmazların Türkiye Elektrik İletim
Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
Malatya İli Kent Merkezinde Bulunan Alanın Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı İlan Edilmesi
Hakkında Karar
198 LEGES Hukuk Dergisi
2013/4589
2013/4599
2013/4602
2013/4615
2013/4619
09.05.2013 2013/4614
14.05.2013 2013/4539
2013/4627
2013/4651
16.05.2013 2013/4624
2013/4625
2013/4626
HAZİRAN 2013
Samsun İli, Canik İlçesi, Gazi Osman Paşa Mahallesi Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın Riskli Alan
İlan Edilmesi Hakkında Karar
İstanbul İli, Fatih İlçesi Sınırları İçerisinde Bulunan
Alanın Yenileme Alanı İlan Edilmesi Hakkında Karar
Kütahya İli, Pazarlar İlçesi, Hoca Ahmet Yesevi
Mahallesi Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın Riskli
Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar
İzmir İli, Menemen İlçesi, Ahıhıdır, Seydinasurullah ve Kazımpaşa Mahalleleri Sınırlaır İçerisinde
Bulunan Alanın Riskli Alan Olarak Belirlenmesi
Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) ile Almanya Federal Cumhuriyeti, Federal Suç Dairesi
(BKA), Şüpheli İşlemler Bildirim Merkezi Arasında
Karapara Aklama ve Terörün Finansmanı ile İlgili Finansal İstihbarat Değişimine Dair Mutabakat
Muhtırası Hakkında Karar
Rekabet Kurulu Üyesi Kenan Türk’ün, İkinci Başkan Olarak Görevlendirilmesi Hakkında Karar
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve Bünyesindeki Kurumlarda Görevli Olanlara Ödenecek
Ücret ve Huzur Haklarının Tespiti Hakkında Karar
İthalat Rejimi Kararına Ek Karar
2012-2013 Pazarlama Yılında Nişasta Kökenli Şekerler İçin Şeker Kurulu Tarafından Ayrılan Kotanın % 38 Oranında Artırılması Hakkında Karar
Giresun Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak
Turizm Fakültesi Kurulması Hakkında Karar
22/12/2005 Tarihli ve 5436 Sayılı Kanunla İhdas
Edilen İç Denetçi Kadrolarından (480) Adedinin
Sınıf ve Derecelerinin Değiştirilerek Kamu Kurumlarına Tahsis Edilmesi Hakkında Karar
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının
Taşra Teşkilatında Düzenleme Yapılmasına Dair
Karar
SAYI: 42
BAKANLAR KURULU KARARLARI 199
2013/4650
2013/4655
2013/4656
2013/4657
2013/4658
2013/4665
2013/4669
2013/4670
2013/4672
Van İli, Edremit İlçesinde Bulunan Bazı Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından
Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
İstanbul İli, Bayrampaşa İlçesi, Vatan Mahallesi Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın Riskli Alan Olarak
Belirlenmesi Hakkında Karar
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğü
Bünyesinde Bulunan Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulunun Kapatılması ve Adı Geçen
Rektörlüğe Bağlı Olarak Turizm Fakültesi Kurulması Hakkında Karar
Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Beyşehir Ali Akkanat Turizm İşletmeciliği ve
Otelcilik Yüksekokulunun Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe Bağlı Olarak Beyşehir Ali Akkanat
Turizm Fakültesi Kurulması Hakkında Karar
Bazı İllerde Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığı Temsilciliği Kurulması Hakkında Karar
Umuma Mahsus Pasaport Hamili Rusya Federasyonu Vatandaşlarının Türkiye’ye Yapacakları Seyahatlerinde, 180 Gün İçinde Toplamda 90 Günü
Aşmamak Kaydıyla 30 Gün Olan Vizesiz Kalış Sürelerinin 60 Güne Çıkarılması Hakkında Karar
380 kV Tufanbeyli TES TM-Yeşilhisar TM Enerji İletim Hattı Projesi Kapsamında Bazı Taşınmazların
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
154 kV Doruk HES TM-Dereli HES TM Enerji İletim
Hattı Projesi Kapsamında Bazı Taşınmazların Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
Karar
Erzurum İli Aşkale İlçesinde Kurulacak Olan Tuana Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı
Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
200 LEGES Hukuk Dergisi
2013/4688
2013/4690
2013/4691
2013/4692
2013/4693
2013/4694
2013/4695
2013/4696
2013/4697
HAZİRAN 2013
Bazı Kamu İktisadi Teşebbüslerine Ait Kadro ve
Pozisyonların İptal ve İhdası Hakkında Karar
Pamukkale Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde
Bulunan Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulunun Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe
Bağlı Olarak Turizm Fakültesi Kurulması Hakkında
Karar
Adnan Menderes Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik
Yüksekokulunun Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe Bağlı Olarak Turizm Fakültesi Kurulması
Hakkında Karar
İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı
Olarak Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ile Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Kurulması Hakkında Karar
Turgut Özal Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi
Kurulması Hakkında Karar
Gümüşhane Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde
Bulunan Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulunun Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe
Bağlı Olarak Turizm Fakültesi Kurulması Hakkında
Karar
İstanbul Medipol Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı
Olarak Fen Bilimleri Enstitüsü ile İnsan ve Toplum
Bilimleri Fakültesi Kurulması Hakkında Karar
İstanbul Aydın Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Mühendislik-Mimarlık Fakültesinin
Adının Mühendislik Fakültesi Olarak Değiştirilmesi ve Adı Geçen Rektörlüğe Bağlı Olarak Mimarlık
ve Tasarım Fakültesi ile Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Kurulması Hakkında Karar
Sakarya İli, Erenler İlçesi, Yenimahalle ve Küpçüler
Mahallesi Sınırları İçerisinde Bulunan Bazı Alanların Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar
SAYI: 42
BAKANLAR KURULU KARARLARI 201
17.05.2013 2013/4629
2013/4633
2013/4645
2013/4649
2013/4654
2013/4668
2013/4673
Niğde İlinde Yürütülen Efendibey Mahallesi Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi Kapsamında Bazı
Taşınmazların Niğde Belediyesi Tarafından Acele
Kamulaştırılması Hakkında Karar
Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin
Yabancı Ülkelere Yönelik Nakdi ve Gayrinakdi
Resmi Destekli İhracat Kredileri ile İki Yıl ve Daha
Uzun Vadeli Sigorta İşlemlerine İlişkin Türk Eximbank 2013 Yılı Ülke Limitleri Listesinin Onaylanması Hakkında Karar
Eskişehir İli, Tepebaşı İlçesi, Mustafa Kemal Paşa,
İhsaniye, Hacıalibey, Yeni, Işıklar ve Mamure Mahalleleri ile Odunpazarı İlçesi, Deliklitaş ve Kurtuluş Mahalleleri Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın
Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar
Balıkesir İli, Manyas İlçesinde Tesis Edilecek Günaydın Rüzgar Enerji Santralinin Yapımı Amacıyla
Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
Karar
Ankara İli, Altındağ İlçesi, Seyfi Demirsoy, Hacılar,
Önder, Gültepe, Çalışkanlar ve Beşikkaya-Feridun
Çelik Mahalleleri Sınırları İçerisinde Bulunan Bazı
Alanların Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal
Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Tarafından 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü
Maddesinin (f) Bendi Kapsamında Yapılacak İhalelere İlişkin Esaslar Hakkında Karar
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne Ait “380+154 kV Serbest Bölge-Kepez
Enerji İletim Hattı (Mevcut Hat Yerine) Projesi”
Kapsamında Bazı Taşınmazların Direk Yerlerinin
Mülkiyet Şeklinde, İletken Salınım Gabarisinin ise
İrtifak Hakkı Kurulmak Suretiyle Adı Geçen Genel
Müdürlük Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
202 LEGES Hukuk Dergisi
2013/4676
2013/4677
2013/4678
2013/4689
18.05.2013 2013/4636
2013/4637
2013/4642
2013/4648
HAZİRAN 2013
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi MAKÜ BAKA Teknoloji Geliştirme Bölgesinin Kurulması ile Yıldız
Teknik Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesinin
Sınırlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Karar
Afyonkarahisar İli, Merkez İlçe, Gökçe, Aksaraylı,
Barbaros, Metli, Sümer, Nakilci, Bademli, Fakıpaşa, Hacı Mustafa, Hacı Abdurrahman ve Hacınasuh Mahalleleri Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın
Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar
Kütahya İlinde Bulunan Bazı Alanların Riskli Alan
İlan Edilmesi Hakkında Karar
İstanbul İli, Bağcılar İlçesi, Göztepe, Kemalpaşa,
Demirkapı ve Evren Mahalleleri Sınırları İçerisinde
Bulunan Bazı Alanların Riskli Alan Olarak Belirlenmesi Hakkında Karar
Adana İli, Çukurova İlçesi, Belediyeevleri Mahallesi Sınırları İçerisinde Yer Alan Alanın Riskli Alan
İlan Edilmesi Hakkında Karar
154 kV Sincik Havza TM-Kahta TM Enerji İletim
Hattı Projesi Kapsamında, Bazı Taşınmazların Direk Yerlerinin Mülkiyet Şeklinde, İletken Salınım
Gabarisinin ise İrtifak Hakkı Kurulmak Suretiyle
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne Ait “154 kV (Uzundere-Tahtalı) Brş.NGaziemir Enerji İletim Hattı Projesi” Kapsamında
Bazı Taşınmazlarda İhtiyaç Duyulan Direk Yerlerinin Mülkiyet Şeklinde, İletken Salınım Gabarisinin
ise İrtifak Hakkı Kurulmak Suretiyle Adı Geçen Genel Müdürlük Tarafından Acele Kamulaştırılması
Hakkında Karar
Trabzon İli, Merkez İlçe, Ortahisar Mahallesinde
Bulunan ve 4/4/2011 Tarihli ve 2011/1592 Sayılı
Bakanlar Kurulu Kararıyla Yenileme Alanı Olarak
Kabul Edilen Mülkiyeti Hazineye Ait Bazı Taşınmazların
SAYI: 42
BAKANLAR KURULU KARARLARI 203
23.05.2013 2013/4700
2013/4715
24.05.2013 2013/4707
2013/4708
2013/4710
2013/4711
25.05.2013 2013/4703
30.05.2013 2013/4760
Bedelsiz Olarak Trabzon Belediyesine Devredilmesi Hakkında Karar
Şanlıurfa İli, Kamberiye Mevkiinde Yürütülen
Kentsel Dönüşüm ve Yenileme Projesi Kapsamında Bazı Taşınmazların Şanlıurfa Belediyesi Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
Büyükşehir Belediyeleri, İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Bunların Bağlı Kuruluşlarının Borçlarına
Karşılık Genel Bütçe Vergi Gelirleri Tahsilat Toplamı Üzerinden Ayrılacak Paylardan Yapılacak Kesintilere İlişkin Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Esaslar Hakkında Karar
Gediz Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Yabancı Diller Yüksekokulu Kurulması Hakkında Karar
Yeni Demiryolu ve İkinci Hat Yapımları, Altyapı
Rehabilitasyonu, Elektrifikasyon, Sinyalizasyon ve
Telekomünikasyon Tesisleri Yapımı Projesi Kapsamında Menemen-Manisa İstasyonları Arasının Üç
Hatlı Hale Getirilmesi Amacıyla Bazı Taşınmazlar
ile Üzerindeki Muhdesatın Türkiye Cumhuriyeti
Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik
Yüksekokulunun Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe Bağlı Olarak Turizm Fakültesi Kurulması
Hakkında Karar
Aksaray Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulunun Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe Bağlı
Olarak Turizm Fakültesi Kurulması Hakkında Karar
Kırıkkale İli Merkez Yenimahalle 1. Etap Kentsel
Yenileme (Gecekondu Dönüşüm) Projesi Kapsamında Bazı Taşınmazların Kırıkkale Belediyesi Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
İthalat Rejimi Kararına Ek Karar
204 LEGES Hukuk Dergisi
2013/4761
2013/4763
HAZİRAN 2013
Morityus Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Karar
Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararda
Değişiklik Yapılmasına Dair Karar
YÖNETMELİKLER
TARİH
01.05.2013
02.05.2013
04.05.2013
06.05.2013
KONUSU
Cumhuriyet Üniversitesi Tarım ve Hayvancılık Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Tabiat Varlıkları ve Doğal Sit Alanları ile Özel Çevre Koruma
Bölgelerinde Bulunan Devletin Hüküm ve Tasarrufu Altındaki
Yerlerin İdaresi Hakkında Yönetmelik
Takviye Edici Gıdaların İthalatı, Üretimi, İşlenmesi ve Piyasaya
Arzına İlişkin Yönetmelik
Fazla veya Yersiz Ödemelerin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar
Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Fazla veya Yersiz Ödemelerin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar
Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Elektrik Piyasasında İnşaatına Başlanmış Olan Tesislere Yeni
Üretim Lisansı Verilmesi Hakkında Yönetmelik
Orman Muhafaza Memurlarının Atama ve Yer Değiştirme
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Şeker Depolama Kesintisi ve Prim Ödemeleri Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. Kapsam Dışı Personel
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Kaza Araştırma ve
İnceleme Kurulu Yönetmeliği
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deney Hayvanları
Yetiştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
SAYI: 42
07.05.2013
08.05.2013
09.05.2013
11.05.2013
12.05.2013
13.05.2013
14.05.2013
YÖNETMELİKLER 205
Gaziantep Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ile
Sınav ve Değerlendirme Esaslarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Gaziantep Üniversitesi Naci Topçuoğlu Meslek Yüksekokulu
Önlisans Eğitim-Öğretim ile Sınav ve Değerlendirme Esaslarına
İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Gençlik ve Spor Bakanlığı Uluslararası Gençlik Faaliyetlerine
İlişkin Mal ve Hizmet Alımları İhale Yönetmeliği
Türkiye Denizcilik İşletmeleri Anonim Şirketi İhtiyaç Fazlası ve
İhtiyaç Dışı Malzemeler Değerlendirme ve Satış Yönetmeliği
Ankara Üniversitesi Karşılaştırmalı Medeniyet ve Barış
Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Bayburt Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği
EXPO 2016 Antalya Ajansının Çalışma Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmelik
Atom Enerjisi Uzmanlığı Yönetmeliği
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Yer Değiştirme Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi İhtiyaç Fazlası ve İhtiyaç Dışı
Malzemeler ile İhtiyaç Fazlası, Ekonomik Ömrünü Doldurmuş,
Hurda Taşıt ve İş Makineleri Değerlendirme Yönetmeliği
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
KOSGEB Organlarının Çalışma Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Hacettepe Üniversitesi Ön Lisans, Lisans Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Hacettepe Üniversitesi Yaz Okulu Eğitim-Öğretim Yönetmeliği
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim
Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Kadir Has Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Kadir Has Üniversitesi Yaz Öğretimi Yönetmeliği
Yurt İçinde Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünlerin Nakilleri
Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Genel Havacılık Yönetmeliği (SHY-6B)
206 LEGES Hukuk Dergisi
15.05.2013
16.05.2013
17.05.2013
18.05.2013
20.05.2013
HAZİRAN 2013
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Yurt İdare ve İşletme
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Küme Akademisi ve Rekabet
Araştırmaları, Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmelik
Gümrük Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Yıldız Teknik Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire
Başkanlığı Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair
Yönetmelik
Karayolları Trafik Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
İstanbul Arel Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliği
Iğdır Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
Yönetmeliği
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme
Yönetmeliği
Sağlık Hizmetleri Lisans Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik
Afyon Kocatepe Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesi
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Selçuk Üniversitesi Türk Halk Kültürü Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
EXPO 2016 Antalya Ajansı İnsan Kaynakları Yönetmeliği
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Yönetim Hizmetleri Uzman
Yardımcılığı ve Uzmanlığı Sınavları ile Çalışma Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmelik
Kadir Has Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikte
Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik
Adnan Menderes Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Dokuz Eylül Üniversitesi Yaz Öğretimi Yönetmeliğinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
SAYI: 42
21.05.2013
22.05.2013
23.05.2013
YÖNETMELİKLER 207
Gedik Üniversitesi Avrupa Birliği Uygulama ve Araştırma Merkezi
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Melikşah Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Tarım veya Orman Traktörlerini Tahrik Etmek Üzere Tasarlanan
Motorlardan Çıkan Gaz Emisyonları ve Parçacık Kirleticilere
Karşı Alınacak Tedbirlerle İlgili Tip Onayı Yönetmeliği (2000/25/
AT)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Vakıflar Kültür Varlıkları İhale Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Bilgisayar Mühendisleri
Odası Ana Yönetmeliği
Atatürk Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliği
Hammadde ve Şeker Fiyatları Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Emniyet Genel Müdürlüğü Adına Yükseköğretim Kurumlarında
Okutulacak Öğrencilere Dair Yönetmelik
Anadolu Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliği
Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü
Genel Müzikoloji Anabilim Dalı Hazırlık Sınıfı Eğitim Öğretim ve
Sınav Yönetmeliği
Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları
Bölümü Opera Anasanat Dalı Hazırlık Sınıfı Eğitim Öğretim ve
Sınav Yönetmeliği
Anadolu Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Pilotaj
Bölümü Öğretim ve Sınav Yönetmeliği
Batman Üniversitesi Enerji Teknolojileri Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliği
Batman Üniversitesi İleri Teknoloji Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliği
Batman Üniversitesi Üniversite-Sanayi-İş Dünyası İş Birliğini
Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
2013/4714 Erat Sevkıyat Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik
208 LEGES Hukuk Dergisi
24.05.2013
26.05.2013
27.05.2013
28.05.2013
HAZİRAN 2013
Karayolu Taşıma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Bitlis Eren Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliği
Galatasaray Üniversitesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği
Hacettepe Üniversitesi Ön Lisans, Lisans Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim
Yönetmeliği
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Yaz Okulu Yönetmeliğinin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Pamukkale Üniversitesi Alkol ve Madde Bağımlılığı Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Yeni Yüzyıl Üniversitesi Dil Okulu Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği
Çevre Sağlığı Denetimi ve Denetçileri Hakkında Yönetmeliğin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Gıda Katkı Maddeleri Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına
Dair Yönetmelik
Gıda Maddeleri Üreten İşyerlerinde Verilen Çalışma İznine Ait
İşletmeler İçin Alınacak Ücretlerin Tahsil ve Harcama, Usul ve
Esaslarına Dair Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair
Yönetmelik
Gıda Üretim ve Satış Yerleri Hakkında Yönetmeliğin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha
Merkezi Başkanlığı Hizmet Yönetmeliğinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Personeli Görevde
Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
SAYI: 42
29.05.2013
30.05.2013
YÖNETMELİKLER 209
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Merkez ve Taşra
Teşkilatında Görevli Personele Döner Sermaye Gelirlerinden
Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmeliğin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Sağlık Bakanlığı Sağlık Uzman ve Uzman Yardımcılığı
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Sermaye Piyasasında Bağımsız Dış Denetleme Hakkında
Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Atılım Üniversitesi Uzay Teknolojileri Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliği
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunun Çalışma
Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik
Maden Kanununun I (A) Grubu Madenleri ile İlgili Uygulama
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
EXPO 2016 Antalya Ajansı Mal ve Hizmet Alım-Satım ve Yapım
İşleri İhale Yönetmeliği
Millî Eğitim Bakanlığı Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu
Yönetmeliği
Cumhuriyet Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Kâtip Çelebi ve Eserlerini
Araştırma Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri
Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Merkezi Takas Kuruluşlarının Kuruluş ve Çalışma Esasları
Hakkında Genel Yönetmelik
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı Disiplin Amirleri
Yönetmeliği
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı Sicil Amirleri
Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Sağlık Denetçileri Yönetmeliği
Bayburt Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Bayburt Üniversitesi Yaz Dönemi Eğitim-Öğretim Yönetmeliği
210 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
Mardin Artuklu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliği
GENELGELER
TARİH
KONUSU
08.05.2013
Yusufeli Barajı ve HES Projesi ile İlgili 2013/5 Sayılı Başbakanlık
Genelgesi
TEBLİĞLER
TARİH
02.05.2013
03.05.2013
04.05.2013
05.05.2013
KONUSU
İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:
2005/8)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
Milli Emlak Genel Tebliği (Sıra No: 353)
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 30/4/2013 Tarihli ve 2013/
ÖİB-K-25 Sayılı Kararı
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 30/4/2013 Tarihli ve 2013/
ÖİB-K-26 Sayılı Kararı
2013 Yılı Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi Genel Hükümler
Dış Ticaret Sermaye Şirketlerine İlişkin Karar
Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Bağlı Ortaklıklarının Kadro ve Pozisyon İptal ve İhdas İşlemlerine İlişkin Tebliğ (2013/3)
Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında Genel Tebliğ
(Sıra No: 6)
Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ
İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin Tebliğ (No: 2013/3)
İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (No:
2013/9)
İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (No:
2013/10)
SAYI: 42
09.05.2013
10.05.2013
11.05.2013
13.05.2013
TEBLİĞLER 211
Düz Havşa Başlı (Genel Baş Stili) Tip H veya Tip Z Yıldız Tornavida
Yuvalı Vidalar ile İlgili Tebliğ (TS EN ISO 7046-1, TS EN ISO 70462) (No: MSG - MS - 2013/9)
İmalatçı-İhracatçıların, Şekerli Mamul İhracatı Karşılığında C
Şekeri Taleplerinin Karşılanması Şartları ve Uygulama Esaslarına
Dair Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 3/5/2013 Tarihli ve 2013/75
Sayılı Kararı
Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (89/106/EEC) Kapsamında
Era Laboratuvarları A.Ş.’nin Onaylanmış Kuruluş Olarak
Görevlendirilmesine Dair Tebliğ (Tebliğ No: YİG/2009-09)’de
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: MHG/2013-5)
Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (89/106/EEC) Kapsamında
Türk Standartları Enstitüsü’nün Onaylanmış Kuruluş Olarak
Görevlendirilmesine Dair Tebliğ (Tebliğ No: YİG-15/2007-02)’de
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: MHG/2013-6)
Yurt İçi Sertifikalı Tohum Üretiminin Desteklenmesi Hakkında
Tebliğ (No: 2013/16)
Yurt İçi Sertifikalı Tohum Kullanımı Desteklemesi Hakkında
Tebliğ (No: 2013/17)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 3/5/2013 Tarihli ve 2013/79
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 3/5/2013 Tarihli ve 2013/80
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 3/5/2013 Tarihli ve 2013/81
Sayılı Kararı
Milli Emlak Genel Tebliği (Sıra No: 354)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 10/5/2013 Tarihli ve 2013/82
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 10/5/2013 Tarihli ve 2013/83
Sayılı Kararı
5939 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme
Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
ve Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına
Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik ile
5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme
Yapılmasına Dair Kanuna 662 Sayılı Kanun Hükmünde
212 LEGES Hukuk Dergisi
14.05.2013
15.05.2013
17.05.2013
HAZİRAN 2013
Kararnamenin 73 üncü Maddesi İle Eklenen Hükme Göre Tespit
Edilen Hak Sahipleri Listesi
Elektrik ve Elektronik Sanayi Teknik Komitesinin Oluşumu ve
Görevlerine Dair Tebliğ (SGM 2004-9)’de Değişiklik Yapılmasına
Dair Tebliğ (No: SGM/2013-4)
Çiftçi Kayıt Sistemine Dahil Olan Çiftçilere Mazot, Gübre ve
Toprak Analizi Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ
(No: 2013/14)
Yem Bitkileri Desteklemeleri Uygulama Esasları Tebliği (No:
2013/18)
Araştırma ve Geliştirme Destek Programı Projelerinin
Desteklenmesine İlişkin Tebliğ (No: 2013/19)
Ev Tipi Çamaşır Kurutma Makinelerinin Enerji Etiketlemesine
Dair Tebliğ (SGM-2013/6)
Ev Tipi Çamaşır Makineleri ile İlgili Çevreye Duyarlı Tasarım
Gereklerine Dair Tebliğ (SGM-2011/18)’de Değişiklik Yapılmasına
Dair Tebliğ (SGM-2013/7)
Ev Tipi Çamaşır Makinelerinin Enerji Etiketlemesine Dair Tebliğ
(SGM-2012/6)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (SGM2013/8)
Kaynak Sarf Malzemeleri-Alaşımsız ve İnce Taneli Çeliklerin Elle
Yapılan Metal Ark Kaynağı İçin Örtülü Elektrotlar-Sınıflandırma
ile İlgili Tebliğ (TS EN ISO 2560) (No: MSG-MS-2013/11)
Patates Siğili Görülen Alanlarda ve Güvenlik Kuşağında
Uygulanacak Desteğe İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama
Tebliği (No: 2013/21)
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 13/5/2013 Tarihli ve 2013/
ÖİB-K-29 Sayılı Kararı
İş Yerleri-Yangın Söndürme Cihazlarına Bakım ve Dolum Hizmeti
Veren-Genel Kurallar ile İlgili Tebliğ (TS 11827) (No: MSGMS-2013/10)
İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:
2007/13)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
2013 Yılı Nisan Ayına Ait Dahilde İşleme İzin Belgelerinin (D1)
Listesi
2013 Yılı Nisan Ayına Ait Yurt İçi Satış ve Teslim Belgelerinin (D3)
Listesi
SAYI: 42
18.05.2013
22.05.2013
TEBLİĞLER 213
2013 Yılı Nisan Ayına Ait Hariçte İşleme İzin Belgelerinin (H)
Listesi
2013 Yılı Nisan Ayına Ait Vergi, Resim ve Harç İstisnası
Belgelerinin (Y) Listesi
Firma Talebine İstinaden İptal Edilen Dahilde İşleme İzin
Belgeleri Listesi
Re’sen Kapatılan Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi
3/1 Numaralı Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen
Tebliğ (Tebliğ No: 2012/65)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
(No: 2013/24)
Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2005/1)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2013/7)
İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (No: 2013/8)
Yurt İçi Sertifikalı Fidan/Çilek Fidesi ve Standart Fidan Kullanımı
Desteklemesi Hakkında Tebliğ (No: 2013/20)
İş Kolu Tespit Kararı (No: 2013/23)
Arnavutluk Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında
Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ
Avrupa Birliği Çıkışlı Bazı İşlenmiş Tarım Ürünleri İthalatında
Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ
Avrupa Birliği Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife
Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına
Dair Tebliğ
Bosna ve Hersek Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri
İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
Fas Krallığı Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife
Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına
Dair Tebliğ
Filistin Ulusal Yönetimi Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında
Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ
Gürcistan Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri
İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
214 LEGES Hukuk Dergisi
24.05.2013
25.05.2013
26.05.2013
HAZİRAN 2013
Hırvatistan Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım
Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin
Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
Karadağ Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri
İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
Makedonya Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında
Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ
Mısır Arap Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında
Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ
Sırbistan Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım
Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin
Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
Şili Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri
İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
Tunus Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında
Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ
Ürdün Haşimi Krallığı Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım
Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin
Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
Kamu Personeli Genel Tebliği (Seri No: 4)
İyi Tarım Uygulamaları Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair
Tebliğ (No: 2013/22)
Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği
(No: 2013/29)
Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve
Zarara Katılma Oranları ile Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında
Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Tebliğ (Sayı: 2006/1)’de
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2013/8)
Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları
Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş
Sahalara Dair Yönetmelik Yeterlilik Belgesi Tebliğinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Tebliğ
SAYI: 42
27.05.2013
28.05.2013
29.05.2013
29.05.2013
TEBLİĞLER 215
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/5/2013 Tarihli ve 2013/89
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/5/2013 Tarihli ve 2013/91
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/5/2013 Tarihli ve 2013/93
Sayılı Kararı
İş Kolu Tespit Kararı (No: 2013/24)
İş Kolu Tespit Kararı (No: 2013/25)
İş Kolu Tespit Kararı (No: 2013/26)
İş Kolu Tespit Kararı (No: 2013/27)
Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (III48.1)
Nargile Şişelerinin Üzerine Konulacak Sağlık Uyarılarına İlişkin
Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 27/5/2013 Tarihli ve 2013/94
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 27/5/2013 Tarihli ve 2013/95
Sayılı Kararı
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin
Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/35)’de Değişiklik Yapılmasına Dair
Tebliğ (No: 2013-32/43)
Balıkçı Gemisini Avcılıktan Çıkaranlara Yapılacak Destekleme
Tebliği (No: 2013/25)
Su Ürünleri Yetiştiriciliği Destekleme Tebliği (No: 2013/26)
Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama
Usul ve Esasları Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair
Tebliğ
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/5/2013 Tarihli ve 2013/86
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/5/2013 Tarihli ve 2013/87
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/5/2013 Tarihli ve 2013/92
Sayılı Kararı
Ulusal Meslek Standartlarına Dair Tebliğ
216 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
TÜZÜKLER
TARİH
02.05.2013
KONUSU
2013/4547 Zonguldak Limanı Tüzüğünün Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tüzük
2013/4548 Giresun Liman Tüzüğünün Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tüzük
2013/4549 Samsun Liman Tüzüğünün Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tüzük
2013/4550 Trabzon Liman Tüzüğünün Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tüzük
MİLLETLERARASI ANTLAŞMALAR
TARİH
02.05.2013
03.05.2013
07.05.2013
KARAR
NO
KONUSU
Türk-Özbek Kara Ulaştırması Karma Komisyon
2013/4421 Toplantısı Protokolünün Onaylanması Hakkında
Karar
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
2013/4424
Karşılıklı Korunması ve Teşvikine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanması Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarımsal İşbirliği
2013/4567
Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanması Hakkında
Karar
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Ankara ile
Uluslararası Patates Merkezi Lima-Peru Arasında
Düzenlenen Patates Islahı İçin Araştırma ve Eğitim
2013/4591
Konularında Bilimsel ve Teknik İşbirliği Anlaşma
Muhtırasında Değişiklik Yapılmasına Dair 1
Numaralı Anlaşmanın Onaylanması Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Hırvatistan
2013/4593 Cumhuriyeti
Hükümeti
Arasında
“Türkiye
Cumhuriyeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında
SAYI: 42
MİLLETLERARASI ANTLAŞMALAR 217
2013/4594
2013/4604
2013/4607
2013/4609
2013/4610
08.05.2013
2013/4595
16.05.2013
2013/4631
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
Yönelik Anlaşma”ya İlişkin Değişikliklere Dair Ek
Protokolün Onaylanması Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Danimarka
Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanması
Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çalışma ve
İstihdam Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanması Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanması Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti
Hükümeti
Arasında
Teknik
Düzenlemeler,
Standardizasyon,
Uygunluk
Değerlendirmesi, Akreditasyon ve Metroloji
Alanlarında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanması Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim İşbirliği
Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanması
Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sivil Havacılık
Alanında İşbirliğini Geliştirme Protokolünün
Onaylanması Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 2013-2015
Yıllarına İlişkin Eğitim, Bilim, Kültür ve Sanat,
Kitle İletişim Araçları, Gençlik ve Spor Alanlarında
İşbirliği Programının Onaylanması Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap
2013/4659 Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Spor Alanında
Mutabakat Zaptının Onaylanması Hakkında Karar
218 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik ve Enerji
2013/4660
Alanlarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanması Hakkında Karar
2013/4661
2013/4663
2013/4671
21.05.2013
2013/4632
2013/4640
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilgi ve İletişim
Teknolojileri Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanması Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Arasında Kamu Personel Yönetiminin Geliştirilmesi
ve Desteklenmesi Alanlarında İşbirliğine İlişkin
Protokolün Onaylanması Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti Tarafından, Mısır, Ürdün, Libya,
Tunus, Fas ve Yemen’in Ekonomik Dönüşümünü
Desteklemek Amacıyla, Dünya Bankası Bünyesinde
Oluşturulan Geçiş Fonuna 5.000.000 ABD Doları
Tutarında Nakdi Hibe Verilmesine İlişkin Olarak
Banka İle İmzalanan Anlaşmanın Yürürlüğe Girmesi
Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa
Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı
(IPA) Kapsamında, “Bulgaristan-Türkiye Sınır Ötesi
İşbirliği Programı” ile İlgili Finansman Anlaşmasının
Onaylanması Hakkında Karar
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avustralya
Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Anlaşma’ya
İlişkin Protokolün Onaylanması Hakkında Karar
22.05.2013
Türkiye Cumhuriyeti ile Türkmenistan Arasında Hu2013/4754 kuki ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanması Hakkında Karar
23.05.2013
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim,
2013/4712
Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanması Hakkında Karar
HUKUK HABERLERİ
Yargıtay: Ölen Annenin Maaşını Almak
'Dolandırıcılık' Değil
Yargıtay: Emekli İkramiyesi Haczedilebilir
Tapu, Avukata, 'Taşınmazı Yok' Diye Yanlış
Bilgi Verirse, Dava Nerede Açılır?
Yargıtay, İmam Nikahına Cezayı Bozdu
Habersiz Boşanmada Fatura Postacıya Çıktı
Mahkeme 10 Gün İçinde Tebliğ Edilmeyen
Trafik Cezasını İptal Etti
Banka, Polise de 'Hukuksuzluk' Yaptı
Bekaret Kontrolü Yapmayı
Reddeden Doktora Beraat
Bankalardan Devrim Gibi Kararlar!
Adliyeden Esrar Çalma Girişimi
Bu Haber Binlerce Emekliyi İlgilendiriyor
Mahkemeden Tüketicileri Sevindirecek Karar
SAYI: 42
Y
HABERLER 221
Yargıtay: Ölen Annenin Maaşını Almak
‘Dolandırıcılık’ Değil
argıtay, annesinin ölümünü
Bağ-Kur’a bildirmeyerek, maaşını çekmeye devam eden
kişinin eylemini “dolandırıcılık” değil,
“banka kartının kötüye kullanılması”
suçunu oluşturduğuna karar verdi.
Sakarya’da, ölümünü Bağ-Kur’a bildirmediği annesi adına banka hesabına
yatırılan maaşı banka kartıyla ATM’den
çekmeye devam eden kişi hakkında
dava açıldı.
Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi,
sanık hakkında “nitelikli dolandırıcılık”
suçundan hapis cezası verdi.
Kararın temyiz edilmesi üzerine
dosya, Yargıtay 11. Ceza Dairesine geldi.
Daire, yerel mahkemenin kararını
oy birliğiyle bozdu.
Dairenin kararında, dolandırıcılık
suçunun unsuru hilenin, gerçek kişiye
yöneltilmesi ve hataya düşülerek bu işlem sonucunda onun veya başkasının
mal varlığı aleyhine, sanığın kendine
veya başkalarının yararına haksız menfaat sağlaması gerektiği belirtildi.
Eşinin ölümü üzerine Bağ-Kur tarafından kendisine ölüm aylığı bağlanan
Fatma B’nin kızı olan sanığın, annesinin vefatını Bağ-Kur’a bildirmeyerek,
hesabına yatırılan maaşını ATM’den
çekmeyi sürdürmesinin, oluşa uygun
şekilde kabul edildiği bildirildi.
Buna göre, eylemin 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununun (TCK) 245/1. maddesinde düzenlenen “banka kartının kötüye kullanılması” suçunu oluşturduğu
gözetilmeden, “nitelikli dolandırıcılık”
suçundan hüküm kurulmasının, yasaya
aykırı olduğu bildirildi.
TCK’nın “nitelikli dolandırıcılık” suçunu düzenleyen 158. maddesi, suçun
işlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla
kadar hapis ve beş bin güne kadar adli
para cezası verilmesini öngörüyor.
TCK’nın “Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması” suçunu
düzenleyen 245/1. maddesi ise “Başkasına ait bir banka veya kredi kartını,
her ne suretle olursa olsun ele geçiren
veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi
gereken kişinin rızası olmaksızın bunu
kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç
yıldan altı yıla kadar hapis cezası ve
adli para cezası ile cezalandırılır” hükmünü içeriyor.
AA
222 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
Yargıtay: Emekli İkramiyesi Haczedilebilir
Y
argıtay, ölen babasının borcu
nedeniyle emekli ikramiyesi
haczedilen mirasçının haczini kaldıran
yerel mahkeme kararını bozdu. Kararda “Emekli ikramiyesi, gelir, aylık ve
ödenek niteliğinde olmadığı gibi, haczedilemeyeceğiyle ilgili kanunlarda
herhangi bir hüküm bulunmamaktadır” denildi
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, emekli ikramiyesinin ilgili kanun ve maddelerde
gösterilen kayıt ve sınırlamalara tabi
tutulmaksızın tamamının haczedilebileceğine hükmetti. Çanakkale’de borcunu ödeyemediği için icralık olan bir
kişi, takibin devamı sırasında vefat etti.
İcra Müdürlüğü, alacakları mirasçısına
yönelterek, emekli ikramiyesini haczetti. Mirasçının, haczin kaldırılması
istemiyle açtığı dava, Çanakkale 2. Asliye Hukuk Mahkemesince kabul edildi.
Mahkeme, emekli ikramiyesi ve emekli
maaşının Yargıtay kararlarına göre hak
sahibi kişilere verildiğini, bunların terekeye (ölen kişinin bıraktığı mal) dahil haklardan olmadığını belirtti. Miras
bırakanın mal varlığına dahil olmayan
bu konuda, ölüme bağlı tasarrufta bulunma hakkı da olmadığını ifade eden
mahkeme, bu nedenle yasaya aykırı haczedilen malların, bu tür istirdat
(geri alım) davası ile geri istenebileceğine hükmetti.
Kararın temyiz edilmesi üzerine
dosya, Yargıtay 3. Hukuk Dairesine geldi. Daire, yerel mahkemenin kararını
oy birliğiyle bozdu. Dairenin kararında,
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun geçici maddelerine göre, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununa tabi olanların,bu kanun
kapsamında sigortalı kabul edileceği
belirtildi.
İçtihatlar da bunu söylüyor
KARARDA şöyle devam edildi: “Bu
durumda, emekli ikramiyesinin, ilgili
kanun ve maddelerde gösterilen kayıt ve sınırlamalara tabi tutulmaksızın
tamamının haczi kabildir. Akademik
incelemeler ve Yargıtay içtihatlarının
da ışığındaki gelişmeler neticesinde,
emekli ikramiyesinin haczinin caiz olduğu açıktır. Mahkemece bu hususlar
göz önünde bulundurulmaksızın, yanılgılı düşünce ve yazılı gerekçeyle davanın kabulü doğru görülmemiştir.”
İcra Kanunu böyle bir hüküm içermiyor
5510 sayılı Kanunun 93. maddesine
göre de bu kanun gereğince sigortalılar
ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödeneklerinin, prim alacakları ile nafaka
borçları dışında haczedilemeyeceğinin
hükme bağlandığı anımsatılan kararda,
şu tespitler yapıldı: “Emekli sandığınca şartları oluştuğunda toptan ve bir
defada ödenen emekli ikramiyesi, bu
madde kapsamında sayılan gelir, aylık
ve ödenek niteliğinde olmadığı gibi bu
paranın haczedilemeyeceği yönünde
gerek 5510 sayılı Kanunda gerekse İcra
İflas Kanununda herhangi bir hüküm
de bulunmamaktadır.
Haber Kaynağı: Akşam
SAYI: 42
D
HABERLER 223
Tapu, Avukata, ‘Taşınmazı Yok’ Diye Yanlış
Bilgi Verirse, Dava Nerede Açılır?
avacı tarafından başlatılan icra
takibinde, borçlunun taşınmazına haciz konulması istemiyle yazılan
yazıya, Tapu Sicil Müdürlüğü’nce borçlunun taşınmazının bulunmadığından
bahisle cevap verilmesi ve böylece
haczin yapılamaması sonrasında, taşınmazın satıldığı gerekçesiyle uğranıldığı iddia edilen maddi zararın davalı
idarelerden tazmini istemiyle açılan
davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.
22 Mayıs 2013 Çarşamba 08:00
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO: 2012/136
KARAR NO: 2013/472
KARAR TR: 08.04.2013
(Hukuk Bölümü)
ÖZET : Davacı tarafından başlatılan
icra takibinde, borçlunun taşınmazına
haciz konulması istemiyle yazılan yazıya, Tapu Sicil Müdürlüğü’nce borçlunun taşınmazının bulunmadığından
bahisle cevap verilmesi ve böylece
haczin yapılamaması sonrasında, taşınmazın satıldığı gerekçesiyle uğranıldığı iddia edilen maddi zararın davalı
idarelerden tazmini istemiyle açılan
davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.
KARAR
Davacı : R.A.
Vekili : Av. K.A.
Davalılar : 1-Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğü
2-Adalet Bakanlığı
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, E.A. isimli kişiden, 750.000 TL bedelli alacağı için,
Küçükçekmece 4. İcra Müdürlüğü’nün
2007/10076 sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, borçlunun tüm bilgileri
belirtilerek borçlunun adına kayıtlı gayrimenkullerin haczi için Çorlu Tapu Sicil
Müdürlüğüne yazı yazılmasının talep
edildiğini, İcra Müdürlüğü’nün, borçlunun adına kayıtlı gayrimenkullerin haczi için Çorlu Tapu Sicil Müdürlüğü’ne
2 defa yazı yazdığını, Çorlu Tapu Sicil
Müdürlüğü’nün cevabi yazıları ile, yapılan araştırma sonucunda, herhangi
bir gayrimenkul kaydına rastlanılmadığının belirterek haciz taleplerinin reddedildiğini, oysa ki borçlu adına kayıtlı
gayrimenkulün mevcut olduğunu ve
bilahare 500.000 TL bedelle satıldığını
belirterek, hizmetin kusurlu işletilmesi nedeniyle, davacının zarara uğratıldığından bahisle, fazlaya dair haklar
saklı tutularak 175.000 TL tazminatın
ödenmesine ve 03.05.2010 tarihinden
itibaren ticari faiz işletilmesine karar
verilmesi istemiyle idari yargı yerinde
dava açmıştır.
Davalı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği’nce süresi
içerisinde sunulan cevap dilekçesinde
özetle; görev itirazında bulunulmuştur.
İstanbul 3. İdare Mahkemesi;
27.09.2011 gün, E:2011/1002 sayı ile,
davalı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği’nin görev itira-
224 LEGES Hukuk Dergisi
zının reddine karar vermiştir.
Davalı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği’nin, adli
yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde
verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı;
‘’Dava konusu olayda, davacı adli yargı
yerinde başlattığı icra takibinin kesinleşmesi sonucu, alacağını cebren icra
takibi yolu ile tahsil edebilmek amacıyla, borçlunun gayrimenkullerinin kayıtlı bulunduğu Küçükçekmece Tapu Sicil
Müdürlüğü’ne haciz şerhi talimatını talep ettiği halde, davalı idarenin ihmali
nedeniyle borçlunun gayrimenkullerini
tespit edememesi ve talebi reddetmesi sonucu borçlunun adına kayıtlı bir
gayrimenkulü üçüncü kişilere satarak
icra takibinden kaçırdığı ve icra takibinin sonuçsuz kalmasından doğan zararda sorumluluğun devlete ait olduğu
belirtilerek, uğranılan zararın devletçe
karşılanması gerektiği ileri sürülmüştür.Mevzuatımızda bazı durumlarda
yargısal işlemlere yardımcı kimi idari
faaliyetlerden dolayı Devletin sorumluluğunu öngören istisnai düzenlemeler bulunmaktadır. Yargılama sürecine
katkıda bulunan işlemler nedeniyle
Devletin sorumluluğunun kabul edildiği durumlarda, bu sorumluluğun denetiminin de aynı yargı düzeni içinde yapılmasının gözetildiği anlaşılmaktadır.
Nitekim, Medeni Kanun’un 1007. maddesinde “Tapu sicilinin tutulmasından
doğan bütün zararlardan Devlet so-
HAZİRAN 2013
rumludur. Devlet, zararın doğmasında
kusuru bulunan görevlilere rücu eder.
Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar,
tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür. “ hükmü yer almaktadır.
Dava konusu olayda, davacı tarafından
taşınmazın kesinleşmiş icra takibinin
sonuçsuz bırakılmasında, Tapu kayıtlarında gerekli incelemeyi yapmayan ve
haciz şerhi talimatının yerine getirilememesi sonucu borçlunun mal kaçırmasına fırsat verilerek takibin kısmen
sonuçsuz bırakmasında sorumluluğunun devlete ait olduğu, bu nedenle
uğranılan zararın devletçe karşılanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, taşınmazın icra müdürlüğü kararı üzerine
tespit ve haciz şerhinin talep edildiği,
bu kararın ise yargısal bir nitelik taşıdığı için idari bir işlem veya eylem olarak
kabul edilemeyeceği görülmektedir.
Açıklanan duruma göre, Küçükçekmece 4. İcra Müdürlüğünün haciz takibinin sonuçsuz bırakılması nedeniyle
uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini
istemiyle açılan davada; tapu sicilinin
tutulmasından doğan zarar nedeniyle
devletin özel hukuk ilkeleri gereğince
sorumluluğunu düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesinde
yer alan düzenleme uyarınca davanın
görüm ve çözümünde adli yargı yeri
görevlidir.’’ demek suretiyle, 2247 sayılı Kanun’un 10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına karar vermiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13.
maddesine göre, Danıştay Başsavcısından yazılı düşüncesi istenilmiştir.
SAYI: 42
Danıştay Başsavcısı; ‘’Anayasanın
125’inci maddesinde, idarenin kendi
eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme
bağlanmıştır. 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun “idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2 nci maddesinin 1’inci bendinde
de; idari işlemler hakkında yetki, şekil,
sebep, konu ve maksat yönlerinden
biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları;
idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları dava muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile tahkim
yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve
sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin
yürütülmesi yapılan her türlü idari
sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmıştır.
Görüldüğü üzere; İdari Yargının görev
alanı, İdare Hukuku kuralları içinde,
kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade beyanıyla tesis edilen idari işlemler,
idari eylemler ve idari sözleşmelerden
doğan uyuşmazlıklar sebebiyle açılan
davaların görüm ve çözümüyle sınırlıdır. İdarenin yürütmekle yükümlü
olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel
nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk
olarak tanımlanan hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya
hiç işlememesi (eylemsizlik) hallerinde
gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmak-
HABERLER 225
tadır. Öte yandan; her ne kadar, Türk
Medeni Kanununun 1007’ nci maddesinde, “Tapu sicilinin tutulmasından
doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında
kusuru bulunan görevlilere rücu eder.
Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar,
tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.”denilmekte ise de;
tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından tapu sicilinin tutulmasından
doğan zararlardan ötürü Devletin sorumlu olacağı ilkesini benimseyen bu
madde, zararın, sicilin tutulması ile ilgili bir işlemden veya böyle bir işlemin
yerine getirilmemiş olmasından doğmuş bulunması halinde uygulanabilir
niteliktedir. Oysa; olayda, tapu sicilinin
hatalı tutulmasından doğan bir zarar
söz konusu değildir. Tazminat istemi,
zararın, davacının borçlusu adına kayıtlı taşınmaz bulunmasına karşın, icra
takibi sırasında yazılan yazıda taşınmazın bulunmadığı belirtilmek suretiyle
gerçeğe aykırı bilgi verilmesinden kaynaklanan hizmet kusurundan doğduğu
iddiasına dayalıdır. İdarenin hizmet
kusurundan doğan zararların tazmini
istemini konu alan davaların görüm çözümü ise, yukarıda açıklandığı gibi idari
yargı yerlerine aittir.’’ demek suretiyle,
2247 sayılı Kanunun 13’ üncü maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının olumlu görev uyuşmazlığı
çıkarılması talebinin reddi gerektiğini
belirtmiştir.
226 LEGES Hukuk Dergisi
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk
Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün
Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL,
Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Metin
ULUKANLIGİL’in katılımlarıyla yapılan
8.4.2013 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve
dava dosyası örneği üzerinde 2247
sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince
yapılan incelemeye göre, davalı Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü Hukuk
Müşavirliği’nin anılan Yasanın 10/2.
maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının
reddedilmesi ve dahi 12/1.maddede
belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı’nca, davalı Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği
açısından,10.maddede öngörülen biçimde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin
herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: RaportörHakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli
olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki
belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. BAYHAN”ın davada
adli yargının, Danıştay Savcısı Tuncay
DÜNDAR’ın ise davada idari yargının
görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ
GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
HAZİRAN 2013
Dava, davacının, borçlusu aleyhine
yürüttüğü icra takibi sırasında Çorlu
Tapu Sicil Müdürlüğü’nün borçlu adına taşınmaz bulunmadığına dair yazısı
üzerine haczin gerçekleştirilememesi
ve sonrasında taşınmazın üçüncü kişiye satılması sonucu uğradığını iddia
ettiği maddi zararın faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
Anayasa’nın 125. maddesinin son
fıkrasında, “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle
yükümlüdür” ve 129. maddesinin beşinci fıkrasında, “Memurlar ve diğer
kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan
tazminat davaları, kendilerine rücu
edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak
idare aleyhine açılabilir” denilmiştir.
657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun 13. Maddesinde; ‘’Kişiler
kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili
olarak uğradıkları zararlardan dolayı
bu görevleri yerine getiren personel
aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine
dava açarlar. Ancak, Devlet dairelerine tevdi veya bu dairelerce tahsil veya
muhafaza edilen para ve para hükmündeki değerli kağıtların ilgili personel tarafından zimmete geçirilmesi halinde,
zimmete geçirilen miktar, cezai takibat
sonucu beklenmeden Hazine tarafından hak sahibine ödenir. Kurumun, genel hükümlere göre sorumlu personele
rücu hakkı saklıdır. İşkence ya da zalimane, gayri insani veya haysiyet kırıcı
muamele suçları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen ka-
SAYI: 42
rarlar sonucunda Devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele
rücu edilmesi hakkında da yukarıdaki
fıkra hükmü uygulanır.12 nci maddeyle
bu maddede belirtilen zararların nevi,
miktarlarının tespiti, takibi, amirlerin
sorumlulukları ve yapılacak işlemlerle
ilgili diğer hususlar Başbakanlıkça düzenlenecek yönetmelikle belirlenir”
hükmü yer almıştır.
2577 sayılı idari Yargılama Usulü
Kanunu’nun “idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2 nci
maddesinin 1’inci bendinde de; idari
işlemler hakkında yetki, şekil, sebep,
konu ve maksat yönlerinden biri ile
hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler
tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel
hakları dava muhtel olanlar tarafından
açılan tam yargı davaları ile tahkim
yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve
sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin
yürütülmesi yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari
dava türleri olarak sayılmıştır.
Anlaşıldığı üzere, İdari Yargının görev alanı, İdare Hukuku kuralları içinde,
kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade beyanıyla tesis edilen idari işlemler,
idari eylemler ve idari sözleşmelerden
doğan uyuşmazlıklar sebebiyle açılan
davaların görüm ve çözümüyle sınırlıdır. İdarenin yürütmekle yükümlü
olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel
HABERLER 227
nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk
olarak tanımlanan hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya
hiç işlememesi (eylemsizlik) hallerinde
gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Her ne kadar, Türk Medeni Kanununun 1007’ nci maddesinde, “Tapu
sicilinin tutulmasından doğan bütün
zararlardan Devlet sorumludur. Devlet,
zararın doğmasında kusuru bulunan
görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin
bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” denilmekte ise de; tapu sicilinin
önemi ve kişilerin bu sicile olan güven
duygularını sağlamak bakımından tapu
sicilinin tutulmasından doğan zararlardan ötürü Devletin sorumlu olacağı ilkesini benimseyen bu madde, zararın,
sicilin tutulması ile ilgili bir işlemden
veya böyle bir işlemin yerine getirilmemiş olmasından doğmuş bulunması
halinde uygulanabilir niteliktedir. Olayda, tapu sicilinin hatalı tutulmasından
doğan bir zarar söz konusu olmayıp,
tazminat istemi, zararın, davacının
borçlusu adına kayıtlı taşınmaz bulunmasına karşın, icra takibi sırasında yazılan yazıda taşınmazın bulunmadığı
belirtilmek suretiyle gerçeğe aykırı bilgi verilmesinden kaynaklanan hizmet
kusurundan doğduğu iddiasına dayalıdır.
Hizmetle ilgili olarak veya hizmetin
görülmesi sırasında kamu görevlisinin
ağır bir kusur işlemesi, genel olarak
“kişisel kusur” sayılmakla birlikte, bu
olgu, kimi durumlarda ve olayda oldu-
228 LEGES Hukuk Dergisi
ğu gibi, personel üzerindeki gözetim ve
denetim görevinin yerine getirilmesi
bakımından idarenin hizmet kusurunu
ortadan kaldırmamaktadır.
Bu durumda, kamu görevlilerinin hizmetin yürütülmesi sırasındaki
kusurlu eylemlerinin, idare yönünden nesnel nitelik taşıyan “hizmet
kusuru”nu oluşturmasına ve yukarıdaki düzenlemelere göre, idarenin hizmet kusurunun, hizmetin kuruluş ve
işleyişi ile personel üzerindeki gözetim
ve denetim görevinin yerine getirilmesi yönlerinden idare hukuku esasları
çerçevesinde yargısal denetiminin ida-
HAZİRAN 2013
ri yargı yerlerince yapılacağı sonucuna
varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ
YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın,
BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 8.4.2013
gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK
karar verildi
Haber Kaynağı: memurlar.net
Yargıtay, İmam Nikahına Cezayı Bozdu
Y
argıtay 14. Ceza Dairesi,
Diyarbakır’da 34 yıl önce kıydırdığı imam nikahı nedeniyle hakkında
2009 yılında dava açılan sanığa ceza
veren yerel mahkeme kararını zamanaşımı nedeniyle bozdu.
Yargıtay
14.
Ceza
Dairesi,
Diyarbakır’da 34 yıl önce kıydırdığı
imam nikahı nedeniyle hakkında 2009
yılında dava açılan sanığa, evlenme olmaksızın evlenmenin dinsel törenini
yaptırma suçundan ceza veren yerel
mahkeme kararını bozdu.
Diyarbakır’da 1979 yılında resmi
evlilik yapmadığı kişiyle imam nikahı
kıydıran C.D. hakkında 2009 yılında
kamu davası açıldı. Çermik Sulh Ceza
Mahkemesi, C.D’nin, aralarında “evlenme olmaksızın evlenmenin dinsel
törenini yaptırma suçundan” cezalandırılmasına karar verdi.
Kararın temyiz edilmesi üzerine
dosyayı görüşen Yargıtay 14. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.
Söz konusu suçun süregelen suçlardan
olmadığı belirtilen kararda, bu suça
öngörülen cezanın üst sınırı itibarıyla, suç tarihinde yürürlükte bulunan
765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK)
102/4. maddesinde belirtilen 5 yıllık
asli zamanaşımına tabi bulunduğu vurgulandı.
Kararda, şu ifadelere yer verildi:
“Suçun işlendiği 1979 yılından iddianamenin düzenlendiği 2009 yılına
kadar yaklaşık 30 yıllık sürenin geçmesi
ve dosya kapsamından zamanaşımını
durduran veya kesen herhangi bir sebebin gerçekleşmediğinin anlaşılmasına göre kanunda bu suç için öngörülen
zamanaşımı süresinin geçtiği anlaşıldığı halde davanın zamanaşımı nede-
SAYI: 42
HABERLER 229
niyle düşürülmesi yerine yazılı şekilde
mahkumiyet kararı bozmayı gerektirmiştir.”
Kararda, bu konunun yeniden yargılamayı gerektirmediği bu nedenle açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine hükmedildi.
AA
Habersiz Boşanmada Fatura Postacıya Çıktı
İ
zmir’deki habersiz boşanma davasında usulsüz tebligat yapan PTT
görevlisi 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde
özel kalem memuru olarak çalışan Güzide T., 2011 yılı Eylül ayında kendisini
döven işadamı eşi Giray T.’den şikayetçi
olmak için gittiği karakolda, boşandığını öğrendi. Genç kadın, boşanma davasıyla ilgili bilgisi bulunmadığını belirtip,
usulsüz tebligat yapan PTT görevlisi
Yaşar Y. hakkında suç duyurusunda
bulundu. Açılan davada tutuksuz yargılanan Yaşar Y., 3 ay hapis cezasına
çarptırıldı.
İşadamı Giray T., iddiaya göre tazminat ve nafaka ödememek için memur olan eşi Güzide T.’den habersiz,
İzmir 1’inci Aile Mahkemesi’nde boşanma davası açtı. PTT görevlisi Yaşar
Y.’den tebligatları alan site görevlileri
A.D. ve E.E. de Güzide T.’ye haber vermedi. Boşanma davası 2011 yılı Kasım
ayında Güzide T.’nin hiç haberi olmadan sonuçlandı. Bilgisayar kayıtlarında
boşanmış olduğunu öğrenen Güzide T.,
boşanmayla ilgili kendisine hiçbir tebli-
gat gelmediğini belirtip, avukatı Namık
Kemal Güney aracılığıyla işadamı eşi
Giray T., tebligatı alan site güvenlik görevlileri A.D., E.E. ve PTT görevlisi Yaşar
Y. hakkında suç duyurusunda bulundu.
HİLELİ TEBLİGAT
Savcılık, Giray T. ile tebligatı alan
site güvenlik görevlileri A.D. ve E.E.
hakkında, ’resmi belgede sahtecilik’
suçundan 3 yıldan 7.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle İzmir 9’uncu Asliye
Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaları
için dava açerken, posta görevlisi Yaşar
Y. hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Avukat Namık Kemal
Güney, Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itiraz sonucu posta görevlisi Yaşar
Y. hakkında da İzmir 21’inci Sulh Ceza
Mahkemesi’nde ’görevi kötüye kullanmak’ suçundan 1 ile 3 yıl arasında
hapis cezası istemiyle dava açılmasını
sağladı.
Bugün yapılan duruşmaya, tutuksuz yargılanan Yaşar Y. ile Güzide T.’nin
avukatı Namık Kemal Güney ve tanık
olarak dinlenen, tebligatı alan site güvenlik görevlileri katıldı. Sanık Yaşar Y.,
230 LEGES Hukuk Dergisi
üzerine atılı suçlamayı kabul etmedi.
Avukat Güney, suçun sabit olduğunu
belirterek, sanığın cezalandırılmasını
istedi. Yargılama sonunda sanık Yaşar
Y., önce 3 ay hapis cezasına çarptırıldı,
ardından cezası 2 ay 15 güne indirilip,
ertelendi. Avukat Güney, mahkemenin
verdiği bu cezayla, müvekkillinin ’hileli
tebligat’ aldığının kanıtlandığını söyledi.
İLK DAVA AÇILMAMIŞ SAYILDI
Giray T. ile tebligatı alan site güvenlik görevlileri A.D. ve E.E.’nin ’resmi
belgede sahtecilik’ suçundan yargılandıkları İzmir 9’uncu Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki dava ise henüz sonuçlan-
HAZİRAN 2013
madı.
Güzide T.’nin, kendisine tebligat yapılmadığını belirtip, davanın yenilenmesi için ’iade-i muhakeme’ talebiyle
açtığı İzmir 13’üncü Aile Mahkemesi’ndeki boşanma davası ise bir süre
önce sonuçlandı. Mahkeme, Güzide
T.’ye 150 bin lira tazminat ödenmesine
karar verdi, velayetini anneye bıraktığı
çocuklarına aylık 200 lira nafaka bağladı. Hakim, ilk boşanma davasını da hiç
açılmamış sayıp, davayı bitirdi.
Bahri KARATAŞ/İZMİR, (DHA)
Mahkeme 10 Gün İçinde Tebliğ Edilmeyen
Trafik Cezasını İptal Etti
B
akırköy 4. Sulh Ceza Mahkemesi
10 gün içinde tebliği edilmeyen
trafik cezasını iptal etti. Avukat Zeki
Bulgan trafik cezası kesilen sürücüleri ‘Ceza makbuzundaki tebliğ tarihine
dikkat edin’ diye uyardı.
Atatürk Havalimanı’nda yasak bölgeye park ettiği gerekçesiyle Cengiz
Bulgan’ın otomobiline polis 6 Aralık
2012 günü 72 lira trafik cezası kesti.
Bulgan, cezadan habersiz yoluna devam etti. İstanbul Emniyet Müdürlüğü,
10 iş gün içerisinde tebliğ etmesi gereken, cezayı Bulgan’a tebliğ edilmek
üzere 26 Aralık 2013 günü postaya verdi.
TEBLİĞ SÜRESİ 10 İŞ GÜNÜ
Bunun üzerine Cengiz Bulgan’ın
avukatı Zeki Bulgan, Bakırköy 4. Sulh
Ceza Mahkemesi’ne cezanın iptali için
dava açtı. Dilekçesinde cezaların tebliği
ile ilgili Karayolları Trafik Kanunun’daki
değişikliklere dikkat çekti.
Bakırköy 4. Sulh Ceza Mahkemesi,
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün kestiği cezayı 10 gün içinde tebliğ işlemine
başlamadığını belirterek cezanın iptal
edilmesine hükmetti.
Avukat Zeki Bulgan, kararın emsal
nitelikte olduğunu belirterek “Karayolları Trafik Kanunu çerçevesinde plakaya kesilen cezalarda tebliğ süresine
uyulması gerekiyor. Sürücülerin ceza
makbuzu eline ulaşınca tarihe ve tebliği işlemini başlangıç tarihine dikkat
etmeleri yeterli” diye konuştu.
Haber Kaynağı: Radikal
SAYI: 42
HABERLER 231
Banka, Polise de ‘Hukuksuzluk’ Yaptı
B
ir banka, polis memurunun kredi kartı borcundan dolayı icra
takibi başlatmadan maaşına el koydu.
Bankanın uygulamasına tepki gösteren 18 yıllık polis memuru Ateş,
“Maaşı çekmek için gittiğim ATM’de
bir kuruş para çekemedim. Bankanın
ATM’si maaş kartımı bile yuttu. Ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Yetkililerden hukuksuz bir uygulama için ilgi
bekliyorum.” dedi.
Adana Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Kadir Ateş, kredi
kartı ile yaptığı alışverişlerden dolayı
zor duruma girdi. Ateş, ev taksitinden
dolayı, 4 ay boyunca kart borcunu ödeyemedi. Bu süre zarfında banka, kredi
kartına faiz işletti, alacağı için icra takibi başlatmadı. Polis memuru Ateş, bu
ay alacağı maaşı çekmek için bankaya
gittiğinde acı sürprizle karşılaştı. Maaş
kartını taktığı ATM cihazı kartını yuttu,
hesabını da bloke etti. 7 bin lirayı bulan
kredi kartı borcu için bankanın tarafına hiçbir ihbarname göndermediğini
iddia eden Ateş, icra takibi de başlatılmadığını belirtti.
Bankanın yaptığı uygulama karşısında şaşkına dönen polis memuru
Ateş, “Bu bankadan maaş alıyordum.
Kredi kartı borcumda gecikme vardı.
Maaşımı alacağım zaman bankamatik
kartıma el konuldu. Maaş hesabıma
bloke konuldu. Kredi kartı borcumu
ödeyemediğim için bana hiçbir yasal
takip ve icra işlemi yokken, tebliğ yapılmamışken maaşımın 3’te 2’lik kısmına
el koydu. Maaştan bilindiği kadarıyla
4’te bir oranında icra kesintisi olabilir.
Bir memurun, bir çalışanın maaşının
tamamı nasıl elinden alınır. İlgililerden,
yetkililerden yardım bekliyorum. Banka benim maaş kartıma bloke koyuyor,
iptal ediyor. Böyle hukuksuz bir işlem
olur mu, derdimizi anlatacağımız bir
yer yok.” diye konuştu.
“BANKA KREDİ KARTI BORCU İÇİN
MAAŞIN TAMAMINA EL KOYAMAZ”
Avukat Cumali Konca, bankanın
kredi kartı borcunu ödeyemeyen memurun maaşının tamamına el koymasının hukuksuz olduğunu söyledi. Bankanın alacağı için icra müdürlüğünden
memurun çalıştığı kuruma bildirim yapılması gerektiğini anlatan Konca, bunun ardından maaşın 4’te biri oranında
kesinti yapılabileceğini bildirdi. Konca,
“Ancak bankalar bunu zaman zaman
hukuksuz bir işlem olmasına rağmen
uyguluyor. Kişinin bu uygulama için
savcılığa ihbarda bulunup tüketici
mahkemesine dava açması gerekiyor.”
dedi.
Cihan
232 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
Bekaret Kontrolü Yapmayı Reddeden Doktora Beraat
E
dirne’de cinsel istismara uğradıkları iddia edilen yaşları 10 ile
13 arasında değişen 3 kız çocuğuna,
istemedikleri için iç ve dış beden muayenesi yapmayan ve hakkında 3 aydan
1 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan
Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi
Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürcan Altun ikinci
duruşmada beraat etti
EDİRNE - Edirne 1’nci Sulh Ceza
Mahkemesi’ndeki davanın ikinci duruşmasına hakkında 3 aydan 1 yıla kadar hapis istemiyle açılan Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi Hastanesi
Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Gürcan Altun ve avukatı Ziynet Özçelik katıldı. Duruşmada suçlanın kabul edilemeyeceğini ifade eden
Av. Özçelik, zorla beden muayenesinin
yapılmasının yasalar ve uluslararası
sözleşmelere aykırı olduğunu belirterek, “Zorla beden muayenesi yapmak
ne kendi yasalarımıza ne de uluslararası sözleşmelere göre mümkün değildir,
ortada suç yoktur. Bu nedenle beraatına karar verilmesini talep ediyoruz
dedi.
MAHKEME: SUÇ KASTI YOK
Edirne 1’nci Sulh Ceza Mahkemesi
Hakimi Hüseyin Öksüz, Prof. Dr. Gürcan Altun’un suç kastı olmadığını belirterek davadan beraat ettirdi. Öksüz
kararında şu ifadelere yer verdi:
“Her ne kadar sanık Gürcan
Altun’un Görevi ihmal ve adli görevi
kötüye kullanmak suçlarından cezalandırılması için kamu davası açılmışsa da
sanığın atılı suçta, suç kastı bulunmadığı anlaşıldığından yasa unsurları oluşmayan müsned suçtan sanığın beraatına karar verildi.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri
Sendikası, Adli Tıp Uzmanları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Edirne
Barosu temsilcileri ve Tıp Fakültesi
çalışanları da Prof. Dr. Gürcan Altun’a
destek vermek için adliyeye geldi. Dava
çıkışında konuşan Altun, “Bugün hakkımda açılan dava beraatla sonuçlandı.
Burada aslında bu duruşmanın sonucu
şöyle yorumlanması gerekiyor. Doktor
Gürcan Altun’un ceza almaması değil, burada bir iç beden muayenesine
gönderilen bir cinsel suç mağdurunun
muayeneyi kabul etmediği takdirle zorla edilemeyeceğinin aslında mahkeme
ve bağımsız Tür yargısı tarafından da
bunun ortaya konduğunu söyleyebiliyoruz. Bu karar bu niteliktedir. Umarım
bundan sonra hiçbir meslektaşım, muayeneyi kabul etmeyen, adli gerekçelerle gönderilen kişilerin muayenesini
yapmadığı için haklarında soruşturma
açılmaz, davalar yürütülmez şeklinde
konuştu.
‘HUKUKÇULARI EĞİTİYORUZ’
Davaya destek veren Türkiye İnsan
Hakları Vakfı yönetici Prof. Dr. Şebnem
Korur Fincancı, bu tür davalardan alınan beraat kararlarının ‘eğitim’ niteliği
taşıdığını ifade ederek, “Bu mücadeleyle, meslektaşlarımızın onurlu tutumlarıyla, Türkiye’nin bir çok yerinde
bu yargılamalarla yavaş yavaş, eğitim
SAYI: 42
HABERLER 233
niteliğinde bence bunlar. Meslektaşlarımız hukukçuları böylece eğitmiş oluyorlar. Demek Hukuk Fakülteleri eğitemiyor, bize düşüyor bu görev, dedi.
OLAY NEYDİ?
Edirne Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’ne ait Kız Yetiştirme
Yurdu’nda kalan ve cinsel istismara
uğradıkları iddia edilen yaşları 10 ile
13 arasında değişen 3 kız çocuğu, iç
ve dış beden muayenesinin yapılması
için mahkeme kararıyla geçen 11 Ocak
günü polis nezaretinde Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi Hastanesi
Adli Tıp Anabilim Dalı’na gönderildi. O
gün nöbetçi olan öğretim üyesi Prof. Dr.
Gürcan Altun, kızlara kendilerini nasıl
muayene edeceğini anlattı. Ancak kız
çocukları muayeneyi kabul etmeyince,
Prof. Dr. Altun tutanak tutarak durumu
Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirdi. Bunun üzerine savcılık tarafından
Prof. Dr. Altun hakkında ‘Görevi ihmal
ve adli görevi kötüye kullanmak’ suçlamasıyla iddianame hazırladı.(DHA)
Bankalardan Devrim Gibi Kararlar!
B
ankalar her bir ürün veya hizmet için müşteri talebini alacak.
Sözleşmeler en az 12 punto ve koyu siyah harflerle yazılacak.
Türkiye Bankalar Birliği’nden (TBB)
yapılan açıklamaya göre, Türkiye’de faaliyet gösteren tüm mevduat bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarının
üye olduğu TBB, 9 Mayıs 2013 tarihli
Yönetim Kurulu kararı ile iki yeni tebliğ
yayınladı.
“Bankaların Bireysel Müşterileriyle Yapacakları Sözleşmelerin Şekil ve
İçeriğinde Yer Alması Gereken Asgari
Hususlar ile Sözleşmelerin Uygulanacağı İşlemlere İlişkin Usul ve Esaslar”
hakkında yeni tebliğde bankaların bireysel müşterileriyle yapacakları sözleşmelerin şekil ve içeriği belirlenirken,
“Müşteri Şikayetleri Hakem Heyetinin
Oluşumu, Çalışma Esas ve Usulleri”
hakkında tebliğde Müşteri Şikayetleri
Hakem Heyetinin çalışma esasları ile
ilgili değişiklikler yapıldı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) rehberliğinde
ve uygun görüşü alınarak hazırlanan
banka sözleşmeleriyle ilgili düzenlemede, bankaların bireysel müşterilerinin alacakları ürün ve hizmetler hakkında önceden açıkça ve doğru şekilde
bilgilendirilmesi hedefleniyor.
1 Eylül 2013 tarihinden itibaren geçerli olacak “Bankaların Bireysel Müşterileriyle Yapacakları Sözleşmelerin
Şekil ve İçeriğinde Yer Alması Gereken Asgari Hususlar ile Sözleşmelerin
Uygulanacağı İşlemlere İlişkin Usul ve
Esaslar” hakkında tebliğde bankaların
bireysel müşterileri ile yapacakları sözleşmelerin şekil ve içeriğinde yer alması gereken asgari hususlar belirlendi.
Sözleşmeler 12 punto
234 LEGES Hukuk Dergisi
Yeni tebliğde, her bir ürün veya hizmet için ayrı ayrı olmak üzere müşterinin talebinin alınması zorunlu hale
getirildi. Bankalar müşteri taleplerini
alırken sundukları ürün veya hizmet
hakkında müşteriyi ilgili konunun faiz
ve ücretleri konusunda bilgilendirecek.
Yeni tebliğe göre tüketici kredisi
sözleşmeleri ve kredi kartı sözleşmeleri Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunun 6. maddesi uyarınca en az 12
punto ve koyu siyah harflerle yazılı olarak düzenlenecek. Ayrıca sözleşmeye
ek olarak, müşterilere maddi yükümlülük doğuran hususların belirtildiği
bir bilgi formu hazırlanarak müşteriye
iletilecek.
Tebliğ ile ayrıca faiz ve ücretlerdeki
değişikliklerin müşteriye en az 30 gün
önce etkin bir yolla bildirilmesi zorunluluğu getirildi. Bu bildirim üzerine
müşterinin, yeni dönem başladıktan
itibaren 10 gün sonrasına kadar ürünün veya hizmetin kullanımından vazgeçme hakkı olacak.
İşlemeyen hesap iptal
En az 180 gün süreyle hareket görmeyen kredi kartları, vadesiz mevduat
ve özel cari hesaplardan ücret alınmadan önce, müşteriye 30 gün içinde
ilave maliyete katlanmaksızın hesabı
kapatma hakkının bulunduğu aksi takdirde bankanın ücret tahakkuk ettirebileceği ve/veya ürünü/hesabı/hizmeti
kapatılabileceği hususunda bilgilendirme yapılacak.
Yeni tebliğ ile ilgili hususlar 1 Eylül 2013 tarihinden itibaren geçerli
olmakla birlikte, müşterilere maddi
HAZİRAN 2013
yükümlülük doğuran hususlarda yapılacak değişiklikler için getirilen bildirim
ve bilgilendirme yükümlülükleri bu tarihten önce yapılmış sözleşmeler için
de uygulanacak.
Hakem Heyeti’ne uzatma
“Müşteri Şikayetleri Hakem Heyetinin Oluşumu, Çalışma Esas ve Usulleri”
hakkında tebliğe göre mevduat sahiplerinin Hakem Heyeti’ne başvuru süresi 30 günden 60 güne çıkarılarak banka
müşterilerine daha uzun süre tanındı.
Bununla birlikte, başvurunun, şikayete
konu olan işlem veya eylem gerçekleştiği tarihten itibaren Hakem Heyetine
iletilme süresi 1 yıldan 2 yıla çıkarıldı.
Mevduat sahiplerinin başvurularında artış olması dolayısıyla, Müşteri
Hakem Heyeti’nin başvuruyu sonuçlandırma süresi ise 30 günden 90 güne
çıkarılarak, ihtilaflı hususların sonuçlandırılması konusunda Hakem Heyetine daha uzun süre verildi.
Bankalara ise müşteri şikayetini
üyesi olduğu birliğin heyetine iletme
hakkı olduğu hususunda 60 gün içinde
müşterilerini bilgilendirme yükümlülüğü getirildi.
Ayrıca tebliğe göre, Heyet tarafından verilecek, tutarı 2 bin liraya kadar
olan uyuşmazlıklarla ilgili kararlar, yargı yolu açık olmak üzere bankalar
tarafından uygulanacak.
Haber Kaynağı: CNN Türk
SAYI: 42
HABERLER 235
Adliyeden Esrar Çalma Girişimi
B
ingöl’ün Genç Adliyesi Adli Emanet Bürosu’na esrar çalmak için
giren bir kişi, polis tarafından kıskıvrak
yakalandı.
Alınan bilgiye göre, geçtiğimiz hafta
içinde Genç’e bağlı Büyükçağ köyünde
ele geçirilen 250 kilogram esrar maddesinin Genç Adliyesi Adli Emanet
Bürosu’nda muhafaza edildiğini düşünen bir zanlı, cumartesi gecesi esrar
maddesini çalmak için buraya girdi.
Adliye nöbetçisini atlatıp içeri giren
zanlı, adli emanet bürosunun kapısını
kırarak içeri girdi. Çalmak istediği esrar maddesi, bir önceki gün işlemlerinin tamamlanmasının ardından imha
edilmek üzere adliyeden götürüldüğü
öğrenilirken, karanlıktan faydalanan
şahıs ise kayıplara karıştı.
Olayın fark edilmesi üzerine MOBESE kayıtlarını inceleyen polis, kameralara takılan şüpheli şahısları mercek
altına aldı. Üzerindeki kıyafetler ve
davranışlarından yola çıkan polis, kısa
sürede zanlıyı gözaltına aldı. Emniyette
suçunu itiraf eden zanlının, Büyükçağ
köyünde ele geçirilen 250 kilogram
esrar maddesinin gece uykularını kaçırdığını ve bu esrarı çalmak için plan
yaptığını itiraf ettiği öğrenildi.
Zanlının emniyetteki sorgusunun
tamamlanmasının ardından Genç
Adliyesi’ne çıkarılması bekleniliyor.
İHA
Bu Haber Binlerce Emekliyi İlgilendiriyor
Y
ARGITAY
Hukuk
Genel
Kurulu’ndan (YHGK) emekli
olduktan sonra kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmaya başlayan binlerce emekliye kötü haber geldi. Kurul,
emeklilik aylığı alanların bu aylıkları
kesilmeden bir kamu kurum ve kuruluşunda görev yapamayacaklarına, fiilen
çalıştıkları dönemdeki emeklilik aylıklarının ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nca
(SGK)kesilip yersiz ödenen aylıkların da
geri alınması gerektiğine karar verdi.
Kurul, mahkemenin “Kamuda çalışmaya başladığını SGK’ya bildirdi, kaçak çalışmadı” diye verdiği aksi yöndeki Ankara 19. İdare Mahkemesi’nin direnme
kararını da oybirliği ile bozdu.
SGK 38 BİN LİRAYI GERİ İSTEDİ
Dava dosyasına göre mühendis olan
N.B 28 Ekim 1976’da Emekli Sandığı’na
tabi çalışmaya başladı ve hizmet birleştirmesi yaparak Eylül 1997 tarihinde
emekli oldu. 15 Kasım 1998 tarihinde
ise Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı (TKB)
ve SSK’ya bildirerek çalışmaya başladı.
TKB Personel Genel Müdürlüğü, 1998
yılında göreve başlayan N.B’ye 2005
yılında yürürlüğe giren kamuda çalışmaya başlayan emeklinin maaşının
kesileceğine ilişkin 5335 sayılı yasanın
yürürlük tarihinden sonra işe girenleri kapsadığını bildirdi. SGK ise yasaya
dayanarak, N.B’ye, maaş ödemeyi durdurdu.
236 LEGES Hukuk Dergisi
1 Ocak 2005 ve 20 Ekim 2009 tarihleri arasında yersiz olarak ödenen
38 bin 408 lira maaşı da geri ödemesini istedi. N.B, SGK’ya Ankara 19. İş
Mahkemesi’nde dava açtı.
MAHKEME: KAÇAK ÇALIŞMASI YOK
MAAŞ KESİLMESİN
Mahkeme N.B’nin davasını kabul
etti. SGK’ca yapılan maaş kesme ve 38
bin 408 liralık aylığın geri alınması işlemini iptal etti. 27 Ocak 2010 tarihli
kararda, özetle şöyle denildi:
ÇALIŞMA SÜRESİ GEÇERLİ Mİ?
“5335 sayılı kanunda ‘herhangi bir
sosyal güvenlik kurumundan emeklilik
veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları
kesilmeksizin kamuda görev yapamazlar’ hükmü öngörülmüştür. Anılan yasa
hükmünde yaşlılık aylığı alanların yasada belirtilen kuruluşlarda çalışamayacakları öngörülmüş olup bu yasa uyarınca tartışılması gereken husus anılan
yasaya rağmen yaşlılık aylığı bağlanan
sigortalıların belirtilen kuruluşlarda geçen çalışmalarının geçerli olup olmadığıdır.
YAŞLILIK AYLIĞININ KESİLMESİNİ
GEREKTİREN DURUM YOK
Dava konusu uyuşmazlıkta tartışılması gereken husus ise yaşlılık aylığı
alan sigortalının aylık bağlandıktan
sonra gerçekleşen çalışmalarının iptal edilip edilmemesi değil 506 sayılı
SSK Kanunu’nun 63. maddesi uyarınca
yaşlılık aylığının kesilmesi gerektiren
bir durum bulunup bulunmadığıdır.
Somut olayda yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra davacının kaçak çalışmasının
bulunmadığı tüm kesenekler ödenmek
HAZİRAN 2013
suretiyle Emekli Sandığı’na tabi çalışmasının bulunduğu hal böyle olunca
yaşlılık aylığının durdurulmasını gerektiren bir durum bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne.
İŞLEME İPTAL
Davacının alamadığı yaşlılık aylığının 1 Ocak 2005 tarihi itibarıyla iptal
edilmesine ve 1/1/2005 ile 20/10/2009
tarihleri arasında yersiz olarak ödenen
yaşlılık aylığı sosyal yardım zammı tutarı 38 bin 408,38 liranın davacı adına
borç kaydedilmesine ilişkin 9/10/2009
tarihli kurum işleminin iptaline karar
verilmiştir.”
YARGITAY BOZDU: MAAŞ KESİLİR,
ÖDENEN GERİ ALINIR
Davalı SGK’nın temyizi üzerine ise
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 10 Ekim
2011’de mahkeme kararını bozdu.
Mahkeme kararının aksine, 5335 sayılı
düzenlemenin geçerli olduğuna, herhangi bir yasal boşluk dönemi olmadığına vurgu yapılan bozma kararında
özetle şöyle denildi:
“Açıklanan yasal süreç ve düzenleme karşısında herhangi bir sosyal
güvenlik kurumundan emeklilik veya
yaşlılık aylığı alanların bu aylıkları kesilmeksizin 5277 ve 5335 sayılı kanunlarda belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir kadro, pozisyon
veya görevde çalıştırılmayacakları ve
görev yapamayacakları belirgindir. Bu
yasal düzenlemeye aykırı biçimde çalışılması durumunda; çalışanların fiilençalıştıkları dönemdeki emeklilik veya
yaşlılık aylıklarının Sosyal Güvenlik
SAYI: 42
Kurumu tarafından kesilmesi ve
yersiz aylıkların istirdadı sözkonusu
olacaktır.
MAHKEME İPTAL ETMELİYDİ
Davaya konu somut olayda davacının 1/11/1997 tarihinden bu yana
davalı SGK’dan yaşlılık aylığı almakta olduğu ve 15/11/1998 tarihinden
itibaren Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
nezdinde mühendis olarak çalışmaya
başladığı anlaşılmaktadır. Mahkemece
1/1/2005 tarihinden 20/10/2009 tarihine kadarki dönemde ödenenen yaşlılık aylığı miktarları tespit edilirek, bu
miktar yönünden davanın reddi gerekirken, 506 sayılı Yasa’nın 63. maddesi
HABERLER 237
uyarınca yaşlılık aylığının durdurulmasını gerektiren bir durumun bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabülüne
karar verilmiş olması, usul ve yasaya
aykırı olup bozma nedenidir”
MAHKEME DİRENDİ KURUL BOZDU
Mahkemenin ilk kararında, direnmesi üzerine dava YHGK’nun önüne
geldi. Kurul mahkemenin direnme kararını da Daire kararı doğrultusunda
oybirliği ile bozdu.
Mahkemeden Tüketicileri Sevindirecek Karar
A
NKARA’nın
Gölbaşı
İlçe
Belediyesi’nde zabıta memuru
Sinan Demir, 2011 yılında bir bankadan
çektiği ihtiyaç kredisi nedeniyle kesilen
262.5 TL dosya masrafının haksız olduğunu belirterek, iadesi için açtığı dava
sonucu lehine karar verildi.
Davayı kazanan Demir, bugüne kadar ödediği dosya masrafı ve aidatları
alırken, kararın kesin olduğunu ve emsal teşkil ettiğini belirtti.
Zabıta memuru Sinan demir, Gölbaşı Tüketici Hakları Hakem Heyeti’ne
başvurdu. Gölbaşı Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyeti, tüketiciyi haklı bulurken alınan dosya masrafının
iade edilmesi gerektiği yönünde karar
verdi. Banka karar zerine itiraz ederek dava açtı. Ankara 3’üncü Tüketici
Mahkemesi’nde görülmeye başlayan
dava, tüketici lehine sonuçlandı. Mahkeme, ‘Satıcı ve sağlayıcının tüketici ile
müzakere etmeden, tek taraflı olarak
sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek
biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe
neden olan sözleşme koşulları haksız
şarttır’ hükmüne yer verdi.
Sinan Demir, mahkemenin lehine
sonuçlanması ile birlikte kesilen dosya
parası 262.5 TL’yi geri aldı. Demir, bu
kadarın kesin olduğunu ve emsal oluşturduğunu belirterek şöyle dedi:
“8-9 yıldır kredi kartı kullanan birisi
olarak söylüyorum, bankalara ödediğim tüm aidat ve kesintileri geri aldım.
Bütün tüketicilere buradan çağrı yapmak istiyorum. Hiçbir şeyden çekinmeyip, haklarını arasınlar. Muhakkak
238 LEGES Hukuk Dergisi
kazanan kendileri olacaktır. Umarım
bu konuda köklü yasal düzenlemeler
yapılır ve bankalarla tüketiciler karşı
karşıya gelmez.”
Sinan Demir, Gölbaşı Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyeti ve Ankara
3’üncü Tüketici Mahkemesi’ne teşekkür ederek, çıkan karardan mutlu olduğunu belirtti.
HAZİRAN 2013
RÖPORTAJ
Av. Selçuk HANEGELİOĞLU
SAYI: 42
RÖPORTAJ 241
Av. Selçuk HANEGELİOĞLU
Aslında insanın kendisini anlatması
çok zor bir süreçtir. Çünkü benim
inandığım şey; bu soruya verilecek en
güzel cevabın ancak insanın kendisini
dışarıdan gözlemlemesi ve o şekilde
bu soruya yanıt araması ile mümkün
olduğudur. O yüzden bu tür bir soruya
cevaben “ben size hayatımı anlatayım”
cevabını veremem, ben “hayatımın
gözlemini” size aktarayım diyebilirim.
Küçük bir çocuğun yaşadığı en büyük sorun ailesinin kısıtlı imkânlarına rağmen,
bulunduğu ortamın ona eğitim imkânını sınırlı vermesinin yarattığı büyük buhrandır.
İşte öyle bir çocuk düşünün ki Bingöl gibi küçük bir il de ailesi nedeniyle durmak
durumunda, bir yandan okuma istediği diğer yanda eğitimin İstanbul, Ankara gibi
dev metropollerden 10’larca yıl geri de olduğu, İngilizce dersinize beden eğitimi
öğretmeninin alınmak zorunda kalındığı, Türkçe dersine Fransızca okumuş bir
öğretmenin girerek ders verdiği... Örnekler sonsuz... İşte bizim yıllarımız böyle idi.
İlkokul, ortaokul böyle geçti... Çevreniz kısıtlı... Ailenizin elinden bir şey gelmiyor.
Hukukçu bir aile ama ne yapabilirler ki okullar sınırlı, işte özeti eğitim kısıtlı... Hiçbir
kolejin olmadığı ve sadece 2 adet devlet okulunun bulunduğu yıllarımız... Lise yıllarının
son zamanlarında söylenen ÖSS sınav gerçeği. İşte böyle bir ortam da çıkan ve
İstanbul’da Üniversite okuyan birinin öyküsünü başarılı buluyorum. Tıpkı İstanbul’da
kolejler de okuyan ve şu an Dünya’nın en iyi okulları arasında yer alan YALE, OXFORD
vb. yerler de eğitim gören yaşıtlarımız gibi. Bu genel felsefesi olur ya insanın; bana
da küçük ve sevimli Bingöl Şehrinin eğitim engelleri olsa da bir başka açıdan kattığı
olumlu yönüdür. Başarılı bulurum o çocuğu, başarı bulunduğun ortamda elde
ettiğinin en iyisidir... O çocuğu dışarıdan gözlemliyor ve bulunduğu süreçte önemli
bir kariyere sahip olduğunu görüyorum ve gururlanıyorum. Üniversite’de hocamın
bana öğrettiği şu sözler gibi: “ Doğunun imkânsızlığı ile Batının imkânını sizinle
buluşturuyoruz. Artık başarısızlık için bahaneniz olmayacak.” İşte bu cümleden sonra
başarısızlığı başarıya döndürmek için daha çok çalıştım... Doğunun imkânsızlığından
geldim, batının imkânı ile okudum.
242 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
Hukuk eğitimi almaya sizi iten faktör nedir?
Aslına bakarsanız hukukçu bir aileden geliyorum ve eşim de bir hukukçudur.
Fakat beni hukuk eğitimi almaya iten tek neden ailemin hukukçu geçmişinden
çok, gençliğimizin sürükleyici heyecanı ve tutkusudur diyebilirim. Bunu biraz daha
açabilir misiniz? sorusu ile karşılaşmadan bu faktörü kısaca şöyle ifade edebilirim:
Heyecan… Temel nokta gençlik heyecanıdır. Her birey, tıpkı herkes gibi, hayatının
belirli döneminde heyecanla, istekle ve kendi düşüncelerine sonuna kadar inanan
temel bir direniş abidesine dönüşmüştür. İşte benim hukuk eğitiminin geçtiği sarp
kayalıklara çıkış noktam da engebesiz bu “yeşil vadiden” ve o vadinin orada olduğunu
gösteren gerçek eğitimci öğretmenlerimden başlamıştır diyebiliriz.
Neden hâkim ve savcılık yerine avukatlık mesleğini seçtiniz?
Ben iyi hukukçuların hâkim, savcı, avukat ve bürokrat olmasından yanayım.
Çünkü araştıran, gelişen, sorgulayan ve sonra geliştiren, sorgulatan her hukukçu
bireye toplumların ihtiyacı var.
Bu felsefeden hareket edildikten sonra, hiçbirine meslek olarak bakmamaya
başlıyor insan. Seçtiğim meslek iyi bir hukukçu olma hedeflidir. Avukatlık biraz daha
özgür bir alan yaratıyor. O yüzden tercihim bu noktada olmuştur.
Mesleğe başladıktan sonra hayal kırıklığı yaşadınız mı hangi konuda?
Medeni Kanun’un başlangıç hükümlerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum;
ama 2., 3. Maddenin uygulanması tüm taleplere rağmen, dikkatten kaçıyor.
Size göre avukatlık mesleğinin en önemli sorunu nedir?
Adalet mekanizması içerisinde hâkim, savcı ve avukatlık statüsünün fiili olarak
aynı konuma yükseltilmesi gerekiyor. Bunun oluşturulmaması avukatlardan çok
temsil ettikleri vatandaşlar açısından ciddi sakıncalar doğurur durumda.
Elinize yetki geçseydi Türk Adalet sisteminde neyi değiştirirdiniz?
Bir kere avukatın statüsünün de hakim ve savcı ile aynı konumda olması
gerekmektedir. Düşünün ki, hakim ve savcıya gösterilen saygı avukata gösterilmiyor
ve bunun nedeni dahi avukat olarak gösterilmek isteniyor. Oysaki temel sorun
avukatın statüsünün tam olarak yasalarla oturtulamamış, güvenceleri sağlanamamış
olmasıdır. O güvence sağlandıktan sonra her şey düzelecektir.
SAYI: 42
RÖPORTAJ 243
Hiç beyninizle kalbinizin aynı fikirde olmadığı bir olayı savundunuz mu?
Lise yıllarımda bir hocam vardı ve şöyle derdi: Dünyada hiçbir sistem yoktur
ki terazilerin hepsinde biraz ağır olan tarafın hafif geldiği. Gerçekten de kalbiniz
ile beyninizin çatıştığı zamanlar olmuştur; ama bu konularda hep ağır gelen kalp
olmuştur.
Avukat olmasaydınız ne olmak isterdiniz?
İnsana en büyük hizmet eğitim, sağlık ve adalet alanında olmuştur. Bu felsefeden
hareket edersem, öğretmen ya da doktor olmayı da düşünebilirdim.
Avukatlık mesleğinin karakterinize uygun olduğunu düşünüyor musunuz?
Mesleğinizi etik değerler içerisinde yaptığınız sürece mesleğiniz rakibiniz değil,
sizin sadık dostunuzdur. O yüzden size zarar veremez, vermek istese de vermesine
izin vermezsiniz.
Avukatın yargılama sürecinde yeterince etkin olduğunu düşünüyor musunuz?
Avukat arkadaşlarımızın hepsi yeterince etkin, sadece tüm hukuk camiası
tarafından avukatın tanımlandığı yasalara en azından biraz daha saygı duyulması
gerekiyor.
Mesleğinize yeterli saygının gösterildiğini düşünüyor musunuz?
Bir mesleğin saygın olabilmesi için, kendisinin toplumun gözündeki saygınlığını
elde etmesi gerekir. Avukat camiasının bunu elde etmek için tam bir mücadele
vermesinden sonra bu soruya sağlıklı cevap verilebileceğini düşünüyorum.
Hakim ve savcıların yargılama sürecinde eksik olduklarını düşündüğünüz
yönleri nelerdir?
Biz kendimizi nasıl eleştiriyorsak, onların da kendilerince bir öz eleştiri yapması
gerekiyor. Çünkü bizim eleştirilerimiz ile pek ilgilendiklerini düşünmüyorum.
Düşünüyorlarsa, zaten eksiklikleri artık yok demektir.
Mesleğinizi maddi anlamda tatminkar buluyor musunuz?
Soruya tersten cevap vermem gerekiyor sanırım: Gelir ve stres dengesinde stresi
aşırı tatminkâr olan bir meslektir.
244 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
Geriye dönseydiniz yine bu mesleği seçer miydiniz?
Geriye dönseydim, bu mesleği yine seçerdim ama bu ülkede mi emin değilim.
Üniversite sınavında hukuk fakültesinden sonra tercih ettiğiniz bölüm neydi?
Tüm tercihlerim hukuk fakültesiydi diye hatırlıyorum. Belki zorla bir başka bölüm
yazmamı söyleyen olmuştur, ama dinlemedim diye hatırlıyorum.
Hukukun hangi dalında kendinizi yetkin hissediyorsunuz?
Aslında hukuk kendi içinde inanılmaz bir ağ ile örülmüş, birinden diğerine
net çizgilerin olmaması gerektiğini düşünüyorum. Fakat Ticaret ve İcra ve İflas
Hukuku alanında çok üst düzey işler yürüttüm. Bu da meslekte size ek bir öz güven
kazandırıyor.
Yeterince stresli bir mesleğiniz var bu stresten kurtulmak için boş zamanlarınızda
uğraştığınız bir hobiniz var mı?
Gençlik yıllarımda lisanslı bir futbolcuydum. Yavaş yavaş geride kaldı. Son
zamanlarda Salon sporları ile ilgileniyorum. Doğada koşu da ayrıca bir tutkum.
Sürekli zihninizi gençleştiriyor.
İşinizi evinize taşır mısınız?
Eşim de hukukçu o yüzden de taşımamaya özen gösteriyoruz çünkü ikimiz de her
gün aynı şeyleri konuşmaktan sıkılabiliriz. Birde canı sıkıldığında avukatını arayan
müvekkiller olabiliyor. Her telefonu açarım fakat iki sorum olur: Birincisi “Acil mi?”
İkincisi “Mesainiz bitti mi?”, her ikisine de “Hayır” cevabını alırsam, müvekkilimin de
bir sosyal yaşamım olduğunu bilmesi ve saygı göstermesi gerektiğini uygun bir dil
ile kendisine izah ederim. Çünkü bu meslek savaş sırasında savaş pilotunun mesleği
gibidir. Yükü ağır, vicdani sorumluluğu fazla, erken yaşlandıran bir meslek.
Yeterli donanıma sahip olmak için dört yıllık hukuk eğitimi sizce yeterli mi?
Avukat olmak istiyorsanız, mesleki formasyonun yeterli olması lazım. Staj
müessesi yeniden tanımlanmalı ve ama bu avukatın, stajyer avukatı meslektaşına
saygı duyacağı bir yapı da olmalıdır. Stajyer avukatın sürünmesi şeklinde devam
ettirilmemelidir. Amaç mesleki bilgi pekiştirmek olmalıdır.
SAYI: 42
RÖPORTAJ 245
Mesleğinizi kaç yaşınıza kadar yapmayı düşünüyorsunuz?
Mesleğimin yaşımın ilerlemesi nedeniyle, seni terk ediyorum sayın avukatım
dediği günlere kadar.
Emeklilik hayaliniz nedir?
Çocuklarım ve eşim ile birlikte en az 1 yıl sürecek bir dünya turuna katılmayı
istiyorum. Şimdi de istiyorum ama zaman büyük sıkıntı.
Çocuğunuzun hukukçu olmasını ister misiniz?
Çocuğumun hayırlı bir evlat olmasını istiyorum. Gerisi bir şekilde zaten gelecektir.
Ama özel olarak hukukçu olması tercihim yok. Topluma faydalı olması temel
isteğimdir.
ÖNEMLİ BİLGİLER
r Kıdem Tazminatı Tavanı
r Dönemler İtibariyle Asgari Ücret
r Asgari Ücret ve Dönem Tutarları
r Asgari Ücret Ödemesinde Yeni Dönem
r Yıllık Ücretli İzin Süreleri
r İhbar Tazminatı (Akdin Feshinde Bildirim Süreleri)
r İşsizlik Sigortası Primi
r Gelir Vergisi Tarifesi
r Katma Değer Vergisi Oranları
r Kurumlar Vergisi Oranı
r Geçici Vergi Oranları
r Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı
r Yasal Faizler ve Yürürlük Süreleri
r Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları
r Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a Göre
Gecikme Zammı Oranları
r Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler
r Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre)
r Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre)
r Değerli Kağıtlar
r Damga Vergisi Harçları
r Yargı Harçları
r Noter Harçları
r Vergi Yargısı Harçları
r Tapu ve Kadastro Harçları
r Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi
r CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi
r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (ABD Doları)
r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (Euro)
r HUMK ve İİK Parasal Sınırları
r İYUK Parasal Sınırları
r Karşılıksız Çeklerde Bankaların Ödemekle Yükümlü
Oldukları Tutarlar
r 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler
r Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 249
KIDEM TAZMİNATI TAVANI (2013)
01.01.2001 - 14.04.2001
15.04.2001 - 14.05.2001
15.05.2001 - 14.06.2001
15.06.2001 - 30.06.2001
01.07.2001 - 14.10.2001
15.10.2001 - 14.10.2001
15.10.2001 - 14.11.2001
15.11.2001 - 14.12.2001
15.12.2001 - 31.12.2001
01.01.2002 - 14.05.2002
15.05.2002 - 30.06.2002
01.07.2002 - 30.10.2002
01.10.2002 - 31.12.2002
01.01.2003 - 30.06.2003
01.07.2003 - 31.12.2004
01.01.2004 - 30.06.2004
01.07.2004 - 31.12.2004
01.01.2005 - 30.06.2005
01.07.2005 - 31.12.2005
01.01.2006 - 30.06.2006
01.07.2006 - 31.12.2006
01.01.2007 - 30.06.2007
01.07.2007 - 31.12.2007
01.01.2008 - 30.06.2008
01.07.2008 - 31.12.2008
646.560.000.- TL
663.000.000.- TL
730.700.000.- TL
768.100.000.- TL
807.500.000.- TL
835.950.000.- TL
884.830.000.- TL
938.330.000.- TL
978.020.000.- TL
1.076.400.000.- TL
1.103.540.000.- TL
1.160.150.000.- TL
1.260.150.000.- TL
1.323.950.000.- TL
1.389.950.000.- TL
1.485.430.000.- TL
1.574.740.000.- TL
1.648, 90.- YTL
1.727, 15.- YTL
1.770, 62.- YTL
1.857, 44.- YTL
1.960, 69.- YTL
2.030, 19.- YTL
2.087, 92.- YTL
2.173, 19.- YTL
01.01.2009 - 30.06.2009
01.07.2009 - 31.12.2009
01.01.2010 - 30.06.2010
01.07.2010 - 31.12.2010
01.01.2011 - 30.06.2011
2.260, 05.- YTL
2.365, 16.- YTL
2.423, 88 - TL
2.517, 01.- TL
2.623, 33.- TL
250 LEGES Hukuk Dergisi
01.07.2011 - 31.12.2011
01.01.2012 - 30.06.2012
01.07.2012 - 31.12.2012
01.01.2013 - 30.06.2013
01.07.2013 - 31.12.2013
HAZİRAN 2013
2.731, 85.- TL
2.917,27.- TL
3.033,98.- TL
3.129,25.- TL
3.218,76.- TL
YILLAR İTİBARİYLE BRÜT ASGARİ ÜCRET TUTARLARI
Dönemi
01.07.2013 - 31.12.2013
01.01.2013 - 30.06.2013
01.07.2012 - 31.12.2012
01.01.2012 - 30.06.2012
01.07.2011 - 31.12.2011
01.01.2011 - 30.06.2011
01.07.2010 - 31.12.2010
01.01.2010 - 30.06.2010
16 Yaşından Büyükler
İçin
Günlük
Aylık
35,05
1.021,50
32,62
978,60
31,35
940,50
29,55
886,50
27,90
837,00
26,55
796,50
25,35
760,50
24,30
729,00
16 Yaşından Küçükler
İçin
Günlük
Aylık
29,25
877,50
27,97
839,10
26,85
805,50
25,35
760,50
23,85
715,50
22,65
679,50
21,60
648,00
20,70
621,00
ASGARİ ÜCRET VE YASAL KESİNTİLER
(01.07.2012-31.12.2012 Dönemi)
01.01.2013 - 30.06.2013
16 Yaşından
Büyükler
Brüt Ücret
940,50 TL
Sigorta Primi İşçi Payı
131,67 TL
İşsizlik Sigortası Primi İşçi Payı
9,41 TL
Gelir Vergisi Matrahı
799,42 TL
Gelir Vergisi
119,91 TL
Damga Vergisi
6,21 TL
Kesintiler Toplamı
267,20 TL
Net Ücret
673,30 TL
16 Yaşından
Küçükler
805,50 TL
112,77 TL
8,06 TL
684,67 TL
102,70 TL
5,32 TL
228,85 TL
576,65 TL
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 251
2013 Yılı Asgari Ücret ve Yasal Kesintiler
1.1.
01.01.2013 – 30.06.2013 döneminde uygulanacak brüt asgari
ücret tutarları
Asgari Ücret
Onaltı yaşını doldurmuş
işçiler için
Onaltı yaşını doldurmamış
işçiler için
01.01.2013 - 30.06.2013
Brüt Ücret
SSK Primi İşçi Hissesi
İşsizlik Sigortası Primi İşçi
Hiss.
Gelir Vergisi Matrahı
Gelir Vergisi
Damga Vergisi *
Kesintiler Toplamı
Net Ücret
Asgari Geçim İndirimi (+)
Net Ele Geçen Ücret
1.2.
Brüt Günlük TL
32,62 TL
Brüt Aylık TL
978,60 TL
27,97 TL
839,10 TL
16 Yaşından Büyükler
978,60 TL
137,00 TL
9,79 TL
16 Yaşından Küçükler
839,10 TL
117,47 TL
8,39 TL
831,81 TL
124,77 TL
7,43 TL
278,99 TL
699,61 TL
73,40 TL
773,01 TL
713,24 TL
106,99 TL
6,37 TL
239,22 TL
599,88 TL
73,40 TL
673,28 TL
01.07.2013 – 31.12.2013 döneminde uygulanacak brüt asgari
ücret tutarları
Asgari Ücret
Onaltı yaşını doldurmuş
işçiler için
Onaltı yaşını doldurmamış
işçiler için
01.07.2013 - 31.12.2013
Brüt Ücret
SSK Primi İşçi Hissesi
İşsizlik Sigortası Primi İşçi
Hiss.
Gelir Vergisi Matrahı
Brüt Günlük TL
34,05 TL
Brüt Aylık TL
1021,50 TL
29,25 TL
877,50 TL
16 Yaşından Büyükler
1021,50 TL
143,01 TL
10,22 TL
16 Yaşından Küçükler
877,50 TL
122,85 TL
8,78 TL
868,28 TL
745,88 TL
252 LEGES Hukuk Dergisi
Gelir Vergisi
Damga Vergisi *
Kesintiler Toplamı
Net Ücret
Asgari Geçim İndirimi (+)
Net Ele Geçen Ücret
HAZİRAN 2013
130,24 TL
7,75 TL
291,22 TL
730,28 TL
73,40 TL
803,68 TL
111,88 TL
6,66 TL
250,17 TL
627,33 TL
73,40 TL
700,73 TL
ASGARİ ÜCRETTE İŞVEREN KATKISI
01.01.2013 - 30.06.2013
16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret
978,60 TL
SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) *
141,90 TL
İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2
19,57 TL
İşverene Maliyeti TOPLAM
1.140,07 TL
01.07.2013 - 31.12.2013
16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret
SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren 148,12 TL
Payı ) *
İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA 20,43 TL
FONU % 2
İşverene Maliyeti TOPLAM 1.190,05
TL
KESİNTİLER TOPLAMI
146,79
NET ASGARİ ÜCRET
1021,50 TL
ASGARİ ÜCRET
978,60
SSK İŞVEREN PRİMİ % 14.5 141,90
İŞSİZLİK SİG.FONU % 2
19,57
İŞVERENE TOPLAM MALİYET
1.140,07
831,81
01.01.2013 - 30.06.2013
16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret
839,10 TL
SSK PRİMİ % 14.5 ( İş- 121,67 TL ASGARİ ÜCRET
veren Payı ) *
İŞVEREN İŞSİZLİK Sİ- 16,78 TL
SSK İŞVEREN PRİMİ % 14.5
GORTA FONU % 2
1021,50
148,12
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 253
İşverene Maliyeti TOP- 977,55 TL
LAM
KESİNTİLER TOPLAMI 153,23
NET ASGARİ ÜCRET
868,27
İŞSİZLİK SİG.FONU % 2
20,43
İŞVERENE TOPLAM MALİYET 1.190,45
01.07.2013 - 31.12.2013
16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret
SSK PRİMİ % 14.5 ( İş- 127,24 TL
veren Payı ) *
İŞVEREN İŞSİZLİK Sİ- 17,55 TL
GORTA FONU % 2
İşverene Maliyeti TOP- 1 . 0 2 2 , 2 9
LAM
TL
KESİNTİLER TOPLAMI 153,23
NET ASGARİ ÜCRET
868,27
877,50 TL
ASGARİ ÜCRET
1021,50
SSK İŞVEREN PRİMİ % 14.5
148,12
İŞSİZLİK SİG.FONU % 2
20,43
İŞVERENE TOPLAM MALİYET 1.190,45
Asgari Ücret ve İşverene Maliyetleri (16 Yaşından Büyükler):
01.01.2013 - 30.06.2013
16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret
978,60 TL
SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) *
141,90 TL
İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2
19,57 TL
İşverene Maliyeti TOPLAM
1.140,07 TL
01.07.2013 - 31.12.2013
16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret
1021,50 TL
SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) *
148,12 TL
İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2
20,43 TL
İşverene Maliyeti TOPLAM
1.190,05 TL
Ücret ve İşverene Maliyetleri (16 Yaşından Küçükler):
01.01.2013 - 30.06.2013
16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret
839,10 TL
SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) *
121,67 TL
254 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2
16,78 TL
İşverene Maliyeti TOPLAM
977,55 TL
01.07.2013 - 31.12.2013
16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret
877,50 TL
SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) *
127,24 TL
İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2
17,55 TL
İşverene Maliyeti TOPLAM
1.022,29 TL
KAPICILAR İÇİN ASGARİ ÜCRETİN HESABI VE İŞVERENE MALİYETİ (TL/AY)
NET ASGARİ ÜCRETİN HESABI
ASGARİ ÜCRET
978,6
SSK PRİMİ % 14
137
İŞSİZLİK SİG.FONU % 1 9,79
KESİNTİLER TOPLAMI 146,79
NET ASGARİ ÜCRET
831,81
İŞVERENE MALİYETİ
ASGARİ ÜCRET
978,6
SSK İŞVEREN PRİMİ % 14,5
141,9
İŞSİZLİK SİG.FONU % 2
19,57
İŞVERENE TOPLAM MALİYET 1.140,07
ASGARİ ÜCRET UYGULAMASINDA YENİ DÖNEM
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 32. maddesinin 5615 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle yeniden düzenlenip 01.01.2008 tarihinde yürürlüğe konulmasıyla, anılan yasa hükmünde
belirtilen oranlar üzerinden “asgari geçim indirimi” uygulaması başlatılmış; buna göre yasal
asgari ücretlerin net tutarları aşağıdaki biçimi almıştır:
2013 Yılında Asgari Geçim İndirimi tutarları
Asgari geçim indiriminden yararlanan
Çalışanın kendisi
Çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eş
1. çocuk
2. çocuk
3. çocuk
4. çocuk
İndirim oranı
%50
%10
%7,5
%7,5
%5
%5
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 255
Evli eşi çalışmayan ve 5 çocuklu üst sınır
124,77
2013 Yılında Asgari Geçim İndirimi tutarları
Medeni Hali
Bekar
Evli eşi çalışmayan ve çocuksuz
Evli eşi çalışmayan ve 1 çocuklu
Evli eşi çalışmayan ve 2 çocuklu
Evli eşi çalışmayan ve 3 çocuklu
Evli eşi çalışmayan ve 4 çocuklu
Evli eşi çalışmayan ve 5 çocuklu
üst sınır
Aylık
73,40
88,07
99,08
110,09
117,43
124,77
124,77
Medeni Hali
Aylık
Evli eşi çalışan ve çocuksuz
Evli eşi çalışan ve 1 çocuklu
Evli eşi çalışan ve 2 çocuklu
Evli eşi çalışan ve 3 çocuklu
Evli eşi çalışan ve 4 çocuklu
Evli eşi çalışan ve 5 çocuklu
73,40
84,40
95,41
102,75
110,09
117,43
YILLIK ÜCRETLİ İZİN SÜRELERİ
4857 sayılı İş Kanunu’nun 53. maddesine göre (10.06.2003 tarihinden itibaren) çalışanlara aşağıdaki süreler kadar ücretli yıllık izin verilir. Ancak 18 ve daha
küçük yaştaki işçilerle 50 ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli
izin 20 günden az olamaz ve yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez. Yıllık izin
hesabında izin sürelerine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz.
Hizmet Süresi
1 yıldan 5 yıla kadar olanlara
5 yıldan fazla ve 15 yıldan az olanlara
15 yıl ve daha fazla olanlara
İzin Süresi
Yılda 14 gün
Yılda 20 gün
Yılda 26 gün
İHBAR TAZMİNATI (AKDİN FESHİNDE BİLDİRİM SÜRELERİ)
ÇALIŞMA SÜRESİ
İHBAR TAZMİNAT
SÜRESİ MİKTARI
İşi altı (6) aydan az sürmüş ise
2 Hafta
2 Haftalık Ücret
İşi altı (6) aydan bir buçuk (1, 5) yıla kadar sürmüş ise
4 Hafta
4 Haftalık Ücret
İşi bir buçuk (1, 5) yıldan üç (3) yıla kadar sürmüş ise
6 Hafta
6 Haftalık Ücret
İşi üç (3) yıldan fazla sürmüş ise
8 Hafta
8 Haftalık Ücret
256 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
İŞSİZLİK SİGORTA PRİMİ
(4447 sayılı Kanun - Madde.: 49)
-1.6.2000-31.12.2001 tarihleri arasında (sigorta matrahı üzerinden);
İşçiden % 2, işverenden % 3 oranında kesinti yapılmıştır.
-2002 yılından itibaren:
İşçiden % 1, İşverenden % 2 oranında kesinti yapılmaktadır.
GELİR VERGİSİ TARİFESİ
GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2013)
10.700 TL’ye kadar
26.000 TL’nin 10.700 TL’si için 1.605 TL, fazlası
60.000 TL’nin 26.000 TL’si için 4.665 TL fazlası
60.000 TL’den fazlasının 60.000 TL'si için 13.845 TL fazlası
15
%20
%27
%35
GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2012)
10.000 TL’ye kadar
25.000 TL’nin 10.000 TL’si için 1500 TL, fazlası
88.000 TL'nin .25000 TL’si için 4.500 TL, fazlası
88.000 TL’den fazlasının 88.000 TL’si için 21.510 TL, fazlası
15
%20
%27
%35
GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2011)
9.400 TL’ye kadar
23.000 TL’nin 9.400 TL’si için 1.410 TL, fazlası
80.000 TL'nin 23.000 TL’si için 4.130 TL, fazlası
80.000 TL’den fazlasının 80.000 TL’si için 19.520 TL, fazlası
%15
%20
%27
%35
GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2010)
8.800 TL’ye kadar
22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 1.320 TL, fazlası
50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.960 TL
50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL'si için 11.520 TL
%15
%20
%27
%35
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 257
KATMA DEĞER VERGİSİ ORANLARI
Katma Değer Vergisi Oranları Tablosu, 30.12.2007 tarih ve 26742 sayılı
R.G.’de yayımlanan, 24.12.2007 tarih ve 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararına dayanılarak yapılmıştır.
a) Ekli listelerde yer alanlar hariç olmak üzere, vergiye tabi
işlemler için
b) Ekli (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için
c) Ekli (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için
% 18
%1
%8
KURUMLAR VERGİSİ ORANI
Kurumlar Vergisi Oranı
%20
GEÇİCİ VERGİ ORANLARI
Gelir Vergisi Mükelleflerinde (2006 I. Dönemden itibaren)
Kurumlar Vergisi Mükelleflerinde (2006 II. Dönemden itibaren)
%15
%20
YENİDEN DEĞERLEME ORANLARI
2012 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:419)
2011 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:410)
2010 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:401)
2009 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:392)
2008 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:388)
2007 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:377)
2006 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:363)
2005 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:353)
2004 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:341)
2003 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:325)
2002 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:310)
2001 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:301)
2000 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:288)
1999 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:279)
1998 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:267)
% 7,80
% 10,26
% 7,7
% 2,2
% 12
% 7.2
% 7.8
% 9.8
% 11.2
% 28.5
% 59.0
% 53.2
% 56.0
% 52.1
% 77.8
258 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
1997 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:259)
1996 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:252)
1995 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:245)
1994 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:233)
% 80.4
% 72.8
% 99.5
% 107.6
YASAL FAİZLER VE YÜRÜRLÜK SÜRELERİ
YÜRÜRLÜK TERİHLERİ
01.01.1998 - 31.12.1999
01.01.2000 - 30.06.2002
01.07.2002 - 30.06.2003
01.07.2003 - 31.12.2003
01.01.2004 - 30.06.2004
01.07.2004 - 30.04.2005
01.05.2005 - 31.12.2005
01.01.2006 - 31.12.2006
01.01.2007 - 31.12.2007
01.01.2008 - 31.12.2008
01.01.2009 – 31.12.2009
01.01.2010 dan itibaren
FAİZ ORANLARI
730
911
365
184
181
304
245
365
365
365
365
…
GÜN
% 50
% 60
% 55
% 50
% 43
% 38
% 12
%9
%9
%9
%9
%9
KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİ ORANLARI
TARİH ARALIĞI
KANUNİ
FAİZ ORANI
SÖZLEŞMEYLE
TESBİT
EDİLMEMİŞSE
TEMERRÜT FAİZ
ORANI
01.07.2005 31.12.2005
% 12
(3095/m.1)
% 12
(3095/m.2/1)
TİCARİ İŞLERDE
UYGULANACAK
TEMERRÜT FAİZ
ORANI
% 30
(3095/m.2/2
gereğince Avans Faiz
Oranı)
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 259
01.01.2006 31.12.2006
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2007 31.12.2007
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2008 30.06.2009
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.07.2009 31.12.2009
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2010 31.12.2010
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2011 31.12.2011
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2012 31.12.1012
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
% 25
(3095/m.2/2
gereğince Avans Faiz
Oranı)
% 29
(3095/m.2/2
gereğince Avans Faiz
Oranı)
% 27
(3095/m.2/2
gereğince Avans Faiz
Oranı)
% 19
(3095/m.2/2
gereğince Avans Faiz
Oranı)
% 16
(3095/m.2/2
gereğince Avans Faiz
Oranı)
% 15
(3095/m.2/2
gereğince Avans Faiz
Oranı)
% 17,75
(3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)
KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİ ORANLARI İLE İLGİLİ NOTLAR
1.Oran belirtilmeden sadece reeskont faiz oranı uygulanacağı belirtilen
tarihlerle ilgili olarak, aşağıdaki tabloda yer alan iskonto ve avans faiz oranlarını
inceleyiniz.
2. 29.03.2003 tarih ve 4833 sayılı 2003 Mali Yılı Bütçe Kanunu’nun 51.
maddesinin (t) bendi ile getirilen, Kanuni Faiz Oranının 01.04.2003 tarihinden
itibaren aylık % 2.5 olarak uygulanacağına ilişkin düzenleme, Anayasa
Mahkemesi’nin 08.12.2004 tarih ve 25664 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan,
22.01.2004 gün ve E.2003/41 - K.2004/4 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
3. 2004 ve 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunlarında kanuni faiz oranını tespit eden
hükümler Anayasa Mahkemesi’nce, bu Kanunlar’ın yürülükte olduğu dönemde
iptal edilmemekle
260 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN’A GÖRE
GECİKME ZAMMI ORANLARI
01.01.1990 - 29.12.1993 Arası
30.12.1993 - 07.03.1994 Arası
08.03.1994 - 30.08.1995 Arası
31.08.1995 - 31.01.1996 Arası
01.02.1996 - 08.07.1998 Arası
09.07.1998 - 20.01.2000 Arası
21.01.2000 - 01.12.2000 Arası
02.12.2000 - 28.03.2001 Arası
29.03.2001 - 30.01.2002 Arası
31.01.2002 - 11.11.2003 Arası
12.11.2003 - 01.03.2005 Arası
02.03.2005 - 20.04.2006 Arası
21.04.2006 - 18.11.2009 Arası
19.11.2009 - 18.10.2010 Arası
19.10.2010’dan bugüne kadar
Aylık % 7
Aylık % 9
Aylık % 12
Aylık % 10
Aylık % 15
Aylık % 12
Aylık % 6
Aylık % 5
Aylık % 10
Aylık % 7
Aylık % 4
Aylık % 3
Aylık % 2,5
Aylık % 1,95
Aylık % 1,40
YARGITAY’A GÖRE KİRA ARTIŞLARINDA UYGULANACAK ORANLAR
YILLARA GÖRE ÜFE ENDEKSİNDEKİ 12 AYLIK ORTALAMALARA GÖRE ARTIŞ
2005
OCAK
14,55
ŞUBAT
14,70
MART
15,03
NİSAN
14,96
MAYIS
13,97
HAZİRAN 12,78
TEMMUZ 11,72
AĞUSTOS 10,65
EYLÜL
9,54
2006
5,45
5,04
4,21
4,96
4,27
4,97
5,82
6,49
7,06
2007
9,68
10,08
10,63
11,01
10,95
10,09
9,03
8,29
7,77
2008
6,08
5,94
5,95
6,39
7,20
8,39
9,76
10,68
11,29
2009
12,81
12,63
11,99
10,65
8,96
7,34
5,47
4,19
3,22
2010
1,14
1,20
1,63
2,52
3,50
4,30
5,33
6,18
6,89
2011
8,89
9,23
9,36
9,17
9,21
9,42
9,59
9,76
10,03
2012
11,11
10,96
10,79
10,72
10,57
10,24
9,88
9,33
8,65
2013
5,33
4,72
4,23
3,74
3,27
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 261
EKİM
8,16
7,76
7,23
12,03 2,20
7,71
10,26 7,80
KASIM
6,89
8,60
6,75
12,56 1,37
8,27
10,72 6,98
ARALIK
5,89
9,34
6,31
12,72 1,23
8,57
11,09 6,09
ENFLASYON ORANLARI (TUİK VERİLERİNE GÖRE)
Önceki aya
göre
Önceki yılın
Aralık ayına
göre
Yıl
Aylar
TEFE TÜFE TEFE TÜFE
2002 OCAK
4.2
5.3
4.2
5.3
2002 Şubat
2.6
1.8
6.8
7.2
2002 Mart
1.9
1.2
8.8
8.4
2002 Nisan
1.8
2.1 10.8 10.7
2002 Mayıs
0.4
0.6 11.2 11.3
2002 Haziran 1.2
0.6 12.5 12.0
2002 Temmuz 2.7
1.4 15.5 13.6
2002 Ağustos 2.1
2.2 18.0 16.1
2002 Eylül
3.1
3.5 21.7 20.1
2002 Ekim
3.1
3.3 25.5 24.0
2002 Kasım
1.6
2.9 27.5 27.7
2002 Aralık
2.6
1.6 30.8 29.7
2003 OCAK
5.6
2.6
5.6
2.6
2003 Şubat
3.1
2.3
8.9
4.9
Önceki yılın
aynı ayına
göre
TEFE
ÜFE
92.0 73.2
91.8 73.1
77.5 65.1
58.0 52.7
49.3 46.2
46.8 42.6
45.9 41.3
43.9 40.2
40.9 37.0
36.1 33.4
32.8 31.8
30.8 29.7
32.6 26.4
33.4 27.0
12 aylık
ortalamalara
göre
TEFE
TÜFE
66.8
57.5
72.1
60.7
75.4
62.8
75.3
62.8
73.6
61.7
71.5
60.1
69.1
58.4
66.3
56.6
63.0
54.2
59.0
51.2
54.6
48.2
50.1
45.0
45.9
41.3
42.1
37.9
2003
2003
2003
2003
2003
2003
2003
2003
2003
2004
2004
2004
35.2
35.1
29.6
25.6
22.7
19.1
16.1
16.2
13.9
10.8
9.14
7.97
39.4
37.8
35.4
33.8
32.1
30.3
28.5
27.1
25.6
23.6
21.49
19.18
Mart
Nisan
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
3.2
1.8
-1.9
-0.5
-0.2
0.1
0.6
1.7
0.6
2.6
1.64
2.10
3.1
2.1
-0.2
-0.4
0.2
1.9
1.4
1.6
0.9
0.7
0.55
0.89
12.4
14.4
11.5
10.9
10.7
10.7
11.3
13.2
13.9
2.6
4.31
6.50
8.2
10.4
12.0
11.6
11.7
13.8
15.5
17.3
18.4
0.7
1.29
2.19
29.4
29.5
29.8
27.4
24.9
23.0
20.8
19.3
18.4
16.2
14.28
11.83
35.5
33.8
31.7
30.7
29.5
28.4
27.4
26.3
25.3
24.4
23.21
21.67
262 LEGES Hukuk Dergisi
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2007
2007
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
2.65
-0.03
-1.05
-1.52
0.8
1.85
3.23
0.75
0.13
-0.41
0.11
1.26
1.21
0.20
-0.48
-0.74
1.4
0.78
0.68
-0.95
-0.04
1.96
0.26
0.25
1.94
2.77
4.02
0.86
-0.75
-0.23
0.45
-0.29
-0.12
-0,05
0.95
0.59
0.38
-0.13
0.22
0.6
0.94
2.22
1.54
0.45
0.55
0.02
0.26
0.71
0.92
0.10
-0.57
0.85
1.02
1.79
1.40
0.42
0.75
0.22
0.27
1.34
1.88
0.34
0.85
-0.44
1.29
1.27
1.29
0.23
1.00
0.43
HAZİRAN 2013
9.33
9.29
8.14
6.50
7.3
9.31
12.84
13.69
13.84
-0.41
-0.30
0.96
2.18
2.38
1.89
1.14
2.18
2.98
3.69
2.71
2.66
1.96
2.22
2.48
4.46
7.36
11.68
12.64
11.80
11.54
12.04
11.72
11.58
-0,05
0.89
2.79
3.18
3.05
3.28
3.6
4.85
7.18
8.83
9.32
0.55
0.57
0.83
1.55
2.49
2.59
2.00
2.87
3.93
5.79
7.27
7.72
0.75
0.97
1.25
2.60
4.53
4.88
5.76
5.30
6.65
8.01
9.40
9.65
1.00
1.44
8.91
9.56
10.53
9.44
10.5
12.50
15.48
14.40
13.84
10,70
10,58
11.33
10.17
5.59
4.25
4.26
4.32
4.38
4.57
1.60
2.66
5.11
5.26
4.21
4.96
7.66
12.52
14.34
12.32
11.59
10.94
11.67
11.58
9.37
10.13
10.18
8.88
8.93
9.57
10.0
9.00
9.86
9.79
9.32
9.23
8.69
7.94
8.18
8.70
8.95
7.82
7.91
7.99
7.52
7.61
7.72
7.93
8.15
8.16
8.83
9.86
10.12
11.69
10.26
10.55
9.98
9.86
9.65
9.93
10.16
17.03
15.16
13.73
12.51
11.6
11.16
11.16
11.07
11.09
14,55
14.70
15.03
14.96
13.97
12.78
11.72
10.65
9.54
8.16
6.89
5.89
5.45
5.04
4.49
4.09
4.27
4.97
5.82
6.49
7.06
7.76
8.60
9.34
9.68
10.08
20.01
18.19
16.51
15.11
14.0
12.87
12.02
11.29
10.58
8.50
8.44
8.40
8.42
8.53
8.69
8.68
8.64
8.63
8.47
8.31
8.18
8.07
8.03
8.05
8.11
8.21
8.32
8.64
8.84
9.05
9.25
9.44
9.60
9.76
9.92
SAYI: 42
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2010
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
ÖNEMLİ BİLGİLER 263
0.97
0.80
0.39
-0.11
0.06
0.85
1.02
-0.13
0.89
0,15
0,42
2,56
3,17
4.50
2.12
0.32
1.25
-2.34
-0.90
0.57
-0.03
-3.54
0.23
1.17
0,29
0,65
-0,05
0,94
-0,71
0,42
0,62
0,28
1,29
0,66
0,58
0.92
1.21
0.50
-0.24
-0.73
0.02
1.03
1.81
1.95
0,22
0,80
1,29
0,96
1.68
1.49
-0.36
0.58
-0,24
0.45
2.60
0.83
0.41
0.29
-0.34
1,10
0,02
0,64
0,11
0,25
-0,30
0,39
2,41
1,27
0,53
1,85
1.88 2.36
2.69 3.60
3.09 4.12
2.98 3.87
3.05 3.11
3.93 3.13
4.98 4.19
4.84 6.08
5.78 8.15
5,94 8,39
0,42 0,80
3,00 2,11
6,26 3,09
11.04 4.82
13.39 6.38
13.76
6.0
15.18 6.61
12.49 6,35
11.48 6.83
12.11 9.60
12.08 10.52
8.11 0.06
0.23 0.29
1.40 -0.06
1,70 1,05
2,35 1,07
2,30 1,71
3,27 1,83
2,54 2,08
2,97 1,78
3,60 2,18
3,90 4,64
5,24 5,96
5,93 6,53
0,58 1,85
10.92
9.68
7.14
2.89
2.08
3.72
5.02
4.41
5.65
5,94
6,44
8,15
10,50
14.56
16.53
17.03
18.41
14.67
12.49
13.29
12.25
8.11
7.90
6.43
3,46
-0,35
-2,46
-1,86
-3,75
-1,04
0,47
0,19
1,51
5,93
6,30
10.86
10.72
9.23
8.60
6.90
7.39
7.12
7.70
8.40
8,39
8,17
9,10
9,15
9.66
10.74
10.61
12.06
11.77
11.13
11.99
10.76
10.06
9.50
7.73
7,89
6,13
5,24
5,73
5,39
5,33
5,27
5,08
5,53
6,53
8,19
10.63
11.01
10.95
10.09
9.03
8.29
7.77
7.23
6,75
6,31
6,08
5,94
5,95
6.39
7.20
8.39
9.76
10.68
11.29
12.03
12.56
12.72
12.81
12.63
11,99
10,65
8,96
7,34
5,47
4,19
3,22
2,20
1,37
1,23
1,14
10.15
10.30
10.24
10.11
9.70
9.46
9.17
8.98
8.86
8,76
8,61
8,53
8,40
8.33
8.47
8.64
9.07
9.43
9.76
10.12
10.31
10.44
10.54
10.41
10,29
9,98
9,49
9,08
8,52
7,99
7,52
6,95
6,53
6,25
6,16
264 LEGES Hukuk Dergisi
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2012
2012
2012
2012
2012
2012
2012
2012
2012
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylul
Ekim
Kasım
Aralık
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
1,94
2,35
-1,15
-0,50
-0,16
1,15
0,51
1,21
-0,31
1,31
2,36
1,72
1,22
0,61
0,15
0,01
-0,03
1,76
1,55
1,60
0,65
1,00
0,38
-0,09
0,36
0,08
0,53
-1,49
-0,31
0,26
1, 03
0,58
0,60
-0,36
-0,56
-0,48
0,40
1,23
1,83
0,03
-0,30
0,41
0,73
0,42
0,87
2,42
-1,43
-0,41
0,73
0,75
3,27
1,73
0,58
0,56
0,56
0,41
1,52
-0,21
-0,90
-0,23
0,56
1, 03
2012
2012
2012
2013
2013
Ekim
Kasım
Aralık
Ocak
Şubat
0, 17
1, 66
-0,12
-0,18
-0,13
1, 96
0, 38
0, 38
1,65
0,30
HAZİRAN 2013
4,24 3,93
6,69 4,55
5,47 4,17
4,93 3,59
4,77
3,09
5,98 3,50
6,52 4,77
7,80 6,69
7,47 6,72
8,87 6,40
2,36 0,41
4,13 1,14
5,40 1,57
6,04 2,45
6,20 4,93
6,21 3,43
6,18 3,00
8,05 3,75
9,72 4,53
11,48 7,95
12,20 9,82
13,33 10,45
0,38 0,56
-0,09 0,56
0,36 0,41
0,08 0,52
0,53 -0,21
-1,49 -0,90
-0,31 -0,23
0,26 0,56
0, 72 3, 34
8,58
10,42
9,21
7,64
8,24
9,03
8,91
9,92
8,17
8,87
10,80
10,87
10,08
8,21
9,63
10,19
10,34
11,00
12,15
12,58
13,67
13,33
11,13
9,15
8,22
7,65
8,06
6,44
6,13
4,56
4, 03
9,56
10,19
9,10
8,37
7,58
8,33
9,24
8,62
7,29
6,40
4,90
4,16
3,99
4,26
7,17
6,24
6,31
6,65
6,15
7,66
9,48
10,45
10,61
10,43
10,43
11,14
8,28
8,87
9,07
8,88
9, 19
1,63
2,52
3,50
4,30
5,33
6,18
6,89
7,71
8,27
8,52
8,89
9,23
9,36
9,17
9,21
9,42
9,59
9,76
10,03
10,26
10,72
11,09
11,11
10,96
10,79
10,72
10,57
10,57
9,88
9,33
8, 65
6,53
6,87
7,20
7,41
7,59
7,8
8,16
8,45
8,59
8,57
8,28
7,76
7,29
6,79
6,64
6,47
6,37
6,24
6,00
5,93
6,13
6,47
6,95
7,48
8,02
8,59
8,68
8,68
9,11
9,29
9, 53
0, 9
2, 58
2, 45
-0 ,18
-0,31
2, 57
3, 60
2, 45
1, 88
1,84
7, 80
6, 37
6, 16
7, 31
7,03
7, 8
6, 98
6, 09
5, 33
4,72
9, 53
9, 26
8, 89
8, 62
8,33
5, 36
5, 76
6, 16
1, 65
1,95
SAYI: 42
2013 Mart
2013 Nisan
ÖNEMLİ BİLGİLER 265
0,81
-0,51
0,66
0,42
0,50 2,63
-0,01 3,06
2,30
1,70
7,29
6,13
4,23
3,74
8,08
7,66
* 2005 yılında (ÜFE) Üretici Fiyatları Endeksi’ne geçilmiştir.
DEĞERLİ KAĞIT BEDELLERİ
Resmi Gazete Tarihi: 31.12.2012
Resmi Gazete Sayısı: 28514
2013 YILI DEĞERLİ KAĞIT BEDELLERİ
Maliye Bakanlığından:
DEĞERLİ KAĞITLAR KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SAYI: 2012/1)
Bilindiği üzere 210 sayılı Değerli Kağıtlar Kanununun 2343 sayılı Kanunla değişik 1 inci maddesinde,
“Bu Kanuna bağlı tabloda yazılı kağıtlar ve belgeler “değerli kağıt” sayılır.
Bu Kanunun kapsamına giren veya diğer kanunlarla kapsama alınacak olan
değerli kağıtların basımı, dağıtımı ve bedellerinin tahsili ile ilgili usul ve esasları
ve bu kağıtların bedellerini tespite Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, 210 sayılı Kanuna ekli Değerli Kağıtlar Tablosunda yer alan değerli
kağıtların bedelleri, 1/1/2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yeniden
tespit edilmiş ve aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Değerli Kağıdın Cinsi
1 - Noter kağıtları :
a) Noter kağıdı
b) Beyanname
c) Protesto, vekaletname, re’sen senet
2 - (Mülga:30/12/2004-5281/14.md)
3 – Pasaportlar
4-Yabancılar için ikamet tezkereleri
5 - (Mülga:30/12/2004-5281/14.md)
6 - Nüfus cüzdanları
7 - Aile cüzdanları
8 -(Mülga:30/12/2004-5281/14.md)
9 - Sürücü belgeleri
Bedel (TL)
7,25
7,25
14,50
72,00
198,00
6,50
66,00
89,00
266 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
10 - Sürücü çalışma belgeleri (karneleri)
11 - Motorlu araç trafik belgesi
12 - Motorlu araç tescil belgesi
13 - İş makinesi tescil belgesi
14 - Banka çekleri ( Her bir çek yaprağı)
15 – Mavi Kart (Ek: 9/5/2012-6304/9 md.)
89,00
89,00
66,50
66,50
4,50
6,00
Yukarıdaki tabloda belirtilen değerli kağıtlar 01/01/2013 tarihinden itibaren
muhasebe birimleri, yetkili memurlar, noterler ve noterlik görevini yapan memurlar ile bankalar tarafından yukarıda belirtilen yeni bedelleri üzerinden satılacaktır.
Muhasebe birimleri ve yetkili memurlarda mevcut değerli kağıtların yeniden
değerlendirilmesi ve muhasebeleştirilmesi işlemleri Merkezi Yönetim Muhasebe
Yönetmeliği hükümlerine göre yürütülür.
Tebliğ olunur.
DAMGA VERGİSİNE TABİ KAĞITLAR
2013 YILI DAMGA VERGİSİ TUTARLARI
(1) SAYILI TABLO
I. Akitlerle ilgili kağıtlar
A. Belli parayı ihtiva eden kağıtlar:
1.Mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknameler
2. Kira mukavelenameleri (Mukavele süresine göre kira bedeli
üzerinden)
3. Kefalet, teminat ve rehin senetleri
4. Tahkimnameler ve sulhnameler
5. Fesihnameler (Belli parayı ihtiva eden bir kağıda taalluk edenler dahil)
6. (Değişik: 5766/10-b md.) (Yürürlük: 6/6/2008) Karayolları
Trafik Kanunu uyarınca kayıt ve tescil edilmiş ikinci el araçların
satış ve devrine ilişkin sözleşmeler
B. Belli parayı ihtiva etmeyen kağıtlar:
1. Tahkimnameler
2. Sulhnameler
(Binde 9,48)
(Binde 1,89)
(Binde 9,48)
(Binde 9,48)
(Binde 1,89)
(Binde 1,89)
(39,65 TL)
(39,65 TL)
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 267
3.Turizm işletmeleri ile seyahat acentelerinin aralarında düzenledikleri kontenjan sözleşmeleri (Belli parayı ihtiva edenler dahil)
II. Kararlar ve mazbatalar
1. Meclislerden, resmi heyetlerden ve idari davalarla ilgili olmayarak Danıştaydan verilen mazbata, ilam ve kararlarla hakem
kararları:
a) Belli parayı ihtiva edenler
b) Belli parayı ihtiva etmeyenler
2. (Değişik : 5766/10-c md.) (Yürürlük : 6/6/2008) İhale Kanunlarına tabi olan veya olmayan resmi daire ve kamu tüzel kişiliğini
haiz kurumların her türlü ihale kararları
III. Ticari işlemlerde kullanılan kağıtlar
1. Ticari ve mütedavil senetler:
a) Emtia senetleri:
aa) Makbuz senedi (Resepise)
ab) Rehin senedi (Varant)
ac) İyda senedi
ad) Taşıma senedi
b) Konşimentolar
c) Deniz ödüncü senedi
d) İpotekli borç senedi, irat senedi
2. Ticari belgeler:
a) Menşe ve Mahreç şahadetnameleri
b) Resmi dairelere ve bankalara ibraz edilen
bilançolar ve işletme hesabı özetleri:
ba) Bilançolar
bb) Gelir tabloları
bc) İşletme hesabı özetleri
c) Barnameler
d) Tasdikli manifesto nüshaları
e) Ordinolar
f) Gümrük idarelerine verilen özet beyan formları
(222,40 TL)
(Binde 9,48)
(39,65 TL)
(Binde 5,69)
(13,95 TL)
(8,25 TL)
(1,55 TL)
(0,65 TL)
(8,25 TL)
(Binde 9,48)
(Binde 9,48)
(13,95 TL)
(30,60 TL)
(14,85 TL)
(14,85 TL)
(1,55 TL)
(6,20 TL)
(0,65 TL)
(6,20 TL)
268 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
IV. Makbuzlar ve diğer kağıtlar
1. Makbuzlar:
a) Resmi daireler tarafından yapılan mal ve hizmet
alımlarına ilişkin ödemeler (avans olarak yapılanlar dahil)
nedeniyle, kişiler tarafından resmi dairelere verilen ve
belli parayı ihtiva eden makbuz ve ibra senetleri ile bu ödemelerin resmi daireler nam ve hesabına, kişiler adına
açılmış veya açılacak hesaplara nakledilmesini veya
emir ve havalelerine tediyesini temin eden kağıtlar
b) Maaş, ücret, gündelik, huzur hakkı, aidat, ihtisas zammı,
ikramiye, yemek ve mesken bedeli, harcırah, tazminat ve
benzeri her ne adla olursa olsun hizmet karşılığı alınan
paralar (Ek: 5766/10-ç md.) (Yürürlük: 6/6/2008) (avans olarak
ödenenler dahil) için verilen makbuzlar ile bu paraların nakden
ödenmeyerek kişiler adına açılmış veya açılacak cari
hesaplara nakledildiği veya emir ve havalelerine tediye
olunduğu takdirde nakli veya tediyeyi temin eden kağıtlar
c) Ödünç alınan paralar için verilen makbuzlar veya bu
mahiyetteki senetler
d) İcra dairelerince resmi daireler namına şahıslara ödenen
paralar için düzenlenen makbuzlar
2. Beyannameler (Bu beyannamelerin sadece bir nüshası
vergiye tabidir):
a) Yabancı memleketlerden gelen posta gönderilerinin
gümrüklenmesi için postanelerce gümrüklere verilen
liste beyannamelerde yazılı her gönderi maddesi için
b) Vergi beyannameleri:
ba) Yıllık gelir vergisi beyannameleri
bb) Kurumlar vergisi beyannameleri
bc) Katma değer vergisi beyannameleri
bd) Muhtasar beyannameler
be) Diğer vergi beyannameleri (damga vergisi
beyannameleri hariç)
c) Gümrük idarelerine verilen beyannameler
d) Belediye ve il özel idarelerine verilen beyannameler
(Binde 9,48)
(Binde 7,59)
(Binde 7,59)
(Binde 7,59)
(0,65 TL)
(39,65 TL)
(53,00 TL)
(26,25 TL)
(26,25 TL)
(26,25 TL)
(53,00 TL)
(19,55 TL)
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 269
e) Sosyal güvenlik kurumlarına verilen sigorta prim bildirgeleri
f) (Ek:5838/15 md.)(Yürürlük: 28/2/2009) Elektronik
ortamda birlikte verilen muhtasar beyanname ve sigorta
prim bildirgesinden sadece muhtasar beyanname için
3. Tabloda yazılı kağıtlardan aslı 1,00 Türk Lirasından
fazla maktu ve nispi vergiye tabi olanların resmi dairelere
ibraz edilecek özet, suret ve tercümeleri.
(19,55 TL)
(31,15 TL)
(0,65 TL)
Yargı Harçları Tarifesi
2013 Yılı Yargı Harçları :
A) Mahkeme harçları:
(6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile değişen fıkra, Yürürlük:14/04/2011) Hukuk, ceza ve ticaret davalarıyla, idari davalarda ihtilafsız yargı konularında, Anayasa Mahkemesine bireysel başvurularda ve icra tetkik mercilerinde
I- Başvurma harcı:
Dilekçe veya tutanakla dava açma veya davaya müdahale veya
tevdi mahallinin tayini, ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, tesbiti delail
ile ilgili taleplerde,
1.Sulh mahkemelerinde, icra tetkik mercilerinde
11,30
2.Asliye mahkemelerinde, idare mahkemelerinde
24,30
3.(5235 sayılı Kanunun 52 nci maddesi ile değişen bent.
Yürürlük:1/4/2005) Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare
Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinde (Mahkemenin yetkisizlik veya görevsizlik kararı
vermesi sebebiyle yetkili veya görevli mahkemeye yeniden 37,25
başvurulması halinde bu harç alınmaz.)
4. (6216 sayılı Kanunun 75/8'inci maddesi ile eklenen bent. Yü- 198,35
rürlük: 03/04/2011) Anayasa Mahkemesinde
II- Celse Harcı:
(Taraflar veya vekilleri tarafından ertelenmelerine sebebiyet verilen celselerden.)
1.Sulh mahkemeleri:
a)Konusu belli bir değerle ilgili davalarda dava konusu miktar- (Binde 2,27)
dan (13,95 TL)'den aşağı olmamak üzere
270 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
b)Belli bir değer bulunmayan davalarda
2.Asliye mahkemelerinde, idari yargı mercilerinde (24,30
TL)'den az olmamak üzere
III- Karar ve ilam harcı:
1.Nispi harç:
a)Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında
karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu
değer üzerinden Bakanlar Kurulu, dava çeşitleri itibariyle
birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu bentte yazılı nispeti binde
10'a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar çıkarmaya yetkilidir.
b) Bir gayrimenkulün hissedarlar arasında satış suretiyle şuyuun
izalesine dair olan hükümler (Gayrimenkulün satış bedeli üzerinden)
c) Gayrimenkulün hissedarlar arasında taksimine dair olan hükümler (Taksim edilen gayrimenkul değeri üzerinden)
d) Nafaka verilmesine dair hükümler (Bir senelik nafaka bedeli
üzerinden)
e) (5235 sayılı Kanunun 52 nci maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/4/2005) Yukarıdaki nispetler Bölge Adliye Mahkemeleri,
Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Yargıtay'ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı
kararları için de aynen uygulanır.
f)(5582 sayılı Kanunun 32. maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007) Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda
ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin
birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin
edilmiş alacaklarının takibinde, ihalenin feshi talepleri ile ilgili
olarak esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden Bakanlar Kurulu, dava
çeşitleri itibarıyla birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu alt bentte yazılı nispeti binde 10'a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı
nispete kadar çıkarmaya yetkilidir.
Nispi harçlar (24,30 TL)'den aşağı olamaz.
2. Maktu harç:
13,95
(Binde 2,27)
(Binde
68,31)
( B i n d e
11,38)
(Binde 4,55)
( B i n d e
11,38)
( B i n d e
68,31)
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 271
a) 1'inci fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bu- 24,30
lunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın
reddi kararı ve icra tetkik mercilerinin 1'inci fıkra dışında kalan
kararlarında
b)(5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürür- 50,45
lük:1/1/2004) (a) fıkrasında yazılı davalarda esasa taalluk eden
veya tashihi karar taleplerinin reddine dair Yargıtay, Danıştay ve
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararlarında
c) (5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yü- 40,00
rürlük:1/1/2004) Bölge Adliye Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinin icranın tehiri kararlarında
d) Tespiti delail, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararlarında
40,00
IV- Temyiz, istinaf ve itiraz harçları (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile
değişen şekli. Yürürlük:14/04/2011)
a) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 119,00
rürlük:14/04/2011)Yargıtay hukuk dairelerine yapılacak temyiz
başvurularında
b) (Anayasa Mahkemesi'nin 20/10/2011 tarihli ve E.: 2011/54,
K.: 2011/142 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. )
c) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 119,00
rürlük:14/04/2011)Danıştaya yapılacak temyiz başvurularında
d) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 66,10
rürlük:14/04/2011)Yürütmenin durdurulmasına ilişkin itirazlar
dahil olmak üzere bölge idare mahkemelerine itirazen yapılacak
başvurularda
e) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 66,10
rürlük:14/04/2011)Bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerine
yapılacak istinaf yolu başvurularında
f) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 26,45
rürlük:14/04/2011)Bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerine
yapılacak istinaf yolu başvurularında
g) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 26,45
rürlük:14/04/2011) İdari yaptırımlar konusunda sulh ceza mahkemelerince verilen son karara karşı itirazen yapılacak başvurularda
272 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
h) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 26,45
rürlük:14/04/2011)İcra mahkemelerinin kararlarına karşı itirazen yapılacak başvurularda
(6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürü- 170,80
lük;01/08/2010)
V- Keşif Harcı
(Mahkemelerce re’sen veya istem üzerine verilen keşif ya da
tespit kararlarını yerine getirmek için)
B) İcra ve iflas harçları:
I. İcra harçları:
1.İcraya başvurma harcı
24,30
2.Değeri belli olmayan icra takiplerinde, icranın yerine getiril- 24,30
mesi harcı
3.Değeri belli olan icra takiplerinde tahsil harcı, değer üzerinden:
a)Ödeme veya icra emrinin tebliği üzerine hacizden evvel öde- (Yüzde 4,55)
nen paralardan
b)Hacizden sonra ve satıştan önce ödenen paralardan
(Yüzde 9,10)
c)Haczedilen veya rehinli malların satılıp paraya çevrilmesi sure- ( Y ü z d e
11,38)
tiyle tahsil olunan paralardan
d)Resmi ve özel müesseseler memur ve hizmetlilerinin maaş, (Yüzde 4,55)
ücret, gündelik ve sair hizmet gelirlerinin haczi suretiyle tahsil
olunan paralardan
e)Takip talebi bulunmayan alacaklılara İcra ve İflas Kanununun (Yüzde 2,27)
125'inci maddesinin 3 üncü fıkrası gereğince ödenen paralardan
f)Gayrimenkullerin ve gemilerin tahliye ve tesliminde:
aa)İcra emrinin tebliği üzerine tahliye olunduğu takdirde
(Yüzde 2,27)
bb)Tahliye ve teslim icra marifetiyle olduğu takdirde
(Yüzde 4,55)
g)Menkul tesliminde;
aa)İcra emrinin tebliği üzerine teslim halinde
(Yüzde 2,27)
bb)İcra marifetiyle teslim halinde
(Yüzde 4,55)
h) (5582 sayılı Kanunun 32 nci maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007)
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında
tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut
İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, bu bentte belirtilen tahsil harçları dörtte biri oranında uygulanır.
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 273
4.İdare harçları:
(Haczedilen gayrimenkullerin idaresi, kira mukaveleleri düzen- 16,90
lenmesi ve hesap tutulması için)
II. İflas harçları:
1.Maktu harç:
İflasın açılması veya konkordato isteği ve masaya katılma harcı 40,00
2.Konunun değeri üzerinden harç:
a)İflasta paylaşılan para üzerinden
(Yüzde 4,55)
b)Konkordatoda alacaklılara verilmesi kararlaştırılan para üze- ( B i n d e
rinden
11,38)
(6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürü- 56,85
lük;01/08/2010)
III. Haciz, teslim ve satış harcı
(Yukarıdaki (I) ve (II) numaralı fıkralarda yer alan icra ve iflas işlemlerinin daire dışında memur eliyle yerine getirildiği her bir
işlem için)
C) Ticaret sicili harçları:
I.Kayıt ve tescil harçları: (Ticari işletme rehni dahil)
1.Ticari işletmenin ve ünvanının tescil ve ilanında:
a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde
180,05
b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde
516,25
c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde
1.163,20
2.Temsile yetkili kılınan kimselerin tescil ve ilanında (Her kişi için):
a) Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde
89,35
b) Şahıs şirketlerine ait işletmelerde
127,95
c) Sermaye şirketlerine ait işletmelerde
283,10
3. Ticaret siciline tescil edilmiş olan vakalardaki değişikliklerin tescilinde:
(Ticari işletme rehni ile ilgili vakalar dahil)
(Muhteva ile ilgili bulunmayan düzeltmelerden harç alınmaz.)
a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde
89,35
b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde
127,95
c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde
283,10
4.Kayıt silinmesinde: (Ticari işletme rehni kaydının silinmesi dahil)
274 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde
34,90
b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde
50,45
c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde Şubelerin herbiri (Ya- 89,35
bancı müesseselerin Türkiye'deki şubeleri dahil) ayrıca aynı harca tabidir.
II. Kayıt ve belge suretleri ve tasdikname harçları:
1.Bir ticari işletmeye ait sicil esas defterindeki kayıtların tama- 8,95
mının veya bir kısmının veya memurlukta saklanan bütün belgelerin örneğinin beher sayfasından (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde:11/1)
2.Tasdiknamelerden (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde: 11/2, 104, 29,80
105)
D) Diğer yargı harçları (Müşterek kısım):
I. Suret harçları:
a)İlamın her sayfasının suretinden (Tasdikli fotokopiler dahil)
1,55
b)Mahkeme ve merci zabıtnameleri ve diğer evrakın beher say- 1,55
fasının suretlerinden (Tasdikli fotokopiler dahil)
c)Avukatların tasdik ettiği vekaletname suretlerinden (Tasdikli 3,75
fotokopiler dahil)
d)Sulh hakimi tarafından tasdik edilen vekaletname suretlerin- 3,75
den (Tasdikli fotokopiler dahil)
Re'sen verilmesi icap eden suretler hariç olmak üzere ceza mahkemelerinden alınacak suretlerden de aynı harçlar alınır.
II. Muhafaza harçları:
Adliye veznelerine tevdi olunan kıymetli eşyanın kabul ve muhafazası için,
muhafaza olunan değer üzerinden:
a)Bir yıla kadar
(Binde
11,38)
b)Bir yılı geçen her yıl ve kesirler için
(Binde 5,69)
III. Defter tutma harçları:
a)Alelumum, defter tutma ve tahrir işlerinde (13,95 TL)'den az (Binde 4,55)
olmamak üzere deftere kaydolunan değer üzerinden
b)Miras işlerinde defter tutulmasında:
aa)Mevcut ve alacak bakiyesi hasıl olmuş ise bu bakiye üzerin- (Binde 4,55)
den
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 275
bb)Borç bakiyesi hasıl olmuş veya mevcut ve alacaklar ile borç- 37,25
lar bakiyesi eşit ise
c)İflas dairesi tarafından tutulacak defterlerden
37,25
IV. Miras işlerine ait harçlar:
Terekenin tahrir ve tespiti, mirasın taksimi, tasfiyesi ve idaresin- (Binde 4,55)
de, bunların konusunu teşkil eden değerler üzerinden
(Miras idaresinde her sene ve kesirler için harç alınır.)
V. Vasiyetname tanzimine ait harçlar:
Medeni Kanunun 479'uncu maddesine göre sulh hakimi tarafından tanzim
edilen resmi vasiyet senetleri:
a)Belli bir meblağı ihtiva edenler
(Binde 1,13)
b)Belli bir meblağı ihtiva etmeyenler
50,45
Noter Harçları
2013 Yılı Noter Harçları
I. Değer veya ağırlık üzerinden alınan nispi harçlar:
1.Muayyen bir meblağı ihtiva eden her nevi senet, mukavelena- (Binde 1,13)
me ve kağıtlardan beher imza için
Bütün imzalar için bu suretle alınacak harcın toplam miktarı (50,45 TL)'den
az,(25.874,70 TL)'den çok olamaz.
2. Emanet harçları:
Saklanmak üzere noterlere tevdi edilen değeri belli emanetler- (Binde 2,27)
den
Harç miktarı (3,75 TL)'den az olamaz, harç yıllık olarak hesaplanır. Bir yıldan fazla olan her yıl için ilave olarak yarı harç alınır. Yıl
kesirleri tam itibar olunur.
(Binde 4,55)
3. Gayrimenkul ve menkullerin idaresi harcı:
Harç yıllık olarak hesaplanır, bir yıldan fazla olan her yıl için ilave
olarak yarı harç alınır.Yıl kesirleri tam itibar olunur.Gayrimenkullerin değerleri belli değilse değerler takdir yolu ile tespit edilir.
4. Konşimento yazılması harcı:
0,453
Konşimento yazılmasında eşyanın her gayrisafi tonundan
5. (3239 sayılı Kanunun 139 uncu maddesiyle fıkra kaldırılmıştır.)
276 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
II. Maktu harçlar:
1.Belli meblağı ihtiva etmeyen ve alınacak harç miktarı kanun ve
tarife de ayrıca gösterilmemiş olan senet, mukavele ve kağıtlardaki imzaların beherinden
2.Her nevi tebliğ (6830 sayılı Kanun hükümleri muvacehesinde
noterlerce muhataba yapılacak tebliğler dahil) ihbar, ihtar ve
protestolardan muhataba tebliğ edilecek beher nüsha için
3.Vekaletnameler:
a)Özel vekaletnamelerde beher imza için
b)Genel vekaletnamelerde beher imza için
4.Defter tasdiki:
a)Açılış, ara ve kapanış tasdik ve şerhleri (Beher defter için):
aa)İşletme defteri ve diğer her türlü defterler
bb)Serbest meslek kazanç defteri
cc)Bilanço esasına göre tutulan defterler
b)Açılış tasdiklerinde sayfaların mühürlenmesi:
100 sayfaya kadar (100 dahil)
100 sayfadan yukarı beher 50 sayfa ve fazlası için
(5035 sayılı Kanunun 35 inci maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004) Ticaret sicili memurluklarınca yapılacak defter
tasdiki işlemlerinden yukarıda belirtilen harçlar aynen alınır.
5.Suretler ve tercümeler:
a)İlgililere veya ibraz edenlere verilecek her türlü mukavele,
senet, yazılı kağıt ve kayıt suretlerinin ve fotokopilerinin beher
sayfasından
b)Tercüme suretleri ve yabancı dille yazılmış kağıtların suretleri
ve tercümeleri beher sayfasından (Fotokopiler dahil)
6.Saklanmak üzere noterlere tevdi olunan ve değeri belli olmayan emanetlerle vasiyetnameler her yıl için (Yıl kesirleri tam sayılır)
7.Tespit ve tutanak harçları:
Mukavelename, senet veya yazılı kağıtların veya bir şeyin veya
bir yerin hal ve şeklinin ilgili şahısların hüviyet ve ifadelerinin
tespiti
7,90
13,95
6,60
10,40
19,55
24,30
24,30
6,40
6,40
1,55
3,75
13,95
13,95
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 277
8.Piyango, seçim ve toplantılarda hazır bulunmaktan alınacak 257,45
harçlar;
Davet üzerine piyango ve hususi müesseselerin kur'a, seçim ve
toplantılarında hazır bulunarak düzenlenecek tutanaklarda
9.Düzeltme harcı:
2,95
Evvelki işin mahiyet ve değeri değişmemek şartıyla yapılacak
düzeltmelere ait beyannamelerden beher imza için
10.Mukavele feshi harcı:
2,95
Değeri belli bir borç veya bir taahhüdün ikrarını tazammun etmeyen mukavelelerin feshinde beher imza için
11.(6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile değişen fıkra, 50,45
Yürürlük:14/04/2011)Belli bir meblağı ihtiva etmeyen umumi
ibra, umumi makbuz, tahkimname, ölüme bağlı tasarruf senet
ve mukaveleleri, ölünceye kadar bakma akdi, vakıf, aile vakıfları, evlat edinme, karı-koca haklarının idaresi, babalığı tanıma
senetleri, miras taksim mukaveleleri, mirasçılık belgesi, ifraz
mukaveleleri ve bunlardan rücu ve bunların feshi ve bunların
teferruatına dair senet, mukavele ve kağıtların düzenlenmesinden ve noter tarafından re'sen düzenlenecek tutanaklardan
Vergi Yargısı Harçlar Tarifesi
2013 Yılı Vergi Yargısı Harçları
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezalara
ilişkin uyuşmazlıklardan dolayı Vergi Mahkemelerinde, Bölge İdare Mahkemelerinde ve Danıştay'da açılan davalarda.
I- Başvurma harcı:
a)Vergi Mahkemeleri ile Bölge İdare Mahkemelerine başvurma 24,30
b)Danıştaya başvurma
50,45
c) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürür- 105,10
lük:6/6/2008)Danıştay'a temyiz başvurularında
d) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürür- 70,05
lük:6/6/2008) Bölge İdare Mahkemesine itirazen yapılan başvurularda
II- Nispi harçlar:
278 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
(Binde 4,55)
a)Vergi mahkemesi ile bölge idare mahkemesi kararlarında:
Tarhiyata ve ceza kesme işlemlerine karşı mükellefin dava açması üzerine vergi mahkemesinin nihai kararları ile bölge idare mahkemesinin kararlarında, karar altına alınan uyuşmazlık
konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara
bağlı zam ve cezaların toplam değer üzerinden (24,30 TL)'den az
olmamak üzere
(Binde 9,10)
b)Danıştay kararlarında:
Karar altına alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezaların toplam değeri üzerinden (50,45 TL)'den az olmamak üzere
(Bu miktardan evvelce ödenen nispi harç mahsup edilir)
III- Maktu harç:
Yukarıdaki pozisyonlarda gösterilen ve nispi harca tabi tutulmamış olan tarhiyat veya ceza kesme ve diğer işlemlerle ilgili:
a)Vergi mahkemesi ve bölge idare mahkemesi kararlarında
24,30
b)Danıştay kararlarında
50,45
c)Bölge idare mahkemesi ve Danıştayın yürütmenin durdurul- 50,45
ması kararlarında
IV- Suret harçları:
Tarafların isteği üzerine verilecek karar suretleri için karar sure- 1,15
tinin her sayfasından (Fotokopiler dahil)
TAPU VE KADASTRO HARÇLARI
I- Tapu işlemleri:
1.Kayıt harici kalmış olan gayrimenkullerin tescilinden takdir ( B i n d e
olunan değer üzerinden
11,38)
2.Deniz, göl ve nehir kıyılarında izinli ve izinsiz doldurma sure- ( B i n d e
tiyle iktisabedilen yerlerin tescilinden takdir edilecek değer üze- 1593,9)
rinden
3. (5831 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi ile değişen madde. Yürürlük: 27/1/2009)
a) Terekeye dahil taşınmaz malların kanuni ve atanmış mirasçı- ( B i n d e
lar arasında aynen veya ifrazen yapılacak taksiminde kayıtlı de- 22,77)
ğer üzerinden
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 279
b) Taşınmaz malların ve sınırlı ayni hakların, intikalinde alınmamak kaydıyla, bağışlanmasından rücularda ve vasiyetlerin
infazında veya piyango ve ikramiye suretiyle iktisabında kayıtlı
değer üzerinden
4.Gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayri ayni hakların bağışlanmasında, kanuni mirasçılar dışında intifa hakkından, kuru mülkiyet sahibi lehine ivazsız feragat edilmesinde ve süreli intifa
haklarında süre dolarak intifa hakkının sona ermesinde kayıtlı
değer üzerinden
5.Dalyan ve voli mahallerinin tescil, intikal, hibe, vasiyet, temlik
ve sair tasarrufi muamelelerde takdir olunacak kıymet veya bildirilen bedelden yüksek olanı üzerinden
6. a)İfraz veya taksim veya birleştirme işlemlerinde kayıtlı değerler üzerinden
b) (5831 sayılı Kanunun 7 nci maddesi ile değişen bent. Yürürlük: 27/1/2009) İmar parselasyon planları uygulama sonucu şuyulanan parsellerin pay sahipleri arasında rızaen veya hükmen
taksiminde kayıtlı değer üzerinden
c)Yukarıdaki fıkralar dışında kalan ve müşterek mülkiyete konu
olanların rızaen veya hükmen pay sahipleri arasında, aynen
veya ifrazen taksiminde kayıtlı değer üzerinden
7.İpotek tesisinde:
a) İpotekte sağlanan borç miktarı üzerinden
b)İpoteğe dahil gayrimenkullerden birisinin çıkarılarak başkasının ithalinde veya teminat ilavesinde borç miktarı üzerinden
c)Mevcut ipotek derecelerinin sonradan istenilen değişikliklerinde borç miktarı üzerinden
8.Muvakkat tesciller:
Medeni Kanunun 921'inci maddesi (22/11/2001 gün ve 4721
sayılı Türk Medeni Kanununun 1011 inci maddesi) gereğince
yapılacak tescillerde kayıtlı değer üzerinden
9.Mal birliği ve mal ortaklığının, mukaveleden mütevellit şüf'a,
iştira ve vefa haklarının, aile yurtlarının mutlak veya nakil ile
mükellef mirasçı nasbının sicile şerhinden veya tescilinden kayıtlı değer üzerinden
( B i n d e
11,38)
( B i n d e
68,31)
( B i n d e
68,31)
( B i n d e
11,38)
( B i n d e
11,38)
(Binde 4,55)
(Binde 4,55)
(Binde 4,55)
(Binde 2,27)
(Binde 2,27)
(Binde 6,83)
280 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
10.Adi veya hasılat kira mukavelelerinin tapu siciline şerhinde
mukavele müddetine göre hesaplanacak kira toplamı ve mukavele mevcut değilse veya mukavelede müddet belirtilmemişse
bir yıllık kira bedeli üzerinden
11.Teferruatın tapu siciline kaydında beyan olunan değeri üzerinden,
12. (5838 sayılı Kanunun 17 nci maddesiyle değişen fıkra, Yürürlük: 28/2/2009) Satış vaadi sözleşmeleri ile irtifak hakkı tesisi vaadi sözleşmelerinin tapu siciline şerhinde, sözleşmede yazılı
bedel üzerinden (Bu bedel, sözleşmeye konu
gayrimenkulün emlak vergisi değerinden az, emlak vergisi değerinin iki katından çok olamaz.) bedelsiz olanlarda emlak vergisi
değeri üzerinden
13. a) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent,
Yürürlük: 28/2/2009) Arsa ve arazi üzerine inşa olunacak bina
vesair tesislerin tescilinde (Her bir bağımsız bölüm vesair tesis
için)
Bayındırlık ve İskan Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilmiş bulunan sosyal mesken, işçi evleri
ve bunlardan daha düşük nitelikteki meskenlerin tescilinde (Her
bir bağımsız bölüm için)
Tapu siciline tescil yapılmaması halinde de bu harcın tahsili aynı
esaslar dahilinde yürütülür.
b) Meşfu payın şüf'a hakkı sahibi tarafından ilama müsteniden
iktisabında, kayıtlı değer üzerinden
c) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009)(a) fıkrası dışında kalan her nevi cins ve kayıt tashihinde (her bir işlem için)
14.Tapu harcı mevzuuna giren işlemlerle ilgili tescil ve şerhlerin
terkininden
15.Yapı kooperatiflerinin ortaklarına dağıtacağı gayrimenkullerin ortaklar adına tescilinde kayıtlı değer üzerinden
16.Gayrimenkullere ait haritaların kopyalarının verilmesinde
her parsele ait kopya için
17.İlgililerin isteği üzerine gayrimenkullere ait verilecek kayıt
örneklerinin her birisiyle çıkarılacak belge örneklerinin beher
sayfasından (Fotokopiler dahil)
(Binde 6,83)
(Binde 4,55)
(Binde 6,83)
156,55
78,25
(Binde
22,77)
78,25
16,90
(Binde 2,27)
34,90
6,40
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 281
18.Taksim hakkının bertaraf edilmesinde bunun beyanlar hane- (Binde
sine işlenmesinde gayrimenkulün kayıtlı değeri üzerinden
11,38)
19.Muvazaa tarikiyle vaki tescillerin hükmen düzeltilmesinde (Binde
kayıtlı değer üzerinden
136,62)
20. a) Gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar (Binde 20)
bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında (4751 sayılı Kanunun 6/C maddesiyle değişen
ibare.Yürürlük:9/4/2002) gayrimenkulün beyan edilen devir ve
iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden (Cebri icra ve şuyuun izalesi hallerinde satış
bedeli, istimlaklerde takdir edilen bedel üzerinden) devir eden
ve devir alan için ayrı ayrı
Tapuda kaydı bulunmayan gayrimenkullerin, zilyetlik devir sözleşmeleri ile devrinde de bu fıkra hükümleri uygulanır.
Hesaplanacak harç, zilyetlik devir sözleşmeleri yapılmadan
önce, şekli ve muhtevası Maliye Bakanlığınca tespit edilecek bir
beyanname ile bildirilir ve beyanname verme süresi içinde ödenir.
b) (4842 sayılı Kanunun 36 ncı maddesiyle değişen ibare.Yürürlük:24/04/2003)
Gayrimenkullerin, irtifak haklarının ve gayrimenkul mükellefiye- (Binde 20)
tinin sermaye şirketlerine sermaye olarak konulmasında ticaret
mahkemesince tayin olunan değer üzerinden devir alan için ve
gayrimenkul devir hallerinde devir eden için
c)(4369 sayılı Kanunun 78'inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük:29/7/1998)
Gayrimenkul mükellefiyetinin tesis ve devir yoluyla iktisabında (Binde 20)
tesis ve devir için ödenen bedel üzerinden (Bu bedel muayyen
zamanlarda bir şey yapmak veya vermekten ibaret olduğu takdirde mükellefiyet bedeli beher sene verilecek veya yapılacak
şeylerin 20 misline eşit sayılır) devir alan için
d)(4369 sayılı Kanunun 78'inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük:29/7/1998)
Gayrimenkul hükmündeki daimi ve müstakil hakların tesis ve (Binde 20)
devri için ödenen bedel üzerinden (5615 sayılı Kanunun 16 ıncı
maddesi ile değiştirilen parantez içi hüküm. Yürürlük;4/4/2007)
(Bu bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulun emlak vergisi değerinin yarısından az, iki katından çok olamaz) devir alan
için
282 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
e) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009)Gayrimenkul üzerine irtifak hakkı tesis ve
devrinde (634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre yapılan kat
irtifakları hariç olmak üzere) tesis ve devir için ödenen bedel
(Bu bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulün emlak vergisi değerinin iki katından çok olamaz) üzerinden devir alan için
f) (4369 sayılı Kanunun 78'inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük: 29/7/1998)İvaz karşılığında kuru mülkiyet iktisabında devir
bedeli üzerinden devir eden ve devir alan için ayrı ayrı
g) (Ek: 21/11/2012-6361/51 md.) Satıp geri kiralama yöntemi ile
gerçekleştirilen kiralama sözleşmeleri kapsamında kiracı
tarafından sözleşme süresi sonunda geri alınmak kaydıyla kiralanan taşınmazların kiralayana satışı sırasında devredenden
(Taşınmazın herhangi bir şekilde kiracı tarafından geri alınmamasının tespiti durumunda ilgililerden (a) bendindeki oran ile
bu bentteki oran arasındaki farka tekabül eden harç tutarı 213
sayılı Kanun hükümlerine göre gecikme faizi ile birlikte alınır.)
Yukarıdaki (e) fıkrasında yer alan intifa hakkı ile (f) fıkrasında yer
alan kuru mülkiyetin değerleri bu Kanunun 64'üncü maddesinin
son fıkrasına göre hesaplanan miktarlardan düşük olamaz.
II- Kadastro ve tapulama işlemleri:
Kadastro ve tapulama işlemleri sonucunda tapu siciline tescil
edilen bazı gayrimenkullerde kayıtlı değer üzerinden:
a)Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda
beyanname verenlere, tapulamada tespitte hazır bulunanlara
ait gayrimenkullerin kadastrolanmasında veya tapulanmasında,
b)Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda
beyanname vermeyenlere, tapulamada tespitte hazır bulunmayanlara ait gayrimenkullerin kadastrolanması veya tapulanmasında,
c)Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması veya tapulanmasında, beyanname verenler ile tespitte hazır
bulunanlardan,
d)Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması
veya tapulanmasında, beyanname vermeyenler ile tespitte hazır bulunmayanlardan,
(Binde 20)
(Binde 20)
(Binde 4,55)
(Binde 6,83)
( B i n d e
11,38)
(Binde 9,10)
( B i n d e
13,66)
(Yukarıdaki fıkralar gereğince ödenecek harç miktarı her parsel için (13,95
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 283
TL)’den aşağı olamaz.)
Tapu ve kadastro işlemlerinde de nispi harçların en az miktarı (13,95 TL)’dir.
(5035 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004)
Kadastro işlemlerinin yenilenmesinden harç alınmaz.
( 5838 sayılı Kanunun 32 nci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlük:
28/2/2009)
Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesi Genel Hükümler
Resmi Gazete Tarihi: 29.12.2012
Resmi Gazete Sayısı: 28512
2013 YILI
Konu ve kapsam
MADDE 1 –(1) Bütün hukuki yardımlarda avukat ile iş sahipleri arasında
geçerli ücret sözleşmesi yapılmamış olan veya avukatlık ücretinin kanun gereği
karşı tarafa yükletilmesi gereken durumlarda, Avukatlık Kanunu ve bu Tarife
hükümleri uygulanır. Bu Tarifede belirlenen ücretlerin altında avukatlık ücreti
kararlaştırılamaz. Aksine yapılan sözleşmelerin ücrete ilişkin hükümleri geçersiz
olup, ücrete ilişkin olarak bu Tarife hükümleri uygulanır.
Avukatlık ücretinin kapsadığı işler
MADDE 2 –(1) Bu Tarifede yazılı avukatlık ücreti kesin hüküm elde edilinceye
kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır. Avukat tarafından takip edilen
dava veya işle ilgili olarak düzenlenen dilekçe ve yapılan diğer işlemler ayrı ücreti
gerektirmez. Hükümlerin tavzihine ilişkin istemlerin ret veya kabulü halinde de
avukatlık ücretine hükmedilemez.
(2) Buna karşılık, icra takipleriyle, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve
Sayıştay’da temyizen ve bölge idare ve bölge adliye mahkemelerinde itirazen
görülen işlerin duruşmaları ayrı ücreti gerektirir.
Avukatlık ücretinin aidiyeti, sınırları ve ortak veya değişik sebeple davanın
reddinde davalıların avukatlık ücreti
MADDE 3 –(1) Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek
avukatlık ücreti, ekli Tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamaz. Bu
ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi niteliği ve davanın
süresi göz önünde tutulur.
(2) Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine
açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret
sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık
ücretine hükmolunur.
Birden çok avukat ile temsil
284 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
MADDE 4 – (1) Aynı hukuki yardımın birden çok avukat tarafından yapılması
durumunda, karşı tarafa bir avukatlık ücretinden fazlası yükletilemez.
Ücretin tümünü hak etme
MADDE 5 –(1) Hangi aşamada olursa olsun, dava ve icra takibini kabul eden
avukat, Tarife hükümleri ile belirlenen ücretin tamamına hak kazanır.
Davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulhte ücret
MADDE 6 –(1) Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve
sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine
getirilmesinden önce giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin
yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına
hükmolunur.
Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle
davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret
MADDE 7 –(1) Görevsizlik, yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine,
davanın nakline veya davanın açılmamış sayılmasına; delillerin toplanmasına
ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce karar verilmesi durumunda,
Tarifede yazılı ücretin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonraki
aşamada ise tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye
göre hükmolunacak avukatlık ücreti ikinci kısmın ikinci bölümünde yazılı
miktarları geçemez.
(2) Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine
getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde,
davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde
yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine
hükmolunur.
(3) Kanunlar gereği gönderme, yeni mahkemeler kurulması, işbölümü itirazı
nedeniyle verilen tüm gönderme kararları nedeniyle görevsizlik, gönderme veya
yetkisizlik kararı verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmedilmez.
Karşılık davada, davaların birleştirilmesinde ve ayrılmasında ücret
MADDE 8 –(1) Bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması, başka bir
davanın bu davayla birleştirilmesi veya davaların ayrılması durumunda, her dava
için ayrı ücrete hükmolunur.
Nafaka, kira tespiti ve tahliye davalarında ücret
MADDE 9 –(1) Tahliye davalarında bir yıllık kira bedeli tutarı, kira tespiti ve
nafaka davalarında tespit olunan kira bedeli farkının veya hükmolunan nafakanın
bir yıllık tutarı üzerinden Tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarın
tamamı, vekalet ücreti olarak hükmolunur. Bu miktarlar, Tarifenin ikinci kısmının
ikinci bölümünde davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmiş bulunan
ücretten az olamaz.
(2) Nafaka davalarında reddedilen kısım için avukatlık ücretine hükmedilemez.
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 285
Manevi tazminat davalarında ücret
MADDE 10 –(1) Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına
alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin
üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti
geçemez.
(3) Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci
kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.
(4) Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi
mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından
vekalet ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir.
İcra ve iflas müdürlükleri ile icra mahkemelerinde ücret
MADDE 11 –(1) İcra ve İflas Müdürlüklerindeki hukuki yardımlara ilişkin
avukatlık ücreti, takip sonuçlanıncaya kadar yapılan bütün işlemlerin karşılığıdır.
Konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, bu Tarifenin
üçüncü kısmına göre belirlenir. Şu kadar ki takip miktarı 1.833,33 TL’ye kadar
olan icra takiplerinde avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde,
icra dairelerindeki takipler için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret takip
miktarını geçemez.
(2) Aciz belgesi alınması, takibi sonuçlandıran işlemlerden sayılır. Bu durumda
avukata tam ücret ödenir.
(3) İcra mahkemelerinde duruşma yapılırsa Tarife gereğince ayrıca avukatlık
ücreti hükmedilir. Şu kadar ki bu ücret, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünün
iki ve üç sıra numaralarında gösterilen iş ve davalarla ilgili hukuki yardımlara
ilişkin olup, Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenecek avukatlık ücreti bu sıra
numaralarında yazılı miktarları geçemez.
(4) Tahliyeye ilişkin icra takiplerinde bir yıllık kira bedeli tutarı, Nafakaya ilişkin
icra takiplerinde nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden, icra mahkemelerinde açılan
istihkak davalarında üçüncü kısım gereğince hesaplanacak ücretlere hükmolunur.
(5) Borçlu itiraz süresi içerisinde borcunu öderse tarifeye göre belirlenecek
ücretin dörtte üçü takdir edilir. Maktu ücreti gerektiren işlerde de bu hüküm
uygulanır.
Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret
MADDE 12 –(1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki
yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti,
(yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son
cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,)
Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Şu kadar ki asıl alacak miktarı 3.666,66 TL’ye kadar olan davalarda avukatlık
ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra mahkemelerinde takip
286 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
edilen davalar için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret asıl alacağı geçemez.
Ceza davalarında ücret
MADDE 13 –(1) Kamu davasına katılma üzerine, mahkumiyete karar verilmiş
ise vekili bulunan katılan lehine Tarifenin ikinci kısım ikinci bölümünde belirlenen
avukatlık ücreti sanığa yükletilir.
(2) Ceza hükmü taşıyan özel yasa, tüzük ve kararnamelere göre yalnız para
cezasına hükmolunan davalarda tarifeye göre belirlenecek avukatlık ücreti
hükmolunan para cezası tutarını geçemez.
(3) CMK 141 ve devamı maddelerine göre tazminat için Ağır Ceza
Mahkemelerine yapılan başvurularda, Tarifenin üçüncü kısmı gereğince avukatlık
ücretine hükmedilir. Şu kadar ki, hükmedilecek bu ücret ikinci kısmın ikinci
bölümünün onuncu sıra numarasındaki ücretten az olamaz.
(4) Çocuk mahkemelerinde görülen davalarda, asliye ceza; çocuk ağır ceza
mahkemelerinde görülen davalarda da ağır ceza mahkemeleri için Tarifenin ikinci
kısmının ikinci bölümünde öngörülen maktu ücretlere ilişkin hükümler uygulanır.
(5) Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına hazine
aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir.
Danıştay’da, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde, bölge idare, idare ve vergi
mahkemelerinde görülen dava ve işlerde ücret
MADDE 14 –(1) Danıştay’da ilk derecede veya duruşmalı olarak temyiz
yoluyla görülen dava ve işlerde, idari ve vergi dava daireleri genel kurulları ile
dava dairelerinde, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde davaya cevap
verme sürelerinin bitimine kadar anlaşmazlığın feragat ya da kabul nedenleriyle
ortadan kalkması veya bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi durumunda
Tarifede yazılı ücretin yarısına, diğer durumlarda tamamına hükmedilir.
(2) Şu kadar ki, dilekçelerin görevli mercie gönderilmesine veya dilekçenin
reddine karar verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmolunmaz.
(3) Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülen dava ve işlerde de yukarıdaki
fıkralarda belirtilen hükümler uygulanır.
Uzlaşma tutanağının hazırlanmasında ücret
MADDE 15 –(1) Avukatlık Kanununun 35/A maddesinde sözü edilen uzlaşma
tutanağının hazırlanmasında, konusu itibarıyla görevli mahkemeler için, bu
Tarifenin ilgili kısımlarında belirlenen ücretin 1/2 si uygulanır.
Tahkimde ücret
MADDE 16 –(1) Hakem önünde yapılan her türlü hukuki yardımlarda da bu
Tarife hükümleri uygulanır.
İş takibinde ücret
MADDE 17 –(1) Bu Tarifeye göre iş takibi; yargı yetkisinin kullanılması ile ilgisi
bulunmayan iş ve işlemlerin yapılabilmesi için, iş sahibi veya temsilci tarafından
yerine getirilmesi kanunlara göre zorunlu olan iş ve işlemlerdir.
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 287
(2) Tarifede yazılı iş takibi ücreti bir veya birden çok resmi daire, kurum veya
kuruluşça yapılan çeşitli işlemleri içine alsa bile, o işin sonuçlanmasına kadar
yapılan bütün hukuki yardımların karşılığıdır.
Dava vekili ve dava takipçileri eliyle takip olunan işlerde ücret
MADDE 18 –(1) Dava vekilleri tarafından takip olunan dava ve işlerde de bu
Tarife uygulanır.
(2) Dava takipçileri tarafından takip olunan dava ve işlerde bu Tarifede
belirtilen ücretin 1/4 ü uygulanır.
Tarifede yazılı olmayan işlerde ücret
MADDE 19 –(1) Tarifede yazılı olmayan hukuki yardımlar için, işin niteliği göz
önünde tutularak, Tarifedeki benzeri işlere göre ücret belirlenir.
Uygulanacak tarife
MADDE 20 –(1) Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı
veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.
Yürürlük
MADDE 21 –(1) Bu Tarife yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
AVUKATLIK ÜCRET TARİFESİ
1.
2.
3.
4.
5.
BİRİNCİ KISIM
BİRİNCİ BÖLÜM
Dava ve Takiplerin Dışındaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret
Büroda sözlü danışma (ilk bir saate kadar)
190,00 TL
takip eden her saat için
100,00 TL
Çağrı üzerine gidilen yerde sözlü danışma (ilk bir saate 365,00 TL
kadar)
takip eden her saat için
190,00 TL
Yazılı danışma için
365,00 TL
Her türlü dilekçe yazılması, ihbarname, ihtarname, pro- 245.00 TL
testo düzenlenmesinde
Sözleşmeler ve benzeri belgelerin hazırlanması
a) Kira sözleşmesi ve benzeri
365,00 TL
b) Tüzük, yönetmelik, miras sözleşmesi, vasiyetname, 1.100,00 TL
vakıf senedi ve benzeri belgelerin hazırlanması
c) Şirket ana sözleşmesi, şirketlerin devir ve birleşmesi 1.100,00 TL
vb. ticari işlerle ilgili sözleşmeler
288 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
İKİNCİ BÖLÜM
İş Takibi Konusundaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret
1.
Bir durumun belgelendirilmesi, ödeme aşamasındaki 275,00 TL
paranın tahsili veya bir belgenin örneğinin çıkarılması
gibi işlerin takibi için
2.
Bir hakkın doğumu, tespiti, tescili, nakli, değiştirilmesi, 465,00 TL
sona erdirilmesi veya korunması gibi amaçlarla yapılan
işler için
3.
Tüzel kişi tacirlerin ana sözleşmelerinin onanması, bu 1.980,00 TL
tacirlerin çalışma konuları ile ilgili ruhsat ve imtiyazların
alınması, devri ve Türk vatandaşlığına kabul edilme gibi
işlerin takibi için
4.
Vergi uzlaşma komisyonlarında takip edilen işler için
865,00 TL
5.
Uluslararası yargı yerlerinde takip edilen işlerde
a) Duruşmasız ise
3.960,00 TL
b) Duruşmalı ise
6.600,00 TL
c) Konusu para olan işlerde ise ücret Tarifenin üçüncü
kısmına göre belirlenir
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Avukatlık Kanununun 35 inci Maddesi Gereğince Bulundurulması Zorunlu
Sözleşmeli Avukatlara Aylık Ödenecek Ücret
1.
Yapı kooperatiflerinde
660,00 TL
2.
Anonim şirketlerde
1.100,00 TL
Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak vekalet ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde aradaki eksik miktar avukata ayrıca
ödenir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
1.
Kamu Kurum ve Kuruluşlarıyla Özel Kişi ve Tüzel Kişile- 1.100,00 TL
rin Sözleşmeli Avukatlarına Ödeyecekleri Aylık Avukatlık
Ücreti
Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak vekalet ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde aradaki eksik miktar avukata ayrıca
ödenir.
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 289
İKİNCİ KISIM
BİRİNCİ BÖLÜM
Yargı Yerlerinde, İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olsa veya
Para ile Değerlendirilebilse Bile Maktu Ücrete Bağlı Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret
1.
Görülmekte olan bir dava içinde olmamak koşulu ile ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir, delillerin tespiti, icranın geri
bırakılması, ödeme ve tevdi yeri belirlenmesi işleri için:
a) Duruşmasız ise
245,00 TL
b) Duruşmalı ise
330,00 TL
2.
Ortaklığın giderilmesi için satış memurluğunda yapıla- 465,00 TL
cak işlerin takibi için
3.
Ortaklığın giderilmesi ve taksim davaları için
990,00 TL
4.
Vergi Mahkemelerinde takip edilen dava ve işler için
a) Duruşmasız ise
660,00 TL
990,00 TL
b) Duruşmalı ise
İKİNCİ BÖLÜM
Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olmayan
veya Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret
1.
İcra Dairelerinde yapılan takipler için
220,00 TL
2.
İcra Mahkemelerinde takip edilen işler için
245,00 TL
3.
İcra Mahkemelerinde takip edilen dava ve duruşmalı 440,00 TL
işler için
4.
İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için
245,00 TL
5.
Ceza soruşturma evresinde takip edilen işler için
400,00 TL
6.
Sulh Mahkemelerinde takip edilen davalar için
660,00 TL
7.
Asliye Mahkemelerinde takip edilen davalar için
1.320,00 TL
8.
Tüketici Mahkemelerinde takip edilen davalar için
660,00 TL
9.
Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinde takip edilen da- 1.980,00 TL
valar için
10. Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için
2.640,00 TL
11. Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için
990,00 TL
12. Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar 2.640,00 TL
için
290 LEGES Hukuk Dergisi
13.
14.
15.
HAZİRAN 2013
Askeri Mahkemelerde takip edilen davalar için
990,00 TL
Disiplin Mahkemelerinde takip edilen davalar için,
770,00 TL
İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip edilen davalar için
a) Duruşmasız ise
660,00 TL
b) Duruşmalı ise
1.320,00 TL
16. Bölge Adliye Mahkemelerinde takip edilen istinaf yolu
ile görülen işlerin takipleri için
a) Bir duruşması olan işler için
660,00 TL
b) Birden fazla duruşması ve keşif gibi avukatın da bu- 1.320,00 TL
lunması gereken sair işlemleri olan işler için
17. Yargıtay’da ilk derecede görülen davalar için
2.640,00 TL
18. Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde ilk derecede görülen davalar için
a) Duruşmasız ise
1.320,00 TL
b) Duruşmalı ise
2.640,00 TL
19. Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştay’da temyiz 990,00 TL
yolu ile görülen işlerin duruşması için
20. Uyuşmazlık Mahkemesindeki davalar için
990,00 TL
21. Anayasa Mahkemesinde görülen dava ve işler için
a) Yüce Divan sıfatı ile bakılan davalar
3.300,00 TL
b) Bireysel başvuru
2.640,00 TL
c) Diğer dava ve işler
2.640,00 TL
ÜÇÜNCÜ KISIM
Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olan veya
Para ile Değerlendirilebilen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret
1.
İlk 25.000,00 TL için
% 12
2.
Sonra gelen 35.000,00 TL için
% 11
3.
Sonra gelen 60.000,00 TL için
%8
4.
Sonra gelen 200.000,00 TL için
%6
5.
Sonra gelen 500.000,00 TL için
%4
6.
Sonra gelen 680.000,00 TL için
%3
7.
Sonra gelen 1.250.000,00 TL için
% 1,5
8.
2.750.000,00 TL’dan yukarısı için
% 0,1
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 291
Avukatlık (CMK) Asgari Ücret Tarifesi
Resmi Gazete Tarihi: 29.12.2012
Resmi Gazete Sayısı: 28512
Adalet Bakanlığından:
Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Görevlendirilen
Müdafi ve Vekillere Yapılacak
Ödemelere İlişkin
2013 Yılı Tarifesi
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Tarifenin amacı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi
üzerine görevlendirilen müdafi veya vekillere ödenecek meblağları belirlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Tarife, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen müdafi veya vekillerin yapacaklarıhukuki yardımlar için uygulanır.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Tarife, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi gereğince hazırlanmıştır.
Tarife
MADDE 4 – (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince yapılan hukuki yardımlara yönelik işlemlerde;
a) Soruşturma evresinde takip edilen işler için 182 TL,
b) Sulh ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 282 TL,
c) Asliye ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 310 TL,
ç) Ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 561 TL,
d) Çocuk mahkemeleri:
1) Çocuk mahkemelerinde takip edilen davalar için 310 TL,
2) Çocuk ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 561 TL,
e) Askeri mahkemelerde takip edilen davalar için 310 TL,
f) İcra Ceza ve Fikrî ve Sınaî Haklar ceza mahkemesi gibi mahkemeler ile İnfaz
Hâkimliklerinde takip edilen davalar için 310 TL,
g) Kanun yolları mahkemeleri:
1) Bölge adliye mahkemelerinde görülen duruşmalı davalar için 561 TL,
2) Yargıtayda görülen duruşmalı davalar için 630 TL,
Ödenir.
Yürürlük
MADDE 5 – (1) Bu Tarife 1 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe girer.
292 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
EKİM
KASIM
ARALIK
NİSAN
96,99
99,12
100,84
100,02
99,04
98,8
99,16
99,7
99,61
100,66
102,8
103,28
2004
107,17
107,4
108,03
110,49
115,5
116,43
115,56
116,69
117,53
120,43
120,43
119,13
2005
118,64
118,77
120,27
121,72
121,96
121,38
120,48
121,73
122,68
123,52
122,35
122,3
2006
124,7
125,02
125,33
127,76
131,3
136,58
137,76
136,73
136,41
137,03
136,63
136,46
2007
136,39
137,68
139,02
140,13
140,68
140,53
140,62
141,82
143,26
143,07
144,35
144,57
2008
145,18
148,9
153,62
160,53
163,93
164,46
166,51
162,62
161,16
162,08
162,03
156,29
2009
156,65
158,48
158,94
159.97
159.89
161,4
160,26
160,93
161,92
162,38
164,48
165,56
2010
166,52
169,29
172,58
176,64
174.61
173,73
173,46
175,46
176,35
178,48
177,92
180,25
2011
184,51
187,69
189,98
191,14
191,43
191,44
191,39
194,76
197,77
200,94
202,24
204,27
2012
205,05
204,86
205,60
205,77
206,86
204,76
204,29
203,65
205,75
206,11
209,53
209,28
2013
208,90
208,63
210,33
209,26
211,35
EYLÜL
MART
AĞUSTOS
ŞUBAT
TEMMUZ
OCAK
2003
MAYIS
YILLAR
HAZİRAN
(2003-100) ÜRETİCİ FİYAT ENDEKSİ (ÜFE)
NİSAN
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
96,23
98,12
99,09
100,04
100,12
99,93
100,09
101,44
102,38
103,68
104,12
104,81
105,35
106,36
106,89
107,35
107,21
107,72
108,54
109,57
112,03
113,5
113,86
2005
114,49
114,51
114,81
115,63
116,69
116,81
116,14
117,13
118,33
120,45
122,14
122,65
2006
123,57
123,84
124,18
125,84
128,2
128,63
129,72
129,15
130,81
132,47
134,18
134,49
2007
135,84
136,42
137,67
139,33
140,03
139,69
138,67
138,7
140,13
142,67
145,45
145,77
2008
146,94
148,84
150,27
152,79
155,07
154,51
155,4
155,02
155,72
159,77
161,1
160,44
2009
160,9
160,35
162,12
162.15
163.19
163,37
163,78
163,29
163,93
167,88
170,01
170,91
2010
174,07
176,59
177,62
178,68
178,04
177,04
176,19
176,9
179,07
182,35
182,4
181,85
2011
182,6
183,93
184,7
186,3
190,81
188,08
187,31
188,67
190,09
196,31
199,7
200,85
2012
205,05
204,86
205,60
205,77
206,86
204,76
204,29
205,43
207,55
211,62
212,42
213,23
2013
216,74
217,39
218,83
219,75
220,07
ARALIK
MART
94,77
2004
MAYIS
OCAK
2003
ŞUBAT
YILLAR
(2003-100) TÜKETİCİ FİYAT ENDEKSİ (TÜFE)
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 293
HUMK, IYUK VE IIK PARASAL SINIRLARI
01.10.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK ile
göreve ilişkin parasal sınır uygulaması yürürlükten kaldırılmıştır
SULH / ASLİYE HUKUK GÖREV SINIRI (HUMK M.8/I)
2005 - 5.000,00 YTL
2006 - 5.490,00 YTL
2007 - 5.910,00 YTL
2008 - 6.330,00 YTL
2009 - 7.080,00 TL
2010 - 7.230,00 TL
2011 - 7.780,00 TL
SENETLE İSPAT SINIRI (HUMK M.288)
2005 - 400,00 YTL
2006 - 430,00 YTL
2007 - 460,00 YTL
2008 - 490,00 YTL
2009 - 540,00 TL
2010 - 550,00 TL
2011 - 590,00 TL
01.10.2011 - 2.500,00 TL
TEMYİZ SINIRI (HUMK M.427)
2005 - 1.000,00 YTL
2006 - 1.090,00 YTL
2007 - 1.170,00 YTL
2008 - 1.250,00 YTL
2009 - 1.400,00 TL
294 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
2010 - 1.430,00 TL
2011 - 1.540,00 TL
2012 - 1.690,00 TL
2013 - 1.820,00 TL
TEMYİZDE DURUŞMA SINIRI (HUMK M.438)
2005 - 10.000,00 YTL
2006 - 10.980,00 YTL
2007 - 11.830,00 YTL
2008 - 12.680,00 YTL
2009 - 14.200,00 TL
2010 - 14.510,00 TL
2011 - 15.620,00 TL
2012 - 17.220,00 TL
2013 - 18.560,00 TL
KARAR DÜZELTME SINIRI (HUMK M.440)
2005 - 6.000,00 YTL
2006 - 6.580,00 YTL
2007 - 7.090,00 YTL
2008 - 7.600,00 YTL
2009 - 8.510,00 TL
2010 - 8.690,00 TL
2011 - 9.350,00 TL
2012 - 10.300,00 TL
2013 - 11.100,00 TL
İCRA MAHKEMESİ KESİNLİK (TEMYİZ) SINIRI (İİK M.363)
2005 - 2.850,00 YTL
2006 - 3.120,00 YTL
2007 - 3.360,00 YTL
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 295
2008 - 3.600,00 YTL
2009 - 4.030,00 TL
2010 - 4.110,00 TL
2011 - 4.420,00 TL
2012 - 4.780,00 TL
2013 - 5.240,00 TL
TAM YARGI DAVALARINDA DURUŞMA TALEP ETME SINIRI (2577 M.17)
(Mahkemece Re’sen Duruşma Yapılmasına Karar Verilirken Sınıra Bakılmaz.)
2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşan
2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşan
2009 - 7.630,00 TL’yi Aşan
2010 - 7.790,00 TL’yi Aşan
2011 - 8.380,00 TL’yi Aşan
2012 - 9.230,00 TL’yi Aşan
2013 – 26.950 TL’yi Aşan (6352 SK. ile yapılan değişiklik Yür. 02.07.2012)
VERGİ DAVALARINDA DURUŞMA TALEP ETME SINIRI (2577 M.17)
(Mahkemece Re’sen Duruşma Yapılmasına Karar Verilirken Sınıra Bakılmaz.)
2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşan
2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşan
2009 - 7.630,00 TL’yi Aşan
2010 - 7.790,00 TL’yi Aşan
2011 - 8.380,00 TL’yi Aşan
2012 - 9.230,00 TL’yi Aşan
2013 – 26.950 tl yi aşan (6352 SK. ile yapılan değişiklik Yür. 02.07.2012)
TEK HAKİMLE ÇÖZÜMLENECEK DAVALAR (2576 M.7)
2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşmayan
2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşmayan
2009 - 7.630,00 TL’yi Aşmayan
296 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
2010 - 7.790,00 TL’yi Aşmayan
2011 - 8.380,00 TL’yi Aşmayan
2012 - 9.230,00 TL’yi Aşmayan
2013 – 26.950 tl yi aşan (6352 SK. ile yapılan değişiklik Yür. 02.07.2012)
5271 SAYILI CEZA MUHAKEMESI KANUNU’NDA SÜRELER
MD.
25
41
66
KONU
Hakimin reddi
Eski hâle getirme
Bilirkişinin inceleme
74
Gözlem süresi
91
Gözaltı
102
Tutuklulukta geçecek süre
108
Tutukluluğun incelenmesi
İletişimin tespiti
Teknik araçlarla
izleme
135
140
SÜRE
Ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün
Engelin kalkmasından itibaren yedi gün
En fazla üç ay (Gerekçeli merci kararıyla en süresi
fazla üç ay uzatılabilir.)
Üç haftayı geçemez (resmi sağlık kurumunun
istemi üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir, toplamı üç ayı
geçemez)
*** Yakalama yerine en yakın hâkim veya
mahkemeye gönderilme için zorunlu süre en fazla
oniki saat
*** Yakalama anından itibaren yirmidört saati
geçemez
*** Toplu olarak işlenen suçlarda her defasında
bir günü geçmemek üzere üç gün uzatılabilir.
***Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen
işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıl (Zorunlu
hallerde gerekçeli olarak altı ay uzatılabilir)
***Ağır ceza mahkemesinin görevine giren
işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıl (Zorunlu
hallerde üç yılı geçmemek üzere uzatılabilir)
Otuz gün
En çok üç ay (Bir defa uzatılabilir)
En çok dört hafta (Bir defaya mahsus uzatılabilir)
(örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla
ilgili olarak gerekli görülmesi halinde bir haftadan
fazla olmamak üzere müteaddit defalar uzatılabilir)
SAYI: 42
151
173
174
177
232
247
253
253
268
273
276
277
291
295
296
297
308
Müdafilik görevinden yasaklama
Kovuşturmaya yer
olmadığı kararına
itiraz
İddianamenin iadesi
Sanığın savunma
delillerinin
toplanması istemi
Gerekçenin dosyaya
konulması
Çağrılan sanığın
çağrıya uyma süresi
Uzlaşma teklifine
cevap
Uzlaştırma işlemlerinin sonuçlandırılması
Hakimin ya da
mahkemenin
kararlarına itiraz
İstinaf istemi
İstinaf isteminin
reddi halinde itiraz
İstinaf istemine
cevap
Temyiz süresi
Süre tutumdan sonra gerekçeli temyiz
ÖNEMLİ BİLGİLER 297
Bir yıl (altı aydan fazla olmamak üzere iki defa
yasaklanma uzatılabilir)
Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün
İddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği
tarihten itibaren onbeş gün
Duruşma gününden en az beş gün önce
Hükmün açıklanmasından itibaren en geç onbeş
gün
İşlemlerin yerine getirildiğinin bir tutanak ile
saptanmasından itibaren onbeş gün
Kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan
itibaren üç gün
Belgelerin örnekleri verildikten itibaren otuz
gün (Cumhuriyet savcısının kararıyla yirmi gün
uzatılabilir)
Öğrenme gününden itibaren yedi gün (başkaca
hüküm yoksa)
Hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün
Ret kararının tebliğinden itibaren yedi gün
Tebliğ tarihinden itibaren yedi gün
Hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün
Temyiz başvurusu için belirlenen sürenin
bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden
itibaren yedi gün
Temyiz isteminin
Ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi
reddine itiraz
gün
Temyize cevap
Tebliğ tarihinden itibaren yedi gün
Yargıtay Cumhuriyet İlâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz
Başsavcısının Daire gün (Sanığın lehine itirazda süre aranmaz)
kararına itirazı
298 LEGES Hukuk Dergisi
332
HAZİRAN 2013
Cumhuriyet savcısı, On gün
hâkim veya mahkeme tarafından bilgi
istemine cevap
SÜRELERİN HESABI (Madde 39)
*** Gün ile belirlenen süreler, tebligatın yapıldığının ertesi günü işlemeye
başlar.
*** Süre, hafta olarak belirlenmiş ise, tebligatın yapıldığı günün, son haftada
isim itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer.
*** Süre, ay olarak belirlenmiş ise tebligatın yapıldığı günün, son ayda sayı
itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer. Son bulduğu ayda
sayı itibarıyla karşılığı olan gün yoksa; süre, ayın son günü mesai saati bitiminde
sona erer.
*** Son gün bir tatile rastlarsa süre, tatilin ertesi günü biter.
*** Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden
itibaren üç gün uzatılmış sayılır.
YARGITAY TELEFON REHBERİ
YARGITAY DAİRESİ
BAŞKAN
GENEL SEKRETER
BAŞSAVCILIK
HUKUK GENEL KURULU BAŞKANLIĞI
CEZA GENEL KURULU BAŞKANLIĞI
1. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
2. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
3. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
4. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
5. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
6. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
7. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
8. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
9. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
10. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
TELEFON NUMARALARI
0312.416 10 12
0312.416 10 36
0312.416 10 20
0312.416 10 51
0312.416 10 61
0312.416 12 73
0312.416 13 09
0312.416 13 42
0312.416 13 75
0312.416 14 09
0312.416 14 37
0312.416 14 65
0312.416 14 96
0312.416 15 31
0312.416 15 63
SAYI: 42
ÖNEMLİ BİLGİLER 299
11. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
12. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
13. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
14. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
15. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
16. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
17. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
18. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
19. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
21. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
0312.416 15 98
0312.416 16 36
0312.416 16 73
0312.416 17 02
0312.416 17 36
0312.416 17 63
0312.416 17 97
0312.416 18 30
0312.416 18 67
0312.416 18 96
0312.416 19 27
YARGITAY CEZA DAİRESİ
1. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
2. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
3. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
4. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
5. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
6. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
7. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
8. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
9. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
10. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
11. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
SANTRAL
C. BAŞSAVCILIĞI
TELEFON NUMARALARI
0312.416 19 64
0312.416 19 74
0312.416 20 41
0312.416 20 80
0312.416 21 12
0312.416 21 52
0312.416 21 89
0312.416 22 24
0312.416 22 57
0312.416 22 96
0312.416 23 31
0312.416 10 00
0312.416 24 00
KANUN MADDELERİNE GÖRE ARAMA İNDEKSİ
ADLİ SİCİL KANUNU (5352)
Madde 6-2 ................................... 168
BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) (818)
Madde 24 ...................................... 96
Madde 25 ...................................... 96
Madde 26 ...................................... 96
Madde 390-2 ................................. 87
CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN
İNFAZI HAKKINDA KANUN (5271)
Madde 1 ...................................... 175
Madde 170 .................................. 161
Madde 231-5 ............................... 173
DEVLET MEMURLARI KANUNU (657)
Madde 68-B ................................. 183
Madde 76 .................................... 183
Madde 137 .................................. 183
Madde 138 .................................. 183
Madde 140 .................................. 183
Madde 141 .................................. 183
ELEKTRİK PİYASASI KANUNU (6446)
Madde 12 ................................... 112
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
(6100)
Madde 16 ................................... 144
HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ
KANUNU (MÜLGA) (1086)
Madde 76 ..................................... 87
Madde 91 .................................... .92
Madde 151-son ............................ 92
Madde 193 ................................... 72
Madde 429 ................................... 63
İCRA VE İFLAS KANUNU (2004)
Madde 154-III ............................... 67
Madde 170-a .............................. 131
Madde 340 ................................. 175
İŞ KANUNU (4857)
Madde 2 ..................................... 118
Madde 6 ..................................... 118
Madde 18 ................................... 125
Madde 20-3 ................................ 125
Madde 21 ................................... 125
Madde 32-ilk............................... 155
İŞ MAHKEMELERİ KANUNU (5521)
Madde 15 .................................... 144
Madde 5 ...................................... 144
SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL
SAĞLIK SİGORTASI KANUNU (5510)
Madde 55 .................................... 150
Madde 55-son ............................. 178
Madde 96 .................................... 178
GEÇİCİ MADDE :2.......................... 150
GEÇİCİ MADDE:1 .......................... 150
TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA
KANUN (4077)
Madde 6-1 ................................... 134
Madde 10/B-13 ........................... 134
Madde 23 ...................................... 77
TÜRK BORÇLAR KANUNU (6098)
Madde 34 ...................................... 96
Madde 35 ...................................... 96
SAYI: 42
Madde
Madde
Madde
Madde
Madde
KANUN MADDELERİNE GÖRE ARAMA İNDEKSİ 301
51 .................................... 100
52 .................................... 100
58 .................................... 100
315 .................................. 108
346 .................................. 108
TÜRK BORÇLAR KANUNU (6098)
Madde 50 .................................... 100
TÜRK CEZA KANUNU ( 5237)
Madde 149-1-a-c ......................... 161
Madde 163 .................................. 168
Madde 184-5 ............................... 173
TÜRK MEDENİ KANUNU (4721)
Madde 4 ...................................... 100
Madde 166 .................................... 72
Madde 174-2 .............................. 100
Madde 175 .................................... 92
Madde 186-son ........................... 103
Madde 197 .................................. 103
TÜRK TİCARET KANUNU (MÜLGA)
(6762)
Madde 708 .................................. 131
Madde 720-2 ............................... 131
YARGI HİZMETLERİNİN
ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA
BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA
İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE
CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA
KANUN (6352)
Madde 83 ..................................... 168
Madde 84 ..................................... 168
Madde 103 .................................. 168
GEÇİCİ MADDE:2/2 ....................... 168
KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ
0-9
4077 SAYILI YASANIN UYGULANMASIYLA İLGİLİ HER
TÜRLÜ İHTİLAFIN ÇÖZÜMÜNDE TÜKETİCİ MAHKELERİNİN
GÖREVLİ OLDUĞU ............................................................................................................................... 77
A-B
ADLİ SİCİLE KAYDEDİLMESİ GEREKMEYEN KARARLAR ...................................................168
B0ZMADAN SONRA MAHKEMECE VERİLEN KARARLARDA
GEREKÇENİN GENİŞLETİLEBİLECEĞİ FAKAT DEĞİŞTİRİLEMEYECEĞİ.......................... 63
BİLİRKİŞİ RAPORLARI ARASINDAKİ ÇELİŞKİNİN GİDERİLMESİ GEREKTİĞİ............106
BİR TİCARİ İŞLETMEYİ İLGİLENDİREN BÜTÜN İŞLEM VE FİİLLERİN
TİCARİ İŞLERDEN OLDUĞU............................................................................................................ 140
BİR YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ............................................................................................... .96
BOŞANMANIN KESİNLEŞMESİ SONRASI ANCAK ÇOCUKLAR İÇİN
İŞTİRAK NAFAKASI İSTENEBİLECEĞİ............................................................................................ 92
BOŞANMAYA SEBEBİYET VEREN OLAYLAR YÜZÜNDEN KİŞİLİK HAKLARI
SALDIRIYA UĞRAYAN TARAFIN, KUSURLU OLANDAN MANEVİ
TAZMİNAT İSTEYEBİLECEĞİ ........................................................................................................... 100
BOZMADAN SONRA VERİLECEK KARARDA, BOZMA ÖNCESİ
DEĞERLENDİRİLMEYEN DELİLLERE DAYANILAMAYACAĞI, ÖZEL DAİRE
DENETİMİNDEN GEÇMEMİŞ HUSUSLARIN YENİ KARARDA YER ALMASI
HALİNDE, KARARIN USUL HUKUKU AÇISINDAN DİRENME
KARARI SAYILAMAYACAĞI, BU NEDENLE TEMYİZ MERCİİNİN HUKUK
GENEL KURULU OLMAYIP ÖZEL DAİRE OLDUĞU ................................................................ 63
D
DAVA SIRASINDA DAVA KONUSU MALIN YA DA HAKKIN DEVREDİLMESİ.............. 87
DAVALIYA, DAVA AÇILMADAN ÖNCE İHTARNAME GÖNDERİLDİĞİNE
YA DA HAKKINDA İCRA TAKİBİNDE BULUNULDUĞUNA DAİR İDDİA
VE DELİL OLMADIKÇA FAİZE DAVA TARİHİNDEN İTİBAREN
HÜKMEDİLECEĞİ ...............................................................................................................................134
DOLANDIRICILIK SUÇU .................................................................................................................... 178
SAYI: 42
KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ 303
E-F
EKSİK İNCELEMEYLE HÜKÜM KURULAMAYACAĞI ............................................................116
ELEKTRİK KAYIP-KAÇAK BEDELİNİN BELİRLENMESİ İÇİN ALINAN
KURUL KARARININ EPDK’NUN BİR DÜZENLEYİCİ İŞLEMİ OLARAK
TÜM TÜZEL VE GERÇEK KİŞİLERİ BAĞLAYACAĞI ................................................................112
EMEKLİ OLUNAN TARİHTEN İTİBAREN BÜYÜME VE GELİŞME
ORANLARININ EMEKLİ AYLIĞINA YANSITILMASI...............................................................150
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURULU TARAFINDAN ALINAN
BÜTÜN KARARLARA KARŞI AÇILAN İPTAL DAVALARININ İLK
DERECE MAHKEMESİ OLARAK DANIŞTAY’DA GÖRÜLECEĞİ ........................................112
ETKİN PİŞMANLIK ...............................................................................................................................168
EVLİLİK YAPMIŞ OLAN SANIĞIN YETİM MAAŞINI ALMAYA
DEVAM ETMESİNİN DOLANDIRICILIK SUÇUNU OLUŞTURMADIĞI ..........................178
FARKLI TARİHLERDE EMEKLİ OLAN SİGORTALILARIN, EMEKLİ
AYLIĞI BAĞLAMA TARİHLERİNDE YÜRÜRLÜKTE BULUNAN FARKLI
KURALLARA TABİ OLMALARI NEDENİYLE, ARALARINDA EŞİTLİK
KARŞILAŞTIRILMASI YAPILAMAYACAĞI...................................................................................150
G
GÖREV KONUSUNUN KAMU DÜZENİNDEN OLMASI NEDENİYLE
DAVANIN HER HALİNDE MAHKEMECE KENDİLİĞİNDEN DİKKATE
ALINMASI GEREKECEĞİ ..................................................................................................................... 77
GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMANIN, DEVLET KAMU HİZMETLERİNİN
GEREKTİRDİĞİ HALLERDE, GÖREVİ BAŞINDA KALMASINDA SAKINCA
GÖRÜLECEK DEVLET MEMURLARI HAKKINDA ALINAN İHTİYATİ
TEBBİR OLDUĞU .................................................................................................................................183
H
HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN DAVANIN, ZARARIN MEYDANA GELDİĞİ
YER YA DA DAVACININ YERLEŞİM YERİ MAHKEMESİNDE AÇILABİLECEĞİ ...........144
HAKSIZ ŞART .........................................................................................................................................134
304 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
HATA HUKUKSAL NEDENİNE DAYALI DAVALARDA İSPAT HAKKI
KULLANILMAK SURETİYLE HUKUKİ İLİŞKİNİN GEÇMİŞE ETKİLİ OLARAK
ORTADAN KALDIRILABİLECEĞİ ...................................................................................................... 96
HATANIN VARLIĞININ HER TÜRLÜ DELİLLE İSPAT EDİLEBİLECEĞİ .............................. 96
HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI ..............................................................173
I-İ
İDDİANAMEDE ANLATILAN FİİL DEĞİŞMEMİŞ OLMAKLA
BİRLİKTE, O FİİLİN HUKUKSAL NİTELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK OLMASI
HALİNDE MAHKEMENİN, SANIĞA EK SAVUNMA HAKKI VERMEK
SURETİYLE HÜKÜM KURABİLECEĞİ .......................................................................................... 161
İFLAS DAVALARI İÇİN YETKİ SÖZLEŞMESİ YAPILAMAYACAĞI, İFLAS
DAVALARININ MUTLAKA BORÇLUNUN MUAMELE MERKEZİNİN
YER TİCARET MAHKEMESİNDE AÇILACAĞI ............................................................................ 67
İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA SUÇU .................................................................................173
İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHİNİN GEÇERSİZLİĞİ VE İŞE İADE ..............................................125
İŞÇİNİN BORDROLARDA GÖRÜNEN ÜCRETİNİN GERÇEĞİ
YANSITMADIĞI DURUMLARDA GERÇEK ÜCRETİN TESPİTİNİN
GEREKECEĞİ ..........................................................................................................................................155
İŞÇİNİN, ASIL İŞVERENDEN ALINAN İŞ KAPSAMINDA VE DEĞİŞEN
ALT İŞVERENLERE AİT İŞYERİNDE ARALIKSIZ ÇALIŞMASI HALİNDE
İŞYERİ DEVRİ KURALLARINA GÖRE HAREKET EDİLECEĞİ ..............................................118
K
KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA...................................................................................................... 106
KANUN YARARINA TEMYİZ............................................................................................................ 175
KANUNİ SÜRESİNDE MUHATAP BANKAYA İBRAZ EDİLDİĞİ
ÜZERİNE YAZILMIŞ TARİHLİ BİR BEYANLA İSPAT EDİLEMEYEN
ÇEKLER ADİ HAVALE HÜKMÜNDE SAYILACAĞI VE BORÇ İKRARINI
DA İÇERMEDİĞİ CİHETLE ALACAKLININ KAMBİYO TAKİBİNDE
BULUNAMAYACAĞI ........................................................................................................................... 131
KARŞILIKSIZ YARARLANMA SUÇU .............................................................................................. 168
SAYI: 42
KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ 305
KİRA SÖZLEŞMELERİNDE, KİRA BEDELİNİN ZAMANINDA ÖDENMEMESİ
HALİNDE CEZA KOŞULU ÖDENECEĞİNE VEYA SONRAKİ KİRA
BEDELLERİNİN MUACCEL OLACAĞINA İLİŞKİN ANLAŞMALARIN
GEÇERSİZ OLDUĞU ............................................................................................................................ 108
KOCANIN GELİRİNİN KADININ GELİRİNDEN AZ OLMASI HALİNİN
HÜKMOLUNACAK TEDBİR NAFAKASININ MİKTARININ TAKDİRİNDE
NAZARA ALINACAĞI ........................................................................................................................ 103
KOCANIN GELİRİNİN KADININ GELİRİNDEN AZ OLMASI KOCAYI
ORTAK GİDERLERE KATILMAKTAN KURTARMAYACAĞINDAN, BU
DURUMUN KADINA TEDBİR NAFAKASI BAĞLANMASINA ENGEL
OLMAYACAĞI ........................................................................................................................................103
KÖTÜ NİYET TAZMİNATI ................................................................................................................. 108
M
MARKA TESCİLİ ....................................................................................................................................129
MARKALARDA GERÇEK HAK SAHİPLİĞİ VE ÖNCELİK İLKESİ ........................................129
S-Ş
SENDİKAL NEDENLERLE YAPILAN FESİH HARİCİNDE İŞE
BAŞLATMAMA TAZMİNATININ AZAMİ SINIRININ AŞILAMAYACAĞI ........................125
SÜRESİ SONA EREN ALTİŞVERENCE İŞÇİNİN İŞ SÖZLEŞMESİNİN
FESHEDİLMESİ HALİNDE, İŞÇİNİN DAHA SONRA YENİ ALTİŞVEREN
YANINDAKİ ÇALIŞMALARININ YENİ BİR İŞ SÖZLEŞMESİ NİTELİĞİNDE
OLDUĞU ..................................................................................................................................................118
ŞİRKETLERİN TİCARET SİCİLİNE KAYIT EDİLDİKLERİ YERİN MUAMELE
MERKEZİ OLDUĞU YÖNÜNDE KARİNE OLDUĞU................................................................. 67
T
TAPU SİCİL MÜDÜRÜ KADROSUNDA GÖREV YAPAN DAVACININ
SAHİP OLDUĞU KADRO AYLIĞININ, KONTROL MEMURLUĞUNA
ATANIRKEN KAZANILMIŞ HAK SAYILAMAYACAĞI .............................................................183
TARAFLARIN BİLDİRDİKLERİ BANKALARDAN HAKKIN DOĞUM
TARİHİNDEN İTİBAREN BİRER YILLIK DEVRELER HALİNDE
306 LEGES Hukuk Dergisi
HAZİRAN 2013
BANKALARCA MEVDUATA FİİLEN UYGULANAN EN YÜKSEK FAİZ
ORANININ SORULARAK FAİZİN BİLİRKİŞİYE HESAPLATTIRILMASI
GEREKECEĞİ ..........................................................................................................................................116
TAZYİK HAPSİ İLE CEZALANDIRILAN SANIĞIN DENETİMLİ
SERBESTLİK HÜKÜMLERİNDEN YARARLANDIRILAMAYACAĞI,
KENDİSİNDEN BEKLENEN YÜKÜMLÜLÜĞÜ YERİNE GETİRDİĞİ
TAKDİRDE SERBEST BIRAKILACAĞI............................................................................................ 175
TEMERRÜT İHTARNAMESİ ............................................................................................................. 108
U-Ü
UYGUN MİKTARDA MADDİ TAZMİNAT TAKDİRİ.................................................................100
ÜCRET MİKTARI VE EKLERİ İSPAT YÜKÜNÜN KURAL OLARAK
İŞÇİDE OLDUĞU ..................................................................................................................................155
V-Y
VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI..................................................................... 87
YAĞMA SUÇU .......................................................................................................................................161
YARGI YERİ BELİRLENMESİ ............................................................................................................ 140
YETKİSİZLİK KARARININ KESİNLEŞMESİNDEN İTİBAREN KANUNİ
SÜRESİ İÇİNDE DOSYANIN YETKİLİ MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİ
İÇİN BAŞVURUDA BULUNULMASI GEREKTİĞİ, SÜRENİN GEÇİRİLDİĞİ
HALLERDE YETKİLİ MAHKEMENİN DAVANIN BU NEDENLE
AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERMESİ GEREKTİĞİ ................................................ 72
YOKSULLUK NAFAKASI ....................................................................................................................... 92

Benzer belgeler