aspb çalışanları tükenmişlik eğitimi katılımcı kitabı

Transkript

aspb çalışanları tükenmişlik eğitimi katılımcı kitabı
ASPB ÇALIŞANLARI
TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ
KATILIMCI KİTABI
Bu Katılımcı Kitabı, Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi kapsamında hazırlanmıştır:
Hazırlayanlar
Erçin KİMMET
Yakut TEMÜROĞLU SUNDUR
Vaka Çalışması -Süpervizyon
Doç. Dr. Sedat IŞIKLI
ASPB- Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Proje Ekibi
Gülser USTAOĞLU
Dr. Banu TUNCAY YILDIZ
Kübra SERTKAYA
Mustafa ÇADIR
Erhan ŞAHİN
Onur YAŞAR
Müberra AYDIN
Hatice KARAKUŞ
Serap SEVER
Esra KABADAYI
Aynur SERBES
Murat BUDANCAMANAK
Fatma KARAGÖZ
Melike YALÇIN
Esra KULAK
Pınar NİMETOĞLU
Mustafa SEVER
Mine ÖZGÖKTAŞ
Tasarım
Kurtuluş KARAŞIN
Bu yayın Avrupa Birliği’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin mali desteği ile hazırlanmıştır. Bu yayının içeriği yalnızca
Deutsche Gesellschaft für Internationale Zusammenarbeit (GIZ) GmbH, International Services konsorsiyumu
sorumluluğundadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.
ASPB ÇALIŞANLARI
TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ
KATILIMCI KİTABI
ANKARA, 2016
İÇİNDEKİLER
4 / Kısaltmalar
5 / Önsöz
7 / BÖLÜM 1: Giriş
15 / BÖLÜM 2: Tükenmişlik Sendromu
21 / BÖLÜM 3: Tükenmişlik Sendromu ile Mücadele
27 / BÖLÜM 4: Kendimize İlişkin Farkındalığımızı Geliştirme
52 / KAYNAKLAR
KISALTMALAR
ASB
ASPB
BM
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
Birleşmiş Milletler
CEDAW
Convention on the Elimination of Discrimination against Women/
Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi
EMDR
Eye Movement Desensitization and Reprocessing Therapy) Göz
Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme Terapisi
KSGM
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü
PBA
Psikolojik Bilgilendirme ve Anlamlandırma
STK
Sivil Toplum Kuruluşu /Örgütü
ŞÖNİM
TA
4
Akut Stres Bozukluğu
Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi
Transaksiyonel Analiz
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve
Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) kadına yönelik şiddeti bir insan hakları ihlali ve
ayrımcılık olarak kabul etmektedir. Sözleşmede kadına karşı/
yönelik şiddet “ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsin,
kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya
ıstırap veren veya verebilecek olan toplumsal cinsiyete dayalı
her türlü eylem ve bu eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi
olarak özgürlükten yoksun bırakma” olarak tanımlanır. Sözleşme
çerçevesinde, “kadın” terimi 18 yaş altındaki kız çocuklarını da
kapsamaktadır.
ÖNSÖZ
Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet yeni bir olgu değildir.
Dünya Sağlık Örgütünün de vurguladığı gibi “Yeni olan, kadına
yönelik şiddetin münferit olaylar olmasından çok, kadınların ve
kız çocuklarının topluma katılım haklarını ihlal eden ve onların
sağlıklarına ve refahlarına zarar veren bir davranış örüntüsü olmasına yönelik anlayışın giderek daha çok kabul edilmesidir.”
Diğer bir deyişle, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, bir
insan hakları ihlali, kadına yönelik ayrımcılığın bir biçimi ve halk
sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir.
Türkiye’de ise 1980’li yıllarda ivme kazanan kadın hareketi, BM
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin
(CEDAW) Türkiye’de 1986 yılında yürürlüğe girmesi ve 1990 yılında Başbakanlığa bağlı olarak “Kadının Statüsü ve Sorunları
Başkanlığı”nın kurulmasıyla hızlanmıştır. 1993 yılında kabul edilen BM Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesinin (1993)
1998 yılında yürürlüğe giren 4320 sayılı “Ailenin Korunmasına
Dair Kanun”a hukuki dayanak teşkil etmesi takip etmiş ve bu
kanunla kadına yönelik şiddetle mücadele bir devlet politikası
haline gelmiştir. Bu gelişmeyi, 2002 yılında Türk Medeni Kanunu’nda yapılan değişiklikler, 2003 yılında aile mahkemelerinin kurulması ve 2005 yılında Türk Ceza Kanunu’nda yapılan
önemli değişiklikler izlemiştir. Bu yolla kadın erkek arasındaki
eşitsiz güç ilişkisi yasal düzlemde giderilmeye çalışılmıştır.
2007 yılında 4320 sayılı Ailenin Korunması Kanunu yeniden
düzenlenmiştir. 2010 yılında Anayasa’nın 10. maddesi, “Kadınlarve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama
geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” şeklinde değiştirilmiştir.
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
5
Öte yandan Anayasa’nın 90. maddesine göre usulüne uygun yürürlüğe
konulmuş, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler iç
hukukun bir parçasıdır.
2011 yılında bir yandan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının içinde ana hizmet birimi olarak yeniden
yapılandırılarak kadına yönelik şiddetle mücadelede hizmetlerin koordine edilmesi ve sunulması ile kadının güçlendirilmesi için tüm faaliyetleri
yürütme ve koordine etme görevlerini de üstlenmesi; diğer yandan da
İstanbul’da “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve
Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi)”nin imzalanması gibi iki büyük gelişme sağlanmıştır.
2012 yılında ise 4320 sayılı Kanun kapsamında uygulamada karşılaşılan eksiklikler ve İstanbul Sözleşmesi dikkate alınarak 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” hazırlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Bugün gelinen noktada; yakın zamana
kadar yaygın bir şekilde kabul gören, kadına yönelik şiddetin aile içi bir
mesele olduğu ve kamunun müdahale alanı dışında kaldığı yönündeki
algı sivil toplum örgütlerinin çabaları, aile içi şiddetle mücadelenin bir
devlet politikası haline gelmesi ve medyanın bu konudaki duyarlılığının artması gibi pek çok gelişme ile değişmiştir. Kadına yönelik şiddet
çok yönlü mücadeleyi gerektiren bir sorundur. Yasal ve idari düzenlemelerin varlığı bu mücadelede sağlam bir zemin hazırlamakta ve bu
sorunu çözmenin ilk ve büyük adımını oluşturmaktadır. Tüm bu düzenlemelerin ve kurumsal yapıların etkin bir şekilde hayata geçirilmesinin
anahtarı ise kadına yönelik şiddet olgusunun niteliğini doğru kavrayan
ve doğru müdahalelerde bulunan insan gücüdür. Bu bağlamda Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın il müdürlükleri, ŞÖNİMler, ilk kabul birimleri ve kadın konukevi çalışanlarının özelleştirilmiş beş eğitim alması
planlanmıştır. Böylelikle ASPB çalışanları şiddete maruz kalan kadınlarla beraberindeki çocuklara psikososyal destek sağlama, şiddete maruz
kalan kadını güçlendirme, izleme ve süpervizyon, destek elemanlarının
eğitilmesi konularında bilgi ve becerilerini geliştireceklerdir. Söz konusu
eğitimler yoluyla bu kurum ve kuruluşlarda şiddet mağduru kadınlara
verilecek hizmetin kalitesinin artması ve projenin sonuçlarının sürdürülebilirlik sağlanması amaçlanmaktadır.
6
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
GİRİŞ
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
1
1
AİLE İÇİ
ŞİDDETLE MÜCADELE
PROJESİ NEDİR?
Aile İçi Şiddetle Mücadele İçin Kadın Sığınmaevleri
Projesi, kısa adıyla Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi 27 Aralık 2013 tarihinde başlamıştır ve 27 Aralık
2016 tarihinde tamamlanacaktır. Projenin paydaşları
arasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı -Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğü (Ana Yararlanıcı), İçişleri Bakanlığı -Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü (eş
yararlanıcı) ve Emniyet Genel Müdürlüğü)-, Adalet
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, belediyeler ve STK’lar
bulunmaktadır.
Projenin danışmanlığını, Deutsche Gesellschaft für Internationale Zusammenarbeit GmbH (GIZ) liderliğinde, EDUSER Eğitim Danışmanlık ve Uzmanlık Hizmetleri; Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama
ve Araştırma Merkezi (HÜKSAM) ve Internationaler
Bund’un yer aldığı bir Konsorsiyum yapmaktadır.
Projenin genel amacı, Türk Hükümeti’nin
Türkiye’de kadınların insan haklarının korunması konusunda ortaya koyduğu çabalara katkıda bulunmaktır.
Projenin hedefi ise, şiddete/aile içi şiddete
maruz kalan kadınlar için destek hizmetlerinin
kurulması ve/veya sağlanması yoluyla 26 ilde
kadınların şiddete karşı yeterli korunmalarını
sağlamaktır.
Bu genel amaç ve hedeften hareketle proje için iki
sonuç belirlenmiştir:
Sonuç 1: Şiddete/aile içi şiddete maruz kalan kadınlar için destek hizmetlerinin kurulması ve/veya
sağlanması yoluyla 26 ilde şiddete karşı korumanın
artırılması.
Aile İçi Şiddetle Mücadele
Projesi 27 Aralık 2013
tarihinde başlamıştır ve
27 Aralık 2016 tarihinde
tamamlanacaktır.
8
Sonuç 2: 26 ilde kadınlara yönelik şiddetle mücadele mekanizmalarının iyileştirilmesi için merkezi ve
yerel yönetim organları ile yerel STK’lar arasında işbirliğinin güçlendirilmesi.
Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi, bir anlamda “Aile
içi Şiddete Maruz Kalan Kadınlar için Sığınma Evleri
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
a) Kadına yönelik şiddet konusunda hizmet sunanların kapasitelerinin
geliştirilmesi,
b) Koordinasyon ve işbirliğinin geliştirilmesi,
c) Hizmet kalitesinin iyileştirilmesi ve
d) Sürdürülebilirliğin sağlanması.
Şekil 1: Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi Bileşenleri
Kapasitenin
Geliştirilmesi
Hizmet Kalitesinin
İyileştirilmesi
Sürdürülebilirliğin
Sağlanması
Koordinasyon ve İşbirliğinin
Güçlendirilmesi
Eğitimler ve Süpervizyon
Projede yer alan tüm faaliyetlere sağlam bir temel oluşturulması amacıyla bir Mevcut Durum ve Eğitim İhtiyaç Analizi gerçekleştirilmesi öngörülmüştür. Söz konusu analizden çıkan sonuçlar göz önünde bulundurularak projenin Şartnamesinde yer alan faaliyetler gözden geçirilerek
gerekli değişiklikler yapılmıştır.
Birbirini tamamlayan bileşenlerden ilki hizmet sunanların var olan kapasitelerini geliştirmektir. Kapasite gelişimi iki yolla gerçekleştirilecektir.
Bir yandan eğitici eğitimleri/eğitimler yoluyla hizmet sunanların kadına
yönelik şiddet konusunda daha donanımlı olmaları sağlanırken, diğer
yandan çalışma ziyaretleri yoluyla yurt içi ve yurt dışında belirlenen en iyi
örnekler incelenecektir.
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
9
Bölüm 3
Bölüm 2
Bölüm 1
Proje teknik destek ve hibe olmak üzere iki bileşenden oluşmaktadır.
Teknik destek bölümünde yer alan faaliyetler dört bileşen altında toplanabilir:
Sığınma evleri,
sığınma evi öncesi mekanizmalar, ŞÖNİM’ler
ve sığınma evi
sonrası destek
mekanizmalarının her ilde
kurulması ve
güçlendirilmesine katkıda bulunulacaktır.”
Bölüm 4
Kurulması Projesi’nin (2006)” devamı niteliğindedir ve proje ile 8 ilde
uygulanan önceki projenin çıktılarının 18 ile daha yaygınlaştırılması öngörülmüştür. Projenin uygulanacağı iller, Adana, Afyonkarahisar, Ankara, Antalya, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Erzurum,
Eskişehir, Gaziantep, Isparta, İstanbul, İzmir, Kırşehir, Kocaeli, Konya,
Manisa, Mersin, Nevşehir, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa, Trabzon ve Van
olarak belirlenmiştir. Bu illerin sekizi (Ankara, Antalya, Bursa, Eskişehir,
Gaziantep, İstanbul, İzmir ve Samsun) önceki 2006 Projesi’nin illeridir
ve bu projede de merkez il görevini üstlenmektedir.
Eğitimler ve çalışma gezileri sadece kapasitenin geliştirilmesini sağlamayacak, aynı zamanda hizmet kalitesinin iyileştirilmesi bileşenine de katkıda bulunacaktır. Buna ek olarak geliştirilecek bir izleme ve süpervizyon
mekanizmasıyla hizmetlerin daha kaliteli olması sağlanacaktır. Ayrıca
var olan formların ve iş akışlarının gözden geçirilerek geliştirilmeleri de
hizmet kalitesini artıracaktır.
Kadına yönelik şiddet konusunda hizmet sunanlar arasındaki işbirliği ve
koordinasyonun güçlendirilmesi projenin önemli bileşenlerinden birisidir. Diyalog toplantıları yoluyla il eylem planları ve tüm tarafların dâhil
edileceği bir koordinasyon mekanizması geliştirilecektir.
Proje kapsamında kadına yönelik şiddet konusunda hizmet veren paydaşlara eğitici eğitimleri/eğitimler verilmiştir (Tablo 1).
Tablo 1: Proje Kapsamında Verilecek Eğitimler
Eğitimin Türü/ Katılımcı Sayısı
Kurum/Kuruluş
Eğitim
Eğitici Eğitimi
Süpervizyon Eğitimi
125 (2x5 gün)
125 (3x5 gün)
125
İç İşleri Bakanlığı (Polis)
500 (5 gün)
30 (2 gün)
Sağlık Bakanlığı
200 (5 gün)
30 (2 gün)
ASPB
Adalet Bakanlığı
Aile Mahkemesi
Uzmanları
150 (5 gün)
Yazı İşleri Müdürleri
125 (5 gün)
Adli Tıp Uzmanları
50 (3 gün)
Adalet Akademisi
Öğretim Görevlileri
Belediyelerin Danışma
Merkezi Çalışanları
26 (2 gün)
25 (5 gün)
100 (3 gün)
Tablo 1’de de görüldüğü üzere ASPB İl müdürlükleri, ŞÖNİM, ilk kabul
birimleri ve konukevlerinde çalışan 125 ASPB personeline her birisi beşer günlük ve 3’ü eğitici eğitimi olmak üzere Tablo 2’de yer alan eğitimler verilecektir:
10
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
VAKA ÇALIŞMASI VE
TÜKENMİŞLİK
Bu eğitimin iki gününde katılımcıların bireysel ve grup psikolojik bilgilendirme ve anlamlandırma çalışmalarına ilişkin getirecekleri vakalar
ele alınacaktır. Eğitimin üç gününde tükenmişliğin tanımı, nedenleri
ve önlenmesine ilişkin öneriler ele alınacaktır.
TRAVMAEĞİTİCİ EĞİTİMİ
VE SÜPERVİZYON
Bu eğitimde daha önce verilen travma eğitimi baz alınarak
katılımcıların yetişkin eğitimi ve süpervizyon becerilerinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
KADININ
GÜÇLENDİRİLMESİ
EĞİTİMİ
Bu eğitimde kadın konukevlerindeki işleyiş ve konukevinde kalan
kadınları güçlendirmek amacıyla yaşam becerilerinin öğretildiği grup
çalışmaları ele alınacaktır.
DESTEK ELEMANLARI
EĞİTİCİ EĞİTİMİ
Bu eğitimde, illerde destek elemanlarına toplumsal cinsiyet, kadına
yönelik şiddet, şiddete maruz kalan kadınla iletişim, mevzuat ve KYŞ
konusunda verilecek verilecek eğitimlerin içeriği ele alınacaktır.
Bölüm 2
TRAVMA EĞİTİMİ
Bu eğitimde travma, travmatik olaylar, travmatik olayların doğası,
yetişkinlerde ve çocuklarda travma sonrası stres belirtileri, akut
stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, dolaylı travma,
travma sonrası psikososyal müdahale olan bireysel ve grup psikolojik
bilgilendirme ve anlamlandırma tekniği konuları ele alınacaktır.
Bölüm 3
Eğitimin İçeriği
Bölüm 4
Eğitimler
Travma eğitimi süresince ASPB çalışanları teknik süpervizyon alacakları gibi aynı zamanda süpervizyon eğitimi de alacaklardır. Süpervizyon,
meslekte daha deneyimli birisinin daha az deneyime sahip olan birisi
için gözlem yapma, bilgi ve destek verme ve izleme yoluyla gerçekleştirdiği öğrenme ve gelişim süreci olarak tanımlanabilir. Süpervizyon yoluyla, verilen eğitimlerin ve hizmetlerin kalitesinin arttırılması, aynı zamanda
çalışanların hizmet sunarken karşılaştıkları sorunlarla etkili bir biçimde
baş etmeleri amaçlanmaktadır.
Tükenmişlik Eğitiminin Çıktıları
Eğitimin hedefi: kadına yönelik şiddet konusunda verilen hizmetlerin
kalitesinin iyileştirilmesi amacıyla hizmet sunanların bilgi, beceri ve davranış geliştirmelerini sağlamaktır.
Eğitim programı sonunda katılımcılar;
• Tükenmişliğin ne olduğunu kavrar.
• Olumlu ve olumsuz baş etme mekanizmalarını öğrenir ve ne tür baş
etme mekanizması kullandığının farkına varır.
• Davranış ve düşüncelerini değiştirerek tükenmişliği önleyecebileceğinin
farkına varır.
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
11
5 Günlük Eğitici Eğitimi Programı
OTURUM
GÜN 1
09.00 / 09.30
Kayıt
09.30 / 09.45
Açılış Konuşmaları
09. / 10.
Vaka Analizi ve Tükenmişlik Eğitiminin Tanıtımı
10.00 / 10.15
ARA
45
00
10.15 / 11.15
1
11.15 / 11.30
11.30 / 13.00
ARA
2
13.00 / 14.00
14.00 / 15.30
Tanışma, Beklentilerin Alınması, Grup Kurallarının Belirlenmesi
Tükenmişlik Sendromu - Tanımı, nedenleri ve aşamaları
ARA
3
15.30 / 15.45
Isınma/ Tükenmişlik 2- Vaka Çalışması
Günün Değerlendirmesi
OTURUM
09.30 / 11.00
4
11.00 / 11.15
11.15 / 12.30
Isınma/ Baş Etme Mekanizmaları
ARA
5
12.30 / 13.30
13.30 / 15.00
GÜN 2
Isınma/ Biz Kimiz?
ARA
6
15.00 / 15.15
Kendimizi ve Diğerlerini Kabulümüz
Günün Değerlendirmesi
OTURUM
09.30 / 11.00
7
11.00 / 11.15
11.15 / 12.30
15.00 / 15.15
Isınma/ Zorlayıcı Mesajlar
ARA
8
12.30 / 13.30
13.30 / 15.00
GÜN 3
Drama Üçgeni
ARA
9
Isınma/ Zamanı Yapılandırma/ Tükenmişliği Önlemenin Yolları
Günün Değerlendirmesi
OTURUM
09.30 / 11.00
10
11.00 / 11.15
11.15 / 12.30
Isınma/ Vaka Çalışması
ARA
11
12.30 / 13.30
13.30 / 15.00
GÜN 4
Vaka Çalışması
ARA
12
15.00 / 15.15
Isınma/ Vaka Çalışması
Günün Değerlendirmesi
GÜN 5
OTURUM
09.30 / 11.00
13
11.00 / 11.15
11.15 / 12.30
ARA
14
12.30 / 13.30
13.30 / 15.00
Vaka Çalışması
ARA
15
15.00 / 15.15
15.15 / 16.15
Isınma/ Vaka Çalışması
Isınma/ Vaka Çalışması
ARA
16
Son testin Uygulanması, Eğitim Değerlendirilmesi ve Kapanış
TÜKENMİŞLİK SENDROMU
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
2
TÜKENMİŞLİK
NEDİR?
İnsani yardım ve psikososyal destek alanında çalışanların çoğunun yüksek motivasyon, idealist olma
ve stresli ortamlarda çalışmaya hazır olma gibi ortak
özelliklere sahip kişiler oldukları ve bu özelliklerinden
dolayı kendi ihtiyaçlarını göz ardı ettikleri bilinmektedir.1,2,3 Ancak stresli ortamlarda kendi ihtiyaçlarını göz
ardı ederek çalışmak, bu alanda çalışan kişilerin ruh
sağlıkları da olmak üzere, işe ilişkin becerilerini ve
performanslarını etkilemekte ve tükenmişliğe zemin
hazırlamaktadır.
İlk kez 1970’lerde tanımlanan tükenmişlik kavramının farklı tanımları bulunmaktadır.
• “Gücünü yitirmiş olma, çaba göstermeme durumu” (TDK, 2016)
• “İnsanın iç kaynakları üzerinde karsılanamayan
istek ve taleplerden dolayı ortaya çıkan tükenme
durumu, başarısızlık, yıpranma, enerji ve güç kaybı” (Freudenberger, 1974).
• “Yardım ve destek alanında çalısan insanların
çalısma koşullarının bir sonucu olarak, idealizm,
enerji ve deneyimlerindeki azalma süreci” (Edelwich, 1980).
• “Tükenmişlik, bitkinlik hissi, işe ve işle ilgili kişilere
karşı olumsuz bir tutum ve kişisel başarıda düşme
hissi.“
Tükenmişliğin Boyutları
Tükenmişlik 3 boyutta ele alınmaktadır: Duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarıda düşme hissi.
Duygusal Tükenme: Duygusal boyut, çalışanın hizmet verdiği kişilerin, üstlerinin ya da çalıştığı kurumun
1
International Organization for Migration (IOM), The Mental
Health Aspects Of Trafficking In Human Beings Training Manual, 2004
2
The UN Refugee Agency (UNHCR), Managing the Stress of
Humanitarian Emergencies, 2001
3
International Committee of the Red Cross (ICRC), Humanitarian Action & Arm Conflict, Coping with Stress, 1992.
16
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
Bölüm 2
kronik ihtiyaçları, talepleri, ve beklentileri nedeniyle duygusal kaynaklarının tükendiğini hissetmesidir. Tükenmişiliğin içsel boyutunu teşkil eder.
Birey kendisini yorgun, enerjiden yoksun ve duygusal açıdan yıpranmış
hissetmektedir.
Bölüm 4
Bölüm 3
Duyarsızlaşma: Bazı kaynaklar duyarsızlaşma boyutunu empatinin
kaybı olarak da tanımlamaktadır. Çalışanın, sadece hizmet sunduğu
kişilere değil, meslektaşlarına ve çalıştığı kuruma karşı olumsuz tutumlar beslemesidir. Bir yandan hizmet sunduğu kişilere ve meslektaşlarına
karşı empatiden yoksun, duygusuz, umursamaz, alaycı, katı bir tutum
sergilerken, çalıştığı kuruma karşı mesafeli ve umursamaz bir tutum içine
girebilir. Herşeyi kitabına ve kurallara uygun bir biçimde yaparken bunu
kişilerin sorunlarını çözmekten ve insanlarla duygusal ilişki kurmaktan
kaçınmak için yapabilir.
Kişisel Başarıda Düşme Hissi: Çalışanın kendisini işinde ve ilişkilerinde yetersiz ve başarısız olarak değerlendirmesidir. Öz-değerlendirme
boyutudur. Kişi, işinde gelişmediğini, başarısız olduğunu, eylemlerinin
işe yaramadığını düşünür.
Stresle Tükenmişlik Arasındaki Fark
Tükenmişliğin boyutlarından da anlaşılacağı üzere tükenmişlik aşırı stresli olma halinden çok, bireylerin strese karşı gösterdiği karmaşık
bir tepkidir. Dolayısıyla aşırı stresli olmak o insanın mutlaka tükenmişlik
yaşayacağı anlamına gelmez. Streste duygular aşırı faalken, tükenmişlikte duyguların körelmesi söz konusudur. Stres kaygı bozukluğuna yol
açarken, tükenmişlikte uzaklaşma ve depresyon görülür. Stres daha çok
fiziksel hasara, tükenmişlikse duygusal hasara yol açar. Stres aciliyet
hissine ve hiperaktiviteye yol açarken, tükenmişlik çaresizlik ve umutsuz
duygularına neden olur.
Tükenmişlik Belirtileri
Tükenmişliğin pek çok fiziksel, duygusal ve bilişsel belirtisi bulunmaktadır. En önemlileri aşağıdaki gibi özetlenebilir:
• Fiziksel ve duygusal yorgunluk, enerji kaybı
• Düşük benlik saygısı ve özgüvenin azalması
• İşe, çalıştığı kuruma ve işin amaçlarına ilişkin olumsuz duygular
• Hizmet sunduğu kişilere karşı ilgisini kaybetme, diğerlerinin ihtiyaçlarına karşı duyarsız ve kayıtsız
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
17
• “Artık yapacak hiçbir şey yok” gibi ifadelerle kendini belli eden ümitsizlik ve çaresizlik duyguları
• Asabilik, engellenmeye karşı düşük hoşgörü, ani ve uygun olmayan
öfke patlamaları, hoşgörüsüzlük, sık sık çatışma yaşama, sabırsızlık,
eleştiriye karşı aşırı duyarlılık, sürekli suçlama ve inkar hali
• Özellikle kurallar konusunda katılık, uyum yeteneğinde azalma
• Sosyal ilişkilerden kaçınma, içe kapanma
• Maddenin kötüye kullanımı
• Sık sık işe gitmeme
• Sık sık hastalanma
• Ses, koku, sıcaklık gibi uyarıcılara karşı aşırı duyarlılık
• Başağrısı, sırt ağrısı, uykusuzluk, yeme problemleri, solunum güçlüğü, mide ve bağırsakla ilgili şikâyetler gibi fiziksel belirtiler
Tükenmişliğin Aşamaları
Şekil 2.1: Tükenmişliğin Aşamaları
İdealist Coşku
 Beklentilerin, enerjinin,
motivasyonun,
umut ve idealizmin yüksek
olması
Farkındalık
 Gerçekçi
olmayan
beklentiler
 İhtiyaçların
karşılanmaması
 Takdirin
yetersiz olması
Başarısızlık
Yetersizlik
Hissi
 İşten uzaklaşma
 İşe karşı
olumsuz tutumlar
 Yetersizlik
hissi
İlgisizlik
Umutsuzluk
 Yaşamın
anlamsız
gelmesi
 Olumsuz
tutum ve
davranışlar
Müdahale
 Yardım
isteme ya da
yardım almayı
kabul etme
Tükenmişlik birden bire ortaya çıkan bir durum değildir. Aşama aşama
gelişir.
• Coşku Aşaması: Birey genellikle büyük bir coşku ve beklentiyle işe
başlar. İşine ilişkin olumlu düşüncesi vardır. Herşeyi başarabileceğine
inanır. Enerjisi ve motivasyonu fazladır.
• Farkındalık: Bireyin işi bütün hayatını kaplar. Aileye ve/veya sosyal
ilişkilere zaman kalmamıştır. Daha fazla çalışmak ne bir şeyi değiştirir
18
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
Bölüm 2
ne de başarıya götürür. Beklentilerin ve ihtiyaçların
karşılanmaması ve yapılan işin takdir edilmemesi ya
da çok az takdir edilmesi nedeniyle hayal kırıklıkları
başlar.
Bölüm 4
Bölüm 3
• Başarısızlık ve yetersizlik hissi: Birey tüm enerjisini ve coşkusunu yitirmiştir. Yaptığı işe ilişkin yeterince takdir görmemesi sonucunda kendini başarısız,
yetersiz hissetmeye başlar. İşinden kopmaya başlar.
Kronik yorgunluk, asabilik gibi tükenmişliğin belirtileri
kendini göstermeye başlar.
• İlgisizlik ve umutsuzluk: Birey, bir çıkış yolu görmediği için çabalamaktan vazgeçer. Yaşam anlamsız
gelmeye başlar. Birey olumsuz tutum ve davranışlar
sergiler. İşteki performans düşer.
• Müdahale: Birey yoğun bir biçimde tükenmişlik yaşadığı için ya yardım ister ya da yardım almayı kabul
eder.
Bireysel Risk Faktörleri
• Aşağıdaki kaynaklardan yoksun olma:
Tükenmişlik İçin
Risk Faktörleri
- Aile, arkadaşlar, takım desteği
- Profesyonel yeterlilik, beceriler, donanım
- Ekonomik istikrar
- Psikolojik yardıma erişilebilirlik
• İşkoliklik, dinlenmeye ve sosyalleşmeye zaman ayırmaksızın çok çalışmak,
• Yeterli süre uyumamak
• Çok fazla sorumluluk üstlenmek
• Diğerleriyle iletişimde zorluklar (yardım ya da destek
istemede, duygu ve düşüncelerini ifade etmede zorluk
çekme, “hayır” diyememe)
• Esnek olmama
• Diğerlerinin ihtiyaçlarına duyarlılık
• Mükemmeliyetçilik
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
19
• Kendine ve dünyaya ilişkin karamsar olma,
• Kontrolde olma ihtiyacı, diğerlerine sorumluluk vermede gönülsüzlük
Kurumsal/İşe İlişkin Faktörler
• Hizmet verilen kişilerle doğrudan temas
• Personel eksikliği
• Yoğun işyükü ve uzun çalışma saatleri
• Özerklikten yoksun olma ya da bireyin işi üzerinde çok az ya da hiç
kontrolü olmadığını hissetmesi
• İş tanımının belirsiz olması ya da işin aşırı talepkar bir iş olması
• Takdir ve ödül sisteminin olmayışı; çabanın görülmemesi
• Monoton ve zorlukları olmayan bir iş yapma
• Kaotik bir ortamda ve baskı altında çalışmak
20
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
TÜKENMİŞLİK SENDROMU
İLE MÜCADELE
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
3
BAŞ ETME
MEKANİZMALARI
Baş Etme Nedir?
Lazarus ve Folkman’a1 göre baş etme “Zorlayıcı içsel
ve/veya dışsal talepleri karşılamak ya da bu taleplerle
başa çıkmak için gösterilen bilişsel ve davranışsal çabaların tümüdür”. Baş etme mekanizmaları da dâhili
ve harici stres kaynaklarını yönetmek, bunlara uyum
sağlamak ya da bu kaynaklara göre tepki göstermek
için kullandığımız yöntemler olarak kabul edilebilir.
Bizler, stresli durumlar karşısında pek çok baş etme
mekanizması kullanırız. Bunların bazıları gerçekten
sorunu çözerken, bir kısmı kısa dönemde işe yarar
gibi gözükse de sorunu çözmedikleri gibi daha da
arttırabilirler. Örneğin; inkâr, kaçınma, yokmuş gibi
davranma, suçlama, maddenin kötüye kullanımı vb.
Weiten2 baş etme mekanizmalarını üçe ayırmıştır:
a. Değerlendirmeye (bilişsel) dayalı baş etme stratejileri
b. Sorun çözmeye dayalı baş etme stratejileri
c. Duygulara dayalı baş etme stratejileri
Değerlendirmeye dayalı baş etme stratejileri zihniyetin değişmesi ya da düşüncelerin gözden geçirilmesi
gibi bireyin varsayımlarına yöneliktir. Bilişsel süreçlerle ilgilidir. Bunun olumsuz örneği inkâr mekanizmasının kullanılması olurken stresli olayların içinde bir
mizah unsuru bulabilmek olumlu bir mekanizma olabilir. Ancak mizahla, her şeyle dalga geçmek ya da
ciddiye almamak arasındaki ince çizgiye dikkat etmek
gerekir.
Sorun çözmeye dayalı baş etme stratejileri, stresli durumları azaltmaya ya da bertaraf etmeye yöneliktir.
Davranışlarla ilgilidir. Örneğin stresle baş etmek için
yeni beceriler öğrenmek.
1
Lazarus, R. S., & Folkman, S. (1984). Stress, appraisal and
coping. New York: Springer.
2
Weiten, W. & Lloyd, M.A. (2008) Psychology Applied to Modern Life (9th ed.). Wadsworth Cengage Learning.
22
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
 Zaman yönetimini geliştirmek
 Oto kontrolü
geliştirmek
 Atılganlık becerileri edinmek ve
kullanmak
Bölüm 3
 Kendini oyalayıcı
etkinliklere katılmak
Bölüm 4
 Stresli olayların içinden mizah çıkarmak
 Sosyal destek
aramak
 Duyguları bastırmamak ve sağlıklı
bir biçimde ifade
etmeyi öğrenmek
Duygulara Dayalı
 Olumlu bir biçimde
yeniden yorumlama
yapma
 Aktif sorun çözme becerileri edinmek ve kullanmak
Sorun Çözmeye Dayalı
 Rasyonel düşünme
Değerlendirmeye Dayalı
 Kendi kendine
olumsuz konuşmayı
fark etmek ve bununla
mücadele etmek
Bölüm 2
Duygulara dayalı baş etme stratejileri bireyin duygusal tepkileri yöneliktir
ve isminden de anlaşılacağı üzere duygularımızla ilgilidir. Örneğin kendini başka şeylerle oyalama ya da gevşeme egzersizleri gibi.
 Düşmanca
duyguların farkına
varmak ve diğerlerini
affetmeye çalışmak
 Fiziksel egzersiz,
meditasyon ya da
gevşeme egzersizleri
yapmak
İndirim ve Pasif Davranışlar
Bazılarımız bir sorunla karşılaştığımızda göz ardı etme ya da indirim adını verdiğimiz bir mekanizma kullanırlar. Transaksiyonel Analiz Kuramında3 (TA) indirim4, kişinin bir sorunun çözümüne yönelik olarak kendine,
diğerlerine ya da duruma ilişkin bir bilgiyi farkında olmaksızın göz ardı
etmesidir. Diğer bir deyişle, kişi, başka birisinin söylediği, yaptığı ya da
hissettiği bir duruma ilişkin hislerinin, o kişinin gerçekte söylediği, yaptığı
ya da hissettiğinden daha önemli olduğuna inanır5. Kişi, sözkonusu duruma ilişkin bilgiyi ya da gerçekliği kullanmaz. İçsel bir süreç olduğu için
doğrudan gözlemleyemesek de pasif davranışlarla kendini belli eder.
Bizler bir sorun karşısında indirim yaparken aşağıdaki alanlardan birinde indirim yaparız. Örneğin, kendimi yorgun hissediyorum.
• Sorunun varlığı (sorun yokmuş gibi davranırız): “Yok ya yorgun değilim”
3
Transaksiyonel Analiz Kuramı: Transaksiyonel Analiz, 1950’li yılların sonunda bir
psikiyatrist olan Eric Berne tarafından geliştirilen, özellikle insanlar arasındaki etkileşime
ve iletişime odaklanan çok kapsamlı bir iletişim, kişilik ve gelişim kuramıdır.
4
5
Steward,I., Joines V. TA Today A New Introduction to Transactional Analysis, 2000.
Schiff, A. & Schiff,J. Passivity. Transactional Analysis Journal 1:1 (71-78) (1971).
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
23
• Sorunun önemi (sorunun varlığını kabul ediyor olsak bile soruna gerektiği gibi önem vermeyebiliriz): “Biraz yorgunum ama
önemli değil”.
• Değiştirme olasılığı (sorunun varlığını ve önemini kabul etsek
bile sorunu çözebilme olasılığımızın olmadığını düşünebiliriz):
“Çok çalıştığım için yorgunum. Doktora gitsem ne olacak ki?”
• Bireysel beceriler (sorunun varlığını, önemini ve çözme olasılığının olduğunu düşünsek bile bu sorunu çözmek için yeterince
beceri ve donanıma sahip olmadığımızı düşünebiliriz): “Çok
çalışmak zorundayım bu konuda ne yapabilirim ki?”
İndirim yapıp yapmadığımızı anlamanın yolu bir sorunla karşılaştığımızda kendimize şu soruları sormaktır.
• Uyarıcı var mı?
• Bu aynı zamanda bir sorun var anlamına mı geliyor?
• O halde uyarıcı önemli mi?
• Bir seçenek var mı?
• Uyarıcıyı değiştirmek mümkün mü?
• Farklı davranabilir miyim? Sorunu çözebilir miyim? Çözümler
var mı?
• Çözümler uygulanabilir mi?
• Bu sorunu çözmek için harekete geçecek miyim?
Bu soruların hepsine “Evet” cevabı veriyorsak indirim yapmıyoruz,
ama birine bile “hayır” cevabı veriyorsak indirim yapıyoruz demektir.
İndirim yapan bir kişi, gerçeğin bir kısmını indirim yaparak küçültürken, diğer kısmını da abartarak büyütür. Büyütme, kişinin pasif
davranışlarını sürdürebilmek için kendine, diğerlerine ya da duruma ilişkin bir noktayı abartmasıdır. Biz bunu yaptığımızda duruma
ilişkin karar vermenin sorumluluğundan kurtulur, davranışımızdan
durumu sorumlu tutarız. Örneğin, başka bir şehirde oturan annenizi ziyarete gidemiyorsunuz; çünkü eşinizin yalnız başına idare
edemeyeceğini ya da evde bir gün yemek olmasa ailecek “açlıktan
öleceğinizi” düşünüyorsunuz.
İndirim, kendini pasif davranışlarla belli eder6. TA’ya göre pasiflik
ya da edilgenlik kişinin sorun çözme becerisinde indirim yapması6
Schiff, A. & Schiff,J. Passivity. Transactional Analysis Journal 1:1 (71-78)
(1971).
24
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
Bölüm 2
dır. Pasifliğin arkasında yatan neden, kişinin diğer kişilerle anne-çocuk
ilişkisinde yaşadığı sembiyotik ilişkiyi yeniden kurma çabasıdır.
Bölüm 4
Bölüm 3
Küçük bebeklerde annelerinin arasında sembiyoz bir ilişki vardır. Bebeğin gelişiminde, annesine tam anlamıyla bağımlı olduğu ve bu nedenle
ne fiziksel, ne de ruhsal anlamda kendini annesinden ayrı görmediği
bir evreyi tarif ader ve anne çocuk arasındaki bu bağımlı ilişki normaldir. Yetişkinlikte de hastalık gibi geçici durumlarda yeniden sembiyotik
ilişkilere girebiliriz. Ancak yetişkin iki insan arasında sürekli yaşanan,
aşırı bağımlılıkla ve karşılıklı birbirini kullanmayla veya taraflardan birisinin yaşamak için diğerine tutunmasıyla tanımlanan sembiyotik ilişki
ise sorunlu bir ilişkidir. Sembiyotik ilişki iki farklı bireyin tek bir birey gibi
hareket etmesidir.
TA’da dört pasif davranıştan bahsedilir:
• Hiç bir şey yapmama
• Aşırı uyum gösterme
• Ajitasyon
• Yetersizleşme ve/veya şiddet
Hiç Bir şey Yapmama: Bu aşamadaki bir kişi “Düşünmüyorum”, “Düşünemiyorum” ya da “O kadar korkmuştum ki düşünemedim” gibi ifadeler kullanır. Kendisinin yerine başkalarının düşünmesini ve sorununu
çözmesini bekler.
Aşırı Uyum Gösterme: Bu aşamadaki kişi, sorunu çözmek için hedef
belirlemek yerine, karşıdaki kişinin isteği ya da hedefi olduğunu düşündüğü şeyi yerine getirmeye çalışır. Örneğin akşam evde televizyon izliyorsunuz ve çok yorgunsunuz. Eşinizin “Acaba bir kahve mi içsek?” diye
sorduğunu farz edin. Çoğumuz çok yorgun olmamıza rağmen kahve
yapıp getiririz. Sonra da eşimize bu kadar çok yorgun olduğumuz halde bizden kahve istemesine ilişkin kırgınlık yaşayabiliriz. Aslında eşiniz
sizden kalkıp kahve yapmanızı doğrudan istememişti; siz, onun sizden
bunu istediğini düşünerek gidip kahve yaptınız. Bunun yerine şöyle olabilirdi: eşinizin “Acaba bir kahve mi içsek?” diye sorduğunda siz ona
“Sana kahve mi yapma mı istiyorsun?” diye sorabilirdiniz. Bunun üzerine
belki de kendisi size kahve yapardı ya da siz çok yorgun olduğunuzu
söyleyebilirdiniz.
Ajitasyon: Kişi ajitasyon davranışı içindeyken sorunu çözmek yerine yinelenen, amaçsız ya da hedefe yönelik olmayan eylemlerde bulunur.
Örneğin stresli olduğunda bir aşağı bir yukarı yürümek ya da sinirliyken
bacağını sallamak gibi. Her ne kadar kişi bunu kendisini rahatlatmak
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
25
için yapsa da kişi enerjisini sorunun çözümüne vermek yerine tekrarladığı davranışa verir. Ajitasyon davranışlarına diğer örnekler tırnak yeme,
aşırı yemek yeme, sigara içme olarak verilebilir.
Yetersizleşme ve/veya Şiddet: Bu aşamaya kadar olan pasif davranışlar nedeniyle bedende biriken enerji yetersizleşme ve/veya şiddet
davranışlarıyla boşaltılır. Kişi bu davranışları sırasında düşünme ve sorunu çözme konusunda hiçbir sorumluluk almaz. Yetersizleşmeye örnek
olarak psikosomatik rahatsızlıklar, ruhsal çöküş ya da maddenin kötüye
kullanımı olabilir. Yetersizleşme, şiddetin içe yönlendirilmesidir. Her iki
davranışında pasif davranış olarak kabul edilmesinin nedeni doğrudan
sorunun çözümüne yönelik olmamalarıdır.
26
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
KENDİMİZE İLİŞKİN
FARKINDALIĞIMIZI GELİŞTİRME
4
BİZ KİMİZ?
Ego Durumları
TA’ya göre her birimizin kişiliği üç bölümden oluşur:
Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk. Bunlar Şekil 4.1’de gördüğünüz gibi üst üste yerleştirilmiş üç daire ile gösterilir. Gerçek ebeveyn, çocuk ve yetişkinden ayırt
etmek için kelimelerin ilk harfleri büyük harfle yazılır.
Şekil 4.1: Ego Durumları
E
KE EE
Y
Y
Ç
DÇ UÇ
Ebeveyn Ego Durumu: Ebeveyn ego durumu bizim
kendi ebeveynlerimizden ya da bize bakan insanlardan ödünç aldığımız düşünce, duygu ve davranış setleridir. Ödünç alınan ego durumu olarak da bilinir.
Ebeveyn ego durumu bizim ebeveynlerimizi ya da bizim için önemli olan kişileri oldukları gibi kopyaladığımız ve depoladığımız bir video kaset arşivine benzer.
Ebeveynlerimizin ya da ebeveyn figürlerinin yanında
büyükannelerimiz, büyükbabalarımız, halalarımız, amcalarımız, dayılarımız, teyzelerimiz, hatta büyük kardeşlerimizin kayıtları da buradadır. Zaman içinde buraya
öğretmen, bir yazar ya da komşu teyze gibi bizim için
önemli olan kimselerin kayıtları da girer.
Biz Ebeveyn ego durumundayken sadece onlar gibi
davranmaz; aynı zamanda onlar gibi hisseder ve
onlar gibi düşünürüz. Örneğin bize ebeveynlik eden
kişinin, kalabalık ortamlarda yüksek sesle ağlayan
çocuklardan rahatsız olduğunu, kaşını çatarak baktığını ve o çocuğun şımarıklık yaptığını düşündüğünü
gözlemlemişsek kendimizi bir gün aynı şekilde ağlayan çocuğa benzer tepkiler veriyorken bulabiliriz. Yaş
aldıkça anne ve babalarımıza daha benzer davranmamızın sebebi belki de budur.
Ebeveyn ego durumu kendi içinde ikiye ayrılır:
• Koruyucu Ebeveyn (KE)
• Eleştirel Ebeveyn (EE).
28
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
Bölüm 3
Bölüm 2
Karşıdaki kişinin ihtiyaçlarına karşı duyarlıdır. Kişiliğimizin karşıdakini
koruyan, ona özen gösteren, onu anlayan, makul sınırlar koyabilen kısmıdır. “Yapma” mesajları yerine “Yap” mesajları verir. O aynı zamanda
ilgili, bağışlayıcı, destekleyici, izin verici, şefkatli, koruyucu ve endişelidir. Karşıdakine “Sen İYİsin” mesajları yollar. Geribildirimleri yapıcıdır ve
davranışlara yöneliktir. Eğer ben Koruyucu Ebeveynimdeysem ses tonum
yumuşak ve şefkatlidir.
Bölüm 4
İnatçı, güçlü, aşırı koruyucu, ilkeli, cezalandırıcı ve görev yükleyicidir.
Karşıdakine “sen İYİ değilsin” mesajları yollar. Geribildirimleri genellikle
yıkıcıdır ve davranışlarımdan ziyade bana yöneliktir. O “yapma”ları kullanma, alay etme, aşağılama, insanlarda neyin yanlış neyin doğru olduğunu söyleme, abartma ve genelleme eğilimindedir. Eğer ben Eleştirici
Ebeveynimdeysem sesim alaycı, haşin ve yüksek çıkar; kaşlarım çatık
olur ve konuşurken parmağımı karşımdakine doğru sallarım.
Ebeveyn ego durumu iki yolla ifade edilir: dışsal olarak ve içsel olarak.
Dışsal olarak biz başkalarına kendi ebeveynlerimizin önyargılı, eleştirel
ya da koruyucu davranışlarının benzerini ya da aynısını sergileriz. Ebeveyn aynı zamanda çocukla içsel bir diyalog yaşar; ona sürekli olarak ne
yapması ya da yapmaması gerektiğini söyler
Bugün hala işimize yarayan Ebeveyn mesajları olsa da bizi sürekli eleştiren Eleştirel Ebeveynimizin bizi engelleyeceği açıktır. Örneğin, kendimize
ilişkin olumsuz düşüncelerimiz çoğunlukla, beynimizde sürekli tekrarlayan Eleştirel Ebeveynin mesajlarıdır. Gerçek ebeveynlerimiz bize karşı bu
kadar eleştirel olmamış olabilirler, ama bunlar bizim çocukken öyleymiş
gibi algıladığımız, belki de çocuk aklımızla çarpıttığımız ve öylece kaydettiğimiz mesajlardır.
Çocuk Ego Durumu: Çocuk ego durumumuz bizim çocukluğumuzdan
getirdiğimiz bütün duygu, düşünce ve davranışlardır. Örneğin birisi istediği bir şey yapılmadığında tıpkı çocukluğunda yaptığı gibi somurtabilir.
Kendi içinde ikiye ayrılır: Doğal Çocuk (DÇ) ve Uygulu Çocuk (UÇ).
Doğal Çocuk bizim doğal, meraklı, yaratıcı ve içimizden geldiği gibi
davrandığımız tarafımızdır. Ama eğer bizler ebeveynlerimizin istediği ya
da tam tersi gibi davranıyorsak Uygulu Çocuk tarafımız devreye girmiş
demektir. Uygulu Çocuk içinde hem Asi Çocuğu (AÇ) hem de İtaatkâr
Çocuğu (İÇ) barındırır. Kendi isteklerini yapmak yerine her ikisinde de
karşıdakinin isteklerine göre tepki verildiği için Uygulu Çocuk adını alır.
Uygulu çocuk karşıdakinin söylediklerine ya itaat ya da isyan eder; çalışkan, uslu ya da asidir. Sık sık özür diler; genellikle “ben iyi değilim” ya
da “sen iyi değilsin” mesajları yollar. Ses tonu alçak, kendine güvensiz
bazen de haşindir. Genellikle göz teması kurmaktan kaçınır.
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
29
Yetişkin Ego Durumu: Yetişkin ego durumu bizim bilgi işlem merkezimiz gibi çalışır. “Şimdi ve burada” olan bitene tepki gösterir. Tıpkı bir
bilgisayar gibi veriyi toplar, organize eder, depolar. Gerçek bilgiyi kullanarak kestirimlerde bulunur; akılcı kararlar verir. Beden duruşu rahat
ama diktir. Kelimeleri fikir belirtmekten çok tanımlayıcıdır. Abartmaz ya
da küçümsemez.
Gereksiz ve eskimiş Ebeveyn mesajlarını, bizim için yararlı olan Ebeveyn mesajlarından ayırır. Yetişkin ego durumumuz sorunları çözerken
önyargıları ve çocukça duyguları değil, gerçekleri kullanır. Yetişkin ego
durumu tüm bunları elbette Ebeveyn ve/veya Çocuk ego durumunun
müdahalesi olmadan yapabilir. Eğer Ebeveyn ve/veya Çocuk ego durumumuz Yetişkinimize müdahale ediyorsa bizler önyargılarımızla karar
verebiliriz ya da gerçekleri çarpıtabiliriz. Bizler gün içinde, farklı durumlar karşısında farklı ego durumlarına girer çıkarız.
Bu üç ego durumu Freud’un id, ego ve süperegosundan farklıdır. Çünkü
ben kendi Ebeveynimde herhangi bir ebeveynin değil, benim hayatımda
bana ebeveynlik eden kişilerin duygu, davranış ve düşünce setlerini taşırım. Ya da Çocuk ego durumunda sadece benim çocukluğuma ilişkin
duygu, davranış ve düşünce setleri vardır. Ayrıca bu üç ego durumunu
da dışarıdan gözlemlemek mümkündür. Örneğin size parmağımı sallayıp sert bir ses tonuyla konuştuğumda benim Eleştirel Ebeveynimden ya
da şefkatli bir biçimde karnınızın aç olup olmadığını sorduğumda Koruyucu Ebeveynimden konuştuğumu tahmin edebilirsiniz.
Ego Durumları Arasındaki İletişim
Ego durumlarımız hem kendi içimizde hem de diğerlerinin ego durumlarıyla sürekli iletişim halindedir. Bir örnekle açıklayalım. Sahilde yalnız
başınıza yürüyüş yaptığınızı düşünün. Yetişkin ego durumum bugün havanın kaç derece olduğunu tahmin etmeye çalışırken, Doğal Çocuğum
yalın ayak suları sıçrata sıçrata koşmak isteyebilir. Koruyucu Ebeveynim
buna izin verirken, Eleştirel Ebeveynim “Sakın ha üstünü başını pisletirsin” diyebilir. İtaatkâr Çocuğum üstümü başımı ıslatmamam gerektiğini
düşünürken, Asi Çocuğum “Amaan kimin umurunda” deyip koşmaya
başlayabilir.
Eğer benim içimde üç ego durumu varsa aynı şey sizler için de geçerli.
Dolayısıyla ben karşımdaki kişi ile iletişim kurarken aslında bizlerin içindeki ego durumlarımız iletişime geçmektedir. Dolayısıyla ben Eleştirel
Ebeveynimle size bir mesaj verdiğimde sizin Uygulu Çocuğunuzu harekete geçirme ihtimalim çok fazladır. Eğer dediklerimi uysal bir biçimde
dinlerseniz ve yapasanız İtaatkâr Çocuğunuzu harekete geçirmiş olurum.
Eğer dediğimin aksini yapar ya da direnç gösteririseniz o zaman da sizin
30
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
Bölüm 3
Bölüm 2
Asi Çocuğunuzu harekete geçirmiş olurum. Yine aynı şekilde Koruyucu Ebeveynin Doğal ya da İtaatkâr Çocuğu, Doğal Çocuğun Koruyucu
Ebeveyni, Asi ya da İtaatkâr Çocuğun Eleştirel Ebeveyni harekete geçirmesi muhtemeldir. Yetişkin ego durumunun da Yetişkin ego durumunu
harekete geçirmesi beklenir.
Bölüm 4
Ama bazen mesaj yolladığınız ego durumundan değil, başka bir ego
durumundan tepki gelir. İletişim engelleri ya da bir anlık afallama durumlarımız işte bu tip bir çapraz iletişimin sonucu olur. Örneğin çok
uzun bir zamandır çalıştığınızı ve benim size “Çok çalıştın azıcık ara versen iyi olur” dediğimi düşünün. Bu mesaj muhtemelen benim Koruyucu
Ebeveynimden ya da Yetişkinimden gelir (söyleyiş tarzım, sesimin tonu,
hareketlerime bağlı olarak). Sizin de bana şöyle cevaplar verdiğinizi düşünün: “Bırak da ne zaman ara vereceğime ben karar vereyim” ya da
“Senin için demesi kolay tabii, daha yapacak o kadar çok işim var ki”.
Bu durumda benim önümde iki seçenek vardır: Ya mesajı gönderdiğim
ego durumunda kalarak “Elbette ne zaman ara vereceğine kendin karar verebilirsin. Ben sadece bundan sonra çalışmanın verimli olmadığını
düşünüyorum” diyebilirim ya da farklı bir ego durumuna geçerek “Ne kızıyorsun, ben sadece seni düşünüyorum. Ne yaparsan yap!” diyebilirim.
Bu noktadan sonra iletişim kesilir ya da farklı boyutlara taşınır.
Son olarak şunu ifade edelim: Tüm ego durumları sağlıklıdır, sadece
duruma göre onların olumlu taraflarını kullanmamız önemlidir. Örneğin
Eleştirel Ebeveyn aynı zamanda adildir. Kendi hakkını yedirmediği gibi
başkasının hakkını da koruma eğilimindedir. Koruyucu Ebeveyn genellikle olumlu tepkiler yaratsa da bazen karşımızdaki aşırı koruyuculuğumuzla ya da ilgimizle boğabiliriz. İçimizden geldiği gibi davranmamız
güzel olabilir, ama bir cenaze töreninde Doğal Çocuk olmak çok uygun
düşmeyebilir. İtaatkâr Çocuk olmak her zaman kötü olmayabilir; günlük
yaşantımızda kurallara uymak bizi tehlikelerden ya da zor durumlara
düşmekten koruyabilir. Eğlenceli bir ortamda Yetişkin ego durumundan
tepki göstermek bizi sıkıcı gösterebilir.
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
31
YAŞAM
POZİSYONLARI
Kendimizi ve Diğerlerini Kabulümüz
TA’nın kurucusu Eric Berne, bizlerin çocukken kendimize ve diğerlerine ilişkin bazı kararlar aldığımızı
ve bu kararların yaşamımız boyunca davranışlarımızı,
düşüncelerimizi, nasıl hissettiğimizi ve diğer kararlarımızı etkilediğini ileri sürer. Bu kararlara yaşam pozisyonu adını vermiştir. Buradaki “iyi” olma ifadesi “Ben
insan olarak değerli ve iyiyim. Saygılı davranılmaya,
kabul edilmeye ve ihtiyaçlarımın karşılanmasına hakkım var.” anlamına gelmektedir. Dört temel yaşam
pozisyonu vardır ve bunlardan birisi bizim asıl yaşam
pozisyonumuzdur. Ancak bazen duruma ve ortama
göre diğer yaşam pozisyonlarına da girip çıkabiliriz.
Örneğin hem kendim hem diğerleri için olumlu bir
bakış açısına sahip olan “Ben İyiyim, Sen İyisin” yaşam pozisyonuna sahip olabilirim. Ama örneğin kötü
bir gün yaşıyorsam, herşey ters gitmişse “Ben İyi değilim” ya da “Sen İyi Değilsin” pozisyonuna geçebilirim.
Ben İyiyim; Sen İyisin: Bu olması arzu edilen en
sağlıklı pozisyondur. Ben elbette eksiklikleri olan bir
insanım. Ama ne bunlar için kendimi acımasızca eleştiririm ne de bunları yok sayarım. Aynı şekilde sen de
eksikliklerinle iyisin. Ama bu eksiklikler seni ne ikinci
sınıf ne de güvenilmez bir insan yapar. Bu pozisyonda
olan kişiler sorunlarını daha yapıcı bir biçimde çözebilirler. Kendine ve diğerlerine güvenir. Dolayısıyla
diğerlerine sorumluluk vermede bir sorun yaşamaz.
Ben İyiyim; Sen İyi Değilsin: Bu tutumda ben senden daha iyiyim havası vardır. Bu tip yaşam pozisyonuna sahip bir kişi kendisini diğerinden daha üstün görme ve ona güvenmeme eğilimindedir. Kendi
hatalarından ya da sıkıntılarından diğerlerini sorumlu
tutar.
Ben İyi Değilim; Sen İyisin: Kendini değersiz ve
güçsüz görme eğilimi vardır. Bu tip yaşam pozisyonuna sahip kişilerin aşırı alçak gönüllü olma, olumlu
geribildirimleri almakta zorlanma, buna karşı olumsuz geribildirimleri ya da eleştirileri kolayca kabullenme eğilimleri vardır.
Ben iyi değilim; Sen İyi Değilsin: Yaşam pozisyonlarının en umutsuzu olarak görülür. Kişinin ne kendine,
ne diğerlerine, ne de geleceğe ilişkin bir umudu yoktur.
32
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
Bölüm 4
Bölüm 3
Bölüm 2
Yaşam pozisyonlarını fonksiyonel (sosyal) düzeyde ve psikolojik düzeyde
ele almak mümkündür. Sosyal düzey gözlemlenebilir davranışlarımızla
ortaya çıkarken, psikolojik düzey bizim kendi hissettiklerimizdir. Örneğin
bir üstünüz size sert tonda ve kırıcı bir biçimde eleştiriyorsa burada gördüğümüz yaşam pozisyonu “Ben İyiyim; Sen İyi değilsin”dir. Ama psikolojik düzeyde kişinin duygu ve düşüncesi “otoriter olmazsam beni kabul
etmezler” , yani “Ben İyi Değilim, Sen İyisin” şeklinde olabilir. Burada
gördüğümüz yaşam pozisyonu +,-‘dir. Ama psikolojik düzeyde kişinin
düşünce ve duygusu “otoriter olmazsam beni kabul etmezler” şeklinde
(-,+) olabilir.
Kabul/Temas İletileri
Eric Berne’nün bahsettiği kavramlardan birisi de kabul iletileridir. Berne’e göre, her birimizin doğduğu andan itibaren fiziksel ve zihinsel uyarıcılara ihtiyacı vardır. Berne böyle bir ihtiyacın olduğunu araştırmacı
Rene Spitz’in bir çalışmasına dayandırmıştır. Spitz, çocuk yuvasındaki
bebekleri gözlemlemişti. Bebeklerin karınlarının doyurulmasına, altlarının temizlenmesine ve sıcak tutulmalarına rağmen, anneleri tarafından
büyütülen bebeklere nazaran daha fazla fiziksel ve duygusal sorun yaşama olasılığı vardı. Spitz bunu, bebeklerin çok az fiziksel temas almasına
bağladı. Yuvadaki bebekler, normal olarak kendilerine bakan kişilerin
dokunuşlarından, kucaklamalarından ve sarılmalarından yoksunlardı.
Özellikle bebeklerin ve küçük çocukların çok fazla ihtiyaç duydukları
fiziksel temasa bizler de ihtiyaç duyarız ama büyüdükçe fiziksel temasın
yerini başka eylemler alır. Berne bu eylemlere kabul ya da temas iletisi
ismini vermiştir. Kabul iletisi bizim karşımızdaki kişinin varlığını kabul
ettiğimize ilişkin tüm eylemlerdir. Sabah gördüğümde sizi “Günaydın”
demem, birisine gülümsemem, kaşımı çatmam, hatta orada olmasına
rağmen görmezlikten gelmem benim o kişiyi kabulüme ilişkin kabul iletileridir. Kabul iletisi, bir söz, bir bakış, bir mimik, bir el hareketi, bir tavır
olabilir.
Kabul İletisi Türleri
İçsel – Dışsal: Kabul iletileri içsel ya da dışsal olabilir. İçsel kabul iletilerine kendimizi takdir etme, kendimiz için güzel bir hediye alma, yemek
yapma, kendimizi eleştirme, hayallerimiz, rüyalarımız girer. Bizim kendi
kendimize verdiğimiz kabul iletileridir. Diğerlerinden gelen kabul iletileri
dışsal kabul iletileridir.
Sözel – Fiziksel: Kabul iletileri “Aferin”, “Ne haber?”, “Günaydın” gibi
sözel ya da kaş çatmak, gülümsemek, karşımızdaki kişinin sırtını sıvazlama gibi fiziksel bir biçimde verilebilir.
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
33
Olumlu – Olumsuz: Kabul iletileri olumlu ya da olumsuz olabilir.
Olumlu kabul iletileri bizi mutlu ederken, olumsuz kabul iletileri bize acı
verir ve kendimizi iyi hissettirmez.
Koşullu – Koşulsuz: Koşullu kabul iletileri bizim yaptığımız işe, koşulsuz kabul iletileri bizim ne olduğumuza, yani kişiliğimize yöneliktir. Örneğin “Çok iyi bir iş çıkarmışsın” olumlu koşullu kabul iletisidir. “Seni
seviyorum” olumlu koşulsuz kabul iletidir. Olumsuz olanlar da vardır.
Örneğin “Eteğinin rengini beğenmedim” olumsuz koşullu bir kabul iletisidir. Olumsuz koşulsuz kabul iletisi ise “Senden nefret ediyorum”dur.
Hiç kimseye olumsuz koşulsuz kabul iletisi vermememiz gerekiyor.
Kabul İletisi Verme
Kabul iletilerinin veriliş biçimi de önemlidir. Bazı kişiler kabul iletilerine
olumlu ile başlayıp olumsuz bir biçimde bitirirler. Bu tip kabul iletilerine
dikensi adı verilir. Bu tıpkı şeker kaplı ilaçlar gibidir. Üzerindeki şeker
gittiğinde ağzımızda acı tat bırakır. Örneğin; “Makyajını beğendim ama
seni biraz yaşça büyük mü göstermiş?” ya da “Yaşınıza göre dinç gözüküyorsunuz”.
Bazı insanlar da abartılı bir biçimde olumlu kabul iletisi verirler. Bunlar
kulağa hoş gelse de samimi olmadıkları için istenen etkiyi bırakmazlar.
Bu tür iletilere “plastik kabul iletileri” de denir.
Bunun dışında bazı kişiler olumlu kabul iletisi vermek konusunda çok
zorlanırlar. Bu kişilerin ebeveynlerinden nadiren olumlu kabul iletisi almış olmaları muhtemeldir.
Kabul İletisi Filtresi
Her birimizin daha fazla almayı tercih ettiği bir kabul iletisi türü vardır.
Örneğin sizin için “Raporunuz güzel olmuş” gibi koşulsuz bir kabul iletisi yeterliyken, ben özellikle hangi bölümlerinin güzel olduğuna ilişkin
koşullu kabul iletisini tercih edebilirim. Küçüklüğünde dış görünüşü nedeniyle olumlu kabul iletisi almaya alışmış bir kız çocuğu yetişkinliğinde
zeki olduğuna ilişkin bir kabul iletisini kabul etmeyebilir. Çünkü almaya
alışkın olduğu kabul iletisi bu değildir.
Bizler alışkın olmadığımız ya da tercih etmediğimiz bir kabul iletisi aldığımızda bu iletiyi ya yok sayarız ya da gerçek olarak kabul etmeyiz. Bu
bizim kabul iletisi filtremizdir. Bu filtre nedeniyle bizler bize verilen kabul
iletilerinden alışkın olduklarımızı alır, alışkın olmadıklarımızı ya da tercih etmediklerimizi bu filtrenin dışında bırakırız. Çocukluğunda nadir ya
da samimi olmayan olumlu kabul iletileri almış biri filtresinden sadece
olumsuz kabul iletilerini alıp diğerlerini dışarda bırakabilir.
34
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
Bölüm 2
Kabul İletisi Ekonomisi
Bölüm 3
Çocukluğumuzda ebeveynlerimiz bizleri kontrol altında tutmak için kabul iletilerine ilişkin beş kural belirlemişlerdir. Böylelikle bizler kabul iletisi almak için ebeveynlerimizin talep ettiği davranışları yapmayı öğreniriz. Bizler aynı zamanda bu kurallar nedeniyle kabul iletilerin çok nadir
bulunduğuna inanırız. Yetişkin olduğumuzda bile bu kurallara farkında
olmadan uymaya devam ederiz. Bu kurallar:
•Kabul iletisi VERME,
Bölüm 4
•Kabul iletisi İSTEME,
•İhtiyacın olsa bile kabul iletisini KABUL ETME,
•Hoşlanmasan da kabul iletisini REDDETME,
•KENDİNE kabul iletisi VERME.
Ama tüm bu kuralların aksine biz ne zaman istersek olumlu kabul iletisi
alabilir, verebilir ya da isteyebiliriz. Ya da bize verilen kabul iletilerinin
hepsini kabul etmek zorunda değiliz. Tamamiyle reddebilir ya da işimize
yarayan kısmını alıp diğer kısmını reddedebiliriz. Son olarak ihtiyacımız
olan her an kendimize kabul iletisi verebiliriz.
Zorlayıcı Mesajlar1
Küçük bir çocuk ebeveynlerinden gelen sözlü ve sözel olmayan mesajlar
doğrultusunda nasıl davranırsa ya da “olursa” kabul iletisi alabileceğini
öğrenir. Diğer bir deyişle eğer belli bir biçimde davranırsa ya da olursa
iyi ve sevilmeye değer olduğuna inanır. Bu mesajlara zorlayıcı mesajlar
ya da sürücüler ismi verilir. Çocuk bu zorlayıcı mesajdaki gibi davranırsa
ebeveynlerinden kabul iletisi alabileceğine inanır ve ne yazık ki yetişkinliğinde de bu inancını farkında olmadan sürdürür. Tüm zorlayıcı ya da sürücü davranışları indirimdir. Çünkü sürücünün anlamı şudur: “Eğer ben
güçlü olursam (başkalarını hoşnut edersem, acele edersem, çabalarsam
ya da mükemmel olursam İYİ olabilirim”. Oysaki gerçek bu değildir.
Gerçek, ben bu zorlayıcı mesajları takip etsem de etmesem de İYİYİM.
Beş tane zorlayıcı mesaj tanımlanmıştır:
a. Mükemmel Ol
b. Hoşnut Et (beni ve diğerlerini)
c. Gayret Et/Çabala
d. Güçlü Ol
e. Acele Et
1
Julie Hay, Drivers – and Working Styles- an Essay. 2013. www.pifcic.org. Erişim tarihi
30.03.2016
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
35
Mükemmel Ol
Eğer bizler bu sürücüye sahipsek mükemmel olmadığımız sürece İYİ olamayacağımıza ve kabul görülmeyeceğimize inanırız. Bize göre yaptıklarımız mükemmel olmadığı müddetçe değerli değildir. Sadece kendimizi
değil, etrafımızdakiler de mükemmel olmaya zorlarız. Detaylar bizim için
önemlidir. Herşeyi defalarca kontrol ettiğimiz için doğru ve güvenilir işler çıkarırız. Ama detaylar içinde boğulduğumuz ve herşeyi defalarca
kontrol ettiğimiz için ne yazık ki işi zamanında yetiştiremeyebiliriz. Bir işi
başkalarının da doğru bir biçimde yapacaklarına güvenmediğimiz için
de her işi biz yapmaya çalışırız. Standartların üzerinde iş yapmaya çalışıp, daha düşük standartta olan işlerin de yeterli sayılıp kabul gördüğünü
fark ettiğimizde hayal kırıklığı yaşarız.
Hoşnut Et
Hoşnut et sürücüsüne sahipsek temel amacımız, bizden istenmediği halde başkalarını hoşnut etmektir. Karşımızdaki kişinin ne isteyebileceğini
tahmin edip onu temin ederiz. Diğerlerinin duygularına önem verir; onlara empati ile yaklaşırız. Ancak böyle yaparak kendi ihtiyaçlarımızı göz
ardı ederiz. Diğerlerinin memnuniyeti ve mutluluğu bizim mutluluğumuzdan daha önemlidir. Birisini kırmak en son istediğimiz şey olduğu için
“Hayır” diyemeyiz. Dolayısıyla başkalarının işini yapmak ya da her talebi
kabul etmek zorunda kalırız. Hatta kırılacaklar korkusuyla diğerlerinin
görüşlerine karşı çıkmaktan ya da eleştirmekten kaçınabiliriz. Karşılığında yapıcı bir eleştiri de olsa aldığımız eleştirleri kişiselleştirme eğilimimiz
vardır.
Gayret Et / Çabala
Bu sürücüye sahipsek yeni şeyleri denemekten büyük bir zevk alırız. Bu
nedenle yeni görevleri büyük bir memnuniyetle alırız. İşi her yanıyla inceler başkalarının gözden kaçırabileceği noktalara dikkat çekeriz. Ne var
ki, heyecanımız işi tamamlamadan söner. Daha elimizdeki işi bitirmeden
yeni bir işe talip olmamız yöneticilerin de iş arkadaşlarımızın da bizi eleştirmesine yol açabilir. Bazen çok fazla detaya dikkatimizi verdiğimiz ve işi
olduğundan daha fazla büyüttüğümüz için de işi tamamlayamayabiliriz.
Basit bir görev çok büyük ve karmaşık bir görev haline gelebilir. Sanki
bilinçaltından o işi başarmaktan çok başarmamak için elimizden geleni
yaparız ki, çabalamaya ya da gayret etmeye devam edebilelim.
Güçlü Ol
Bu sürücünün etkisi altında isek stresli ve kriz durumlarında sakin kalmayı ve baş etmeyi becerebiliriz. Diğerleri panikten ne yapacağını bilmez-
36
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
Bölüm 4
Bölüm 3
Bölüm 2
ken biz sakin kalıp mantıklı çözümler üretebiliriz. Olan bitenden kendimizi duygusal olarak soyutladığımızdan kişisel sorunlarımızı daha rahat
çözebilir; öfkeli ya da sıkıntılı insanların sorunlarına daha kolay çözüm
bulabiliriz. Tüm bu olumlu taraflarımıza karşın zayıf olduğumuz yanlarımızı kabul etmekten kaçınır; diğerlerinin görmemesi için çaba sarf ederiz. Bu nedenle çok fazla iş yüklendiğimizde başkalarından yardım istemeyiz. Çünkü başkalarından destek ya da yardım istemenin de zayıflık
olduğunu düşünürüz. Bazı zamanlar reddedilmekten korktuğumuz için
de yardım istemekten çekinebiliriz. Duygularımızın ve eylemlerimizin sorumluluğunu almaktan kaçınırız. Örneğin “Sana kızgınım” yerine “Beni
kızdırıyorsun” ya da “Bu koltukta kendimi rahat hissediyorum” yerine “Bu
koltuk beni rahat hissettirdi” demeyi tercih ederiz.
Acele Et
Eğer bu sürücüye sahipsek kısa zamanda pek çok işi bitirebiliriz. Aslında
baskı altındayken enerjimiz yükselir. İşimizi ne kadar çabuk bitirebilirsek
kendimizi o kadar İYİ hissederiz. Diğer yandan bir işi bitirmemiz için
bize uzun bir süre tanınırsa kısa bir süre kalana kadar işi erteleriz. Çok
kısa işe başlamamız hata yapma olasılığını da beraberinde getirir. Hızlı
konuşur, diğerlerinden hızlı düşünürüz. Genellikle diğerlerinin sözünü
kesme eğiliminde oluruz. Kendimizi sadece işlerimize verdiğimiz için iş
arkadaşlarımızı yakından tanımaya vakit bulamayabiliriz. Hep acelemiz
olduğu için dinlenmeye de zamanımız olmayabilir.
Özellikle stresli durumlarda zorlayıcı mesajlar bizi daha da zorlamakta
ve tükenmişliğe zemin hazırlamaktadırlar.
Drama Üçgeni2,3
Bizler sorumluluk almayı reddettiğimiz her an bilinçdışı bir biçimde kurban olmayı ve Drama Üçgenine girmeyi seçeriz.
Drama üçgeninin bir köşesinde Kurtarıcı, bir köşesinde Suçlayıcı ve diğer köşesinde de Kurban vardır. Tükenmişlik, Kurban pozisyonunun bir
tezahürüdür; çünkü Kurtarıcılar her zaman Kurbana dönüşürler.
2
Karpman MD, Stephen “Fairy tales and script drama analysis”. Transactional Analysis
Bulletin 26 (7): 39–43. (1968).
3
Karpan MD; Stephen Frustration and Burnout. Bulletin of the Eric Berne Seminar.
4(1), 7-11. (1984)
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
37
Şekil 4.2: Drama Üçgeni
Kurban: Kurban üçgenin alt köşesinde yer alır. Bunun bir nedeni vardır.
Çünkü biz Kurbandayken “Ben İYİ değilim” pozisyonunda oluruz. Bu
pozisyondayken diğerleri bizden daha İYİ olarak algılanır. Biz bu pozisyondayken üzerimize düşen sorumlulukları almaz, kendimize bir Kurtarıcı ararız. Çünkü biz “yardıma muhtaç” durumdayızdır. Gerçekten bize
haksızlık yapıldığına inanırız. Bizi zorlayan durumlarda o kadar kaygı düzeyimiz yükselir ki “düşünemeyiz” bile. Düşünemediğimiz için sorunlarımızı da çözemeyiz. Şu tip ifadelerde kullanabiliriz: “Zaten o bana taktı”,
“Bunu yapmak için zaman yok”, “Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum”,
“Neden bu hep benim başıma geliyor?”
Kurtarıcı: Kurtarıcı bu üçgende yukarıdadır dikkat ederseniz bu onun
“Ben İYİYİM sen İYİ değilsin” pozisyonunda olduğunu gösterir. Yardım
ve destek alanlarında çalışan kişilerin özellikle bu noktadan Drama Üçgenine girmeleri hiç birimiz için sürpriz olmaz. Bizler Kurtarıcı pozisyonundayken sorunu olan birisi gördüğümüzde hiç düşünmeden Drama
Üçgenine dâhil oluruz. Onun yerine “düşünür”, onun yerine sorunu
çözeriz. Şu tip ifadeler kullanabiliriz: “Bana bırak ben yapayım”, “Sen
beni düşünme ben hallederim”, “Tamam sen canını sıkma bir çözüm
yolu buluruz”. Eğer siz, insanlar yardım istemeden yardım etmeye girişip
işin % 50’sinden fazlasını yapıyorsanız o an Kurtarıcı pozisyonudasınız
demektir.
Suçlayıcı: Biz Suçlayıcı pozisyondayken Kurtarıcı poziyonunda olduğu
gibi “Ben İYİYİM, sen İYİ değilsin” pozisyonunda oluruz. Gerektiğinde
saldırgan olma ve “Hayır” deme hakkımız vardır. Kurbanın bu durumda
olmasını kendi hatası olarak görürüz. Şu tip ifadeler kullanabiliriz: “Bu
38
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
Bölüm 2
kimin hatası?”, Ne zaman yapacaksın?”, “Ne hissettiğin önemli değil,
sadece yapman gerekeni yap”.
Bölüm 4
Bölüm 3
Kurtarıcı ve Kurban birbirini tamamlayan rollerdir. Dolayısıyla bir yerde
Kurban varsa mutlaka Kurtarıcı da vardır. Kurban kendisine acıyıp sızlanırken Kurtarıcı devreye girer. Ancak bir süre sonra Kurban tarafından
yeterince duyarlı olmadığı, zamanında yapması gerekeni yapmadığı ya
da yapması gerekeni yeterince yapmadığı gibi gerekçelerle suçlanmaya
başlar. Bu anda artık kendisi Kurban, yardım ettiği kişi Suçlayıcıdır. Ya
da Suçlayıcı suçlamaktan yorulup ya da suçluluk hissedip Kurtarıcı rolüne girebilir.
Drama Üçgenine yaşam pozisyonumuzu doğrulatmak ve kabul iletisi almak için gireriz. Tüm bunları farkında olmadan yaparız. Her pozisyonda
kişinin kendisine ve diğerlerine indirimi yani kendisine ve diğerlerine ilişkin noktaları göz ardı etme durumu vardır.
Tükenmişliği Önlemenin Yolları
Eric Berne, kabul iletisi alma ihtiyacını gidermenin bir yolu olarak zamanı yapılandırmaktan bahseder. Bizler uyanık olduğumuzda zamanımızı
altı şekilde yapılandırırız:
a. Geri çekilme
b. Ritüeller (Törenler)
c. Vakit geçirme
d. Etkinlik
e. Psikolojik oyunlar
f. Samimiyet
Geri Çekilme: Kişinin fiziksel ya da psikolojik olarak kendi kendine
düşünceleriyle baş başa kaldığı ve zamanı yapılandırmanın en pasif şeklidir. Fiziksel ve psikolojik olarak olabilir. Geri çekilmede kabul iletisi
ihtiyacımız kendi kendimize verdiğimiz kabul iletileri yoluyla karşılanır.
Bizler hiç kimseyi tanımadığımız, yeni bir ortama girdiğimizde olumsuz
kabul iletisi almak korkusuyla psikolojik olarak geri çekilebiliriz. Ya da
sıkıcı bir ders dinlemektense kendi hayal dünyamıza dalabiliriz. Bazen de
gergin bir ortamı fiziksel olarak terk ederek geri çekilebiliriz.
Ama aynı zamanda bunu Yetişkin kararımızla “kendimize zaman ayırma” olarak da yapabiliriz. Dinlenmek, gevşemek ve yeniden enerjimizi
toplamak için bunu yapmamız yararlıdır. Ancak zamanın çoğunu geri
çekilerek yapılandırmak, diğerlerinden sağlıklı kabul iletileri almamıza
engel olduğu için yararlı olmaktan çıkar.
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
39
Ritüeller/Törenler: Ritüeller bizim güvenli ve belirlenmiş bir biçimde
etkileşim kurarak kabul iletisi aldığımız bir zamanı yapılandırma şeklimizdir. “Günaydın”, “Merhaba” gibi tek bir iletişim cümlesinden ibaret
olabileceği gibi daha uzun da sürebilir. Örneğin tanıdığımız birisiyle karşılaştığımızda aramızda şöyle bir ritüel geçebilir:
A: Merhaba!
B: Selam, nasılsın?
A:İyiyim, sen nasılsın?
B: Ben de iyiyim. Çok zaman oldu değil mi görüşmeyeli.
A: Oldu ya. Bir gün mutlaka bir araya gelelim.
B: Tamam yapalım. Görüşmek üzere. Hoşça kal.
A: Hoşça kal.
Daha uzun süren ritüellere örnek olarak yapılandırılmış gerçek törenleri
verebiliriz. Örneğin, resmi bir toplantıdaki açılış seremonisi ve açılış konuşmaları gibi.
Vakit Geçirme: Kişisel konulara girilmeden hava, futbol, pahalılık, çocuklar gibi güvenli konular üzerinde sohbet ederek vakit geçirmektir.
Hem ritüel hem de vakit geçirme, derine inmeden diğerlerini tanımamızı
ve çok fazla risk almadan kabul iletisi almamızı sağlar.
Etkinlik: Enerjinin bir amaca yönelik olmasıdır. Bireysel ya da grup olarak yapılabilir. Gruptaki kişilerin iletişimi sadece “konuşma” değil, bir
amaca, bir ürün ortaya çıkarmaya yöneliktir. Bu çeşit zamanı yapılandırmada performansımıza yönelik koşullu olumlu ve koşullu olumsuz kabul
iletileri alırız. İşte çalışmak, bir hobi ile uğraşmak, üniversiteye gitmek,
çocuk yetiştirmek, bir proje yürütmek etkinliklere örnek olarak verilebilir.
Etkinlik sırasında çoğunlukla Yetişkin ego durumumuz baskındır.
Psikolojik Oyunlar: Psikolojik oyunlar farkında olunmadan gizli bir mesajla başlatılan ve sonunda taraflardan en az birisinin kendisini kötü
hissetmesiyle son bulan bir zamanı yapılandırma şeklidir. Çoğunlukla
olumsuz kabul iletileri yoğun bir biçimde alınır ve/veya verilir. İnsanlar
oyun oynadıklarında aynı zamanda drama üçgenideki rollerden birisine
girerler. Eğer başımıza defaten defaten aynı şey geliyorsa orada bir psikolojik oyun oynadığımız açıktır.
Drama üçgenini geliştiren Steven Karpman’a göre tükenmişlik, kişilerin
işlerinde sürekli Kurtarıcı pozisyonundan drama üçgenine girip, ama her
seferinde kendilerini Kurban pozisyonunda bulmalarının bir sonucu ol-
40
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
Bölüm 3
Bölüm 2
duğunu ileri sürer. Bu kişilerin oynadıkları oyun “Sadece
Sana Yardım Etmek İstedim” oyunudur. Bu oyunda kişi
kendisinden talep edilmeyen işi “memnuniyetsiz ya da
iyilikbilmez” insanlar için yapmakta ama sonuçta hiçbir
olumlu kabul iletisi alamamaktadır. Kurtarıcı zamanla
Kurban’a dönüşmektedir.
Tükenmişliği önlemenin yolu, sadece sağlıklı bir yaşam
biçimi benimsemek, spor yapmak, iş ve özel hayatımızı
dengelemekle değil, aynı zamanda kendimize ilişkin farkındalık geliştirmektir. Bunun için
Bölüm 4
Samimiyet: İnsanların birbirlerine istek ve ihtiyaçlarını
korkmadan ifade edebildikleri, yoğun kabul iletisi alışverişinde bulundukları ve içinde gizli mesajların ya da
oyunların olmadığı zamanı yapılandırma şeklidir. Kabul
iletilerinin mutlaka olumlu olması gerekmez. Örneğin
birisi diğerine “Ben artık sana aşık değilim” diyebilir. Bu
her ne kadar olumsuz bir kabul iletisi olsa da samimidir.
Ne
Yapabiliriz?
a. İndirim yapmaktan kaçınmak:
i. Sorunun varlığını kabul etmek
ii. Sorunun önemini kabul etmek
iii. Sorunun çözülebileceğine inanmak
iv. Sorunu çözmek için kendi becerilerimize güvenmek
b. Pasif davranışlardan kaçınmak: (hiç bir şey yapmama, aşırı uyum gösterme, ajitasyon, yetersizleştirme/
şiddet): Başkasının sorunu çözmesini beklemek ya da
sorunu çözmeyen davranışlara girmek yerine sorunumuzu çözmede sorumluluk almak
c. Ego durumlarımızın farkına varmak:
i. İçsel olumsuz Eleştirel Ebeveyn mesajlarını fark etmek
ve bunları Koruyucu Ebeveyn mesajlarıyla değiştirmek
ii. Koruyucu Ebeveynimizi kullanarak kendimize bakmak- Doğal Çocuğumuza izinler vermek “Sorununu çözebilirsin”, “Eğlenmeye zaman ayırabilirsin”,
“Hatanı düzeltebilirsin”, “Kendi istek ve ihtiyaçlarına
önem verebilirsin” gibi.
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
41
iii.Doğal Çocuğu harekete geçirmek – uygun olduğunda istek ve ihtiyaçlarımızı ifade etmek, eğlenmeye, dinlenmeye ve yapmaktan hoşlandığımız şeylere vakit ayırmak
d. Ben İYİYİM, Sen İYİSİN yaşam pozisyonunu benimsemek:
i. Favori yaşam pozisyonun farkına varmak: Özellikle stresli durumlarda olumsuz içsel konuşmaların farkına varmak, hatalarımızın sorumluluğunu üstlenmek, kabul iletisi filtremizi ve kabul iletisi ekonomimizi
gözden geçirmek
ii. Kendimize değer vermek: Olumsuz baş etme davranışlarından kaçınmak, kendimize olumlu koşulsuz kabul iletisi vermek, kendimize
zaman ayırmak
iii.Diğerlerine karşı açık olmak: İstek ve ihtiyaçlarımızı, duygu ve düşüncelerimizi ifade etmek
iv.Diğerlerine güvenmek: Diğerlerinin bir işi yapmaları ya da bir sorunu
çözme konusunda becerilerine güvenmek
e. Kabul iletileri ekonomimizi değiştirmek:
i. Koşulsuz olumlu ve koşullu olumsuz kabul iletileri vermek
ii. İhtiyacımız olduğunda kabul iletisi istemek
iii.Bize verilen olumlu kabul iletilerini kabul etmek
iv.Bize verilen olumsuz kabul iletilerini değerlendirmek, istemiyorsak
reddetmek
v. Kendimize kabul iletisi vermek
f. Zorlayıcı mesajları fark etmek ve bunlardan kaçınmak: Özellikle stresli durumlarda hangi sürücünün etkisi altına girdiğimizi fark etmek ve burada yazdığımız mesajları ya da izinleri kendimize vermek.
i. Mükemmel Ol: Kendin gibi olabilirsin. Hata yapabilirsin.
ii. Hoşnut Et: Kendini düşünebilirsin. İstek ve ihtiyaçlarına önem verebilirsin. ‘Hayır’ diyebilirsin.
iii.Gayret Et/Çabala: Bunu yapabilirsin, aşırı çabalamana gerek yok.
Elindeki işi bitirebilirsin.
iv.Güçlü Ol: Kendi ihtiyaçlarını dikkate alabilirsiniz. Duygularına sahip
çıkabilir, bunları ifade edebilirsin. Yardım isteyebilirsin.
v. Acele Et: Acele etmene gerek yok, zamanını etkin bir biçimde kullanabilirsin.
42
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
Bölüm 2
g. Drama üçgeninden kaçınmak:
i. Kurtarıcı olmaktan kaçınmak: Karşımızdakine yardım
isteyip istemediğini sormak ve işin %50’sinden fazlasını yapmamak
Bölüm 3
ii. Suçlayıcı olmaktan kaçınmak: Öfkeyi fark etmek ve
bunu sağlıklı bir biçimde ifade etmek, öfke yönetimi
becerileri kazanmak
Bölüm 4
iii.Kurban olmaktan kaçınmak: Sorunlarımızı çözme sorumluluğunu üstlenmek
h.Zamanı yapılandırmak:
i. Geri çekilmek: Enerjimizi toplamak için kendimize zaman ayırmak, kendimize bakmak, kendimizi ödüllendirmek
ii. Ritüeller: İnsanlarla selamlaşmak, hallerini hatırlarını
sormak
iii.Vakit geçirme: Zaman zaman ciddi olmayan konulara ilişkin sohbet etmek
iv.Etkinlik: Etkinliği sadece iş olarak görmemek, bir hobi
edinmek
v. Psikolojik Oyunlar: Oyunlardan ve drama üçgeninden kaçınmak
vi.Samimiyet: Diğer kişilerle açık bir iletişim kurmak,
duygu , düşünce ve ihtiyaçlarımızı ifade edebilmek,
kabul iletileri vermek ve almak
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
43
ÖRNEK
GEVŞEME
EGZERSİZLERİ
DERİN NEFES ALMA EGZERSİZİ
Elinizdeki herşeyi bırakın. Sandalyelerinizde olabildiğince rahat oturun. Bacak bacak üstüne atmayın,
kollarınızı kavuşturmayın.
Bir elinizi göğsünüzün üstüne, diğer elinizi de karnınızın üstüne yerleştirin. Bu şekilde burnunuzdan derin
bir nefes alın ve ağzınızdan verin. Bir daha burnumuzdan derin bir nefes alıyoruz ve ağzımızdan bırakıyoruz. Hangi elinizin hareket ettiğine dikkat edin.
Doğru nefes aldığımızda karnımızdaki elimizin yavaşça yukarı doğru kalkması, nefes verirken de içeriği
doğru hareket etmesi gerekir. Eğer nefes alırken göğüs kafesimiz yukarı doğru kalkıyorsa doğru bir biçimde nefes almıyoruz demektir.
Burnunuzdan yavaş ama derin bir nefes alırken içinizden dörde kadar ağır ağır sayın. Verirken de altıya
kadar sayın. Yani nefes vermeyi nefes almaktan daha
yavaş bir biçimde yapın.
Şimdi gözlerinizi kapatın. Gözlerini kapatmak istemeyenler tek bir noktaya gözlerini sabitleyebilirler.
Burnunuzdan yavaş ama derin bir nefes alın (içinizden dörde kadar sayın). Ağzınızdan verin (İçinizden
altıya kadar sayın) Nefes alın (içinizden dörde kadar
sayın)…. Verin (içinizden altıya kadar sayın). …..Her
nefes aldığınızda içinizin temiz havayla dolduğunuz
hayal edin. ….Her nefes verdiğinizde içinizdeki kaygıların, korkuların ve olumsuz düşüncelerin bedeninizi
terk ettiğini hissedin. …. Temiz havayı içinize çekin
…. Verin….Tüm kaygı… korku…. ve olumsuz düşüncelerinizi bedeninizden attığınız hissedin (Birkaç kez
tekrarlayın). Rahatladığınızı hissettiğinizde yavaşça
gözlerinizi açabilirsiniz.
PROGRESİF KAS GEVŞEME EGZERSİZİ1
Olabildiğince rahat oturun. Elinizdekileri bırakın. Bacak bacak üstüne atmayın ve kollarınızı kavuşturmayın. 1
1
http://gundempsikiyatri.com/gevseme.htm Erişim tarihi
30.03.2016
44
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
Bölüm 2
Gözlerinizi kapatın... Daha önce öğrendiğiniz gibi derin bir nefes alın,
nefesinizi tutun ve verin... İki yumruğunuzu da sıkın... İyice sıkın... Yumruklarınızın ve ellerinizin gerginliğini hissedin... Şimdi gevşetin... Bu gerginliğin yavaş yavaş ortadan kalktığını hissedin... Çok iyi...
Bölüm 3
Ellerinizin ne kadar gevşediğini hissedin... Yavaşça derin bir nefes... Nefesinizi tutun ve bırakın.
Bölüm 4
Şimdi kollarınızı ve yumruklarınızı birlikte sıkacaksınız. Başlayın ve iyice
sıkın... Ellerinizdeki ve kollarınızdaki gerginliği hissedin... Serbest bırakın... Tamamen gevşek bırakın...
Ne kadar gevşediğinizi hissedin... Çok iyi… ! Yavaşça derin bir nefes
alın, nefesinizi tutun ve bırakın.
Sağ omzunuzu kulağınıza doğru kaldırmaya çalışın, iyice kaldırın... Şimdi gerginliği hissedeceksiniz.
Yavaş yavaş serbest bırakın... Tamamen gevşemesini sağlayın... Omzunuzdaki gevşemeyi hissedin...
Şimdi sol omzumuza aynı şeyi yapacağız. Sol omzunuzu kulağınıza doğru kaldırmaya çalışın... İyice kaldırın gerginliği hissedin... Yavaş yavaş
serbest bırakın, gevşemesini sağlayın...Omzunuzdaki gevşemeyi hissedin... Yavaşça derin bir nefes alın, nefesinizi tutun ve bırakın.
Sağ ayağınızdaki kasları germeye çalışın, ayak parmaklarınızı iyice kıvırın
ve bu gerginliği hissedin... İyice hissedin... Yavaş yavaş bırakın. Tamamen gevşemesini sağlayın... Bütün gerginliğin akıp gitmesini sağlayın.
Şimdi de sol ayağınızdaki kasları germeye çalışın. Sol ayağınızın parmaklarını iyice kıvırın ve bu gerginliği hissedin. İyice gerin... Yavaş yavaş
bırakın, tamamen gevşemesini sağlayın... Çok iyi..! Yavaşça derin bir
nefes alın, nefesinizi tutun ve bırakın.
Şimdi aynı şeyi kalçalar ve bacaklarla yapacağız.... Sol bacağınızı ve
kalçanızı gerin...
İyice gerin... Bu gerginliği hissedin... Bırakın şimdi... Yavaşça gevşetin,
gevşemeyi hissedin...
Sol bacağınızı ve kalçanızı gerin.. İyice gerin..Bu gerginliği hissedin...
Şimdi bırakın...
Yavaşça gevşetin ve gevşemeyi hissedin... Bütün gerginlik vücudunuzda
akıp gidiyor.
Yavaşça derin bir nefes alın, nefesinizi tutun ve bırakın.
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
45
Şimdi yumruklarınızı, kollarınızı omuzlarınızı ayaklarınızı ve bacaklarınızı
hep birlikte ve aynı anda gereceksiniz. Yumruklarınızı sıkın. Kollarınızı
omuzlarınızı gerin. Ayak parmaklarınızı, bacaklarınızı iyice gerin. Daha
kuvvetli gerin... Öylece tutun… Şimdi bırakın... Tamamen bırakın…İyice
gevşetin... Tüm vücudumuzu tatlı bir gevşeme kaplıyor...
Şimdi karın kaslarınızı kasın, iyice kasın, karnınızdaki gerginliği iyice gerginliği hissedin. Serbest bırakın, tamamen gevşetin. Karın kaslarınızın
tamamen gevşediğini hissedin. Karnınızın giderek yumuşadığını hissedin… Çok iyi..!
Yavaşça derin bir nefes alın. Nefesinizi tutun ve bırakın. Başınızı çeneniz
göğsünüze değecek şekilde öne doğru bükün. Boynunuzdaki gerilimi
hissedin… Yavaşça serbest bırakın. Gevşetin gevşemeyi hissedin. Dudaklarınızı olabildiğince sıkın. Daha kuvvetli gerginliği hissedin. Tamamen gevşetin. Bu gevşemeyi hissedin. Dişlerinizi iyice sıkın.. Daha
kuvvetli... Gerginliği hissedin... Şimdi bırakın. Tamamen gevşetin...
Çene kaslarınızda gevşiyor... Çok iyi..! Derin bir nefes alın... Nefesinizi
tutun ve bırakın... Şimdi alın kaslarınıza doğru ilerleyin. Bir şeye canınız sıkılmış gibi alnınızı
iyice kırıştırın... Alnınızdaki gerginliği hissedin.... Şimdi bırakın... Tamamen gevşetin... Güzel..! Sizi saran gevşemeyi, rahatlamayı hissedin.
Gözlerinizi sıkı sıkı kapatın... İyice sıkın...Gözlerinizin etrafındaki gerilimi
hissedin... Şimdi gözlerinizi gevşetin. Tamamen bırakın... Çok iyi... Yavaşça derin bir nefes alın. Yavaşça derin bir nefes alın, nefesinizi tutun
ve bırakın.
Şimdi son kez tüm vücudunuzu gereceksiniz. Kollarınızı, bacaklarınızı,
ayaklarınızı, dudaklarınızı, alnınızı hep birlikte gereceksiniz. Tüm vücudunuz gerilmeli... Başlayın...İyice gerilin... Tüm vücudunuz gerilsin. Şimdi yavaşça bırakın. Tüm vücudunuzu gevşetin. İyice gevşetin... Çok iyi.
Yavaşça derin bir nefes alın, nefesinizi tutun ve bırakın.
Vücudunuz tamamen gevşedi.. Sakin, rahat ve huzur dolusunuz. Tüm
gerginlikler vücudunuzdan akıp gitti. Enerji dolusunuz. Zihniniz pırıl pırıl
ve berrak. Kendinizi formda hissediyorsunuz.
Hazır olduğunuzda gözlerinizi yavaşça açabilirsiniz.
46
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
Bölüm 2
ZİHİNDE CANLANDIRMA GEVŞEME EGZERSİZİ
Olabildiğince rahat oturun. Elinizdekileri bırakın. Bacak bacak üstüne
atmayın ve kollarınızı kavuşturmayın.
Bölüm 3
Gözlerinizi kapatın... Derin bir nefes alın, nefesinizi tutun ve verin...Bir
kez daha derin bir nefes alın, tutun ve bırakın. Gevşediğinizi ve endişelerinizin sizi terk ettiğini hissedin…
Bölüm 4
Güvenli ve rahat bir yerde olduğunuzu hayal edin. Bu bir deniz kenarı,
yemyeşil bir ova, bir ağaç gölgesi olabilir…
Etrafınıza bakın….Denizin maviliğini, ağaçların ve çimenlerin yeşilliğini,
güneşin sarısını içinizde hissedin… Etrafta dolaşmaya başlayın… Başka
neler görüyorsunuz?....
Dalgaların sesini… kuşların cıvıltısını dinleyin… Başka hangi sesleri duyuyorsunuz?
Denizin … ağaçların….çimlerin, çiçeklerin kokusunu içinize çekin…
Ayaklarınızı suya sokun ya da çıplak ayakla çimenlere basın. Suyun….
çimenlerin serinliğini hissedin….
Ciğerlerinizi temiz havayla doldurun, nefesinizi tutun …. bırakın.
Etrafınızı saran manzaranın tadını çıkarın… Tamamen gevşediğinizi hissedin… Son kez etrafınıza bakın….burada ne kadar gevşediğinizi hatırlayın…Hazır olduğunuzda gözlerinizi yavaşça açabilirsiniz.
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
47
SÜPERVİZYON ALAN ASPB PERSONELİNİN
EK-1
Süpervizyon
Formu
ADI SOYADI
:
MESLEĞİ
:
TARİH VE SÜRE
:
GÖRÜŞME AMAÇ VE HEDEF
:
Görüşme Yapılan Kişiye İlişkin Demografik Bilgiler
Yaşı:
Medeni Hali:
Eğitim düzeyi:
Evliliğin/İlişkinin Süresi:
Mesleği:
Çocuk sayısı:
Çalışma yoğunluğu:
(Boşanmış ise) Boşanma tarihi:
Gelir düzeyi:
Kayıp yaşanmışsa kayıp tarihi:
Yaşamının çoğunu geçirdiği yer:
Başvuru Şikayetinin/Nedeninin/Nedenlerinin Öyküsü: (Bireysel PBA çalışması yapılmasını gerektiren
nedenler nelerdir? Sıkıntı/sorun olarak görülen nedir? Sorun ne kadar zamandır sürüyor? Zaman
içindeki seyri nasıl oldu? Sorun kim/kimler tarafından sıkıntı olarak görülmekte? Gündelik yaşama
etkileri nasıl? Sorunu çözmek için şimdiye kadar ne gibi girişimlerde bulunuldu/ neler denendi? Bu
girişimlerden işe yarayanlar ve yaramayanlar?
48
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Bölüm 1
Bölüm 2
Bireysel Psikolojik Bilgilendirme ve Anlamlandırma Aşamaları
Giriş Aşaması
Not
Bölüm 3
Görüşme yerinin ve oturma düzeninin ayarlanması
Çalışmanın amacı ve süresinin açıklanması
Gizlilik ilkesinin açıklanması
Not
Bölüm 4
Bilişsel Aşama
Yaşanan olayın hikayesinin aktarılması
Beş duyuya yönelik soruların sorulması
Duyguların aktarılmasına izin verilmemesi
Duygusal Aşama
Not
Olay anına ilişkin duyguların aktarılması
Mevcut durumdaki duyguların aktarılması
Psiko-eğitim Aşaması
Not
Travmatik olay deneyimi, akut stres belirtileri, kronik
stres belirtileri (TSSB gibi) ve sonuçları konusunda bilgilendirmenin yapılması
İfade edilmiş travmatik olay deneyimi, akut stres belirtileri, kronik stres belirtileri (TSSB gibi) ve sonuçları konusunda normalleştirmenin yapılması
İç ve Dış Kaynak Tespiti Aşaması
Not
Kişisel baş etme yöntemlerinin belirlenmesi
Olumlu baş etme yöntemleri konusunda cesaretlendirme
İyi geleceği düşünülen yöntem ve kaynaklar konusunda
bilgi verilmesi
ASPB ÇALIŞANLARI TÜKENMİŞLİK EĞİTİMİ KATILIMCI KİTABI
49
Yaşananlardan Öğrenilenler Aşaması
Not
Aktarılan yaşantıda travma sonrası büyüme izlerinin belirgin hale getirilmesi ve üzerine tartışılması
Yaşananlardan Öğrenilenler Aşaması
Olayın yarattığı kayıplar üzerine konuşulması
Olaya ait kabul edilmesi ve uzlaşılması gereken noktaların konuşulması
Kayıp ve/ya kabul için sembolik tören düzenlenmesi
Uygulamanın fiziki ve psikolojik çerçevesinin çizilmesi
Uygun mekan kullanımı
Güven ilişkisinin kurulması
Sahip olunan mesleki bilgi ve becerinin kullanımı
Tekniğin uygulanması ile ilgili sevk ve idarenin yapılmış olması
Güçlü yönler
Geliştirilmesi gereken yönler
Mesleki sınırların çizilmesi ve etik kurallara riayet edilmesi
50
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
Not
KAYNAKLAR
- Akkoyun, F.Transaksiyonel Analiz Psikolojide İşlemsel Çözümleme Yaklaşımı. 4. Basım. Nobel Yayın Dağıtım.2011
- BOIT. BurnoutBurnout Intervention Training for Managers and Team Leaders A practice report. (2011).
- Gevşeme Egzersizleri http://gundempsikiyatri.com/gevseme.htm Erişim tarihi
30.03.2016
- Hay Julie, Drivers – and Working Styles- an Essay. 2013. www.pifcic.org. Erişim tarihi
30.03.2016
- International Organization for Migration (IOM), The Mental Health Aspects Of Trafficking In Human Beings Training Manual, 2004
- The UN Refugee Agency (UNHCR), Managing the Stress of Humanitarian Emergencies, 2001.
- International Committee of the Red Cross (ICRC), Humanitarian Action & Arm Conflict,
Coping with Stress, 1992.
- Karpman MD, Stephen “Fairy tales and script drama analysis”. Transactional Analysis Bulletin 26 (7): 39–43. (1968).
- Karpman MD; Stephen Frustration and Burnout. Bulletin of the Eric Berne Seminar. 4(1),
7-11. (1984)
- Lazarus, R. S., & Folkman, S. (1984). Stress, appraisal and coping. New York:
Springer.
- Miller, K & Schiff ,E. Discounting. Transactional Analysis Journal. 5:3, July 1975
(295-302)
- Red Cross. Burnout Project. Handbook on prevention of burn-out and control (2001)
- Schiff, A. & Schiff,J. Passivity. Transactional Analysis Journal 1:1 (71-78) (1971).
- Solomon, C. Transactional Analysis Theory: the Basics. Transactional Analysis Journal. Vol. 33, No. 1, January, 2003 (15-22)
- Spencley, D. TA 101 – Official Introduction to Transactional Analysis www.ta-psychotherapy.co.uk/pdf/101.pdf. Erişim tarihi 30.03.2016.
- Steward,I., Joines V. TA Today A New Introduction to Transactional Analysis, 2000.
- Weiten, W. & Lloyd, M.A. (2008) Psychology Applied to Modern Life (9th ed.). Wadsworth
Cengage Learning.
52
AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE PROJESİ
..........................................................
Yüklenici(KonsorsiyumLideri)
..........................................................
DeutscheGesellschaftfürInternationaleZusammenarbeit(GIZ)
GmbH,InternationalServices
..........................................................
KonsorsiyumOrtakları
..........................................................
EDUSEREğitimDanışmanlıkveUzmanlıkHizmetleri,Türkiye
HacettepeÜniversitesi,KadınSorunlarıUygulamave
AraştırmaMerkezi(HÜKSAM),Ankara,Türkiye
InternationalBund,FrankfurtamMain,Almanya
And Sok. No: 8/8 Çankaya, 06680 Ankara T (312) 466 77 91 - 94 F (312) 466 08 88
[email protected] - www.siddetlemucadele.net