Narsisistik Kişilik Bozukluğu - Hedefe Psikolojik Danışmanlık ve

Transkript

Narsisistik Kişilik Bozukluğu - Hedefe Psikolojik Danışmanlık ve
PSİKOANALİZ
PSİKOANALİZ
50
HS
51
HS
Narsisistik Kişilik
Bozukluğu
Çok güzel bir peri kızı olan Eko, avlanmakta olan Narkissos adlı avcıyı görür. Bu avcı çok
yakışıklıdır. Eko bu avcıya ilk görüşte âşık olur. Ancak, Narkissos bu sevgiye karşılık vermez.
Eko, kara sevda yüzünden günden güne erir ve ölür. Olimpos dağında yaşayan tanrılar bu
duruma çok kızar ve Narkissos’u cezalandırmaya karar verirler. Bir gün av dönüşü bitkin
halde su içmek için göle eğildiğinde suda yansıyan kendi yüzünü görür ve adeta büyülenir.
Kendine âşık olmuştur. Eko gibi Narkissos da günden güne erir ve orada kendini seyrederek
ölür. Yunan mitolojisindeki diğer bir kaynağa göre de Narkissos göl kenarında kendi
yansımasına âşık olup, bu görüntüye sarılmaya çalışırken boğulur.
Diğer bir deyişle; bir tarafta psikolojik bir gereksinim olarak hemen her
insanda var olan kendini sevme, diğer uçta ise diğer insanlarla ilişkilerini sabote eden/zarar veren kendini
sevme vardır. Benliğe duyulan ilgi ve
verilen önemin tedavi gerektirecek
kadar çoğalması, patolojik narsisizmi ortaya çıkarır. Tipik bir narsist ile
kendine güveni (özsaygısı) yüksek
olan kişi arasındaki fark; özsaygısı
yüksek kişi, yaşadığı ilişkilere değer
verir. Fakat narsist, şişirilmiş egosu
yüzünden ilişkilere değer vermez,
dolayısıyla, derin ve anlamlı ilişkiler
kuramaz. Bir uçta normal, bir uçta
patoloji vardır.
“
Günümüzde narsisizmi herkesin kabul edeceği bir biçimde tanımlamak
çok da kolay değil. Yazılarımda sık
sık vurgu yaptığım 21. yy. yaşantısı ve onun getirdikleri bu yazı için
de geçerli. Çünkü geçmişle kıyaslandığında patolojilerin artmasının
önemli nedenlerinden biri günümüz
yaşantıları. Günümüzde filmler, TV
programları, reklamlar, magazin dergileri vs. aracılığıyla yaratılan imajlar,
insanlara peri masalı vadeden gerçekle alakası olmayan tipler, tiplemeler, ilişkiler insanları güzel, kusursuz, başarılı, her şeyde en iyisi,
Ailenin
mutluluğunu merkez
almak yerine çocuğun
mutluluğunu merkeze
yerleştiren tutumlar
bencil bireylerin
artmasına yol açıyor.
Çocuklar ebeveynleri
tarafından, her şeye
hakkı olan, her şeyin
en iyisine layık, en
zeki, en güzel/yakışıklı
denilerek abartılı bir
kendini beğenmişlik
duygusu içinde
büyütülüyor.
“
Uzm. Psikolog
Nurten Yıldırım Sancak
www.hedefpsikoloji.com
Yukarıda anlatılan öyküde de bazı
özelliklerini gördüğümüz Narsisizm;
kişinin kendisi ile ilgili hissettiği değerlilik, benzersizlik, üstünlük duygularıdır. Bu durum aynı zamanda
psikolojik doyum da yaratan bir durumdur. Her insanın kişiliğinde hem
olumlu hem de olumsuz yönler bir
arada bulunur. Bu durum normaldir.
Kişi, içindeki olumlu parçayı yine
kendi içinde bulunan kişisel zaaflar
ve olumsuzluklarla yüzleştirerek bütünleştirebildiği takdirde, sağlıklı ve
normal bireyden bahsedebiliriz.
birinci ve rekabetçi olmaya adeta itiyor. Batı
kültürünün etkisi altındaki günümüz yaşam
biçimlerine neredeyse belli kesimlerde bir
teslimiyet söz konusu. Ailenin mutluluğunu
merkez almak yerine çocuğun mutluluğunu
merkeze yerleştiren tutumlar bencil bireylerin
artmasına yol açıyor. Çocuklar ebeveynleri
tarafından, her şeye hakkı olan, her şeyin en
iyisine layık, en zeki, en güzel/yakışıklı denilerek abartılı bir kendini beğenmişlik duygusu
içinde büyütülüyor. Örneğin’’ akşam hangi
yemeği istersin ya da bu hafta sonu için nasıl bir program hazırlayalım prens/prenses’’
diyalogları fazla tanıdık değil mi? Eskiden
böyle sorular sorulmazdı. Sofraya oturulur eğer çocuk yemekten şikâyet ederse
ebeveynler hemen uyarırlardı. Bu çocuklar,
ego şişmesi ile gerçek hayata girdiğinde de
bocalıyor, travma yaşıyor. Bunların sebep
olduğu yabancılaşma, umutsuzluk, hayattan zevk alamama, yalnızlık gibi duygularla
baş edebilmek için pırıltılı ve yalan bir dünya
yaratılmaya çalışılıyor. Bu dünyanın peşinde
koşmanın sonucu yaşanan öfke ve işe yaramazlık, insanı bir kısır döngü içine sokuyor.
Bütün bu yaşantılardan ortaya çıkan insan
daha benmerkezci oluyor başkalarına karşı
özveride bulunmayı düşünemeyen, sürekli
kendisi ile ilgilenen, sığ düşüncelere sahip,
değerlerden yoksun, yüzeysel ilişkilerle hayatlarını sürdüren bireyler olarak karşımıza
çıkıyorlar.
Dolayısıyla başta da söylediğimiz gibi normal
narsisizm ile patolojik narsisizm arasında ayırım yapmak bütün bu sebeplerden çok da
kolay olmayabilir.
Narsisistik kişilik bozukluğu nedir?
Kendini çok ön plana çıkaran, kendini çok
önemseyen, hep takdir ve ilgi bekleyen ayrıca
imtiyazlı olduğuna inanan, özel muamele bekleyen, kendini büyük görme tavırlarının önde
gittiği bir kişilik bozukluğudur. Bu kişiler kendilerini ön plana çıkaran konulara odaklanırlar.
Patolojik narsisizmi olan kişilerin başkalarını
sevebilme yetenekleri yoktur. Karşısındaki insanın istek, gereksinim ve duyguları onlar için
önemli değildir. Kendini daha değerli hissetmek için karşısındakini yok saymak, değersizleştirmek ve onu önemsememek onların
davranış biçimidir, bundan beslenirler. Patolojik narsizmi olan kişiler kendini herkesten
farklı, üstün gören, beğenen bir insan profili
çizer demiştik. Ancak bu yalnızca onların dışarıya yansıttıkları görüntüdür. Bu insanlar
daha derinlerde kendilerini değersiz hisseden
kişilerdir. Bu kişilerde büyüklenmecilik vardır.
Bu büyüklenmecilik abartılı, gerçekçi olmayan, içi boş kendine güvenden yoksundur.
Kendini değersiz hisseden kişi başkalarını da
değersizleştirerek bundan kurtulmaya çalışır.
Ayrıca bu kişiler eleştiriye aşırı duyarlıdırlar.
En ufak eleştirilme, başarısızlık, küçük düşme
karşısında büyük bir öfke ile karşılık verirler.
PSİKOANALİZ
52HS
“
Bu insanlar
daha derinlerde
kendilerini değersiz
hisseden kişilerdir.
Kendini değersiz
hisseden kişi
başkalarını da
değersizleştirerek
bundan kurtulmaya
çalışır.
“
O çok güven dolu karizmatik duruşun ve davranışın altında aslında ciddi bir güvensizlik yatmaktadır. Onlar toplum içinde lafa
sürekli “ben” diye başlayan kişilerdir. Öte yandan başkalarının ne
düşündüğü onlar için pek de önemli değildir. Savunmaları ise
“saklayacakları bir şeylerinin olmadığı”dır. Bazı narsistler, kendisiyle ilişkide olan insanların “onurlandırıldığını” bile düşünürler. Ayrıca
bu kişiler kendilerini düş kırıklığına uğratanların düşüncelerini ve
değerlendirmelerini önemsiz ve değersiz bulurlar. Bu bozukluğu
olan kişiler hep pohpohlanmak, beğenilmek isterler. Benlik saygıları kırılgandır. Sürekli olarak yaptıkları şeyleri ne kadar iyi yaptıklarını, başkalarının kendilerini ne kadar beğendiğini, değer verdiğini
anlatır dururlar.
Narsisistik kişilik bozukluğunun sebepleri
Birçok kişilik bozukluğunda olduğu gibi sebepleri çokludur. Genetik, kültürel, eğitim, anne-baba tutumları gibi. Anne-baba kökenine baktığımızda aşırı destekleyen aşırı pohpohlayan kendi beklentilerini çocuğa yükleyen anneyi görürüz. Annenin tersine, uzak,
soğuk, dışlayıcı veya olmayan bir baba söz konusudur. Çocuk
adeta iki kutup arasında kalmış gibidir. Bir taraf çocuğun egosunu
çok desteklemekte bir taraf ise egoyu çok yaralamaktadır. Yukarıda da değindiğim gibi bütün bunlarla birlikte karakter, genetik
faktörler ile diğer kültürel faktörlerde bu kişilik bozukluğunun gelişiminde rol oynayabilirler. Öte yandan, psikodinamik yaklaşım ise
narsisizmin temelinde çocukluk çağında yaşanan birtakım travmaların, örneğin ebeveyn yokluğu, ihmal, eleştiri vs.nin patolojik
narsisizmin gelişmesine neden olduğunu söyler.
Narsisistik kişilik bozukluğunun tanı ölçütleri
Amerikan Psikiyatri Birliği’nin DSM-IV tanı ölçütlerine göre narsisistik kişilik bozukluğu denebilmesi için aşağıda verilen kişilik özelliklerinin en az beşinin bulunması gerekir.
• Kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşır. (Başarılarını ve
yeteneklerini abartır, yeterli başarı göstermeksizin üstün biri olarak
bilinmeyi bekler.)
• Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da kusursuz sevgi düşlem-
leri üzerine kafa yorar.
• “Özel” ve eşi bulunmaz biri olduğuna ve ancak başka özel ya
da toplumsal durumu üstün kişilerin (ya da kurumların) kendisini
anlayabileceğine ya da ancak onlarla arkadaşlık etmesi gerektiğine inanır.
• Çok beğenilmek ister.
• Hak kazandığı duygusu vardır: Kendisinin kayırılacak olduğu bir
tedavi biçiminin uygulanacağı beklentileri ya da bu beklentilerine
göre uyum gösterme.
• Kişiler arası ilişkileri kendi çıkarları için kullanır: Kendi amaçlarına
ulaşmak için başkalarının zayıf yanlarını kullanır.
• Empati yapamaz: Başkalarının duygularını ve gereksinimlerini
tanıyıp, tanımlama konusunda isteksizdir.
• Çoğu zaman başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini
kıskandığına inanır.
• Küstah, kendini beğenmiş davranış ya da tutumlar sergiler.
Eleştirilere karşı öfke, utanç veya küçük düşme tepkisi gösterir.
Çevre ile ilişkileri
Kişilik bozukluğu ne kadar ağırsa iç görü o kadar azdır. Kişi,
hiçbir geri bildirimi kabul etmez. Kendini haklı, üstün, ayrıcalıklı
görür. Narsistlerin genellikle bir özelliği olur; ya güzel/yakışıklı ya
da zengin/zeki, ya atletik vs.dirler. Herhangi bir konuda hünerli
büyümüşlerdir. Sabırsız ve ukaladırlar, bilgiçlik taslarlar. Bu kişilerin şöyle temel inançları vardır: ‘’Ben üstün ve özellikleri olan
bir insanım, başkalarının koyduğu kurallara uymama gerek yok’’.
Dolayısıyla ilişkilerde sömürgen ve başkalarını kendi çıkarları için
kullanmaktan çekinmezler. Diğer insanların sıkıntısını hissetmediği
için kendilerini durduracak mekanizmaları yoktur. Bu yüzden ilişki
problemlerine bu insanlarda çok sık rastlanır. Narsistlerin evlilik
ilişkisi, hep almak ama vermemek esasına dayanır. Eşlerini de
sömürürler, anlamazlar ama anlaşılamadıklarını düşünürler. İlginç
olan ise partneri (karısı veya kocası) artık illallah deyip kendisini
terk ettiğinde, çok aciz, adeta acınacak duruma düşerler. Çünkü kendisini korumak için kurduğu o ışıltılı narsisistik yapı yerle
bir olur. Ortaya zavallı, yalnız, çaresiz, bakıma muhtaç küçük bir
çocuk çıkar

Benzer belgeler

Tam Metin - Nesne - Psikoloji Dergisi

Tam Metin - Nesne - Psikoloji Dergisi 1. Kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşıma, başarılarını ve yeteneklerini abartma, yeterli bir başarı göstermeksizin üstün biri olarak bilinmeyi bekleme. 2. Sınırsız başarı, güç, zekâ, güzell...

Detaylı