Yok Olmaya Yüz Tutmuş Bir Türk Topluluğu: Kırımçak

Transkript

Yok Olmaya Yüz Tutmuş Bir Türk Topluluğu: Kırımçak
Yok Olmaya Yüz Tutmuş
Bir Türk Topluluğu:
Kırımçak Türkleri
Nesrin Güllüdağ*
YENİ TÜRKİYE 81/2015
452
Yoğun olarak Kırım Yarımadasının Karasubazar, Kerç, Kefe, Solhat, Mangup bölgelerinde yaşamakta olan Kırımçaklar, Türk
Dünyası içerisinde Musevî olmalarıyla dikkat
çekerler. Kırımçak adına ilk defa resmî olarak
1859 tarihli Rus kaynaklarında rastlanmaktadır. 19. yy.’da bölgedeki diğer Musevîlerden
ayırt edilmek için “Kırımçak” adının kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kırımçakların 1783’ten
itibaren yapılan nüfus sayımlarında kayıtlara geçtiği bilinmektedir. 1941 sayımında
yaklaşık 8000 olan Kırımçakların nüfusunu,
1959’da yaklaşık 1500-2000 olarak görüyoruz. 2. Dünya Savaşında Kırım, Almanlar tarafından işgal edildiğinde Musevî olan Kırımçaklar da Almanların soykırımına uğradılar.
16 Kasım-15 Aralık 1941 tarihleri arasında
Simperefol ve Feodosiya’da 2604 Kırımçak
Türkü kurşuna dizilerek öldürüldü. 17 Ocak
1942’de 486 Kırımçak gaz odasında ve Mayıs 1942’de de Kerç’te yaşayan Kırımçaklar
kurşuna dizilerek öldürüldüler. Bu katliamlarda Rus, Ukrayna ve Kırım Tatar ailelerinin
yanlarına sığınabilen Kırımçaklar kurtulabildi. Kurtulan Kırımçaklar, Amerika, Filistin,
İsrail, Arjantin, Almanya, Rusya, Türkiye gibi
ülkelere göç ettiler. Kırım’daki Kırımçaklar,
bugün yaklaşık 500 kişi kadardır.
Bu Musevî Türklerin, 10. yy.’ın sonunda dağılan Hazarların bakiyeleri olduğu
düşünülmektedir. Bunun en önemli delili de
kullanmış oldukları dildir. Günümüzde Kırım-Tatar, Tatar, Kırımçak, Türkçe, KırımçakTatar, Tatar-Kırımçak, Kırım-Musevî dili gibi
farklı adlarla anılan dili konuşmaktadırlar.
Etnik anlamda da varlık göstermeleri pek de
mümkün olmayan Kırımçak dilini konuşanların sayısı çok azdır. Bu dilin hemen hemen
yok olmak üzere olduğu söylenebilir. Şu anda
sadece birkaç yaşlı, Kırımçak Türkçesi kullanmaktadır. Orta yaşlardaki neslin önemli
bir kesimi bu dili az çok bilmekte ancak nadiren kullanmakta ve ana dili olarak kabul
etmemektedir. Genç kesim ise bu dili neredeyse hiç bilmemektedir.
20. yy.’ın başlarında seri bir şekilde
gençlerden Rus diline kayış ortaya çıkmaya
başladı. Ancak, Sovyet hükümetinin böl, parçala ve yut siyasetine uygun olarak bu Türk
topluluğu da korkunç bir eritme siyasetine
tâbi tutularak; ayrı yurt, ayrı dil, ayrı kimlik
kazandırılmaya çalışılmıştır.
Günümüzde Kırımçak dilini 1930’lu
yıllara kadar doğan insanlar konuşabilmektedir. Bu da mevcut Kırımçakların %15-20’
sidir. Yani Kırımçak Türkçesi kaybolmaya yüz
tutmuş dillerden biridir. Rus dili ve kültürü,
aralarında gittikçe daha çok yaygınlaşmaktadır. Hatta genç Kırımçaklar kendilerini Rus
olarak görüyorlar. Kırımçaklar’ın geleceği,
Rus halkı ile bütünleşmeye doğru gitmektedir.
1. Kültür
Kırımçaklar, dış görünüşlerine, âdetlerine, ahlâklarına geçim ve hayat tarzlarına
göre Kırım Tatarlarını hatırlatsalar da antro(*)Yrd. Doç. Dr. Kafkas Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili
ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi.
Kırımçakların ev hayatı, yiyecekleri,
yemekleri, örf ve adetleri asırlarca iç içe yaşadıkları Türk ulusları Karaylar ve Kırım Tatarları ile aynıdır. Millî müziklerinin ve oyunlarının da Kırım Tatarlarınınkinden pek farkı
yoktur.
Kırımçak yaşantısı ve gelenekleri Kırım
Tatarlarınınkine benzer. Ancak Kırımçakların
saçları kısa kesilmiştir, saç tıraşı Tatarlara
benzemez.
Kırımçaklar, Eski Yunandan kalma
inançlardan birçok batıl inanç almışlardır.
Örneğin horoz veya tavuk kurban etmeden
evlilik gerçekleşmez. Bu putperestlik dönemine ait bir inanıştır. Yeni evli bir hanım
bir hafta boyunca odasından dışarı çıkmaz.
Kadınların kirliliği (aybaşı halleri) ile ilgili kurallar oldukça serttir. Hastalık halinde
Hristiyanlara ait Topul Manastırı yakınında
bulunan su kaynağına (ayazma) başvurulur.
Deliliğe karşı Korku dağı üzerinde yapılan
dinî törenler dikkat çekicidir.
10. ve 11. yy.’da Mısır ve Suriye’de
yaşayan Karaylarla, Rabbaniler arasında sık
sık evlenmeler olurdu. Bu tür evlenmelerde
nikah esnasında iki taraf, birbirlerinin inanç
ve adetlerine saygı göstereceklerine söz verirlerdi. Başlangıçta Anan ben David tarafından
Rabbanilerle evlenme şiddetle yasaklanmıştır. Sonraları bu yasak gevşemeye başlamış,
Karay-Rabbani mücadelesi gevşedikçe bu tür
evliliklere müsamaha gösterilmiş, mücadele
sertleştikçe yasak yeniden ortaya çıkmıştır.
Aşkenazilerle evliliğe devrimden hatta II.
Dünya Savaşından önce pek sık olmasa da
rastlanmıştır. Bu tip evliliklere Kırımçaklar,
Aşkenazilerden daha olumlu bakıyorlardı.
Aşkenazi atalar onların prestijini arttırıyordu.
Kırımçaklı eski kuşaktan bazıları, Aşkenazile-
rin en fakirleri kendi çevresinden bir gelinle
evlenemeyenler, Kırımçaklı kızlarla evlendiğini hatırlarlar. Tatarlar ve Karaylar gibi asla
kendi topluluklarının dışından biriyle evlenmezlerdi. Kırımçakların, 19. yy.’ın başlarında
çok eşliliği uygulamış olmaları muhtemeldir.
Hazarlarda da önceleri tek evlilik varken, Yahudilik ve İslâmiyetin ülkeye girmesi ile çok
evlilik görülmeye başlamıştır.
Bir diğer görüşe göre ise Kırımçaklar
arasındaki çok eşlilik 19. yy. başlarında yok
oldu. Kızlar erken yaşta evleniyorlardı ve yakın akrabalar arasındaki evliliklere, mesela
amca ve onun yeğeni, izin verilmişti. Dulların, karı ve kocaların ölümden sonra da ayrılmadığına inanıldığı için, tekrar evlenmeleri
mümkün değildi.
Kırımçaklar önceleri, başka milletlere
kız vermedikleri gibi, onlardan kız da almazlardı. Son yıllarda diğer milletlerle kız verip,
kız alma hadisesi çok olağan hale gelmiştir.
Giyim, adet ve meslekte (çiftçilik, bağcılık ve çeşitli zanaatler) diğer iki Türk grubuyla (yani Tatarlar ve Karaylar ile) hemen
hemen aynı idiler.
453
Rusya’nın Kırım’ı fethinden önce aynı
zamanda 19. ve 20. yy.’ın ilk yıllarında, Kırımçakların maddi kültürü Kırım Tatarlarının ve
Kırım Karaylarınınkine benzemektedir. Tatar
etkisi, Kırımçakların iç ve dış mimarisinde,
kıyafetlerinde, yemeklerinde ve diğer kültür
öğelerinde rahat bir şekilde gözlemlenebilmektedir. Kırımçakların birçok dansları ve
şarkıları Kırım Tatarları’na ve Karaylarınkine
benzemektedir. Kırımçaklar çalışkan ve kanaatkar insanlardır.
1818’de aralarında Karasubazar ve Feodosia’nın da bulunduğu topluluk, İmparator 1. Alexander’a yazdığı bir mektupta kendilerini fakir insanlar olarak tanımlamıştır.
Kırımçaklar “Bizim topluluğumuzun hiçbir
üyesi stoklara, koç ve ineklere sahip değildir.
Hiç kimse bağlara veya bahçelere sahip değildir. Tarıma elverişli toprağımız yok. Aramızda
YENİ TÜRKİYE 81/2015
polojik özellikler bakımdan onlardan ayrılırlar. S. Vaysenberg’in araştırmalarına göre Kırımçaklar uzun olmayan boyları, uzun yüzleri
ve başlarının yuvarlağımsı olmaları ve saçlarının sarışın, gözlerinin açık rengi ile Kırım’ın
diğer halklarından farklıdır.
asla işi rast giden bir insan olmadı. Biz fakir
insanlarız.” diye yakınmışlardır.
Kırımçakların günlük hayatı Kırımlı
Tatarlardan etkilenmiştir. 19. yy.’ın sonuna
kadar aile yapısının doğası korunmuştur.
Yardım severliği çok iyi yaparlar, dullara ve
yetimlere bakarlar, orta kesimde dilenciler
yoktur ve fakirlere yakacak odun, un ve mum
yardımı yaparlar.
Geleneksel Kırımçak yemekleri; Kubeteh, Cheche, Shorva, Chibureki, Lokma,
Pastel gibi yemeklerdir. Bunlardan Pastel,
özel günlerde yapılan bir et yemeğidir.
YENİ TÜRKİYE 81/2015
454
Kırımçaklar “Kashrus” adı verilen katı
kurallarına göre başkalarının evlerinde yemek yemezler. Shura adlı bir Kırımçak kadını 1961 yılında “onlara kalmaya gelen bir
misafirin hep siyah küçük bir takke taktığını,
kendi çatal bıçağını, kızartma tavasını, tenceresini ve diğer eşyaları yanında getirdiğini
onların yiyeceklerini yemediğini, Elyusha adlı
bir kişinin her sabah kalkıp, alnına ve sol koluna siyah kutular bağlayıp 45 dakika boyunca dua ettiğini, o esrarengiz kutuları kullanarak nasıl dua ettiğini, acaba, Haham Marvin
Tokayer’in öne sürdüğü gibi, o çizgilerin birer
anten görevi gördüğü birer alıcı ve verici mi”
olduğunu söyler. Bu kutulara tefilin adı verilir. Tefilin dua anlamına gelen tefila kelimesinin çoğuludur. Parşömen üzerine Tora’dan
dört ayrı bölümün yazıldığı, şeritlerle birbirine bağlı iki küçük siyah deri kutudan oluşur.
Tefilin kutularından biri, onları elinin üzerine bağlayarak, emir gereği başa diğeri ise
sol pazu üzerine bağlanır. Eğer ibadet eden
kimse solak ise sağ koluna bağlar. Kadınlar,
köleler ve küçükler tefilin takmaktan muaftırlar. Tefilin, şabatlar ve bayramlar hariç yıl
boyu sabah ibadetlerinde bağlanır. Karaylar
sabah ibadetlerinde tefilin bağlamanın gerekli olmadığını düşünürler. Tefilin takarken de
dua okurlar.
1844’te Novorossiysk’in genel valisi
Vorontsov dahiliye vekili Kırımçaklar hakkında şöyle bilgi vermiştir: “Atalarının âdetleri-
ni korurlar. Kırım Tatarları gibi giyinirler. Bu
topluluğun kültüründe bazı helenistik etkilerin olduğu ve bunların batıl inanışlar veya
gelenekler şeklinde devam ettiği söylenmektedir.”
Kırımçaklara ait (19. yy.’ın sonlarına
ait) bir sandıkta Kırımçakların geleneksel materyal kültürlerine ait farklı şeyler bulunmuştur: müzikal aletler (Darya tamburası gibi),
havlu nakış işlemeleri, (Yüzbes) ve (Peshker), bakır kazanlar, mutfakta kullanılan kaplar ve tapınaklarına ait koleksiyonlar. “Talit”
(ayinlerde üzerinde adamların oturduğu şey)
“Jews” (dinsel törenlerde töreni yerine getirmeye ve dua etmeye gidişte kullanılan alet)
“Tefillin” (özel bir yöntemle ellere bağlanan
ip benzeri şey), “Talet Tora” (Talet ve Torayı
koymak için kullanılan çanta), leğen (leken)
yedi eski anahtar ve iki testi (Kugum) gibi.
Kırımçaklar her yıl 11 Aralık’ta, Akmescit’de buluşarak kurban verdikleri bu masum
insanların hatırasına “Tkun” adını verdikleri
bu matem törenlerinde dua ederler.
1970’lerde Simferopol’de, Kırımçaklar
birkaç düzinelik birkaç grup halinde bir araya
gelip, başlarını örter, geleneksel Kırımçak yemekleri yerlermiş ve bu özel günde, yemeklerin kashruk kurallarına göre hazırlanmasını
isterlermiş. Tatar dilinde geleneksel şarkılar
söylerlermiş. Yakın bir zamana kadar, özellikler tkun’lar için yazılmış ağıtlar ve şiirler de
varmış. Kırımçakların öldürüldüğü yerlere
gidip “Kaddish” okur ve çiçek götürürlermiş.
Bu anmanın asıl amacının yanı sıra, Kırımçaklar bu şekilde bir araya gelmekten ve kendi çemberleri içinde vakit geçirmekten hoşlanırlar. Kırımçak ana dilini hâlâ hatırlayanlar,
bu dili kullanmayı severler.
Yerel yetkililer tkun’lara şüphe ile bakarlar; fakat açıkça karışmazlar. Ne var ki,
tkunlar bile artık Kırımçaklar’ın hayatında
az rol oynamaktadır. Özellikle genç nesilden,
gittikçe daha da az insan katılmakta ve Kırımçaklar’ın dini yanları gittikçe kaybolmaktadır. Hatta bazen “Kaddish” okumaları için
2. Geçim Kaynakları
Kırımçakların geleneksel meslekleri
çeşitli el sanatları, daha az yaygın olarak da
ticarettir. Simferopol arşivlerinde bu dar kapsamlı ticaret belgeleri mevcuttur. Türkiye ile
ticaret yapanlar genellikle üç dört çuval kına,
iki üç düzine ipek şal, iki üç düzine fes ile
Kırım’a geri dönmüşlerdir. Kırımçakların çok
küçük bir bölümü ise büyük ithalat işleriyle
uğraşmaktadır. Küçük bir grubu bahçıvan,
üzüm bağcısı veya tüccardır.
19. yy.’da Kırımçaklar Avrupa kültüründen uzak küçük fakir topluluklar halinde
yaşıyorlardı.
Kırımçaklar bağcı, zanaatkâr ve tüccar kişilerdir. Bunlar İstanbul ve Odesa ile
çeşitli ticari ilişkilerde bulunmaktadırlar. Kırım Yahudileri sakin bir hayat tarzı yaşarlar,
en ziyade zanaatkârlıkla meşgul olurlar, eyer
yaparlar, papak dikerler.
Ayakkabı imalatçılarından ayrı olarak
birçok şapkacı, tenekeci, kilimci ve koşum
takımı üreticisi vardı. Kırımçakların daha az
bir kısmı ise saatçilik, terzilik, marangozluk,
metalcilik, müzisyenlik, camcılık ve boyacılık
ile uğraşır.
Kırımçakların 19. ve 20. yy. arasındaki
60 yıllık zaman diliminde onların geleneksel
meslekleri, ayakkabı yapımcılığı ve el sanatları ve idi. Pek çok Avrupa milletinin medeniyet
hocası olan Hazar Türklerinde de el sanatları
oldukça gelişmişti. Hazarlar ülkesinde ise en
iyi kılıç yapanların Hazarlar olduğu bilinir.
19. yy’da Karasubazar’da aşağı yukarı
150 kırımçak ailesi, 50 kadar zanaatkar ve
dükkan sahibi vardı. Bu zanaatkar ve dükkan
sahiplerinin kendi sermayeleri yoktu ve faizle
aldıkları parayla işlerini çeviriyorlardı. Kırımçakların çoğu ücretli işçiydiler ve yaşamlarını zorlukla kazanabiliyorlardı. Kırımçakların
geleneksel sosyo-politik yapısı devrime kadar
şiddetli bir değişime uğramamış ve ticaretin
kaçınılmaz olduğu gençlik tarafından da göz
önünde bulundurulmuştur.
20. yy.’ın başında bazı Kırımçaklar,
devrim hareketine ve kayda değer sayıda bir
kısmı ise Siyonist organizasyonlara katılmıştır.
1917 İhtilalinden sonra Kırımçakların
eğitim seviyelerindeki gözle görülür artış,
günlük geleneksel hayatlarından uzaklaşmalarına sebep oldu. Fizik, mühendislik ve öğretmenlik gibi profesyonel eğitim alan birçok
Kırımçaklı kendi yerli topluluklarıyla ilişki
kurdular.
1913 yılında yapılan nüfus sayımında Kırımçakların %55,3’ünün zanaatkar,
%28,8’inin ayakkabı imalatçısı (bu dal 2.
Dünya Savaşına kadar sürmüştür), %34,7’sinin değiş tokuş ve ticaretle, %5,2’sinin hizmetle, %1,1’inin dini görevlerle ve yalnızca
%3,7’sinin entellektüel dallarla (eğitim, kültür, tıp, hukuk) uğraştığı görülmektedir.
455
Kırımçaklar tarım ve ziraatla da uğraştılar. Hazarlar da çok usta çiftçiler olup, onlarda da ziraat ve çiftçilik oldukça yaygındır.
20. yy.’da ise Karasubazar sahasında Kırımçaklara ait ortak Kırımçak çiftlikleri vardır.
Kırımçaklarda, Çar hükümetinin kısıtlayıcı politikası, I. Nicholas’ın Yahudileri
tarıma çekmeyi planladığı kısa bir dönem
haricinde, mesleklerinin önüne geçmiştir.
1843’te hükümet Kırımçaklara Kırım’ın batısında Donuzlav Gölü bölgesinde Eupatria
gölü yakınında Rogatlikoi adında bir tarım
bölgesini vermiş, 1843-1853 yılları arasında
ve yaklaşık 100 Kırımçak ailesi orada yaşamıştır. Ancak Kırım Savaşı sırasında, Türk
YENİ TÜRKİYE 81/2015
Aşkenazileri çağırırlar. Son tkun’da, Kırımçaklar’ın çoğu başlarını bile örtmemişlerdir.
Kırımçakların toplumca bir araya geldiği tek
zaman olan tkun’lar, liderlerinin görüşlerini
yaymak ve propogandasını yapmak için kullanılmaya başlanmıştır. Kırımçakların ayrı
bir etnik grup ve farklı bir dilin temsilcileri
olduklarına ikna edildikleri yer de bu tkun’
lardır.
çıkarmasının beklenmesi nedeniyle, Rus yetkililer orada yaşayan Tatarlara bölgeyi terk
etmesini emretmiştir, çünkü onlara güvenmiyorlardı. Kırımçaklar da bölgeyi terk etmeye
zorlanmıştır. Kırım savaşından sonra, Kırımçakların Rogatlikoi’de yaşamaları hükümet
tarafından yasaklanmış ve Karasubazar’a
dönmek zorunda kalmışlardır. Toprakları ise
Rus göçmenlere verilmiştir.
Ama 1959’da Karasubazar’da yaşayan
Kırımçak köylüleri orta sınıf vatandaş statüsü
aldılar ve toprakları Hristiyan Ruslara transfer edildi. Novorossiysk’nin yönetici generali,
Count A. Stroganov, Kırım’da mal sahibi olmak isteyen Musevîler için araya girdi ve bunun sonucu olarak toprak transferi emri 1861
yılında Çar hükümeti tarafından onaylanmadı. Rus otoritelerinin “Talmudik Musevîlere”
karşı davranışları oldukça iyiydi. Topluluk
vergi ve askere alma konularında bazı ayrıcalıklardan yararlanıyordu.
YENİ TÜRKİYE 81/2015
456
Devrimden önce zanaatkarlık ve küçük ölçekli ticaretle uğraşan Kırımçaklar, fabrikalarda ve atölyelerde maaşlı işçi olarak yaşamaya zorlandı ve kolhoz diye adlandırılan
yeni kurulan çiftliklere yerleştirildiler. 1926
nüfus sayımında, sadece 97 Kırımçak tarımla uğraşıyordu. Fakat 1930 yılında 587 kadar
Kırımçak, yönetimsel olarak bir çatı altında
toplanmış “Kırımçak” ve “Eni Kırımçak” adlı
iki kolhozda çalışıyordu. Bunun yanısıra bunun dışında bilgi verenlerden biri 1930’larda
bazı Kırımçakların Kırım’ın Djankoi bölgesinde, özellikle sebze üretimi yapılan bir
Yahudi (Aşkenazi) kolhozunda çalıştığını hatırladı. Kırımçakların çoğu kolhozlara istemeden yerleştirilmişlerdi.
Kırımçaklar, Rusyadaki diğer Musevîler gibi sivil haklardan mahrumdur. Kırımçaklıların birçoğu iddia edilen burjuva kökenleri yüzünden sivil haklardan yoksun bırakılmışlardı. Kolhozları terk edebilmek için
uğraştılar ve birçoğu 2. Dünya Savaşından
önce bunu başarabildi. Bu kültürel ve sosyal
rahatsızlıklar, Kırımçakların kimliğini zayıf-
lattı. Her şeyden önce onlar için çok önemli
olan geleneksel toplum yaşamları noktalandı.
Sonuçlar tam olarak savaştan sonra alınabildi. Tahribatın sonuçları Kırımçakları, sayılarının azlığı nedeniyle Rusya’daki bütün Yahudi
gruplardan daha fazla etkiledi.
3. Edebî Ürünler
Sovyetler Birliğinin Türkçe konuşan
küçük gruplarından olan Kırımçakların menşei, dili ve folkloru, araştırıcıların uzun süre
dikkatini çekmemiştir.
Günümüzde, Kırımçakların dilini, kültürünü, edebiyatını araştırmak oldukça zordur. Çünkü malzeme bulmak zorlaşmıştır.
Araştırma ve inceleme yapacak kişileri bulmak onları yetiştirmek, özellikle Kırımçakların içinden bu tür insanları bulup çıkarmak
kolay iş değildir. Hemen hemen her evde
bulunan sözlü halk edebiyatı verimlerinin
(efsane, masal, destan) ve tarihî vakaların
İbranî harfleriyle yazıldığı her nasılsa günümüze kadar gelebilmiş olan bu el yazması
mecmualar (Karaylar “mecmua”, Kırımçaklar ise “conki” demektedirler) tetkik edilmek
bir yana henüz okunmamışlardır. Sözlü halk
edebiyatı destan, atalar sözü, bilmece gibi
verimler toplanıp muhafaza edilmemiştir. Bu
tür halk edebiyatı verimlerinin bazıları, sürgünler, göçler, katliamlar sebebiyle kaybolup
gitmiştir. Bunları sadece gençler değil, yaşlılar da unutmuşlardır. Yaşlıların söylediğine
göre, Kırım Tatarlarının şifahi (sözlü) halk
edebiyatında olan birçok edebî tür ve eser
Kırımçaklarda da varmış. Mezkur sürgünler
ve göçler yüzünden, Kırım Tatarlarıyla ortak
olan kültürel-etnolojik değerler ve el sanatları
da yok olup gitmiştir. Ata mirası da korunup
saklanamamıştır.
Devit Rebi, 300 yıl kadar evvel Kırım’da İbranî harfleri ile Türkçe basılmış bir
cönk’den Kırımçaklara ait şiir örneği verir.
Şair Gümüş’e ait Türkler Mecmuasından
alınmış duygulu bir şiirdir:
Bana yardım eden yoktur
Her bir şeyden ağzım toktur
İçimde ateşler yanar
Sen yardım edersen bana
Muradıma hiç ermedim
Aklıma hiç getirmedim, deniyordu
Kırımçakların tarihin değişik devirlerine ait bazı yazıtları bulunmaktadır. Millî
Kitapları “Hagama” 18. yy.’da David Lahno
tarafından kaleme alınmıştır.
S. M. Şapşal, 1911’de Karasubazar’da,
Kırımçak diliyle yazılmış “Şehzade Kız” masalını tahlil eder.
Rus sâlnâmelerine göre, Yahudilerin
Vladimir’den önce Kiev’de yaşamadığı malumdur. Kırımçaklar arasında nesilden nesile
geçen, halkın mukaddes bir eşyası gibi Karasubazar Sinagogunda korunan el yazma dua
kitabı bir rivâyete göre Kiev’de yazılmış ve
Yahudiler vasıtasıyla Kırım’a getirilmiştir. Bu
rivayette gerçek payı olamaz. Zira bu kitabın
Kırımçaklara geçişi 6. yy.’dan sonra da olabilir.
Kırımçak kitapları dua ve kutsal metin
çevirilerinden oluşmaktadır. Kırımçak yazar
ve şairleri arasında 18. yy. yazarlarından Kırımçakların millî kitabı Hazania’nın yazarı
David Lahno’yu zikretmeliyiz. 20. yy.’da Michailovka köyünde doğan ve güçlü bir şair
olan Saül Tchernichowsky yetişmiştir.
Kırımçaklar cemiyetinin başkanı olan
David Rebi İliç, 1993 yılında Rusça olarak 52
sayfalık Kırımçak dili ders kitabını Simperefol’de çıkarmıştır. Tiyatro eserlerini, ana dilinde sahneye koymaktadır. Kırımçak diliyle
şiir yazan şâire Boginskaya Viktoriya İliniçna,
Rusça öğretmenidir. B. V. İliniçna çiftçilikte
de uğraşmaktadır. Kırımçak halkının kültürünü, dilini, örf ve adetlerini korumak yolunda Kırımçaklar cemiyetine faydalı çalışmalar
yapmaktadır.
David Rebi İliç’in evinde ikisi defter düzeninde, biri cönk düzeninde toplam
üç adet el yazması İbranî yazılı Kırımçak
Türkçesi ile kaleme alınmış eser bulunmaktadır. David Rabi’nin elindeki eserlerden biri
‘Mihail Yosefoviç Tellal’ adlı Karay Türküne aittir. Bu cönk ona babasından kalmıştır.
Dört yıl önce Devid Rebi’ye okuması için
bu cönkü veren Tellal, İbranî yazısını okuyamamaktadır. 650 sayfası yazılı yaklaşık 700
sayfalık çizgili beyaz kağıtlı, üzeri deri kaplı
cildin üzerinde cönkü tertip eden Yosef Kılcı’nın gümüşten damgası ile Odessa yazısı
bulunmaktadır. 12,5 x 23 cm. ebadında olan
cönkün her sayfasında 19 satır bulunmaktadır. Rusça Oglavleniye (içindekiler) başlığıyla
cönk içinde bulunan yazıların listesi ve sayfa
numarası belirtilmiştir. Eserdeki kayıtlardan
Yosef Kılcı’nın cönkü tertip etmeye Odessa’da başladığını ve daha sonra Bahçesaray
ile Sen Petersburg’da devam ettiğini anlıyoruz. Yine aynı kayıtlarda cönk içindeki Aşık
Garip Hikayesini 22 Haziran 1923’te Pazar
günü saat 4,5’ta tamamladığını kaydeden Yosef Kılcı’nın en son 1911 Ocak ayında Sen
Petersburg’da yazdığını görüyoruz.
457
Kırımçakların az da olsa edebî eserleri mevcuttur. Bunların en önemlileri Karay
inancına karşı bir reddiye hüviyetini taşıyan
“Ozan Mehmad” adlı eserdir.
Aynı zamanda, Kırımçakların edebiyatı
Kırım Tatarlarınkine hiç benzememektedir.
Bu durum, diğer sebeplerin yanında Kırımçakların Tatarların kullandığı Arap alfabesini reddetmesiyle bağlantılıdır. Kırımçaklar
1936’da Rus alfabesi onlara dayatılana kadar
İbranî alfabesini kullanmışlardır. Dinsel olmayan eserleri Kırımçak anadilinde olan folklor ürünlerine dayanmaktadır. Şarkı, hikâye,
bilmece ve atasözlerinin (dhzonk olarak adlandırılan cönkler) elle yazılmış kayıtları toparlanmış, yeniden yazılmış ve nesilden nesle
aktarılmıştır. Birçok Kırımçak ailesi bu eserleri 1930’lara kadar muhafaza etmiştir. Ancak
1984’te Simferopol’de tek bir kopyası bile
bulunamamıştır. Bunun yanı sıra “cönkler”
İbranî alfabesiyle yazılmıştır ve çok az sayıda
yaşlı Kırımçak bunları okuyabilmektedir. Kı-
YENİ TÜRKİYE 81/2015
rımçakların dini literatürleri ise İbranîceden
çevirilerden ve bazı yorumlardan oluşmaktadır. Bu çevirilerin dili Kırımçak anadilindeki
eski şekilleri içermektedir.
Kırımçaklar zengin halk gelenekleri
yaratmıştı: efsaneler, şarkılar, bilmeceler ve
atasözleri ve bunlar İbranî dilinde yazılmış
bir nesilden diğerine geçmiştir. Halk geleneklerinden bazı örnekler Rusça, Yidiş ve
İbranî dillerine çevrilip basılmıştır. Kırımçak
dili halk gelenekleri dışında, çoğunlukla dini
yazıların çevirilerinden oluşmuştur.
YENİ TÜRKİYE 81/2015
458
Bir Keivan Haham’ı olan Moses Ha
Hole tarafından 16. yy.’ın başlarında derlenen bir çalışmada ise Kefe ayinleri vardır.
Kırımçak cemaatinin aynı zamanlarda Karasubazar’da yazdıkları bir mektup ve 19.
yy.’da derlenen özel olarak bir araya getirilen
Kırımçak folklorunun birçok koleksiyonu ki
bunların birçoğu Kırım ve St. Petersburg’da
Asiatic Müzesi ve Saltykov-Shedrin Halk kütüphanesinde, diğer Kırımçak malzemelerini
içeren koleksiyonlar da Kırım’daki arşivlerde
saklanır. Bunların arasında 19. yy.’da yazılan
dilbilgisi kitapları, sözlükler ile 20. yy.’ın başlarından itibaren çeşitli hikâye ve kompozisyonlar vardır. Bu günlerde, Kırımçaklar, bu
dildeki yazılmış eserleri toparlamaya devam
ediyor. Tüm bu malzemeler, bu iyi bilinmeyen konunun araştırılmasında iyi birer kaynak olacaktır.
Kırımçak toplumlarına ait dokümanların, yazıların büyük bir kısmı savaşlarda
kaybolmasına rağmen hâlâ antik Kırımçak
kitapları, (1839’da Karasubazar ve Kefe
toplumlarından alınmıştır.) eski dekorlar,
aletler, giysiler ve tarihî değeri olan diğer
nesneler bulunur. Tüm bunlar şimdi St. Petersburg’dadır. (Antik kitaplar, Rus ulusal
Saltykov-Tschedrin kütüphanesinde, el işleri
ise Rus Etnografya Müzesindedir.)
Kırımçakların başlangıç noktası hakkında önemli bilgiler içeren, Hazarların tarihiyle direk olarak bağlantılı olduğuna emin
olduğumuz Kırımçaklara ait bir kitap vardır.
(bu bağlantı, bilim adamları tarafından iyi bilinen bir yazılı kaynakta da kısmen teyit ediliyor.) Bu kaynak Karasubazar toplumunun
kutsal kitabıdır. 847 tarihli “Büyük ve Küçük
Peygamberler Kitabı” Bu kitabın kenarlarında bir not vardır. “Ben, İshak kaganın katibi
(kagan: Hazar kralıdır). Bu kitabın tarihi efsaneye göre şöyledir. “1940’da Hazar tabur
komutanı Pesah, Kiev’i kağana şükranlarını
ödemek için zorladı. Kırımçakların toplumu
da şehirde şükranlarını ödemek üzere oradaydılar. Peygamberler kitabının kenarlarındaki diğer notlar dikkate alınırsa, bu toplumun üyeleri, Seid ve Aibet’e ait oldukları
anlaşılıyor. Birkaç sene içinde Hazarlar Kiev’den ayrıldılar ve kitabı da beraberlerinde
götürdüler. Kitap Karasubazar topluluğuna
getirildi. 19. yy.’da Kırımçaklara bu kutsal
kitap karşılığında 1500 parça gümüş teklif
edildi. Fakat miktarı ne olursa olsun bu kitap
paradan daha değerliydi ve Kırımçaklar kitabı satmadılar. Koministler tüm dini binaları
kapattıktan sonra, 1930’da bu kitapta Saltykov-Tschedrin kütüphanesine devredildi.
20. yy.’ın başında, İbranî alfabesiyle
yazılmış iki Kırımçak kitabından, birisi 1906
yılında Petrokov’da basılmış, diğeri 1908’de
İsrail’de basılmıştır. Her ikisi de Nessim Levi
Chakhsir isimli bir şahıs tarafından yazılmış
ve basım tarihleri iki yıl arayla olmasına, her
ikisi arasında oldukça belli dilbilgisi kuralları
farkları vardır. Bu farklar her ikisinin de Kırımçak dilinde basılmış olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bu metinlerin doğal farkı ile
ilgilidir.
İlk metin “Ruth”a hitaben yazılmış
olan, 1998’de Erdal ve Lanbay tarafından
basılmıştır. Öğretici bir doğaya sahip olan
Ruth’un mukaddes kitabı geleneksel İbranî
versiyonunun edebi çevirisidir. İkinci metin
2000 yılında Erdal ve Lanbay’ca daha genişletilmiş olarak basıldı.
Bu, bazı bölümleri “Genesis’in ve İbrahim’in doğumu” ile başlayıp, İsraillerin
“Pharaonian Mısır’dan” ayrılışları ile biten
“Nissim ve Nifloat” metni, bütün bir
ailenin bir araya toplandığı akşam yemeğindeki rahatlama durumunu Pessach’ın gözüyle
geleneksel olarak anlatılır. Çocuklar aktif olarak ‘Haggadah’a katılır. “Nissim ve Nifloat”
metni çocukları eğiterek onların dikkatini yakalamayı ister. Ruth’un Targum’u, diğer taraftan, dini çalışma adına yapılmış bilimsel bir
kaynağın tam tercümesidir. Buna rağmen, iki
metnin dilbilgisindeki aşırı fark, hâlâ bir lisanın iki ayrı kaydının yansımaları sayılabilecek
kadar da birbirine yakındır.
Kırımçaklar’ın dini liderinden, eski baş
hahamlardan Kırım’ı, dinî Hebron şehrinde
bir din okulu kurabilmek için 1904 ‘te terk
eden, (Ona, bir onur ifadesi olarak “Chacham” derler) Chizyahu Medini, Tevrat hakkında, hâlâ geçerliliğini koruyan, “Sdei Chemed” adında bir eser yazmıştır.
Günümüzde, Kırımçak Kültür Derneği, Kırımçak diliyle yazılan materyalleri bir
araya toplamaya devam ediyor. Bütün bu materyaller, Türkolojideki bu kara noktaya iyi
bir kaynak temel oluşturacaktır.
Shura adlı bir Kırımçak kadın 1941 de
Hitler tarafından katledilen Kırımçaklar’ın
%80’inin isimlerinin olduğu tarih kayıtları ve
Kırımçak yaşantısı ile ilgili diğer eski belgelerin elinde var olduğunu bildirir.
Sonuç
Kırımçak Türkleri, Türk tarihinde
önemli bir yeri bulunan Hazarların torunları, onların mirasçıları ve devamıdır. Kırımçak
kültürü, Türk kültürünün bir parçasıdır. Bu
nedenle Türk dünyası Kırımçaklar’a gereken
ilgiyi göstermelidir. Onların kaybolmaya yüz
tutmuş kültürlerini koruma altına almalıdır.
Kırımçaklar’ın tarihi, medeniyeti, kültürü,
dili zamanında araştırılıp incelenmemiştir.
Bu yüzden topluluk hakkında güvenilir, ilmî
kaynaklardan ve belgelerden mahrumuz.
Bu konuda sadece tahminler ve nazariyelerle yetinilmektedir. Tarihî seyir içinde farklı
coğrafyalarda yaşam mücadelesi sürdüren
Kırımçaklar’ın dillerinde de beraber yaşadıkları kültürlerin etkisi olmuştur. Kırımçaklar;
bugün sayıları gittikçe azalan ve yok olmaya
doğru giden bir Türk topluluğu haline gelmiştir. Ancak, bu toplum Türk milletinin bir
parçasıdır ve kültürel değerlerinin korunması
gerekmektedir. Gerekli çalışmaların yapılarak bir an evvel Kırımçak Türklerine ait olan
dil yadigarlarının ortaya çıkarılıp, bu çileli insanların yok olmaya yüz tutan kültürel mirasının korunması en büyük temennimizdir.
459
Kaynakça
AKİNER, Shirin; Sovyet Müslümanları, çev.
Tufan BUZPINAR-Ahmet MUTU, İnsan Yay., İstanbul
1995
AVŞAR, Zakir, SOLAK, Feruh TOSUN, Selma “Türklerin Demografisi”, Türkler, C. 1, Yeni Türkiye
Yay., Ankara 2002, s. 226
BEDİÎ, Çağatay, “Hazar Kültürü ve Varisleri”,
TTK Belleten, C. 37, S. 107, Temmuz 1963, s. 477-483
DEVLET, Nadir, “Federe ve Muhtar Türk Cumhuriyetleri”, Türkler, C. 20, Ankara 2002, s. 26
DOĞAN, İsmail; “Kırımçaklar”, Türkler C. 20,
Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, s. 790-795
ERDAL, Marcel; “Relatıvısatıon In Krymchak”,
Scholarly Depth and Accuracy, A Festschrıft to Lars
Johanson Lars Johanson Armağanı, haz. DEMİR Nu-
YENİ TÜRKİYE 81/2015
bir epitomidir (bir kitabın kısa özeti). Bu
metin, İncil’den seçme esaslı hikâyelerden
oluşan “Midrash’ın geleneğini” takip eden ve
çocuklara “Pessach’ın” gözünden bayramın
anlatılış öyküsüdür. Bundan dolayı, resmi
bir çeviri olmayıp, metnin uyarlanmasıdır.
Chakhsir ona ‘Kerametler ve Harikalar’ anlamında “Nissim ve Nifloat” dedi. “Nissim ve
Nifloat” adlı metin, Musevî dillerinin ikinci
sınıfına daha yakındır. Yani Musevîlerin kendi içlerinde konuştukları dil yapısı olarak
büyük ölçüde Arami ve İbranîceden kelime
ödünçlemesi yapmıştır. “Ruth” metni ise Erdal’a göre Musevî metinlerinin üçüncü kategorisindedir. Yani, dilbilgisi bakımından, bazı
yapısal özelliklerin yoğun olarak kullanıldığı
kutsal yazıların edebî çevirilerinde bulunan
geleneksel yapıdır. İncelenen Kırımçak metinlerinde kullanılan dil, tipik bir Türkçedir.
rettin - TURAN, Fikret Grafiker Yay., Ankara 2002, s.
117-136
KURAT, Akdes Nimet;“Kazan Hanlığı”, DTCF
Dergisi, XII/ Aralık 1974, s. 240-245
FİLOLENKO, V. I.; Kırımçak Etüdleri, çev.
Hacali NECEFOĞLU-Ali Haydar BAYAT, Türk Kültürü, S. 352, Ağustos 1992, s. 474-485
LOMBROZO, Victor Krymchaks, People born
in Crimea, 6 July 2000, Simperopol
“Hazarlar”, İslâm Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yay, İstanbul 1998, C.17, s. 120-125
GÜNGÖR, Harun;“Kırımçaklar, Kırım’ın Musevi Tatarları”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 82, Ekim
1993, s. 13-22
KALAFAT, Yaşar, “Giraylar’dan Cemiloğlu’larına Günümüz Kırım’ı ve Kırım Tatar Türkleri Halk İnançları”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 116, TDAV Yay.,
Ekim 1998, s. 25-60
KARAÖRS, Metin ,“Eski Türklerde ve Kırımda
Semboller”, Türkler, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, s.
165
KARAŞEMSİ, Reşit Saffet; Hazar Türkleri, İstanbul 1934
KENESBAY, Musauli, “Kırımlı Musevî Türkler,
Kırımçaklar”, çev. Aşur Özdemir, AÜ, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 3, Erzurum 1995, s. 221
GÜLLÜDAĞ, Nesrin; Kırımçak Türkçesi Gra­
meri, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Doktora Tezi, Elazığ 2005.
YENİ TÜRKİYE 81/2015
460
ÖZEN, Adem Yahudilikte İbadet, Ayışığı Yay.,
İstanbul 2001, s. 130
ÖZKAN, Nevzat; Türk Dünyası Nüfus Sosyal
Yapı Dil Edebiyat, Geçit Yay., Kayseri 1997
PAVİÇ, Milorad Hazar Sözlüğü, Mitos Yay, İstanbul 1996, s. 143
SEL, Ünver, “Kırımçaklar”, www.kalgaydergisi.
org/index.php erişim tarihi 30.05.2011
The Crımean Jews, The Red Book of the Peoples of the Russian Emprie, http:/www.eki.ee/books /
redbook eecrimean_jews.shtml
TOGAN, A. Zeki Velidî, Umumî Türk Tarihine
Giriş, Enderun Kitabevi, İstanbul 1981.
İnternet Adresleri:
www.alewiten.com.
www.ccsu.crimea.ua/crimea/etno/museum
www.family. askinazy.com
www.members.aol.com/askinazymembers.aol.
com/askinazy
www.ssvit.iatp.org.ua/sum
www.turkolog.narod.ru/info/crj

Benzer belgeler