Kasım - Aralık 2011 Sayı:27

Transkript

Kasım - Aralık 2011 Sayı:27
MAKRO VİZYON l KASIM-ARALIK 2011 SAYI 27
MAKRO SUNUȘ
Değerli Makro Vizyon okurları,
Şeref SONGÖR
Makro Market Yönetim Kurulu Başkanı
Makro olarak, 20 yıldır, sizlerden
aldığımız güçle, bugün Türkiye’nin
sayılı perakende firmalarından biriyiz.
Bunun gururu bizlerin ve sizlerin
ortak paydası. 20 yıllık bu geçmişe
baktığımızda Makro’nun her yıl bir
önceki yıla nazaran başarı grafiğini
yükselttiğini görmek mümkün.
Geçtiğimiz aylar yine büyüme
hamlelerinde bulunduk. Yozgat’ta
açtığımız mağazalarımızla beraber
Makro artık Yozgatlılara da hem
kaliteli hem hesaplı hizmetini
sunacak. Yozgat’ın Sorgun ilçesine ve
merkezine açtığımız bu mağazamızla,
artık 13 ilde hizmet verir hale geldik.
İstanbul’dan sonra Yozgat’ı da
‘Makroluşehirler’ arasına kattık.
Ayrıca sizlere daha iyi hizmet vermek
için yaptığımız yatırımlar ve
geliştirdiğimiz yeniliklerin geri
dönüşümlerini olumlu olarak almak
bizleri çok mutlu ediyor. Bu
yeniliklerden belki de en önemlisi,
geçtiğimiz yıl hizmete giren Makro
Kurban Satış ve Kesim Merkezi.
Özellikle büyük şehirlerde, kurban
almanın ve kesmenin zorluklarını
hepimiz yaşamışızdır. Biz Makro
olarak bir süredir alt yapı
çalışmalarını yaptığımız ve gerekli
yatırımlarını oluşturduğumuz Kurban
Satış ve Kesim Merkezimizle, bu
zorlukları olabildiğince ortadan
kaldırmak için çabaladık. Makro
Kurban Satış ve Kesim Merkezi’nde
bayramdan önce gelip seçtiğiniz
kurbanınızı sizin için bayramın ilk
gününe kadar en uygun koşullarda
saklıyoruz. Veteriner kontrolündeki
sağlıklı ve özel kurbanlıklarımız, bu
merkezde İslami ve hijyenik koşullara
uygun olarak besleniyor ve kesiliyor.
Randevu sistemi sayesinde de hiç
beklemeden kesim yaptırmanın
rahatlığını yaşayabilirsiniz. Ayrıca bu
esnada, ailenizle hoşça vakit
geçirmeniz için çeşitli olanaklar
sunuyor ve ikramlarda bulunuyoruz.
MAKRO VİZYON
02
KASIM-ARALIK 2011
Elim olaylar…
Ekim ayı ülkemiz için pek çok talihsiz
olayın yaşandığı bir ay oldu. 19
Ekim’de, Hakkari’nin Çukurca
ilçesinde 24 askerimiz şehit düştü ve
ülke olarak yasa boğulduk. Buradan
tüm şehit yakınlarına baş sağlığı
diliyorum. 23 Ekim’de gerçekleşen Van
Depremi de hepimizin yüreklerini
dağladı. Yüzlerce vatandaşımız,
yaşadıkları yuvaların altında can verdi.
Ancak bu olaylar bize gösterdi ki, Türk
milleti her zaman el ele ve gönül
gönüle. Birlik ve beraberliğe en çok
ihtiyacımız olan bu günlerde, Türk
milleti olarak nasıl birbirimize
kenetlendiğimizi gösterdik. Bu elim
günleri bir daha yaşamamamızı can-ı
gönülden diliyorum.
10 Kasım’da,
Mustafa Kemal Atatürk’ü
saygıyla anıyoruz!
Kasım ayının gelmesiyle beraber,
milletimiz için en hüzünlü günlerden
biri olan 10 Kasım’ın yaklaştığını
hatırlıyoruz. Makro olarak bu yıl,
Atatürk’ü en iyi şekilde anmak için
Başkentte bir organizasyona imza
atıyoruz ve “Türkiye’nin Hüzün
Günleri” adlı bir sergi ve katalog
çalışmasını sizlere ulaştırıyoruz.
Atatürk’ün vefatıyla ilgili gazetelerin
ve fotoğrafların bulunduğu sergiyi 10
Kasım’dan itibaren Ankara Çayyolu
Makro mağazamızda müşterilerimizle
buluşturacağız.
Makro olarak tüm çalışmalarımızın
ve gayretlerimizin sonucunu almak ve
bu çabanın sonucu olarak sizleri
mağazalarımızda görmek bize büyük
bir mutluluk ve gurur veriyor. Bu
bakımdan hem tüm Makro
çalışanlarına hem de siz değerli
müşterilerimize teşekkürlerimi
sunuyor ve mübarek Kurban
Bayramı’nızı yürekten kutluyorum.
Saygılarımla…
MAKRO İÇİNDEKİLER
30
K A PA K 3 0
GÜNCEL 14
Modern insanın azılı
düşmanı: Stres
Atamızı anıyoruz
KISA KISA 18
Son yıllarda pek çok insanın ağzından düşmeyen ortak tek bir
kelime var; “stres”... 21. yüzyılın hastalığı olarak kabul edilen baş
düşmanımız stres, birçok hastalığın da davetiyesi. Psikolojik olarak
insanı etkisi altına alan ve hayattan aldığımız keyfi giderek azaltan
stres, iş yerinde, evde, trafikte, tatilde, ikili ilişkilerde ve özellikle de
şehrin kasvetli yaşamı gibi pek çok ortamda açığa çıkıyor. Stressiz
bir yaşam inşa etmek çok zor belki ama etkisine kapılmadan
yaşamak bizim elimizde.
Beslenme
Sağlık
Güzellik
HABERLER 06
GÜNCEL 24
• Türkiye’nin en büyük 6. perakendecisi Makro,
Sonbaharı 5 yeni mağaza ile karşıladı
• Kurbanlıklar bu yıl da Makro’dan
• Makro kazandırmaya devam ediyor
Bereketin tatlısı: Aşure
GÜNCEL 28
1980’den bu yana
DÜNYA AIDS’Lİ
MAKRO VİZYON
04
KASIM-ARALIK 2011
YA Ş A M 3 6
SAĞLIK 80
Toplumsal sorumluluğumuz
“ilk yardım”
Lıkır lıkır
SAĞLIK 38
Kış hastalıklarından korunun!
SAĞLIK 44
Diyabetlinin alışveriş sepeti
YA Ş A M 4 8
10 adımda formda!
ÇOCUĞUM 84
İyi bir arkadaş değil,
duyarlı bir ebeveyn olun!
PSİKOLOJİ 86
Dikkat! Obsesif Kompulsif
Bozukluk çıkabilir!
GÜNCEL 54
24 Kasım Öğretmenler Günü
GÜZELLİK 56
Makyaj önerileri
SAĞLIK 62
Benlerinizi tanıyor musunuz?
KONUK 64
PSİKOLOJİ 88
Kıskançlığın kıskacında mısınız?
Makro Market Adına Sahibi
Mustafa Songör
SAĞLIK 92
Genel Yayın Yönetmeni
Nuray Erdoğan
Anneliğe giden yolda
Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu)
Hünkar Sibel Görel
GEZİ 96
Özge Özpirinçci
Güneydoğu Anadolu
SAĞLIK 68
ÇOCUK 102
Guatr nedir?
YA Ş A M 7 2
Dino’nun eğlence sayfaları
[email protected]
Yazı İşleri
Bikem Öğünç
Çiğdem Görel
[email protected]
Grafik Tasarım
Mehmet Emin Öztürk
Ne kadar çevrecisiniz?
TA R İ F 1 0 6
G I D A K Ü LT Ü R Ü 7 6
Köfte, Sebzeli Pirzola
İmam Bayıldı, Aşure
Lifli besinler
vücudunuzu süpürüyor
MAKRO VİZYON
KASIM-ARALIK 2011
SAYI: 27
Reklam-PR
Nilgün Tüfekçioğlu
[email protected]
BULMACA 110
Reklam Tasarım
Zafer Mert
Coşkun Işıkgül
Mücahit Aktaş
Hüseyin Dalkılıç
Fotoğraf
Çağlar Öztürk
Yayına Hazırlık
36
56
Tel: (0212) 503 88 08
[email protected]
Renkayrım/Baskı ve Cilt
Arkadaş Basım San. Ltd. Şti.
Basım Tarihi: 11 Kasım 2011
Yayın Türü: Yerel Süreli
72
Yönetim Yeri
Makro Market A.Ş.
Saray Mah. Gıdacılar Cad. No: 11
06980 Sarayköy - Kazan / Ankara
T: (0312) 815 47 05
www.makromarket.com.tr
96
MAKRO VİZYON
05
KASIM-ARALIK 2011
MAKRO HABER
Türkiye’nin en büyük 5. perakendecisi Makro,
Sonbaharı 5 yeni mağaza ile karşıladı
Yatırımlarına hız
kesmeden devam
eden Makro,
Ramazan ayında
hizmete açtığı 4
mağazanın ardından
sonbaharı 4 ayrı ilde
5 yeni mağaza ile
karşıladı. Geçtiğimiz
günlerde mağazalar
zincirine İstanbul,
Yozgat, Antalya ve
Samsun’da açtığı yeni
mağazaları ekleyen
Makro, 13 ilde 153
mağazaya ulaştı.
İstanbul-Esenler
İstanbul-Beşyüzevler
Antalya-Uncalı
Samsun-Mekke
Yozgat-Sorgun
MAKRO VİZYON
06
KASIM-ARALIK 2011
Anadolu’da başlayan
perakende yolculuğunu
bugün ulusal marka olarak
sürdüren ve uluslararası
marka olma yolunda
ilerleyen Makro, sektördeki
20. yılını ardı ardına açtığı
yeni mağazalarıyla
kutluyor. Halkın yoğun ilgi
gösterdiği yeni mağazalarda
toplam 165 kişiye istihdam
sağlandı. Özellikle Yozgat
Sorgun ilçesine açtığı yeni
mağazası ile hizmet verdiği
il sayısını arttıran Makro,
Türkiye’nin dört bir
yanına, halkın özlediği
“Makro Hizmeti” taşımayı
hedefliyor. Makro’nun
hizmete açtığı diğer
mağazalar olan, İstanbul’da
Esenler ve Beşyüzevler,
Samsun’da Mekke ve
Antalya’da Uncalı
mağazaları Makro
müşterilerine hizmet
vermeye başladı.
MAKRO HABER
Kurbanlıklar bu yıl da Makro’dan
Dinimiz için en kutsal
günlerden biri olan
Kurban Bayramı
yaklaşıyor. Bu yıl 6
Kasım günü Kurban
Bayramı’na
kavuşacağız ve
şimdiden hepimizi tatlı
bir telaş sardı. Makro,
2 yıldır olduğu gibi bu
yıl da telaşınızı en aza
indiriyor ve Ankara’nın
en modern Kurban
Satış ve Kesim
Merkezi’ni Ankara
halkının hizmetine
sunuyor. Makro
Kurban Satış ve Kesim
Merkezi’nden,
kurbanlıklarınızı, 22
Ekim’den itibaren
alabilirsiniz.
Her sene olduğu gibi
içimizi “Kurbanı nereden
alacağız?” endişesi sardı
bile. Ankara halkı bu
konuda çok şanslı. Çünkü
Makro Ankara’nın en
modern Kurban Satış ve
Kesim Merkezi’ni
hizmete açtı.
2010 yılında
Makro’dan
kurbanlıklarını
alan ve kesen
Makro müşterileri,
aldıkları hizmetten
son derece
memnun kaldılar.
Bu yıl da Makro, bu
tesisinde kurban satış
hizmetine başlıyor. En
modern ve hijyenik
koşulların sağlandığı
merkezde çile çekmeden,
kurbanlıklarınız, 2010
yılında olduğu gibi hazır
olacak. Size ayrılan özel
alanda kesim
randevunuzun olduğu saate
kadar çayınızı içip
Makro’nun hazırlayacağı
ikramların tadını
çıkaracaksınız.
Tesiste deve de
satılacak
Makro Kurban Satış ve
Kesim Merkezi, 20
dönümlük bir arazi
Kurban
Bayramınız
Kutlu Olsun!
üzerinde kurulu, yüzlerce
büyükbaş ve küçükbaş
hayvan kapasiteli olarak
organize edildi. Müşteriler
tarafından satın alınan
küçükbaş kurbanlıklar için
1500 adet/gün kapasiteli
büyükbaş kurbanlıklar için
ise 500 adet/gün kapasiteli
Ankaralı Makro müşterilerinin yeni kurban alternatifi: Deve
Bu tesislerde tüm taleplere cevap vermek adına; ülkemizin çeşitleri meralarında
yetişen Tosunlar, Develer ve Ak Karaman-Kıvırcık seçenekleri ile küçükbaş
kurbanlıklar Makro müşterilerinin hizmetine sunulacak. Makro Kurban Bayramı için
yeni bir alternatifi daha Ankaralıların hizmetine sunuyor: Deve. Özellikle Müslüman
ülkelerin büyükelçilik ve elçiliklerinin yoğun talep gösterdiği deve satışları, Kurban
Satış ve Kesim Merkezi’nde gerçekleştiriliyor.
MAKRO VİZYON
08
KASIM-ARALIK 2011
Unutmayın!
Her kurban
kurbanlık değildir
Makro Kurban Satış ve
Kesim Merkezi’nde
bulunan kurbanlıklar
dinimizce belirtilmiş olan
kahvenizi içebileceğiniz ve
her türlü imkanlardan
faydalanabileceğiniz kapalı
mekanda kesim imkanı
bulabileceksiniz.
Sanal Kurban
Satışı Makro
Mağazalarında
Kurban Kesim Merkezimizle ilgili ayrıntılı bilgiyi
“makrokurban.makromarket.net” adlı internet sitemizden
alabilir, bu sitedeki sipariş formunu doldurarak sizinle
iletişime geçmemizi sağlayabilirsiniz.
l Kapalı alanda İslami
koşullara uygun sıhhi
kesim imkanı,
l Profesyonel kesicilerle
ücretsiz kesim,
l Temiz bir ortamda
belirli sayılarda parçalayıp
poşetleme imkanı,
l Randevu sistemi ile,
beklemeden, yağmursuz,
çamursuz, soğuk derdi
olmadan, çayınızı
tüm kurbanlık kriterlerine
uygun olarak seçiliyor,
besleniyor ve kesimi
gerçekleştiriliyor.
Tesislerde;
l Veteriner hekim
tarafından sağlık
kontrolleri yapılmış
kurbanlar,
l Kurbanlıklarınızı
bedelsiz olarak emanete
bırakma imkanı,
MAKRO VİZYON
09
KASIM-ARALIK 2011
Zaman problemi olan ve
kurban ibadetini en kısa
yoldan yerine getirmek
isteyen müşteriler
küçükbaş kurbanlıklarını
sanal satış yapılan Makro
mağazalarından temin
edebilecekler.
Sanal satış mağazalarından
kurbanlıklarını satın alacak
olan müşteriler; kesilmiş
kurban etlerini paketlenmiş
şekilde bayramın
2. günü saat 16:00’dan
itibaren aynı
mağazamızdan teslim
alabilecekler.
Müşteriler; kurban satış ve
kesimi ile ilgili ayrıntılı
bilgiyi Ankara Makro
mağazalarımızdan,
www.makromarket.com.tr,
http://makrokurban.makro
market.net internet
adreslerinden veya
444 0 770 no’lu telefondan
alabilirler.
MAKRO HABER
ayrı ayrı iki adet tesiste
kesimleri yapılarak teslim
edilecek.
Kurban Bayramı’ndan önce
insanların gelip kurbanlık
hayvanları görmesi için
padoklar oluşturuldu.
Makro müşterileri ve
konukları bu padoklarda
kurbanlıklarını seçecekler,
işaretleyecekler, bayram
günü belirlenen randevu
saatinde ise Makro Kurban
Satış ve Kesim Merkezi’ne
gelerek kesimlerini
yaptıracaklar. Veteriner
kontrolündeki sağlıklı ve
özel kurbanlıklar, bu
merkezde İslami ve
hijyenik koşullara uygun
olarak besleniyor ve
kesiliyor. Ayrıca randevu
sistemi sayesinde hiç
beklemeden kesim
yaptırmanın rahatlığını
yaşayabileceğiniz bir
merkez, artık Ankara
halkının çok yakınında.
MAKRO HABER
MAKRO
Yeni Ariel, 10 TL
Makro Para Puan
kazandırdı!
Ariel ve Makro bu defa
Makro Para Puan
kazandıran bir kampanyaya
imza attı. 5-25 Ekim
tarihleri arasında
Makro’dan Makro Kart
Gold ile 6 kilogramlık Ariel
veya Ariel Professional alan
her 10. Makro müşterisi, 10
TL Makro Para Puan
kazandı!
KAZANDIRMAYA
DEVAM EDİYOR
Makro’dan Para Puan yağmuru!
Makro Kart Gold, bu defa da Makro müşterilerini
sevindirdi. 5-25 Eylül tarihleri arasında Makro’dan Makro
Kart Gold ile, tek seferde 25 TL’lik Domestos, Cif, Rinso,
Yumoş veya Sunlight Cif alışverişi yapan ilk 250 kişi, 50
TL Makro Para Puan kazandı.
23 Eylül- 23 Ekim tarihleri
arasında Makro
mağazalarından 3 adet 50
TL ve üzeri tek çekim
alışveriş yapan tüm Makro
müşterileri, 15 TL değerinde
Worldpuan kazanıyor.
Kampanyaya katılmak için
MARKET yazıp boşluk
bırakmanız ve kartınızın
son 6 hanesini 3160’a
göndermeniz yeterli.
Doğuş tiryakisi 50
Makro müşterisi
süper hediyeler
kazanacak
Makro’dan
bowling keyfi
Makro ve Makro AVM,
Samsunlu müşterilerinin
eğlenceye doymasını
sağlayan bir kampanya
gerçekleştirdi. Makro’nun
Samsun şubelerinden tek
seferde yapılan 30 TL’lik
alışverişe bowling 4 TL!
1-31 Ekim tarihleri arasında
Makro’dan tek seferde 30
TL’lik alışveriş yapan Makro
müşterileri 4 TL’ye bowling
keyfi yaşadı.
15 TL Worldpuan hediye!
Makro ve Pril’den teknolojik hareketler
Son ayların en çok beğenilen tablet bilgisayarlarından biri
olan iPad2, Makro ve Pril sayesinde sahiplerini bulacak.
1 Ekim-15 Kasım tarihleri arasında tüm Makro’larda
Makro Kart Gold ile yapacağınız 20 TL’lik Pril makine
grubu deterjan alışverişi ile çekilişe katılıp 20 İPad’den
birini kazanma şansınız devam ediyor.
MAKRO VİZYON
10
KASIM-ARALIK 2011
Doğuş ürünleri süper
hediyeler kazandırıyor!
Makro Kart Gold ile 15
Ekim-15 Kasım tarihleri
arasında Malatya Makro
mağazasında en çok Doğuş
ürünleri alışverişi yapan 50
Makro müşterisi, süper
hediyeler kazanacak.
Doğuş ürünleri tüketen
Makro müşterilerinin
kazanacağı hediyeler şöyle:
İlk 5 kişiye
Samsung 40”
LED TV,
sonraki 20
kişiye
LUXELL
Fırın, sonraki
25 kişiye
Tefal çay seti.
MAKRO HABER
MAKRO
KAZANDIRMAYA
DEVAM EDİYOR
Makro
müşterilerine özel Coca-Cola ve
Makro’dan TV keyfi
sinema keyfi!
Makro ve Makro AVM’nin
Samsunlu müşterilerine özel
olarak planladığı indirimli
sinema bileti uygulaması,
Samsunlu Makro
müşterilerinin günlerini
daha keyifli geçirmelerini
sağladı. Makro’dan 20
TL’lik alışveriş yapanlar
sadece 3 TL karşılığında
sinema keyfi yaşadı. Makro
Oskar Sineması’nda geçerli
olan kampanya, 10 Ekim’e
kadar devam etti.
Kırıkkalelilere
sürpriz hediyeler!
Makro Kart Gold ile 15
Ekim-15 Kasım tarihleri
arasında Makro’nun
Kırıkkale 1 ve Kırıkkale 2
mağazalarında Ülker
ürünlerinden en çok
alışveriş yapan 50 Makro
müşterisi, süper hediyeler
kazanıyor. İşte Ülker
ürünlerini alan Makro
müşterilerine hediye edilen
ürünler: İlk 5 kişiye
Samsung 40” LED TV,
sonraki 20 kişiye LUXELL
Fırın, sonraki 25 kişiye
Tefal çay seti.
5-30 Ekim tarihleri
arasında, tüm
Makro’lardan, Makro
Kart Gold ile Coca-Cola,
Coca-Cola Light ve CocaCola Zero 6x330 ml ya
da 4x1 litre paketlerinden
alan Makro müşterileri,
muhteşem hediyeler
kazandı. İşte Coca-Cola
alışverişleriyle muhteşem
ödüllerin sahibi olan Makro müşterilerinin kazandığı
ürünler: 20 adet Vestel 40” LCD TV, 20 adet Vestel Ev
Sinema Sistemi, 100 adet Vestel DVD oynatıcı.
Şimdi temizlik zamanı!
Makro, sonbahar temizliğini daha hesaplı yapmak isteyenlere özel bir
paket hazırladı. 810 gr Domestos, 500 gr Cif Krem, 750 ml Viking
Mutfak Sprey, 750 ml Viking Banyo Sprey, 750 ml Fairy Bulaşık
Deterjanı, 500 ml Birka Cam Sil, 900 gr Dixi, Banat Temizlik Seti ve
Banat Comfort 3’lü Temizlik Bezi’nden oluşan Sonbahar Temizlik
Sepeti, inanılmaz fiyata Makro müşterilerine sunuluyor. Sınırlı sayıda
hazırlanan sepet, 48.55 TL yerine 22.50 TL’den satılıyor.
MAKRO VİZYON
12
KASIM-ARALIK 2011
Ariel’den Makro’ya
teşekkür ziyareti
Ariel, 1991 yılında ilk
kez Türk hanımlarının
beğenisine sunuldu ve
beş yıldızlı temizlik
alanında kendini kısa
zamanda kanıtladı.
Bu sene 20. yılını
kutlayan Ariel markası,
kutlamalar kapsamında
bugünkü başarısında
emeği geçen Makro’ya
teşekkürlerini sunmak
için Makro Genel
Müdürü Mehmet
Songör’e bir plaket
takdim etti.
20 yıldır, renk koruma,
pamuklașmayı önleme,
düșük ısıda etkin
performans, enerji tasarrufu
gibi Türk hanımlarına büyük
fayda sağlayan teknolojileri
üreten Ariel bu yıl 20. yılını
kutluyor. 20. yıl kutlamaları
kapsamında, birbirinden
kazançlı kampanyaların yanı
sıra teșekkür ziyaretleri de
gerçekleștiren Ariel, bu
kapsamda, geçtiğimiz
günlerde Makro Genel
Müdürü Mehmet Songör’e
bir plaket takdim etti.
P&G’den Ariel Ürün Müdür
Yardımcısı Can Sanay, Ürün
Müdürü Murat Unverdi,
Kategori Müdürü Bașat
Çetin, Ev ve Kumaș Bakım
Kategorileri Müdürü Ahmet
Seğmen, Ankara Bölge
Müdürü Mine Gündüzalp ve
Burcu Terzioğlu’nun katıldığı
plaket takdiminde Makro ve
Ariel’in 20 yıllık ortaklığı ve
bașarıları konușuldu.
MAKRO GÜNCEL
ATAMIZI
ANIYORUZ
Kasım ayının gelmesiyle beraber, milletimiz için en
hüzünlü günlerden biri olan 10 Kasım’ın yaklaştığını
hatırlıyoruz. Ulu önderimiz Atatürk’ün hastalığının ilk
belirtileri, 1937 yılında kendini gösterdi. 1938 yılı
başlarındaysa, Yalova’da bulunduğu sırada, ciddi olarak
hastalandı ve 10 Kasım 1938 günü hepimizin bildiği
hüzünlü son gerçekleşti.
Atatürk’ün son
günleri
Yalova’da bir tedavi süreci
geçiren Atatürk, bu
tedaviden olumlu sonuç
aldı ancak tamamen
iyileşmeden Ankara’ya
yaptığı yorucu yolculuk,
hastalığının artmasına
sebep oldu. Ancak aynı
tarihlerde Hatay Sorunu
gündemde olduğu için
Atatürk, Mersin ve
Adana’ya geziye çıktı.
Güney seyahati,
hastalığının artmasına
sebep oldu. 26 Mayıs’ta
Ankara’ya döndükten
sonra, tedavi ve istirahat
için İstanbul’a gitti.
Doktorlar yaptıkları
muayeneler sonucunda,
Atatürk’e siroz hastalığı
teşhisi koydular. Deniz
havası iyi geldiği için,
Savarona Yatı’nda bir süre
dinlendi. Temmuz
sonlarına kadar Savarona’da
kalan Atatürk’ün hastalığı
ağırlaşınca Dolmabahçe
Sarayı’na nakledildi. Fakat
hastalığı durmadan
ilerliyordu. O’nun
hastalığını duyan Türk
halkı, sağlığıyla ilgili
haberleri heyecanla takip
ediyor, bütün kalbiyle
iyileşmesini diliyordu.
Atatürk, hastalığının
ciddiyetini kavradığı 5
Eylül 1938’de vasiyetini
yazıp servetinin büyük bir
kısmını Türk Tarih ve Türk
Dil Kurumlarına bağışladı.
Ekim ayı ortalarında
Ankara-Ankara Garı
Atatürk eller üzerinde taşınarak sahra topunun üzerine
konuldu. Bu esnada 101 pare top atışına geçildi.
Kortej, istasyondan kamutay binasına hareket etti.
MAKRO VİZYON
Atatürk, Dolmabahçe
Sarayı’nda, 10 Kasım
1938 sabahı, saat
dokuzu beş geçe
hayata gözlerini yumdu.
Bu kara haberle, yalnız
Türk milleti değil, bütün
dünya yasa büründü.
Ankara-Cumhuriyet Caddesi
Devlet protokolü. En önde Atatürk’ün İstiklal Madalyasını
taşıyan Tuğgeneral İlyas Aydemir, Reisicumhur İsmet İnönü,
Reisicumhur baş katibi Hasan Rıza Soyak, Başyaver Celal
Üner ve yöneticiler yer alıyordu.
14
KASIM-ARALIK 2011
MAKRO GÜNCEL
durumu düzelir gibi oldu.
Fakat çok arzuladığı halde,
Ankara’ya gelip
Cumhuriyet’in 15. yıl
dönümü törenlerine
katılamadı. 29 Ekim
1938’de kahraman Türk
Ordusu’na yolladığı mesaj,
Başbakan Celâl Bayar
tarafından okundu.
“Zaferleri ve mazisi
insanlık tarihi ile başlayan,
her zaman zaferlerle
beraber medeniyet
nurlarını taşıyan kahraman
Türk ordusu!” sözleriyle
başlayan mesaj, “Türk
vatanının ve ‘Türk’lük
camiasının şan ve şerefini,
dahili ve harici her türlü
tehlikelere karşı
korumaktan ibaret olan
vazifeni, her an ifaya hazır
ve amade olduğuna benim
ve büyük ulusumuzun tam
bir inanç ve itimadımız
vardır” şeklinde devam
ediyordu.
Atatürk’ün hastalığı, Kasım
ayı başında tekrar
şiddetlendi. 8 Kasım’da
sağlığıyla ilgili raporlar
yayımlanmaya başlandı ve
bütün memleketi derin bir
Ankara
İngiliz Bahriye Bandosu
Fransız Deniz Kıtası önünde yürürken...
üzüntü kapladı. Ancak,
kurtarılması için gösterilen
çabalar sonuç vermedi ve
Atatürk, Dolmabahçe
Sarayı’nda, 10 Kasım 1938
sabahı, saat dokuzu beş
geçe hayata gözlerini
yumdu. Bu kara haberle,
yalnız Türk milleti değil,
bütün dünya yasa
büründü.
16 Kasım günü Atatürk’ün
tabutu, Dolmabahçe
Sarayı’nın büyük tören
salonundaki katafalka
konuldu.
Üç gün-üç gece, gözü yaşlı
bir insan seli, ulu önderine
karşı duyduğu saygı,
minnet ve bağlılığı gösterdi
ve hala da göstermeye
devam ediyor.D
Ankara-Cenaze Korteji
Cenaze kortejinde generaller yol boyunca top
arabasının yanında yürüdüler.
MAKRO VİZYON
Üç gün-üç gece, gözü
yaşlı bir insan seli, ulu
önderine karşı duyduğu
saygı, minnet ve bağlılığı
gösterdi ve hala da
göstermeye devam
ediyor.
Ankara-Talatpaşa Bulvarı Ticaret Lisesi Önü
Top arabası ve komutanlar, İngiliz Piyade Kıtası ve
Fransız Piyade Birliği zincirinden geçerken...
15
KASIM-ARALIK 2011
MAKRO GÜNCEL
Ulus Gazetesi
21 Kasım 1938 Pazartesi
Ulus Gazetesi
10 Kasım 1953 Salı
Atatürk Eki
Tan Gazetesi
11 Kasım 1938 Cuma
Cumhuriyet Gazetesi
Zafer Gazetesi
10 Kasım 1938 Perşembe 10 Kasım 1953 Salı
2. Baskı
üzüntüye sebep oldu.
Makro da bu üzüntünün
derinliğini daha iyi
göstermek için çok başarılı
bir sergiye ve katalog
çalışmasına imza atıyor.
“Türkiye’nin Hüzün
Günleri/10-22 Kasım
1938” adlı sergi ve aynı
adlı katalog, Makro’nun
katkılarıyla Türk halkının
beğenisine sunulacak.
Makro Non-food Müdürü
olarak görev yapan
koleksiyoner İdris Songör,
koleksiyonunun en nadide
parçaları olan Atatürk’ün
vefatıyla ilgili gazeteleri ve
fotoğrafları Makro
müşterilerinin beğenisine
sunacak. 10 Kasım
tarihinde Makro Çayyolu
mağazasında start alacak
olan sergi, daha sonra
Samsunlu Makro
müşterileriyle buluşacak.
Atatürk’ün Türk halkına
son vedasını konu alan bu
sergi ve katalog, “Ata”mızın
10 Kasım’da ölümü,
19 Kasım’da Ankara’ya
nakledilişi, 21 Kasım’da
15 yıl süreyle kalacağı
Etnoğrafya Müzesi’ne
konulması ve 10 Kasım
1953 tarihinde Etnoğrafya
Makro’dan değerli bir
sergi ve katalog
Atatürk, sadece bir savaş
kahramanı değil aynı
zamanda fikri bir liderdi.
Bu sebeple vefatı
ülkemizde olduğu kadar
tüm dünyada derin bir
MAKRO VİZYON
16
KASIM-ARALIK 2011
Müzesi’nden alınarak ebedi
istirahatgahı olan
Anıtkabir’e naklini konu
alan dönemin gazeteleri ile
dönem baskısı olan cenaze
fotoğraflarına herhangi bir
yorum katılmaksızın sadece
gazete manşetleri ve yer
isimleri verilerek
sunuluyor. Tarihi belgelerle
dolu olan bu sergi ve
katalog, Makro’nun
katkılarıyla Türk halkının
beğenisine sunuluyor.n
MAKRO KISA KISA
Hızla yayılan tehlike:
Obezite
Bütün gün yerimizden
kalkmamıza bile gerek
olmadan çoğu işimizi bir
tıkla gerçekleştirmemiz,
çağımızın bize en büyük
ödülü. Peki ya, aynı hızda ve
zahmetsizce aldığımız
kilolar? Değişen yaşam
koşullarının sağladığı rehavet
ile hesapsızca yiyoruz. Hatta
çoğu zaman hızla akan
zamana yetişme çabasına o
kadar kaptırıyoruz ki
kendimizi, yemek
ihtiyacımızı çabucak
gidermek için
başvurduğumuz ilk adres fast
food oluyor. Sebze ve
meyvelerin yerini, ekmek
arası atıştırmalıklar alıyor.
Eski kıyafetlerimizin yerini
ise büyük bedenler… Buna
engel olmak için ihtiyacımız
olan tek şey, farkındalık.
Öğünlerimizi küçültmeli ve
yağlı besinlerden uzak
durmalıyız. İş saatlerinde
fazlaca tükettiğimiz çay ise
yerini, özellikle hazmı
kolaylaştırıcı bitki çaylarına
bırakmalı. Egzersiz için
zamanınızın olmamasından
yakınıyorsanız
asansöre veda edip
merdivenlerle
barışmanın tam
zamanı.
Bunların
yanında kısa
mesafelerde
taşıt kullanmak
yerine yürümeyi
tercih ederek
obezite
tehdidiyle
mücadele
edebiliriz.
Beslenme
KISACA
Yeşil çay mucizesi
Sağlık dostu yeşil çayın dünya
çapında popülerliği giderek
artıyor. Siyah çayın tahtını ele
geçiren bu dostun sağlığa
yararları son derece hayret verici.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki,
kalp hastalıklarını önlemede ve
yavaşlatmada yeşil çay içenler
içmeyenlere göre %26 daha az
risk taşıyor.
Kanser riskini azaltmada da etkili
olan yeşil çayın etkisini 13 kat
arttırmak da mümkün. Yapmanız
gereken tek şey demlenirken
içine limon suyu sıkmak. Stres ve
kaygıyı hafifletmede yardımcı olan
yeşil dost, yorgunluğunuzu
atmanız ve güzelliğinizi
korumanızda da sizi yalnız
bırakmıyor. Metabolizma
hızlandırıcı etkisiyle selülit
sorununuzu gidermesinin yanında
zindelik sağlıyor ve grip belirtileri
ve soğuk algınlığıyla savaşıyor.
Yeşil çayı içtikten sonra,
poşetlerini gözleriniz için
rahatlatıcı kompres olarak
kullanabilirsiniz. Bu sayede
vücudunuzu hem içten, hem de
dıştan yeşil çay mucizesiyle
donatmış olursunuz.
MAKRO VİZYON
18
KASIM-ARALIK 2011
x2
Soya, kemiklerin
oluşumu açısından
önemli olan kalsiyum
ihtiyacını süte oranla 2
misli karşılar.
Kestane
kebap…
Havaların soğumasıyla, kestane
akşamlarımızı tatlandırmaya başladı.
Besleyici olmasının yanında kış mevsiminde
artan enerji ihtiyacımızı da karşılayan bu
keyifli kış meyvesinin faydaları saymakla
bitmiyor. Bu faydaların en başında, kasları
güçlendirmesi ve kan dolaşımını düzenlemesi
geliyor. İçerdiği vitamin ve mineraller ile
zihinsel ve fiziksel yorgunlukların
giderilmesine yardımcı olan kestane,
kansızlığa da çare oluyor. Bu değerli enerji
kaynağının her yaş grubu tarafından
tüketilmesi gerekli. Özellikle çocuklarda sıkça
görülen iştahsızlık probleminin çözümü için
balla karıştırılmış kestane püresine başvurmak
yararlı olacaktır.
MAKRO KISA KISA
Hepimiz biliriz ki, güne iyi bir başlangıç için
iyi bir kahvaltı şart. Fakat pek çoğumuz,
sabahları kahvaltı hazırlamak, oturup yemek ve
bitirdikten sonra toplamak, belirli bir zaman
gerektirdiği için hızlı bir şekilde ve kolayca
hazırlanan hazır kahvaltıları tercih ediyoruz.
Üretici firmalar gevreklerin faydalı olduğunu
söylüyorsa da uzmanlar aynı görüşte değil.
Kahvaltı gevreklerini araştıran uzmanlar, bazı
gevreklerde yüksek oranda şeker ve tuz olduğunu
tespit etti ve bunun farkında olmayan
insanların obezite, diyabet, kalp hastalıkları,
kanser ve hatta kısırlığa yakalanma oranlarının
arttığını belirtti. Bu sebeple kahvaltı
gevreklerinin seçiminde çok dikkatli olmalısınız.
İçerdikleri şeker ve tuz oranlarına, trans yağ
içerip içermediklerine dikkat etmelisiniz. Satın
alırken de hızlı davranmamalı, dikkatli bir
şekilde inceleyerek bilinen ve güvenilen
markaları almalısınız.
Kahvaltı
gevrekleri
Sağlık
KISACA
Masa başındaki tehlike
3 saat
Mide yanması sorununu
z
varsa, yemek sonrası
rehavetine kapılıp
uzanmayı aklınızdan bil
e
geçirmeyin ve yemek
yedikten en az
3 saat sonra yatın.
masa başındayÇalışma saatlerinizin neredeyse tamamında
En yaygın sağlık sorunlarından
ktir.
sanız, tehlike çanları sizin için çalıyor deme
de sorununuz olabilir. Bunun
sizin
r,
ağrıla
bağlı
biri olan duruş bozukluklarına
da getiren bu sorundan kurtulmak
yanında kilo, ağrı ve fıtık gibi ciddi hastalıkları
Masa başındayken, bel
ktır.
için küçük bir takım değişiklikler yeterli olaca
ortopedik bel yastıkları ile
veya
alye
sand
bir
bölgesini destekleyen ortopedik
rken 40 dakikadan fazla aynı poağrıları engelleyebilirsiniz. Bunun yanında, çalışı
e için özel pedler kullanabilirsiniz.
zisyonda kalmamaya özen gösterebilir ve mous
Bin bir derde deva: Ihlamur
Soğuk kış günlerinde içimizi ısıtan ıhlamurun soğuk algınlığına karşı en
etkili ve yaygın olarak kullanılan doğal ilaçlardan biri
olduğunu biliyoruz. Fakat ıhlamur mucizesi
bununla sınırlı değil. Sindirim güçlüğü
çektiğinizde, sinirleriniz gergin
olduğunda, uykusuzluk sorununuzda
da kapısını çalabileceğiniz eşsiz bir
yardımcı. Bal, kekik, nane gibi katkılarla
bu şifalı bitkinin etki alanını arttırmak
da mümkün. Örneğin, balla karıştırılıp
içildiğinde mide ülserine iyi gelmesinin
yanında, bir miktar kekik, nane ve rezene
katılıp kaynatılarak içildiğinde hem mide
yanmalarına hem de kusma türü rahatsızlıklara
da iyi geliyor.
MAKRO VİZYON
20
KASIM-ARALIK 2011
Mide
yanmasına
son
Bazen sindirimden kaynaklı bazen ise hastalık
belirtisi olarak ortaya çıkan mide yanması
şikâyetine sağlıklı ve mide dostu besinlerle son
vererek, yemek yemenin keyfini çıkartabilirsiniz.
Dikkat etmeniz gereken öncelikli nokta, az az
ama sık sık yemeye özen göstermek ve
lokmaları iyi çiğnemek. Böylece kendinize daha
çok zaman ayırarak, yemek yemeyi bir
zorunluluk değil de bir keyif anına
dönüştürebilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken bir
diğer nokta ise, yiyecek ve içeceklerin ılık
olmasına özen göstermek. Çünkü tükettiğiniz
besinin aşırı sıcak veya aşırı soğuk olması, mide
sıvısına zarar verebiliyor. Hazmı kolay olmayan
kızartmaları ve yağlı yiyecekleri sofranızdan
uzaklaştırarak mide ağrılarınıza son verecek
sağlıklı ve dost besinlere sofranızda yer açın.
MAKRO KISA KISA
Tırnak bakımı
Güçlü, bakımlı, manikürü ve
pedikürü yapılmış, rengarenk ojelerle
süslenmiş tırnaklara sahip olmak zor
değil! Bakıma başlamadan önce eğer
tırnak bakımınızı kuaförde
yapıyorsanız temiz bir yer olmasına,
evde yapıyorsanız da kullandığınız
aletlerin hijyenik olmasına özen
gösterin. Oje sürmeden önce
tırnaklarınızı besleyici ve
nemlendirici krem ile ovun. Kalitesiz
ojeler tırnaklarınızın çabuk
kırılmasına, incelmesine ve renginin
solmasına neden olur. Tırnağınıza
sürdüğünüz oje ne kadar çabuk
kuruyorsa o kadar kalitelidir. Oje
kullanımında en büyük sorun,
ojelerin çıkarılması aşamasıdır.
Özellikle koyu renk ojelerde
karşılaşılan bu sorunu gidermek de
oldukça basit. Önce bir kat parlatıcı
oje sürdükten sonra koyu renk ojeleri
kolayca sürebilir ve asetonla kolayca
temizleyebilirsiniz.
Etkileyici bakışların sırrı
kirpiklerinizde! Bakışlarınıza derinlik
kazandırmak ve cazibe katmak için
uzun ve sağlıklı kirpiklere sahip olmak
artık çok basit. Takma kirpiklerden
hoşlanmıyor fakat kirpiklerinizin
ize gece
Kirpiklerin ce bir
kısa ve seyrek olmasından
ön
yatmadan
şikâye
tçiyseniz, sizin için
k
çubu
pamuklu
ı
ğ
a
hazırladığımız kısa ve uzun süreli
badem y
yardımıyla
li
r
te
e
y
la
tavsiy
elerimize göz atmalısınız.
dam
sürün. 1-2
r.
tı
Kısa
k
süreli
a
ve kolay bir sonuç için,
c
ola
doğru maskara seçimi önemli.
Maskaranızı seçerken hacim
kazandırıcı ürünleri tercih ederek daha
uzun ve daha gür kirpiklere sahip
Kışın gelmesiyle kalın hırkalar, montlar, atkı ve bereler
olabilirsiniz. Tabi ki seçtiğiniz
dolaplarımızdaki yerini aldı. Peki ya en önemli
maskaranın fırçası da önemli bir nokta.
giysimiz olan cildimiz için neler yapmalıyız?
Maskara fırçanız kıvrık yay biçiminde
Ev, iş yeri gibi kapalı ortamlardaki sıcak
olursa gözleriniz daha fazla ortaya
hava ile dışarıdaki soğuk hava arasında
çıkar. Düz fırçalı maskaralar ise
yaşanan gel-git sonucu, cildimiz büyük
kirpiklerin dolgun ve sık görünmesini
zarar görüyor. Kış şartlarında bir sıcak bir
sağlar. Maskaranızı uygularken
soğuk ile karşılaşan cildimizi bu zarardan
kirpik
lerinizin alt kısmından başlamalı
korumak için duş ve banyonun önemi
ve yukarı çeker gibi sürmelisiniz.
çok büyük. Bir an önce ısınmak için çok
Böyle
ce kirpiklerinize uzun bir
sıcak su ile alınan duş, ciltteki doğal
görünüm kazandırmış olursunuz.
yağların yok olmasına neden olduğu
Uzun süreli ve kalıcı bir sonuç için,
için oldukça zararlı. Duş sırasında
cildi kurutmayacak sabun, duş jeli
badem yağı kullanmalısınız. Yağ asitleri
veya banyo köpükleri ve
açısından oldukça zengin olan bu yağ,
sonrasında da vücut sütleri
kirpikler için nemlendirici görevi görür
kullanarak hem cildinizi
ve böylece kırılmalarını engeller.
besleyebilir
Güzellik
KISACA
Uzun kirpiklerin sırrı
2 damla
Kış ve cildimiz
hem de normal nemini
kazanmasını sağlayabilirsiniz.
MAKRO VİZYON
22
KASIM-ARALIK 2011
MAKRO GÜNCEL
Bereketin tatlısı
Hz. Nuh’un da tufandan
kurtuluşu yine aynı tarihe
denk geliyor. Bu nedenle
de Muharrem ayının 10.
gününde çeşitli tahıllar bir
araya getirilerek Aşure
yapılıyor. Arapça’da “aşere”
on, “aşir” de onuncu
demek. Bu nedenle de
onuncu gün manasına
gelen aşir, aşure günü
olarak günümüze ulaşıyor.
Hz. Nuh’un, gemisinden
çıkarak, çeşitli tahılları bir
araya getirip
pişirdiği
Asure
.
Türk mutfağının zor
ama en güzel
tatlılarından biri olan
aşureyi pişirme vakti
yaklaşıyor. Kurban
Bayramı’ndan sonra
gelen ay, “aşure ayı”
olarak anılır ve her yıl
Muharrem ayının
10. günü pişirilmeye
başlanan aşure
insanlık tarihinin en
eski tatlılarından
biridir. Bu yıl 5 Aralık
Pazartesi gününe
denk gelen aşure
gününde, siz de
besleyici özelliğinin
yanı sıra bereketiyle
nam salan bu özel
tatlıyı evinizde pişirin
ve komşularınıza
ikram edin.
Aşure gününün
mucizeleri
Aşr kelimesinden gelen
aşure, “on” anlamına
geliyor ve Muharrem
Ayının onuncu günü
‘Aşure Günü’ olarak önem
kazanıyor. Başkalarına da
aşure dağıtılan bu
önemli gün,
geçmiş
tüm
peygamberlerce
farklı ve önemli bir
gün olarak kabul edilmiş ve
aynı gün, tarihte pek çok
önemli olayın yaşandığı bir
gün olarak kayıtlara
geçmiş. İlk olarak bugün,
Hz. Adem’in tövbesinin
kabul edildiği gün olarak
biliniyor. Yine aynı gün
Hz. Musa düşman
takibinden kurtuluyor ve
arkasından gelen firavun,
Kızıldeniz’de boğuluyor.
MAKRO VİZYON
şükür
tatlısı, bugün
aşure olarak kabul ediliyor.
Hem besleyici hem
de lezzetli
Tüm bunların yanı sıra
yapılışı esnasında içine
koyulan malzemeler göz
önüne alınınca, aşure tam
anlamıyla bir vitamin D
24
KASIM-ARALIK 2011
Nohut, buğday, pirinç,
kuru üzüm, kuru kayısı
gibi pek çok faydalı
besinin bir arada
kullanıldığı aşure,
demir, çinko, fosfor,
kalsiyum gibi mineraller
ile vitaminler yönünden
de son derece zengin.
MAKRO GÜNCEL
deposu. Büyükküçük hemen
herkesçe
sevilerek
tüketilen
aşurenin sağlık
açısından pek çok
faydası bulunuyor.
Nohut, buğday, pirinç,
kuru üzüm, kuru kayısı
gibi pek çok faydalı besinin
bir arada kullanıldığı aşure,
demir, çinko, fosfor,
kalsiyum gibi mineraller ile
A, B ve C vitaminleri
yönünden son derece
zengin. Yapılışı ve içeriği
bölgelere göre değişebilen
aşure, elbette bakliyatlar
olmadan düşünülemiyor.
Özellikle çocukların
tüketmesi gereken bu özel
tatlı, Türk mutfağında çok
besleyici olması açısından
önemli bir yere sahip.
Direnç kaybına
birebir
Yüksek protein içerdiği için
aşure, çok önemli bir tatlı
olarak kabul ediliyor. Kış
mevsiminde, soğuklar
Aşurenin faydaları
• Aşurenin içeriğinde yalnızca bitkisel
yağlar ve bakliyatlar bulunduğu için aşur
e
kolesterole yol açmaz.
• Aşure, B1, B2, C ve A vitaminleriyle
bol
miktarda demir, çinko, fosfor, kalsiyum
ve
sodyum içerdiğinden, gelişme çağında
ki
çocuklar için son derece faydalı. Özellikl
e
çocukların belirli aralıklarla bu tatlıyı
mutlaka tüketmesi öneriliyor.
nedeniyle
yaşanan
direnç kaybını önleyen
aşure, yüksek enerji vererek
hastalıklara karşı
dayanıklılık kazandırıyor.
Öte yandan aşure, hiçbir
hayvansal yağ içermediği ve
aksine ceviz, badem ve
fıstık gibi ürünlerle
hazırlandığı için, kalp ve
damar sağlığı için de
oldukça faydalı.
Saray usulü
süzme aşure
Aşurenin hazırlanışı, pek
çok geleneksel yemekte
olduğu gibi bölgeden
bölgeye, hatta aileden
aileye bir takım farklılıklar
gösterebiliyor. Aşureyi
MAKRO VİZYON
Aşurenin hazırlanışı,
bölgeden bölgeye,
hatta aileden aileye bir
takım farklılıklar
gösterebiliyor.
26
KASIM-ARALIK 2011
koyu bir çorba kıvamında
sevenler de var, iyice
pelteleşmiş olarak tercih
edenler de… Bazı kişiler
kuş üzümü ve mısır
koymayı tercih etmezken,
bazıları da yerken ağzına
tanelerin gelmesini
istemeyebiliyor. Osmanlı
döneminden günümüze
ulaşmış olan saray usulü
süzme aşure de işte
buradan geliyor. Bu
aşurede, bazı malzemeler ve
özellikle de baklagiller iyice
ezilip süzgeçten geçirilirken
kuru meyveler taneli olarak
bırakılıyor.
41 çeşit farklı malzeme
kullanılabilen aşure bal, tuz
ve biraz da süt olmadan
tadını alamıyor. Zira bu üç
malzeme de tüm besinlerin
özü olarak kabul ediliyor.n
MAKRO GÜNCEL
Tarih boyunca her
yüzyılın baş ettiği
salgın bir hastalık
olduğunu görüyoruz.
Pek çoğu gelişen
teknolojiyle birlikte
korkulan hastalık
olmaktan çıkan bu
hastalıklar arasında
tedavisi
bulunamayan AIDS
başı çekiyor. 1980
yılında dünyanın
tanıştığı bu illet,
günümüz insanının
korkulu rüyası
olmaya devam
ediyor. Her yıl 1
Aralık olarak kabul
edilen Dünya AIDS
Günü’nde hastalıkla
ilgili çarpıcı
gerçeklere dikkat
çekiliyor.
1980’den bu yana
DÜNYA
AIDS’Lİ
Tarih boyunca her yüz
yüzyılda, insanoğlunun
salgın hastalıklarla baş
ettiğini görüyoruz.
Örneğin, Christopher
Colombus Amerika’dan
döndükten hemen sonra
Fransız ordusu Napoli’yi
işgal edince şehir bir
salgına yakalanmıştı.
Fransızlar buna Napoliten
Hastalığı, İtalyanlar ise
MAKRO VİZYON
Fransız Hastalığı adını
vermişlerdi. Aynı yıllarda
benzer bir salgın Kuzey
Hindistan’da da görülmüş,
bu kez Müslümanlar
Hinduları, Hindular da
Müslümanları suçlamaya
başlamışlardı. Ama çok kişi
28
KASIM-ARALIK 2011
Frengi’nin Avrupa’ya
Colombus’un gemileriyle
ulaştığını söylüyordu.
Frengi’ye yakalananlar,
tarih boyunca lanetlendiler.
Ne de olsa Frengi, cinsel
ilişki ile bulaşan bir
hastalıktı. Etken olan
mikrobun belirlenmesi
içinse 20. yüzyıl
beklenecekti. 18. yüzyılda
beliren Tüberküloz ise tüm
dünyada aşağı sınıfın
hastalığı olarak nitelendi.
19. yüzyılda ise Yahudilerin
bu hastalığa genetik olarak
dirençli olduğu iddia
edildi. Yine aynı dönemde
çıkan Gut Hastalığı ise üst
sınıftakilerin hastalığıydı.
Kolera ise Asya ve
Avrupa’nın korkulu
rüyasıydı ve daha çok geri
MAKRO GÜNCEL
kalmış toplumlarda
görülüyordu. 20. yüzyılın
başlarında dünya “Kanser”
gerçeğiyle yüz yüze geldi.
Bu hastalık nedeniyle
sigara içenler toplumsal bir
hastalık unsuru olarak
görüldü. 1980’lerde ise
ortaya AIDS çıktı. İlk
dönemlerde bir eşcinsel
hastalığı olarak kabul
edilen AIDS’in kökeni,
Afrikalılar ve Haitililer
olarak gösterildi. Ancak
hastalık Amerika ve
Avrupa’da da baş gösterince
durum değişti. Derken,
Dünya Sağlık Örgütü
kolları sıvadı ve AIDS için
seferber oldu. 1999 yılının
Ocak ayında “Hangi
ülkeden gelmiş olursa
olsun HIV/AIDS ile
yaşayan insan sınır dışı
edilemez, aşağılayıcı
muamele ya da ayrımcılık
uygulanmaz” diye bildirge
yayınladı. Dünya Sağlık
Örgütü’nün 2002
raporunda ise her gün 6
bin yeni gencin bu
hastalığa yakalandığı, halen
dünyada 40 milyon kişinin
HIV (+) olduğu ve yüzde
95’inin gelişmekte olan
ülkelerden kaynaklandığı
tahmin ediliyor.
verilen bir virüs. HIV
girdiği vücudun,
mikroplara karşı koyma
yeteneğini yok ediyor ve
bağışıklık sitemini
çökertiyor. Direnci azalan
vücutta, HIV’nin etkisinin
yanı sıra bağışıklık sistemi
çalışmadığı için başka
hastalıklar da baş
göstermeye başlıyor.
Kanında HIV virüsü
bulunan kişilere HIV
pozitif deniyor. Bu kişiler
aynı zamanda kanında
antikor bulunan seropozitif
(Anti-HIV testi = ELISA
testi pozitif ) kişiler olarak
anılıyor. AIDS hastalığının
belirtileri, kişinin yaşam
koşullarına ve vücut
direncine göre, 5-15 yıl,
hatta bazen daha uzun bir
süre sonra ortaya çıkıyor.
Zarar gören hücrelerse
giderek azalıyor ve bu
nedenle bağışıklık sistemi
de çöküntüye uğruyor.
Vücut direnci zayıflayan
hastada, normalde zararsız
olan, hafif geçen ya da
ender rastlanan bazı
Her yıl 1 Aralık,
Dünya AIDS günü
olarak kabul ediliyor
ve pek çok yerde bu
konuda seminerler
düzenleniyor.
AIDS’ten korunma
yöntemlerine dikkat
çekilen etkinliklerde
uzmanlar bilinç
düzeyinin arttırılması
AIDS nedir?
için pek çok çalışma
Bulaşıcı bir hastalık olan
AIDS’in mikrobu, HIV adı
gerçekleştiriyor.
MAKRO VİZYON
29
KASIM-ARALIK 2011
Dikkat
edilmesi
gerekenler…
Genel olarak cinsel
temasla bulaşan AIDS
hastalığı, kan ile de
bulaşan bir hastalık
olarak son derece
önemli. Tüm
bulaşmaların yüzde
10-15’i kan yoluyla
gerçekleşiyor. Bu
nedenle kontrolsüz
kan nakli, kullanılmış,
dezenfekte edilmemiş
şırınga, iğne, cerrahi
aletler, diş hekimliği
aletleri, manikür ve
pedikür gereçleri kan
yoluyla bulaşmaya
neden olabiliyor.
hastalıklar beliriyor. Ayrıca
lenf bezlerinde büyümeler,
ağız ve deride tekrarlayan
uçuk, yara ve lekeler,
nedeni bilinmeyen uzun
süreli ateş, gece terlemeleri,
kilo kaybı, ishal, öksürük
görülüyor. Kişi eğer bu
belirtileri kendinde tespit
ediyorsa mutlaka bir an
önce test yaptırmalı. n
MAKRO KAPAK
MODERN İNSANIN AZILI DÜŞMANI
STRES!
Son yıllarda pek çok
insanın ağzından
düşmeyen ortak bir
kelime var; “stres”...
21. yüzyılın hastalığı
olarak kabul edilen
baş düşmanımız
stres, birçok
hastalığa da davetiye
çıkarıyor. Psikolojik
olarak insanı etkisi
altına alan ve
hayattan aldığımız
keyfi giderek azaltan
stres, iş yerinde,
evde, trafikte, tatilde,
ikili ilişkilerde ve
özellikle de şehrin
kasvetli yaşamı gibi
pek çok ortamda
açığa çıkıyor.
Stressiz bir yaşam
inşa etmek çok zor
belki ama etkisine
kapılmadan
yaşamak bizim
elimizde. Nasıl mı?
İşte strese ilişkin
dipnotlar...
Plansız yaşamak,
zaman içinde
karmaşalara yol
açıyor ve hayatınızı
içinden çıkılmaz ve
çok daha stresli bir
duruma getirebiliyor.
Pek çok konuda
uzlaşamayan dünyanın,
çağımızda ortak tek bir
düşmanı var, o da stres. İyi
hoş ama nedir bu stres?
Madem bu kadar kötü ve
herkesin düşmanı, neden
hayatımızda? Böyle azılı bir
düşmandan insanoğlu ne
yaparak kurtulmalı? İşin
komik yanı, ne onunla ne
de onsuz yapılabileceği.
Çünkü pek çok
olumsuzluğun sebebi
olarak gösterilen strese
vücudumuzun az bir
miktar da olsa ihtiyacı var.
Aslında insana enerji veren
stres, zamanla bir sorun
haline gelirse hayatımızı
olumsuz etkilemeye
başlıyor.
MAKRO VİZYON
30
KASIM-ARALIK 2011
Kısa vadede çevreye,
uzun vadede
topluma zararlı
Stresin pek çok olumsuz
etkisi olduğu yadsınamaz
bir gerçek. Aşırı stres, baş
ağrısı, mide bulantısı ve
çeşitli sağlık
problemlerinin
oluşmasında büyük bir rol
oynuyor. Kalp ve damar
hastalıkları, kanser gibi
önemli hastalıkların
kapısını da ne yazık ki stres
açıyor. Hatta öyle ki, kan
basıncını yükselten stres
nedeniyle pek çok kişi felç
kalabiliyor ya da kalp krizi
geçirebiliyor. Kişilerde
güven eksikliğine neden
olan stres, kısa vadede
çevreye, uzun vadede ise
Stresle başa çıkmada
doğru ve yanlışlar
Günlük yaşamımızda stresi
yenmek adına pek çok
yöntem deniyoruz. Ancak
denediğimiz bu
yöntemlerin bazıları anlık
olarak bizi rahatlasa da
doğru değil. İşte stresten
kurtulmak için yaptığımız
yanlış davranışlardan
bazıları: Alkol tüketmek,
sorunlarımızı görmezden
gelmek veya inkar etmek,
bilinçsiz bir şekilde ilaç
kullanmak, sigara içmek,
kızgın ve kontrol dışı
davranmak ve düzensiz
beslenerek abur cubur
tüketmek.
Oysa stresten kurtulmanın
daha doğru ve sağlıklı pek
çok yolu var. Örneğin gün
içinde 30 ila 40 dakika
sürecek kısa uykularla
vücudunuzun kaybettiği
enerjiyi geri
kazanabilirsiniz. Kendinizi
ifade edebileceğiniz ve
yaratıcılığınızı
geliştirebileceğiniz bazı
hobiler de stresten
kurtulmanız için size
MAKRO KAPAK
topluma büyük zararlar
verebiliyor.
yardımcı olabilir. Gün
içinde daha fazla
eğlenebilmek için komedi
filmleri izleyebilir ve daha
fazla gülümseyebilirsiniz.
Stresle başa çıkabilmenin
en önemli yöntemi ise
‘zamanı yönetebilmek’tir.
Yarışmadan yaşayın
Modern çağın en büyük
handikaplardan biri,
zaman. Her insan günlük
yaşamında zamanla
yarışmak zorunda kalıyor.
Bir yerden bir yere gitmek,
işleri yetiştirmek,
toplantıya yetişmek,
randevuyu kaçırmamak,
televizyondaki diziye
yetişmek bile şehir insanı
için önemli bir stres
kaynağı. Üstelik bütün
bunların arasında kişi
kimlere ve nelere öncelik
vereceği konusunda
karmaşaya da düşebiliyor.
İşte bu nedenle zamanı
yönetebilmek için
sorumluluk duygusundan
uzaklaştırıyor gibi görünse
de şunu unutmamakta
fayda var; plansız yaşamak,
zaman içinde karmaşalara
yol açıyor ve hayatınızı
içinden çıkılmaz ve çok
daha stresli bir duruma
getirebiliyor. Kendinizi
zorlamayacak bir biçimde
hayatınızda planlama
yapabilirsiniz. Öncelikle
yaşamınızda neleri
başarmak istediğinizi
belirleyin. Günlük yaşam
içinde yaptıklarınızı,
önemli, idare eder ve
önemsiz diye kategorize
edin. Sessiz geçen zaman
dilimlerinde
yorgunluğunuzu giderecek
şekilde uyuyun ya da kitap
okuyun. Yaşamınızda
üstlendiğiniz veya size
biçilen rolleri gözden
geçirin ve bu rolleri belli
kurallar içine almaya
çalışın. Böylelikle
hayatınızda bir denge D
öncelikleri doğru
belirlemek ve yarışmaktan
vazgeçmek gerekiyor.
Hayatınızı planlayın
Plansız yaşamak elbette çok
eğlenceli. İnsanı
MAKRO VİZYON
31
KASIM-ARALIK 2011
Gün içinde 30 ila 40
dakikalık kısa bir uykuyla
vücudunuzun kaybettiği
enerjiyi geri
kazanabilirsiniz.
Kendinizi ifade
edebileceğiniz hobiler
de size stres konusunda
yardım edebilir.
MAKRO KAPAK
Strese kapıldığınızı
hissettiğiniz an, sizi
rahatlatan şeyler
düşünün. Rahatlama
yalnızca fiziksel değil,
duygusal olarak da
faydalı olacaktır.
kurmayı başarabilirsiniz.
Hedeflerinizi uzun vadeli
ve zor olmayacak şekilde
belirmeye özen gösterin.
Sabırlı olun. Hafta
boyunca yaptıklarınızı
yazıya dökün, elbette
yetişemediğiniz işler
olacaktır ancak bunlar
yüzünden endişeye
kapılmak yerine bir sonraki
haftanın planlamasında
önceliği bunlara verin. En
önemlisi ise başarılarınızın
tadını çıkarın. Böylece
kendinizi motive edecek ve
hayata karşı daha da pozitif
bakmaya başlayacaksınız
Strese
kapıldığınızda...
Sözünü ettiğimiz pek çok
şey, genel olarak stresi
önlemeye yönelik olarak
yapılması gerekenler
aslında. Ancak tüm bunları
biliyor olsak bile çoğu
zaman bu duruma
hazırlıksız yakalanabiliyor
ve stresin etekleri altına
girebiliyoruz. İşte böyle
durumlarda yapmamız
gerekenler:
Rahatlayın: Strese
kapıldığınızı hissettiğiniz
an sizi rahatlatan şeyler
düşünün. Rahatlama
yalnızca fiziksel değil, akli
ve duygusal olarak da
faydalı olacaktır. Sizin için
en etkili rahatlama
yöntemini öğrenmeyi
unutmayın.
Ritmik nefes alın: Doğru
ve ritmik alınan nefes,
hayatın pek çok evresinde
ve pek çok sağlık sorunu D
MAKRO VİZYON
32
KASIM-ARALIK 2011
MAKRO KAPAK
için son derece önemli.
Bunların başında da elbette
stres geliyor. Stres önleyici
soluma, derin ve düzenli
olur, nefesin alınışı ve
verilişi aynı uzunlukta
olmalıdır. Soluma,
hücrelerimizin güçlü ve
sağlıklı kalması için gerekli
oksijeni almamızı sağlar;
fiziksel, zihinsel ve
duygusal enerjimizi de
arttırır. Gerilimden
uzaklaştığımız gibi her
yerde ve her ortamda
kolaylıkla
uygulayabileceğimiz bir
yöntemdir.
Olumlu düşünün: Stresi
en çok tetikleyenlerden biri
de olumsuz düşüncedir.
Olumsuz düşünmeye
başladığımız her an strese
de kapılırız. Bu nedenle
böyle durumlarda olumsuz
düşünceleri beyninizden
bir an önce uzaklaştırmaya
bakın. Hayal gücünüzü
serbest bırakarak olumlu
sonuçları düşünmeye özen
gösterin. Kendinizi çok
daha iyi hissedeceğinizden
emin olabilirsiniz.
getirdiğiniz sorumluluklar,
sayıca az olsa bile çok daha
nitelikli olacaktır.
Arkadaşlıklara
dikkat!
tercihlerimizin çevresinde
dönüyor.
Çok basit olduğunu
düşünsek de bazı
Başa çıkabileceğiniz
kadarını üstlenin: 21.
yüzyıl insanının en temel
problemlerinden biri, pek
çok sorumlulukla aynı
anda baş etmeye çalışmak.
Bu da ister istemez kişiyi
strese sokuyor. İşte tam da
bu nedenle,
başarabileceğiniz, daha
doğrusu kaldırabileceğiniz
kadar sorumluluk üstlenin.
Çünkü başarıyla yerine
durumlarda “hayır”
diyememek bizi daha
fazla stres altına
sokabiliyor.
Gerektiğinde “hayır”
diyebilmeyi bilmek
gerekiyor.
“Hayır” demeyi öğrenin:
Çok basit olduğunu
düşünsek de bazı
durumlarda “hayır”
diyememek bizi daha fazla
stres altına sokabiliyor.
Hayır diyebilmek, bize
zarar vereceğini
düşündüğümüz şeyleri
yapmamak için oldukça
önemli. Sizin için
olmaması gereken her şeye
vereceğiniz yanıt “hayır”
olmalı. Kimseyi verdiğiniz
“hayır” yanıtı nedeniyle
kıracağınızı düşünmeyin.
Unutmayın, hayat
MAKRO VİZYON
34
KASIM-ARALIK 2011
Güvenebileceğiniz
insanlarla kuracağınız
dostluklar, stresten uzak
kalmanıza ve duygusal
açıdan tatmin olmanıza
yardımcı olur. Bu nedenle
arkadaşlarınızdan destek
almaya özen gösterin. Her
ne olursa olsun güven
önemli bir duygudur.
İnsanlara güvenmekten
çekinmeyin.
Stresle başa çıkmak için
kilit sözcük ise şu;
“Deneyin”. Her deneyim
bir sonrakinde kapıları
daha kolay açmanıza
yardımcı olacaktır. Ne
demiş Samuel Beckett?
“Hep denedin,
hep yenildin,
olsun, yine dene, yine
yenil.
Daha iyi yenil!”n
MAKRO YAȘAM
Sosyal yaşamda, kalabalık
kentlerde sık sık üzücü
olaylarla ve hayati
tehlikelerle
karşılaşabiliyoruz. Böyle
durumlarla karşılaştığımız
zaman yapmamız gereken
ilk şey, elbette hemen 112
Acil Yardım hattını
arayarak sağlık
görevlilerini olay
yerine çağırmak.
TOPLUMSAL
SORUMLULUĞUMUZ
“İLK YARDIM”
Hayatta başımıza
neler gelebileceğini bilemiyoruz.
Bu nedenle de yalnızca başkaları için değil,
kendimiz için de “ilk yardım” konusunda bilgili
olmamız hayati önem taşıyor. Unutmayın ki,
yapılabilecek doğru müdahalelerle sağlık görevlileri
gelene kadar bir insanın hayatını kurtarabiliyorsunuz.
İşte bu nedenle de “ilk yardım” toplumsal bir
sorumluluk olarak karşımıza çıkıyor.
Ancak sağlık görevlileri
olay yerine ulaşana kadar
yapacağınız “ilk yardım”
müdahalesiyle hayat
kurtarabiliriz. Bilinçli
bireyler olarak ilk yardımın
temelleri hakkında bilgi
edinmek hepimiz için
toplumsal bir sorumluluk.
Müdahaleden önce yaşanan
olayın sonuçlarının
ağırlaşmasını önlemek için
olay yerini
değerlendirmek ve
güvenli bir çerçeve
oluşturmak
gerekiyor.
Daha sonra,
ilk yardım
gerektiren
MAKRO VİZYON
her durumda telefonla
ulaşılması gereken
numaraları aramalı ve acil
tıbbi yardım çağrılmalıyız.
Ardındansa olay yerinde
hasta ve yaralılara
yapılabilecek hızlı ve
etkin ilkyardım
yöntemlerini bilmek ve
uygulayabilmek gerekiyor.
36
KASIM-ARALIK 2011
Öncelikli amaç
hayati tehlikeyi
azaltmak
İlk yardımın öncelikli
amacı, hayati tehlikeyi
ortadan kaldırmak,
durumun daha da kötüye
gitmesini önlemek ve
iyileşmeyi
kolaylaştırmaktır.
Unutmayın, ilk
yardımın amacı,
kazazedeyi tedavi
etmek değil,
tedavi başlayana
kadarki süreçte koşulları
iyileştirmektir. İlk yardım
gerektiren bir durumda
yapılacak uygulamalar
bakımından bazı
öncelikler bulunuyor. Bu
önceliklerin
belirlenmesinde
kazazedenin sağlığını
tehlikeye sokan
durumun ne
olduğu büyük
önem taşıyor.
Örneğin nefes
yolu tıkanıklığı
olan ya da kalbi
veya solunumu
durmuş olan bir kişide
ilk yardım yapacak kişi,
öncelikle
tıkanmış
olan soluk
yolunu açmaya
çalışmalı.
Hayati
tehlikenin
olmadığı
durumlardaysa kişi,
kazazedenin
durumunun
kötüleşmesini önlemeye
çalışmalı. Önüne
geçilemeyen bir kan kaybı
durumu yaşanıyorsa,
kanamayı durduracak bir
müdahale yapılmalı.
İlk yardımın
doğru ve
yanlışları
İlk yardım konusunda
doğru bilinen yanlışlar ne
yazık ki çok fazla.
Televizyonda izlediğimiz
birçok yanlış, doğru olarak
biliniyor. Oysa yanlış
bilgiler, ilk yardım
müdahalesi yapılan
hastanın hayatını
kaybetmesine yol açabilir.
Pek çok kişi ilk yardım
öğrenmek için çok ciddi
bir eğitime ihtiyaç
duyulduğunu sanıyor.
Eğitim elbette önemli
ancak bir hayat kurtarmak
için 10 dakikalık bir eğitim
bile faydalı... İlk yardım
müdahalesi için hiçbir alet
ya da malzemeye
ihtiyacınız yok. Örneğin
temiz bir mendille bile
kanamayı durdurabilirsiniz.
İlk yardım her zaman
büyük ve hayati tehlike
olan durumlar için
gerekmeyebilir. Basit bir
yanığa bile yapacağınız ilk
müdahale, acıyı dindirmek
ve mikrop kapmayı
önlemek adına önemli.
Hala yanık yaralarına
tereyağı ve krem sürmeye
kalkıyorsanız bundan
hemen vazgeçmelisiniz.
Yanığı soğuk suya tutmanız
yapacağınız ilk müdahale
olmalı. Öte yandan
boğulma gibi durumlarda,
genellikle vücuttaki suyu
boşaltmakla zaman
kaybedilir. Aslında kişi
akciğerleri suyla dolduğu
İlk yardım çantası
İlk yardım çantası da her araç sahibinin bagajında
bulunması gereken bir hayat kurtarıcı. Hatta
evimizde bile bir ilk yardım çantası bulundurmamız
büyük önem taşıyor. Peki ilk yardım çantasında
olmazsa olmazlar neler?
l Yapışkan rulo bant
l Rulo sargı bezi
l Kendinden ilaçlı küçük yara bandı
l Yaraları örtmek ya da temizlemek için steril kare
gaz bezi (10 cmx10 cm)
l Burkulma ve incinmelerde kullanılmak üzere 5, 7
ve 10 cm’lik elastik bandaj
l Üçgen bandaj; havlu, örtü ya da turnike olarak
kullanılmak üzere.
l Kaşıntı ve böcek sokmalarında kullanılmak üzere,
sprey ya da losyon anestetikler
l Alerjik reaksiyonlar için tablet ya da şurup
antialerjik ilaçlar
l İnce lastik eldivenler
l Yaraları temizlemek için antiseptik solüsyonlar
l Yaralara sürülmek üzere antibiyotikli kremler
l Yanık ve yaralarda yapışmayan, yağlı tül bandaj
l Mikroplu atıkları koymak için torba
l Çengelli iğne (bandajları tutturmak için)
l Makas
l Kıymıkları çıkarmak için cımbız
MAKRO VİZYON
37
KASIM-ARALIK 2011
beklenmeli.
İlk yardım konusunda
bilgili değilseniz
unutmayın ki yapacağınız
en büyük yardım, yardım
etmeye kalkışmamak.
Bilinçli bireyler olarak ilk
yardımın temel ilkeleri
hakkında bilgi edinmeli ve
hatta mümkün olursa bu
konuda eğitim
almalısınız.n
MAKRO YAȘAM
için değil, boğazında
kasılma olduğu için nefes
alamaz. Bu nedenle de en
kısa sürede kişiye suni
teneffüs yapılması gerekir.
Bir kaza anında hastayı
bulunduğu yerden
kaldırmaksa kesinlikle
doğru değil. Hasta, ancak
çok kısa mesafede uygun
olan yere taşınmalı ve
ambulansın gelmesi
MAKRO SAĞLIK
geldi. Her yıl başka
biçimde karşımıza çıkan ve
pek çok insanın hayatına
mal olabilen farklı grip
çeşitlerinden korunmak
için hem bireysel hem de
ulusal bazda pek çok önlem
alınıyor. Ancak
unutmamak gerekir ki,
gribin sağlam bir bağışıklık
sistemi karşısında şansı çok
az. Bu sebeple asıl amaç,
bağışıklık sistemini her
daim sağlıklı tutmak
olmalı. Gribi önemli hale
getiren noktanın griple
beraber gelişebilecek
hastalıklar
Grip, son yıllarda, sadece
ülkemizde değil tüm
dünyada en önemli kış
sorunlarından biri haline
olduğunu da göz önünde
bulundurmalısınız.
Zatürre, kronik bronşitin
alevlenmesi, kulak
iltihapları gibi diğer
enfeksiyon hastalıkları,
gribin ortaya çıkmasıyla
beraber hayatınızı çok daha
zor bir hale getirebilir.
Mutlaka aşı yaptırın
Grip aşısı her yıl, bir
önceki yıl gribe neden olan
virüsler göz önünde
bulundurularak, bir
sonraki yıl gribe neden
olacak virüslere yönelik
KIŞ HASTALIKLARINDAN KORUNUN!
tahminlerle yeniden
hazırlanıyor. Bu sebeple her
yıl, grip mevsimi
başlamadan bir süre önce
grip aşısı yaptırmak çok
önemli. Özellikle grip için
risk grubunda olan
kişilerin mutlaka grip aşısı
yaptırması gerekiyor.
Çocuklar, 65 yaş ve üstü
yaşlılar, önemli sağlık
sorunları olanlar, sağlık
çalışanları, gününün
önemli bir kısmını
kalabalık yerlerde
geçirenler, risk grubu
içinde sayılabilir.
Grip aşısı yaptırmayı
planlıyorsanız, aşının
koruyucu etkisinin
aşılamadan 10-15 gün
sonra başladığını ve
aşılanma için ideal
zamanın grip mevsiminden
kısa bir süre önce
olduğunu
unutmamalısınız.D
Havaların soğumaya
başlamasıyla beraber
grip, soğuk algınlığı
ve diğer kış
hastalıklarından
korunmak, çok
önemli bir hal alıyor.
Grip olup günlerce
hayattan kopmak ve
pek çok ağrıyla baş
etmek herkes için
zor. Ancak alacağınız
küçük önlemlerle
vücudunuzun kış
şartlarına daha kolay
uyum sağlamasını ve
dirençli olmasını
kolaylaştırabilirsiniz.
MAKRO VİZYON
38
KASIM-ARALIK 2011
MAKRO SAĞLIK
Vitaminin önemi
Vitaminleri, vücudumuz
üretemediği için, dışarıdan
alması gerekir. Bunun en
doğal ve sağlıklı yolu
elbette ki besinlerdir.
Özellikle C vitamini ve
A vitamini bağışıklık
sistemimizi güçlendirdiği
için kış aylarında A ve C
vitamini
Virüs ve bakteriler
en çok mukozaya
yerleşir. Nemli
tutulan ve
dolaşımı rahat
olan mukoza
hastalıklara karşı
daha dayanıklı
olur.
kaldıktan sonra daha kısa
bir süre soğuk suyla duş
alın. Duş aldıktan sonra bir
süre dinlenmeyi de ihmal
etmemelisiniz.
Bitki çaylarının
yardımı
Suyla gelen sağlık
içeren
besinleri daha fazla
tüketmeliyiz. A vitamini,
süt, balık, yumurta, havuç,
kayısı, ıspanak gibi besin
maddelerinde bulunur.
Enfeksiyonlara karşı
vücudu koruyan
A vitamini önemli bir
antioksidandır. Başka bir
antioksidan olan
C vitamini ise, yeşil biber
başta olmak üzere,
turunçgiller, maydanoz,
karnabahar ve kuşburnu
gibi besinlerde bulunur.
Vücudumuz herhangi bir
besin almadan haftalarca
fonksiyonlarını
gerçekleştirebilir ancak su
almadan sadece birkaç gün
yaşayabiliriz. Hepimizin
bildiği bu gerçek bile
suyun hayati değerini
gözler önüne
seriyor. Besinlerin
sindirimi, emilimi, vücut
ısısının denetimi ve
eklemlerin kayganlığının
sağlanması gibi çok önemli
fonksiyonları olan su
olmazsa ayakta kalmamız
imkansız. Sadece %2’lik
bir su kaybı bile
vücudumuzda çok ciddi
sorunların meydana
gelmesine sebep olabiliyor.
Bu nedenle hastalıklardan
korunmak için bol su
tüketmek gerekiyor.
Bağışıklık sistemi için su
tüketiminin yanı sıra suya
dokunmak da önemli.
Arka arkaya yapılan sıcak
ve soğuk duşlar oldukça
yararlı. Uzun
süre sıcak
suyun
altında
Aldığımız kalori
miktarının üçte ikisini
meyve, sebze ve tahıl
ürünleri gibi
karbonhidratlardan
almalıyız.
MAKRO VİZYON
40
KASIM-ARALIK 2011
Vitaminler ve sudan
bahsettikten sonra, bitki
çaylarını atlamak olmaz.
Çok eski çağlardan beri
bitkilerin insan sağlığına
faydaları biliniyor ve pek
çok tedavide kullanılıyor.
Çünkü bitki çayları hem
vitamin hem de su kaynağı.
Bazı bitkilerin içinde
enfeksiyonlardan korumaya
yardımcı güçlü özellikler
bulunuyor. Bu bitkiler,
bugün artık hepimizin
aşina olduğu ve kış
aylarında tükettiği bitki
çaylarının içeriğini
oluşturuyor. Ekinezya,
ıhlamur, adaçayı ve yeşil
çay en D
MAKRO SAĞLIK
önemli olanları. Bu
bitkiler, savunma
sistemimizde yer alan
bağışıklık hücrelerinin
aktive olmasını sağlıyor ve
virüslerle savaşıyor. Ayrıca
adaçayının iltihap giderici,
ıhlamurun solunum
yollarını yumuşatıcı etkisi
de var. Soğukların
başlamasıyla beraber
tüketeceğiniz bitki çayları
size gripten %100
korumayabilir ancak en
azından daha hafif
atlatmanıza yardımcı olur.
Daha hareketli
bir hayat
Fiziksel aktivitenin
vücudumuz için faydaları,
saymakla bitmeyecek kadar
çok. Bunlardan belki de en
önemlisi hareketin
mutluluk hormonlarını
harekete geçirmesi ve
böylece yorgunluk hissinin
azalması. Yapılan
araştırmalar da, düzenli
fiziksel aktivitenin
enfeksiyonlara bağlı
rahatsızlıkları azalttığını
gösteriyor. Açık havada her
gün yapacağınız yarım
saatlik bir yürüyüş, bisiklet
turu ya da salon ve ev
jimnastikleri, hem
psikolojik olarak daha iyi
hissetmenizi sağlayacak
hem de vücudunuzu daha
güvenli bir hale getirecek.
Zatürre, kronik
bronşit, kulak
iltihapları gibi
hastalıklar, gribin
ortaya çıkmasıyla
beraber hayatınızı çok
daha zor bir hale
getirebilir.
Dengeli beslenme
Her işin başı sağlık. Sağlıklı
olmanın temel kuralı da
dengeli beslenme.
Metabolizmamızın
çalışması ve sağlam olması
için ihtiyaç duyduğu her
şeyi besin maddeleri
yoluyla alıyoruz. Eğer
doğru beslenmezsek pek
çok sağlık sorunuyla karşı
karşıya kalıyoruz. 20.
MAKRO VİZYON
42
KASIM-ARALIK 2011
yüzyılın son yarısı ve 21.
yüzyılın bu ilk yıllarında
dünyayı kasıp kavuran pek
çok hastalığın temel
nedeni, sağlıksız beslenme
biçimlerinin hayatımıza
girmiş olması. Üç ana besin
grubu olarak tanımlanan
yağ, karbonhidrat ve
proteinler arasında doğru
bir denge tutturmalıyız.
Ayrıca yeterince mineral ve
vitamin aldığımızdan da
emin olmalıyız. n
MAKRO SAĞLIK
Tıptaki adıyla “diabetes
mellitus”, gündelik
dilde “şeker hastalığı”
olarak bilinen diyabet,
başta karbonhidrat
(şeker) olmak üzere
protein ve yağ
metabolizmasını
ilgilendiren çok ciddi
bir hastalık. Kontrol
altında tutulmadığı
takdirde körlüğe, kalp
ve damar hastalıklarına,
felce, böbrek
yetmezliğine ve sinir
sisteminde tahribata yol
açan diyabet,
günümüzde genç-yaşlı
pek çok kişinin korkulu
rüyası. Yaşam boyu
devam eden bu
hastalığın tedavisinde,
birçok hastalıkta
olduğu
gibi sağlıklı beslenme,
ilaçlardan daha etkili
rol oynuyor.
Sağlıklı beslenmenin ilk
adımını ise tabii ki
bilinçli yiyecek seçimi
oluşturuyor.
olmadığının
unutulmaması, gıdaları
seçerken veya ürünler
arasında tercih yaparken
etiket bilgilerinin iyi
okunması, içeriklerin iyi
incelenmesi önem taşıyor.
Alışverişte dikkat
edilmesi gereken
noktalar
Günümüz koşullarında,
hızlı yaşam tarzı ve
zamansızlık sorunu, tek tip
beslenmeye neden oluyor.
Bu nedenle, diyetisyen
Ayça Ilıca’nın söylediği
gibi, “Diyabetli bir kişinin
beslenmesinde çeşitlilik
yapabilmesi için önce
market alışverişi yaparken
sepetinde fark
yaratabilmesi gerekiyor.”
Bununla birlikte light veya
düşük kalorili olarak
adlandırılan gıdaların her
zaman diyabetik ürün
Diyabetlinin
beslenme profili
Diyabette beslenme
profilinin diyabetlinin yaş,
boy, cinsiyet, günlük
fiziksel aktivite, ilaç veya
insülin kullanma şekli göz
önüne alınarak, bir
diyetisyen tarafından
düzenlenmesi gerekiyor.
Kişiye özel bu profil
DİYABETLİNİN
alışveriş
sepeti
MAKRO VİZYON
44
KASIM-ARALIK 2011
hazırlanırken, kişilerin
gereksinimlerinin yanı sıra,
yaşayış tarzları ve besin
tüketim şekilleri de göz
önünde tutulmalı.
Hazırlanan profil,
diyabetliye katı bir diyet
içinde olduğu hissi
vermemeli. Ancak bu
beslenme profilinde
porsiyon miktarları ve
öğün saatleri önemli bir yer
tutuyor. Bunun için de
besin öğelerinin, besinler
içerisindeki dağılımının,
gıdaların içeriklerinin iyi
bilinmesi ve market
alışverişlerinde bunların iyi
kullanılması gerekiyor. D
MAKRO SAĞLIK
Diyabet nedir?
Peki, bir diyabetlinin alışveriş sepetinde
olmazsa olmazları nedir?
Karbonhidratlı besinler:
Tahıllar
Un ve undan yapılmış yiyecekler
Kuru baklagiller
Patates
Proteinli besinler:
Et
Süt ve süt ürünleri
Yumurta
Posa içeriği yüksek olan besinler:
Meyve ve sebzeler
Tam taneli tahıllar
Posalı yiyeceklerle tüketilmek için bolca su
Neden posalı ürünler tüketilmelidir?
• İnsülin ihtiyacını azaltır ve insülin hormonunun daha iyi
çalışmasını sağlar.
• Kan şekeri kontrolünü sağlar.
• Bağırsak çalışmasını düzenler.
• Tokluk hissi vererek kilo kaybı sağlar.
MAKRO VİZYON
46
Diyabet, vücudumuzda
pankreas adlı salgı
bezinin yeterli miktarda
insülin hormonu
üretmemesi ya da ürettiğ
i insulin
hormonunun etkili bir şe
kilde
kullanılamaması durum
unda gelişen ve
ömür boyu süren bir ha
stalık. Bu durumun
sonucu olarak kişi, yediğ
i besinlerden kana
geçen şekeri yani, gluko
zu kullanamaz ve
kan şekeri yükselir (hipe
rglisemi).
Yediğimiz besinlerin, öz
ellikle karbonhidrat
içeren besinlerin, çoğu
vücutta enerji için
kullanılmak üzere gluko
za dönüştürülür.
Midenin arka yüzeyinde
yerleşik bir organ
olan pankreas, kaslarım
ızın ve diğer
dokuların kandan gluko
zu alıp enerji olarak
kullanmalarını sağlayan
“insülin” adı verilen
bir hormon üretir. Besin
lerle kana geçen
glukoz, insülin hormon
u aracılığı ile
hücrelere girer. Hücreler
glukozu yakıt
olarak kullanır. Eğer glu
koz miktarı vücudun
yakıt ihtiyacından fazla
ise karaciğerde, yağ
dokusunda depolanır. Diy
abeti olmayan bir
bireyin kan şekeri düze
yi, açlık halinde 120
mg/dl, tokluk halinde (ye
meğe başladıktan
iki saat sonra) 140 mg/dl
’nin üstüne
çıkmaz. Açlıkta veya tok
lukta ölçülen kan
şekeri düzeyinin, bu de
ğerlerin üstünde
olması, diyabetin varlığ
ının göstergesidir.n
KASIM-ARALIK 2011
MAKRO YAȘAM
Kış
mevsimini hiç
düşünmeden
bol bol yiyerek
ve çok fazla
hareket
etmeden
geçirenler; yaza
yaklaşırken
kara kara
düşünüyor ve kışın
aldığı kilolardan nasıl
kurtulacağının
derdine düşüyor. Ne
dersiniz, buna bir
son vermenin
zamanı gelmedi mi?
Haydi bu kışı 10
adımda, formda
geçirin…
adımda
formda
Kış aylarında günlük
aktivitelerimiz yaza kıyasla
elbette azalıyor,
tükettiğimiz gıdalar
değişiyor ve daha az su
içiyoruz. Bunlar da kilo
almamızda büyük rol
oynuyor. Kış aylarını kilo
almadan geçirmek ve yaza
rahat bir şekilde girmek
isteyenlerse, bakın neler
yapıyor?
1. Pozitif olun
Soğuk ve kapalı kış günlerinde elbette ruh halimizde de
negatiflik söz konusu oluyor. Negatif bir ruh hali ise kişide
yeme isteğini arttırıyor ve sürekli bir şeyler yemeye
başlıyorsunuz. Kötü hava koşullarından olumsuz
etkilenmemeye ve pozitif olmaya çalışarak kilo alımını
engellemeye başlayabilirsiniz.
2. İyi bir kahvaltı…
Metabolizmanızın daha
iyi çalışmasını
istiyorsanız güne
kesinlikle kahvaltı
yaparak başlamalısınız.
Böylelikle hem vücut
direncinizi korumuş
olursunuz hem kilo
kontrolünü sağlarsınız
hem de metabolizma
hızınızın yavaşlamasını
engellersiniz.D
MAKRO VİZYON
48
KASIM-ARALIK 2011
MAKRO YAȘAM
3. Vitaminsiz
kalmayın
Kış aylarında yeterli
miktarda A ve C
vitaminlerinden
almanız
gerekiyor.
Böylelikle
bağışıklık
sisteminizi
güçlendirerek
hastalıklara karşı
daha dirençli
olabilirsiniz. Bu
aylarda bolca
bulunan
turunçgiller,
havuç,
brokoli,
kabak,
Brüksel
lahanası,
yeşil biber,
karnabahar,
mandalina,
maydanoz,
roka, tere ve
mevsim
meyvelerinin
tüketilmesi ile bu
vitaminleri
sağlayabiliriz.
5. Ekmeğin esmeri makbul
Gerek günlerin kısalması gerekse havaların soğuması,
fiziksel aktivitelerin de azalmasına yol açıyor. Lifli
besinlerin tüketiminin azalması, bağırsak
hareketlerini bu aylarda azaltıyor. Bu
nedenle kış mevsiminin vazgeçilmez
yiyeceklerinden kuru
baklagillerin, esmer ekmek, bulgur, kepekli
makarna gibi kepekli gıdaların ve özellikle C
vitamininden zengin sebze ve meyvelerin tüketimine
ağırlık verilmelisiniz.
6. Su hayattır
4. Sıcak
içeceklere dikkat
Yazın sıcaklar nedeniyle bol bol
tükettiğiniz suyu kışın terk etmeyin.
Unutmayın ki su, vücudumuzdaki
bütün metabolik reaksiyonların temel
direği. Kışın su kaybımız daha az
olduğu için susama hissimiz azalıyor,
ancak yine de vücudunuzun suya ihtiyacı
var. Kışın metabolizmanızı çalıştırmak
istiyorsanız günde 8-10 bardak arasında su
tüketmeniz gerekiyor. Aldığımız
her bir kaloriyi
yakmak için suya
ihtiyaç var.D
Soğuk günlerde ısınmak için başlıca
kurtarıcılarımız elbette sıcak içecekler.
Bunların başında da çay ve kahve
geliyor. Ancak çayı ve kahveyi
tüketirken kullandığınız şeker oranı
size kilo olarak dönüyor, unutmayın!
Bu nedenle şeker kullanmamaya özen
göstermelisiniz. Siyah çay yerine bitki
çaylarını ve metabolizmada olumlu
etkileri oldukça fazla olan yeşil çay
tüketimini arttırabilirsiniz. Ayrıca
bitki çaylarınızı tatlandırmak için
şeker yerine bal kullanabilirsiniz.
MAKRO VİZYON
50
7. Az yağlı
yemekler
tercih edin
Kış mevsiminde havalar
soğudukça, vücudumuz ısı
değişikliğine uyum
sağlayabilmek adına
harcadığı enerjiyi
düşürüyor. Bu nedenle
vücuda alınan yağları
yakmak da giderek
zorlaşıyor. Azalan fiziksel
aktiviteye paralel olarak yağ
ve şeker tüketimini
kısıtlamanız, kışı daha
formda geçirmenize
yardımcı oluyor.
KASIM-ARALIK 2011
MAKRO YAȘAM
8. Öğün
atlamayın,
öğünde
abartmayın
Zayıf kalmanın çözümü
yemek yememek değil.
Kesinlikle öğün atlamayın,
ancak öğünlerde yediğiniz
oranı da abartmayın.
Günü 3 ana ve 3 ara öğüne
bölmek, gün içinde fazla
acıkmayı engelliyor, bu da
bir sonraki öğünde fazla
kaçırmanızı engelliyor.
Mide kapasitenizi
düşürüyor ve
metabolizmanızın daha
hızlı çalışmasını sağlıyor. Öğün atlamak, hem bir sonraki
öğünde çok daha fazla acıkmanıza hem de fazla
yediğiniz için mide hacminizin büyümesine sebep oluyor.
10. Her fırsatta hareket edin
Evin içinde ya da dışında fark etmez, soğuğa
aldırmadan mümkün olduğunca hareket
edin. Kışın vücudumuz soğuğa direnç
sağlayabilmek adına daha çok yağ depoluyor
ve bu nedenle de kilo alıyoruz. Kilo almak
istemeyenler her fırsatta hareket etmeli.
Güneşli havaları fırsat bilip, sıkı
giyinerek gün içinde kısa
yürüyüşler yapmayı ihmal
etmeyin. Evin içinde de
televizyon karşısında uzun
süreler oturmak yerine arada bir
evi turlamanızda fayda var.n
9. Atıştırmalık yerine meyve
Kış aylarında gecelerin uzun olması
ve televizyon karşısında geçirilen
zamanın artması, atıştırma
alışkanlığını da
beraberinde
getiriyor. Film
izlerken patlamış
mısır, cips gibi
yiyecekler
tüketmek çok
keyifli ancak
bunlarla
beraber
aldığınız kilolar
da keyfinizi
kaçırıyor. Bu
nedenle abur
cubur
tüketmek yerine
meyve ve lifli gıdalara
yönelmeye özen
gösterin.
MAKRO VİZYON
52
KASIM-ARALIK 2011
MAKRO GÜNCEL
BİZLERİ YAŞAMA HAZIRLAYAN
ÖĞRETMENLERiMiZ
İnsanoğlu dünyaya geldiği ilk andan itibaren çevresiyle
iletişim kurmaya ve öğrenmeye başlar. Aile içi eğitimle
başlayan bu süreç, daha sonra okulda devam eder ve bir
öğretmenin yol göstermesiyle sistemli bir hale gelir. Okulun
ve öğretmenin devreye girmesiyle insan yaşamında
bambaşka bir dönem başlar. Bu bakımdan hepimiz için
öğretmenlerimizin yeri ve önemi farklıdır. Onlara verdiğimiz
üstün değeri göstermek için 24 Kasım Öğretmenler Günü
bir vesile. Büyük-küçük hepimizin yaşamı için bu kadar
önemli olan öğretmenlerimizi bu yıl da unutmayalım.
En önemli ve feyizli
görevlerimiz, milli eğitim
işleridir. Milli eğitim
işlerinde mutlaka
muzaffer olmak lazımdır.
Bir milletin gerçek
kurtuluşu ancak bu
suretle olur.
Atatürk
Dünyanın her yerinde
öğretmenler, toplumun
en özverili ve en
saygıdeğer öğeleridir.
Atatürk
Bir ulusun çağdaş ülkeler
düzeyine erişebilmesi,
eğitim ve öğretimin
kaliteli ve bilimsel
yöntemlerle yürütülmesi
ile mümkün olur.
Kalkınmanın ve bilim,
teknoloji, kültür, sanat ve
sosyo-ekonomik alanlarda
gelişmenin yolu,
eğitimden geçer. Bu
bakımdan öğretmenlerin
yol göstericiliği
yadsınamaz. Çünkü
öğretmenlerimiz eğitim ve
öğretimin temel taşıdır.
Bizleri yaşama hazırlayan
öğretmenlerimiz,
hepimizin hayatında birer
bahar güneşi gibidir. Nasıl
ki bahar güneşi kışın
ayazında donmuş doğaya
yeniden can verirse,
öğretmenlerimiz de bize
eğitimle can verir. Yurdun
çeşitli yerlerinde, kar, kış,
yağmur, soğuk demeden
okuluna giden, İstiklâl
MAKRO VİZYON
Marşı’mızı öğrencilerine
ezberleten ve çocuklarını
hayata hazırlayan engel
tanımaz kişilerdir,
öğretmenlerimiz.
Kaybolmaması gereken
yarınlar uğruna, vatanının
daha güzel günler görmesi
için hava muhalefetini,
çileli olanaksızlıkları
tanımaz, umudunu nerede
olursa olsun yitirmez.
Öğretmenlerimize
duyduğumuz saygı, sevgi
ve şükranlarımızı dile
getirmek için 24 Kasım’ı
fırsat bilmeli ve bu
duygularla, onların ellerini
öpmeliyiz. Okulu bitirip
hayata atıldığımız zaman,
bizi bu günlere hazırlayan
öğretmenlerimizi
hatırlamak, ziyaret etmek
ya da bir telefon, kart veya
mektupla hatırlarını
sormak onlar için en
büyük ve en değerli
armağan olacaktır.n
54
KASIM-ARALIK 2011
Milletleri kurtaranlar
yalnız ve ancak
öğretmenlerdir.
Öğretmenden, eğiticiden
mahrum bir millet, henüz
bir millet adını alma
yeteneğini
kazanamamıştır.
Atatürk
MAKRO GÜZELLİK
Makyaj
önerileri
Güzel makyaj yapmak, hoşumuza
giden makyaj örneklerini aynen
uygulamak değildir. Önemli olan,
sizin yüz yapınıza uygun makyajı
tercih etmenizdir.
Makyaj altı
Makyaja başlamadan önce
ilk yapılması gereken cilt
temizliğidir. Cilt tipinize
uygun bir temizleyici ile
arındırdığınız cildiniz
daima kuru ve net
olmalıdır.
Sağlıklı görünümün
yolu, allık
için en uygun deneme
bölümü çene çizginizdir. Bu
bölgeye gün ışığında
fondöten sürerek sizin için
en uygun rengi seçebilirsiniz.
Diğer uygulamalara
geçmeden önce fondötenin
cildinize iyice oturması için
bir süre bekleyin.
Fondötenle
başlayalım!
Pudranın etkileri
Fondöten, makyajın temel
kuralı olarak, tüm yüzü
renklendirme işlemine
hazırlar. Makyajın ilk ve
atlanılmaması gereken
aşamasıdır. Kullandığınız
fondötenin yapısı ve rengi,
cildinizin tipine ve rengine
uygun olmalıdır. Cildinizi
kusursuz gösterirken, doğal
görünüm sağlayacak
fondöten rengini bulmak
Yüzünüzdeki parıldamayı
azaltmak ve çok yağlı olan
bölgeyi kapatmak için
kullanılır. Cildinize mat bir
görünüm verir.
Fondötenden sonra
fondöteni sabitlemek için
pudra uygulamak isterseniz
saydam renkleri tercih
ederek, fırçayla özellikle
yüzünüzün orta bölgesine
önem verebilirsiniz.
MAKRO VİZYON
Allığın yüzünüze neşeli,
sıcak ve mutlu bir
görünüm vereceğini
aklınızdan çıkarmayın.
Allık ayrıca, cilde canlılık
kazandırır. Göz ve
dudaklar arasındaki renk
dengesini sağladığı için
seçtiğiniz allık renginin ruj
renginizle uyumuna özen
gösterin. Yapacağınız yanlış
ton seçimleri komik
görünmenize sebep olabilir.
Yaptığınız göz makyajı,
kahve yani toprak tonlarını
içeriyorsa kullandığınız
allık da bu tonlarda olmalı.
Eğer esmer bir kadınsanız,
kiremit tonda allık tercih
etmelisiniz. Allık
uygularken, zoraki bir
56
KASIM-ARALIK 2011
Yüzünüzdeki
parıldamayı azaltmak
ve çok yağlı olan
bölgeyi kapatmak için
pudra kullanabilirsiniz.
Pudra cildinize mat bir
görünüm verir.
Göz makyajı
Etkileyici bakışların sırrı,
etkileyici bir göz
makyajından geçer. Bunun
için de göz makyajınızda
püf noktalar son derece
önemli bir yer teşkil ediyor.
Rimelle
derinleşen gözler
formlarda satışa sunuluyor.
Ama en kullanışlı olanları,
kompakt pudra şeklinde
olanları. Gözkapaklarına
far sürmek için küçük ve
ince bir fırça veya sünger
bir aplikatör
kullanabilirsiniz. Burunla
gözün birleştiği yere far
sürülmez. Bunun tek
istisnası, gözlerin birbirine
çok yakın olmasıdır. Farın
göz rengini gölgelememesi
için açık renk gözlere koyu
renk, koyu renk gözlere ise
açık renk far sürmek
gerekir.
Göz makyajı yapıldıktan
sonra göze derinlik ve
anlam vermek için rimel
uygulayabilirsiniz.
Kirpiklerinizi
şekillendirirken rimeli
tek seferde kökten uca
doğru, tarayarak sürün.
Uçlara tekrar tekrar
sürmek, bazı ürünlerde
kirpik uçlarında
topaklanmaya sebep
olabilir. Unutmayın ki
rimelin amacı, gözlerinizi
aydınlık göstermektir,
kirpiklerinizi ağırlaştırmak
değil.
Dudak makyajı
Gözlerin yanında dudaklar
da makyajın vurgulanması
ve ön plana çıkarılmasında
önemlidir. Dudaklarınızın
güzel görünmesini
istiyorsanız her şeyden
önce kurumuş ve çatlamış
olmalarını engellemelisiniz.
Bunun için yanınızda bir D
Rengarenk
göz farları
Göze biçim ve derinlik
veren göz farları, far
seçiminize ve uygulama
şeklinize göre gözleri daha
iri ya da küçük gösterebilir.
Farlar piyasada farklı
Eyeliner ve göz
kalemi kullanımı
Göz kalemi ve eyeliner,
gözlerinize anlam
kazandırır. Gözlerinizi
belirginleştirmek isterseniz,
alt göz kapağınıza
kirpikleriniz boyunca ince
bir çizgiyi göz renginizden
daha koyu renkteki
bir kalemle çekebilirsiniz.
Göz üzerine tek seferde
çekilen eyeliner, yüze sert
bir ifade verir. Bu ifadeyi
istemiyorsanız düz bir fırça
yardımıyla üzerinden
geçmeniz gerekir. Eğer
küçük gözlere sahipseniz
göz kalemini kullanırken
göz içine açık beyaz renkte
bir kalem, dış kısmına
siyah kalem
kullanabilirsiniz.
MAKRO VİZYON
57
KASIM-ARALIK 2011
MAKRO GÜZELLİK
gülümseme ile
yanaklarınızı ve
elmacık kemiklerinizi
ortaya çıkartıp o bölüme
allığı uygulamalısınız. Bu
gülümseme sırasındaki
en şişkinyüksek yanak
noktanızdan
yanlara,
elmacık
kemiklerine
ve kulağınıza
doğru allığı dağıtarak
sürmek, birçok yüz tipinde
işe yarar. Allığı ayrıca
çenenizin üstünde,
burnunuzun yan
taraflarında ve alnınızın iki
yanında kullanabilirsiniz.
Göz makyajı yaptıktan
sonra gözünüze
derinlik ve anlam
vermek için rimel
uygulayabilirsiniz.
Kirpiklerinizi
şekillendirirken rimeli
tek seferde kökten uca
doğru, tarayarak sürün.
MAKRO GÜZELLİK
çatlak kremi (lip stick)
taşımanız ve gerektiğinde
sürmeniz yeterli olacaktır.
Makyaja başladığınızda
dudaklarınız çatlak
olmamalı çünkü çatlak
dudaklarda, ruj tabaka gibi
kalkar ve çok kötü
görünür.
Dudak makyajında
kullanabileceğiniz başlıca
malzemeler, dudak kalemi,
ruj ve parlatıcıdır. Dudak
kalemi rujun kalıcılığını
arttırması bakımından
önemli. Dudaklarınız için
dudak kalemi kullanmak
isterseniz, fondöteninizi
sürerken dudaklarınıza da
sürün, fazlalığı bir kâğıt
mendille alın ve dudak
çevresini kalemle çizdikten
sonra ruju sürün. Ruj
sürmeden önce kalem
uygulamanız hem rujun
taşmasını engeller hem de
dolgun bir görünüme sahip
olabilirsiniz. Rujunuzun
rengi ile kalemin renginin
birbirinden çok farklı
renkler olmamasına özen
gösterin. Dudaklarımıza
renk vermesi için
kullandığımız rujlar, çeşitli
renklerde ve formlarda
olabilir. Rujun uzun süre
kalıcı olmasını istiyorsanız
sürmeden önce dudağınızı
kalemle hafifçe boyayın.
Eğer bu tekniği
kullanacaksanız, koyu bir
dudak kalemi rujunuzun
rengini koyu gösterir. Açık
bir renk istiyorsanız açık
renkli bir dudak kalemi
kullanmalısınız. Rujun
rengine gelince; modadan
önce kendinize, yaptığınız
makyaja ve gideceğiniz yere
uygun olmasına dikkat
edin. Gündüz, fazla iddialı
renklerden kaçının, dudak
renginizden biraz daha
koyu ya da biraz daha açık,
doğal renkleri tercih edin.
Dudak parlatıcısı ise
dudaklarınızın daha parlak
görünmesini sağlar. Dudak
parlatıcıları eğer tüm
dudağa uygulanacaksa tek
Gündüz fazla iddialı
renklerden kaçının.
Dudak renginizden
biraz daha açık ya da
biraz daha koyu, doğal
renkleri tercih edin.
MAKRO VİZYON
58
KASIM-ARALIK 2011
başına uygulanabilir. Eğer
bir ruj ile beraber
kullanılacaksa belli
noktalara uygulanmalıdır.
Bunun dışında eğer rengi
olmayan bir parlatıcı
kullanıyorsak bunu da tüm
dudağa uygulayabiliriz.
Sarışınlar için
makyaj önerileri
Sarışın olmak pek çok
kadın için bir avantaj
olarak görülür ancak
sarışınlar için de, özellikle
makyaj söz konusu
olduğunda bazı
dezavantajlar var.
Bunlardan en önemlisi,
sarışınların genellikle daha
hassas bir cilde sahip
olmaları ve makyajsız daha D
MAKRO GÜZELLİK
solgun görünmeleridir. Bu
sebeple sarışınların özellikle
makyaj malzemesi ve rengi
seçerken daha dikkatli
olmaları gerekir.
Neredeyse tüm renkleri
teninin kaldırabilmesi,
sarışın olmanın avantajları
arasındadır. Fakat çok açık
renkler solgun görünüme
neden olabilir. Bu yüzden
orta tonlarda renkler
kullanmak en avantajlısıdır.
Tek bir hamleyle
gözlerinizi vurgulamak
istiyorsanız kahve veya
bronz tonlarda bir eyeliner
kullanabilirsiniz. Tabi ki
rimel sürmeyi de
unutmamalısınız. Yumuşak
renklerde bir ruj seçimi
sizin için en iyisi. Gece
eğlencelerinde veya iş
toplantılarında daha koyu
renkleri, can alıcı kırmızı
veya fuşya tonlarını da
teninizle güzel bir uyum
içinde kullanabilirsiniz.
Günlük hayatınızda ise
pastel tonlardan
vazgeçmeyin.
Kumrallar için
makyaj önerileri
Nüfusumuzun büyük oranı
Nüfusumuzun büyük
oranı kumrallardan
oluşuyor. Bu nedenle
kumrallar Türk tipi
olarak tanımlanır.
Kumralların en büyük
avantajı, yüzlerinin ve
saç renklerinin
mükemmel uyumu.
kumrallardan oluşuyor. Bu
nedenle kumrallar, Türk
tipi olarak da tanımlanır.
Fakat saç ve ten rengi aşağı
yukarı aynı olsa da göz,
burun ve yüz şekli herkeste
farklı. Yüzünüzün ve saç
renginizin mükemmel
uyumu, sizin en büyük
avantajınız. Bu nedenle göz
makyajınıza başladığınızda
ilk olarak kirpik diplerinize
kahverengi bir far
uygulayın. Bunun yanında
kahve, gold kahve, zeytin
yeşili renklerini siyahla
kombine edebilirsiniz.
Dumanlı gözler (smokey
eyes) sizin için uygundur.
Böylelikle hem göz
renginizi ön plana
çıkarabilir hem de
etkileyici bakışlara sahip
olabilirsiniz.
Ruj seçimi, açık kumrallar
ve koyu kumrallar arasında
farklı olmalıdır. Koyu
kumrallar için kırmızı ve
açık pembe renkler, açık
kumrallar için ise
pembenin her tonu ile
uygulanabilecek bir ruj,
etkileyici görünüm
sağlayabilir. Dudaklarınızın
ön planda olmasını
istiyorsanız kavuniçi tam
size uygun bir renk fakat
hafif bir dudak makyajı
istiyorsanız kızıl kahve
tonlarını tercih
edebilirsiniz.
Kızıllar için
makyaj önerileri
Büyüleyici ve bir o kadar
da gizemli saç renginizle
oldukça iddialısınız fakat
MAKRO VİZYON
60
KASIM-ARALIK 2011
bu yeterli değil;
makyajınızla da bu
iddianızı ortaya
koymalısınız. Tabi ki
bahsettiğimiz daha çarpıcı
ve sert renkler değil. İddialı
görünümünüzü doğal bir
makyajla
bütünleştirmelisiniz. Nasıl
mı?
Kızıl saçlar size yeterince
renkli bir görünüm sağlar.
Makyajınızla daha renkli
olmanın bir anlamı yok.
Doğal renkleri kullanmanız
çok daha kaliteli bir
görünüm sergilemenizi
sağlar. Boz kahve, kestane,
bej, kiremit, bal, altın sarısı
ve kızıl kahve gibi doğal
renkler kullanmak, sizin
için etkileyici bir seçim
olacaktır. Buğulu bir
görünüm istiyorsanız siyah
maskara ve eyeliner yerine
kahve ya da kızıl kahve
maskara tercih
edebilirsiniz. Kahve, koyu
yeşil, altın ve bronz
renklerde far kullanmanız
teninizle de uyumlu bir
bütün sağlayacaktır.n
MAKRO SAĞLIK
Her geçen yıl artan
cilt kanseri vakaları,
benlerimizi daha
yakından tanımamız
gerektiğini bizlere
gösteriyor. Özellikle
yaz aylarında,
güneşe daha fazla
maruz kalan
benlerinizdeki
değişiklikleri
gözlemleyip cilt
kanserine karşı
önlem almak
elinizde.
Risk grupları
l Çok sayıda beni olanlar
l Doğuştan büyük beni
olan kişiler
l Ailesinde cilt kanseri
geçmişi olanlar
l Güneş hassasiyeti olanlar
l Yoğun güneş ışığına
maruz kalanlar
l Açık tenli kişiler
BENLERİNİZİ
TANIYOR MUSUNUZ?
Ben nedir?
Benler, vücudun her
yerinde oluşabilen,
genellikle kahverengi
tonlarında oval ve
yuvarlak oluşumlardır.
Deriye rengini veren
melanosit adı verilen
hücrelerin bir araya
gelmesiyle oluşan benlerin
büyük bir kısmı, genetik
olarak önceden
belirlenmiştir. Doğuştan
olan benler olduğu gibi,
gençlik döneminde ortaya
çıkan benler de vardır.
Görünüm açısından
doğuştan gelen ve
sonradan oluşan benler
birbiriyle benzerlik
gösterir. Büyük çaplı
benlerin her zaman
kontrol altında tutulması
gerekir çünkü bu benler
kanser için çok daha
risklidir.
Eğer bir ben, şeklinde,
Riskli benler
renginde veya
Vücudumuzda bulunan
benler, hızlı bir şekilde
renk, boyut ve şekil
değiştirdiğinde ya da
bende kanama, şişme,
ağrı ve kaşıntı
olduğunda o benin bir
risk taşıdığını düşünmeli
ve mutlaka uzman bir
doktora görünmeliyiz.
Eğer doktor benin
şüpheli olduğunu
düşünürse, cerrahi
yöntemlerle ben çıkartılır
ve tetkik edilir.
Çıkarılan bu ben kişi
için herhangi bir tehlike
oluşturmaz. Aksine daha
sonra doğabilecek çok
büyük sorunların
önceden önlemi alınmış
olur.
MAKRO VİZYON
boyutunda hızlı bir
değişikliğe uğruyorsa,
kanıyorsa, kaşınıyorsa,
ağrıyorsa kanser olma
olasılığı nedeniyle
sorun olabilir.
62
KASIM-ARALIK 2011
Kanser riskini
azaltmak için…
l Güneşten iyi
korunmalıyız.
l Var olan benlerimize sık
sık bakmalı ve herhangi
bir değişim olup
olmadığını kontrol
etmeliyiz.
l Güneşten korunmalıyız.
Kısa sürede yüksek
güneş maruziyetinden
kaçınmalı ve güneş
yanıkları oluşmasını
kesinlikle engellemeliyiz.
l Saçlı deri, ağız içi ve
tırnak yatağı gibi benin
nadir görüldüğü yerlerde
çıkan benlerimizle ilgili
derhal bir uzmana
başvurmalıyız.n
MAKRO KONUK
almak, sonra buraya gelip
oyunculuk yapmaktı.
Ağabeyim Sinema
Televizyon Bölümü
mezunu. Reklamlardan
sonra son finallerime
hazırlanırken kendimi dizi
setinde buldum.
Ö Z G E
Ö Z P İ R İ N Ç C İ
Hayal kurmaktan
hayatımın hiçbir
alanında vazgeçmedim
Oyunculuk serüveni nasıl
başladı?
Biraz klişe olacak ama, ben
hep oyuncu olmak
istiyordum. Annem
İngilizce öğretmeni, babam
Filoloji mezunu. Benim
hep daha ciddi işler
yapmamı,
güvenebilecekleri, gözleri
arkada kalmayacak bir
meslek sahibi olmamı
istediler. Sabancı
Üniversitesi’nde Yönetim
Bilimleri okumaya
başladım. Son senemde
Erberk Ajans’a kaydoldum.
Oyunculuk serüvenim
reklamlarla başladı
diyebilirim. Benim amacım
üniversiteyi bitirdikten
sonra New York’ta,
ağabeyimin yanında eğitim
Yeni televizyon döneminin açılmasıyla
beraber pek çok yeni dizi ve karakter de
hayatımıza girdi. Bu projeler arasında
belki de en iddialı olanlarından biri “Al
Yazmalım”. Diziyle ilgili şimdilik alınan
tepkiler olumlu. Hikayenin yıllardan beri
içimize işleyen gerçekliği ve samimiyetini
yepyeni yüzlerle vermek çok zor olsa da
altından kalkılmış gibi görünüyor. Biz de
bu dönemin “Asiye”si Özge Özpirinçci’yi
sayfalarımıza konuk ediyoruz. Son yılların
en önemli ekran yüzlerinden biri olan
Özpirinçci, 2007 yılından beri ekranlarda
olan bir isim. Rol aldığı reklam filmleri ve
dizilerle dikkat çeken oyuncu sinema
filmlerinde de rol aldı. Veda ve Anadolu
Kartalları…
MAKRO VİZYON
64
KASIM-ARALIK 2011
Oyuncu olduktan sonra
ailenizin tepkisi ne oldu?
Annem reklamlar
döneminden beri beni
destekledi. Babam ilk başta
bunun bir hobi olduğunu
düşündü. Keyif için
yaptığımı veya bir heves
olduğunu sandı. Baktı ki
ben bu konuda ciddiyim ve
kendime yatırım yapmak
istiyorum, bana destek
olmaya başladı.
Ağabeyinizle aynı
meslekten olmanızın
avantajları oluyor mu?
Oyunculuğunuzu
beğeniyor mu?
Ailem de ağabeyim de beni
hep teşvik ediyordu.
İlkokuldayken onun kısa
filmlerinde oynuyordum.
Bir defa kurban
rolündeydim, saçıma
ketçap sürmüştü,
bitlenmiştim. Ben
ağabeyimin deneğiydim.
Bana makyajlar yapıyordu.
Biz ciddi ciddi film
çekiyorduk; yapımcımız
babamdı, senarist de
ağabeyim. Evde küçük bir
set kurmuştuk. D
MAKRO KONUK
Oyunculuğa dair en
büyük hayaliniz nedir?
Türkiye ile sınırlı kalmak
istemiyorum. Yurtdışındaki
havayı solumak isterim.
Başka bir kültürle, başka
şartlar altında çalışmayı
istiyorum. Bu bir
Hollywood filmi de
Bollywood filmi de olabilir.
Hayatta her şeyi olmak
istersiniz ama olamazsınız.
Ama bir rolü canlandırarak
bunu yapabilirsiniz. En çok
da tiyatroda yer almak
istiyorum. Bu alanda
kendimi geliştirebileceğim
eğitimi almak istiyorum.
Kendinizi nasıl bir role
daha yakın
görüyorsunuz?
Sanırım komediye daha
yakınım. Bir insanı
ağlatmak kolay, güldürmek
zor. Sinemada ise saman
altından su yürüten, aklı
kötü çalışan bir karakteri
canlandırmak isterdim.
‘Al Yazmalım’ projesinde
sizi etkileyen ne oldu?
‘Asiye’ karakteri önceden
oynadığım karakterlere
benzemiyor. Gelen diğer
projelerle kıyasladığımda;
beni en çok
heyecanlandıran iş ‘Al
Yazmalım’ oldu.
Daha önce Türkan Şoray
ve Kadir İnanır gibi iki
usta oyuncunun
canlandırdığı karakterleri
yeniden hayata
geçirmenin zor yanları
var mı?
Zor değil ama insana çok
fazla sorumluluk yüklüyor.
Hele ki bu isim Türkan
Şoray gibi Türk
sinemasının fenomen bir
oyuncusuysa… Bu beni
hem heyecanlandırıyor,
hem de çok çalışmama
vesile oluyor.
Hayal kurmaktan
hayatımın hiçbir alanında
vazgeçmedim ama sadece
hayal kurmanın yeterli
olmadığını bildiğim için de
çok çalıştım ve çalışmaya
devam edeceğim.
“Anadolu
Kartalları”
hakkında…
Türk Hava Kuvvetleri’nin
100. kuruluş
yıldönümünde, başrollerini
Engin Altan Düzyatan,
Çağatay Ulusoy, Özge
Özpirinçci, Hande Subaşı,
Alpay Atalan, Alper
Saldıran, Ekin Türkmen ve
İsmail Filiz’in paylaştığı
“Anadolu Kartalları” filmi
28 Ekim 2011 tarihinde
vizyona girdi. Türk
Sineması’nın değerli ve
deneyimli
yönetmenlerinden Ömer
Vargı’nın çektiği Anadolu
Kartalları filminin genç
kuşak oyunculardan
oluşan kadrosuna, İlhan
Şeşen, Şevket Çoruh,
Ediz Hun, Ayşe
Tunaboylu, Filiz Taçbaş ve
Tuncay Beyazıt gibi
deneyimli oyuncular da
eşlik ediyor. Çekimleri 8
haftalık yoğun bir
çalışmayla Konya, İzmir,
Eskişehir, Ankara ve
İstanbul’da
gerçekleştirilen Anadolu
Kartalları filmi, beş genç
teğmenin savaş uçağı
pilotu olmaya
hazırlanırken yaşadıklarını
anlatıyor. Onur, Ayşe,
Mustafa, Tunç ve Fatih’in
dostlukları, rekabetleri,
acıları ve azimleri onları
hedeflerine adım adım
yaklaştırırken; Uluslararası
Anadolu Kartalları
Tatbikatı bu beş arkadaşın
yaşamlarında çok farklı bir
deneyim olacaktır.
Son günlerin en çok
tercih edilen
oyuncularından birisiniz.
Kısa sürede böyle bir
yükseliş bekliyor
muydunuz?
Hayır beklemiyordum.
Benim için önemli olan;
istediğim rolleri, beraber
çalışmaktan keyif aldığım
oyuncularla, projesinin
arkasında duran
yapımcılarla hayata
geçirmek.
Hayallerim vardı kafamda,
ama hiçbir zaman hiçbirine
tutulmadım. Kendime
güveniyordum ve şansımın
da yaver gitmesiyle güzel
projelerde yer aldım. Ben
oyunculuk kariyerinin
zaten çok başındayım.
MAKRO VİZYON
66
KASIM-ARALIK 2011
Çocukluğunuzda
izlediğiniz filmlerden, sizi
büyüleyen figürler var
mı?
Abim sinema delisi olduğu
için evde 450 tane VHS
kaset var. Yabancı filmlerle
büyüdüm. Leon’dan çok
etkilenmiştim. Natali
Portman’ı gördüm, “Bu
olacağım!” dedim. Abim
bana Matilda derdi o
zamanlar.
Kendinizi iyi hissetmek
için neler yaparsınız?
Kulağıma müziğimi takar,
sahilde yürüyüşe çıkarım.
Yalnız kalmayı bir tek o
zaman seviyorum. Sahilde
yürürken etrafıma
bakıyorum, insanları,
köpekleri izliyorum. Hele
bir de hava güzelse, şortum
ve tişörtümle yürüyor ve
terliyorsam en mutlu insan
ben oluyorum. Çok
Polyanna gibi geliyor
kulağa ama gerçekten böyle
hissediyorum. Spora
gitmek de aynı hissi
veriyor.n
MAKRO SAĞLIK
Sık görülen fakat tanı
konulması genellikle
uzun süren bir
hastalık olan guatrın
oluşturduğu
şikayetler, genellikle
birçok hastalıkla
karıştırılıyor. Aslında
tiroid bezinin
büyümesi olan
guatrın tedavisinde
erken teşhis büyük
önem taşıyor.
Özellikle ani kilo alıp
veren kişilerin guatr
konusunda çok
daha dikkatli olması
gerekiyor.
Guatr nedir?
Boynun ön bölgesinde,
nefes borusunun hemen
önünde bulunan bir iç salgı
bezi olan troid bezi,
yaşamamız için gerekli
kimyasal ve fiziksel olayları
düzenlemekle görevli bir
bez. Bu görevlerini yapmak
için iyot depolayan tiroid
bezinin iltihaplanması ya
da aşırı büyümesi sonucu
işlevlerini tam olarak
yapamaması neticesinde,
guatr adı verilen hastalık
ortaya çıkıyor.
Guatr, tiroid bezinin
iltihaplanma ve kanser
dışındaki aşırı büyümesine
verilen isim ve guatr
hastalıklarını 3 gruba
ayırmak mümkün:
1. Tiroid bezinin az
hormon salgıladığı
MAKRO VİZYON
durumlar (hipotiroidi
hastalığı).
2. Tiroid bezinin fazla
hormon salgıladığı
durumlar (zehirli guatr).
3. Hormon dengesizliği
olmayan guatr hastaları.
Guatrın nedenleri
İyot eksikliği (toprakta ve
besinlerde) ve guatr yapıcı
bazı yiyeceklerin (kara
lahana gibi) fazla
tüketilmesi, guatrın D
Her guatr
tedavisinin ameliyat
gerektirmemesinin
yanında, iyileşmesi
mümkün olan bir guatr
giderek geciktirilirse ya
da ilaç tedavisine
cevap alınamazsa
cerrahi müdahale
gerekebiliyor. 68
KASIM-ARALIK 2011
MAKRO SAĞLIK
nedenleri arasında başı
çekiyor. Ayrıca tiroid
bezinin iltihaplanması,
nodüller, tümör ve
kanserler de guatra neden
olabiliyor. Bu nedenlere
genetiksel yatkınlık da
eklenebiliyor. Tiroid bezi
iyot elementini kullanarak
hormon üretiyor. Bu
elementin eksik olduğu
durumlarda guatr daha çok
görülüyor.
Guatr tedavisi
Guatrın tedavisinde
3 farklı çeşidi için farklı
tedavi yolları izlenir.
Hormon yetersizliği olan
guatr hastalarına bu
hormon ilaç şeklinde
verilir. Hormon fazlalığı
olan hastalara ise hormon
yapımını engelleyecek
ilaçlar verilir. Hormon
seviyesi normale inince
ameliyat veya radyoaktif
iyot ile nihaî tedavi yapılır.
Hormon dengesizliği
olmadığı ama tiroid
bezinde nodüllerin olduğu
durumda da genellikle
ameliyat gerekir.
Guatrda en iyi tedavi
sonucunu almak, erken
teşhisle mümkün oluyor.
Geç kalınması durumunda
hastalık ilerliyor ve tedavi
çok daha zor bir hal alıyor.
Her guatr tedavisinin
ameliyat
gerektirmemesinin
yanında, iyileşmesi
mümkün olan bir guatr
giderek geciktirilirse ya da
ilaç tedavisine cevap
alınamazsa cerrahi
müdahale gerekebiliyor.
Bir guatr hastasını ameliyat
etmek için dört sebep
karşımıza çıkıyor:
l Boynunda büyümüş
guatrın oluşturduğu estetik
problem
l Büyümüş guatrın ya da
nodüllerin yemek
borusunu ve soluk
Guatrın belirtileri
Guatrın belirtilerinin diğer pek çok has
talıkla
karıştırıldığını daha önce söylemiştik. Bu
belirtileri şöyle sıralayabiliriz:
1. Kalp atımlarının çok yüksek veya çok
düşük
olması (60 altı veya 100 üstü)
2. Boyunda sıkışma ve gerilme hissi
3. Terleme ve saç dökülmesi
4. Aniden aşırı kilo alıp verme
5. Ciltte dökülme, kuruma veya mat bir
görünüm
6. Ani sinir atakları veya gün içinde uyu
klama
7. Bacaklarda şişlik
8. Soğuğa veya sıcağa karşı tahammülsüz
lük
9. Kabızlık, ishal veya karında ağrı ata
kları
10. Unutkanlık ya da depresyon hissi
Eğer bu sorunlardan en az 4 tanesiyle kar
şı
karşıyaysanız bu konuda mutlaka bir uzm
ana
başvurun ve şikayetlerini dile getirin.
borusunu
sıkıştırmalarından
kaynaklanan şikâyetler
l Büyümüş guatrın
hormon dengesizliği
yapması
l Guatrda kanser tespit
edilmesi veya kanser
şüphesi
tekrarlayıp
tekrarlamayacağı geliyor.
Ancak maalesef guatr
tekrar eden bir hastalıktır.
Hormon eksikliği ilaçlarla
giderildikten sonra hastalık
tekrar edebilir. Bazen
nodüller ilaçlarla
geriledikten sonra tekrar
büyüyebilir. Bu durumda
hasta tekrar tedaviye alınır.
Ameliyat edildikten sonra
Guatr tekrar
edebilen bir
hastalıktır
Guatr ameliyatı olacak
kişilerin en çok merak
ettiği konuların başında,
tabi ki, hastalığın
MAKRO VİZYON
70
KASIM-ARALIK 2011
da guatr tekrar edebilir.
Özellikle çok sayıda
nodülü olan guatr
hastalığında geride
bırakılan tiroid dokusunda
da nodül kalmışsa zamanla
bu nodüller büyüyüp
guatrın tekrar etmesine yol
açabilir. Bu sebeple ilk
başta ameliyatı, hastalığa
uygun planlamak
gerekiyor.n
MAKRO YAȘAM
Ne kadar çevrecisiniz?
Dünyamız giderek
kirleniyor!
Kirlenmeyi
azaltmak ve
yaşadığımız
dünyayı korumak
için herkesin biraz
gayret göstermesi
şart. Günlük
hayatta dikkat
edilecek birkaç
ayrıntı, yaşadığımız
gezegenle ilgili
bireysel
sorumluluklarımızı
az da olsa yerine
getirmemizi
sağlayabilir.
Geri dönüşüm
kutuları
olduğu kadar doğa
tarafından yok edilmesi de
zor olan bir maddedir.
Bunun için alışverişlerde
plastik poşet yerine çoğu
firmanın da kullanmaya
başladığı doğada kolay
çözünebilen poşetleri tercih
etmelisiniz. Ya da kendiniz
için bir alışveriş çantası ya
da file hazırlayabilir ve her
zaman yanınızda
taşıyabilirsiniz. Bu şekilde
evinizde ve alışverişinizde
plastik yerine geri
dönüşümlü malzemeler ya
da uzun vadeli çözümler
kullanarak çevreye verilen
zararı azaltabilirsiniz.
Ofiste ya da evinizde kağıt,
cam ve metal atıkları ayrı
ayrı biriktirerek ilgili
firmalara teslim edebilir
veya belediyelerin bu
kapsamdaki atıkları
topladıkları kutuları
kullanabilirsiniz. Pil, cam
ve plastikler için de aynı
şey geçerli. Onları çöpe,
sokağa veya denize atmak
yerine atık toplama
kutularına atarak doğaya
iyilik yapabilirsiniz.
Plastik yerine
doğal kullanım
Plastiği hayatımızdan
çıkarmak doğaya
yapacağımız en büyük
yardımlardan biridir.
Çünkü plastik dayanıklı
MAKRO VİZYON
Hesaplı
enerji tüketimi
Enerji tasarruflu bir ampul,
standart ampullere oranla
ortalama yüzde 80 daha D
72
KASIM-ARALIK 2011
Plastiği hayatımızdan
çıkarmak doğaya
yapacağımız
en büyük
yardımlardan biridir.
MAKRO YAȘAM
fazla tasarruf sağladığı ve
yaklaşık altı kat daha uzun
süre dayandığı için
evinizde veya ofisinizde
enerji tasarruflu ampulleri
kullanmanızda yarar var.
Elektronik aletlerin
bekleme modundayken
bile elektrik tükettiğini
unutmayın. Bu nedenle
onları kullanmadığınız
zamanlarda güç
kaynaklarından kapatarak
gereksiz elektrik tüketimini
engelleyebilirsiniz. Ayrıca
beyaz eşya satın alırken
enerji performansı A veya
A+ olan ürünleri tercih
etmeniz, daha az enerji ve
su tüketmenizi
sağlayacaktır.
Çamaşırlarınızı yıkarken
çevrede kolayca
çözünebilen deterjanları
tercih etmelisiniz. 40
derece yerine 30 derece ile
yıkamak arasında,
çamaşırlarınız için fazla
bir fark olmayabilir. Ancak
yaptığınız bu enerji
tasarrufu
ile doğa
ve
yeşili
korumaya büyük katkı
sağlayabilirsiniz. Ayrıca
elektrik faturalarınız azalır
ve giysilerinizin rengi
çabuk solmaz.
Ekolojik
ürün kullanımı
Temizlik malzemelerinizi
ekolojik ürünlerden
seçebilirsiniz. Böylece
doğaya ve yeşile daha az
zarar vermiş olursunuz.
Aynı şekilde kozmetik
alışverişinde organik
serilere yer vermeniz, hem
kendi sağlığınız hem de
doğa dengesi için faydalı
olacaktır.
Enerji tasarruflu bir
ampul, standart
ampullere oranla
ortalama yüzde 80 daha
fazla tasarruf sağladığı
ve yaklaşık altı kat daha
uzun süre dayandığı için
evinizde veya ofisinizde
enerji tasarruflu ampulleri
kullanmanızda
yarar
var.
Elektronik
ürün seçimi
Dizüstü bilgisayarlar,
masaüstü PC veya Mac’lere
kıyasla yüzde 90 daha az
enerji tüketir. Bilgisayar
alırken bu ayrıntıya dikkat
edebilirsiniz. Ayrıca cep
telefonu ve bilgisayar
kaynaklı elektronik atıklar,
büyüyen bir çevre
problemine neden
oluyor. Bu
sebeple
“modası
geçti” gibi
pazarlama
MAKRO VİZYON
74
KASIM-ARALIK 2011
kampanyalarına
aldanmamalı ve elektronik
aletlerinizi mümkün
olduğu kadar uzun süre
kullanmalısınız.
Yeşil bilinç
Daha güzel bir dünya için
bireysel olarak
yapılabilecek pek çok şey
var. Bunun yanında
ülkemizde bulunan sivil
toplum örgütleriyle irtibat
kurarak çevreyi koruma
konusunda daha çok
aydınlanabilir ve gönüllü
olarak hizmet de
edebilirsiniz.n
MAKRO GIDA KÜLTÜRÜ
Beslenme düzeninde
vücudunuz için
gerekli gıdaları
tüketmek büyük
önem taşıyor.
Özellikle bağırsak ve
kiloyla ilgili
problemler
yaşayanların lifli
besinlere daha çok
yönelmesi şart.
Unutmayın, tahıl,
meyve, sebze gibi
besinlerde bulunan
lifler vücudunuzu
süpürerek temizliyor.
Kalbinizin dostu
Besinsel lif, vücudun
sindiremediği kompleks
karbonhidratlar olarak
biliniyor. Suda eriyen ve
erimeyen olarak iki türlüsü
olan liflerin suda eriyenleri,
bağırsakları düzenli olarak
çalıştırarak ilk başta
kabızlık sorununu ortadan
kaldırıyor. Bağırsakları
harekete geçirdikleri için de
‘vücudun süpürgesi’ olarak
tanımlanıyorlar. Et, balık
ve süt gibi gıdalarda lif yok
ancak tahıl, meyve, sebze,
yani toprakta yetişen
gıdaların her biri lifli. Peki,
lif neden bu kadar önemli?
İşte cevapları…
Yeterli miktarda besinsel lif
tüketimi yaparsanız
kalbinizi de korumuş
olursunuz. Yapılan
araştırmalar, günde 12 ila
33 gram lifin, kan
basıncını düşürebileceğini,
kan-kolesterol seviyelerini
daha iyi hale getireceğini
gösteriyor. Diyete eklenen
her 10 gram lif, kalp
hastalığından ölme riskini
yüzde 27 azaltıyor.
Vücut
harekete geçiyor
Besinsel liflerin tüketimi
arttıkça bağırsakların da
çalışma hızı artıyor. Tam
tahıllı ekmek veya esmer
pirinç gibi tam tahıllı
yiyeceklerle çözülemeyen
lifler tüketebilirsiniz. Bazı
Lifli besinler
vücudunuzu
süpürüyor
MAKRO VİZYON
76
KASIM-ARALIK 2011
yiyecekler doğal laksatif
olan maddeler içeriyor.
Bunlar arasında lahana,
ravent, bal, incir, erik,
ahududu, çilek ve pişirilmiş
elma bulunuyor.
Şeker hastaları
dikkat!
Besinsel lif tüketimiyle
diyabeti de kontrol altına
almayı sağlayabilirsiniz.
Vücut tarafından
emilmeyen bir D
MAKRO GIDA KÜLTÜRÜ
karbonhidrat olan besinsel
lif açısından zengin bir
diyet daha az kan şekerine
dönüşen total karbonhidrat
anlamına da geliyor. Ayrıca
yüksek lifli yiyecekler daha
yavaş sindirildikleri için
yemek sonrası kan şekeri
daha yavaş yükseliyor.
Kötü kolesterole
veda…
Lifli besinler kötü
kolesterolü de düşürücü biz
özelliğe sahip. Bu lifler,
vücuttan geçerken suyu
emiyor ve kötü
kolesterolün vücuttan
atılmasına yardımcı
oluyor. Yüksek miktarda
çözülebilir lif içeren
besinler arasında elma,
arpa, yulaf, fasulye ve
diğer baklagiller, sebze ve
meyveler yer alıyor.
Zayıf kalmak
için lifli yiyin
Nasıl daha
fazla lif alırız?
Besinsel lifler kilo almaya
karşı da koruyucular. İnsan
vücudu liften hiçbir enerji
veya kalori almıyor. Bu
nedenle lif açısından
zengin besinler yediğimiz
zaman doyuyoruz ve
üstelik kalori almıyoruz.
Lifli yiyecekler yenirken
daha çok
çiğnendiklerinden
metabolizmaya da yardımcı
oluyoruz. Kalori
bakımından bir örnek
verecek olursak, bir kase
brokolide (lif açısından
zengin) 25 kalori varken,
bir kase pilavda (lif oranı
düşük) 200 kalori
bulunuyor.
Daha fazla lif almak için
öncelikle beslenmemizde
temel bazı değişiklikler
yapmamız gerekiyor.
Örneğin beyaz
ekmek yerine
kepekli
ekmek,
pirinç
yerine
bulgur
tüketimi
yaparak
vücudumuza
aldığımız lif
oranını arttırabiliriz.
Kabuğuyla tüketilebilen
meyveleri soymadan
yemek, çiğ sebze ve meyve
Besinsel lifler, kilo
almaya karşı
koruyucudur. İnsan
vücudu liften hiçbir enerji
veya kalori almıyor. Bu
nedenle, lifli besinler
yediğimiz zaman
kolayca doyuyoruz.
MAKRO VİZYON
78
KASIM-ARALIK 2011
tüketimini arttırmak da
yine lif alımını arttırabilir.
Haftada 2-3 gün
kurubaklagillerden kuru
fasulye, nohut, kırmızı
mercimek ve yeşil
mercimek
yiyebilirsiniz.
Öte yandan
lifli gıdalar
ülser,
gastrit gibi
mide
rahatsızlığı
olanlara
önerilmiyor.
Çünkü bu tür
hastalarda midedeki
hasar artabiliyor.
Ne kadar life
ihtiyacımız var?
Yediğimiz her 1000 kalori
için yaklaşık 14 gram
besinsel lif öneriliyor. Bu,
çoğu yetişkin kadın için 25
gram, erkekler için ise 38
gram anlamına geliyor.
Çoğu sebze, meyve ve
tahılda porsiyon başına 2-3
gram besinsel lif var.
Pişirilmiş kuru fasulye ve
baklagillerde ise kap başına
10 ila 15 gram besinsel lif
bulunuyor.n
MAKRO SAĞLIK
İlköğretimden
başlayarak
öğrendiğimiz ilk
bilgilerden biri
vücudumuzun
%60’ının sudan
oluştuğu. Bu
bilgimizi beynimizin
%90’ı, kalbimizin
de %73’ünün su
olduğu bilgisiyle
detaylandırırsak
suyun bünyemiz
için ne kadar
büyük bir önem
taşıdığını daha net
anlayabiliriz.
Gün içerisinde bol
miktarda su kaybı
yaşıyoruz. Bu kaybın
giderilmesi ve
vücudumuzun
fonksiyonlarını düzenli bir
şekilde yerine getirebilmesi
için günde 8 bardak su
içmemiz gerekiyor. Fakat
her şeyde olduğu gibi su
tüketiminde de orantısızlık
MAKRO VİZYON
zararlıdır. Böbreklerin su
atma kapasitesinin
üzerinde su alındığında,
atılamayan su, kanda
birikerek, kan hücrelerinde
değişikliklere neden olarak,
kan-sodyum düzeyinde
düşmeye neden olur.
Tıptaki tanımıyla
‘hiponatremi’ye bağlı
olarak gelişen beyin ödemi,
80
KASIM-ARALIK 2011
bulantı, kusma,
halsizlik, bilinç
değişiklikleri, koma ve
hatta ölüme neden olabilir.
Bununla birlikte
böbreklerin belirli bir
oranda su atma kapasitesi
olduğundan özellikle
böbrek yetmezliği çeken
hastalar, aşırı su
tüketmekten kaçınmalıdır. D
MAKRO SAĞLIK
l Cildin daha düzgün,
daha yumuşak, daha parlak
ve daha esnek olmasını
sağlar.
l Tükürük ve mide
salgısında bulunarak,
besinlerin sindirilmesinde
görev alır.
l Su, emziren kadınlarda,
süt üretimini arttırır.
l Bağışıklık sistemini
düzenleyerek zinde ve dinç
kalmaya yardımcı olur.
l Kilo alımını azaltır. Su
tüketimi azaldıkça, vücutta
depolanan yağ miktarı
artmaya başladığından kilo
alımı gerçekleşir.
İkamesi olmayan
besin, su
Vücut
fonksiyonlarında
suyun rolü
l Hücrelere besin ve
oksijen taşır, atıkları
uzaklaştırır.
l Böbreklerin zehirli
maddelerden
temizlenmesine yardımcı
olur.
l Kan ve lenf sisteminin
büyük bir kısmını
oluşturur.
l Vücut sıcaklığının
düzenlenmesinde rol alarak
sıcak havalarda vücudu
serin tutar ve soğuk
havalarda vücut
izolasyonunu sağlar.
l Kan basıncını kontrol
eden elektrolitlerin
dengelenmesine ve
taşınmasına yardımcı olur.
Hayatımızda bu denli
önemli olan suyun
alternatifi yoktur.
İçeceklerin hiçbiri suyun
yerine geçemez. Su, kalori
içermez. Buna karşılık
kafeinli içeceklerin fazla
tüketilmesi çarpıntıya
neden olur ve bu
içeceklerin beraberinde
fazla şeker ve krema
Su, böbreklerin zehirli
maddelerden
temizlenmesine
yardımcı olur ve vücut
sıcaklığının
düzenlenmesinde rol
alarak vücut
izolasyonunu sağlar.
MAKRO VİZYON
82
KASIM-ARALIK 2011
tüketilmesi de gereksiz
kalori alınmasına yani kilo
artışlarına sebep olabilir.
Ayrıca kafeinin idrar
söktürücü özelliği de
olduğundan fazla
tüketildiğinde önce sıvı
alımı artmış olur, ancak
daha sonra idrarla sıvı kaybı
artar. Asitli içecek tüketimi
ise mideye rahatsızlık
vermesinin yanında, su
ihtiyacını gideremediği gibi
su kaybına da neden olur;
alınan asidin etkisini
azaltmak için vücut çok
fazla su harcamak zorunda
kalır.
Su içmeyi
hatırlatıcı tavsiyeler
Öncelikli olarak su içmeyi
günlük rutinlerin arasına
almak, unutmamak
açısından oldukça
yararlıdır. Sabah
kalktığınızda yemek öncesi
ve sonrasında, evden
çıkarken, çalışıyorsanız
işyerinize gittiğinizde ve iş
yerinizden ayrılırken su
içmeyi alışkanlık haline
getirmelisiniz. Ayrıca
monitör üstü, araba camı
ve cüzdan gibi gözünüze
çarpacak alanlara
koyacağınız minik notlar
yardımıyla su içmeyi
hatırlayabilirsiniz. Su
içmenizi teşvik etmesi
açısından şık bir sürahi ve
bardak da edinebilirsiniz.n
MAKRO ÇOCUĞUM
İyi bir arkadaş değil,
duyarlı bir ebeveyn olun!
Pek çoğumuz
çocuğumuzla arkadaş
olduğumuz için
övünürüz. Hatta
neredeyse
arkadaşlarıyla yaptığı
pek çok şeyi bizimle de
yapabildiği için
koltuklarımız kabarır.
Ancak bu durum
sandığınız gibi faydalı
değil; arkadaş olacağım
derken onu annebabasından ediyor
olabilirsiniz. Sonuçları
çok daha travmatik
olabilir. İşte tam da bu
yüzden, uzmanların bu
konu hakkındaki
tavsiyelerini
bilmenizde yarar
var.
Elbette herkes çocuğuyla
iyi anlaşmak, onun bütün
dertlerinden haberdar
olmak, birlikte herkesten
çok daha iyi vakit geçirmek
ister. Bu nedenle de belli
konularda fazlaca taviz
verir. Ancak dikkatli
olmakta fayda var;
çocuğunuzla iyi arkadaş
olmaya çalışırken otoriteniz
her an elden gidebilir. Pek
çok uzmana göre,
çocuğunuzla arkadaş olmak
yerine, ona iyi bir anne
baba olmanız çok daha
faydalı. Çünkü “Ben
çocuğumun arkadaşıyım”
yaklaşımı, onu doğru
davranışlara yöneltecek
olan aile içi otoriteyi yerle
bir edebiliyor, bu da
çocuğunuzun gelecekteki
yaşamını ve günlük
yaşamındaki davranışlarını
olumsuz yönde etkiliyor.
Üstelik nadiren de olsa
durum, ilişkilerde rol
değişikliğine kadar
uzanabiliyor.
Anne-baba
yukarıda
olmalı
İngiltere’de
MAKRO VİZYON
84
KASIM-ARALIK 2011
Bunları dikkate alın...
l Çocuğunuza sürekli nasihat vermekten kaçının.
Onu nasihatlerinizden çok davranışlarınızla
etkilemeye çalışın.
l Yüksek sesle konuşmak ya da bağırmak yerine,
yumuşak tonlarda ama kesin ve net cümleler, onlar
için her zaman daha bağlayıcı olur.
l Asla kendinizle kıyaslamayın ve mutlaka ona bir
yanılma payı bırakın.
l Onu dinleyin, sorduğu soruları önemseyin ve asla
yalan söylemeyin. Her konuda gerçekleri anlatın.
l Yapabileceklerinin üstündeki durumlarda onu
zorlamaktan kaçının, aksine başarabileceği işler
konusunda dayatmacı değil ama bilgilendirici olun.
yandan da olumsuz
alışkanlıklar edinmesini,
sorumluluklarını
unutmasını istemiyoruz.
Bu noktada önemli olan,
dengeyi iyi kurabilmek...
İyi bir arkadaş yerine,
duyarlı ve anlayışlı bir
ebeveyn olur,
ebeveynlikten arkadaşlığa
geçen o ince çizgiyi
korumayı başarırsanız
sorun ortadan kalkabilir.
Kafalar karışık...
Baskı kurmayın,
ilgilenin
İşte tam da bu noktada,
anne-babaların kafası
hepten karışıyor. Bir
yandan elbette çocuğumuz
özgür ve özgüven sahibi bir
birey olsun istiyoruz, bir
Otoritenizi korumak adına
çocuğunuzun üzerinde
baskı kurmanıza gerek yok.
Onunla ilgilendiğinizi
göstermeniz, kendini
gösterebileceği özgür
MAKRO VİZYON
l Yalan söylediğini sezdiğiniz zaman, üstüne
gitmeyin; yalnızca yalan olduğunu anladığınızı
hissettirin. Böylelikle daha fazla yalan söylemesini
engellemiş olursunuz.
l Ona karşı haksızlık ettiğiniz durumlar olursa, bunu
ona açıkça söylemekten çekinmeyin. Bu sizi onun
gözünde düşürmez, aksine daha güvenilir bir
ebeveyn kılar.
l Unutmayın ki hiçbirimiz bu dünyaya ‘örnek çocuk’
olmaya gelmedik... Ondan da bunu beklemeyin.
alanlar oluşturmanız, onun
gelişimi açısından çok daha
faydalı. Üstelik böylelikle
bağlarınız giderek
sağlamlaşacak ve
çocuğunuzun size güven
duyduğunu fark
edeceksiniz. Ancak baskıcı
85
KASIM-ARALIK 2011
yaklaşımlarla onu
bunaltırsanız ne ebeveyn
ne de arkadaş olarak onun
tarafından dikkate
alınmayacağınızı sakın
unutmayın.n
MAKRO ÇOCUĞUM
ebeveynler üzerinde
yapılan bir araştırmadan
çıkan çarpıcı sonuçlar bu
konudaki gerçekleri gözler
önüne seriyor. Araştırma
sonuçlarına göre,
günümüzde çocukluk 11
yaşında sona eriyor. Bu
yaştan sonra çocukların
çoğu, yetişkinler gibi
davranmaya başlıyor.
Çevrelerinden çok çabuk
etkilenen ve ergenlik
dönemine giren çocuklar,
bazı özgürlükleri daha
çabuk elde etmek için
ailelerine baskı yapıyor, bu
da ne yazık ki erken
cinsellik, alkol, sigara ve
uyuşturucu gibi
bağımlılıklarla
sonuçlanıyor. Anne-babaçocuk ilişkisinde eşit ilişki
diye bir şey olmadığını
savunan uzmanlar, anne ve
babanın daima yukarıda
olması gerektiğinin önemle
altını çiziyor.
MAKRO PSİKOLOJİ
Halk dilinde takıntı ya da
saplantı olarak bildiğimiz
ancak pek çok türü ve
farklı şiddet oranları olan
Obsesif Kompulsif
Bozukluk pek de hafife
alınacak bir psikolojik
rahatsızlık değil. Etkileri
zamanla artabilen ve
giderek yaşam kalitenizin
de düşmesine neden olan
bu hastalığı basit
ölçümlerle
saptayabilirsiniz. Tedavi
gerektiren bir tanı içinse
acilen bir uzman doktora
başvurmanız gerekiyor.
İnsanlık kadar eski
Son birkaç yıldır daha çok
gündemde olsa da, Obsesif
Kompulsif Bozukluk
(OKB) aslında insanlık
tarihi kadar eski. Örneğin,
ilkel toplumlardaki büyüsel
törenler obsesif ritüellere
örnek olarak gösteriliyor.
Esas olarak OKB,
bilinçaltında baskılanmış
yasak dürtüler ve bunlarla
bağlantılı olan suçluluk
duygusuyla ilgili. OKB’si
olan insanlarda sıklıkla
kaydedilen kişilik
özellikleriyse şöyle: Aşırı
titizlik,
mükemmeliyetçilik, aşırı
düzenlilik, cimrilik ve
kararsızlık.
Nörobiyolojik
olduğu kadar
ortaya
çıkmasında
kişinin yetişme
koşulları ve
çevresi de son
derece
etkili
olabiliyor.
Örneğin
baskıcı ve
fazla
Dikkat!
Obsesif Kompulsif
Bozukluk çıkabilir!
Gördüğünüz her plakayı bir kelime olarak
tamamlıyor, tabağınızdaki pirinç tanelerinin
toplamda kaç tane olduğunu hesaplamaya
çalışıyor, çizgilere basmadan yürüyor, ters
gördüğünüz tüm ayakkabı ve terlikleri
düzeltiyorsanız, dikkat; Obsesif Kompulsif
Bozukluk çıkabilir!
OKB’yi tetikleyen ana
etken, her yerde olumsuz
yüzünü sakınmadan
gösteren stres...
Hastaların
kendilerini
takıntıları
konusunda
eğitmeleri,
hastalığın
tedavisi
açısından
atılabilecek en olumlu
adımlardan biri. Ancak
bulguları kendiniz de fark
ediyorsanız mutlaka bir
uzmandan yardım
almalısınız.
disiplinli aileler bu hastalığı
tetikleyici olabilir. OKB’de
en önemli ayrıntı ise
kişinin takıntılarının
farkında olması...
Zihninizden
atamadığınız
düşüncelere
dikkat...
Obsesyon uzmanlarca,
kişilerin isteği dışında
akıllarına gelen ve tedirgin
olmalarına neden olan
düşünceler ve dürtüler
olarak tanımlanıyor. Kişi
bunları, mantıksız
olduklarını bile bile
zihninden
uzaklaştıramıyor. İlk
belirtileri küçük
yaşlarda ortaya
çıkabilen OKB’nin
ortalama başlangıç
yaşı 20. Ergenliğin
sonlarına doğru ya
da erişkinlik
döneminde
kişiyi etkisi
altına
almaya
başlayan
MAKRO VİZYON
OKB’nin türleri
Pek çok farklı şekilde
kendini belli eden
OKB’nin en çok
görülenleri şunlar:
Kirlenme: Kişi dokunduğu
ve oturduğu yerden ya da
giydiği giysiden kendisine
zarar verecek, kirletecek bir
şey bulaşmış olabileceği
obsesyonuna kapılır. El
sıkışınca, paraya
dokununca, kapıyı tutunca
86
KASIM-ARALIK 2011
temas ettiği nesne ya da
canlıdan kendisine mikrop,
idrar ya da dışkı gibi vücut
atıklarının bulaşabileceği
şeklinde obsesyonları
vardır. Bulaşık ya da
çamaşır makinesindeki
kirlilerin iyi yıkanmamış
olabileceğini düşünür.
Kontrol: “Ütüyü fişten
çektim mi?, Tüpü kapadım
mı?, Anahtarımı yanıma
aldım mı?” soruları tipik
birer obsesyon belirtisi.
Kontrol etme obsesyonu
olan kişi, emin olamadığı
eylemi tekrar tekrar
kontrol etmek ister.
Kontrol edemezse giderek
yoğunlaşan bir kaygıya
kapılır.
Simetri: Kişi, belirli ortam,
nesne ya da durumların
simetrik bir şekilde
olması gerektiğini
düşünür.
Örneğin, masanın
üzerindeki eşyalar
düzende durmazsa
işe başlayamaz.
Dini obsesyonlar:
Dindar bir kişinin
ibadet sırasında aklına
günah olduğunu
düşündüğü şeylerin gelmesi
şeklinde görülür. Bu
nedenle ibadet saatlerce
sürebilir.
Saldırganlık: Genellikle
kendisine, çok yakınlarına
ya da başkalarına zarar
verecek bir eylemde
bulunabileceği şeklinde
ortaya çıkar. Çocuğunu,
eşini, anne-babasını
yaralayabileceği,
öldürebileceği düşüncesini
taşır. Hatta kişi bu
düşüncelerini eyleme
geçireceğini düşünerek
evdeki zararlı tüm nesneleri
ortadan kaldırır.n
MAKRO PSİKOLOJİ
Kıskançlığın
kıskacında mısınız?
Sokolof “Kıskançlık,
insanın en az bilinen
duygusu ve üzerinde
en az konuşulan
davranışıdır, bir
muammadır” diyor.
Descartes’e göre ise
kıskançlık, “Sahip
olduklarını koruma
isteğinden
kaynaklanan bir
dürtü.” Kim ne derse
desin, her insanın
kıskanç bir yönü var.
Önemli olan, son
derece insani olan bu
duyguyu
dizginleyebilmek...
İyi, kötü, yaşlı, genç… Her
insanda, dozu değişse bile,
kıskançlık duygusu var.
Yalnızca bu duygu kendini
farklı şekillerde gösteriyor.
Kimi kişiler kontrol altına
aldığı kıskançlığı dışarı
çıkarmazken kimileri de
kıskançlık yüzünden
kontrolden çıkabiliyor. Bu
da hem kendilerine, hem
başkalarına hem de sosyal
yaşamda ikili ilişkilerine
zarar vermelerine neden
oluyor.
Sebep çoğu zaman
yitirmekten
korkmak
Psikolojide, kıskançlık,
yitirilmek istenmeyen bir
kişinin ya da bir ilişkinin
yitirileceği ya da tehdit
altında olduğu sanısıyla
yaşanan karmaşık bir
ruhsal durum olarak
tanımlanıyor. Kıskançlıkla
birlikte çoğu zaman öfke,
değersizlik, mutsuzluk,
yalnızlık ve çaresizlik gibi
duygular da yaşanıyor. Bu
duygulara değersizlik ve
özgüvensizlik ile ilgili
düşünceler eşlik ediyor.
Kişi birini ya da başka
birinin sahip olduklarını
kıskanabiliyor. Bir kadın
güzel bir başka kadını,
yoksul biri varlıklı bir
insanı kıskanabiliyor.
Ancak bu duygu
dizginlenmezse sonuçları
her iki taraf için de son
derece zararlı olabiliyor.
Kıskançlık yaşayan kişilerin
özellikle başarmak zorunda
oldukları konulardan ilki,
ilişkiyi korumak ve
sürdürmek. Bu noktada
yapıcı yaklaşım ise zorlayıcı
olmadan ve kendi
haklarından özveride
bulunmadan daha fazla şey
paylaşmaya çalışmak. Fakat
kıskançlık yaşayan birçok
kişi, ilişkiyi korumak ve
geliştirmek için yapıcı çaba
harcamak yerine gizli gizli
öç alarak, küserek, ilişkiyi
keserek ya da tehdit ederek,
zor kullanarak ve kaba
kuvvete başvurarak
amacına ulaşmaya çalışıyor.
Özgüven eksiliği...
Kıskançlık genel olarak
kendine güvenmeyen
kişilerde daha çok açığa
çıkıyor. Kendini
beğenmeyen ya da başarılı
bulmayan kişiler,
kendileriyle barışmayı ya
da daha çok çalışmayı
deneyebilirler. Böylelikle D
MAKRO VİZYON
88
KASIM-ARALIK 2011
MAKRO PSİKOLOJİ
kıskanma duygusundan
giderek uzaklaşırlar.
Kıskançlık yaşayan kişiler,
yaşandığını düşündükleri
rekabette yarışı
kaybedeceklerini
düşünerek kendilerini
değersiz, önemsenmeyen,
sayılmayan ve sevilmeyen
bir insan gibi hissederler.
Kendisini yetersiz ve
değersiz gören kişilerin
daha kıskanç oldukları da
gözlemler arasında.
Kıskançlığın ilacı,
sosyalleşme
Uzmanlar, insanı etkisi
altına alan kıskançlık
duygusuna karşı en etkili
ilacın sosyalleşme
olduğunu söylüyor. Aşırıya
kaçmadan, film ve dizi
izleyerek imrenme
duygunuzu bastırmayı
başarabilirsiniz. Ancak yine
de bu duyguyu
bastırmanın en doğru yolu
hobiler edinmek ve sosyal
aktivitelerde daha fazla yer
almak.
Haset en ağırı...
“Herkes imrenebilir, pek
çok insan kıskanır, daha az
insan haset eder.” Bu
tanımlamadan da
anlaşılacağı üzere
kıskançlığın da belli
dereceleri var. Haset ise bu
duyguların en ağırı. Bu
duyguya kapılan kişi,
yerinde olmak istediği
kişinin sahip olduklarını
kaybetmesi için elinden
geleni yapabilir. Hedef, o
kişinin mutsuz olmasını
sağlamaktır. Bu nedenle de
genellikle dedikodu ve
iftira gibi silahları tercih
eder. Eğer siz de çoğu
zaman bu tip duygulara
kapılıyorsanız ve bu
duygular yaşamınızı
doğrudan etkiler hale
geldiyse, mutlaka bir
terapiste başvurun.
Uzmanlar, insanı
Kıskançlık
kovulabilir
etkisi altına alan
kıskançlık duygusuna
Dört ana duygumuz
olduğunu, bunların korku,
üzüntü, öfke ve sevinç
olduğunu vurgulayan
uzmanlar, kıskançlığı bu
duyguların arasında
saymıyor ve
kovulabileceğini savunuyor.
Hayatımızı olumsuz
şekilde etkileyen kıskançlık
MAKRO VİZYON
karşı en etkili ilacın
sosyalleşme olduğunu
söylüyor. Hobiler
edinmek ve sosyal
aktivitelerde daha fazla
yer almak, önemli.
90
KASIM-ARALIK 2011
duygusunu yenmek için ilk
olarak onu tanımlamak ve
ardından bu duygudan
kurtulmak için harekete
geçmek gerekiyor.
Kıskanmamak için
öncelikle kendinize “ben şu
anda ne hissediyorum”
sorusunu sorun. Yanıtınız
“endişeliyim”,
“heyecanlıyım” gibi
yanıtlar olmamalı. Asıl
duygunuza bakmanızda
fayda var. Kıskandığınızı
kendinize doğrudan itiraf
etmekse en doğru yöntem.
Böylelikle bu duygu
karşısında “ne yapmanız
gerektiğini” daha sağlıklı
düşünebilir ve kıskançlığın
sizi esir almasına izin
vermezsiniz. Duygunuzu
kontrol altına alarak
yaşamınızı daha olumlu ve
daha sosyal bir konuma
getirebilirsiniz.
Göreceksiniz ki zaman
içinde kendinize de daha
çok güveneceksiniz.n
MAKRO SAĞLIK
durum sizde bir sorun
olduğunu göstermiyor.
Yapılan araştırmalara göre
her 100 çiftten 80’i bir
senelik denemenin
ardından, her 100 çiftten
10’u ise ikinci senenin
sonunda bebek sahibi
olmayı başarıyor.
Artık zamanı
geldiğini
düşünüyorsunuz ve
bebeğinizi
kollarınıza almaya
hazırsınız… Ancak
bir türlü gebe
kalamıyorsunuz…
Sakın paniğe
kapılmayın, belki
de sizin için doğru
olan zaman,
vücudunuz için
doğru değildir. İşte
soru-cevaplarla
gebeliğe hazırlık
başlıyor!
Hamilelik ihtimali
nasıl yükseltilir?
Anneliğe
giden yolda
Gebe kalmak kimi kadınlar
için son derece kolay
gerçekleşebiliyorken, bazı
kadınlar ise uzun süre
uğraş verebiliyor. Öyle ki
ilk bebeğine kolaylıkla
hamile kalan bir kadın,
ikinci ya da üçüncü bebeği
için planladığı tarihten
ancak aylar sonra hamile
kalabiliyor. İstediğiniz
tarihte hamile
kalmadıysanız hemen
paniğe kapılmayın, bu
MAKRO VİZYON
92
KASIM-ARALIK 2011
Hamile kalma olasılığınızı
arttırmak istiyorsanız
yapmanız gereken ilk şey,
yumurtlama döneminizi
çok iyi hesaplamak.
Bebeğinizi bir an önce
kollarınıza almak
istiyorsanız yumurtlama
dönemlerinizi de takip
etmenizde fayda var.
Yumurtlama döneminde
yaşanan hormonal
değişimler, kadınların
vücut ısılarını arttırır.
Yumurtlama
gerçekleştikten sonra vücut
ısıları önce biraz düşer,
ardından progesteron
hormonu salgısı ile beraber
yeniden yükselir. Böylece
kadınların gebe kalma
ihtimali artar ya da azalır.
Gebe kalmak istediğiniz
andan itibaren vücut
sıcaklığınızı düzenli
biçimde ölçün ve bu
ölçümleri mutlaka not alın.
Yaptığınız bu ölçümlerle
doğurganlığınızın arttığı
günleri belirleyebilirsiniz.D
MAKRO SAĞLIK
Hamile kalmak
istediğiniz andan
itibaren,
stresten kesinlikle
uzak durmalısınız.
Vücut ısınızı belirlemek
için en doğru zaman
uyandığınız saatler.
Dereceyi dil altına
yerleştirerek yapacağınız
ölçüm, size doğru sonucu
gösterecektir.
Hamile kalmakta
kilo ne kadar etkili?
Sağlık açısından her
konuda oldukça etkili olan
kilomuz, hamilelik
konusunda da büyük bir
rol oynuyor. Eğer kilo
sorununuz yoksa hem daha
kolay gebe kalırsınız hem
de tüm süreci çok daha
rahat geçirirsiniz.
Stres bu süreci
etkiler mi?
Modern çağın en etkili
hastalığı stres... Hayatın
her alanında bizi etkisi
altına alan stresten, hamile
kalmak istediğiniz an
En uygun
zaman ne
zaman?
itibariyle kesinlikle uzak
durmalısınız. Öte yandan
hamilelik düşünen
kadınların öncesinde folik
asit alması, içki ve sigara
gibi kötü alışkanlıklardansa
kesinlikle uzak durması
gerekiyor. Çünkü bu tip
bağımlılıklar, kadınlarda
doğurganlığı azaltıyor.
Adetleri düzenli
olan bir kadında
gebelik için en
uygun zaman,
adetinin ilk
gününden itibaren
11 ila 17’nci
günler arası.
Yapılan
araştırmalar bu
günlerde hamilelik
oranlarının çok
yüksek olduğunu
gösteriyor...
Planlı hamilelik mi,
yoksa sürpriz mi?
Bir kadın ve elbette bebeği
için en sağlıklı olanı planlı
bir hamilelik… Doğum
kontrol hapını bırakır
bırakmaz hamile kalan
kişilerin bebeklerinde
kromozom anomalisi
(kromozomda meydana
gelen yapısal ve sayısal
değişiklikler) olma ihtimali
yüksek olduğu için hap
kullanımını bıraktıktan en
az 3 ay sonra hamile
kalınmalıdır.
Hazırlıklar ne
zaman başlamalı?
Her şeyden önce fiziksel ve
ruhsal açıdan anneliğe
MAKRO VİZYON
94
KASIM-ARALIK 2011
hazır olmanız gerekiyor. Bu
nedenle hazırlık aslında bu
aşamada başlıyor. İlk olarak
bu duruma hazır
olduğunuzdan emin olun
ve hazırlıklara en az 3 ay
öncesinden başlayın. Anne
adayı üç ay öncesinden
genel bir check-up’tan
geçip, smear testi ve
jinekolojik muayene
yaptırmalı. Türk
kadınlarının büyük
kısmında anemi (kansızlık)
olduğu için anemi
araştırması büyük önem
taşıyor. Enfeksiyon
hastalıkları açısından da
anne adayı muhakkak
taranmalı. Hepatit B, C,
HIV ve kızamıkçık
virüsleri gebelikte yaşanan
en büyük sorunlar arasında
yer alıyor. Eğer annenin
kızamıkçık açısından
bağışıklığı yoksa mutlaka
aşı olmalı. Bu da hamile
kalmadan en az 6 ay önce
gerçekleşmeli. Çünkü
hamilelikte geçirilen bazı
hastalıklar bebekte ağır
sakatlıklara yol açabiliyor.n
MAKRO GEZİ
Güneydoğu
Anadolu
İki nehrin arasında, medeniyetlerin türküsü
Fırat
ve Dicle’nin
aktıkça çoğalttığı,
çoğalarak aktığı,
biriktire biriktire
bugünlere taşıdığı
topraklar…
Yüzyılların
öyküsü,
insanlarının
yüzünde çizgi
çizgi… Bereketin,
uygarlığın,
inancın, varlığın,
yokluğun, arayışın
ve yaşayışın tarihi
yolculuğuna tanık
olduğumuz bu yer,
bu gök, başka
yerde yok…
İlk kent bu topraklarda
kuruldu, ilk kanun burada
hükmedildi, bilim burada
ışığa çıktı. En uygar
toplumlar bu topraklarda
filizlendi, insanoğlu
varoluşunu burada sorguya
tuttu… İlk kez buraya
yazdı adını… Fırat ve Dicle
arasında insan oldu, hayat
buldu, son buldu.
En güzel gün doğumunu
Nemrut’un zirvesinde
izleyebiliyorsak, Harran
Ovası’nın renkleriyle
gözlerimiz kamaşıyorsa,
Şanlıurfa “Peygamberler
Şehri” olarak anılıyorsa,
Mardin’de taş dile geliyorsa
boşa değil. Bugün iki
nehrin arasında
medeniyetlerin türküsü
söyleniyor hala...
“Peygamberler
Şehri”
Sümer, Babil ve Asur
uygarlıklarından izler
taşıyan Güneydoğu
Anadolu denilince akla ilk
gelen şehir Şanlıurfa
oluyor. Tarihi 9 bin yıl
öncesine dayanan kent,
Hz. İbrahim’in doğduğu,
Hz. Eyüb’ün yaşadığı, Hz.
İsa’nın kutsadığı topraklar
olarak “Peygamberler
Şehri” olarak anılıyor.
İçerisinde binlerce yıllık
uzun bir hikaye barındıran
Şanlıurfa’dan, Balıklı Gölü
(Halil-ül Rahman Gölü),
Balıklı Göl, Şanlıurfa
MAKRO VİZYON
96
KASIM-ARALIK 2011
Dicle Nehri Kıyısı
Harran
Harran Ovası’nı, dünyanın
ilk kütüphanesinin
kurulduğu toprakları
görmeden ve bir Sıra
Gecesi’ne katılmadan
dönmeyin. Harran’ı
gezerken 4 bin yıl öncesini
soluyacak, bolluk ve
bereketi hissedeceksiniz.
Hz. Adem ile Hz.
Havva’nın Cennet’ten
kovulduktan sonra dünya
üzerinde ilk ayak bastıkları
topraklar olarak biliniyor
Harran.
Şanlıurfa’daki uğrak
noktalardan bir diğeri de
elbette Balıklı Göl. Yerli ve
yabancı turistlerin akınına
uğrayan, inanç turizmi
açısından önem taşıyan
Balıklı Göl’ün hikayesi ise
şöyle: Hz. İbrahim, devrin
zalim hükümdarı Nemrut
ve halkının taptığı putlarla
mücadele etmeye, tek tanrı
Tarihi 9 bin yıl
öncesine dayanan
Şanlıurfa,
“Peygamberler
Şehri” olarak biliniyor.
Mardin
MAKRO VİZYON
97
KASIM-ARALIK 2011
görmelisiniz. Tabi
Şanlıurfa’ya gitmişken bir
akşamınızı da Sıra
Gecesi’ne ayırmayı ihmal
etmeyin.
Taşın insanoğluna
seslenişi; Mardin
Bir şehir düşünün ki, ezan
sesleriyle çanlar birbirine
karışıyor. Bir şehir
düşünün ki, darlığı
nedeniyle çocuklar
sokaklarda değil evlerin
teraslarında oyun oynuyor.
Bir şehir düşünün ki Türk,
Arap, Kürt, Ermeni,
Süryani, Müslüman
çocukları yıldızlara
karışıyor çatılarda. Güneşin
bıraktığı kızıl izleri görmek
için bile binlerce kilometre
yolu geride
bırakabileceğiniz ve o
mesafeyi hiç geri dönmek
istemeyeceğiniz nadir
kentlerden biri, Mardin.
Tarihin bize en büyük
armağanlarından biri belki
de... Yürüdüğünüz dar
sokaklarda M.Ö. 8.000
yılına kadar uzanan
yaşamdan izler var.
Sokakların darlığı
nedeniyle çift yönlü trafiğe D
MAKRO GEZİ
fikrini savunmaya
başlayınca, Nemrut
tarafından bugünkü Urfa
Kalesi’nin bulunduğu
tepeden ateşe atılır. Bu
sırada Allah tarafından
ateşe “Ey ateş, İbrahim’e
karşı serin ve selamet ol”
emri verilir. Bu emir
üzerine, ateş suya, odunlar
ise balığa dönüşür. Hz.
İbrahim bir gül bahçesinin
içerisine sağ olarak düşer;
düştüğü yer Halil-ür
Rahman Gölü’dür. Göldeki
balıklar kutsal kabul edilir.
Bizans döneminden kalan
Siverek Kalesi ile Şuayıp
şehrine giden yol üzerinde
bulunan Asurlulardan
kalma Sumatar şehri antik
uygarlıkların birer
örneğidir. Kentte saf kan
Arap atları yetiştiren hara
da görülmesi gereken yerler
arasında. Bunların yanı sıra
Şanlıurfa’da, Hz. İbrahim
Cami, 2. Kılıçarslan
Türbesi, şehir surları,
Kızlar Sarayı, Yücelen
Mağaraları, Akele Kilisesi
ve Mağaraları ile yalnızca
Birecik’te yaşayan, dünyada
nesli tükenmek üzere olan
Kelaynak kuşlarını mutlaka
MAKRO GEZİ
üzerinden. Bir Ortodoks
kilisesiyle bir Katolik
kilisesinin bitişik
duvarlarda sırt sırta
yükseldiğini görebileceğiniz
tek dünya kenti olan
Mardin, yalnızca şehir
merkeziyle değil, ilçeleri ve
tarihi eserleriyle de tam
anlamıyla bir cazibe
noktası. Öyle ki,
Venedik’ten sonra dünya
üzerinde tümüyle sit alanı
olarak kabul edilmiş ikinci
kent. Şehre ilk kez
gittiyseniz Deyrulzafaran
Manastırı başta olmak
üzere, Kasımiye
Medresesi’ni, Mor Gabriel
Manastırı’nı, Midyat’ı ve
Dara’yı mutlaka
gezmelisiniz.
Mardin
Mardin, yalnızca şehir
merkeziyle değil,
ilçeleri ve tarihi
eserleriyle de tam bir
cazibe noktası. Öyle ki,
Venedik’ten sonra,
tümüyle sit alanı olarak
kabul edilmiş ikinci
kent.
kapalı şehirde yürüyerek
yapılan bir yolculuk, 15-20
dakika alırken, şehri
arabayla dolaşmak saatler
sürebiliyor. Fırat ve
Dicle’nin arasında kalan ve
verimli topraklar nedeniyle
pek çok savaşa sahne olan
Mardin, Mezopotamya’da
taştan bir beşik gibi.
Subariler, Sümerler,
Akadlar, Babiller,
Mitaniler, Asurlular,
Persler, Romalılar,
Bizanslılar, Araplar,
Selçuklular, Artuklular ve
Osmanlıların ruhu gelip
geçiyor, topraklarının
Hasankeyf
Dicle’yi bekliyor
Batman iline bağlı olan
Hasankeyf, -hem bir ilçe
hem de içinde aynı isimle
bir antik kent- 21. yüzyıla
ayak diriyor. Ilısu Barajı’yla
Dicle sularına gizlenmesi
muhtemel bu kentin tarihi
yok; yani o kadar eski bir
yerleşim ki kurulduğu tarih
bilinemiyor. Kent, Dicle
Nehri’ne uzanan bir tepe
üzerine kurulmuş, kireç
taşının oyulması ile
oluşturulan mağaralar,
tarih boyunca yaşam alanı
olarak kullanılmış.
Hasankeyf ’ten birçok
uygarlık geçmiş;
Osmanlılar, Eyyubiler,
Artuklular, Romalılar,
Persler bunlardan
bazıları… Bugün ayakta ve
iyi durumda olan
kalıntıların çok büyük bir
bölümü Artuklular ve
Eyyubiler’den kalma.
Osmanlı döneminde eski
önemi kalmayan
Hasankeyf, zaman içinde
neredeyse tamamen
yıkılmış ancak bugün
Dicle’nin iki yakasını
bağlayamasa da görkemli
güzelliğini yitirmeyen
Roma Köprüsü hala
görülmeye değer dünya
miraslarından. Zaten bu
antik kent, dünya mirasları
arasında anılıyor. D
Hasankeyf
MAKRO VİZYON
98
KASIM-ARALIK 2011
MAKRO GEZİ
Nemrut’un
zirvesinde tanrıların
selamı
Siz hiç gün doğumunu
Nemrut’un zirvesinde
izlediniz mi? Kommagene
Kralı Antiochus Theos ile
birlikte üstelik… Bunun
için önce Adıyaman’ın
Kahta ilçesine gitmeniz,
oradan da Nemrut’un
eteklerinden tırmanmaya
başlamanız gerekiyor.
Zorlu bir yolculuk gibi
görünse de her bir adımda
zamanı geri alıyorsunuz.
2.150 metre yükseklikte bir
dağ, Nemrut Dağı.
Heybetinde Kommagene
Krallığı’nın gizleri ve
tanrıların nefesi gizli.
Nemrut Dağı bugün,
Kommagene Kralı
Antiochus Theos’un M.Ö.
62 yılında dağın tepesine
yaptırdığı Yunan ve Pers
tanrılarının heykelleri ve
kralın mezar ve tapınağının
bulunmasıyla ünlü. Devasa
heykeller Mezopotamya’yı
Nemrut’un zirvesinde
selamlamaya devam ediyor,
Diyarbakır
her sabah. 1987 yılında
UNESCO tarafından
dünya mirası olarak ilan
edilen Nemrut, dünyanın
her yerinden turist akınına
uğramaya devam ediyor.
Güneydoğu’nun
merkezi Diyarbakır
Dokuz bin yıllık
geçmişiyle, tarihe meydan
okuyor Diyarbakır. Kent
yaşamıyla modern çağa
uyum sağlayan şehir tarihe
karşı da vefasız değil.
Doğu’nun Paris’i olarak
nitelenen Diyarbakır’da
dünyanın en uzun
surlarını, dünyanın en eski
camilerini ve dünyanın en
eski kiliselerini
görebilirsiniz. Çok sağlam
olan kara taştan yapılan
Ulu Cami, Anadolu’nun en
Nemrut Dağı
1987 yılında
UNESCO
tarafından düny
a
mirası olarak ila
n
edilen Nemrut,
dünyanın her
yerinden turist
akınına uğramay
a
devam ediyor.
MAKRO VİZYON
100 KASIM-ARALIK 2011
eski camilerinden biri
örneğin. M.S. 639 yılında
İslam orduları Diyarbakır’ı
fethedince Mar-Toma
Kilisesi’nin camiye
çevrilmesiyle kurulmuş.
İslam aleminde 5.
Haremşerif olarak
tanınıyor ve duvarlarında
birçok uygarlığın kitabesi
bulunuyor. Mimar Sinan’ın
Diyarbakır’daki
imzalarından biri ise
Behram Paşa Cami.
Caminin yapımına, kapısı
üzerindeki kitabeye göre
972 (1564-65) yılında
başlanmış ve cami 980
(1572) tarihinde
tamamlanmış.
Ayrıntılarıyla Diyarbakır’ın
yerel mimarisini yansıtan
yapı, boyutlarıyla
İstanbul’daki sadrazam
camilerinden geri kalmıyor.
Diyarbakır’da Nebi Cami,
Fatihpaşa Cami,
Hüsrevpaşa Cami, İskender
Paşa Cami, Dört Ayaklı
Minare, Meryem Ana
Kilisesi ve pek çok müze
ziyaretçilerini bekliyor.n
MAKRO ÇOCUK
MAKRO VİZYON
102 KASIM-ARALIK 2011
MAKRO ÇOCUK
MAKRO VİZYON
104 KASIM-ARALIK 2011
MAKRO TARİF
Sebzeli
Pirzola
Malzemeler:
Pirzola için: 8 adet kuzu
pirzolası, yarım su bardağı
sıvı yağ, tuz ve karabiber
Sebzeler için: 3 adet
çarliston biber, 3 adet
kırmızı biber, 1 adet
patlıcan, 1 adet kabak.
Hazırlanışı:
Yemeğinizi yapmaya
sebzelerden
başlayabilirsiniz. Öncelikle
tüm sebzeleri iyice yıkayın.
Patlıcanı soyup yuvarlak
şekilde kesin ve tuzlu suda
yarım saat kadar bekletin.
Daha sonra kabağı da
soyup yuvarlak şekilde
kesin. Biberleri ikiye bölüp
içini temizleyin.
Etleri pişirmeye
başlamadan önce ızgaranızı
kızdırın. Kuzu
pirzolalarının her iki
yanlarını 4’er dakika, ara
sıra bir fırçayla üstlerine
yağ sürerek ızgara edin.
Pirzolaları ızgaradan alıp,
ısıtılmış bir servis tabağına
yerleştirin. Üstüne tuz ve
biberi serpin.
Daha sonra ızgaranızda
temizlediğiniz ve kestiğiniz
sebzeleri kızartın. Sebzeleri
de pirzolalarla aynı tabağa
alıp servis edebilirsiniz.
Köfte
Malzemeler:
300 gram kıyma, 1 adet soğan, 3 yemek kaşığı galeta unu,
1 tatlı kaşığı domates salçası, 1 adet yumurta, maydanoz,
karabiber ve tuz.
Kızartmak için: Bitkisel sıvı yağ
Hazırlanışı:
Öncelikle soğanı ve dilediğiniz kadar maydanozu, ince
ince kıyın ya da mutfak robotundan geçirin. Derin bir
kaseye kıymayı, doğradığınız soğanı, maydanozu, galeta
ununu, salçayı ve yumurtayı koyun. Üzerine bir tutam
karabiber ve ağız tadınıza göre tuz ekleyin. Tüm
malzemeleri iyice yoğurun. Yoğurduktan sonra kabın
ağzını sıkıca örtüp 1-2 saat kadar buzdolabında bekletin.
Daha sonra karışımdan parçalar kopararak şekil verin.
Derin bir tavada kızdırdığınız yağa köftelerinizi koyup
kızartın.
MAKRO VİZYON
106 KASIM-ARALIK 2011
MAKRO TARİF
Așure
Malzemeler:
2 su bardağı aşurelik buğday, 1 su bardağı nohut, 5 su
bardağı tozşeker, 1 su bardağı kuru fasulye, 15 su bardağı
su, yarım su bardağı pirinç, 1 su bardağı kuru üzüm, 1 su
bardağı küp doğranmış kayısı, 1 su bardağı doğranmış
kuru incir, 1 adet portakal.
Süsleme için: 1 su bardağı kuş üzümü, çekilmiş ceviz içi,
Antepfıstığı, tarçın ve nar taneleri.
Hazırlanışı:
Buğday, fasulye, nohut ve üzümü yıkayıp ayrı kaplarda bir
gece önceden ıslatın. Ertesi gün buğdayı süzüp büyük bir
tencereye alın. 15 su bardağı su ekleyip kaynatın.
Üzerinde biriken köpüğü bir kevgirle alıp tencerenin
kapağını kapatın ve 30 dakika kaynatın. Fasulye ve
nohudu süzüp ayrı kaplarda haşlayın. Pirinci yıkayıp
süzün ve buğdaya ilave edin. Buğday taneleri iyice
yumuşayıncaya kadar yaklaşık 4.5 saat, kısık ateşte, ara
sıra karıştırarak pişirin. Buğdayın suyu, un çorbası
kıvamına gelmek üzereyken toz şekeri, nohut ve kuru
fasulyeyi ekleyin. Portakalın kabuğunu ince ince doğrayıp
karışıma ekleyin. Kuru üzüm ve kuru kayısıyı ilave edip
karıştırın. Birkaç taşım kaynattıktan sonra ateşten alın.
Aşure piştikten sonra doğranmış inciri ekleyip karıştırın.
Sıcakken kaselere boşaltın. Soğuyunca üzerini süsleyin.
İsteğe bağlı olarak gül suyu da ekleyebilirsiniz.
İmam
Bayıldı
Malzemeler:
5 adet orta boy patlıcan,
5 adet orta boy soğan,
3 diş sarımsak, 3 adet iri
domates, 1 bağ maydanoz,
yarım fincan bitkisel sıvı
yağ, 2 adet orta boy
domates, 1,5 çay fincanı
su, 1 adet dolmalık biber,
tuz.
Hazırlanışı:
Patlıcanları temizleyin,
soyun ve ortasından yarın,
sonra enlemesine de bir
yarık yapın. Yarım saat
tuzlu suda bekletip yıkayın.
Soğan ve sarımsakları piyaz
biçimi doğrayın. Üç
domatesi ufak ufak kesin.
Patlıcanları sararıncaya
kadar sıvı yağda
kızarttıktan sonra
pişireceğiniz tencereye
dizin. Bir taraftan soğan ve
sarımsağı kavurun,
ardından domatesleri de
katıp çevirin. 15 dakika
pişirin. Maydanozu katın,
daha sonra bu içi
patlıcanlara doldurun.
Suyunu koyun. Üzerine 2
domates ve biber dilimleri
koyarak yarım saat pişirin.
MAKRO VİZYON
108 KASIM-ARALIK 2011
MAKRO BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
SOLDAN SAĞA
1) Bir yerleşim merkezi - Hint
irmiği - Ucu sivri bir çeşit
takoz. 2) (Felsefe) Tanrıtanımaz
kimse - Gizler, sırlar - Aynı türden
öğelerin karıştırılmasıyla
oluşmuş. 3) Ufalanmış ekin sapı Yapmak işi, yapım - İnce
bükülmüş urgan. 4) Mutabakat Tetikte. 5) Sebep, faktör - Çözüm
yolu - Viyola. 6) Radyum’un
simgesi - Bir şeyi bir yere asma Çevresi suyla kaplı kara Düşünceyi tespite yarayan
işaretler düzeni. 7) Latife Çimento yapımında fırından çıkan
pişirme ürünü. 8) Rus imparator
unvanı - Kuyruk sokumu Kumaşta kıvrım - Yayla veya
bahçe kulübesi. 9) Bellek yitimi Çocuğu olan kadın - Bir soru
eki. 10) Makro’nun yeni mağaza
açtığı ilimiz - Eksiksiz, kesintisiz Uçan motorlu hava taşıtı. YUKARIDAN AŞAĞIYA
1) Pamuğu su ile yıkayarak
ağartma işi - Şebnem. 2) Baba, cet - Fön çekme
aleti. 3) Bir halk şiiri türü (Felsefe) İlinek. 4) Zekâ Magnezyum’un simgesi. 5) Su biriktirme seti - Fin
hamamı. 6) Arsenik’in simgesi Zaviye - Dede, ata. 7) (Zooloji) Tırpana - Perde
ayaklılardan bir kuş
türü. 8) Telefonların bağlı olduğu
merkez - Köpek. 9) Göğün en
yüksek katı - Edebi eser veren
kimse. 10) Kısaca Anadolu Ajansı
- Mana. 11) Kendini akıllı sanan Gizli düşmanlık. 12) İşlik - Altın’ın
simgesi. 13) Brom’un simgesi (İngilizce) Başlangıç. 14) Hücre
bölünmesi - Bel
kemiği. 15) Tıkaç, tıpa - Ağızdan
çıkan ince ve tiz ses.
MAKRO VİZYON
110 KASIM-ARALIK 2011
Bulmacayı doğru çözüp gönderen ilk 30
okuyucumuza, Nestle’den çikolata
armağan ediyoruz.
Ad, Soyad
: ........................................
Doğum Tarihi : ........................................
Meslek
: ........................................
Adres
: ........................................
.........................................
Telefon (cep) : ........................................
(iş) : ........................................
(ev) : ........................................
E-mail
: ........................................
POSTA ADRESİ:
Makro Market A.Ş.
Saray Mah. Gıdacılar Cad. No:11 PK: 06980
Kazan-Ankara / Tel: (0312) 815 47 05
MAKRO VİZYON l KASIM-ARALIK 2011 SAYI 27

Benzer belgeler

Mayıs - Haziran 2010 Sayı:18

Mayıs - Haziran 2010 Sayı:18 “makrokurban.makromarket.net” adlı internet sitemizden

Detaylı

Ocak - Şubat 2012 Sayı:28

Ocak - Şubat 2012 Sayı:28 Yazı İşleri Bikem Öğünç Çiğdem Görel [email protected]

Detaylı