Birleşik Metal

Transkript

Birleşik Metal
MART 2006
SAYI 174
Yoksulluğa
Adaletsizliğe
HAYIR!
aa
Konfederasyonumuz DİSK’in kuruluşunun 39. yılında, “yoksulluğa ve
adaletsizliğe hayır” demek üzere 19.02.2006 günü Kocaeli’nde alanlardaydık.
10 binin üzerinde işçi ve emekçinin katıldığı mitingte, Sendikamız, kitleselliği,
disiplini, coşku ve heyecanıyla dikkat çekti.
Dünya Emekçi Kadınlar Günü
Her türlü ayrımcılığın son bulduğu;
Özgür, eşit ve barış dolu bir dünya
dileği ile,
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününüzü kutlarız.
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
Hedef örgütlülüğü büyütmek
Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, 2006 yılının çalışma planını tartıştı,
hedefleri belirledi.
Sosyal Güvenlik Reformu! sempozyumu
Sempozyum’da, çalışan nüfusu ve gelecek nesilleri yakından ilgilendiren Sosyal
Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarıları tartışıldı.
Grammer’de zafere doğru
Grammer işçilerinin ve Birleşik Metal-İş Sendikası’nın onur davasında, yargı,
sendikamız ve işçiler lehine karar verdi..
2
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
Karikatür krizi:
GÜNDEM DİSK’ten ETUC’a mektup
Küreselleşen Faşizmdir
Emperyalizmin, dünya üzerindeki tüm enerji
kaynaklarına hükmetmek isteği sınır ve kural
tanımıyor. Tekellerin kazançlarını en üst düzeye
çıkartabilmesi için şiddeti, terörü ve toprak
işgalini haklı göstermeye çalışıyorlar.
ABD, şiddet ve teröre karşı çıkar gibi
görünerek terörü küreselleştiriyor. Sahip olduğu
askeri kuvvet ile ekonomik kudreti kullanarak
insanlık tarihine vahşet sayfaları ekliyor.
İnsanlığın binlerce yılda ulaştığı tüm uygarlık
değerlerini pervasızca ayaklar altına alıyor. Peki,
niçin ?...
Şiddet kullanmak hak olabilir mi?
Hangi ulu din, hangi üstün fikir ve hangi
yüce ilke insanı yok etmeyi haklı sayabilir?
Hangi vicdan oluk gibi insan kanı akmasını
onaylayabilir?
Afganistan ve Irak’ta yapılanların, Almanya,
İtalya, İspanya’da yaşanan faşizmden ne farkı
var?
Hitler’in toplama kamplarını ibret müzeleri
haline getirerek “bir daha olmasın!” diyen
insanlık, Guantanemo Kampına yapılan ilave
binalara neden sessiz kalmaktadır?
Oyun aynı, aktörler ve figüranlar
farklı
Emperyalizmin uyguladığı politika aynı:
Böl, parçala ve kontrol altında tut!
Bu politika yüzyıllardır uygulanıyor, ilk değil.
Bu politika Ortadoğu ve İslam ülkelerine yönelik
olarak daha önce İngiliz ve Fransızlar eli ile de
uygulandı, biliniyor.
Emperyalist işgal yaşamayan Ortadoğu ve
İslam ülkesi yok gibi...
Emperyalizme karşı direniş
örnekleri var...
Dünyanın farklı bölgelerinde emperyalizme
karşı farklı direniş biçimleri üretiliyor ve
uygulanıyor. Ulusal Kurtuluş Savaşımız bunun
dünya üzerindeki ilk örneğidir.
Günümüzde ise, özellikle Güney Amerika
ülkelerinin ABD emperyalizmine karşı onurlu
adımlar atmaya başladıkları ve bu cesaretin G.
Amerika ülkelerinin birlik ve dayanışma içinde
davranmalarından doğduğu şüphesizdir.
ABD ve AB Emperyalizminin nasıl
durdurulabileceğine tarihten Ulusal Kurtuluş
Savaşımız, bugün ise Venezuella, Şili, Brezilya,
Bolivya, Arjantin ve elbette Küba halkının
dayanışması ipucu vermektedir.
Latin Amerika ülkeleri onurlarına,
özgürlüklerine ve geleceklerine sahip çıkmayı
öğreniyorlar.
Kolay mı oluyor bu?
Elbette hayır!
Yüzlerce yıl tuzağa düşe düşe, tuzağa
düşmemeyi,
Parçalana parçalana, bütünleşmeyi,
Yitire yitire kazanmayı öğreniyor,
öğretiyorlar!!!
Ortadoğu’da oyun, aynıdır
Ortadoğu da tıpkı Latin Amerika ülkeleri gibi
tarihsel işgal alanlarından biridir.
Çünkü, petrol kaynaklarına ve stratejik bir
coğrafyaya sahiptir.
Latin dramının bir benzeri bu bölge için
geçerlidir.
Bu ülkelerin tümü, İngiliz, Fransız ve
şimdilerde ise Amerikan emperyalizminin
kuşatması altındadır. Bu nedenle yüzyıllardır,
emperyalizmin işgaline ve talanına sahne
olmaktadır.
Bölge halkı her türlü işgal, kıyım, talan,
yağma ve tecavüzler karşısında Ulusal Kurtuluş
Savaşımız veya Latin ülkeleri örneğinde olduğu
gibi anti-emperyalist bir karşı koyuşu
örgütleyememiştir.
Yüzyıllardır emperyalizme boyun eğen
kitleler ve ülkeler; Eylül ayında Danimarka’da,
Ocak ayında Norveç’te yayımlanan bir dizi
karikatür nedeni ile Şubat ortalarında deyim
yerinde ise, “ayağa kalktı.”
Konfederasyonumuz DİSK de Avrupa İşçi
Sendikaları Konfederasyonu (ETUC)’a
gönderdiği mektupta; “ ... düşünce özgürlüğü
temel bir insan hakkı olmasına rağmen bu hak
herhangi bir dini ve onun inananlarını provoke
etmek için kullanılamaz... ” dedi.
Sendika olarak biz de toplumun kutsal saydığı
değerlerine saldıran, rencide edici davranışları
kınıyoruz.
Ve, bu ayağa kalkışın gerçek yörüngesine
oturtularak emperyalizme karşı Latin
Amerika’daki gibi kurtuluş hareketine
dönüşmesini diliyoruz.
Konfederasyonumuz DİSK, Avrupa Sendikalar
Konfederasyonu (ETUC) Genel Sekreteri John Monks’a
bir mektup göndererek, İslam dünyasını rahatsız eden
karikatürlerin yayımlanması ve sonrasında yaşanan
gelişmelerle ilgili kaygılarını iletti.
Mektupta; “Düşünce özgürlüğü temel bir insan hakkı
olmasına rağmen, bu hak herhangi bir dini ve onun
inananlarını provoke etmek için kullanılamaz, bu çok
tehlikeli bir davranıştır.
Ne yazık ki bu karikatürler, bir düşünceyi ifade
etmekten öte bütün Müslümanların potansiyel terörist
olduğunu ima ederek dinsel bir çatışma yaratmayı
amaçlamak olarak görülmektedir.
İnancımız odur ki sendikal hareket, bütün insanların
dil, din, düşünce, etnik köken ve cinsiyet farkına
bakmaksızın bütün insan haklarından eksiksiz ve
ayrımsız olarak yararlanması ilkesiyle, temel insan
haklarına dayanarak kültürel ve dinsel çatışmanın
durdurulması ve farklılıklarla birlikte bütünlüğün teşvik
edilmesi için önemli rol oynayabilir” denildi.
Mektupta, ETUC’un kültürel bir çatışmaya karşı
sendikal hareketin birleştirici bir rol oynaması için etkin
bir tavır geliştirmesi çağrısı yapıldı.
KESK’ten sendikamıza ziyaret
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu
(KSEK) Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul,
27.01.2006 tarihinde Sendikamız Genel Merkezi’ni
ziyaret etti.
Sendikamız Genel Merkez yöneticileriyle görüşen
KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul;
mücadelenin yükseltilmesi için işçi-memur ayrımı
yapılmaksızın sınıf dayanışmasının yükseltilmesinin
gerekliliğine vurgu yaptı.
Toplantıda, sendikalar arası işbirliğinin
geliştirilmesinin önemi konuşuldu.
Birleşik Metal İşçileri Sendikası Gazetesi
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Sebahattin Gerçeker
Adres: Tünel Yolu Cd. No.2 34744 Bostancı-İstanbul
Sayı:174 / Mart’06
(Yerel Süreli Yayın)
Sahibi: Birleşik Metal-İş adına
Yazı Kurulu: Ayşe Nur Erten, Canan Arslan,
Gökhan Düren, Hasan Arslan, Mehmet Beşeli,
Tel: 0216 380 8590 Faks: 0216 410 6626
www.birlesikmetal.org e-mail: [email protected]
Genel Başkan Adnan Serdaroğlu
Zehra Güner Akad
Baskı: Gün Matbaacılık, Sefaköy-İstanbul
Yayın Yönetmeni: Genel Eğitim Sekreteri Celalettin Aykanat
Tasarım-Teknik Hazırlık: Birleşik Metal-İş Basın Yayın Dairesi
Tel: 0212 426 4139
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
3
Daha fazla üye, daha büyük Birleşik Metal-İş için
Ocak 2004- Aralık 2005 tarihleri kapsayan iki yıllık sürede sendikamız
% 17,63’lük bir büyüme gerçekleştirmiştir.
5 Şubat 2006 tarihinde Sendikamız Genel
Merkezinde gerçekleştirilen Genişletilmiş Başkanlar
Kurulunda 2005 yılı örgütlülük rakamlarımız ve üye
sayısındaki aylık değişimler her bir şubemiz için ayrı
ayrı hazırlanarak verilmiştir.
2005 yılında 19 işyerinde sendikamız örgütlenerek
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na tespit için
başvurmuştur. Yeni örgütlenen 7 işyerinde ise ilk kez
toplu iş sözleşmesi imzalanmış ve bu işyerleri
örgütümüze dahil olmuştur.
Ocak 2005 ile Aralık 2005 tarihleri arasındaki bir
yıllık sürede sendikamız toplu sözleşme imzalanmış
ve tespit başvurusu yapılmış işyerlerindeki üyelerimiz
değerlendirmeye alındığında % 4,71’lik bir büyüme
gerçekleştirmiştir.
Ocak 2004- Aralık 2005 tarihleri kapsayan iki yıllık
sürede ise sendikamız toplu sözleşme imzalanmış ve
tespit başvurusu yapılmış üyelerimiz değerlendirmeye
alındığında % 17,63’lük bir büyüme gerçekleştirmiştir.
Sendikamızın
2006 yılı örgütlenme hedefleri:
•Örgütlülüğümüzü daha da büyütmek,
•Amatör örgütçüler yetiştirmek üzere
eğitim çalışmalarını başlatmak
•Her şube için örgütlenmek üzere hedef
işyerleri belirlemek, araştırma çalışmalarını
yapmak ve örgütlenme çalışmalarını
planlamak,
•Örgütlenme çalışmalarında sürekliliği
sağlamak,
•Genç işçilere yönelik sempozyum
yapmak,
•MESS grup toplu iş sözleşmesi dönemi
olduğundan hareketle işyeri komitelerinin
eksikliklerinin giderilmesini sağlamak,
•Eylem ve etkinliklere daha kitlesel
katılımın ve gerekli disiplinin sağlanması
için çalışmalar yapmak, olarak
belirlenmiştir.
SCT Filtre işçileri kararlı
“Sendikalı
çalışacağız”
2005 yılının Temmuz ayında
sendikamıza üye olan SCT Filtre
işçileri adına yürütülen toplu iş
sözleşme görüşmelerinde henüz bir
anlaşma sağlanamadı.
7 Şubat 2006 tarihinde grev
kararının alındığı işyerinde, işçiler
haklarını alıncaya kadar mücadeleye
devam etme kararlılığını
sürdürüyorlar.
12 Şubat 2006 Pazar günü SCT
Filtre işçileri ile Genel Örgütlenme
Sekreteri Özkan Atar, Anadolu Şube
yöneticileri ve örgütlenme
uzmanlarımızın katıldığı toplantıda
önümüzdeki süreç hakkında
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
bilgilendirme yapıldı. Toplantı SCT
işçilerinin yoğun katılımı ile
gerçekleşti.
SCT işçileri, grev konusunda
yapılan bilgilendirmeyi ilgiyle dinledi.
Grevin işçiler için anlamını ve
kazanımlarının neler olacağını tartışan
SCT işçileri çıktıkları yoldan geri
dönmeyeceklerini, her geçen gün daha
da güçlenerek yola devam ettiklerini
ve mücadele ederek kazanacaklarının
farkında olduklarını ifade ettiler. Biz
de Birleşik Metal-İş Sendikası olarak
SCT işçilerini çıktıkları yolda onların
örgütlülüğünü, mücadelesini daha da
güçlendireceğimize inanıyoruz.
4
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
Yön Teknik İşçileri hedefe yaklaşıyor
Yön Teknik Oto Yedek Parça San. Ve Tic.
Ltd. Şti. işyerinde işveren, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı’nın sendikamız lehine
yaptığı çoğunluk tespitine itiraz etmiş ve
işverenin itirazı dava konusu olmuştu. Dava
13 Şubat 2006 tarihinde sonuçlandı ve
mahkeme de sendikamızın Yön Teknik
işyerinde çoğunluğunun olduğunu tespit etti.
Böylece Yön Teknik işçilerinin örgütlenme
ve sendikalı çalışma mücadelesinde yeni bir
evreye girilmiş oldu.
Yön Teknik işçileri ilk örgütlendikleri gün
olduğu gibi bugün de sendikalı çalışma
konusunda kararlılıklarını devam ettirmektedir.
İşçiler, bundan önceki saldırıları nasıl geri
püskürttüyse bundan sonrakileri de
püskürtecektir.
İşten atılan işçiler işe iade edildi.
İşten çıkarılan sekiz işçi için sendikamız
tarafından açılan işe iade davalarının ikisi
sonuçlanmış ve işçiler işe iade davasını
kazanmıştır. Diğer altı işçinin ise işe iade
davaları devam etmektedir.
Dostel’de örgütlendik
Gebze Organize Sanayi Bölgesinde kurulu
bulunan Dostel işyerinde sendikamız
örgütlenmiş ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı’na tespit başvurusunu yapmıştır.
Bakanlık, sendikamızın işyerinde yasaya göre
çoğunluğunun bulunduğunu tespit etmiştir.
Dostel, otomotiv sektöründe Otosan, Isuzu,
Honda ve Toyota firmalarına 200’den fazla
farklı parça üretimini gerçekleştirmektedir.
Anayasa ve yasaların kendilerine sağladığı
örgütlenme hakkını kullanan Dostel işçileri,
örgütlü çalışmak istemektedir
Ferinox ve Dostel işçileriyle coşkulu toplantı
Toplu iş sözleşmesi yapmak ve sendikalı
çalışmak konusunda kararlı olan Dostel ve
Ferinox işçileri ile 19 Şubat 2006 Pazar günü
Gebze’de salon toplantısı yapıldı. Toplantıda
Sendikamız Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu
yaptığı konuşmada, örgütlülüğün önemini
vurgulayarak, işçileri sendikalarına sahip
çıkmaya davet etti.
Dostel işçileri tarafından yapılan
konuşmalarda ise, örgütlü olmanın, birlikte
iş yapabilmenin çok güzel olduğunu
vurgulanarak, sendikalarına sonuna kadar
sahip çıkacaklarını söylediler.
Toplantıda konuşan Gebze Şube Başkanı
Erdoğan Özer ise, Dostel ve Ferinox işçilerine
örgütlülüklerine ve sendikalarına sahip
çıktıkları için teşekkür ederek, süreci birlikte
öreceklerini ve birlikte güçlü olduklarını
söyledi.
Eşleri ve çocukları ile birlikte ikiyüze yakın
işçinin katıldığı toplantıda, birlikten güç
doğacağına duyulan güven bir kez daha
tazelendi.
Örgütlülüklerini toplu iş sözleşmesiyle
taçlandırmak isteyen Dostel işçileri ile, aynı
bölgede daha önce örgütlenme çalışması
yaptığımız Ferinox işçileri birlikte salon
toplantısı yaparak, sınıf dayanışmasının güzel
bir örneğini verdiler
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
AREVA’da eylem
24-25 Ocak 2006 tarihleri arasında Areva işvereni tek
taraflı olarak kar yağışını zorunlu neden olarak algılayıp,
işyerini iki gün tatil etti. Ve bunun telafi çalışması ile telafi
edileceğini söyledi.
İşverenin uygulaması kabul edilmeyince tek taraflı bir
uygulama başlattı ve Areva işçileri de bu uygulamayı tepkiyle
karşıladı. İşyerinde fazla mesai uygulaması durduruldu.
İşçilerin bu uygulamasına işveren servisleri kaldırarak cevap
verince Sendikamız tarafından temin edilen araçlarla Areva
işçileri evlerine gittiler.
17 Şubat 2006 Cuma günü işveren bu tavrını değiştirdi.
Servisler zamanında kaldırıldı.
20 Şubat Pazartesi günü yapılan görüşmelerde, işveren,
telafi uygulamasından vazgeçtiğinibildirince, işyerinde çalışma
düzeni normale döndü.
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
Grammer’de
Zafere doğru
Grammer’de zafer bir kez daha
Birleşik Metal-iş Sendikasının
oldu. Bundan tam iki yıl önce
başlayan örgütlenme
mücadelesi zor bir dönemeci
daha geride bırakarak son
aşamaya geldi.
24 Şubat 2006 saat 14.oo. Bursa
Adliyesi’nin koridorlarında her zamankinden
farklı olarak heyecanlı bir bekleyiş, sevinçli
bir telaş var. Sendikanın en kıdemli Avukatı
Şeyma Tümer 30 yıllık deneyimine karşın
şimdi her zamankinden daha heyecanlı.
Hazırlık aşamasından itibaren her anında
büyük emek sarfettiği ve sekiz ay önce yine
bu koridorlarda “İnadına sendika İnadına
DİSK” sloganlarının atılmasına yol açan
kararın Yargıtay tarafından bozulmasından
sonra, yeniden görülmeye başlayan davanın
bir kez daha sonuna gelmenin heyecanıydı
bu.
Çünkü bu dava için verilen emek bir yana,
iki yıldan bu yana işten atmalara, fiziki
saldırılara, sendikaları Birleşik Metal’den
istifa etmeleri için yapılan her türlü baskıya
rağmen yılmadan direnen Grammer
işçilerinin inanılmaz mücadelesiydi söz
konusu olan. Verilecek karar, aynı zamanda
işte bu mücadelenin, kararlılığın ve azmin
de boşuna olmadığının bir göstergesi olacaktı.
Saatler 14.10’u gösterdiğinde artık
heyecan, yerini, mutluluğun yanı sıra buruk
bir sevince bırakmıştı;Yargı bir kez daha
Birleşik Metal-İş Sendikası’nı haklı bularak,
Çalışma Bakanlığı’nın Türk Metal Sendikası
için yaptığı tespitin yanlış ve yetkili
sendikanın Birleşik Metal-İş Sendikası
olduğuna karar verdi.
Evet, sevinç vardı çünkü karar lehteydi.
Ancak, burukluk da vardı, çünkü daha önce
ve çok daha görkemli yaşanan bir sevincin
ardından Temyiz tarafından bozulan bir
kararın adeta yinelenmesiydi bu karar; ayrıca
kesinleşmesi için yeniden Yargıtay’a
gidecekti.
Adliye koridorlarında gözyaşları arasında
hiçbir taşkınlık yapmadan birbirlerine sarılan
genç insanlar... Bir çok meraklı bakış ve
soruya neden oluyor: “Afedersiniz, bu ne
davasıydı?” Cevap çok net: “Yüzlerce
emekçinin,Grammer işçilerinin ve Birleşik
Metal-İş Sendikası’nın onur davasıydı.”
Aslında onlar bu onuru daha önceleri çoktan
hak etmişlerdi .
5
Gebze Şubesi
Gebze Şube Temsilciler Kurulumuz, 07.02.2006 tarihinde
toplanarak gündemindeki konuları görüşüp, Konfederasyonumuz
DİSK’in Kocaeli’nde yapacağı “Yoksulluğa ve Adaletsizliğe
Hayır” mitingine kitlesel katılımın sağlanması konusunda karar
aldı. Temsilciler Kurulumuza Sendikamız Genel Başkanı Adnan
Serdaroğlu’da katılarak gündemle ilgili bilgiler aktardı. Şubemizin
faaliyetlerini yöne vermek amacıyla 2006 Yılı Çalışma Raporu
hazırlanarak Kurul’da değerlendirildi.
Şubemizde MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi hazırlıklarına
yönelik üyelerle yapılan toplantıların 2. turu başladı.
Tempa Pano işyerinde grev uygulama kararı 17.02.2006
tarihinde anlaşma sağlanarak kaldırıldı.
Yeni örgütlendiğimiz ve çoğunluk tespitleri gelen Dostel ve
Ferinox işçilerinin eş ve çocuklarıyla katıldığı salon toplantısı,
19.02.2006 tarihinde yapıldı. Toplantıya Sendikamız Genel Başkanı
Adnan Serdaroğlu ve Genel Örgütlenme Sekreterimiz Özkan
Atar’da katıldı.
İşyeri Ziyaretleri
Genel Başkanımız Adnan Serdaroğlu ve Genel Örgütlenme
Sekreterimiz Özkan Atar, 22.02.2006 tarihinde İstanbul 1 Nolu
Şubemizde örgütlü ABB (Kartal) işyerini ziyaret ederek
üyelerimizle biraraya geldiler.
Genel Başkanımız Adnan Serdaroğlu, 22.02.2006 tarihinde
Gebze Şubemizde yeni örgütlenen Ferinox Paslanmaz Çelik San.
işyerini ziyaret etti.
Ayrıca yine Gebze Şubemizde örgütlü Areva T&D Enerji
işyerine 15.02.2006 tarihinde Genel Başkanımız Adnan Serdaroğlu
ve şube yöneticilerimiz tarafından bir ziyaret gerçekleştirildi ve
üyelerimizle biraraya gelindi.
Adliye binasının önünde Genel
Sekreterimiz Selçuk Göktaş “Bu zafer
sendikamızın yöneticisiyle, hukukçusuyla
ve tüm uzmanlarıyla verdiği mücadelenin
sonucunda ortaya çıkmıştır. Ancak siz
Grammer işçilerinin bu mücadele azmi ve
kararlılığı hepsinden önemliydi. Bu da
gösteriyor ki başarı için herkes katkı sunmalı
üzerine düşeni en iyi şekilde yerine
getirmelidir. Birliğimizi sağladığımızda
aşamayacağımız hiçbir engel yoktur”
dediğinde, Grammer işçilerinin sloganları
bu defa sokaklarda yankılanıyordu “İnadına
Sendika İnadına DİSK.”
Temsilcilerin daveti üzerine Fabrikaya
gidildi. Cümle kapısının hemen arkasında
on kadar işçi adeta bir tören kıtası disiplini
ve duruşuyla Yönetici ve avukatları
karışılıyordu. Vardiyadan çıkan işçiler kortej
oluşturmuş sloganlar atarak kapının önüne
geliyor ve kucaklaşmalar, kutlamalar büyük
bir coşkuyu yansıtıyordu.
Kısa bir süre önce açılan temsilci odası
ziyaret edilip, işveren yetkilileriyle de
görüşüldükten sonra uzun süren gün
tamamlanırken aslında Grammer’de yeni bir
dönem başlıyordu.
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
Genel Sekreterimiz Selçuk Göktaş, İstanbul 1 Nolu Şubemizde
örgütlü ABB (Dudullu) işyerindeki üyelerimizi ziyaret etti.
Genel Örgütlenme Sekreterimiz Özkan Atar, 4-6 Şubat 2006
tarihlerinde İzmir Şubemize bağlı FTB, Delphi, Tariş, SB 1 Nolu
Donatim Müdürlüğü, Totomak ve Şenkaya işyerlerine ziyaretler
gerçekleştirdi.
6
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
Sendikamızın düzenlediği sempozyum, büyük ilgi gördü
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform!
28 0cak 2006 Cumartesi günü sendikamız ve
yayımladığımız Çalışma ve Toplum Dergisi, Şubat
ayında TBMM’de görüşülmesi beklenen Sosyal
Güvenlik Yasa Tasarılarının tartışıldığı bir sempozyum
düzenledi. Oturumları, Yargıtay 10. ve 21. Hukuk
Daire Başkanları yönetti.
“Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform!” başlığı
altında yapılan sempozyumda yasa tasarısı “Sosyal
Güvenlik Sisteminin Kişiler açısından kapsamı”, “Kısa
Vadeli Sigorta Hükümleri”, Uzun vadeli Sigorta
Hükümleri, Genel Sağlık Sigortası” başlıkları altında
incelendi. Her bir sunumdan sonra soru ve tartışmaların
yapıldığı sempozyumda Reform Mevcut Sorunlara
Çözüm mü başlığı altında yapılan sunumların genel bir
değerlendirmesi yapıldı.
Birinci oturumu, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi Başkanı
Coşkun Erbaş yönetti
Tasarıda Sosyal güvenlik sisteminin kapsamına kimler
girdiği konusunu değerlendiren Yard.Doç.Dr. Levent
Akın, temel kavramlara ilişkin maddeler dahil tasarının
genel olarak hukuk tekniğine uygun olmayan bir
sistematiği olduğu, madde metinlerin bozuk ve zaman
zaman anlamsız sonuçlara yol açacak Türkçe hataları
içerdiği, bazı hükümlerin ne kast ettiğinin belirlenmesinde
sorun çıkabileceğini vurguladıktan sonra, Yasanın Sosyal
Güvenlik Sisteminin kapsamına girmeyenler bölümünde
belirtmiş olduğu yevmiyeciler tanımının kayıt dışına
çıkışı kaçışlara yol açabileceğini, asgari ücretin 30 da
birinin altında geliri olanların bazı sigorta kolları için
kapsam dışında bırakılmasının da benzer bir tehlikeyi
taşıdığını, tasarıyla birlikte bir sosyal sigortalı, birde
genel sağlık sigortalısı ayrımının ortaya çıktığını
vurguladı.
Kısa Vadeli Sigorta Hükümleri açısından tasarı
değerlendiren Doç.Dr. Nurşen Caniklioğlu tasarıyla
birlikte Bağ_Kur sigortalılarının bazı haklarının geliştiğini,
Emekli sandığı sigortalılarının hak kayıplarına uğradığını,
SSK sigortalılarının ise genel olarak kısa vadeli sigorta
kolları açısından konumlarını koruduklarını, özellikle iş
kazası tanımında yapılan daraltmayla halen iş kazası
sayılan bazı durumların artık iş kazası olarak
sayılamayacağını, Sigortalıya kısa vadeli sigorta
kollarından yapılan ödemelere, yapılan bu ödemelerin
sigortalının net ücretini geçemeyeceği sınırlandırmasıyla
örtülü vergilendirme sistemi getirildiğini vurgulamıştır.
Tasarıyı uzun vadeli Sigorta Hükümleri açısından
değerlendiren Prof. Dr. Ali Rıza Okur, tasarının tüm
tamamına olabildiğince fazla prim alıp olabildiğince az
hizmet verme mantığının egemen olduğunu, mantığa
aykırı Türkçe hatalarının bulunduğunu, yaşlılık ayığı
alma koşullarının hiçbir bilimsel ve teknik bir veriye
dayanmaksızın ve ağırlaştırılıp, 100 yıllık bir proje
üretildiğini, yaşlık aylığı alma oranlarının düşürüldüğünü
özellikle 2015 yılından sonra yaşlılık aylığı bağlama
oranın %65 den %50 lere düşeceğini vurgulamıştır.
İkinci oturumu, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanı
Ali Güneren yönetti
Tasarıyı Genel sağlık sigortası açısından değerlendiren
Dr.Tufan Kaan ise, tasarda sosyal sigortadan , sadece
sigortaya doğru bir gidiş olduğunu, sağlık
gibi temel ertelenemez bir gereksinimin
tümüyle piyasaya terk edildiğini, bu sistemi
uygulayan Eski doğu Avrupa ülkelerinde
sağlık hakkından yararlanmanın
kapsamının daralıp kalitesinin düştüğünü,
getirilen sistemle koruyucu sağlık
politikalarının tümüyle terk edilerek,
yaklaşık 50 kat daha pahalı olan tedavi
edici sağlık hizmetlerine yönlenildiğini,
bu durumdan ise sadece ilaç ve tıbbi
teknoloji tekellerinin karlı çıkacağını,
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
yapılan reformun, IMF direktifleri doğrultusunda sosyal
devletten vaz geçmeye dönük siyasi bir tercihin ürünü
olduğunun altını çizmiştir.
Sempozyumun Genel Değerlendirmesini yapan Prof.
Dr. Ali Güzel; Altın çağ olarak adlandırılan ve 1980 li
yıllara kadar uzanan yaklaşın yüz yıl süren dönemin
sosyal güvenlik sistemi sayesinde tüm eksikliklerine ,
aksamalarına karşın, kendini güvencede hisseden bir
toplum yaratılmasına ciddi katkılar sunduğunu, bu nedenle
20 yüz yılın sosyal güvence cağı olarak da
adlandırılabileceğini, reform adı altında yapılan
düzenlemeyle sosyal
güvenliğe ihanet
edildiğini, insanların
geleceklerinin
belirsizleştirildiğini, bu
politikanın altında Dünya
Bankası ve İMF nin
desteği ile sosyal
güvenliğin piyasaya
açılması mantığının
yattığını, tasarının da bu
anlayışın somutlaşmış hali
olduğunu belirtmişlerdir.
Almanya’dan
konuk olarak gelen
EMF (Avrupa Metal
işçileri Federasyonu)
Genel Sekreteri Peter
Scherrer Almanya ve
genel olarak AB’de
sosyal güvenlik
sistemlerinde yaşanılan
sorunlar dillendirildi.
Alman sendikacı
AB iğinde de rekabet
gücünü arttırma gerekçesiyle sosyal güvenlik
sisteminin kapsamının daraltılmaya başlandığını,
birkaç yıl öncesi ücretsiz olan kimi hizmetlerin ya
tümüyle ücretli hale getirildiğini, ya da ciddi oranlarda
katkı payı alınmaya başlandığını, sistemin krizin
faturasını tümüyle işçilere yıkmaya çalıştığını, oysa
ilaç tekellerinin artan karlarına dokunulmadığını,
Avrupa Sendikalarının Sosyal Güvenlik sisteminin
içerisinde yer alan finansman sorunun çözümü için
ilaç tekellerinin karlarında pay alınmasını önerdiklerini,
Sosyal Güvenlik Hakkına yönelik bu saldırılara karşı
direnmekte kararlı olduklarını belirtmişlerdir.
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
2006 yılı eğitim çalışmaları başladı
7
Mustafa Sönmez:
“Türkiye Ekonomisi
ve Paylaşım”
Yönetici Eğitimleri
3-4 Şubat 2006 tarihlerinde Sendikamız Genel Merkezinde düzenlenen
eğitim çalışmasına; Genel Yönetim Kurulu üyeleri, Şube Yönetim Kurulu
üyeleri ve sendikamız uzmanları katıldılar.
Konular, yoğun tartışmaların yaşandığı seminer biçiminde ele alındı.
Sendikamız yöneticilerinin hayatın içinden, akademik tartışmalara getirdikleri
somut örnekler işlenen konulara derinlik kazandırdı.
Kadir Akbulut & Elçin Kimmet
“Kollektif Çalışmada
İletişim”
Hacer Tuna Eşitgen
“ Uygulamada İş Sağlığı ve Güvenliği”
Prysmian’da genç işçi eğitimi
Bursa-Eskişehir Şubesine bağlı
Prysmian (Pirelli) işyerinde çalışan
üyelerimize yönelik olarak daha
önce Eylül ayında yapılan üç günlük
eğitimin yarattığı heyecan ve talep
üzerine 21 arkadaşımızla yeni bir
eğitim daha yaptık.
19-20-21 Ocak 2006 tarihlerinde
Mudanya Eğitim-Sen salonunda
yapılan eğitime üyelerimiz büyük
bir fedakarlık yaparak gönüllü olarak
katıldılar.
Murat Özveri: “ Uygulamada İş Yasası”
Şube başkanı Mehmet Kılıç’ın
açış konuşmasından sonra “Genç
İşçi Eğitimi” çerçevesinde belirlenen
ders başlıkları anlatıldı.
Eğitimin önemi ve gereği,
Sendikaların doğuşu ve sendikal
En kısa süre içinde yeni bir eğitimde buluşmak üzere ayrılan Genişletilmiş
Başkanlar Kurulumuz, eğitimden sonra Sendikamız 2006 yılı programını yoğun
biçimde tartıştılar.
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
anlayışlar, Üretim ve ihtiyaçlar,
Kapitalizm ve sömürü,Türkiye’de
sendikacılığın gelişimi ve bugünü
derslerinin ardından “Onurlu
Geçmişten Aydınlık Geleceğe” adlı
belgesel film izlendi.
Genç üyelerimizin büyük ilgi
,coşku ve heyecanla katıldığı
eğitimde ders aralarında
Sendikamızın değişik bölgelerindeki
eylem ve etkinliklerin yer aldığı
görüntüler izlendi. Ortak duygu ve
heyecanlar bir kez daha paylaşıldı.
Üç günlük eğitimin sonunda
eğitime katılan üyelerimize
sertifikaları şube başkanı ve işyeri
temsilcileri tarafından verildi.
8
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
Genişletilmiş Başkanlar Kurulu
Hedefler belirlendi
5 Şubat 2006 tarihinde, Sendikamız Genel Merkezinde toplanan
Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuzda, sendikamızın ve ülkenin gündemindeki
konular tartışıldı.
Genel Merkez Yöneticilerimiz, 2005 yılında gerçekleştirilen
daire faaliyetleri hakkında sunumlar yaptılar.
Kurul, Sendikamızın örgütlenmeden eğitime, uluslararası
ilişkilerden mali durumuna kadar ayrıntılı olarak bilgilendirildi.
Gündemim bir diğer maddesi, 2006 yılının şube ve merkez
düzeyinde çalışma planının oluşturulmasıydı.
Şube Yöneticilerinin söz almalarının ardından Genel Başkanımız
Adnan Serdaroğlu’nun kapanış konuşmasıyla, toplantı saat 22.30’da
sona erdi.
Analardır, adam eden adamı
Sn. Başbakan bir kez daha halkın sorunlarını görmezden
gelmeye devam ederek ülkeyi yönetme eğiliminde olduğunu
gösterdi. Bu ülke; “Anamızı ağlattın” diyen bir çiftçi vatandaşa
“ananı da al git” diyecek kadar ileri giden, “geçinemiyoruz”
diyen çiftçisine; “Siz yan gelip yatın millet size mi çalışacak”
diyecek kadar duyarsızlaşan, sahip olduğu en büyük işletmelerden
biri olan Erdemir’e “pislik içinde diyerek” aşağılayan bir Başbakan
görmedi.
Ancak Sn. R. T. Erdoğan ile birlikte böyle bir üslubu ve bütün bu aşağılamaları görüyor
ve utanç duyuyoruz. Bugüne kadar uyguladığı ekonomik politikalar ve çıkardığı yasaların
sonuçlar nedeni ile öğrencisini, hastasını, velisini “Müşteri” haline getiren ticaret erbabı
Başbakanın, “açız”, “geçinemiyoruz”, “bizim halimiz ne olacak” diye soran ve “Anayasa
çiğneniyor” duyarlılığı içinde “anamız ağlıyor” diyen vatandaşına tahammül edemeyecek
hale gelmiş olması üzücüdür.
“Ananı da al git lan” dedi, Başbakan....
Sn Erdoğan’ı bilemeyiz ama bizler “analardır adam eden adamı” diyen büyük şairlerin
ülkesinde yaşıyoruz. “Cennet anaların ayaklarının altındadır” sözlerinin yaratığı değerlerle
büyüdük. “Köylü milletin efendisidir” diyen Devlet adamlarının yol göstericiğine alıştık.
Şimdi bizlere analarımızı alıp gitmemizi söylüyorlar.
Bizlerin bu ülkeden başka gidecek hiçbir yerimiz yok.
Bu ülke çiftçisiyle, işçisiyle, memuruyla kısaca tüm
emekçileriyle birlikte bugünlere geldi. Birileri zaman
zaman ülkeden kaçtı ama işçi, köylü, esnaf kısaca emekçiler
değil.
Bizi biz yapan analarımız yanı başımızdadır.
Ve hiçbir yere gitmiyoruz. İşte buradayız. Gitmesi
gereken bu ülkenin emekçileri ve anaları değil, “ben bu
ülkeyi pazarlamakla mükellefim” diyen zihniyettir.
Demokrasiyi yaşatmak bir başkasının düşüncesine
tahammül edebilmek, hukukun üstünlüğünü tanımak, yargı
kararlarına saygı gösterebilmekten geçer.
Ama demokrasiyi “araç” olarak görenlerin demokratlığı
da ancak “mum” misali “yatsıya” kadar yanar.
Yoksa birileri için “yatsı vakti” geldi mi?
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
Kroman Çelik’te
İşyeri Komite Toplantısı
Fabrikamızda periyodik olarak toplantılar yapmaktayız. Bu
toplantılar sonucunda, gerek temsilcilerin gerekse işçi
arkadaşların birlik beraberliklerinin sağlandığı görülmektedir.
En son 14/02/2006 tarihinde yapılan komisyon toplantısında;
DİSK’in Kocaeli’de yapacağı bölge mitingine Kroman olarak
katılımın sağlanması planlanmıştır. Komite üyelerine son
süreçte yaşanan tüm olumsuz gelişmeleri (Sosyal Güvenlik,
Genel Sağlık Sigortası, Kıdem Tezminatı ve Sendikal hak
kayıplarımızı) anlatarak birleşik bir mücadele için mitinge
katılımın sağlanmasının önemini işçi arkadaşlarla paylaşılarak
konunun önemi vurgulanmış ve desteğimizin bu konuda tam
olduğu ifade edilmiştir.
Komisyonumuz Gebze Şubemizin yıllık çalışma programını
hazırlayarak Sendika Gebze Şube Başkanlığı’na sunmuştur.
Kroman Çelik San. A.Ş. işçileri adına tüm örgütümüze
başarılar diler.
Kroman Çelik San. A.Ş.
Sendika Komite Üyeleri
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
DİSK’in Kuruluşu’nun 39. Yılında:
Alanlarda...
Konfederasyonumuz DİSK’in
kuruluşunun 39. yılında, “yoksulluğa
ve adaletsizliğe hayır” demek üzere
19.02.2006 günü Kocaeli’nde
alanlardaydık.
DİSK üyesi işçilerin kırmızı önlük,
şapka ve bayraklarıyla doldurduğu alan
adeta gelincik tarlası gibiydi. Siyasi
partilerin de destek verdiği mitingte;
emekçiler ellerindeki düdükleri sürekli
öttürerek tepkilerini sergilediler.
Coşku dolu işçiler, “İnadına sendika,
inadına DİSK”, “İşte sendika işte
DİSK”, “Mezarda emekli olmayacağız”,
“Parasız sağlık parasız eğitim”, “AKP
şaşırma sabrımızı taşırma”, “Gün
gelecek devran dönecek AKP halka
hesap verecek” “İşçi burada Tayyip
nerede” vb. sloganları ile Kocaeli’ni
inlettiler.
Mitingte; Sendikamız Birleşik Metalİş, kitlesel katılımı, disiplini, coşku ve
heyecanıyla dikkat çekti. Övgü dolu
sözler aldı adeta mitingin lokomotifi
oldu.
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
9
10
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
“Yoksulluğa Ad
Açış konuşmasını DİSK Kocaeli
BölgeSendikamız İstanbul 1 Nolu, İstanbul
2 Nolu, Gebze, Kocaeli ve Bursa-Eskişehir
şubelerimizde örgütlü işyerlerinden gelen
üyelerimiz alınteri döktükleri fabrikalarının
pankartlarını taşıdılar. Miting alanına girişleri
ise sanki “biz buralara sığmayız” der gibiydi.
Temsilcisi Hasan Hüseyin Çakar yaptı.
Ardından DİSK’in kurulduğu günden bu
yana yalnızca üyelerinin haklarıyla
ilgilenmediğini, tüm topluma karşı sorumlu
davrandığını ifade eden DİSK Genel Başkanı
Süleyman Çelebi, emekçilerin attığı
sloganlarla renklenen konuşmasında, “İşte
bu nedenledir ki DİSK, ülkenin demokrasi
adına hızla demokrasi dışına sürüklendiği
bu süreçte yine alanlardadır. Bu düzen
kazananları koruyor, kaybedenleri yok
ediyor. Üstelik yoksulluktan sistemi değil,
yoksulları sorumlu tutarak yapıyor bunu”
dedi.
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
aletsizliğe Hayır!”
Konuşmasında özelleştirme
uygulamalarına da değinen Çelebi,
“Özelleştirmeler iddia edildiği gibi ne
verimlilik arttırdı ne de işsizliği azalttı,
ne kaliteyi sağladı ne de ucuzluk getiren
sonuçlar doğurdu.Bugüne kadar
özelleştirilen 128 kuruluşta sendikalı çalışan
her 10 emekçiden 8’i işten atıldı. Buralarda
sendikasızlaştırma oranı yüzde 72’ye
yükseldi. Kaynaklar yerli ve yabancı
tekellere altın tepside sunuldu.” dedive
mücadelenin; “Başka bir Türkiye, başka bir
yaşam, başka bir dünya mümkün” inancıyla
sürdürüleceğini belirtti.
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
11
12
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
Dünya yerinden oynar
işçiler birlik olsa
10 binin üzerinde işçi ve emekçi
“Yoksulluğa ve Adaletsizliğe Hayır”
mitinginin sonunda emek dostu Onur
Akın’ın söylediği türkü ve marşlara hep
bir ağızdan eşlik ederek mitingi
sonlandırdılar.
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
Kurucu Genel Başkanımız
Yusuf Sıdal’ı kaybettik
Sendikamız eski kurucu Genel
Başkanı Yusuf Sıdal, 03.01.2006
tarihinde vefat etti.
Sarıyer Büyükdere Cami’nde
düzenlenen cenaze törenine
Sendikamız Genel Başkanı Adnan
Serdaroğlu ve Genel Sekreterimiz M.
Selçuk Göktaş da katıldılar.
1904 Ağrı doğumlu Yusuf Sıdal,
ülkemizin ilk sendikacılarından…
1922’den itibaren tornacı ve
tesviyeci olarak işçilik yaşamının
içindeydi.
1947’de, daha sonra T. Maden-İş
Sendikası adını alan İstanbul Demir
ve Madeni Eşya İşçileri Sendikası’nı
kurdu. 1948’de kurulan İstanbul İşçi
Sendikaları Birliği’nin kuruluşunda
yer aldı, Genel Sekreterlik görevini
yürüttü.
Eylül 1954’te sağlık nedenleri ile
Genel Başkanlığı Kemal Türkler’e
devretti. 1953-1957 yıllarında, kuruluş
çalışmalarına katıldığı Türk-İş’in
Yönetim Kurulu’nda görev aldı.
Sendikamızın etkinliklerine de
zaman zaman katılan Yusuf Sıdal, bir
asırı aşan yaşamında, saygınlığını her
zaman korudu ve deneyimlerini
paylaştı bizlerle.
Son dönemlerde sağlık sorunları
olan yüzyıllık çınarı uğurlarken,
üzüntülü gözlerde, O’nun babacan yüz
ifadesi yaşıyordu hala..
DİSK ve Kızılay protokol imzaladılar
Kan bağışı can bağışıdır
13
Dünya Emekçi Kadınlar Günü
Onlar tütün, dokuma, metal işçisi kadınlardı.
Daha fazla ezilmek, horlanmak ve
dışlanmak istemiyorlardı.
Aynı tezgahta çalıştıkları erkek işçilerle
“eşit iş eşit ücret”, günde 10 saat çalışma, genel
oy hakkı istiyorlardı.
Onurlu bir yaşam ve insan yerine konulmak
istiyorlardı.
40 bin dokuma işçisi kadın 8 Mart 1857 günü Amerika'da greve gitti.
İşverenler, sendikanın ve diğer işçilerin greve giden kadın tekstil
işçileriyle dayanışmasını önlemek için, fabrikanın kapılarına kilit vurdurdu.
Kapılar kilitliyken, kuşkulu bir şekilde çıkan yangında, 129 kadın işçi
yanarak can verdi.
1910 yılında Kopenhag’da yapılan uluslararası bir toplantıda, o gün
yaşamını yitiren emekçi kadınlar anısına, 8 Mart, “Dünya Emekçi Kadınlar
Günü” olarak kabul edildi.
8 Mart, 1975 yılına kadar emekçi kadınlar günü olarak kutlandı.
O yıl, Birleşmiş Milletler bugünün "Dünya Kadınlar Günü” olarak
değiştirilmesini kabul etti.
8 Mart'ta kadınlar, “eşitlik ve özgürlük” pankartlarıyla yürüdüler ve
hep birlikte “Ekmek ve Gül” istediler.
O günün anısı belleklerden hiç silinmedi.
8 Mart’ın 149 yıllık onurlu anısı, metalde, tekstilde, tarlada, atölyede
çalışan milyonlarca emekçi kadına yol gösteriyor.
Emekçi kadınların, daha kısa çalışma süresi, daha iyi iş koşulları, eşit
işe eşit ücret talepleri bugün de geçerliliğini koruyor.
Her türlü ayrımcılığın son bulduğu;
Özgür, eşit ve barış dolu bir dünya dileği ile,
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününüzü kutlarız.
Abidin Özkaymak İÇAÇEP Sekreteri oldu
DİSK ile Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanlığı arasında kan bağışı
protokolü imzalandı.
Sendikamız Niğde Ditaş işyeri eski baştemsilcisi Abidin ÖZKAYMAK’ın
genel sekreterlik görevini üstlendiği İÇAÇEP (İç Anadolu Çevre Platformu),
bölge valilikleri, üniversiteler, demokratik kitle örgütleri ve sivil inisiyatifler
tarafından desteklenen önemli bir çevre platformudur.
Sendikamızı temsilen Genel Eğitim Sekreterimiz Celalettin Aykanat’ın
katıldığı imza töreni sırasında, konfederasyona üye sendikaların üyelerine
gönüllü kan bağışının gerekliliği ve önemi hakkında bilgi verildi.
İÇAÇEP yönetim kurulunu, bileşenlerini ve Abidin Özkaymak dostumuzu
ülkemiz ve çevremiz açısından yaşamsal önem taşıyan konulara el attıkları için
kutluyoruz ve daima yanlarında olduğumuzu da bilmelerini isteriz.
Üyemiz’in kitabı raflarda...
Opengl ve Glut İle Oyun Programcılığına Giriş
Paksan işyerinden üyemiz Şerif Gözcü’nün hazırladığı kitap; Şeçkin
Yayıncılık tarafından basıldı.
Kitapta yer alan önemli konu başlıkları
- Oyun Sahnesi
- Çokgenler
- Dönüşümler
- Üç Boyutlu Model
- Kamera Hareketleri
- Aydınlatma
- Model Etkileri
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
14
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
Emek düşmanı politikalar
24 Ocak Kararları ve 12 Eylül
24 Ocak 1980 Türkiye Ekonomisi
için bir dönüm noktası olmuştur. IMF
programıyla başlatılan istikrar programı
ile, içe dönük bir birikim tarzından, ucuz
emeğe dayalı ihracata yönelik
sanayileşme modeline geçişin ilk
adımları atılmıştır.
Ancak bu programın gerçekleşmesi
yalnızca 24 Ocak kararlarıyla
sağlanamazdı, 12 Eylül Darbesi ile “antisendikal düzen” hayata geçirildi ve emek
hareketine, emek eksenli politik
hareketlere karşı işkenceler, hapis
cezaları ve infazlarla dolu 25 yıl
sermayeye, güçsüz bir işçi sınıfına karşı
tüm silahlarını kullanma olanağı verdi.
24 Ocak Kararları uyarınca, gerçek
ücretler düşürüldü, Türk lirası dolar
karşısında yaklaşık yüzde 49 oranında
düşürülerek dolar kuru 47 TL’den 70
TL’ye yükseltildi ve hayat emekçiler
için daha pahalı ve katlanılmaz hale
getirildi. İhracatın arttırılması için
sermayeye çeşitli kolaylıklar sağlandı,
teşvikler verildi.
Ucuz emek kullanarak kara geçen
sermayeye bir de ihracatta vergi iadesi
olanağı sağlandı. İhracata yönelik
üretimde kullanılacak girdilerin ithalatı
gümrük vergisinden muaf tutuldu. T.C
Merkez Bankası nezdinde “İhracatı
Teşvik Fonu” kurularak, teşvik belgesi
alan ihracatçılara bu fondan kredi
döviz kuru, pahalı Türk lirası avantajı
ile büyük sermaye karına kar kattı.
24 Ocak ve 12 Eylül’ün üzerinden
çeyrek asırdan fazla bir zaman geçti.
Geriye dönüp baktığımızda gördüğümüz
tablo hiç de iç açıcı değil. Türkiye
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme
Endeksi’nde 117 ülke arasında 94’üncü
sırada yer alıyor. Ağır bir borç yükü,
sıcak paraya bağımlı bir kırılgan ve her
an krize meyilli bir ekonomik yapı,
giderek artan bir işsizlik ve gelir
dağılımında yıldan yıla büyüyen
uçurum.
sağlandı ve daha bir çok teşvik sanayi
sermayesin hizmetine sunuldu.
Elektriğin, suyun, ulaşımın ve kamunun
ürettiği her türlü malın fiyatı arttı.
24 Ocak Kararlarının hayata
geçirilebilmesi için, 12 Eylül Darbesi
ve 1982 Anayasasının yardımıyla
sermayeye yıllarca tepe tepe kullanacağı
dikensiz bir gül bahçesi sunuldu.
Sendikaların kapatılması veya
işlevsizleştirilmesi sayesinde işçi
ücretleri düşürüldü, fiyatlar “piyasa
koşullarınca” yani sermayenin istekleri
doğrultusunda belirlendi.
24 Ocak kararları ile ithalat giderek
serbest hale getirildi, kamu mal ve
hizmetleri kar ilkesine göre yeniden
belirlendi. 1960’lı ve 70’li yıllar
boyunca, sosyal devlet ilkesi gereğince
kamunun ürettiği mal ve hizmetlerde
kar amacı güdülmüyordu. Bu kararlarla,
kamu kesiminin ürettiği mal ve
hizmetlerin fiyatı yüzde 100-400
arasında artırılarak, hayat, emeği ile
geçinenler için daha pahalı hale getirildi.
Kamu harcamaları (yol, su elektrik,
eğitim, sağlık gibi) azaltıldı. Milli gelir
içinde kamu harcamalarının oranı yüzde
28’den yüzde 20’ye indirildi, kamu
gelirleri (vergiler) arttırılarak milli gelir
içindeki payları yüzde 18 dolayına
yükseltildi.
24 Ocak Kararlarını izleyen yıllarda,
kur politikalarında esneklik sağlandı.
Türkiye’ye hızla sıcak para girdi, düşük
Diğer yanda işsizlik korkusuyla
giderek daha da ucuz çalıştırılan ve
çoğunun sosyal güvenliği bile olmayan
bir emek gücü, sosyal devlet
hizmetlerinden yoksun kalmış, örgütsüz,
yarı işsiz yarı aç büyük bir emekçi
kitlesi. Ama sermaye gelirleri yükselmiş,
emeğin artan sömürüyle birlikte
verimliliği yükselmiş, sermayenin
çeyrek asırlık kazancının bilançosu bu,
bir yanda artan karlar, diğer yanda geniş
emekçi kitlelerin giderek yükselen
öfkesi!
Bu öfkenin kendiliğinden
patlamaması için sendikalara büyük
görevler düşüyor, ancak örgütlü
mücadele ile kazanmanın mümkün
olduğu bu kitlelere sendikaların çabası
ile anlatılacaktır.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi
Ve 24 Ocak 1993. Ankara, Karlı Sokak. Gazeteci,
yazar Uğur Mumcu’nun, evinin önünde patlayan bomba,
Mumcu'nun bedeni ile birlikte bizim de yüreklerimizi
parçaladı. Cenaze töreninde on binler hep bir ağızdan
“Yiğidim Aslanım” türküsünü söyledi.
Dönemin siyasileri, suçluların bulunması yönünde
namus sözü verdiler, ancak olayın aydınlatılması
sürecinde bir arpa boyu yol alınamadı.
Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık,
Babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı,
ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı
kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini,
yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük
Dövüldük, vurulduk, asıldık...
Vurulduk ey halkım, unutma bizi.
….
Giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük.
Ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük.
Doğu'daki topraksız köylüler, sizin için öldük.
İstanbul'daki, Ankara'daki işçiler, sizin için öldük.
Adana'da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
işçiler, sizin için öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma
bizi.
…
Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına.
Batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe
çektiler.
Korkmadan öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Bir gün mezarlarımızda güller açacak
ey halkım, unutma bizi.
Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak
ey halkım unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz
simdi hep birlikteyiz
ey halkım, unutma bizi.
Uğur Mumcu
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
ÇALIŞMA YAŞAMINDAN
Yoksulluk ve Açlık Sınırı
Dört kişilik
ailenin gıda
harcamalarının
yanı sıra konut,
ulaşım, giyim,
sağlık, eğitim
gibi ihtiyaçları
dikkate alınarak
hesaplanan
yoksulluk sınırı, Şubat ayı için: 1.808 YTL olarak hesaplandı.
Açlık sınırı olarak belirlenen, dört kişilik bir ailenin
yeterli beslenebilmesi için gerekli aylık gıda harcaması tutarı
ise, Şubat ayında 555 YTL oldu.
Ocak 2006 TÜFE
Bir önceki aya göre:
Bir önceki yılın Aralık ayına göre:
Bir önceki yılın aynı ayına göre:
Oniki aylık ortalamalara göre:
Ocak 2006 ÜFE
Bir önceki aya göre:
Bir önceki yılın Aralık ayına göre:
Bir önceki yılın aynı ayına göre:
Oniki aylık ortalamalara göre:
(2003=100)
% 0,75
% 0,75
% 7,93
% 8,,07
(2003=100)
% 1,96
% 1,96
% 5,11
% 5,45
2006’da, açlık sınırı ile yoksulluk sınırının ortalaması alınmalı;
Asgari Ücret 1088 YTL olmalıdır
Asgari ücret, işçi ve ailesinin ekonomik, sosyal,
kültürel gereksinimlerini “asgari düzeyde”
karşılayacağı varsayılan ücret düzeyini gösterir
Başka bir deyişle, Asgari Ücret, bir işçi ailesine
yeterli olan ücreti değil, “insaf” çizgisini belirler.
Çünkü devletin istatistik kurumları, bir aile için
AÇLIK SINIRINI VE YOKSULLUK SINIRINI
özel olarak belirlediği gibi Konfederasyonlar da söz
konusu alt sınırları her ay düzenli olarak yayınlıyorlar.
Bu hesaplamalar ise tamamen bilimsel metodlar
uygulanarak tespit ediliyor.
16 yaşından küçük çalışanlar için:
Brüt: 450,00 YTL.
Net : 322,43 YTL.
SSK Prim Alt ve üst Sınırı
1 Ocak 2006’dan itibaren:
S.S.K. Prim Tabanı
Günlük: 17,70 YTL.
Aylık: 531,00 YTL.
S.S.K. Prim Tavanı
Günlük: 115,05 YTL.
Aylık: 3.451,50 YTL
Kıdem Tazminatı Tavanı
1 Ocak 2006 - 30 Haziran 2006 tarihleri arasında
1.770,64 YTL.
1 Temmuz 2006 - 31 Aralık 2006 tarihleri arasında
1.815,30 YTL.
Sakatlık İndirimi
1 Ocak 2006 tarihinden itibaren sakatlık derecesine göre,
ücretlerden aşağıda belirtilen tutarlar kadar indirim
yapılacaktır.
1. Derece sakatlar için
530 YTL
(Çalışma gücünün asgari % 80’ini kaybetmiş olanlar)
2. Derece sakatlar için
265 YTL
(Çalışma gücünün asgari % 60’ını kaybetmiş olanlar)
3. Derece sakatlar için
133 YTL
(Çalışma gücünün asgari % 40’ını kaybetmiş olanlar)
l Türkiye genelinde tek asgari ücret belirlenmelidir.
l Asgari ücret gelir dağılımını düzenleyici yönde
belirlenmeli ve ülke gelirinin büyümesine paralel
olarak refah artışından pay almalıdır.
l AB ülkelerinde olduğu gibi, Asgari Ücret
Tespit Komisyonuna ayrımsız olarak tüm işçi ve
kamu çalışanları sendikaları katılabilmelidir.
l Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yapısı,
işçi ve kamu çalışanları lehinde değiştirilerek,
demokratikleştirilmelidir.
l Asgari ücret altı ayda bir belirlenmelidir.
Aralık 2005 itibarı ile 4 kişilik bir ailenin
ASGARİ GEÇİM sınırı 1.627 YTL’dir.
AÇLIK SINIRI ise 548 YTL’dir.
Türkiye’de emekçilerin sorunları sadece asgari
ücret odaklı da değildir.
Asgari ücretin öncelikle belirtilen iki tespit ile
birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ülkemizde daha kapsamlı ve kalıcı
demokratikleşme adımları da atılmalıdır.
4 kişilik bir ailenin aylık gereksinimleri şöyledir:
Asgari Ücret
1 Ocak 2006 - 31 Aralık 2006 tarihleri arasında
16 yaş üstündeki çalışanlar için:
Brüt: 531,00 YTL.
Net:
380,46 YTL.
15
GIDA
KONUT
GİYİM
TEMİZLİK
ISINMA
OKUL
DİĞER
TOPLAM
TOPLAM HARCAMALAR
YTL
yüzde dağılım
548,36
33,69
510,30
31,36
147,97
9,09
102,98
6,33
68,20
4,19
15,68
0,96
233,95
14,38
1.627,44
100,00
Devlet kurumları aylık ölçekte AÇLIK SINIRI
ve YOKSULLUK sınırını tespit etmektedir. Bu
tespitler, Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine
dayandığına göre, bu veriler esas alınarak açlık sınırı
altında kalan bir ASGARİ ÜCRET komedisine son
verilmelidir. Bunun için açlık sınırı ile yoksulluk
sınırının ortalaması asgari ücret olarak kabul
edilebilir.
Bu rakam; 1.627+548/2= 1088 YTL’dir.
Böyle bir tespitin tüm yurttaşlar ve ilgililerin
vicdanen kabul edebileceği bir sonuç yaratacağını
ve belirlenen rakamın genel olarak uygun olacağını
düşünüyoruz.
Bu tespitin dayanakları ise şunlardır:
l Asgari ücret belirlenirken işçi ailesi esas
l Mutlak yoksulluk ortadan kaldırılmalıdır. Bu
amaçla etkin sosyal transfer programları
uygulanmalıdır.
l “Satınalma Gücü Paritesine” göre hesaplanmış
mutlak ve göreli yoksulluk sınırları tespit edilmelidir.
l Kayıt dışı istihdamın azaltılması için etkin
politikalar ve denetim sağlanmalıdır.
l Doğrudan sermaye yatırımları artırılmalıdır.
l Geniş kapsamlı bir vergi reformu yapılmalıdır;
- finans kesimi vergilendirilmeli,
- dolaylı vergiler lüks tüketim dışında kaldırılmalı,
- ücret ve maaş üzerindeki gelir vergisi azaltılmalı,
- verginin gelire oranlı artışı sağlanmalıdır.
l Sosyal güvenlik kurumlarının kapsamı
genişletilmeli, hizmetleri etkinleştirilmeli, sosyal
güvenliğe devlet katkısı sağlanmalıdır.
l Yoksullukla ilgili eylem planları hazırlanırken
hane değil birey temel alınmalı ve kadınlara özel
programlar tasarlanmalıdır.
l Demokratikleşme, gerek gelir dağılımının
düzeltilmesi, gerek yoksullukla mücadelede çok
önemli bir hedef olarak belirmektedir.
alınmalıdır.
Başbakanımız emekli oldu!
Son istatistiklerde Türk toplumunun ortalama
aile büyüklüğünün 4,1 olduğu ortaya çıkmıştır.
Asgari ücret belirlemelerinde bu büyüklük esas
alınmalıdır.
Başbakan Erdoğan iki yılı dolduran
milletvekillerine "kıyak emeklilik" olarak
adlandırılan yasadan yararlanarak emekli oldu.
l Asgari ücretin net olarak belirlenerek, vergi
dışı kalması sağlanmalıdır.
l Birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi Türkiye’de
de , asgari ücret belirlenirken fiyat artışları (tüketici
fiyat artışları ) değil, “Ücretliler Geçinme Endeksi”
göstergelerinden birisi olarak dikkate alınmalıdır.
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
Başbakanlık'tan 1'inci derecenin 4'üncü
kademesinden emekli olan Erdoğan, Emekli
Sandığı'ndan 15 Şubat'ta 2 bin 133 YTL'lik ilk
maaşını çekti. Başbakanlık'tan 7 bin 720 bin
YTL alan Erdoğan'ın aylık kazancı böylece 10
bin YTL'ye ulaştı.
16
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
İşçi Recep işten kaytarmasin diye vucuduna yerleştirilen
Çip ile kontrol edilecekmiş
İşçi haklarını öğrenmeye devam ediyoruz..
Vakit Nakittir
İşçi Recep ücret karşılığı günün
belirli bir diliminde çalışma becerisini
işverenin emrine hazır tutar. İşveren
işçi Recep’in çalışma gücünü satın
alır. Bu nedenle bizim eski yasamız
Mecellede İşçi, icar-ı adem, nefsini
kiraya veren insan olarak
tanımlanmıştır. Bu ilişkinin doğal
sonucu olarak işçinin çalışma
becerilerini sınırlı bir zaman diliminde
ücret ödeyerek satın alan işveren de
ödediği ücret karşılığı elde ettiği işçinin
işgücünden olabildiğince fazla
yararlanmaya çalışacaktır. Bu nedenle
vakit çok önemlidir.
Değişmeyen Amaç İş
Gücünden Maksimum
Yararlanma
Sanayi devriminden günümüze her
iş organizasyonun temel amacı birim
zamanda en az işçiyle en fazla ürünü
elde etmek olmuştur. Adı FordistTaylorist sistemde olsa, Post Fordist
sistem de olsa amaç aynıdır. Üretim
aşamasında zaman kayıplarını ortadan
kaldırarak bir iş gününde olabildiğince
çok üretim sağlamak. Bu amaca
ulaşmanın bir yolu elbetteki teknolojiyi
geliştirerek, makinelerin hızını
arttırmaktır. Ne var ki makinelerin
hızını ne kadar artırırsanız arttırın eğer
makineyi kullanan işçinin zamanını
iyi kullanmasını sağlayacak bir sistem
yaratamazsanız makinenin gelişmiş
olması çok işe yaramayacaktır.
İşçinin zamanını sadece üretime
harcaması, kafasını kaldırmadan
sadece işiyle uğraşması için yapılması
gerekende; olanaklı ise işçinin her
saniyesinin kontrol altında
tutulmasıdır. Buna kısaca iş gücü
üzerinde maksimum denetim de
diyebiliriz. Fordist sistemin meşhur
kayan bant sistemi de, Taylor'un işi
olabildiğince basit parçalara ayırarak
yaptırması da bu amaca hizmet
etmiştir.
Kısaca anımsayalım, Ford işçinin
iş yaparken bir tezgahtan diğerine
hareket etmesi nedeniyle uğradığı
zaman kaybını ortadan kaldırmak için,
kayan bant sistemini geliştirmiş, işçiler
hareket etme zorunda kalmadan önüne
bantla gelen işi yapmaya başlamıştır.
Taylor, hareket halindeki bantta işin
çabuklaştırılması için işi küçük
parçalara bölmüş, iş birbirini takip
eden aşamalarda basit hareketlerle
bant üzerinde görülmeye başlanmıştır.
Charli Caplin'in harika taşlamasına
konu olan filminde de gösterildiği gibi
işçiler akşama kadar basit, tek bir
hareketi yapmaya başlamışlardır.
İşçiler, bu sistemle bir somunu
anahtarla sıkan, belirli bir noktaya
çekiç vuran kısaca basit hareketleri
sürekli tekrarlayan robotlara
dönüştürülmüşlerdir.
İşçiyi Kontrol Etme Yöntemleri
Sürekli Gelişiyor
Fordist-Taylorist sistem
teknolojinin de yardımıyla günümüzde
aşılmış, işçiyi kontrol edecek daha az
maliyetli, daha insani görünümlü yeni
organizasyonlar yaratılmıştır. Esneklik
başlığı altında sunulan, Kalite Kontrol
Çemberleri, Toplam Kalite Yöntemleri
son moda kontrol sistemleridir.
Hürriyet gazetesinde haber olana
kadar kimseye inandıramadığım bir
uygulamada Brezilya’da kasiyer
kızların tuvalete giderek zaman
kaybetmelerini engellemek için
altlarına bez bağlanmasıydı.
İşçi Recep Son Teknoloji Ürünü
Vücuda Yerleştirilen Çip’lerle
Kontrol Ediliyor
Teknoloji ilerleyince yeni
yöntemlerde ortaya çıkartılmaya
başlandı. Bunlardan birisi de işçilerin
ÇİP ile kontrol edilmesi. Haber Ajans
Tuba da yayımlandı aynen
aktarıyorum; “ABD’de bir güvenlik
şirketi, deneme amaçlı başlattığı
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
Yasalardan, yönetmeliklerden doğan
haklarımızı ne kadar biliyoruz?
Haklarımızı savunabilmemiz için ne
yapabiliriz? Tüm sorunlarınızı bize iletebilirsiz... Sorularınız Av. Murat
Özveri tarafından yanıtlanacaktır...
uygulamayla çalışanlarının giriş
çıkışlarını bedenlerine yerleştirdiği çip
ile izlemeye izliyormuş.
İş ve işçi kontrolünü artırmak için
geliştirilen stratejiler kimi zaman bilim
kurgu filmlerini geride bırakıyor.
Profesyonellik adına insan bedeninin
bilgisayarlaşması belki de yakın
gelecekte tüm çalışanların kaderi
olacak. ABD’de faaliyet gösteren
CityWatcher. Com şirketinde iki
kişinin bedenine iliştirilmiş çip
yerleştirildi. Kumanda odasındaki ana
bilgisayara bağlı bu çiplerle kişilerin
giriş çıkışları uzaktan izlenebilecek.
CityWatcher şirketinde çalışanlara
örnek olmak adına iliştirilmiş çipleri
ilk takan da şirketin CEO’su oldu.
Çalışanların bedenlerine takılan
çipler bir pirinç tanesi büyüklüğünde.
Çipler, doktor kontrolünde deneğin
kolunda üst derinin hemen altındaki
ölü dokuya yerleştiriliyor. İliştirilmiş
çipler, şirketlerde kullanılan giriş
kartlarının işlevini görüyor. Denek
kapıya yaklaştığında kolunu manyetik
tarayıcıya yaklaştırarak okutuyor ve
kapı açılıyor. Çip deneyimi ile ilgili
konuşan çalışanlar, çip sayesinde her
giriş çıkışta manyetik kartı çantadan
çıkarıp kullanmak zahmetinden
kurtuldukları için memnun olduklarını
ifade etti. CityWatcher. Com. Şirketi
yetkilileri çiplerin sadece giriş ve
çıkışların kontrolünde kullanıldığını,
bunun dışında özel yaşama ait bir
istihbarat bildirmediğini vurguluyor.
Halen evcil hayvanların izlenmesi,
kurye, ticari araç veya mal takibinde
benzer iliştirilmiş çip teknolojileri
kullanılıyor.”(Ajans Tuba İİÇB 1581
20.02.2006)
Teknoloji Geliştikçe Kim bilir
Daha Neler Göreceğiz
Teknolojin birilerinin yaşamını
kolaylaştırdığı bir gerçektir. Teknoloji
yaşamı kolaylaştırdığı gibi yaşamı
üreten işçinin kontrolünüde doruğa
çıkartmaktadır. Bu kontrol sadece
işçinin zamanı maksimum
kullanmasıyla da sınırlı değildir. Her
yeni teknoloji sanıldığının aksine
işçinin iş yoğunluğunun artırılmasını
da beraberinde getirmektedir.
İlginç olan ise işçi Recep’i cendere
içerisine alan her yeni sistem
uygulamaya sokulurken Recep’e
allanıp pullanıp sunulmuştur.
Anımsayın esneklik için üretim
sürecinin demokratikleştirilmesi,
işçinin işine yabancılaşmasının ortadan
kaldırılması, işçinin kendi zamanına
sahip çıkması benzeri tezler ortaya
atılmış, İşçi Recep’lerden bir kısmı,
hatta işçi Recep’lerin üyesi olduğu
bazı sendikalar bu tezleri savunmaya
başlamışlardı.
Kurumsal güvenlik alanında
faaliyet gösteren CityWatcher Şirket
yetkilileri, çiplerin ABD’de çeşitli
kentlerde suçlarla mücadelede
kullanılacağını açıkladı.
Haberde dikkatinizi çekmiş ise
vücuda yerleştirilen Çip için kartla
giriş çıkışı kolaylaştıracağı, kart
çıkartıp takmadan kurtulunulacağı
belirtilerek, uygulanın şirinleştirilmesi
yine ihmal edilmemiştir. İşçi Recep’ler
tüm bu söylenenlerin sağlamasını
yapmak için getirilen sistem, benim
üzerimdeki kontrolü arttırıyor mu
azaltıyor mu diye sorsalar işin özü
ortaya çıkacaktır.
Daha önce de Meksika’da Devlet
Başsavcılık binasında, çalışanlarının
gizli odalara giriş çıkışlarının kontrolü
için vücutlarına çip takılmıştı. Vücuda
iliştirilmiş çip takılması fikri aslında
internet çağına ait bir buluş değil;
İkinci Dünya Savaşı sırasında da
benzer uygulamalar ortaya atılmıştı.
İddialı davranıp şu kadarını
söyleyeyim; iş gücü üzerinde
denetimin ortadan kalktığı, bir sistemin
adı Kapitalizm olmayacaktır. Eğer bir
çalışan birde çalıştıran varsa bilin ki
bu ilişki var iken getirilen her sistem
de İşçi Recep’i daha bir denetim altına
girecektir.
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
Dünyadan
DTÖ-HongKong toplantısında neler oldu?
anlaşması. NAMA’nın
yürürlüğe konmasıyla
birlikte, örneğin otomobil,
beyaz eşya, makine
teçhizat vb ürünlerin
ithalatında uygulanan
bütün kota, gümrük vergisi
vb gibi korumalar kaldırılacak. Böylece, ithalat
ucuzlayacağı için ülke içi üretim, yatırım ve
istihdam bundan olumsuz yönde etkilenecek.
“İnsan Hakları” kavramının da içi boşaltılıyor
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 11 Ocak günü ele aldığı iki
ayrı “hak ihlali” davasında, Danimarka’da işçileri koruma amacıyla
yıllar önce yürürlüğe konmuş olan yasaların “insan hakkı ihlaline”
yol açtığına hükmetti. Bu yasalar, işçi örgütlenmesinin güçlü olduğu
işyerlerinde sendikaların toplu sözleşmeye koydurdukları hükümlerle
işe girişi sendika üyeliğine bağlıyor. Aslında Danimarka’da işçi
sendikalarının sözleşmeye böyle bir madde eklemeyi başarabildikleri
işyerlerinin sayısı çok az ve sadece toplamın %10’u kadar. Ancak
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yine de, bu tip yasal
düzenlemelerin işçilerin sendikaya üye olmama (sendikalaşmama)
hakkını ihlal ettiğine karar verdi. Bu dava ve sonucunun daha ilginç
olan bir diğer boyutu ise, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
genelde işçi hakları ihlalleri ile ilgili davalara bakmıyor oluşu. Yani,
en temel insan hakkı olan çalışma hakkının gasp edilmesi olarak
tanımlanabilecek haksız işten çıkarmalarda işçilerin bu mahkemeye
dava açma hakkı yok. Ama görülüyor ki, “sermaye hakları” söz
konusu olduğunda AİHM, kendi koyduğu kuralları delebiliyor.
İşçi Direnişi: 1 Sermaye Saldırısı: 0
Limanları serbest piyasa sistemine terk eden, çalışma koşullarını
esnekleştiren, emeği tümüyle güvencesiz bırakan yasa tasarısı,
liman işçileri tarafından düzenlenen eylemler sayesinde Avrupa
Parlamentosundan geri döndü. Tasarıyı durdurmak için aylar
öncesinden hazırlıklar başlatan sendikalar, başta Almanya, Hollanda,
Finlandiya ve Belçika’da olmak üzere Avrupa’nın pek çok yerinde
binlerce işçinin katılımıyla protestolar düzenlediler. En son 16 Ocak
günü Strasburg’daki Parlamento binası önünde yapılan eylemle
birlikte, örgütlü işçilerin hareketi sermayenin saldırısını püskürterek
zafere ulaştı ve Parlamento, tasarıyı reddetmek zorunda kaldı.
Fransız sendikaları, mücadele sürecine giriyor
Ülke çapında geçerli olacak toplu sözleşme için yapılan
müzakerelerin sonuna gelindi ve ortaya, işverenlerin rüyalarında
bile göremeyecekleri kadar geriletilmiş bir sözleşme taslağı çıktı.
Taslağa göre, işverenlerin işçileri diledikleri gibi çalıştırabilecekleri
extra süreler yıllık 180 saatten 220 saate çıkıyor. Bu yasal artış,
işçi sayısının 20 ve altında olan küçük işyerleri dışındaki bütün
işyerlerinde geçerli olacak. Fazla mesai sürelerindeki bu artışa
karşın, fazla mesai için ödenecek ücrette hiçbir atış öngörülmüyor.
Ayrıca, taslak, işverenlere, yazılı hükümlerin çok ötesinde
uygulamalar yapabilme olanağı veriyor. Bu anlamda örneğin çalışma
süresi hesabı tek taraflı işveren arzusuna bağlı olarak tümüyle
parasal ödemeye dönüştürülebiliyor ve denkleştirmenin parasal
değerlendirmesini yapma yetkisi sadece işverenlere bırakılıyor.
Ayrıca, paraya dönüştürülecek unsurlar için kullanılan daha önceki
%3’lük katsayı da %2.5’a indiriliyor. Ülkenin iki önemli işçi
konfederasyonu CFDT ile CGT tasarıyı imzalamayı reddederek
eylem hazırlıklarına başladılar.
AEG’de Grev
Almanya’nın Nürnberg kentindeki AEG işyerinde 20 Ocak
tarihinden bu yana Grev sürmektedir. AEG işçileri işyerlerinin
kapatılmasına karşı mücadele etmek için Grev yapıyorlar. Bu
Almanya’da Toplu Sözleşme Yasasına da ters düşmektedir. Zaten
kimi kalemşörler “yasadışı grev” tanımlamasıyla işçilerin haklı
mücadelesini karalamaya başladılar. Ama, işyerinin kapılarının
kilitlenmesine ve bu işyerinin iş gücünün daha ucuz olduğu bir
ülkeye (Polonya’ya) taşınmasına göz yummuyor Almanyalı işçiler.
“Sen bu işyerini taşıyamazsın” diyorlar....
İşçiler bununla yetinmiyorlar! İşçiler işçi dostlarıyla birlikte “AEGElektrolux”* mallarını tüketmeme kampanyası da yürütmektedirler.
Bir düşünün tüm Avrupa çapındaki AEG işçileri birleşmiş ve birlikte
mücadele yürütüyorlar... Hep birlikte halkla birlikte AEG’nin
ürettiklerini satın almıyorlar... Ve dünya işçileri bu boykota katılıyor....
sınıf dayanışması denilen bir şey oluyor...
* Elektrolux Markasının diğer adlar altındaki üretimleri şöyle:
AEG, Zanker, Juno, Progress, Zanussi, Arthur-Martin, DiamantBoart, Dito, Elektro-Helios,Eureka, Frigidaire, Faure, Flymo, gibson,
Husquarna, Jonsered, Kelvinator, Marijen, McCulloch, Molteni,
Partner, Poulan, Rosenlev, Simpson, tornado, Tricity-Bendix, Volta,
Voss, Weed-eater, Westinghouse, Zopas....
Çok az değil mi? Hepsi AEG’ye çalışıyor... hangisini alırsanız
alın para birisine gidiyor... boşuna dememişler Tekelleşme....!
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
17
DTÖ/Hong Kong toplantıları her zaman olduğu
gibi yine yoğun protestolara sahne oldu, yüzlerce
eylemci polis tarafından göz altına alındı. Toplantı
sonuçlarına göz attığımızda ise, gelişmiş ülkelerin
tarımda uyguladıkları korumalardan 2013 yılına
kadar vaz geçmeleri karşılığında, gelişmekte olan
ülkelerin NAMA tavizinin yanı sıra GATS
anlaşmasında da radikal değişikliklere izin
verdiğini görüyoruz.
NAMA, hizmetlerden, madenciliğe, tekstilden,
metal sektörüne kadar tarım dışında kalan bütün
üretim alanlarını kapsayan bir serbest ticaret
HongKong’da yaşanan bir diğer önemli olay
ise, gelişmekte olan ülkeler bloğunda derin bir
çatlağın oluşmasıydı. Bloğun başını çeken
ülkelerden Hindistan ile Lula’nın Brezilya’sı son
anda tavır değiştirerek gelişmiş ülkeler bloğunun
taleplerine açık destek verdi. Yaşanan,
küreselleşme sürecinde, sistemle bir sorunu
olmayan devletlerin -liderleri işçi kökenli olsa bilehiçbir zaman işçi sınıfı ve yoksullardan yana
tavır alamayacakları, her zaman kendi sermaye
gruplarının çıkarlarını korumaya çalışacak
olmalarıydı.
İsviçre’nin Davos’undan, Venezuela’nın Caracas’ına
70’li yıllardan beri düzenlenmekte olan DavosDünya Ekonomik Forumu (DEF) toplantılarından
biri daha ulusötesi şirketlerin gövde gösterisine
dönüştü. Hatta, toplantıların daha birinci gününde
25 ticaret bakanının katılımıyla temsili düzeyde
bir “mini bakanlar toplantısı”nın yapıldığı bildirildi.
Aslında DEF, sivil, hiçbir bağlayıcılığı olmayan
bir platform. Fakat bu durum, DEF’in, devletlerin
en üst düzey yöneticilerinin sermaye tarafından
hizaya getirildiği bir yapı olduğu gerçeğini
değiştirmiyor. Bu yılki DEF toplantılarının iz bırakan
sermaye örgütlerinin başında ESF-Avrupa
Hizmetler Forumunu sayabiliriz. ESF’nin etkinlik
düzeyini anlamak için AB’nin DTÖ Hong Kong
Bakanlar Konferansındaki pozisyonunun
kaynağını araştırmak yeterli. Gerçekten de AB,
Hong Kong’da ESF ne diyorsa onu savunmuş.
ESF’nin içinde kimler yok ki : İngiliz Telekom
Şirketi, Vodafone, Lloyds bu şirketlerden sadece
bir kaçı. Grup, telekom, turizm, bilgi&iletişim başta
olmak üzere gelişmekte olan ülkelerdeki tüm
hizmetlerin daha ileri düzeyde serbestleştirilmesi
için Davos’ta kolları sıvamış. Davos’ta boş
durmayan bir diğer sermaye lobisi ise ilaç sektörü.
İlaç lobisi geçen yıl DTÖ’ye getirdikleri bir kuralla
Brezilya, Hindistan ve Tayland’ın patentli ilaçların
daha ucuz yollarla kopya üretimini yasaklatmıştı.
Öte yandan, her yıl olduğu gibi bu yıl da
Davos/DEF’e alternatif olmak üzere aynı tarihlerde
DSF yani Dünya Sosyal Forumu toplantıları
yapıldı. Bu yılki DSF toplantılarının ilk ikisi
Venezuela’nın başkenti Caracas ile Afrika/Mali’de
düzenlendi. Caracas toplantılarına barış
aktivistleri, topraksız köylüler, sendikacılar,
öğrenciler, çevreciler, yerli hakları savunucuları,
kadınlar, adil ticaretciler, ve daha bir çok aktivist
olmak üzere on binlerce kişi katıldı. Seminer ve
atölye çalışmalarında ele alınan konuları şu
başlıklar altında toparlamak mümkün:
- İletişim, kültür ve eğitim
- Çeşitlilik, Kimlikler ve hareketten genel
görüntüler
- Emperyalist stratejiler ve halkların direnişi
- İktidar, politikalar ve toplumsal özgürleşme
için mücadele
- Doğal Kaynaklar ve yaşama hakkı
- Emek, sömürü ve yaşamın üretimi
DSF ile DEF’i birbirinden ayıran en belirgin
fark kapitalizmin doğasından kaynaklanıyor. DEF
tartışmaları, uluslar arası ticaret anlaşmaları
kılığına bürünerek yaşamlarımızın parçası haline
gelirken; DSF gündemleri ancak hayallerimizi
süslüyor.
Sendikamızın da örgütlü olduğu Delphi’de neler oluyor
Delphi , ABD
Ticaret yasasının
11. maddesine
dayanarak iflasını
istedi. ABD’deki
D e l p h i
f a bri k al a rı nd a
örgütlü 6 sendika,
şirketin bu bilinçli
eylemi karşısında
direnmek, üyelerinin istihdam, sağlık ve emeklilik
haklarını güvence altına almak için bir araya
gelerek bir koalisyon oluşturdu.
Amerikan sendikaları, Delphi’nin iflas maskesi
ardına gizlenerek sanayi işçilerinin çalışma ve
yaşam standartlarını radikal bir biçimde geriletmeyi
hedeflediğini çok iyi biliyor. Şirket, bu bilgiyi
doğrularcasına, iflasını talep ettiği günlerde 500
kadar üst düzey yöneticisine milyonlarca dolarlık
bir ödüllendirme kararı aldığını açıkladı.
ABD’deki gelişmeler üzerine Avrupa Metal
İşçileri Federasyonu EMF de Ocak ayı sonunda
bir Delphi Sendika Koordinasyon Grubu toplantısı
düzenledi. Sendikamızın da temsil edildiği bu ilk
toplantıda, durumun Avrupa-Delphi işyerlerine
nasıl yansıyacağı konusu üzerine odaklaşıldı.
EMF üye sendikaları, şirket tarafından iflas
adı altında başlatılan yeniden yapılanma
saldırısına karşı üyelerinin hak ve çıkarlarını
korumak için mücadeleye hazır olduklarını
belirttiler. Delphi sendikaları, EMF’nin başlattığı
bu girişimin, Uluslar arası Metal İşçileri
Federasyonu IMF’nin dünyadaki örgütlü tüm
Delphi işçileriyle yürüttüğü kampanyayı daha da
etkin hale getireceğine inanıyor.
18
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
Üyelerimiz sinemada
Hacivat Karagöz
neden öldürüldü
Üretenlerle, yorumlayanların,
işçilerle sanatçıların buluşması
16 Şubat’ta, "Hacivat Karagöz Neden
Öldürüldü" filmini, sinemalarda gösterime
girmeden önce, metal işçileri izlediler..
Sendikamız üyeleri filme büyük ilgi
gösterdiler..
Yönetmen Ezel Akay, "elit"lerin
değil, "halk"ın film hakkındkia
görüşlerine daha fazla önem verdiği
için, filmi izleyen işçilerle, eşleriyle ve
çocuklarla sohbet etti, görüşlerini
dinledi...
KARAGÖZ VE HACİVAT
Karagöz ile Hacivat’ın evveliyatını
bilmezdim . Sadece çocukları eğlendiren
birer kukla bir gölge oyunu sanırdım,
bu yaşıma dek .Şimdi ise beyaz perdeye
aktarılmış ve birer karakter olarak
karşıma çıktığında onları daha da sever
oldum. Sevdim, çünkü yaklaşık 700 yıl
yaşananlar ile günümüz Türkiye’sinde
yaşanılanların aslında pek
değişmediğinin fotoğrafıydı, beyaz
perdede .
Filmin adından da anlaşıldığı gibi,
gerçekten de Hacivat ile Karagöz’ün
neden öldürüldüğü benim için daha da
önemli, bir o kadar da üzücü . Çünkü ;
700 yıl boyunca bilim ve teknolojide
sayısız buluşlar yapan, adeta devrim
üstüne devrim yapan insanoğlu, nasıl
oluyor da sosyoloji ve felsefi anlamda
kendini geliştiremiyor ve kendi
uygarlığına ayak uyduramıyor. Irk, din,
dil ve cinsiyet ayrımına bir dur diyemiyor.
Ayrıca filmde güldüren kareler de
çoktu . Fakat güldürürken düşündürmek
istedikleri daha da akılda kalıcıydı.
Vurgulamak istenileni bu şekilde çok
kısa özetledim.
Eğer sayın yönetmen Ezel AKAY’ın
da anlatmak istedikleri bunlar ise
amacına ulaşmış bir film oldu demektir.
İşçi sınıfı için de böyle bir gala
tertiplediğiniz için size ve sendikamıza
teşekkür ediyorum. Umarım maddi
anlamda da başarı elde eder ve başka
çalışmalarınız ile biz seyircilerinizin
dikkatini çeken bambaşka yapıtlara imza
atarsınız.
Turan DEMİRTAŞ
ABB ELEKTRİK SAN. A.Ş.
İşçilerle birlikte filmi izleyen Çiğdem Kömürcüoğlu, Tempo Dergisi’ndeki köşesinde, sendikamızın
bu etkinliğine yer ayırmış..
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
Sendikamız, Ezel Akay’a bu özel gösterim için
bir teşekkür plaketi verdi.
Can babanın mal beyanı
1- Avşa adasinda üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen
2- Gökyüzünde bi bulut
3- Bitlis'te beş minare
4- Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili
5- Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara
içilen beyaz duvarı
6- Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü
7- Palandökende bir palan, iki döken
8- Kastamonu'da üç kasto
9- Üç fay hattı
10- Bir çarsamba, iki persembe, üç cuma
11- Dünyada mekan
12- Ahirette iman
13- Denizde kum
14-Uzayda yerçekimsizlik
15- Bi çuval gazoz kapağı
16- Bi kibrit kutusu sigara izmariti
17- On sekiz saç biti
18- Biri ingilizce 6 adet küfür
19- Yirmi tane boş naylon poşet
20-Sevenlerin kalbinde kurulmus bir taht
21- Bi sürü saç sakal, kıl, tüy, yün
22- Üç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank
23- Bi ayakkabı çekeceği
24- İki büyük taş kütlesi
25- Bir adet ağaç gölgesi
26- Üç kuş kanadı sesi
27- Bi sürü kedi köpek
28- Bi marmara denizi
29- Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
30- Her akşam karıştırılan dört çöp bidonu
31- Çalıp çalıp kaçılan beş melodili apartman zili
32- Nakit 15 kuruş
33- Anne babadan kalma yarısı yasanmış bi ömür
Can Yücel
Birleşik Metal-İş
Mart 2006
19
Yayınlarımızdan
Sendikamızca hazırlanan iki broşür yayımlanarak, dağıtımı yapıldı
İşyeri Disiplin Kurulu Üyelerine Notlar
Disiplin kurulu, işyerinde toplu iş sözleşmesi ile belirlenen
disiplin cezası hükümlerinin uygulanması amacıyla işçi ve
işveren temsilcilerinin birlikte oluşturduğu bir kuruldur.
Disiplin kurulu dayanağını toplu iş sözleşmesinden alır.
Yani kuruluşu, yetkileri ve görevleri TİS ile belirlenir. Bunun
doğal sonucu olarak da disiplin kurulu TİS’nin kendisine
belirlediği sınırlar içerisinde faaliyet gösterecek, TİS ile
belirlenmiş konularda yine TİS ile belirlenmiş cezaları
verebilecektir.
Hazırlanan broşür, İşyeri Disiplin Kurullarının işçi
üyelerini, kurulun çalışmaları, yetkileri ve bunun sınırları
hakkında bilgilendirmek amacını taşımaktadır.
İlgililer, broşüre şubelerinden ulaşabilir
Sendikamız çalışma yaşamına ilişkin üniversitelerde yapılan araştırmaları
gün ışığına çıkarma uğraşını sürdürmektedir.
İstanbul Üniversitesi İktisad Fakültesi
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri
bölümünde Yrd. Doç.Dr. olan Nilgün Tunçcan
Ongan’ın doktora tezini sendikamız kitap
olarak basarak çalışma yaşamı taraflarının
yararlanmasına sunmuştur, kitapta sayın
Ongan öncelikle ekonomik kriz kavramını
incelemiş, ekonomik krizden çıkış yolları
olarak sunulan politikalarla bölüşüm
ilişkilerinin emek aleyhine nasıl bozulduğunu
ortaya koymuştur. Krizin oluşumunda hiçbir
katkısı bulunmayan emekçilerin her kriz
sonrası nasıl yoksullaştıkları kitap ile birlikte
bilimsel temelleriyle ortaya konulmuştur.
Örgütlenme Üzerine Notlar
Broşürün sunuş bölümünden alınmıştır
“Sendikalar için “güçlü” olmanın ilk ölçütü üyelerinin hak ve çıkarlarını koruyup
geliştirmek ve ülkedeki demokrasi mücadelesine azami katkıyı yapmaksa; ikinci ölçüt
sayısal açıdan büyüklük ve bu çoğunluğun ortak amacın
gerçekleşebilmesi için gönüllü olarak hareketlenebilme
yeteneğidir.
Çoğu zaman bu iki faktör birbirlerine neden sonuç ilişkisi
ile bağlıdır. Yani ilkeli ve kararlı bir mücadeleyle üyelerinin
haklarını koruyan sendikalar kitlelerin güvenini kazanıp,
büyümüşlerdir. Ya da üyelerinin gönüllü katılımını sağlayan
sendikalar üyelerinin haklarını daha iyi korumuşlardır.
Birleşik Metal İşçileri Sendikası bir yandan yeni üyeler
kazanmak; diğer yandan üyelerinin bilinç düzeylerini
yükseltmek için yoğun çaba harcıyor.
Bu broşür, çalışmalardan süzülüp gelen deneyimlerin
örgütlenme çalışmalarını sürdürecek kadrolara aktarılması
için hazırlanmıştır.”
Sendikamızda yayınlanan bir diğer doktora tezi Muğla Üniversitesi Çalışma
Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünde Yrd. Doç. Dr. Recep Kapar’ın
“Sosyal Korumanın iş gücü piyasasına etkisi” başlıklı doktora tezidir. Sayın
Kapar tezinde sosyal koruma, işgücü piyasası,
kavramlarını bütünsel bir yaklaşımla ortaya
koyduktan sonra, sosyal korumanın neden
gerektiğini, özellikle bu gereksinimin neo
liberal politikanın uygulanmaya başlamasıyla
birlikte arttığını ortaya koymuştur. İşsizliğin,
esnek çalışma biçimlerinin, kayıt dışı
e k o n o mi n i n b e r a b e r i n d e g e l i r
güvencesizliğini, eşitsizliği, yoksulluğu,
beraberinde getirdiği ortaya konulduktan
sonra, olumsuzlukların giderilebilmesi için
nasıl bir sosyal politikanın uygulanmasının
gerektiği, bu politikanın finansmandan
örgütsel yapıya kadar hangi unsurları
içermesinin gerekli olduğu büyük bir
yetkinlikle ortaya konulmuştur.
MUTLULUKLARIMIZ
ÜZÜNTÜLERİMİZ
Anadolu Şubemize bağlı DİTAŞ’dan Serdar
Ural’ın babası, Murat Yavaşca’nın babası, Fevzi
Dizlek’in dayısı vefat etti. Çimsataş’dan Ali
Adıgüzel, İzzet Alkaya, Durmuş Dur, Ali Şahin,
Levent Bilece, Ali Lek emekli oldu. Serkan
Kır’ın annesi, Ömer Çetin’in babası, Mehmet
Doğan’ın babası, Mustafa Özmen’in annesi vefat
etti. Ayrıca üyemiz Mustafa Marinli vefat etti.
Sağlık Bakanlığı 11 Nolu Donatım Bölge
Müdürlüğü’nden İsak Şentürk vefat etti.
İstanbul 1 Nolu Şubemize bağlı Anadolu
Isuzu’dan Serdar Öksüz’ün annesi vefat etti.
Mert Akışkan’dan
Ramazan Çam ve
Hüseyin Yalçın’ın
annesi vefat etti.
Alkom’dan
Temsilcimiz Hasan
Doğan, İsmet Kurt,
Salim Belen’in
babaları vefat etti.
Murat Çelik trafik
Mustafa Marinli
kazası geçirdi.
ABB/Dudullu’dan
Mesut Aydemir’in
annesi ameliyat
geçerdi. Eğe
Sanayi’nden Cavit
Durmaz ve Hicabi
Tuna vefat etti.
Kocaeli Şubemize
bağlı Baysan Trafo’dan
Ahmet Akdağ işkazası
Cavit Durmaz
geçirdi. Beksa’dan Kaya İlgül’ün babası öldü.
Corus Yasan’dan Ayhan Yakışıklı, Anadolu
Döküm’den Ahmet Öztürk, Sezgin Aktaş, Özkan
Güngör işkazası geçirdiler. Cem Mutfak’dan
Recep Soğukpınar’ın annesi vefat etti.
Gebze Şubemize bağlı Akkardan’dan İbrahim
Tahmar ameliyat oldu. Askam’dan Aydın Vurgun
ve Sinan Tohumcu iş kazası geçirdi. Tucay Ergil
kaza geçirdi. Aynur Gündoğdu ve Alişan Toraman
ameliyat oldu. Tamer Özbey işkazası geçirdi.
Sezer Uzman’ın annesi vefat etti. Arfesan’dan
Mehmet Özen ameliyat oldu. Celalettin Turak’ın
babası ameliyat oldu. Kürüm’den Yasin Çadak
ameliyat oldu. Poly Metal’den Alibey Akbulak’ın
evi yandı.
Yücel Boru’dan Erol Güneş ve Zeki Altın iş
kazası geçirdi. Akkardan’dan Hasan Mithat
Ercan’ın dedesi vefat etti. Arfesan’dan Necati
Biter’in babası vefat etti. Askam’dan Fikret
Yılmaz’ın ablası, Ümit Mazak’ın annesi, Mesut
Köpren’in amcası, Osman Alkan’ın annesi,
Tahsin Şahin’in yeğeni, Hadi Kabal’ın dayası,
Recep Uslu’nun dedesi vefat etti. Makine
Takım’dan Hüseyin İnan’ın babası vefat etti.
Yücel Boru’dan Adam Sarı’nın babası vefat etti.
Bursa-Eskişehir Şubemize bağlı Demisaş’dan
Cemil Karadağ’ın babası, Murat Karasu’nun
ağabeyi, Serdar Çetin’in ağabeyi, Adnan
Sağlan’ın annesi, Hakan Kırma’nın annesi,
Kemal Çakar’ın annesi, Hakan Özcan’ın dedesi,
İlker Balmumcu’nun amcası vefat etti. Entil’den
Hilmi Bulut’un annesi, Kazım Yazgılı’nın
annesi, Taner Alper’in babası vefat etti.
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com
Anadolu Şubemize bağlı SGT
Filtre Otomotiv’den Baştemsilcimiz
Erdinç Tümük’ün oğlu oldu.
Çimsataş’dan Mehmet Çalışkan,
Mustafa Dinçer, Serdar Karataylı,
Osman Öz, Muharrem Ayhan, Barış
Tanrıverdi, Bekir Oflaz, Adem Aydın,
Ahmet Yılmaz, Osman Aydın,
Mustafa Dilbaz, İsmail Yıldırım
evlendi.
İstanbul 1 Nolu Şubemize bağlı
Anadolu Isuzu’dan Mahmut Oral,
Muhsin Keser, Serkan Tuna, Ramazan
Bekçi, Nuri Nogay’ın kızları, Hasan
Hüseyin Töre ve Atakan
Dağdeviren’in oğulları oldu. Yılmaz
Yüceok evlendi. Anadolu Motor’dan
Murat Çoruh ve Soner Öztürk’ün
oğulları oldu. Mert Akışkan’dan Birol
Çubuk’un çocuğu oldu.
İstanbul 2 Nolu Şubemize bağlı
Pancar Motor’dan Bülent Yaka’nın
oğlu dünyaya geldi. Gürkan
Elektrik’den Ali Çetin nişanlandı.
Recep Kaya’nın kızı oldu.
ABB/Kartal’dan Mehmet Orgun’un
kızı oldu ve Enes Yalınpala nişanlandı.
Kocaeli Şubemize bağlı Erciyas
Boru’dan Adem Başkıran’ın kızı oldu.
Beksa’dan Mesut Dobra ile Osman
Kocatürk’ün çocukları oldu. Corus
Yasan’dan Metin Kaplancı evlendi.
Ayhan Yakışıklı ve Arif Aslan’ın
çocukları oldu. Sega Bakır’dan Yusuf
Ayhan Aydın ve Veysel Önen’in
çocukları oldu. Trakya San.’den
Sezgin Çertel’in oğlu, Bülent
Aksoy’un kızı, Deniz Kardaş’ın kızı,
Adem Subaş’ın kızı, Gürol
Tantaoğlu’nun oğlu, İsmet
Karasu’nun oğlu dünyaya geldi. Cem
Mutfak’dan Hasan Barış’ın oğlu oldu.
Emin Doğan, Ayhan Kaya, Nurcan
Kazancı, Harun Uzun, Ercan
Karaduman ve Emin Doğan
nişanlandı.
Gebze Şubemize bağlı
Akkardan’dan Fatih Hayta evlendi.
Zekai İmran’ın çocuğu oldu.
Arfesan’dan Murat Cıbır, İsa Çaçur
ve Numan Harputluoğlu’nun çocuğu
oldu. Askam’dan Mustafa Güvenen
ve Necati Genç’in çocuğu oldu.
Makine Takım’dan Erkan Elmas ve
İbrahim Kutlu’nun çocuğu oldu.
Yücel Boru’dan Seçkin Dursun ve
Serhat Çelik’in çocuğu dünyaya geldi.
Bursa-Eskişehir Şubemize bağlı
Demisaş’dan Ercan Oktay’ın oğlu
dünyaya geldi. Şaban Tulumbacı ve
Necati Kaya evlendi. Entil’den
Levent Eker’in oğlu, İsmayil Hakkı
Sakarya’nın kızı, Özcan Yurçin’in
oğlu, Mahmut Güngör’ün kızı, Faruk
Malkoç’un kızı, Orhan Bulut’un oğlu
oldu. Recep Yalın evlendi.
13 Şubat, DİSK’in 39. kuruluş yıldönümü
DİSK’in tarihi,
demokrasi mücadelesi tarihidir
13 Şubat DİSK’in 39. kuruluş yıldönümüdür.
DİSK 39 yıl önce, 13 Şubat 1967 yılında kuruldu.
39 yıl elbette ki bir emek örgütü için uzun bir
süre değildir. Ancak DİSK bu sürede
mücadelesiyle, kararlılığıyla, duruşuyla,
kimliğiyle öne çıkmış, sürece damgasını vurmuş
örgütlerden biridir.
Ülkenin tüm sorunlarını, kendi sorunu olarak görmüş,
bunu vatandaşlık bilincinin, toplumun örgütlü ve
öncü gücü olmanın bir gereği olarak hakkıyla yerine
getirmeye çalışmıştır.
DİSK kurulduğundan bu yana demokrasi
mücadelesi vermiştir.Ê DİSK bu mücadelesinden
dolayı, yaptığı demokrasi mitingleri için, DGM
Direnişleri için, 1 Mayıslar için, faşizme ihtar
eylemleri için 12 Eylül’de suçlanmış ve
yargılanmıştır. Bu ülkede demokrasi adına elde
edilen kazanımlarda DİSK’in mutlaka katkısı
olmuştur.
Uluslararası düzlemde olduğu gibi Türkiye'de
de, emekten ve demokrasiden yana bir düzen
kurmak, bunun gerektirdiği mücadelenin
sorumluluklarını üstlenmek bir insanlık görevi olarak
karşımızda duruyor.
DİSK demokrasinin kalesidir. DİSK kurulduğu
günden bu yana farklılıkları içinde barındırmasını
bilmiş, kendi iç demokrasisini kurumsallaştırmış,
işçilerin söz ve karar sahibi olması ilkesini temel
ilkelerinden biri olarak korumuştur.
DİSK, her zaman kendini yalnızca üyelerinin
çıkarlarını korumakla sınırlamamış, tüm topluma
karşı sorumlu olduğunu bilerek hareket etmiştir.
İşte bu nedenledir ki DİSK ülkenin ve toplumun
hızla demokrasi dışına sürüklendiği bu süreçte yine
alanlardadır.
kısacası, yasaklarla dolu bir çalışma hayatı var.
Bu koşullarda Türkiye, tarihinin en ciddi değişim
sancısını yaşıyor. Köklü değişim ihtiyacı toplumun
gündemine yerleşiyor. Artık hiçbir toplumsal kesim
eski çerçeve içinde yaşamak istemiyor. Toplum,
varolan siyasal düzenin değişimine yönelik arayışlara
ve çağrılara kulak vermeye başlıyor. Büyük
çoğunluğun çıkarı varolan durumun değiştirilmesi
talebiyle örtüşüyor.
Türkiye, dünya çapındaki süreçlerden büyük bir
şiddetle etkileniyor. Serbest piyasa tek yol olarak
gösteriliyor. Özelleştirme ile kamusal yarar fikri
yıpratılıyor. Eğitime, sağlığa ve sosyal güvenliğe
yönelik kamusal kaynaklar bile gün geçtikçe
azaltılıyor.
Ekonomik eşitsizlik, yoksulluk ve işsizlik
karşısında güçsüz kalan toplumsal kesimler,
muhafazakar ve milliyetçi ideolojiden etkileniyor.
Toplumun çoğulcu yapısına uygun demokratik
düzenlemeler kesintiye uğruyor. Devlet için halk
anlayışı sürüyor. Siyasal katılıma imkan verilmiyor.
Kültürel hayat
kısırlaştırılıyor. Devlet,
toplumun bilincini,
fikirlerini, bunların
yeniden üretim
mekanizmalarını sürekli
denetliyor, kültürel ve
düşünsel yaşantıyı rejimin
yasakları içine
hapsediyor.
Kavel işçileri
12 Eylül’ün
Türkiye’nin yaşamına bir
baskı aracı olarak
koyduğu 1982 Anayasası
ve ondan kaynaklanan
yasalar, özgürce sendikalı
olabilmenin önündeki
engellerini hâlâ
sürdürüyorlar. Hâlâ
barajlar var, sendikaya
üyelikte noter şartı var,
grev yasakları var;
DİSK Davası
Tarih kesintisiz olarak akıyor ve DİSK 39 yıl
sonra bugün, yeni dönemin sorunlarının üstesinden
gelmek üzere, ülkemizdeki yeri ve önemini
koruyacak biçimde dimdik ayakta duruyor.
Hiç mazeretimiz yok. Bütün bu zorlukları
aşabilmek için, 12 Eylül karanlığını silmek için,
insan haklarının gelişmesi için, özgür ve demokratik
Türkiye’yi yaratmak için daha çok örgütlenmekten
başka hiçbir çaremiz yok, mazeretimiz yok. Bunu
da muhakkak gerçekleştireceğiz.
Ya bu toplumu örgütleyeceğiz, ya da başkalarının
örgütlenmelerindenÊ yakınmayacağız. Sadece
şikayetçi olmak yerine daha çok örgütlenmeyi şiar
edineceğiz, hedef edineceğiz.
Bu isteğimizi hiçbir umutsuzluğa kapılmadan,
inançla sürdürüyoruz. Bunun için mücadele veriyor.
İğneyle kuyu kazar gibi çocuklarımıza yaşanabilir
bir Türkiye bırakmak için uğraşıyoruz.
Bütün engellere rağmen, saldırılara rağmen,
DİSK bugün 39 yıl sonra da dimdik ayakta.
DİSK kurulduğunda ihtiyaçtı.
DİSK bugün daha büyük bir ihtiyaç.
DİSK’e sahip çıkmak, demokrasiye sahip
çıkmaktır.
DİSK Yönetim Kurulu
DİSK’e sahip çıkmak, demokrasiye sahip çıkmaktır
PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com