Birleşik Metal
Transkript
Birleşik Metal
MART 2006 SAYI 174 Yoksulluğa Adaletsizliğe HAYIR! aa Konfederasyonumuz DİSK’in kuruluşunun 39. yılında, “yoksulluğa ve adaletsizliğe hayır” demek üzere 19.02.2006 günü Kocaeli’nde alanlardaydık. 10 binin üzerinde işçi ve emekçinin katıldığı mitingte, Sendikamız, kitleselliği, disiplini, coşku ve heyecanıyla dikkat çekti. Dünya Emekçi Kadınlar Günü Her türlü ayrımcılığın son bulduğu; Özgür, eşit ve barış dolu bir dünya dileği ile, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüzü kutlarız. PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com Hedef örgütlülüğü büyütmek Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, 2006 yılının çalışma planını tartıştı, hedefleri belirledi. Sosyal Güvenlik Reformu! sempozyumu Sempozyum’da, çalışan nüfusu ve gelecek nesilleri yakından ilgilendiren Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarıları tartışıldı. Grammer’de zafere doğru Grammer işçilerinin ve Birleşik Metal-İş Sendikası’nın onur davasında, yargı, sendikamız ve işçiler lehine karar verdi.. 2 Birleşik Metal-İş Mart 2006 Karikatür krizi: GÜNDEM DİSK’ten ETUC’a mektup Küreselleşen Faşizmdir Emperyalizmin, dünya üzerindeki tüm enerji kaynaklarına hükmetmek isteği sınır ve kural tanımıyor. Tekellerin kazançlarını en üst düzeye çıkartabilmesi için şiddeti, terörü ve toprak işgalini haklı göstermeye çalışıyorlar. ABD, şiddet ve teröre karşı çıkar gibi görünerek terörü küreselleştiriyor. Sahip olduğu askeri kuvvet ile ekonomik kudreti kullanarak insanlık tarihine vahşet sayfaları ekliyor. İnsanlığın binlerce yılda ulaştığı tüm uygarlık değerlerini pervasızca ayaklar altına alıyor. Peki, niçin ?... Şiddet kullanmak hak olabilir mi? Hangi ulu din, hangi üstün fikir ve hangi yüce ilke insanı yok etmeyi haklı sayabilir? Hangi vicdan oluk gibi insan kanı akmasını onaylayabilir? Afganistan ve Irak’ta yapılanların, Almanya, İtalya, İspanya’da yaşanan faşizmden ne farkı var? Hitler’in toplama kamplarını ibret müzeleri haline getirerek “bir daha olmasın!” diyen insanlık, Guantanemo Kampına yapılan ilave binalara neden sessiz kalmaktadır? Oyun aynı, aktörler ve figüranlar farklı Emperyalizmin uyguladığı politika aynı: Böl, parçala ve kontrol altında tut! Bu politika yüzyıllardır uygulanıyor, ilk değil. Bu politika Ortadoğu ve İslam ülkelerine yönelik olarak daha önce İngiliz ve Fransızlar eli ile de uygulandı, biliniyor. Emperyalist işgal yaşamayan Ortadoğu ve İslam ülkesi yok gibi... Emperyalizme karşı direniş örnekleri var... Dünyanın farklı bölgelerinde emperyalizme karşı farklı direniş biçimleri üretiliyor ve uygulanıyor. Ulusal Kurtuluş Savaşımız bunun dünya üzerindeki ilk örneğidir. Günümüzde ise, özellikle Güney Amerika ülkelerinin ABD emperyalizmine karşı onurlu adımlar atmaya başladıkları ve bu cesaretin G. Amerika ülkelerinin birlik ve dayanışma içinde davranmalarından doğduğu şüphesizdir. ABD ve AB Emperyalizminin nasıl durdurulabileceğine tarihten Ulusal Kurtuluş Savaşımız, bugün ise Venezuella, Şili, Brezilya, Bolivya, Arjantin ve elbette Küba halkının dayanışması ipucu vermektedir. Latin Amerika ülkeleri onurlarına, özgürlüklerine ve geleceklerine sahip çıkmayı öğreniyorlar. Kolay mı oluyor bu? Elbette hayır! Yüzlerce yıl tuzağa düşe düşe, tuzağa düşmemeyi, Parçalana parçalana, bütünleşmeyi, Yitire yitire kazanmayı öğreniyor, öğretiyorlar!!! Ortadoğu’da oyun, aynıdır Ortadoğu da tıpkı Latin Amerika ülkeleri gibi tarihsel işgal alanlarından biridir. Çünkü, petrol kaynaklarına ve stratejik bir coğrafyaya sahiptir. Latin dramının bir benzeri bu bölge için geçerlidir. Bu ülkelerin tümü, İngiliz, Fransız ve şimdilerde ise Amerikan emperyalizminin kuşatması altındadır. Bu nedenle yüzyıllardır, emperyalizmin işgaline ve talanına sahne olmaktadır. Bölge halkı her türlü işgal, kıyım, talan, yağma ve tecavüzler karşısında Ulusal Kurtuluş Savaşımız veya Latin ülkeleri örneğinde olduğu gibi anti-emperyalist bir karşı koyuşu örgütleyememiştir. Yüzyıllardır emperyalizme boyun eğen kitleler ve ülkeler; Eylül ayında Danimarka’da, Ocak ayında Norveç’te yayımlanan bir dizi karikatür nedeni ile Şubat ortalarında deyim yerinde ise, “ayağa kalktı.” Konfederasyonumuz DİSK de Avrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ETUC)’a gönderdiği mektupta; “ ... düşünce özgürlüğü temel bir insan hakkı olmasına rağmen bu hak herhangi bir dini ve onun inananlarını provoke etmek için kullanılamaz... ” dedi. Sendika olarak biz de toplumun kutsal saydığı değerlerine saldıran, rencide edici davranışları kınıyoruz. Ve, bu ayağa kalkışın gerçek yörüngesine oturtularak emperyalizme karşı Latin Amerika’daki gibi kurtuluş hareketine dönüşmesini diliyoruz. Konfederasyonumuz DİSK, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) Genel Sekreteri John Monks’a bir mektup göndererek, İslam dünyasını rahatsız eden karikatürlerin yayımlanması ve sonrasında yaşanan gelişmelerle ilgili kaygılarını iletti. Mektupta; “Düşünce özgürlüğü temel bir insan hakkı olmasına rağmen, bu hak herhangi bir dini ve onun inananlarını provoke etmek için kullanılamaz, bu çok tehlikeli bir davranıştır. Ne yazık ki bu karikatürler, bir düşünceyi ifade etmekten öte bütün Müslümanların potansiyel terörist olduğunu ima ederek dinsel bir çatışma yaratmayı amaçlamak olarak görülmektedir. İnancımız odur ki sendikal hareket, bütün insanların dil, din, düşünce, etnik köken ve cinsiyet farkına bakmaksızın bütün insan haklarından eksiksiz ve ayrımsız olarak yararlanması ilkesiyle, temel insan haklarına dayanarak kültürel ve dinsel çatışmanın durdurulması ve farklılıklarla birlikte bütünlüğün teşvik edilmesi için önemli rol oynayabilir” denildi. Mektupta, ETUC’un kültürel bir çatışmaya karşı sendikal hareketin birleştirici bir rol oynaması için etkin bir tavır geliştirmesi çağrısı yapıldı. KESK’ten sendikamıza ziyaret Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KSEK) Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, 27.01.2006 tarihinde Sendikamız Genel Merkezi’ni ziyaret etti. Sendikamız Genel Merkez yöneticileriyle görüşen KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul; mücadelenin yükseltilmesi için işçi-memur ayrımı yapılmaksızın sınıf dayanışmasının yükseltilmesinin gerekliliğine vurgu yaptı. Toplantıda, sendikalar arası işbirliğinin geliştirilmesinin önemi konuşuldu. Birleşik Metal İşçileri Sendikası Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Sebahattin Gerçeker Adres: Tünel Yolu Cd. No.2 34744 Bostancı-İstanbul Sayı:174 / Mart’06 (Yerel Süreli Yayın) Sahibi: Birleşik Metal-İş adına Yazı Kurulu: Ayşe Nur Erten, Canan Arslan, Gökhan Düren, Hasan Arslan, Mehmet Beşeli, Tel: 0216 380 8590 Faks: 0216 410 6626 www.birlesikmetal.org e-mail: [email protected] Genel Başkan Adnan Serdaroğlu Zehra Güner Akad Baskı: Gün Matbaacılık, Sefaköy-İstanbul Yayın Yönetmeni: Genel Eğitim Sekreteri Celalettin Aykanat Tasarım-Teknik Hazırlık: Birleşik Metal-İş Basın Yayın Dairesi Tel: 0212 426 4139 PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com Birleşik Metal-İş Mart 2006 3 Daha fazla üye, daha büyük Birleşik Metal-İş için Ocak 2004- Aralık 2005 tarihleri kapsayan iki yıllık sürede sendikamız % 17,63’lük bir büyüme gerçekleştirmiştir. 5 Şubat 2006 tarihinde Sendikamız Genel Merkezinde gerçekleştirilen Genişletilmiş Başkanlar Kurulunda 2005 yılı örgütlülük rakamlarımız ve üye sayısındaki aylık değişimler her bir şubemiz için ayrı ayrı hazırlanarak verilmiştir. 2005 yılında 19 işyerinde sendikamız örgütlenerek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na tespit için başvurmuştur. Yeni örgütlenen 7 işyerinde ise ilk kez toplu iş sözleşmesi imzalanmış ve bu işyerleri örgütümüze dahil olmuştur. Ocak 2005 ile Aralık 2005 tarihleri arasındaki bir yıllık sürede sendikamız toplu sözleşme imzalanmış ve tespit başvurusu yapılmış işyerlerindeki üyelerimiz değerlendirmeye alındığında % 4,71’lik bir büyüme gerçekleştirmiştir. Ocak 2004- Aralık 2005 tarihleri kapsayan iki yıllık sürede ise sendikamız toplu sözleşme imzalanmış ve tespit başvurusu yapılmış üyelerimiz değerlendirmeye alındığında % 17,63’lük bir büyüme gerçekleştirmiştir. Sendikamızın 2006 yılı örgütlenme hedefleri: •Örgütlülüğümüzü daha da büyütmek, •Amatör örgütçüler yetiştirmek üzere eğitim çalışmalarını başlatmak •Her şube için örgütlenmek üzere hedef işyerleri belirlemek, araştırma çalışmalarını yapmak ve örgütlenme çalışmalarını planlamak, •Örgütlenme çalışmalarında sürekliliği sağlamak, •Genç işçilere yönelik sempozyum yapmak, •MESS grup toplu iş sözleşmesi dönemi olduğundan hareketle işyeri komitelerinin eksikliklerinin giderilmesini sağlamak, •Eylem ve etkinliklere daha kitlesel katılımın ve gerekli disiplinin sağlanması için çalışmalar yapmak, olarak belirlenmiştir. SCT Filtre işçileri kararlı “Sendikalı çalışacağız” 2005 yılının Temmuz ayında sendikamıza üye olan SCT Filtre işçileri adına yürütülen toplu iş sözleşme görüşmelerinde henüz bir anlaşma sağlanamadı. 7 Şubat 2006 tarihinde grev kararının alındığı işyerinde, işçiler haklarını alıncaya kadar mücadeleye devam etme kararlılığını sürdürüyorlar. 12 Şubat 2006 Pazar günü SCT Filtre işçileri ile Genel Örgütlenme Sekreteri Özkan Atar, Anadolu Şube yöneticileri ve örgütlenme uzmanlarımızın katıldığı toplantıda önümüzdeki süreç hakkında PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com bilgilendirme yapıldı. Toplantı SCT işçilerinin yoğun katılımı ile gerçekleşti. SCT işçileri, grev konusunda yapılan bilgilendirmeyi ilgiyle dinledi. Grevin işçiler için anlamını ve kazanımlarının neler olacağını tartışan SCT işçileri çıktıkları yoldan geri dönmeyeceklerini, her geçen gün daha da güçlenerek yola devam ettiklerini ve mücadele ederek kazanacaklarının farkında olduklarını ifade ettiler. Biz de Birleşik Metal-İş Sendikası olarak SCT işçilerini çıktıkları yolda onların örgütlülüğünü, mücadelesini daha da güçlendireceğimize inanıyoruz. 4 Birleşik Metal-İş Mart 2006 Yön Teknik İşçileri hedefe yaklaşıyor Yön Teknik Oto Yedek Parça San. Ve Tic. Ltd. Şti. işyerinde işveren, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın sendikamız lehine yaptığı çoğunluk tespitine itiraz etmiş ve işverenin itirazı dava konusu olmuştu. Dava 13 Şubat 2006 tarihinde sonuçlandı ve mahkeme de sendikamızın Yön Teknik işyerinde çoğunluğunun olduğunu tespit etti. Böylece Yön Teknik işçilerinin örgütlenme ve sendikalı çalışma mücadelesinde yeni bir evreye girilmiş oldu. Yön Teknik işçileri ilk örgütlendikleri gün olduğu gibi bugün de sendikalı çalışma konusunda kararlılıklarını devam ettirmektedir. İşçiler, bundan önceki saldırıları nasıl geri püskürttüyse bundan sonrakileri de püskürtecektir. İşten atılan işçiler işe iade edildi. İşten çıkarılan sekiz işçi için sendikamız tarafından açılan işe iade davalarının ikisi sonuçlanmış ve işçiler işe iade davasını kazanmıştır. Diğer altı işçinin ise işe iade davaları devam etmektedir. Dostel’de örgütlendik Gebze Organize Sanayi Bölgesinde kurulu bulunan Dostel işyerinde sendikamız örgütlenmiş ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na tespit başvurusunu yapmıştır. Bakanlık, sendikamızın işyerinde yasaya göre çoğunluğunun bulunduğunu tespit etmiştir. Dostel, otomotiv sektöründe Otosan, Isuzu, Honda ve Toyota firmalarına 200’den fazla farklı parça üretimini gerçekleştirmektedir. Anayasa ve yasaların kendilerine sağladığı örgütlenme hakkını kullanan Dostel işçileri, örgütlü çalışmak istemektedir Ferinox ve Dostel işçileriyle coşkulu toplantı Toplu iş sözleşmesi yapmak ve sendikalı çalışmak konusunda kararlı olan Dostel ve Ferinox işçileri ile 19 Şubat 2006 Pazar günü Gebze’de salon toplantısı yapıldı. Toplantıda Sendikamız Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu yaptığı konuşmada, örgütlülüğün önemini vurgulayarak, işçileri sendikalarına sahip çıkmaya davet etti. Dostel işçileri tarafından yapılan konuşmalarda ise, örgütlü olmanın, birlikte iş yapabilmenin çok güzel olduğunu vurgulanarak, sendikalarına sonuna kadar sahip çıkacaklarını söylediler. Toplantıda konuşan Gebze Şube Başkanı Erdoğan Özer ise, Dostel ve Ferinox işçilerine örgütlülüklerine ve sendikalarına sahip çıktıkları için teşekkür ederek, süreci birlikte öreceklerini ve birlikte güçlü olduklarını söyledi. Eşleri ve çocukları ile birlikte ikiyüze yakın işçinin katıldığı toplantıda, birlikten güç doğacağına duyulan güven bir kez daha tazelendi. Örgütlülüklerini toplu iş sözleşmesiyle taçlandırmak isteyen Dostel işçileri ile, aynı bölgede daha önce örgütlenme çalışması yaptığımız Ferinox işçileri birlikte salon toplantısı yaparak, sınıf dayanışmasının güzel bir örneğini verdiler PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com AREVA’da eylem 24-25 Ocak 2006 tarihleri arasında Areva işvereni tek taraflı olarak kar yağışını zorunlu neden olarak algılayıp, işyerini iki gün tatil etti. Ve bunun telafi çalışması ile telafi edileceğini söyledi. İşverenin uygulaması kabul edilmeyince tek taraflı bir uygulama başlattı ve Areva işçileri de bu uygulamayı tepkiyle karşıladı. İşyerinde fazla mesai uygulaması durduruldu. İşçilerin bu uygulamasına işveren servisleri kaldırarak cevap verince Sendikamız tarafından temin edilen araçlarla Areva işçileri evlerine gittiler. 17 Şubat 2006 Cuma günü işveren bu tavrını değiştirdi. Servisler zamanında kaldırıldı. 20 Şubat Pazartesi günü yapılan görüşmelerde, işveren, telafi uygulamasından vazgeçtiğinibildirince, işyerinde çalışma düzeni normale döndü. Birleşik Metal-İş Mart 2006 Grammer’de Zafere doğru Grammer’de zafer bir kez daha Birleşik Metal-iş Sendikasının oldu. Bundan tam iki yıl önce başlayan örgütlenme mücadelesi zor bir dönemeci daha geride bırakarak son aşamaya geldi. 24 Şubat 2006 saat 14.oo. Bursa Adliyesi’nin koridorlarında her zamankinden farklı olarak heyecanlı bir bekleyiş, sevinçli bir telaş var. Sendikanın en kıdemli Avukatı Şeyma Tümer 30 yıllık deneyimine karşın şimdi her zamankinden daha heyecanlı. Hazırlık aşamasından itibaren her anında büyük emek sarfettiği ve sekiz ay önce yine bu koridorlarda “İnadına sendika İnadına DİSK” sloganlarının atılmasına yol açan kararın Yargıtay tarafından bozulmasından sonra, yeniden görülmeye başlayan davanın bir kez daha sonuna gelmenin heyecanıydı bu. Çünkü bu dava için verilen emek bir yana, iki yıldan bu yana işten atmalara, fiziki saldırılara, sendikaları Birleşik Metal’den istifa etmeleri için yapılan her türlü baskıya rağmen yılmadan direnen Grammer işçilerinin inanılmaz mücadelesiydi söz konusu olan. Verilecek karar, aynı zamanda işte bu mücadelenin, kararlılığın ve azmin de boşuna olmadığının bir göstergesi olacaktı. Saatler 14.10’u gösterdiğinde artık heyecan, yerini, mutluluğun yanı sıra buruk bir sevince bırakmıştı;Yargı bir kez daha Birleşik Metal-İş Sendikası’nı haklı bularak, Çalışma Bakanlığı’nın Türk Metal Sendikası için yaptığı tespitin yanlış ve yetkili sendikanın Birleşik Metal-İş Sendikası olduğuna karar verdi. Evet, sevinç vardı çünkü karar lehteydi. Ancak, burukluk da vardı, çünkü daha önce ve çok daha görkemli yaşanan bir sevincin ardından Temyiz tarafından bozulan bir kararın adeta yinelenmesiydi bu karar; ayrıca kesinleşmesi için yeniden Yargıtay’a gidecekti. Adliye koridorlarında gözyaşları arasında hiçbir taşkınlık yapmadan birbirlerine sarılan genç insanlar... Bir çok meraklı bakış ve soruya neden oluyor: “Afedersiniz, bu ne davasıydı?” Cevap çok net: “Yüzlerce emekçinin,Grammer işçilerinin ve Birleşik Metal-İş Sendikası’nın onur davasıydı.” Aslında onlar bu onuru daha önceleri çoktan hak etmişlerdi . 5 Gebze Şubesi Gebze Şube Temsilciler Kurulumuz, 07.02.2006 tarihinde toplanarak gündemindeki konuları görüşüp, Konfederasyonumuz DİSK’in Kocaeli’nde yapacağı “Yoksulluğa ve Adaletsizliğe Hayır” mitingine kitlesel katılımın sağlanması konusunda karar aldı. Temsilciler Kurulumuza Sendikamız Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu’da katılarak gündemle ilgili bilgiler aktardı. Şubemizin faaliyetlerini yöne vermek amacıyla 2006 Yılı Çalışma Raporu hazırlanarak Kurul’da değerlendirildi. Şubemizde MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi hazırlıklarına yönelik üyelerle yapılan toplantıların 2. turu başladı. Tempa Pano işyerinde grev uygulama kararı 17.02.2006 tarihinde anlaşma sağlanarak kaldırıldı. Yeni örgütlendiğimiz ve çoğunluk tespitleri gelen Dostel ve Ferinox işçilerinin eş ve çocuklarıyla katıldığı salon toplantısı, 19.02.2006 tarihinde yapıldı. Toplantıya Sendikamız Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu ve Genel Örgütlenme Sekreterimiz Özkan Atar’da katıldı. İşyeri Ziyaretleri Genel Başkanımız Adnan Serdaroğlu ve Genel Örgütlenme Sekreterimiz Özkan Atar, 22.02.2006 tarihinde İstanbul 1 Nolu Şubemizde örgütlü ABB (Kartal) işyerini ziyaret ederek üyelerimizle biraraya geldiler. Genel Başkanımız Adnan Serdaroğlu, 22.02.2006 tarihinde Gebze Şubemizde yeni örgütlenen Ferinox Paslanmaz Çelik San. işyerini ziyaret etti. Ayrıca yine Gebze Şubemizde örgütlü Areva T&D Enerji işyerine 15.02.2006 tarihinde Genel Başkanımız Adnan Serdaroğlu ve şube yöneticilerimiz tarafından bir ziyaret gerçekleştirildi ve üyelerimizle biraraya gelindi. Adliye binasının önünde Genel Sekreterimiz Selçuk Göktaş “Bu zafer sendikamızın yöneticisiyle, hukukçusuyla ve tüm uzmanlarıyla verdiği mücadelenin sonucunda ortaya çıkmıştır. Ancak siz Grammer işçilerinin bu mücadele azmi ve kararlılığı hepsinden önemliydi. Bu da gösteriyor ki başarı için herkes katkı sunmalı üzerine düşeni en iyi şekilde yerine getirmelidir. Birliğimizi sağladığımızda aşamayacağımız hiçbir engel yoktur” dediğinde, Grammer işçilerinin sloganları bu defa sokaklarda yankılanıyordu “İnadına Sendika İnadına DİSK.” Temsilcilerin daveti üzerine Fabrikaya gidildi. Cümle kapısının hemen arkasında on kadar işçi adeta bir tören kıtası disiplini ve duruşuyla Yönetici ve avukatları karışılıyordu. Vardiyadan çıkan işçiler kortej oluşturmuş sloganlar atarak kapının önüne geliyor ve kucaklaşmalar, kutlamalar büyük bir coşkuyu yansıtıyordu. Kısa bir süre önce açılan temsilci odası ziyaret edilip, işveren yetkilileriyle de görüşüldükten sonra uzun süren gün tamamlanırken aslında Grammer’de yeni bir dönem başlıyordu. PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com Genel Sekreterimiz Selçuk Göktaş, İstanbul 1 Nolu Şubemizde örgütlü ABB (Dudullu) işyerindeki üyelerimizi ziyaret etti. Genel Örgütlenme Sekreterimiz Özkan Atar, 4-6 Şubat 2006 tarihlerinde İzmir Şubemize bağlı FTB, Delphi, Tariş, SB 1 Nolu Donatim Müdürlüğü, Totomak ve Şenkaya işyerlerine ziyaretler gerçekleştirdi. 6 Birleşik Metal-İş Mart 2006 Sendikamızın düzenlediği sempozyum, büyük ilgi gördü Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform! 28 0cak 2006 Cumartesi günü sendikamız ve yayımladığımız Çalışma ve Toplum Dergisi, Şubat ayında TBMM’de görüşülmesi beklenen Sosyal Güvenlik Yasa Tasarılarının tartışıldığı bir sempozyum düzenledi. Oturumları, Yargıtay 10. ve 21. Hukuk Daire Başkanları yönetti. “Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform!” başlığı altında yapılan sempozyumda yasa tasarısı “Sosyal Güvenlik Sisteminin Kişiler açısından kapsamı”, “Kısa Vadeli Sigorta Hükümleri”, Uzun vadeli Sigorta Hükümleri, Genel Sağlık Sigortası” başlıkları altında incelendi. Her bir sunumdan sonra soru ve tartışmaların yapıldığı sempozyumda Reform Mevcut Sorunlara Çözüm mü başlığı altında yapılan sunumların genel bir değerlendirmesi yapıldı. Birinci oturumu, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi Başkanı Coşkun Erbaş yönetti Tasarıda Sosyal güvenlik sisteminin kapsamına kimler girdiği konusunu değerlendiren Yard.Doç.Dr. Levent Akın, temel kavramlara ilişkin maddeler dahil tasarının genel olarak hukuk tekniğine uygun olmayan bir sistematiği olduğu, madde metinlerin bozuk ve zaman zaman anlamsız sonuçlara yol açacak Türkçe hataları içerdiği, bazı hükümlerin ne kast ettiğinin belirlenmesinde sorun çıkabileceğini vurguladıktan sonra, Yasanın Sosyal Güvenlik Sisteminin kapsamına girmeyenler bölümünde belirtmiş olduğu yevmiyeciler tanımının kayıt dışına çıkışı kaçışlara yol açabileceğini, asgari ücretin 30 da birinin altında geliri olanların bazı sigorta kolları için kapsam dışında bırakılmasının da benzer bir tehlikeyi taşıdığını, tasarıyla birlikte bir sosyal sigortalı, birde genel sağlık sigortalısı ayrımının ortaya çıktığını vurguladı. Kısa Vadeli Sigorta Hükümleri açısından tasarı değerlendiren Doç.Dr. Nurşen Caniklioğlu tasarıyla birlikte Bağ_Kur sigortalılarının bazı haklarının geliştiğini, Emekli sandığı sigortalılarının hak kayıplarına uğradığını, SSK sigortalılarının ise genel olarak kısa vadeli sigorta kolları açısından konumlarını koruduklarını, özellikle iş kazası tanımında yapılan daraltmayla halen iş kazası sayılan bazı durumların artık iş kazası olarak sayılamayacağını, Sigortalıya kısa vadeli sigorta kollarından yapılan ödemelere, yapılan bu ödemelerin sigortalının net ücretini geçemeyeceği sınırlandırmasıyla örtülü vergilendirme sistemi getirildiğini vurgulamıştır. Tasarıyı uzun vadeli Sigorta Hükümleri açısından değerlendiren Prof. Dr. Ali Rıza Okur, tasarının tüm tamamına olabildiğince fazla prim alıp olabildiğince az hizmet verme mantığının egemen olduğunu, mantığa aykırı Türkçe hatalarının bulunduğunu, yaşlılık ayığı alma koşullarının hiçbir bilimsel ve teknik bir veriye dayanmaksızın ve ağırlaştırılıp, 100 yıllık bir proje üretildiğini, yaşlık aylığı alma oranlarının düşürüldüğünü özellikle 2015 yılından sonra yaşlılık aylığı bağlama oranın %65 den %50 lere düşeceğini vurgulamıştır. İkinci oturumu, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanı Ali Güneren yönetti Tasarıyı Genel sağlık sigortası açısından değerlendiren Dr.Tufan Kaan ise, tasarda sosyal sigortadan , sadece sigortaya doğru bir gidiş olduğunu, sağlık gibi temel ertelenemez bir gereksinimin tümüyle piyasaya terk edildiğini, bu sistemi uygulayan Eski doğu Avrupa ülkelerinde sağlık hakkından yararlanmanın kapsamının daralıp kalitesinin düştüğünü, getirilen sistemle koruyucu sağlık politikalarının tümüyle terk edilerek, yaklaşık 50 kat daha pahalı olan tedavi edici sağlık hizmetlerine yönlenildiğini, bu durumdan ise sadece ilaç ve tıbbi teknoloji tekellerinin karlı çıkacağını, PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com yapılan reformun, IMF direktifleri doğrultusunda sosyal devletten vaz geçmeye dönük siyasi bir tercihin ürünü olduğunun altını çizmiştir. Sempozyumun Genel Değerlendirmesini yapan Prof. Dr. Ali Güzel; Altın çağ olarak adlandırılan ve 1980 li yıllara kadar uzanan yaklaşın yüz yıl süren dönemin sosyal güvenlik sistemi sayesinde tüm eksikliklerine , aksamalarına karşın, kendini güvencede hisseden bir toplum yaratılmasına ciddi katkılar sunduğunu, bu nedenle 20 yüz yılın sosyal güvence cağı olarak da adlandırılabileceğini, reform adı altında yapılan düzenlemeyle sosyal güvenliğe ihanet edildiğini, insanların geleceklerinin belirsizleştirildiğini, bu politikanın altında Dünya Bankası ve İMF nin desteği ile sosyal güvenliğin piyasaya açılması mantığının yattığını, tasarının da bu anlayışın somutlaşmış hali olduğunu belirtmişlerdir. Almanya’dan konuk olarak gelen EMF (Avrupa Metal işçileri Federasyonu) Genel Sekreteri Peter Scherrer Almanya ve genel olarak AB’de sosyal güvenlik sistemlerinde yaşanılan sorunlar dillendirildi. Alman sendikacı AB iğinde de rekabet gücünü arttırma gerekçesiyle sosyal güvenlik sisteminin kapsamının daraltılmaya başlandığını, birkaç yıl öncesi ücretsiz olan kimi hizmetlerin ya tümüyle ücretli hale getirildiğini, ya da ciddi oranlarda katkı payı alınmaya başlandığını, sistemin krizin faturasını tümüyle işçilere yıkmaya çalıştığını, oysa ilaç tekellerinin artan karlarına dokunulmadığını, Avrupa Sendikalarının Sosyal Güvenlik sisteminin içerisinde yer alan finansman sorunun çözümü için ilaç tekellerinin karlarında pay alınmasını önerdiklerini, Sosyal Güvenlik Hakkına yönelik bu saldırılara karşı direnmekte kararlı olduklarını belirtmişlerdir. Birleşik Metal-İş Mart 2006 2006 yılı eğitim çalışmaları başladı 7 Mustafa Sönmez: “Türkiye Ekonomisi ve Paylaşım” Yönetici Eğitimleri 3-4 Şubat 2006 tarihlerinde Sendikamız Genel Merkezinde düzenlenen eğitim çalışmasına; Genel Yönetim Kurulu üyeleri, Şube Yönetim Kurulu üyeleri ve sendikamız uzmanları katıldılar. Konular, yoğun tartışmaların yaşandığı seminer biçiminde ele alındı. Sendikamız yöneticilerinin hayatın içinden, akademik tartışmalara getirdikleri somut örnekler işlenen konulara derinlik kazandırdı. Kadir Akbulut & Elçin Kimmet “Kollektif Çalışmada İletişim” Hacer Tuna Eşitgen “ Uygulamada İş Sağlığı ve Güvenliği” Prysmian’da genç işçi eğitimi Bursa-Eskişehir Şubesine bağlı Prysmian (Pirelli) işyerinde çalışan üyelerimize yönelik olarak daha önce Eylül ayında yapılan üç günlük eğitimin yarattığı heyecan ve talep üzerine 21 arkadaşımızla yeni bir eğitim daha yaptık. 19-20-21 Ocak 2006 tarihlerinde Mudanya Eğitim-Sen salonunda yapılan eğitime üyelerimiz büyük bir fedakarlık yaparak gönüllü olarak katıldılar. Murat Özveri: “ Uygulamada İş Yasası” Şube başkanı Mehmet Kılıç’ın açış konuşmasından sonra “Genç İşçi Eğitimi” çerçevesinde belirlenen ders başlıkları anlatıldı. Eğitimin önemi ve gereği, Sendikaların doğuşu ve sendikal En kısa süre içinde yeni bir eğitimde buluşmak üzere ayrılan Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, eğitimden sonra Sendikamız 2006 yılı programını yoğun biçimde tartıştılar. PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com anlayışlar, Üretim ve ihtiyaçlar, Kapitalizm ve sömürü,Türkiye’de sendikacılığın gelişimi ve bugünü derslerinin ardından “Onurlu Geçmişten Aydınlık Geleceğe” adlı belgesel film izlendi. Genç üyelerimizin büyük ilgi ,coşku ve heyecanla katıldığı eğitimde ders aralarında Sendikamızın değişik bölgelerindeki eylem ve etkinliklerin yer aldığı görüntüler izlendi. Ortak duygu ve heyecanlar bir kez daha paylaşıldı. Üç günlük eğitimin sonunda eğitime katılan üyelerimize sertifikaları şube başkanı ve işyeri temsilcileri tarafından verildi. 8 Birleşik Metal-İş Mart 2006 Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Hedefler belirlendi 5 Şubat 2006 tarihinde, Sendikamız Genel Merkezinde toplanan Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuzda, sendikamızın ve ülkenin gündemindeki konular tartışıldı. Genel Merkez Yöneticilerimiz, 2005 yılında gerçekleştirilen daire faaliyetleri hakkında sunumlar yaptılar. Kurul, Sendikamızın örgütlenmeden eğitime, uluslararası ilişkilerden mali durumuna kadar ayrıntılı olarak bilgilendirildi. Gündemim bir diğer maddesi, 2006 yılının şube ve merkez düzeyinde çalışma planının oluşturulmasıydı. Şube Yöneticilerinin söz almalarının ardından Genel Başkanımız Adnan Serdaroğlu’nun kapanış konuşmasıyla, toplantı saat 22.30’da sona erdi. Analardır, adam eden adamı Sn. Başbakan bir kez daha halkın sorunlarını görmezden gelmeye devam ederek ülkeyi yönetme eğiliminde olduğunu gösterdi. Bu ülke; “Anamızı ağlattın” diyen bir çiftçi vatandaşa “ananı da al git” diyecek kadar ileri giden, “geçinemiyoruz” diyen çiftçisine; “Siz yan gelip yatın millet size mi çalışacak” diyecek kadar duyarsızlaşan, sahip olduğu en büyük işletmelerden biri olan Erdemir’e “pislik içinde diyerek” aşağılayan bir Başbakan görmedi. Ancak Sn. R. T. Erdoğan ile birlikte böyle bir üslubu ve bütün bu aşağılamaları görüyor ve utanç duyuyoruz. Bugüne kadar uyguladığı ekonomik politikalar ve çıkardığı yasaların sonuçlar nedeni ile öğrencisini, hastasını, velisini “Müşteri” haline getiren ticaret erbabı Başbakanın, “açız”, “geçinemiyoruz”, “bizim halimiz ne olacak” diye soran ve “Anayasa çiğneniyor” duyarlılığı içinde “anamız ağlıyor” diyen vatandaşına tahammül edemeyecek hale gelmiş olması üzücüdür. “Ananı da al git lan” dedi, Başbakan.... Sn Erdoğan’ı bilemeyiz ama bizler “analardır adam eden adamı” diyen büyük şairlerin ülkesinde yaşıyoruz. “Cennet anaların ayaklarının altındadır” sözlerinin yaratığı değerlerle büyüdük. “Köylü milletin efendisidir” diyen Devlet adamlarının yol göstericiğine alıştık. Şimdi bizlere analarımızı alıp gitmemizi söylüyorlar. Bizlerin bu ülkeden başka gidecek hiçbir yerimiz yok. Bu ülke çiftçisiyle, işçisiyle, memuruyla kısaca tüm emekçileriyle birlikte bugünlere geldi. Birileri zaman zaman ülkeden kaçtı ama işçi, köylü, esnaf kısaca emekçiler değil. Bizi biz yapan analarımız yanı başımızdadır. Ve hiçbir yere gitmiyoruz. İşte buradayız. Gitmesi gereken bu ülkenin emekçileri ve anaları değil, “ben bu ülkeyi pazarlamakla mükellefim” diyen zihniyettir. Demokrasiyi yaşatmak bir başkasının düşüncesine tahammül edebilmek, hukukun üstünlüğünü tanımak, yargı kararlarına saygı gösterebilmekten geçer. Ama demokrasiyi “araç” olarak görenlerin demokratlığı da ancak “mum” misali “yatsıya” kadar yanar. Yoksa birileri için “yatsı vakti” geldi mi? PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com Kroman Çelik’te İşyeri Komite Toplantısı Fabrikamızda periyodik olarak toplantılar yapmaktayız. Bu toplantılar sonucunda, gerek temsilcilerin gerekse işçi arkadaşların birlik beraberliklerinin sağlandığı görülmektedir. En son 14/02/2006 tarihinde yapılan komisyon toplantısında; DİSK’in Kocaeli’de yapacağı bölge mitingine Kroman olarak katılımın sağlanması planlanmıştır. Komite üyelerine son süreçte yaşanan tüm olumsuz gelişmeleri (Sosyal Güvenlik, Genel Sağlık Sigortası, Kıdem Tezminatı ve Sendikal hak kayıplarımızı) anlatarak birleşik bir mücadele için mitinge katılımın sağlanmasının önemini işçi arkadaşlarla paylaşılarak konunun önemi vurgulanmış ve desteğimizin bu konuda tam olduğu ifade edilmiştir. Komisyonumuz Gebze Şubemizin yıllık çalışma programını hazırlayarak Sendika Gebze Şube Başkanlığı’na sunmuştur. Kroman Çelik San. A.Ş. işçileri adına tüm örgütümüze başarılar diler. Kroman Çelik San. A.Ş. Sendika Komite Üyeleri Birleşik Metal-İş Mart 2006 DİSK’in Kuruluşu’nun 39. Yılında: Alanlarda... Konfederasyonumuz DİSK’in kuruluşunun 39. yılında, “yoksulluğa ve adaletsizliğe hayır” demek üzere 19.02.2006 günü Kocaeli’nde alanlardaydık. DİSK üyesi işçilerin kırmızı önlük, şapka ve bayraklarıyla doldurduğu alan adeta gelincik tarlası gibiydi. Siyasi partilerin de destek verdiği mitingte; emekçiler ellerindeki düdükleri sürekli öttürerek tepkilerini sergilediler. Coşku dolu işçiler, “İnadına sendika, inadına DİSK”, “İşte sendika işte DİSK”, “Mezarda emekli olmayacağız”, “Parasız sağlık parasız eğitim”, “AKP şaşırma sabrımızı taşırma”, “Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek” “İşçi burada Tayyip nerede” vb. sloganları ile Kocaeli’ni inlettiler. Mitingte; Sendikamız Birleşik Metalİş, kitlesel katılımı, disiplini, coşku ve heyecanıyla dikkat çekti. Övgü dolu sözler aldı adeta mitingin lokomotifi oldu. PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com 9 10 Birleşik Metal-İş Mart 2006 “Yoksulluğa Ad Açış konuşmasını DİSK Kocaeli BölgeSendikamız İstanbul 1 Nolu, İstanbul 2 Nolu, Gebze, Kocaeli ve Bursa-Eskişehir şubelerimizde örgütlü işyerlerinden gelen üyelerimiz alınteri döktükleri fabrikalarının pankartlarını taşıdılar. Miting alanına girişleri ise sanki “biz buralara sığmayız” der gibiydi. Temsilcisi Hasan Hüseyin Çakar yaptı. Ardından DİSK’in kurulduğu günden bu yana yalnızca üyelerinin haklarıyla ilgilenmediğini, tüm topluma karşı sorumlu davrandığını ifade eden DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, emekçilerin attığı sloganlarla renklenen konuşmasında, “İşte bu nedenledir ki DİSK, ülkenin demokrasi adına hızla demokrasi dışına sürüklendiği bu süreçte yine alanlardadır. Bu düzen kazananları koruyor, kaybedenleri yok ediyor. Üstelik yoksulluktan sistemi değil, yoksulları sorumlu tutarak yapıyor bunu” dedi. PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com Birleşik Metal-İş Mart 2006 aletsizliğe Hayır!” Konuşmasında özelleştirme uygulamalarına da değinen Çelebi, “Özelleştirmeler iddia edildiği gibi ne verimlilik arttırdı ne de işsizliği azalttı, ne kaliteyi sağladı ne de ucuzluk getiren sonuçlar doğurdu.Bugüne kadar özelleştirilen 128 kuruluşta sendikalı çalışan her 10 emekçiden 8’i işten atıldı. Buralarda sendikasızlaştırma oranı yüzde 72’ye yükseldi. Kaynaklar yerli ve yabancı tekellere altın tepside sunuldu.” dedive mücadelenin; “Başka bir Türkiye, başka bir yaşam, başka bir dünya mümkün” inancıyla sürdürüleceğini belirtti. PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com 11 12 Birleşik Metal-İş Mart 2006 Dünya yerinden oynar işçiler birlik olsa 10 binin üzerinde işçi ve emekçi “Yoksulluğa ve Adaletsizliğe Hayır” mitinginin sonunda emek dostu Onur Akın’ın söylediği türkü ve marşlara hep bir ağızdan eşlik ederek mitingi sonlandırdılar. PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com Birleşik Metal-İş Mart 2006 Kurucu Genel Başkanımız Yusuf Sıdal’ı kaybettik Sendikamız eski kurucu Genel Başkanı Yusuf Sıdal, 03.01.2006 tarihinde vefat etti. Sarıyer Büyükdere Cami’nde düzenlenen cenaze törenine Sendikamız Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu ve Genel Sekreterimiz M. Selçuk Göktaş da katıldılar. 1904 Ağrı doğumlu Yusuf Sıdal, ülkemizin ilk sendikacılarından… 1922’den itibaren tornacı ve tesviyeci olarak işçilik yaşamının içindeydi. 1947’de, daha sonra T. Maden-İş Sendikası adını alan İstanbul Demir ve Madeni Eşya İşçileri Sendikası’nı kurdu. 1948’de kurulan İstanbul İşçi Sendikaları Birliği’nin kuruluşunda yer aldı, Genel Sekreterlik görevini yürüttü. Eylül 1954’te sağlık nedenleri ile Genel Başkanlığı Kemal Türkler’e devretti. 1953-1957 yıllarında, kuruluş çalışmalarına katıldığı Türk-İş’in Yönetim Kurulu’nda görev aldı. Sendikamızın etkinliklerine de zaman zaman katılan Yusuf Sıdal, bir asırı aşan yaşamında, saygınlığını her zaman korudu ve deneyimlerini paylaştı bizlerle. Son dönemlerde sağlık sorunları olan yüzyıllık çınarı uğurlarken, üzüntülü gözlerde, O’nun babacan yüz ifadesi yaşıyordu hala.. DİSK ve Kızılay protokol imzaladılar Kan bağışı can bağışıdır 13 Dünya Emekçi Kadınlar Günü Onlar tütün, dokuma, metal işçisi kadınlardı. Daha fazla ezilmek, horlanmak ve dışlanmak istemiyorlardı. Aynı tezgahta çalıştıkları erkek işçilerle “eşit iş eşit ücret”, günde 10 saat çalışma, genel oy hakkı istiyorlardı. Onurlu bir yaşam ve insan yerine konulmak istiyorlardı. 40 bin dokuma işçisi kadın 8 Mart 1857 günü Amerika'da greve gitti. İşverenler, sendikanın ve diğer işçilerin greve giden kadın tekstil işçileriyle dayanışmasını önlemek için, fabrikanın kapılarına kilit vurdurdu. Kapılar kilitliyken, kuşkulu bir şekilde çıkan yangında, 129 kadın işçi yanarak can verdi. 1910 yılında Kopenhag’da yapılan uluslararası bir toplantıda, o gün yaşamını yitiren emekçi kadınlar anısına, 8 Mart, “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kabul edildi. 8 Mart, 1975 yılına kadar emekçi kadınlar günü olarak kutlandı. O yıl, Birleşmiş Milletler bugünün "Dünya Kadınlar Günü” olarak değiştirilmesini kabul etti. 8 Mart'ta kadınlar, “eşitlik ve özgürlük” pankartlarıyla yürüdüler ve hep birlikte “Ekmek ve Gül” istediler. O günün anısı belleklerden hiç silinmedi. 8 Mart’ın 149 yıllık onurlu anısı, metalde, tekstilde, tarlada, atölyede çalışan milyonlarca emekçi kadına yol gösteriyor. Emekçi kadınların, daha kısa çalışma süresi, daha iyi iş koşulları, eşit işe eşit ücret talepleri bugün de geçerliliğini koruyor. Her türlü ayrımcılığın son bulduğu; Özgür, eşit ve barış dolu bir dünya dileği ile, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüzü kutlarız. Abidin Özkaymak İÇAÇEP Sekreteri oldu DİSK ile Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanlığı arasında kan bağışı protokolü imzalandı. Sendikamız Niğde Ditaş işyeri eski baştemsilcisi Abidin ÖZKAYMAK’ın genel sekreterlik görevini üstlendiği İÇAÇEP (İç Anadolu Çevre Platformu), bölge valilikleri, üniversiteler, demokratik kitle örgütleri ve sivil inisiyatifler tarafından desteklenen önemli bir çevre platformudur. Sendikamızı temsilen Genel Eğitim Sekreterimiz Celalettin Aykanat’ın katıldığı imza töreni sırasında, konfederasyona üye sendikaların üyelerine gönüllü kan bağışının gerekliliği ve önemi hakkında bilgi verildi. İÇAÇEP yönetim kurulunu, bileşenlerini ve Abidin Özkaymak dostumuzu ülkemiz ve çevremiz açısından yaşamsal önem taşıyan konulara el attıkları için kutluyoruz ve daima yanlarında olduğumuzu da bilmelerini isteriz. Üyemiz’in kitabı raflarda... Opengl ve Glut İle Oyun Programcılığına Giriş Paksan işyerinden üyemiz Şerif Gözcü’nün hazırladığı kitap; Şeçkin Yayıncılık tarafından basıldı. Kitapta yer alan önemli konu başlıkları - Oyun Sahnesi - Çokgenler - Dönüşümler - Üç Boyutlu Model - Kamera Hareketleri - Aydınlatma - Model Etkileri PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com 14 Birleşik Metal-İş Mart 2006 Emek düşmanı politikalar 24 Ocak Kararları ve 12 Eylül 24 Ocak 1980 Türkiye Ekonomisi için bir dönüm noktası olmuştur. IMF programıyla başlatılan istikrar programı ile, içe dönük bir birikim tarzından, ucuz emeğe dayalı ihracata yönelik sanayileşme modeline geçişin ilk adımları atılmıştır. Ancak bu programın gerçekleşmesi yalnızca 24 Ocak kararlarıyla sağlanamazdı, 12 Eylül Darbesi ile “antisendikal düzen” hayata geçirildi ve emek hareketine, emek eksenli politik hareketlere karşı işkenceler, hapis cezaları ve infazlarla dolu 25 yıl sermayeye, güçsüz bir işçi sınıfına karşı tüm silahlarını kullanma olanağı verdi. 24 Ocak Kararları uyarınca, gerçek ücretler düşürüldü, Türk lirası dolar karşısında yaklaşık yüzde 49 oranında düşürülerek dolar kuru 47 TL’den 70 TL’ye yükseltildi ve hayat emekçiler için daha pahalı ve katlanılmaz hale getirildi. İhracatın arttırılması için sermayeye çeşitli kolaylıklar sağlandı, teşvikler verildi. Ucuz emek kullanarak kara geçen sermayeye bir de ihracatta vergi iadesi olanağı sağlandı. İhracata yönelik üretimde kullanılacak girdilerin ithalatı gümrük vergisinden muaf tutuldu. T.C Merkez Bankası nezdinde “İhracatı Teşvik Fonu” kurularak, teşvik belgesi alan ihracatçılara bu fondan kredi döviz kuru, pahalı Türk lirası avantajı ile büyük sermaye karına kar kattı. 24 Ocak ve 12 Eylül’ün üzerinden çeyrek asırdan fazla bir zaman geçti. Geriye dönüp baktığımızda gördüğümüz tablo hiç de iç açıcı değil. Türkiye Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Endeksi’nde 117 ülke arasında 94’üncü sırada yer alıyor. Ağır bir borç yükü, sıcak paraya bağımlı bir kırılgan ve her an krize meyilli bir ekonomik yapı, giderek artan bir işsizlik ve gelir dağılımında yıldan yıla büyüyen uçurum. sağlandı ve daha bir çok teşvik sanayi sermayesin hizmetine sunuldu. Elektriğin, suyun, ulaşımın ve kamunun ürettiği her türlü malın fiyatı arttı. 24 Ocak Kararlarının hayata geçirilebilmesi için, 12 Eylül Darbesi ve 1982 Anayasasının yardımıyla sermayeye yıllarca tepe tepe kullanacağı dikensiz bir gül bahçesi sunuldu. Sendikaların kapatılması veya işlevsizleştirilmesi sayesinde işçi ücretleri düşürüldü, fiyatlar “piyasa koşullarınca” yani sermayenin istekleri doğrultusunda belirlendi. 24 Ocak kararları ile ithalat giderek serbest hale getirildi, kamu mal ve hizmetleri kar ilkesine göre yeniden belirlendi. 1960’lı ve 70’li yıllar boyunca, sosyal devlet ilkesi gereğince kamunun ürettiği mal ve hizmetlerde kar amacı güdülmüyordu. Bu kararlarla, kamu kesiminin ürettiği mal ve hizmetlerin fiyatı yüzde 100-400 arasında artırılarak, hayat, emeği ile geçinenler için daha pahalı hale getirildi. Kamu harcamaları (yol, su elektrik, eğitim, sağlık gibi) azaltıldı. Milli gelir içinde kamu harcamalarının oranı yüzde 28’den yüzde 20’ye indirildi, kamu gelirleri (vergiler) arttırılarak milli gelir içindeki payları yüzde 18 dolayına yükseltildi. 24 Ocak Kararlarını izleyen yıllarda, kur politikalarında esneklik sağlandı. Türkiye’ye hızla sıcak para girdi, düşük Diğer yanda işsizlik korkusuyla giderek daha da ucuz çalıştırılan ve çoğunun sosyal güvenliği bile olmayan bir emek gücü, sosyal devlet hizmetlerinden yoksun kalmış, örgütsüz, yarı işsiz yarı aç büyük bir emekçi kitlesi. Ama sermaye gelirleri yükselmiş, emeğin artan sömürüyle birlikte verimliliği yükselmiş, sermayenin çeyrek asırlık kazancının bilançosu bu, bir yanda artan karlar, diğer yanda geniş emekçi kitlelerin giderek yükselen öfkesi! Bu öfkenin kendiliğinden patlamaması için sendikalara büyük görevler düşüyor, ancak örgütlü mücadele ile kazanmanın mümkün olduğu bu kitlelere sendikaların çabası ile anlatılacaktır. Vurulduk ey halkım, unutma bizi Ve 24 Ocak 1993. Ankara, Karlı Sokak. Gazeteci, yazar Uğur Mumcu’nun, evinin önünde patlayan bomba, Mumcu'nun bedeni ile birlikte bizim de yüreklerimizi parçaladı. Cenaze töreninde on binler hep bir ağızdan “Yiğidim Aslanım” türküsünü söyledi. Dönemin siyasileri, suçluların bulunması yönünde namus sözü verdiler, ancak olayın aydınlatılması sürecinde bir arpa boyu yol alınamadı. Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık, Babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi. Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük Dövüldük, vurulduk, asıldık... Vurulduk ey halkım, unutma bizi. …. Giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük. Ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğu'daki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul'daki, Ankara'daki işçiler, sizin için öldük. Adana'da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com işçiler, sizin için öldük. Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi. … Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına. Batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler. Korkmadan öldürüldük ey halkım, unutma bizi. Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi. Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım unutma bizi. Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz simdi hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi. Uğur Mumcu Birleşik Metal-İş Mart 2006 ÇALIŞMA YAŞAMINDAN Yoksulluk ve Açlık Sınırı Dört kişilik ailenin gıda harcamalarının yanı sıra konut, ulaşım, giyim, sağlık, eğitim gibi ihtiyaçları dikkate alınarak hesaplanan yoksulluk sınırı, Şubat ayı için: 1.808 YTL olarak hesaplandı. Açlık sınırı olarak belirlenen, dört kişilik bir ailenin yeterli beslenebilmesi için gerekli aylık gıda harcaması tutarı ise, Şubat ayında 555 YTL oldu. Ocak 2006 TÜFE Bir önceki aya göre: Bir önceki yılın Aralık ayına göre: Bir önceki yılın aynı ayına göre: Oniki aylık ortalamalara göre: Ocak 2006 ÜFE Bir önceki aya göre: Bir önceki yılın Aralık ayına göre: Bir önceki yılın aynı ayına göre: Oniki aylık ortalamalara göre: (2003=100) % 0,75 % 0,75 % 7,93 % 8,,07 (2003=100) % 1,96 % 1,96 % 5,11 % 5,45 2006’da, açlık sınırı ile yoksulluk sınırının ortalaması alınmalı; Asgari Ücret 1088 YTL olmalıdır Asgari ücret, işçi ve ailesinin ekonomik, sosyal, kültürel gereksinimlerini “asgari düzeyde” karşılayacağı varsayılan ücret düzeyini gösterir Başka bir deyişle, Asgari Ücret, bir işçi ailesine yeterli olan ücreti değil, “insaf” çizgisini belirler. Çünkü devletin istatistik kurumları, bir aile için AÇLIK SINIRINI VE YOKSULLUK SINIRINI özel olarak belirlediği gibi Konfederasyonlar da söz konusu alt sınırları her ay düzenli olarak yayınlıyorlar. Bu hesaplamalar ise tamamen bilimsel metodlar uygulanarak tespit ediliyor. 16 yaşından küçük çalışanlar için: Brüt: 450,00 YTL. Net : 322,43 YTL. SSK Prim Alt ve üst Sınırı 1 Ocak 2006’dan itibaren: S.S.K. Prim Tabanı Günlük: 17,70 YTL. Aylık: 531,00 YTL. S.S.K. Prim Tavanı Günlük: 115,05 YTL. Aylık: 3.451,50 YTL Kıdem Tazminatı Tavanı 1 Ocak 2006 - 30 Haziran 2006 tarihleri arasında 1.770,64 YTL. 1 Temmuz 2006 - 31 Aralık 2006 tarihleri arasında 1.815,30 YTL. Sakatlık İndirimi 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren sakatlık derecesine göre, ücretlerden aşağıda belirtilen tutarlar kadar indirim yapılacaktır. 1. Derece sakatlar için 530 YTL (Çalışma gücünün asgari % 80’ini kaybetmiş olanlar) 2. Derece sakatlar için 265 YTL (Çalışma gücünün asgari % 60’ını kaybetmiş olanlar) 3. Derece sakatlar için 133 YTL (Çalışma gücünün asgari % 40’ını kaybetmiş olanlar) l Türkiye genelinde tek asgari ücret belirlenmelidir. l Asgari ücret gelir dağılımını düzenleyici yönde belirlenmeli ve ülke gelirinin büyümesine paralel olarak refah artışından pay almalıdır. l AB ülkelerinde olduğu gibi, Asgari Ücret Tespit Komisyonuna ayrımsız olarak tüm işçi ve kamu çalışanları sendikaları katılabilmelidir. l Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yapısı, işçi ve kamu çalışanları lehinde değiştirilerek, demokratikleştirilmelidir. l Asgari ücret altı ayda bir belirlenmelidir. Aralık 2005 itibarı ile 4 kişilik bir ailenin ASGARİ GEÇİM sınırı 1.627 YTL’dir. AÇLIK SINIRI ise 548 YTL’dir. Türkiye’de emekçilerin sorunları sadece asgari ücret odaklı da değildir. Asgari ücretin öncelikle belirtilen iki tespit ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde daha kapsamlı ve kalıcı demokratikleşme adımları da atılmalıdır. 4 kişilik bir ailenin aylık gereksinimleri şöyledir: Asgari Ücret 1 Ocak 2006 - 31 Aralık 2006 tarihleri arasında 16 yaş üstündeki çalışanlar için: Brüt: 531,00 YTL. Net: 380,46 YTL. 15 GIDA KONUT GİYİM TEMİZLİK ISINMA OKUL DİĞER TOPLAM TOPLAM HARCAMALAR YTL yüzde dağılım 548,36 33,69 510,30 31,36 147,97 9,09 102,98 6,33 68,20 4,19 15,68 0,96 233,95 14,38 1.627,44 100,00 Devlet kurumları aylık ölçekte AÇLIK SINIRI ve YOKSULLUK sınırını tespit etmektedir. Bu tespitler, Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine dayandığına göre, bu veriler esas alınarak açlık sınırı altında kalan bir ASGARİ ÜCRET komedisine son verilmelidir. Bunun için açlık sınırı ile yoksulluk sınırının ortalaması asgari ücret olarak kabul edilebilir. Bu rakam; 1.627+548/2= 1088 YTL’dir. Böyle bir tespitin tüm yurttaşlar ve ilgililerin vicdanen kabul edebileceği bir sonuç yaratacağını ve belirlenen rakamın genel olarak uygun olacağını düşünüyoruz. Bu tespitin dayanakları ise şunlardır: l Asgari ücret belirlenirken işçi ailesi esas l Mutlak yoksulluk ortadan kaldırılmalıdır. Bu amaçla etkin sosyal transfer programları uygulanmalıdır. l “Satınalma Gücü Paritesine” göre hesaplanmış mutlak ve göreli yoksulluk sınırları tespit edilmelidir. l Kayıt dışı istihdamın azaltılması için etkin politikalar ve denetim sağlanmalıdır. l Doğrudan sermaye yatırımları artırılmalıdır. l Geniş kapsamlı bir vergi reformu yapılmalıdır; - finans kesimi vergilendirilmeli, - dolaylı vergiler lüks tüketim dışında kaldırılmalı, - ücret ve maaş üzerindeki gelir vergisi azaltılmalı, - verginin gelire oranlı artışı sağlanmalıdır. l Sosyal güvenlik kurumlarının kapsamı genişletilmeli, hizmetleri etkinleştirilmeli, sosyal güvenliğe devlet katkısı sağlanmalıdır. l Yoksullukla ilgili eylem planları hazırlanırken hane değil birey temel alınmalı ve kadınlara özel programlar tasarlanmalıdır. l Demokratikleşme, gerek gelir dağılımının düzeltilmesi, gerek yoksullukla mücadelede çok önemli bir hedef olarak belirmektedir. alınmalıdır. Başbakanımız emekli oldu! Son istatistiklerde Türk toplumunun ortalama aile büyüklüğünün 4,1 olduğu ortaya çıkmıştır. Asgari ücret belirlemelerinde bu büyüklük esas alınmalıdır. Başbakan Erdoğan iki yılı dolduran milletvekillerine "kıyak emeklilik" olarak adlandırılan yasadan yararlanarak emekli oldu. l Asgari ücretin net olarak belirlenerek, vergi dışı kalması sağlanmalıdır. l Birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi Türkiye’de de , asgari ücret belirlenirken fiyat artışları (tüketici fiyat artışları ) değil, “Ücretliler Geçinme Endeksi” göstergelerinden birisi olarak dikkate alınmalıdır. PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com Başbakanlık'tan 1'inci derecenin 4'üncü kademesinden emekli olan Erdoğan, Emekli Sandığı'ndan 15 Şubat'ta 2 bin 133 YTL'lik ilk maaşını çekti. Başbakanlık'tan 7 bin 720 bin YTL alan Erdoğan'ın aylık kazancı böylece 10 bin YTL'ye ulaştı. 16 Birleşik Metal-İş Mart 2006 İşçi Recep işten kaytarmasin diye vucuduna yerleştirilen Çip ile kontrol edilecekmiş İşçi haklarını öğrenmeye devam ediyoruz.. Vakit Nakittir İşçi Recep ücret karşılığı günün belirli bir diliminde çalışma becerisini işverenin emrine hazır tutar. İşveren işçi Recep’in çalışma gücünü satın alır. Bu nedenle bizim eski yasamız Mecellede İşçi, icar-ı adem, nefsini kiraya veren insan olarak tanımlanmıştır. Bu ilişkinin doğal sonucu olarak işçinin çalışma becerilerini sınırlı bir zaman diliminde ücret ödeyerek satın alan işveren de ödediği ücret karşılığı elde ettiği işçinin işgücünden olabildiğince fazla yararlanmaya çalışacaktır. Bu nedenle vakit çok önemlidir. Değişmeyen Amaç İş Gücünden Maksimum Yararlanma Sanayi devriminden günümüze her iş organizasyonun temel amacı birim zamanda en az işçiyle en fazla ürünü elde etmek olmuştur. Adı FordistTaylorist sistemde olsa, Post Fordist sistem de olsa amaç aynıdır. Üretim aşamasında zaman kayıplarını ortadan kaldırarak bir iş gününde olabildiğince çok üretim sağlamak. Bu amaca ulaşmanın bir yolu elbetteki teknolojiyi geliştirerek, makinelerin hızını arttırmaktır. Ne var ki makinelerin hızını ne kadar artırırsanız arttırın eğer makineyi kullanan işçinin zamanını iyi kullanmasını sağlayacak bir sistem yaratamazsanız makinenin gelişmiş olması çok işe yaramayacaktır. İşçinin zamanını sadece üretime harcaması, kafasını kaldırmadan sadece işiyle uğraşması için yapılması gerekende; olanaklı ise işçinin her saniyesinin kontrol altında tutulmasıdır. Buna kısaca iş gücü üzerinde maksimum denetim de diyebiliriz. Fordist sistemin meşhur kayan bant sistemi de, Taylor'un işi olabildiğince basit parçalara ayırarak yaptırması da bu amaca hizmet etmiştir. Kısaca anımsayalım, Ford işçinin iş yaparken bir tezgahtan diğerine hareket etmesi nedeniyle uğradığı zaman kaybını ortadan kaldırmak için, kayan bant sistemini geliştirmiş, işçiler hareket etme zorunda kalmadan önüne bantla gelen işi yapmaya başlamıştır. Taylor, hareket halindeki bantta işin çabuklaştırılması için işi küçük parçalara bölmüş, iş birbirini takip eden aşamalarda basit hareketlerle bant üzerinde görülmeye başlanmıştır. Charli Caplin'in harika taşlamasına konu olan filminde de gösterildiği gibi işçiler akşama kadar basit, tek bir hareketi yapmaya başlamışlardır. İşçiler, bu sistemle bir somunu anahtarla sıkan, belirli bir noktaya çekiç vuran kısaca basit hareketleri sürekli tekrarlayan robotlara dönüştürülmüşlerdir. İşçiyi Kontrol Etme Yöntemleri Sürekli Gelişiyor Fordist-Taylorist sistem teknolojinin de yardımıyla günümüzde aşılmış, işçiyi kontrol edecek daha az maliyetli, daha insani görünümlü yeni organizasyonlar yaratılmıştır. Esneklik başlığı altında sunulan, Kalite Kontrol Çemberleri, Toplam Kalite Yöntemleri son moda kontrol sistemleridir. Hürriyet gazetesinde haber olana kadar kimseye inandıramadığım bir uygulamada Brezilya’da kasiyer kızların tuvalete giderek zaman kaybetmelerini engellemek için altlarına bez bağlanmasıydı. İşçi Recep Son Teknoloji Ürünü Vücuda Yerleştirilen Çip’lerle Kontrol Ediliyor Teknoloji ilerleyince yeni yöntemlerde ortaya çıkartılmaya başlandı. Bunlardan birisi de işçilerin ÇİP ile kontrol edilmesi. Haber Ajans Tuba da yayımlandı aynen aktarıyorum; “ABD’de bir güvenlik şirketi, deneme amaçlı başlattığı PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com Yasalardan, yönetmeliklerden doğan haklarımızı ne kadar biliyoruz? Haklarımızı savunabilmemiz için ne yapabiliriz? Tüm sorunlarınızı bize iletebilirsiz... Sorularınız Av. Murat Özveri tarafından yanıtlanacaktır... uygulamayla çalışanlarının giriş çıkışlarını bedenlerine yerleştirdiği çip ile izlemeye izliyormuş. İş ve işçi kontrolünü artırmak için geliştirilen stratejiler kimi zaman bilim kurgu filmlerini geride bırakıyor. Profesyonellik adına insan bedeninin bilgisayarlaşması belki de yakın gelecekte tüm çalışanların kaderi olacak. ABD’de faaliyet gösteren CityWatcher. Com şirketinde iki kişinin bedenine iliştirilmiş çip yerleştirildi. Kumanda odasındaki ana bilgisayara bağlı bu çiplerle kişilerin giriş çıkışları uzaktan izlenebilecek. CityWatcher şirketinde çalışanlara örnek olmak adına iliştirilmiş çipleri ilk takan da şirketin CEO’su oldu. Çalışanların bedenlerine takılan çipler bir pirinç tanesi büyüklüğünde. Çipler, doktor kontrolünde deneğin kolunda üst derinin hemen altındaki ölü dokuya yerleştiriliyor. İliştirilmiş çipler, şirketlerde kullanılan giriş kartlarının işlevini görüyor. Denek kapıya yaklaştığında kolunu manyetik tarayıcıya yaklaştırarak okutuyor ve kapı açılıyor. Çip deneyimi ile ilgili konuşan çalışanlar, çip sayesinde her giriş çıkışta manyetik kartı çantadan çıkarıp kullanmak zahmetinden kurtuldukları için memnun olduklarını ifade etti. CityWatcher. Com. Şirketi yetkilileri çiplerin sadece giriş ve çıkışların kontrolünde kullanıldığını, bunun dışında özel yaşama ait bir istihbarat bildirmediğini vurguluyor. Halen evcil hayvanların izlenmesi, kurye, ticari araç veya mal takibinde benzer iliştirilmiş çip teknolojileri kullanılıyor.”(Ajans Tuba İİÇB 1581 20.02.2006) Teknoloji Geliştikçe Kim bilir Daha Neler Göreceğiz Teknolojin birilerinin yaşamını kolaylaştırdığı bir gerçektir. Teknoloji yaşamı kolaylaştırdığı gibi yaşamı üreten işçinin kontrolünüde doruğa çıkartmaktadır. Bu kontrol sadece işçinin zamanı maksimum kullanmasıyla da sınırlı değildir. Her yeni teknoloji sanıldığının aksine işçinin iş yoğunluğunun artırılmasını da beraberinde getirmektedir. İlginç olan ise işçi Recep’i cendere içerisine alan her yeni sistem uygulamaya sokulurken Recep’e allanıp pullanıp sunulmuştur. Anımsayın esneklik için üretim sürecinin demokratikleştirilmesi, işçinin işine yabancılaşmasının ortadan kaldırılması, işçinin kendi zamanına sahip çıkması benzeri tezler ortaya atılmış, İşçi Recep’lerden bir kısmı, hatta işçi Recep’lerin üyesi olduğu bazı sendikalar bu tezleri savunmaya başlamışlardı. Kurumsal güvenlik alanında faaliyet gösteren CityWatcher Şirket yetkilileri, çiplerin ABD’de çeşitli kentlerde suçlarla mücadelede kullanılacağını açıkladı. Haberde dikkatinizi çekmiş ise vücuda yerleştirilen Çip için kartla giriş çıkışı kolaylaştıracağı, kart çıkartıp takmadan kurtulunulacağı belirtilerek, uygulanın şirinleştirilmesi yine ihmal edilmemiştir. İşçi Recep’ler tüm bu söylenenlerin sağlamasını yapmak için getirilen sistem, benim üzerimdeki kontrolü arttırıyor mu azaltıyor mu diye sorsalar işin özü ortaya çıkacaktır. Daha önce de Meksika’da Devlet Başsavcılık binasında, çalışanlarının gizli odalara giriş çıkışlarının kontrolü için vücutlarına çip takılmıştı. Vücuda iliştirilmiş çip takılması fikri aslında internet çağına ait bir buluş değil; İkinci Dünya Savaşı sırasında da benzer uygulamalar ortaya atılmıştı. İddialı davranıp şu kadarını söyleyeyim; iş gücü üzerinde denetimin ortadan kalktığı, bir sistemin adı Kapitalizm olmayacaktır. Eğer bir çalışan birde çalıştıran varsa bilin ki bu ilişki var iken getirilen her sistem de İşçi Recep’i daha bir denetim altına girecektir. Birleşik Metal-İş Mart 2006 Dünyadan DTÖ-HongKong toplantısında neler oldu? anlaşması. NAMA’nın yürürlüğe konmasıyla birlikte, örneğin otomobil, beyaz eşya, makine teçhizat vb ürünlerin ithalatında uygulanan bütün kota, gümrük vergisi vb gibi korumalar kaldırılacak. Böylece, ithalat ucuzlayacağı için ülke içi üretim, yatırım ve istihdam bundan olumsuz yönde etkilenecek. “İnsan Hakları” kavramının da içi boşaltılıyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 11 Ocak günü ele aldığı iki ayrı “hak ihlali” davasında, Danimarka’da işçileri koruma amacıyla yıllar önce yürürlüğe konmuş olan yasaların “insan hakkı ihlaline” yol açtığına hükmetti. Bu yasalar, işçi örgütlenmesinin güçlü olduğu işyerlerinde sendikaların toplu sözleşmeye koydurdukları hükümlerle işe girişi sendika üyeliğine bağlıyor. Aslında Danimarka’da işçi sendikalarının sözleşmeye böyle bir madde eklemeyi başarabildikleri işyerlerinin sayısı çok az ve sadece toplamın %10’u kadar. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yine de, bu tip yasal düzenlemelerin işçilerin sendikaya üye olmama (sendikalaşmama) hakkını ihlal ettiğine karar verdi. Bu dava ve sonucunun daha ilginç olan bir diğer boyutu ise, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin genelde işçi hakları ihlalleri ile ilgili davalara bakmıyor oluşu. Yani, en temel insan hakkı olan çalışma hakkının gasp edilmesi olarak tanımlanabilecek haksız işten çıkarmalarda işçilerin bu mahkemeye dava açma hakkı yok. Ama görülüyor ki, “sermaye hakları” söz konusu olduğunda AİHM, kendi koyduğu kuralları delebiliyor. İşçi Direnişi: 1 Sermaye Saldırısı: 0 Limanları serbest piyasa sistemine terk eden, çalışma koşullarını esnekleştiren, emeği tümüyle güvencesiz bırakan yasa tasarısı, liman işçileri tarafından düzenlenen eylemler sayesinde Avrupa Parlamentosundan geri döndü. Tasarıyı durdurmak için aylar öncesinden hazırlıklar başlatan sendikalar, başta Almanya, Hollanda, Finlandiya ve Belçika’da olmak üzere Avrupa’nın pek çok yerinde binlerce işçinin katılımıyla protestolar düzenlediler. En son 16 Ocak günü Strasburg’daki Parlamento binası önünde yapılan eylemle birlikte, örgütlü işçilerin hareketi sermayenin saldırısını püskürterek zafere ulaştı ve Parlamento, tasarıyı reddetmek zorunda kaldı. Fransız sendikaları, mücadele sürecine giriyor Ülke çapında geçerli olacak toplu sözleşme için yapılan müzakerelerin sonuna gelindi ve ortaya, işverenlerin rüyalarında bile göremeyecekleri kadar geriletilmiş bir sözleşme taslağı çıktı. Taslağa göre, işverenlerin işçileri diledikleri gibi çalıştırabilecekleri extra süreler yıllık 180 saatten 220 saate çıkıyor. Bu yasal artış, işçi sayısının 20 ve altında olan küçük işyerleri dışındaki bütün işyerlerinde geçerli olacak. Fazla mesai sürelerindeki bu artışa karşın, fazla mesai için ödenecek ücrette hiçbir atış öngörülmüyor. Ayrıca, taslak, işverenlere, yazılı hükümlerin çok ötesinde uygulamalar yapabilme olanağı veriyor. Bu anlamda örneğin çalışma süresi hesabı tek taraflı işveren arzusuna bağlı olarak tümüyle parasal ödemeye dönüştürülebiliyor ve denkleştirmenin parasal değerlendirmesini yapma yetkisi sadece işverenlere bırakılıyor. Ayrıca, paraya dönüştürülecek unsurlar için kullanılan daha önceki %3’lük katsayı da %2.5’a indiriliyor. Ülkenin iki önemli işçi konfederasyonu CFDT ile CGT tasarıyı imzalamayı reddederek eylem hazırlıklarına başladılar. AEG’de Grev Almanya’nın Nürnberg kentindeki AEG işyerinde 20 Ocak tarihinden bu yana Grev sürmektedir. AEG işçileri işyerlerinin kapatılmasına karşı mücadele etmek için Grev yapıyorlar. Bu Almanya’da Toplu Sözleşme Yasasına da ters düşmektedir. Zaten kimi kalemşörler “yasadışı grev” tanımlamasıyla işçilerin haklı mücadelesini karalamaya başladılar. Ama, işyerinin kapılarının kilitlenmesine ve bu işyerinin iş gücünün daha ucuz olduğu bir ülkeye (Polonya’ya) taşınmasına göz yummuyor Almanyalı işçiler. “Sen bu işyerini taşıyamazsın” diyorlar.... İşçiler bununla yetinmiyorlar! İşçiler işçi dostlarıyla birlikte “AEGElektrolux”* mallarını tüketmeme kampanyası da yürütmektedirler. Bir düşünün tüm Avrupa çapındaki AEG işçileri birleşmiş ve birlikte mücadele yürütüyorlar... Hep birlikte halkla birlikte AEG’nin ürettiklerini satın almıyorlar... Ve dünya işçileri bu boykota katılıyor.... sınıf dayanışması denilen bir şey oluyor... * Elektrolux Markasının diğer adlar altındaki üretimleri şöyle: AEG, Zanker, Juno, Progress, Zanussi, Arthur-Martin, DiamantBoart, Dito, Elektro-Helios,Eureka, Frigidaire, Faure, Flymo, gibson, Husquarna, Jonsered, Kelvinator, Marijen, McCulloch, Molteni, Partner, Poulan, Rosenlev, Simpson, tornado, Tricity-Bendix, Volta, Voss, Weed-eater, Westinghouse, Zopas.... Çok az değil mi? Hepsi AEG’ye çalışıyor... hangisini alırsanız alın para birisine gidiyor... boşuna dememişler Tekelleşme....! PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com 17 DTÖ/Hong Kong toplantıları her zaman olduğu gibi yine yoğun protestolara sahne oldu, yüzlerce eylemci polis tarafından göz altına alındı. Toplantı sonuçlarına göz attığımızda ise, gelişmiş ülkelerin tarımda uyguladıkları korumalardan 2013 yılına kadar vaz geçmeleri karşılığında, gelişmekte olan ülkelerin NAMA tavizinin yanı sıra GATS anlaşmasında da radikal değişikliklere izin verdiğini görüyoruz. NAMA, hizmetlerden, madenciliğe, tekstilden, metal sektörüne kadar tarım dışında kalan bütün üretim alanlarını kapsayan bir serbest ticaret HongKong’da yaşanan bir diğer önemli olay ise, gelişmekte olan ülkeler bloğunda derin bir çatlağın oluşmasıydı. Bloğun başını çeken ülkelerden Hindistan ile Lula’nın Brezilya’sı son anda tavır değiştirerek gelişmiş ülkeler bloğunun taleplerine açık destek verdi. Yaşanan, küreselleşme sürecinde, sistemle bir sorunu olmayan devletlerin -liderleri işçi kökenli olsa bilehiçbir zaman işçi sınıfı ve yoksullardan yana tavır alamayacakları, her zaman kendi sermaye gruplarının çıkarlarını korumaya çalışacak olmalarıydı. İsviçre’nin Davos’undan, Venezuela’nın Caracas’ına 70’li yıllardan beri düzenlenmekte olan DavosDünya Ekonomik Forumu (DEF) toplantılarından biri daha ulusötesi şirketlerin gövde gösterisine dönüştü. Hatta, toplantıların daha birinci gününde 25 ticaret bakanının katılımıyla temsili düzeyde bir “mini bakanlar toplantısı”nın yapıldığı bildirildi. Aslında DEF, sivil, hiçbir bağlayıcılığı olmayan bir platform. Fakat bu durum, DEF’in, devletlerin en üst düzey yöneticilerinin sermaye tarafından hizaya getirildiği bir yapı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu yılki DEF toplantılarının iz bırakan sermaye örgütlerinin başında ESF-Avrupa Hizmetler Forumunu sayabiliriz. ESF’nin etkinlik düzeyini anlamak için AB’nin DTÖ Hong Kong Bakanlar Konferansındaki pozisyonunun kaynağını araştırmak yeterli. Gerçekten de AB, Hong Kong’da ESF ne diyorsa onu savunmuş. ESF’nin içinde kimler yok ki : İngiliz Telekom Şirketi, Vodafone, Lloyds bu şirketlerden sadece bir kaçı. Grup, telekom, turizm, bilgi&iletişim başta olmak üzere gelişmekte olan ülkelerdeki tüm hizmetlerin daha ileri düzeyde serbestleştirilmesi için Davos’ta kolları sıvamış. Davos’ta boş durmayan bir diğer sermaye lobisi ise ilaç sektörü. İlaç lobisi geçen yıl DTÖ’ye getirdikleri bir kuralla Brezilya, Hindistan ve Tayland’ın patentli ilaçların daha ucuz yollarla kopya üretimini yasaklatmıştı. Öte yandan, her yıl olduğu gibi bu yıl da Davos/DEF’e alternatif olmak üzere aynı tarihlerde DSF yani Dünya Sosyal Forumu toplantıları yapıldı. Bu yılki DSF toplantılarının ilk ikisi Venezuela’nın başkenti Caracas ile Afrika/Mali’de düzenlendi. Caracas toplantılarına barış aktivistleri, topraksız köylüler, sendikacılar, öğrenciler, çevreciler, yerli hakları savunucuları, kadınlar, adil ticaretciler, ve daha bir çok aktivist olmak üzere on binlerce kişi katıldı. Seminer ve atölye çalışmalarında ele alınan konuları şu başlıklar altında toparlamak mümkün: - İletişim, kültür ve eğitim - Çeşitlilik, Kimlikler ve hareketten genel görüntüler - Emperyalist stratejiler ve halkların direnişi - İktidar, politikalar ve toplumsal özgürleşme için mücadele - Doğal Kaynaklar ve yaşama hakkı - Emek, sömürü ve yaşamın üretimi DSF ile DEF’i birbirinden ayıran en belirgin fark kapitalizmin doğasından kaynaklanıyor. DEF tartışmaları, uluslar arası ticaret anlaşmaları kılığına bürünerek yaşamlarımızın parçası haline gelirken; DSF gündemleri ancak hayallerimizi süslüyor. Sendikamızın da örgütlü olduğu Delphi’de neler oluyor Delphi , ABD Ticaret yasasının 11. maddesine dayanarak iflasını istedi. ABD’deki D e l p h i f a bri k al a rı nd a örgütlü 6 sendika, şirketin bu bilinçli eylemi karşısında direnmek, üyelerinin istihdam, sağlık ve emeklilik haklarını güvence altına almak için bir araya gelerek bir koalisyon oluşturdu. Amerikan sendikaları, Delphi’nin iflas maskesi ardına gizlenerek sanayi işçilerinin çalışma ve yaşam standartlarını radikal bir biçimde geriletmeyi hedeflediğini çok iyi biliyor. Şirket, bu bilgiyi doğrularcasına, iflasını talep ettiği günlerde 500 kadar üst düzey yöneticisine milyonlarca dolarlık bir ödüllendirme kararı aldığını açıkladı. ABD’deki gelişmeler üzerine Avrupa Metal İşçileri Federasyonu EMF de Ocak ayı sonunda bir Delphi Sendika Koordinasyon Grubu toplantısı düzenledi. Sendikamızın da temsil edildiği bu ilk toplantıda, durumun Avrupa-Delphi işyerlerine nasıl yansıyacağı konusu üzerine odaklaşıldı. EMF üye sendikaları, şirket tarafından iflas adı altında başlatılan yeniden yapılanma saldırısına karşı üyelerinin hak ve çıkarlarını korumak için mücadeleye hazır olduklarını belirttiler. Delphi sendikaları, EMF’nin başlattığı bu girişimin, Uluslar arası Metal İşçileri Federasyonu IMF’nin dünyadaki örgütlü tüm Delphi işçileriyle yürüttüğü kampanyayı daha da etkin hale getireceğine inanıyor. 18 Birleşik Metal-İş Mart 2006 Üyelerimiz sinemada Hacivat Karagöz neden öldürüldü Üretenlerle, yorumlayanların, işçilerle sanatçıların buluşması 16 Şubat’ta, "Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü" filmini, sinemalarda gösterime girmeden önce, metal işçileri izlediler.. Sendikamız üyeleri filme büyük ilgi gösterdiler.. Yönetmen Ezel Akay, "elit"lerin değil, "halk"ın film hakkındkia görüşlerine daha fazla önem verdiği için, filmi izleyen işçilerle, eşleriyle ve çocuklarla sohbet etti, görüşlerini dinledi... KARAGÖZ VE HACİVAT Karagöz ile Hacivat’ın evveliyatını bilmezdim . Sadece çocukları eğlendiren birer kukla bir gölge oyunu sanırdım, bu yaşıma dek .Şimdi ise beyaz perdeye aktarılmış ve birer karakter olarak karşıma çıktığında onları daha da sever oldum. Sevdim, çünkü yaklaşık 700 yıl yaşananlar ile günümüz Türkiye’sinde yaşanılanların aslında pek değişmediğinin fotoğrafıydı, beyaz perdede . Filmin adından da anlaşıldığı gibi, gerçekten de Hacivat ile Karagöz’ün neden öldürüldüğü benim için daha da önemli, bir o kadar da üzücü . Çünkü ; 700 yıl boyunca bilim ve teknolojide sayısız buluşlar yapan, adeta devrim üstüne devrim yapan insanoğlu, nasıl oluyor da sosyoloji ve felsefi anlamda kendini geliştiremiyor ve kendi uygarlığına ayak uyduramıyor. Irk, din, dil ve cinsiyet ayrımına bir dur diyemiyor. Ayrıca filmde güldüren kareler de çoktu . Fakat güldürürken düşündürmek istedikleri daha da akılda kalıcıydı. Vurgulamak istenileni bu şekilde çok kısa özetledim. Eğer sayın yönetmen Ezel AKAY’ın da anlatmak istedikleri bunlar ise amacına ulaşmış bir film oldu demektir. İşçi sınıfı için de böyle bir gala tertiplediğiniz için size ve sendikamıza teşekkür ediyorum. Umarım maddi anlamda da başarı elde eder ve başka çalışmalarınız ile biz seyircilerinizin dikkatini çeken bambaşka yapıtlara imza atarsınız. Turan DEMİRTAŞ ABB ELEKTRİK SAN. A.Ş. İşçilerle birlikte filmi izleyen Çiğdem Kömürcüoğlu, Tempo Dergisi’ndeki köşesinde, sendikamızın bu etkinliğine yer ayırmış.. PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com Sendikamız, Ezel Akay’a bu özel gösterim için bir teşekkür plaketi verdi. Can babanın mal beyanı 1- Avşa adasinda üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen 2- Gökyüzünde bi bulut 3- Bitlis'te beş minare 4- Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili 5- Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı 6- Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü 7- Palandökende bir palan, iki döken 8- Kastamonu'da üç kasto 9- Üç fay hattı 10- Bir çarsamba, iki persembe, üç cuma 11- Dünyada mekan 12- Ahirette iman 13- Denizde kum 14-Uzayda yerçekimsizlik 15- Bi çuval gazoz kapağı 16- Bi kibrit kutusu sigara izmariti 17- On sekiz saç biti 18- Biri ingilizce 6 adet küfür 19- Yirmi tane boş naylon poşet 20-Sevenlerin kalbinde kurulmus bir taht 21- Bi sürü saç sakal, kıl, tüy, yün 22- Üç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank 23- Bi ayakkabı çekeceği 24- İki büyük taş kütlesi 25- Bir adet ağaç gölgesi 26- Üç kuş kanadı sesi 27- Bi sürü kedi köpek 28- Bi marmara denizi 29- Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci 30- Her akşam karıştırılan dört çöp bidonu 31- Çalıp çalıp kaçılan beş melodili apartman zili 32- Nakit 15 kuruş 33- Anne babadan kalma yarısı yasanmış bi ömür Can Yücel Birleşik Metal-İş Mart 2006 19 Yayınlarımızdan Sendikamızca hazırlanan iki broşür yayımlanarak, dağıtımı yapıldı İşyeri Disiplin Kurulu Üyelerine Notlar Disiplin kurulu, işyerinde toplu iş sözleşmesi ile belirlenen disiplin cezası hükümlerinin uygulanması amacıyla işçi ve işveren temsilcilerinin birlikte oluşturduğu bir kuruldur. Disiplin kurulu dayanağını toplu iş sözleşmesinden alır. Yani kuruluşu, yetkileri ve görevleri TİS ile belirlenir. Bunun doğal sonucu olarak da disiplin kurulu TİS’nin kendisine belirlediği sınırlar içerisinde faaliyet gösterecek, TİS ile belirlenmiş konularda yine TİS ile belirlenmiş cezaları verebilecektir. Hazırlanan broşür, İşyeri Disiplin Kurullarının işçi üyelerini, kurulun çalışmaları, yetkileri ve bunun sınırları hakkında bilgilendirmek amacını taşımaktadır. İlgililer, broşüre şubelerinden ulaşabilir Sendikamız çalışma yaşamına ilişkin üniversitelerde yapılan araştırmaları gün ışığına çıkarma uğraşını sürdürmektedir. İstanbul Üniversitesi İktisad Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünde Yrd. Doç.Dr. olan Nilgün Tunçcan Ongan’ın doktora tezini sendikamız kitap olarak basarak çalışma yaşamı taraflarının yararlanmasına sunmuştur, kitapta sayın Ongan öncelikle ekonomik kriz kavramını incelemiş, ekonomik krizden çıkış yolları olarak sunulan politikalarla bölüşüm ilişkilerinin emek aleyhine nasıl bozulduğunu ortaya koymuştur. Krizin oluşumunda hiçbir katkısı bulunmayan emekçilerin her kriz sonrası nasıl yoksullaştıkları kitap ile birlikte bilimsel temelleriyle ortaya konulmuştur. Örgütlenme Üzerine Notlar Broşürün sunuş bölümünden alınmıştır “Sendikalar için “güçlü” olmanın ilk ölçütü üyelerinin hak ve çıkarlarını koruyup geliştirmek ve ülkedeki demokrasi mücadelesine azami katkıyı yapmaksa; ikinci ölçüt sayısal açıdan büyüklük ve bu çoğunluğun ortak amacın gerçekleşebilmesi için gönüllü olarak hareketlenebilme yeteneğidir. Çoğu zaman bu iki faktör birbirlerine neden sonuç ilişkisi ile bağlıdır. Yani ilkeli ve kararlı bir mücadeleyle üyelerinin haklarını koruyan sendikalar kitlelerin güvenini kazanıp, büyümüşlerdir. Ya da üyelerinin gönüllü katılımını sağlayan sendikalar üyelerinin haklarını daha iyi korumuşlardır. Birleşik Metal İşçileri Sendikası bir yandan yeni üyeler kazanmak; diğer yandan üyelerinin bilinç düzeylerini yükseltmek için yoğun çaba harcıyor. Bu broşür, çalışmalardan süzülüp gelen deneyimlerin örgütlenme çalışmalarını sürdürecek kadrolara aktarılması için hazırlanmıştır.” Sendikamızda yayınlanan bir diğer doktora tezi Muğla Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünde Yrd. Doç. Dr. Recep Kapar’ın “Sosyal Korumanın iş gücü piyasasına etkisi” başlıklı doktora tezidir. Sayın Kapar tezinde sosyal koruma, işgücü piyasası, kavramlarını bütünsel bir yaklaşımla ortaya koyduktan sonra, sosyal korumanın neden gerektiğini, özellikle bu gereksinimin neo liberal politikanın uygulanmaya başlamasıyla birlikte arttığını ortaya koymuştur. İşsizliğin, esnek çalışma biçimlerinin, kayıt dışı e k o n o mi n i n b e r a b e r i n d e g e l i r güvencesizliğini, eşitsizliği, yoksulluğu, beraberinde getirdiği ortaya konulduktan sonra, olumsuzlukların giderilebilmesi için nasıl bir sosyal politikanın uygulanmasının gerektiği, bu politikanın finansmandan örgütsel yapıya kadar hangi unsurları içermesinin gerekli olduğu büyük bir yetkinlikle ortaya konulmuştur. MUTLULUKLARIMIZ ÜZÜNTÜLERİMİZ Anadolu Şubemize bağlı DİTAŞ’dan Serdar Ural’ın babası, Murat Yavaşca’nın babası, Fevzi Dizlek’in dayısı vefat etti. Çimsataş’dan Ali Adıgüzel, İzzet Alkaya, Durmuş Dur, Ali Şahin, Levent Bilece, Ali Lek emekli oldu. Serkan Kır’ın annesi, Ömer Çetin’in babası, Mehmet Doğan’ın babası, Mustafa Özmen’in annesi vefat etti. Ayrıca üyemiz Mustafa Marinli vefat etti. Sağlık Bakanlığı 11 Nolu Donatım Bölge Müdürlüğü’nden İsak Şentürk vefat etti. İstanbul 1 Nolu Şubemize bağlı Anadolu Isuzu’dan Serdar Öksüz’ün annesi vefat etti. Mert Akışkan’dan Ramazan Çam ve Hüseyin Yalçın’ın annesi vefat etti. Alkom’dan Temsilcimiz Hasan Doğan, İsmet Kurt, Salim Belen’in babaları vefat etti. Murat Çelik trafik Mustafa Marinli kazası geçirdi. ABB/Dudullu’dan Mesut Aydemir’in annesi ameliyat geçerdi. Eğe Sanayi’nden Cavit Durmaz ve Hicabi Tuna vefat etti. Kocaeli Şubemize bağlı Baysan Trafo’dan Ahmet Akdağ işkazası Cavit Durmaz geçirdi. Beksa’dan Kaya İlgül’ün babası öldü. Corus Yasan’dan Ayhan Yakışıklı, Anadolu Döküm’den Ahmet Öztürk, Sezgin Aktaş, Özkan Güngör işkazası geçirdiler. Cem Mutfak’dan Recep Soğukpınar’ın annesi vefat etti. Gebze Şubemize bağlı Akkardan’dan İbrahim Tahmar ameliyat oldu. Askam’dan Aydın Vurgun ve Sinan Tohumcu iş kazası geçirdi. Tucay Ergil kaza geçirdi. Aynur Gündoğdu ve Alişan Toraman ameliyat oldu. Tamer Özbey işkazası geçirdi. Sezer Uzman’ın annesi vefat etti. Arfesan’dan Mehmet Özen ameliyat oldu. Celalettin Turak’ın babası ameliyat oldu. Kürüm’den Yasin Çadak ameliyat oldu. Poly Metal’den Alibey Akbulak’ın evi yandı. Yücel Boru’dan Erol Güneş ve Zeki Altın iş kazası geçirdi. Akkardan’dan Hasan Mithat Ercan’ın dedesi vefat etti. Arfesan’dan Necati Biter’in babası vefat etti. Askam’dan Fikret Yılmaz’ın ablası, Ümit Mazak’ın annesi, Mesut Köpren’in amcası, Osman Alkan’ın annesi, Tahsin Şahin’in yeğeni, Hadi Kabal’ın dayası, Recep Uslu’nun dedesi vefat etti. Makine Takım’dan Hüseyin İnan’ın babası vefat etti. Yücel Boru’dan Adam Sarı’nın babası vefat etti. Bursa-Eskişehir Şubemize bağlı Demisaş’dan Cemil Karadağ’ın babası, Murat Karasu’nun ağabeyi, Serdar Çetin’in ağabeyi, Adnan Sağlan’ın annesi, Hakan Kırma’nın annesi, Kemal Çakar’ın annesi, Hakan Özcan’ın dedesi, İlker Balmumcu’nun amcası vefat etti. Entil’den Hilmi Bulut’un annesi, Kazım Yazgılı’nın annesi, Taner Alper’in babası vefat etti. PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com Anadolu Şubemize bağlı SGT Filtre Otomotiv’den Baştemsilcimiz Erdinç Tümük’ün oğlu oldu. Çimsataş’dan Mehmet Çalışkan, Mustafa Dinçer, Serdar Karataylı, Osman Öz, Muharrem Ayhan, Barış Tanrıverdi, Bekir Oflaz, Adem Aydın, Ahmet Yılmaz, Osman Aydın, Mustafa Dilbaz, İsmail Yıldırım evlendi. İstanbul 1 Nolu Şubemize bağlı Anadolu Isuzu’dan Mahmut Oral, Muhsin Keser, Serkan Tuna, Ramazan Bekçi, Nuri Nogay’ın kızları, Hasan Hüseyin Töre ve Atakan Dağdeviren’in oğulları oldu. Yılmaz Yüceok evlendi. Anadolu Motor’dan Murat Çoruh ve Soner Öztürk’ün oğulları oldu. Mert Akışkan’dan Birol Çubuk’un çocuğu oldu. İstanbul 2 Nolu Şubemize bağlı Pancar Motor’dan Bülent Yaka’nın oğlu dünyaya geldi. Gürkan Elektrik’den Ali Çetin nişanlandı. Recep Kaya’nın kızı oldu. ABB/Kartal’dan Mehmet Orgun’un kızı oldu ve Enes Yalınpala nişanlandı. Kocaeli Şubemize bağlı Erciyas Boru’dan Adem Başkıran’ın kızı oldu. Beksa’dan Mesut Dobra ile Osman Kocatürk’ün çocukları oldu. Corus Yasan’dan Metin Kaplancı evlendi. Ayhan Yakışıklı ve Arif Aslan’ın çocukları oldu. Sega Bakır’dan Yusuf Ayhan Aydın ve Veysel Önen’in çocukları oldu. Trakya San.’den Sezgin Çertel’in oğlu, Bülent Aksoy’un kızı, Deniz Kardaş’ın kızı, Adem Subaş’ın kızı, Gürol Tantaoğlu’nun oğlu, İsmet Karasu’nun oğlu dünyaya geldi. Cem Mutfak’dan Hasan Barış’ın oğlu oldu. Emin Doğan, Ayhan Kaya, Nurcan Kazancı, Harun Uzun, Ercan Karaduman ve Emin Doğan nişanlandı. Gebze Şubemize bağlı Akkardan’dan Fatih Hayta evlendi. Zekai İmran’ın çocuğu oldu. Arfesan’dan Murat Cıbır, İsa Çaçur ve Numan Harputluoğlu’nun çocuğu oldu. Askam’dan Mustafa Güvenen ve Necati Genç’in çocuğu oldu. Makine Takım’dan Erkan Elmas ve İbrahim Kutlu’nun çocuğu oldu. Yücel Boru’dan Seçkin Dursun ve Serhat Çelik’in çocuğu dünyaya geldi. Bursa-Eskişehir Şubemize bağlı Demisaş’dan Ercan Oktay’ın oğlu dünyaya geldi. Şaban Tulumbacı ve Necati Kaya evlendi. Entil’den Levent Eker’in oğlu, İsmayil Hakkı Sakarya’nın kızı, Özcan Yurçin’in oğlu, Mahmut Güngör’ün kızı, Faruk Malkoç’un kızı, Orhan Bulut’un oğlu oldu. Recep Yalın evlendi. 13 Şubat, DİSK’in 39. kuruluş yıldönümü DİSK’in tarihi, demokrasi mücadelesi tarihidir 13 Şubat DİSK’in 39. kuruluş yıldönümüdür. DİSK 39 yıl önce, 13 Şubat 1967 yılında kuruldu. 39 yıl elbette ki bir emek örgütü için uzun bir süre değildir. Ancak DİSK bu sürede mücadelesiyle, kararlılığıyla, duruşuyla, kimliğiyle öne çıkmış, sürece damgasını vurmuş örgütlerden biridir. Ülkenin tüm sorunlarını, kendi sorunu olarak görmüş, bunu vatandaşlık bilincinin, toplumun örgütlü ve öncü gücü olmanın bir gereği olarak hakkıyla yerine getirmeye çalışmıştır. DİSK kurulduğundan bu yana demokrasi mücadelesi vermiştir.Ê DİSK bu mücadelesinden dolayı, yaptığı demokrasi mitingleri için, DGM Direnişleri için, 1 Mayıslar için, faşizme ihtar eylemleri için 12 Eylül’de suçlanmış ve yargılanmıştır. Bu ülkede demokrasi adına elde edilen kazanımlarda DİSK’in mutlaka katkısı olmuştur. Uluslararası düzlemde olduğu gibi Türkiye'de de, emekten ve demokrasiden yana bir düzen kurmak, bunun gerektirdiği mücadelenin sorumluluklarını üstlenmek bir insanlık görevi olarak karşımızda duruyor. DİSK demokrasinin kalesidir. DİSK kurulduğu günden bu yana farklılıkları içinde barındırmasını bilmiş, kendi iç demokrasisini kurumsallaştırmış, işçilerin söz ve karar sahibi olması ilkesini temel ilkelerinden biri olarak korumuştur. DİSK, her zaman kendini yalnızca üyelerinin çıkarlarını korumakla sınırlamamış, tüm topluma karşı sorumlu olduğunu bilerek hareket etmiştir. İşte bu nedenledir ki DİSK ülkenin ve toplumun hızla demokrasi dışına sürüklendiği bu süreçte yine alanlardadır. kısacası, yasaklarla dolu bir çalışma hayatı var. Bu koşullarda Türkiye, tarihinin en ciddi değişim sancısını yaşıyor. Köklü değişim ihtiyacı toplumun gündemine yerleşiyor. Artık hiçbir toplumsal kesim eski çerçeve içinde yaşamak istemiyor. Toplum, varolan siyasal düzenin değişimine yönelik arayışlara ve çağrılara kulak vermeye başlıyor. Büyük çoğunluğun çıkarı varolan durumun değiştirilmesi talebiyle örtüşüyor. Türkiye, dünya çapındaki süreçlerden büyük bir şiddetle etkileniyor. Serbest piyasa tek yol olarak gösteriliyor. Özelleştirme ile kamusal yarar fikri yıpratılıyor. Eğitime, sağlığa ve sosyal güvenliğe yönelik kamusal kaynaklar bile gün geçtikçe azaltılıyor. Ekonomik eşitsizlik, yoksulluk ve işsizlik karşısında güçsüz kalan toplumsal kesimler, muhafazakar ve milliyetçi ideolojiden etkileniyor. Toplumun çoğulcu yapısına uygun demokratik düzenlemeler kesintiye uğruyor. Devlet için halk anlayışı sürüyor. Siyasal katılıma imkan verilmiyor. Kültürel hayat kısırlaştırılıyor. Devlet, toplumun bilincini, fikirlerini, bunların yeniden üretim mekanizmalarını sürekli denetliyor, kültürel ve düşünsel yaşantıyı rejimin yasakları içine hapsediyor. Kavel işçileri 12 Eylül’ün Türkiye’nin yaşamına bir baskı aracı olarak koyduğu 1982 Anayasası ve ondan kaynaklanan yasalar, özgürce sendikalı olabilmenin önündeki engellerini hâlâ sürdürüyorlar. Hâlâ barajlar var, sendikaya üyelikte noter şartı var, grev yasakları var; DİSK Davası Tarih kesintisiz olarak akıyor ve DİSK 39 yıl sonra bugün, yeni dönemin sorunlarının üstesinden gelmek üzere, ülkemizdeki yeri ve önemini koruyacak biçimde dimdik ayakta duruyor. Hiç mazeretimiz yok. Bütün bu zorlukları aşabilmek için, 12 Eylül karanlığını silmek için, insan haklarının gelişmesi için, özgür ve demokratik Türkiye’yi yaratmak için daha çok örgütlenmekten başka hiçbir çaremiz yok, mazeretimiz yok. Bunu da muhakkak gerçekleştireceğiz. Ya bu toplumu örgütleyeceğiz, ya da başkalarının örgütlenmelerindenÊ yakınmayacağız. Sadece şikayetçi olmak yerine daha çok örgütlenmeyi şiar edineceğiz, hedef edineceğiz. Bu isteğimizi hiçbir umutsuzluğa kapılmadan, inançla sürdürüyoruz. Bunun için mücadele veriyor. İğneyle kuyu kazar gibi çocuklarımıza yaşanabilir bir Türkiye bırakmak için uğraşıyoruz. Bütün engellere rağmen, saldırılara rağmen, DİSK bugün 39 yıl sonra da dimdik ayakta. DİSK kurulduğunda ihtiyaçtı. DİSK bugün daha büyük bir ihtiyaç. DİSK’e sahip çıkmak, demokrasiye sahip çıkmaktır. DİSK Yönetim Kurulu DİSK’e sahip çıkmak, demokrasiye sahip çıkmaktır PDF created with pdfFactory trial version www.pdffactory.com