222 Turkeys Kurdish Impasse - The View from

Transkript

222 Turkeys Kurdish Impasse - The View from
TÜRKİYE’NİN KÜRT ÇIKMAZI: DİYARBAKIR’IN YERİ
Avrupa Raporu N°222 – 30 Kasım 2012
İÇİNDEKİLER
YÖNETİCİ ÖZETİ VE ÖNERİLER ...................................................................................... I
I. GİRİŞ .................................................................................................................................. 1 A. KÜRT SORUNU İLE PKK ÇATIŞMASI ARASINDA ...........................................................................2 B. REFORMLAR İÇİN PİLOT BÖLGE ...................................................................................................3 II. DİYARBAKIR’IN KONTROLÜ İÇİN MÜCADELE ................................................. 4 A. MERKEZİ VE YEREL OTORİTELER: İŞBİRLİĞİ VE REKABET ...........................................................4 B. İYİ POLİS, KÖTÜ POLİS ................................................................................................................6 C. HUKUĞUN SERT ELİ.....................................................................................................................7 D. “DEMOKRATİK ÖZERKLİK” VE HOŞNUTSUZLUKLARI ...................................................................8 III. KÜRTÇE SESİNİ BULMAYA ÇALIŞIYOR............................................................... 10 A. UZUN SÜRELİ RESMİ YASAKLARIN ETKİSİNDEN KURTULMAK ...................................................10 B. KÜRT MEDYASININ PARADOKSLARI ..........................................................................................11 C. EĞİTİM SİSTEMİNE YENİDEN ŞEKİL VERMEK ............................................................................12 IV. ÖNEMLİ KONUM, EKONOMİK UMUTSUZLUK................................................... 15 A. EZİLMİŞ BİR EKONOMİ...............................................................................................................15 B. ÇATIŞMANIN ODAĞINDA ............................................................................................................18 C. EKONOMİK REFAHA DOĞRU KÜÇÜK ADIMLAR .........................................................................19 V. KUTUPLAŞAN SİYASET ............................................................................................. 20 A. AKP’NİN AZALAN CAZİBESİ......................................................................................................20 B. KÜRT HAREKETİNİ TEMSİL EDEN BDP ......................................................................................21 C. GÜLEN HAREKETİ ALTERNATİF BİR YOL DENİYOR...................................................................22 D. TÜRKİYE’NİN KÜRT İSLAMCILARI YENİDEN TOPLANIYOR .........................................................23 VI. TÜRKİYE İLE UYUM İÇİNDE YAŞAMAK .............................................................. 25 VII. SONUÇ ........................................................................................................................... 27 EKLER
A. TÜRKİYE HARİTASI ..........................................................................................................................28
B. DİYARBAKIR İL HARİTASI ................................................................................................................29
C. TERİMLER VE KISALTMALAR SÖZLÜĞÜ ...........................................................................................30
Avrupa Raporu N°222
30 Kasım 2012
TÜRKİYE’NİN KÜRT ÇIKMAZI: DİYARBAKIR’IN YERİ
YÖNETİCİ ÖZETİ VE ÖNERİLER
Türkiye’nin Kürt çoğunluğa sahip en büyük şehri olan
Diyarbakır, ülkedeki Kürt sorununu ve PKK (Kürdistan
İşçi Partisi) isyanını konu alan tüm araştırmalar için kritik
öneme sahip. Artan siyasi sürtüşmeler ve Haziran
2011’den bu yana en az 870 kişinin ölümüne yol açan
şiddetle birlikte silahlı çatışma, geçtiğimiz bir buçuk yıl
içinde tırmanarak son on yılın en kötü seviyesine ulaştı.
Türkiye’nin batısında ve özellikle İstanbul’da belki güneydoğudaki kadar Kürt yaşıyor olsa da, PKK’nın yürüttüğü silahlı çatışmaya verilen desteğin nedenleri Kürtlerin
çoğunlukta olduğu Diyarbakır gibi yerlerde daha açık şekilde görülüyor. Bunlar arasında yerel yönetimde ve ekonomide hem algılanan hem gerçek ayrımcılık, merkezi
otoriteye yabancılaşma, siyasi temsilcilere yönelik kitlesel tutuklamalara duyulan öfke ve Kürtçe’nin eğitimde ve
kamusal yaşamda yasaklanmasının yarattığı düş kırıklığı
sayılabilir. Ancak, eğer Ankara bu sıkıntıları gidermek
için kesin olarak harekete geçer ve herkes için eşitlik ve
adaleti sağlarsa Diyarbakır, birlikte yaşamak isteyenlere
hâlâ umut vaat ediyor.
Diyarbakır’da tüm siyasi eğilimlerden Kürtler ve Türkler,
zengin ve yoksul, İslami ve laik herkesin ortak arzusu,
hükümetin, Kürt sorununun kronikleşmiş meselelerini
çözmek için açık bir stratejiye sahip olmasıdır. Kürt kimliğinin ve anadilde eğitim ve adalet arayışı hakkının resmen tanınması, önceliğe sahip. Diyarbakır’da yaşayan
Kürtler, daha adil bir temsiliyet, daha fazla yerinden yönetim ve yasalardaki ve anayasadaki her türlü ayrımcılığa
son verilmesini talep ediyorlar. Ayrıca yaygın tutuklamaların ve şiddete başvurmamış aktivistlerin terör suçlarıyla
yargılanmadan önce uzun süre gözaltında tutulmasının
son bulması için gereken yasal reformların yapılmasını
istiyorlar.
Diyarbakır’ın kontrolü, birçok açıdan bir anlaşmazlık konusu. Devlet, Ankara’dan atanan vali ve bütçe üzerindeki
denetimi, polis gücü, eğitim, sağlık ve altyapı yatırımları
aracılığıyla etkisini sürdürerek kontrolü elinde tutmak istiyor. 1999 yılından bu yana PKK taraftarı partilerin ve en
son olarak Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) elinde
bulunan belediye, önemli engellere rağmen daha fazla
güç topluyor. İktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), polise karşı daha ilerici bir yaklaşım getirdi;
ancak bu, çatışmaları sona erdirmedi ve bölgedeki husumeti yatıştıramadı. Genel olarak Türkiye’nin ve özel ola-
rak Diyarbakır gibi Kürtçe konuşulan şehirlerin, yerinden
yönetimle ilgili tutarlı ve bilgiye dayanan bir tartışmaya
ve onu uygulayacak stratejiye ihtiyacı var.
Mevcut hükümet, Kürt dilinin Diyarbakır’da ve başka
yerlerde kullanılmasına izin verilmesi konusunda kendinden öncekilerden çok daha fazlasını yaptı; ancak Kürt hareketi ana dilinde eğitim taahhüdünden daha azını yeterli
bulmuyor. Hükümetin Kürtçe’yi seçmeli ders olarak vermesi girişimi, bu hedefin bir hak olarak ilan edilmesine
yönelik planların köşe taşı olarak bütünüyle desteklenmeli.
Bir zamanlar Türkiye’nin en iyi durumdaki üçüncü ekonomik merkezi olan Diyarbakır, yapılan son ölçümlerde
63’üncü sıraya kadar düşmüş durumda. Şiddet, yanlış hükümet politikaları ve PKK’nın yaptığı sabotajlar, adam
kaçırmalar, terör saldırıları ve haraçlar yüzünden bölgeye
yatırım uzun zamandır düşük seviyede. Ancak Diyarbakırlılar, özellikle mermer ocakları ve hızla büyüyen emlak
sektörüne yaptıkları yatırımlarla şehirlerine olan inançlarını gösteriyorlar. Diyarbakır’ın bölgesel tarihi yolların
kesişme noktasındaki konumu, onun hâlâ taşıma işleri ve
hastaneler gibi hizmet sektörünün çeşitli kolları için
önemli bir merkez olmasını sağlıyor. Binlerce yıllık tarihi
anıtlar ise onu, turizm açısından bir çekim merkezi haline
getirebilir.
Güvenlik güçleriyle PKK arasındaki, genelde güneydoğuda yoğunlaşan çatışmalar artış gösteriyor. Her ne kadar
Diyarbakır yakın zamanda artan şiddetten en fazla etkilenen yerlerden olmasa da, sivil nüfus ve yerel siyaset,
olaylar yüzünden gittikçe geriliyor ve kutuplaşıyor. AKP
çekiciliğini yitiriyor ve Kürt hareketinin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), kentteki tartışmasız en güçlü siyasi
odak olmayı sürdürse de, siyasi olgunluğunu ve gitgide
daha fazla şiddete başvuran PKK’nın bir cephesi olmanın
ötesine geçebildiğini henüz kanıtlayamadı. Ilımlı İslam
görüşüne sahip Gülen hareketi farklı bir yol sunmaya çalışıyor. Bir çözüm üzerinde anlaşılması olasılığı azalırken, İslamcı Kürt grupları, halihazırda önemli miktardaki
nüfuzlarını arttırmaya devam ediyorlar.
Ne var ki Diyarbakır’dan yükselen sesler, Türkiye’nin geri
kalanında olduğu gibi Diyarbakır’da da ortak bir zeminin
bulunduğunda ısrar ediyorlar. Kriz Grubu, 2011 ve 2012’de
yayımladığı iki raporda hükümetin ihtilafı çözümlemek
için ilk etapta Kürtlere yönelik adaletin ve hakların sağ-
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
lanmasına odaklanacak, açık bir strateji belirlemesi tavsiyesinde bulunmuştu. Hükümetin Kürtlerin temsilcileri ile
dört ana reform üzerinde aktif şekilde çalışmasını önermişti: Türkiyeli Kürtlere anadil haklarının tanınması;
yüzde 10 olan meclis seçimleri barajının yüzde 5’e indirilmesi; yeni bir yerinden yönetim stratejisi; ve anayasa
ve yasalardan her türlü yarımcılığın kaldırılması. Bu
adımlar atıldıktan sonra hükümet, PKK ile silahsızlanma
ve seferberliğe son verme konusunda ayrıntılı görüşmelere geçebilir. Özet olarak, şiddetten kaçınmak, diyaloğa
bağlı kalmak ve Kürtlerin meşru taleplerini Türkiye’nin
mevcut yasal yapıları içinde, özellikle de meclisteki yeni
anayasa komisyonu bünyesinde, yerine getirmek suretiyle
iki taraf da gerçek bir liderlik üstlenmeli.
Önceki raporların tamamlayıcısı olan elinizdeki bu rapor,
hükümetin ve Diyarbakır’daki yasal Kürt hareketi liderliğinin, Kürtlerin devlete olan güvenlerini arttırmak ve şehrin
uzun vadede kalkınmasını sağlamak amacıyla bir an önce
harekete geçmesi için ilave öneriler sunuyor.
ÖNERİLER
Türkiye hükümeti ve Kürt hareketinin yasal liderleri
de dahil Diyarbakır’daki toplum liderlerine:
Türkler ile Kürtler arasında karşılıklı güveni
tesis etmek amacıyla
1. Türkiye hükümeti, mahkemelerde anadilin kullanılmasına izin veren yasal reformları kabul etmeli ve
uygulamalı, mahkeme öncesi tutukluluk süresini kısaltmalı ve Kürtler ile diğer şüphelilerin gözaltına insani biçimde alınmasını sağlamalı. Bölgedeki polisin
Diyarbakır halkıyla olan ilişkilerini düzeltmeye devam
etmesini ve izinsiz gösterilere ve protestolara müdahale ederken dahi aşırı güç kullanmaya son vermesini
teşvik etmeli.
2. Toplum ve Kürt hareketi liderleri, mitingler ve
gösterilere ilişkin kurallara riayet etmeli; PKK’nın
her türlü şiddet eylemini reddetmeli; yakın zamanda
kurulan “Diyalog ve Temas Grubu” gibi sivil toplum
çabalarını sürdürmeli.
Eğitimde ve kamusal alanda anadilin kullanımını
güvence altına almak amacıyla
3. Türkiye hükümeti, 2012-2013 öğretim yılında seçmeli Kürtçe derslerinin yürütülmesini şeffaf biçimde
tamamlamalı; yeterli talebin olduğu yerlerde tamamen anadillerde verilecek eğitim için bir takvim belirlemeli; geçiş döneminde öğretmenleri ve müfredatı
hazırlamaya devam etmeli; bölgedeki yerlere eski
Kürtçe isimlerini iade etmek veya Kürtçe isimler verebilmek için seçimle iş başına gelmiş yerel idari görevlilerin ilgili yasa ve düzenlemeleri değiştirmelerine
Sayfa ii
izin vermeli; ve kamu hizmetlerinde Kürtçe’nin kullanılmasına dair yasakları azaltmalı.
4. Toplum ve Kürt hareketi liderleri, bu alanlarda hükümetin olumlu adımlarını takdir etmeli ve seçmeli
Kürtçe dersleri boykot etmeye son vermeliler.
Yerinden yönetime dair adil bir tartışma ve nihai
bir uzlaşmaya ulaşmak amacıyla
5. Türkiye hükümeti, gerek ülke çapında gerekse Diyarbakır’da belediyelerin yönetimi ve yerinden yönetime ilişkin bir tartışma ortamına öncülük etmeli.
6. Yerel yönetimdeki liderler, ili ziyarete gelen merkezi yönetim temsilcileriyle görüşmeli ve işbirliği yapmalı ve Kürtlerin demokratik taleplerini yasal ortamda yerine getirmeye dair taahhütlerini açıkça ifade
etmeliler.
Diyarbakır’ın ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimine
katkıda bulunmak amacıyla
7. Türkiye hükümeti, başta eğitim, uluslararası bir havaalanı, tren yolu bağlantıları ve sanayi bölgeleri olmak üzere Türkiye’nin benzer illerindeki hizmetlere eş
değerde olacak şekilde Diyarbakır’ın kamu kaynaklarından eşit şekilde yararlanmasını sağlamalı; ve bu
şehre ve güneydoğudaki diğer tarihi şehirlere yönelik
iç turizmi etkin biçimde teşvik etmeli.
8. Toplum liderleri, işadamlarının toplantıları, okul gezileri ve iş amaçlı konferanslar aracılığıyla Kürtçe
konuşulan güneydoğu bölgesi hakkındaki ön yargılarını aşmaya yardımcı olmak için Türkiye’deki anaakım kamuoyuna ulaşmaya çalışmalı.
İstanbul/Diyarbakır/Brüksel, 30 Kasım 2012
Avrupa Raporu N°222
30 Kasım 2012
TÜRKİYE’NİN KÜRT ÇIKMAZI: DİYARBAKIR’IN YERİ
I. GİRİŞ
Türkiye’nin güneydoğusunda yer alan ve 840.000’i şehir
merkezinde olmak üzere yaklaşık 1.5 milyon nüfusu barındıran Diyarbakır ili (Kürtçe Amed), Osmanlı İmparatorluğu zamanından da önce bölgedeki Kürtler için siyasi
bir merkez olageldi.1 İmparatorluğun Kürt bölgelerinde
bulunan 30’dan fazla beylik ve sancak, 1923’te Cumhuriyet’in kuruluşuna dek değişen düzeylerde özerkliğe sahiplerdi. Diyarbakır’dan genellikle paytaht (başkent) olarak söz ediliyordu.2 Antik dönemlerden bu yana bazalt
taşlarla örülmüş kalın surlar, günümüzde eski şehir olan
kısmın etrafını çevreliyor ve 5.5 kilometre uzunluğu, büyük burçları ve yükseklikleriyle bu kentin tarihi, coğrafi
ve siyasi öneminin yaşayan bir kanıtını oluşturuyorlar.3
Günümüzde ise pek çok Kürt sivil toplum örgütünün ve
siyasi grubun karar organları hâlâ burada bulunuyor.
Bünyesinde merkezi yurtdışında bulunan yasaklı Kürdistan İşçi Partisi’ni (Partiya Karkerên Kurdistanê, PKK),
Kürt grupların şemsiye örgütü olan yasaklı Kürdistan
Topluluklar Birliği’ni (Koma Ciwakên Kurdistanê, KCK),
Türkiye’deki yasal Barış ve Demokrasi Partisi’ni (BDP)
ve merkezi Diyarbakır’da bulunan önemli bir sivil toplum
platformu olan Demokratik Toplum Kongresi’ni (DTK)
barındıran, geniş Kürt hareketinin kilit önemdeki odaklarından birini oluşturuyor. Diyarbakır, aynı zamanda arala1
Türkiye’deki Kürt hareketi ve ilgili diğer konularda yazılmış
önceki raporlar için bakınız, Kriz Grubu Avrupa Raporları N°219,
Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK, 11 Eylül 2012; ve
N°213 Türkiye: PKK’nın Silahlı Mücadelesine Son Vermek, 20
Eylül 2011; ve Orta Doğu Raporu N°81, Türkiye ve Iraklı Kürtler: Çatışma Mı İşbirliği Mi?, 13 Kasım 2008.
2
Bu kelime, Osmanlıcada yönetim merkezi veya başkent anlamına geliyor. Süryaniler döneminde Amid veya Amedi, Müslümanların yönetimine geçtiği yedinci yüzyıldan itibaren ise
Diyarbekir olarak anılan şehir, şimdiki ismini Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kente 15 Kasım
1937’de yaptığı ziyaretin ardından aldı. Şehrin tarihi için bakınız
Vedat Güldoğan, Diyarbakır Tarihi (Ankara, 2011) ve Cuma
Karan, Diyar-i Bekir ve Müslümanlarca Fethi (İstanbul, 2010).
3
4.000 yıl once inşa edildiğine inanılan duvarlar, dördüncü
yüzyılda Romalılar tarafından restore edildi ve genişletildi. Duvarlar arasındaki ilk boşluk, 1930’larda bir valinin şehir merkezine daha fazla hava akımının girmesini sağlamak için 300 metrelik bir bölümü yok etmesiyle oluştu.
rında (yakın zamana dek Mustazaf-Der olarak bilinen)
Mustazaflar Hareketi ve yeni Azadî İnisiyatifi’nin de (bakınız aşağıdaki V.D başlıklı bölüm) bulunduğu İslamcı
Kürt hareketinin temsilcilerine de ev sahipliği yapıyor.4
İl çapında yapılmış etnik yapı üzerine bir çalışma bulunmuyor, ancak anadiller üzerine yürütülmüş çalışmalar,
kimin Türk veya Kürt olduğunu göstermeye yardımcı
oluyor.5 Kürtlerin büyük bir çoğunluğu Türkçe konuşabilse de burada yaşayanların yalnızca yüzde 10’u anadillerinin Türkçe olduğunu söylüyor.6 Aynı şekilde, 2011’de
3.000’den fazla Diyarbakırlı kadın arasında yapılan bir
araştırmada kadınların yüzde 12’si anadillerinin Türkçe
olduğunu söylerken yüzde 76.5’i anadilinin Kurmanci,
yaklaşık yüzde 11’i ise Zazaki olduğunu ifade etti.7
4
Yasalar gereği partilerin merkezlerinin Ankara’da olması gerekiyor, ancak Kürt yanlısı en önemli partinin (Barış ve Demokrasi Partisi, BDP) eşbaşkanı, merkez olarak Diyarbakır’ı kabul
ettiklerini ifade etti. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde
Zümrüt, 16 Mayıs 2012.
5
Türklerin çoğunluğunu devlet memurları oluşturuyor, ancak
burada doğan küçük bir grup da mevcut. Tarih boyunca Diyarbakır, çok etnili bir yapıya sahipti; ancak 2005 yılında Suriçi
semtinin (nüfusu 157.000 olan) surların içinde kalan bölümünde yapılan bir araştırmaya göre, nüfusunun yarısından fazlasını
gayrimüslimlerin oluşturduğu on dokuzuncu yüzyılın aksine,
günümüzde burada yalnızca küçük bir grup Keldani, Süryani,
Yezidi ve Romen’in yanı sıra yaklaşık 40 Ermeni aile yaşıyor.
Yine de halen kullanılan Keldani Katolik, Ermeni ve Süryani
kiliseleri bulunuyor. Büyük bir Ermeni kilisesi olan Surp Giragos, Ekim 2011’de ibadete açıldı ve 2012’de yenilendi.
6
Gerçekte bu oran, yüzde 5’in altında olabilir. Kriz Grubu’na
verilen mülakat, Kürt kamuoyu araştırmacısı, Diyarbakır, Eylül
2012.
7
Araştırma genel olarak şehrin kuzey bölgelerine yoğunlaşıyordu. “2011 Yılı Alan Çalışması İstatistikleri”, Women’s Support Centre (KAMER). Ancak araştırmaya katılanların yüzde
87’si Türkçe ve büyük bir çoğunluğu Kurmanci olmak üzere
yalnızca yüzde 13’ü Kürtçe yanıt verdi.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
A. KÜRT SORUNU İLE PKK ÇATIŞMASI
ARASINDA
Diyarbakır, onlarca yılını çeşitli sıkıyönetim biçimleri
altında geçirdi.8 Şehrin cezaevinin acımasız koşullarıyla
bilinir olduğu ve faili meçhul cinayetlerin oldukça yaygın
yaşandığı 1978-2002 sıkıyönetim yıllarında ordu, baskın
bir rol oynadı.9 Ankara, yasadışı ve silahlı PKK’ya erzak
akışını kesebilmek amacıyla 1990-2000 arasında güneydoğudaki kırsal bölgeleri zorla boşalttı ve bunun sonucu,
şehir merkezinin nüfusunun üçe katlanması, plansız şehirleşme, yerel hizmetlerdeki ciddi sıkıntılar10 ve buradaki
sosyal, ekonomik ve kültürel hayatta yaşanan büyük değişimler oldu.11 Söz konusu yerinden edilmiş kişilerin (YEK)
yoğun olarak yaşadığı bölgeler, Türkiye, ABD, AB (Avrupa Birliği) ve pek çok Avrupa ülkesi tarafından terör
örgütü olarak ilan edilmiş olan PKK’nın genellikle örgüte
eleman kazandırdığı ve polis araçlarının taşlanması ve
şiddet içeren gösteriler de dahil resmi görevlilerle çatışmaların yaşandığı yerler oldular. Diyarbakır ayrıca PKK’ya
en fazla katılımın olduğu yerlerden biri.12
İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 2005’te
Demokratik Açılımı başlattığında ümitler yeşermişti. Yerli ve yabancı turistler daha fazla görülmeye başlanmış, iyi
oteller açılmış, daha temiz sokaklar ve parklar sayesinde
şehir daha fazla güzelleşmişti. Ancak 2009’dan bu yana
karamsarlık yeniden hakim oldu: birçok Türk, Diyarbakır’ı
8
Bölgede 1978’de sıkıyönetim ilan edildi. Doğu ve güneydoğuda sekiz ilde (daha sonra on üçe çıkarılan) Olağanüstü Hal,
AKP tarafından 30 Kasım 2002’de kaldırıldı.
9
Bakınız Kriz Grubu Raporu, Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK, a.g.e., s. 5, 14.
10
Diyarbakır ilinde yaklaşık 90 köy ve 300 mezra terk edildi.
Şehir merkezindeki nüfus, 1990’da 275.000 idi. Deniz Yükseker, “Diyarbakır’da Yerinden Edilme Sorunu: Geri Dönüş, Kentsel Sorunlar ve Tazminat Yasasının Uygulanması”, Türkiye
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (TESEV) Ağustos 2007.
11
Köklü bir Diyarbakırlı aileden gelen bir Kürt iş kadını şöyle
anımsıyordu: “40 yıl once ben çocukken Diyarbakır, çok farklı
bir yerdi. İnsanlar modern kıyafetler giyerlerdi; seçkin ev davetleri yapılırdı. Ben ve kızkardeşlerim gece geç saatlere kadar
dışarıda kalırdık ve bisikletlerimizi gönül rahatlığıyla sürerdik.
[Oysa] 1990’larda faili meçhul cinayetlerin arttığı dönemde çocuklarımızı akşam altıda eve alır olduk. İnsanlar çok korkuyordu. Ayrıca şimdi insanlar daha tutucu”. Kriz Grubu’na verilen
mülakat, Diyarbakır, 5 Eylül 2012.
12
PKK’nın zayiat raporlarını inceleyen ABD’li bir yetkili,
PKK’ya toplam katılımın yüzde 17’sinin Diyarbakır’dan olduğunu söylüyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vaşington
DC, Kasım 2012. PKK’nın öldüğünü kaydettiği 18.000 kişi incelendiğinde 1984’ten bu yana ölen 7.869 militanın 845’inin,
yani yaklaşık yüzde 11’inin Diyarbakırlı olduğu görülüyor ve
Türkiye’de Diyarbakır’ı Mardin’den sonra PKK’ya en çok katılımın görüldüğü ikinci il yapıyor. “Kurdish Insurgency Militants (KIM) 1976-2012 v1 dataset”, Güneş Murat Tezcur, akademisyen, Loyola Üniversitesi, 2012.
Sayfa 2
ve orada yaşayanları PKK’lı isyancılar ile ordu arasında
yaşanan savaşla özdeşleştiriyor. Toplumsal damgalama o
düzeyde ki şehirdeki çok az sürücü, aracında Diyarbakır’ın plaka kodunu taşımak istiyor, çünkü polis, ülkenin
başka yerlerinde bu tür araçları sık sık durduruyor.
Diyarbakır’da hayat, aynı zamanda şehrin küçük bir iç hatlar havaalanı olan önemli bir hava üssünden sık sık kalkarak büyük bir gürültüyle uçan savaş uçaklarıyla birlikte
hâlâ silahlı kuvvetlerin hakimiyeti altında. Bölgede ordu
operasyonları sıklıkla yapılıyor ve kışla ve orduevleri kentte hemen göze çarpıyor. Kürtlerin gözüyle bakıldığında
Türkiye’nin geri kalanıyla yaşanan kopuş, gösterilere yapılan baskı ve engellemeler, “Uludere” veya “Roboski”
olarak bilinen olayda13 ordunun sivilleri bombalaması,
ancak özür dilememesi ve Kürt siyasi aktivistlerin toplu
olarak tutuklanmaları (bakınız aşağıdaki II.C başlıklı bölüm) nedeniyle daha da derinleşti.
Diyarbakır’ın merkezi; yakın zamanda artan ve Hani, Lice,
Kulp ve Silvan ilçelerinin kırsal bölgelerini etkileyen şiddet olaylarından payına düşeni pek fazla almadı.14 Yine
de Haziran 2011’den bu yana şehrin içinde ve çevresinde
en azından 27 olay yaşandı ve Kriz Grubu’nun gayriresmi
rakamlarına göre aralarında siviller de olmak üzere 44’ten
fazla kişinin ölümü, pek çok kişinin yaralanması ve 21
kişinin kaçırılmasıyla sonuçlandı.15 Çatışmalar genellikle
militanlar ile polis veya ordu arasında yaşansa da 19 Eylül
2012’de militanlar, PKK’nın Hani’de yaptığı bir çevirmede
durmayan sivil bir araca ateş açtı ve bir sivili öldürdü, ikisini yaraladı. Ayrıca 9 Ekimde Diyarbakır’daki bir liseye
Molotof kokteylliyle yapılan saldırı sonucunda iki öğretmen ile bir öğrenci yaralandı. Saldırganlar saptanamadı,
ancak ulusal medya olayı PKK’nın yaptığını öne sürdü.
12 Eylül’de 24’ü Diyarbakır’daki iki cezaevinde olmak
üzere PKK yanlısı 64 Kürt mahkum, açlık grevine başladı.
Kasım ayı ortası itibariyle ülke çapındaki 60 cezaevinde
yaklaşık 700 kişi açlık grevine başladı. Aralarında Diyarbakır milletvekilleri Emine Ayna ve (önde gelen bağımsız
milletvekillerinden) Leyla Zana ve Diyarbakır Büyükşe-
13
Aralık 2011’de 34 Kürt köylüsünü PKK militanı zanneden
hava kuvvetleri, katır ve at sırtında petrol kaçakçılığı yapan
köylüleri Irak sınırındaki Uludere (Kürtçe’de Roboski) köyü
yakınlarında bombalayarak öldürdü. Bakınız Kriz Grubu Raporu, Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK, a.g.e., s. 2.
14
PKK, hükümet tarafından ciddiye alınmak ve Kürt hareketinin baskın unsuru olabilmek için uzun süredir terör yöntemlerini taktiğinin bir parçası olarak kullanıyor. 2011’in ortalarından
bu yana yaptığı saldırıların ayrıntıları için bakınız, Kriz Grubu
Raporu, Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK, a.g.e., s. 1.
15
Kriz Grubu’nun 12 Haziran 2011’deki milletvekili seçimlerinden bu yana resmi istatistiklerden derlediği gayriresmi minimum rakama göre Kasım ayı sonu itibariyle ülke çapında
298’i asker, polis ve köy korucusu, 491 PKK militanı ve 89’u
sivil olmak üzere toplam 870 kişi öldürüldü.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
hir Belediye Başkanı Osman Baydemir de olmak üzere
Kürt hareketinin Barış ve Demokrasi Partisi’nden (BDP)
yedi milletvekili de onlara katıldı. Talepleri arasında cezaevindeki PKK lideri Abdullah Öcalan’ın –2011’in ortalarından itibaren engellenen—avukatlarıyla görüşmesine
izin verilmesi ve Kürtlere mahkemelerde ve okullarda
anadillerini kullanma hakkı tanınması bulunuyor. 2 Kasım’da valiliğin BDP’nin açlık grevlerine destek amacıyla
düzenlemek istediği gösteriye izin talebini reddetmesinin
ardından polisle Kürt protestocular arasında çatışmalar
patlak verdi.16 Polis birkaç kişiyi gözaltına aldı ve bölgedeki savcı, belediye başkanına polise hakaret etmekten
soruşturma başlattı. Kasım’da BDP’nin çağrılarına yanıt
veren Diyarbakırlılar, başta Bağlar ve Yenişehir semtlerinde olmak üzere art arda grevler başlattılar ve on beş
dakika boyunca ışıklarını açıp kapatarak cezaevindekilerle dayanışma gösterdiler. Birkaç kez sokakta çatışmalar
yaşandı.
Diyarbakır’da baro, AKP il başkanlığı ve BDP de dahil
olmak üzere sivil toplum, hükümeti uzlaşma yönünde ikna etmek için harekete geçti. 5 Kasım’da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, adalet bakanlığının onayı olursa
avukatlarının Öcalan’la görüşmeye yeniden başlayabileceğini söyledi ve 13 Kasım’da meclis, mahkemelerde
Kürtçe savunma düzenlemesini yasalaştırmak üzere yasa
değişikliğini görüşmeye başladı. Kürt hareketi üzerindeki
süregelen kontrolünü gösteren Öcalan, kendisini pek sık
görülmedik biçimde 16 Kasım’da cezaevinde ziyaret eden
kardeşi Mehmet aracılığıyla gönderdiği mesajda açlık
grevlerine son verilmesi çağrısı yaptı. Hiçbir kayıp yaşanmadan açlık grevlerinin ertesi gün bitmesine rağmen
hükümet, Kürtlerin dillerini okullarda kullanma haklarını
tam olarak kabul etmeli. Dahası, açlık grevindekilerin taleplerinin makullüğü, Demokratik Açılımı terk etmesinin
hükümet politikasını nasıl çıkmaza soktuğunu ve kapsamlı bir reform paketini gerekli kıldığını gözler önüne serdi.
Sayfa 3
bir devlet kurma çabalarını terk etmeye ve amaçlarını
açıkça ifade etmeye davet etmişti.17
Bu çalışma, Kriz Grubu’nun daha önceki bulgularını Diyarbakır bağlamında inceliyor. Kürtlerin sıkıntılarının,
taleplerinin, ümitlerinin ve korkularının Türkiye’nin
Kürtçe konuşulan ve ülkede yaşayan 12-15 milyon Kürt
için simgesel öneme sahip, en büyük kenti ve ilinde nasıl
yankılandığını gösteriyor. Özel olarak ise bunların dört
ana reform alanında nasıl yer aldığını inceliyor: eğitimde
ve kamu hizmetlerinde anadili kullanma hakkı; meclise
girmek için gereken seçim barajının düşürülerek daha adil
bir siyasi temsil; ülke çapında geniş tartışmaların ardından
yerinden yönetim; ve yasalar ve anayasadan tüm ayrımcılıkların kaldırılması.
Kürt siyasi hareketi, geçmişte BDP’nin boykot ettiği çok
partili bir parlamento komisyonu tarafından halihazırda
taslağı yazılan yeni anayasada taleplerinin karşılık bulmasını istiyor.18 AKP’yle anlaşmazlıklar olduğu zamanlarda
bile BDP’nin bu komisyona katılımı önemli ve gereklidir.
Ancak, Diyarbakır için bu taleplerin tartışmaya açılması
en iyi deyimle yapmacıktır. Yasal, Kürt yanlısı BDP’nin
bu taleplerin parlamentoya iletilmesi amacıyla Mart
2012’de bir imza kampanyası başlatma girişimi, “anayasaya aykırı” olduğu gerekçesiyle vali tarafından geri çevrildi.19 Bu da bir Kürt siyasi aktivistin şu yanıtı vermesine
yol açtı: “Bu çok gülünç! Anayasaya aykırı olduğunu
söyleyerek kampanyamıza izin vermiyorlar, ama zaten
biz bu anayasayı değiştirmeye çalışıyoruz ”.
17
B. REFORMLAR İÇİN PİLOT BÖLGE
Kriz Grubu, 2011 ve 2012 yıllarında yayımladığı önceki
iki raporunda, PKK’yla olan çatışmayı körükleyen başlıca
konuları kaleme almış ve Türkiye’ye şiddet ile altında yatan Kürt sorununu birbirinden ayırarak ele alan bir çatışma çözümü stratejisi benimsemesini tavsiye etmişti. Bu
raporlar, Kürt hareketini de teröre son vermeye, paralel
16
Bir BDP temsilcisi, adalet bakanının bu konudaki yapıcı yaklaşımını takdir etti, ancak Başbakan Erdoğan’ın dışlayıcı tonu
nedeniyle aşağılanmış hissetti. Erdoğan’ın 30 Ekim 2012’de
Almanya’da yaptığı ve Türkiye’de geniş çaplı bir açlık grevinin
olmadığını ve greve katılanların şov yaptığını söylediği açıklamayı kast ediyordu. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat,
Diyarbakır’dan bir belediye çalışanı, 5 Kasım 2012.
Kriz Grubu Raporları, Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve
PKK; ve Türkiye: PKK’nın Silahlı Mücadelesine Son Vermek,
a.g.e.
18
Bu talepler genellikle şunları içeriyor: Kürt kimliğinin tanınması ve korunması; eğitim de dahil olmak üzere Kürtçe’nin
hayatın tüm alanlarında serbestçe kullanılması; Kürtçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesi; kendi kendini yönetime dayanan
bir siyasi statü; isminde Kürt ve Kürdistan geçen siyasi partiler
kurmak da dahil olmak üzere örgütlenme özgürlüğü. Aralarında
siyasi partilerin de bulunduğu Kürt örgütlerinin meclise gönderdiği ve Kriz Grubu’na da ulaştırılan mektup, Diyarbakır, Mayıs 2012. Bazıları bunlara, bir partinin meclise girmesi için aşması gereken yüzde 10 seçim barajının yüzde 5’e indirilmesini
de ekliyor.
19
Diyarbakır emniyet müdürlüğünden Mart 2012’de gönderilen
bir mektup, BDP’nin Diyarbakır başkanlığına imza toplamak
amacıyla açmak istedikleri stantların Cumhuriyet’in üniter yapısına aykırı olduğunu, bölücü olduğunu, terör örgütünün (PKK)
propagandasını yaptığını ve kamuoyuna baskı yapmayı amaçladığını belirtiyordu. Kriz Grubu’na iletilen mektup, Diyarbakır, Mayıs 2012.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Sayfa 4
II. DİYARBAKIR’IN KONTROLÜ
İÇİN MÜCADELE
kararları yasal olarak engelleyemese de belediye görevlileri, valinin görüşlerine dayanarak mahkemelerin idari
gerekçelerle bunu yapabileceklerini söylüyorlar.21
Türkiye’nin oldukça merkezileşmiş yönetimi, ülkenin doğusunda görev yapan batılı Türk memurların geleneksel
hakimiyeti, yasakçı yasalar ve ideolojik tabular ve Kürt
ayrılıkçılığından duyulan korku, yerel yönetim reformuna
ilişkin tartışmaları uzun zamandır bastırıyor. Kürtler,
cumhuriyetçi sistemde daha yüksek oranda temsil edilseler bile – parlamento ve bakanlar kurulundaki üye sayıları, genellikle yüzde 15-20 dolaylarındaki nüfuslarını yansıtmaktadır– geçmişte bu, Kürt kimliğine veya taleplerine
özel olarak dikkat çekmekten kaçınan bir ideolojiyi kabul
etmek anlamına geliyordu.
1999’dan bu yana Diyarbakır belediyesi, BDP ve onun
yasal Kürt hareketindeki öncül partilerinin elinde bulunuyor. Bu partiler, yerel seçimlerde 1999’da oyların yüzde
46’sını, 2004’de yüzde 52’sini ve 2009’da yüzde 66’sını
alarak iktidara geldiler. BDP, diğer birçok şeyin yanı sıra,
bir taraftan Diyarbakır’ın ulaşım projelerini yürütmek,
hayır kurumları ve gıda bankalarıyla ihtiyacı olanlara
yardımcı olmak ve şehrin taksilerini yenilerken bir yandan
da şehrin yüzde 98’ine arıtılmış içme suyu ve yüzde 99’una
kanalizasyon bağlantısı sağlamakla gurur duyuyor.
Türkiye, 1991 yılında Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartı’nı imzaladı; ancak bu sözleşmenin, yerel yönetimleri merkezi karar alma süreçlerine dahil ederek güçlendirecek olan; iç yapılarını şekillendirmelerine izin veren;
onlara mali kaynakların kullanımında daha fazla özgürlük
tanıyan; yurt içindeki ve uluslararası diğer yerel yönetimlerle ilişki kurmalarına imkan tanıyan; ve görevden alınmaları durumunda onlara yargıya başvurma hakkını veren
dokuz maddesine çekince koydu.20
A. MERKEZİ VE YEREL OTORİTELER:
İŞBİRLİĞİ VE REKABET
Türkiye’nin 81 vilayetinde merkezi yönetimin atadığı valiler ve seçimle işbaşına gelmiş belediye başkanları görev
yapıyor, ki her ikisi de başkent Ankara’daki bakan ve bürokratların çoğunlukla belirsiz ve koordinasyonsuz işleyen
karar alma süreçleriyle kısıtlanıyorlar. Valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri, yargıçlar, öğretmenler ve eğitim ve medya denetimi gibi konulardan sorumlu yerel
idari birimlerin başkanları, Ankara tarafından atanıyor.
Seçilmiş belediye başkanlarının ve belediye il meclislerinin su, kanalizasyon, çöp toplama ve yerel ulaşım konularında yetkileri bulunuyor; ancak sağlık, eğitim, ve büyük
alt yapı projeleri dahil diğer önemli hizmetlere ilişkin söz
hakları son derece sınırlı.
Diyarbakır valisi Mustafa Toprak, devletin en yüksek dereceli yerel temsilcisi olarak hükümetin ildeki yürütme
organına başkanlık ediyor, yargı ve askeriye dışındaki
tüm devlet görevlilerinden sorumlu bulunuyor. Aslında
büyük ölçüde denetleme yetkilerine sahip; ancak belediye,
parklara, cadde ve meydanlara isim verilmesi gibi küçük
idari kararlarda bile valinin onayına ihtiyaç duyulduğunu
belirtiyor. Belediye il mecslisinin kararları, yürürlüğe konmak için valinin onayına sunulmak zorunda ve vali, bu
20
Türkiye, bu şartı 21 Mayıs 1991’de imzaladı, ancak 4.6, 6.1,
7.3, 9.4, 9.6, 9.7, 10.2, 10.3 ve 11. maddelerine şerh koydu.
Vali Toprak ve belediye başkanı Baydemir, kent ulaşım
projeleri ve fuar organizasyonları gibi konularda işbirliğine
gidiyorlar ve bazı Diyarbakırlılar, son dönemdeki valilerin
geçmiştekilerden daha iyi bir yaklaşım içinde olduklarını
kabul ediyorlar. Ancak vali ve belediye başkanı, şehirde
sıkça yaşanan elektrik kesintilerinin sorumluluğu gibi konularda birbirlerini suçluyorlar.22 Belediye görevlileri,
“her şey” için valinin iznini almak zorunda kalmaktan
şikayet ediyorlar.23 Belediye başkanları ve büyükşehir
belediye başkanı, belediyelerde çalışan fazla personelin
diğer kurumlara atanmasını öngören ve tüm ülkeyi kapsayan bir yasanın yerel uygulaması konusunda Kasım
2011’de valiyle anlaşmazlığa düştüler.24
Diyarbakır büyükşehir belediyesinin bütçesinin yüzde
75’inden fazlası, valinin onayıyla merkezi hükümetten
geliyor.25 Belediye bazı önemli kamu hizmetlerini yerine
getirirken, ana karayolları, demir yolları ve hava alanları
gibi temel ve maliyetli alt yapı projeleri merkezi hükümetçe karşılanıyor.26 Vergiler ve diğer ücretler vasıtasıyla
21
Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Kasım 2012.
Belediye, validen bir çözüm bekliyor: “Barajlar burada, elektrik santralleri burada, ama elektrik valiliğin idaresinde”. Kriz
Grubu’na verilen mülakat, Osman Baydemir, Diyarbakır büyükşehir belediye başkanı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. Diyarbakır’da vali yardımcılarından biri, şehirde yüzde 70 oranındaki
kaçak elektrik kullanımı nedeniyle hatların çöktüğünü söylüyordu. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Cemal Hüsnü
Kansız, 1 Ekim 2012.
23
Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Diyarbakır, Eylül 2012. “Valiler, belediye gibi çalışıyor. Hükümet ve
valiler, tüm projelerimiz hakkında son sözü söylüyorlar. Belediyeler, Ankara’ya bağlı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Diyarbakır, 4 Eylül 2012.
24
“Diyarbakır’da işçi krizi”, Gazete Diyarbakır, 21 Kasım
2011.
25
2011’de 167.6 milyon Türk lirası ($93 milyon) olan bir bütçenin 125.5 milyon lirası ($70 milyon) Ankara’dan geldi. Önceki iki yılda ise oranlar yüzde 77 ve 79 idi. Kriz Grubu’na
gönderilen e-posta, belediye görevlisi, 7 Eylül 2012.
26
2012’de devlet, yalnızca Diyarbakır’daki otoyollar için bir
milyar Türk lirası ($556 milyon) ayırdı. Kriz Grubu’na telefon22
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Sayfa 5
gelir yaratma kapasiteleri çok düşük olduğundan il, dışarıdan gelen mali kaynaklara fazlasıyla bağımlı durumda.27
rı için ödeme garantisi vermediğinden Diyarbakır, sadece
küçük miktarlarda yabancı kredi kullanabiliyor.33
Diyarbakırlıların vali ve merkezi yönetimin yetkilileri
hakkındaki görüşleri, çoğunlukla iç karartıcı. Ağustos
2012’de yapılan bir araştırma, Diyarbakır’da yaşayanların
sadece yüzde 9’unun Kürt sorununun çözümüne katkıda
bulunması konusunda valiye güvendiğini ortaya koydu;
yüzde 64’ü ise hiçbir şekilde valiye güvenmediğini söyledi. Diyarbakır’daki bir kamu yöneticisi de Kürt hareketi
hakkında şüphe içindeydi.28 Diyarbakırlıların duyduğu
güven eksikliği, merkezi yönetimin tüm organlarını kapsıyor: Kürt sorununun çözümü konusunda yalnızca yüzde
18’i iktidardaki AKP’ye güvendiklerini belirtti (yüzde
68’in hiç güveni yok) ve sadece yüzde 15’i meclise inandıklarını ifade ettiler. 29 Kürt yanlısı BDP’yi eleştirenlere
göre BDP’nin siyasi ideolojisi, valiyle anlamlı bir işbirliğini ya da şehrin trafik, çevre ve madde bağımlılığı gibi
sorunlarının çözümünü engelliyor.30
Belediye başkanı Baydemir, savaşın kendi çabalarını da
akamete uğrattığını kabul ediyor: “Biz Diyarbakır’ı Ortadoğu’da bir kültür ve turizm merkezi haline getirmeye çalışıyoruz. [Fakat] şehre bir [PKK’lı] cenazesi geldiğinde,
o zaman planladığımız her şeyi festival ya da başka bir
şey iptal etmek zorunda kalıyoruz”. Ancak onun çözümü,
kendisini Kürt hareketinin uzağında tutmak değil. Ona
göre, “Kürt sorununun nihai çözümü, Kürtlere bir statü
verilmesinden geçiyor”. Bu da, “her bölgenin kendi parlamentosuna, kendi idaresine ve federal parlamentoda bir
temsilciye sahip olduğu bir federal sistem ve bölgesel yönetimler” anlamına geliyor.34
Türkler ve Kürtler arasında artan gerilim, anlamlı işbirliği
imkanlarını de baltalıyor: “Ne zaman bir gerilla cenazesi
olsa bu, resmi kurumların bize bakışını etkiliyor. Çatışmaların hızlandığı zamanlarda bizim proje önerilerimize
yaklaşımlarında bir farklılık olduğunu görüyoruz” diye
belirtiyor belediye başkanı Baydemir.31 Ayrıca devlet, belediyenin yabancı kurumlarla ilişkilerini engelliyor. Ekim
2011’de Başbakan Erdoğan’ın, Alman vakıflarının BDP
belediyeleri aracılığıyla PKK’ya para gönderdiklerini
söylemesinin ardından bir Alman vakfından çöp ayırımı
ve yeniden kullanımı projesi için alınan 100 milyon avro
değerindeki kredi suya düştü.32 Merkezi hükümet, borçla-
da verilen mülakat, Mehmet Aslan, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) genel sekreteri, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012.
27
Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Diyarbakır, 4 Eylül 2012.
28
“Bunlar bir terör örgütü. KCK [içinde PKK’nın da bulunduğu bir şemsiye örgüt olan Kürdistan Topluluklar Birliği] ve
DTK [Kürt hareketinin yasal bir sivil toplum platformu olan
Demokratik Toplum Kongresi] aynı merkezden yönetiliyorlar.
Molotof kokteylleri fırlatıyorlar. İnsanlara silah veriyorlar ve
istediklerini yaptırıyorlar. Çocukların eline bomba veriyorlar;
bunlar gökten gelmiyor. Çöpleri toplamaları lazım. Ama gösteriler olduğunda yakılabilmeleri için orada bırakıyorlar”. Kriz
Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Mayıs 2011.
29
“Kürt Sorununun Çözümünde Kişi ve Kurum Değerlendirmesi”, Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (SAMER),
Ağustos 2012.
30
Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Yunus Memiş, Memursen
İl Başkanı, Diyarbakır, 5 Eylül 2012; ve eskiden Diyarbakır’da
görev yapmış polis komiseri, İstanbul, Eylül 2012.
31
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012.
32
Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Eylül
2012. Ayrıca bakınız “Alman vakıflar PKK’yı fonluyor”, Yeni
Şafak, 2 Ekim 2011.
İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 2003’ten
bu yana yerel yönetim reformları yapmaya çalıştı.35 “Süper belediyeler kanunu” olarak adlandırılan mevcut tasarı,
büyükşehir belediyelerinin yetki ve güçlerini arttırabilir.
Bu, en azından teoride yetki alanında ve gelirlerde bir artış anlamına geldiğinden Diyarbakır’ın Kürt yanlısı BDP’li
büyükşehir belediyesi tarafından destekleniyor.36
Türk hükümeti, yerel yönetimler konusunda uluslararası
modeller de dahil Diyarbakır’da ve ulusal ölçekte bir tartışmaya öncülük etmeli, kamuoyunu bilgilendirmeli ve
seçilmiş yerel birimleri güçlendirme planlarını ortaya
koymalı. Hedef, eğitim, polis ve bütçe konularında yetkinin zamanla ademi merkeziyetçi hale getirilmesi olmalı.
Diyarbakır’daki Kürt hareketi ise spesifik taleplerini ve
şikayetlerini açığa kavuşturmalı, ili ziyaret eden merkezi
yönetim temsilcileriyle buluşmalı ve işbirliği yapmalı ve
mevcut yasal yapıları kullanarak kanunları değiştirmeye
çalışıyorsa bile Türk kanunlarına saygı duymalı. (Bakınız
aşağıdaki II.D başlıklı bölüm).
33
Belediye, kanalizasyon ve içme suyu projeleri için geçmişte
dış kredi kullanabiliyordu; ancak ikinci kez seçildiği 2009’dan
bu yana kullanamıyor. Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye
görevlisi, Diyarbakır, 4 Eylül 2012.
34
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012.
35
AKP’nin sağlıktan eğitime pek çok alanda il özel idarelerini
ve belediyeleri güçlendiren yasası, 2004’te mecliste kabul edildi,
ancak yasanın devletin bütünlüğünü zedelediğini belirten Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edildi. Yasanın
diğer bölümleri, Anayasa Mahkemesi tarafından 2004’te ve
2005’te iptal edildi. Buna rağmen 2005’te AKP, taşra teşkilatlarını kaldırdı ve kaynaklarını ve yetkilerini il özel idarelerine
devretti.
36
Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Diyarbakır,
4 Eylül 2012. Halihazırda belediyelerin alanının 20 kilometre
dışında kalan bölgelerde kamu hizmeti sunan ve hem valiye
hem de demokratik yollarla seçilmiş il meclisine karşı sorumlu
olan il özel idarelerinin bazı kaynakları büyükşehir belediyelerine aktarılıyordu.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
B. İYİ POLİS, KÖTÜ POLİS
Kürtlerin devlete karşı düşmanlıklarının bir başka tezahürü, genellikle ordudan daha siyasallaşmış ve Kürt karşıtı
olarak algılanan polisten duyulan korku.37 Geçen on yılda
bu duyguda kısmen bir iyileşme oldu.38 Eski bir polis
komiserinin söylediğine göre Diyarbakır’da görev yapan
5.000 polisin yarısı Kürt.39 Eylül 2012’de atanan yeni
emniyet müdürü, ulusal çapta bir tartışmayı körükleyen,
başbakan tarafından kabul edilmeyen ve içişleri bakanlığınca cezai soruşturmaya uğrayan, anlayışlı bir yaklaşım
gösterdi:
Ölen teröriste ağlamıyorsanız insan değilsiniz. İnsanların çektiği acıları biz de yüreğimizde hissettik.
[1990’larda] boşaltılan her köyün aslında geleceğimizde tehdit olduğunu biliyorduk … Güvenlikçi yaklaşımlarla [Kürt] meselesinin çözülmeyeceğini en iyi
bilenlerden biriyim …. Bu toplumda bir sıkıntı varsa
bunu ortaya da koymazsak nasıl çözeceğiz ? Tabi ki
konuşacağız.40
Geçmişte Diyarbakır’da görev yapmış bir polis komiseri,
güvenlik güçlerinin zihniyetinin değiştiğini iddia ediyordu.41 Polisliğe yenilikçi, daha ilerici bir yaklaşım getirmekle gururlanan bu komiser, bölge sakinleriyle çat pat
Kürtçe konuşuyor, onların cenaze törenlerine katılıyor,
Kürt sorununun çözümünün ancak diyalog ve uzlaşmayla
Sayfa 6
şiddete son verilmesi yoluyla başarılabileceğini söylüyor
ve öldürülen PKK militanlarının ailelerine karşı şefkatini
dile getiriyordu:
650 merhumun ailesine taziyelerimi ilettim. Cezaevindeler miydi değiller miydi hiç umursamam; bir teröristin cenaze töreni olmadıkça giderim. PKK’nın
cenaze törenlerine de gidebilseydik keşke; onlar da bizim yurttaşlarımız. Fakat medya ve kamuoyundan çok
fazla tepki olurdu … Diyarbakır polis gücünün çoğunluğu benim gibi. Başlangıçta bana karşı düşmanca
davranan bölge sakinlerine “sizin köyünüz yakıldıysa,
bunu yapan ben değilim. Ben size hizmet etmek için
buradayım. Benimle işbirliği yapın ve sorumlulara karşı
mücadele edelim” diyorum.42
Ancak, halk gösterilerin şiddetle bastırılması sırasında yine de hâlâ güvenlik güçlerinin daha sert yüzünü görüyor.
En son olarak 14 Temmuz 2012’de Diyarbakır’da izin verilmemiş bir gösteride polisle yaşanan bir çatışma esnasında BDP’li bir milletvekilinin ayağı kırıldı.43 BDP’liler,
sürekli olarak yetkililerce taciz edildiklerini iddia ediyorlar ve genel merkez binalarının kırılan camlarını gösteriyorlar: “Sadece kapımızın önünde bir basın açıklaması
yapsak bile polis, basınçlı su hortumlarıyla ve biber gazlarıyla bunu engelliyor.”44 Daha katı aktivistlerin arasında
korku ve küskünlük hâlâ çok yaygın:
Polislerin gözlerinin içine baktığımızda, bir nebze merhamet, biraz anlayış, hiçbir şey yok…. Onları gösterilerde görüyorum; insanları barışçıl şekilde dağıtmak
için orda değiller; Kürtleri öldürmek için oradalar …
Belki eskiden olduğu gibi işkenceler yok artık. Ama
bizi [hâlâ] hapiste tutuyorlar. Bu bir yavaş ölümdür.45
37
Türkiye’deki tüm erkekler, Türk veya Kürt olsun, askerlik
görevini yapmak zorunda. “Türkiye’nin batısından gelen askerler, Diyarbakır’da dışarı rahatça çıkabiliyorlar; halk onlara iyi
davranıyor”. “Şimdi askerlere karşı ayrımcılık yok, fakat olaylar bu şekilde devam ederse korkarım olabilir”. Kriz Grubu’na
verilen mülakatlar, şehirde görevli yetkililer, Diyarbakır, Eylül
2012.
38
“Son üç dört yılda polisle olan ilişkilerimiz iyileşti; onlarla
iyi çalışıyoruz”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Nilgün Yıldırım, sivil toplum aktivisti, Diyarbakır, Mayıs 2012. “Buradaki
polis artık daha iyi, daha eğitimli. On yıl önce polisle konuşamazdınız … fakat [normalleşme] hâlâ çok uzakta”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, şehirden bir esnaf, Diyarbakır, 17 Mayıs
2012.
39
“Polis onlarla Kürtçe konuştuğunda çocuklar şaşırıyorlar.
Kürtlerin polis olabileceğini bilmiyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Eylül 2012.
40
Recep Güven, Diyarbakır il emniyet müdürü, “Her teröriste
içim ezilir”, Taraf, 8 Ekim 2012. Başbakan Erdoğan aynı gün
şu cevabı verdi: “Biz, evlatlarımızı katleden ve bu mücadele
esnasında ölen teröristlere ağlamadık, ağlamayız. Birilerini
memnun etmek için bazı ifadeler kullanamayız .… Herkes yerini iyi bilsin. Siyaseti bırakın siyasetçiler yapsın”. “Başbakan
Erdoğan’dan Diyarbakır emniyet müdürüne mikrofonda ayar”,
Milliyet, 9 Ekim 2012.
41
Diyarbakırdaki polisler, göreve yeni başladıklarında bir haftalık bir oryantasyon alıyor, halkla ilişkiler dahil olmak üzere
eğitimler alıyorlar ve aile içi şiddetle ilgili yazma ve tiyatro
oyunlarında oynama gibi toplum projelerinde yer alıyorlar.
42
Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Eylül 2012.
İmralı cezaevindeki PKK lideri Öcalan’ın tecridine son verilmesini isteyen göstericiler ile polis arasında çatışmalar patlak
verdi; 87 kişi tutuklandı. İnsan Hakları Derneği (İHD), polisin
müdahalesinin “işkence” boyutuna vardığını söylüyor ve camilere biber gazı sıkıldığını iddia ediyordu. “İnsan Hakları Derneği Gözlem Raporu”, 17 Temmuz 2012.
44
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eş başkanı, Diyarbakır, Mayıs 2012. Ne var ki Diyarbakır’da eskiden görev yapmış bir polis memuru, polisin basın
toplantılarına ve diğer toplu eylemlere müdahale ettiğine, çünkü bunları organize edenlerin validen gereken izni bilerek almadıklarına işaret ediyor ve ekliyordu: “böylece polis müdahale
ettiğinde kurban gibi görünüyorlar. Öyle polis hemen üstlerine
de gitmiyor. Haberlerde göstermedikleri şu ki polisle göstericiler arasında genellikle yaklaşık bir saat süren görüşmeler oluyor. Ancak bunun sonunda en katı olanları kalıyor ve polisle
çatışmaya giriyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul,
Eylül 2012.
45
Kriz Grubu’na verilen mülakat, KCK davasından bir tutuklunun kızı, Diyarbakır, Eylül 2012. “Biz Kürtler, işleri kendi
aramızda halletmeye çalışıyoruz; polise güvenmiyoruz”. Kriz
43
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Aynı zamanda polis, çoğu zaman insanların valiliğin iznini almadan toplandıklarını veya onlara verilen iznin
kapsamadığı eylemler yaptıklarını, bunun da müdahaleyi
mecbur kıldığını söylüyor.46
Kürtlerin Türk devletine olan güvenlerini arttırmak için
hükümet, yerel polisin daha anlayışlı bir yaklaşım içinde
olmasını daha fazla teşvik etmeli, toplum polisliği konusunda onları eğitmeli ve gösterileri engellemek için aşırı
güç kullanıldığında bunu cezalandırmalı. Kürt hareketi ve
Diyarbakırlı toplum liderleri ise miting ve gösterilerle
ilgili tüm yasa ve uygulamalara uymalılar.
C. HUKUĞUN SERT ELİ
Geçtiğimiz üç buçuk yıl boyunca ülke çapında PKK bağlantılı Kürdistan Topluluklar Birliği’ne (Koma Civakên
Kurdistanê, KCK) yönelik operasyonlarda çoğunluğu
BDP’den olmak üzere binlerce Kürt siyasetçi, görevli ve
aktivistin tutuklanması, Kürt yurttaşların devlete duydukları güvene en büyük darbe oldu. Bazıları daha sonra serbest bırakıldı veya hüküm giydi; ancak çoğunluğu, şiddet
içeren bir eylem yapmak değil ama terör örgütü üyesi olmak veya örgüte yardım etmek suçlamasıyla ihtiyaten tutuklu bulunuyor.47 Ilımlı Kütler bile “KCK operasyonları”
olarak bilinen operasyonları, hükümetin, bütün bir siyasal
hareketi saf dışı bırakma girişimi olarak görüyorlar.48 Ancak Diyarbakır valisine göre, KCK “yasalar uyarınca kovuşturulması” gereken “şiddete başvuran bir suç şebekesi”.49
Tutuklamalar, Nisan 2009’da Diyarbakır’da başladı ve
BDP’ye göre şehirde 1.000’den fazla kişi tutuklandı.50
Grubu’na verilen mülakat, Mazlum-Der insan hakları derneği
avukatı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012.
46
Eski bir polis komiserine göre “KCK operasyonlarına” karşı
2009’da yapılan gösteriler sırasında 2000 kişi, polis araçlarına
saldırdı ve adliye binasını taşladı; bir sonrakinde izin istendi
ama reddedildi. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Eylül
2012.
47
Suçlamalar genellikle KCK’nın veya onun bir türevi olan
KCK/Türkiye Meclisi’nin (KCK/TM) bir veya daha fazla hedefine desteği ima eden açıklamalara dayanıyor. KCK hakkında
daha fazla bilgi için bakınız, Kriz Grubu Raporu, Türkiye: Kürt
Sorununun Çözümü ve PKK, a.g.e.
48
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun, Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012.
49
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mustafa Toprak, Diyarbakır
valisi, Mayıs 2011.
50
Kürt hareketinin sivil toplum platformu olan Demokratik
Toplum Kongresi’nin (DTK) çok sayıda üst düzey üyesi, terör
örgütü üyesi olmakla, örgüte yardım etmekle veya propagandasını yapmakla suçlanıyor. Ocak 2012’de 101 üyeden oluşan daimi konseyinden 32 kişi olmak üzere delegelerinin yarısından
fazlası “KCK operasyonları” çerçevesinde tutuklandı. Cezaevine girenler, üyeliklerini kaybediyorlar zira toplantılara katılamıyorlar. Aktivistler ayrıca telefonların dinlenmesi ve araçların
Sayfa 7
Parti il teşkilatının eş başkanı, terör örgütü yöneticiliği
suçlamasıyla 4 gün tutuklu kaldı ve hâlâ şüpheli konumunda.51 Yenişehir ilçesi belediye başkanı Fırat Anlı ve
Kayapınar belediye başkanı Zülküf Karatekin, belediye
meclisinin başkanı ve üyeleriyle birlikte cezaevindeler.52
13 Ocak 2010’dan bu yana yurt dışına çıkmasına izin verilmeyen Diyarbakır belediye başkanı Baydemir de devletin
KCK’ya karşı yürüttüğü davanın şüphelilerinden ve aralıksız devam eden yasal tacizlerin partisinin şehri etkin
bir şekilde idare etmesini engellediğinden şikayet ediyor.
Zamanımın büyük çoğunluğunu, müfettişler için savunma hazırlamak ve mahkemelere çıkmakla geçiriyorum. Sürekli yargının ve içişleri bakanlığının baskısı
altında olduğumuzu hissediyoruz. Türkiye’nin batısındaki yerel yönetimlerle karşılaştırıldığında dezavantajlı koşullarda çalışıyoruz.53
Birçokları, yargıyı ve yargıçları politik olarak önyargılı
görüyorlar ve onlara güvenmiyorlar.54 Bir KCK zanlısının
yakını, yargıçların avukatlarına da neredeyse zanlı gibi
davrandıklarını söylüyor.55 Bölgedeki görevliler, KCK
davalarını, Kürtlerin 2009 yerel seçimlerinde elde ettiği
başarının intikamı, bir “yasal komedi” ya da “yerel yönetimlere yönelik bir saldırı” olarak tanımlıyorlar.56
izlenmesi de dahil polisin sürekli tacizinin “psikolojik baskı”
yarattığını öne sürüyorlar. Aralarından biri, “Beni tutuklasalar
daha iyi olurdu” diyor. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Kürt
hareketinin siyasi aktivistleri, Diyarbakır, Mayıs 2012.
51
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eşbaşkanı, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012.
52
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Osman Baydemir, Diyarbakır
belediye başkanı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012.
53
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012.
54
Bölgede yaşayan pek çok kişi, bunun yerine şimdilerde “alternatif hukuk” olarak adlandırılan ve köklerini gelenekten alan
paralel, enformel bir yargı sistemine başvuruyorlar. Şiddete
başvurarak veya kan davası yoluyla adaleti sağlamaya çalışmak,
doğuda ve güneydoğuda Türkiye’nin diğer bölgelerine göre daha yaygın. Bazı anlaşmazlıkları çözmek üzere geçici bölgesel
konseyler, üç arabulucu seçiyor ve anlaşmazlığın tarafları onların kararlarına uymayı kabul ediyorlar. Diyarbakır’ın Lice ilçesinde yaşayan bir kasap olan Sait Şanlı, beş yaşındayken kan
davasıyla tanıştı ve gönüllü bir Barış Komisyonu kurarak 2009
yılında 67 yaşında ölene dek yüzlerce kan davasını, adam kaçırmayı ve arazi anlaşmazlığını bu şekilde çözdü. Anlaşmazlıklar bazen arabuluculuk yapması için belediye başkanı Osman
Baydemir’e de taşınabiliyor. Kriz Grubu’na verilen mülakat,
belediye görevlisi, Diyarbakır, Eylül 2012.
55
Bir KCK zanlısının kızı, bazı sanıklara karşı sunulan delilin
telefon dinlemesi sırasında arkada duyulan bir PKK propogandasından ibaret olduğunu söylüyordu. Kriz Grubu’na verilen
mülakat, Diyarbakır, Eylül 2012.
56
Kapatılmış olan Kürt yanlısı DTP, aldığı belediyelerin sayısını 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde 54’ten 99’a çıkarmıştı.
“AKP hükümeti, seçimdeki başarısızlığının intikamını almaya
çalıştı”. “12 Haziran 2011 Genel Seçimlerinin Öncesi, Sonrası
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Sayfa 8
Tutuklamalar, BDP’nin siyasal tepkiler verme ve devletle
gerilimi düşürme yeteneğini akamete uğratmış durumda.57
BDP’nin il eş başkanı, daimi yasal tehditler yüzünden partinin normal bir üye listesi tutmayı bıraktığını söyledi.58
Siyasetçi meslektaşlarını durumu görmezden gelmekle
suçlayan eş başkan, BDP’nin ilgisizliğe mahkum edilmiş
hissettiğini ekledi:
Kız kardeşim, travmanın neden olduğu psikolojik sorunlar nedeniyle okuduğu üniversiteyi bırakmak zorunda kaldı. AKP 2005’te bir Kürt [Demokratik] açılımı
başlattığında bazı şeylerin değişeceğini, artık tutuklanmayacağımızı veya dövülmeyeceğimizi sandık. …
Ama artık sanırım bilinçli olarak Kürtleri mahvetme
ve imha etme politikası var.61
Polisin sekiz ay önceki bir [KCK] operasyonu sırasında benim evim basıldığı ve arandığı zaman AKP’li ve
CHP’li [Cumhuriyet Halk Partisi] komşularım hiçbir
şey olmamış gibi davrandılar. Her şey normalmiş gibi
sabahleyin çocuklarını öperek okula gönderdiler. Benimle konuşmadılar. Onlar da bu bölgenin insanları,
dolayısıyla bizim acılarımızı anlamalılar.59
Devlete karşı bu tür küskünlükleri giderebilmek için hükümetin gece yarısı yapılan baskınlara ve uzun mahkeme
öncesi tutukluluklara son verebilmek ve zanlıların mahkemede Kürtçe kullanabilmeleri için acilen reformlar
yapması gerekiyor.
Diyarbakır’da Mart 2012’de yapılan bir araştırmaya katılanların yüzde 68’i, KCK operasyonlarının Kürt sorununun çözümlenmesine dair karamsarlığı arttırdığını düşünüyor.60 Nisan 2009’dan bu yana duruşma öncesi tutuklu
bulunan bir şüphelinin kızı, sabah 4:30’da yapılan bir baskınla 42 kişiyle birlikte babasının tutuklanmasının neden
olduğu sıkıntıyı anımsıyordu. Babasının BDP bünyesinde
aktif olduğunu, ancak şiddet içeren bir eylemle suçlanmadığını ve yirmiden fazla duruşma yapılmış olmasına rağmen ifadesinin henüz alınmadığını, çünkü mahkemenin
hâlâ yüzlerce sayfayı duruşmalarda okumayı sürdürdüğünü belirtiyordu. Şüphelilerin Kürtçe ifade vermelerine
izin verilmemesi de gecikmelere neden oluyor. Mahkeme
sona erene dek iki yıl daha tutuklu kalacağını düşünen ailesi, duygusal, ekonomik ve fiziksel zorluklar yaşıyor.
Ümidi kırılmış ve kızgın olan kızı, şunları söylüyordu:
Tutuklandıktan sonra bir ay boyunca onu göremedik.
Altı ay boyunca onun emekli maaşını alamadık. Annem
yüksek tansiyon hastası ve durumu daha da kötüleşti.
ve Değerlendirmesi”, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, 5
Ekim 2011, Kriz Grubu’na ulaştırılan rapor.
57
“Eski kadrolar, KCK davalarıyla içeri alındı. Bunlar, sorumlu, duyarlı olanlardı. Yeni BDP kadroları deneyimsiz; şiddetin
tırmanmasını engellemek için pek bir şey yapamıyorlar”. Kriz
Grubu’na verilen mülakat, Mazlum-Der insan hakları derneği
avukatı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012.
58
BDP, yedi ayda Diyarbakır’da 10.000 üye kabul etti, ancak
sonra buna son verdi, zira her parti kapatılmasının ardından
üyelikler iptal ediliyor. Bir üye, en fazla 15.000 TL (yaklaşık
$8,300) bağışta bulunabiliyor. “Eğer deneseydik bir ayda
100.000 veya 150.000 üye kazanabilirdik”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eşbaşkanı,
Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. Türkiye’de Kürt hareketinin birçok
partisi (en önemlileri HEP, DEP, HADEP, DEHAP ve DTP)
kapatıldı.
59
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eş başkanı, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012.
60
“Mart Ayı Gündem Anketi”, SAMER, Diyarbakir, 6-7 Mart
2012.
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) Diyarbakır şubesi de
hedef alındığını hissediyor. Başkan yardımcısı tutuklandı
ve ofisleri 2009’dan bu yana iki kere basıldı. Derneğin
başkanı, 1990’larda kendilerini de hedef alan ölüm timi
cinayetleri artık olmasa da, baskının o döneme göre daha
kötü olduğunu ifade ediyor.62 Bir insan hakları avukatı,
kurbanların İHD’ye gelmekten kaçındığını, zira baskınlarda gizli bilgilerin ele geçirilebildiğini ve kendisinin de
burada çalışmak konusunda çekinceleri olduğunu anlatıyordu.63
D. “DEMOKRATİK ÖZERKLİK” VE
HOŞNUTSUZLUKLARI
14 Temmuz 2011’de Diyarbakır’da toplanan Kürt hareketinin sivil toplum platformu olan Demokratik Toplum
Kongresi (DTK), güneydoğudaki Kürtler için “demokratik özerklik” ilan etti.64 Ne var ki Kürtlerin büyük bölümü
61
Kriz Grubu’na verilen mülakat, tutuklu bir KCK şüphelisinin
kızı, Diyarbakır, Eylül 2012.
62
“2009’daki KCK operasyonları sırasında başkan yardımcımız
Muammer Erbey tutuklandı, ofisimize baskın düzenlendi, on
bir bilgisayarımıza ve tüm belgelerimize el konuldu. Altı ay
sonra bunları geri aldık, fakat polis, gizli kalması gereken ve
bize başvu yapan insanların kimlik bilgileri ve başvuruları da
dahil olmak üzere her türlü bilgiyi kopyalamıştı. 30 Ocak
2012’de yeni bir baskın yaşadık. On iki bilgisayarı aldılar. Ancak bir arkadaşımızın her gün adliyeye gidip gelmesi sayesinde
bunları dört ay sonra geri alabildik. …. 1997 ile 2002 arasında
derneğimiz toplam üç yıl boyunca kapatıldı, ama o zaman bile
baskın yapılmıyordu. 2002’den bu yana kağıt üzerinde çalışmamıza izin veriyorlar, fakat binamıza baskın yapıp tüm bilgilere el koyup duruyorlar. Bizi yararsız hale getirmek istiyorlar”.
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Raci Bilici, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır şubesi başkanı, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012.
63
“Burada çalıştığım için cezaevine konulmaktan korkuyorum.
Ama birilerinin bu insanların insan haklarını koruması gerekiyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İnsan Hakları Derneği
avukatı, Diyarbakır, Mayıs 2012.
64
2007’de kurulan DTK, çoğunluğu Kürtçe konuşulan bölgelerde faaliyet gösteren yaklaşık 700 sivil toplum örgütünün yanı
sıra bireyleri, işadamlarını ve çiftçileri bünyesinde barındıran
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
bunun ne anlama geldiğini bilmiyor.65 PKK lideri Öcalan’ın ilk formülasyonu, tüm bölge Kürtleri için “Kürtlerin yalnızca Türkiye’de değil, İran, Suriye ve Irak’ta da
devletle ilişkilerinde yeni bir dönem başlatacak” konfederal bir gelecek öngörüyordu. 66 Ancak birçok uzmanın
kuşkuya karşıladığı konfederalizm, Türkiye ve diğer devletler için başarısız bir başlangıç noktası.67 DTK aktivistleri, modelin henüz kavramsallaştırma aşamasında olduğunu ve uygulamayla temellendirilmesi gerektiğini kabul
ediyorlar. 68
Modelde belirgin siyasi unsurlardan ziyade boşluklar mevcut.69 Örneğin “Demokratik Özerk Kürdistan” konfederal
yapısına devredilecek özel yetkilerin ne olduğu tanımlanmıyor. Yerel yönetimin çeşitli düzeylerindeki meclisler, bir bölgesel parlamentoda bir araya gelecekler. Konfederal oluşum, Türkiye’yle ortak olan parlamentoya da
temsilci seçecek. Kürtçe, Türkçe’nin yanı sıra resmi statüye sahip olacak ve oluşumun kendi öz savunma mekanizmaları bulunacak. Ancak bağımsızlığa yakın görünen
bu statü taleplerine karşın Kürt hareketi, sınırların yeni-
bir platform. 101 kişiden oluşan daimi konseyi, Genel Kurul’daki 850 delege tarafından seçiliyor; iki başkanı olan ve on
beş kişiden oluşan bir koordinasyon kurulu ve dokuz daimi
komisyonu mevcut. Genel Kurul toplantıları, genellikle BDP
binasında olmak üzere altı ayda bir yapılıyor. HAK-PAR ve
KADEP gibi daha küçük Kürt partiler burada temsil edilmiyor.
65
“Demokratik özerkliğin nerede başladığı ve nerede bittiği bilinmiyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ümit Fırat, Kürt aydın, İstanbul, Mayıs 2012. “PKK’nin tüm talepleri içinde demokratik özerklik, Kürt nüfus içinde en az yankı bulanı”. Kriz
Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun, Kürt akademisyen,
Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. Öcalan bundan ilk olarak 2007’de
söz etti; 2010’da PKK bunu benimsedi ve şimdi BDP olan parti, onu parti programına aldı.
66
“Demokratik Özerklik Çalıştayı Sunumlar”, DTK, Diyarbakır, 12-13 Mayıs 2012.
67
“Böylesi bir federasyon, söz konusu devletlerin egemenliğini
önemli ölçüde kısıtlayacaktır ve bu nedenle uygulanma şansı
yoktur”. Anayasanın Korunması Raporu 2010, Almanya İçişleri
Bakanlığı, Berlin, 2011.
68
“Eski Marksistler gibi konuşmamaya çalışıyoruz, fakat fark
ettik ki fikirlerimiz bazen [gerçekçi değil]”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, DTK’nın ekonomik komisyonu üyesi, Mayıs
2012, Diyarbakır. “Bu bir paralel devlet değil. Karar vericiler
üzerinde baskı kuracak bir mekanizma”. Kriz Grubu’na verilen
mülakat, Kürt işadamı ve DTK’da faaliyet gösteren siyasi aktivist, Diyarbakır, Mayıs 2012.
69
Aktivistler, demokratik özerkliği DTK’nın dokuz komisyonuyla örtüşecek biçimde adlandırıyorlar: siyaset, toplum, diplomasi, ekonomi, kültür, ekoloji, hukuk, öz savunma ve kadın.
Örneğin demokratik özerklik, kadın meclisleri, komünleri, kooperatifleri, kongreleri, konferansları “özgür kadın akademileri” ve “kadın erkek eşitliği kurulları” öngörüyor. “Demokratik
Özerklik Çalıştayı Sunumlar”, a.g.e. Her alanda “boşlukları
doldurmak için çalıştıklarını” söylüyorlar. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt hareketinden bir siyasal aktivist, Diyarbakır,
Mayıs 2012.
Sayfa 9
den çizilmesini ya da yeni bir devlet kurmak istediğini
reddediyor.70
Aktivistlerin “demokratik özerklik” sistemindeki ekonomi anlayışı, kapitalizmi, sanayiciliği ve tekelleri dışlıyor,
ne var ki Türkiye’deki Kürt iş çevreleri bu önerileri “romantik” ve “naif” buluyorlar.71 Modelin “küçük devlet,
büyük toplum” ilkesinin nasıl ücretsiz, eşit ve kolay ulaşılabilir sağlık hizmeti sağlarken aynı zamanda özgür “demokratik akademilerin” eğitim ihtiyaçlarına cevap vermesinin nasıl sağlanacağı açık değil. Çetrefilli vergilendirme
konusu, Türk devletiyle müzakere edilecek ve ortaya
çıkan sonuç referanduma sunulacak. Devlet, ulusal eşitsizliklerin ortadan kaldırılması için bölgeye fon aktarımı
konusunda sorumlu olacak.
Kürt hareketinin, “demokratik özerklik” konusunda muğlak olması, Türkiye’deki anaakım kamuoyunda bunun
bağımsız Kürdistan’ın şifresi olduğu korkusunu tetikliyor.
Kürtlerin çoğu, ayrı bir devlet değil ama güçlü belediyelerden çok daha fazlasını istiyor görünüyor.72 Hükümetin,
70
“Bu, KCK veya PKK gibi silahlı bir yapı değildir, ancak insanların kendileri savunmalarını [ifade etmektedir]”, a.g.e.
71
Diyarbakır’da bir araya gelen aktivistler, teknolojiye ılımlı
bakıyorlar, tüketimciliğe karşı çıkıyorlar, özel mülkiyetten hoşlanmıyorlar, hidroelektrik barajlara karşılar ve faizi ve borsayı
reddediyorlar. Komünleri ve kooperatifleri teşvik etmek istiyorlardı ve çevre konularına öncelik veriyorlardı. A.g.e. “DTK/BDP
romantik, solcu bir eğilime sahip. Bu onların bölgeyi okuyamadıklarını gösteriyor. İyi niyetliler, ancak gerçeğe dayanmıyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mehmet Aslan, genel sekreter, DTSO, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012.
72
Ağustos 2012’de yapılan bir araştırmaya katılanların yüzde
48’i demokratik özerklik, yüzde 18’i bağımsızlık istiyor ve yalnızca yüzde 9’u, yerel yönetimin yetkilerinin arttırılmasının yasal statüye olan ihtiyaçlarını karşılayacağını ifade ettiler. “Kürt
Sorununun Çözümünde Kişi ve Kurum Değerlendirmesi”,
SAMER, Ağustos 2012. Diyarbakır’da daha önce yapılan bir
başka araştırma ise benzer sonuçlara işaret etmişti. Buna göre
yüzde 41 demokratik özerkliği; yüzde 18 bağımsızlığı; yüzde 7
yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılmasını ve yüzde 5 federasyonu destekliyordu. “Mart Ayı Gündem Anketi”, SAMER,
6-7 Mart 2012. Doğu ve güneydoğu Anadolu’da yapılan daha
geniş bir araştırma ise yüzde 41’in demokratik özerlik; yüzde
19’un bağımsızlık; ve yaklaşık yüzde 12’nin federal yönetim
istediğini ortaya koydu; yüzde 9, belediyelere daha fazla yetki
tanınmasından memnun olacaklarını dile getirdiler. “Toplumsal
Sorunlar ve Yeni Anayasa: Algı, Beklenti ve Talepler Ön Rapor”, SAMER, Şubat ve Mart 2012, Diyarbakır. İstanbul’daki
bir araştırma şirketinin Ağustos 2012’de yaptığı bir araştırmaya
göre Kürtlerin yalnızca yüzde 15’i belediyelerin güçlendirilmesiyle yetiniyor. “Terörle Mücadelede Toplumsal Algılar”, Bilgesam, 12 Eylül 2012. PKK uzmanı olan bir Türk akademisyene göre araştırmalarda ortaya konandan daha büyük bir oran,
bağımsızlığa sıcak bakıyor, ancak çoğunluğu bağımsız bir devletin gerektirdiği ekonomik fedakarlıkları yapmak istemiyor.
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Güneş Murat Tezcur, Loyola
Üniversitesi, İstanbul, Kasım 2012.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
bağımsızlık dahil her türlü olası düzenleme konusundaki
tartışmanın suç olmaktan çıkmasını güvence altına alması
gerekirken, Kürt hareketi de hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde hedeflerini açığa kavuşturmalı.
Sayfa 10
III. KÜRTÇE SESİNİ BULMAYA
ÇALIŞIYOR
Kürtçe’nin günlük ve resmi hayata dahil edilmesi, Diyarbakır’daki tüm siyasi hareketlerin en güçlü talebi. Birçokları, evde ve kamusal alanlarda Türkiye’de konuşulan
başlıca Kürtçe lehçeleri olan Kurmanci ve Zazaki’yi kullanıyor; ancak 1920’ler ile 1990’lar arasında süren Kürtçe
yazma, şarkı söyleme ya da konuşma yasağının psikolojik
etkileri hâlâ hissediliyor. Kürtçe dükkan tabelaları, hâlâ
çok az sayıda ve nadiren Kürtçe şarkı söylendiği duyuluyor. Devlet, sonunda 2009’da bir Kürtçe televizyon istasyonu kurduğunda, bu dilin o kadar uzun zamandır baskılandığı ortaya çıktı ki, bir Kürtçe haber yapımcısı, Diyarbakır’da mülakata gelen 20 kişiden sadece birinin yayında kulağa iyi gelecek yeterlilikte konuştuğundan şikayet
ediyordu.73 Şu anda Türkiyeli Kürtlerin belki üçte ikisinin
konuştuğu Kurmanci ile Zazaki dilinde iki ayrı haber bülteni mevcut.74 Akademik, resmi olarak öğretilecek ortak
bir Kürtçe’nin geliştirilmesi, ancak yeni yeni tartışılıyor.
A. UZUN SÜRELİ RESMİ YASAKLARIN
ETKİSİNDEN KURTULMAK
1925 tarihli “Doğunun Islahı Planından” bu yana Kürtçe’nin kamusal kullanımı üzerindeki yasaklar, bu dilin
gelişmesini engelledi. 1980 darbesiyle iktidara gelen askeri cunta tarafından 1983 yılında yapılan 2932 sayılı kanun, “Türk devletince tanınan devletlerin ana dilleri” dışındaki dillerde fikir ifade edilmesini yasadışı hale getirdi
ve böylece Kürtçe’yi dışlamış oldu. Bu yasa, 1991 yılında
zamanın cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından yürürlükten kaldırıldı. “Kanunla yasaklanmış dil” ifadesi, Avrupa
Birliği’ne (AB) uyum paketinin bir parçası olarak AKP
tarafından 2002’de kaldırılana dek anayasanın 26 ve
28’nci maddelerinde varlığını sürdürmeye devam etti.
Ancak, anayasanın üçüncü maddesinin ikinci paragrafı,
hâlâ Türkçe’nin tek resmi dil olduğunu belirtiyor. Anayasa maddeleri ve başka bazı kanunlar, Kürtçe’nin devlet
veya belediye dairelerinde, mahkemelerde veya okulda
kullanımını kısıtlıyor.75 Ticari sicile kayıt zorunluluğu,
73
Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Eylül 2012.
Diyarbakır’ın en önemli Kurmanci lehçesi de “Türkleşmiş”
ve Türkiye’nin en doğusunda Kurmanci konuşan bölgelerde
yaşayanlar tarafından anlaşılması zor. Kriz Grubu’na verilen
mülakatlar, Nebahat Akkoç, Kürt sivil toplum aktivisti, Diyarbakır, 4 Eylül 2012; Ercan Akkar, yerel Güneydoğu Ekspres
gazetesinin yazıişleri müdürü, Diyarbakır, 5 Eylül 2012.
75
Bunlar arasında ceza kanununun Türk alfabesine ilişkin 222.
Maddesi ve kamu görevlilerinin görevi kötüye kullanmasına
dair 257. Maddesi; “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” ifadesinin yer aldığı.1982 anayasasının
74
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Kürtçe dükkan tabelaları yapılmasını ve Kürtçe’nin iş hayatında kullanılmasını zorlaştırıyor. Belediyeler, Diyarbakır’ın içinde ve etrafında bazı cadde tabelalarını ve
park isimlerini Kürtçe yazdılar; ancak bu, kanun değişene
kadar “yer isimleri içişleri bakanlığının işidir”76 diyen valiyle bir ihtilafa yol açtı. Devlet, çocuklara Kürtçe isim
konulmasını kabul etmiyordu, ama şu an Türkçe alfabede
olmayan (X, Q, W, Î, Ê, ve Û) gibi harfleri barındırmadıkça Kürtçe isimlere izin veriliyor.
Yerel yönetimde Kürtçe’nin yasak olması, kimi zaman
hizmetlere eşit ulaşımı engelliyor.77 2004 yılında, bir Akdeniz sahil belediyesi olan Alanya belediyesi, burada
yaşayan yabancı uyrukluların en temel dokümanları okuyamadıklarını fark edince, su faturalarını Almanca ve İngilizce basmaya başladı. Ancak Diyarbakır’ın Suriçi belediyesi, 2007 senesinde hizmetleri için benzer şekilde
çok dilli yaklaşımı benimsediğinde ilçe belediye başkanı
Abdullah Demirbaş aleyhine bir dava açıldı ve belediye
meclisi dağıtıldı. Bir belediye çalışanı, vatandaşlar ofisine
Sayfa 11
geldiğinde Kürtçe kullandığını, resmi yazışmalarda ise
sadece Türkçe kullandığını belirtiyor.78
Türk milliyetçileri, resmi işlemlerde Kürtçe’nin kullanılmasının serbest bırakılmasının ayrılıkçı duyguları tetikleyeceğinden endişe duyarken kısıtlamaların kaldırılması
bazen ters etkilere de neden olabiliyor. Örneğin ünlü bir
Kürt müzisyen, devletin Kürtçe müzik üzerindeki yasağı
kaldırmasının ardından albüm satışlarının düştüğünü söylüyordu.79 Yalnızca Kürt hareketi temsilcileri değil, Kürtçe
konuşulan bölgelerdeki diğer önemli aktörler de – iktidardaki AKP, İslamcı grup (eski adıyla) Mustazaf-Der ve bir
dereceye kadar da ılımlı İslamcı Gülen hareketi – Kürtçe’ye hayatın her alanında izin verilmesinin gerektiğinde
hemfikirler. Hükümet, anadilin resmi hizmetlerde kullanılmasına dair yasağı gevşetmeli ve gerektiğinde ilgili yasa ve düzenlemeleri değiştirerek bölgedeki seçilmiş yetkililerin bölgedeki yerlere Kürtçe isimler vermelerine veya
eski Kürtçe ismini tekrar kullanmalarına izin vermeli.
B. KÜRT MEDYASININ PARADOKSLARI
42 maddesi ve iktisadi işletmelerde Türkçe’nin kullanılmasını
gerektiren 805 nolu kanun bulunuyor. Siyasi partilere ilişkin
2820 sayılı kanunun 81/c maddesi, partilerin Türkçe’den başka
bir dil kullanmalarını yasaklıyor; ancak bu uygulama, seçimlere
ilişkin 2839 sayılı kanunun 58. maddesinin Nisan 2010’da değiştirilerek Kürtçe’nin kullanılmasına izin verilmesinin ardından gevşetildi. AKP, Diyarbakır’daki propaganda faaliyetlerini
şarkılarla birlikte Kurmanci, Zazaki, Arapça ve Türkçe olmak
üzere dört dilde yaptı. Partinin il başkanı, düzenli olarak Kürtçe
konuşmalar yaptığını ve Mayıs 2012’de Silvan barajının açılışına gelen AKP’li bakanların halkı Kürtçe selamladıklarını belirtiyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Halit Advan, AKP
Diyarbakır il başkanı, Diyarbakır, 4 Eylül 2012. 2009 tarihli bir
raporda İHD, Anayasanın 3, 4 ve 14. Maddelerine de belediye
başkanlarını dava ederken başvurulduğunu yazıyordu. “Kürtçe’nin Kamusal Alanda Kullanılması Önündeki Yasal Engellere İlişkin Özel Rapor”, İHD Diyarbakır şubesi, 20 Mayıs 2009.
76
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mustafa Toprak, Diyarbakır
valisi, Diyarbakır, Mayıs 2011. Suriçi belediye başkanı Abdullah Demirbaş aleyhine 2006’da insan hakları haftasını kutlamak
amacıyla semtine Kürtçe afiş astığı için dava açılmıştı. 2007’de
kendi semtindeki üç sokağa Kürt, Ermeni ve Süryani yazarların
ismini verdiği için görevden alınmıştı. Kriz Grubu’na verilen
mülakat, Abdullah Demirbaş, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012. Temmuz 2012’de Diyarbakır mahkemesi, Diyarbakır’da on dokuz
parkın ismin yanı sıra Kayapınar Gençlik ve Kültür Merkezi
için önerilen yeni ismi yasakladı; çünkü isimlerinde Türkçe alfabede olmayan Kürtçe harfler barındırıyorlardı. Kararda adresler ve rakamlara ilişkin 31 Temmuz 2006 tarihli kanuna ve
Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanan ve hangi kelimelerin
Türkçe kabul edildiğine dair yayına atıf yapılıyordu. “Fakat
Show TV’de de ‘w’ harfi var ve yabancı bir kelime. Kimse onları yasaklamıyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye
görevlisi, Diyarbakır, Eylül 2012.
77
“Aile şiddeti nedeniyle merkezimize gelen kadınların bazıları
çok az Türkçe konuşabiliyor. Onların polisten veya adaletten
yardım almaları çok zor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Nilgün Yıldırım, sivil toplum aktivisti, Diyarbakır, 4 Eylül 2012.
Kürtçe yayın yasağının kaldırılmasının ardından bile Diyarbakır medyasında Kürtçe hakim değil. Devlet politikalarına karşı sürmekte olan güvensizlik ve Kürtçe’yi yazı
dili olarak kullanma konusundaki tecrübe eksikliği, bu
dilin bölgede başlıca yayın dili olmasını engelledi.80 Kayıtlı en büyük 8 yerel gazetenin hiçbiri, salt Kürtçe yayımlanmıyor ve sadece birkaç tanesinde Kürtçe köşe yazıları
bulunuyor.81 Ücretsiz dağıtılan kopyalar dahil yerel basının
günlük tirajının 6.000 gibi küçük bir rakam olduğu tahmin ediliyor.82 Ne ilginçtir ki, Demokratik Vatan gibi en
radikal gazetelerin bazıları Türkçe olarak İstanbul’da basılıyor. PKK propagandasını hedef alan katı Türk yasalarına karşın bu gazeteler, PKK liderleriyle uzun, ideolojik
röportajlar yayımlıyorlar ve gazete bayilerinde değil, ço78
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Eylül 2012. Suriçi belediye başkanı Demirbaş aleyhine 2007’de ayrıca şehrin
girişine Kürtçe, Süryanice ve İngilizce “hoş geldiniz” yazısı
koyduğu ve belediye çalışanlarının Türkçe’nin yanı sıra Kürtçe,
Ermenice veya Süryanice konuşmalarını istediği için soruşturma açıldı. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Abdullah Demirbaş, 13 Kasım 2012.
79
Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Eylül 2012.
80
Yerel bir gazetenin editörü, Kürtçe yayın yapmak konusunda
tereddütlüydü. “Çeyrek sayfa Kürtçe yayın yapmaktan söz ediyoruz. [Fakat devlete karşı] güven meselesi söz konusu. Ben
genellikle otosansür uyguluyorum. Burada her şey, spor haberleri bile politize olabiliyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat,
Ercan Akkar, yazı işleri müdürü, Güneydoğu Ekpres, Diyarbakır, 4 Eylül 2012.
81
Diyarbakır’daki gazeteler, Olay, Güneydoğu Ekspres, Öz
Diyarbakır, Yenigün, Diyarbakır Söz, Yeni Yurt, Diyarbakır
Haber ve Mücadele.
82
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ercan Akkar, yazıişleri müdürü, Güneydoğu Ekpres, Diyarbakır, 4 Eylül 2012.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
ğunlukla Kürt hareketi sempatizanlarının masalarında ya
da ofislerinin bekleme odalarında yer buluyorlar. Türkçe
yayımlanan Özgür Gündem ve Kürtçe çıkan Azadiya Welat
gibi diğer Kürt hareketi yanlısı, ulusal yayın yapan gazeteler, Diyarbakır’da daha kolay bulunabiliyorlar.
Beş adet özel yerel televizyon kanalı, uydudan yayın yapan
üç tane özel kanal ve 7 tane yerel radyo istasyonu bulunuyor.83 Yerel kanallardan en az biri, Kürt hareketi yanlısı
Gün TV, düzenli olarak Kürtçe yayın yapıyor ve tacizlerden şikayet ediyor.84 Devletin 24 saat Kürtçe yayın yapan
kanalı TRT6, Ocak 2009’da yayına başladı ve Diyarbakır’da devlet kanalına ait yenilenen binada stüdyoları bulunuyor. Programlar, çoğunlukla Kurmanci dilinde, ancak
Zazaki ve Sorani lehçelerinde de bazı programlar yapılıyor.85 Kürtler programların çoğunlukla kalitesiz, güncellikten uzak ve sıkıcı olduklarını söylüyorlar. Halen yasak olduğu için kanalda çocuklara yönelik Kürtçe eğitim programları bulunmuyor. TRT6, Kürtçe yayın yapan bir kanalın
ülkeyi böleceği paranoyasını yenmiş durumda; ancak kanal
çalışanları, devlet maaşı karşılığında çalıştıkları için Kürt
hareketi yanlıları tarafından dışlandıklarını belirtiyorlar.86
Kürt hareketinin, Danimarka’dan Kürtçe ve Türkçe yayın
yapan, stüdyoları Brüksel’de bulunan, Mart 2012’dan bu
83
Yerel kanallar, Gün TV (ve radyo), Dicle TV, Can TV (ve
radyo), 21 (ve radyo) ve Söz TV. Uydudan yayın yapanlar ise
Amed TV (ve radyo) ve Uzay TV. Hizbullah yanlısı Çağrı TV
ve radyo istasyonu da internetten yayın yapıyor. Gaziantep’ten
yayın yapan Fetullah Gülen’e ait Dünya TV, uydudan 24 saat
Kürtçe yayın yapıyor ve Diyarbakır’da da izleyici kitlesine sahip. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Diyarbakır, Mayıs-Eylül
2012.
84
Programların yüzde 60 ile 70’i çoğunluğu Kurmanci olmak
üzere Kürtçe yapılıyor, reklamlar ise Türkçe oluyor. Bazı yerel
şirketler, reklemlarını Kürtçe veriyorlar. Gün TV çalışanları,
polisin Nisan 2009’da binalarına baskın yaptığını, tüm arşivlerine ve sabit disklerine el koyduğunu ve onları boş olarak iade
ettiğini söylüyorlardı. Aralarında gazetecilerin ve hukuk konseyinin de olduğu, onlarla bağlantılı birçok kişi geçtiğimiz yıl
KCK operasyonlarında tutuklandı. “Biz muhalif bir kanalız .…
Haber müdürümüz, ekibinden bir gösteriyi haber yapmasını istemişti ve iddianamede bu kendisi aleyhine kullanıldı”. Kriz
Grubu’na verilen mülakat, Gün TV müdürü, Diyarbakır, 14
Mayıs 2012.
85
Sorani, Irak Kürdistanı’nda ağırlıklı olarak konuşulan bir
Kürtçe lehçesi.
86
Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Diyarbakır, Mayıs-Eylül
2012. “Dini içerikli çok program var ve programlar kötü bir
Kürtçe’yle seslendiriliyor ve aralarda Türkçe kullanılıyor”.
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürtçe üzerine çalışan ABD’li
araştırmacı, İstanbul, 30 Mayıs 2012. “BDP üyelerini konuşmak için davet ediyoruz. Aralarından biri bize şöyle dedi: ‘Size
karşı şahsi birşeyim yok, fakat programlarınızı boykot etmek
üzere grup olarak karar aldık’. Halk, onlarla sokakta röportaj
yapmamıza izin vermez”. Kriz Grubu’na verilen mülakat,
TRT6’dan bir gazeteci, İstanbul, Eylül 2012.
Sayfa 12
yana Nuçe TV olarak bilinen ve Diyarbakır’da geniş bir
izleyici kitlesine sahip Roj TV adında kendi özel kanalı
bulunuyor.87 Ne var ki kanalın militan propagandasına
odaklanması, karışık duygulara yol açmış durumda; bir
Kürt insan hakları aktivisti, bu kanalı çocuklarının seyretmesine izin vermediğini, çünkü “onların psikolojisini
bozduğunu” söylüyordu. 88 Yerel restoranlarda NTV ve
Habertürk gibi ulusal haber kanalları gösteriliyor olsa da
Kürtlerin çoğunluğu, Türkiye’nin anaakım kanallarına
güvenmediklerini ve onları seyretmediklerini söylüyorlar.
Halk, Türk medyasına özellikle Diyarbakır’ı basite kaçan
bir şekilde yansıttığı için kızıyor.89
C. EĞİTİM SİSTEMİNE YENİDEN
ŞEKİL VERMEK
Mart 2012’de ağırlıklı olarak Kürtçe konuşulan doğu ve
güneydoğuda yapılan kamuoyu araştırmasında çoğunluğun bir şekilde anadilde öğretimi desteklediği ortaya çıktı: yüzde 35, diğer dillerin seçmeli olarak verilmesi kaydıyla ana dillerde eğitim istiyor; buna ilaveten yüzde 21,
Türkçe ve Kürtçe olmak üzere iki dilli eğitimden yana.90
Yüzde 42.5’i oluşturan bir başka grupsa (ki bunların üçte
biri Kürtçe seçmeli olmalı diyor) Türkçe’nin temel eğitim
dili olarak kalmasını talep ediyor. Diyarbakır’da yapılan
bir araştırma ise katılanların yüzde 83’lük ezici bir çoğunluğunun, Kürtçe’nin Türkçe’nin yanı sıra resmi dil olması
gerektiğini düşündüğünü ortaya koydu.91
87
Kopenhag şehir mahkemesi, Roj TV’nin ve ana şirketi Mezopotamya Yayıncılık’ın yasadışı PKK ile bağlantılı olduklarına hükmetti ve onları 10 Ocak 2012’de 5.2 milyon Daminarka
kronu (yaklaşık €700.000) ödemeye mahkum etti. Eutelstat,
kanalı yayınları arasından çıkardı. 26 Eylül 2012’de Danimarka’nın Radyo ve Televizyon Kurulu, mahkemenin yayınlarının
kayıtlarını verme kararına uymadığı için kanalın lisansını iki ay
süreyle askıya aldı.
88
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mazlum-Der insan hakları
derneği avukatı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. Pek çokları, Kürt
hareketinin liderlerine karşı açılan davalardaki mücadele ve gelişmeler de dahil olmak üzere ulusal medya tarafından yeterince
yer verilmeyen konularda yayınlar yapmasından ötürü Roj
TV’nin Diyarbakırlı Kürtlerin favorisi olduğunu ifade ediyorlar. Bir Diyarbakırlı, şunları söylüyordu: “Amcam [PKK’da].
Birkaç yıl önce Türk medyası bir operasyonda öldürüldüğünü
yazdı. Birkaç saat içerisinde Roj TV, onun açıklamasının da
olduğu bir haber yayınladı ve iyi olduğunu söyledi”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Eylül 2012.
89
“Ne zaman Diyarbakır hakkında haber yapsalar, o sırada burada şiddet olmasa bile, arkada [harap] Fiskaya semtini gösteriyorlar. Sanki Diyarbakır bundan ibaretmiş gibi”. Kriz Grubu’na
verilen mülakat, bir Diyarbakırlı, Mayıs 2012.
90
“Toplumsal Sorunlar ve Yeni Anayasa: Algı, Beklenti ve Talepler Ön Rapor”, SAMER, a.g.e.
91
“Mart 2012 Gündem Araştırması”, SAMER.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Ne var ki güneydoğunun geri kalanında olduğu gibi Diyarbakır’da da dil konusu, eğitim alanındaki eksikliklerden yalnızca biri. Aralık 2010 tarihli bir araştırmaya göre,
okur yazar olmayanların oranı ülke çapında yüzde 8 iken
bu oran ilde yüzde 17’nin üstünde; 2008’de yapılan bir
başka çalışma, ülke çapındaki yüzde 88’e karşın bölgedeki okur yazarlık oranının yüzde 70 olduğunu ortaya çıkardı ve bu oran, ülke çapındaki yüzde 81’e karşılık Diyarbakırlı kadınlar arasında yüzde 56’ya kadar düşüyor.
2008 yılında yaşları beş ile on dokuz arasında olan gençlerin yüzde 26’sının eğitime hiçbir erişimi bulunmuyordu.
Diyarbakır’la yaklaşık aynı nüfusa sahip, Türkiye’nin batısındaki Kocaeli, 2002 ile 2007 arasında eğitimde üç kat
daha fazla kamu yatırımı aldı.92
Yeterli okul ve öğretmen olmadığından sınıf başına ortalama 50’den fazla öğrenci düşüyor.93 Bölgede bir öğrenci
grubunun sabah, diğer grubunsa öğleden sonra okula geldiği “iki vardiyalı” bir sistem uygulanıyor, böylece okul
çağındaki tüm çocukların yarısı, günün yarısında okul dışında oluyor. 94 Yaklaşık 1500 yeni sınıf inşa ediliyor, ancak yerel bir sendika başkanı, bu sayı iki katına çıkarılsa
bile tek vardiyalı sisteme geçmek için yeterli olmayacağını belirtti.95 Milli eğitim bakanlığına göre Diyarbakır’ın
2.673 yeni öğretmene gereksinimi bulunuyor.96 Özel
okullar, açığı biraz da olsa dolduruyor, ama az sayıda ve
pahalılar. Hükümet, Diyarbakır’ın devletin eğitim yatırımlarından adil şekilde yararlanmasını sağlamalı ve
mevcut eksiklikleri nasıl gidereceğine ilişkin planları
hakkında bölge liderlerini ve kamuoyunu sürekli bilgilendirmeli.
92
Kocaeli, Türkiye’nin (vergi açısından da) önde gelen sanayi
merkezlerinden birisi. “Kürt Meselesini Yeniden Düşünmek”,
Konda araştırma şirketi, Aralık 2010 ve “Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’da Sosyo-Ekonomik Sorunlar ve Çözüm Önerileri”,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği (GABB), Kasım 2008, s. 56.
93
Diyarbakır’da anaokulundan liseye kadar yaklaşık 460.000
öğrenci, 17.000 öğretmen ve 9.200’den biraz daha fazla sınıf
bulunuyor. Bir Türk ilköğretim öğretmenine göre yakın zamanlara dek devlet, her iki yılda bir yeni öğretmenler atıyordu.
Şimdiyse burada dört yıl kalıyorlar, bu da demektir ki okullarına ve öğrencilerine daha fazla bağlanabiliyorlar. Kriz Grubu’na
verilen mülakat, Diyarbakır, Mayıs 2012. “On yıl önce her sınıfta 100 öğrenci vardı; şimdiyse 50. Göreceli olarak bir iyileşme mevcut”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun,
Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012.
94
“Bu çocuklar eğer günün yarısında sokaklarda olurlarsa çetelere katılabilrler ve başlarını belaya sokabilirler. Devlet olarak
bizim onları kucaklamamız, gençler için daha fazla kütüphane,
spor salonu ve park yapmamız gerekiyor. Bu çocuklar, bölgedeki travmaları yaşamadılar. Onları kazanmamız mümkün”.
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır’da görev yapmış
eski polis komiseri, İstanbul, Eylül 2012.
95
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunus Memiş, Memursen İl
Başkanı, Diyarbakır, 5 Eylül 2012.
96
“2010-2014 Stratejik Plan”, bakınız, diyarbakır.meb.gov.tr.
Sayfa 13
Türkiyeli Kürtler ve Kürt siyasi hareketi, ana dillerinde
eğitim taleplerinde ısrarlılar. İktidardaki AKP, İslami
grup Mustazaf-Der, Fetullah Gülen’in Hizmet hareketi
gibi bölgedeki diğer etkili aktörler bu konuda fikir birliği
içindeler, ancak Hizmet hareketi daha çok seçmeli derslere yoğunlaşıyor.97 Bölgedeki uzmanlar, toplumsal ve bölgesel özelliklere uygun bir modele ve ana dillerde eğitim
hakkının yasal ve anayasal bir güvenceye kavuşturulmasına ihtiyaç olduğunun altını çiziyorlar.98 Kürt hareketi
yanlısı bir yetkili, Diyarbakır’ın ulusal ölçekteki sınavlarda düşük başarı oranından dolayı merkezi hükümetin politikalarını sorumlu tutuyor: “Biz Kürtler, bir topluluk
olarak bu kadar düşük İQ’ya sahip olamayız! Hükümet,
neyin yanlış olduğunu kendisine sormak zorunda. Biz,
kendi eğitimimizin sorumluluğunu almak istediğimizi
söylüyoruz. Onlar, ‘ama Kürtçe eğitim yapamazsınız’ diyorlar. Bırakın buna biz karar verelim!”99
Eğitimlerinin erken aşamalarında ana dillerini kullanamamaları, öğrencileri geri bırakıyor.100 Öğretmenlerin büyük
çoğunluğu bölgeden ve birçoğu da Diyarbakırlı. Resmi
olarak yasak olmasına rağmen, pratikte öğretmenler, yapabiliyorlarsa sınıfta zaten Kürtçe konuşuyorlar.101 Ancak,
bölgede devlet okullarına atanan öğretmenlerin hepsi Kürtçe bilmiyor. Zazaki konuşan öğrencilerine ders vermeye
çalışan bir Türk öğretmen üzüntüyle anımsıyor:
97
“Anadil, yargı, eğitim, sağlık gibi hayatın her alanında kullanılmalı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Halit Advan, AKP
Diyarbakır il başkanı, Diyarbakır, 5 Eylül 2012. “Anadil eğitimde kullanılmalı ve Kürtçe ikinci resmi dil olmalı. Türklerin
sahip olduğu tüm haklar Kürtlere de tanınmalı. Kürt sorununu
sona erdirmenin ve PKK’ya son vermenin yolu budur”. Kriz
Grubu’na verilen mülakat, Hüseyin Yılmaz, İslamcı eski Mustazaf-Der grubunun başkanı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. “Neden okullarda Kürtçe’nin de öğretilmesine fırsat verilmedi?
Yurtdışındaki okullarımızda, hatta Amerika’da bile Türkçe
seçmeli ders olarak okutuluyor ve kimse buna mani olmuyor.
Büyük devlet olmanın hususiyeti budur”. Fethullah Gülen’in
web sitesinde yaptığı açıklama, www.tr.fgulen.com, 25 Ekim
2011.
98
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun, Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012.
99
Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye çalışanı, Diyarbakır,
Eylül 2012.
100
“Eğer öğretmen biraz Kürtçe konuşabiliyorsa genç öğrenciler daha rahat hissediyorlar. Aksi takdirde sessiz kalmak zorunda oluyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun,
Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. Ayrıca bakınız,
Vahap Coşkun, Şerif Derince ve Nesrin Uçarlar, “Dil Yarası”,
Diyarbakır Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Derneği (DISA)
Mart 2011.
101
“Bir çocuk söylediğimi anlamadığında onu Kürtçe açıklamak zorundayım; başka ne yapabilirim ki?”, Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır’da çalışan Türk ilköğretim öğretmeni,
Mayıs 2012.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Çocuklar beni anlamadılar ve ben de onları anlamadım.… Türkçe “kapı” yazardım ve kapıya asardım.
Eğitimin ilk yılı boşa gitti. Çocukların Türkçe öğrenmeleri için zaman ayrılmıyor. Yeni bir dil öğrenmek
ve Türkiye’nin başka yerlerindeki akranlarına yetişmek zorundalar. Bu sistemin bir parçası olmaktan dolayı [utanıyorum]. Fakat [diğerlerinin aksine] Türkçe
konuşamayan çocuklara şiddet uygulamadım.102
Bölgenin eğitim performansının oldukça düşük olmasının
çok çeşitli sebepleri var. Kurmanci konuşan bir Kürt ile
evli olan ve Diyarbakır’da çalışan bir Türk öğretmen diğer sorunları şu şekilde anlatıyordu: “insanlar işsiz, öğretmenlerin motivasyonu yok, anne babalar çocuklarının
eğitimiyle ilgilenmiyorlar ve ailelerin içinde çocuk gelinler ve kan davası gibi birçok mesele var”.103
Beklenmedik fakat olumlu bir adımla Haziran 2012’de
Başbakan Erdoğan, yeterli sayıda öğrencinin istemesi durumunda Kürtçe’nin devlet okullarında seçmeli ders olarak okutulacağını açıkladı.104 Kürtçe dili, Eylül 2012’de
beşinci sınıf öğrencilerine verildi105 ve milli eğitim bakanlığı, ülke çapında 1.25 milyon beşinci sınıf öğrencisinden
21.000’inin Kürtçe ve Çerkezce’nin dahil olduğu “Yaşayan Diller ve Lehçeler” dersine kayıt yaptırdığını duyurdu.
Ancak Diyarbakır’da beşinci sınıfa başlayan 3.500 öğrenciden yalnızca 132’si Kürtçe dersini seçti.106 Pek yakında
ilkokul öğrencileri için bir Kurmanci sözlüğü basılacak.
Bu süreç içinde yer alan bir Kürtçe uzmanı ve akademisyen, derse kayıt oranının düşük olmasına birçok etkenin
yol açtığını söyledi. Öğretmeni ve kitabı olmaksızın son
dakikada duyurulması, velilerin, dersin ne kadar verimli
olacağı konusunda şüphe duymalarına neden oldu. Bu
derslerin, hükümetin tümüyle Kürtçe dilindeki eğitimi geciktirme taktiği olduğunu iddia eden Kürt hareketi, boykot
102
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Nebahat Akkoç, Kürt sivil
toplum aktivisti, 4 Eylül 2012. Diyarbakır’ın Hani ilçesindeki
bir lise öğretmeni, iki dilde eğitim yapılmamasının öğrencilerin
sönük performanslarına katkıda bulunduğunu kabul ediyor ve
çalıştığı okuldan hiçbir öğrencinin 2011’de üniversiteye giremediğini ekliyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır,
Eylül 2012.
103
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Mayıs 2012.
104
AKP, Kürtçe’nin özel dil kurslarında öğretilebilmesi için
AB’ye uyum paketlerinin bir parçası olarak 2002’de yabancı
dillerin öğretimine dair 2923 sayılı kanunu değiştirdi.
105
2013’te altıncı sınıflara, 2014’te ise yedinci ve sekizinci sınıflara verilecek. Bu, “4+4+4” olarak adlandırılan Türkiye’nin
yeni eğitim sisteminde ortadaki 4’e tekabül ediyor. Dört yıllık
dilimlerin ilkine veya sonuncusuna ne zaman dahil edileceği
kesinlik kazanmadı. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat,
Kadri Yıldırım, Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller
Enstitüsü başkanı, 27 Eylül 2012.
106
“Diyarbakır’da Kürtçe dersine ilgi az”, Doğan Haber Ajansı, 17 Eylül 2012.
Sayfa 14
çağrısında bulundu. Kürtler, tümüyle ana dilde eğitimi,
temel bir hak olarak gördüklerinden seçmeli ders olarak
sunulmasından tatmin olmadıklarını dile getirdiler: 107
Kürt çocuklar, ana dilleri olmayan Türkçe’yle okula başlıyorlar. Türk olmamalarına karşın her sabah “Türk’üm”
sözcüğüyle başlayan bir andı ezbere okumak zorundalar. Başbakan Erdoğan, [Ekim 2010’da bir Almanya
ziyareti sırasında Alman Şansölyesi] Merkel’e asimilasyonun “insanlığa karşı suç” olduğunu söyledi. Ama
hiç kimse, kendisinin de asimilasyon suçu işlediğini
söylemiyor.108
Öte yandan AKP, politikalarını savunuyor ve sonuçlarını
görmek için zaman istiyor:
Ana dili, eğitim hayatına entegre etmemiz gerektiğini
biliyoruz … Fakat, zeminini hazırlamadan bunu yapamayız. Yeterince [Kürtçe dili] öğretmenimiz yok.
Onları eğitmek için yürüyen projelerimiz var .… Önce
temelleri atıyoruz. [Kürtlerden] işimizi bitirmememiz
için müsaade etmelerini istiyoruz.109
Kürt aydınları ve aktivistleri, halihazırda birçok öneri ve
fikir dile getirdiler.110 Bir Kürtçe uzmanı, hükümetin tam
mali ve psikolojik desteğiyle ana dillerde eğitime başlama
kararı bugün açıklansa bile her şeyi yerli yerine oturtma-
107
“Temmuzdan Ağustos ayının sonuna dek iki aylık süre boyunca gece gündüz çalışarak Kurmanci ve Zazaki olmak üzere
Kürtçe derslerinde okutulması için iki kitap hazırladık. Bunlar
henüz basılmadı. Ayrıca bakanlık stajyer öğretmen sayısını
500’den 250’ye indirdi”. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Kadri Yıldırım, Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan
Diller Enstitüsü başkanı, 3 Ekim 2012. “Ödediğim vergilerle
çocuğum, bir devlet okulunda benim anadilimde eğitim albilmeli!”, Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mazlum-Der insan hakları derneği avukatı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. “Hükümet bu
süreci uzatıyor ki o sırada bu dil kendiliğinden ölsün”. Kriz
Grubu’na verilen mülakat, Kürt hareketinden siyasi aktivist,
Diyarbakır, Mayıs 2012.
108
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Osman Baydemir, Diyarbakır belediye başkanı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012.
109
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Halit Advan, AKP Diyarbakır il başkanı, Diyarbakır, 4 Eylül 2012.
110
Örneğin Diyarbakır Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Derneği
(DİSA), dört alternatif öneriyor: beşinci sınıfa kadar anadilde
eğitim verildikten sonra iki dilli eğitime geçilmesi; gerek Türkçe gerekse Kürtçe eğitimde dengeli ve aşamalı biçimde çok dilli ve çok lehçeli eğitim; anadil olarak Türkçe’nin yanı sıra aşamalı, çok dilli ve çok lehçeli eğitim; anadili Türkçe olmuş
Kürtler için bir “yeniden canlandırma” programı. “Anadile 4
farklı model önerisi”, Taraf, 8 Ekim 2012.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
nın en az beş yıl alacağını kabul ediyordu.111 Bir Kürt
akademisyen şu öneriyi dile getiriyordu:
Türkçe’yle başlayıp sonra iki dilli sisteme geçiş yapabiliriz ya da bunun tersi de olabilir. Farklı yöntemleri
tartışabiliriz …. İnsanlara anadillerinde eğitim hakkını
verip vermemeyi tartışmak utanç verici. Önce bu hakkı tanıyalım, daha sonra onu nasıl uygulayacağımızı
konuşuruz.112
Sayfa 15
IV. ÖNEMLİ KONUM, EKONOMİK
UMUTSUZLUK
Yıllar içinde Türk hükümetleri tarafından ekonomik açıdan geri bırakıldıkları yönündeki güçlü algıları, Diyarbakırlıların devlete karşı duydukları güvensizlik ve küskünlüğü daha da arttırmakta. Şehir, antik zamanlardan Türkiye Cumhuriyeti’nin doğduğu erken yirminci yüzyıla dek
çok önemli bir ekonomik ve idari merkez özelliği taşıyordu. Ancak, 28 yıldır süren PKK ile çatışma ve yatırım
eksikliği yüzünden ve ayrıca Kürtlerin ifadesine göre,
kendilerine ve en büyük şehirlerine karşı olan ayrımcılık
nedeniyle de Diyarbakır, çok hızlı bir düşüş yaşadı.
A. EZİLMİŞ BİR EKONOMİ
Diyarbakır, 1927’de Türkiye’nin toplumsal ve iktisadi gelişmişlik endeksinde üçüncü sırada yer alıyordu. Aradan
geçen her 5 yılda sürekli düşerek, 2003’teki mevcut son
çalışmaya göre 81 şehir içinde 63. sırada yer aldı.113
2009’da kişi başına düşen gelirin 1.500 doların altında
olduğu tahmin ediliyordu – yani 8.200 dolar olan ülke ortalamasının beşte birinden az. Oysa sadece sekiz yıl önce
bu rakam, ülke ortalamasının yarısından biraz daha fazlaydı: 2.146 dolara karşılık 1.313 dolar.114 Genel itibariyle, nüfusunun yaklaşık yarısı yoksulluk içinde yaşayan,
doğu ve güneydoğuda bulunan 22 il, ülkenin genelinin
gerisinde kaldı.115 Bu vilayetlerin yaklaşık 12’sinde çoğunluğu Kürtçe konuşanlar oluşturuyor, diğer altısıysa
geniş bir Kürt nüfusuna sahip.116 Diyarbakır’da işsizlik
oranı yüzde 15.5 ile 20 arasında ve şehir, büyük ölçüde
mevsimlik işler için bir seferde 4-5 aylığına Türkiye’nin
batısına giden gençlerin elde ettikleri gelirlere dayanıyor.
Maddi duruma bağlı ayrımlara tüm şehirde rastlanıyor.
Bir tarafta modern alışveriş merkezleri, yeni konutlar ve
lüks arazi araçları, diğer taraftaki yoksulluğun özellikle
de kadınlar arasında en önemli sorun olduğu şehir merke-
113
111
Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Kadri Yıldırım,
Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü başkanı,
3 Ekim 2012.
112
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun, Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012.
“Bölgelerin Sosyo-ekonomik Gelişmişlikleri”, Devlet Planlama Teşkilatı, www.dpt.gov.tr.
114
“Gelişmişlik Farklılıkları, Doğu Anadolu’nun Gelişmişlikteki Yeri ve Çözüm Önerileri”, Türkiya Kalkınma Bankası, Nisan 2012; Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı, Diyarbakır, Eylül 2012.
115
“Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Sosyo-Ekonomik Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, GABB, a.g.e., Kasım 2008, s. 5. Daha
düşük olan işsizlik rakamı, Türkiye İstatistik Kurumu’na (2011),
daha yüksek olan ise Mehmet Aslan’a ait, Genel Sekreter,
DTSO. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 15 Mayıs
2012. Ülke ortalamasının yüzde 10 olduğu tahmin ediliyor.
116
Türkiye, yedi coğrafi bölgeye ayrılıyor: batıda Marmara ve
Ege, güneyde Akdeniz, kuzeyde Karadeniz, ortada İç Anadolu,
doğu ve güneydoğuda Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
bölgeleri.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
zindeki semtlerin derin fakru zarureti ve gecekondularıyla
tam bir zıtlık gösteriyor. 3.000’den fazla Diyarbakırlı kadın arasında yapılan 2011 tarihli bir çalışmaya göre bu
kadınların yüzde 53’ü 18 yaşından önce evlenmiş; yüzde
88’i akraba evliliği yapmış ve ilk çocuklarını ortalama 19
yaşında dünyaya getirmişler.117 Kadınlar için bu durum,
yalnızca elit kesim arasında (yavaşça) değişmeye başlıyor. Diyarbakır’ın önde gelen iş kadınlarından Filiz Bedirhanoğlu, insanların kendisini Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası başkanlığı için 2012’de yapılan seçime katılmaya teşvik ettiklerini söylüyor. Eşi de iş dünyası liderlerinden olan Bedirhanoğlu, “kadınlar eskiden odada sadece
eşlerini temsil ederlerdi, ama şimdi yavaş yavaş kendilerini gösteriyorlar” diyor118
Ekonomik ayrıma kültürel çatışmalar da eşlik ediyor ve
en çok Suriçi ve Bağlar ilçelerinde – ve Gürdoğan ve Fiskaya semtlerinde – yoğunlaşan harap evlerde yaşayan ve
aylık gelirleri 500 Türk lirasına (yaklaşık $280) kadar düşen yoksul kesim ile villa fiyatlarının 500.000 TL’ye
($280,000) kadar çıktığı yeni yerleşim yerlerinde yaşayan
varlıklı kesim arasında göze çarpıyor. Şehirde yoksulluk
ve suç arttıkça, sermaye ve beyin gücü başka yerlere göçtü. Şehrin yerlileri, çatışma nedeniyle Diyarbakır’a göç
ettirilen köylüleri, gelenekselleşmiş alışkanlıkları, normları ve değerleri bozmakla suçluyorlar.119
Ankara, olağanüstü hali 2002’de kaldırdı ve göç ettirilmiş
insanlar, halihazırda teorik olarak evlerine geri dönebilirler. Ancak içişleri bakanlığının “Köye Dönüş ve Rehabilitasyon” projesinin 1998’den bu yana etkileri son derece
sınırlı oldu. Bazılarına göre, köye dönüş için verilen teşvikler – para yerine ham madde – yeterli değil. Güvenlik
bir başka endişe kaynağı. Bazen geri dönen ailelere saldıran devlet destekli köy korucuları, evlere, tarlalara ve yaylalardaki otlaklara el koydular.120 Yerinden edilmiş bir kişi, Diyarbakır’da şunları ifade ediyordu:
1992 senesinde [devlet güçleri] tarafından boşaltılıp yakıldığı zaman benim köyümün nüfusu 1500’dü. 2003’e
117
Diyarbakır’da görüşülen kadınların yaklaşık yarısı, yoksulluk ve işsizliğin en büyük sıkıntıları olduğunu söylediler. “2011
Yılı Alan Çalışması İstatistikleri”, KAMER Vakfı. Kadınlar,
Türkiye’de genellikle dezavantajlı konumda; örneğin 81 ilin
hiçbirinde vali kadın değil.
118
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 5 Eylül 2012.
119
Bir genç, şunları söylüyordu: “[göçmenler] bu şehrin dokusunu mahvettiler. Eskiden ailemle Bağlar’da otururduk. Sonra
taşınmak zorunda kaldık çünkü [YEK’ler] burayı ele geçirdi ve
şimdi burası bir harabe. Medeni değiller; hayvanlar gibi yaşıyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, bir Diyarbakırlı, Mayıs
2012.
120
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Nisan 2012 itibariyle bu
köy korucularının sayısının 45.181 olduğunu ve aylık yaklaşık
860 TL ($475) maaş aldıklarını söylüyordu. “Türkiye’de kaç
korucu var?”, Sabah, 6 Eylül 2012.
Sayfa 16
kadar geri dönmemize izin verilmedi. Köy korucuları,
insanlar geri dönmesinler diye asmaları bile söktüler.
Ben o zaman lise öğrencisiydim, eğitimimi bırakıp iş
bulmak için Türkiye’yi dolaşmak zorunda kaldım.…
Şu anda çoğu yaşlı ya da büyük şehirde yapamayanlardan oluşan 15-20 aile geri dönmüş durumda. Köy
korucuları, bazı mallara el koymuşlar.… Toprağımızla
ilgili bir ihtilaf yüzünden kardeşim köy korucuları tarafından güpegündüz dövüldü. Dava açmaya çok
korktuk.121
Birçok yerinden edilmiş kimse de şu an kentlerde yaşamayı ve kaybettikleri mallar için tazminat almayı tercih
ediyor. Ancak bu da zor. 20 yıldır Diyarbakır’da yaşayan
biri 6 yıl boyunca tazminat için denediğini ama sonunda
vazgeçtiğini söyledi.122
Güneydoğu ve doğu, toplamda Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde 28’ini kaplamasına ve ülke nüfusun yüzde
16’sını barındırmasına karşın, 1991-2001 arasındaki 20
yılda kamu yatırımlarının ortalama yüzde 8’ini alabildi.123
Bölgesel verilerin en son yayımlandığı 2001’de gayrisafi
milli hasıladan aldıkları pay yalnızca yüzde 9’du.124 Son
yıllarda bu bölgelere, büyük bölümü hidroelektrik yatırımları olmak üzere daha fazla kamu yatırımı gelmiş olsa
da-- doğuya yüzde 10’un üzerinde ve güneydoğuya yüzde
16—özel sermayeyi çekmekte hâlâ zorlanıyorlar.
Diyarbakır ayrıca, her ikisi de daha batıda yer alan, nüfuslarının çoğunluğunu Türkçe konuşan kentlilerin oluşturduğu ve daha güvenli olduğu düşünülen Gaziantep ve
Şanlıurfa’nın rekabette gerisinde kaldı.125 Örneğin, Di-
121
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mayıs 2012.
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır’da yaşayan bir
YEK, Mayıs 2012. Türkiye’deki bir düşünce kuruluşu tarafından yapılan bir araştırmaya göre (kanunun yürürlüğe girdiği)
Ekim 2004 ile Aralık 2010 arasında 359.000 tazminat başvurusundan yaklaşık 257.000’i işleme konuldu. Araştırmaya göre
bunların yarısından biraz fazlası tazminat almaya hak kazandı,
altı ile sekiz üyeli ailelere yedi ile on yedi yıl arasında meydana
gelen maddi kayıpları için toplamda 2.2 milyar TL ($1.2 milyar)
tazminat, yani başvuru başına ortalama 15.000 TL ($8.300)
ödendi. “Adaletin Kıyısında: ‘Zorunlu’ Göç Sonrasında Devlet
ve Kürtler/5233 Sayılı Tazminat Yasası’nın Değerlendirmesi”,
TESEV, 2012.
123
Yatırım verileri, “Gelişmişlik Farklılıkları, Doğu Anadolu’nun Gelişmişlikteki Yeri ve Çözüm Önerileri”nden alındı,
Türkiye Kalkınma Bankası, a.g.e. İki bölgenin yerel yönetimleri, 2008’de merkezi bütçeden yüzde 8.5 pay aldılar. “Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’da Sosyo-Ekonomik Sorunlar ve Çözüm
Önerileri”, GABB, a.g.e.
124
GSYİH, “İllere göre GSYİH”den hesaplandı, Türkiye İstatistik Kurumu, (TUİK), www.tuik.gov.tr.
125
2002 ile 2006 yılları arasında teşvikler kapsamındaki toplam
yatırımların yüzde 6’sı güneydoğu bölgesine yapıldı; ancak
Gaziantep çıkarıldığında bu oran, yüze 1.5’e iniyor. “Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’da Sosyo-Ekonomik Sorunlar ve Çözüm
122
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Sayfa 17
yarbakır’ın yeni bir sanayi bölgesine ihtiyacı var, ancak
nerede inşa edileceği konusundaki fikir ayrılıkları nedeniyle yeni şirketlerin mevcut bölgede faaliyet göstermesi
gerekiyor.126 Şehirde bulunan tek sanayi bölgesi, 2009’da
3500 kişiyi ve 68 firmayı istihdam ederken, Gaziantep’teki birkaç bölgede 70.800, Şanlıurfa’da 8.500 ve hatta Diyarbakır’ın yarısı büyüklüğündeki Mardin’in hemen
yanındaki sanayi bölgesinde bile 4.000 kişi çalışıyordu.127
dan vali, başbakanın Haziran 2011’deki ziyareti sırasında
vaat ettiği yeni sivil havaalanının 2013 Haziran’ında tamamlanacağını söyledi, ne var ki Eylül 2012 itibariyle
inşaat henüz başlamamıştı.130 Bu arada askeriye, Diyarbakır’ın askeri havaalanının sivil terminalinin uluslararası
hizmete açılmasını reddetti. BDP’nin il teşkilatı, belediye
görevlileri ve bölgedeki işadamları, merkezi hükümetin
Diyarbakır’ı kasten geri bıraktığına inanıyorlar.
Bölgedeki bir yerel ticaret odası başkanı, son 5 yılda devletin, bölgede büyük ve siyasi amaç güden yatırımlardan
çekilmesinden şikayet ediyordu.128 Devletin en büyük yatırımlarından 100 milyon TL’ye (55 milyon dolar) mal
olduğu söylenen yeni cezaevi, alaycı yorumlara konu
oluyor.129 Devlete ait eski tütün fabrikasını, bölgedeki iş
çevrelerinin tekstil ve konfeksiyon kompleksine dönüştürerek 5.000’den fazla kişi için iş imkanı yaratılması önerisine karşın devletin burayı açık hapishaneye dönüştüreceğini öğrenen bölge haklı son derece şaşkındı. Öte yan-
Diyarbakır’daki Kürt hareketi, Ankara’dan siyasi özerklik
talep ettiğinde çok şevkli olabilirken, ekonomi söz konusu olduğunda merkezle daha yakın ilişkiler istiyor.131 Belediyelerin uzun talep listesi, bütçelerin bölgelerin nüfusuyla orantılı olmasını; ulusal bütçeden yerel yönetimlere
ayrılan ödeneğin mevcut yüzde 5’ten yüzde 20’ye yükselmesini ve daha az gelişmiş bölgeler için bunun daha da
yukarı çekilmesini kapsıyor.132 Ülkenin her yerinde olduğu gibi bölgedeki işadamları da bürokratik ademi merkeziyetçilik istiyorlar. Bir Kürt yönetici, mevcut sistemdeki
zorlukları şu şekilde tanımlıyordu:
Önerileri”, Güneydoğu Anadolu Belediyeleri Birliği, a.g.e., s.
64. 2006 ile 2011 arasında hükümetin teşviklerinden faydalanan yatırımların yalnızca yüzde 6.7’si güneydoğuya, yüzde
4.8’i Türkiye’nin doğusuna gitti. “Gelişmişlik Farklılıkları,
Doğu Anadolu’nun Gelişmişlikteki Yeri ve Çözüm Önerileri”,
Türkiye Kalkınma Bankası, a.g.e.
126
Yaklaşık 300 hektar daha eklenecek; ancak yaklaşık 1.500
hektara ihtiyaç duyuluyor. Her biri 5 ile 10 milyon dolar yeni
yatırımı temsil eden yaklaşık 150 küçük ve orta ölçekli işletme,
genişletilmiş yeni bölgede yer almak için başvuru yaptı bile.
Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Şahismail Bedirhanoğlu,
Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği (GÜNSİAD) başkanı, Diyarbakır, 5 Eylül 2012; Kürt işadamı/yönetici, Diyarbakır, 6 Eylül 2012.
127
“GAP Bölgesi Sosyo-ekonomik Göstergeler”, başbakanlık
GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Eylül 2010. Gaziantep, Diyarbakır ile aynı miktarda nüfusa; buna karşılık beş sanayi bölgesine ve 4.2 milyar dolarlık ihracata sahip.
128
“Devlet, [güneydoğunun] ekonomik kalkınmasının Kürt sorununu çözeceğini düşünürdü eskiden. Fakat Ankara artık buna
inanmıyor, bu nedenle [milli] bütçeyi, [bölgeye yapılacak] yatırımlarla külfete düşürmeyi anlamsız buluyor”. Kriz Grubu’na
gönderilen e-posta, Mehmet Aslan, Genel Sekreter, DTSO, 13
Kasım 2012.
129
Diyarbakır’da Eylül 2010’da parti kongresinde yaptığı konuşmada Başbakan Erdoğan, meşum Diyarbakır cezaevini yıkarak yenisini yapacağı sözünü vermişti: “Ah şu Diyarbakır
Cezaevinin bir dili olsa da konuşsa, 12 Eylül sonrasında yaşananları bir anlatsa .... Diyarbakır Cezaevini kapatıyoruz. Yeni
cezaevini süratle yapıyoruz ….İstiyoruz ki orası artık varlığıyla
şehrimize 12 Eylül'ü hatırlatmasın”. “Erdoğan Amed’e verdigi
sözü tuttu!”, Fırat Haber Ajansı, 29 Şubat 2012. Ne var ki geçmişi arkada bırakma mesajı, Diyarbakırlıları çok fazla etkilemedi. “Erdoğan’ın Diyarbakır için ‘büyük yatırımı’, yeni bir
cezaevi. [Gazi]Antep için yeni bir sanayi bölgesi, Diyarbakır
içinse yeni bir cezaevi yapılacağını haber veriyor. Ona göre bu,
Kürtler için beş yıldızlı bir otel”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eş başkanı, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012.
Bir fabrikaya izin almak için, Ankara’ya bir dosyayı
üç kez göndermek ve cevap için aylarca beklemek zorundayım. En iyi mühendisler orada olduğundan değil.
Burada okullar öğretmen atanması için beklerken de
aynı şey. Her şey Ankara tarafından koordine edilmek
zorunda.133
Ekonomik kalkınmayı körelten diğer sorunlar arasında,
hükümet teşviklerine rağmen sanayi bölgesiyle demiryolu
bağlantısı ve Diyarbakır havaalanına tam, normal bir uluslararası erişimin bulunmaması ve zaten yüksek olan ulaşım masraflarını daha da arttıran yüksek enerji maliyetleri
bulunuyor.134 Bir yerel yönetici, hükümetin, birkaç yıl için
130
Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Mehmet Aslan, Genel
Sekreter, DTSO, 13 Kasım 2012. Devlet istatistiklerine dayanarak Diyarbakır havaalanının Türkiye’de 2010’da apron başına
en fazla uçağa ve ikinci en fazla yolcuya sahip olduğunu söylüyordu.
131
Bir Kürt işadamı, ironiyi şu şekilde açıklıyordu: “Eğer biz
‘bağımsızlık istiyoruz’ dersek hükümet de bize şöyle diyebilir
‘tamam, o halde ben niye yatırım yapayım?’” Kriz Grubu’na
verilen mülakat, Diyarbakır, 6 Eylül 2012.
132
Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Diyarbakır, 4 Eylül 2012.
133
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı/yönetici, Diyarbakır, Eylül 2012.
134
Bir vali yardımcısı, sanayi bölgesine bağlanan 2.2 kilometrelik bir tren yolu hattı yapabilmek için arazilerin kamulaştırılması çalışmalarının devam ettiğini ifade ediyordu. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Cemal Hüsnü Kansız, 1 Ekim
2012. 49 mermer ocağı ve 23 fabrikasıyla ilin ihracat gelirinin
yarısını elinde bulunduran, maddi değeri yüksek mermer işletmeleri için ulaşım maliyetleri, oldukça büyük bir sorun. Mermerin üçte biri Çin’e gidiyor. “İhracat yapabilmek için limanlara yani Akdeniz’de Mersin limanına ulaşmak zorundayım.
Mermerimi Diyarbakır’dan Mersin limanına ulaştırmanın mali-
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
yatırımcılardan vergi almamasını, teşvikleri, daha önceki
yatırımları da kapsayacak şekilde genişletmesini ve enerji
maliyetlerine destek olmasını öneriyordu.135
B. ÇATIŞMANIN ODAĞINDA
Ne var ki PKK’yla yaşanan çatışma Diyarbakır’ın en büyük ekonomik handikapı. Türkiye’nin diğer bölgelerinden
rutin işadamı heyetleri bile şehri ziyaret etmeye korkuyorlar.136 Bir yerel yönetici, durumu şöyle anlatıyordu:
Özel sermaye riski sevmez. İki sene önce bir Kanadalı
firmayla madencilik anlaşmamız vardı. Şiddet artınca,
anlaşmayı askıya aldılar. Sonradan öğrendik ki yatırımı Kayseri’ye taşımışlar. Sadece bölge insanı büyük
yatırım yapıyor buraya.137
PKK, kasten altyapıyı ve yatırımları hedef alıyor.138 Militanlar, Diyarbakır’a gelen trenleri havaya uçurdular,
2010’dan bu yana bölgedeki en büyük maden ve mermer
şirketine ait makineleri dört kez yaktılar ve 3 milyon avro
zarara yol açtılar. Hedef alınan şirket, siyasetin dışında
kalmaya çalıştığını söylüyor; ancak ilk saldırı, şirketin
başkanının, PKK/KCK’nın, 12 Eylül 2010’daki anayasa
değişikliği referandumunun boykot edilmesi çağrısına
karşı duruşuyla ilişkilendirilebilir. Şirket, Diyarbakır’daki
bazı faaliyetlerine istemeden son verdi.139
Sayfa 18
ödemeyi reddeden şirketleri ve kişileri hedef aldığını söylüyorlar. Çalışanlar tehdit ediliyorlar ve geçtiğimiz 17 ay
içinde PKK’nın güneydoğudaki sivillere yönelik en az 65
adam kaçırma eyleminde birçok kamu çalışanı vardı. Diyarbakır’ın doğusundaki ana yollarda kamyonlar durduruldu ve yakıldı.
PKK/KCK, ayrıca dükkanların kapanmasını ve okulların
boykot edilmesini de emrediyor ve eğitimi kesintiye uğratmak için zaman zaman okul yakıyor ve öğretmen kaçırıyor.141 Halkın bir kısmı, PKK’nın düzenlediği protestoları gönüllü olarak desteklerken, bazıları bunu cezalandırılma korkusuyla yapıyor, ancak daha iyi durumda olan
Ofis bölgesi gibi birkaç semt dışında şehrin büyük çoğunluğu eylemlerin arkasında.142 Ne var ki bazı bölge sakinlerine göre böylesi eylemler, bölgedeki ticareti gitgide
daha fazla engelliyor ve PKK’ya desteği azaltıyor. Cezaevinde açlık grevine başlayan PKK yanlısı mahkumlara
destek vermek amacıyla Kürt hareketinin Ekim 2012’de
yaptığı bir günlük greve geniş ölçüde icabet edildi, dükkanlar ve okullar kapandı, otobüsler çalışmadı ve şehirde
yeni gerilimlerin tehlikeli düzeyde ortaya çıktığının işaretlerini verdi. PKK’nın, devletin bölge ekonomisi üzerindeki etkisini zayıflatmak istediği açık olsa da Kürtler,
bunun yerine PKK’nın ne önerdiğinden emin değiller.143
Bir restoran sahibi şöyle şikayet ediyordu:
Ne zaman bir gerilla için cenaze töreni olsa, KCK
dükkanların kapatılmasını emreden bir açıklama dağıtır. Dükkanlar bundan bıktı. Ancak, [PKK/KCK’ya]
karşı koymak zor. Dükkanınıza saldırabilirler. Bizim
restoranımız, on kişi istihdam ediyor ve onların sosyal
sigortalarını ödüyor. Günlük gelirimiz 1500 ila 2000
TL arasında. Onlar bize bu parayı verecekler mi?144
Terör sigortasının ve hükümet desteğinin yetersiz olduğu
bölgede, Haziran 2011’den beri şiddetin artması çok ciddi
bir endişe kaynağı.140 Bazı işletmeler, PKK’nın haraç
yeti, onu Mersin’den Çin’e göndermenin bedeliyle hemen hemen aynı!” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt mermer işletmesi yöneticisi, Diyarbakır, Eylül 2012.
135
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı/yönetici, Diyarbakır, Eylül 2012.
136
“[Karadeniz’deki] Çorum sanayi ve ticaret odasının başkanı,
Diyarbakır’ı heyetiyle birlikte ziyaret etmeden önce ailesiyle
helalleşmiş. İnsanlar, bir savaş alanına geldiklerini sanıyorlar”.
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mehmet Aslan, Genel Sekreter,
DTSO, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012.
137
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı/yönetici, Diyarbakır, Eylül 2012.
138
“PKK, ekonomiyi kontrol etmek istiyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı/yönetici, Diyarbakır, 6 Eylül 2012.
139
Şirket ayrıca rakiplerinin onları bilerek ve yanlış bir şekilde
PKK’ya ihbar ettiklerini düşünüyor. “Biz bu bölgedeniz. Diyarbakır’da yatırım yapmayı tercih ettik ve burada yeni bir sanayi yarattık. Oysa şimdi yatırımımızın büyük bölümünü başka
yere taşımak zorundayız”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt
işadamı/yönetici, Diyarbakır, Eylül 2012.
140
“Başbakan Erdoğan şöyle demişti: ‘eğer [PKK] bir makineyi
yakarsa, biz iki tane daha göndereceğiz!’ Bize 2010’da bazı nezaket ziyaretleri yapılmıştı, fakat [son üç] saldırının ardından
bizi kimse aramadı bile”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt
işadamı/yönetici, Diyarbakır, Eylül 2012.
141
Lice’de 29 Eylül 2011’de üç öğretmen, Şenyayla bölgesinde
ise 22 Eylül 2012’de iki öğretmen kaçırıldı. Her ikisinde de
birkaç gün sonra serbest bırakıldılar. 9 Ekim 2012’de PKK ile
bağlantılı olduğu öne sürülen gruplar, Diyarbakır ve Şırnak’ta
okullara molotof kokteylleri ile saldırdılar ve en az beş kişinin
yaralanmasına neden oldular.
142
Fırınlar ve eczaneler hariç tutuluyor.
143
“PKK ve BDP, demokratik özerklik altında ekonomiyi nasıl
yapılandırmayı planladıklarını açıkça ortaya koymalılar. Yalnızca toplanan vergilere mi dayanacak? Yoksa merkezi hükümetle birlikte mi hareket edecekler?” Kriz Grubu’na verilen
mülakat, Kürt işadamı/yönetici, Diyarbakır, Eylül 2012.
144
Kriz Grubu’na verilen mülakat, yerel esnaf, Diyarbakır, Eylül 2012. “Esnaf, eskiden [protestolarda] dükkanlarını kendi
iradeleriyle kapatırlardı; şimdiyse istemiyorlar. PKK’dan korktukları için yapıyorlar şimdi. Bazılarıysa hiç kapatmıyor. Ekonomik bir darboğaz içindeler. Her protestoda dükkanlarını kapatırlarsa ailelerine kim bakacak? PKK’nın bunu anlamasını
istiyorlar. Örneğin Nevruz’da dükkanlar kapatıldı ama ardından
hemen açıldı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mazlum-Der
insan hakları derneği avukatı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. Diyarbakır’da görev yapmış bir polis komiseri, PKK insanlardan
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
C. EKONOMİK REFAHA DOĞRU
KÜÇÜK ADIMLAR
Diyarbakır’ın Anadolu platosunun güneyindeki bereketli
ovanın tam kalbindeki ve antik zamanlardan beri Dicle
Nehri’nin kavşağındaki konumu, nakliyat firmalarının ve
beyaz eşya üreticilerinin hâlâ şehri Türkiye’nin güneydoğusundaki merkezi olarak seçmelerini sağlıyor. Bölgedeki
en fazla hastane ve yatak Diyarbakır’da bulunuyor.145
Muhtemelen bu, bölge insanlarının 1990’lardaki olağanüstü hal sırasında doğru düzgün bir sağlık hizmetinden
yararlanamamaları ve şimdi bu durumun fazlasıyla telafi
edilmesinden kaynaklanıyor.146 Diyarbakır’da il nüfusunun yaklaşık üçte birine denk düşen 50.000’den fazla insan, ilaç ve tedavi masraflarının karşılanmasına katkıda
bulunan ve devletin yoksullara dağıttığı yeşil karta sahip
bulunuyor.147
Bu arada şehrin banliyölerinde görülen inşaat patlaması,
bir apartman dairesi için 250.000 liraya (140.000 dolar)
ve bir villa için 500.000 liraya (280.000 dolar) kadar
ödemeye hazır olanlara hitap ediyor.148 Şehrin dışına doğru giden anayollar üzerinde yarısı bitmiş ve ancak son
birkaç ay içerisinde faaliyetleri yavaşlamış site inşaatları
sıralanıyor. Uluslararası markaların ve Türk markalarının
rekabet ettikleri mevcut üç alışveriş merkezine ikisi daha
eklendi. Müzikten ev tekstiline ve giysiye, mağaza sahipleri satışların iyi olduğunu söylüyorlardı.149
Daha görünür olan geleneksel ve muhafazakar çehresinin
yanı sıra Diyarbakır’ın yavaş yavaş modernleşen yüzü,
her hafta yapılan tango gecelerinin ilanlarına rastlanan
Ofis semtindeki canlı barları ve farklı seksüel yönelimlere
sahip, küçük ancak gitgide daha cesur olan topluluklarıyla
dükkanlarını üç gün boyunca kapatmalarını isterse bir gün sonra açtıklarını söylüyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Eylül 2012.
145
2007 itibariyle on sekiz hastaneye ve 3.262 yatağa sahipti.
2011’de Diyarbakır, dört özel hastane, dokuz sağlık merkezi ve
ayrıca 59 klinik ve diğer hizmetlerle güneydoğudaki diğer tüm
illerdekinin toplamından daha fazla sağlık hizmetine sahipti.
Yalnızca özel hastanelerde 2.000 kişi çalışıyor. “Diyarbakır’ın
Mevcut Durumu ve İlin Talepleri Raporu”, DTSO, Şubat 2011.
146
1996’da bir askerin sözlerini aktaran Türk yazar Hasan Cemal, güneydoğuda yaklaşık 500 sağlık merkezinin kapandığını
ve yüzbinlerce kişinin sağlık hizmetlerine ulaşamadığını yazıyordu, Kürtler (İstanbul, 2003), s. 300.
147
“Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Sosyo-Ekonomik Sorunlar ve Çözüm Önerileri”nden alınan sağlık bakanlığı verileri,
Güneydoğu Anadolu Belediyeleri Birliği, a.g.e., s. 27.
148
Metin Can, “Ekonomi kimliğin önünde”, Sabah, 11 Mayıs
2011; Şahap Cengiz, “Diyarbakır gayrimenkul piyasasının gelişimi”, www.anreva.com.tr, 2012.
149
Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Diyarbakır, Eylül 2012.
Sayfa 19
göze çarpıyor.150 Türkiye’nin her yerinde Kürtçe konuşulan doğu bölgelerindekine benzeyen büyük kahvaltıların
sunulduğu kafe modası sürerken Diyarbakır’da da hızla
artan kahvaltı yerleri kültürü, daha zengin bir yaşam tarzına olan özlemi gösteriyor. Şehrin göbeğindeki restorasyon çalışmaları, bir zamanlar terk edilmiş olan Hasan Paşa
Hanı’nın gri bazalt taşından kemerlerini, sevimli bir buluşma mekanına çevirdi. Kemerli bodrumunda Türkiye’nin
en büyük, en iyi korunmuş ve muhtemelen 500 yıllık bir
yapının içine inşa edilmiş tek kitapçısı olan bir kitap dükkanı bulunuyor. Burada çok geniş kapsamlı ve çok dilli
kitapların varlığı, Diyarbakır’ın iddialarını bir kez daha
doğruluyor.
Bazıları, devletin 1977 yılında başlayan sulama projesi
Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) güçlü ve geleceğe dair olumlu etkileri olacağı umudunu korumaya devam
ediyor. GAP’ın Dicle ve Fırat nehirleri üzerindeki barajlarının ileride sulayacağı 1.8 milyon hektarlık bölge arazisinin 681.000 hektarı Diyarbakır’da bulunuyor. Ne var
ki barajların büyük bölümü ve elektrik projelerinin yüzde
90’ı tamamlanırken, öngörülen sulama kanallarının beşte
birinden azı gerçekleşti ve Diyarbakır bölgesinde sulama
hedefinin yalnızca yüzde 4’üne ulaşıldı.151
Bölgede çalışma gücünün yüzde 63’ü—ulusal ortalamanın iki katına denk düşecek şekilde—tarım sektöründe
istihdam edildiğinden, Diyarbakır’ın verimli, tepelik arazilerini GAP’ın sulama kanallarına bağlamak, istihdamı
destekleyecektir.152 Hükümet, bu kanalları 2013 yılı içinde tamamlamayı planlıyor, ancak bölgedeki iş adamlarının en iyi tahminleri, 2015-2017 civarında değişiyor.153
Suyun barajlardan tarlalara taşınması ve mülklerin kamulaştırılmasıyla ilgili sorunlar var. Diyarbakır için en önemli
GAP projesi, orijinal taslakta olmayan ve inşaatına Mayıs
2012’nin ilk günlerinde başlanan Silvan Barajı. Hem devletin yatırım faaliyetlerine zarar vermek hem de sular altında kalacak yerlerin bir kısmı, saklanmak için kullandı-
150
Örneğin bölgedeki lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüel
topluluğu (LGBT), 2011 ve 2012’de Nevruz kutlamalarına katıldı. Fakat katılımcılar, şehirdeki muhafazakarlar tarafından
rahatsız edilmemek için Türkiye’nin batısından gelmiş gibi
yapmak zorunda kaldıklarını ifade ediyorlardı. “Flamamızı anlamadılar, bizi Avrupa’dan geldik sandılar”, Hürriyet, 3 Nisan
2011.
151
“GAP İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Genel Faaliyet Raporu”,
www.gap.gov.tr; “Diyarbakır’ın Mevcut Durumu ve İlin Talepleri Raporu”, DTSO, Şubat 2011.
152
“Diyarbakır’ın Mevcut Durumu ve İlin Talepleri Raporu”,
DTSO, a.g.e. Bölgedeki bir işadamı, sulanan her bir hektarın
bir istihdam sağladığını belirten çalışmalardan söz ediyordu.
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mehmet Aslan, Genel Sekreter,
DTSO, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012.
153
Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, bölgedeki işadamları, Diyarbakır, Eylül 2012.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Sayfa 20
ğı bölgeler olduğu için PKK, bu çalışmayı sabote etmeye
çalıştı.154
V. KUTUPLAŞAN SİYASET
Hükümet, Diyarbakır’ın içindeki ve civarındaki çok sayıda
tarihi anıta dönük turizmi, alacağı önlemlerle teşvik ederek
ve tanıtarak şehrin bölgede bir merkez olma konumundan
daha iyi yararlanmasına yardımcı olmalı. Turizm faaliyetleri şu an kısıtlı olsa da Iraklı Kürt ziyaretçiler oldukça
arttı ve tarihi yerlere ve hatta daha doğudaki şehirlere yapılan yurtiçi turlar, gerilim azalırsa ortaya çıkacak önemli
potansiyele işaret eder şekilde yaygınlaştı.
Rekabet halindeki örgütler ve değişimin nasıl başarılacağına ilişkin görüşler arasındaki katı çizgilere rağmen Diyarbakır’ın Kürtçe konuşan çoğunluğu, sıkıntılarının ve
taleplerinin ortak olduğunu hissediyor. Güvenlik güçleriyle
PKK arasındaki çatışmalar kötüleştikçe iktidardaki AKP
ile Kürt hareketi arasındaki kutuplaşma da keskinleşiyor.
1990’larda şiddetin en çok görüldüğü yıllarla karşılaştırıldığında geniş bir ortak zemin ve toplum liderlerinin pozisyonlarında çok daha fazla nüans, varlığını sürdürüyor.155
Kürt hareketinin yasal kanadı, aktivistlerinin son derece
önemli konumda olduğu BDP tarafından temsil ediliyor;
ancak AKP, güneydoğuda çoğunluğunun Kürtçe konuştuğu on iki ilde oyların yaklaşık üçte birini almaya devam
ediyor. Türkiye’nin başlıca muhalefet partileri olan CHP’nin
ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP), şehirde ve bölgede ancak marjinal bir varlığı mevcut.156 Fetullah Gülen’in
Hizmet hareketi ve Mayıs 2012’de mahkemece kapatılana
dek Mustazaf-Der (Mustazaflar ile Dayanışma Derneği)
tarafından temsil edilen Türkiye’nin Hizbullah’ı, toplumu
etkilemek için rekabet halinde olsalar da doğrudan parti
siyasetine dahil değiller.
A. AKP’NİN AZALAN CAZİBESİ
AKP’nin Diyarbakır’da oyu, 2007’de yüzde 42’den 2011
Haziran’ında yüzde 32’ye düştü ve bu oy, AKP’ye parlamentoda beş sandalye kazandırdı.157 Bir Kürt yorumcu,
PKK’nın şiddet yanlısı yaklaşımıyla Hizbullah’ın radikal
İslamcılığı arasında sıkışan Kürt seçmenin nasıl başlangıçta AKP’yi desteklediğini, ama artık desteği çekmekte
olduğunu şöyle açıklıyordu:
AKP’nin, Kürt toplumuyla 2002’de başlayan yeni
ilişkisi çok değerli, ancak şu bir gerçek ki geçtiğimiz
yıl içinde bu sekteye uğradı. BDP’ye “kalleş” demek,
[milyonlarca Kürdü kapı dışarı edecek bir tehdittir]
155
154
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Şahismail Bedirhanoğlu,
Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği (GÜNSİAD) başkanı, Diyarbakır, 5 Eylül 2012. Hükümet, PKK’nın iki kilogram patlayıcı ile 4 Mayıs 2012’de Silvan barajının açılış törenini sabote etme girişimini engelledi. “4 Bakana yönelik bombalı
saldırı önlendi”, Anadolu Ajansı, 6 Mayıs 2012.
“PKK’ye katılmış akrabalarım olsa da BDP’yi desteklemek
istemiyorum. AKP’yi de desteklemek istemiyorum. İkisi de gücünü silahlardan alıyor. Her türlü şiddeti kınayacak yeni bir
parti istiyorum, ama böyle bir parti henüz yok”. Kriz Grubu’na
verilen mülakat, sivil toplum aktivisti, Diyarbakır, Mayıs 2012.
156
Haziran 2011 genel seçimlerinde yüzde 2 oy, Diyarbakır’daki oyların ise yüzde 0.8’ini kazandı. 2010’a dek CHP lideri olan Deniz Baykal, Kürtlerin haklarına katiyetle karşı çıkıyordu; ancak bu tutum, partinin yeni lideri, Kürtçe konuşulan
bir il olan Tuncelili Kemal Kılıçdaroğlu tarafından değiştirildi.
Kılıçdaroğlu, Diyarbakır barosu eski başkanı ve kürt haklarının
yılmaz bir savunucusu olan Sezgin Tanrıkulu’nu partinin genel
başkan yardımcılığına getirerek bölgedeki konumunu yeniden
inşa etmeye çalıştı.
157
Bir BDP’li milletvekilinin vekilliğinin düşmesi nedeniyle
halihazırda altı sandalyeye sahip. Bakınız aşağıdaki bölüm.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
…. Diyarbakır ve Hakkari semalarındaki savaş uçakları, Kürtlere kuşatılmış devletlerini ve ölüm korkularını hatırlatıyor yalnızca: “siz bizim tutsağımızsınız ve
istediğimiz zaman sizi yok edebiliriz”.158
AKP il başkanı, demokratikleşmenin bölgenin sorunlarının çözümüne yardımcı olabileceğini ve AKP’nin “asimilasyon ve inkârdan” Kürt kültürünün ve kimliğinin tanınmasına geçtiğini söylüyor. AKP, Devlet Güvenlik
Mahkemeleri’ni ve Öcalan’ın mahkumiyetinden sonra
ölüm cezasını kaldırdı ve Kürt dili ve Kürtçe yayınlar
üzerindeki kısıtlamaları yok etti. Diyarbakır halkı, polis
karakollarındaki pasaport işlemlerinin modernleştirilmesi
ve bölgede daha iyi karayolları gibi hizmetlerden dolayı
hâlâ hükümeti takdir ediyor; ancak birçokları, Başbakan
Erdoğan’ın kilit önemdeki insiyatifleri devam ettiremediğine inanıyor.159 Bu durum, en açık şekilde onun Haziran
2012’deki ziyareti sırasında birçok dükkan sahibi, Kürt
hareketinin protesto amacıyla dükkanların kapatılması
emrine uyduğunda gözlemlendi. Fakat Diyarbakır’daki
bölünmeleri ve AKP’nin sürmekte olan gücünü yansıtır
şekilde birçok bölgede çok dilli Türkçe, Kurmanci ve Zazaki dillerinde “hoş geldiniz” tabelaları vardı.160
Özellikle de PKK-asker çatışmalarında artan ölü sayısı ve
terör ya da PKK’yla bağlantılı olmakla suçlanan binlerce
BDP’linin tutuklanmasına verdiği destek yüzünden AKP’nin
imajı zedelendi.161 Hükümet, hakları ve medyaya erişim
olanaklarını genişlettiğini iddia ederken Kürt politikacılar
Sayfa 21
ve aktivistler daha fazla tehdit altında hissettiklerini dile
getiriyorlar. Bölgedeki bir insan hakları örgütü temsilcisi
şunları dile getiriyordu: “Diyarbakır’da geçtiğimiz yıl
içinde iyi yönde bir değişim olmadı. Herkes – şiddete hiç
karışmamış kişiler bile – gözaltına alınmaktan korkuyor”.162
2011’deki genel seçimlerde AKP, Diyarbakır’dan BDP’ye
yakın çevrelerin, hükümetin çizgisinde politika yapan
“yeni model Kürtler” olmakla suçladığı, yeni ve pek tanınmayan adaylar gösterdi.163 BDP’yi destekleyenler, özellikle siyasal açıdan deneyimsiz AKP adayı Oya Eronat’ın
Diyarbakır bağımsız adayı Hatip Dicle’nin kazandığı parlamento sandalyesini ele geçirmesine çok kızdılar. Oyların yüzde 11.6’sını alarak şehirde ilk sırada yer alan Dicle’nin milletvekilliği, aleyhinde verilen ani bir mahkeme
kararıyla düşmüştü.164
PKK ise AKP’yi hedef aldı. Partinin il teşkilatından bir
yetkili olan Veysel Çelik, 13 Mayıs 2012’de kaçırıldı ve
Diyarbakır Barosu’yla insan hakları örgütlerinin aralarında bulunduğu birçok sivil toplum örgütünün arabuluculuğuyla 29 Haziran’da serbest bırakıldı.165 Kürtler ve bölgedeki diğer halklar için yeni yıl kutlaması anlamına gelen
21 Mart’taki Nevruz’da (Nowruz) AKP’nin mütevazı ve
neredeyse harap Diyarbakır ofisine yapılan saldırı sonucunda bir polis memuru yaralandı, camlar kırıldı; ancak
bu, görüldüğü kadarıyla partinin bölgedeki faaliyetlerini
engellemedi.
B. KÜRT HAREKETİNİ TEMSİL EDEN BDP
158
Orhan Miroğlu, “AK Parti ve Kürtler”, Taraf, 4 Haziran
2012.
159
Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Diyarbakır, Eylül 2012.
“AK Parti, hareketlerinin arkasında duramıyor, çünkü kamuoyundan korkuyor .… Başbakan Erdoğan, Kürt sorununu çözmek istiyordu. Ancak bazı çevreler süreci engellediler”. Kriz
Grubu’na verilen mülakat, Yunus Memiş, Memursen Diyarbakır il başkanı, 5 Eylül 2012.
160
“Erdoğan protestoyla karşılandı”, Yüksekova Haber, 2 Haziran 2012. Konuşmasında Aralık 2011’de Uludere’de 34 Kürt
sivilin öldürülmesini açıklamak veya bunun için özür dilemek
veya Kürt meselesini çözmeye yönelik planları anlatmak bir
yana bu olaydan söz etmedi bile. Bunun yerine şehir için planladığı yatırımlardan bahsetti. “Erdoğan’s Diyarbakır address
falls short of expectations” [Erdoğan’ın Diyarbakır konuşması,
beklentileri karşılamadı], Today’s Zaman, 3 Haziran 2012.
“Diyarbakır Erdoğan’ı üç dilde karşılıyor”, Vatan, 2 Haziran
2012.
161
“’Kürt açılımı’ ve [darbeyi soruşturan] Ergenekon operasyonlarıyla birlikte Kürtler, Erdoğan’ın ve AKP’nin Kürt sorununu çözeceklerinden ümitliydiler. Şimdiyse KCK tutuklamalarının ve artan askeri operasyonların ardından Kürtlerin çoğu
ona oy verdikleri için pişman”. Kriz Grubu’na verilen mülakat,
Vecdi Erbay, gazeteci, İMC TV, Diyarbakır, Mayıs 2012. “’Size haklarınızı vereceğim’ deyip PKK’li [militanları] öldürmeye
devam edemezsiniz. Onların anne babaları da sizin vatandaşınız!” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun, Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012.
Kürt hareketi, 2011 parlamento seçimlerine bağımsız adaylarla katıldı, parlamentoya girmek için yüksek yüzde 10 barajını aşabilmesinin tek yolu buydu. Diyarbakır’da oyların
162
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mazlum-Der insan hakları
derneği avukatı, Diyarbakır, Mayıs 2012.
163
“Bu Kürt miletvekillerinden bir yarar gelmesini beklemiyoruz”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP
Diyarbakır il eş başkanı, 16 Mayıs 2012. Bölgedeki bir gazeteci, buna katılmıyordu: “AKP’nin Diyarbakır’dan aday gösterdiği milletvekilleri genellikle aşiret liderleri ya da zengin işadamları oluyor. Onlar seçiliyor, çünkü burada iyi oy alabiliyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vecdi Erbay, gazeteci,
İMC TV, Diyarbakır, 17 Mayıs 2012.
164
12 Haziran 2011 seçimlerinden üç gün önce Yargıtay, alt
mahkemenin 2007’deki konuşmanın “terör propagandası” olduğuna kanaat getiren kararını onadı. AKP’nin 2011’deki adaylar listesine alınmadan önce siyasette adı duyulmamış olan
Eronat’ın on yedi yaşındaki oğlu, diğer birkaç öğrenciyle birlikte PKK’nın 2008’de özel bir dershanenin önünde yaptığı
bombalı bir saldırıda ölmüştü.
165
Kaçırıldıktan sonra partiden hiç kimsenin ailesini veya akrabalarını aramadığını söyleyerek 30 Haziran’da partiden istifa
etti. “Partimden istifa ediyorum”, Vatan, 30 Haziran 2012.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Sayfa 22
yüzde 62’sini kazanmak, başlıca Kürt partisi olan BDP’ye
bu bölgeden başlangıçta 6 milletvekilliği kazandırdı.166
PKK onu aradı ve geri dönmesini söyledi. O da öyle
yaptı.170
BDP, Diyarbakır’ı üssü ve burada yaşayanları da “doğal
üyeleri” olarak görüyor. Bölge sakinleri, kimi zaman
BDP’yi şiddeti sona erdirecek bir çözüm için yeterince
çalışmamakla suçluyorlar, fakat açık eleştiri çok nadir geliyor. Kürtlüğün savunulması BDP’nin başlıca davası olsa
da parti bütün azınlıkların çıkarlarını temsil etmeye çalışıyor ve Kürt mücadelesinde önemli rol oynayan ve
PKK’nın yüzde 20’sini oluşturan kadınların hakları konusunda alışılmadık ölçüde ilerici bir tutuma sahip.167 Partide kadınların üst yönetim için kendi adaylarını seçtikleri
kadın konseyleri var ve partinin Diyarbakır, Mersin, Ankara, İstanbul ve Van teşkilatlarında kadın eş başkanlar
bulunuyor.
Belediye başkanı Baydemir’in bir KCK mahkemesince
2008’de Öcalan’ın serbest bırakılması talebiyle düzenlenen gösterilere katılmamakla açıkça suçlandığı ses kayıtlarını, onu toplantının yapıldığını iddia ettiği binadan
ayrılırken gösteren bir fotoğrafla birlikte ulusal medya
yayınlarından izleyen pek çok Türk, bu görüşe katılacaktır.171 Baydemir suçlamaları reddetti ve bir belediye yetkilisi, fotoğrafın belediye başkanının korumasıyla birlikte
çok önce yaptığı bir hastane ziyaretinden sonra çekildiğini söyledi.172
BDP’ye yönelik eleştiriler susturulmuş durumda; bu, kısmen muhalefete tahammülsüzlüğüyle ünlenmiş PKK’yla
tabanlarının örtüşmesinden ileri geliyor.168 Her ikisi de
Öcalan’ı övüyor ve partinin yerel yetkilileri, örgütlerin
farklı olduklarında ısrar etseler de PKK’yla aralarında
çok sayıda bağ olduğunu reddetmiyorlar.169 Eski bir polis
komiseri, Diyarbakır’da sadece PKK’nın sözünün geçtiğinden emin:
BDP kendisini, [PKK’nın kuzey Irak’taki ana üssü olan
Kandil dağının etkisinden] bağımsız tutamaz. BDP’nin
seçim adaylarını bile PKK belirliyor. 2002’deki Diyarbakır ziyareti sırasında [belediye başkanı] Osman
Baydemir, başbakanı karşılamak üzere yola çıkmışken
166
En yüksek oranda oyu (yüzde 11.6) alan Hatip Dicle’nin
milletvekilliğinin düşmesinin ardından Diyarbakır’dan milletvekillerinin sayısı altıdan beşe indi; Nursel Aydoğan ve Leyla
Zana, yüzde 10’ar oy almışlardı. Üçü, mecliste Barış ve Demokrasi Partisi’ne katıldı; Şerafettin Elçi, başka küçük bir Kürt
partisi olan KADEP’te kaldı; Leyla Zana bağımsız olarak kaldı.
167
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eş başkanı, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012.
168
Bakınız Kriz Grubu Raporu, Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK, a.g.e. İslamcı Refah Partisi’nden eski bir belediye çalışanı şunları söylüyordu: “Diyarbakır, bir hayli kutuplaşmış bir şehir. Herkes, bir resmi bir de gayriresmi görüşe sahip.
Ama size sadece resmi [BDP] çizgisini söyleyeceklerdir; bunu
açıkça eleştiremezler”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt
avukat ve eski belediye çalışanı, Diyarbakır, Mayıs 2012.
169
“[PKK ile] aynı örgüt değiliz, ama aynı temeli ve seçmeni
paylaşıyoruz. BDP’li milletvekilleri, gerillaların cenazelerine
katılıyorlar. Bunların [gerillaların] bazıları, BDP üyelerinin
akrabası olabilir”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye çalışanı, Mayıs 2012. Bir insan hakları savunucusu, “BDP,
PKK’nin içinden çıktı, tersi değil, bu nedenle şiddete son vermek
için pek bir şey yapamazlar” diyordu. Kriz Grubu’na verilen
mülakat, Mazlum-Der insan hakları derneği avukatı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012.
Kürtlerin, açık bir halk meşruiyetine sahip en büyük yasal
partisi olarak BDP, bağımsızlığına ve şiddeti dışlayan,
demokratik siyasete olan bağlılığı konularına dair soru
işaretlerini yok etmeli. Kürt hareketi, Türkiye’de paralel
bir devlet anlamına gelebilecek her türlü yasal olmayan
siyasi oluşuma son vermeli, sivillere yönelik saldırıların
durdurulmasına, ateşkes için çalışmaya ve zamanla militanların tasfiye edilmesine olan taahhüdünü sürdürmeli.173
Bölgede onun için oy verenler, illa ki PKK’nın şiddete
dayalı taktiklerini desteklemiyorlar. Sıkıntılarına sürdürülebilir bir çözüm getirme sürecinde güvenilir müzakere
ortakları olarak kabul görecek meşru temsilcilerinin olmasını hak ediyorlar.
C. GÜLEN HAREKETİ ALTERNATİF
BİR YOL DENİYOR
Kısmen sağlık sorunları ve kısmense geçmişte yöneltilmiş
İslamcı bir gündemi olma suçlamaları yüzünden ABD’de
sürgünde yaşayan Türk dini lideri Fetullah Gülen’in ılımlı
Hizmet hareketi, Diyarbakır sahnesinde nispeten yeni.
Öncelikle eğitim yoluyla diyalog ve uzlaşmayı teşvik etmeye çalışan hareket, Diyarbakır’a ülkenin diğer köşelerinden Türk öğretmen ve yöneticiler getiriyor ve Kürt öğrencilerine Türkiye’nin batısında öğrenim görme fırsatı
sağlıyor. Kürtlere ve onların kültürüne değer veren ve
Kürtçe dersleri destekleyen bu öğretmenlerin çoğunlukla
uluslararası deneyimleri bulunuyor.174
170
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır’da görev yapmış
eski polis komiseri, İstanbul, Eylül 2012.
171
Baydemir’in KCK savcıları arasında alt düzey bir elediye
çalışanı da olduğu iddia ediliyordu. Kayıtlara şuradan ulaşılabilir: http://on.fb.me/VtZ9UW.
172
Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, 5 Kasım 2012.
173
Bakınız Kriz Grubu Raporu, Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK, a.g.e.
174
“Hoca [Fethullah Gülen], seçmeli Kürtçe derslerini daha önceden destekliyordu, fakat [kamuoyuna açmak için] doğru zaman değildi. Artık şimdi açıkça söyleyebilir …. Kürt halkının
elini öpmeliyiz. Bu kadar acı çekmelerine rağmen içlerinden
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Hizmet hareketi, Diyarbakır’da az gelirli ailelerin çocukları için 27 adet ücretsiz okuma odası işletiyor.175 Dersler
Türkçe yapılıyor, ancak öğrenciler Kürtçe konuşan ailelerden geliyorlar ve öğretmenler onların ebeveynleriyle
genellikle Kürtçe konuşuyorlar. Hizmet’le bağlantılı yatırımcılar, beş özel ilkokul ile 14 dershane açtılar.176 Hayır
projeleri, hareketin Türkiye’de ve yurt dışında yardım dağıtan Kimse Yok Mu? isimli insani yardım örgütünün bir
unsuru.
Hizmet, doğrudan siyasete dahil olmamasına karşın, yargı
ve polis üzerinde olduğu iddia edilen etkisi ve AKP’yle
bağlantıları yüzünden bazı Kürt aktivistleri, onun hükümetin KCK karşıtı operasyonlarının ve Kürt muhalefetinin bastırılması çabalarının arkasında olduğunu düşünüyorlar.177 PKK yanlısı medya, bu kuşkuları yansıtıyor:
“[Gülen hareketinin] toplumu yeniden tasarlama projesi
var. Ordudan, [ödünsüzce seküler] Kemalistlerden kurtuldular, şimdi geriye kalan tek muhalif grup Kürtler.
Kürt meselesinin çözümünü geciktirmek istiyorlar”.178
Hizmet hareketi temsilcileri, Eylül 2009’dan bu yana bir
dershaneye yapılan beş adet saldırıda olduğu gibi, PKK’nın
Diyarbakır’daki kurumlarını taciz ettiğini söylüyorlar.
BDP, PKK’nın Gülen’in kurumlarına saldırdığını yalanlasa da hareketin öğretmenleri, PKK’nın “yoksullar ve
eğitimi olmayanlar arasındaki tabanını ondan uzaklaştırdıkları için” hedef alındıklarına inanıyorlar”.179
sadece küçük bir kısmı dağlara çıkarak [PKK’ya katıldı]”. Kriz
Grubu’na verilen mülakat, Hizmet hareketiyle bağlantılı bir
Türkçe öğretmeni, Diyarbakır, Mayıs 2012.
175
Yaklaşık 4.500 öğrenci bu odalardan yararlanıyor ve grup,
kabul edebileceğinin iki ile üç katı fazla başvuru alıyor. Kriz
Grubu’na verilen mülakat, Hizmet hareketiyle bağlantılı bir
Türk öğretmen, Diyarbakır, Mayıs 2012.
176
Bir yıllık dershane eğitimi, yaklaşık 2.000-2.500 Türk lirasına ($1.100 ile $1.400 arası) mal oluyor ve öğrencilerin yüzde
95’ini Kürtler oluşturuyor. Öğretmenlerinin yaklaşık yüzde 25’i
Diyarbakırlı. Kriz Grubu’na verilen mülakat, dershane müdürü,
Diyarbakır, Mayıs 2012. Özel ilköğretim okullarının ücretleri
yaklaşık 8.500 TL ($5.000). Bir okul müdürü, öğrencilerin çoğunluğunun Kürt olduğunu ve hiçbir gerilim yaşanmadığını belirtiyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Mayıs
2012.
177
Gülen hareketini eleştirenler, üyelerini yıllar süren çabalar
sonucunda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarının laikçi, Kemalist ideolojisini savunanların ağırlıkta olduğu mahkemelere, sivil
güvenlik güçlerine ve Türkiye’nin diğer kurumlarına sızmakla
itham ediyorlar. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eş başkanı, Diyarbakır, Mayıs 2012.
178
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt hareketi yanlısı bir televizyon kanalının yöneticisi, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012.
179
Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Hizmet hareketi ile bağlantılı dershane müdürü ve ilköğretim okulu müdürü ve Zübeyde
Zümrüt, BDP Diyarbakır il eş başkanı, Diyarbakır, Mayıs 2012.
Sayfa 23
D. TÜRKİYE’NİN KÜRT İSLAMCILARI
YENİDEN TOPLANIYOR
Pek yakında yeni bir grup, Kürt İslamcılarının oylarını
kazanmayı deneyebilir. Lübnan’daki Şii’lerin Hizbullah
milisleriyle bağlantısı olmayan Türkiye’nin Hizbullah’ı,
1980’lerde Diyarbakır’da küçük bir hareket olarak başladı. 1990’larda PKK üyelerinin devletin desteğiyle öldürülmesinin yanı sıra çoğunluğu güneydoğuda olmak üzere
başka onlarca cinayetle ilişkilendirildi ve 2000 yılında 27
üyesi mahkemeye çıkarıldı.180 Bir sessizliğin ardından,
2004 senesinde başta şu an Mustazaflar Hareketi olarak
anılan eski Mustazaflar Derneği ya da Mustazaf-Der olmak
üzere birçok örgüt aracılığıyla faaliyetine başladı. Diyarbakır’da bir mahkeme, 2010’da yasadışı Hizbullah’la
bağlarını gerekçe göstererek Mustazaf-Der’in kapatılmasına hükmetti; üst mahkeme 11 Mayıs 2012’de bu kararı
onayladı.
Mustazaf-Der, Diyarbakır’da kitlesel toplanmaların örgütlenmesi konusunda en etkin ve görünür kurum oldu.
Muhammed peygamberin doğumunu kutlamak üzere 22
Nisan 2012’de yüz binlerce kişiyi bir araya getirdi ve 27
Mayıs’ta yüksek mahkemenin, kapatılmasını onaylayan
kararını protesto etmek üzere 10.000’den fazla insanı İstasyon Meydanında toplayarak 2014 yerel seçimlerinden
önce yeni bir siyasi parti kurma kararını açıkladı. Liderine göre, hayır ve sosyal yardım programlarıyla MustazafDer’in popülaritesi arttı.181
Bazı ailelerde hem PKK hem de Hizbullah sempatizanları
olmasına ve Mustazaf-Der liderinin bir yeğeninin “dağda” (PKK için kullanılan bir tabir) olduğunu söylemesine
karşın bu iki örgüt arasındaki düşmanlık hiç bitmedi. Mustazaf-Der, PKK’yı yeni gerilimlere yol açmakla itham
ediyor. Mustazaf-Der’in 2006’dan beri Diyarbakır şubesine 17 ve bölgedeki derneklerine 60 ile 70 arasında saldırı oldu; saldırganlar bulunamadı. Hizbullah, 22 Haziran
2012’de yandaş bir internet sayfasındaki bir açıklamada
Müslümanları korumak amacıyla çatışmadan kaçındığını;
ancak provokasyonlar devam ederse cevap vereceğini duyurarak PKK’yı uyardı.182
180
Bu rakam sonraları 31’e yükseldi. Çoğunlukla İstanbul ve
Diyarbakır mahkemeleri tarafından yürütülen davalar sonucunda Şubat 2012’de 24 şüphelinin sekizine ömür boyu hapis, on
altısına ise altı ile on iki yıl arasında hapis cezası verildi.
181
Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Diyarbakır, Eylül 2012.
Diyarbakır şubesi, 500 aileye düzenli olarak, diğerlerineyse ihtiyaç duyduklarında yardım ediyor; kurban bayramında 16.000
aileye et dağıttı. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Hüseyin Yılmaz, eski İslamcı grup Mustazaf-Der’in lideri, Diyarbakır, 14
Mayıs 2012.
182
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012;
“Hizbullah Basın Bürosundan Kamuoyuna”, http://huseyni
sevda.biz, 22 Haziran 2012.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Resmi daha da karmaşıklaştıracak şekilde, liderliğini Hizbullah davasındaki önde gelen avukatlardan birinin yaptığı bir grup, Mustazaf-Der’den ayrıldı. Diyarbakır’da üslenen Azadî (özgürlük) inisiyatifi, kendisini “kuzey Kürdistan’daki İslami mesuliyeti olan fertlerin cemaati”183
olarak tarif ediyor. Kürtçeye, yeşil, sarı ve kırmızının
Kürdistan bayrağının renkleri olarak tanınmasına, yerel
bir parlamento kurulmasına ve “asimilasyona” son verilmesine odaklanan inisiyatifin Kürtler için hedefi “adalet”
ve “özgürlük”. Her türlü şiddeti kınayan lideri, “şiddet tek
çözüm değil. Yirmi milyon insanın pasif direniş yoluyla
haklarını elde edebileceklerine inanıyorum” diyordu.184
Siyasi bir parti kurmayı planlıyor, ancak süreci tamamlamak hususunda acele etmiyor.185
Sayfa 24
lışıyor. Nisan 2011’den bu yana Diyarbakır dahil birçok
güneydoğu ilinde Kürtçe konuşan imamların ve hocaların, “Sivil Cuma” olarak adlandırılan alternatif cuma namazı ve hutbesi vermelerini sağladı. Bunların binlerce
ibadetçiyi, kent meydanları gibi geniş kamusal alanlarda
toplaması mümkün oldu.
Kürt İslamcı hareketinin siyasete girme kararı, İslamcı
Kürtlerin, AKP ve Gülen yerine bir Kürt alternatifi seçeceklerine olan inancına dayansa da pek çok Kürt, bu hareketin gücüne kuşkuyla yaklaşıyor.186 Bölgedeki AKP
destekçilerinin bazıları ise yeni bir İslamcı partinin iktidardaki partinin oy tabanını böleceğinden endişe duyuyor.187 Kürt hareketi de İslami duygulara hitap etmeye ça183
Bilgi için internet sitesine bakınız: www.insiyatifazadi.com.
İnisiyatifin önde gelen kişilerinden ve eski Hizbullah avukatı,
Diyarbakırlı bir Zaza olan Sıdkı Zilan, uzlaşma ve ittifaka inanan bir İslamcı parti olduklarını söylüyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 5 Eylül 2012.
184
“Biz PKK’dan da Hizbullah’tan da farklıyız, çünkü ikisi de
hegemonyacı ve bir dereceye kadar yasadışı güçler. Hizbullah
silahlarını on yıl önce bırakmış olsa da insanların zihninde hâlâ
yasadışılıkla bağlantılı”. Türkiye’nin Hizbullah’ında olduğu
gibi bu grubun da çözüm fikri, Kürt hareketinin talepleriyle örtüşüyor: Kürt kimliğinin anayasada tarafsız ifadelerle tanınması, anadilde eğitime izin verilmesi ve Kürtçe’nin ikinci resmi dil
yapılması. “Böylece PKK bu kadar kolay taraftar bulamayacaktır”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Sıdkı Zilan, Kürt avukat ve
Azadî inisiyatifinin önde gelenlerinden, Diyarbakır, 5 Eylül 2012.
185
Resmi bir siyasi partiden ziyade fiili olarak bir örgüt, zira
önerdikleri isim olan “Kürdistan İslami Insiyatifi”, içinde resmi
birimler için izin verilmeyen “Kürdistan” ve “İslam” sözcükleri
bulunuyor. A.g.e.
186
“Kürt halkı köktenci değildir. [İslamcı] gruplar hükümetten
destek alsalar da burada güçlü değiller”. Kriz Grubu’na verilen
mülakat, Kürt hareketinden bir siyasi aktivist, Diyarbakır, Mayıs 2012. “[Mustazaf-Der’in] Peygamberin’in doğuşu etkinliklerine katılanların sayısı yanıltıcı. Benim annem ve kızkardeşim
de gittiler, çünkü Peygamber’i seviyorlar, fakat BDP’ye oy veriyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır muhabiri,
uluslararası haber ajansı, Diyarbakır, 18 Mayıs 2012. 22 Nisan’da bir Türk gözlemci, katılımcıların çoğunun otobüslerle
getirildiğini söylüyordu: “Aniden kara çarşaflı kadınlar ve İslami pankartlar taşıyan erkekler çıktılar; sanki biri bir düğmeye
bastı, daha önce ortada yoklardı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Mayıs 2012.
187
“Mustazaf-Der’in burada iyi bir amacı var; Kürt sorunu için
iyi işler yapıyorlar. Fakat parti kurma kararlarını onaylamıyorum. AK Parti’nin oylarının bölünmesine neden olacaktır. AK
Parti’nin eksiklikleri olsa da hâlâ [en iyisi]”. Kriz Grubu’na ve-
rilen mülakat, Yunus Memiş, Memursen Diyarbakır il başkanı,
Diyarbakır, 5 Eylül 2012.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
VI. TÜRKİYE İLE UYUM İÇİNDE
YAŞAMAK
Baskı, ayrımcılık ve paranoyanın yol açtığı devlete karşı
derin bir güvensizlik duygusu, geçtiğimiz altı yılda gitgide arttı.188 Semptomlar, aşı kampanyalarından duyulan
kuşkudan, herhangi bir sağlam kanıtı olmamasına karşın
Kürt hareketi çevrelerinde çok yaygın olan Türkiye’nin
kimyasal silah kullandığına dair iddialara kadar birçok
alanı kapsıyor.189 2011 yılından bu yana şiddetin tırmanışı, yabancılaşma ve adaletsizlik duygusunu iyice körükledi. Kürtler, kendilerini tanımadığı ve eşit haklar sağlamadığı için hükümete kızgınlar:
Başbakan niçin bize “benim Kürt kökenli Türk vatandaşlarım” diyor? Niçin sadece “benim Kürt vatandaşların” diyemiyor? Ben bu ülkenin yasal bir vatandaşıyım. Askerlik hizmetimi yaptım; bu ülkenin okullarına
gittim ve devlet için çalıştım. Devlete karşı bütün görevlerimi yerine getirdim. Neden devlet, [benim kimliğimi ve dilimi tanıyarak] bana karşı olan yükümlülüklerini yerine getiremiyor?190
AKP taraftarı bir akademisyenin açıkladığı üzere, PKK’nın
ayrımcılık şikayetine Kürtler bile kararlılıkla karşı çıkıyorlar:
Ben Ankara’da yaşıyorum. Bir gün bir seyahat için İstanbul’a gitmek üzereyken komşum ve eşi bizi ziyaret
etti. Programımı yapmak için gittiğimi söyledim. Komşumun eşi sordu, “Ya, hangi kanal?” [Kürtçe yayın
yapan] TRT6 dedim. Bunun üzerine, benim Türk eşime “Oo, görüyorum ki onu ehlîleştirmişsin” dedi”!191
Benzer şekilde, İstanbul’da Kürtçe konuştuğunu ve Diyarbakır dediğini duyan taksi şoförünce araçtan inmesi
188
İHD, bir PKK cenazesinin polisle çatışmalara ve on kişinin
ölümüne neden olduğu 28 Mart 2006’nın Kürtler için bir kırılma noktası olduğunu öne sürüyor. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Raci Bilici, Diyarbakır şubesi başkanı, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012. Bu olayla ilgili daha fazla bilgi için, bakınız “28 Mart
2006 Diyarbakır Olaylarına İlişkin İnceleme Raporu” İHD,
bkz. www.ihd.org.tr. O tarihte Başbakan Erdoğan şunları söylemişti: “güvenlik güçlerimiz, çocuk da olsa kadın da olsa gerekli müdahaleyi yapacaktır”. Muhalefetteki Cumhuriyet Halk
Partisi (CHP) Diyarbakır milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Yalancı değil kalıcı bahar”, Radikal, 10 Haziran 2012.
189
“Devlet bedava tetanoz aşısı gönderdi. Burda bazı insanlar,
‘bizi kısırlaştırmaya çalışıyorlar’ dedi. Korktum, aşı yaptırmadım”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı, Diyarbakır, Eylül 2012.
190
Kriz Grubu’na verilen mülakat, yerinden edilmiş kişi, Diyarbakır, Mayıs 2012.
191
Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Mayıs 2012.
Sayfa 25
istenen genç bir sivil toplum aktivisti, şaşırıp kalmıştı.192
Batıda yaşayan Türkler, Kürtlerden gittikçe uzaklaşıyor
gibi görünüyor; Ağustos 2012’de yapılan bir kamuoyu
araştırmasına göre, Kürtlerin yüzde ikisi Türklerle yaşamak istemezken buna karşılık her dört Türk’ten biri Kürtlerle birlikte yaşamak istemiyor.193 Kürtler, Türklerle yaşamaya devam edip edemeyecekleri konusunda kamusal
alanın dışında geniş ölçekli tartışmalar içindeler.194 Diyarbakır barosu başkanı Emin Aktar, Mayıs 2011’de katıldığı Türkiye barolar birliği toplantısıyla ilgili şu anekdotu
aktarıyordu:
Konuşmama Kürtçe “merhaba” diyerek başladığımda,
orada bulunan 500 kişinin yarısı protesto etti. Hakaret
ettiler, “onu platformdan indirin”!’, “ne diyorsun
sen”? ve buna benzer şeyler söyleyerek bağırdılar. İçlerinde tanıdığım insanlar da vardı. Bize “haklarınızı
kullanın” diyorlar, ama işte yaptığımızda olan bu. Ne
demek istediklerini merak ediyorsunuz …. Ben bu savaşta ailemin yedi, sekiz üyesini kaybettim. Bizi anlamaya çalışın! Öbür türlü birlikte yaşamak için hiçbir
nedenimiz kalmıyor.195
Ne zaman bir militan öldürülse ya da biri tutuklansa, bunun travması geniş ailelere ve topluluklara yansıyor. Kürt
hareketi içinde (evli, hamile, para kazandığı bir işi olan) 30
yaşında eğitimli bir Kürt kadını, hiç de pişmanlık duymayarak PKK’nın silahlı mücadelesini destekleyebiliyor:
Devlet, bir Kürt olarak bana resmen haklarımı vermeden önce PKK’nın silah bırakmasını istemiyorum.…
Ayrı bir Kürt devletini destekliyorum. Bizim bağım-
192
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Nilgün Yıldırım, sivil toplum aktivisti, Diyarbakır, Mayıs 2012.
193
Türklerin yaklaşık yüzde 16’sı, Kürtlerle yaşamak istemediklerini söyledi; yüzde 9’u ise aynı semtte veya apartmanda
yaşamak istemediklerini ifade etti. Öte taraftan Kürtlerin yüzde
78’i, Türklerle birlikte yaşamaya veya evlilik yoluyla akraba
olmaya isteklilerdi. “Terörle Mücadelede Toplumsal Algılar”,
Bilgesam, a.g.e. Online olarak yaklaşık 3000 kişiyle mülakat
yapılmış.
194
“Artık buradaki insanlar, [devlete] ait olduklarını hissetmiyorlar. Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’nı [1918-1923] kazananların Kürtlerle birlikte Türklerin olduğunun onlara hatırlatılması
gerekiyor. Bundan sonra Kürtler bir kenara itildi. Şimdi bu hataları telafi etmenin zamanı geldi. Meclis arşivlerini açın. Geçmişle yüzleşelim. İnsanlar kapalı kapılar ardında bunları konuşmaya başladılar bile; artık açıkça konuşalım”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır muhabiri, uluslararası haber
ajansı, Diyarbakır, 17 Mayıs 2012. “Duygusal açıdan Kürtler,
devletten koptular ve kendilerini [BDP’li Diyarbakır belediye
başkanı] Osman Bayemir’e bağlı hissediyorlar. DTK ve
BDP’den yüksek beklentileri var. Şehrin trafik sorunundan çocuklarının uyuşturucu bağımlılığına kadar Baydemir’in her şeyi
çözmesini bekliyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vecdi
Erbay, gazeteci, İMC TV, Diyarbakır, Mayıs 2012.
195
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mayıs 2012.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
sızlığa değil, kendi sınırlarımız [içinde özerkliğe] ihtiyacımız var. Türk devletine güvenmiyorum. Benim
haklarımı yasalara geçirse bile hâlâ beni uykumda öldürebilir gibi hissediyorum. Biz yasal haklarımızı
Türkiye’de savunamıyoruz.196
Hükümet, askeri çözüme öncelik vermeye, siyasi muhalefeti sıkıştırmaya ve reformları ertelemeye devam ederse,
anne babaları, Türklerle sol siyasette ortak bir davayı
paylaşmış genç Kürtler jenerasyonunu kaybetme riskiyle
karşı karşıya olacaktır. İki tarafta da gençlerin bilhassa
radikalleştiği bir milliyetçilik yükselişte.197 Kötüye gidişin
oğlunu nasıl etkilediği konusunda bir Kürt belediye başkanının ilk elden bir tecrübesi var:
Buradaki insanların yüzde 66’sının oyuyla ikinci dönem hizmet vermek üzere seçildim. Şiddet kullanmayı
bırakın, cebimde bir çakı bile yok. Ama yine de bana
karşı açılmış, toplamda 480 yıl hapis isteyen 73 dava
bulunuyor. Bunu gören 16 yaşındaki oğlum, PKK’ye
katılmak için 2009 yılında dağa çıktı.198
Tıpkı PKK’nın 2011’den beri artan saldırılarının, şiddetin
en kötü olduğu 1990’lardan kalma kutuplaşmayı geri getirmesi gibi, keskinleşen ayrımcılık atmosferi de PKK’ya
desteği güçlendiriyor.
Ben çocukken ailem iç anadoluda yaşıyordu. Devletten korktukları için ailem bana asla Kürtlük bilinci aşılamadı. Ne olduğumu bilmiyordum, ama okuldaki bazı çocuklar bana “kirli Gürt [Kürt]” demeye başladılar.
Nedenini anlamadım. Sonra onlara kuyruğumu göstermemi istemeye başladılar. O yaz, onlara kuyruğum
olmadığını göstermek için [çıplak] yüzmeye gitmek
zorunda kaldım. Geçen 30 yılın acılarından dolayı üzgünüm. Ama [PKK] olmasaydı, ben hâlâ insanları kuyruğum olmadığına inandırmaya çalışan 42 yaşında bir
adam olacaktım.199
Ancak Kürtlerin çoğunluğu, Türkiye’de yaşamak istemeye devam ediyor ve Türklerin yüzde 71’inden ve Kürtlerin
yüzde 90’ından fazlası, ortak bir gelecekleri olabileceğini
196
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Eylül 2012.
İlde çalışan genç bir Kürt yetkili şunları söylüyordu: “uzun
süre bize üvey evlat muamelesi yapıldı. Özellikle genç nesil,
çok belirgin bir Kürt kimliğine sahip. Burada ihtiyacımız olan
her şeye sahibiz. Ve merkezi devletin politikaları, bizim burada
sefalet içinde yaşamamıza neden oldu”. Kriz Grubu’na verilen
mülakat, Diyarbakır, Eylül 2012.
198
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Abdullah Demirbaş, Suriçi
belediye başkanı, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012.
199
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt avukat ve yerel yetkili,
Diyarbakır, 5 Eylül 2012.
197
Sayfa 26
dile getiriyorlar.200 Diyarbakır belediye başkanı Baydemir
şöyle açıklıyordu:
Ayrılmayı istemiyoruz. Bu, Kürtler için ekonomik
açıdan en büyük adaletsizlik olur. Yıllardır her şey
bizden alınıp götürüldü. Biz, sadece medeni dünyanın
bir parçası olmak istiyoruz. Sınırları yeniden çizmek
istemiyoruz; onları sadece daha yumuşak ve daha esnek hale getirmek istiyoruz.201
Kürt hareketinin sivil toplum platformu DTK, statü meselesinin referanduma götürülmesini istiyor; ancak Baydemir’in bağımsız bir Kürt devleti talep etmediği görüşünü
tekrarlıyor: “Biz, eşit ve özgür bir ortamda Türk halkıyla
birlikte yaşamak istiyoruz …. Devlet bütün kötülüklerin
anasıdır diyoruz; bizim ayrı bir devlet istememizin nedenleri [aynı zamanda] ideolojiktir.202
Kürtler, ekseriyetle hükümetten ve ülkenin geri kalanından saygı ve empati bekliyorlar ve çocukları için daha iyi
bir hayat istiyorlar.203 Bölgedeki seçkinlerin artan gerilimleri azaltma isteğini açıkça gösterir şekilde ve Ankara’daki bariz politika felcine bir tepki olarak Diyarbakır’ın en bilindik isimleri, Eylül 2012’de bir araya gelerek
başta BDP ile AKP olmak üzere meclisteki partiler arasında bir çözüm için arabuluculuk yapmayı teklif ettiler.
Kendilerine “Diyalog ve Temas Grubu” adını veren grubun bünyesinde bölgenin işadamları derneğinin başkanı,
barosunun başkanı ve önde gelen iki insan hakları derneğinin başkanının yanı sıra gazeteciler ve akademisyenler
bulunuyor.204 PKK ile hükümet arasında Kürtlerin ortak
zemininin genişletilmesinin yanında işadamlarının toplantıları, okul gezileri ve iş amaçlı konferanslar gibi bazı sivil
toplum girişimleri, anaakım Türk kamuoyuna ulaşmada
ve Kürtlerle ilgili ön yargıları aşmada kullanılabilir.
200
“Terörle Mücadelede Toplumsal Algılar”, Bilgesam, a.g.e.
Ancak farklı kamuoyu araştırması sonuçları için II.D başlıklı
bölümdeki 71. dipnota bakınız.
201
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012.
202
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt hareketinden bir siyasi
aktivist, Diyarbakır, Mayıs 2012.
203
İki gündür gece gündüz ara vermeden çalışan bölgedeki bir
taksi şoförü, şöyle söylüyordu: “Çocuklarımın geleceği için çalışıyorum, ki eğitim alsınlar ve dağa çıkmasınlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Mayıs 2012.
204
Grubun öncülerinden biri inisiyatifi şöyle anlatıyordu: “Türkiye, zor zamanlar geçiyor. Bir aydan uzun bir süredir kendi
aramızda, aktivistlerle ve akademisyenlerle toplanıp görüşmeler
yapıyoruz. Hükümetle 2 Eylül’de İstanbul’da bir toplantı yaptık
ve bu grubu kurduk. Bunun öncesinde AKP’ye ve BDP’ye böyle bir fikre açık olup olmadıklarını sormuştuk ve ‘evet’yanıtı
almıştık. Siyasi partiler arasında diyalog kurmak, yeni anayasa
görüşmelerini hızlandırmak ve gerilimleri ve şiddet ortamını
azaltmak olmak üzere üç alana odaklanıyoruz”. Şahismail Bedirhanoğlu, Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği (GÜNSİAD) başkanı, Kanal 24’e verdiği röportaj, bakınız http://bit.
ly/QcB9W3.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Hükümet, ilk olarak gücenmiş vatandaşlarının kalplerini
ve zihinlerini yeniden kazanarak Kürtlerin, Türkiye’de
kalma arzularını değerlendirmeli. Öte yandan, Kürt hareketi, kamuoyunun Kürt örgütlerin bağımsız bir Kürdistan
için çalıştıkları paranoyasını yenmek için ademi merkeziyetçilik ya da federal bir seçenekle ilgili spesifik planlarını, bunların bağımsızlıktan farkının altını çizerek açıklıkla dile getirmeli. Bir Kürt akademisyen şöyle açıklıyor:
[Kuzey Irak’taki] Bölgesel Kürt Yönetimi’ni ele alın.
Orayı ziyaret ettiklerinde [Türkiye’li] Kürtler belki de
gurur duyuyorlar, ama hiçbiri oraya taşınıp yaşamak
istemiyor. Nerede yaşamak istediklerini sorarsanız,
Erbil değil, Ankara ya da İstanbul derler. Ancak, onların Türkiye’ye aidiyet duygularını güçlendirmek için
devlet bir şeyler yapmak zorunda.205
Sayfa 27
VII. SONUÇ
Bir zamanlar ülkenin kalkınma endekslerinin ön sıralarında yer alan ticari bir merkez olan Diyarbakır, onlarca
yıl süren çatışma ve adaletsizlik nedeniyle harap oldu.
Filizlenmekte olan ekonomik canlanma, Kürt sorunu ve
1990’lardan bu yana görülmemiş seviyelere ulaşan PKK
ile bağlantılı şiddetin devam etmesinden oluşan sorunlar
ağının çözülmemesi nedeniyle sona erme riski taşıyor.
Diyarbakır, tekrar hazin ve şiddet dolu bir dönemin içine
çekilmekten kurtulmanın yollarını bulmaya çabalarken,
Türk devletinin anadil kullanımında, yerel yönetimde ve
kimlik ve siyasi temsil konularında eşit haklar vermek suretiyle yardımcı olma sorumluluğu bulunuyor. Bölgedeki
siyasi gruplar arasındaki ve de devlet ile Türkiyeli Kürtler
arasındaki keskin bölünmelere rağmen Diyarbakır, bu
temel hedeflerin yerel siyasi grupların tümü tarafından
desteklendiğini ve kapsamlı bir paketi uygulamak üzere
bir siyasi irade var olduğu sürece en iyi şekilde reformlarla hayata geçirilebileceklerini gösteriyor.
Türkiyeli Kürtler, Diyarbakır’da ön planda olmak üzere,
azınlıkta kalan bir milliyetçi gruba sahip; ancak bu grubun katı görüşleri Kürt toplumunun tamamına atfedilmemeli. Artan bir yabancılaşma ve haksızlık hissi yeniden
belirse de Diyarbakır’da görüldüğü üzere çoğunluk, hâlâ
daha demokratik ve kapsayıcı bir Türkiye’nin parçası olmak istiyor. Kürt hareketi, bu gerçeği yansıtan bir siyasi
gündemi açıkça ortaya koymayı Kürt halkına borçlu. Hükümet, meclisteki diğer partiler ve Türk medyası, siyasi
aktivistler ile şiddete başvuran militanlar arasında açıkça
bir ayrım ortaya koymalı. Kutuplaşma ve radikal söylem
eğilimi daha da derinlere yerleşmeden önce gerek Türkler
gerekse Kürtler, daha müreffeh ve birleşmiş bir gelecek için
sağduyuya dayanan tercihe dayanarak hareket etmeliler.
Diyarbakırlıların – ve Kürtlerin tamamının – kalplerini
ve zihinlerini kazanma çabası henüz yitirilmedi. Eğer
merkezi devletin politikaları, daha eşit ve demokratik bir
Türkiye yaratmaya yeniden odaklanabilirse ve her iki tarafın liderleri, popülist söylemler yerine aralarındaki farkları gerçekçi biçimde tartışmayı teşvik etmeye daha fazla
vurgu yaparlarsa Türkler ile Kürtlerin bin yıllık ortak tarihlerinin daha fazla uyum içinde sürebileceğini ümit etmek
için hâlâ pek çok sebep var olacaktır.
İstanbul/Diyarbakır/Brüksel, 30 Kasım 2012
205
Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun, Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012.
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Sayfa 28
EK A
TÜRKİYE HARİTASI
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Sayfa 29
EK B
DİYARBAKIR İL HARİTASI
Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri
Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012
Sayfa 30
EK C
TERİMLER VE KISALTMALAR SÖZLÜĞÜ
AKP – (Adalet ve Kalkınma Partisi), Türkiye’nin Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki iktidar partisi, mecliste
güçlü bir çoğunluğa ve halk desteğine sahip; ideolojisinde muhafazakarlığı, dindarlığı, popülizmi ve ekonomik gelişmeyi birleştiriyor. Parti, Haziran 2011 seçimlerinde oyların yüzde ellisini kazandı. Halihazırda meclisteki 550 sandalyenin 326’sına
sahip.
BDP – (Barış ve Demokrasi Partisi), Türkiye’deki en büyük yasal Kürt hareketi partisi. Ondan önce gelen altı parti, mahkemeler tarafından PKK ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle kapatıldılar. Halihazırda binlerce BDP aktivisti, terörle bağlantılı olmaları veya PKK/KCK üyesi olmaları gerekçesiyle suçlanıyorlar veya bu şüphelerle cezaevinde bulunuyorlar; ancak herhangi
bir şiddet eylemi suçlaması neredeyse hiç bulunmuyor. Haziran
2011 seçimlerinde BDP ile bağlantılı adaylar, oyların yüzde
6.5’ini kazandı. Meclis grubunda 29 üyeye ve birçok bağımsız
milletvekilinin desteğine sahip.
CHP – (Cumhuriyetçi Halk Partisi), merkez solda konumlanan
ana muhalefet partisi; Kürt reformlarıyla henüz ilgileniyor,
cumhuriyetin ve partinin kurucusu Kemal Atatürk’ün devletçi
ve milliyetçi mirasına kökleşmiş bir sadakat besliyor. Parti, Haziran 2011 seçimlerinde oyların yüzde yirmi altısını ve meclisteki 550 sandalyenin 135’ini kazandı.
DTK – (Demokratik Toplum Kongresi), Türkiye’deki Kürt hareketinin siyasi partilerinin, sivil toplum kuruluşlarının, derneklerin ve önde gelen temsilcilerinin yasal platformu; geniş tabanlı olsa da kararlarının çoğu Kürt hareketi siyasetinin etkisinde
kalıyor.
GAP – (Güneydoğu Anadolu Projesi), Türk devletinin 1977’de
başlattığı ve güneydoğuda 1.8 milyon hektar alanı kapsayan bir
sulama projesi.
Hizmet hareketi – Türk siyasi lider Fetullah Gülen’in ana olarak
eğitim kurumları açan, yüzlerce vakfı, şirketi ve meslek örgütünü kapsayan, ılımlı İslamcı, uluslararası inisiyatifi.
KCK – (Koma Ciwakên Kürdistan, Kürdistan Topluluklar Birliği), PKK tarafından 2005-2007’de yaratılan ve Türkiye, İran,
Irak, Suriye ve diyasporadaki Kürt toplulukların PKK ile bağlantılı ortaklarının şemsiye örgütü. Türkiye’deki kolu, KCK/
TM (Türkiye Meclisi) olarak biliniyor.
MHP – (Milliyetçi Hareket Partisi), Türkiye’nin sağ kanattaki
ana muhalefet partisi; Haziran 2011 seçimlerinde oyların yüzde
on üçünü alarak meclisteki 550 sandalyenin 56’sını elde etti.
Mustazaflar Hareketi – (eski adıyla Mustazaf-Der), Türkiye’nin (yasadışı) Hizbullah hareketinin çoğunluğunu Kürtlerin
oluşturduğu güneydoğuda yer alan, önde gelen yasal derneği.
2004’te Diyarbakır’da Mustazaflar Derneği (kısa adıyla Mustazaf-Der) kurulmuş; ancak Mayıs 2012’de Yüksek Mahkeme
kararıyla kapatılmıştı. Grup, yeni adıyla bir siyasi parti kurma
hazırlığı içinde.
PKK – (Partiya Karkerên Kurdistan, Kürdistan İşçi Partisi)
1978’de Abdullah Öcalan tarafından kuruldu ve Türkiye’de
1984 yılında silahlı bir direniş başlattı. PKK, kuzey Irak’ta ve
Türkiye’de konuşlanmış yaklaşık 3.000-5.000 isyancıya ve
Türkiyeli Kürtler arasında önemli ölçüde bir azınlık desteğine
sahip. Türkiye, AB, ABD ve başka birkaç ülke tarafından terör
ve uyuşturucu kaçakçısı örgüt olarak yasaklanmış durumda.

Benzer belgeler