- Konrad-Adenauer

Transkript

- Konrad-Adenauer
İÇİNDEKİLER
Selamlamalar
7
Christian WULFF
Federal Almanya Cumhuriyeti eski Cumhurbaşkanı
9
Mesut YILMAZ
Türkiye Cumhuriyeti eski Başbakanı
11
Dr. Hans-Gert PÖTTERİNG
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği Başkanı
13
Martin ERDMANN
Federal Almanya Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi
15
Dr. Colin DÜRKOP
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği Türkiye Temsilcisi
Hakkımızda
18
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği
19
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği’nin
Türkiye’deki Faaliyetleri ve Partnerleri
Tebrik Mesajları
2
23
Ural AKÜZÜM
24
Doç. Dr. Nail ALKAN
25
Prof. Dr. Hüseyin BAĞCI
26
Arda BATU
27
Prof. Dr. Sanem BAYKAL
29
Büyükelçi Traian CHEBELEU
30
Prof. Dr. Mitat ÇELİKPALA
31
Ercan ÇİTLİOĞLU
32
Prof. Dr. Selçuk ÇOLAKOĞLU
33
Suna Güzin AYDEMİR DECKER
34
Nazire DEDEMAN
35
Jan NÖTHER - Dr. Ümmühan DERİCİOĞLU
36
Doç. Dr. Aykan ERDEMİR
37
Doç. Dr. Murat ERDOĞAN
39
Adnan FİŞENK
40
Abdullah GÜMÜŞSOY
41
Doç. Dr. Şaban KARDAŞ
42
Prof. Dr. E. Fuat KEYMAN
43
Prof. Dr. Arzu OĞUZ
45
Turgay OLCAYTO
47
Cüneyt ÖRKMEZ
48
Nuray ÖZBAY
49
Prof. Dr. Tahir ÖZGÜ
50
E. Büyükelçi Özdem SANBERK
51
Yalçın SÖNMEZ
52
Murat ŞENGÜL
53
Prof. Dr. İlter TURAN
54
Dr. Gülden TÜRKTAN
55
Özgür ÜNLÜHİSARCIKLI
56
Dr. O. Can ÜNVER
Konrad Adenauer
59
Özgeçmiş
60
Alman Şansölyesi Konrad Adenauer’in 1954’teki
Türkiye Ziyareti
75
Fotoğraflar
3
Selamlamalar
Christian WULFF
Federal Almanya Cumhuriyeti eski
Cumhurbaşkanı
Konrad-Adenauer-Stiftung Türkiye Temsilciliği’nin 30.
doğum gününü içtenlikle kutlarım. Türkiye ile Almanya
birbirlerine özel bir dostluk ile bağlıdırlar. Almanya Federal Cumhuriyetinde yaklaşık 3 milyon Türk kökenli insan
yaşıyor. Bunlardan birçoğu ülkelerimiz arasında köprü
işlevi görmektedir.
Konrad-Adenauer-Stiftung’un Türkiye temsilciliği de böyle bir köprü konumunda olup etkinliği çok yönlüdür: Ülkeyi Avrupa yapı ve kurumlarına yakınlaştırmak için Türkiye’deki demokratikleşme ve reform sürecine refakat
ediyor, yerel yönetim özerkliğini güçlendiriyor ve özellikle
küçük ve orta ölçekli işletmelerin çerçeve koşullarını iyileştirmek üzere ekonomik diyaloğu derinleştiriyor. KAS
ayrıca Türkiye’deki yerel gazeteciler için eğitim faaliyetlerini teşvik etmekte ve Türk-Alman gazeteciler konferansları düzenlemektedir.
Yurtta demokrasiyi güçlendiren ve dünyanın birçok ülkesinde daha fazla katılıma neden olan, siyasi vakıflara yer
veren bu Alman modeli, bir başarı modelidir. Bu model,
vatandaşlık haklarının uygulanması ve demokratik yapıların oluşması ve yaratılmasında somut olarak yardım
eden esnek bir araçtır.
Konrad-Adenauer-Stiftung bunu 30 yıldır Türkiye’de gerçekleştirmektedir ve çalışmalarıyla aynı zamanda TürkAlman ilişkilerini güçlendirmektedir.
Türkiye’deki güncel gelişmelerin neden olduğu endişenin
ve büyük mülteci akınlarının ülkelerimize getirdiği büyük
sıkıntıların bulunduğu tam bu dönemde, bu ilişkilerin ve
birçok alanda yapılacak yakın işbirliğinin ne kadar önemli
olduğunu görüyoruz.
Bu nedenle Ankara’daki Türkiye temsilciliği ve İstanbul’daki şube çalışanlarına teşekkür eder, bundan sonra
da başarılarınızın devamını dilerim.
7
Mesut YILMAZ
Türkiye Cumhuriyeti eski Başbakanı
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği’nin Türkiye’deki 30.
Yıl dönümünü kutluyorum.
Kendi siyasi yaşamımda bizzat tanıklık ettiğim bu güzide
kurumun, Federal Almanya Cumhuriyeti ile ülkemiz arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine ve sorunların aşılmasına katkı sağlayan konumunu gelecekte de sürdürmesini
diliyorum.
9
Dr. Hans-Gert PÖTTERİNG
Eski Avrupa Parlamentosu Başkanı
Konrad-Adenauer-Stiftung Başkanı
Konrad-Adenauer-Stiftung’un Ankara’daki sevgili dostları!
KAS’ın (Konrad-Adenauer-Stiftung) Türkiye’deki 30’uncu
yılını geride bırakmış bulunması, geçmişe bakarak bugüne kadar başarılanları memnuniyetle takdir etmemiz
ve aynı zamanda da istikametimizi geleceğe çevirmemiz
için yeterli bir sebep teşkil etmektedir.
1984 yılında dönemin Başbakanı Turgut Özal, Şansölye Helmut Kohl ile yaptığı bir görüşme çerçevesinde,
Konrad-Adenauer-Stiftung’un Türkiye’de bir temsilcilik
açarak, Türk ekonomisi ile toplumunun yeni başlayan liberalleşme sürecine katkı sağlamasını önermişti. Bu görüşmeden sadece bir yıl sonra KAS temsilciliği resmen
açılmıştı.
1964 yılından bu yana ilk Şansölye Konrad Adenauer’in
ismini taşıyan vakıf, isim babasının entelektüel ve siyasi
mirasına riayet etmekle yükümlüdür. Adenauer’in ilkeleri
o gün bu gündür kılavuzumuz ve vazifemizdir. Vakfımız
gerek Avrupa’da ve dünyada gerekse Türkiye’de barış,
özgürlük ve adalet için çalışmaktadır.
Türk ortaklarımızla birlikte bugüne kadar başardıklarımızı sevinç ve minnet duyguları içerisinde yâd ediyoruz.
Geçen zaman zarfında her daim Türk demokrasinin güçlendirilmesi ve Türk-Alman işbirliğinin derinleştirilmesi
hususları üzerinde yoğunlaşmışızdır.
Bu noktada Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV),
Türk Demokrasi Vakfı (TDV) ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ile sürdürülen değerli işbirliğini vurgulamak
istiyorum.
Büyük zorlukların yaşandığı bu dönemde, Avrupa Birliği
ile Türkiye arasındaki ilişkiler her zamankinden daha büyük önem arz etmektedir. KAS tarafından başlatılan ve
bilhassa bölgesel sorunların çözülmesini hedefleyen güvenlik politikası diyalogu da bunun bir göstergesidir. Bu
noktada, Türkiye’nin önemli bir rol oynadığı uluslararası
mülteci krizine de değinilmelidir.
Türkler ile Almanlar arasındaki karşılıklı anlayış bakımından önemli bir dayanak işlevi gören Konrad-AdenauerStiftung Eski Bursiyerleri ve Dostluk Grubu’nun (TAFKAS) 2012 yılındaki kuruluşuna tanık olmaktan da büyük
mutluluk duydum.
Yüzümüz geleceğe dönük olmalıdır: Türkiye’deki demok-
11
rasinin güçlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik önemli
katkılar sağlamak amacıyla, kıymetli Türk ortaklarımız
ve dostlarımızla birlikte Türkiye’deki çalışmalarımızı önümüzdeki onyıllarda da sürdürmeyi hedeflemeliyiz. Bu
doğrultuda yapacakları çalışmaları için bütün taraflara
bol şans ve başarı diliyorum.
12
Martin ERDMANN
Federal Almanya Cumhuriyeti
Türkiye Büyükelçisi
Almanya, Türkiye ile toplumsal ve ekonomik bakımdan
sahip olduğu yakın bağlara dünya üzerinde neredeyse başka hiçbir ülkeyle sahip değildir. Almanya Federal
Cumhuriyeti’nde yaşamakta olan yaklaşık olarak üç milyon Türkiye kökenli insan ülkemizdeki en büyük yabancı
kökenli yurttaş grubunu teşkil etmektedir. Takriben beş
milyon Alman Türkiye’yi her yıl turist olarak seyahat
etmektedir. Birçoğu Türkiye kökenli Almanların mülkiyetinde bulunan yaklaşık olarak 6.000 Alman şirketi
Türkiye’de faaliyet göstermektedir.
İlk Türkiyeli işçiler 1960’lı yılların başlarında Türkiye ile
Almanya arasında imzalanan İşgücü Anlaşması çerçevesinde Almanya’ya gelmeye başladığında, bu sürecin ne
kadar da eşsiz bir çift taraflı ilişkiye dönüşeceğini öngörebilmiş olan insanların sayısı, aramızdaki tarihi ilişkilere
rağmen her iki ülkede de çok az olduğundan eminim. 25
yıl sonra, yani 1985 yılında ise Almanya’da Türkiye kökenli insanların dünyaya gelen çocuklarından müteşekkil ilk nesil meydana gelmişti. Bu nesli daha birçok nesil
izleyecekti. Almanya, Türkiye’den insanların kalmak için
geldiğini anlamıştı. Toplum ve siyaset, iki taraflı ilişkimizin heyecan verici bu boyutuyla ilgilenmeye başlamıştı.
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği o dönemde ilk Alman
siyasi vakıf olarak Türkiye’ye gelmişti.
Türklerin 1960’lı yılların başlarında Almanya’ya (ve
Avrupa’nın başka ülkelerine) göç etmesine paralel olarak Türkiye Cumhuriyeti ile AB arasındaki ortaklık süreci
de başlamıştı. Türkiye ile AB arasındaki yakınlaşmanın
bir sonucu olarak Türkiye Gümrük Birliği’ne katılmış ve
1999 yılında AB üyeliğine aday ülke olarak kabul edilmiştir. 2005 yılında ise katılım müzakereleri başlamıştır.
Geniş bir toplumsal tabana sahip olan toplumlararası ilişkiler ile Avrupa’yla olan yakınlaşma sürecinden
müteşekkil bu iki boyuta ilişkin olarak yürütülen faaliyetler, en başından itibaren Konrad-Adenauer-Stiftung
Derneği’nin başlıca çalışma sahalarını teşkil etmekteydi. Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği, Türkiye’nin Avrupalı yapı ve kurumlara yakınlaştırılması hususunda
desteklenmesi şeklindeki iddiasını, özellikle de Türkiye
ile Almanya arasında sürdürülen güvenlik politikası diyalogunun teşvik edilmesi çerçevesinde layıkıyla yerine
getirmektedir. Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği, iki
taraflı ilişkileri desteklemesi bakımdan Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği’nin de önemli bir ortağı konumunda
bulunmaktadır.
13
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği’ni Türkiye’deki, her
iki ülke de önem arz eden faydalı çalışmalarının 30’uncu
yıldönümünü münasebetiyle tebrik ediyorum. Gerek iki
taraflı ilişkilerimiz gerekse Türkiye ile Avrupa arasındaki
ilişkiler günümüzde de en azından 1985 yılında olduğu
kadar önemli ve karmaşıktır. Konrad-Adenauer-Stiftung
Derneği, Türkiye’nin sahip olduğu Avrupa perspektifinin
desteklenmesine yönelik yoğun çalışmalarını sürdürmektedir. Almanya ile Türkiye arasındaki ortaklığın gelecek
onyıllarda şimdiye kadar olduğundan çok daha yakın ve
çok katmanlı bir hale geleceğinden emin olabiliriz. Bu
manada, toplumlarımıza bundan böyle de birbirinden
bahsedilmesi önemini koruyacaktır. Konrad-AdenauerStiftung Derneği bu bakımdan Türkiye’de sahip olduğu
elzem konumunu sürdürecektir.
14
Dr. Colin DÜRKOP
Konrad-Adenauer-Stiftung
Türkiye Temsilcisi
Konrad-Adenauer-Stiftung 1964 yılında Konrad Adenauer olarak belirlemiş olup o günden bu yana barış, özgürlük ve adalet ilkesine bağlı kalmıştır. Vakıf böylece,
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” diyen Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün düsturuyla doğrudan bağ
kurmaktadır. Özellikle günümüzdeki huzursuzluk göz
önünde bulundurulduğunda, Adenauer ve Atatürk’ün bu
ilkesinin ne denli güncelliğini koruduğu, geçmişe kıyasla
daha çok dikkat çekmektedir.
Gülüzar Gürbey, 1990 yılında yayınladığı “Konrad Adenauer yönetimindeki Almanya Federal Cumhuriyeti’nin Türkiye Politikası (1949-1963)” adlı eserinde konuyu isabetli
olarak şöyle özetliyor: “Konrad Adenauer yönetimindeki
Almanya Federal Cumhuriyeti’nin Türkiye politikası devri,
Türkiye ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında, daha
önceden hiç olmadığı şekilde, verimli ikili ilişkiler dönemi
olarak nitelendirilebilir. Belirli dünya ve dış politika koşullarına dayanarak gelişmiş bu dönem benzer siyasi çıkar
yapısı bulunma, sağlam müşterek siyasi istek ve amaçlar
temeline dayanma ve iki tarafın da yararına olma özelliğini taşımaktadır.”
KAS, anılan dönem ile ilgili bu olumlu tasvirin günümüzde de önemli ölçüde değişikliğe uğramaması için, 30 yıldan beri, Türk-Alman ilişkilerinin verimli bir şekilde gelişmesini sürdürebilmesini temin etmek üzere Türk-Alman
ilişkilerine her iki yönde de refakat ederek çeşitli ortak ve
uygulayıcı kurumlarla işbirliği yapmaktadır. Bu vesileyle,
uzun yıllar boyunca vermiş oldukları destek ve olağanüstü işbirliği için Türkiye’deki tüm ortak ve dostlarımıza teşekkür ederim.
15
Hakkımızda
Konrad-Adenauer-Stiftung
Derneği
Konrad Adenauer Almanya Federal Cumhuriyeti’nin kurucu şansölyesidir.
Şansölyeliği döneminde (1949-1963) esas teşkil edecek şekilde belirlediği siyasi istikametler, Almanya Federal Cumhuriyeti’nin iç yapısı ile dış
politikadaki yönelimlerini günümüze kadar belirlemektedir. Federal Cumhuriyetin batılı demokrasilerin safına katılması, Avrupa’nın entegrasyonu ve Alman-Fransız barışı Adenauer ismiyle doğrudan bağlantılıdır. Batı
Almanya’nın yeniden inşası, savaştan kaynaklanan borçların ödenmesi,
sosyal piyasa ekonomisine geçilmesinden yana karar kılınması ve geniş
kapsamlı sosyo-politik kararlar Adenauer’in şansölyeliği döneminde gerçekleştirilmiştir. 1945 yılında kendiliğinden gelişerek yaşanan bir kuruluş
sürecinde ortaya çıkan CDU (Hristiyan Demokrat Birlik Partisi), Adenauer
başkanlığındaki “Şansölye Partisi” olarak 20. yüzyıl Alman tarihinin en başarılı siyasi partisi haline gelmiştir.
Federal çapta faaliyet göstermekte olan ve 1964 yılından bu yana ilk şansölyenin ismini taşıyan Konrad-Adenauer-Stiftung, daha 1955 yılında kurulmuş olan Hristiyan-Demokratik Eğitim Çalışmaları Cemiyeti’nden (“Gesellschaft für christlich-demokratische Bildungsarbeit“) ortaya çıkmıştır.
Konrad Adenauer ve ilkeleri o gün bugündür bizim için birer kılavuz, görev
ve yükümlülük teşkil etmektedir. Ulusal ve uluslararası düzeyde siyasi eğitim vasıtasıyla barış, özgürlük ve adalet için mücadele etmekteyiz. Demokrasinin güçlendirilmesi, Avrupa’daki birliğin teşvik edilmesi, transatlantik
ilişkilerin yoğunlaştırılması ve kalkınma politikası alanında işbirliğine gidilmesi hususları öncelikli hedeflerimizi teşkil etmektedir. Faaliyet göstermekte olan yaklaşık 80 adet yurtdışı büromuz dünya çapında 120’yi aşkın
ülkede 200’den fazla proje yürütmektedir.
Düşünce kuruluşu ve danışmanlık ajansı sıfatıyla siyasi eylemlere yönelik
olarak geleceğe dönük bilimsel esaslar ve güncel analizler hazırlamaktayız. Konrad-Adenauer-Stiftung’un Berlin’de faaliyet gösteren akademisi
siyaset, ekonomi, bilim, kilise ve toplum arasında cereyan eden ve gelecek bakımından önem arz eden meselelerin diyalog halinde görüşüldüğü bir forum işlevi görmektedir. Sempozyum ve kongreler çerçevesinde
“söyleyecek sözü olan” insanları bir araya getirmekteyiz. Almanya’da düzenlediğimiz 2.500 etkinliğe yılda 145.000 insan katılmaktadır. Sadece
Almanya’dan değil, Avrupa’nın tamamı ile Asya, Afrika ve Latin Amerika
ülkelerinde yaşayan yetenekli genç insanlara fikri ve maddi destek sağlamaktayız. Sayıları hâlihazırda 10.000’i geçmiş olan eski bursiyerlerimizle
yakın ilişki içerisinde bulunmayı sürdürmekteyiz.
Sergiler, okuma etkinlikleri ve ödüller sunduğumuz diğer hizmetlerimizdendir. Yeni nesil sanatçılara destek sağlamakta ve her yıl prestijli KASEdebiyat Ödülünü vermekteyiz. 1980 yılından bu yana yerel gazeteci ödülünü (“Lokaljournalistenpreis“) vermekteyiz. 2002 yılından bu yana ise
Konrad-Adenauer-Stiftung Sosyal Piyasa Ekonomisi Ödülü (“Preis Soziale
Marktwirtschaft der Konrad-Adenauer-Stiftung”) vasıtasıyla, sosyal piyasa
ekonomisinin muhafazası ve gelişimi için olağanüstü çaba sarf eden şahsi18
yetleri onurlandırmaktayız.
Türkiyedeki Faaliyetleri ve
Partnerleri
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği Türkiye’deki uzun süreli ortaklık ilişkilerine dayanan proje çalışmalarına 1985 yılında başlamıştır. Ankara’daki
temsilcilik bürosu ve İstanbul’daki şube, Türkiye’de yürütülen projelere
danışmanlık yapmaktadırlar.
Ülke programı, Türkiye’deki çeşitli kurumlarla, farklı konularda ve farklı bakış açılarıyla düzenlenen çok çeşitli faaliyetleri kapsamaktadır. Çalışmaların ağırlık noktasını, Türkiye’nin, Avrupa yapılarına ve kurumlarına
uyumunu sağlamak amacıyla demokratikleşme ve reform sürecine içerik
açısından destek verilmesi oluşturmaktadır: Buradaki önemli bir amaç, Almanya-Türkiye ve Avrupa-Türkiye ilişkilerinin güçlendirilmesidir. Projelerin
diğer hedefleri, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, âdemi merkeziyetçiliğin
teşvik edilmesi ve ekonomi politikaları konusundaki diyalogun derinleştirilmesidir.
Ortaklamız:
Türk Demokrasi Vakfı: Türkiye’de toplumsal ve politik eğitim konularında en önemli STK’larından biri olan Türk Demokrasi Vakfı bizim ilk partnemizdir. Demokratik düşüncenin ve siyasi kültürünün ayrıca Türkiye’nin
çoğulcu sivil toplumun oluşmasında önemli katkıları bulunmaktadır.
Türkiye Belediyeler Birliği: Çağdaş demokrasilerde, yerel yönetimler
ana unsurlardan biridir. Yerel yönetimlerin dolayısıyla belediyelerin güçlendirilmesi, demokrasi kültürünün daha da gelişmesi, halkın karar alma
uygulama süreçlerine katkı ve katılımını daha da artırmaktadır. Başarılı bir
yerel politika, vatandaşların demokrasiye olan güvenini pekiştirmektedir.
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği, bu alanda belediyelerin çatı organizasyonu olan Türkiye Belediyeler Birliği ile işbirliğini 1986-2006 yılları arasında yapmıştır. Çalışmaların ağırlık noktasını teknik ve meslek içi eğitimlerle
belediyelerin güçlendirilmesi oluşturmaktadır. Ayrıca güncel konularda uzman kişilerle birlikte yuvarlak masa toplantıları ve uluslararası konferanslar düzenlenmiştir.
Türkiye Orta Ölçekli Sanayici ve Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticileri Vakfı: Sosyal piyasa ekonomisi ilkelerinin uygulanması sayesinde, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) için çerçeve koşullar
daha iyi hale getirilebilecektir. Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) ülke
ekonomilerine önemli katkılar sağlamaktadırlar. Konrad-Adenauer-Stiftung
Derneği Türkiye’deki KOBİ’lerin teşvik edilmesi amacıyla TOSYÖV ile işbirliği yapmaktadır.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Daimi Sekreteryası: Küçük
ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesi, merkezi İstanbul’da bulunan
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Daimi Sekretaryası (KEİ) ile yapılan
işbirliği sayesinde, bu organizasyonun diğer 12 üye ülkesinde de uygulanmaktadır.
19
Türkiye Gazetecilik Cemiyeti: KAS, Türkiye’deki yerel gazetecilere yönelik eğitim faaliyetlerini desteklemekte ve yılda iki kez Türk-Alman Gazetecilik Semineri’ni düzenlemektedir. Ayrıca her yıl birlikte düzenlediğimiz
ödül töreni ile gazeteciliği ve gazeteciliğe gönül vermiş gençleri de desteklemeyiz. Yerel medyanın güçlenmesi için çeşitli eğitim faaliyetlerine yine
TGC ile birlikte devam etmekteyiz.
Türk-Alman Güvenlik Diyalogu: Güncel jeopolitik gelişmeler Avrupa ve
Türkiye’yi yeni güvenlik siyaseti sorunları ile karşı karşıya getirmekte ve
ortak stratejik çıkarlara ilişkin beklentileri daha da ön plana çıkarmaktadır.
Bu bağlamda Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği her iki ülkenin karar mercilerindeki kişilerin ve uzmanların bir araya gelerek düşünce, ortak çıkarlar,
deneyimler ve aşılması gereken zorluklar hakkında görüş alışverişi yapma
olanağını diyalog progmaları ile sağlamaya çalışmaktadır.
Proje çalışmalarının desteklediği diğer konuları arasında: Siyasi
açıdan merkezde yer alan partiler arasındaki fikir alışverişi, toplumsal temel değerler konusu ile dinler arası ve kültürler arası uyum yer almaktadır Özellikle dinler arası fikir alış verişi yıllardır Konrad-Adenauer-Stiftung
Derneği’nin etkinlikleri arasında önemli bir yer almaktadır.
Ayrıca, T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı ile ortaklaşa Almanya’daki camilere
dört – beş yıllığına görevli olarak gönderilecek din görevlilerine birer haftalık Almanya hakkında ülke bilgisi seminerleri düzenlenmektedir.
Bu faaliyetlerimizin yanı sıra Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi (ATAUM) ve Türk Alman Entegrasyon ve Dayanışma Derneği (TANDEM) ile çeşitli illerde bulunan üniversite öğrencilerine
beşer haftalık AB Sertifika programları düzenlemektedir. Bu programlarda
amaç Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde katılımcıları doğru bilgilendirmektir.
Bunların dışında, bazı etkinliklerin sunumları ve bildirileri, makale derlemesi olarak yayınlanmaktadır.
Ayrıca Konrad-Adenauer-Stiftung Almanya’da eğitim görmek isteyen öğrencilere yüksek lisans ve doktora düzeyinde burs olanağı sağlamaktadır.
Bu burslarımız karşılıksızdır.
Konrad-Adenauer-Stiftung “Eski Bursiyerlerinin ve Dostluk Grubu” (TAFKAS), KAS eski bursiyerlerinin, tüm stajyerlerimizin, KAS’ın programlarına
daha önceden katılmış, KAS’ ın faaliyetlerine ilgi duyan ve destek vermek
isteyen kişilerin oluşturduğu bir dostluk grubu olup Ekim 2012’den beri
faaliyetlerini sürdürmektedir.
Bir dostluk grubu olan ve resmi bir yapısı bulunmayan TAFKAS’ın amacı
yurt dışında ve yurt içindeki üyeler arasında dostluğu ve iletişimi artırmaktır.
20
Tebrik Mesajları
(Alfabatik olarak soyadına göre sıralanmıştır.)
Ural AKÜZÜM
ARI Hareketi Başkanı
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği’nin Türkiye‘ deki başarılı faaliyetlerinin kutlandığı 30ncu yıldönümü vesilesiyle ARI Hareketi adına en içten dileklerimizi iletmekten
büyük memnuniyet duyuyorum.
Konrad-Adenauer-Stiftung Türkiye bürosu için önemli bir
kilometre taşı olan bu yıldönümü sosyal eşitlik, barış ve
özgürlük adına yaptığı değerli çalışmaları ve desteklerini
anmak için çok güzel bir fırsat sunuyor.
Dünya çapındaki faaliyetlerinin artarak devam etmesini
ve başarılarla dolu olmasını diliyoruz.
23
Doç. Dr. Nail ALKAN
Türk-Alman Dayanışma ve Entegrasyon
Derneği (TANDEM) Başkanı
Konrad-Adenauer-Stiftung ailesine üniversite yıllarımda
dahil oldum. Almanya’da doktora eğitimim dönemimde
almış olduğum burs, yıllar sonra Türkiye’de Konrad-Adenauer-Stiftung ailesinin güçlü bir ortağı olmamı sağladı.
Kurucu başkanı olduğum TANDEM (Türk-Alman Dayanışma ve Entegrasyon Derneği) ile Konrad-AdenauerStiftung’un her alanda paylaştığı ortak değerler sayesinde 10 yıl boyunca oldukça başarılı çalışmalara imza attık.
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi bağlamında Türkiye’nin
7 coğrafi bölgesindeki belediyelerle Türkiye’nin, Avrupa
yapılarına ve kurumlarına uyumunu sağlamak amacıyla demokratikleşme ve reform sürecine içerik açısından
destek verilmesi için eğitim programları düzenlemekteyiz. Ayrıca Avrupa’nın en genç nüfuslu ülkesi Türkiye’de
gençlerin Avrupa Birliği’ni her yönüyle tanıması ve bilinçli
bir fikre sahip olmaları amacıyla üniversitelerde Avrupa
Birliği eğitim programlarını sürdürüyoruz. Eğitim programlarımız yanında kamuoyunun Türk-Alman ilişkilerindeki göç, transmigranten ve Avrupa Birliği gibi temel
unsurlara ve yönelik algılarına ilişkin gerçekleştirdiğimiz
anketleri makale derlemesi olarak yayınlamaktayız.
Bugün halen sürdürdüğümüz ortak çalışmalarla TürkAlman ilişkilerinin yanı sıra Türkiye-Avrupa ilişkilerinin
gelişimine katkı sağlamaya devam ediyoruz.
Konrad-Adenauer-Stiftung kendisine yol gösterici olarak
belirlediği özgürlük, adalet, demokrasi, insan hakları gibi
unsurlar doğrultusunda yapmış olduğu seminerler, eğitim programları, sunum ve bildirilerle Türkiye’de sosyal,
ekonomik ve kültürel alanda başarı grafiğini her geçen
gün artırmaya devam etmektedir. Bu güzel ailenin bir
ferdi olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum.
Konrad-Adenauer-Stiftung’un Türkiye’deki 30. yılını doldurması vesilesiyle tebrik ediyor, çalışmalarındaki başarılarının devamını diliyorum.
24
Prof. Dr. Hüseyin BAĞCI
Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü
Bir Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği (KAS) bursiyeri
olarak, KAS’ın 30. yıldönümü kutlamasına katılmaktan
ötürü çok mutluyum. Mart 1988’de genç bir akademisyen olarak Ankara’ya döndüğümde hemen KAS Türkiye
temsilcisi Sayın Rudolf Mauser ile temasa geçmiştim.
KAS ile bu yakın ilişkiyi 27 yıldır sürdürüyorum.
Bütün bu yıllar boyunca KAS’ın çok sayıda etkinliğine ve
projesine katıldım. KAS, özellikle Türk Demokrasi Vakfı ile birlikte gerçekleştirdiği birçok proje ile Türkiye’nin
demokratikleşmesine büyük katkıda bulundu. Ben en az
70 etkinliğe katılarak hem siyasi hem de entelektüel anlamda yeni bir neslin oluşmasına katkıda bulundum. 20
yılı aşkın bir süre KAS ile birlikte, küresel gelişmeler ve
ikili ilişkiler konularında tartışmalarda bulunmak üzere
Almanya’dan birçok akademisyeni davet ettik. Prof. Holger Mey, Prof. Stefan Fröhlich, Prof. Ludger Kühnhard ve
birçok başka kişi Türk entelektüel ve siyasetçileri ile bir
araya gelerek tartışmalarda bulunmuşlardır. Tüm tartışmalar bilgilendirici ve ilerlemeye katkı sağlayıcıydı.
Türkiye’nin güçlü bir demokratikleşme ve reform süreci yaşadığı türbülanslı 90’lı yıllar hem KAS Türkiye temsilcileri hem de bizim için oldukça ilginçti. Almanya’dan
Türkiye’ye ve Türkiye’den Almanya’ya yapılan çok sayıdaki ziyaret, Türk-Alman ilişkilerinin adeta bir “altın çağ”
yaşamasına vesile olmuştur.
Ben Türk doktora adaylarının seçilmesi ile ilgili faaliyetlerde de jüri üyesi olarak görev aldım ve Türk üniversite
ve devlet kurumlarında Almanya’da yükseköğrenim görmüş akademisyenlerden oluşan bir nesil yarattık. KAS,
bu açıdan önemli bir rol oynadı. Bu tür toplantılar ve
programlar mutlak suretle sürdürülmelidir.
KAS ile 5 yıldır Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı olduğum üniversitem ODTÜ olağanüstü bir işbirliği sergilemiştir. Şu ana kadar en az 30 Alman akademisyen,
siyasetçi, diplomat ve gazeteci üniversitemizi ziyarete
gelmiştir (örneğin Thomas De Maiziere ve Dr. Hans Dieter Lucas).
Ben, bundan sonra da ortak çalışmalara ilgi duyduğumu
ve KAS’ın eski bir bursiyeri olarak entelektüel ve sosyal
katkımı esirgemeyeceğimi vurgulamak isterim.
KAS Türkiye Temsilciliği Yöneticisi Sayın Dr. Colin
Dürkop’a bundan sonra da sonsuz başarılar diler ve TürkAlman ilişkilerinde yeni bir “on yıllık altın çağ” yaratacağımızı umarım. KAS son 30 yılda Türkiye’de faaliyet
gösteren önemli bir kurum haline geldi ve zannediyorum
gelecekte de entelektüel ve siyasi bağlamda Türkiye’nin
demokratikleşmesi ve modernleştirmesinde büyük katkılarda bulunacaktır.
25
Arda BATU
Türk Girişim ve İş Dünyası
Konfederasyonu (TÜRKONFED)
Genel Sekreteri
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği (KAS) Türkiye’de sivil
topluma ve kamuoyuna 30 yıldır büyük katkıda bulunmuştur.
Türkiye’de KAS’ın büyümesi onun değerlerinin sağlamlığının, profesyonelliğinin ve sürdürülebilir işbirliği yapabilme niteliği taşımasının bir göstergesidir.
KAS ile 10 yıldır işbirliği çerçevesinde çalışan bir kişi olarak Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği’nin Türkiye’deki
30. Yılını kutlamaktan büyük memnuniyet duyuyorum.
26
Prof. Dr. Sanem BAYKAL
Ankara Üniversitesi
ATAUM Müdürü
Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve
Uygulama Merkezi (ATAUM) olarak Konrad-AdenauerStiftung Türkiye Temsilciliği ile işbirliğimiz 2000’li yılların
başlarına dayanmaktadır.
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik başvurusunu yaptığı 14
Nisan 1987 tarihinden hemen 2 ay sonra Haziran 1987
yılında kurulan ATAUM, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine hazırlanması konusunda bilimsel araştırma ve eğitim
faaliyetlerinin yanı sıra Avrupa Birliği bütünleşmesinin
ekonomik, siyasi, hukuki, toplumsal ve kültürel farklı
boyutları ile Türkiye’de en doğru şekilde anlaşılmasına
ve bilimsel ve eğitsel çalışmalara konu olmasına yönelik
faaliyetleri yürütmekle görevli bir üniversite araştırma
merkezidir. Nitekim, Avrupa Birliği’nin yapısı ve işleyişi
ile ilgili farkındalığın toplumun farklı kesimlerinde artması yoluyla Türkiye’nin 60 yılı aşkın bir süredir ilişki yürüttüğü ve 15 yılı aşkın bir süredir de üye adayı olduğu
Avrupa Birliğine üyeliğinin her iki taraf için de etkili ve
verimli biçimde gerçekleşmesi mümkün olabileceğinden,
bu iki görev ya da işlev birbirini tamamlayıcı bir nitelik
de arz etmektedir.
Bu görevi ve işlevi ile ATAUM, çeşitli ulusal ve uluslararası
akademik ve bürokratik kurumların yanı sıra sivil toplum kuruluşları ile işbirliğine dayalı ilişkiler geliştirmeyi
de kurulduğu günden bu yana temel amaçları arasında
görmektedir. Konrad-Adenauer-Stiftung Türkiye Temsilciliği ile 15 yıla yakın süredir sürdürülen işbirliğimiz bu
amacın en başarılı ve verimli biçimde gerçekleştirilmeye
çalışıldığı örneklerden birini oluşturmaktadır.
Konrad-Adenauer-Stiftung Türkiye Temsilciliği - ATAUM
işbirliğinin bugüne dek başarıyla uygulandığı alanlar arasında 80’den fazla Üniversitede öğrencilerin ve öğretim
üyelerinin yanı sıra çoğu zaman kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinin de katılımına açık olarak
icra edilen ve Avrupa bütünleşmesi ile Türkiye-AB ilişkileri konusunda hem temel bilgilerin aktarımı, hem de
soru ve görüşlerin ifade edilmesine imkan sunan bir tartışma ortamı oluşturulması imkanını sunan “AB Eğitimi
Sertifika Programları”nı, Avrupa Birliği’nin ya da TürkiyeAB ilişkilerinin farklı boyutları ile ele alındığı, Türkiye’den
ve Avrupa’dan değerli akademisyenlerin katılımı ile yılda
bir defa düzenlenen uluslararası bilimsel konferansları ve
yine Türkiye’nin katılım müzakerelerinde öne çıkan konuların müzakere fasılları çerçevesinde ve kamu ve özel
sektör temsilcileri ile akademisyenler ve sivil toplum ku-
27
ruluşları tarafından farklı boyutları ile tartışılmasına imkan sunan yuvarlak masa toplantılarını örnek göstermek
mümkündür.
Bu faaliyetlerin ulaştığı toplum kesimlerinin çeşitliliği ve
sayı olarak çokluğu ile katılımcılardan alınan geri bildirimler ve ileriye yönelik talepler, işbirliğimizin önümüzdeki dönemde de nicelik olarak artarak ve varolan niteliğini ve verimliliğini sürdürerek devamı ATAUM olarak
önde gelen dileğimizdir.
Konrad-Adenauer-Stiftung Türkiye Temsilciliğine ve değerli yönetici ve çalışanlarına bu verimli işbirliğimiz için
teşekkür eder, nice 30 yıllar dilerim.
28
Traian CHEBELEU
Büyükelçi
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü
Daimi Sekreteryası
Genel Sekreter Yardımcısı
Konrad-Adenauer-Stiftung’un Türkiye’deki mevcudiyetinin 30. Yıldönümü vesilesiyle Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (KEİ) adına size bu yazıyı yazmaktan onur ve
ayrıcalık duyuyorum. İşbirliğinde bulunduğunuz kuruluşların profesyonelliği ve uzmanlığı ile desteklenen büyük
başarılarla dolu bu 30 yıl için size ve seleflerinize en içten
tebriklerimizi kabul buyurun.
Bu fırsattan istifadeyle, Konrad-Adenauer-Stiftung’un
KEİ bölgesinde KOBİ’lerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesine dönük süregelen ilgi ve desteği için teşekkür
ve takdirlerimizi ifade etmek isteriz. Bölge ülkelerinin
sürdürülebilir kalkınması için elzem olan KOBİ’lerin ve
gelişimlerinin önemi hakkında kamu bilincinin güçlendirilmesi amacıyla KEİ ve Derneğiniz uzun yıllardır birlikte
çalışmalar yürütmektedir.
Derneğinizle 1997 yılından bu yana düzenli bir şekilde
gerçekleştirdiğimiz ve sayıları neredeyse 50’yi bulan ortak çalıştaylarımız, KEİ Üyesi Ülkelerde KOBİ’ler alanında
tatminkar hükümet politikalarının şekillendirilmesine büyük katkı sağlamış ve bu şekilde KOBİ’lerin kalite performansını iyileştirmiş ve bölge ülkelerinin ekonomilerinde
bu sektörü güçlendirmiştir.
Örgütümüz, KEİ bölgesinde KOBİ’leri desteklemeye devam edecektir. Bu süreçte, başta Konrad-Adenauer-Stiftung olmak üzere, ortaklarımızla geleneksel işbirliğimizi
sürdüreceğiz. KOBİ’ler alanında üye Ülkelerimizin yararına daha etkin çalışmalar yürütmemize yardımcı olan
güçlü işbirliğinizin devam edeceğine dair inancımız tamdır.
Çok önemli bir dönüm noktasını, bölgesel işbirliğinin
öncülerinden ve Örgütümüzün hem evsahibi, hem de
Kurucu Üyelerinden olan Türkiye’deki hizmetlerinizin
muhteşem 30 yılını kutlarken, sizin ve değerli çalışma
arkadaşlarınızın başarılarının devamını dileriz.
Bu vesileyle, kıymetli Dr. Dürkop, en derin saygılarımızın
kabulünü istirham ederiz.
29
Prof. Dr. Mitat ÇELİKPALA
Kadir Has Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü
2015, özgürlük, adalet ve dayanışmayı yol gösterici temel prensipler edinen KAS’ın Türkiye’deki 30. yılı. KAS;
demokrasi, hukukun üstünlüğü ve sosyal piyasa ekonomisinin teşvik edilmesi amacıyla hem Türkiye’de hem de
Türkiye’nin yakın çevresinde birçok faaliyet yürüttü.
Bu faaliyetlerin Türkiye ve benim ana çalışma alanım
olan Kafkasya’nın dış ve iç güvenlik politikalarıyla ilgili
olanlarında aktif rol oynama şansım oldu. Zaman zaman
sert eleştiri ve zorluklarla yüz yüze gelsek de mücadele
etmeye devam edeceğiz.
İçinde bulunduğumuz coğrafyanın siyasal, sosyal ve kültürel karmaşıklığı ile bu bölgede dönüşümü yaratmanın
zorluğu dikkate alındığında KAS’ın çabalarının kıymeti biraz daha anlaşılacaktır.
Zaman almakla ve zorlu bir mücadeleyi gerektirmekle
birlikte KAS’ın amaçladığı dönüşümlerin adım adım gerçekleşmesi en temel dileğimdir.
Daha özgür ve onurlu bir yaşam ve değerlere dayalı parlak bir gelecek umuduyla KAS’a başarılar diliyorum.
30
Ercan ÇİTLİOĞLU
Başkent Üniversitesi
Stratejik Araştırmalar Merkezi
Danışmanı
Konrad-Adenauer-Stiftung’un Türkiye’de 30 yıldır sürdürdüğü yolculuğunun son 10 yılında başarılı bir yol arkadaşlığı gerçekleştirdik.
Bölgesel ve küresel sorunları tüm yönleri ile uzman görüşlerle irdelediğimiz, yaşanan sorunlara bakış açılarımızdaki ayrışan ve örtüşen yönleri belirleyerek ortak
noktalarda buluşabilmenin arayışı içinde olduğumuz,
2006 yılında başlayan Türk-Alman Güvenlik Diyalogu
(Germany-Turkey Security Dialogue) Forumu 2015 yılında kurumsallaşmanın ilk basamağı olan 10’ncu yılına
ulaştı.
Ayrımsız tüm insanlığın paydaş sorunu olan Terörizmle
mücadele, şiddetin giderek bir ifade biçimine çevrilmesi, nefret söylemi ve extremizm ile ilgili KAS’la birlikte
gerçekleştirdiğimiz ortak etkinlik ve yayınlar on yıllık yol
arkadaşlığımızın kilometre taşlarından yalnızca birkaç tanesi.
Ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti ve Federal Almanya arasında var olan dostluk bağlarını karşılıklı anlayış, iş ve
görüş birliği, ortak çıkarlar temelinde daha da güçlendirerek geleceğe taşımayı amaçlayan çalışmalarımız için
KAS’a içtenlikle teşekkür ediyor, kutluyor ve nice başarılı
30 yıllar diliyorum.
31
Prof. Dr. Selçuk ÇOLAKOĞLU
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Siyaset Bilimleri Fakültesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü
KAS dünyada olduğu gibi Türkiye’de sivil toplumun güçlendirilmesi, liberal ekonomik ve demokratik değerlerin
savunulması konusunda uzun yıllardır öncü rol oynamaktadır.
Yine insan haklarının desteklenmesinin yanı sıra kadınların eşit bireyler olarak toplumsal ve ekonomik hayata kazandırılması hususunda da KAS’ın şimdiye değin önemli
katkıları olmuştur.
Şahsen 1990’lı yılların başında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi olduğum andan itibaren
KAS Türkiye’nin bu alanlarda katkı sağlamaya dönük çeşitli faaliyetlerini bizzat gözlemleme ve iştirak etme fırsatı buldum.
Bu açıdan KAS Türkiye’nin hem Türk-Alman dostluğunun
derinleştirilmesi hem Türkiye’nin AB üyeliği sürecinin
desteklenmesi konusundaki gayretlerini takdirle vurgulamak isterim.
KAS Türkiye’nin daha nice yıllar güzel faaliyetlerine devam ettirmesini tüm kalbimle diliyorum.
32
Suna Güzin AYDEMİR DECKER
TAFKAS Genel Sekreteri
Konrad-Adenauer-Stiftung’un Türkiye’deki eski bursiyerleri ve dostları grubu (TAFKAS) adına Konrad-AdenauerStiftung’u Türkiye’deki 30. yılı dolayısıyla tebrik ederim.
KAS-Türkiye ekibi bugüne kadar kesintisiz ve takdire şayan bir performans sergiledi.
KAS-Ankara Ofisi, geçen 30 yıl zarfında, sivil toplum
örgütleri ve kamu kuruluşlarıyla işbirliği içinde, sayısız
etkinlik ve proje ile siyaset kurumunun ve toplumun gelişimine güçlü bir destek sundu.
KAS’ın çeşitli çalışma alanları içerisinde, ‚akademik işbirliği‘ veya Türkiye ile Almanya arasındaki akademik alış
verişin desteklenmesi özel bir yere sahiptir. Bu gerekçeyle, Türkiye’de uzun yıllar boyunca burs verilmiş ve
böylece farklı kuşaklardan ve çeşitli uzmanlık alanlarından akademisyenleri bir araya getiren, kayda değer bir
KAS-eski bursiyerler grubu oluşmuştur. TAFKAS, Ankara’daki eski bursiyerlerin inisiyatifiyle ve KAS’ın çalışmalarını desteklemek amacıyla 9 Ekim 2012’de kurulmuştur. TAFKAS‘ın bugün çeşitli illerde, ulusal ve uluslararası
kurumlarda etkin, çok sayıda saygın üyesi vardır.
Bölgemizde ve tüm dünyada özgürlük ve barış için, iki
ülke arasındaki çeşitli işbirliği fırsatlarının en verimli
şekilde kullanılması gereklidir. Bu arka planda, Ankara
Ofisinin şimdiye dek başarıyla yerine getirdiği köprü işlevini, bundan sonra da pekiştirerek sürdürmesini dilerim.
33
Nazire DEDEMAN ÇAĞATAY
Umut Vakfı Başkanı
30. yılınızı kutlarken hukukun üstünlüğüne inancımız ve
daha çağdaş, daha demokratik bir ülke özlemimizle “hukuk, iletişim ve medya” alanlarında yaptığımız etkinliklerde vakfımıza katkılarınız için çok teşekkür ederiz.
Umut dolu yarınlara...
34
Jan NÖTHER
Dr. Ümmühan DERİCİOĞLU
Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası
30 Yıldır Devam Eden Yoğun ve
Başarılı bir İşbirliği
Türkiye’deki Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği’nin 30.
yıldönümü vesilesiyle temsilcisi Sayın Dr. Colin Dürkop’u
ve tüm KAS çalışanlarını içtenlikle kutluyoruz.
Kurumlarımız arasındaki yakın bağ, KAS faaliyetlerinin
30 yıl önce Türkiye’de başlamasına kadar dayanmaktadır. Alman ekonomisinin İstanbul temsilciliği de, KAS’ın
attığı ilk adımlara paralel olarak Türkiye’deki çalışmalarına başlamıştı. Bu sırada salt konulara odaklı işbirliklerin oluşmadığı, daha çok şahsi dostlukların oluştuğu
gayet tabiidir ve bu olgu günümüze kadar organizasyonlar arası yüksek kalitedeki işbirliğin temeli olarak kabul
edilir. Bu bağlamda, Ticaret ve Sanayi Odamızın Kamu
ve Kurumsal İlişkiler direktörümüz Sayın Dr. Ümmühan
Dericioğlu’nun Konrad-Adenauer-Stiftung derneğinin
eski bir bursiyeri olması tesadüf olarak değerlendirilmemelidir. Sayın Dr. Dericioğlu, Ankara’daki Devlet Planlama Teşkilatında görevliyken bir KAS bursundan yararlanarak Berlin’deki Federal Kartel Kurumunda rekabet
hukuku ve politika üzerine çalışmalarda bulunmuştur.
Bu staj döneminde edinilen deneyimler, Türkiye’deki rekabet hukukunun şekillendirilmesinden sorumlu resmi
kurumlara sunulmuş ve buralardan takdirle karşılanmıştır. Sayın Dr. Dericioğlu’nun Konrad-Adenauer-Stiftung
Derneği ile bu stajla birlikte başlattığı ilişki, “KOBİ’lerin
teşvik edilmesi” ya da “Toplumun demokratikleştirilmesi”
gibi konuları içeren çeşitli etkinlik ve çalıştaylara katılarak daha da yoğunlaşmıştır. Bununla beraber KAS burslarının içeriği sadece staj sırasında kazanılan izlenimlerle
sınırlı kalmamıştır, aksine Türkiye’de kapsamlı bir şekilde
uygulama alanı bulmuş ve tartışma imkânı sağlamıştır.
Bu da, ekonomi, eğitim ya da idarede sorumluluk üstlenen çok sayıdaki KAS bursiyerlerinin köprü vazifesi görme işlevlerinin önemini vurgulamaktadır.
Yönetim Kurulu Üyesi
Genel Sekreteri
(KAS Eski Bursiyeri)
Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odasının yönetim kurulu
olarak Türkiye’deki Konrad-Adenauer-Stiftung’a bundan
sonra da başarılar diler, kurumlarımız arasındaki uzun
yıllara dayalı harikulade ortaklığın devamından duyduğumuz memnuniyeti bildiririz.
35
Doç. Dr. Aykan ERDEMİR
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi
Demokrasileri Savunma Vakfı Kıdemli
Analisti
Sınırları aşan sorunların çoğaldığı bir çağda, diyaloğu,
karşılıklı anlayışı ve sınır ötesi işbirliğini güçlendirmek
her zamankinden daha büyük önem taşıyor.
KAS, 30 yıldır Alman-Türk dostluğunun ön saflarında yer
almıştır. Önümüzdeki dönemde de ihtiyaç duyduğumuz
ortak ve sürdürülebilir çözümleri bulma arayışımızda
öncü bir rol oynayacağına güvenim tamdır.
KAS’ın inşa ettiği köprülerin gerek Türkiye’de gerek
Almanya’da ortak değerler temelinde hak ve özgürlüklerin Avrupası’nın kurumsallaşmasına yardımcı olacağını
umut ediyoruz.
KAS’ı ve son 30 yıllık işbirliğini mümkün kılan herkesi
kutluyorum ve KAS’a önümüzdeki yıllarda başarılar diliyorum.
36
Doç. Dr. M. Murat ERDOĞAN
Hacettepe Üniversitesi
Göç ve Siyaset Araştırmaları
Merkezi (HUGO) Müdürü
KAS ile 30 Yıl
Sadece Almanya değil, Avrupa ve dünya için de çok önemli bir demokrasi kahramanı olan Konrad Adenauer’ın adını taşıyan KAS, 30 yıldan bu yana Türkiye’de de faaliyet
gösteriyor. Benim KAS ile temasım 1993’de ilk kez verdikleri doktora bursu başvurusu ile gerçekleşti. Sonraki
22 yıl, Alman dostlarımızla yüksek işbirliği ve heyecanla
yapılan ortak çalışmalarla geçti. 1994-1998 arasında aldığım doktora bursu ile değişen hayatım için KAS’a özel
olarak müteşekkirim. Freiburg ve Bonn’da KAS bursiyeri olarak gerçekleştirdiğim doktora çalışmam kadar KAS
seminerleri ile Almanya’yı ve dünyayı tanıma imkânına
sahip oldum. Açıkçası başlangıçta –biraz da Türkiye’de
Alman vakıfları konusunda yapılan tartışmaların etkisi
ile- bana burs veren KAS’ın ve Almanya’nın genel politik
duruşunun, benim kendi düşünce dünyama ve hareket
alanıma ne yönde yansıyacağına dair bazı endişelerim
vardı. Ama bundan sıyrılmam çok kısa bir zaman aldı
ve önce Mannheim’da aldığım Almanca kursunun üzerinden Freiburg’da başlayan Bonn’da devam eden doktora
dönemim, benim hayatımın en verimli kazanımlarını aldığım sürece dönüştü. Bütün bu süreç içinde en çok da
Almanya ve Türkiye arasındaki ilişkilerinde ortaya çıkan
sorun alanlarını ve olağanüstü yüksek işbirliği olanaklarını incelemeye zaman ayırdım. Aslında durum çok açıktı: Türkiye ile Almanya’nın çok özel bir durumu vardı ve
avantajlarla dolu bu özel durum mevcut işbirliğinden çok
daha fazlasını hak ediyordu. Tarihten gelen son derece
olumlu alt yapı, ikili siyasi ve güvenlik ilişkileri, yoğun
ticari-ekonomik işbirliği ve hiç kuşkusuz 1961’den sonra
Almanya’yı da vatan bilen Türkiye kökenli 3 milyonu aşkın insan ve tecrübe sermayesi. Artık ekonomide, sosyal
hayatta, siyasette ve kültürde Almanya’nın asli unsurları
haline gelen Türkiye kökenliler, aynı zamanda Türkiye’nin
dünyaya açılan, demokrasiye, sivil topluma, özgürlüklere, refaha açılan dev bir penceresi oldu. Türkiye’den
Almanya’ya gidip bir süre kalıp dönenlerle birlikte 7-8
milyonu bulan bu insani hareketlilik ve kültürel etkileşim, iki toplumun ciddi mentalite farklılıklarına rağmen
yeni bir sentezi de doğurdu. Yaşanan karşılıklı “mentalite
transferleri” yeni bir kültürel alan yarattı. Son yıllarda
Almanya’daki Türklere artık Türkiye’deki Almanlar katıldı. Şu an Türkiye, Almancanın ana dil olmadığı ülkeler
içinde dünyada en çok Almancanın bilindiği-konuşulduğu
ülke haline geldi. Bunlar iki ülke arasındaki ilişkileri çok
kolaylaştıran ve yoğunlaştıran unsurlar olmakla birlikte
zaman zaman Alman kamuoyunda yüksek Türkiye ilgisi
37
ya da kısa vadeli popülist söylemler nedeni ile zorlaştıran
da unsurlar oldu. Türkiye’nin siyasi ve sosyal hayatındaki bütün gelişmeler ister istemez Alman toplumunun
da gündeminde oldu. İlişkilerde yaşanan sorunların en
başında karşılıklı güvensizlik önemli bir rol oynamaktadır.
Almanya’da bu daha çok Türkiye kökenliler üzerinden,
Türkiye’de ise Alman devletinin ve kuruluşlarının üzerinden ifade edilmektedir. Almanya’daki Türkiye kökenlilerin
çifte vatandaşlık statüsü, Türkiye-AB ilişkileri konusunda
Almanya’nın tavrı ve Türk vatandaşlarına yönelik vize
uygulamaları göz ardı edilemeyecek kadar ilişkilere zarar
vermektedir. Ancak neredeyse hiçbir maddi temeli olmayan bu “güvensizlik” unsurları ilişkileri zaman zaman
etki altına alsa da KAS ve benzeri kurumların varlığı, bu
engellerin ortadan kaldırılmasında son derece önemli rol
üstlenmiş oldular. Unutmayalım ki, neticede kurumsal
yapıları işlevsel hale getiren insani köprülere ihtiyacımız
var. Güçlü niyet ve samimi çabalar ile Avrupa’nın ortauzun vadedeki ekseni Almanya-Türkiye olmaması için
hiçbir engel yok. KAS da en çok bu alanda katkı sağlamaktadır.
KAS-Türkiye ile birlikte gerçekleştirdiğimiz “Türkiye’deki Suriyeliler”, Türkiye’de Almanya Algısı”, “Türk-Alman
Üniversiteleri İşbirliği”, “Alman Medyasındaki Karikatürlerde Türkler”, “Avrupa’da Göç, İslam ve Çokkültürlülük
Sempozyumu” ve benzeri pek çok proje, sürece olumlu katkı sağlayan ve geniş alanda etkisi olan çalışmalar
oldu. Bu çalışmaların daha yoğun olarak devam etmesi
için çabalarımız devam edecektir. Bu çerçevede yaptığım
bütün çalışmalarda olağanüstü olumlu yapısı ve desteği ile sadece benim değil, bütün ilgilenenlerin yanında
yer alan Türk dostu muhteşem insan Dr. Colin Dürkop’a,
KAS ailesine katılmama katkı sağlayan Prof. Dr. Hüseyin
Bağcı’ya, St. Augustin’de bize yol gösteren dostum Dr.
Berthold Gees’e, eski bir KAS bursiyeri olan doktora hocam Prof. Dr. Ludger Kühnhard’a ve KAS Türkiye ekibine,
özellikle de Bekir Öncel ve Gülden Bahçelioğlu’na sonsuz
teşekkürlerimi ve şükranlarımı iletmek isterim.
KAS-Türkiye, iki ülke ve iki toplum için 30 yıldır verdiği
bu değerli katkıyı büyük fedakârlık ve istekle gerçekleştirmekte ve çok güçlü bir köprü rolü oynamaktadır. Hem
Türkiye hem de Almanya için, her iki toplum için de Nice
30 Yıllara!
38
Adnan FİŞENK
Avrupa Gazeteciler Derneği
Başkanı
Türkiye’de bulunduğunuz süre içinde sizi tanıma bahtiyarlığına eriştim.
Gerek bireysel kişiliğinizi, gerekse kurumunuz adına özverili çalışmanızı takdir etmemek mümkün değil.
Sabırla, sempati ile, sevgi ile, büyük bir anlayışla insanlara yaklaşmanız, ilk önce insanlarımızın gönüllerini kazanmanız göz ardı edilemez.
Sizi ve sayenizde Almanya ve Alman halkını daha yakinen tanıma imkanı buldum.
Size karşı içimizde doğan dostluk sevgimiz, sayenizde
sizin ülkenizi de kapsamıştır.
Kurumsal çalışmalarınızda ki başarılarınızı gönülden ayrıca takdir ederken, bu dostluğun iki devletin ve bireylerinin arasında da çoğalarak sonsuza kadar yaşamasını
temenni ederim. Saygı ve selamlarımla...
39
Abdullah GÜMÜŞSOY
T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı
Yurtdışı Eğitim Rehberlik Daire
Başkanı
Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü,
Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza yönelik dini, sosyal ve kültürel alanlarda hizmet sunmaktadır. Bu hizmetlerin başında ilgili ülkelerin din görevlisi ihtiyacını karşılamak gelmektedir. Almanya’da, en fazla din görevlisi
gönderdiğimiz ülkedir.
Farklı bir ülkede, farklı kültür ve farklı insan çevrelerine
hizmet vermenin zorluğu bilindiği için din görevlilerimize
Yurtdışı görevine gitmeden önce eğitim seminerleri verilmektedir. Öncelikli olarak din görevlilerimize dil kursu
düzenlenmektedir. Ardından da gidecekleri ülkenin eğitim, sağlık, kültür, medya gibi birçok alanını içeren dersler verilmektedir.
Genel Müdürlüğümüz, din görevlilerimize bu konuda seminer vermeleri için 2006 yılından bu yana Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği ile ortak eğitim seminer programı yapmaktadır. KAS’ın yapmış olduğu bu seminerlere
katılan din görevlilerimizden çok olumlu geri dönüşümler elde edilmiştir. Seminerlere katılan din görevlilerimiz bize memnuniyetlerini ifade etmektedirler. Gerek
seminer öncesi iletişim gerek organizasyon sürecindeki
diyalog gayet olumlu karşılanmaktadır. Ayrıca bu dersleri veren öğretmenlerimizin gayreti de din görevlilerimiz
tarafından bize iletilmiştir.
Bundan sonraki dönemde de Derneğinizle ortak çalışmak
isteğimizi dile getirerek çalışmalarınızda başarılar dileriz.
Kutlamakta olduğunuz 30. Yılınızı tebrik ederiz.
40
Doç. Dr. Şaban KARDAŞ
Ortadoğu Strajetik Araştırmalar
Merkezi (ORSAM) Başkanı
Suriye krizi çok aktörlü, değişken ilişkilere ve ittifaklara
sahne olan, yakın dönem uluslararası ilişkilerin en karmaşık sorunlarından biri haline geldi. 5. yılını doldurmak
üzere olan Suriye iç savaşı bölge ve hatta dünya açısından siyasal, ekonomik ve toplumsal etkiler bırakıyor.
İlk aşamada Ortadoğu’yu etkileyen Suriye krizi, terör
örgütleri veya mülteci meseleleri üzerinden uluslararası güvenliği tehdit eden bir konu haline geldi. Giderek
derinleşen bu insani ve güvenlik krizi doğal olarak en
fazla komşu ülkeleri ve de Türkiye’yi etkiliyor. Milyonlarca Suriyeli çatışma ortamından kaçarak komşu ülkelere
sığınmış durumda ve bunların ev sahibi toplumlar üzerindeki sosyo-ekonomik maliyetleri gün geçtikçe artıyor.
Sığınmacıların yarattığı doğrudan maliyetler yanı sıra Suriye iç savaşı bölge ülkelerinde çok daha derin toplumsal,
siyasi, ekonomisi ve güvenlik etkilerine sahip.
Ankara merkezli araştırma merkezi Ortadoğu Stratejik
Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Suriye krizini başından
itibaren yakından takip etmektedir. ORSAM’ın Suriye krizinin bölgesel etkilerine dönük araştırmalarında işbirliği yaptığı kurumlardan birisi Konrad-Adenauer-Stiftung
(KAS) Derneği Türkiye Temsilciliği olmuştur. KAS desteğinde yürütülen ORSAM’ın yürüttüğü saha çalışmasına
dayalı araştırma projeleri ile Suriye’ye komşu ülkelerde Suriyeli sığınmacıların karşılaştırmalı durumu ortaya
konmuştur. Dört farklı ülkede kapsamlı saha çalışmaları
yoluyla elde edilen bulgulara dayalı bu çalışma Suriyeli
mültecilerin bölgesel etkilerini karşılaştırmalı bir perspektifte ortaya koyarak alanında bir ilk olmuştur. Yine,
Suriye krizinin komşu ülkelerde yarattığı sosyal, siyasal,
ekonomik etkiler ve Suriye’deki farklı grupların Suriye
iç savaşına nasıl tepki verdiği gibi konularda araştırma
projeleri düşünülmektedir.
KAS Türkiye Temsilciliği ve ORSAM arasında süren
uyumlu, verimli işbirliğinin tüm bölgeyi ve uluslararası
toplumu ilgilendiren Suriye krizinin daha iyi anlaşılmasına hizmet edeceğine şüphemiz yoktur.
Türkiye’deki faaliyetleri 30 yıllık bir geçmişe dayanan
KAS’ın farklı kurumlarca yürütülen bilimsel araştırmalara
verdiği destek Türk-Alman işbirliğinin kurumsallaşmasına önemli bir katkı yapmıştır. ORSAM da KAS Türkiye
Temsilciliği’yle işbirliği halinde yürütülen çalışmaların ikili ilişkilerin daha güçlenmesine hizmet edeceğine inanmaktadır.
KAS Türkiye Temsilciliği’ne önümüzdeki dönemlerdeki
faaliyetlerinde de başarılar diler, Temsilcilik personeline
özverili çalışmaları için teşekkür ederiz.
41
Prof. Dr. E. Fuat KEYMAN
Direktör, Istanbul Policy Center,
Sabancı Üniversitesi
Konrad-Adenauer-Stiftung 30 yıldır Türkiye’de sivil toplumu, kamu tartışmalarını ve akademik diyaloğu desteklemektedir. KAS tarafından düzenlenen buluşmaların,
konferansların ve çalıştayların dışında yayınlanan kitaplardan da kendi adıma çok şey öğrendim.
Konrad-Adenauer-Stiftung‘un profesyonel çalışma yapısından, sahip olduğu sağlam değerlerinden, sivil toplum
örgütleriyle aktif çalışmalarından ve saygı duyulan kurumsal kimliğinden etkilendiğimi ifade etmek isterim.
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği’nin Türkiye’deki 30.
Yıl dönümünü kutluyorum.
42
Prof. Dr. Arzu OĞUZ
Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dekanı
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği
Türkiye’de 30 Yaşını Kutluyor
1991 yılının karlı bir kış gününde Almanya’ya Roma Hukuku ve Karşılaştırmalı Hukuk alanında doktora yapmaya
gelen bir Türk akademisyen adayı olarak, Almanya Federal Cumhuriyeti’nin ilk şansölyesi olan Konrad Adenauer
ve 2. Dünya savaşı sonrası Almanya’nın yeniden inşası
için yaptıkları hakkında bilgi sahibi olsam da kendisi adına kurulan Dernek’ten hiçbir şekilde haberdar değildim.
Münih
Ludwig-Maximilians
Üniversitesi
Hukuk
Fakültesi’nde başladığım Doktora eğitimimin ilerleyen
aşamalarında, bazı yabancı öğrencilerin vakıflardan burs
aldıklarını öğrenmem üzerine ben de bu vakıflardan birine başvurmaya karar verdim. Bu konuda yaptığım
araştırmalar üzerine Konrad-Adenauer-Stiftung’un, savunduğu ilkeleri, duruşu ve Türkiye ile kurmuş olduğu
pozitif ilişkileri; benim Konrad-Adenauer-Stiftung burs
programına başvurmaya karar vermemde etkili olmuştur. Benim açımdan Derneğin, barış, özgürlük ve adalet
ilkeleri, demokrasi, insan hakları ve uluslararası ilişkilerin
güçlendirilmesi konularına verdiği önem ve bu konuda
düzenlemiş olduğu etkinlikler gerçekten çok etkileyiciydi.
Başvurumun olumlu sonuçlanmasından sonra, davet
edildiğim mülakat sırasında bile aradığım ortamın burada olduğunu anlamıştım. Daha sonra Konrad-Adenauer-Stiftung ailesine kabul edildiğim haberi bende büyük
bir sevinç yarattı. Daha sonra öğrenimim boyunca KAS
tarafından bursiyerler için düzenlenen çeşitli aktivitelere
katıldım. Almanya’nın çeşitli bölge ve kentlerinde gerçekleşen bu aktiviteler sayesinde Almanya’yı coğrafi ve
kültürel olarak tanıma fırsatı buldum. Yine bu aktivitelerde Almanya’yı tarihsel geçmişiyle birlikte öğrendim,
diğer bursiyerlerle beraber politika, ekonomi, din, kültür,
toplumbilim ve farklı bilimsel alanlarda bilgi edindik, fikir
alışverişi yapabileceğimiz farklı ülkelerden dostlara sahip
olduk.
Bu dostluklardan bir kısmının halen devam ediyor olması, Konrad-Adenauer-Stiftung ailesinin ne kadar büyük
bir zenginliğe sahip olduğunun en önemli göstergesidir.
Eğitimimizi tamamlayıp, ülkelerimize döndükten sonra
bu zenginliği, bir parça da olsa kendi ülkelerimize yansıtabildiysek, ne mutlu bize..
Konrad-Adenauer-Stiftung, bizlerle ülkelerimizde kur-
43
dukları büro aracılığı ile ilişkisini sürdürmeye devam etmekte. Ayrıca ülkemizin başka şehirlerinde yaşayan diğer bursiyerler ile tanışma, onlarla işbirliği yapma fırsatı
da sunmakta. Bütün bunlar hepimizin hayatına zenginlik
olarak yansımakta.
Üç yıl önce Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği Türkiye
temsilcisi Dr. Colin Dürkop tarafından, Türkiye’de KAS
Türkiye Eski Bursiyeler ve Dostlar Grubu (“TAFKAS”) kurulmuş, ülkemizin Konrad Adenauer-Stiftung bursiyerlerinin bir araya getirilmesi sağlanmıştır. Bu birliğin Sayın
Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ile birlikte eşbaşkanlığını üstlenmiş olmamın benim için ayrı bir onur kaynağı olduğunu
belirtmeden geçemeyeceğim.
Yine Sayın Dürkop tarafından beraberce kurulmuş bulunan TAFKAS üyeleri ile biraraya geldik, KAS bu faaliyetleri ile Dünyanın farklı ülkelerindeki bursiyerler ile biraraya gelmemizi sağlayarak hayatımıza zenginlik katmaya
devam etmekte. Elbette bu zenginlik, aramıza her geçen
gün yeni ve genç üyelerin katılması ile daha değerli hale
gelmektedir.
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği’nin Türkiye’de kuruluşunun 30. yılını yürekten kutluyor, birlikteliğimizin,
birlikte gelişmemizin kesilmeden artarak devam etmesini
diliyorum.
44
Turgay OLCAYTO
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
Başkanı
Federal Almanya Cumhuriyeti’nin ilk şansölyesi Konrad Adenauer’i 2.Dünya Savaşı sonrası ülkesinin kalkınmasına yaptığı önemli hizmetler dolayısıyla biliyorduk. Konrad-Adenauer-Stiftung ile Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti’nin tanışması 1996 yılında başladı.
Proje bazında sürdürülen görüşmeler sonunda birlikte Türkiye’nin bütün illerini kapsayan yerel gazetecilik
eğitim semineri projesini gerçekleştirme konusunda iki
kurum arasında bir anlaşmaya varıldı. Bu proje çerçevesinde ilk eğitim semineri 1997 Temmuz’unda Adana’da
düzenlendi. İstanbul ve Ankara’da uzman gazeteci konuşmacıların yer aldığı seminer büyük ilgi gördü. Dönemin Basın Yayın Genel Müdürü’nün de hazır bulunduğu
seminer katılımcılar tarafından ilgiyle karşılandı. Bu ilgi
projenin tarafları olan TGC ve KAS’a gelecek için güç ve
umut verdi.
Televizyonlara yönelik olarak gerçekleştirilen seminerlerimiz Isparta, Van (3), Kütahya, Trabzon, Yalova, Malatya (2), Antakya’da (2) yapıldı. Gazete çalışanlarına
yönelik seminerlerimiz ise İstanbul (4), Aksaray, Diyarbakır (2), Samsun, Çorum, Konya (3), Gaziantep (2),
Muğla (2), Tekirdağ, Balıkesir, Ordu (2), Denizli, Manisa,
Artvin, Ağrı, Bandırma(2), Dikili, Tokat, Elazığ, Kastamonu, Kadirli, Karabük, Mersin, Niğde, Kdz. Ereğli, Mardin,
Safranbolu, Sinop, Antalya, Şanlıurfa, Ahlat, Marmaris,
Mudanya, Muş, Aydın, Sinop Gerze, Adana, Kocaeli, Bayramoğlu (2),Yüksekova-Hakkari (2), Eskişehir, İskenderun, Batman (2), Sivas (2) , Ankara, Çanakkale (2),
İzmir (3) ve Zonguldak’ta (2) gerçekleştirildi. 78. seminerimizi de bugüne dek seminer yapma fırsatı bulamadığımız Amasya’da gerçekleştirdik.
Söz konusu eğitim seminerleri dolayısıyla katılımcı 8500
gazeteciye sertifika verildi. Ayrıca yıl sonunda yapılan
değerlendirme toplantılarında da haber yazımı, gazetecilikte etik, gazeteci ve hukuk, internet gazeteciliği, televizyon ve radyo gazeteciliği, çevre gazeteciliği, nefret
söylemi, medya okur yazarlığı, ekonomi, sağlık, eğitim
haberciliği, kültür gazeteciliği, medyada kadın, fotoğraf
ve kamera kullanma konularının yerel gazeteciler tarafından son derece yararlı olarak görüldüğü anlaşıldı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde Konrad-Adenauer-Stiftung ayrıca yılda iki kez Antalya’da Türk-Alman gazetecilerini yılın güncel konularının ele alınarak işlendiği bir
tartışmalı toplantıda buluşturuyor. Bu toplantılar iki ülke
45
gazetecilerinin birbirlerini tanımalarına yol açtığı kadar
evrensel, siyasal, kültürel ve çevresel bağlamda uluslararası sorunların tartışıldığı nitelikli bir forum olarak ilgi
topluyor.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Konrad-Adenauer-Stiftung (KAS) Türkiye Temsilciliği ile birlikte düzenlediği “Gazetecilikte Özeleştiri ve Yerel Gazetelerin karşılaştığı Zorluklar“ başlıklı 11. Alman-Türk Yerel Gazetecilik
Semineri, TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda 2324 Ekim 2015 tarihlerinde yapıldı. Toplantıda gazeteciliğin geleceği ve özellikle online gazeteciliğin yazılı basını
nasıl etkilediği üzerinde duruldu.
TGC ve KAS ortaklığının imza attığı bir başka proje de
yerel gazeteciler için açılan yarışma. TGC –KAS Yerel
Medya Ödülleri Haber, Sayfa Düzeni ve Fotoğraf dallarında düzenleniyor. Bu ödüle değer görülenlere para ödülünün yanında Türkiye’de ya da Almanya’da staj olanakları
da sağlanıyor.
Geriye dönüp baktığımda 19 yıldır Konrad-AdenauerStiftung’la sağlıklı güvene dayanan başarılı çalışmalar
sürdürdüğümüzü görüyoruz.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak bu açıdan Türkiye’de
30 yılını dolduran KAS’la çalışıyor olmaktan duyduğumuz
memnuniyet özellikle vurgulamak isterim. Son yıllarda
KAS’ın Türkiye Temsilcisi Bay Colin Dürkop’la daha da
geliştirdiğimiz işbirliğinin iki ülke arasındaki var olan
dostluğa da katkı vereceğini umuyorum.
Konrad-Adenauer-Stiftung’un 30.yaşını bir kez daha yürekten kutluyorum. Çeşitli ülkelerde yaptığı çalışma ve
projelerin de ülke halklarına yarar sağlayacağına olan
inancımı da vurgulamak istiyorum.
Saygılarımla,
46
Cüneyt ÖRKMEZ
KOBİ Danışman
ve İş Koçu
Sivil Topum Çalışmaları ile İnsanlara Dokunmak
Sivil toplum kuruluşlarının varlık sebebi demokrasi kültürü içerisinde sosyal ve ekonomik gelişmeye katkı sağlayacak düşünceler ve projeler üretmek olmalı.
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği’nin Türkiye’de yerel
partnerlerle yaptığı çalışmalarını bu anlamda gerçek ve
örnek sivil toplum çalışmaları olarak tanımlayabiliriz.
Konrad-Adenauer-Stiftung’un (KAS) Türkiye’deki çalışmaları sonucu bireysel ve kurumsal iş birliği ortamı yaratılmış farklı görüş ve düşüncelerin paylaşılabildiği bir
network ağının oluşması sağlanmıştır.
Eğitimin ve bilgi yoğun ortamların insanların yaşamında nasıl pozitif ve sürdürülebilir sonuçlar doğuracağını
göstermesi açısından KAS etkinliklerini ve projelerini tüm
katılımcıların her zaman saygıyla hatırlayacağına inanıyorum.
İnsanların yaşamlarına dokunan ve değer yaratan, dostluk, sempati ve uluslararası işbirliğine katkı sağlayan
KAS etkinliklerinin başarı ile devam etmesi bizler için bir
kazanımdır.
KAS’a daha nice 30 yıllar dilerim.
47
Nuray ÖZBAY
KAGİDER Genel Sekreteri
(2008-2013)
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği’nin Türkiye’deki 30.
Yılını en içten dileklerimle kutluyorum.
KAGİDER Genel Sekreter Yardımcılığı görevim boyunca,
dünyanın farklı ülkelerinden kadın girişimciler ve liderler
ile daha güçlü bağlar kurmamıza katkı sağlayan KAS ile
çok başarılı projeler ve ortaklıklar gerçekleştirdik.
Daha fazla dayanışma ve adalete ihtiyaç duyduğumuz bu
günlerde, KAS’ın hem Türkiye hem de dünyada insanların kendi kaderlerini çizebilme ve onurlu bir hayat sürme
haklarının korunması konusundaki değerli hizmetlerini
sürdürmesini diliyorum.
Daha nice başarılı yıllara…
48
Prof. Dr. Tahir ÖZGÜ
Türkiye Toplum Hizmetleri
Vakfı (TOVAK) Başkanı
Anadolu Üniversitesi’nin Avrupa’da yerleşik Türk Toplumuna eğitim hizmetleri sunmasını kapsayan Köln merkezli bir projenin uzun süre yöneticiliğini yaptım. Bu
süreç içinde Türkiye-Almanya ve Türk-Alman ilişkileri ve
işbirlikleri bakımından iki şeyin noksanlığını yaşadım:
Birincisi, işbirliği kapsamına alınacak çalışmaların her iki
tarafa da mutlak yarar sağlayacak alanlarla sınırlı tutulması. İkincisi de, işbirliklerinin somut ve mümkün olduğunca ölçülebilir sonuçları hedeflemesi. Her iki derdimi
de Konrad-Adenauer-Stiftung (KAS) Türkiye temsilciliğinden daha iyi anlayan bir yapıya rastlamadım.
Bu anlayış içinde Türkiye Toplum Hizmetleri Vakfı
(TOVAK) ve KAS, Türkiye-Almanya ve Türk-Alman işbirliği bakımından bence çok önemli ve çok gerekli bazı projelerle yola koyuldu. Üç yıla yakın çalışıyoruz ve bugünkü
duygumu şöyle ifade edebilirim:
“KAS 30 yıldır Türkiye’deymiş de, ben peki neredeymişim?”
Eh, hem KAS gibi bir işbirliği ortağını, hem de Dr. Colin
Dürkop gibi bir dostu biraz geçce kazanmak insana böyle
düşündürtüyor.
Nice verimli ve başarılı 30 yıllar dilerim.
49
Özdem SANBERK
E. Büyükelçi
Uluslararası Stratejik Araştırmalar
Kurumu (USAK) Başkanı
Bir diplomat ve düşünce kuruluşunun başkanı olarak
Konrad-Adenauer-Stiftung’un (KAS), uzun yıllar boyunca sadece Türkiye’de değil aynı zamanda dünyanın birçok yerindeki faaliyetlerini yakından izleme şansım oldu.
Türkiye’deki faaliyetlerinde 30 yılı geride bırakan KAS’ın,
bu süre zarfında Türkiye’yi anlama ve aynı zamanda
Türkiye’yi Almanya başta olmak üzere Avrupa’ya anlatma yönünde çok değerli çalışmaları oldu.
KAS, sahip olduğu birikim, sağladığı maddi destek ve iletişim ağını paylaşırken gösterdiği cömertlikle Türkiye’deki birçok sivil toplum kuruluşu, akademisyen ve düşünce
kuruluşuna önemli fırsatlar sunarken Türkiye’nin de düşünsel altyapısının gelişmesine yardımcı olmuştur. Düzenlediği etkinlikler, iki ülke arasında kurmayı başardığı
ilişkiler ve yaptığı yayınlarla Türkiye ve Almanya arasında
önemli köprüler oluşturmayı başaran KAS, Türk entelektüel ve siyasi hayatına da değerli katkılarda bulunmuştur.
Bugüne kadar gösterdiği aktif ve yapıcı tutumunu oldukça takdir ettiğim KAS’ın bundan sonra da faaliyetlerini en
az son 30 senede göstermiş olduğu performans kadar
başarıyla yürüteceğine inanıyorum.
Bu sayede hem Almanya-Türkiye arasında yeni işbirliği
alanlarının açılması mümkün hale gelecek hem de iki
ülke arasında var olan bağlar daha da güçlendirilecektir. Böylelikle yakalanacak sinerji, sahip olunan birikimin
başarılı bir şekilde sentezine ve daha istikrarlı ilişkilerin
tesis edilmesine yardımcı olacaktır.
KAS ise bu süreçte sahip olduğu kapasite, Türkiye’de
edinmiş olduğu tecrübe ve ülkenin dört bir yanında bulunan ortakları ile her zamanki gibi önemli roller oynayacaktır.
50
Yalçın SÖNMEZ
Türkiye Orta Ölçekli Sanayici ve Serbest
Meslek Mensupları ve Yöneticileri Vakfı
(TOSYÖV) Yönetim Kurulu Başkanı
Uzun Süren Keyfli İşbirliği
TOSYÖV Vakfı’nın Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği ile
olan işbirliği 1990 yılında Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar
Kurulu kararı ile resmi anlamda başlamıştı. TOSYÖV –
KAS ile işbirliğinde yapılan çalışmalarla o güne kadar
Türkiye’de pek de bilinmeyen Almanya’nın KMU’s kavramı Türkçe KOBİ kavramına dönüşerek Türk ekonomi
literatürüne girmiştir.
Bu çalışmalar sonunda bugün için Türkiye KOBİ’leri açısından en önemli devlet kurumu olan KOSGEB kurulmuş,
ardından Kredi Garanti Fonu gibi kuruluşlar faaliyete
geçmiştir. TOSYÖV, KOSGEB’in genel kurul üyesi Kredi
Garanti Fonu’nun ise kurucu ortaklarındandır.
Bu işbirliğinin bir diğer en etkili sonucu ise proje kaynaklarının sağladığı eğitim imkanları ve bu etkinliklerden
sonra ortaya çıkan somut sonuçlardır. Eğitsel faaliyetler,
KOBİ zirveleri, konferanslar ve semineler gerçekleştirilmiş, katılımcılar bu etkinlik programlarına katılarak piyasa ekonomisi çerçevesinde yeni ve rekabetçi bilgilere
ulaşmışlardır.
Mevcut işletmelerin rekabet gücünün artırılması yanında yeni iş alanlarının ve yeni nesil KOBİ’lerin yaratılması, yerel değerlerin ekonomiye kazandırılması, kadın ve
genç girişimcilerin inovatif fikirlerinin hayata geçirilmesi
bu çalışmaların bir ürünüdür.
25 yıla yakın süren işbirliğimizin meyveleri bugün görülüyor.
Küresel ekonomiye entegre olan, dış pazarlara açılan ve
sürekli gelişime Ar-Ge ve İnovasyona dayalı büyümeyi
isteyen KOBİ’lerin rekabet gücünü arttırmak için yaptığımız çalışmalarda Konrad-Adenauer-Stiftung’u yanımızda
görmek her zaman bize güç vermiştir.
Uluslararası işbirliklerine örnek bu çalışmaların diğer sivil
toplum kuruluşlarına örnek teşkil edeceğini düşünüyor,
Konrad-Adenauer-Stiftung’un yönetici ve çalışanlarına
şükranlarımı sunuyor 30. Yıllarını kutluyorum.
51
Murat ŞENGÜL
Türk Demokrasi Vakfı (TDV)
Genel Sekreteri
Konrad-Adenauer-Stiftung (KAS) Türkiye’de 30. yılını
kutlamaktadır.
Bu otuz yılda sayısız başarılı işe imza atmış olan KonradAdenauer-Stiftung ilk ve en büyük proje ortaklığını Türk
Demokrasi Vakfı ile birlikte kurmuştur.
TDV’nin resmi kuruluş tarihi olan 1987 Şubatından yaklaşık 2 yıl önce Türkiye Bürosunu açan KAS ile işbirliği
vakfımızın adeta münhasıran tarihini oluşturmaktadır.
Demokrasi Eğitimi isimli proje, Türk demokrasisinin normalleşmesi, batılı anlamda liberalleşmesi, siyasetin tabana yayılması, yerel aktörlere açılması, genç ve kadın
dezavantajlı grupları, öğrenci ve akademisyenleri, etnik
ve farklı inanç gruplarını içine almasıyla, hukukun üstünlüğü, örgütlenme, ifade, vicdan ve inanç özgürlüğünün
önündeki engellerin kaldırılmasına çalışmasıyla yaklaşık
30 yıldır Türkiye’ye çok büyük ve yararlı hizmetlerde bulunmuştur.
Proje kapsamında yürütülen bu emsalsiz olduğu kadar
olağanüstü faaliyetlerin gerçekleşmesinden, sonuçlarının
barış ve karşılıklı anlayışa katkılarından dolayı KonradAdenauer-Stiftung (KAS) kurumuna yurttaşlarımız, Türk
entelijensiyası, vakfımız, ülkemiz ve dolaylı etkilenen Avrupa ve Ortadoğu Milletler Toplulukları başta olmak üzere tüm insanlık adına kalbi şükranlarımızı sunarız.
52
Prof. Dr. İlter TURAN
Bilgi Üniversitesi
İzninizle diğerlerine katılarak, sizi ve Konrad-AdenauerStiftung Derneği’ni son otuz yılda Türkiye’de gerçekleştirdiğiniz iş için tebrik etmek isterim.
Derneğinizin gerçekleştirdiği çalışmalar ortak ilgi alanlarında Türk-Alman diyaloğunu – örneğin güvenlik diyaloğunu – desteklemiş, gazeteciler örneğinde olduğu gibi
Türk gruplarının Alman deneyimi ve ekspertizi çerçevesinde bir araya gelmesine yardımcı olmuş ve arabulucu
rolü ile Türkiye’nin güncel konferanslarda Malezya, Kore
ve Vietnam gibi daha başka ülkelerin entelektüel grupları
ile iletişim kurabilmesine katkı sağlamıştır.
Eminim benim bilgi ve yetki çerçevem dışında kalan, ancak övgüye şayan daha birçok çalışmanız vardır.
Çalışmalarınızın aynı şekilde devamını diliyorum ve size
demokrasinin ilerlemesine, liberal düşüncenin gelişmesine ve Türk-Alman ilişkilerinin iyileşmesine ve pekişmesine katkılarınızdan dolayı tekrar teşekkür ediyorum.
53
Dr. Gülden TÜRKTAN
KAGİDER Başkanı (2011–2015)
W20 (G20-Kadın Açılım Grubu) Başkanı
Konrad-Adenauer-Stiftung’un desteğiyle Almanya Federal Cumhuriyeti eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff tarafından Berlin’e davet edilmek benim için hem unutulmaz
ve efsanevi bir deneyimdi. Aynı zamanda 2011 yılında
yeni seçilmiş KAGIDER (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği) Başkanı olarak, olaylara bakış açımızın ne kadar
vizyoner ve sınırları aşan yapıda olabileceğini görmek de
bu olağanüstü bir deneyimin bir parçasıydı.
KAGIDER ve Konrad-Adenauer-Stiftung arasındaki işbirliği son derece verimliydi.
Özellikle 2011 yılında düzenlediğimiz Arap Baharı Konferansımızda ülkeler arasında ne kadar çok farkların olduğunu tespit etmiştik. Bu farklılıklara rağmen tümü ortak
bir noktada buluşmuştu: “Kadınlara insan olarak hak ettikleri değeri verin ve tüm yasal hakları tanıyın.” 2013
yılında Türk parlamenterlerine yönelik hazırlanan KAGIDER sunumu da aynı derecede önem arz etmekteydi.
Başarılı işbirliğimizin başka bir örneği de Alman Kadın
Girişimciler Derneğiyle ortaklaşa düzenlenen diyalog
toplantımızdır.
2012 yılında İstanbul’da Carolina Hernandez’ in de katılımıyla düzenlenen ve gelişmekte olan ülkelerde kadın
girişimciliğinin artan önemini konu alan 3. Uluslararası
Kadın Girişimcilik ve Liderlik Zirvesi (The Rising of women in the new world order) de işbirliğimizin kilometre
taşlarındandır.
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği’ne daha nice 30 yıllar
dilerim.
54
Özgür ÜNLÜHİSARCIKLI
Direktör, German Marshall Fund of the
United States Ankara Bürosu
Konrad-Adenauer-Stiftung‘un 30 yıldır Türk sivil toplumunun desteklenmesi alanındaki yaptığı başarı dolu çalışmalarını tebrik ediyorum.
2005 yılında Ankara’da açılan GMF büromuzla KonradAdenauer-Stiftung‘un süregelen başarılı işbirliği için de
ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.
55
Dr. O. Can ÜNVER
Türkiye Toplum Hizmetleri
Vakfı (TOVAK) Başkan Yardımcısı
Türk-Alman Dostluk Ağı Kurucusu
Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği’nin
Türkiye’deki Otuzuncu Faaliyet Yılının
Düşündürdükleri
Türkiye ile Almanya arasındaki tarihten gelen etkili, çok
boyutlu ve derinlikli ilişkilere en büyük katkıyı hiç kuşkusuz son yarım yüzyılı geçen süre zarfında başlayıp
gelişen toplumlar arasındaki etkileşim vermiştir. Türkiye dışındaki en kalabalık Türk nüfusun yaşadığı Almanya
iki devlet arasında mevcut siyasal ve ekonomik ilişkilere
insan ve toplum etkenleriyle yeni bir boyut kazandırmış
bulunmaktadır. Bu boyut, iki ülkenin gelecekteki ilişkilerinde daha anlamlı bir simetriye kavuşacaklarının da
teminatı olarak görülmelidir.
Günümüzde insan ve toplum boyutu, devletler arasında genellikle çıkara dayalı ve tabiatıyla duygulara yer
verilmeyen ilişkileri değiştirme gücüne sahip olmuş görünmektedir. Barış ve dostluk gibi her devrin üst değer
kavramları bugün de ancak insanın çıkarları söz konusu
olduğunda bir anlam ifade etmektedir. Bireylerin ve giderek toplumların birbirlerine karşı besleyecekleri sıcak
duygular günümüzün türlü sorunlarla yoğrulmuş ve insani değerlere görünürde önem verirken aynı değerlerin
şiddet sarmalıyla acımasızca çiğnendiği dünyamızda tek
çıkış yolu olmaya devam etmektedir.
Bu durumdan çıkışın yolu toplumlar arasında karşılıklı saygı ve anlayışa dayalı samimi bir diyalogdan geçmektedir. Sivil toplum örgütleri günümüzde devletlerin
ve hükümetlerin sınırlı ve ipotekli çabalarının dışında
toplumların yakınlaşmasında en güçlü araçlardır. Ancak
sivil toplum kuruluşlarının çabalarıyla oluşacak yapıcı diyalogla devletlerin de birbirleriyle olan ilişkileri farklı ve
olumlu düzlemlere taşınabilecektir.
Almanya ile ilişkilerimiz çok değerlidir ve her alanda geliştirilmeye de çok uygundur. İşte bu düşüncelerle ülkemizde otuzuncu faaliyet yılını kutlayan ve Avrupa’nın yetiştirdiği büyük devlet adamlarından birinin adını taşıyan
Konrad-Adenauer-Stiftung’u kutluyor ve şimdiye kadar
olduğu gibi gelecekte de Türk-Alman dostluğuna değerli
katkılarda bulunmasını diliyoruz.
56
Konrad Adenauer
(1876 - 1967)
Özgeçmiş
Alman devlet adamı Konrad Adenauer 5 Ocak 1876’da Köln’de doğdu.
1894’teki lise bitirme sınavından sonra bankacılık eğitimine başladı. Ancak bir süre sonra bu bölümdeki öğrenimini yarıda bırakarak Freiburg
Üniversitesi’nde hukuk okumaya devam etti. Hukuk ve ekonomi alanındaki
tahsiline Münih ve Bonn’da devam etti. 1906’da Köln Belediye Meclisi üyeliğine seçildi ve üç yıl sonra Köln Belediye Başkanı Max Wallraf’ın yardımcısı
olarak atandı. 1917’de Köln Belediye Başkanlığı görevine getirildi.
Yaptığı çalışmalarla Köln’ü batının metropolü haline getiren Adenauer, Weimar Cumhuriyeti zamanında Almanya’nın en güçlü siyasi isimleri arasında
yer almaktaydı. 1933’de Nazi rejiminin yönetimi ele geçirmesiyle Köln Belediye Başkanlığı görevine son verilerek Köln’den uzaklaştırıldı. Bu dönemde Hitler’e karşı düzenlenen suikastın başarısız sonlanmasının ardından rejim karşıtı bir siyasetçi olarak tutuklandı. Aylarca Gestapo hapishanesinde
tutuklu kaldıktan sonra 1945’de Amerikan askeri yönetimi tarafından tekrar Köln Belediye Başkanlığı görevine getirildi. Savaş döneminde yaşadığı
tüm sıkıntılara rağmen, harap olmuş Köln şehrini yeniden yapılandırma
ve canlandırma işine koyuldu. Ancak İngiliz işgal politikasını eleştiren
Adenauer kısa süre sonra İngiliz askeri yönetimi tarafından emekliliğe zorlandı ve tekrar Köln’den uzaklaştırıldı.
1946’da yeni kurulmuş olan Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) partisinin
ilk başkanı olarak seçildi. Ekim 1946’da da Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde kurulan eyalet meclisinin CDU grup başkanlığı görevini üstlendi. Daha
sonra CDU/CSU meclis grubunun ortak çalışmalarına katılan Adenauer, 15
Eylül 1949’da yapılan ilk Alman Federal Meclisi seçimlerinde Alman Federal Cumhuriyeti’nin ilk şansölyeliğine seçildi. Adenauer yönetimindeki
hükümetler Alman demokrasisinin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır. 14 yıl boyunca Alman Federal Meclisi’nde Almanya’nın siyasi
ve ekonomik alanda ilerlemesine hizmet eden Adenauer 1966’da CDU’nun
parti başkanlığından ve şansölyelikten istifa etmiştir.
Derneğimizin isim babası olan Konrad Adenauer 19 Nisan 1967’de 91 yaşında hayata gözlerini kapadı. Almanya Federal Cumhuriyeti’nin özgürlüğünü, refahını ve sosyal güvenliğini borçlu olduğu Adenauer ölümünün
ardından dünya çapında değerli bir devlet adamı olarak onurlandırıldı.
59
Alman Şansölyesi Konrad
Adenauer’nın 1954’teki
Türkiye Ziyareti
(Federal Almanya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı‘nın
1954 yılına ait raporundan alıntıdır.)
18 Mart Perşembe günü Federal Şansölye, Madam Kapsalis’i, oğlu ve kızı
ile birlikte Villa Maximos’ta kabul etti. Ardından, üç haftalık bir Yunanistan
seyahatinde bulunan Württemberg’li lise son sınıf öğrencileriyle buluştu.
Santorini adasına gitmek isteyen genç kızlara Şansölye, Büyükelçiliğin
kendilerine bu konuda yardımcı olacağına dair söz verdi.
Yunanistan gezisi boyunca Şansölye, çok sayıda hediye vermiştir. Hediyelerin bir kısmı Elçilik Müşaviri Maenss tarafından ilgili kişilere bizzat takdim
edildi. Şansölye, Yunanlı öğrencilere verilmek üzere dört üniversite bursunu Mareşal Papagos’a kişisel bir not eşliğinde iletti. Yunan tarafı da Federal
Şansölye’ye hediyeler verdi.
Türkiye’ye hareketten bir gün önce İtalyan Maslahatgüzar Marki Antinori, İtalya Başbakanı Scelba adına, Şansölye’yi ve beraberindeki heyeti
Roma’da biraz daha uzun kalmaya davet etmiştir. Federal Şansölye’nin bu
davete memnuniyetle icabet edeceği ve 26 Mart Cuma günü öğleden sonra
ile 27 Mart Cumartesi öğleden sonra arasında Roma’da kalacağı, Malahatgüzar Antinori’ye uçağın hareketinden hemen önce bildirildi.
Federal Şansölye’nin Başbakan, Dışişleri Bakanı ve günün Koordinasyon Bakanı Markezinizis’e hitaben yazmış olduğu teşekkür telgraflarının
Ankara’ya indikten sonra çekilmeleri halinde eksik ve bozuk ulaşması ihtimaline karşı, henüz Atina’dan ayrılmadan önce teşekkür yazıları birer
nüsha halinde hazırlanmış ve Büyükelçilik eliyle Dışişleri Bakanlığı Protokol
Dairesine teslim edilmek üzere Atina Büyükelçiliğine verilmiştir.
Ankara’ya 18 Mart Perşembe günü saat 10.30’da uçakla hareket edildi. Heyeti karşılamaya gelmiş olan Yunanlı zevat, veda töreni için de redingot ve
silindir şapkaları ile havaalanında hazır bulunuyordu. Ayrıca Bayan Papagos ile bir kaç Yunanlı hanımefendi daha gelmişti. Kordiplomatikten hazır
bulunanlar, Duayen konumunda olan Büyükelçi (Milliyetçi Çin Büyükelçisi), İtalyan Maslahatgüzar Antinori, Türk Büyükelçisi ve Türk Büyükelçilik
Müsteşarı idi. Ankara’dan ise Türkiye’nin Bonn Büyükelçilik Müsteşarı Müren (Bonn Büyükelçisi Ürgüplü ile birlikte Türkiye ziyareti boyunca Federal
Şansölye’ye resmi refakatçi olarak tayin edilmiştir) ve Ankara’daki Alman
Büyükelçiliğinden Elçilik Müşaviri Röhrig de, Türk hükümetine ait çift motorlu iki uçak ile Atina’ya gelmişlerdi. Federal Şansölye, ilkin kendisine hizmet vermiş olan polis ve güvenlik görevlileri ile vedalaştı. Ardından her iki
devletin milli marşları çalındı ve Federal Şansölye şeref kıtasını selamladı.
Türkiye Büyükelçisi, Federal Şansölye’ye uçak mürettebatını tanıttı. Son
bir vedalaşmadan sonra yolcular iki ayrı uçağa bindiler ve uçaklar birbiri
ardından havalandı.
60
Ege semaları bulutlarla kaplı olduğundan uçuş sırasında görüş sınırlı idi.
Ege adaları hayal meyal seçiliyordu. Anadolu platosunun üzerinde ise bulutlar yer yer açıldı, Küçük Asya’nın o kendine özgü boz-yeşil renkli tipik plato görüntüsü ortaya çıktı. Federal Şansölyenin uçağında Türk Hava
Kuvvetleri mensubu akıcı Almanca konuşan bir üsteğmen bulunmaktaydı.
Hostes hanım da biraz Almanca biliyordu. Uçakta öğle yemeği olarak Atina’daki Türk Büyükelçiliği tarafından hazırlanan soğuk mezeler yendi. Türk
hükümeti tarafından verilecek resmi akşam yemeğinde Türk Başbakanı
Menderes’in yapacağı konuşma, uçak Atina’dan kalkmadan hemen önce
elimize ulaşmıştı, uçakta Sayın Müren ve Elçilik Müşaviri Röhrig tarafından
Almancaya tercüme edildi. Ardından Bakanlık Müsteşarı Hallstein, cevabi
konuşma metnini taslak olarak hazırladı ve uçuş sırasında Şansölye metni
bizzat gözden geçirerek onayını verdi.
Saat 13.45’te her iki uçak Ankara havaalanına peşpeşe indi. Havaalanı
baştanbaşa Alman ve Türk bayraklarıyla donatılmıştı. Karşılama töreni için Başbakan Menderes, Dışişleri Bakanı Köprülü, Alman Büyükelçisi
Haas ve Alman ve Türk tarafının önde gelen şahsiyetleri koyu renk kostüm,
koyu renk palto ve koyu renk şapkalar giymiş olarak hazır bulunuyordu.
Yunanistan’da olduğu gibi burada da şeref kıtası ile askeri bando vardı,
her iki ülkenin milli marşları çalındı. Federal Şansölye, Başbakan ile birlikte
şeref kıtasını selâmladı. Bonn’dan gelen ve Ankara’ya daha önce ulaşmış
olan Alman gazeteciler de, havaalanında yerlerini almıştı. Federal Şansölye, basın mensuplarına ve radyo kanallarına kısa bir demeç verdi.
61
Heyet, Federal Şansölyeyi karşılayan Türk zevat eşliğinde Ankara Palas
Oteline doğru hareket etti. Heyetin tamamı ile Büyükelçi Ürgüplü ve Büyükelçilik Müsteşarı Müren’in de bu otelde kalması öngörülmüştü.
Federal Şansölye’nin üst değiştirmekle vakit kaybetmemesi için, Türk protokolünün önerisi üzerine bütün resmi ziyaret ve iade-i ziyaretler koyu renk
kostüm ve fötr şapka ile yapılmıştır. Saat 15.00’e doğru Federal Şansölye
ve Bakanlık Müsteşarı Hallstein, Cumhurbaşkanlığı Sarayının bitişiğindeki bir binada Cumhurbaşkanlığı Şeref Defteri’ni imzaladılar. Saat 15.15’te
Şansölye, Atatürk’ün şehre hakim bir tepedeki Anıtkabir’ine çelenk koydu.
Binanın mağrur ve görkemli havası ile seremoninin nispeten tekellüfsüz
üslubu arasında belli bir zıtlık sezilmekteydi. Federal Şansölye’yi yüksek
rütbeli iki Türk subayı ve protokol görevlisi bir memur
karşıladı ve bir
kaç yüz metrelik geniş bir yol boyunca, asıl kabrin bulunduğu yere kadar
kendisine eşlik ettiler. Türk ordusunun bir ihtiram bölüğü kabir başında
hazırolda beklemekteydi. Önlem olarak hiç kordon çekilmemişti, dolayısıyle gazeteciler, foto muhabirleri ve Anıtkabri ziyarete gelmiş olan başka
insanlar, bir anda Federal Şansölyenin çevresini sardı.
Federal Şansölyenin geçtiği bütün ana caddeler, sayısız Alman ve Türk
bayrakları ile süslenmişti. Federal Şansölye’nin aracını Alman-Türk flamalardan tanıyan halk, şapka çıkararak saygıyla selam veriyordu. Otelden çıkarken ya da otele dönüşlerde yoldan geçen vatandaşlar, Federal
Şansölye’yi bekliyor ve coşkulu tezahüratta bulunuyordu.
Anıtkabir’in ardından Federal Şansölye, Türk Başbakanı Menderes’i, yeni
inşa edilmiş olan Bakanlıklar semtindeki makamında ziyaret etti. Ziyaret sırasında Büyükelçilik Müsteşarı Müren tercümanlık yaptı. Federal
Şansölye’ye Bakanlık Müsteşarı Hallstein, Büyükelçi Haas ve Orta Elçi von
Herwarth eşlik ettiler. Türk tarafında ayrıca Büyükelçi Ürgüplü de hazır bulunuyordu. Ziyaret, tamamen bir nezaket ziyareti mahiyetinde olup bir kaç
dakika sürmüştür. Federal Şansölye hemen ardından, aynı zevat eşliğinde,
Dışişleri Bakanı Köprülü’ye de ziyarette bulunmuştur.
Otelde verilen kısa dinlenme molasından sonra Federal Şansölye, gene
aynı zevat eşliğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Koraltan’ı ziyaret
etti. Meclis Başkanı Koraltan, Alman halkına ve Federal Şansölyeye karşı
62
duyduğu hayranlığı içtenlikle dile getirdi. Koraltan, gurur duyduğu Alman-
ca bigisini kullanmaya özen gösteriyordu.
Makamlarında ziyaret edilen Türk beyefendiler, 18.15 ile 19.15 arasında
Federal Alman Büyükelçiliğinde Federal Şansölye’ye iade-i ziyarette bulundular. Bu ziyaretler sırasında konuşmalar artık politik düzeyde sürdürülmüştür.
Başbakan Menderes’in evsahipliğinde verilen akşam yemeği, saat 20.15’te
Ankara Palas Otelinde başladı. Heyet üyelerinden bazılarının bavulları, her
iki uçakta da yer kalmaması nedeniyle gelemediğinden ve Atina’dan özel
olarak kaldırılan kargo uçağı ancak saat 21.30’da alana ineceği için, bazı
heyet üyeleri yemeğe frak yerine smokin ile katılmak zorunda kaldılar, bu
arada giysilerin eksik kalan kısımları karşılıklı yardımlaşma içinde tamamlandı. Ziyafet sofrası, sultanların görkemli altın takımları ile kurulmuştu ve
son derece debdebeli bir görünümü vardı. Yemeğe Türk tarafından 50 üst
düzey şahsiyet, Alman Büyükelçilği mensupları ve heyette yer alan bütün
üyeler katılmıştır. Türk Başbakanı ile Federal Şansölye karşılıklı olarak sofra nutku teati ettiler. Türk Başbakanın konuşmasında yer verdiği sözcükler,
benzer vesilelerle yapılan konuşmalardaki mutad ifadelerden farklı olarak
özellikle içtenlikli ve politik bakımdan da önemli idi. Akşam yemeğinin ardından bütün kordiplomatiğin (büyükelçiler, büyükelçilik müsteşarları, askeri ataşeler) davetli olduğu bir resepsiyon verildi. Alman gazeteciler de
resepsiyona davetliydi.
19 Mart Cuma günü Başbakan Menderes, Dışişleri Bakanı Köprülü ve Federal Şansölye ile Bakanlık Müsteşarı Hallstein arasındaki ilk resmi görüşme
yapıldı. Büyükelçilik Müsteşarı Müren ve Büyükelçilik nezdinde Kültür İşlerinden Sorumlu von Rummel tercümanlık yaptılar; Sayın Müren Almancadan Türkçeye, Sayın von Rummel ise Türkçeden Almancaya doğru tercüme
ettiler.
Saat 13.30’da Türk Cumhurbaşkanı Bayar ve Eşi Hanımefendi, zamanında
Atatürk tarafından inşa ettirilmiş olan ve Atatürk’ün de oturmuş olduğu
Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkünde Federal Şansölye için bir kahvaltı
(kostüm: redingot) verdiler. Terasın Ankara ve çevre dağlara hâkim güzel bir manzarası vardı. Sofraya oturmadan önce resimler çekildi. Masayı
gene sultanların altın sofra takımları süslüyordu. Türk mutfağı bu sefer
de, başka vesilelerde olduğu gibi, en parlak örnekleriyle karşımızdaydı.
Sofra nutku ve karşılıklı selamlama konuşmaları yapılmadı. Kahvaltıdan
sonra Cumhurbaşkanı, yüzme havuzlu iç avluya bakan salonda Federal
Şansölye ile uzunca bir sohbete girdi. Vedalaşmadan önce Federal Şansölye, Cumhurbaşkanı’na üzerinde Dört Mevsim tasviri olan bir Nymphenburg
vazosu takdim etti. Büyükelçilik mensupları da, diğer hediyeleri sahiplerine
verdiler. Federal Şansölye kendi imzalı fotoğraflarını bizzat verdi. Federal
Şansölye ayrıca Türk üniversite öğrencilerinin yararına Alman üniversitelerinde üç burs sundu.
Heyetin bütün üyelerine Türk hükümeti hediyeler verdi.
Türkiye’de o tarihe kadar herhangi bir nişanın kabulü yasaklanmış olduğundan, Türk şahsiyetlere Federal Alman Cumhuriyeti liyakat nişanının verilmesi başlangıçta öngörülmemişti. Ne var ki, ziyaret sırasında bu yasağın
de facto kalkmış olduğu anlaşıldı. Bundan böyle Türk vatandaşları, Weimar
Cumhuriyetindeki uygulamada olduğu gibi, yabancı ülke nişanlarını kabul
edebilecek, fakat üstlerine takıp taşıyamayacak, sadece hatıra olarak muhafaza edebileceklerdir. Bu değişikliği dikkate alan Federal Alman Cumhurbaşkanı tarafından yirmidört Türk şahsiyetine Federal Alman Liyakat
63
Nişanı takdim edildi. Taltif edilen zevata nişanlarını Büyükelçi Haas taktı.
Saat 17.00 ile 19.00 arasında Büyükelçilikte Türk kamuoyunun, ekonomi
ve kültür yaşamının önde gelen şahsiyetleri, kordiplomatik mensupları (askeri ataşeler hariç olmak üzere misyon şefleri, büyükelçilik müsteşarları)
ve basın için bir resepsiyon verildi.
Saat 21.00’de Büyükelçi Haas ve Eşi Hanımefendi, 30 kişilik kadar bir
Alman-Türk grubunu samimi bir akşam yemeğine davet ettiler. Davette
frak giyildi, fakat nişanlar takılmadı (Türklerin nişan takması yasak olduğu
için). Sofra nutukları teati edilmedi.
20 Mart Cumartesi günü Federal Şansölye, saat 9.00 ilâ 10.00 arasında
Ankara’daki Harp Okulunu ziyaret etti. Okul binasının girişi önünde Harp
Okulu öğrencilerinden oluşan bir ihtiram bölüğü hazırolda bekliyordu. Harp
Okulu Komutanı, Şansölye otomobilinden inerken kendisini karşıladı. Askeri hatıra objeleri ile bezeli kabul salonunda Okul Komutanı, kısa ve öz bir
konuşma yaparak Harp Okulunun yapısını tanıttı. Federal Şansölye, Komutana kişisel bir hediye olarak Mareşal Moltke’nin eserlerini verdi. Federal
Şansölye ayrıca okul içi yarışmada ödül olarak verilmesi için tüm aksesuarları ile bir Leica fotoğraf makinesi bağışladı. Okul binasının gezilmesi
sırasında pek çok anfi, sınıf, yatakhane ve yemekhane görüldü. Her şey
son derece temiz ve düzenli idi. Ziyaretin zirve noktası ise, okulun büyük
spor salonunda öğrencilerin sunduğu cimnastik ve spor gösterisi oldu. Federal Şansölye, gösteriyi yüksekçe bir balkondan izledi. Okul binasının gezilmesine Alman gazeteciler de katılmıştır. Öğrencilerin spor gösterilerine
okul bandosu marşlar çalarak eşlik etti. Gösteride öğrenciler, üst düzeyde
cesaret, beden hakimiyeti ve çeviklik sergilemiştir. Gösterinin bitiminde ise
eski Alman-Türk silah arkadaşlığı ve dostluğunu içten duygularla canlandırdılar ve Federal Şansölye ile Federal Alman Cumhuriyeti için büyük bir
alkış bir koptu.
Saat 11.00 – 13.00 arasında Başbakan Menderes ile Federal Şansölye arasındaki resmi görüşmelere devam edildi. Bir gün önceki görüşmeler sırasında dış politika meseleleri ele alınmış iken, bu sefer gündemde ekonomik
meseleler vardı.
Görüşmenin bitiminde Federal Şansölye, Türk Başbakanına Federal Al64
man hükümetinin Kore’de yaralanmış olan 10 Türk askerini tedavi kürü
için Almanya’ya davet etmeye karar verdiğini bildirdi. Ayrıca Berlin’deki
Türk Mezarlığının henüz Türk devletine ait olmayan kısmı da Türkiye’ye
devredilecekti.
Saat 13.00’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Atatürk’ün eski yazlık
köşkü olan Marmara Köşkü’nde küçük bir davetli grubuna öğle yemeği verdi. Yemek öncesi Bavyera kupalarında enfes Türk birası ikram edildi. Meclis
Başkanı ve Federal Şansölye, irticalen konuşmalar yaptılar.
Saat 16.15’te Federal Şansölye, Alman-Türk Dostluk Cemiyeti tarafından
Ankara Palas Oteli’nde kendi şerefine verilen resepsiyona katıldı. Milletvekili Nutku, kısa fakat içtenlikli bir hoşgeldiniz konuşması yaptı, Federal
Şansölye kendisine cevap verdi.
Dışişleri Bakanı Köprülü de ayrıca bir
konuşma yaptı.
Saat
17.30’da
Federal
Şansölye,
Bay
ve
Bayan
Haas’ın
Alman
Büyükelçilği’nde Alman kolonisi için verdikleri resepsiyona katıldı. Federal
Şansölye burada bir konuşma yaptı ve konuşmasında Büyükelçilik mensuplarına da hitap etti, zira Büyükelçilik binasını ayrıca gezmeye ve personel ile tanışmaya yeterli zaman kalmamıştı. Konuşmasının ardından Alman
kolonisi mensupları tek tek Federal Şansölye’ye tanıtıldı.
Cumartesi akşamı Dışişleri Bakanı Köprülü ve eşi, Çankaya’daki rezidanslarında açık büfe daveti verdiler. Davetliler, üst düzey Türk şahsiyetlerinden, kordiplomatiğin ileri gelenlerinden ve Alman Büyükelçiliği mensupları
ile Alman heyetinden (heyet üyelerinin tamamı) oluşuyordu. Alman gazeteciler de davete katıldı.
Akşamın geri kalan saatlerinde ortak resmî bildiri metni üzerinde çalışılarak son düzeltmeler yapıldı.
Roma ziyaretinin ayrıntıları, İtalya’nın Ankara Büyükelçisi ile Orta Elçi von
Herwarth arasında kararlaştırıldı.
21 Mart Pazar günü saat 9.00’da Federal Şansölye, İtalyan Büyükelçiliği
şapelindeki sabah ayinine katıldı. Şapel girişinde kendisini Rahip, İtalyan
Büyükelçisi ve İtalyan Büyükelçilik Müsteşarı karşıladılar.
Sabah ayininin ardından Federal Şansölye, otomobil ile bir saatten biraz
uzun süren bir yolculuk ile Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne gitti. Yolculuk sırasında Ankara’nın iyi inşa edilmiş yeni semtlerine nazaran gözle görülür
biçimde farklı olan yoksul bir kenar mahallesinden geçildi, sonra Kayseri’ye
giden demiryolu hattı (Bağdat demiryolu) boyunca çıplak, yeknesak görünümlü Anadolu platosunda ilerlendi. Tarlalarda muhtemelen yüzyıllardır
kullanılagelen yekpare tekerlekli arabalar, sabanlar, onların yanısıra modern traktörler ve pulluklar da vardı. Yola yakın bazı yerlerde görülen
karmakarışık, bakımsız, Muhammed dinine uygun biçimde çevresi açık
bırakılmış mezar taşları, sanki toprağa dikilmiş birer bitkiymişler gibi yerlerinde duruyor, insanı adeta yutan peyzajın uyandırdığı melankolik etkiyi
derinleştiriyordu. Hasanoğlan’da öğrenciler, öğretmenler ve yerli halk, Federal Şansölye geçeceği için iki saf halinde dizilmiş, yol üstüne pankartlar
asılmış, bir de şeref tâkı kurulmuştu.
Eğitim Bakanlığı Müsteşarı ve Okul Müdürü, Federal Şansölye’yi karşıladılar. Toplantı salonunda Okul Müdürü, Köy Enstitüsünün çalışma tarzı hakkında kısaca bilgi verdi. Beş yıllık zorunlu ilk öğretimin ardından 12-14
yaşlarında özellikle yetenekli erkek çocuklar seçilerek, köy enstitüsünde
dört ilâ beş yıllık bir eğitim ile öğretmen olarak yetiştirilirler. Eğitimi bitiren gençler, köylere dağıtılır. Gittikleri yerde kendilerine birer parça toprak
65
verilir. Gençlerin görevi, köylülere modern çalışma yöntemlerini öğretmek,
ders vermek, yol göstermektir.
Hasanoğlan Enstitüsünü ziyaret sırasında müfredatta din dersi ya da maneviyat içerikli herhangi bir dersin öngörülmemiş olduğu yolunda bir izlenim uyanmıştı. Enstitü Müdürünün açıklamaları ve Bay Rummel’in ders
planından tercüme ettiği bölüm sayesinde başlangıçtaki bu izlenim düzeltilebildi.
Okulun sınıfları gezildi. Öğrencilerin yapmış olduğu yağlı boya ve suluboya
resimlerin bazıları, saflığı bozulmamış bu genç sanatçıların içindeki doğal
sanat duygusunu yansıtıyordu. İçinde 80 kadar yatağın yer aldığı yatakhaneler, Ispartan sadelikte, fakat son derece temizdi.
Türkiye’de sayıları hayli çok olan Köy Enstitülerinde, Türk hükümetinin ülkeyi her yoldan modernleştirme kararlılığı kendini gösteriyor. Benzer denemeler – Türkiye’deki kadar başarılı olmamakla birlikte- hemen hemen
bütün Doğu ülkelerinde yapılmaktadır.
Enstitü öğrencilerinin kendi elleriyle inşa ettiği açık hava tiyatrosunda
Türk halk oyunları oynandı, türküler söylendi. Tek sesli müzik, âni ritim
değişikliğiyle kâh yavaş kâh çılgınca hızlı akışıyla insanda garip bir etki
yapıyor, ama o nisbette de çekici. Rengârenk çiçekli şalvarlarıyla seyirciler
arasına karışmış birkaç kadın, eski Türkiye’yi anımsatan bir hava yaratmıştı. Dönüş yoluna koyulmadan önce konuklara soğuk yiyecek ve içecekler
ikram edildi.
Federal Şansölye, Enstitü Müdürüne kitap ve başka ders materyallerinden
oluşan hediyeler gönderme sözü verdi.
Öğle yemeği, Ankara Palas Oteli’nde heyet üyeleri ve bazı Büyükelçilik
mensupları ile birlikte yendi.
Böylece ziyaretin resmi bölümü sona ermiş oldu. Gezinin resmi olmayan bölümüne heyet üyeleri dışında Büyükelçi Haas ve Bayan Haas, Elçilik Müşaviri Röhrig ve Basınla İlişkilerden Sorumlu Schmidt-Dumont ve
İstanbul’dan itibaren de Kültürden Sorumlu von Rummel katıldılar. Türk
tarafından ise Büyükelçi Ürgüplü ve Büyükelçilik Müsteşarı Müren dışında
Bayındırlık Bakanı Zeytinoğlu ile Ticaret ve İktisat Bakanı Çelikbaş ve eşleri, ayrıca Türk protokolünden çok iyi Almanca konuşan ve ziyaretin başından beri Froylayn Dr. Adenauer’e eşlikle görevlendirilmiş Bayan Süberk
katıldılar.
66
İzmir’e giderken uçakların taşıma kapasitesi sınırlı olduğu için heyet üyeleri yanlarına sadece belli sayıda bagaj alabildi. Büyük bagajlar –Büyükelçilikten bir görevli eşliğinde- trenle İstanbul’a gönderildi.
Saat 15.45’te Ankara Havaalanında resmi veda töreni yapıldı. Tören, karşılama sırasındaki ile aynıydı. Heyet ve gazetecilerin bir bölümü, 3 uçağa
yerleştirildi. Hava gitgide bozdu ve fırtına çıktı.
18.30’da İzmir’e inildi. Karşılama töreni için özellikle bir kaç Almanca sözcük öğrenmiş olan İzmir Valisi Muzaffer Göksenin, Havaalanında Federal
Şansölye’yi karşıladı.
Froylayn Dr. Lotte Adenauer’e genç, hoş ve itibarlı bir Türk hanım, Bayan
Büktaş, son derece akıcı bir Almanca ile hitap ederek çiçek buketi sundu.
Havaalanında ayrıca İzmir Belediye Başkanı, İzmir bölge komutanı olan
general, emniyet müdürü ve İzmir milletvekilleri de hazır bulunuyordu.
Şeref kıtasını selamladıktan sonra Federal Şansölye, Vali ve Vali Yardımcısı
eşliğinde İzmir’e hareket etti. Vali ve Vali Yardımcısı, sadece bir kaç kelime
İngilizce ve Fransızca biliyorlardı. İzmir halkının sevgi gösterisi, bütün seyahat boyunca karşılaştığımız her şeyin üstünde içtenlik ve coşku doluydu.
Kötü hava şartlarına rağmen, üstelik karanlık basmış olduğu halde, Federal
Şansölye’nin geçtiği caddelerde binlerce insan toplanmıştı. Sayısız siyahkırmızı-sarı büyük boy bayrağa ilâveten neredeyse her evde bir ya da iki
küçük boy siyah-kırmızı-sarı flamalar asılıydı. Çocuklar, yetişkinler, ellerinde bayraklar, coşkuyla sallıyordu. Federal Şansölyeye tezahürat büyüktü.
Sevgi gösterisinde bulunan kalabalık nedeniyle Federal Şansölyenin arabası ilerlemekte yer yer zorlandı. Yolda Federal Şansölye’ye rastlayan araçların hepsi uzun uzun klakson çalarak sevinçlerini dile getirdiler. Otele giden
yol Konak’ta vilayet makamının bulunduğu yerden geçiyordu. Ankara’da
kararlaştırılanın aksine Federal Şansölye, Vali tarafından makam odasına
çıkarıldı. Federal Şansölye’nin gelmesi üzerine yaşanan heyecan ve sevinç
o kadar büyük oldu ki, Vali ile çalışma arkadaşları Federal Şansölye’yi bir
müddet yalnız bırakıp telefon görüşmeleri yaptılar, kendi aralarında konuştular. Ziyaret yarım saat kadar sürdü, başlangıçta dilden kaynaklanan
anlaşma zorluklarına rağmen sonradan hoş bir seyir aldı.
Federal Şansölye bunun ardından oteline (Kordon-Palas) yerleşti; ana bina
özellikle bu ziyaret için tepeden tırnağa yenilenmiş, duyduğumuza göre Ltq
10.000 Türk lirasına (= 15.000 DM) malolmuş. Heyetin büyük bölümü de
bu otelde kalıyordu. Geri kalan heyet mensupları ve Alman gazeteciler ise,
hemen yakındaki İzmir Palas Oteline yerleştiler.
Saat 21.00‘de Vali, şehrin en iyi ve en büyük mekânı olan fuar parkındaki Göl Gazinosu’nda vereceği açık büfe akşam yemeğine (koyu renkli
gündelik kostüm) Federal Şansölye’yi götürmek üzere, otele geldi. Davete Alman grubunun yanısıra Türk ileri gelenleri ve konsolosluk görevlileri
ile İzmir’deki NATO karargâhının komutanları da katıldı. Sofra nutku teati edilmedi. Federal Şansölye, Türk bakanlar ve Vali ile uzunca bir süre
Türk iktisat politikası üzerine konuştu, daha sonra İzmir seçim bölgesinden
bazı milletvekilleri ile sohbet etti. Akşamın sonuna doğru Federal Şansölye, NATO karargâhının subayları ile konuştu, NATO Karargâh Komutanı
Amerikalı Korgeneral Kendall’ın kendisine yaptığı karargâhı ziyaret davetini
kabul etti.
22 Mart Pazartesi günü için İzmir’e aşağı yukarı iki saat uzaklıktaki
Pergamon’a (Bergama) bir gezi yapılması öngörülmüştü. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağdığı için bu plandan istemeye istemeye vazgeçmek
zorunda kalındı.
İstanbul Arkeoloji Enstitüsü’nün müdürü olan Profesör Bittel, Federal
Şansölye’ye ören yeri gezilerinde mihmandarlık etmesi ricası ile Büyükel-
67
çilik tarafından İzmir’e davet edilmişti. Prof. Bittel’in katkısıyla alelacele
bir ikame program tasarlandı. Nitekim yeni plana göre önce Prof. Bittel,
İzmir-Smyrna tarihi hakkında kısaca bilgi verdi. Sonra Batı Küçükasya’daki
çeşitli kazı yerlerinden çıkarılan değerli buluntuların bulunduğu İzmir Arkeoloji Müzesi gezildi. Müzeye giderken yolda Federal Şansölye’ye her yıl
Uluslararası İzmir Fuar’ının yapıldığı ‘Kültür Park’ taki Alman paviyonunun
yeri gösterildi. Fuar alanı, 1922 yılında Türklerin İzmir’i geri alması sırasında yanan zengin Rum mahallesinin enkazı üzerinde kurulmuş bulunuyor.
Yağmur hiç durmadan yağdığı için şehir turu otomobil ile yapıldı, araçtan
inilmedi. Yol boyunca Federal Şansölye’nin geçtiği yerlerde insanlar evlerinden çıkarak sevinçlerini akla gelebilecek her türlü coşkulu tezahürat ile
gösterdiler. Körfez boyunca ilerleyerek antik çağlarda Yunan yerleşmesi
ve limanın bulunduğu yere gelindi. Buranın biraz daha Kuzeyinde ise yeni
liman tesislerinin inşası planlanmıştır.
Öğle yemeği, küçük grup içinde otelde yendi. Yemeğe Prof. Bittel de katıldı, sorulan soruları hiç yüksünmeden seve seve cevapladı.
Saat 16.00’da Vali geldi ve Federal Şansölye’ye İzmir’de dokunmuş iki modern halı hediye etti.
Saat 16.00’yı biraz geçe Federal Şansölye, İzmir’de tam da o gün toplanmış olan Türk üniversite öğrencileri kongresine 10 dakikalık bir süre için
katılmak üzere Vali’nin eşliğinde hareket etti. Salona giriş ânında kopan
alkış tufanından sonra Türk ve Alman milli marşları çalındı. Federal Şansölye, kısa bir konuşma yaparak genç Türk Cumhuriyeti’nin büyük başarılarını
övdü, Türk üniversite öğrencilerini Federal Almanya’da öğrenim görmeye
teşvik etti. Federal Şansölye’nin konuşması, coşkulu tezahürat ile karşılandı.
Saat 17.00’de Federal Şansölye, NATO Karargâhına ( Headquarters Allied
Land Forces Southeastern Europe, kısaca: HALFSEE ) gitmek üzere yola
çıktı. Girişte kendisini HALFSEE Komutanı ABD-Generali Kendall ile Kurmay Başkanı Korgeneral Mason karşıladılar. Federal Şansölye, hazırolda
bekleyen şeref kıtasını Türkçe selâmladı. Ardından sade fakat kullanışlı bir
biçimde döşenmiş olan bina gezildi. General Kendall, binanın başlangıçta
otel olarak tasarlanmış olduğunu söyledi. General Kendall daha sonra, yanında üst düzey Amerikalı, Türk ve Yunanlı subaylar olduğu halde, harita
salonunda bir konuşma yaparak Yunanistan’ın ve Türkiye’nin stratejik konumunu son derece anlaşılır ve açık seçik bir dille anlattı. Amerikalı-Türk–
Yunanlı‘lardan oluşan karargâh erkânının iyi bir işbirliği içinde çalıştığının
altını çizdi. Konuyu açıklamak için duvara asılan büyük Orta Doğu haritası,
Yunanistan ile Türkiye arasında sıkı askeri işbirliğini zorunlu kılan askeri
konumu apaçık ortaya koymaktaydı.
Saat 17.00’ye doğru Froylayn Dr. Lotte Adenauer, otelde Türk hanımlar için
bir çay daveti verdi.
İzmir’li okul öğrencileri Froylayn Dr. Lotte Adenauer’e güzel bir çiçek buketi
takdim ettiler.
Saat 18.00’de NATO Karargâhından döndükten sonra Federal Şansölye,
otelde Pergamon kaymakamı ile müze müdürünü kabul etti. Her ikisi de,
aslında Federal Şansölye’ye Pergamon’u ziyareti sırasında vermek üzere
hazırlamış oldukları hediyeleri bizzat takdim edebilmek için, kötü hava
şartlarına rağmen, İzmir’e gelmişlerdi. Federal Şansölye’ye verilen hediyeler arasında bir fotoğraf albümü de bulunuyordu. Heyetin geri kalan
68
üyelerine çam fıstığı hediye edildi. Federal Şansölye ise, Bergama ilçesine
hediye olarak Pergamon kazıları konulu büyük Almanca eseri Profesör Bittel eliyle ya da gerekirse Büyükelçi Haas aracılığı ile iletecek.
Hemen ardından Profesör Bittel, Pergamon hakkında canlı ve somut bilgiler
içeren bir konuşma yaptı.
Saat 19.30’da Federal Şansölye, Konsolosluk binasında İzmir Başpiskoposu Monsenyör Descuffi’yi kabul etti. Alman bir din adamı eşliğinde gelen
Başpiskopos, Federal Şansölye’ye Meryem Ana’nın evi olduğu tahmin edilen Efes’teki evin fotoğraflarını içeren bir foto albümü takdim etti. Hayat
gayesi haline getirmiş olduğu tezini Federal Şansölye’ye dokunaklı sözlerle
açıklamakta ısrar ediyordu: Meryem Ana hayatının son yıllarını Efes yakınlarında (bu bölge Başpiskopos’un ruhani dairesi içindedir) geçirmiş ve orada hayata gözlerini yummuştur. Daha önceki tez, Hz.Meryem’in Kudüs’te
öldüğü şeklinde olup genel kabul gören tez budur. Monsenyör Descuffi tarafından hararetle savunulan tez ise, Vestfalya Dülmen kentinden Katharina Emmerich’in gördüğü bir vizyon ile Efes havalisinde yaşayan Hıristiyan
nüfusun kendi sözlü geleneğinin birleştirilmesine dayanır. Vatikan, yeni tezi
bugüne kadar onaylamamış olmakla birlikte kesin bir dille reddetmiş de
değildir.
Bu görüşmenin ardından Federal Şansölye, Konsolosluk binasında Konsolos Merfels’in verdiği davet münasebetiyle tam mevcut (80 kişi) toplanmış
olan Alman kolonisi mensuplarına ve Konsolosluk çalışanlarına hitaben bir
konuşma yaptı.
Günün sonunda Konsolos Merfels, önde gelen Türk şahsiyetlerine, heyet
üyelerine ve Konsolosluk mensuplarına bir akşam yemeği (koyu renk kostüm) verdi. Federal Şansölye burada da Türk Ekonomi Bakanı ve Türk
Bayındırlık Bakanı ile Türk ekonomisindeki gelişmeler hakkında uzunca bir
sohbet yaptı.
23 Mart Salı günü de devam eden kötü hava şartları nedeniyle gene program değişikliği yapıldı. Aslında İzmir’den İstanbul’a uçarken arada Bursa’ya
inmek öngörülmüştü. Etrafı dağlarla çevrili Bursa havaalanına inilmesi bulut tabakası çok alçaklarda yoğunlaştığı için mümkün olamayacaktı. Bu
nedenle doğruca İstanbul’a uçuldu. İzmir’deki vedalaşma törenine karşılama sırasındaki aynı zevat katıldı. Yalnız bu sefer şeref kıtası yoktu.
İzmir’in Napoli’ye benzeyen güzel konumunu inişte olduğu gibi kalkışta da
pek göremedik. Federal Şansölye’nin içinde bulunduğu uçak, toplam üç
uçak arasından en son havalanan oldu. Bu suretle, bütün heyet üyelerinin
İstanbul’da Federal Şansölye’yi karşılama sırasında hazır bulunmalarıı sağlandı. Saat 10.30 ilâ 12.00 arası süren uçuş boyunca neredeyse hiç bir şey
görmek mümkün değildi. Federal Şansölye’nin uçağı, İstanbul-Yeşilköy’e
inişe geçmeden önce şehrin üstünde bir tur attı, fakat yağmur yüzünden
şehir külrengine bürünmüştü. Havaalanındaki karşılama, tıpkı Ankara’daki
gibi oldu, yani askeri tören yapıldı ve milli marşlar çalındı. İstanbul Vali ve
Belediye Başkanı Profesör Gökay, yüksek rütbeli Türk generaller ve Başkonsolos Seelos, çok sayıda Türk ve Alman şahsiyetle birlikte havaalanına gelmişlerdi. Son derece dinamik bir kişilik olan Profesör Gökay, aslen
psikiyatri uzmanıdır. Oldukça iyi Almanca konuşmakta, mülteci sorunları
konusunda uzman sayılmakta ve UNESCO’da belli bir rol oynamaktadır.
Havaalanından Park Otel’e giden yol, Bizans şehir surları boyunca ilerleyerek Haliç üstünden geçti. Halâ yağmur yağıyordu. Dolayısıyla İstanbul’un
güzelliği, renk cümbüşü, yeterince ortaya çıkamadı. İstanbul’a ilk kez gelen ve büyük beklentiler içinde olanlar, ilk başta biraz düş kırıklığı yaşa-
69
dılar. Yol üstünde vilayet binasında duruldu, eskiden sadrazam makamı
olan Bab-ı Ali’deki ofisinde Vali kısaca ziyaret edildi. Bütün heyet, vaktiyle
Alman Büyükelçiliği şimdi ise Federal Alman Başkonsolosluğu olan binanın
hemen yanındaki Park Otele yerleşti.
Federal Şansölye öğle yemeğini kendi dairesinde küçük grup içinde (Froylayn Dr. Adenauer, Bayan Dr.Theile-Schlüter, Büyükelçi Haas ve Bayan
Haas, Başkonsolos Seelos, Bakanlık Müsteşarı Hallstein, Orta Elçi von Herwath) yedi.
Saat 4’ten kısa süre önce Vali, iade-i ziyarette bulundu.
Ardından Aya Sofya’nın yanında kubbeleri ve altı minaresi ile her yerden
görülebilen Sultan Ahmet Camii, Profesör Bittel’in rehberliğinde gezildi.
Gördüğümüz bu ilk büyük caminin yarattığı izlenim, muhteşem olmuştur.
Dört büyük fil ayağı, mavi çiniler, tonoz köşelerindeki mukarnaslar, insanın
küçüklüğünü vurgulayan yüksek kubbeler, oturacak sıra ve sandalyelerin
olmaması, kendine özgü bir mekan etkisi yaratıyor. Bütün camilerde olduğu gibi, Sultan Ahmet Camii avlusunun çevresinde de vaktiyle okul, imaret
vb. olarak kullanılmış olan geniş mekanlı yapılar yer almakta.
Sultanahmet’in hemen ardından Sultan I. Süleyman’ın 16 ıncı yüzyıl ortasında ünlü Türk mimarı Sinan tarafından yapılan camiini gezdik. Bu cami,
ferahlığı, aydınlığı ve mimarisindeki berrak çizgiler ile özellikle etkileyici idi.
Sinan tarafından Süleyman zamanında yapılan Medrese binalarındaki Türkİslam Eserleri Müzesi ise, İran-Türk sanatının zengin hazinelerini sundu:
tezhip sanatıyla rengârenk süslenmiş eski el yazmaları, zarif minyatürler
ve dünyanın başka hiç bir müzesinde bu kadar çok sayıda ve bu kalitede
göremeyeceğiniz, kısmen Selçuklular devrinden kalma, değerli halılar.
Akşam üzeri Vali, sadece Türk ve Alman şahsiyetlerin davetli olduğu smokinli bir akşam yemeği verdi. Alman kolonisinin önde gelen temsilcileri
olarak özellikle üniversite profesörleri ve ticaret erbabı hazır bulunuyordu.
Profesör Bonatz da gelmişti.
24 Mart Çarşamba günü, sabah erken saatlerden itibaren güneş açtı.
Lâcivert sularıyla Boğaz, demirlemiş gemiler, Marmara denizi, Asya kıyıları
ve Üsküdar, otelden bakınca harikulâde bir manzara oluşturuyordu. Federal Şansölye, sabah erkenden, saat 8.30’da Alman Hastanesi’ni ziyaret
etti. Hastanenin başhekimi Profesör Quincke, önce hastanenin tarihçesi
ve çalışmaları hakkında bilgi verdi. Hepsi Türk vatandaşlığına sahip olan
ve Türkiye’deki sınavları da vermiş olan doktorlar ile hepsi Kaiserswerth’li
olan rahibe hemşirelerden bazıları, Federal Şansölye’ye takdim edildi. Hasta odaları, ameliyathane ve yeni-doğan ünitesi gezildi.
Ardından Federal Şansölye, hemen aynı bahçe içindeki Arkeoloji Enstitüsüne yürüyerek geçti. Profesör Bittel, burada kısa bir konuşma yaparak kendisine hoşgeldiniz dedi; Federal Şansölye cevabî konuşmasını yaptı. Profesör Bittel, Konstantinopel’de Kayzer’in büyükelçisi olarak görev yapmış
olan Busbeck’in yazdığı mektupların eski bir Elzevir-baskısını Şansölye’ye
hediye etti. Profesör Bittel’in İstanbul topoğrafyası hakkında verdiği kısa
bilgilerle Enstitü ziyareti sona erdi.
Saray’da konuklar önce Eski Eserler Müzesini gezdiler ve M.Ö. IV.-III. yüzyılda Yunan sanatçılar tarafından yapılmış olan ve Sayda kral mezarlarından gelen lâhitleri, özellikle de İskender Lâhdi’ni hayranlıkla izlediler. Pek
çok heykel arasında bulunan Büyük İskender başı, herkesin ilgisini çekti.
70
Eski Eserler Müzesinin tam karşısında Fatih Sultan Mehmet zamanında ya-
pılmış, güzel mavi ve yeşil çinileri olan, içinde değerli objeler, özellikle
de Konstantinopel fatihinin ipek işlemeli giysileri muhafaza edilen zarif bir
çinili köşk yer almaktadır.
Ardından otomobil ile asıl Saray kompleksinin pitoresk giriş kapısına gittik.
Her biri kendi bağımsız varlığını sürdüren çok sayıda binanın, zaman darlığı
yüzünden, sadece bir kısmı gezilebildi. Özellikle Bağdat Köşkü, Binbirgece
Masallarından çıkmış güzel bir resim gibiydi. Güzel fıskıyeli bir havuz bulunan terastan bütün İstanbul, sayısız minareleri, camilerin kubbeleri, Haliç,
Galata ve Pera ile ayaklar altındaydı. Sarayburnu’ndan hem Boğaza hem
de Marmara denizine hâkim panaromik manzara ise, doruk noktası oldu.
Denizin harikulâde lâcivert rengi, gökyüzünün daha açık mavi tonları, filizî
yeşil, kayısı ve badem ağaçlarının tozpembe çiçekleri, vapurların gidip-gelişindeki canlılık, herşey başka hiçbir şeyle kıyaslanamayacak kadar güzeldi. Saray Müzesinde, Sultanların hazinesinden son derece değerli objelerin
sergilendiği bazı salonlar da gezildi.
Öğleden önce son olarak, bugün müze olan Aya Sofya gezildi; etkileyici bir
deneyim oldu. Narteks’ten (ön hol) sonra İmparator Kapısından geçerek
büyük kubbeli mekâna giriliyor –ki eski zamanlarda bu kapıdan sadece
Bizans İmparatoru geçebilirmiş, maiyetindekiler konum ve rütbelerine uygun sırada dizilmiş biçimde, 8 yan kapıdan geçip yan neflere dağılırlarmış.
Bizans İmparatorluğunun ihtişamı ve gücü, kiliseye bütünüyle hakim olan
bu kubbeli mekânda en yüksek ifadesini buluyor. Galeriye merdiven yerine
Türkler zamanında yapılmış helezonî bir at ve araba yolu ile ulaşılmakta.
Bizans döneminde İmparatoriçe, dini ayine İmparator Kapısı’nın üzerindeki balkondan katılırdı. Galerinin yan bağlantılarındaki bazı güzel Bizans
mozaiklerinin üstü son zamanlarda açılmıştır; Hıristiyan kilisesi camiye dönüştürülürken başka figüratif mozaiklerde olduğu gibi bunların da üzeri
kireçle kapatılmıştı.
Federal Şansölye ile eski Cumhurbaşkanı İsmet İnönü arasında öğleden
önce Başkonsolosluk’ta yapılması öngörülen
görüşme, öğleden sonraya
alındı.
Başkonsoloslukta Federal Şansölye’ye Başkonsolos Seelos tarafından Başkonsolosluk personeli tanıtıldı.
Ardından Bay Seelos’un ev sahipliğinde küçük grup içinde öğle yemeği
yendi.
Otelde kısa bir dinlenme molası verildi; hemen sonra Profesör Bittel, onbirinci yüzyılda Hıristiyan kilisesi olarak inşa edilmiş olan Kariye Camiinin
harikulâde güzel mozaiklerini gezdirdi. Mozaiklerin büyük kısmı 14 üncü
yüzyıla ait olup, tıpkı Daphne’de bulunan ve biraz daha eski döneme tarihlenen mozaikler gibi, betimlemedeki canlılık ve renk cümbüşü ile büyüleyici
bir etki uyandırıyor. Ne yazık ki mozaiklerin çoğunu göremedik, zira Amerikalı arkeologların restorasyon çalışması sürmekteydi. Yakında bulunan ve
gene Sinan tarafından yapılan Mihrimah Camii, aydınlık ve güleryüzlü bir
bina. Yıkık dökük cami avlusundan güzel bir İstanbul manzarası görülüyor.
Hemen ardından Federal Şansölye, yanında Bakanlık Müsteşarı Hallstein
ve Bay von Rummel olduğu halde, eski Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü
evinde ziyarete gittiler. Heyetin bir kısmı ise, bu süre zarfında Kapalı
Çarşı’yı gezdi.
Saat 19.00’dan kısa süre sonra Federal Şansölye, eski Teutonia, bugünkü adıyla Alman Kulübüne geldi. Alman kolonisi toplanmış kendisini
bekliyordu. Profesör Belling (heykeltraş), bir karşılama konuşması yaptı,
71
Federal Şansölye kendisine cevap verdi. Bazı koloni mensupları Federal
Şansölye’ye özellikle takdim edildiler. Akşam üzeri Başkonsolos Seelos, Federal Şansölye’yi, heyet üyelerini ve Başkonsolosluğun üst düzey memurlarını soğuk büfeye davet etmişti. Yemeğin ardından Büyükelçi Ürgüplü,
Alman heyeti üyelerini bazı Türk dost ve akrabalarla birlikte Kervansaray
Gece Kulübüne davet etti.
25 Mart Perşembe günü, 1953 Ekim ayında yeniden tedrisat iznini almış
olan ve daha şimdiden 250’den fazla Alman ve Türk öğrencisi bulunan
Alman okulunu ziyaretle başladı. Federal Şansölye, bir çok sınıfta derse
katıldı. Öğretmenlerin tanıtılmasından sonra öğretmen ve öğrenciler spor
salonunda toplandılar. Burada okulun Alman müdürü Steuerwald, Federal Şansölye ve Türk Milli Eğitim Bakanlığının bir temsilcisi birer konuşma
yaptılar.
Hemen ardından Alman Protestan Kilisesi’ne gidildi. Kiliseden sonra pırıl
pırıl güneşli bir havada otomobil ile Tarabya’ya doğru yola çıkıldı; önce kıyıdan daha sonra ise hafifçe yüksekte kalan üst yoldan devam edildi. Alman
kolonisinin temsilcileri ile Alman basın mensupları da konvoya katıldılar.
Saat 11.15’e doğru Tarabya’ya varıldı. Büyükelçilik yazlık rezidansının
harikulâde güzel parkı içinden geçerek yamaca tırmanıldı ve Alman askeri
mezarlığına ulaşıldı. Federal Şansölye, Feltmareşal von der Goltz‘un mezarına ve şehit asker anıtına çelenk koydu. Mezarlıkta Alman Büyükelçisi
Freiherr von Wangenheim’ın da mezarı bulunmaktadır. Harikulâde bitki örtüsü ve Boğaza hâkim manzarası, mezarlığa özel bir saygınlık ve atmosfer
vermektedir. Büyükelçilik rezidansının güneşli terasında kısa bir dinlenme
molası verildi.
Öğle yemeği için Türk hükümeti, Boğazda Büyükdere vapur iskelesinin hemen yanındaki bir restorana davet etmişti. Ne yazık ki Federal Şansölye ile
gruba Büyükdere’de katılan Türk bakanlar Çelikbaş ve Zeytinoğlu, Türk hükümetinin teknesine bindiklerinde, hava kapandı. Tekneyle önce Boğaz’ın
Karadeniz’e açıldığı yere kadar, denizaltı engelleme zinciri üzerinden geçilerek, gidildi. Rüzgârı arkadan aldığımız müddetçe Federal Şansölye, ön
güvertede oturdu. Daha sonra ise kıç güvertedeki camlı bölüme geçti.
İstanbul’a doğru seyrederken görüntü sürekli değişmekteydi. Kâh yabancı
misyonlara ait yazlık rezidansların kâh sultanlarla paşa yalılarının önünden
geçiyorduk. Fatih Sultan Mehmet’in Konstantinopel’e Karadeniz’den tahıl
takviyesini engellemek için Boğaz’ın Batı kıyısında inşa ettirmiş olduğu pitoresk kalenin, Rumelihisarı’nın, önünden geçerken ya da Profesör Bittel,
Kserkses ordularının Boğaz’ı tahta bir köprü üzerinden geçtiği yere işaret
ettiğinde, tarih gözümüzün önünde yeniden canlanıyordu. Tekne gezintisi,
19 uncu yüzyıl ortalarında Türk Rönesans üslubunda beyaz mermer ile inşa
edilmiş olan Sultan Sarayı Dolma Bahçe’de son buldu.
Saat 20.15’te Başkonsolos Seelos, Başkonsolosluğun büyük davet salonlarında Türk ve Alman şahsiyetler ile Başkonsolosluk mensuplarına bir resepsiyon verdi. Resepsiyonda Federal Şansölye, pek çok davetli ile, bu
arada Türk ekonomisinin özellikle Federal Almanya ile iş yapmak isteyen
temsilcileri ile sohbet etti.
Federal Şansölye şerefine şehirdeki bâzı anıt ve binalar projektörlerle aydınlatılmıştı. Resepsiyonun ardından Vali ile Federal Şansölye, aydınlatmayı görmek amacıyla şehri otomobille gezmeye çıktıklarında, ışıkların büyük
kısmı söndürülmüş bulunuyordu.
72
6 Mart Cuma günü, veda zamanı geldi. Federal Şansölye, sabah saat
9.00’da Alman Basın temsilcilerini Başkonsolosluk binasına çağırmıştı. Saat
9.30’da Türk basını ve yabancı basın için bir basın konferansı düzenlendi.
Başbakan Menderes ve Dışişleri Bakanı Köprülü’ye hitaben yazılan teşekkür telgrafları, İstanbul’dan Ankara’ya gönderilmişti. İstanbul Valisine bir
teşekkür notu verildi. Federal Şansölye, İzmir Valisine de daha önce telgraf ile teşekkürlerini iletmiş bulunuyordu. Başbakan Menderes, Federal
Şansölye’ye telgraf ile bir veda mesajı yolladı.
Saat 10.40’ta otelden hareket edildi. Sultan Ahmet Camii’ni bir de güneşli
havada görmek isteyen Federal Şansölye’nin arzusu üzerine, ilk önce bu
camiye gidildi. Beklentiler boşa çıkmadı: mavi çiniler, güneş ışığında çok
daha etkileyici idi. Son bir cami daha görmek için gidilen Eyüp Sultan Camii ve Eyüp’ün türbesi de, atmosferi ile etkileyici oldu. Cami avlusu – tıpkı
gidiş yolunda da olduğu gibi - Cuma namazı için gelmiş yüzlerce mümin
ile dolmuştu. Kar beyaz badanalı duvarlar, yaşlı çınarlar, ağaçtan ağaca
havalanan yüzlerce güvercin, tek tük balıkçıllar, leylekler, abdest alan müminler – hepsinin görüntüsü capcanlı bir resim içinde birleşiyordu. İmam,
Şansölye’yi bizzat karşılamak için geldi ve kendisini yanındakilerle birlikte
Eyüp’ün türbesini görmeye götürdü – ki bu çok özel bir onur ve ayrıcalıktır.
Profesör Bittel, türbenin içine ilk kez giriyordu. Kırmızı, yeşil ve mavi renkli
harikulâde çiniler, küçük mekâna özel bir hava veriyor. Güzel mermer lâhit
ve ferforje parmaklıklar, soylu yalınlığı ile etkileyici. Türbe gezildikten sonra imam, Federal Şansölye’yi ve Bakanlık Müsteşarı Hallstein’ı mutâd Türk
kahvesi ve yanında kurabiye ikramı için kendi minicik mekânına buyur etti.
Halâ güçlü etki uyandıran kilometrelerce uzunluktaki Bizans şehir surları
boyunca ilerleyerek Yedikule’ye ulaştık. Yedikule, eski bir Bizans iç kalesinin yerine inşa edilmiş olup çoğunlukla devlet hapishanesi olarak kullanılmıştır. Duvarlarda halâ eski mahkumların-ki aralarında ünlü isimler, bu
arada büyükelçiler de vardı – kazıyarak yazdığı kimi sanatkârane yazılar
halâ duruyor. Bizans döneminde, Durazzo’dan başlayan Via Egnatia burada, Porta Aurea’da, son bulmaktaydı. Via Egnatia, Roma’dan Brindisi’ye
giden Via Appia’nın devamıdır.
Havaalanı yolunda, sol tarafta, Marmara denizinin kıyısında yer alan San
Stefano var. Yolun sağında ise büyük kışlalar, cami ve Orta Çağda Türk
fatihlerin Batı seferlerinde ordugâh ve hareket noktası olarak kullandıkları
geniş alan görülmekte.
Havaalanındaki veda töreni, gelişteki ile aynıydı. Federal Şansölye,
İstanbul’da kendisine eşlik etmiş olan polis memurları ile şoför de dahil
olmak üzere, havaalanına gelmiş bulunan herkesle teker teker şahsen vedalaştı. 50 kadar polis memuru da ayrıca tek sıra halinde dizilmişti. Uçağın
önünde KLM’nin Almanya Genel Müdürü Bay Laponder, Federal Şansölye’yi
selâmladı ve kendisine uçak mürettebatını tanıttı. Kalkıştan hemen önce,
bütün heyet uçakta yerlerini almışken Profesör Bittel uçağa çağrıldı, zira o
karmaşa içinde Federal Şansölye kendisiyle vedalaşamamıştı.
Büyükelçi Ürgüplü ve Büyükelçilik Müsteşarı Müren de heyetle beraber
döndüler.
Uçak, İstanbul üzerinde son bir veda turu attığında, son günlerde görmüş
olduğumuz bütün güzellikleri bir kaç dakika için yeniden görebildik.
Öğle yemeği, uçakta yendi.
Çok geçmeden Prens Adaları arkamızda kalmıştı bile. Daha sonra Çanakkale Boğazı göründü; uzakta, puslar içinde Türkiye’nin Asya kıyıları se-
73
çiliyordu. Sol tarafta Semadirek adasını gördük. Ada, denizin mavilikleri
içinden yükselen, tepeleri halâ karla kaplı boz renkli dağları ile güzeldi.
Taşoz adası üzerinden de uçtuktan sonra, Kalkidike’nin mavi deniz yüzeyinde beliren üç parmağı göründü. Az sonra Aynaroz dağı da seçilir oldu.
Selanik’i geçtikten sonra tam altımızda karlarla kaplı Olimpus masifini gödük. Epir üzerinden uçarken ise hava kapandı ve hiç bir şey görülmez oldu.
74
Fotoğraflar
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89

Benzer belgeler