van ‹ç‹ntek vücut olduk

Transkript

van ‹ç‹ntek vücut olduk
SONBAHAR 2011 • SAYI 26
B‹ZB‹ZE, BOYDAK HOLD‹NG YAYINIDIR. ÜÇ AYDA B‹R YAYINLANIR.
k
na
S¸ır
ceniye
DüzOsma
B
is
il
K
n
ta
ar
p
s
I
c
ile
ik
Bi
B
Am
rı
˘
g
A
˘
SONBAHAR 2011
n
a
A dah rd˘ u
ır va
d
r
g
Aöl O I alorabük
Y Ka
ng
fyo
de
e
Ni˘g hir akkal
vs¸e Çan
Ne
SAYI 26
a
asy
n
ı
t
ar
A
Gü
¸
n
i
v
rt
ne
¸sha
ü
m
n li
a
c
in are
Riz
n
esu
rs
a
K e
Gir
l
z
k
r
r
ı
E K
y
a
t
a
H
K
m
a
r
a
ray
sa
Boydak Holding seferber...
Ak
VAN ‹Ç‹N TEK VÜCUT OLDUK
t burt
a
zg y
Yo Ba an
Zo
k
a
uld
ng
rt
K
Ça
Sii
¸ i
cel
Tun at
r
rdu
uÇoruma˘g
n
o
ird
m
k
a
Te
ast
Tok
Bu
lu
Bo
n
a
v
le
a
k
›kkırı
r
›
K n
la
˘g
Mu
VAN ‹Ç‹N SEFERBER‹Z
Sosyal sorumluluk, kurumların bașarılı olmaları ve devamlılıklarını sağlamalarındaki en temel unsurlardandır. Boydak Holding de bu topraklardan kazandığını bu toprağın insanlarıyla bölüșüyor; eğitim, sağlık, çevre gibi ülkemize ve insanlarımıza artı değer katacak projelere
imza atıyor, atmaya da devam edecek. Ancak bu kez, sosyal sorumluluğun ötesinde bir adım attık. İnsanlığımızın gereğini hep birlikte yerine getirmeye çalıștık. Bayisiyle, çalıșanıyla tek bir vücut olarak, Van
depreminin çaresiz bıraktığı kardeșlerimizin yardımına koștuk. “Bugün Van İçin Çalıșıyoruz” dedik. Anabayi, bayi ve çalıșanlarımızın da
katıldığı yardım kampanyasıyla bölgeye yaklașık 4 milyon TL’lik ayni
ve nakdi yardımda bulunduk.
Yönetim Kurulu Bașkanımız Hacı Boydak ve CEO’muz Memduh
Boydak bizzat bölgeye giderek depremin verdiği zarar konusunda
gözlem yaptı, depremzedelerle görüștü. Türkiye’nin dört bir yanında
olduğu gibi elbette deprem bölgesinde de bayilerimiz var. Boydak
yönetimi depremzede bayilerimizle bir araya gelerek sorunlarını dinledi, dertlerine ortak oldu. Kayıpları için bașsağlığı, yaralıları için acil șifalar dilemekten bașka elimizden ne yazık ki bir șey gelmezdi ancak
içine düștükleri maddi sıkıntı için sizlerin de desteğiyle çare sunduk.
Depremzede bayilerimizin günü gelen ödemeleri ötelenecek ve gördükleri zararın telafisi için yardım yapılacak. Bu kadar da değil, evleriyle birlikte eșyalarını da kaybeden depremzedeler için bayilerimiz
aracılığıyla tüm ürünlerde indirim yapacağız. Tüm ülkemizin olduğu
gibi bizlerin de en büyük isteği deprem bölgesinde hayatın en kısa zamanda normale dönmesi.
İyi günlerde ayakta durmak kolaydır. İnsanoğlu ancak zor günlerde
kendisini, ilișkilerini, durumunu test edebilir. Türkiye de, Boydak Holding de bu acı günlerde iyi bir sınav verdi. Yönetim Kurulu Bașkanımız Hacı Boydak’ın da dediği gibi, “Bu güç günler bir defa daha bize
büyük bir vatanın evlatları olduğumuzu hatırlattı. Dünyaya birlik ve
beraberlik iletilerinin en güzel örneklerinden birini verdik.” Boydak
Holding olarak yaptığımız yardıma çalıșanlarımızın ve siz bayilerimizin
katılmaları, kampanyamıza gösterdiğiniz hassasiyetle depremden zarar gören vatandașlarımızın acısını bir nebze de olsa hafifletmek, bizleri mutlu etti. Bu birlik ve dayanıșma karșısında hiçbir güç ve güçlük
duramaz.
Depremin acı yüzünü bir kez daha yașamamayı diliyor, geçmiș Kurban Bayramınızı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı kutluyoruz.
Saygılarımla,
Bekir Boydak
B‹zb‹ze 3
6 ı GÜNDEM
Boydak, Van için seferber
Acı bulușturdu: Van için tek yürek
Hüseyin Gülerce: Dayanıșma ümidimizi artırdı
12 ı dünya ve b‹z
Deniz Gökçe: Ülkemize ve ekonomimize güvenelim
17 ı ARTI 1
“Seyahat ya Resullullah”
20 ı marka
‹ç‹ndek‹ler
‹Ç‹NDEK‹LER
Türkiye Finans Katılım Bankası Genel Müdürü Derya Veysel
Gürerk: “Șeffaf, adil, ilkeli yönetim tarzında kararlıyız”
23 ı rotam›z
Fındık șehri Ordu, turizme hazırlanıyor
26 ı Bay‹ler
28 ı KURUM
‹mtiyaz Sahibi
Boydak Holding ad›na
Bekir Boydak
Yaz›iflleri Müdürü
Murtaza Durmufl
Editör
Belgin Demirer
Kreatif Direktör
Metin Özkan
Görsel Yönetmen
Ahmet Akgül
Yay›n Kurulu
Bilal Uyan›k
Halit Bayhan
Aygün Baflok
Muzaffer Çetinkaya
Hasan Ünal
Ar›n Saydam
Ülkü Karaosmano¤lu
Ayflin Kaymaz
BAfiARI B‹ZE YETMEZ
Reklam
Ebru Çal›flkan
[email protected]
Yap›mc›
Kesiflim Yay›nc›l›k ve Tasar›m
Hizmetleri A.fi.
Kasap Sokak, Hilmi Hak Han, 22/6
34394 Esentepe-fiiflli/‹stanbul
Tel: (0212) 337 51 99
Faks: (0212) 288 62 36
www.kesisim.com.tr
Kayseri, Boydak Holding için önemli bir bulușmaya ev sahipliği etti. Holding’in toplam cirosunun yüzde
60’ını olușturan mobilya sektörünün yıldız markaları İstikbal, Bellona ve Mondi’nin pazarlama müdürleri
ayrı ayrı bir araya gelerek, yılı değerlendirdi ve gelecek döneme ilișkin pazarlama stratejilerini konuștu.
Sektörde üstün bir performans sergileyen Grubun, sahip olduğu markaların yeni koleksiyonlarını geniș bir
tüketici kitlesine ulaștırmakta çalıșanların, pazarlama ekibinin, bayilerinin payı çok yüksek. Ancak bașarıyla
yetinmek, Boydak Holding’in temel prensiplerinden biri değil. Sözünü ettiğimiz pazarlama toplantıları da,
pazar payını artırmak, daha çok eve ulașmak hedefinin en önemli adımlarından.
Yönetim Yeri
Boydak Center, O.S.B. 6. Cad.
No: 35 Kayseri
e-posta: [email protected]
[email protected]
İstikbal, Bellona ve Mondi pazarlama müdürüleri toplandı
Ada Ofset
Tel: (0212) 567 12 42
30 ı TASARIM
Yay›n Türü Yerel Süreli Yay›n
Rakamların dili mobilya sektörü markalarımızın bașarısını net olarak gösteriyor. Ancak bu tabloyu,
endüstriyel tasarımı ülkemize yerleștiren, bu anlamda Türkiye’nin tasarım duayeni, mobilya sektörünün
dününe ve bugününe vakıf Prof. Dr. Önder Küçükerman ile konuștuk. Prof. Dr. Küçükerman, Boydak
Holding’in bașarısının temelini șöyle değerlendirdi: “Mobilya için ahșap teknolojisi, maden, plastik, tekstil,
kimyasal malzeme, köpük, kumaș gerekir. Boydak’ın iște bu seriyi tamamlayıcı bir büyük çerçeve çizildiğini
gördük. Bütün bunlar çok gerçekçi ve milimetrik hesaplarla ilerlendiğini ortaya koyuyor. Bir hayal
dünyasıyla ya da gösterișle değil, dosdoğru problemi çözmek için ortaya çıkılmıș. Șirket problemi gördüğü
an çözüyor, gördüğü an çözüyor ve ortaya büyük bir tecrübe çıkıyor.”
Önder Küçükerman: “Boydak yașam mekânlarını
yeniden tanımlıyor”
34 ı yen‹
Biyomimikri: Doğanın inovasyonu
38 ı spor
Extreme sports
Bütün bu değerlendirmeler bizleri mutlu ediyor, gücümüze güç katıyor. Ama daha önce de belirttiğimiz
gibi, bașarının bir son noktası yok. Ülkemizle birlikte biz de koșuyoruz. Ekonomist Deniz Gökçe, Bizbize
dergisi için Türkiye ekonomisini değerlendirirken “Türkiye 2011 yılında 1994 ve 2001 yılına göre dev
hamle yapmıș durumda ve kuvvetli. Ama dünyada risk algılaması kötü iken kendi durumumuzun iyi
olduğunu anlamak ve doğru analiz yapmamız gerek. Ülkemize ve ekonomimize güvenelim,” diyor.
Bizler hem ülkemize hem Grubumuza ve yöneticilerimize güveniyor ve bu azimle çalıșıyoruz. Büyük bir
Grup olarak sorumluluklarımızı biliyor, özenle yerine getiriyoruz. Hepimizi gönülden yaralayan Van
depremi için ilk saatlerden itibaren harekete geçen Boydak Holding’in sizlerin desteğiyle hayata geçen
yardım kampanyasının ayrıntılarını da sayfalarımızda okuyacaksınız.
6
42 ı SA⁄LIK
Psikolojinin șifa sırrı
46 ı KÜÇÜK EVREN
Bilim, merak ve eğlence bir arada
50 ı lezzet dura¤›
52 ı Aktüel
Mobilya devleri Kayseri’de buluștu
Seyirci kalmadık
54 ı B‹ZDEN HABERLER
23
14
Bizler, bașarımızın devamı için yenilikleri izlemek, bedenen ve ruhen sağlıklı olmak gerektiğini biliyor, bu
nedenle her zaman olduğu gibi sayfalarımızda bizlere bir artı değer katacak haberlere yer veriyoruz.
‘Biyomimikri’yle ilgili haberimizde doğayı taklit ederek doğayı korumayı okuyacaksınız. Tabii her șeyden
önemli olan moral sağlığımızı da psikolog Nur Dinçer ile konuștuk.
Hikâyesini sayfalarımızda okuyacağınız muhteșem Evliya Çelebi gibi ülkemizi gezerken, bu defa fındık
zamanı Karadeniz kenti Ordu’da konakladık. Huzurlu ve sevimli Ordu’ya umarız bir gün yolunuz düșer.
Dolu dolu bir dergi hedefledik. Umarız bir sonraki bulușmaya kadar keyifle okursunuz.
Kurban Bayramınızı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı kutlarken, Van’da kaybettiğimiz vatandașlarımıza
Allah’tan rahmet, yakınlarına bașsağlığı, yaralılara acil șifalar diliyoruz.
Saygılarımla
Murtaza Durmuș/Yazı İșleri Müdürü
4 B‹zb‹ze
B‹zb‹ze 5
GÜNDEM
BOYDAK VAN ‹Ç‹N SEFERBER
“Her șey 20 saniyede yok olabiliyor. Hiç kimse malına mülküne
güvenmesin.” Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak’ın
bu sözleri, Van’da yașanan yıkımın özeti, “Bugün Van İçin Çalıșıyoruz”
sloganlı kampanyanın da nedeniydi.
Yüzlerce can kaybeden Van, Boydak Holding’in gündemine binalar
yıkan sarsıntının ilk saatlerinden itibaren girdi. Onlarca ev yıkılmıș,
binlerce insan sığınacak bir çatıdan yoksun kalmıștı. Bir yandan soğuğun
da bastırdığı Van’a Boydak Holding’in ilk yardımı, yorgan, yastık,
battaniye oldu. Ama bu ön yardımı bir seferberlik izleyecekti. Elbette
önce ihtiyaç listesini belirlemek gerekiyordu. Depremzedelerin
ihtiyaçlarını belirleyebilmek için bölgeye ekip gönderildi. Vanlılar’la ve
yetkililerle görüșülerek, yardım kampanyasının içeriği belirlendi.
Boydak Holding, Van
depremi ma¤durlar›na
yaklafl›k 4 milyon liral›k
yard›mda bulundu. Holding
çal›flanlar› da yard›ma yar›m
ve tam yevmiyelerini
ba¤›fllayarak kat›ld›. Yard›m›n
bir k›sm› bölgeye, bir k›sm›
da depremde zarar gören
bayilerine ay›r›ld›
6 B‹zb‹ze
YÖNETİM, BAYİ, İȘÇİ BİR ARADA
Büyük kampanya için Boydak Holding’in tüm çalıșanları da bağıșta
bulundu. Sıra kampanyanın açıklanmasına gelmiști. Bunun için 2
Kasım’da, ulusal ve yerel medyanın davetli olduğu bir basın toplantısı
düzenlendi. Boydak Holding Yönetim binasındaki toplantı salonu o gün
kalabalıktı. Çünkü basın temsilciliklerinin davet edildiği kahvaltılı basın
toplantısında, ana bayiler, bayiler, Holding çalıșanlarından bir grup,
Holding șirketlerinde çalıșan ișçilerden bir grup ve üst düzey yöneticiler
de vardı. Basının hem toplantıya, hem de toplantıda açıklanan
kampanyaya ilgisi büyüktü.
Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık’ın
konușmasıyla bașlayan toplantı, Hacı Boydak’ın kampanya hakkındaki
bilgilendirmesiyle sürdü.
Bilal Uyanık, 1999 Marmara depreminde yașanan yardımlașmayı
hatırlattı, ancak Van depremindeki
dayanıșmanın çok daha güçlü olduğunu
belirtti. Hacı Boydak sözlerine Van’da
meydana gelen depremin kendilerini
derinden üzdüğünü ifade ederek
bașladı. Depremin olduğu günden
itibaren bölge için Boydak Holding
olarak seferber olduklarını, o gün
yönetimdeki insanların yurtdıșında
olmasına karșın harekete geçtiklerini ve
bölgede tespit edilen acil ihtiyaç
malzemelerinin sevkinin sağlandığını
anlattı.
“ȘİMDİ SIRA VAN’DA”
İlk etapta bölgeye gönderilen yardımlar
battaniye, yorgan, yastık ve acil ihtiyaç
malzemeleriydi. Boydak Holding olarak
Marmara depreminde de çalıșanlar,
bayiler olarak birlikte hareket edip
yardımda bulunduklarını hatırlatan
Boydak șöyle devam etti:
“Șimdi sıra Van’da. İșçi arkadașlarımızla,
bayilerle, ana bayilerle birlikte bir fon
olușturduk. Grup șirketlerinde çalıșan
çok sayıda ișçi gönüllülük esasına dayalı
olarak yarım ve tam yevmiye bağıșta
bulundu. Bu nedenle kendilerine
teșekkür ediyorum. Bu fonda yaklașık
4 milyon lira birikti. Olușturulan fonda
biriken paranın bir kısmı Bașbakanlık
fonu, Kızılay ve Kimse Yok Mu derneği
aracılığıyla bölgeye aktarılacak. Bir kısmı
ise ișyeri yıkılan, ailesini kaybeden,
akrabalarını kaybeden, ișini kaybeden
bayilere destek olmak amacıyla
kullanılacak.”
“BÜYÜK BİR VATANIN
EVLATLARIYIZ”
Hacı Boydak, deprem dayanıșmasının
manevi önemine de vurgu yaptı. Bu
güç günlerin bir defa daha bize büyük
bir vatanın evlatları olduğumuzu
hatırlattığını belirten Boydak șunları
söyledi:
“Dünyaya birlik ve beraberlik
iletilerinin en güzel örneklerinden birini
verdiğimize kanaat getiriyorum.
Türkiye’nin bu dönemleri daha da
güçlenerek așacağına umudumuz
tamdır. Diliyorum ki bu acı, yeni bir
șehircilik anlayıșı için de milat olur.”
BAKAN EKER ILE GÖRÜȘME
Toplantı ardından özel bir uçak,
Boydak heyetini Van’a tașıdı. Van’daki
heyette Boydak Holding Yönetim
Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, CEO
Memduh Boydak, Mobilya Grubu
Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık,
Bayi Yapılandırma ve Perakende İș
Geliștirme Müdürü Oğuzhan Severcan,
B‹zb‹ze 7
GÜNDEM
“Deprem bu kadar can kayb›, ac› yaflatt› ama flunu da görme imkân›
verdi. Baflkalar›n›n bölmeye, ay›rmaya çal›flt›¤› bir milletin, me¤erse çok
derinlerde gönül ba¤› varm›fl, kardefllik duygular› varm›fl”
“
bu güç günler b‹r defa daha b‹Ze büyük b‹r vatan›n evlatlar›
oldu¤umuzu hat›rlatt›. dünyaya b‹rl‹k ve beraberl‹k ‹let‹ler‹n‹n en
GÜZEL ÖRNEKLER‹NDEN B‹R‹S‹N‹ VERD‹K
”
“Bugün Van ‹çin Çal›fl›yoruz” kampanyas›n› bas›n toplant›s›yla aç›klayan Boydak Holding Yönetim Kurulu Baflkan› Hac›
Boydak, CEO Memduh Boydak ve aileleri, Kurban Bayram›’n› Vanl›lar ile geçirdi. Boydak heyeti, Ercifl Kaymakaml›¤›
ziyaretinde bir araya geldi¤i G›da, Tar›m ve Hayvanc›l›k Bakan› Mehdi Eker ile bölgeye verilebilecek deste¤i konufltu.
Günep Grup Yönetim Kurulu Bașkanı İzzet Öksüzkaya, Arı
Pazarlama Genel Müdürü Mustafa Büyükkiraz, Kale Pazarlama
Genel Müdürü Celal Çelik, Karavil Yönetim Kurulu Bașkanı
Abdülkadir Karavil, Holding çalıșanları, Holding șirketlerinde
çalıșan ișçiler, üst düzey yöneticiler de vardı.
Heyet, yardımı yerinde gerçekleștirecekti. Van ve depremin
en fazla zarar verdiği Erciș’te incelemelerde bulundular.
Bölgede hayatın normale dönmesi için devlet ve millet olarak
büyük çaba sarf ediliyordu. Hacı Boydak, Memduh Boydak;
Adana, Konya ve Samsun ana bayileri ve üst düzey
yöneticiler bölgedeki incelemelerinin yanı sıra Van valisini ve
Erciș kaymakamını da ziyaret etti.
Boydak heyeti Erciș Kaymakamlığı ziyaretinde karșılaștığı
Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile yaklașık 45
dakikalık bir görüșme yaptı. İki taraf depremle ilgili
gözlemlerini paylaștı, Boydak heyeti yardıma hazır olduğunu
belirtti. Toplantıda Bakan Eker’in beraberindeki YÖK Bașkanı
Yusuf Ziya Özcan da bulundu.
yaralıları için acil șifalar diledi. Depremin vurduğu bayilere,
günü gelen ödemelerinin öteleneceği ve gördükleri zararın
telafisi için Holding olarak yardım yapılacağı bildirildi. Amaç,
Van’da meydana gelen depremin ardından yașamın normale
dönmesine katkıda bulunmaktı. Önümüzdeki üç-beș ayın
zorlu geçeceği öngörüsüyle, hem bayilerin hem de
Vanlılar’ın normal yașama dönebilmelerini hızlandırmak için
Van’daki sekiz, Erciș’teki dört bayi aracılığıyla tüm
ürünlerinde indirim kampanyaları yapılması planlandı.
VANLILAR’LA BAYRAM
Boydak Ailesi Kurban Bayramı’nda da Vanlılar’ı yalnız
bırakmadı. Kayseri Büyükșehir Belediye Bașkanı Mehmet
Özhaseki’nin kafile bașkanlığında bölgeye giden Hacı Boydak,
Memduh Boydak ve aileleri, kurbanlarını Van’da kestiler ve
bayramı bölge halkıyla iç içe olup onların acılarını biraz olsun
hafifleterek geçirdiler.
Kıșın bastırdığı Van’ın soğuğuna maruz kalan depremzeler için
basına yansıyan veya yansımayan çok sayıda yardım kampanyası
BAYİLERE DESTEK
Heyet Van ziyaretinde, bölgede faaliyet gösteren ve üç
markayı temsil eden 12 bayiyle de bir otelde bir araya geldi.
Heyet depremzede bayileri dinledi, kayıpları için bașsağlığı,
8 B‹zb‹ze
sürüyor. Ama biliyoruz ki Van üșüyor, Van çetin kıș șartlarına
dayanmakta güçlük çekiyor. En çok korktukları șey de unutulmak.
Bizlere düșen, en azından kıșı atlatana kadar yardımlarımızı
sürdürmek…
Hüsey‹n Gülerce:
DAYANIfiMA, ÜM‹D‹M‹Z‹ ARTIRDI
Uzun yıllar öğretmenlik ve eğitim
alanında yöneticilik yapan Hüseyin
Gülerce, șimdi Zaman gazetesindeki
köșesinden sağduyu çağrısında
bulunuyor. Aynı toprakta birbirimize
yabancılașmamak için, bu
yabancılașmanın kökeninde yatan
hasmane duygulardan, hırstan,
bencillikten arınmamız için kendimizle
hesaplașmamız ve eğitim sisteminin de
yenilenmesi gerektiğini söylüyor.
Gülerce, Van depreminde yașadığımız
dayanıșmanın ise Türkiye’nin geleceği
adına ümitleri artırdığını belirtiyor.
Bizi birbirimizden uzaklaștıran
nedir? Siyaset, ırk, mezhep...
Bunlar bizi ayıran faktörler gibi
görünüyor ama aslında esas
mesele bu konulardaki yaklașım
biçimimiz, kurduğumuz dil mi?
“Bizi birbirimizden uzaklaștıran nedir?”
sorusu, çok güzel bir soru. Mesela
evlilik… Eșler birbirlerini seviyorlar.
Hatta günümüzde flört ediliyor sonra
evleniliyor. Fakat sonra bir
bakıyorsunuz, insanlar birbirlerinden
ayrılıyorlar. Aile dramları da yașanıyor.
Mesela erkek yurtdıșına gitmiș. İki de
küçük çocukları var. Yurtdıșında bașka
kadınlar olmuș ve șimdi boșanıyorlar.
Șimdi, burada bizi ne ayırdı? Kendimizi,
nefsimizi öne çıkarmak ayırdı. Bu
ayrılıkta vefasızlık var, dostluğa kalleșlik
var, verdiğin sözde durmama var. Tabii
ki bunu bütün boșanmalar için
söylemiyorum. Fakat bizi ayıranlar
konusundaki en küçük örnekten
B‹zb‹ze 9
GÜNDEM
bașlıyorum. Șimdi bu örneği büyütelim.
Eskiye özlem adına söylemiyorum ama
bir zamanlar insanlar sokakta
birbirlerini tanıyorlardı. Șimdi
apartmanlarda kimse kimseyi
tanımıyor. Yeni birisi tașındığında ‘hoș
geldin’e giden yok. Șimdi bizi ne ayırdı?
Bencilliğimiz. “Acaba nasıl insanlardır
gelenler? Tanıșırsak iyi mi olur, kötü
mü?” Demek ki bu ayrılığın temelinde
birbirimize olan güvensizlik var, ama bu
güvensizliği besleyen bence
nefislerimiz, hırslarımız, beklentilerimiz.
Van depreminde birkaç gün enkaz
altında kaldıktan sonra çıkarılan birisi
“Enkaz altında, üzdüğüm, kırdığım
insanları düșündüm,” dedi. Demek ki
bize bir de, bir muhasebe lazım.
Çünkü birbirimizden ayrılığımızın
sebebini hep bașkalarında, kendi
dıșımızda arıyoruz.
Hâlbuki bir arada yașamayı,
farklılıklarımızı zenginlik olarak görmeyi
kabul edebilirsek, kimse kimseyi
ötekileștirmeyecek ve saygı duyacak.
Bunun formülü nedir?
Formül çok basit; herkes birbirinin
konumuna saygı duyacak. Herkes “Biz
önce insanız” diyecek. Ama insanlık
ortak paydasında bir arada
yașayabileceğimizi de görüyoruz.
Demokrasi bugün en ideal sistemdir.
Nedir demokrasi? Evrensel insan
hakları, fikir-ifade hürriyeti, özgürlükler,
hukukun üstünlüğü, herkesin hesap
vermesi, șeffaflık, kalkınma, refah…
Hepsi birden… Bu gerçekleșmeyecek
bir șey değil ki! Ama burada iki nokta
var. Birincisi, herkes kendisi
dıșındakilerin de en az kendisi kadar
değerli olduğunu kabul edecek. Bu,
karșılıklı saygıyı getirir. İkincisi,
paylașmayı kabul edeceksiniz. Bir yerin
genel müdürü olsanız bile paylașmayı
bileceksiniz. Tek adamlıkla hiçbir șey
yapamazsınız. Bir insan orta direk olsa
bile yan direklere ihtiyaç duyar.
Paylașmayı kabul etmek de kolay
10 B‹zb‹ze
“
Formül çok bas‹t;
herkes b‹rb‹r‹n‹n
konumuna sayg›
duyacak. Herkes “B‹z
önce ‹nsan›z’ d‹yecek”
değildir. İnsan güç sahibi olunca onu
paylașmak istemez. Güzel bir söz
vardır: “İktidar bozar, mutlak iktidar
mutlaka bozar.” İnsan havalanır, uçar.
Hâlbuki acılar paylașıldıkça azalır;
sevmeler, mutluluklar paylașıldıkça
artar. Paylașma bir sırlı kelimedir ama
biz bunu keșfetmek istemiyoruz.
Kendinizi inci mercandan, bașkalarını
ağaç kavuğundan gelme diye
düșünürseniz, hiçbir zaman paylașmayı
kabul etmezsiniz. Geçmiș dönemlerde
kralların, padișahların kafasında
paylașma diye bir kavram olabilir mi?
Ama demokrasi öyle değil.
Demokrasideki sorun da,
seçtiklerimizin kendilerine emanet
olarak verdiğimiz iktidarı halkla
paylașmak istememesi…
Dolayısıyla “Biz birbirimizden neden
uzaklaștık?” sorusunun cevabı, aslında
nefislerimizle, hırslarımızla,
beklentilerimizle, bencilliklerimizle
ilgili… Kimse kimseye kabahat
bulmasın. Ama bu yanlıșı
sürdüremeyiz. Yanlıștan dönmemiz
lazım. Bu da, herkesin kendisinden
fedakârlık etmesini gerektirir.
Tavırlarımız, sözlerimiz,
yaklașımımız…
Tabii bunu detaylandırabilirsiniz. Üslup
bozuluyor mesela. Üslup güzelliği
kayboluyor. Bir sorunu tam
çözecekken, birisi yanlıș bir laf
söylüyor, yine bașa sarıyorsunuz.
Siyasetçilerin üslubunda hoșgörü,
birbirimizi sevme-saymadan ziyade
hasımlık duygusu var. Niye iktidar ve
muhalefet birbirini hasım olarak görür?
Rakip görebilirsiniz, çünkü
yarıșıyorsunuz, onları geçmek istemeniz
ayıp bir șey değil. Ama rakibinizi hasım
görürseniz hata yaparsınız. Biz
birbirimizin hasmı olmamalıyız. Rekabet
bizi daha bașarılı olmaya, daha ileri
götürmeye sevk etmeli. Nedir bu?
Eșler birbirini hasım görüyor. Komșular,
akrabalar… Farklı mezheplere mensup
olanlar birbirlerini hasım olarak
görüyor. Taraftar futbol maçına döner
bıçağıyla gidiyor. İnsan, tanımadığı
birine zarar vermek için bıçakla, șișle
maça mı gelirmiș? Demek bir yerde
yanlıș var. O yanlıș bizim insanlığımızla
ilgili. İnsan olursak bunları çözeriz.
çocuklarımıza bunları verebiliriz. Ahlak dersinde bile
öğrencilere dürüstlük, yalan söylememe, bașkalarına zarar
vermeme, temel insan hakları gibi konular verilmiyor. Bakınız,
trafikte bizim bir halimiz vardır... Bu bir fotoğraftır.
Toplumumuzda saygının ne kadar azaldığını gösterir. Kırmızı
ıșıkta geçmeyi, emniyet șeridini ihlal etmeyi uyanıklık
zannediyor. Toplumumuzda uyanıklık bir huy, makbul bir șey
haline gelmiș. Kimse de sesini çıkarmıyor.
Ben Yalova’da depremi yașadım. Binaların neden yıkıldığını
Marmara depreminden biliyoruz. Peki, hiç olmazsa 1999’dan
itibaren Türkiye’de bütün binaların deprem yönetmeliğine
göre yapılması, ona göre malzeme kullanılması, mutlaka
zemin etüdü yapılarak kat izni verilmesi gerekmez miydi?
Șimdi bakın, ilk defa tepesi attı Sayın Bașbakan’ın “Bundan
sonra iktidara da bedel olsa yıkacağım,” diyor. Çünkü
sorumluluk Bașbakan’da. Yarın ona “Elinizde yetki vardı, bu
insanların ölümünden siz de sorumlusunuz,” denilse ne
cevap verecek? Sadece Bașbakan değil elbette, bakanlar,
belediye bașkanları, imar müdürleri, mühendisler, inșaat
kontrolü yapan firmalar... Müteahhit binayı neden çürük
yapar? Belediye neden göz yumar? Siyasetçi-müteahhit
ilișkileri nelerdir? Türkiye’de belediyeden muhtarlığa, spor
yönetiminden her alana, yönetimde ciddiyet lazım. İnsanlar
ișlerini ciddi, dürüst yapmalı, hakkını vermeli. Bizim bunun
böyle gitmediğini kabul edip zihniyetimizi değiștirmemiz
lazım. Herkes șapkasını önüne koysun.
Bu konușmalarımız bağlamında deprem
dayanıșmasının değerlendirmesini yapar mısınız?
Bu, bizim milletimizin hasletlerinden birisi. Çok șükür onu
kaybetmemișiz. Hayır yapma, dayanıșma duygusu giderek
artıyor. Onu da sevinçle belirtmek lazım. Mesela Marmara
depreminde de insanlar koșup geldiler ama Van
depremindeki gayret çok daha iyi. Millet yardımı gönülden
yapıyor. Bazıları havayı bulandırmak istediler ama ben onları
komplo olarak görüyorum. Sanal ortamda çok kötü șeyler
söyleyenler oldu. O tıynette, karakterde çok az insan
olduğunu düșünüyorum, onlara da klinik vaka denilebilir.
Bu dayanıșmanın böyle çığ gibi büyümesinin bir
nedeni de onlar olabilir mi?
Kamçılamıș olabilir, “Görün bakalım, iște biz böyle
kenetleniyoruz” demiș olabilirler. Aslında bundan ümitvar
olmamız lazım. Bu ülkede geçmiște Sünni-Alevi, gerici-ilerici,
sağcı-solcu ayrıșmaları yapıldı. Bunları yapanlar hep darbelere
zemin hazırladı. Çatıșmaları önleyecek tek ilaç, bizim
kardeșliğimiz, bir arada yașama irademizdir. Bir arada yașama
irademizi zaafa uğratmamalıyız. Tam kardeșlik adına bir testten
geçiyorken, Van’daki bu dayanıșma, Türkiye’nin geleceği adına
ümitlerimizi artırdı, pekiștirdi. Deprem bu kadar can kaybı, acı
yașattı ama șunu da görme imkânı verdi: Bașkalarının bölmeye,
ayırmaya çalıștığı bir milletin, meğerse çok derinlerde gönül bağı
varmıș, kardeșlik duyguları varmıș.
Peki sorunun önemli kısmı
insanın kișisel özelliklerinde
olduğuna göre, bu ilișkiler ağı
nasıl sağlanabilir?
Okullarda insanı öne çıkaran bir eğitim
anlayıșı olması lazım. Türkiye’de
mevcut eğitim tamamen üniversite
kazanmaya endeksli. Bu arada çocuklar
karakter, ahlak itibarıyla nasıl
gelișiyorlar, ona bakan yok. Rehberlik,
gerçek manasında yapılmıyor. Eğitim
A’dan Z’ye yeniden ele alınmalı.
Mevcut haliyle bizim eğitimimizde bir
gaye yok. İdeolojik bir gayeden söz
etmiyorum. Fakat insanlık ortak
paydasında, evrensel insanî değerlerde
bulușulabilir. Öyle bir eğitim sistemi ki,
mesela Birleșmiș Milletler İnsan Hakları
Beyannamesi, AB üyeliği temel șartı,
AİHM içtihatları, bugün gelinen
dünyada esaslı standartlardır,
B‹zb‹ze 11
DÜNYA VE B‹Z
ÜLKEM‹ZE VE EKONOM‹M‹ZE GÜVENEL‹M!
Ekonomist Deniz Gökçe, Bizbize dergisi için ekonomimizin röntgenini çekti ve
de¤erlendirmelerini kaleme ald›. Gökçe, “Türkiye 2011 y›l›nda 1994 ve 2001
y›l›na göre dev hamle yapm›fl durumda ve kuvvetli. Kendi durumumuzun iyi
oldu¤unu anlamak ve do¤ru analiz yapmam›z gerek,” diyor
Bugün ‹zleme ve anlama zaman›!
Prof. Dr. Deniz Gökçe, kendisi sordu, kendisi cevapladı; Türkiye ekonomisinin
yükseliș ve düșüș hareketlerini, nedenleriyle birlikte, Bizbize okuyucuları için yazdı.
Ülkemize güvenmemizi isteyen Gökçe, 2011 ekonomisini değerlendirirken, “Türkiye
gibi G-20 üyesi olan bir ülkede tüm vatandașlar, hep gaz verilemeyeceğini, bazen
gaz verilip, bazen fren yapılacağını anlamak zorunda,” dedi. Sizi Gökçe’nin
değerlendirmeleriyle baș bașa bırakalım.
“Türkiye 1994’te ve 2001’de ağır tahribat yapan ve kendisinin ürettiği krizler yașadı.
Bu krizlerde ülke içinde uzlașma yerine zıtlașma faktörü önemli boyutta vardı.
1994 yılında ne yașadık?
1994’te global ortamda kriz yoktu. Krizi biz, kötü yönetim sonucu çıkarmıștık.
1994 krizinde daha önce 1989 yılında gerçekleșen sermaye hareketi serbestisinin
oyunun kurallarını tamamen değiștirdiği konusunu unuttuğumuz için krizi biz
çıkardık. O günlerde hükümet piyasayla zıtlașmıș, Merkez Bankası’nın Hazine’den
alacaklarını tahkime uğratmıș, yani silmiș, Merkez Bankası’ndaki bașarılı ekibi
uzaklaștırma girișimine girișmiș ve kamu borçlanma faizlerini düșürmek için ihaleleri
iptal ederek kamu finansmanını çökertmiști. Bu zıtlașma ortamında yeni atanan
12 B‹zb‹ze
Merkez Bankası Bașkanı da dört-beș ay
dayanabilmiști. Sonunda Merkez
Bankası’nda piyasaya müdahale
edebilecek döviz kalmayınca kur
kopmuș, dolar kuru 14 bin TL
düzeyinden 38 bin TL’ye kadar çıkmıș,
kamu finansmanı ise ancak 1994 yılı
Temmuz ayında çıkartılan dev faizli
‘Dayan Osman’ bonolarıyla
sağlanabilmiști. Sonunda IMF ile
anlașma yapılmıștı. Siyasetin ikili
koalisyon nedeniyle pek reformist
davranamadığı bir ortamda, dünyada
kriz yokken ülkede kriz çıkartmıștık.
Ya 2001 krizini nasıl çıkarttık?
2001 krizinde ise ülkemizde üçlü
koalisyon vardı. Birbirimizle
anlașamadık. Fakat 1997 Asya krizi de
global negatif etkiler üretmiști, üstelik
1998 Ağustos Rusya borç
moratoryumu ülkemize bulașmıștı,
1999 Kocaeli depremi ve ülkenin 1999
bașında koalisyonun bozulması sonucu
seçime gitmesi, ülkenin ekonomisini
iyice hırpalamıș ve Türkiye 2000 yılında
yüzde 12 civarında bütçe açığı /GSYİH
oranı ve yüzde 78 civarına gelmiș kamu
borçluluk oranıyla ciddi boyutta değișim
gereksinmesi ihtiyacı içinde olduğundan,
faiz ve enflasyonu düșürmek uğruna
2000 yılında ‘kemoterapi’ demek olan
‘kur çıpası’ uygulamasına geçilmek
zorunda kalınmıștı. Ancak 2001 yılı
Șubat ayında Cumhurbașkanı ile
Bașbakan arasındaki anlașmazlık,
sonunda ülkeden birkaç saat içinde
milyarlarca doların kaçmasını getirmiș,
bu da krizi tetiklemiști. Kurlar bir saat
içinde delirirken, insanlık tarihinde
gerçekleșmiș en yüksek faizlerin de bu
dönemde ülkemizde olușması, bu
karambolde de 30 kadar bankanın
batması, zıtlașmanın faturası hakkında
bilgi vermiș olmalı.
Peki 2008 krizinde neden
sallandık?
2001-2008 arasında ekonomiyi iyi
yönetmiș ve birçok sorunu ortadan
kaldırmıștık. Bugün ise global, yani
uluslararası ortam 1994 ve 2001
yıllarından daha kötü, çünkü dünyada
ciddi boyutta risk var.
Önemli olan nokta, 2008-2009 krizini
Batı ortaya çıkarırken biz bu sefer ‘katil
değil kurban’ idik.
Bugüne gelirsek de, 2011 yılında ABD
ekonomisi çok așırı dozda olmasa da
teklemekte. ABD, 2 Ağustos borç
limiti tartıșmasında, geçmiște sergilediği
iç uzlașmayı sergileyemedi ve ülkenin
ratingi bir basamak düștü. Ama dünya
genelinde bugün esas sorun AB!
Avrupa olayların vahametini yeni yeni
anlamaya bașlıyor gibi. Ama orada da
Sarkozy-Merkel ekibi diğer ülkelerle
anlașamıyor. Çözüm geliyor mu
gelmiyor mu belli değil. İspanya ve
İtalya, zaten zorlanan İrlanda,
Yunanistan ve Portekiz gibi ülkelere
göre dev ekonomiler ve kriz oralara
bulașırsa hem Avrupa yanar, hem de
biz ihracat pazarımızın batması sonucu
çok zor durumda kalırız! Bu risk
olasılığı küçük görülse de, gerçek bir
risk .
Benzer șekilde Kuzey Afrika ve Orta
Doğu’daki kargașa sonucu petrol
fiyatları da bir anda dev bir enerji
krizine dönüșebilir. Düșmeye bașlayan
petrol fiyatları delirebilir.
Bu arada biraz da kendimize bakmamız
gerek. Ülkemizde șirketler, bankalar,
kișiler topyekûn ‘büyüme,’ hızlı
büyüme peșinde. Hızla artan kredi
balonuyla beslenen bu ‘bonanza,’
ülkeye bir yandan çoklukla iç taleple
șișmiș bir büyüme getirirken, diğer
taraftan da azan ithalatla cari denge
açığı tarihsel rekora koșmakta. İnșaat,
otomotiv ve bankacılık gibi sektörler
ise genel gidișatı görmemekte. Bazı
kesimler adeta dünyada kargașa
B‹zb‹ze 13
“
DÜNYA VE B‹Z
“Lütfen flu Döv‹z b‹ter
end‹fles‹N‹ b›rakal›m.
vatandafllar›n geçm‹fl
kr‹zlere benzer b‹r
döv‹z k›tl›¤›
durumumuz varm›fl g‹b‹
end‹flelenmes‹
gerekm‹yor. Yeter‹nce
cephane var”
yokmuș gibi davranıyorlar. Bu durumda
toplumun genelinin çıkarıyla sektörlerin
çıkarları çatıștığı zaman, ön planda
toplumun çıkarının olması gerekli…
Ama bu gerçek, ülkemiz reel
sektöründe ve finans sektöründe tam
doğru değerlendirilmiyor.
Türkiye 2001 krizi sonrasında
bankacılık sektörünü ve kamu
maliyesini tamir etmiști. Diğer taraftan
da ülkemiz tarihinde ilk defa dev döviz
rezervi biriktirmiști. Bu nedenle sağlam
finans kesimi yapısı ve sağlam kamu
maliyesi nedeniyle ve zorlanarak da
olsa, 2009 yılında sadece eksi yüzde
4.7 (Almanya kadar) daralsak da
ayakta kaldık. Banka batmadı, kur
delirmedi, faiz uçmadı ve Türkiye
krizden önemli ölçüde hızlı ve güçlü
olarak çıkan bir ülke oldu.
Öyle ise 2008-2009 döneminde
biz neden daraldık?
Daralmamızın nedeni aslında basitti.
14 B‹zb‹ze
İhracat da bir nevi bağımlılıktır. Çünkü
müșterileriniz batarsa siz de batarsınız.
Bunu anlamak zorundayız. 2009 yılında
Avrupa battı, bizim sanayi üretimi de
bunun sonucu yüzde 40 daraldı.
Çünkü ihracatın yüzde 80 kadarı sanayi
üretimiydi. Bu, güçsüz firmaları batırdı
veya hırpaladı, bu da ișsizliği artırdı.
Ancak bankacılık ve kamu maliyesini
2001 krizi sonrasında tamir etmiș
olmamız sonucu 2010 yılında yeniden
ve hızla büyümeye bașladık. Buna önce
sevindik, ama sonra 2010 yılı sonuna
gelindiğinde gerçekleri daha iyi anladık.
2010-2011 sürecinde gerçekleșen tüm
Avrupa rekorunu yüzde 8.9 oranında
dev büyüme, diğer taraftan dev cari
açık yaratıyordu. Bu ortamda
gereksinmemiz olan șey, ekonomiye
fren koymak ve ülke çapında
uzlașmaktı. Çünkü ülkemizin ancak
uzun vadede çözülebilecek olan iki
temel problemi var.
Bir tanesi enerji ithalatının yarattığı
ortalama yılda 50 milyar dolarlık dıș
denge açığı. Bu, cari açığımızın temel
nedeni. İkincisi ise sosyal güvenlik
sistemimizin yarattığı yılda 35 milyar
dolar boyutunda ve kamuya fatura
olan bütçe açığı.
Bu iki sorunu bir yılda veya üç yılda
çözemeyiz. Bu sorunların çözümü 20
yıl veya daha da fazla zaman alacak!
Uluslararası basın ise çeșitli lobilerin ve
çıkarların etkisi altında, ülkemizde
uygulanan politikaları anlamadan
eleștirmekte.
Türkiye 2011 yılında 1994 ve 2001
yılına göre dev hamle yapmıș durumda
ve kuvvetli. Ama dünyada risk
algılaması kötü iken kendi
durumumuzu iyi olduğunu anlamak ve
doğru analiz yapmamız gerek.
Türkiye gibi G-20 üyesi olan bir ülkede
tüm vatandașlar, hep gaz
verilemeyeceğini, bazen gaz verilip,
bazen fren yapılacağını anlamak
zorunda. Siyasetçilerimiz de ister
muhalefet ister iktidar olsun, ekonomik
gidișatı objektif analiz etmek
zorundalar.
Ülkemizin Merkez Bankası, Bașkan
Durmuș Yılmaz döneminde, Kasım
2010 tarihinde, büyümeyi frenlemek
için bir dizi önlem aldı. Mevduat
karșılıkları arttı. Çünkü kredilerin
frenlenmesi gerekiyordu. Gecelik
faizler düșürüldü, çünkü sıcak para hızla
ülkemize gecelik faize akıyordu.
İnșaat, otomotiv, banka kesimi itiraz
etti. Ancak șimdi geri dönüp baktığımız
zaman Merkez Bankamızın altı ay
önceden ne kadar isabetli bir öngörü
yaptığı da açık ve seçik görülüyor.
Sonra 2011 yılının ilk altı ayı geçti.
Ekonomimiz istenen yönde
yavașlamaya bașladı.
Bu sefer de AB içinde risklerin artması
üzerine yeniden gaz vermemiz gerekti.
Politika faizi düșürüldü, sermaye
hareketlerinin artması ve döviz
kaçmaması için gecelik faiz eskisi gibi
yükseltildi. Bu tür oynak ve riskli
ortamlarda ekonomiyle ilișkili bakanlıklar,
Hazine ve Merkez Bankası tarafından
topluma aktarılan bilgileri izlemek ve
yapılan politika değișikliklerine de uyum
sağlamamız gerekli!
Bugün dövizden bol bir șey yok!
Belirttiğimiz gibi 2011 yılı Ağustos ayı
bașında Merkez Bankası ikinci bir
politika değișikliği yapmıș ve daraltmacı
yaklașımdan genișlemeci yaklașıma
geçmiști. Ayrıca döviz ihaleleri açarak
da döviz arzını artırıp kurların fazla
dalgalanmasına engel olmaya çalıșmıș,
rüzgâra karșı direnme operasyonuna
girișmiști.
Tabii, 2 Ağustos tarihinde son ana
kadar ABD’de borç limiti sorununa
çözüm gelmemesi ve sonra da
ABD’nin ratinginin düșürülmesi global
piyasaları sallamıștı.
Sonra da Sarkozy–Merkel ekibinin ikna
edici adımlar atamaması ve Avrupa’nın
sorunlarının çözümü konusunda
belirsizlik ortaya çıkması, piyasalarda
müthiș bir risk algılaması doğurmuștu.
Türkiye de bu türbülansa muhataptı,
çünkü temel ihracat pazarı Avrupa idi.
Üstelik de Türkiye’nin önemli boyutta
bir cari açık sorunu da vardı. Sıcak para
ise güvenilir bir finansman șekli değildi.
Hem girebilir hem çıkabilirdi. Merkez
Bankası’nın gecelik faizi yeniden
yükseltmesi ise sıcak paraya davet veya
döviz talebini azaltma operasyonu idi.
Merkez Bankası’nın döviz ihalelerinden
bu yana Bayram öncesinde 15 iș günü
geçti, ilk 15 ihale yapıldı. 5 Ağustos’ta
bașlayan ihalelerde Merkez Bankası
ihale tutarını günlük açıklıyor ve
piyasadan da günlük talep geliyordu.
Finansal piyasadan gelen talep miktarı
toplamı ilk 15 ihale gününde 2.96
milyar dolar, yani kabaca 3 milyar dolar
civarında gerçeklești. Merkezin satıș
teklif toplamı ise ilk 15 günde 1.3 milyar
dolar. Talebin ne kadarı yerli, ne kadarı
Merkez Bankas› Döviz
Rezervi Milyar $
08. 7 . 2011
99.5
15. 7 . 2011
99.1
22. 7 . 2011
98.1
29. 7 . 2011
98.6
05. 8. 2011
97.6
12. 8. 2011
96.5
19. 9. 2011
94.8
Șekil 1
da yabancı onu bilmiyoruz! Ama 5
Ağustos-25 Ağustos arasında ortalıktaki
gürültü patırtı döviz kurunu yükseltti.
Ama diğer taraftan bu talebin Merkez
Bankası’nın döviz rezervi toplamı
karșısında ne kadar cılız kaldığını da
görmeniz için așağıya bir de Merkez
Bankası döviz stoğu tablosu eklendi
(Șekil 1).
Merkez Bankası’nın döviz rezervleri 31
Aralık 2010 tarihinde toplam 86 milyar
dolardı. Merkez Bankası döviz rezervleri
2011 yılında arttı ve 8.7.2011 tarihinde
99.5 milyar dolarla zirveye çıktı. Șimdi ise
94.8 milyar dolara geldi. Bu arada
Merkez Bankası sadece piyasaya döviz
satmıyor, Hazine’nin dıș borç
ödemelerine de döviz veriyor, bașka
döviz ödemeleri de var. Hazine,
Temmuz ve Ağustos aylarında kabaca
toplam 2 milyar dolar civarında kamu dıș
borç geri ödemesi de yapmıș bulunuyor.
Lütfen șu döviz biter endișesini
bırakalım. Türkiye 750 milyar dolarlık
GSYİH ile ve 100 milyar dolara varmıș
döviz rezerviyle ortada dururken,
vatandașların geçmiș krizlere benzer
bir döviz kıtlığı durumumuz varmıș gibi
endișelenmesi gerekmiyor. Yeterince
cephane var.
Farkındaysanız, döviz kuru ve altın fiyatları
da bir yukarı bir așağı oynar. Altın fiyatı
ve döviz kurları büyük çapta psikolojiyle
hep oynar. Nereye gidecekleri de kolay
tahmin edilemez. Kaldı ki, ABD üç cent
masrafla bir kâğıdın üstüne yeșil boyayla
100 dolar yazıyor ve biz de ‘enayi’ gibi
onları tutuyoruz.
Altın dersen, patates gibi yerin altından
çıkıyor ve biz de onları milyarlarca
dolar vererek, durumumuzu koruruz
hayaliyle ithal ediyoruz.
Kaldı ki, 1980 yılında 800 dolar ons
bașına değeri olan altın 2200-2400
dolara yükselmeden dolar enflasyonunu
bile karșılamaz ama, altın
spekülasyonunun seveni bol. Üç beș
spekülatör tüm dünyayla oyun oynayıp
duruyorlar. Biz de spekülatör olmayalım,
ülkemize ve ekonomimize güvenelim!
B‹zb‹ze 15
ARTI 1
“SEYAHAT YA RESULALLAH”
70 y›l› aflk›n ömrünün 51 y›l›nda gezerek gördüklerini ‘Seyahatname’siyle
bizlere aktaran Evliya Çelebi, bu y›l tüm dünyan›n gündeminde. Çünkü
UNESCO do¤umunun 400. y›l› olan 2011’i Evliya Çelebi y›l› ilan etti. Türk
Tarih Kurumu da “Seyahatname”yi yeniden t›pat›p basma karar› ald›
Rivayet odur ki, Evliya Çelebi, bir gün rüyasında Hz. Muhammed’i görür. Öyle
heyecanlanır ki, “Șefaat ya Resulallah” diyeceğine, șașırıp “Seyahat ya Resulallah”
der. Ve kendisine seyahat izni verilir. O da bașlar İstanbul’dan gezmeye. Ardından
bütün Osmanlı coğrafyasını kateder. Gezdiği yerleri nüktedan bir üslupla, biraz da
mübalağayla “Seyahatname”sinde anlatır, yüzyıllardır insanlığa bilgi aktarır. Bu
nedenle Avrupa Konseyi’nin ‘21. yüzyılda İnsanlığa Yön Veren En Önemli 20
Kișiden Biri’ ilan ettiği Evliya Çelebi, doğumunun 400. yılı olması dolayısıyla da
2011’e adını verdi. UNESCO 2011’i Evliya Çelebi Yılı olarak ilan etti.
“SEYAHATNAME” YENİDEN BASILACAK
Türk Tarih Kurumu da doğumunun 400. yılında Evliye Çelebi’nin 10 cilt ve 4 bin
sayfalık “Seyahatnamesi”nin tıpkıbasımını yapacağı müjdesini duyurdu. Bir 17. yüzyıl
klasiği olan “Seyahatname”, hem bir edebiyat eseri, hem de tarih, dil, folklor, sanat
tarihi, topoğrafya, dinler tarihi, tasavvuf tarihi ve yerel tarih araștırmacıları için temel
bir kaynak. Dile kolay, Evliya Çelebi’nin
70 yılı așkın ömrünün 18 padișahlık gezdiği
51 yılının birikimini yansıtıyor.
10 ciltlik “Seyahatname”nin sekiz cildi
Topkapı Sarayı'nda bulunuyor. İki cildi ise
Süleymaniye Kütüphanesi'nde. Kitabın
orijinalleri titizlikle korunuyor. Ancak olası
bir hasar durumunda bu büyük kültür
hazinesinin aslının yok olması riskini dikkate
alan Türk Tarih Kurumu, “Seyahatname”yi
gelecek nesillere aktarabilmek için,
orijinalinin birebir örneğini basacak. Orijinal
boyutlarında, orijinal görselleriyle ve Arap
alfabesiyle…
Evliya Çelebi Yılı etkinliklerinin adresleri de
titizlikle seçildi; İstanbul, Bursa ve Kütahya'da
yoğunlaștı. Çünkü İstanbul, Evliya Çelebi'nin
doğduğu șehir. 4 bin sayfalık
“Seyahatnamesi”nin birinci cildini tamamen
İstanbul'a ayırmıș. Evliya Çelebi, İstanbul
dıșındaki ilk gezisini Bursa'ya yapmıș, șehri
tüm ayrıntılarıyla, efsaneleriyle, tarihi
B‹zb‹ze 17
ARTI 1
güzellikleriyle anlatmıș. Kütahya da
Evliya Çelebi'nin atalarının șehri…
Kütahya’da, baba tarafının bu șehirden
geldiğini yazan Evliya Çelebi'nin ailesine
ait olduğu düșünülen ve müzeye
dönüștürülen bir ev de var.
10 PARMAKTA 10 MARİFET
Evliya Çelebi’yi biraz daha yakından
tanıyalım mı? Asıl adı Derviș Mehmed
Zillî. 1611’de İstanbul Unkapanı’nda
doğdu. Babası Derviș Mehmed Zillî,
sarayda kuyumcubașıydı. İlköğrenimini
özel olarak gördükten sonra bir süre
medresede okudu. Babasından tezhip,
hat ve nakıș öğrendi. Enderun’a alındı.
Dayısı Melek Ahmed Pașa’nın
aracılığıyla Sultan IV. Murad’ın
hizmetine girdi. Dünya gezi
edebiyatının en kapsamlı, en ilginç gezi
kitabının yazarı olmasının yanı sıra iyi
Her ülke kendi tarihinde ön plana
ç›km›fl ve insanl›¤a fayda sa¤lam›fl
veya insanl›k ad›na kültürel miras
b›rakm›fl kiflileri belirleyip UNESCO'ya
bildiriyor. Yetkili kurullar da
de¤erlendirmeleri ard›ndan uygun
görürlerse o kiflilerin an›s›na sayg›
için o y›l› anma y›l› olarak ilan
ediyor. UNESCO 2011’i Evliya
Çelebi y›l› ilan etti.
18 B‹zb‹ze
bir tarihçiydi. Resime, el sanatlarına,
oyalara ilgi duyardı. Yemeyi severdi. İyi
güreșçiydi, attığını vuran bir okçuydu.
Çok iyi dinî öğrenim görmüș bir
hâfızdı, müezzindi, sesi güzeldi ve
bütün makamları iyi biliyordu. Ayrıca
babası Kanuni Sultan Süleyman'ın
kuyumcubașısı olduğu için altın ve
gümüș ișleme gibi pek çok el sanatına
da hâkimdi.
FARKLI BİR ÜSLUP
İnsanın aklına, bütün bu yetenekleri
geliștirecek zamanı nasıl bulduğu
sorusu gelmiyor değil. Çünkü 50 yılını
verdiği seyahat güzergâhındaki
mekânların listesi uzayıp gidiyor:
İstanbul, Bursa, İzmit, Trabzon, Tokat,
Erzurum, Van bașta olmak üzere
bütün Doğu Anadolu; Üsküdar’dan
Șam’a kadar bütün șehir ve
kasabalarıyla Güneydoğu Anadolu;
Tiflis, Bakü, Gürcistan, Kırım, Dağıstan,
Çerkezistan, Kıpçak diyarı, Ejderhan
havalisi; Bütün Ege kıyıları ve adaların
birçoğu, Mora, Girit, Hanya, Șumnu,
Niğbolu, Silistre, Babadağı, Filibe, Sofya,
Edirne. Çanakkale, Ozi, Gelibolu,
Boğdan, Belgrad, Tameșvar, Venedik,
Bosna, Karaorman, Üsküp, Selanik,
Macaristan, Almanya, Avusturya,
Lehistan, Arnavutluk, İspanya,
Danimarka, Hollanda, Brandenburg ve
Adriyatik sahilleri… Ve bu duraklardan
öyküler, türküler, halk șiirleri,
söylenceler, masal, mani, ağız ayrılıkları,
halk oyunları, giyim-kușam, düğün,
eğlence, inançlar, komșuluk bağlantıları,
toplumsal davranıșlar, sanat ve zanaat
varlıkları derledi. İnsanlarla ilgili bilgiler
verirken, yapımları ve onarımlarına
kadar evleri, cami, mescit, çeșme, han,
saray, konak, hamam, kilise, manastır,
kule, kale, sur, yol, havraları anlattı.
Üslubunda ise o dönemde yaygın olan
düzyazıya bağlı kalmadı. Divan
edebiyatı șiirlerinde görüldüğü gibi
ağdalı değil, daha çok günlük konușma
diline yakın, kolay söylenip yazılan,
akıcı, sürükleyici, eğlenceli ve zaman
zaman alaycı bir dil kullandı. Sadece
gördüklerini, duyduklarını aktarmadı,
kendi yorumlarını, düșüncelerini de
yazdıklarına kattı. Anlatımını belli bir
zaman süresiyle sınırlamadı,
günü ve dünü iç içe yazdı.
Böylece anlattıklarına hayat
verdi.
Yazdıkları bugün bile keyifle
okunan Evliya Çelebi’nin 1682’de
Mısır’dan dönerken yolda ya da
İstanbul’da öldüğü sanılıyor.
SEYAHATNAME’DEN:
VİYANA’DA BİR HASTANIN AMELİYATI
Viyana’da bir hastanın șakağına mermi girmiști. Ben de izin istedim ve sessizce
ameliyatı izledim. Doktor öncelikle hastanın alnının ortasından bașlamak üzere
baștaki deriyi iki tarafa doğru soydu. Ardından bașının yan tarafından bir delik
açtı. Sonra bir demir parçasıyla kafatasını kaktırarak ayırdı. Kafatasının tam
ortası keserin dișleri gibi birbirine geçmiș olduğu için tam ortadan ikiye
bölündü. Ben hastaya daha yakından bakmak için yaklaștım, bu arada mendille
ağzımı kapattım. Doktor bana niçin ağzını bu șekilde kapattın deyince: “Belki
hapșırırım ve hastaya zarar verebilirim,” deyince doktor, “Sen doktor
olmalıymıșsın,” dedi. Doktor kurșunu çıkardı, kurșunun yerini de bir süngerle
temizledi. Sonra da kemikleri eskisi gibi birleștirdi. Deriyi de kapattı. Ardından
yüzlerce iri at karıncası getirdiler. Doktor karıncaları tek tek derinin bitiștiği
yerlere yaklaștırıyordu. Karınca bu bitișen deriyi ısırır ısırmaz, doktor karıncayı
belinden kesiyordu. Böylece deriyi baștan bașa kapattılar. Birkaç hafta sonra
adam iyilești, karınca parçaları da kendiliğinden döküldü.
ERZURUM’DA KAR RAHMETİ
Halkın ağzında șöyle bir fıkra vardır: Bir dervișe “Nereden geliyorsun?”
demișler. O da “Kar rahmetinden geliyorum,” demiș. Bunun üzerine “O ne
diyardır?” demișler. Derviș “Soğuktan insana zulüm olan Erzurum’dur,” demiș.
“Orada yaz olduğuna rastgeldin mi?” demișler. Derviș “Vallahi 11 ay, 29 gün
sakin oldum. Halk hep yaz gelecek dedi. Ben göremedim,” demiș. Bir diğer
fıkra da șudur: Kedinin biri karakıșta bir damdan diğer dama sıçrarken havada
donup kalmıș. Sekiz ay sonra don çözülünce miyavlayarak yere düșmüș.
Gerçekten de bir adamın eli yaș iken bir demir parçasına yapıșsa derhâl donar.
İSTANBUL’DA FATİH HASTANESİ
70 oda, 80 kubbe ve 200 memuru vardır. İpek altın ișlemeli, bürümcük
gecelikleri vardır. Birisi hasta olsa hastaneye götürüp ona bakarlar ve ilaç
verirler. Günde iki defa türlü türlü güzel yemekler verilir. Vakıf kuralları
öylesine sağlamdır ki șöyle denilmiștir: “Eğer mutfakta keklik, turaç ve sülün
kușlarının eti bulunmazsa bülbül, serçe ve güvercin pișirilip hastalara bol bol
verilsin” diye yazılıdır. Hastanelerde, akıl hastalarının iyileșmesi için müzikçiler
ve okuyucular tayin edilmiștir.
İSTANBUL’UN ADLARI
İstanbul’un ilk yapısı Makdonye adını tașır. Sonra İskender tekrar kurduğundan
bu kez adı Aleksandri oldu. Ondan sonra da bir zaman Pozant dediler, bir
zaman da Zondovina, Yağfuriye dediler. Dokuzuncu kez Kostantin yaptırdığı
için Yunan dilinde Pozantiyum ya da Kostantiniye dediler. Nemçeliler Kostantinopol derler. Rus dilinde ise Terkuriye derler. Buna göre Grekler
Grandoza, Macarlar Zendovar, Lehliler Kanatorya, Çekler Albanar, İskoçlar
Herakliyan, Felemenkliler Astagania, İspanyollar Agrandoza, Portekizler Kostia,
Araplar Kostantiniye, İranlılar Kayser-i Rum-i Zemin, Hintliler Taht-i Rum,
Moğollar Çarğrad, Tatarlar ve Sakalibe ile Âl-i Osman’da yani Türkler’de ise
adı İslambol’dur. Türk’ün görkemi diye âleme ün salmıștır. Allah onu koruya!
B‹zb‹ze 19
MARKA
“fiEFFAF, AD‹L, ‹LKEL‹
YÖNET‹M TARZINDA KARARLIYIZ”
Türkiye Finans Kat›l›m
Bankas›’n›n yeni Genel
Müdürü Gürerk’in,
bankac›l›¤›n her
alan›nda faaliyet
yürüterek baflar›y› daim
k›lmak hedefine giden
yolda müflteri, çal›flan
ve hissedar
memnuniyeti var
Türkiye Finans Katılım Bankası 1 Haziran’da yönetim açısından yeni bir
döneme girdi. Bankanın genel müdürlüğünü devralan Derya Veysel
Gürerk, her dönemde olduğu gibi, bankanın çıkarları ve çalıșan mutluluğu
doğrultusunda gelișime yönelik değișiklikler hedeflediklerini söylüyor.
Gürerk ve çalıșma arkadașları, șeffaf, adil ve ilkeli yönetim tarzından
sapmamakta kararlı.
Banka yeni dönemde kurumsal, ticari, KOBİ ve konut kredileri
alanlarındaki pazar paylarını büyütecek, bireysel bankacılık alanında
atılımlar yapacak, șube ağını genișletip, ürün çeșitliliğini artıracak, sukuk,
kira sertifikası, finansal kiralama gibi yeni ve alternatif ürünler üzerinde
çalıșacak. Gürerk, Bizbize’nin sorularını yanıtladı.
Derya Bey sizi tanıyabilir miyiz? Türkiye Finans ile yollarınız
nasıl kesiști?
1963 yılında Ankara’da doğdum. Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F. İșletme
Muhasebe Bölümü’nden mezun oldum ve sonrasında Manchester
Business School ve University of Wales’ın ortak yürüttüğü bankacılık ve
finans ağırlıklı MAA programını bitirdim.
1983 yılında Etibank ile çalıșma hayatıma bașladım. İki yıla yakın Etibank’ta
çalıștıktan sonra, Citibank Türkiye ve Citibank Newyork’ta 12 yıla yakın
bir çalıșma hayatım oldu. Daha sonra sırasıyla Kent Bank, İș Bankası,
AVEA ve Dedeman Holding’de çeșitli görevler üstlendim. Evliyim ve iki
oğlum var.
Türkiye Finans ailesiyle, 2009 Ağustos ayında Dönüșüm ve Proje
Yönetimi’nden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak atanmam
sayesinde tanıșma șansını yakaladım. 1 Haziran 2011 tarihinden itibaren
Genel Müdür olarak değerli kurumumuzdaki görevime devam ediyorum.
Türkiye Finans’ı öncelikle kurumsal kimliği açısından
değerlendirir misiniz?
Türkiye Finans Katılım Bankası, Türkiye'nin önde gelen iki büyük grubu
olan Boydak ve Ülker Grupları’nın ortaklığıyla kurulduktan sonra 2008
yılında Suudi Arabistan’ın en büyük bankası olan National Commercial
Bank’ın bu ortaklığa katılmasıyla birlikte gücünü daha da artırdı. Türkiye
20 B‹zb‹ze
Finans, katılım bankacılığı ve
toplumumuzun ortak ilke ve
değerlerine saygılı, șeffaflığı esas alan,
dinamik, yeniliklere ve gelișimlere açık
bir bakıș açısıyla faaliyetlerini yürüten,
‘önce Türkiye, sonra Finans’ ilkesini
benimseyen kurumsal kimliğe sahip bir
bankadır. Kurumsal kültürümüzün
yaygınlașmasında çalıșanlarımızın
gösterdiği azim ve çaba her türlü
takdirin ötesindedir.
Sizin döneminizde banka
yönetiminde farklılık olacak mı?
Yönetim anlayıșınızı öğrenebilir
miyiz?
Her dönemde olduğu gibi, bankamız
menfaatleri ve çalıșanlarımızın
mutluluğu doğrultusunda gelișime
yönelik değișiklikler yapma anlayıșında
olmamız gerektiğine inanıyorum.
Benim ve arkadașlarımın her zaman
șeffaf, adil ve ilkeli yönetim tarzını
benimseyeceğimize olan kararlılığım ve
inancım tamdır. Performans bazlı
yönetim metodu en önemli yönetim
aracımız olacaktır.
Türkiye Finans’ın Nisan 2010 ile
Nisan 2011 arasındaki dönemde
yüzde 25 civarındaki mevduat
büyümesiyle yüzde 18 büyüyen
mevduat bankaları ve yüzde 20
büyüyen katılım bankaları
ortalamalarının üstündeydi. Bu
bașarının kaynağı nedir?
Dönüșüm çalıșmaları kapsamında iki
ana konuya odaklandığımızı
belirtebilirim; birincisi ‘müșteri odaklılık’,
ikincisi ise ‘verimlilik’. 2010 yılının
hemen bașında hayata geçirdiğimiz iș
modelimizle hem müșteri sayımızdaki
hem ișlem hacmimizdeki artıșın yanı
sıra merkezi operasyonlarımızda
yaptığımız yatırımlarımız sayesinde
verimliliğimiz artıș trendine girmiștir. Bu
sayede, șubelerimiz genelinde satıș
alanındaki çalıșan sayımız, operasyon
alanındakini așmıș bulunmaktadır.
B‹zb‹ze 21
MARKA
Yeni dönemde büyüme
stratejiniz ne olacak?
Yeni dönemde güçlü
olduğumuz kurumsal, ticari,
KOBİ ve konut kredileri gibi
alanlarda pazar payımızı
artırmaya devam ederken,
bireysel bankacılık alanında
önemli atılımlar yapmayı
hedefliyoruz. Buna uygun olarak
șube ağımızı genișletmeyi ve
ürün çeșitliliğimizi artırmayı
hedefliyoruz.
Katılım bankacılığı
prensipleri çerçevesinde
sunduğunuz ürünleri önümüzdeki dönemde
çeșitlendirerek müșterilerin ihtiyaç duyacağı tüm
konularda onlara alternatif sunmayı
sürdüreceğinizi belirtmiștiniz. Hedefinizdeki
enstrümanlar hakkında bilgi verir misiniz?
Bankamızda, müșterilerimizin taleplerini beklentilerinin
üzerinde karșılamayı ve katılım bankacılığı uygulamaları
çerçevesinde tüm yeniliklerle bulușturmayı prensip edinmiș
bulunuyoruz. Bu doğrultuda, sukuk, kira sertifikası, finansal
kiralama gibi yeni ve alternatif ürünler üzerinde
çalıșmalarımızı yoğunlaștırdık. Yakın dönemde bu ürünlerle
piyasada önemli bir rol oynamayı hedeflemekteyiz.
Son iki yılda verimliliğe odaklandınız. Bu konuda ne
gibi çalıșmalar yaptınız? Yeni adımlarınız neler
olacak?
Performans yönetimi ilkelerinin yaygınlaștırılması kısa
dönemdeki en önemli hedeflerimiz arasındadır. Burada
amaçlanan, bankamız kaynaklarının en etkin șekilde
değerlendirilmesi, müșterilerimize hizmet kalitemizin
artırılması ve çalıșan memnuniyetinin en üst düzeyde
sürdürülmesidir. Bununla birlikte operasyonel ve bilgi
sistemleri alanındaki yatırımlarımıza devam ederek artan iș
hacmini süratle cevaplayacak ve yenilikleri hızla uygulamaya
alacak çalıșmalar da planlarımızın arasında önemli yer
tutmaktadır.
2011 yılı hedeflerinizin neresindesiniz?
Hedeflerimize yakın oranda bir gerçekleșmeyle faaliyetlerimizi
devam ettiriyoruz. Özellikle 2011 yılının ilk yarısında yasal
otoriteler tarafından tüm bankacılık ve ekonomi dünyasına
yapılan uyarılar (bankacılık kredi portföyündeki büyümenin
yüzde 25 ile sınırlandırılması) sene bașında hazırladığımız
22 B‹zb‹ze
ROTAMIZ
‘‹K‹ DEV’E ÜÇÜNCÜSÜ EKLEND‹
Türkiye Finans Katılım Bankası, Family Finans ve
Anadolu Finans kurumlarının birleșmesiyle kuruldu.
Mobilya, ev tekstili ve kablo sektörünün önde gelen
kurulușlarının sahibi Boydak Grubu'na ait Anadolu
Finans Kurumu ile bisküvi, çikolata ve çeșitli gıda
ürünlerinde dünya devi Ülker Grubu’na ait Family
Finans’ın birleșmesine Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu'nun 28 Aralık 2005 tarihli kararıyla
onay verildi. 30Aralık 2005’te de bankanın unvanı
Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ș. olarak değiștirildi.
Devir yoluyla birleșme çalıșmaları da aynı gün
tamamlandı. Sonuçta Türkiye'nin önde gelen iki büyük
grubu olan Boydak ve Ülker, finans sektöründe hizmet
veren kurumları Anadolu Finans ve Family Finans'ı,
global ekonomi koșullarına ayak uydurmak ve
Türkiye'ye çok daha faydalı olmak için kendi
iradeleriyle Türkiye Finans Katılım Bankası adı altında
birleștirdi. 182 șubesi ve 3 bin 350’yi așkın çalıșanıyla 1
milyondan fazla müșterisine hizmet veren Türkiye
Finans’ın yüzde 60 hissesi 31 Mart 2008 tarihinde
Ortadoğu’nun en önemli bankalarından ve Suudi
Arabistan’ın en büyük bankası olan The National
Commercial Bank (NCB) tarafından satın alındı.
Türkiye Finans, yeni ortaklıkla Boydak ve Ülker
gruplarının yanına eklenen bu büyük güç sayesinde
daha da geliști.
hedeflerimizi gözden geçirmemize yol açtı. Bununla birlikte
hem Türkiye hem bankamız açısından gerekli olan büyüme
hedeflerimize uygun biçimde bilanço ve kârımızı büyütmeye
devam ettiğimizi memnuniyetle belirtmek isterim. 2011
Temmuz ayı itibarıyla 12.3 milyar TL aktif büyüklüğe ulașmıș,
9.3 milyar TL nakdî kredi kullandırmıș, 9.1 milyar TL fon
toplamıș ve 1.0 milyar TL tutarında borçlanma sağlamıș
bulunuyoruz.
2012 yılı için hedef ve stratejiniz nedir?
Bankacılık sektörünün genelinde pazar payımızı büyütme
hedefimize yönelik ana stratejilerimiz șube sayımızın, çalıșan
sayımızın, müșteri sayımızın ve ürün çeșitliliğimizin artırılmasını
kapsamaktadır. Bankacılığın her alanında faaliyetlerimizi devam
ettirerek bașarılarımızı sürdürülebilir kılmak en önemli
hedefimizdir. Hedeflerimize ulașmak için gerçekleștirdiğimiz
tüm faaliyetlerimizin odağında ise müșteri, çalıșan ve hissedar
memnuniyeti yer almaktadır.
FINDIK fiEHR‹ ORDU
TUR‹ZME HAZIRLANIYOR
Do¤al zenginlikleri,
tarihi dokusu,
denizi, dereleri,
yaylalar›yla
dünyan›n en güzel
köflelerinden
Ordu’nun denizi p›r›l
p›r›l, otelleri güzel,
yemekleri özgün,
insanlar› dost
canl›s›...
Yemyeșil doğanın, masmavi denizin kucakladığı Ordu, küçük, huzurlu, insanları gibi
sıcak ve sevimli bir Karadeniz șehri… Bizbize’nin rotası fındık șehri Ordu’ya, tam da
fındık zamanı düștü. Siz de eğer bu șanslı zamanlarda Ordu’ya gidecek olursanız,
kulağınıza “fındığa gidiyorum”, “fındıktan geliyorum” sohbetleri çalınacak ve bu
hareketlilik içinde leziz taze fındığın tadına bakabileceksiniz.
Konu Ordu ise, söze fındıkla girmek șart. Çünkü fındık, bu șehrin gerek sanayi
ürünü, gerek geçim kaynağı olarak, gerekse de tarımsal açıdan en önemli
kaynaklarından. O, Ordulu’nun vazgeçilemezi. Bu yıl fındık rekoltesi düșük ama
Ordulular böyle bir durumda fiyat avantajı doğacağını bilmenin rahatlığı içinde.
Her ne kadar baș tacı olsa da, Ordulular ekonomileri için alternatif yaratma
çabasında. Yeni gelir kapısı olarak da turizmi görüyorlar. Bu hedefle yola çıkınca
elbette gözleri, kulakları șehre yapılacak havaalanında. Çünkü Ordu, misafirlerini hâlâ
Samsun Çarșamba Havaalanı’ndan karșılayıp uğurluyor. Uçaktan indiğinizde sizi
Havaș otobüsleri bekliyor. Yaklașık iki saatlik güzel bir yolculukla Ordu’ya
varıyorsunuz. Yolculuk güzel olmasına güzel ama elbette doğrudan șehre ulașmanın
kolaylığı bașka… Bu nedenle de șehir halkı, dünyada ikinci, Türkiye’de ise ilk örnek
olan denize dolgu hava alanından șimdiden övgüyle söz ediyor.
KIYISINA DOKUNULMAYAN TEK ȘEHİR
Ordu, 1883 yılında büyük bir yangın geçirmiș. Bir kadayıf fırınında çıkan yangında,
belediyenin itfaiye teșkilatının bulunmaması nedeniyle ne kadar ahșap bina varsa
yanıp kül olmuș. Șehir ikinci darbeyi de 1939’da Erzincan depreminden yemiș.
Șehrin merkezindeki birçok önemli eser yıkılıp yok olmuș. Bu yıkıma karșın șehirde
hayranlıkla gezebileceğiniz tarihi eserler var. Ama ziyaretçileri Ordu’ya çekecek
B‹zb‹ze 23
ROTAMIZ
Da¤l›k bir co¤rafyaya sahip olan Ordu y›l›n hemen
tüm aylar›nda ya¤›fl al›yor. Zaten Ordu’yu
gördü¤ünüzde, bu bilgiye sahip olmadan da bol
ya¤›fl ald›¤›n› anl›yorsunuz. Yeflilin her tonuyla
kucaklaflan flehir, adeta oksijen deposu.
F›nd›k Ordu’nun ana
gelir kayna¤›. ‹kinci
s›rada ise kivi yer
al›yor. Kivi üretimi 5
bin tondan 7 bin tona
ç›kar›lmaya
çal›fl›l›rken, ar›c›l›kta
da iddial›lar.
Harçebeli, Akkuș, Boztepe, Çambașı yaylası,
Mesudiye- Keyfelan, Cüle, Yeșilce ve
Topçam yaylası, Korgan-Kumru obalarında
dağ ve doğa yürüyüșü ya da Belicesu,
Yalıköy, Bolaman yerleșmeleri, Ünye,
Perșembe, Gülyalı, Melet Irmağı, Turnasuyu,
Curi ve Akçay derelerinde olta balıkçılığı da
seçenekleriniz arasında.
nedenlerin bașında kıyıları, yaylaları
geliyor. Bölgenin en temiz kumu ve en
uzun kıyı șeridi burada. Kıyı șeridinde,
birbirinden güzel koylar, doğal ve
sağlıklı plajlar ve çeșitli mesire yerleri
var. Ordulular, 117 kilometrelik sahil
șeridiyle kıyılarına dokunulmayan tek
Karadeniz șehri olmakla övünüyor.
Ordu merkezinde Güzelyalı Plajı,
Kirazlimanı mevkii, Fatsa, Ünye, Gülyalı
ve Perșembe kıyıları, Çaka Beyaz Kum
Plajı, Efirli Plajı Karadeniz’le
bulușacağınız kıyılar. Bu kıyılar aynı
zamanda su altı dalıșları için de uygun.
Fatsa’da Sarmașık Kaplıcaları’yla termal
turizme müsait olan Ordu, Çambașı,
Keyfalan, Perșembe ve Argın, Yeșilce
Topçam yaylalarıyla yayla turizmi
24 B‹zb‹ze
merkezleri arasında. Yaylalarda
ornitoloji (kuș gözleme) turizmi,
botanik (bitki inceleme) ve foto-safari
yapabilirsiniz. Fotoğraf için yaylaların
yanı sıra ırmaklar, Gölköy’deki Ulugöl,
Fatsa’daki Gaga Gölü de öneriler
arasında. Yason Burnu, Ünye kıyıları,
Çambașı, Turnalık, Tekmezar, Boztepe,
Sayacabașı, Ünye, Mesudiye-Keyfelan,
Kızılağaç, Savahçimeni, Cüle ve
Çukuralan yaylalarında kamp ve
karavan turizmine açık olan Ordu’nun
yaylaları da bisiklet turları için son
derece heyecan verici. Boztepe’de
yamaç parașütü veya Melet Irmağı,
Curi ve Akçay dereleri, Turnasuyu,
Elekçi deresinin deli suları içinde rafting
yapabilirsiniz. Turnalık, Tekmezar,
UZUN BİR TATİL İÇİN CAZİP
OLACAK
Ordu’nun dört-beș yıl sonra ziyaretçilerine
dolu dolu 15 gün geçirten bir tatil beldesi
olması hedefleniyor. Hangi ilçe hangi
zenginliğiyle bir adım öne çıkabilecekse, șehir
bunu bașarmaya çalıșıyor. Mesela
Çambașı’nın tek özelliği yaylası; orada yayla
oteli yapılıyor. Bu yolda en önemli çalıșma,
Samsun’da bașlayıp Gümüșhane’de biten, ‘yeșil
hat’ denilen turizm yolu. Ordu’yu arkadan
paralel olarak geçen ve tüm illeri birbiriyle
birleștiren bu kesintisiz yol planı, ziyaretçilere
bir haftada ya da 10 günde Karadeniz’i
konaklayarak gezme imkânı verecek. Projenin
çalıșmalarına bașlanmıș. Yani Ordu, turizm
pastasındaki payını artırmakta kararlı…
“
B‹zb‹ze’n‹n z‹yaret‹nden
dört gün önce
yaflad›¤› afette ‹k‹ can
kaybeden, befl ‹lçes‹
hasar gören
Ordu’da hayat
normale dönmüfltü.
ORDU KANATLARIMIN
ALTINDA
Boztepe, Ordu’nun merkezine 6
kilometre uzaklıkta, 560 metre
yükseklikte. Ordu’nun yamaçlarında
kurulduğu Boztepe’ye çam
ağaçlarıyla örülü asfalt bir yoldan
çıkabilirsiniz. Ama çok kısa bir süre
önce Boztepe sevdalıları için ikinci
bir yol açıldı. Șehir merkezinden
teleferiğe biniyor, 5 TL’ye șehir
üzerinden bir kuș gibi süzülerek, 7
dakikada Boztepe’de oluyorsunuz.
Ordulular hem Boztepe hem de
teleferikleriyle gurur duyuyor. Peki
Boztepe neden bu kadar önemli?
Gazino, motel, çam ormanları,
piknik alanları bir yana, bu tepe asıl
ününü manzarasından alıyor. Günün
her saati, özellikle de güneș
batmadan hemen önce ve battıktan
sonra, dağlarla ve denizle
kucaklașmıș șehri bütün ayrıntılarıyla
seyredebiliyorsunuz.
B‹zb‹ze 25
BAY‹LER
ORDU
bay‹ler‹m‹ze m‹saf‹r olduk
‹ST‹KBAL BAY‹‹ BAYSAL MOB‹LYA
“‹STED‹⁄‹M‹Z ÜRÜNÜ B‹R HAFTAda ALMAK ‹ST‹YORUZ”
Baysal Mobilya’nın 2 bin 700 metrekare kapalı alanı bulunan
sekiz katlı mağazası beș yıllık. Ama Baysal ailesiyle Boydak
Holding’in ișbirliği çok daha eski. Babadan mobilyacı olan
Metehan Baysal, 1996 yılından bu yana İstikbal bayii. Sektörle
ilk temas ise 45 yıl öncesine dayanıyor. Mağazanın yöneticileri
Bülent Öztürk ve Nezihe Karadeniz geçen yıla oranla ciddi bir
büyüme yakaladıklarını belirtiyor. Onlara göre bu bașarının
temelinde ‘Baysallar’ soyadı var. Ordu için bu ismin, dürüst bir
ticaret, verilen sözün tutulması ve kalite anlamına geldiğini
söylüyorlar. Üzerine bir de güler yüz ve huzuru ekliyorlar.
Müșterilerinde güler yüzü
yakalayabilmek Ordu’da yerleșik
servis olmadığı için Türkiye’nin kendi
ağı içerisinde servis olușturan ilk
bayilerden biri olmușlar. Müșteri o
gün servis istiyorsa, anında hizmet
veriliyor. O ürün Baysal Mobilya’dan
alınmamıș olsa bile… Müșterinin
anında hizmete çok önem verdiğini
söylüyorlar. Müșteri memnuniyetinin sağlanmasında Metehan
Baysal’ın yukarıdan değil, imalattan, müșteri hizmetlerinden
gelmesinin önemli bir etken olduğu görüșündeler. Ancak
elemanlar da eğitimli. Personelin çoğu uzun yıllardır mağazada
çalıșıyor. Dolayısıyla müșterinin taleplerini anlayabilecek
tecrübeye sahipler. Elemanlar, müșteri geldiğinde bir süre
karșılıklı soru-cevap șeklinde sohbet ederek onun ne istediğini,
o anki ruh halini anlamak ve isteğine cevap vermek üzere
yetiștiriliyorlar. Ürün yelpazesinden çok memnunlar. Sadece
satılan ürünü aynı hafta içinde alabilmeyi istiyorlar.
HES KABLO BAY‹‹ YILMAZ ELEKTR‹K
“YANLIfi MALZEME ‹ST‹YORLAR, ‹KNA ED‹YORUZ”
Osman Yılmaz, kurulușundan bu yana Hes Kablo’yla çalıșıyor. 10 yıl önce bayilik
sistemine geçmiș. Asıl merkezi Giresun’da olmakla birlikte Ordu’daki satıștan çok
memnun. Ordu’nun yaklașık 10 yıldır çok iyi geliștiği görüșünde. Șehrin gelișmesi,
göç almaya bașlaması inșaat ve imalat sektörünü harekete geçiriyor, bu da satıș
olarak Hes Kablo’ya yansıyor. İmalat sektöründe ağırlık fındık kırma makinaları
üretiminde… 1970’ten bu yana elektrik piyasasında olan Yılmaz, “Daha önceleri
yabancı marka istenirdi ama müșteri 10 yıldır Hes Kablo istiyor,” diyor. Ancak
müșteri istedi diye de her ürünü vermiyorlar. Önce anlayıp dinliyorlar. Ürünün
nerede kullanılacağını araștırıyorlar: “Elektrik malzemesi bașka bir ürüne benzemiyor,
riskli. Öyle müșteri gelir ki, yanlıș malzeme ister. Bizim ișimiz anlayıp dinlemek, onu
ikna ederek doğrusunu vermek. Mesela bir malzeme alacak, bunun motorun
gücüne göre olması lazım. Motorun kaç amper olduğunu soruyoruz. Onun istediği
malzemeyi versek, motor yanacak. İstediği malla bizim verdiğimiz malzemenin
kalitesi aynı, sadece boyutu farklı. Biz böyle titiz davranınca da zamanla bir güven
olușuyor. Onun için de elektrik malzemesi satarken bilgili olmak lazım.”
26 B‹zb‹ze
BELLONA BAY‹‹ GÖZÜKARA T‹CARET
“POL‹S, ARABAMIZI ÇOK GÖRÜNCE ALIfiVER‹fiE GELD‹”
Ticaret hayatında ilk derslerini henüz çocukken dedesinden
gördüğünü anlatan Durmuș Gözükara, mağazasını 1990’da
açmıș, bir yıl sonra da İstikbal’e tanıșmıș. Daha sonra da Bellona
bayiliğine geçmiș. Markasından da çok memnun: “Biz Bellona’ya
yetișemiyoruz. İlk mağazam 400 m2 idi. O zaman için
Anadolu’da çok büyük mağazaydı hatta ‘nasıl dolduracaksın?’
dediler. Giderek büyüttük ve hep aynı șeyi söylediler. Șu anda
mağazamız 5 bin m2 ve tașma noktasında. Çekirdekten esnaf
olduğu için nadiren dönmeyen
alacağı olduğunu belirten
Gözükara’ya bunu nasıl
bașardığını soruyoruz: “Rahmetli
dedem beni yanında oturtur,
gözlemlerini aktarırdı. Șimdi de
gözümüz tutmuyorsa, kuralları
uyguluyoruz, koșulları
yükseltiyoruz; kefil istiyoruz,
peșinat istiyoruz, üç ay sonra
teslim ederiz diyoruz.” Peki
acaba paranın dönmeme
ihtimali olduğunu nasıl anlıyorlar? “Hareketlerinden bile
anlașılıyor. Bazı ipuçları var. Mesela müșteri 5 bin liralık mal
istiyor. Bin lirasını veriyorsa sağlamdır ama 100-200 lirasını
vermeye çalıșıyorsa, eksi puan alıyor. Müșterinin sıkı pazarlık
yapması da önemli, çünkü ödeyecektir. Bunlar önemli.
Gözükara Ticaret’in müșteri memnuniyetini sağlama yolunda
geliștirdiği bir formül de var. Durmuș Gözükara șöyle açıklıyor:
“Biz, ‘Allah seni kahretsin’ dedirtmemek için elimizden geleni
yapıyoruz. Gerekiyorsa fabrika
desteklemese bile biz o ürünü alıp
çöpe atıyoruz. Sonradan anlașmazlık
olmaması için tüm arıza kayıtlarında
müșteriden imza alıyoruz.”
Gözükara, “Ordu’da Bellona öyle
aktif ki, MOBESE kamerasının
bașındaki polis bir gün mağazaya
geldi. ‘Arkadașım sizin arabanız çok
dolașıyor, vardır bunda bir hikmet
diye size geldim’ diyerek alıșveriș
yaptı” diyor.
MOND‹ BAY‹‹ OR‹MPAfi MOB‹LYA
“ÜST GEL‹R GRUBU ‹Ç‹N DE KAMPANYA OLMALI”
Kapılarını 12 Haziran 2010’da açan Orimpaș Mobilya, Ordu’nun
tek Mondi mağazası. Mağaza sahibi Engin Tekintaș, mevcut
durumu, çoklu bayilik sistemine tercih ediyor: “Böyle bir mantık
içinde çalıșmanın faydalı olduğunu düșünüyorum. Çünkü birkaç
kișinin rekabet ettiği bir ortamda markaları yașatmak çok
mümkün olmuyor. Çoklu bayi sistemi ancak hitap edebileceğiniz
alanın çok yaygın olması halinde mümkün.” Tekintaș, bölgede
atak yaptıklarını, șu ana kadar hedefledikleri noktada iyi gittiklerini
ancak gerçek hedefe ulașabilmek için en az bir-iki yıllık süreç
gerektiğini belirtiyor. “Mobilya sektöründe lider olan bir firmayla
çalıșmanın mutluluğu ve heyecanı daha farklı tabii… Ama
eksiklikler olmayacak mı? Elbette zaman içinde telafi edilecek
eksiklikleri birlikte gidereceğiz,” diyen Tekintaș’a eksiklikleri
soruyoruz, șöyle cevaplıyor: “Biraz modern, biraz klasik, yani her
ikisini de kapsayabilen ürün çeșitlerinin artırılmasıyla ilgili
taleplerimiz vardı. Bunun dıșında zaman zaman renklerle ilgili,
panelde farklı formatlarla ilgili müșteri talep veya eleștirilerini
ilettik, karșılığını da alıyoruz. Nisan, mayıs, haziran, temmuz
aylarında çok hızlı bir talep süreci yașanıyor. Bu talep gruplarında
üretimin de iyi planlanabilmesi lazım. Aksi takdirde bizim de
depolama maliyetlerimiz yükseliyor. Șu sıralar bizde düğün paketi
olarak hazırlanan bir program var. Aynı șekilde üst gelir grubuna
hitap eden bașka bir kampanyanın da
devreye sokulması faydalı olur diye
düșünüyorum. Ulusal ve yerel
reklamlarla da bir destekleme
kampanyasının olması gerektiğini
düșünüyoruz. Yazın düğün, yayla,
köyünde yazını geçirmek isteyenlerin
dikkate alındığı farklı bir format tasarım
olușmasını da öneririm.”
B‹zb‹ze 27
KURUM
“BAfiARDIK AMA
BU BAfiARIYLA YET‹NEMEY‹Z”
‹stikbal, Bellona ve Mondi, 2011’in sonuna do¤ru, performanslar›ndan emin olarak
ilerliyor. Pazarlama müdürlerini buluflturan toplant›larda markalar›n baflar›lar›n›
kutlayan CEO Memduh Boydak, “Ancak rehavete kap›lmak yok!” dedi
Türkiye mobilya sektörünün üç yıldız markası İstikbal, Bellona
ve Mondi, pazarlama stratejilerini değerlendirdi.
İstikbal’in Türkiye bölge pazarlama müdürleri 23 Eylül’de
Kayseri’de buluștu. Boytaș Ar-Ge birimi, Boyteks Halı
Fabrikası ve Merkez Çelik Ar-Ge birimlerini ziyaret eden
pazarlama müdürleri, bulușmanın toplantı bölümünde de
İstikbal’in sekiz aylık performans ve hedeflerini değerlendirdi,
Bellona–İstikbal markalarının sekiz aylık performans
mukayeselerini yaptı. Yeni dönem kampanya bilgilendirmesi,
bayi yapılanması analizleri, servis hizmetlerinin de ele alındığı
toplantıda, anabayilerin görüș ve değerlendirmeleri alındı.
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Șükrü Boydak,
28 B‹zb‹ze
2010 yılının vasat, ancak 2011 yılının çok iyi geçtiğini,
İstikbal’in yüzde 15 büyüdüğünü vurguladı. Șükrü Boydak,
birçok bölge anabayiinin genel merkezden daha yüksek
büyüme oranı gerçekleștirdiğini, bazı bölgelerin de merkezin
gerisinde kaldığını, ancak genel itibarıyla iyi bir ‘üç çeyrek’
geçirildiğini söyledi.
2011 yılına yönelik genel değerlendirmeler yapan Boydak
Holding CEO’su Memduh Boydak da, “Bu sene sadece grup
șirketlerinde değil, Türkiye’nin her yerinde ve her markasında
ișler oldukça iyi. En az büyüyen markamızda bile yüzde 15’lik
bir büyüme söz konusu,” dedi ve bir uyarıda bulundu: ”Bu
durumun kimseyi rehavete sürüklememesi gerekir.” Memduh
Boydak, tüm bölgelerin bașarılarının devamı dileğiyle
özlerine son verdi.
BELLONA HEDEFLERİ AȘIYOR
Bir gün sonra da Bellona bölge pazarlama müdürleri bir
araya geldi. Toplantıdan önce 2012 yılının yeni ürün
sunumları yapıldı. Ürünler genel olarak beğeni gördü. Bazı
ürünlerin üzerlerinde birtakım değișiklikler yapıldıktan sonra
seriye alınabileceği konusunda görüș birliğine varıldı. Ürün
sunumu ardından yeni Boyteks Halı Fabrikası ziyaret edildi.
Verimli geçen toplantıda ise 2011’de seriye alınan ürünlere
ilișkin beğeni ve reklamların olumlu sonuçları dile getirildi.
Yapılan değerlendirmeler yıl sonu itibarıyla hedef rakamların
rahatlıkla tutturulacağının ve hatta hedeflenen rakamların
üzerinde bir büyüme olacağının ișaretlerini verdi. Ancak hedef
tablolarının genel olarak pozitif yönde olmasına karșın bir
sonraki yıl için daha dikkatli ve özverili olunması gerektiği
vurgulandı. Ardından kürsüye Boydak Holding Mobilya Grubu
Pazarlama ve Reklam Koordinatörü Bilal Uyanık çıktı.
Markaların bașarılarına değinen Bilal Uyanık, markaların
büyüme ve bașarılarına olan katkılarından dolayı tüm çalıșanlara
teșekkür ederek konușmasına bașladı. Uyanık’ın konușmasının
ana bașlıklarını kurumsallık ve 2015 yılı olușturdu. 2015 yılı lider
marka hedefleri hakkında bilgi veren Bilal Uyanık, markaların
șevk, heyecan ve gayretlerinin önümüzdeki beș yıllık dönemde
de azalmadan devam etmesi gerektiğini belirtti. Toplantı,
Boyser Genel Müdürü Yakup Kiraz’ın, șirketin faaliyetleri
hakkında bilgi veren konușmasıyla sürdü.
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Șükrü
Boydak, Bellona ekibini bașarılarından ötürü kutlarken, CEO
Memduh Boydak da “Bellona markasının bașarısını takdir
ediyor, tüm Bellona çalıșanlarına teșekkür ediyoruz” diyerek,
uyarısını tekrarladı: “Ancak bu bașarının rehavete
dönüșmemesine dikkat edilmesi gerekiyor.”
MONDİ İÇİN YENİ BİR DÖNEM
2011 performansının ve 2012 vizyonunun değerlendirildiği
Mondi bölge pazarlama müdürleri toplantısı da 16 bölgeden
genel müdürleri ve anabayi pazarlama müdürlerini
bulușturdu. Mondi Showroom’da yapılan yeni ürün
sunumuyla bașlayan toplantıda 2011 yılı ilk dokuz aylık
anabayi performansları ve hedefler değerlendirildi. Mondi
Genel Müdürü İzzet Sümer açılıș konușmasında, ürün
gamının yeterli seviyede, markanın bilinirliğinin de çok iyi bir
noktada olduğunu belirtti.
Türkiye mobilya sektörünün seçkin markaları İstikbal, Bellona
ve Mondi'nin pazarlama müdürleri, bir yıllık performansın
değerlendirildiği ve gelecek yılın öngörülerinin ele alındığı
toplantıların, Boydak Holding CEO'su Memduh Boydak'ın
'elde edilen bașarıyla yetinmemek' uyarıları ıșığında tamamladı.
B‹zb‹ze 29
TASARIM
Tasar›m›n duayen‹ Önder Küçükerman
“BOYDAK yaflam mekânlar›n›
yen‹den tan›ml›yor”
“Boydak çekyat›
Türkiye’de bir
efsane haline
getirdi. Sadece
fiyat› ya da
teknolojisi
nedeniyle de¤il;
çekyat hayat›
kolaylaflt›r›yordu.
Dolay›s›yla da
tüketiciye, çok
do¤ru bir ürünle el
uzat›lm›fl oldu.
fiirket problemi
gördü¤ü an
çözüyor ve ortaya
büyük bir tecrübe
ç›k›yor”
Önder Küçükerman Türkiye’nin tasarım duayeni. O, Türkiye’de tasarım disiplininin
kurulmasına öncülük ettiği gibi, Türk mobilya sektörünün gelișiminin de yakından
șahidi. Bu gelișimi bir tasarımcı gözüyle Bizbize’ye de anlattı. Ancak sektörün genel
gelișimini bir sonraki sayımıza bırakarak, önce Küçükerman’ın Boydak Holding ile
ilgili değerlendirmelerine kulak verelim. Sizi Küçükerman’ın sorularımıza verdiği
yanıtlarla baș bașa bırakıyoruz:
DEV ȘİRKETLER GERÇEK ÜRÜNLERLE YÜKSELİR
Boydak, 1957 yılında kurulmuș ve o dönemde kapı-pencere doğrama yaparak ișe
bașlamıș. Tasarımcı gözüyle bu mobilya sektörü kurulușlarına baktığımızda, iyi bir
göstergedir. Çünkü bugünün küresel dev boyutlu șirketleri bașlangıçta, daima çok
gerçek ürünler üzerine oturmușlardır. Kayseri’de çok gerçek bir ürünle, kapıpencere doğramasıyla ișe bașlamak, aslında o insanların problemi çok basitleștirip,
sonucu da çok basit bir hale getirmesi gereken bir disiplindir. Bu günlerdeki
insanların pek bilemediği, karmașık organizasyonlara göre çok küçük gibi görünebilir
ama çok gerçek bir șeydir. Yani sabah ișe gelip anahtarınızı çevirip șalteri indirdiğiniz
an para gitmeye bașlar ve siz onu akșama kadar kazanmak zorundasınız. Bu
bașlangıç bana, İtalya, İngiltere, Fransa’da bugün büyük ün kazanmıș mobilya
șirketlerinin bașlangıçlarıyla çok paralel geliyor.
Türkçe’de ‘bilmek’, ‘yapmak’ bir de ‘yapabilmek’ sözcükleri vardır. Ancak üçü bir
araya geldiği zaman bașarı vardır. Her bilen ve yapan ‘yapamaz’; ‘gerçekten
yapabilmek’ önemlidir. Türkiye 1957 yılında savaș sonrası yokluklar içerisindeydi.
Türkiye’nin bugünkü duruma gelmesi sürecindeki en kritik dönemde ișe bașlamaları
son derece önemli. Boydak’ın Anadolu’nun yalın ve açık gerçeği içinde kurulmuș
olması, çok saygı duyulacak bir iștir.
BOYDAK’TA TASARRUF DÖNEMİ DİSİPLİNİ VAR
1957’den 1990’a kadar bir dönem var, o büyüme dönemi, mobilya ağırlıklıdır, sonra
da 1990’dan bugüne kadarki ikinci dönem var. Mobilya üretimi, çok basit gibi
görünür ama son derece karıșık, karmașık kavramlardan olușan bir süreçtir. Mesela
bir masa yapıyorsunuz; o masayı herkes kendine göre görmek ve kullanmak ister.
Dolayısıyla mobilya öyle bir üründür ki, bir insanın o üründen tatmin olması için bir
çok ekstra faktörün olması gerekir. Bu, ișin tatmin tarafı… Onu üreten açısından da
çok büyük bir farklılık gerekir. Bir örnek vereyim: 1965’te Güzel Sanatlar
Akademisi’nden mezun oldum, evleniyorum, yeni evimiz için koltuk yapmaya karar
verdim. Üniversitede yetișmișiz, yerden yüksekteyiz, uçuyoruz. Kendimize alüminyum
30 B‹zb‹ze
ve ahșap malzeme kullanılacak koltuklar
çizdik. Gayet güzel tasarımlar ama her
birinde özel kromajlı 48 vida var.
Yapım așamasına gelindiğinde vidaların
maliyeti, koltuğun alüminyum ve ahșap
maliyetini aștı. Çünkü biz o zaman bu
ișin gerçeğinin dıșındaydık. Yani o
yıllarda basit bir masa, iskemle
yapacaksanız, onun üzerine çakacağınız
bir çividen bile tasarruf etmek
zorundaydınız. Dolayısıyla Boydak’ın
kurulușu, bu tasarruf döneminin verdiği
bir disiplindir. O dönemin Türkiye’sinde
boșa, laf olsun diye etrafa bir șey
saçamazdınız.
Ama o dönemin Türkiye’sinin bir
bașka șanssızlığı veya bugünkü
bașarısının arkasındaki șansı, ortada
mobilya alacak insanın da, mobilya
satanın da, mobilyadan anlayanın da
olmamasıydı; ne olsa alıyordu insanlar.
Böyle bir koșul altında ürün yapıp
insanları tatmin etmezseniz,
büyüyemezsiniz. Demek ki Boydak
Yönetimi o gerçeği görerek doğru
kararlar aldı. Burada çok önem
verdiğim bir tasarım prensibini de
görüyorum; iyi bir șey tasarlayıp
üretmek mümkündür ama önemli olan
bașkasının yapamayacağını yapmaktır.
Boydak’ın, bașkasının yapamadığını
yapmıș olduğu da anlașılıyor. Nedir o?
Gerçeklere dayanan bir üretim
geleneğini ortaya çıkarmak…
ÇEKYATI BİR EFSANE HALİNE
GETİRDİLER
Tüm bunları da aștığınız zaman aslında
mobilya-mekân-insan arasında çok garip
bir çelișki vardır. Mobilya denilince
insanın aklına divan, iskemle, masa gelir.
Halbuki öyle değildir. O, içinde
yașadığınız dünyadır. Bardak gibi
dudağınıza götürmüyorsunuz ama
üzerine oturuyorsunuz, uyuyorsunuz.
Dolayısıyla insanları teknik olarak tatmin
etmek de önemli. Demek ki Boydak bu
ilk süreçte o tekniği de çözdü.
Tahminimce çekyat sürecinde en
önemli gerçekle karșı karșıya kaldılar.
Çekyatın hafif, ucuz, rahat, kolay, tatmin
edici olması lazımdı. Bu, bu ișin
akademik doktorası gibidir. İnsanlar
basit bir ișlemi basit bir ekonomik
bedelle elde etmek isterler. Bunun
kadar zor bir ürün düșünmeye imkân
yoktur. Sonuçta çekyatı Türkiye’de bir
efsane haline getirdiler. Sadece fiyatı ya
da teknolojisi nedeniyle değil, çekyat
aslında hayatı kolaylaștırıyordu.
Dolayısıyla da tüketiciye, çok doğru bir
ürünle el uzatılmıș oldu. Çekyat üretimi
Türkiye’deki tasarım sürecini ifade eden
çok büyük bir istatistik kıymet tașıyor.
HAYALLE DEĞİL, GERÇEKLE
BÜYÜYORLAR
1990’lı yıllardan sonra Boydak’ın ürün
gamının çok genișlediğini görüyoruz. Bu,
yine gerçeklerin yarattığı bir doğru…
Mobilya için ahșap teknolojisi, maden,
plastik, tekstil, kimyasal malzeme, köpük
gerekir. Boydak’ın iște bu seriyi
tamamlayıcı bir büyük çerçeve çizdiğini
gördük. Bütün bunlar çok gerçekçi ve
milimetrik hesaplarla ilerlendiğini ortaya
koyuyor. Bir hayal dünyasıyla ya da
gösterișle değil, problemi dosdoğru
çözmek için ortaya çıkılmıș. Șirket
problemi gördüğü an çözüyor, gördüğü
an çözüyor, ortaya büyük ve gerçeklere
dayanan bir tecrübe çıkıyor.
Tabii bunda bir aile șirketi olmalarının
da çok büyük önemi var. Aile
șirketlerinin en güzel örnekleri İtalya ve
Fransa’dadır. ‘Aile’ kelimesi, bu tip
șirketlerin arkasında önemli bir motiftir.
İtalyan mobilya sektörünün temeli
neredeyse tamamen ailelerin
kalkındırılması üzerine kurulmuștur.
Boydak’ın da o modele çok yakın bir
șekilde gelișmiș bir yapısı var.
1990’lardan sonra ise yönetim,
kararlar, yatırımlar profesyonelleșiyor.
Bașından bu güne kadar kabaca
baktığımda, Boydak grubunun sadece
mobilya üreticisi ya da marka üreticisi
olmanın da ötesinde, Türkiye’de veya
yurtdıșında yașam mekânlarını yeniden
tanımlamak zorunda olmuș ve bunu da
yıl sonu bütçe hesaplarında bașarıyla
yapan bir șirket olarak algılıyorum.
B‹zb‹ze 31
TASARIM
MOB‹LYANIN YARINI
MOB‹LY‹ÇA‹NNÖINNERY‹LAERRINI
TEKNOLOJİ MOBİLYAYA ENTEGRE OLUYOR
“Bir tasarımcı gözüyle, mobilyanın yaklașık 10-15 yıldır
yüksek teknolojiye çok yaklaștığını görüyorum. Üzerinde
çalıștığımız en basit masa, bilgisayarsız, telefonsuz vs.
düșünülemez. Peki bu aletler buraya emrivaki olarak mı
konulmalı, yoksa mobilyayla birlikte mi tasarlanmalı? Bu,
mobilya șirketlerinin yakın gelecekte karșılașacakları bir
soru. Artık teknoloji ile mobilyayı birbirinden ayırmaya
imkân yok. Büyük bilgisayar veya ileri teknoloji șirketleri,
insanların hayatına daha doğdukları günden itibaren
mobilyanın bir parçası olarak giriyor. Yeni doğan bir
çocuğun bașucuna asılan yeni bir oyuncaktan tutun da,
birkaç yașına gelince bilgisayara geçmesine kadar hesabın
iyi yapılması lazım. Boydak’ın ileriye ait böyle projeleri
olduğunu düșünüyorum. Bir iletișim teknolojisi șirketiyle
birlikte mobilyaları teknikleștireceği kanaatindeyim. Aksi
takdirde teknoloji șirketleri mobilyacı haline geliyor.
Microsoft’un böyle projeleri olduğunu biliyoruz. Geleceğin
evinin sadece mobilya değil, teknoloji donanımlarının
mobilyası ile kurulacağını söyleyerek inanılmaz araștırmalar
yapıyorlar.
32 B‹zb‹ze
AR-GE ULUSLARARASI BİR PERSPEKTİFE
BAĞLANMALI
Boydak’ın ileride karșılașacağını tahmin ettiğim konulardan
biri de, inter teknoloji. Bu kuramsal kelimeyi ortaya ilk kez
Fiat attı. Bir otomobil yapıyorsunuz. Aynı otomobil
Çin’den Güney Amerika’ya kadar her yerde kullanılıyor.
Ama dünyanın farklı bölgelerindeki insanlar sizin ürettiğiniz
tek tip otomobilden kendilerine göre bașka șeyler
bekliyorlar. Eğer beklentilerini karșılamazsanız, onu veren
bașka markalara kaçıyorlar. Tahmin ediyorum ki, Boydak
da, bu büyüklüğe eriștikten sonra, ileride küresel oyunda
daha etkin olmak için dünyadaki bölgesel farklılıkları
araștıracaktır. Çünkü sizin buradan Güney Amerika’ya
göndereceğiniz masanın rengiyle, onların inanç dünyaları
arasında bile ilișki vardır. İnterteknoloji kelimesi zaten bu iș
için yaratıldı. Bütün teknolojileri belli bir pota içinde
birbirlerine yaklaștırmazsanız, sattığınız ürünü
kullanamıyorlar. Nasıl ki otomobil dünyanın her yerinde
bașka türlü kullanılıyor, bir masa da aynı șekilde... Bașka
türlü kullanımların menüsünü olușturamıyorsanız,
ürünleriniz belli yerlerde bașarılı olamıyor hatta
reddedilebiliyor. Çok büyük bir dünya tüketicisi profili
çizip, içine yalın gerçekleri koyup ve her yere uyarlanabilir
șekilde tasarlamak lazım.
Boydak’ın karșısındaki perspektifin, bu inter teknoloji
kavramı sayesinde çok zenginleșeceğini, bu zenginliğin iyi
algılanması için organizasyonlar yapmak zorunda
kalacaklarını düșünüyorum. Yani tasarım ve Ar-Ge ișini son
derece küresel bir perspektife bağlanmak zorundalar.
Mobilya, aslında toplumları olușturan ve onlara mutluluk
veren bir nesne… Yapacağınız iskemle onun kültürel
atmosferine uymak zorunda.
‹Ç‹N ÖNER‹LER
Bununla da yetinilmeyerek ürünlerin satıldığı yerdeki
konfor ölçülerek izlenecektir. Șu anda bile bunu yapan
șirketler var. Yakın gelecekte bir iskemle ya da kanepenin
performansının çiplerle ölçüleceği kanaatindeyim. Yani
ergonomi temelli ve yüksek teknoloji araștırması yapan
bir merkez kurulması zorunlu olacak. İyi bir iskemle,
sadece rahatlatan değil, sağlığı iyileștiren olacaktır.
MOBİLYA MÜZESİ BÜYÜK EKSİKLİK
Türkiye’de mobilya müzesi bulunmaması büyük eksikliktir.
Bu, eskinin kıymetli ya da kıymetsiz olduğunu anlatan bir
mobilya müzesi değil de teknoloji ve kullanıcının değișimi
müzesi olmalıdır. İnsanlar kullandığı ürünün tarihsel
geçmișini iyi anlayınca yeni ürünü daha iyi kullanıyor. Bizde
‘müze’ deyince akıllara genellikle ‘geçmiș’ gelir. Oysa
geleceği yaratacak insanlara ipucu vermek amaçlanmalıdır.
Boydak böyle bir müze kurarsa, bu, yaptıkları ișin kıymetini
de gösterecek bir ekrandır aslında. Tabii bu çalıșmanın
kitaplașmasını da șiddetle öneririm. Türkiye’de hâlâ
mobilya tarihi üzerine kitap yoktur.
yarın nasıl olacağını öngörebilmek için küresel ölçekte ciddi
bir toplumsal araștırma projesinin geliștirilmesi lazım.
DO IT YOURSELF / KENDİ KENDİNE YAP
Türkiye bence ‘do it yourself’ veya bu anlamda kendine
göre seç sistemlerine çok uygun bir ülke, hatta en uygun
ülkelerden biri. Türk mobilya sektörünün ileride mutlaka
‘do it yourself’le tanıșacağı görüșündeyim. Türk tüketici,
kendisine emrivaki olarak verilmiș eșyalardan çok
hoșlanıyor, ama onu kendilerine göre değiștirmek istiyor.
Mesela Orta Asya’daki bir aileye bir mobilya verin, mobilya
üzerinde onun inandığı motifler yoksa, dantelli örtü ișleyip
üzerine serecektir. Bizde de ilk kez televizyon çıktığında
herkes üzerine dokuma örtüler serdi. Yani insanlarımız
aldığı mobilyayı kișiselleștirmek istiyor. Burada atılacak
adım, ucuza parça satıp monte ettirmek değil de
tüketicinin memnuniyeti için ürün üzerinde değișiklik
yapma hakkını vermek șeklinde olmalıdır.
TÜRK TÜKETİCİ KARAKTERİ NEȘELİ,
ȘAKACI, ÇOCUKSU
Mobilya, otomobil veya her ne ürün olursa
olsun Türkiye’nin uluslararası tasarım
ortamlarındaki karakteri ‘neșeli,
șakacı ve çocuksu’dur. Türk
tüketicisi șüpheci değildir
mesela, bir șey alacağı zaman
neșelenir. Bir İsveçli kataloguna
bakar, bir Alman teknolojik
detaylarına bakar; biz
bakmayız. Bugün böyle ama
İNSANI ARAȘTIRMALI
‘Gerçek tasarım’ dediğimiz bir tasarım düșüncesi vardır.
Süssüz ama her zaman insanlara iyi mesajlar veren,
dolayısıyla zamanı așan ürünler. Bu ürünleri bașarıyla
tasarlayabilmenin altında insanın iyi araștırılması yatar.
Mobilya șirketlerinin gelecekte yapmak zorunda kalacağı
șey, insanı araștıran enstitüler kurmaktır. İnsanlar nereye
oturur, kaç dakika oturur, konfor koșulları nasıldır?..
B‹zb‹ze 33
YEN‹
DO⁄ANIN ‹NOVASYONU
B‹YOM‹M‹KR‹
Do¤adaki hayranl›k uyand›ran yaflam döngüsü, teknolojinin birçok alan›n›
zenginlefltirme potansiyeline sahip. Hatta potansiyelin ötesinde do¤a, giderek
tüketti¤imiz dünyaya bir soluk katacak tasar›mlara ilham veriyor; nilüfer
yapraklar› kir tutmayan boyalara, yal›çapk›n› kuflu h›zl› trene, termik yuvalar›
binalar›n havaland›rma sistemlerine…
34 B‹zb‹ze
Biliyorsunuz, her sayımızda titizlikle yeniliklere yer veriyoruz.
İnovasyon, bu sayımızda da var. Hem de en az bilineniyle;
biyomimikri. Yani doğanın ilham kaynağı olduğu inovasyon
türü. Doğanın dengesini bozan insanoğlu, șimdi onu dirhem
dirhem onarmak için sarfettiği çabalara, 3.8 milyar yıldır kendi
yașam döngüsünü sürdürebilen doğayı taklit etmeyi de ekledi.
Bugün bütün șirketler, sürdürülebilir, yeni ve asil teknolojiler
peșinde. Doğaya zarar vermeyen ürünlerle toplum karșısına
çıkmaya hazırlanıyorlar. Doğa șirketlere, asil, temiz ve yeni
teknolojileri yaratma fırsatı verecek kapasitede ve șirketler,
doğadan esinlendikleri düșüncelerle muhteșem inovasyonlara
imza atabilirler. Biyomimikri (biyobenzetim ya da biyomimetik
de deniliyor) doğadaki modelleri inceleyip, doğanın
tasarımlarını taklit ederek problemlere çözüm getiren bilim
dalı. Biyomimikri, bize bașka șekilde elde edemeyeceğimiz
fikirler ve araçlar sağlıyor ve sorunlara doğadan devșirdiği
yöntemlerle çözüm yolları arıyor. Girișimciler, doğadan taklit
edilerek esinlenen fikirlerle önemli yeniliklere imza atabilirler.
3.8 MİLYAR YILDIR İȘLEYEN
MÜKEMMEL SİSTEM
Doğa 3.8 milyar yıldır kendi kendini besleyen bir ‘üretim
sistemi’ni bașarıyla idare ediyor. Gözlerimizin hemen önünde
duran doğanın marifetlerinden neden faydalanmayalım?
Örneğin nilüfer (lotus) çiçeği. Bu çiçeğin yaprağının
özelliğinden yola çıkılarak birçok önemli bulușa imza atıldı. Bu
marifetli yaprak sayesinde, birçok sektör kendisine ciddi bir
‘açılım’ yarattı. Nasıl mı? Ama önce çiçeği ve yaprağı biraz daha
yakından tanıyalım. Lotus bitkisi, suyun içinde ve özellikle kirli,
bataklık alanlarda yetișiyor. Çiçeğin en önemli özelliği,
yapraklarının dokusu sayesinde günıșığından ve yağmurdan
faydalanarak kendi kendini temizliyor olması. Yaprağın yüzeyi,
B‹zb‹ze 35
YEN‹
suyla temas ettiği anda, suyun civa gibi boncuk haline gelip
akmasını sağlayan, kiri de beraberinde götüren mumsu mikro
ve nano bir yapıya sahip.
NİLÜFER KİR TUTMAYAN BOYAYA
İLHAM VERDİ
Günümüz kentlerinin heybetli gökdelenlerinin, en temel
sorunlarından biri cephelerinin temizlenmesidir. Oldukça pahalı
ișletim maliyetlerine sebep olan, aynı zamanda gelișen yapı
teknolojisi karșısında insan gücünün yetersiz kaldığı cephe
bakımı konusu üzerinde uzun yıllar laboratuvar araștırmaları
yürüten uzmanların aksine, Bonn Üniversitesi'nden botanikçi
olan Wilhelm Barthlott, bu sorunun çözümünü güzelliğiyle göz
kamaștıran lotus çiçeğinin yapraklarında buldu. Barthlott’un,
lotus yaprağının doğal olarak kendini temizleyen ve su itici bir
yüzeyi olduğunu keșfetmesiyle, bu macera da bașlamıș oldu.
Barthlott, bu fiziksel olayı ‘Lotus Etkisi’ (Lotus Effect) olarak
adlandırdı. Lotus çiçeği üzerinde yaptığı araștırmayı ilerleten
uzmanın bugün ‘Lotus Etkisi’ olarak tescillenen bu bulușu,
biyobenzetim tekniği kullanılan kir ve leke tutmayan akıllı
tekstiller, boya, ahșap ve cam ürünlerde kullanılan nano
teknolojisinin de temelini olușturdu.
‘CIRTBANT’ TEKNOLOJİSİ
Bugün günlük hayatta kullandığımız birleștirme tekniklerinden
biri olan ‘cırt’ teknolojisi de aslında doğadaki bir bitki
tohumundan ilham alınarak ticari yașama sokuldu.
Biyobenzetimin belki de en iyi örneği ‘cırtbant’tır. İsviçreli bilim
insanı George de Mestral 1948'de köpeğinin tüylerine yapıșmıș
bir pıtrağı çıkarıp mikroskop altında inceledi. Bozulan bir
fermuarın ona yașattığı hayal kırıklığını anımsayarak, kanca ve
delikler kullanarak yeni bir fermuar yapıp yapamayacağını
merak etti. Pıtraktaki kancaların yapıșkanlığından etkilenerek, bu
tasarımdan hareketle iki parçalı bir kopça yarattı. Parçalardan
birinin dikenli tohum kılıfındakine benzer sert kancaları var;
diğerinde bulunan yumușak ilmikler kancaların tutunmasını
sağlıyor. 1951’de fikirleri için patent bașvurusunda bulundu ve
bulușun adını Fransızca’da ‘kancalı kadife’ anlamına gelen
‘velours croché’ sözcüklerinden türetti.
YALIÇAPKINI GAGASI HIZLI TRENDE
Japon JRWest, hızlı ekspres trenler üreten bir șirket. Hızlı
trenlerin çalıștığı hat üzerinde birçok tünel bulunur. Hızlı
trenler hava basıncı nedeniyle, tünellerden çıkarken çok fazla
ses çıkarır. Bu durum, mühendisler için çözülmesi gereken
önemli bir problemdi.
Shinkansen serisi trenleri yaratan Eiji Nakatsa, aynı zamanda bir
kuș gözlemcisiydi. Bu sorun için kușların nasıl bir çözüm
ürettiğini inceledi ve yalıçapkını isimli küçük ama gayet hızlı ve
etkili bir avcı olan kuș türünün suya giriște basınca gayet iyi
dayanıklı olduğunu, suya girerken hiç su sıçratmadığını fark etti.
36 B‹zb‹ze
Yal›çapk›n› gagas› ya da dev
kar›nca yuvalar›n›n havaland›rma
sisteminde oldu¤u gibi do¤a
neyin nas›l yap›laca¤›n› bize
gösteriyor.
Yalıçapkını da suya dalarken, tıpkı trenin tünele girdiği zaman
hava direnci nedeniyle ani değișiklikler yașamasına benzer
değișiklikler yașıyordu. Çünkü yalıçapkını avlanmak için, direnci
az olan havadan direnci çok olan suya dalıyordu. Trenin
burnunu, ön kısımdaki farlar da dâhil olmak üzere tıpatıp
yalıçapkını kușunun gagasını taklit edecek șekilde tasarlandıktan
sonra trenin tünellerden çıkarken neden olduğu ses
patlamasının önüne geçilebildi. Yeni 500 serisi Shinkansen
trenleri yüzde 10 daha hızlı gitmeye bașladı. Hava basıncını
yüzde 30 oranında indirmeyi ve elektrik kullanımını yüzde 15
azaltmayı da bașardı.
SPEEDO’DA KÖPEKBALIĞI TAKLİDİ
Ünlü yüzücü Gary Hall, olimpiyatlarda 10 kez madalya
kazanmıș bir isim. Tabii ki, bu genç yașta bașarılı olmasını çok
antrenman yapmaya borçlu. Ona bașarıyı getiren faktörlerin
arasında Speedo mayosu da var. Peki, speedo mayosunun sırrı
ne? Köpekbalığı derisindeki dișçikler, ünlü mayo firması
Speedo’nun sürtünmeyi azaltıp hızı artıran ‘fastskin/hızlı deri’
mayosunun esin kaynağı oldu. İșin sırrı, köpekbalığı derisindeki
dermal dișçikler denilen diș benzeri pullarda. Su ‘mikro-oluklar
arasından türbulans yaratmadan’ geçerek sürtünmeyi azaltıyor.
Bu arada, deri üzerindeki pullar yosunların yapıșmasını
engelliyor.
EASTGATE, TERMİT YUVASI GİBİ
HAVALANDIRILIYOR
Mimari biyobenzetimin en bașarılı örneği Zimbabwe’de
1996’da tamamlanan Eastgate binası. Binada, bir termit
yuvasından esinlenilerek yapılan doğal havalandırma sistemi
kullanılıyor. İçinde alıșveriș merkezi ve ofisleri barındıran bina,
tamamen doğal yöntemle soğutuluyor. Bu bina, termit de
denen akkarıncaların olușturduğu tümseklerin model
alınmasıyla tasarlanan dünyanın ilk doğal soğutmalı binası.
Termit tümsekleri, yanlarında alçak hava basıncı barındıran
bacalara sahip ve bunlar sayesinde hafif rüzgârlarıyla rahatlıkla
içlerine alabiliyorlar. Termitlerin açtığı tünel yardımıyla sıcak
hava yapıdan dıșarı çıkıyor ve bu yolla tümseğin
havalandırılması sağlanmıș oluyor. Bu sistem sayesinde bina
sakinleri beș yılda 3.5 milyon dolarlık enerji tasarrufu sağladı.
AYAĞIYLA SU İÇEN KERTENKELE İNCELEMEDE
Avustralya’da yașayan dikenli kertenkelenin (‘dikenli șeytan’ da
deniliyor) bașı, gövdesi, kuyruğu ve bacakları dikene benzeyen
sivri, uzantılarla kaplı. Bu çıkıntıların kesiti üçgen șeklinde ve
hepsi de gül dikenleri gibi sivri. Bu görünüșüyle düșmanlarına
bir diken yığını gibi görünüyor.
Peki konumuz açısından bu sevimli kertenkelenin önemi
nereden geliyor? Avustralya’nın kurak çöl
ortamında yașayan kertenkelenin çok ilginç
bir özelliği var. Dikenli șeytan, ayağıyla su
içebiliyor. Eskiden kertenkelenin derileri
yoluyla suyu emebildikleri düșünülüyordu.
Çünkü sürüngenlerden birinin sırtına
damlatılan suyun çabucak ortadan
kaybolduğu söylenirdi. Siz de kabul edersiniz
ki, böyle bir șey inanılmaz olurdu. Çünkü bu
durumda, derinin aynı zamanda suyun kaçıșını
da engellemesi gerekiyordu. Aksi takdirde
kertenkele çölde yașayamazdı. Fakat bir süre
sonra durumun böyle olmadığı anlașıldı.
Deneyi yapan bilim adamları kertenkelenin
arka bacağını suyun içine batırıyor,
beklemeye bașlıyor. Kaptaki su yaklașık 30
saniye sonra kertenkelenin bacakları boyunca ilerliyor, sırtı su
içinde kalıyor ve birkaç saniye sonra da su kertenkelenin ağzına
ulașıyor. Kertenkele halinden çok memnun bir șekilde ağzını
șapırdatıyor. Bilim adamları kertenkelenin aslında biraz daha
vakti olsa aynı șeyi bir parça nemli kum üzerinde de
yapabileceğini söylüyor. Peki bu hayvancağızın durumu bizi
neden bu kadar yakından ilgilendiriyor? Çünkü bilim
çevrelerinde, dikenli șeytandan esinlenilerek, insanlara çölde
hayat kurtarıcı olan suyu sağlayacak bir cihaz yapılabileceği
konușuluyor. Hem ayağıyla su içme yeteneği hem de soğuk
çöl gecelerinde dikenli kertenkelenin derisinde olușan çiğ
tanelerini toplayabilme özelliği, kuraklığın kol gezdiği bölgelerde
yapılacak bir inovatif araçla bu soruna bir çözüm yolu olabilir.
İnsanlar da problemlerine doğadaki modelleri taklit ederek
veya onlardan ilham alarak çözüm yolları geliștirebilirler.
Aslında doğa bize neyin nasıl yapılabileceğini gösteriyor.
Uzmanlara göre, doğadan esinlenip yapılan araștırmalarda
doğanın kimyasına körükörüne bağlılık çoğu zaman yanlıș
sonuçlara yol açabilir. Yapılması gereken, önemli özellikleri alıp
kendi amaçlarımız doğrultusunda kullanabilmek. Doğadaki
hayranlık uyandıran mekanizma ve tasarımlar, teknolojinin
birçok alanını zenginleștirme potansiyeline sahip olabilir. Bilgi
birikimimizin artması ve teknolojik imkânların gelișmesi, var
olan potansiyelleri ortaya çıkarabilir.
B‹zb‹ze 37
SPOR
ekstrem spor türleri daha çok turistik
güney bölgelerimizde yapılıyor. Kaykay,
paten gibi en eski ekstrem spor
örnekleriyse büyük kenterde seviliyor.
DEL‹ M‹Y‹Z B‹Z?
Öylesine ak›l almaz
spor türleri var ki,
akl›m›za do¤rudan bu
soruyu getiriyor: Biz
insanlar deli miyiz?
Da¤lardan atlamak,
dalgalar›n aras›na
s›k›flmak, binalara
t›rmanmak ak›l ifli mi?
Vard›r elbet bir nedeni
diyerek ekstrem
sporlara bir göz att›k.
Baz› araflt›rmalar,
adrenalin salg›s›
düzeyindeki fark› böyle
kapatt›¤›m›z› söylüyor
38 B‹zb‹ze
Alain Robert adını duymuș muydunuz?
Belki ‘Örümcek Adam’ deyince
hatırlaması daha kolay olur. Hani șu,
dünyanın en yüksek binalarına çıplak
elle tırmanan adam. En son,
Avrupa’nın en yüksek binası İstanbul
Sapphire’e tırmandıktan sonra șöyle
demiști: “Büyük bir heyecan... Tek
bașına, o kadar yüksektesiniz. Tarif
edilmesi zor bir his… Korkmuyorum.
Çok mutluyum. Bence korkunç olan,
insanın hayatında heyecan olmaması...
Sıkılmaktan ve hayatımın geçip
gitmesinden korkuyorum. Ben, bu
tırmanıșla korkularımla yüzleșiyorum.”
Peki siz ayağınıza bir ip bağlayıp
kendinizi metrelerce yüksekten așağı
atar mısınız? Bir dağa çıkıp önünüze
harita gibi serilen manzaraya doğru kuș
gibi süzülmeyi ya da dev dalgaların
içinde yolculuk etmeyi ister misiniz?
Bazılarımız için bu sorular bile
katlanılmaz değil mi? Ama bazılarımız
için bırakın eyleme geçmeyi, daha fikri
bile heyecan verici. Çünkü tehlikeli
eylemler duygularda așırı tırmanıșa, bu
durum da adrenalin patlamasına neden
oluyor. Yüksek adrenalin normal bir
insansanız sıkıntı ve endișeye yol
açıyor, ama tehlikeli sporlara
meraklıysanız haz veriyor.
Tehlikenin spordaki adı ‘ekstrem
sporlar’. Diğer sporlara göre daha
fazla risk ve zorluk içeren spor
dalları… Yani bungee jumping, kay
kay, paten, rüzgâr sörfü, uçurtma
sörfü, uçurum atlayıșı, gökyüzü sörfü,
rafting, BMX bisikleti, dağ bisikleti, kar
sörfü… Alain Robert’inki ekstrem
sporların tekil bir örneği. Örnekleri
çoğaltabiliriz. Ama önce bu akımın
nasıl çıktığına bakalım.
HAVAİLİLER’İN ARMAĞANI
Ekstrem sporların atası, Pasifik
Okyanusu sularında doğdu; kökenleri
Polinezyalılar’a dayanan ve Pasifik
adaları kültüründe yapılan sörf… 17’nci
ve 18’inci yüzyıllarda sörf, zengininden
yoksuluna tüm Havaililer’i kucaklıyordu.
Sörf, Havaililer’in özel hayatlarında,
inançlarında, sosyal hayatın kuralları
içinde bile vardı. Havaililer’in ekstrem
sporlara katkısı sörfle de sınırlı kalmadı.
Hava koșullarının sörfe uygun olmadığı
günler için bir formül bulmușlardı.
Eğlencelerine, sörf tahtalarına tekerlek
takarak devam ediyorlardı. Yani
günümüz kaykayının da kökenini
yaratmıșlardı.
Gördüğü ilgi, giderek ekstrem sporların
çeșitli türlerini ortaya çıkardı. Bu akım
spor dünyasında riskli spor, yüksek
riskli spor, macera sporları, hareket
sporları, adrenalin sporları gibi değișik
adlar aldı. Takım sporlarından farklı
olarak tehlike ya da alıșılmadık kurallara
ya da tekniklere sahip olan bireysel
branșlardı. Mekân ve biçim olarak da
sınır tanımıyordu. Havada, karada veya
suda, doğal veya yapay ortamlarda,
grupla ya da bireysel olarak
yapılabiliyordu.
Ekstrem sporlar yarattığı heyecan
nedeniyle tüm dünyada gün geçtikçe
daha çok ilgi topladı. Gelișmiș
ülkelerde 1960’lardan beri popülerliğini
koruyor. Türkiye’de ise 1980’lerde
görülmeye bașlandı. Bizdeki ilk biçimi,
kaykay olarak bilinen skateboarding.
Ülkemizde bungee jumping, uçurtma
sörfü, rüzgâr sörfü, yamaç parașütü gibi
KEYİF VERİYOR
Ekstrem sporlar ciddi yaralanma ya da
ölümle sonuçlanabiliyor. Peki nedir
ekstrem sporları bu kadar cazip kılan,
onda olup da diğer türlerde olmayan?..
Ekstrem sporlar, yüksek risk algısı,
yüksek konsantrasyon, heyecan ve
macera duygularını üst düzeyde
yașatıyor.
Kriz zamanları veya alıșılmıșın dıșındaki
durumlar bedenimizdeki hormonların
büyük bir hızla salgılanmasına yol açar.
Adrenalin bezlerimizde bulunan
hücreler, adrenalini küçük paketler
halinde depoluyor. Bu paketler de
beyinden sinyal aldıkları anda içlerinde
bulunan adrenalini kana bırakıyor. Ve
kanımıza fazladan bir adrenalin karıșmıș
oluyor. Dolayısıyla kalbimiz daha hızlı
ve güçlü atıyor. Kan akıșımız hızlanıyor,
akciğerimizdeki hava girișleri genișliyor,
ciğerlere daha fazla oksijen doluyor.
Birbirini izleyen bütün bu süreç
sonunda enerjimiz artıyor, tepki verme
süremiz kısalıyor.
Tabii adrenalin bezlerinin, adrenalini
kana salması için gereken stresin
düzeyi insandan insana değișiyor. Bu
kadar da değil, bir tek kișinin stres eșiği
bile zamanla farklılıklar gösterebiliyor.
Aynı olaya her zaman aynı derecede
heyecanlanmıyoruz.
Memeli hayvanlar üzerinde yapılan
araștırmalara göre adrenalin, adrenal
hücrelerinin zarındaki potasyum
kanallarının açılmasıyla serbest kalıyor.
Bu kanalları olușturan proteinler iki
çeșit. Birinde küçük, ilave bir parça
bulunuyor. Bu ek parça küçük bir
protein zinciri… Bu zincir varsa
kanallar daha çabuk açılıyor ve
adrenalin salgısı kolaylașıyor. Bu zincir,
aynı tür içinde hayvandan hayvana bile
farklılașıyor. İnsanlarda da adrenalin
düzeyi farklı… Kimimizin adrenalin
B‹zb‹ze 39
Spor
spor
salgılaması için bir maç veya bir korku
filmi seyretmek yetiyor. Ama hepimize
değil. Belki heyecan peșinde koșan
insanlar da, çekingen ve ürkek
insanlarla aynı miktarda adrenalin
salgısına sahip olmak için, daha büyük
heyecanlara gereksinim duyuyor.
Ancak heyecan bağımlılığına tek bașına
adrenalinin neden olmadığı öne
sürülüyor. Bedenimiz adrenaline ek
olarak, kortizol ve bașka hormonlar da
salgılıyor. Bunlar da dopamin salgısını
tetikliyor. Ve dopamin, keyif verici bir
madde. Kısa bir süre bol miktarda
dopamine maruz kalan insanlarda keyif
düzeyi artıyor. Bir heyecan dalgasıyla o
keyfi yeniden yakalamak isteği de
deyim yerindeyse insanları adrenalin
bağımlısı yapıyor. Ancak unutmamak
gerekir ki her seferinde aynı keyfi
yașamak için heyecan düzeyinin
giderek yükselmesi gerekiyor.
Gördüğünüz gibi en zararsız bağımlılık
bile bir tuzak içeriyor.
BENGEE JUMPING
İșe, bu sporu yapmaya engel hastalığınız bulunmadığını
yazılı olarak bildirmekle bașlıyorsunuz. Ağırlığınız ölçülüyor.
Güvenlik malzemesi giydirildikten sonra atlayıcı vinç
tarafından yukarı çekilecek sepete bir görevliyle birlikte
gerekli emniyet önlemleri alınarak bindiriliyorsunuz. Vinç
tarafından yaklașık 50 metrelik yüksekliğe çıkarılarak
buradan boșluğa bırakılıyorsunuz. 10 metrelik bir serbest
düșüșten sonra, bedeninize zarar vermeyecek bir ivmeyle
ip tarafından yavașlatılıyorsunuz. Bitmiyor. Düștüğünüz
yüksekliğin yaklașık yüzde 70’i kadarını düșmenin
salınımıyla tekrar yukarı doğru çıkıyorsunuz. Hareket,
kendiliğinden durana kadar sürüyor. Bungee jumping’in
avantajı, büyük bir kamyonun girebileceği her yerde, her
zaman yapılabilmesi.
yönlendirerek kayalar ve engeller arasından
geçirmek. Raftingin farklı zorluk dereceleri
var. Hızlı akan nehirlerde kontrolü sağlamak
zor olduğu için, nehirler akıș hızlarına göre,
yani zorluk derecelerine göre numaralandırılıyor.
Birinci derece çok basit bir akıntıya, altıncı derece
ise profesyonel raftingciler için bile imkânsızlığa
ișaret eder. Ancak özel bir beceri ve kondisyon
gerektirmediği için, basit zorluk derecelerinde
isteyen herkes rafting yapabilir. Hatta ilk iki derece için
yüzme bilmek gerekmeyebilir. Ama adrenalin için iyi
yüzme bilmek gerekli. Bir de sizi yönlendirecek bir
rehber... Yeni bașlayanlar için ülkemizdeki en ideal yer
Köprülü Kanyon. Ancak dünyanın en sert akan ikinci nehri
olan Çoruh’tan uzak durun.
YAMAÇ PARAȘÜTÜ
Yamaç parașütçülüğü en ucuz ve hafif
hava aracı ve doğayla iç içe olması
nedeniyle seviliyor. İyi bir eğitimle temel
uçuș kontrolü becerisini birkaç günde kazanabilirsiniz. Çok
hafif olduğu için sırt çantası gibi rahatlıkla tașınabiliyor.
Diğer uçuș sporları gibi bir piste ihtiyaç duyulmuyor. Kolay
ve çok zevkli olmasının yanı sıra sporun her dalında
olduğu gibi yamaç parașütçülüğünde de kesinlikle uymanız
gereken bazı kuralların olduğunu hatırlatmamız gerekli.
Güvenli uçușlar için, içinde uçtuğumuz hava katmanını
kesinlikle iyi tanımalı, parașütümüzün değișik șartlarda nasıl
kullanılacağını önceden öğrenmeli ve en önemlisi kesinlikle
tehlikeli hareketlerde bulunmamalısınız.
SOKAK KIZAĞI
Sokak kızağı, Olimpik kıș oyunlarındaki kızağın ekstrem bir
türü. Spor, 1970'lerde Güney California'da ortaya çıktı.
Kaykaycılar, kaykaylarının üzerine yattıklarında yokuș așağı
daha hızlı gidebildiklerini keșfettiler. İlk profesyonel yarıș
1975'de Signal Hill, California'da yapıldı. Sokak kızağı ABD
ve Kanada'nın yanı sıra Avustralya, Fransa, İsviçre ve
Birleșik Krallık gibi Avrupa ülkerinde de yaygın. Biniciler
saatte 110 kilometreye varan hızlarda, yerden sadece
birkaç santim yüksekteki kaykayların üzerinde yatarak,
beton bir pist ya da yoldan așağı ilerliyorlar. Bu kızakların
frenleri yok. Durmak gerektiğinde binici ayaklarını
kullanıyor. Sokak kızağının ilk dönemlerinde, yarıșçılar
çoğunlukla California'da halka açık
otoyollarda yarıșırdı. İzleyicilerin de
karıștığı birçok kaza olunca, dik
sokaklarda yarıșmak yasaklandı.
Kızaklarından düșen sürücüler, kask,
tulum, eldiven ve botlarla korunuyor.
RAFTING
Rafting, ‘raft’ adı verilen botlarla, akıș hızı
yüksek nehirler üzerinde yapılan bir spor.
Amaç, botunuzu devrilmeden, kürekle
40 B‹zb‹ze
fiÜKRÜ BOYDAK’IN GÖNLÜ
YAMAÇ PARAfiÜTÜNDE
Ekstrem sporlar›
tutkunlar› aras›nda yafl,
cins, statü fark› yok. Ali
Da¤›, yediden yetmifle
yamaç paraflütü
sevenleri Uluslararas›
Ali Da¤›
Yamaçparaflütü
fiampiyonas›’nda
buluflturdu. Boydak
Holding Yönetim
Kurulu Üyesi fiükrü
Boydak da izleyiciler
aras›ndayd›
Kayseri semaları 16 Eylül Cuma günü
alıșılmıșın dıșında renklendi. Kelebekler
gibi rengârenk yamaç parașütleri
așağıya doğru süzülürken, yerdeki spor
severler hayranlıkla onları izledi. Bu,
Talas Belediyesi tarafından organize
edilen ve bu yıl ikincisi yapılan
Uluslararası Ali Dağı Yamaç Parașütü
Șampiyonası’ydı.
Yedi ülkeden 18’i yabancı 115 pilotun
katıldığı yarıșları izleyen heyecanlık
topluluğun içinde Boydak Holding
Yönetim Kurulu Üyesi Șükrü Boydak
da vardı. Hava sporlarına merakı
olduğunu anlatan Șükrü Boydak, bir
yandan yarıșmayı izlerken bir yandan
da bilgi verdi: “Çok merak ediyordum.
Daha önce yürüyüș yapmak için Ali
Dağı’na geliyorduk ama bu kez yamaç
parașütlerini izlemek için geldik.
Buradaki tesisler çok güzel, belediye
bașkanımıza teșekkür ediyorum. Hava
sporlarına merakım var ama by-pass
ameliyatı olduğum için doktorlarım izin
vermiyor. Yarıșma bitene kadar
çocukları alıp buraya seyretmek için
tekrar geleceğim.”
Heyecanı yerinde yașamak isteyen
șehrin sivil toplum kurulușlarından
Organize Sanayi Bölgesi Bașkanı
Ahmet Hasyüncü ve yönetim kurulu
üyeleri de Kayseri semalarındaki görsel
șölenle büyülendi. Herkesi sağlıklı
yașamak için spor yapmaya davet eden
Hasyüncü, “Kayseri’nin sadece ticaret
șehri değil, sanayi, spor, turizm, kültür,
sanat ve tarih șehri olması için yapılan
çalıșmalardan dolayı bașta büyükșehir
belediye bașkanımız olmak üzere tüm
yöneticilerimize ve Kayseri’nin adını
hava sporlarıyla dünyaya tanıtan Talas
Belediye Bașkanımız Rifat Yıldırım’a
teșekkür ediyorum.” Talas Belediye
Bașkanı Rifat Yıldırım da, șampiyonanın
gördüğü ilgiden son derece
memnundu.
B‹zb‹ze 41
SA⁄LIK
Bir zamanlar psikolo¤a gitmek neredeyse tabuydu. Ancak profesyonel
deste¤in önemi anlafl›ld›kça bu tabu k›r›l›yor… Peki acaba bir psikolog
ne yap›yor da ruhumuzdaki dü¤ümü çözebiliyor?
PS‹KOLOJ‹N‹N fi‹FA SIRRI
Psikolog Nur Dinçer Genç
Arka Bahçe yöneticisi Psikolog Nur
Dinçer Genç, “Terapinin bir formülü
yok,“ diyor ve ekliyor, “Biz insanların
sorunlarını anlamasına, önündeki
seçenekleri görmesine, farkında
olmadığı noktaları fark etmesine ve
çözüm yolları bulmasına yardım ediyor
ama seçimleri ona bırakıyoruz. Onun
için kiși aslında kendisini iyileștiriyor.”
Gündelik akıșımız etkileniyorsa
psikoloğa gideceğiz ve “Ben artık baș
edebilirim” diye hissettiğimizde de
onunla ișimiz bitecek. Ama psikoloğa
hiç gitmemek için de hayata iyimser
bakmayı denemeliyiz. İște Genç’ten,
terapi odasındaki süreç.
Ne yapıyorsunuz bize?
Önce, gelen kișinin hangi konuda
yardım almak istediğine bakıyoruz.
Çünkü danıșanlar yardım almak için
gelseler de, neredeyse yarıya yakını
aslında yardımı istemiyor. Ya eșinin, ya
öğretmeninin ya doktorunun
yönlendirmesiyle geliyor. Yani yardım
almaya açık değil. Bizim yaptığımız ilk iș,
kișilerin gerçekten kendileri için bir
değișim isteyip istemediklerini anlamak
ve bu konuda fikir birliğine varmak.
“Evet, ben bu konuda gerçekten de
kendi isteğimle bir değișim
bekliyorum”u görmesini sağlamak.
Bazen bu çok zor olabiliyor, haftalarca,
aylarca sürüyor. Bu, ailelerinin zoruyla
gelen ergenlerde çok görülen bir
42 B‹zb‹ze
durum…
Ya da “Ben yardım almaya çok açığım”
diyor ama ona getirdiğiniz hiçbir
öneriyi yerine getirmiyor. Bu da bașka
tür bir direnç… Önce bunu anlamak,
așmak, fikir birliğine varmak gerekiyor.
Terapi bașladığında…
Kritik bir nokta var. Öncelikle
dinliyoruz. Bu çok önemli. Birinin sizi
dinlediğini hissetmek, gerçekten
kendini çok iyi hissettiriyor. Dinlerken
önemli bulduğunuz noktaları, bir tür
ayna görevi görerek ona
yansıtıyorsunuz. Yani “Siz bana șunları
anlattınız, ben șunları hissediyorum,
benimle aynı fikirde misiniz?” diyerek,
anlattığı șeyleri fark etmesini sağlıyoruz.
Yani anlatırken, anlattığı
konunun öneminin tam
ayırdında olmuyor mu?
Bazen olmayabiliyor. Aslında kendisiyle
ilgili söylediği șey o kadar açık ve net
ki, ama söylerken sanki bașka birinden
bahsediyor ya da gerçekten de kendisi
onu hissetmiyormuș gibi anlatıyor.
Bunu söylediğinizde de “Șimdiye kadar
hiç böyle olduğunu fark etmemiștim ya
da böyle düșünmemiștim,” diyor. Yani
kișide kendi durumuyla ilgili bir
farkındalık yaratıyorsunuz.
Terapiyle ilgili çok önemli bir bașka
nokta da terapistin güven vermesidir.
Kendinizi hiç tanımadığınız birine
anlatmanın hem zorluğu hem kolaylığı var. Tanıdığınız birine
bazı șeyleri anlatamazsınız, mahremiyeti vardır, sadece kendiniz
bilmek istersiniz. Dolayısıyla tanımadığınız birine anlatmak
rahatlatıcıdır. Bazen sadece anlatmak bile rahatlatır. Buradan
çıkarken “Çok rahatladım, kendimi çok iyi hissediyorum,”
diyenler de vardır. Ama bir yandan da zordur, tanımadığınız
birine birdenbire hayatınızı açıyorsunuz. Bunun için o kișiye
güven duymanız gerekir. Terapistin görevi, o güveni
sağlamaktır. Bana göre bu güveni sağlamanın altın anahtarı da,
onu kabullendiğinizi hissettirmektir. Yani ne anlatırsa anlatsın,
onu kabul ettiğinizi, onu eleștirmediğinizi, onu yargılamadığınızı
hissettirmek. Siz bana “İnsanlardan nefret ediyorum, hepsi yok
olup gitse,” deseniz, size “Bu yanlıș, neden öyle
düșünüyorsunuz, hiç böyle görüș olur mu?” diyemem. Neden
böyle hissettiğinizi konușmamız gerekir. Gerçekten bunu
içtenlikle hissediyor mu yoksa belirli duygular mı bu fikirlere
yol açmıș? Ortadaki sorunu anlamak ve o sorunun varlığını o
kișiye göstermek gerekiyor. Hepimizin canının yandığı, zararlı
çıktığı ilișkiler vardır ama bu demek değil ki hayatımızın sonuna
kadar kendimizi tecrit edeceğiz!
Hasarlarımızın altında hep incinmek yatıyor galiba?
Bu meslekte çok ilginç insanlara rastlıyorsunuz. Çok net
hissediyorum ki insanlar çok naif, kırılgan yaratıklar. Bazen
aklınıza gelmeyecek kadar küçük bir neden bile bir insanın
hayatında o kadar derin çalkantılara neden oluyor ve hayatını
bir yerden bir yere getirebiliyor ki…
Hem bu kadar naif hem de bir o kadar cani
olabiliyoruz yani…
Evet, öyle. Çok ilginç bir karıșımız ve ne yazık ki mantığımız
çoğu yerde ișlemiyor. Yani duygular hep ön planda geliyor.
Peki terapi yöntemleri farklı mı?
Her terapistin bir ekole göre kullandığı yöntemi vardır. Bir
terapistin alet çantasında çok sayıda terapi yöntemi bulunması
gerektiğini düșünüyorum. Kullanacağı yöntemlerin terapistin de
kișiliğine uygun olması gerekir. Üstünüze giydiğiniz kıyafet gibi
düșünün. Bazı kıyafetler size yakıșır, bazıları için “Bu bana hiç
olmadı,” dersiniz. Kullandığınız yöntem de üzerinize tam oturmalı,
sırıtmamalı. Çünkü sizin beceremediğiniz bir șeyi bașkasına
önermeniz saçma olur. Aynı zamanda terapistin gündelik hayatta
neler olup bittiğini, televizyonda oynayan filmleri; kitapları, müziği,
birçok șeyi bilmesi gerekir. Çünkü karșınızdaki kiși “Șu filmi
izledim ve oradaki șu karakter beni çok etkiledi,” dediğinde, eğer
bu konuda bir fikriniz yoksa, onun ne anlatmak istediğini ya da
kendini neyle özdeșleștirdiğini anlayamazsınız.
İlaçlar bize ne yapıyor?
Bazı psikolojik sorun yaratan durumlar, kimyasal bir dengesizlik
B‹zb‹ze 43
“
SA⁄LIK
“Terap‹ ‹ç‹n ortada b‹r
sorun olmas›
gerekm‹yor. Ö¤renc‹ler,
sporcular, sanatç›lar ya
da fl‹rket yönet‹c‹ler‹,
performans gel‹flt‹rme
çal›flmalar› ‹ç‹n
gel‹yorlar.”
nedeniyle ortaya çıkıyor. Depresyon,
doğum sonrası gebelik depresyonu,
çocuklarda așırı hareketlilik ya da
takıntılı bozukluklar gibi klinik
anlamdaki bazı durumlarda ilaç ve
terapiyi birlikte yürüterek sonuç
alabiliriz. İlaç, beynin bazı kimyasal
salgılarının yapısıyla ilgili bir değișiklik
yapıyor. Ama ilaç vermek psikiyatristin
iși. İlaç kullanmak istemeyenler de
oluyor. Ama nasıl ki mesela
ciğerlerinizde iltihap varsa doktorun
verdiği antibiyotiği kullanıyorsunuz,
psikolojik gereklilik halinde ilaca itiraz
etmemelisiniz. Bağımlılık yapmasından
korkulması gereksiz, çünkü doktor
ilacın dozunu ayarlayacaktır.
Ne zaman “Bu kadar terapi
yeterli,” diyorsunuz?
O kișinin “Ben artık iyiyim. Ben artık
kendi bașıma ne yapmam gerektiğini
biliyorum,” dediği noktadır. Zaten
terapinin amaçlarından biri, kișiye,
hayatında tekrar tekrar karșısına
çıkabilecek benzeri zor durumlarla
bașa çıkma becerileri kazandırmak,
güçlenmesini sağlamaktır. Travmatik bir
olay yașadıysan, bununla hayatında ilk
kez karșılaștığın için çok etkilenirsin.
Ama sen o olaya karșı silahlarını
kușanırsan, tabii ki hayatta bir sürü
düșmeler kalkmalar olacak ama
kalkmayı daha kolay bașarırsın. Terapi,
sadece belli bir sorunu çözmeyi değil,
zırhlarını kușandırmayı ve nasıl bașa
çıkacağını öğretmeyi amaçlar. Mesela
çocuğu yatağını ıslattığı için getirirler.
Bu sorun çok kısa bir sürede çözülür.
Ama aslında temelde bașka bir sorun
vardır, altını ıslatmak sadece bir
belirtidir. Temeldeki sorunu öğrenip,
aileye fark ettirip ne yapması
gerektiğine dair yollar ve yöntemler
göstermezseniz, üç ay sonra bașka bir
belirti ortaya çıkar. Terapide amaca
ulaștığınızı hem siz görüyorsunuz hem
de o kiși “Artık baș edebilirim,”
diyecek kadar kendisini iyi hissediyor.
44 B‹zb‹ze
Ne zaman size gelmeliyiz?
Gündelik hayatınızda bir șeyler her
zamanki gibi gitmiyorsa, zihninizdeki
düșünceler ișlerinizi yapmaya, aile,
arkadaș ve iș ilișkilerinizi sürdürmeye
engel oluyorsa, herhangi bir fiziksel
hastalığa bağlı olmayan fiziksel
yakınmalar varsa, mutlaka bir yardım
almanızı öneriyoruz.
sonuçta. Terapiye gelenler bazen
“Bana bir formül söyleyin, onu
uygulayıp tedavi olayım,” der. Böyle bir
formül yok. “Bir șey yapacak olan
sizsiniz,” derim. “O zaman neden size
geliyorum?” derler, “E, kendi bașınıza
çözemediğiniz için buradasınız ama
ben size șunları yap demeyeceğim.
Hiçbir terapist bunu yapamaz, etik
olmaz.” Biz insanların sorunlarını
anlamasına, önündeki seçenekleri
görmesine, farkında olmadığı noktaları
dikkatine sunarak farkındalık
kazanmasına ve çözüm yolları
bulmasına yardım ediyoruz ama kararı
ona bırakıyoruz. Onun için kiși aslında
kendisini iyileștiriyor terapi süresince.
İnsan kendisini iyileștirebilir mi?
Zaten terapide olan șey bu. Bizler
insanları iyileștirmiyoruz, insanlar
kendilerini iyileștiriyor ve
dönüștürüyorlar. Biz sadece bir tür
kapı açıcı rolündeyiz. O farkındalığı
sağlayarak, yani yüzleșip neleri
kendisinde fark ediyorsa, onunla bir
sonraki adıma geçiyor kiși. Kendi
kendisini iyileștirmiș ve onarmıș oluyor
Peki, size gelmeden önce ya da
size gelmemi önleyecek, kendim
için yapabileceğim șeyler yok
mu?
Toplum olarak biz, genel olarak
becerili insanlarız. Özellikle de anneler,
kadınlar, aile reisleri “Ben güçlü,
dirençli olmalıyım,” diye düșünür. Ben
bunun biraz haksızlık olduğunu
düșünüyorum. Bașkalarına yardım
Size geldiğimizde bize düșen
nedir, sürece nasıl yardımcı
olabiliriz?
“Ben değișmek istiyorum, değișmeye
hazırım”ı hissetmek, zaten yardımcı
olmanın hemen hemen bütününü
olușturuyor.
almalarını önerirken kendimizle ilgili
șeylerde daha çekimser kalıyoruz, “Ben
bunun üstesinden gelirim, hallederim,”
diyoruz. Ama ortada bir sorun varsa,
uzuyorsa ve çözemiyorsam, belli ki
kendi bașıma altından kalkamayacağım
bir șey ve bekletmeye de gerek yok.
Biriktikçe ağırlașacak. Yardım almalıyız.
Çevremizden veya profesyonel
anlamda yardım... Profesyonel yardımı
da son raddeye bırakmamalıyız.
Sorunlarını kendi bașına
halledenler nasıl ediyor, farkları
ne?
Kișilik özellikleri çok önemli… Hayata
daha iyimser bakan insanlar sorunlarla
daha kolay bașa çıkabiliyor. Çoğu insan
olaylarla ilgili kendisini suçlar ya da
hayatı suçlar ve bu noktada takılıp kalır,
bir adım ileri gidemez, sorunu
çözemez. Halbuki daha pozitif olan
insanlar daha fazla çözüm yolu üretir
ve olayı gözlerinde çok büyütmez,
“Herkesin bașına gelebilecek șeyler,
olabilir, benim de bașıma geldi, șimdi
bunun içinden nasıl çıkarım diye
düșüneyim,” der. Kötümserler ise
“Yine benim bașıma geldi, zaten hayat
çok zor, ne yapsam bunu çözemem,
kimse de bana yardım edemez,” der.
Dolayısıyla sorun çözmekte bașarılı
olamazlar.
Karamsarlık, kötümserlik kadar insanı
olumsuz etkileyen bir durum yok.
Kötümser düșündüğünüz zaman sorun
çözme beceriniz gelișmiyor,
yaratıcılığınız ortaya çıkmıyor, stresin
yaratacağı her türlü olumsuz etkiye
açık oluyorsunuz. İș ya da aile gibi bir
takım içinde de yer alıyorsanız, bu
tutumunuzla onlara da ket
vuruyorsunuz. Diğer insanların getirdiği
çözümleri o kötümserliğinizle geri
çeviriyorsunuz. Yardım almıyorsunuz,
yardım etmiyorsunuz. Bașkalarının
becermesine de engel oluyorsunuz. Ve
bu, bizim toplumda çok yaygın.
Değișmeliyiz ama asıl olarak
çocuklarımıza pozitif olmayı
öğretmeliyiz…
Kesinlikle. Önce kendimizden
bașlamalıyız. Çünkü çocuklar model
alarak öğrenir. Ancak anne-babanın
kullandığı dili, onların yaptıkları
uygulamaları görecek ki, öğrensin.
Mesela çocuğunuz okuldan gelip
“Anne öğretmen beni X’in yanına
oturttu. Hep benim bașıma geliyor,
okulda hep böyle oluyor, zaten kimse
benimle oynamak istemiyor,” derse, siz
de “Yaa vah vah niye böyle oluyor?
Hayat gerçekten ne kötü. Öğretmenin
de hatalı,” cevabı verirseniz, o çocuğa
asla iyimserlik öğretemezsiniz. Ama
“Evet, okul hayatında bazen insanların
bașına böyle șeyler gelebilir. Ama bu
demek değildir ki bütün okul hayatın
bu șekilde gidecek. Gel neler
yapabileceğini konușalım.
Öğretmeninle konușmayı
deneyebilirsin veya yanında oturan kiși
belki de en iyi arkadașın olacak. Bir
denemek ister misin?” demeliyiz. Bunu
öğretmek gerekiyor çocuklara. Hayat
kötü değil. Hayata kötü anlam veren
aslında biziz, bizim duygularımız. Hayat,
hayattır iște… Mesela bu odadaki
eșyalar beni rahatsız edebilir mi?
Etmemesi gerekiyor. Ama bu koltuk
çok rahatsız, șu köșe çok karanlık gibi
anlamları katan benim. Eh, böyle
düșününce bu oda beni rahatsız eder.
Odaya o anlamı veren benim. Olumlu
anlam verirsem, bana olumlu gelir. “Bu
aydınlık ve beni ferahlatan bir oda,
kendimi burada rahat hissediyorum,
rahat oturup çalıșabiliyorum,” dersem,
o zaman ben bu odanın içinde çok
daha iyi ișler çıkarırım.
B‹zb‹ze 45
KÜÇÜK EVREN
B‹l‹m
Merak ve e¤lence b‹r arada
Bilim, merakla bafllar. T›pk› bir dedektif gibi, merak etti¤imiz fleyi fark›nda
olmadan gözlemleriz. Gözlemlerimizi sistemli bir hale sokar, araflt›rma yapar
ve bunlar› düzenli olarak yazarsak, bilimsel bir proje için çal›fl›yoruz demektir
Yaz tatilimiz bitti, okullarımızın yolunu
tuttuk, arkadașlarımızla buluștuk. Sizlere
keyifli, bașarılı bir eğitim yılı diliyoruz.
Biliyor musunuz, derslerde keyifli bir
bașarının en emin yolu meraktır. Hep
sormalıyız... Yapraklar neden yeșildir,
karıncalar nasıl beslenir, uğurböceği
neyle beslenir? Dünyamıza, çevremize
ilișkin daha binlerce soru sorabiliriz.
Zaten bize bugünkü konforu sağlayan
bilimin temelinde de bu sorular yok
mudur?
Bilimle uğrașmanın sadece bilim
insanlarının iși olduğu düșünülür. Oysa
ilgi duyan herkes bilimle uğrașabilir. Bilim,
gözlem yapmakla bașlar. İkinci adım ise
gözlemlerimizi araștırmalarımızla
desteklemektir. İște, bilimsel bir projeyi
adım adım gerçekleștirebilmemiz için
bilmemiz gerekenler...
Daha önce de belirttiğimiz gibi, insanı
diğer canlılardan ayıran en önemli
özelliklerinden biri de kușkusuz merak
duygusudur. Bir șeyi merak ediyorsak, o
konuda gözlem yapmaya bașlarız.
Sadece bilim insanları değil, düșünen,
merak eden, sorgulayan her insan
gözlem yapabilir. Defter ve kalemi
elinize alıp merak ettiğiniz her șeyi
inceleyip gözlemleyebilirsiniz; çöp
tenekesini karıștıran kedi, yıldızlar,
46 B‹zb‹ze
sahildeki kabuklar, ağaçlar, evdeki
böcekler, sokaktan geçen arabalar...
DUYULARIMIZ İȘ BAȘINDA
Gözlem yaparken, asıl olarak
duyularımızı kullanıyoruz. Duyularımız,
çevremizde olan biteni anlamamıza
yardım eder. Gözlerimizle görür,
kulaklarımızla ișitir, derimizle dokunur ve
dilimizle tat alırız. Gözlem yaparken
çoğu zaman görme duyumuzu
kullanarak ișe bașlarız. Ama bașka
duyularımız da bize çevreyle ilgili ilk
haberleri verebilir. Duyduğumuz bir
sesin kuș sesi olduğunu anlayıp bu kușu
görmek için çabaladığımız çok olmuștur.
Ya da biz fark etmeden bacaklarımıza
dokunan tüylü canlının ne olduğunu
anlamak için hemen bașımızı eğip onu
görmeye çalıșırız. Duyularımız, karșılaștığımız nesneleri
tanımamızı ve olayları algılamamızı sağlar. Gözlem yaparken
tüm duyularımızı kullanmaya çalıșmalıyız.
FARKLI AÇIDAN BAKABİLMEK
Çevremiz sadece bizim gördüğümüz gibi mi? Cevabı bulmak
için çiçek bakıșı, karınca bakıșı ve kuș bakıșıyla varlıkları
görmeye çalıșalım. Çiçek bakıșıyla görebilmek için yere uzanıp
yukarı bakabiliriz. Karınca bakıșı için burnumuzu yere
yaklaștırıp çevreye bakmayı, kuș bakıșı için de güvenliğinden
emin olduğumuz yüksek bir șeyin üzerine çıkıp așağı bakmayı
deneyebiliriz. Gözlem yaparken dürbün, saat, cetvel gibi
değișik araçlardan yararlanabiliriz. Küçük canlıları ya da
nesneleri incelemek için büyüteç kullanabiliriz...
BİLİMSEL PROJE
Özellikle ilköğretim çağında bilimsel proje ödevleri
hazırlamak, bu konuda düzenlenen yarıșmalara ve bilim
KARINCA,
KURSAINDAN
ARKADAfiINI
BESLER
șenliklerine katılmak bilime merakı artırır ve çocukların
zihinsel gelișmelerinde önemli rol oynar.
Bilimsel projelerin mutlaka sunușu yapılır. Deney, model
rapor, özet ve proje boyunca aldığımız notların olduğu
günlüğümüzün sergilendiği bir stant kurmalıyız. Standımızda
bir de projenin amacının, varsayımın, yöntemin, bilginin,
grafik, șekil ve fotoğrafların belirli bir düzenle bulunduğu bir
pano olur. Tabii bir de projemizi arkadașlarımıza,
öğretmenlerimize, ailemize, belki de bir jüriye ve
tanımadığımız birçok insana sunacağız. Heyecanlanmamak
elde değil. Ama unutmayalım; kendi konumuzu bizden iyi
kim bilebilir ki! Çok uğraștık, çok emek harcadık, öyleyse
her șey çok güzel olacak.
Göreceksiniz ki kendi deneyimlerinizle, gözlemlerinizle
edindiğiniz bilgiler zihninizde çok daha kalıcı olacak.
Edindiğiniz her bilgi, yeni bilgilerin bașlangıcı olacak.
Unutmayın, dünyamızın yarınları sizin becerilerinize emanet.
Evinizin bahçesinde, parklarda veya piknikte arkadașlarınızla oynarken yanıbașınızda varlığını bile fark
etmediğiniz canlılara dikkat edin. Mesela karıncalar... Her kolonide bir kraliçe, yuvanın büyütülüp
korunması, yeni odalar açılması, yiyecek sağlanması, yavruların bakımıyla ilgilenen ișçiler, koloniyi
koruyan ve avlanan askerler vardır. Çoğu tür yer altında yuva yapar. Bir tașın altında bulunan bir
girișten erzak saklama ve dinlenme için tünellerine, odalara geçilir. Bazıları göçebedir. Her gün
bedenlerini kullanarak yeni bir yuva kurarlar. Bir çıkıntı üstünde ayak uçlarıyla birbirlerine bağlanan
karıncaların üzerine binlerce karınca tırmanır. Kendi bedenlerinden koridorlar oluștururlar.
Ağırlığının 20 katını tașıyabilen karıncaların, besinleri bozulmadan koruyan bir kursakları, bir de
besinlerin sindirildiği gerçek mideleri vardır. Bir karınca, yuva içinde veya dıșında aç bir arkadașına
rastlarsa, kursağında depoladığı besinin bir kısmını arkadașının ağzına boșaltır. Aç bile olsalar,
kursaklarındaki besini kendileri için kullanmazlar.
B‹zb‹ze 47
B‹ZDEN HABERLER
LEZZET DURA⁄I
OKTAY USTA ‹LE
LEZZET YOLCULU⁄U…
Ekranlar›n güler yüzü Oktay Usta’n›n dört dörtlük tarifleri, yüzlerce evde
güzel sofralar donat›yor. Oktay Usta bu say›m›zda da Bizbize için zengin
mutfa¤›ndan seçme tarifler haz›rlad›. Görmek bile ifltah›n›z› açt› de¤il mi?
Haydi o zaman, mutfaklara girelim ve leziz sofray› kural›m. Afiyet olsun.
Ç‹ÇEK BAHÇES‹
Malzemeler: Renkli yeșillikler, havuç, turp, çeri domates, kırmızıbiber,
ıspanak, zeytinyağı, limon
Hazırlanıșı: Kırmızıbiberleri yıldız șeklinde kesip soğuk su dolu kâsenin
içerisine bırakın. Daha sonra havuçları yaprak șeklinde kesip yine suyun
içerisine atın. Son olarak minik turplardan mantarlar yapıp suya bırakın.
Sebzeler suyun içerisine canlanıp istediğiniz șekli aldığında sudan çıkartıp bir
süzgece alın. Yeșillikleri sirkeli suda bekletip yıkadıktan sonra salata
kurutucusundan geçirin. Servis edeceğiniz tabağın içerisine elle kırılmıș tüm
yeșillikleri alın. Süsleme malzemelerini salatanın üzerine zevkinize göre
koyabilirsiniz. Son olarak limon suyu ve zeytinyağı ilave edin.
‹RM‹KL‹ KÖFTE ÇORBASI
Malzemeler: 1 çay bardağı irmik, 1 çay bardağı ince bulgur, 1 yumurta, 2 çorba
kașığı un, 1 su bardağı hașlanmıș nohut, tuz, karabiber, kimyon, su
Terbiyesi için: 3 çorba kașığı yoğurt, 2 çorba kașığı un, yarım limon
Üzeri için: 1 çorba kașığı tereyağı, 2 sap taze soğan, 1 tutam taze nane, isteğe
göre pulbiber
Hazırlanıșı: Karıștırma kâsesine ince bulguru, irmiği alın. Üzerine yumurtayı kırıp
unu, tuzu, karabiberi, kimyonu koyup yoğurun. Hamur gibi olup özleșince nohut
büyüklüğünde köfteler yapın. Bir tencereye yaklașık 1 litre su koyup kaynamaya
bırakın. Su kaynayınca hașlanmıș nohudu ve hazırladığımız köfteleri alıp orta atește
pișirin. Bu arada terbiyesini hazırlayın. Karıștırma kabına yoğurdu, unu, limon
suyunu döküp karıștırın. Önce bir bardak soğuk su, daha sonra bir bardak sıcak su
döküp iyice çırpın. Parmağınızı batırıp ılık olup olmadığını kontrol edin.
Kaynamakta olan çorbanın içine yavaș yavaș ilave edip kepçeyle karıștırın.
Çorbanın kıvamını ve tuzunu ayarladıktan sonra sosumuzu yapmaya bașlayın.
Küçük bir tavaya tereyağını alıp eritin. Üzerine ince doğranmıș soğanları ve taze
naneyi koyup çevirin. Hemen çorbanın üzerine döküp sıcak sıcak servis edin. Acılı
sevenler en son üzerine pulbiber de ekleyebilir.
TARHANA MANTOLU
TAVUK BAGET
48 B‹zb‹ze
Malzemeler: 10 tavuk baget, tuz, karabiber, pulbiber, 5 taze patates, ev yapımı ketçap,
kıvırcık
Panelemek için: 3 yumurta, 1 kâse tarhana, 3 çorba kașığı un
Hazırlanıșı: Tavuk bagetleri üzerine çıkacak kadar su koyup yarı kıvamda hașlayın.
Tencereden alıp suyunu daha sonra kullanmak üzere ayırın. Bagetlerin üzerine tuz, karabiber
ilave edip lezzetlendirin. Yumurtaları bir kaba kırıp çırpın. Önce tavuk bagetleri una bulayıp
daha sonra çırpılmıș yumurtaya, buradan da tarhananın içerisine alıp her tarafını kaplayın.
Tarhana yerine galeta unu da kullanılabilir. Mantolanan tavuklar kızartılmak üzere hazır hale
geldi. Yıkanmıș kabuklu taze patatesi elma dilimi șeklinde kestikten sonra yarı kıvama
gelinceye kadar hașlayın. Süzgece alıp hiç su kalmayıncaya kadar bekletin. Bol yağda kızartıp
havlu kâğıt üzerine alın. Tuz, karabiber, pulbiberle tatlandırın. Aynı yağda tavukları da nar gibi
oluncaya kadar kızartın. Büyük bir servis tabağına patatesleri ve tavuk bagetleri alın. Yanına
kıvırcık salatayı ve ev yapımı ketçabı koyun. Sıcakken servis edin. Acılı sevenler acılı
tarhanayla da yapabilir.
SEM‹ZOTLU BULGUR P‹LAVI
Malzemeler: 3 su bardağı pilavlık bulgur, 2 çorba kașığı tereyağı, 1 çorba
kașığı domates salçası, 1 çorba kașığı kırmızıbiber püresi, 1 soğan, 1 su bardağı
et suyu, 1 demet semizotu, su, tuz
Hazırlanıșı: Kuru soğanları yemeklik doğrayıp tencerede tereyağıyla birlikte
kavurun. Semizotlarının saplarını parmak ucu büyüklüğünde doğrayıp
soğanların üzerine alın. Bir-iki kez çevirdikten sonra domates salçasını, biber
püresi veya salçasını üzerine koyup, karıștırıp yıkanmıș, süzdürülmüș bulguru ve
tuzu üzerine ekleyip 3-4 dakika kavurun. Et suyuyla kaynar suyu ilave edip,
kapağını kapatıp pișmeye bırakın. Pișmesine yakın semizotu yapraklarını
tencereye ekleyip, harmanlayıp, kapağını kapatıp demlenmeye bırakın.
ÇITIR HALKALI TATLI
Malzemeler: 2.5 su bardağı un, 2 su
bardağı su, 1 çorba kașığı toz șeker, 1
çorba kașığı tereyağı, 1 çorba kașığı
irmik, 1 çorba kașığı nișasta, 1 fiske tuz,
3-4 yumurta
Șerbeti için: 3.5 su bardağı toz
șeker, 2.5 su bardağı su, 1 dilim limon
Süslemek için: Hindistan cevizi, yeșil
fıstık
Hazırlanıșı: Bir tencereye șeker, su
ve limonu koyup 5-6 dakika kaynatın.
Șerbeti soğumaya bırakıp tatlının
hazırlanıșına geçin. Bir tencereye suyu
döküp kaynatın. Toz șekeri, tuzu, yağı
ilave edip erittikten sonra tek hamlede
unu içine döküp tahta kașıkla ezerek
hamuru 2-3 dakika pișirin. Hazır hale
gelen hamuru soğutmaya alın. Parmak
dayanabilecek ısıya gelince yumurtaları
tek tek kırıp yedirin. En son irmiği ve
nișastayı da ilave edip yoğurduktan
sonra elimizi yağa batırarak ceviz
büyüklüğünde hamurdan parçalar alıp,
yuvarlayıp, ortasını parmakla delip bol
soğuk yağın içine bırakın. Tava büyükse
tek seferde ya da iki partide hamurları
kızartabilirsiniz. Tavanın altını yakıp
hamurlar nar gibi olana kadar kızartın.
Kevgirle yağdan alıp direkt soğuk
șerbetin içine bırakın. Yağa batırdığınız
kevgiri sakın șerbete temas ettirmeyin.
Yağ patlayıp kazalara sebep olabilir.
Tatlıları șerbetle karıștırıp 5 dakika
beklettikten sonra servis tabağına alarak
üzerini yeșil fıstık ve Hindistan ceviziyle
süsleyip soğutmadan servis edin.
B‹zb‹ze 49
AKTÜEL
AKTÜEL
KURUMSALLAfiMAK ‹Ç‹N S‹STEML‹ ÇALIfiMA
Dünyadaki hızlı değișime paralel olarak gelișme seyrini sürdüren İstikbal
Mobilya, bu doğrultuda tedarikçileriyle ortak projelerine devam ediyor. İstikbal
‘kazanırken kazandırmak‘ anlayıșıyla geçtiğimiz yıl ‘Mükemmel Paydaș İlișkileri‘
projesini bașlatmıștı. Tedarikçileriyle aynı dili konușmak hedefiyle ‘Toplam
Kalite Yönetimi‘, ‘Temizlik-Tertip-Düzen-Disiplin felsefesi olarak 5S‘, ‘Enerji
Yönetim Sistemi‘, ‘Enerji Verimliliği‘, ‘EFQM Mükemmellik Modeli‘, ‘Müșteri
Memnuniyeti‘ gibi bașlıklarda organize ettiği eğitimlerine, 22 Ekim’de ‘Sistemli
Çalıșma’yla devam etti. 45 tedarikçi çalıșanının katıldığı toplantıda TS EN ISO
9001 Kalite Yönetim Sistemi ve EFQM Mükemmellik Modeli konusunda
bilgilendirme yapıldı.
Türkiye’nin kalite konusunda iki önemli kurulușu olan Türk Standartlar
Enstitüsü (TSE) ve Türkiye Kalite Derneği’nin (KalDer) desteğiyle gerçekleșen
toplantıda, yine konularının duayeni, TSE Ürün Belgelendirme Müdürü Necati
Karahan ve KalDer Yönetim Kurulu Bașkanı Hamdi Doğan konuștu. Karahan
ve Doğan, projenin hem İstikbal tedarikçileri, hem İstikbal’in iș görenlerine,
ișverenlerine hem de topluma büyük değer kattığını, bu fırsatlardan
yararlananların büyük kazanımlar elde ettiğini ve edeceğini belirttiler.
İstikbal projeye TS EN ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi çalıșmasıyla ve EFQM
Mükemmellik Modeli çalıșmasıyla katılan 10 tedarikçisine ve destekleyen
kuruluș yetkililerine plaket verdi.
MOB‹LYANIN DEVLER‹ KAYSER‹’DE B‹R ARADA
Mobilyanın bașkenti Kayseri, uzmanlık alanındaki sektöre ev
sahipliği yapıyor. Geleceğin tasarımlarının izleneceği, Boydak
Holding șirketlerinin de katılımcıları arasında yer aldığı Kayseri
Mobilya Fuarı, 26-30 Ekim tarihleri arasında Kayseri Dünya
Ticaret Merkezi’nde olacak.
Fuar yurtdıșında, TÜYAP’ın Moskova, Sofya, Tiflis, Üsküp,
Tahran ve Halep’te bulunan ofisleri, 15 ülkedeki temsilcilikleri,
DTM-Dıș Ticaret Müsteșarlığı ve DEİK (Dıș Ekonomik İlișkiler
Kurulu) ișbirliğiyle hedef pazar olarak belirlenen 32 farklı
ülkede yapılacak yoğun tanıtımlar sayesinde, Balkanlar,
Avrupa Birliği, Kafkasya ve Ortadoğu’dan gelecek heyetlere
ev sahipliği yapacak. Yurtdıșında gerçekleștirilecek tanıtım
çalıșmaları sonucunda Kayseri Mobilya Fuarı’nın bu yıl
ihracat ve satıș platformu olması bekleniyor. Amaç, fuara
yurtdıșından gelecek ișadamlarını katılımcı firmalarla
bulușturmak ve verimli iș bağlantıları olușmasını sağlamak
üzere ikili iș görüșmeleri ve fabrika ziyaretleri düzenlemek.
Firmaların sektördeki diğer üreticilerle bulușarak en yeni
trendleri ve teknolojik gelișmeleri yakından takip
edebilecekleri, ziyaretçilerin ise evlerinde, ișyerlerinde ve
50 B‹zb‹ze
günlük hayatta kullanabilecekleri modern ve ergonomik tüm
dekorasyon malzeme ve mobilyalarını topluca görme,
inceleme fırsatı bulabilecekleri fuarın, bölge ekonomisine
olumlu katkılar sağlaması hedefleniyor.
TÜYAP organizasyonunu yaptığı fuarın tanıtımında Kayseri’yi,
geçmișten günümüze hep ilklere imza atan, sahip olduğu
ekonomik gücü, sanayi ve ticari alt yapısıyla Türkiye’nin
üretim üssü konumuna ulașan bir șehir olarak anlatıyor.
‹stikbal’in 1 milyon TL’lik ba¤›fl protokolünü
Boydak Holding Yönetim Kurulu Baflkan› Hac›
Boydak ve Kimse Yok Mu Dayan›flma ve
Yard›m Derne¤i Baflkan› Ünal Öztürk imzalad›.
Sey‹rc‹ kalmad›k
SOSYAL SORUMLULU⁄U VARLIK NEDENLER‹ ARASINDA
GÖREN BOYDAK HOLD‹NG, YARDIM PROJELER‹NE DE
DESTE⁄‹N‹ SÜRDÜRÜYOR
Kazancın paylaștıkça artacağının
bilincindeki Boydak Holding’in markaları
da bu sosyal sorumluluk anlayıșıyla
hareket ediyor.
İstikbal Mobilya, dünyanın farklı
coğrafyalarındaki ihtiyaç sahiplerine
ulașan Kimse Yok Mu Derneği’ne destek
verdi. Yardım protokolü 10 Ağustos
2011 tarihinde imzalandı. İstikbal’in 5
bine yakın 10 farklı ürün grubundan
olușan yaklașık 1 milyon TL değerindeki
yardımı, Kimse Yok Mu Derneği
tarafından ihtiyaç sahiplerine dağıtılacak.
Protokolde bir konușma yapan Boydak
Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı
Boydak Kimse Yok Mu Derneği’nin
yoksullukla mücadelesine destek
olmaktan büyük mutluluk duyduklarını ve sosyal sorumluluk kapsamında her zaman
desteklerine devam edeceklerini dile getirdi. Kimse Yok Mu Dayanıșma ve Yardım
Derneği Bașkanı Ünal Öztürk de Boydak Grubu ile yapmıș oldukları protokole
yönelik olarak: “Boydak Holding'in bugüne kadarki projelerimizde destekçimiz
olduğunu bilmek bize yapacağımız çalıșmalarda güç veriyor. Kendilerine de bu vesile
ile teșekkür ediyoruz,” dedi.
SOMALİ’YE YARDIM
Boydak Holding, Kayseri Sanayi Odası’nın açlığın pençesindeki Somali için Kayseri
șirketleri arasında bașlattığı yardım kampanyasına da katıldı. İçler acısı durumdaki
Somali’de koșulların önümüzdeki aylarda daha kötüleșeceği ve 750 bin kadar
insanın ölüm riski altında bulunduğu belirtiliyor. Bölgede 12 milyon insan acil gıda
yardımına muhtaç, 4 milyon insan ise düpedüz açlık çekiyor. 6 dakikada bir, 1 kișinin
öldüğü açıklanıyor ve ölenlerin yarısı çocuk. Bu dramın sebebi, BM’ye göre
Afrika’nın doğal koșulları, 60 yıldır yașanan en büyük kuraklık ve bölgedeki savaș...
Bazı gözlemciler ise bu ülkelerde sömürgecilik döneminde doğal kaynakların talan
edilmesinin ve insan gücünün zarar görmesinin bu sonuca yol açtığını belirtiyor.
B‹zb‹ze 51
B‹ZDEN HABERLER
B‹ZDEN HABERLER
ALTI BOYDAK fi‹RKET‹ ‹SO 500’DE
AKBANK’TA BULUfiMA
Akbank Yönetim Kurulu Bașkanı Suzan Sabancı
Dinçer’in daveti üzerine Boydak Holding Yönetim
Kurulu Bașkanı Hacı Boydak ve Bașkan Vekili Mustafa
Boydak, beraberlerinde Holding Grup Finansman
Müdürü Talat Bayraktar, TFKB Yönetim Kurulu üyesi
Brian Belcher ve TFKB Genel Sekreteri Nihal Mashali
ile İstanbul’da görüștü. Boydak heyeti Akbank’ın
Maslak’taki merkezinde Suzan Sabancı Dinçer,
Akbank Yönetim Kurulu üyesi ve murahhas aza
Hayri Çulhacı, Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt,
Genel Müdür Yardımcısı Kaan Gür ve Yatırımlardan
Sorumlu Genel Müdür Atilla Pembeci ile bir araya
geldi. Yaklașık bir buçuk saat süren bulușmada,
Türkiye ekonomisi de değerlendirildi.
TEB GENEL MÜDÜRÜ C‹V‹L’DEN BOYDAK’A Z‹YARET
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) hazırladığı ‘Türkiye’nin ilk 500 Büyük
Sanayi Kurulușu 2010 Araștırması’ sonuçları, Boydak Holding’in
bașarısının göstergesi oldu. Listede Boydak Holding șirketlerinden
Hes Hac›lar Elektrik San. ve Tic. A.fi, Boytafl Mobilya San. ve
Tic. A.fi, Merkez Çelik San. ve Tic. A.fi, ‹stikbal Mobilya San. ve
Tic. A.fi, Boyteks Tekstil San. ve Tic. A.fi, Boyçelik Metal San.
ve Tic. A.fi, șirketleri de yer aldı.
Kayseri șirketleri de listedeki sayılarını artırdı. Geçen yıl Kayseri Sanayi
Odası üyesi 16 șirketin bulunduğu Türkiye'nin İkinci 500 Büyük
Sanayi Kurulușu listesinde bu yıl 22 firma yer aldı. Beș Kayseri șirketi
de ilk kez İSO ilk 500 sıralamasına girdi.
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili ve Kayseri Sanayi
Odası Yönetim Kurulu Bașkanı Mustafa Boydak, bu sıralamalara
girmenin Kayseri ve firmalar açısından son derece önemli olduğunu
ancak cirodan çok kârlılık oranlarının dikkate alınması gerektiğini
vurguladı. Bu sene beklentiler doğrultusunda Kayserili firmaların İSO
ikinci 500 sıralamasında fazlasıyla yer almasının sevindirici olduğunu
belirten Boydak, “Kayseri’nin kendi klasmanındaki iller arasında
bașarılı bir yerde olduğunu görmek bizleri mutlu ediyor. Gelecek yıl
bu listelerdeki firmalarımızın sayısının artmasını ve firmalarımızın kâr
ederek büyümelerini bekliyoruz,” dedi.
52 B‹zb‹ze
Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Varol Civil,
Genel Müdür Yardımcısı Levent Çelebioğlu ve
beraberindeki heyet, Boydak Holding Yönetim Kurulu
Bașkan Vekili Mustafa Boydak’ı Kayseri Sanayi Odası’ndaki
makamında ziyaret etti.
Varol Civil, Fortis Bank ile birleștikten sonra Türkiye’de
600 șubeye ulaștıklarını belirterek, “Kayseri’ye daha iyi
hizmet verebilmek için, Sayın Boydak’ı ziyaret ederek
Kayseri ile ilgili düșüncelerini ve ileriye yönelik mesajlarını
dinledik. Kayseri bizim için her zaman özeldir. Ticari
kültüre sahip, Türkiye’nin güzide șehirlerinden bir tanesi
olan Kayseri’de olmak bir bankacı olarak bizi her zaman
mutlu ediyor. Burada olduğumuz için keyifliyiz,” dedi.
Mustafa Boydak ise, TEB’in Fortis Bank ile birleșmesinden
sonra șube adedi ve aktif büyüklüğünün daha anlamlı hale
geldiğini belirterek șunları söyledi: “TEB Kayserimizde de
ciddi bir hacmi olan bankamız. Genel Müdürümüz ekibi
ile bizleri ziyaret ederek yeni dönemle ilgili bilgiler
sundular. Uluslararası bankacılık tarafındaki
tecrübelerinden de Kayserili ișadamlarımızın
yararlanmalarını istiyorlar. Biz de bu konuda destek
vermeye hazırız. Kendilerine bașarılar diliyorum.”
B‹zb‹ze 53
B‹ZDEN HABERLER
ABD’DE BAY‹ Z‹YARET‹
Delaware Eyalet‹n‹n Senatörler‹ ve
M‹lletvek‹ller‹ Boydak Hold‹ng’‹ Z‹yaret Ett‹
Boydak Holding’in dünyanın öbür ucundan
ziyaretçileri vardı. Amerika Birleșik Devletleri’nin
Delaware eyaletinin senatörlerinden ve
milletvekillerinden olușan bir grup Türkiye’ye
düzenlediği kültür ve ekonomik ilișkiler gezisi
kapsamında Kayseri’ye gelerek Boydak Holding’i
ziyaret etti. Boydak Holding Yönetim Kurulu
Bașkan Vekili Mustafa Boydak ve CEO’su
Memduh Boydak’ın da katıldığı öğle yemeğinde
bölgelerin ekonomileri hakkında bilgi
alıșverișinde bulunuldu. Daha sonra Boyteks A.Ș.
tesislerini gezen heyet, Boydak Holding’i ziyaret
etmekten ve tanımaktan dolayı duyduğu
memnuniyeti dile getirdi.
Boydak Holding CEO'su Memduh Boydak, ABD’deki bayileri
ziyaret etti. ABD'nin North Carolina eyaletinde yer alan High
Point Fuarı’nda ABD pazarının önde gelen mobilyacılarıyla bir
dizi temasta bulunan Memduh Boydak ve beraberindeki
heyet daha sonra Boydak Holding iștiraki Sunset International
Trade’in faaliyet gösterdiği New Jersey eyaletine geçti. New
Jersey’in Paterson șehrinde bulunan İstikbal mağazasını ziyaret
eden Memduh Boydak ve Boydak Dıș Ticaret A.Ș. Genel
Müdürü Murat Bozdağ, buradaki bayilerle mobilya sektörü
hakkında görüșerek, Amerika pazarındaki müșteri
beklentileriyle ilgili bilgi alıșverișinde bulundu.
Temaslarıyla ilgili açıklama yapan Boydak, "Boydak Holding'in
okyanus ötesindeki iștiraki Sunset International Trade,
kendisine bağlı münhasır mağazaları ve toptan satıș
kanallarıyla 2002'den beri ABD'de faaliyetlerini sürdürüyor.
Șirket, New Jersey'deki deposundan ABD'nin her yerine
hizmet vererek grubumuzu ve markamızı en güzel șekilde
temsil ediyor. Biz de yılda birkaç kez Amerika'daki mobilya
fuarlarını gezerek sektörümüzle ilgili güncel gelișmeleri takip
ediyor ve bölgedeki bayileri ziyaret ediyoruz" dedi.
Banka yönet‹c‹ler‹ Boydak’ta
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak, Kayseri'de
faaliyet gösteren ve Boydak Holding ile iș birliği içerisinde olan bankaların
yöneticileriyle Boydak Ormanı’nda düzenlenen öğle yemeğinde bir araya
geldi. Boydak Holding faaliyetleri hakkında bilgiler veren Mustafa Boydak,
banka yöneticileriyle bankacılık sektörü hakkında sohbet etti ve banka
yöneticilerini ağırlamaktan dolayı duyduğu memnuniyeti belirtti.
54 B‹zb‹ze
KAYSER‹ T‹CARET ODASI’NDAN KUTLAMA Z‹YARET‹
Kayseri Ticaret Odası Bașkanı Hasan Ali Kilci ve Oda
üyeleri, Boydak Holding’in 2010 İSO 500 listesinde altı
șirketiyle yer almasından duydukları memnuniyeti
belirtmek için Boydak Holding’i ziyaret etti. Boydak
Holding șirketlerinin gösterdiği performanstan duydukları
memnuniyeti dile getiren Kilci, “Boydak Holding șirketleri
bașarılı ve disiplinli çalıșmalarıyla gerek Kayseri’ye gerekse
Türkiye’ye artı değerler katıyor, diğer kurulușlara öncülük
ediyor,” dedi. Kilci, Boydak Holding Yönetim Kurulu
Bașkan ve üyelerine verimli çalıșmalarından dolayı
teșekkür etti, bașarılarının devamını diledi.
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak
ise Kayseri Ticaret Odası’nın ziyaretinden duyduğu
memnuniyeti dile getirdi ve Boydak Holding șirketlerinin
faaliyetleri hakkında bilgiler verdi.
B‹zb‹ze 55
B‹ZDEN HABERLER
HES KABLO ÇIRA⁄AN’DA BULUfiTU
Hes Kablo’nun geleneksel olarak düzenlediği iftar yemeği, 11
Ağustos tarihinde İstanbul Çırağan Sarayı Enderun Salonu’nda
gerçekleștirildi. Düzenlenen programa İstanbul Bölge
Müdürlüğü, bayiler, tedarikçi ve iș ortaklarının yanı sıra
bankacılık ve medya sektöründen yaklașık 200 seçkin davetli
katıldı. Program sırasında söz alan Genel Müdür Bekir Irak,
devam etmekte olan ve planlanan yatırımlar hakkında bilgi
verdi. Daha sonra da Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa
Boydak, Hes Kablo’nun sektördeki konumu ve hedefleriyle
ilgili açıklamalarda bulundu. Mustafa Boydak, kendisi de eski
bir çalıșan olarak firmanın geçmiși, bugünü ve gelecekteki
hedeflerini anlattı. Hes Kablo’nun ev sahipliğinde yapılan
organizasyon, geleneksel iftar yemeğinin ötesinde sektör
temsilcilerinin bir araya geldiği bulușma ve değerlendirme
toplantısı șeklinde geçti. Yemeğin ardından verilen hediyelerle
program sona erdi.
‹Ç ANADOLU BÖLGES‹ DE⁄ERLEND‹R‹LD‹
İç Anadolu Bölgesi İstișare
Toplantısı TOBB Bașkanı M.
Rifat Hisarcıklıoğlu’nun
bașkanlığında, bölgenin oda ve
borsa bașkanlarının katılımıyla 10
Ağustos 2011 tarihinde TOBB
Birlik Merkezi’nde düzenlendi.
Toplantıya Boydak Holding
Yönetim Kurulu Bașkan Vekili
Mustafa Boydak da katıldı.
İç Anadolu Bölgesi’nin sorunları ve beklentilerinin ele
alındığı toplantıda, bölge, ülke ve dünya ölçeğindeki
gelișmeler de değerlendirildi. Afrika’daki açlık
felaketiyle boğușan insanlar için TOBB tarafından
bașlatılan yardım kampanyasına değinen Hisarcıklıoğlu,
oda ve borsa bașkanlarının bölgelerinde bu
kampanyaya destek çağrısı yapmalarını ve kampanyayı
duyurmalarını istedi. TOBB’un çalıșmaları hakkında da
İç Anadolu oda ve borsa bașkanlarına bilgi veren
Hisarcıklıoğlu, her yıl iș piyasasına 1 milyona yakın
nüfusun katıldığını hatırlatarak, “Bu gençlerimize iș
bulmamız lazım. Bunun yolu da girișimci sayısını
artırmaktan geçiyor. O nedenle genç ve kadın
girișimcilerimize büyük önem veriyoruz,” dedi.
GELECE⁄‹N YÖNET‹C‹LER‹NE
TECRÜBELER‹N‹ AKTARDI
Geleneksel buluflma
Ağustos ayında Ramazan nedeniyle geleneksel iftar
bulușmaları gerçeklești. 11 Ağustos 2011 Perșembe
günü Gaziantep Dedeman Oteli’nde düzenlenen iftar
yemeğine Hes Kablo Genel Müdürü Bekir Irak, Hes
Kablo Genel Müdür yardımcıları, Hes Kablo ‘nun
Diyarbakır, Kahramanmaraș, Gaziantep, Șanlıurfa,
Adana, Malatya ve Mersin bölge bayileri katıldı. İftar
yemeğinden sonra açıklamalarda bulunan Genel
Müdür Bekir Irak, "Ramazan ayında geleneksel hale
getirmiș olduğumuz iftar programına Hes Kablo iș
ortakları ve bayileriyle bir araya gelerek birlikte olma
fırsatını buluyoruz. İftar vesilesiyle güzel bir birliktelik
örneği gösterdik," dedi. Ayrıca Irak, Hes Kablo’nun
mevcut durumu, yatırımları ve hedefleri hakkında
bilgiler verdi.
56 B‹zb‹ze
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak,
17 Eylül 2011 tarihinde Microsoft Türkiye'nin Bodrum Rixos
Otel'de düzenlediği 'İș Akademisi 2.0' konulu toplantıda bașarı
hikâyesi ve tecrübelerini geleceğin yöneticileriyle paylaștı.
Microsoft Türkiye'nin Bodrum Rixos Otel'de düzenlediği 'İș
Akademisi 2.0' teknoloji eğitim kampına 40 șirketten geleceğin
yöneticisi olmaya aday 50 kiși katıldı. Aile șirketlerinden olușan
genç yönetici adaylarıyla deneyimlerini paylașan Boydak, aile
șirketlerinin sürdürülebilirliklerini koruması ve daha büyüyerek
sonraki kușaklara geçiși sağlaması yolunda teknolojinin
kullanımının büyük bir önem tașıdığını kaydetti. Holding’in bașarı
hikâyesini anlatan Mustafa Boydak, verimliliği artırma, iș zekası ile
etkin yönetim, șirket kontrolü yönetimi için kurumsal kaynak
planlaması gibi yapılandırmalar hakkında genç katılımcılara bilgiler
aktardı. Microsoft Türkiye'nin 16-18
Eylül 2011 tarihleri arasında
gerçekleștirdiği etkinliğe ayrıca
Arena Bilgisayar Kurucu Ortağı İzi
Kohen ile Microsoft Türkiye
Kurumsal İșletme, KOBİ ve İș
Ortakları Genel Müdür Yardımcısı
Münir Kundakçı da katıldı.
‘Mutlulu¤un Anahtar›’n›
‹st‹kbal verd‹
İstikbal müșterileri, ekim ayındabir heyecan
fırtınası yașadı. Çünkü 1 Temmuz-30 Eylül 2011
tarihleri arasında ve Milli Piyango İdaresi’nin
onayıyla düzenlenen ‘Mutluluğun Anahtarı
İstikbal’de’ isimli çekiliș kampanyasında ödüller,
sahiplerini buldu. Kampanyaya katılan 314 bin 792
kiși arasından talihliler, 12 Ekim’de, Milli Piyango
İdaresi Kadıköy Șube Müdürü Mustafa Pak,
Kadıköy 14. Noteri B. Zeynel Töngür, Deniz
Ajans yetkilileri ve İstikbal markası yetkililerinin de
katıldığı halka açık törende yapılan çekilișle
belirlendi. Çekilișle sevinen talihli, Kastamonu’dan
Kemal Asrak oldu. Asrak, İstanbul’da Esenbahçe
Konutları’ndan bir daire kazandı. 11 adet Fiat
Grande Punto 1.4 Actual Start-Stop 2011 model
araç kazanan talihliler ise șöyle: Harun Eroğlu
(Ankara), Selvi Yılmaz (İstanbul), Șahin Bodur
(Ankara), Sermed Cesur (Ankara), Necdet Bilgin
(Kütahya), Muzaffer Șahin (Sinop), Kemal Tașkın
(Sakarya), Șenol Lermi (İstanbul), Yalçın Șahinkaya
(Ankara), Remzi Karagözoğlu (İstanbul), Volkan
Çetintaș (Ankara)
B‹zb‹ze 57
B‹ZDEN HABERLER
HES ‹fi GÜVENL‹⁄‹ ‹Ç‹N FUARDA
Çalıșanlarının iș risklerini düșürmek, ișletmede verimliliği
artırmak ve üretim kalitesini geliștirmek hedefindeki HES
Kablo, I.S.G 19. Dünya İș Sağlığı ve Güvenliği Kongresi ve
Fuarı’ndan faydalı bilgilerle döndü.
HES Hacılar Elektrik San. ve. Ticaret A.Ș I.S.G Kurul
Bașkanı, uzmanları ve üyelerince izlenen fuar, Uluslararası
Çalıșma Örgütü, Uluslararası Sosyal Güvenlik Kurumu ve
Çalıșma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ișbirliğiyle düzenlendi.
Fuarın amacı, iș sağlığı ve güvenliğiyle bağlantılı yeni bilgi ve
tecrübelerin alıșverișine olanak tanımak, dünyadaki iș
kazalarından kaynaklanan yaralanmaları ve meslek
hastalıklarını azaltmak için hükümetler, ișverenler, sivil
toplum kurulușları, çalıșanlar, sendikalar, iș sağlığı ve
güvenliği profesyonelleriyle ilișkileri geliștirmek. Gelișmiș,
gelișmekte olan ve ekonomik geçiș sürecindeki ülkeler
arasında iș sağlığı ve güvenliği alanındaki bilgi ve iyi
NEMRUT’TA EK‹M GÜNEfi‹
uygulama örneklerinin paylașımını da hedefleyen fuara 140
ülkeden 5 bin 400 kiși katıldı. 116 yerli ve yabancı firmanın
açtığı stantları 20 bin kiși gezdi. Fuarda 10 teknik oturum,
31 sempozyum, dört bölgesel toplantı, iki bölgesel
konferansla 29 adet yan etkinlik ve eğitim kursları yapıldı,
22 konușmacı köșesinde ulusal ve uluslararası 102
konușmacı yer aldı.
HPM’YE BEfi ADET DAMPERL‹ ARAÇ
HPM İleșitim ve Ford Otosan yöneticileri, damperli araç
teslim töreninde bir araya geldi. İki heyet, günü bir akșam
yemeğiyle noktaladı. 5 adet 3236D Damper teslim törenine
Boydak Holding iștiraki HMP İletișim yetkilileri ile Boydak
Holding İștiraki Boytrans firmasının Yönetim Kurulu Üyesi
Yusuf Akdağ, Genel Müdürü Kenan Kızılkaya ile Ford Otosan
Yurtiçi Kamyon Satıș Müdür Yardımcısı Berk Mumcu,
Pazarlama Müdür Yardımcısı Tufan Altuğ, Kamyon Bölge
Satıș Müdürü Ümit Öner katıldı. HMP Genel Müdürü
Cihaner Öztürk, Ford markasına duydukları güvenin yanı sıra,
yüksek mukavemetli șasi yapısı, yakıt ekonomisi ve hafriyat
șartları için ideal ölçüleri nedeniyle yeni Ford Cargo Çift
Redüksiyonlu 3236D model damperli kamyonları tercih
ettiklerini belirtti.
BOYSER BÖLGE SERV‹S MÜDÜRLER‹ BULUfiTU
Boyser’in bölge servis müdürleri 28 Eylül’de Antalya’da bir araya geldi. Sirene
Belek Hotel’de düzenlenen 8. Bölge Servis Müdürleri Toplantısı’na tüm
bölgelerden ve genel merkez ișletme yetkililerinden 50 kișilik yoğun bir
katılım oldu. Boyser A.Ș. Yönetim Kurulu Bașkanı ve Boydak Holding
Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu’nun katıldığı toplantıya, 17 ana bayi
bölge servis ekibiyle birlikte Boytaș A.Ș. Genel Müdürü Șahin Nursaçan ve
üretim ișletmelerinin genel müdür yardımcıları ve kalite müdürleri de iștirak
etti. Toplantı
gündeminde Boyser
A.Ș’nin faaliyet ve
projeleri hakkında
Boyser Genel Müdürü
Yakup Kiraz, Boyser
Servis Müdürü Yusuf
Özkaya bilgi verdi.
58 B‹zb‹ze
Davulumdan
Masallar
İstikbal Regina Ankara Ana Bayii Bir-Gür
Dekorasyon, renkli etkinliklerini
sürdürüyor. Firma, İstikbal Ev Concept
mağazasında ‘Davulumdan Masallar’ adlı
çocuk eğlencesiyle etkinlikleri arasına bir
yenisini daha ekledi. Çocuklar Serkan
Kırmızı ile temel ritim eğitimi, ritmi
duyma ve hissetme, ses-bedenenstrüman performansı, doğaçlama,
müzik, ritim ve oyun, çoklu ritim
çalıșmasıyla hem eğlendi hem de öğrendi.
Birgür’ün, 18’nci kez düzenlediği ‘Çuvaldız’
isimli stand-up gösterisi de yine beğeniyle
izlendi. stand-up sanatçısı Atalay
Demirci’nin gösterisi beğeni gördü.
Doğu ve Batı medeniyetlerinin, 2150 metre yüksekliğinde bir piramitteki
kesișme noktası olan, dünyanın sekizinci harikası Nemrut Dağı, yüksekliği 10
metreyi bulan büyüleyici heykelleri, metrelerce uzunluktaki kitabeleriyle,
UNESCO Dünya Kültür Mirası’nda yer alıyor. Nemrut Dağı, sadece tașıdığı
tarihle değil, muhteșem gün batımı ve gün doğumuyla da dünyanın dört bir
yanından yüz binlerce insana ev sahipliği yapıyor. İște bu görkemli mekânın
ziyaretçileri arasına Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak
ve eși, Doru Limited Șirketi Genel Müdürü Hacı Ahmet Șirikçi ve eși,
Ahmet Kamil Șirikçi, Boydak Holding Reklam ve Halkla İlișkiler Müdürü
Murtaza Durmuș, İstikbal Pazarlama Șefi Hasan Hüseyin Ulutaș, İdari İșler
Müdürü Ekrem Baktır, Kurumsal İletișim Yönetmeni Ulaș Öztürk, Bölge
Pazarlama Müdürü Nevzat Bozlak da katıldı.
İki bin yıllık devasa heykeller ve çeșitli kabartmalardan olușan eserler,
Kommagene Uygarlığı'na ait ve Kommagene Kralı I. Antiochos tarafından
yaptırılmıș. Antiochos'un ağzından yazılan kitabe, Nemrut Dağı'nın sırrını ve
Antiochos'un yasalarını içeriyor. Yunanca ‘genler topluluğu’ anlamına gelen
Kommagene, Grek ve Pers uygarlıklarının inanç, kültür ve geleneklerinin
bütünleștiği güçlü bir krallıkmıș. Kommagene, baba tarafı büyük Pers kralı
Darius, anne tarafı Makedonya Hükümdarı Büyük İskender ile akraba olan
bir prensin oğlu Mithradates Kallinikos tarafından, milattan önce 109 yılında
bağımsız bir krallık olarak kurulmuș. Uygarlık, farklı inanç ve kültürlere sahip
Kommageneliler arasında bașarılı bir bağ olușturmuș.
Ö⁄RENC‹LERE
G‹R‹fi‹MC‹L‹K DERS‹
Fatih Üniversitesi, Boydak Holding CEO’su Memduh
Boydak’ı ağırladı. Öğrencilere 'Girișimcilik ve Liderlik'
konulu bir seminer veren Boydak, kurum olarak önemli
gördükleri değerleri anlattı. Öğrencilerin girișimcilikte
bașarılı olabilmeleri için aile hayatından örnekler veren
Boydak, benimsedikleri ilkeleri 'tevazu, eșleriyle ișlerin
birbirine karıștırılmaması, hem iyi hem kötü günlerin
hatırlanması ve ortakların hakları' șeklinde sıraladı. Boydak,
kurum olarak kendilerinin bu değerlere bağlı olarak, 'biz'
bilinci ile hareket ettiklerini vurguladı. Bașarının çalıșma
hayatını sevmeye bağlı olduğunu belirten Boydak, șu
önerilerde bulundu: "Hayat zaman zaman insanları
istemediği yerlere savurabilir. Ancak bunun bizim için iyi
olup olmadığını bilemiyor, yașadıktan sonra
anlayabiliyoruz. Zaman zaman istenmeyen durumlar
bizlere önemli zenginlikler katabilir. "
BELLONA’NIN
AVRUPA YAKASI
DURUM
DE⁄ERLEND‹RD‹
Bepaș A.Ș. Esenler bölge toplantısı, bayileri bulușturdu. 5
Ekim 2011 Çarșamba günü yapılan toplantıya, Bellona
Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, Pazarlama
departmanından Göktürk Türkoğlu ve Yeșim Ersoy; Bepaș
Esenler Genel Müdürü Cüneyt Ocak, Bepaș Esenler
Pazarlama Müdürü Ekrem Aktaș; Avrupa yakası pazarlama
departmanı, Avrupa yakası depo amirleri, Avrupa yakası
servis müdürleri, Avrupa yakası Bellona bayileri katıldı.
Toplantıda 2011 yılının son kampanyası, ilk dokuz ayın
genel değerlendirmesi, hedef gerçekleșme ve büyüme
rakamları, depo teșhir düzenleri, Bellona markasının 2015
vizyonu konușuldu.
B‹zb‹ze 59
B‹ZDEN HABERLER
ATAMALAR
Bepaș Dayanıklı Tüketim Malları Pazarlama A.Ș.’de
Genel Müdür Vekili olarak görev yapan Cüneyt Ocak,
aynı șirketin Genel Müdürlüğüne asaleten atandı.
Orpaș A.Ș. Genel Müdürü olarak görev yapan İhsan
Emren, Boypaș A.Ș. Genel Müdürlüğüne atandı.
Orpaș A.Ș.’de Pazarlama (İstikbal ) Müdürü olarak görev
yapan Orhan Bașar, Orpaș A.Ș. Genel Müdürlüğüne
vekaleten atandı.
Boytrans Lojistik Hizmetleri ve Ticaret A.Ș.’de
Genel Müdür Vekili olarak görev yapan Kenan Kızılkaya,
mevcut görevine asaleten atandı.
Boytrans Lojistik Hizmetleri ve Ticaret A.Ș. İstanbul
Bölge Müdür Vekili olarak görev yapan Ömer Demirel,
mevcut görevine asaleten atandı.
Boydak Holding A.Ș.’de Projeli Satıșlar Müdürü olarak
görev yapan Oğuzhan Severcan, Bayi Yapılandırma ve
Perakende İș Geliștirme Müdürlüğüne atandı.
Mondi A.Ș.’de Pazarlama Müdürü olarak görev yapan
Soner Sakallı, Boydak Holding A.Ș. Projeli Satıșlar
Müdürlüğüne atandı.
Mondi Pazarlama Müdürlüğüne Volkan Yücedağ getirildi.
Boypaș A.Ș.’de Pazarlama Bölge Sorumlusu olarak görev
yapan Selim Aydın, Orpaș A.Ș. Bellona Pazarlama
Müdürlüğüne vekaleten atandı.
Mondi A.Ș.’de Pazarlama Uzmanı olarak görev yapan
Ahmet Karmaç, Pazarlama Șefliğine atandı.
Orpaș A.Ș. Bellona ve Mondi Pazarlama Müdürü olarak
görev yapan Özgür Kaya, yürütmekte olduğu Orpaș A.Ș.
Mondi Pazarlama Müdürlüğü göreviyle birlikte, Orpaș A.Ș.
İstikbal Pazarlama Müdürlüğüne asaleten ve Doğa A.Ș.
Mağazalar Yönetmenliğine vekaleten atandı.
İSPAȘ’ta Mondi Bölge Temsilciliği görevini yürüten Murat
Demirayak, Mondi Pazarlama șefliğine atandı.
İSPAȘ’ta sevkiyat bünyesinde Mondi Planlama Bölümü’nde
görevini yürüten Ferhat Kılıç, Mondi Bölge Temsilciliğine
atandı.
BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI
‹ST‹KBAL BAY‹‹ AfiKIM EV CONCEPT
her șey burada müșteriye sunulacaktır,” dedi. Törene Boydak
Adanalılar, bölgenin en büyük mobilya mağazası olan Așkım
İstikbal Ev Concept Mağazası’na ‘merhaba’ dedi. 7500
metrekarelik dev mağazanın kurdelesi, kalabalık bir davetli
topluluğunun katılımıyla kesildi. Görkemli törende açılıș
konușmasını Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı
Boydak yaptı. Ekonomik kriz dinlemediklerini söyleyen Hacı
Boydak, “İșimize bakıyoruz, krizle uğrașmıyoruz. Dünyanın her
tarafında arkadașlarımız çalıșıyor. İșlerimiz güzel gidiyor. Her yıl
ihracatımızı artıracağız. Güneșin doğup battığı her yerde
İstikbal’i temsil edeceğiz. Ülke genelindeki 824’üncü satıș
noktamız mevcut. Türkiye’deki en büyük ev konsept mağazalar
zincirinin ise 34’üncüsünü Adana’da açtık. Ev ürünlerine dair
Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, İzzet
Öksüzkaya, Emine Nargile, Boydak Holding Mobilya Grubu
Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, İstikbal Pazarlama
Müdürü Mustafa Büyükkatırcı, Ürün Müdürü Fatih Mehmet
Bozkurt, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, Bayi
Yapılandırma ve Perakende İș Geliștirme Müdürü Oğuzhan
Severcan, Adana Emniyet Müdürü Mehmet Avcı, İl Müftüsü
İsmail Canbolat, Çukurova Belediye Bașkanı Yıldıray Arıkan da
katıldı. Adanalılar, İstikbal'in yepyeni koleksiyonu Starligth,
birbirinden șık ve konforlu oturma grupları, yemek odaları,
genç odaları, yatak odaları ve açılıșa özel indirimli ürünlerle
buluștu.
‹ST‹KBAL BAY‹‹ ALPAK EV CONCEPT
İstikbal’in 825. mağazası 7 bin 500 metrekarelik dev teșhir
alanıyla Ankara'da hizmete girdi. Aynı zamanda Türkiye'nin 35.
Ev Concept mağazası olan Alpak, Boydak Holding Yönetim
Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, Etimesgut Kaymakamı Cumali
Atilla, Etimesgut Belediye Bașkanı Enver Demirel ve basın
temsilcilerinin katıldığı törenle açıldı. Bașkentin yoğun trafiğinin
geçtiği bir yol üzerindeki dört katlı mağaza, kafeterya, çocuk
oyun alanı, mescidi, bașarılı dıș cephe uygulaması ve İstikbal
markalı ürünlerin teșhir ve concept uygulaması bütünlüğünü
gözler önüne serdiği için bașkentliler tarafından ilgiyle
M
M
M
M
M
M
karșılandı. Ankara Sincan'da hizmete giren ilk mağazalarıyla
1994’ten beri İstikbal markası olarak çalıșan Alpak Ticaret yeni
mağazasının sahiplerinden Hayrettin Alpak açılıșta, İstikbal
markası adıyla ișlerine devam etmenin gurunu yașadıklarını
ifade etti. Kaymakam Cumali Atilla da bu ve benzeri dev
yatırımları için Boydak Holding yöneticilerine teșekkür
ederken, Hacı Boydak “Mağaza sahipleriyle 17 senedir
tanıșıyoruz. Sincan’da küçük bir mağazayla bașlayıp bu noktaya
gelmeleri, değișimin, birlik ve beraberliğin bereketidir. 2023
vizyonuna Boydak ailesi olarak inanıyoruz, bu yoldaki
çabalarımız en yüksek seviyede,” dedi.
Firma adı: Alpak Ev Concept
Yetkili kiși: Hayrettin Alpak, Nurettin Alpak, Metin Alpak
Metraj: 7500 metrekare
Adres: Altay Mah. Ayaș Yolu Cad. No: 204
İletișim bilgileri: (0312) 280 11 04
Açılıș tarihi: 15 Ekim 2011
‹ST‹KBAL BAY‹‹ ZAFER T‹CARET
İstikbal, 17 Eylül 2011 tarihinde 822. mağazasını Amasya'da
açtı. 4500 metrekare büyüklüğünde olan mağaza Türkiye'nin
de 33. ev consept mağazası olma özelliğini tașıyor. Açılıșta
konușan Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı
Boydak, yeni açılan mağazanın Amasya'ya farklı bir ahenk ve
yenilik katacağını belirterek böyle güzel bir mağazanın açılıșında
emeğini esirgemeyenlere teșekkür etti ve bol kazanç
temennilerinde bulundu. Kente canlılık getiren açılıșa
Amasyalılar yoğun ilgi gösterdi. Mağaza açılıșına Vali Abdil Celil
Öz, Tugay Komutanı Tuğgeneral Mehmet Akyürek, Belediye
Bașkanı Cafer Özdemir, CHP Milletvekili Ramis Topal, Amasya
İstikbal mağazası sahibi Zafer Özer, Ak Parti İl Bașkanı Hicabi
Bağçuvan, AK Parti Merkez İlçe Bașkanı Bilal Dümen, Özel
İdare Genel Sekreteri Mustafa Bolat, Amasya Emniyet Müdürü
Ayhan Acet, Amasya Milli Eğitim Müdürü Necati Akkurt, Bayi
Yapılandırma ve Perakende İș Geliștirme Müdürü Oğuzhan
Severcan, Boydak Holding Reklam ve Halkla İlișkiler Müdürü
Murtaza Durmuș, İstikbal Pazarlama Müdürü Mustafa
Büyükkatırcı, Mondi Pazarlama Müdürü Volkan Yücedağ, Arı
Pazarlama Genel Müdürü Mustafa Büyükkiraz katıldı.
M
M
M
M
M
M
Firma adı: Zafer Ticaret
Yetkili kiși: Kadir Özer
Adres: Atatürk Cad.No: 27
Metraj: 4500 metrekare
İletișim bilgileri: (0358) 212 09 08
Açılıș tarihi: 17 Eylül 2011
M
Firma adı: Așkım Ev Concept
Yetkili kiși: Mehmet Ardıç, Ali Ardıç, Nesrin Tüfekçi,
Ahmet Keleș, Ramazan Așlamacı
M Adres: Dr. Sadık Ahmet Blv. No:34 Çukurova / Adana
M Metraj: 7200 metrekare
M Açılıș tarihi: 8 Ekim 2011
M
60 B‹zb‹ze
B‹zb‹ze 61
B‹ZDEN HABERLER
BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiL
M
Firma adı: Șehrizade Mobilya
Yetkili kiși: Cengiz Erdem
M Adres: Göllü Bağları Mah.
Karasu Cad. No:15/B
M Metraj: 4000 metrekare
M
M
İletișim bilgileri:
(0358) 218 27 44
M Açılıș tarihi: 30 Eylül 2011
BELLONA BAY‹‹ fiEHR‹ZADE MOB‹LYA
BELLONA BAY‹‹ HER‹ MOB‹LYA
Ürün yelpazesi, ürün
sunumu ve concept
ürünlerinin
sergilenmesi
açısından örnek bir
Bellona, Șehzadeler
kenti Amasya’da hizmete girdi. Șehrizade Mobilya
için muhteșem bir tören yapıldı. Boydak Holding
CEO’su Memduh Boydak açılıș konușmasında,
“Bellona markası olarak yıllardan beri bu bölgede
sizlere en iyi hizmeti vermeye çalıșıyoruz ve
verdiğimiz hizmetle, ürünlerimizin kalitesiyle de bunu
bașardığımıza inanıyoruz. Mağazamızı, tarih, kültür ve
șehzadeler șehri Amasya'mıza yakıșacak bir șekilde
son konsepte uygun olarak restore ettirdik,” dedi.
Amasyalılar’ın ilgiyle izlediği açılıșa Vali Vekili İsmail
Akman, Amasya Milletvekili Prof. Dr. Naci Bostancı,
Amasya Milletvekili Dr. Avni Erdemir, Amasya
Belediye Bașkanı Cafer Özdemir, Amasya Üniversitesi
Rektörü Prof. Metin Orbay, Ak Parti Genel Bașkan
Danıșmanı Akif Gülle, Merzifon Belediye Bașkanı
Kadri Aydınlı, Eski Bayındırlık Bakanı Cengiz Altınkaya,
eski milletvekili Ali Hatipoğlu, Amasya Emniyet
Müdürü Ayhan Acet, Boydak Holding Mobilya Grubu
Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, Bellona
Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, Arı Pazarlama A.Ș.
Genel Müdürü Mustafa Büyükkiraz da katıldı.
Çorum artık șık tasarımıyla parlayan bir
Bellona’ya sahip. Heri Mobilya, iç dizaynıyla
örnek bir mağaza. Sekiz katın her biri, göz
alıcı, zarif dekorasyonuyla, özenli teșhiriyle
ziyaretçilerini cezbediyor ve keyifle geziliyor.
Bu özellikleri nedeniyle ilk günden itibaren
ziyaretçi akınına uğrayan mağazanın açılıșı da
görkemli oldu. Açılıșa Çorumlular’ın yanı sıra
Boydak Holding CEO’su Memduh Boydak,
Çorum Milletvekili Tufan Köse, CHP İl
Bașkanı Yılmaz Bek, MHP İl Bașkanı Ercan
Daștan da katıldı. Kurdeleyi kesen Memduh
Boydak, 716'ncı Bellona mağazası Heri
Mobilya’nın Türkiye'nin A PLUS ürünlerini
bünyesinde bulunduran 48'inci premium
mağazası olduğunu belirtti. "Markalar bir
șehre geldikçe, o șehrin değerine anlam
katar. Çorum'da olmaktan mutluyuz," diyen
Boydak, Heri Bellona Mağazası'nın en kaliteli
ürünlerden en ekonomik ürünlere kadar
zengin bir ürün yelpazesiyle Çorumlular'a
hizmet edeceğini söyledi, yatırımı tebrik etti.
M
Firma adı:
Heri Mobilya
M Yetkili kiși:
Mehmet&Kamber
Tahtasız
M Adres: Yeniyol
Mah. Sel Sok.
No: 49
M Metraj: 3000
metrekare
M İletișim bilgileri:
(0364) 333 01 59
M Açılıș tarihi: 30
Eylül 2011
BELLONA BAY‹
CANBAYLAR MOB‹LYA
‹ST‹KBAL BAY‹‹ SEÇK‹N MOB‹LYA
İstikbal, Adıyaman’ın Gölbașı ilçesinde de hizmet vermeye bașladı. Yoğun ilgi gören
açılıșa Gölbașı Belediye Bașkanı Yusuf Özdemir, Gölbașı Kaymakamı Ali Edip Budak,
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, Bayi Yapılandırma ve İș
Geliștirme Müdürü Oğuzhan Severcan, Boydak Holding Reklam ve Halkla İlișkiler
Müdürü Murtaza Durmuș, Boydak Holding Mondi Pazarlama Müdürü Volkan
Yücedağ, Bellona Müdür Yardımcısı Atilla Tașkıran, İstikbal Pazarlama Șefi H. Hüseyin
Ulutaș katıldılar.
M
M
M
M
M
M
Firma adı: Seçkin Centroom
Yetkili kiși: Mehmet Doğantekin
Adres: Asfat Mah. Adıyaman yolu
Metraj: 3250 metrekare
İletișim bilgileri: (0416) 781 86 12
Açılıș tarihi: 30 Eylül 2011
Bellona Bayii Canbaylar Mobilya, 30
Temmuz’da kapılarını hizmete açtı. Özenle
süslenen binanın çevresi, bir an önce
mağazaya girmek isteyen Malatyalılarla
doldu. Boydak Holding CEO’su Memduh
Boydak açılıș öncesi yaptığı konușmada,
mağazanın Malatya ekonomisine getireceği
katkıyı övdü. Boydak Holding Yönetim
Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, Malatya
Milletvekili Öznur Çalık, İspaș Genel
Müdürü Yılmaz Dost, Bellona Müdür
Yardımcısı Atilla Tașkıran’ın da katıldığı
törende, kurdeleyi kesen Memduh
Boydak, ardından da mağazayı gezdi.
M
Firma adı: Canbaylar Mobilya
Yetkili kiși: Ahmet CANBAY
M Adres: Malatya – Elazığ K. Yolu 3.Km
Yakamoz Evleri Altı Malatya / Merkez
M Metraj: 3000 metrekare
M İletișim bilgileri: (0422) 311 11 09
M Açılıș Tarihi: 30 Temmuz 2011
M
62 B‹zb‹ze
B‹zb‹ze 63
B‹ZDEN HABERLER
BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiL
BELLONA BAY‹‹ TARTARLAR MOB‹LYA
BELLONA BAY‹‹
TAfiKESEN MOB‹LYA
Yozgat’ın Yerköy
ilçesindeki Bellona
mağazası, törenle hizmete
girdi. Mağaza sahibi
Mehmet Tașkesen coșkulu
törende yaptığı
konușmada, Bellona
mağazasının ilçedeki
mobilya talebini
karșılayacağını, farklı
seçenekler sunacağını
söyledi. Mağaza bir
devenin kurban
edilmesinin ardından
kapılarını açtı. Boydak
Holding Yönetim Kurul
Üyesi Nazif Türkoğlu,
Yozgat Milletvekili Yusuf
Bașer, İspaș Genel Müdürü
Yılmaz Dost’un katıldığı
açılıșa Yozgatlılar da yoğun
ilgi gösterdi.
M
Firma adı: Tașkesen Mobilya
Yetkili kiși: Ahmet Tașkesen
M Adres: Bedri Aydın Cad. Yeni Mah. No:3
Yerköy / Yozgat
M Metraj: 2100 metrekare
M İletișim bilgileri: (0354) 516 58 22
M Açılıș Tarihi: 23 Temmuz 2011
M
BELLONA BAY‹‹
ÖZSAVRAN MOB‹LYA
Mersinliler’in artık bir Bellona
mağazası daha var. Boydak
Holding Yönetim Kurulu Üyesi
Nazif Türkoğlu, Boydak
Holding Mobilya Grubu
Pazarlama Koordinatörü Bilal
Uyanık, Bellona Pazarlama
Müdürü Bülent Alıcı, Bayi
Yapılandırma ve Perakende İș
Geliștirme Müdürü Oğuzhan
Severcan ve anabayi
yetkililerinin katıldığı bir törenle
hizmete giren Özsavran
Mobilya, șık dekorasyonuyla
Mersinliler’in beğenisini kazandı.
M
M
M
M
M
64 B‹zb‹ze
Adana’da daha önce düzenlenen Bellona bayileri
bulușmasında ‘En İyi Bayi’ ödüllü mağazalar arasına
giren Tartarlar Mobilya, yeni bir adım daha attı.
Firma sahibi Orhan Tartar’ın “Mutluluk dolu
yuvaları birbirinden seçkin Bellona ürünleriyle
güzelleștirmek için bir mağaza daha açıyoruz”
sözleriyle duyurduğu mağaza 7 Ekim’de açıldı.
Açılıșa, Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi
Nazif Türkoğlu, Erdemli Belediye Bașkanı
Mükerrem Tollu, Boydak Holding Mobilya Grubu
Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, Bellona
Pazarlama Müdürü Bülent
Alıcı, Bayi Yapılandırma ve
Perakende İș Geliștirme
Müdürü Oğuzhan Severcan,
anabayi yetkilileri ve
Mersinliler katıldı.
M Firma Adı:
Tartarlar Mobilya
M Yetkili kiși:
Orhan Tartar
M Adresi: Erdemli, Mersin
M Metraj: 1200 metrekare
M Açılıș tarihi: 7 Ekim 2011
BELLONA BAY‹‹ YAfiAR MOB‹LYA
Bellona mağazasının Türkiye genelindeki 718. șubesi Silifke'de
açıldı. Yașar Mobilya’nın açılıș töreninde Silifke Belediyesi halk
oyunları grubu, katılımcıları coșturdu. Boydak Holding Yönetim
Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, Silifke Belediye Bașkanı Bayram
Ali Öngel, Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama
Koordinatörü Bilal Uyanık, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent
Alıcı, Bayi Yapılandırma ve Perakende İș Geliștirme Müdürü
Oğuzhan Severcan, anabayi yetkililerinin de katıldığı tören
ardından Silifkeliler mağazayı gezerek Bellona'nın ürünlerini
inceledi.
M
M
M
M
M
Firma adı: Yașar Mobilya
Yetkili kiși: Yașar Gürbüz
Adres: Silifke, Mersin
Metraj: 1150 metrekare
Açılıș tarihi: 7 Ekim 2011
Firma adı: Özsavran Mobilya
Yetkili kiși: Mustafa Özsavran
Adres: Mezitli, Mersin
Metraj: 1700 metrekare
Açılıș tarihi: 7 Ekim 2011
B‹zb‹ze 65
B‹ZDEN HABERLER
AY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI
BELLONA BAY‹‹ ÖZDOAN MOB‹LYA
Özdoğan Mobilya’nın Adana merkez ilçedeki mağazası coșkulu bir
törenle hizmete girdi. Müzikli açılıș töreninde Boydak Holding
Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak’ın konușması ardından kurdele
kesildi. Törene Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu,
Çukurova Belediye Bașkanı Yıldıray Arıkan, Adana Ticaret Odası
Bașkanı Ali Gizer, Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama
Koordinatörü Bilal Uyanık, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı,
Bayi Yapılandırma ve Perakende İș Geliștirme Müdürü Oğuzhan
Severcan ve Adanalılar katıldı. Bellona, șık tasarımıyla beğeni kazandı.
M
Firma adı: Özdoğan
Mobilya
M Yetkili kiși: Cesim
Özdoğan
M Adres: Merkez, Adana
M Metraj: 1150
metrekare
M Açılıș tarihi:
8 Ekim 2011
‹ST‹KBAL BAY‹‹ TOROS YAPI MUTFAK
Toros Yapı Mutfak, Seyhanlılar’ın hizmetine girdi.
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı
Boydak’ın konușmasıyla kapılarını açan mağaza,
beğeniyle gezildi. Açılıșa Boydak Holding Yönetim
Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, Vali Yardımcısı Fikret
Deniz, İzzet Öksüzkaya, Emine Nargile, Boydak
Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal
Uyanık, İstikbal Pazarlama Müdürü Mustafa
Büyükkatırcı, Ürün Müdürü Fatih Mehmet Bozkurt,
Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, Bayi
Yapılandırma ve Perakende İș Geliștirme Müdürü
Oğuzhan Severcan, Günep İstikbal Pazarlama Müdürü
Kadir Yön, Mehmet Durna, Ömer Boz da katıldı.
66 B‹zb‹ze
M
Firma adı: Toros Yapı Mutfak
Yetkili kiși: İbrahim Eker
M Adres: Reșatbey Mah.
Cumhuriyet Cad. Onlar Apt.
M
No:32/A Seyhan /Adana
Metraj: 200 metrekare
M İletișim bilgileri: (0322) 457 42 32
M Açılıș tarihi: 8 Ekim 2011
M

Benzer belgeler

Yatırımlarımızla büyümeye devam ediyoruz

Yatırımlarımızla büyümeye devam ediyoruz Sektörde üstün bir performans sergileyen Grubun, sahip olduğu markaların yeni koleksiyonlarını geniș bir tüketici kitlesine ulaștırmakta çalıșanların, pazarlama ekibinin, bayilerinin payı çok yükse...

Detaylı

ayakta kalamaz - Boydak Holding

ayakta kalamaz - Boydak Holding Odası Bașkanı Mustafa Alan ve sanayicileri bulușturan geceye Cumhurbașkanı Abdullah Gül ve Bașbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gönderdiği mesaj okundu. Cumhurbașkanı Gül ve Bașbakan Erdoğan

Detaylı

DÜNYAYA TÜRKÇE KONUfiTURUYORUZ

DÜNYAYA TÜRKÇE KONUfiTURUYORUZ kendisini, ilișkilerini, durumunu test edebilir. Türkiye de, Boydak Holding de bu acı günlerde iyi bir sınav verdi. Yönetim Kurulu Bașkanımız Hacı Boydak’ın da dediği gibi, “Bu güç günler bir defa ...

Detaylı

Yeni Açılan Büyümeye Devam Ediyoruz

Yeni Açılan Büyümeye Devam Ediyoruz ayrı ayrı bir araya gelerek, yılı değerlendirdi ve gelecek döneme ilișkin pazarlama stratejilerini konuștu. Sektörde üstün bir performans sergileyen Grubun, sahip olduğu markaların yeni koleksiyonl...

Detaylı

boydak üret‹m‹ - Boydak Holding

boydak üret‹m‹ - Boydak Holding birlikte, bașta Rusya’daki tesisler olmak

Detaylı

liderleri - Boydak Holding

liderleri - Boydak Holding olduğunu anlamak ve doğru analiz yapmamız gerek. Ülkemize ve ekonomimize güvenelim,” diyor. Bizler hem ülkemize hem Grubumuza ve yöneticilerimize güveniyor ve bu azimle çalıșıyoruz. Büyük bir Grup ...

Detaylı

Bizbize - Boydak Holding

Bizbize - Boydak Holding Metin Özkan Görsel Yönetmen Ahmet Akgül Yay›n Kurulu Bilal Uyan›k Halit Bayhan Aygün Baflok Muzaffer Çetinkaya Hasan Ünal Ar›n Saydam Ülkü Karaosmano¤lu Ayflin Kaymaz

Detaylı