KUŞ GRİBİ VE BİYOLOJİK TERÖR

Transkript

KUŞ GRİBİ VE BİYOLOJİK TERÖR
KUŞ GRİBİ VE BİYOLOJİK TERÖR
( Çiftlik Dergisi Nisan 2006 Sayı:266 de yayınlanmıştır )
Adnan SERPEN
Veteriner Hekim
İZMİR
E-Mail : [email protected][email protected]. – [email protected]
Ülkemiz İnsanlarında ve Kanatlı hayvanlarında yaşanan Kuş Gribi Salgını beraberinde acaba bu
yaşanan salgın biyolojik terör mü ?, sorusunu da gündeme getirmişti.Salgınla ilgili ortaya çıkan olgular
biyolojik terörden farklı değildi.Fakat ülkemiz küresel bir salgın hastalıkla karşı karşıyadır.Bu has
talık öyle basit,günlük politikalarla önlenebilecek bir hastalık olmayıp ülkemizi ve tüm dünyayı daha u
zun yıllar meşgul edecektir.Çünkü yaşanan salgın tıpkı biyolojik terörün emarelerine benzer belirtiler
göstermesi,Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlıklarının Koruyucu Sağlık Hizmetlerini uy
gulamada geç kalmaları,Veteriner Hizmetlerinin alt yapısındaki yetersizliklerin böyle bir salgını önleye
bilecek düzeyde olmaması nedeniyle yaşanan dalga dalga salgın ve ölümler insanlarımızı telaşlandır
mış,sonuçta bir takım şüphelere sevk etmiştir.Böyle bir salgının üstesinden gelebilmek için ülkemizde
ki Veteriner Hekimlerimize ve Doktorlarımıza şu anda ve gelecekte çok önemli gö
revler düşmektedir.Ülkemizdeki salgının neden biyolojik terör olmadığını aşağıdaki açıklamala
rımda anlatmağa çalışacağım.
Biyolojik Terör nedir ?, Sivil alanlarda yaşayan halkı hedef alan ve mikroor
ganizma ile toksinlerin silah olarak kullanıldığı saldırılara biyolojik terör saldı
rıları denir. Biyolojik Terör saldırıları Tarihin Orta Çağ dönemine kadar uzanmaktadır.Avrupa’ da,
Orta Çağ döneminde,enfekte olmuş kadavralar kuşatma altındaki şehirlerin duvarlarından içeriye atı
lırdı.Kadavralar ve hayvan leşleri ayrıca düşmanın su kaynaklarını kirletmek için de kullanılırdı.Fran
sızların Amerikaya ilk ayak bastıkları yıllarda Kızılderililerle yaptıkları savaşlar sırasında,çiçek mikro
bu biyolojik silah olarak kullanılmıştır.Britanyalılar, Amerikan yerlilerinin sayısını azaltmak amacıyla
kızıl derililere çiçek mikrobu ile enfekte edilmiş battaniyeler verirlerdi
Birinci Dünya Savaşında Almanlar, Müttefik güçlere ihraç edilecek hayvan sürülerini enfekte
etmek için Bacillus anthracis kullanmışlardı.İkinci Dünya Savaşında,Japonlar Mançuryadaki savaş esir
leri üzerinde biyolojik silah araştırmaları yürüttüler.Deneyler 1000 ölümle sonuçlandı. Pek çok Japon
bilim adamı test sonuçlarını A.B.D’ye vererek savaş suçundan yargılanmaktan kurtuldu.Yine ikinci dün
ya savaşı sırasında İngilizler İskoç Körfezi yakınlarındaki Gruinard adasında Şarbon sporları ile patla
yıcı testler yürüttüler.Sporlar, İngiliz testlerinin ardından 36 yıl etkisini sürdürdü.Şarbon sporları ile ada
öyle bir şekilde bulaşmış ki 1986 yılında ada 230 ton Formaldehyde ve 2000 ton deniz suyu ile temiz
lenmek zorunda kalınmıştır. Şu anda adanın tamamen temizlendiği ilan edilmiştir.
Bir diğer biyolojik silah çalışması Rusya'nın Ural Dağlarındaki Sverdlovsk şehrindeki Askeri
Tesislerinde yapılmıştır.02 Nisan 1979 Tarihinde bir gramdan az şarbon sporunun kazara dışarı yayıl
ması üzerine sporların yarattığı görünmez bulut çıkış bölgesinden 3 mil kadar uzağa kadar yayılması
sonucunda en az 70 kişinin ölümüne sebep olunmuştur.
Geride bıraktığımız 25 yılı incelediğimizde bio – terörist saldırı tehditlerinin arttığını gör mek
teyiz.Bio-terörist saldırılarının ilk örneklerini Japonya ve ABD ‘de görmekteyiz.Bununla beraber aynı
-1-
dönemde yerel ve uluslararası saldırılarda da artış gözlenmiştir.1989 yılında Dünya Ticaret Mer
kezi ‘ndeki sivillere yönelik düzenlenen terör saldırısı tarihteki ilk bio– terörist saldırı olarak kabul
edilir.Düzenlenen bu saldırıda Uluslar arası teröristler hedeflerine ulaşmışlardır.1994 yılında Oklahoma
‘ daki ABD Federal Büro Binası‘nın bombalanması ile de yerel terörist saldırıları ortaya çıkmıştır.
1984 yılında yerel bir terör örgütünün Dallas ve Oregon‘daki Salad barlara Salmonella spp koy
ması sonucu 751 kişi zarar görmüş ve bunlardan 45 ‘i hastaneye kaldırılmıştır.Bu tip saldırılar ABD
ve ABD‘ye bağlı sömürgelerde devam etmiştir.1995 yılında Aum Shinrikyo adlı Japon terör örgü
tünün Tokyo‘daki metro istasyonlarına sarin gazı sıkması sonucu 400 ‘ den fazla insan zehirlen
miş ve 23 sivil hayatını kaybetmiştir.Aum Shinrikyo terör örgütü bununla yetinmeyip yine Tok
yo metro istasyonlarındaki biyolojik bileşenleri serbest bırakarak saldırılarına devam etmiştir.Geç
miş yıllarda ABD ‘ deki 3 noktada potansiyel biyolo jik silahlar ve satıcıları ele geçirilmiş
tir. Son yıllarda hepimizin bildiği üzere B. anthracis tehditi artışı göze çarpmaktadır.Artan bu tehdit
lere karşılık ABD idari ve yasama makamları sivil halkı hedef alan olası bir terör saldırısından halkın
korunmasını sağlayacak önemli tedbirler almıştır.
Biyolojik silahların terör saldırılarında kullanılması gizli ve açık olmak üzere iki şekilde gerçek
leştirilmektedir.Olası bir terör saldırısına karşı hazır olunması ve saldırının bastırılmasını sağlaya
cak en önemli noktalardan bir tanesi,halkın ortaya çıkan salgının doğal bir salgından farklı olup ol
madığını saptayabilme yeteneğidir.Herhangi bir terör saldırısı ya da tehditi olmadığı zaman
larda bile Veteriner Hekimliğin ve İnsan Hekimliğinin önde gelenleri daima hazır bulunma
lıdır.Gizli bir saldırı insan ve hayvan sayısında önemli değişikliklere neden olabilir.Hayvan yada in
sanların saldırıdan etkilenip etkilenmeyeceği serbest bırakılan patojen miktarına bağlıdır. Hayvan
hastalıkları ülke tarımını olumsuz yönde etkilediği için,olası bir bio–terör saldırısının önce
likli hedefinin hayvanlar olacağını aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu nedenle hayvanlar arasında
ve alışılmışın dışında seyreden vakalar olduğunda hemen üzerine gidilmelidir.Bu tip salgınlar pek
yaygın olmayan hastalıkların birden ortaya çıkması ile ya da aynı tip belirtilerin artması sonucu tes
pit edilebilir.Olası bir terör saldırısına karşı geliştirilecek bir atağın zamanlaması ve etkisi,saldırının
tespit edilme ve halka duyurulma hızına bağlıdır.Fakat ülkemize baktığımızda biyolojik terör olma
makla beraber Kuş Gribi Hastalığına karşı ne yazık ki böyle bir teyakkuz durumu görülememiştir.
Hürriyet Gazetesi yazarlarından Sayın Yalçın DOĞAN’ ın 06 Ocak 2006 Tarihli ‘’ Çöplükte Kuş Gribi
Tutanağı ‘’ adlı makalesi her şeyi anlatıyor.
Olası bir biyolojik saldırının önceden tespit edilmesi ancak İnsan Hekim
liği ( Doktor ) ve Veteriner Hekimliğinin ortak çalışması sonucunda gerçekleşe
bilir.Yine ülkemize baktığımızda Kuş Gribi Salgını patlak verdiğinde Sağlık Bakan
lığı uzun süre Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile ortak çalışmayı kabul etmeyip ta ki
15.01. 2006 tarihine kadar. Şayet biyolojik teröre bağlı bir salgınla karşılaşmış olsa
idik tam bir facia yaşanacaktı. ABD‘de meydana gelen veya gelebilecek ulusal ve bölgesel
salgınları önceden saptayabilen ve gerekli önlemleri alan bir sistem bulunmasına rağmen yi
ne de tüm insanoğlunu ve diğer memelileri hedef alan saldırıları tespit edebilecek daha kapsamlı
bir sisteme ihtiyaç duyulmaktadır.Bu sistemin oluşturulmasında Veteriner Hekimle
re ve Doktorlara önemli görevler düşmektedir.
Biyolojik terör saldırılarında kullanılan bileşen miktarını ölçebilen biyolojik saldırı savaş
programları; saldırılarda silah olarak kullanılan patojenlerin fiziksel ve biyolojik özelliklerini ince
lemektedir.Kullanılan biyolojik silahların en önemli özellikleri sahip oldukları patojenik ve
toxic yapılarıdır. Biyolojik silahlar ucuz ve üretimi kolaydır. Hemen hemen her yerde, laboratuarlarda,
bir çiftlikte hatta evde bile imal edilebilir. Biyolojik silahta kullanılacak etkenin taşınmasını sağlayan
-2-
taşıyıcıların bazıları uygun meteorlojik koşullarda hazırlandığında,sadece birkaç hafta veya birkaç gün
içerisinde hastalığa yakalanmayan insan ve hayvanlara hastalık bulaştırılabilir ve hatta ölümlere bile
sebep olabilir.Bu nedenle taşıyıcının ve kullanılan mikroorganizmanın özelliği çok önemlidir.
Tüm bu biyolojik taşıyıcılar zoonotik ve zoonotik olmayan dış kaynaklı hayvan hastalıkla
rına da neden olabilmektedir.O.I.E’ nin A Listesinde yer alan Uluslararası Hayvan Ürünleri ve Hay
van Ticareti,Halk Sağlığı veya Sosyo Ekonomik yönden etkileyici kolay ve hızlı yayılabilen bu hasta
lıkların içinde Highly pathogenic avian influenza ( Kuş Gribi ) da yer almaktadır.Yine Geçmişte in
sanlara ve hayvanlara yönelik taşıyıcılar yeterince zehirli olmamakla birlikte hayvan yemlerinden
ya da aşılardan bulaşıyordu. Ancak günümüzdeki biyolojik silahlar büyük ölçüde zehir içer
mekle birlikte doğal taşıyıcılar da kullanılabilmektedir. Bu taşıyıcılar ciddi boyutlarda salgına
ve ölüme neden olabilecek,kolay üreyebilen,bulaşabilen taşıyıcılardır.Ortaya çıkabilecek viral salgınla
rın içinde şu anda tüm dünyanın uykusunu kaçıran Highly pathogenic avian influenza ( Kuş Gribi )
‘yı da örnek olarak verebiliriz.
İnsanları ya da hayvanları hedef alan olası terör saldırılarına karşı geliştirilmiş gözlem ve
haberleşme sistemi bir çok bölümden oluşmaktadır. Örneğin; sürü sahipleri sürülerinde farklı has
talık belirtilerini gözlemleyebilir ya da baş bölgelerinde görülen aynı belirtiler bir salgın olarak değer
lendirilebilir.A.B.D’ de yerel Veteriner Hekimler teorik olarak hangi hastalıkların dış kaynaklı hay
van hastalığı olduğunu bilse de,belirtilerin tamamını bilememektedir.Buna rağmen,bu Veteriner He
kimler gözlemleme sisteminin önemli bir bölümünü oluştururlar.
A.B.D’de yerel veterinerler çalıştıkları alanlarda alışılmışın dışında belirtiler fark ettiğinde,hasta
lığın seyri ilerlemeden ve sadece tıbbi kaynaklara dayanarak gerekli makamlara haber verirler anında
gereği yapılır.Ülkemize baktığımızda; ilk uyarı 20 Ağustos 2005 Tarihinde Av ve Yaban Hayatı
Koruma Vakfı Van çevresinde iki ölü ördek buluyor. Türkiye daha kuş gribi ile tanışmadan, bu
vakıf, Orman Bakanlığı ile Van Valiliği’ ne durumu bildiriyor fakat kimse bu başvuruyu ciddiye
almıyor.Aynı vakıf başka ölü ördekleri bu kez Ankara Hıfzıssıhha Enstitüsü’ne gönderiyor yine ses
çıkmıyor.Bu ara Ekimde Van’ da ve Ağrı’ da hayvan ölümleri meydana geliyor, söz konusu vakıf Çev
re ve Orman Bakanına mektup yazıyor ve cevap alamıyor.Van Valiliği’ nden 27 Ekim 2005’ de Sayın
Yalçın DOĞAN’ a bir açıklama geliyor ve 26 Ekim’de yazdığı yazı Van Tarım İl Müdürlüğü eliyle,
"Van Gölü çevresinde martı ve ördek ölümlerinin kuş gribinden olduğunu yazıyorsunuz. Ekteki
belgelerden anlaşılacağı üzere, bu ölümlerin kuş gribi ile ilgisi yoktur." Gerekçesiyle altında Tarım
İl Müdürü Sayın Murat AKBAY’ ın imzası ile Van Valiliğince tekzip ediliyor. Yaşanan bu olay gerek
Tarım İl Müdürünün gerek ise Valilik Makamının Hayvan Hastalıklarına ve Veteriner Hizmetlerine ne
kadar önem verdiklerini açıkça ortaya koymaktadır.
A.B.D’de alanlarında başarılı olmuş uzmanlar tarafından oluşturulan USDA (Animal and Plant
Health Inspection Service, Agricultural Research Service, Food Safety and Inspection Service, and
Office of the Inspector General) Hayvan ve Bitki Araştırma Merkezi,Veterinerlik Birimleri gibi sağ
lık kuruluşlarına yapılan ihbarların hepsi ( Federal Bureau of Investigation ) FBI‘ye bildirilmektedir.
A.B.D Başkanının 39 nolu kararı ile FBI,ABD‘ye yönelik olası bir terör saldırısına karşı savunmayı
koordine edebilecek yetkiye sahip tek güç olarak yetkili kılınmıştır.Bizde bırakalım böyle bir organi
zasyonu Bakanlıklar kendi sorumluluklarını yerine getirmeyip başından atıp adeta kim ilgilenirse ilgi
lensin tavrı göze çarpmaktadır.
Sıradan bir dış kaynaklı hayvan hastalığının araştırılması ile gizli bir salgının araştırıl
ması arasında küçük bir fark vardır. Bu fark;insan yapımı bir salgının bazı özellikleriyle
doğal bir salgından ayrılmasıdır. Bu tip bir araştırma da olası bir saldırıda meydana gelebilecek
hastalık ve ölüm oranlarının hesaplanması,biyolojik taşıyıcıların tanımlanması,böyle bir salgına maruz
-3-
kalabilecek sürü hayvanlarının incelenmesi gibi bir çok eylemi içerisinde barındırır.A.B.D’de gelişti
rilen bir sistem ve sahip oldukları uzmanlar sayesinde gerekli karşı saldırıyı yapabilecek duruma gelin
miştir.Bu sistem de meydana gelebilecek küçük bir aksama durumu kötüleştirmekle kalmaz,teröristle
rin hedeflerine ulaşmalarını daha da kolaylaştırmaktadır.
Yine A.B.D’de biyolojik terör konusunda yapılan çalışmaların ülkemizde uygulanıp
uygulanmadığını bırakalım,normal Veteriner Hekimlik ve Beşeri Hekimlik Koruyucu Sağlık Hizmetle
rinin yeteri kadar uygulanmadığı göze çarpmaktadır.Sağlık Bakanlığı 100 Bin adet Tamiflun alarak so
runu çözeceğini zannetti fakat yanıldı.Hastalık çıkan Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki ille
rimize baktığımızda Tarım ve Köyişleri Bakanlığında bazı yerlerde hiç,bazı yerlerde ise yeteri kadar
Veteriner Hekiminin olmaması yanında Kuş Gribi konusunda eğitilmiş Veteriner Hekimin olmaması
çok önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.Uzak Doğudan Hastalık adeta geliyorum demesine
ve 2005’ in sonunda hastalık çıkmasına rağmen Bakanlığın her yıl yayınladığı mücadele kitapçıklarına
baktığımızda ne yazık ki 2004–2005 hatta 2006 yıllarına ait kitapçıklarda ülkemiz genelinde saha
Veteriner Hekimlerinin Kuş Gribi konusunda detaylı kırsal alana yönelik bir eğitim çalışmasının düzen
lenmediği gözümüze çarpmaktadır. Tek yapılan eğitim Bandırmada Entegre Tesisler bazında olmuştur.
Ülkemize baktığımızda; hastalık uzak doğuda ve çevredeki ülkelerde görüldüğünde adeta geli
yorum diyordu.Bugün bir çok ülke batılı ülke, 35 yıldır başarı ile uygulanan ve bu tip salgınlarla ilgili
bilimsel incelemelerde bulunan Epidemiyoloji biliminden faydalanmaktadır.Ülkemizde Tavuk Hastalık
ları konusunda Epidemiyolojik çalışma konusunda,koordinatör enstitü olarak yalnız MANİSA-Tavuk
Hastalıkları Araştırma ve Aşı Üretim Enstitüsü Müdürlüğü tarafından yürütülmekteydi, iki yıl önce bu
Enstitümüzün kapatılması sonucunda konunun sahipsiz kalmasına neden olmuştur.
Patojen Kuş Gribi etkeniyle ilgili olarak dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan çalışmalar sonu
cunda en yüksek izolasyon miktarı ve viral alt grupların çok büyük çoğunluğu yabani kuşlarda, özel
likle Anatidae familyasına ait akuatik göçmen kuşlarda saptanmıştır.Yeşil Başlı Ördekler enfeksiyona
dayanıklı su kanatlı tipi olup göçleri sırasında bu virüsü çok uzaklara kadar taşıyıp dışkıları ile çevreye
rahatlıkla bulaştırabilmektedirler.Bu virüslerin varlığı o kadar kuvvetli ki,virüsler 0 o C ‘deki göl su
yunda 30 güne kadar izole edilebilmektedir.Ayrıca Kuş Gribi virüsü her ne kadar kendilerini taşıyan
Tablo:1 Ülkemizden geçen göçmen kuşlarının göç yoları
-4-
türlerin genellikle göçmen kuşu olması ve tür engelinin etkenin ekolojisinde fazla bir öneme sahip olma
ması nedeniyle çok kolayca doğadaki diğer kanatlılarda zincirleme bir şekilde bulaşmaktadır.Bu bulaş
mada günlük hayatımızın bir parçası olan serçeler bile büyük rol oynamaktadır.Zamanında Epidemiyo
lojik çalışmanın yapılmaması nedeniyle doğadaki bulaşmanın tam olarak seyri bilinememiştir.Fakat
gelişen olayların ortaya koyduğu sonuçlar neticesinde, Kuş Gribi Hastalığının çıkış kaynakları sulak
alanlar olmak üzere göçmen kuşlarının dışkılarını gezdikleri, uçtukları, konakladıkları alanları virüsle
kirletmeleri sonucunda mekanik taşıyıcı bazı unsurlarında devreye girmesiyle gerçekleştiği savı epide
miyolojik olarak karşımıza çıkmaktadır. Geçtiğimiz günlerde İngiltere’ nin Somerst kentinin Chard
kasabasına kuşların göç mevsimi nedeniyle kasabaya gelen 500.000 civarındaki sığırcığın kasaba
halkı, binaların üzerine ve bahçelere günde 14 ton dışkı bıraktıkları tespit edilmiştir. Bu kadar
büyük bir dışkı atığıyla karşı karşıya kalan kasaba da Kuş Gribi paniği başlamıştır.Göçmen kuş larının
ülkemizden binlerce sayıda geçiş yaptıklarını düşündüğümüzde bu kadar büyük bir miktar dışkı atığı
ile hastalık etkenini çevreye bulaştırmada ne kadar büyük rol oynadıklarını herhalde anlatmaya yeterli
olacağına inanıyorum.
Tablo: 2 Kuş Gribinin Göçmen Kuşlarıyla doğaya bulaşma şekli
Ülkemizdeki hastalığın seyrine baktığımızda,kırsal alandaki mera tipi köy tavukçuluğunda,
doğadaki zincirleme yayılmanın,virüs bulaşmış yaban hayvanlarının göç yolları üzerinde dışkılarını
gelişi güzel gezdikleri, uçtukları, konakladıkları açık ortama bırakmaları sonucunda,yaban ortamdaki di
-5-
ğer hasta olmayan kanatlıların güdüsel olarak hareket arzularına bağlı olarak eşilenme güdüsü ile bera
ber mekanik taşıyıcı faktörlerinde devreye girmesiyle bulaşmanın gerçekleştiği savı epidemiyolojik o
larak kesinlik kazanmaktadır.Kırsal alandaki bu bulaşmada virüs,salgının ortaya çıkması için bazı
bölgelerimizde gerekli sürecini tamamladığı için halkımızın hayvanlarını açıkta beslemeleri ve hijyen
kurallarında yaptıkları hatalara bağlı olarak adeta mantar biter gibi karşımıza çıkmıştır.Şu anada kış
mevsimi olması nedeniyle virüsün uykuda olması nedeniyle kış mevsiminin bitimine müteakip İlk
Bahar Mevsiminin gelmesiyle birlikte kırsal alanda gerekli önlemlerin alınmaması halinde hastalığın
tekrar salgın halinde karşımıza çıkması muhtemeldir.Kış mevsimine rağmen niçin bazı yerlerde ve ül
kelerde hastalık çıkmağa devam ediyor diye düşündüğümüzde; Daha önce hastalığa maruz kal
mış yaban hayat veya evcil hayvanların ölmeden hastalığı atlatmaları halinde;hastalık ta
şıyıcısı olarak rol oynarlar.Bu nedenle bu kabil hayvanların soğuk çevre şartlarının stre
sine maruz kalmaları sonucunda tekrar ortaya çıkan hastalık vakaları olarak değerlendir
memiz mümkün. Şayet Epidemiyolojik çalışmalar bir iki yıl önce Sağlık ve Tarım ve Köyişleri Bakan
lıklarınca görevlendirilecek Beşeri ve Veteriner Epidemiyologlar tarafından ortaklaşa önce sulak alan
lardan itibaren başlanmış olsa idi virüsün yayılma şekli, izleme planı önceden tespit edilmiş olacaktı ve
sonuçta kırsal alandaki mera köy tavukçuluğu ile yaban ortamdaki virüs bulaşmadan kanatlılar arasında
oluşturulacak bir engel ile bu şekilde salgın ve ölümler yaşanmayabilirdi. Bu engel; kırsal alandaki
insanlarımızın önceden bilgilendirilerek ve uyarılarak hayvanlarını kapalı kümeslere tavuklarını koyma
ları sağlanarak ve besledikleri tavuklarla olan ilişkilerinin ne şekilde olacağı anlatılarak virüsün yaban
ortamdan kırsal alandaki evcil kanatlılara bulaşmamasının sağlanmasıdır. Bu sayede insana bağlı bulaş
hatalarının önüne geçilmekle beraber insana bağlı her halûkârda meydana gelebilecek bulaş hatalarının
sonucunda hastalık çıkması kaçınılmaz olmakla beraber,kırsal alanda yaşanan salgının bu boyutlarda
ortaya çıkması önlenebilecekti. Bu konuda Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca Ocak 2006’nın sonlarına
doğru hazırlanıp yayınlanmakta olan uyarıcı ilan,film,slayt ve video sunumlarına rağmen halâ kırsal
alanda yaşayan hayvan sahiplerine hayvanlarını kapalı ortamda beslemeleri için ciddi uyarılar yapıl
dığını söyleyemeyiz.Örneğin:Vatandaşa hayvanlarını kapalı kümeslerde beslemesi tavsiye edilmesi ge
rekirken, kırsal alanda tavuk yetiştiriciliği yapmamaları önerilmektedir.Sonuçta kırsal alanda bulaşların
devam etmesi nedeniyle kolaycılığa kaçılarak itlâfla halledilmeğe çalışılmaktadır.Oysa ülkemizden son
ra hastalığın AB’ne sıçraması sonucunda Almanya ve Fransa gibi ülkeler sulak alanlardaki kontrollerini
sıklaştırdıkları gibi açıktaki kümes hayvanlarının kapalı kümes ortamına alınmasını,uyulmaması ha
linde cezai işlem ve itlaf işlemleri uygulanacağını kırsal alanda yaşayan vatandaşlarına çağdaş ve insani
şekilde bildirerek gerekli uyarıları yapmaktadırlar.
Yine geçtiğimiz haftalarda bir TV kanalında özel sektör mensubunun Manyas sonrası alınması
gereken tedbirlerle ilgili olarak yaptığı açıklamalarda, kırsal alanla ilgili Bakanlığa uyarılarda bulunma
larına rağmen bu konuda gerekli hazırlığın yapılmadığını dile getirmiştir.Dolayısıyla ilgisizlik ve sahip
sizlik dikkat çekici boyutta olmuştur.
Şu andaki safhada artık daha stratejik uygulamalara gidilmelidir.Bu tip salgınların önüne geçil
mesinde en etkin yöntem pek yaygın olmayan hastalık belirtilerin birden ortaya çıkması ile ya da
aynı tip belirtilerin artması sonucu tespitinde hemen gerekli karantina ve hayvan hareketlerinde kısıt
lamaya gidilerek istenmese de belirli ölçüde itlafın yapılmasıdır.Fakat itlaf yeterli olmayıp kırsal alan
daki insanlarımızın gece eğitimleri yapılarak eğitilmesi en önemli tedbirlerin başında gelmektedir. Ba
kanlığın TV ve internet web sayfalarında yayınlanan slayt ve gösteriler çok acele ile hazırlandığı için
hala kırsal alana yönelik eksiklikler bulunmaktadır. Oysa salgının hızla yayılarak Veteriner Hekimlik
Hizmetlerinin çok yüksek standartta olduğu Avrupa ya da sıçraması nedeniyle hastalık konusunda hata
yapma şansımızın olmadığını görmekteyiz.Bu nedenle söz konusu eksikliklerin çok ivedi bir şekilde gi
derilmesi gerekmektedir,aksi taktirde her an süprizler yaşamamız ve literatürlere geçmemiz olasıdır.
Buraya kadar yaptığımız açıklama ve eleştirilerde görüldüğü gibi ülkemizde kanatlılarda ve in
-6-
sanlarımızda ortaya çıkan Kuş Gribi Enfeksiyonlarının dış kaynaklı biyolojik terör niteliği taşımayan
fakat belli şartlarda oluşabilen enfeksiyon özelliği taşımaktadır.Biyolojik Terörün dışında normal şart
larda bir bulaşıcı hastalığın ortaya çıkmasında rol oynayan şartlardan bir kısmı veya tamamı bölgelere
göre gerçekleşmesi sonucunda Kuş Gribi hastalığı ülkemizde ortaya çıkmış bulunmaktadır.1918 yılında
yaşanan salgından sonra A.B.D’de bilim adamları tarafından laboratuvar çalışmalarında 1918 yılında
salgına neden olan virüsün genetik yapısını inceleyebilmek amacıyla benzeri üretilmiş bulunmaktadır.
Her türlü güvenlik tedbirlerine rağmen dünyanın belli başlı yerlerindeki laboratuvarlarında tıpkı nük
leer kazalar gibi zaman zaman laboratuvar kazalarının da gündeme geldiğini dikkate aldığımızda konu
nun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.Yine A.B.D Bilimler Akademisi Tıp Enstitüsü raporu
na göre‘’Avian Influenza virüsünün neden olduğu H5N1 gribi, yaratacağı potansiyel salgı
nının boyutu,yayılma derecesi ve insan ölümü ve maddi–ekonomik tahribat açısından bun
dan önce hiç görülmemiş bir boyutta ‘’ olduğu ifade edilmektedir.Bunun için bu tip sorulara cevap
verecek çok iyi bilimsel alt yapı ile donatılmış Laboratuvarlara, Enstitülere ihtiyaç bulunmaktadır.Her
işi veya içinden çıkamadığımız sorunları kaderciliğe veya takdiri ilâhiciliğe bırakma alışkanlığından
vaz geçip bilime gereken önem vermemiz gerekiyor.Bu konuda ülkemizi yöneten siyasilerimize büyük
görevler düşmektedir.
K a y n a k l a r:
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
Aygün S.T. ( 1937-938 ) Genel ve Özel Bulaşık ve Salgın Hastalıklar Bilgisi ( EPIDE MIO LOGIE ), Sağlık
Koruma ve Bakteriyoloji Enstitüsü Profesörü.Sümer Basımevi-ANKARA
Tavuk Hastalıkları ( 1970 ), Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Yayınları , Aralık 1970, Yıl:11,
Sayı:20-21, Bornova/İZMİR
BAŞKAYA, H.-MİNBAY, A., ( 1979 ) Kümes Hayvanları Hastalıkları. A.Ü.Vet.Fak. Yayınları Yayın No:354,
Ders Kitapları:252
GÜRTÜRK, S.,( 1977 ) Viroloji. A.Ü.Vet.Fak. Yayınları Yayın No:11, Ders Kitapları:4
EASTERDAY B. C ve Hinshaw V. S ( 1978 ), Influenza, Diseases Of Poultry - 7th Edition, Iowa State
University, USA
GÜRSOY, N. ( 1987 ) Tavukçulukta Temel Bilgiler ve Önemli Hastalıklar.
Epidemiyolojik Çalışmalar – 73 ( 1989 ), Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı K.K.G.M’ nün 09.02.1989 Tarih
ve 02079-8700 sayılı yazıları .
ARDA, M - MİNBAY,A – AYDIN, N – AKAY, Ö – İZGÜR, M .,( 1994 ) Kanatlı Hayvan Hastalıkları. Medisan
yayınevi yayınları.
DAVID A. A, THOMAS M. G, DONALD, L. N, DANA P. S, DAVID R. F ( 2000 ), Biological terrorism and
veterinary medicine in the United States, Journal of the American Veterinary Medical Association, September 1,
2000
ERTEN A. ( 2003 ), Tıp Terminolojisi ve Tıp Metinleri Çevirisi, Seçkin Yayınevi - ANKARA
Kuş Gribi Nasıl Önlenecek .National Geographıc, Ekim 2005 sayısı.
ÇALANGU, S.,( 2005 ) Bir virüsün Portresi. Akşam Gazetesi Pazar – Yaşam 16 Ekim 2005
URAS, G., Kuş gribi yapan enstitümüz vardı ( …kapattık ) 13.10.2005 Tarihli Milliyet Gazetesi Köşe Yazısı
BİLGİN, A., Sevgi ve Saygıyla Pasteur’ ün Aşı Hayırhanesi . 15 Ekim 2005 Tarihli Haber Ekspres köşe yazısı.
GÖKÇE, D., Kuş Gribi Salgını ?. 12 Ekim 2005 Tarihli Akşam Gazetesi Köşe Yazısı.
Kuş Gribi SARS’ tan tehlikeli olabilir. 21 Eylül 2005 Referans Gazetesi Haberi.
III. Temel Sağlık Hizmetleri Sempozyumu – Sektörler arası işbirliği, TTB Manisa Tabip Odası – C.B.Ü.Tıp
Fakültesi-Manisa Sağlık Müdürlüğü, 5-6 Mayıs 2005 MANİSA
Doğan Y. ( 2006 ), Çöplükte Kuş Gribi tutanağı, Hürriyet Gazetesi, 06. 01. 2006
ERAKSOY, H. ( 2006 ) Türkiyede Yayılan Virüs artık İnsanlara daha kolay bulaşıyor.Bilim ve Gelecek- Şubat
2006, Sayı:24,İstanbul.
Ertan H. ( 2006 ), Kuş gribi ve insan gribi virüslerinin dansı, H5N1’ in korkutan evrimi, Bilim ve Gerçek Dergisi,
Şubat 2006, Sayı: 24, İSTANBUL
İngilterenin Başına Talih Kuşu Kondu, 09. 03. 2006 Tarihli Akşam Gazetesi
Avian Influenza – www.fao.int
Avian Influenza – www.who.int
Avian Influenza – www.europa.eu.int
Avian Influenza Disease and Control Strategies - Clasification of Influenza Virusus, İntervet web sitesi
-7-

Benzer belgeler

Kuş Gribi - İzmir Halk Sağlığı Müdürlüğü

Kuş Gribi - İzmir Halk Sağlığı Müdürlüğü bilimsel incelemelerde bulunan Epidemiyoloji biliminden faydalanmaktadır.Ülkemizde Tavuk Hastalık ları konusunda Epidemiyolojik çalışma konusunda,koordinatör enstitü olarak yalnız MANİSA-Tavuk Hast...

Detaylı