Ama Kime Verin Demedi - Telgraf Gazetesi – Londra
Transkript
Ama Kime Verin Demedi - Telgraf Gazetesi – Londra
HDP Londra Mitingi 26 Nisan Pazar Günü Lee Valley Athletic Centre’da, saat 13:00’te. Sayfa 5 Cemevinde gençler için düzenlenen kariyer gününde iş deneyimi, iş imkanlarına ve rehberlik programlarının planları yapıldı. Sayfa 11 Londra merkezli Gomidas Enstitüsü direktörü Ermeni tarihçi Ara Sarafian röportaj. Sayfa 13 telgraf.co.uk Carşamba, 22/04/2015 Sayı HAFTALIK HABER GAZETESİ Kurumlar Kime Vermeyin Dedi, Ama Kime Verin Demedi Britanya Demokratik Güç Birliği, 7 Mayısta yapılacak Britanya seçimlerine ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. Cemevinde yapılan açıklamada yaklaşan seçimlerde Kürdistanlı ve Türkiyeli seçmenin parti ismi vermeden oylarını tasarruf ve kemer sıkma politikalarına karşı oluşumlara vermeleri istendi. toplamaya çalışan ve sözde öne çıkan UKIP ise, diğer ana partiler gibi vergi kaçaklığı yapan büyük şirketler için hiç bir yaptırım önermiyor. İşte böylesi önemli bir süreçte gerçekleşen Britanya’daki genel seçimlerde bu partiler emekçilere tasarruf ve kesinti politikalarından başka bir seçenek sunmuyor.’’ Britanya’da yapılacak parlamento seçimlerine 14 gün kala Türkiyeli ve Kürdistanlı kurumlar ortak bir basın açıklaması yaparak Muhafazakar Parti ve UKİP gibi partilere karşı emekten yana olan partilerin desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Ancak bu partilerin hangileri olduğu konusunda bir açıklama yapılmazken özellikle mevcut koalisyon hükümetinin politikaları eleştirildi. Demokratik Güçbirliği Platformu bileşenlerinin farklı partileri desteklediği biliniyor. Platform bileşenlerinin genel olarak İşçi Parti, Green Party ve TUSC adaylarını destekledikleri biliniyor. Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmen emekçilere de seslenen Britanya DGB açıklaması şöyle devam etti; Böylesi önemli bir süreçte, Türk-Kürt kökenli emekçilerin ülke gündemine dahil olması, söyleyecek sözümüzün olması, oylarını kullanması, seçme ve seçilme hakkını kullanması, bu politikalara karşı mücadele eden kesimleri desteklenmesi önemlidir. Bu nedenle Demokratik Güç Birliği olarak bizler Britanya’da yapılacak olan 7 Mayıs’taki genel seçimlerde Türkiye kökenli göçmen emekçilerin tasarruf politikalarını kabul etmeyen, kesintilere karşı mücadele eden, herkes için parasız sağlık ve eğitim hakkını talep eden, savaş ve işgal politikaların reddeden, göçmenleri günah keçisi gösteren değil yerli ve göçmen emekçilerin birliğini savunan oluşumlara ve koalisyonlara oy vermesi çağrısında bulunuyoruz.’’ Pazartesi günü Cemevi binasında kurum temsilcilerinin katıldığı basın açıklamasında şunlar belirtildi: ‘‘Britanya’da seçimler yaklaşırken 3 ana partinin söylediği ortak nokta kamuda kesintilere devam edeceklerini, tasarruf politikalarını uygulamayı sürdüreceklerini beyan etmeleridir. Özellikle göçmen ve Avrupa Birliği karşıtı politikalarla oy Haberin devamı sayfa 4’de Gikder 7. Kültür ve Sanat Festivali kapsamında, 19 Nisan Pazar günü, düzenlenen panele Avrupa Ezidi Federasyonu Başkanı - HDP Batman milletvekili adayı Ali Atalan ile Avrupa Parlamentosu eski milletvekili - HDP Amed milletvekili adayı Feleknas Uca katıldılar. Panelde 7 Haziran seçimleri ve mevcut siyasal durum konuşuldu. Haberin devamı sayfa 14 & 15’de 465 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 2 Edinburg Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi Açıldı Edinburg Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi İskoçya’da toplumun hizmetine açıldı. HAFTALIK HABER GAZETESI ROJNAMEYA NÛÇEYAN A HEFTANE Britanya Alevi Federasyonu bünyesinde faaliyet yürütmekte olan Edinburgh Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi bugün İskoçya’nın Edinburgh kentinde açıldı. Editör Alaettin Sinayiç [email protected] Muhabirler Esra Türk Erem Kansoy Yasemin Kazan Önceki gün Britanya Alevi Federasyonuna üye Alevi Kültür Merkezlerinin yöneticileri yaklaşık 40 kişilik bir ekip ile İskoçya’nın Edinburgh kentine giderek, aylık federasyon toplantılarını gerçekleştirdi. [email protected] Grafiker Yüksel Adıgüzel [email protected] Yayın Sahibi Tel News Ltd. Saat 12’de başlayan açılış etkinliğinde, ‘Alevilik inancında yola ışık tutan canlar’ için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. syonu olarak Gençler’in yürüttüğü çalışmalar konusunda bilgi veren Eylem Akkaya, Gençlik Federasyonu olarak akademik alanlarda dahil olmak üzere toplumun her aşamasında, özellikle bugün Londra’da düzenlenen Kariyer Günü Etkinliği ile daha aktif ve duyarlı bir gençliğin söz sahibi olduğunu belirtti. Edinburg Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi açılışında, Edinburg Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi başkanı Zekeriya Armut, Britanya Alevi Federasyonu başkanı İsrafil Erbil, İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi adına Haydar Yılmaz, Nottingham Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi adına Duran Aytaç, Doncaster Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi adına Müslüm Dalkılıç, Sheffield Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi adına İsmail Aslan, Leicester Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi adına Oruç Çoban, Glasgow Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi adına Ali Polat, Britanya Alevi Kadınlar Birliği adına Özlem Şahin, Britanya Alevi Gençlik Federasyonu adına Eylem Akkaya, Glasgow Gençliği adına Dilara Kaya birer konuşma yaptı. bölgesinde Alevilerin birlik içinde hareket ederek derneklerine sahip çıkmasının büyük bir onur ve gurur olduğunu sözlerine ekledi. Erbil, Alevilerin kendi ülkelerinde baskılar altında olduğunu ancak Alevilere karşı yürütülen bu baskı ve sindirme politikalarının kabul edilemez olduğunu dile getirirken, yapılan çalışmalar için tüm canlara teşekkür etti. Britanya Alevi Federasyonu adına konuşma yapan İsrafil Erbil, Alevilerin birlik ve beraberlik içinde birlikte hareket etmesinin büyük önem taşıdığını belirtti. Britanya’da, özellikle ülkenin kuzey Düzenlenen açılış etkinliğine, İskoçya Ulusal Parti belediye meclis üyesi John Williamson, Edinburgh T. C Başkonsolosu ve HDP temsilcileri başta olmak üzere yaklaşık 400’den fazla kişi katıldı. Mehmet Yüksel Dede’nin Gülbang verdiği etkinlikte Edinburg Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi başkanı Zekeriya Armut emeği geçen tüm ‘canlara’ teşekkür etti. Britanya Alevi Kadınlar Birliği adına konuşan Özlem Şahin, kadınların toplum içerisindeki rolünün büyük önem taşıdığını, Kadın örgütlenmesinin toplumun her alanında ve her yerinde olduğu gibi Edinburg’ta da etkin bir şekilde olması gerektiğini söyledi. Britanya Alevi Gençlik Federa- Seyit Atıcı’nın deyiş ve semahlarda Zakir’lik yaptığı açılışta Mehmet Yüksel Dede Gülbang verdi. Ergün Efe, Sevim Aslan ve İsmail Eren’in semah, halay ve türküler ile eşlik ettiği, Edinburg Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi açılışı hep beraber olarak seslendirilen “Gelin canlar bir olalım” gayr-ı resmi Alevilik Marşı’nın ardından dernek binasının kurdelesi kesilerek açılış tamamlandı. Glasgow Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi, Edinburg Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi ile dayanışma içinde olacaklarını söylerken yeni açılan dernek binasında tüm federasyon üyeleri sohbet etti. Açılış etkinliği The Brunton, Ladywell Way, Musselburgh, EH21 6AA adresinde gerçekleşti. Adres 33 Dalston Lane London, E8 3DF Telefon 0207 9230 838 0742 9481 490 Web www.telgraf.co.uk Reklam Dilek Bozkurt 0743 836 9969 [email protected] [email protected] Soru ve görüşleriniz: [email protected] BÜYÜK REKLAM KAMPANYASI Kürt ve Türk toplumuna ulaşmanın en iyi yolu Tüm reklamlarınızda %30 indirim Tüm seri ilanlarınız ÜCRETSİZ www.telgraf.co.uk [email protected] 07429481490 | 02079230838 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 3 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 4 Baş sayfadaki haberin devamı... sosyalleşmesini sağlayan gençlik evleri kapatıldı. Britanya Demokratik Güçbirliği açıklamanın devamında şunları belirtti; ‘‘İngiltere’de 7 Mayıs’da yapılacak olan genel seçimler yaklaşırken, Türkiye’de yapılacak genel seçimlerde 7 Haziran’da gerçekleşecek. Britanya’da özellikle 2008’de ekonomik krizin ardından iktidara gelen koalisyon hükümeti tarafından uygulanan kemer sıkma (tasarruf) politikaları, eğitimden sağlığa konuttan sosyal yardımlara kadar bir çok alanda kesintileri ve saldırıları da beraberinde getirdi. Kentsel dönüşüm adı altında sosyal evlerin büyük şirketlere peşkeş çekilmesi, sağlık alanın özelleştirilmesi hedeflenerek bütçe yetersizliğinden dolayı hastahane servislerinin yetersiz kalması sonucu şirketlere devredilmesinin normalmiş gibi sunulması, belediye bütçelerindeki kesintiler sonucu bir çok servisin kapanması ve kamu çalışanlarının kademeli olarak işten atılması, yüksek öğretimin paralı hale gelmesi özellikle son 5 yılda koalisyon hükümeti tarafından öne çıkan saldırı politikalarından bazıları diyebiliriz. Koalisyon hükümetinin büyük ortağı Muhafazakar partisi son 5 yıllık süreçte kemer sıkma politikalarının sadece %30 kadarını uyguladıklarını belirterek, daha refah bir ülke için gerek kamu alanında, gerekse de sosyal alanda bir çok kesintinin devam etmesi gerektiğini söylüyorlar. Koalisyon hükümeti ‘işsizliği azalttık!’ diyor ama 1 milyona yakın ‘çalışan yoksul’ olarak adlandırılan yeni bir kavramıda belleğimize koydular. Yaklaşık 1 milyon insanı aç evleri ve gıda yardım merkezlerine muhtaç ettiler. Zengin ile yoksul arasındaki uçurum giderek artarken, şirketler karına kar katıyor. Gerçek buyken başta koalisyon hükümeti ortakları olmak üzere hangi parti olursa olsun ‘bu yolda hepimiz biriz’ yada ‘herkes taşını altına elini koyacak’ söylemleri gerçeği yansıtmamaktadır. Elini taşının altına sokan, kesintilerin yükünü sırtlayan, elindeki ekmeği küçülen, yoksullaşan hangi ulustan olursa olsun işçiler ve emekçilerdir.’’ Sağlık, konut ve eğitim alanındaki bu saldırıların yanı sıra çalışma hayatındaki koşullar da kötüleşti. Kamu alanında çalışan emekçiler ücretlerine 3 yıllık zam alamazken, bir çok itfaiye bölümü kapatıldı. Öğretmenlerin çalışma koşulları ağırlaştırılırken, belediye, metro ve itfaiye olmak üzere bir çok alanda kademeli olarak işten atmalar yaşandı. Sıfır saat kontrat yanı sıfır sözleşmeyle iş garantisi ve iş haklarına sahip olunmayan, sermayenin ihtiyaçlarını karşılayacak kontratların önü açıldı. Gençlik evleri kapatılarak gençlerin güvenceli bir ortamda yeteneklerini geliştirebileceği, gençleri destekleyen, Açıklamanın sonunda Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmenlerin oylarını, tasarruf ve kemer sıkma politikalarına karşı oluşumlara vermeleri çağrısı yapıldı. ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 5 HDP Londra Mitingi Pazar Günü Türkiye’de 7 Haziran’da yapılacak genel seçimlere hazırlanan HDP Britanya Seçim Koordinasyonu, 26 Nisan Pazar günü, saat 13:00’te, Diyarbakır Belediye Başkanı Gülten Kışanak’ın katılacağı, miting düzenliyor. HDP’nin Londra mitingine Gültan Kışanak ve, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu temsilcisi, Zeynel Özen konuşmacı olarak katılacaklar. Koordinasyon halka mitinge katılmaları için çağrıda bulundu. HDP Britanya miting alanında park sorunu olmasından kaynaklı halka mümkün oldukça toplu taşıma araçlarını kullanmaları için çağrıda bulundu. Konuşmacılar yanı sıra Çiğdem Aslan, Koma Sersi ve Özkan Orman sahne alacaklar. Adres: Lee Valley Athletic Centre, 61 Meridian Way, London, Edmonton N9 0AR. Otobüsler: W8 (Picketts Lock Centre durağı-Son durak) Şubat ayında kurulan ve içerisinde 26 kurumun yer aldığı HDP Britanya Seçim Koordinasyonu şimdiye kadar yürüttüğü yoğun bir çalışmaya devam ediyor. Gençlik ve Kadınların oluşturduğu özgün seçim koordinasyonları da aynı kapsamda çalışmalarını yürütüyor. Başkent Londra ve Edinburgh’ta kurulacak sandıklarda 30 ve 31 Mayıs tarihlerinde yapılacak oy verme işlemine daha fazla katılım sağlama için ayrıca yoğun bir ça- lışma yürütülüyor. Halkı sandık merkezlerine ulaştırma konusunda geniş çalışma yürüten koordinasyon 9 merkezde kurduğu seçim irtibat büroları üzerinden gidişleri örgütlemeye çalışacak. 7 Haziran Genel Seçimlerinde Avrupa’da yaklaşık 2.5 milyon, Britanya’da 90 bin civarında Yurtdışı Seçmen Kütüğü’ne kayıtlı seçmen bulunuyor. Tüm Yurtdışı Seçmenleri için gümrüklerde oy kullanma süreci 8 Mayıs’ta başlayıp 7 Haziran günü bitiyor. 6 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 9. Londra Kürt Film Festivali Başvuruları Başladı Dünyanın birçok merkezinde yapılan Kürt film festivalleri arasında en büyük Kürt film festivali unvanına sahip olan Londra Kürt Film Festivali’nin bu yıl dokuzuncusu orgazine ediliyor. Britanya’nın başkenti Londra’da bu yıl düzenlenecek olan 9. Londra Kürt Film Festivali için başvurular alınmaya başlandı. 2001 yılından bu yana orgazine edilen Londra Kürt Film Festivali’nde bugüne kadar Kürdistan’ın dört parçası ve Avrupa’dan yüzlere uzun metrajlı film, belgesel ve kısa filmler sinemaseverlerle buluştu. 9. Film Festivali de 13-22 Kasım 2015 tarihleri arasında Hackney PictureHouse’da gerçekleştirilecek. Festival kapsamında düzenlenen Yılmaz Güney Kısa Film yarışmasının da bu yıl Beşincisi düzenleniyor. Son başvuru tarihi olarak belirlenen 1 Haziran’a kadar yönetmenlerin filmlerini festival komitesine ulaştırmaları gerekiyor. Filmini göndermek isteyen yönetmenlere kolaylık sağlamak amacıyla Kürdistan’ın dört parçasında belirlenen temsilcilikler aracılığıyla da filmler teslim alınabilecek. 7 Festival hakkında ve daha fazla bilgi almak ve başvuru formları için İngilizce, Kurmanci ve Sorani hazırlanan internet sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Londra Kürt Film festivali: http://www.lkff.co.uk/ LONDRA KÜRT FİLM FESTİVALİ: Londra Kürt Film Festivali en geniş kapsamlı Kürt film festivali kimliğiyle 2001 yılından bu yana sekiz tane başarılı festival organize etmiştir. Sinema ile ilgilenen ve kendi alanlarında profesyonel olan Kürt ve Kürt olmayan büyük bir gönüllü grup tarafından organize edilen festivalin temel amaçlarından birisi Kürt sinemasının gelişimine katkı sunmaktır. Bu yıl kurumlaşma çalışmalarını tamamlayarak resmen ‘Vakıf’ statüsüne girmiştir. Londra Kürt Film Festivali, Mevcut film festivalleri arasında en zengin içerik ve kapsamıyla Kürdistan’ın dört parçası ve Avrupa’da çekilen filmleri Londra’ya taşıyıp seyirci ile buluşturmaktan gurur duyar. Kürt sineması Kürt halkının tarihinin, acılarının ve mücadelesinin bir yansımasıdır. Kürt ve Kürt olmayan prodüksiyoncu ve yapımcılar tarafından çekilen filmler, Kürtlerin yaşadığı olaylara ve yaşamlarına ışık tutmakla birlikte gündem oluşturmaktadır. Londra Kürt Film Festivali büyük bir gönüllü takım tarafında yürütülen Britanya Vakıflar Komisyonuna kayıtlı resmi vakıf statüsündedir. Soas’ta ‘Ortadoğu’da Kürtler: Yeni Gelişmeler ve Beklentiler’ Konferansı Soas Üniversitesi Orta Doğu Enstitüsü tarafından düzenlenen konferansta akademisyenler ve araştırmacılar, son bir yılda Kobane başta olmak üzere Irak ve Suriye’de yaşananlarla birlikte, Türkiye’deki çözüm sürecini ve Kürt halkının Ortadoğu’daki konumunu tartışacaklar. Konferans 24 Nisan Cuma günü, saat 14:00’ten itibaren, Soas Üniversitesi Brunei Gallery Lecture Theatre’da gerçekleşecek. Soas Üniversitesi İktisat bölümünden Dr. Hassan Hakimian’ın açılış konuşmasının ardından, Kürt akademisyen, Prof. Hamit Bozarslan ana konuşmacı olarak konferansta sunum yapacak. İki bölümden oluşacak konferansta, ilk bölümde ‘Suriye ve Irak’taki çatışmalar ve Kürt’lerin Beklentileri’ başlığı, ikinci bölümde de ‘Türkiye’deki Barış Müzakereleri ve Türkiye ve İran’da Kürt Sorunu’ başlığı tartışılacak. İkinci panelde, ‘Türkiye’deki Barış Müzakereleri ve Türkiye ve İran’da Kürt Sorunu’ tartışılacak. Konferans kapanış konuşmasından sonra 18:15’te sona erecek. Giriş £10, öğrenciler için £3. Kayıt yapmak için: http://store.soas. ac.uk/browse/extra_info.asp?compi d=1&modid=1&deptid=23&catid=2 18&prodvarid=335 Daha fazla bilgi için: T: 020 7898 4330/4490 E: [email protected] / [email protected] Adres: Brunei Gallery Lecture Theatre, Brunei Gallery, SOAS, University of London, Russell Square, WC1H 0XG. CAFE • OFF LICENCE/MARKET • KEBAB TAKE AWAY • FISH & CHIPS RESTAURANT İŞ KREDİSİ, SİGORTA BTL Mortgage, Is Kredisi, Business Plan ve Marketing Planlari MORTGAGE (BTL) Ve iş yeri krediniz icin tamamen guvenebileceginiz tek isim: Finans sektöründe de 25 senedir toplumumuzun hizmetindeyiz. SAİM KÖKSAL ARCIS FİNANCE & MANAGEMENT CONSULTANCY 73 Silver Street, Edmonton, London N18 1RP | [email protected] | www.arcisfinance.com Tel: 0208 803 4545 – 0208 344 7744 Mobile: 079 31 33 22 32 WE ARE DIRECTLY AUTHORISED AND REGULATED BY FSA, CONSUMER CREDIT LICENCE NO: 632 555 YOUR MORTGAGE IS AT RISK IF YOU DO NOT KEEP UP REPAYMENTS ON A MORTGAGE OR OTHER LOANS SECURED ON IT Eğitim Köşesi OKTAY ŞAHBAZ Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı [email protected] Benim oğlum mühendis, kızımda doktor olacak… Çocuklarımızın başarılı olması için sürekli öğütte bulunuruz. Onların mutlu olmaları hepimiz için önemli ve değerlidir. Fakat bir çoğumuzun kabul edemediği şey onların istediklerini yaparak mutlu olmaları. Her ne kadar bunu kabul etmesek de, sürekli çocuklarımızdan beklentilerimiz var. Ben bile dün gibi annemin ve babamın söylediklerini hatırlıyorum, ‘Oğlum biriniz doktor olun biriniz mühendis’. Babam dört çocuk babası olunca hepimize bir meslek biçmişti, ama kararlı ve anlayışlı muhabbetlerimiz sonucu herkes kendi istediğini yaptı. Fakat maalesef bunu yapamayıp hayatları boyunca anne ve babalarının isteklerini yapmakla kalıp mutsuz olan sayısızca genç var. Ailelerimiz her ne kadar mutluluğumuzu istese de bazen istemeyerek de olsa bizleri mutsuz edebiliyorlar. Eğitim hayatıyla, çocukları sayesinde, yeniden tanışan aileler çocuklarının isteklerini ve isteyebileceklerini bazen tahmin edemiyorlar. Bu yüzden kendi gelişim döneminde kendisi ve o dönem toplum içinde saygın olan mesleklerin halen önemli olduğu düşünebiliyor. Bunun dışında teknolojik gelişmeler ile sürekli değişen, yeni iş ve olanaklar yaratılan dünyayı algılamakta zorlanabiliyor. Durum böyle olunca da her şeyi kendi penceresinden görmeye devam ediyor. Bu kendi penceresi, kendisi için darlıkları getirdiği kadar çocuğu içinde belli sıkıntıları da yaşatabiliyor. Çocuklarımız ile meslek ve gelecek konularını konuşmak kolay bir şey değil. Gerçekten faydalı bir sohbet etmek istiyorsak daha geniş bir bilgiye ya da araştırma içine girmemiz bizler ve çocuklarımız için faydalı olacaktır. Fakat çoğu zaman çocuklarımıza bu konuları nasıl anlatacağımızı düşünmüyoruz, yardım da istemiyoruz. Dolayısıyla kendi önyargılarımızı çocuklarımıza aktarıyor, her çocuğun aslında farklı geliştiğini unutuyor ve farklı istekleri görmezden gelip, okul ve kurumlara destek olunması için talepkar olmuyoruz. Bu tür durumlarda çoğu zaman ya yanlış bilgilendirme yapıyor ya da çocuklarımızın isteklerinden daha çok kendi isteklerimizi onlara dayatıyoruz. Sonuç mutsuz ve aile ilişkileri yıpranmış bir gençten öteye gitmiyor. Bir çok araştırmacı ya da uzmana göre çocukları doğru bir mesleğe yönlendirebilmek için anne ve baba çocuklarının nelere ilgi duyduğunu, nelere karşı becerileri olduğunu, bir iş yaparken ne yaptığını objektif olarak gözlemleyebilmeli. Bu sürece çok erken yaşlardan başlamalı. Çünkü çocuğun ilgisinin başladığı dönem okul öncesidir. Velilerin çocuklarının iyi bir meslek seçimi konusunda yardımcı olabilmeleri için, okul öncesi dönemden başlayarak ilgilerini, becerilerini ve sosyal ortam ile oyun gruplarında ne yaptıklarını çok iyi gözlemlemeleri gerekmektedir. Bu sayede çocuklarına daha doğru ve objektif olarak yardımcı olabilirler. Çoğu kişi “Ben çocuğumu çok iyi tanıyorum. O benim evladım. Onu ben yetiştirdim zaten” diyerek yanılgıya düşebiliyor. Çocuklarımızın gerçekten neleri severek ve isteyerek yaptıklarını iyi gözlemleyip onlar ile doğru ve adil sohbetler edelim. Eğer anne ve baba olarak bu sohbetleri yapmakta kendimize güvenmiyorsak o zaman çevremizde İngiltere eğitim sistemini tamamlamış akraba, eş dost ya da abi ve ablalardan yardım istemeyi ihmal etmeyelim. Unutmayalım gelecek çocuklarımızın geleceği. ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 8 Akdeniz’de Katliam Akdeniz bölgesinde uzun yıllardır devam eden göçmen krizi bitmek bilmiyor. Yıllardır, Akdeniz’in derin sularında son bulan binlerce can yetmezmiş gibi son günlerde yaşanan büyük kazalarda masum yüzlerce insan yaşamını yitirdi. Bölgede yürütülen göçmen mültecilerle ilgi ve Avrupa Birliği’nin de desteklediği programda da büyük tartışmalara sebep olan son gelişmeler ile İngiltere bölgedeki desteğini sorgulamaya başlayarak tepki topladı. Akdeniz’de alabora olan göçmen teknesinden kurtulan kazazedeler, İtalya’nın Catania limanına götürülmeye devam ediyor. Ayrıca hafta sonu meydana gelen faciada hayatını kaybedip cesetleri çıkartılan ilk 24 kişinin naaşı da Malta’ya ulaştırıldı. Yüksek Komiserliği içinde 950 kişinin bulunduğu düşünülen teknenin batmasının İngiliz Sivil toplum kuruluşu Save The Children çalışanlarından Sarah Tyler yaptığı açıklamada, bir haftadır Akdeniz’de meydana gelen facialarda ölenlerin sayısının bini geçtiğini, bu rakamın Titanic ve Costa Concordia’dan çok çok daha fazla olduğunu dile getirerek, bu trajediler eğer AB kendi arama ve kurtarma misyonu yeniden başlatırsa gerçekleşmeyeceğini belirtti. Akdeniz’de son olarak iki gün önce meydana gelen kazada Libya açıklarında yüzlerce kaçak göçmeni taşıyan bir tekne batmış, Birleşmiş Milletler Mülteciler PANEL HABERİ Kırkısraklılar Dayanışma Merkezi yüzüncü yılında Ermeni Soykırımı ile ilgili bir panel düzenliyor. Bundan Yüz yıl önce bir buçuk milyon Ermeni soykırım ve tehcire uğratılmıştır. Aslında 1895 yılında 2. Abdülhamit döneminde başalatılan soykırım 1915 yılında İttihatçılar tarafında tamamlanmış oluyordu. 1915’ li yıllar Irmakların kırmızı aktığı, mağaraların yanık koktuğu yıllardır. Dünyanın kör ve sağır izlediği kırımdan kaçanların aç-susuz, yara- bere içinde ve dağları aştığı yıllardır. Ermenilerin taşınır ve taşınmaz mallarının yağmalandığı, zenginliklerine el konulduğu yıllardır. Günümüzde ise Ermenilere karşı kin ve nefret söylemi öne çıkarılarak düşmanlık yapılmakta ve Ermeni halkı baskı görmektedir. Devletin ve toplumun soykırımla yüzleşmesi adaletin sağlanması için son derece önemlidir. Tarihe ve insanlığa karşı sorumlu olduğumuz bilinciyle düzenlemiş olduğumuz panele yüreği insandan ve emekten yana atan herkesi bekliyoruz. Konuşmacılar: Dr Tözün İsa ve Araştırmacı -Yazar Ahmet Güven Tarih: 26 Nisan 2015, saat 13:00 Yer: Kırkısraklılar Dayanışma Merkezi 4-6 Derby Road, Enfield, London EN3 4AN ardından bunun Akdeniz tarihinin en büyük faciası olabileceğini söylemişti. Libya, Suriye ve Afrika gibi ülkelerden, iç savaş ve yoksulluktan kaçmak için ölümle sonuçlanan bu yolculuğu göze alanlardan biri de Ganalı Saikau Jallow: “Bu çok zorlu bir yolculuk. Ucunda ölüm olabilir. Hayatınızı riske atıyorsunuz. Geride kalan kardeşlerime tavsiyem bu yolculuğa çıkmamalarıdır.” Akdeniz’den her geçen saat facia haberleri gelmeye devam ederken, Ege Denizi’nde de kaçak göçmen taşıyan yelkenli bir tekne de, Pazartesi sabahı, Rodos Adası’nın Zefiros plajında kıyıya 50 metre uzaklıkta kayalara çarparak battı. 100 kişilik olduğu belirtilen teknedeki 90 kişinin kurtarıldığı üç kişinin ise yaşamını yitirdiği bildirildi. ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 9 10 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 11 Gençlere İş İmkanları İçin Destek Artıyor Kariyer gününde iş verenler gençleri her alanda destekleyeceklerini belirttiler. Britanya Alevi Gençlik Federasyonu tarafından düzenlenen kariyer fuarında çeşitli alanlarda çalışan profesyoneller gençlerle buluşarak deneyimlerini anlattılar. Pazar günü, Dalston Cemevinde gerçekleşen ve tüm gün süren kariyer gününde, sonuç olarak da Kürt ve Türk iş verenlerin, iş imkanı arayan gençlere deneyim fırsatı sağlayacakları kararlaştırıldı. İş deneyimi programı yanı sıra, rehberlik programının da oluşturulacağına karar verildi. Yaklaşık 50 gencin katıldığı kariyer gününden gençlerin memnun kaldığı görüldü. Organizatörlerden Esin Güneş, ‘‘Bugün ilk etkinliğimiz olmasına rağmen 50 öğrenciyi topladık. Onlara hedeflerini kurmalarında destek olmak ve onlara farklı perspektifler kazandırmak önemli bir hedefti ve bunu başardığımıza inanıyorum. Aynı şekilde iş insanlarının da bağlantı kurmaları için güzel bir fırsat oldu diye düşünüyorum. Herkesin enerjisi çok güzeldi.’’ Diğer baş organizatör Erbil Erbil, gençler ve işverenleri bir araya getirmek için güzel bir başlangıç olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: ‘‘Aslında herkesin gördüğü, hiç kimsenin bir şey yapmadığı, bir şeyi başardık bugün. Gençlerimizi ve başarılı iş adamlarımı ve iş kadınlarımızı biz buluşturduk bugün. Bugün gençler tecrübe kazandı, perspektif kazandı, fikir kazandı, bilgi kazandı. Biz bugün burada fikir deryası yarattık ve gençler de bundan faydalandılar. Belki hiç pilotluğu düşünmeyen bir genç pilotluk standına gitti pilotla konuştu. Belki müziği düşünmüyordu ama bugün müzik hayatını öğrenmiş oldu. Bugün biz burada çok şey başardık ama bu sadece başlangıçtı. Gençler ve iş insanların arasındaki bu ilişkiyi biz daha da büyüteceğiz, daha da büyük platformlara taşıyacağız. Ve her daim gençlere kariyerlerinde yön vermeye çalışacağız.’’ Açılış konuşmasını yapan Cemevi başkanı Tugay Hurman gençlerin toplum içerisindeki önemini ve toplumsal çalışmalarını anlattı. Programda daha sonra farklı dallarda çalışan profesyoneller deneyimlerini ve mesleklerini nasıl geliştirdiklerini anlattılar. Ryanair de pilotluk yapan Onur Taşçı çocukluk hayalinin uçmak olduğunu ve mühendislik okuduktan sonra havacılık okuduğunu anlattı ve gençlerden büyük ilgi gördü. Hackney belediye encümeni Jonathan McShane siyasete girerek halkın sorunlarına çözüm bulmayı hedeflediğini ve toplumlar için bunun önemini anlattı. Avukat Serpil Ersan öncelikle siyasi nedenlerden dolatı İngiltere’ye neden gelmek zorunda kaldığını anlattıktan sonra kadınlar için iş hayatında başarılı olmalarının önemini anlattı. ‘Erkeklerin dünyasında yaşıyoruz’ diyen Ersan, kadınların kendi güçlerine inanmaları ve öncelikle kendi ayaklarının üzerinde durmalarının önemini vurguladı. Ersan son olarak bir insanın başarısının topluma neler geri verdikleriyle ölçüldüğünü ve genç kadınların başarılarını görmek istediğini ifade etti. Tasarım ve inşa firması kuran mühendis Hasan Dikme deneyimlerini ve kendisini çeşitli alanlarda nasıl geliştirdiğini anlattı. İş adamı Hüseyin Osoy avukat olmadığı halde nasıl avukat firması kurduğunu gençlere anlattı ve katılımcılara önemli olan hususun hedeflerinin olması olduğunu ifade etti. Osoy, gençlere ailenin en önemli unsur olduğu ve paranın çalıştıkça geldiğini ifade etti. İngiltere’de en genç Alevi belediye encümeni olduğunu belirten Enfield belediye encümeni ve muhasebeci Güney Doğan, gelecekteki nesillere bırakılan mirasın önemini vurguladı ve karar verme mekanizmalarında yer almalarını tavsiye etti. Programın ikinci bölümünde, gençler Citizen UK tarafından düzenlenen iş başvurularına ilişkin çalışma atölyesine katıldılar. Atölyelerle eş zamanda profesyonellerle ileride nasıl çalışmalar yürütebileceğine ilişkin tartışma yürütüldü. Katılan iş verenler ve profesyoneller gençlere iş imkanları sağlayacaklarını belirttiler ve ileride yapılacak benzer çalışmalara tekrar destek vereceklerini beyan ettiler. Son olarak farklı mesleklerde çalışanların açtıkları stantlarda gençler bilgi alıp bağlantı ağları oluşturma fırsatı buldular. Kariyer gününe katılan 16 yaşındaki ortaokul öğrencisi, Destiny Karakuş ileride ne yapmak istediği hakkında daha iyi fikri olsun diye geldiğini belirtti. Karakuş, ‘‘Bana göre ne tür işler var ona baktım. Muhasebecilik ilgimi çekti. Daha önce muhasebeciliği hiç düşünmemiştimsadece parayla ilgili olduğunu düşünüyordum ama burada bana müvekkil ile iletişimin önemini anlattılar. UK Citizens’ın çalışmalarını öğrendim. Kariyer günü tekrar yapılırsa kesinlikle gelirim ve tavsiye ederim,’’ dedi. Kolejde güzel sanatlar okuyan 18 yaşındaki Burcu Gürgür, Alevi gençliği içerisinde çalışma yürüttüğünü ve böyle etkinliklerin gençler için çok önemli olduğunu anlattı. Gürgür gençlerin gelecekte neler yapabileceklerini düşünmeleri gerektiğini ve bu tür etkinliklerin ona vesile olabileceğini ifade etti. Gürgür, kendisi içinde güzel bir fırsat olduğunu anlattı: ‘‘Kendim bir çok insanlar konuşma fırsatı buldum. Gazeteciliğe ilgim var ve burada gazetecilik okumuş, şimdi gazetecilik yapan birisiyle tanıştım. Bana neler yapabileceğim konusunda bilgi verdi, ne tür gazetecilik var onları anlattı ve deneyim edinmem için yanında çalışabileceğimi söyledi.’’ Kariyer gününe katkılarını sunan muhasebeci Haydar Ulus, ‘‘Gençlerimizin düzenlediği bu etkinlik çok önemliydi. Bugün ki çalışmanın en büyük kaynak noktası harmanlaşma ve komünal çalışmayı gerçekleştirmekti. Para talebiyle işverenlerimizi buraya getirmedik. Direk olarak emeklerine başvurarak gençlerimizle bir araya getirmek için çağırdık’’, dedi. Ulus şöyle devam etti: ‘‘Şunları özellikle belirtmek istiyorum, gençlerimizin Cemevine sahip çıkıp, gen- çleri buraya getirip, iş adamları ve iş kadınlarıyla bir araya getirip, onlarla birlikte ortak noktaları oluşturmaktır. İş verenlerimiz de bizleri mahcup etmediler, buraya geldiler ve iş deneyimi programlarına ve mentoring programlarına katkı sunacağız. Gençlerimize sahip çıktılar. İkinci olarak da Cemevi sadece ibadet ettiğimiz yer ve cenazelerimizin kalktığı yerler değil, aynı zamanda buraya gelen gençlerimiz her türlü alanda destek alabileceklerinin mesajını iletmek istedik. Gençler bugün burada büyük başarı sergilerdiler bu etkinlikle.’’ Erbil son olarak katkı sunan herkese teşekkür etti ve iş verenlere seslendi: ‘‘Gençlere rehber olmaya hazır olduklarını söyleyen iş insanlarımız ve profesyoneller var. Ama hazır olmaları yetmiyor, kendilerini ön plana çıkarmaları gerekiyor, böyle platformları kaçırmamaları gerekiyor. Bu tür konularda yardımcı olmak isteyen kişilere çağrı yapıyoruz ve desteklerini bekliyoruz.’’ Erbil, iş deneyimi arayan gençlerin BAGF ile irtibata geçmelerini böylece aradıkları iş alanına göre yardımcı olabileceklerini belirtti; ayrıyeten rehberlik programı oluşacak. Britanya Alevi Gençlik Federasyonu Facebook sayfasından irtibata geçebilirsiniz. ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 12 Avrupa Alevi Gençler Birliğinin 7 Haziran Seçimlerine Yönelik Basın Açıklaması ATİK’e Yapılan Saldırılar Londra`da Kınandı OY’lar HDP’ye O Kimsenin Alevisi Olmaz; Turgut Öker BİZ olur! Bizler Avrupa Alevi Gençler Birliği olarak, gönlümüzün her daim lideri Turgut Öker’in yanındayız. Bizim sesimizi, HDP İstanbul 1. Bölge Milletvekili Adayı olarak Meclise taşıyacaktır. Oyumuz HDP’ye Bundan eminiz; Çünkü; Turgut abimizin 1988 yılından Hamburg’ta, Alevi hak ve talepleri için başlattığı “Eşit Yurttaşlık ve Eşit Haklar Yürüyüşünde” yorulmadan ve dahası üstüne üslük gençleşerek yürüyor. Bu yürüyüşte Turgut Öker savunduğu Alevi davasının yanındayız. Turgut abimiz biz Alevilerin taleplerini bilen, yaşayan, örgütleyen, mücadelesini veren ve bedelini ödeyendir. O Alevi hareketinin siyasal alana mücadelesini taşıyan adım atmıştır. Bu adımlara tökez olma değil, bu adımları şimdi çoğaltma zamandır. Turgut Öker’in TBMM kürsülerinden, Alevilerin uğradıkları her türlü ayrımcılığı, adaletsizliği, mağduriyetleri tek tek TEŞHİR edecek, hesap soracak, “haydi lagaluga yapmayın, hukuka, demokrasiye ve özgürlüklere bakalım çözelim” diyeceğiz. Turgut Öker ile yıllardır süregelen asimilasyon politikalarına Mecliste DUR diyeceğiz. Aleviliğimizin, İnancımızın, Kimliğimizin, Kültürümüzün, Değerlerimizin TANINMASINI Mecliste dile getireceğiz, hukuksal kazanımlarımızı güç birliği, el birliği ve gönül birliğiyle sağlayacağız. Turgut Öker ile Mecliste, sadece Zorunlu din dersleri işkencesine değil, Eğitimin ve eğitim kurumlarının tümüyle dinselleştirilmesine karşı ÇÖZÜM olarak laik, demokratik, çoğulcu ve eleştirel eğitim isteyeceğiz. Diyanet eliyle yaratılan asimilasyona ve mezhepçi din devleti uygulamalarına karşı Mecliste Turgut Öker ile HAYIR diyeceğiz. Turgut Öker’le eşit haklar mücadelesinin sesini MECLİSE taşıyacak ve bu talebi toplumsallaştıracaktır. Cemevlerimize yönelik ayrımcılık, inkar ve “ucube” gibi çirkin yakıştırmalara karşı, ibadet yeri olarak YASALLIK kazandıracağımız mücadelenin ortasındayız ve Mecliste bunu Turgut Öker ve Canlar dile getirecektir. Turgut Öker ile BİZ de Mecliste olacağız. Taleplerimiz, sorunlarımız Turgut Öker’le MECLİSE gelecek. Turgut Öker’e kefiliz; Çünkü O kendisine dışarıdan biçilmiş Alevi elbiseleri giymez. O kimsenin Alevisi olmaz. Turgut Öker BİZ olur! Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Malatya, Sivas, Ümraniye ve Gazi katliamlarının utancıyla tüm Türkiye’nin YÜZLEŞMESİNİ Mecliste Turgut Öker ile BİZ sağlayacağız. Bu amaçla Madımak Oteli’ni UTANÇ MÜZESİ yapacağız. Yoksulluğumuzun, yoksunluğumuzun, işsizliğimizin kaderimiz olmadığını bilerek, ekonomik ve sosyal haklarımızın mücadelesini verecek, çalışanlar ve üretenlerle YAN YANA olacağız. Atalarımızdan miras Hacı Bektaş Veli Dergahı, Seyyit Battal Gazi Dergahı, Şahkulu Dergahı, Abdal Musa Dergahı, Karaca Ahmet Türbesi ve 600 Alevi Bektaşi dergahımızın toplumumuza ait olduğu gerçekliğini kabul ettireceğiz. Dedelik kurumunun ve ocak sisteminin günün şartlarına göre yeniden inşa edilmesine katkı vereceğiz. Alevilik tanımını, dedelik kurumunu devletin müdahalesine açan tartışmalara DUR diyeceğiz. Türkiye’nin hiçbir zaman laik olmadığını ortaya koyacak, gerçek LAİKLİK için mücadele edeceğiz. Yolumuza yoldaş, canımıza CANDAŞ olacağız. Bir olacağız, iri olacağız, DİRİ olacağız. Turgut Öker’le meclise CAN getireceğiz. 72 millete bir gözle bakanların kardeşlik mayasını meclise çalacağız. Bu sefer BİZ’den birileri, bizim sorunlarımız için yolumuzu meclise düşürecek. Yolu yolumuz olsun, yolumuz açık olsun. Boz Atlı Hızır yardımcımız olsun. Avrupa Alevi Gençler Birliği – Yönetim Kurulu adına Ümit Sarı - Genel Başkan ATİK’e bağlı olarak İngiltere’nin başkenti Londra’da faaliyet gösteren Tohum Kültür Merkezi’nin çağrısıyla bir protesto gösterisi yapıldı. 19 Nisan’da Wood Green kütüphanesi önünde yapılan eylemde “Avrupalı emperyalistlerin ve TC Devletinin ortaklaşa yürüttüğü gözdağı ve tutuklama terörüne sessiz kalma” yazılı İngilizce ve Türkçe pankart ve çeşitli dövizler açıldı. Okunan açıklamada Almanya merkezli Avrupa çapında ATİK yönetici ve faaliyetlerine yönelik tutuklamalar kınanarak bu tür saldırıların ATİK‘i yıldıramayacağı belirtildi. Eylem boyunca bildiriler dağıtılarak sloganlar atıldı. ADHK ve Day-Mer’inde katıldığı eylem bir saat sürdü. Ayrıca, ATİK üyelerine yönelik Almanya, İsviçre ve Fransa’da yapılan operasyonları protesto etmek için bazı kentlerde sokaklara çıkıldı. ATİK, YDG ve Yeni Kadın’ın basın açıklamaları okundu ve mitinglerde operasyonları yapan devletler protesto edildi. Londra’da gerçekleştirilen bir diğer eylem ise Alman elçiliği önündeydi. ATİK üyelerinin ve yöneticilerinin 15 Nisan akşamı Almanya, Avusturya ve İsviçre’de eş zamanlı düzenlenen bir operasyonla gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları nedeniyle İngiltere’nin başkenti Londra’da protesto eylemi yapıldı. Tohum Kültür Merkezi, Yeni Kadın ve Yeni Demokratik Gençlik tarafından 17 Nisan’da Londra’da bulunan Alman Büyükelçiliği önünde gerçekleşen eylemde elçiliğin karşısında toplanıldı. Yapılan eylem boyunca İngilizce bildiriler dağıtılarak çeşitli sloganlar atıldı. Bir saatten fazla süren eylem atılan sloganlarla sona erdirildi. ATİK üyelerinin tutuklanması ile ilgili, Mannheim, Berlin, Basel, İsviçre, Hannover, Paris, Frankfurt ve Stuttgart’da da eş zamanlı eylemler düzenlendi. ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 13 Ara Sarafian: “Türkiye hükümetinin ‘soykırımı tanıma’ konusunda tutumunu değiştireceğinden şüpheliyim” Londra merkezli Gomidas Enstitüsü direktörü Ermeni tarihçi Ara Sarafian, AB ve Papa’nın soykırımı tanımaları konusundaki açıklamalarına ilişkin, ”Bu durum Türkiye üzerinde sadece manevi baskı yapar ve birkaç Ermeni lobiciye ancak cesaret verir” dedi. Yasemin Kazan Sarafian, AB ve Papa’nın beyanlarının Türk hükümetinin ‘soykırımı tanıma’ konusunda ki tutumunu değiştireceğinden şüphe ettiğini ifade ederek “İnanıyorum ki ancak; Türk halkı hazır olduğunda, Türkiye ilerde politikasında değişiklik yapıp soykırımı kabul edecektir” açıklamasını yaptı. Geçmişte Türkiye hükümetinin bu konuda olumlu adımlar attığına inanan Sarafian, 1980 ve 1990’lı yıllar arasında Ermeni meselesinin tam bir tabu olduğunu hatırladığını, şimdilerde en azından bu konuda konuşabildiklerini ve kan dökülmediğini belirterek, “Erdoğan’ın Ermeniler’in 1915 yılında gördüğü “insanlık dışı” muameleyi tanımasını memnuniyetle karşılıyorum” dedi. Ancak AB ve Papa’nın yakın zamanda konuya ilişkin açıklamaları ve Türkiye’nin tutumu; yaklaşan seçimler hesaba katıldığında Erdoğan’ın AKP’nin oyları için milliyetçi kartını oynayacağını tahmin ettiklerini sözlerine ekleyerek, “Umuyorum ki herşey normale döndüğünde yine çözüme yönelik somut adımlar atılacaktır” ifadesini kullandı. Ermeni soykırımına ilişkin sorularımızı yanıtlayan Ara Sarafian’ın konuyla ilgili yanıtları şöyle: Türkiye neden Ermeni soykırımını inkar ediyor? Çünkü; Türk Devleti’nin temel yapısı bu. Yalnızca 1915 yılında değil – Cumhuriyet Türkiyesi; Türkiye Cumhuriyeti kurucuları da diğer insanları öldürmekten çekinmediler. Tüm medeniyetleri yok edip kendi yaptıklarını inkar ettiler. İnkarın hayatta kalanlar ve aileleri üzerindeki etkisi ne oldu? Özellikle bu travmalardan geçmiş eski nesil için çok acı verici bir durum. İnkar 1915 hafızasını halen canlı tutuyor. Ermeni soykırımının 24 Nisan’da anılmasının sebebi nedir? Ne oldu o gün? 24 Nisan 1915 tarihi; İstanbul’daki Ermeni topluluğunun önde gelen isimleri ve entelektüellerinin sürgün edildiği gündür. Bu durumu diğer kentler izledi. Önce Ermeni aydınların ortadan kaldırılması geriye savunmasız olan; çocuk, kadın ve yaşlılara karşı yapılanları da kolaylaştırdı. Osmanlı ordusunda askere alınmış Ermeni gençler ise; önce silahsızlandırıldı daha sonra da öldürüldüler. 2012 yılında Agos gazetesinde yayımlanan bir makalenizin başlığı da “24 Nisan’da Ne Oldu?” Bu makalenizi Prof. Dr. Yusuf Sarınay’ın 2008 tarihli “24 Nisan 1915’te Ne Oldu: 24 Nisan 1915 Genelgesi ve Ermeni Komite Üyelerinin İstanbul’da Tutuklanması” makalesine cevap olarak yazdınız. Sarınay makalesinde; 24 Nisan 1915’te İstanbul’da tutuklanan Ermeniler’in herhangi birileri olmadığını, yıkıcı faaliyetler içinde bulunan kimseler olduğunu; Çankırı ve Ayaş’a sürgün edildiklerini hatta bu kişilerin özellikle de Ayaş cezaevindeki siyasi tutukluların öldürülmediğini iddia ediyordu. Ben tutuklananların akıbetinin öyle olmadığını makalemde savundum. Osmanlı Arşivleri Bakanlığı Başkanı Sarınay, Osmanlı arşiv kayıtları ile davasını savundu. Ancak savunması sahteydi ve alıntı yaptığı belge iddiasını desteklemiyordu. Sarınay’dan yanıt alabilmek için cevabımı Türkçe yazdım. Tabi ki yanıt alamadım – Bu sadece Türk ve Ermeni tarih yazımlarında ki farklılık değil; inkarcılıktır. Peki Türk arşivleri Ermeni soykırımını doğruluyor mu? Evet, arşivler “sözde sınırdışı programı” ile Ermeniler’in evlerinden ve yaşadıkları yerlerden uzaklaştırıldıklarını kanıtlıyor ancak; bu insanlara ne olduğuna dair herhangi bir bilgiye rastlanmamakta. Aynen Sarınay’ın Ayaş cezaevine gönderilen siyasi tutuklulara ne olduğunu kanıtlayamaması gibi. Bu durum diğer Ermeniler için de geçerlidir - Osmanlı arşivleri yaklaşık 40.000 kişinin Harput Ovası’ndan sürüldüğünü göstermekte, fakat yine bu insanların nerelere yerleştirildiğine dair bir bilgi yok. Soykırım nasıl başladı? Ermeni Soykırımı; Türk milliyetçi ideolojisinin bir ürünü ve etnik açıdan homojen bir devlet oluşturmak için yapılmıştır – Türk ve Sünni Müslüman – azınlıklara hayat tanımayan bir devlet yapısı… Soykırımın bilançosu neydi ve kaç kişi hayatını kaybetti? Osmanlı İmparatorluğu döneminde farklı şehir ve köylerden 2 binin üzerinde Ermeni topluluk ortadan kaldırıldı. Çoğu Ermeni öldürüldü ve birçok Ermeni de müslüman ailelere absorbe edildi; özellikle kadınlar ve çocuklar… Yaklaşık 1 milyon veya 1.5 milyon yakın kişi ise ortadan kayboldu. Ermeni meselesi ile nasıl ve neden ilgilenmeye başladınız? Büyüdüğüm yaşlar Ermeni meselesinin politize olduğu dönemlerdi ve benim de meseleye ilgim bu zamanlarda artmaya başladı. ASALA teröristleri Ermeni soykırımı adına Türk diplomatları öldürdü ve daha sonra Türk yetkililer; “Ermeni soykırımı yoktur bunlar Türkiye’yi bölme çabalarıdır” açıklamalarında bulunarak, Ermenilerin 1915 yılında Türkleri katlettiğini iddia ettiler - “Ermeni soykırımı yoktur, varsa da Ermeniler bunu hak etmiştir” denildi. Soykırıma maruz kalan yakın aile üyeleriniz veya akrabalarınız mı? Evet, mesela Yozgat’ta yaşayan akrabalarımın hepsi soykırımda öldürüldü. 1981 yılında Ankara’ya Türkçe öğrenmek için gittiniz, tecrübelerinizi bize anlatır mısınız? 1981 yılında merakımdan dolayı Türkiye’ye gittim . Benim için ilginç bir yıl oldu. Yolculuğum Kars’a kadar uzandı. 1983 yılında doğuyu tekrar ziyaret ettim. Bu dönemde Artvin’de bir Ermeni kilisesinin fotoğraflarını çektiğim için polis eşliğinde sınır dışı edildim. 1985 yılında Ankara’da Türkçe eğitim için BM Gençlik Yılı bursu için başvuru yaptım. Londra’daki Türk Elçiliği ile yaptığım görüşmeden sonra aday olarak seçildim. Başlamama iki hafta kala elçilikten Türk Milli Eğitim Bakanlığı’nın bursumu onaylamadığına dair bir mektup aldım. Bu olumsuz karara rağman ben yine de Ankara’ya gidip aynı kursu yapmaya karar verdim. Hatta özel bir okulda Türkçe öğretmeye başladım ve yaşıtım birçok arkadaş edindim. Bu kişiler benim Ermeni meselesini daha ciddi düşünmeme sebep oldu ve bu da tarihçi olmaya karar vermemde çok büyük etkendir. Gomidas Enstitüsü’nde ne gibi etkinlikler yapıyorsunuz? Gomidas Enstitüsü önce yayın evi olarak başladı ancak; kısa sürede eğitim projeleri geliştirdik - konferanslar, sergiler ve araştırmalar da yapmaktayız. Gomidas Enstitüsü olarak soykırımın 100. yılında ne tür etkinlikler düzenlediniz? 18-24 Nisan tarihleri arasında Bitlis, Mutki ve Diyarbakır’da olacaksınız. Bu yerlerin seçilmesinin özel bir sebebi var mıdır? Daha önce başlatmış olduğumuz faaliyetler kapsamında Bitlis, Mutki ve Diyarbakır’da bulunacağız. 1915’te koparılan insani bağları yeniden inşa etmek amacıyla 2013 yılında bir köprü inşa etme projesi başlattık; Türkiye resmi olarak soykırımı tanısın veya tanımasın, biz Türk-Kürt-Ermeni ilişkilerinin daha iyi olması için çalışıyoruz. Ermenilere ait anıların ve bu anıların temsil ettiği anlamın bu topraklara geri dönmesini amaçlıyoruz. Kürt siyasetçi Ahmet Türk, Kürtler adına Ermeniler’den özür diledi ve şu açıklamayı yaptı: “Dedelerimizin, babalarımızın o katliama katılmalarının acısını biz bugün torunları ve çocukları olarak yaşamaktayız. Asla ve asla bu kardeş halklarımıza çektirdiğimiz acıları unutmayacağız” Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Ahmet Türk gibi politikacıların açıklamasından haberim var; tabi ki bunu memnuniyetle karşılıyorum. Bu iyileşme sürecinin, barış dilinin bir parçasıdır ve hepimiz açısından olumlu birşeydir. Bugünki Kürt siyasi hareketinin Ermeni sorununa bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kürt hareketi, insan hakları temel ilkeleri üzerine kurulu, geniş tabanlı toplumsal bir harekettir. Haksızlıklığa uğramış olanlar için; adalet, eşitlik ve hoşgörü telkin ediyor. Kürtler soykırımın, aşağılanmanın ve inkarın ne olduğunu çok iyi biliyorlar. Bu nedenle Ermenilere karşı sempati ve anlayış göstermekteler. Ekim 2006’da Fransa parlamentosu, soykırımı inkar edenlere ceza verilmesini öngören yasa teklifini kabul etti. Bu düşünce özgürlüğüne aykırı değil mi? Onaylıyor musunuz? İnsanlar soykırımı inkar etme hakkına sahip olmalı mı? Ben konuşma özgürlüğüne inanıyorum; tabi ki inkar edenlerin cezalandırılmasına karşıyım . Ancak bazı insanların bunun tam tersini savunmalarını da anlıyorum . Peygamber Muhammed ile alay etmek isteyenler bunun konuşma özgürlüğü olduğunu söylüyorlar - ama birseyi yapma hakkına sahip olmak başka birşey, yapıyor olmak ise bambaşka birşey. ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 14 7. Gik-Der Kültür ve Sanat Festivali Ezidilere Atfedildi Her yıl geleneksel olarak yapılan ve bu yıl Gik-Der Kültür ve Sanat Festivali bu yıl. Bu yıl yedincisi yapılan festival, Dalston’da bulunan, Gik-der’de gerçekleşen bir resepsiyonla başladı. Ezidiler’in bayramı olan Çarşema Sor’a (Kırmızı Çarşamba) denk gelen 15 Nisan’da başlayan ve bir hafta devam eden festival dahilindeki etkinliklerde Ezidiler anlatıldı ve tanıtıldı. Göçmen İşçiler Kültür Derneği’nde yapılan açılış resepsiyonunda konuşma yapan dernek başkanı Helin Peköz, Ezidilerin, çoğu Osmanlı imparatorluğu döneminde olmak üzere 77 defa katliama maruz kaldığını belirtti. Peköz, bugün Ezidi’lerin tarihteki en büyük soykırım ve sürgün tehditi altında yaşadığını, bölge devletleri özelliklede faşist Türk devleti ve emperyalistlerin ortaya çıkardığı ve dizginlerinden boşalırcasına bölgedeki tüm halklara azgınca saldıran katiller sürüsü İŞİD’in hedeflerinden birisinin de Ezidiler olmaması olanaksız olduğunu, Özellikle Şengal ve çevresinde Ezidi halkına yapılanların, insanlık tarihinin gördüğü en büyük vahşetlerden biri olduğunu sözlerine ekledi. Helin Peköz sözlerine şöyle devam etti: ‘‘Ezidiler sadece katledilme ve sürgün tehlikesiyle karşı karşıya kalmadılar, aynı zamanda kadınları ve çocukları pazarlarda köle ve cariye olarak satıldı, sayısını bilemediğimiz genç kadınlar bu vahşete maruz kalmamak için kendi hayatlarına son verdi.’’ Ezidiler için hazırlanan sinevizyon gösterisinin ardından Trade Unionist and Socialist Coalition Tottenham milletvekili adayı Jenny Sutton’ın yanı sıra, Brian Debas, Ali Aksoy, Roj Women, Sosyalist Kadınlar Birliği, Day-Mer ve İngiltere Alevi kültür merkezi ve cemevi yetkilileri birer konuşma yaptı. Britanya Alevi federasyonu başkanı İsrafil Erbil, yapmış olduğu konuşmada, Ezidiler’in felsefe ve düşüncesinin cana kıymamak olduğunun binlerce kilometre uzakta İngiltere’de karşılık bulduğunu gösterdiği için temsil ettiği Britanya Alevi federasyonu, Britanya Alevi gençlik federasyonu ve Britanya Alevi kadınlar birliği adına Ezidilere atfedilen festivali saygı ile selamladıklarını belirtti. Festivalin açılış resepsiyonunda konuşma yapan Mehmet Yüksel Dede; yapılan katliamları lanetlediğini ve günümüzdeki makus talihimizin, yaşadığımız coğrafyada sorunlarımızı ortak görüp, hep birlikte omuz omuza çözüme ulaştırmak için kardeşimin, komşumun, yada yanı başındaki toplumun acısının benim acım olduğunu da içselleştirmekle bir çözüm yoluna girebileceğini söyledi. Suna Alan ve Grup Raye’nin de sahne aldığı resepsiyonda katılımcılar halaylar çekerek geceye eşlik etti. Belgesel Gösterimi: Lalish Mihrani Festivalin ikinci akşamında, Gik-Der’de, Ezidilerin inancını, felsefesini ve yaşam biçimini anlatan Lalish Mihrani (Işığın Toprakları Laleş) belgeseli gösterildi. Yönetmenliğini Aso Haji’nin yaptığı belgesel Ezidiler için kutsal olan Laleş’te çekilip oradaki yaşantıyı gösteriyor. Panel: “Soykırımlarda Ezidi Kadın Gerçeği” Festivalin üçüncü gününde, Sosyalist Kadınlar Birliği (SKB) ve Roj Kadın Meclisi’nin ortaklaşa düzenledikleri panel, Kürt Kültür Merkezinde Avrupa Ezidi Kadın Meclisi Koordinasyonundan Xane Agal, Sosyalist Kadınlar Birliği’nden Hatice Güden ve Roj Kadın Meclisi’nden Evrim Yılmaz’ın katılımıyla gerçekleşti. Konser Festival kapsamında 18 Nisan Cumartesi akşamı Dominion Centre’da konser gerçekleşti. GİK-DER 7. Kültür Sanat Festivali Kapsamında: “Soykırımlarda Ezidi Kadın Gerçeği” “Yüzünü Güneşe Dönen Ezidiler” başlığı altında 7. si düzenlenen GİK-DER Kültür Sanat Festivalinin 3. etkinliği “Soykırımlarda Ezidi Kadın Gerçeği” konulu panel gerçekleşti. Sosyalist Kadınlar Birliği (SKB) ve Roj Kadın Meclisi’nin ortaklaşa düzenledikleri panel, Kürt Kültür Merkezinde Avrupa Ezidi Kadın Meclisi Koordinasyonu’ndan Xane Agal, Sosyalist Kadınlar Birliği’nden Hatice Güden ve Roj Kadın Meclisi’nden Evrim Yılmaz’ın katılımıyla gerçekleşti. Ezidilerin tarihi, sosyolojik yapısı ve yaşadığı soykırımlar hakkında bilgi veren Agal, Ezidiliğin bir doğa sevdası ve inancı olduğu, ateşin, güneşin, suyun ve toprağın kutsal kabul edildiği bir inanç biçimi olduğunu belirterek, “Ezidilik aynı zamanda Kürtlüğün kökenidir.” dedi. Ezidiliğin orijinal felsefesinde toprak ile kadının kutsal olduğunu, kadın rengi ve rolünün oldukça belirgin olduğu, pek çok duasında kadından yardım istendiğini, kadının değiştirici ve saygın bir yerde olduğunu belirten Agal, sonraki yıllarda gerek Hıristiyan, Musevi ve İslam din- lerinden etkilenmesi ve gerekse de bu üç inanca sahip insanlar tarafından uğradıkları saldırılardan korunmak adına aldıkları tedbirlerin zamanla yeni bir kültür geliştirdiğini belirterek şunları kaydetti. “Ezidiler, diğer dinlerin etkisine girdikçe kendi öz inançlarından uzaklaşıyor, kadınları mal, mülk, eşya olarak görmeye başlıyordu. Çok evlilik normalleşiyordu. Kadınların kaçırılmasını önlemek adına kadınlar evlere hapsediliyordu”. DAİŞ ve ardındaki güçler, yaşanılanlar hakkında da bilgi veren Agal, kadınların çok özel bir hedef haline geldiğini belirterek şunları söyledi: “Kadınlar, sadece cinsel zevk aracı olarak görülmedi. Aynı zamanda Ezidi toplumunu teslim alma, güçten düşürme aracı olarak kullanıldı. Erkek egemen zihniyetin en zayıf halkasından yakalayarak Ezidi kadınlar üzerinden tüm insanlığımız ve toprağımıza tecavüz ediliyor, toplumsal onurumuz pazarlarda satışa sunuluyordu.” dedi. Roj Kadın Meclisi’nden Evrim Yılmaz ise, DAİŞ çeteleri üzerinden Ortadoğu’da yaşatılan vahşetin ABD’nin Ortadoğu planının bir parçası olduğunu belirtti ve kadını “namus” olarak gören erkek egemen değerlerin sadece kadınları değil, dönüp dolaşıp kendi cinsini de vurduğunu belir- Sevilen sanatçılar Suavi, Tara Jaff, ZeleMele ve Ali Sizer katılanlara müzik dolu güzel bir gece yaşattılar. Panel: Ezidilerin Dünü Bugünü Yarını Festivalin son günü, 19 Nisan Pazar günü, düzenlenen panelde Avrupa Ezidi Federasyonu Başkanı - HDP Batman milletvekili adayı Ali Atalan ile Avrupa Parlamentosu eski milletvekili - HDP Amed milletvekili adayı Feleknas Uca katıldılar. terek, “erkeklerin namusu olmak istemiyoruz” dedi. SKB adına konuşan Hatice Güden, konuşmasının esasını çözüm yolları ve görevler üzerine odaklaştırdı ve “soykırımlar tarihi aynı zamanda cins kırım tarihleri olmuştur” dedi. “Ermeniler, Yahudiler, Ezidiler, Kürtler, Tamiller soykırıma uğrayan halklardır” diyen Güden; “Görülebileceği gibi geçmişten günümüze soykırıma uğrayan halkların hepsi devletsiz, resmi statüye sahip olmayan halklardır. Dolayısıyla öncelikli çözüm yollarından biri Şengal’in ve aynı zamanda Rojava’nın özerk statüsünün tanınması gerekmektedir.” dedi. Ezidiliğin bağımsız bir din olarak kabul edilmesi ve onlara hukuki statü verilmesi gerektiğini de dile getiren Güden, Ezidi soykırımının tanınması ve uluslararası sözleşmelere uygun davranılmasının da önemli bir adım olacağını kaydetti. Kaçırılarak pazarlarda satılan, seks kölesi olarak kullanılan 3500 ila 5000 arasında kadının bulunması ve sosyal, psikolojik ihtiyaçlarının karşılanmasının da oldukça önemli olduğunu belirten Güden, öncelikli temel ihtiyaçların karşılanması için ekonomik kampanyaların öneminin de altını çizdi. SKB’nin Mayıs ayı içerisinde tüm bu talepleri içeren bir dosya ile BM ile görüşmeye hazırlandığını da belirten Güden, uluslararası sosyalist ve komünist örgütlerin birleştiği ICOR tarafından Rojava’da yapılması planlanan hastane çalışmasına SKB’nin de dahil olduğunu belirterek toplumsal duyarlılığın ertelenmeksizin harekete geçmesi gerektiğini önemle hatırlattı. ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 Ezidiler Özerk Bir Yapı İçerisinde Yaşamak İstiyor 15 Köşe Yazısı BÜLENT BİNGÖL AGOP’UN MİNİK ELLERİ! Yüzlerce yıldır Osmanlı yönetimi tarafından baskılanan halklar, ittihat terakki’ci Türkçülüğün Osmanlı yönetimine gelişiyle halklar adeta doğrandılar. Turancılar (Türkçüler ) din maskesiyle Osmanlı’nın dört tarafında savaş cepheleri açtılar, çocuk ve yaşlıların dışındaki bütün erkekleri zorla askere aldılar. Öyle ki toprağı ekecek erkek kalmamıştı, ve savaş ihtiyacı için halkın malına mülküne el koyuyorlardı. Kıtlık kıran girmişti memlekete. Tarlalar ekilemiyor, insanlar kışa tedariksiz giriyorlardı. İnsan, hayvan, doğa zayıf düşmüştü; merhametsiz ve vahşileşmişti. Haber: Yasemin Kazan 7. Gik-Der Kültür Sanat Festivali kapsamında 19 Nisan 2015 tarihinde Londra’da düzenlenen panelde Ezidilerin yaşadığı trajediler, mevcut durumları ve geleceği konuları ele alındı. 7 Haziran seçimlerinin ve mevcut siyasal durumunun da konuşulduğu panele Avrupa Ezidi Federasyonu Başkanı - HDP Batman milletvekili adayı Ali Atalan ile Avrupa Parlamentosu eski milletvekili HDP Amed milletvekili adayı Feleknas Uca katıldılar. Panelin açılış konuşmasını yapan Ali Atalan Ezidilerin tarihinin trajediler ve katliamlar tarihi olduğunu belirterek “Ezidiler bugüne kadar 72 ferman (soykırım) yaşadı. 73. soykırım ise geçtiğimiz Ağustos ayında Daiş’in Şengal’de Ezidiler’e saldırması ile gerçekleşti. Bu saldırı Ezidi tarihinde yaşanan tüm trajedileri gün yüzüne çıkardı. Ezidiler ancak seslerini dünyaya 73. katliamda duyurabildiler” dedi. Farklı coğrafyalarda tahmini nüfuslarının 1 milyon 200 bin olduğunu ve Ezidiler’in kendi topraklarında hiçbir zaman özerk ve bağımsız olmadıklarını dile getiren Atalan “Her ne olursa olsun Ezidiler artık ‘ idari, iktisadi ve askeri’ anlamda özgür ve özerk bir yapıya sahip olmak istiyorlar. Rojava Kantonları Ezidiler için örnek alınacak bir modeldir “ açıklamasını yaptı. Bir başka konuya daha dikkate çeken Atalan; “Dinlerinden dolayı hep hor görülmüş Ezidiler’e Daiş saldırılarını nasıl gerçekleştirdi veya gerçekleştirilebildi - Ezidiler’e yapılan son saldırılara izin verilmesinin sebebi; “Bu toplumun uğrunda ölünmeye değer bir toplum olmadığı düşüncesidir. Daiş’in saldırıları karşısında Peşmergenin hiçbirşey yapmaması Ezidi toplumuna yapılmış bir ihanettir” ifadesini kullandı. Panelin diğer bir konuşmacısı Feleknas Uca, özellikle kaçırılan kadın ve çocukların trajedilerine değindi. Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) kongresinde Daiş’e esir düşmüş kadınların özgürleştirilmesi için bir platform oluşturduklarını dile getiren Uca, “Güney Kürdistan parlamentosundan aldığımız bilgi ve yapılan araştırmalar sonucu Daiş’e esir düşmüş yaklaşık 5 bin Ezidi kadın, bunun yanısıra yüzlerce Arap, Türkmen Süryanı kadın var. Bu kadınlar para karşılığı satılıyor, 9 yaşındaki çocukların bile tecavüze uğradıkları hikayelerini dinledim. Binlerce Ezidi’nin akibeti ise henüz belli değil” dedi. Ali Atalan ile aynı konuya dikkat çeken Uca, “Peşmerge hiçbir mücadele vermeden bölgeyi terk etti. Eğer mücadele verilseydi belki bunların hiçbiri yaşanmayacaktı” dedi. Şengal’in tek bir mermi bile patlamadan teslim edilmesinin kafalarda soru işareti bıraktığını belirterek “Daiş’in Ezidiler’e bayramda gelip çayınızı içeceğiz dediğini ve bundan tüm yetkililerin ve peşmergenin haberi olduğunu” sözlerine ekledi. Uca, son sözlerini şöyle noktaladı: “Çözüm sürecinin başarıya ulaşması, demokratik ve halkların ortak yaşamı için daha çok mücadele edilmelidir. Ortak bir savunma olsaydı bunların hiçbiri yaşanmayacaktı.” Konuşmacıların sunumlarının ardından yapılan soru cevap kısmında Atalan ve Uca katılımcıların sorularını yanıtladılar. Türkiye’de yapılacak 7 Haziran seçimleri ile ilgili gelen soruya cevap veren Atalan, 7 Haziran seçimlerinin tarihi bir önemde olduğunu ve ilk defa iki Ezidi adayın parlamentoya gitmesinin Ezidiler açısından bir dönüm noktası olduğunu belirtti. HDP bünyesinde seçimlere giren adayların genel olarak Mezopotamya coğrafyasının farklı inanç ve kimlikleri bir arada barındırdığını ve bunun Türkiye’nin geleceği açısında ayrışmaya karşı birliği ve birlikte yaşamı sembolize ettiğini ifade eden Atalan bu seçimlerde halkların kazanacağını ifade etti. Kanunlar, kurallar, töreler, bilinç, hatta güdüler bile işlemiyordu. Yaşam lanetlenmiş, kötülük egemen olmuştu. Yazı zayıf geçiren doğa renk değiştiriyordu, mevsim sonbahar olmalıydı. Geceden bastıran yağmur rahmet değil, canlıyı cansızı dövercesine vuruyordu; gökten lanet yağıyordu. Her canlı güçsüz ve endişe içinde deliğine çekilmişti. Meydanda bir çocuk bağırıyordu yeni bir laneti haber verircesine ...”koşun canavarlar geliyor! karşı ovada dut ağaçlarının altında canavarlar var ...” diyordu. Korkuyla dışarı çıkabilen yaşlılar köyün meydanında adeta birbirlerine yapışmıştılar. Dut ağacının altındaki canlıların ne olabileceğini endişeyle tarif etmeye çalışıyorlardı. Kimse ne olduğunu çıkaramıyor ama her ne olursa olsun bu belanın hava aydınlık iken hal edilmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Yaşlılar ellerinde sopa, taş korkuyla ilerliyorlardı dut ağacına doğru; bayağı yol aldıkları halde geçkin yaşlarına, tecrübelerine rağmen hala benzetemiyorlardı herhangi bir şeye. Bu bilinmezlik adeta göğüs kafeslerini deliyor, nefessiz bırakmıştı. Ancak yeterince yaklaştıklarında çocuk sesini ayırt edebildiler: 6-7 çocuk çamur içinde ağacın altında çamur yiyorlardı. Yaşlılar Yaşadıkları lanetli hayatın sorumlularını bulmuş gibi oldular. Çünkü Devleti Aliyeleri fetvayı vermişti; yaşadıkları her kötülüğün sorumlusu Ermenilerdi ve Ermenilerin yok edilmeleri gerekiyordu. Zorba Osmanlı’ya bütün erkeklerini, mallarını vermişlerdi. Evet zorunlu vermişlerdi, ama nefes almanın adı Osmanlı ve Türklüktü. Zaten bu diyarlarda zorbalar Allah olmuştu, Osmanlı neyi emrediyorsa o fetvaydı. Çocuklar kaçan Ermenilerin kendileriyle beraber helak olmasın diye karanlıkta bıraktıkları çocuklarıydı. Belki binyılların insanlık töresinden nasibini almış birileri merhamet eder, alır besler diye karanlıkta kaçarken köyün yakınına bırakmışlardı. Yaşlılar kendi aralarında tartışıyorlardı ne yapalım diye. Bir ikisi korkuyla söylendi herkes birisini evine alsın diye. Ape Ehmed korku ve hışımla bağırdı, çocukları alıp beslemek devlete karşı gelmektir dedi. Allahlık Osmanlı’nın fetvasına karşı gelmek ölümdü; bir de bu kıtlıkta bizler dahi açlıktan ölüyoruz diye küfürler savurdu. Herkes sindi, vebadan kaçar gibi deliklerine yöneldiler. Ape Ehmed topal Reşo’yu iki gübre sepetini alması için köye gönderdi. Yedi çocuktan altısını üçerli şekilde bastırarak sepetlere koydu. Çocukların yaşları bir ile beş yaşları arasındaydı. Ape Ehmed bağırıp çağırıp, tokatlayınca; çocuklar nefes almaya bile korktular. En büyüğü dört veya beş yaşlarındaki Agop’tu, Ape Ehmed onu döve döve önünde yürütüyordu. Köyün alt taraflarında büyük derenin Peri suyuna bağlandığı noktada derin bir kanyon vardı. Kanyonun Tîre Çem denilen noktasında metrelerce yükseklikte bir uçurumun başına geldiler. Sepetleri yere indirdiler, çamur ve gözyaşı içindeki minikler adeta dillerini yutmuş sadece göğüs hırıltıları duyuluyordu. Küfür ve lanet Ape Ehmed’in kendisine cesaret veren duaları olmuştu, aklını yitirmiş gibiydi; korkudan taş kesilen çocukları teker teker tuttuğu gibi uçurumdan atıyordu. En son kenarda gözleri korkudan fal taşı gibi açılmış, yerine çakılıp kalan Agop’a yöneldi ve bir tekme sallayarak uçuruma doğru attı. Yerden yuvarlanan Agop tam uçurumdan düşerken, taşa yapıştı. Vücudu aşağıya sarkmış şekilde minnacık elleriyle taşa yapışmıştı, korku ve yalvaran gözlerle Ape Ehmed’e bakıyordu, yaşamak istiyordu. Ape Ehmed bu hareketi kendisine ve Devlet-i Âliyenin fetvasına isyan edilmiş gibi hissetti ve hışımla çıplak ayağını Agop’un minik parmaklarını parçalarcasına vurdu. Düştü Agop, düşerken sadece “Mayrıgggg...” diye yeri göğü inleten bağrışı duyuldu. Anlattığım olay Bingöl’deki köyümde vuku bulan gerçek bir hikaye. Yaşlılarımız hangi sene olduğunu bilmiyorlar; zaten alet edildikleri kötülükleri, esaretleri, lanetleri ile yaşam ve zamandan kopmuş aynı hüsranla gittiler. Ancak bunun gibi benzer yüzlerce hikayeler halk içinde halende anlatılır. Dolayısıyla eğer Devlet samimi ise ahlaksız tarihçilere değil halka sorsun cevabı öğrenir. Iki milyon insan, halklar buhar olup uçmadılar ya. İttihat terakki’ci, Türk ırkçısı Osmanlı ve Cumhuriyet yöneticileri Ermeni, Süryani, Rum, Kürt halklarını sırasıyla hem kullandı hem de katletti. Bu soykırım durdurulmadığından ve açığa çıkarılmadığından sonrasında dünyada yapılan soykırımlara ve ırkçılığa emsal oldu. Bugün bile bu mentalitenin davamı olarak farklı kültür ve inançlar asimilasyona ve inkara tabi tutuluyor. Tarihçi Ayşe Hür’ün belirttiği gibi 23 Nisan çocuk bayramıyla, 25 Nisan Çanakkale Anzak günüyle Türk Devleti Soykırım’ın sembolik günü olan 24 Nisan’ı gölgelemeye çalışıyor. Bu soykırımlar ve soykırım inkarcılığı başta Türk halkı ve alet olan toplumları maddi manevi bir lanete sürüklemiş durumda. Ülke Ahlaksız, refahsız ve mutsuz bir yaşam azabıyla debeleniyor. Bu kabullenmemeden dolayı yobazdan, ırkçıdan, kendini inkarcıdan, hırsızdan; hoca da olsa, Prof da olsa, sağcı veya solcu da olsa kurtulamıyoruz. Hatayı, yanlışı, katliamı kabullenmek ve af dilemek yeni temiz bir yaşama başlangıç olacaktır. Özür dilemek en büyük insani erdemdir. Soykırım laneti inkar edildikçe büyüyor, aksi takdirde Agop’un o minnacık elleri bizi boğacaktır. • “Mayrig”: Anneciğim ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 16 25 bin Kişinin Facebook’a Açtığı Davada İlk Duruşma Sosyal paylaşım sitesi Facebook’a, 25 bin kullanıcı tarafından açılan davanın ilk duruşması bugün Avusturya’nın başkenti Viyana’da yapılıyor. Facebook, kullanıcı verilerini Avrupa’da özel hayatın gizliğini öngören yasalara aykırı olarak toplayıp paylaşmakla suçlanıyor. Avusturyalı aktivist Max Schrems’in başını çektiği davacılar, Facebook’un Amerikan istihbaratının Hukuk mezunu olan 27 yaşındaki Schrems, Fransız haber ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada, bu davanın veri toplama konusundaki “Vahşi Batı” yaklaşımına son vermesini umduğunu söyledi. izleme programı PRISM’le işbirliği yaptığını savunuyor. Dava, Facebook’un ABD ve Kanada dışındaki tüm kullanıcı hesaplarının kayıtlarını tuttuğu İrlanda’nın başkenti Dublin’de açılmıştı. Facebook davayla ilgili yorum yapmadı. Facebook kullanıcılarının bilgilerinin AB yasalarına aykırı olarak izlendiğini savunan Schrems, “Temel olarak Facebook’tan bizi izlemekten vazgeçmesini istiyoruz. Facebook’un herkesin anlayabileceği bir gizlilik politikasına sahip olmasını ve Facebook kullanıcısı bile olmayan kişilerin verilerini toplamaya son vermesini istiyoruz” dedi. Facebook, geçmişte de gizlilik politikaları dolayısıyla eleştirilmişti. Mısır: Mursi’ye 20 yıl hapis Mısır’da eski cumhurbaşkanı Muhammed Mursi 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Muhammed Mursi şartlı tahliyeden yararlanamayacak. Mısır’ın demokratik seçimlerle iktidara gelen ilk cumhurbaşkanı olan Mursi, Aralık 2012’de cumhurbaşkanlığı konutu önünde toplanan protestocuları öldürmeleri için Müslüman Kardeşler taraftarlarını kışkırtmakla suçlanıyordu. Mursi yönetimi 2013 yılında askeri darbeyle devrildiğinden beri Mısır›da Müslüman Kardeşler örgütü yasaklandı, binlerce üyesi tutuklandı, yüzlercesi idama mahkum edildi. Mursi’nin hakkında verilen bu ilk cezayı temyize götürme hakkı var. Muhammed Mursi hakkında açılmış başka davalar da bulunuyor. Diğer suçlamalar Mursi’ye yöneltilen diğer suçlamalardan bazıları şöyle: Ukrayna Krizi: 1.2 Milyon Kişi İç Göçe Zorlandı Ukrayna’daki iç savaş ikinci yılına girerken; ülkede iç göçe zorlanan insanların sayısı 1.2 milyona ulaştı. Pazar günü BM Twitter hesabından yapılan açıklamada, “Ukrayna’da 154 bin 635’i çocuk, 1 milyon 228 bin 90 kişi, ülke içinde göç etmek zorunda kaldı” denildi. Şubat ayında BM İnsani işler Koordinasyonundan yapılan açıklamada, Ukrayna krizinden etkilenen çocukların sayısı 1.7 milyon olarak verilmişti. Ukrayna’nın Doğusunda Rusça konuşan iki bölge olan Donetsk ve Luhanks’ta çatışmaların başlamasının üzerinden iki yıl geçti. BM yeni yayınladığı raporuna göre, çatışmaların başladığı günden bu yana 6 bin 116 kişi hayatını kaybetti, 15 bin 474 kişi de yaralandı. Ancak BM raporunda, gerçek rakamların çok daha yüksek olabileceği belirtiliyor. Rusya, Ukrayna, Almanya ve Fransa liderlerinin bir araya geldiği 2 Minsk zirvesinden ateşkes kararı çıkmıştı. ancak 15 Şubat’tan itibaren geçerli olan ateşkes pek çok kez ihlal edildi. 2011’de dönemin Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’i deviren halk ayaklanması sırasında İslamcı mahkumların hapishanelerden kaçırılması için yabancı militanlarla işbirliği yapmak Casusluk yapmak, Mısır’da Hamas, Hizbullah ve İran Devrim Muhafızları’yla birlikte saldırılar planlamak Merkezi Doha’da bulunan Al Jazeera televizyonu aracılığıyla Katar’a devlet sırlarını sızdırarak ülke güvenliğini tehlikeye atmak. Bu davalardan bazılarında kararların 16 Mayıs’ta açıklanması bekleniyor. Guardian: Bağdadi ağır yaralı, örgütü kontrol edemiyor Guardian gazetesi, Daiş lideri Ebubekir Bağdadi’nin ağır yaralandığını iddia etti. Irak’ta Daiş’e bağlantılı bir kaynak, Bağdadi’nin ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin saldırıları sonucu Mart ayında ağır yaralandığını söyledi. Söz konusu kaynak, saldırı sonrası Bağdadi’nin hayati tehlikesinin bulunduğunu, fakat sonrasında yavaş bir iyileşme dönemine girdiğini belirtti. Bağdadi’nin Daiş’i günbegün komuta edemediği de iddialar arasında. Guardian’ın iddiasına göre, başta Bağdadi’nin öleceğini düşünen Daiş komutanları, örgütün yeni liderini belirlemek için acil bir toplantı yaptı. Batılı bir diplomat ve Iraklı bir danışman, koalisyon güçlerinin saldırısının, Suriye sınırının yakınındaki Ninova bölgesindeki el Baaj›daki daiş hedeflerine 18 Mart’ta düzenlendiğini ayrı ayrı teyit etti. ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 17 HDP’nin “Büyük İnsanlık” başlıklı seçim bildirgesi HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, 7 Haziran 2015 seçimlerine “Bizler Meclis’e” sloganıyla hazırlanan HDP’nin “Büyük İnsanlık” başlıklı seçim seçim bildirgesini açıkladı. yol açan madenciliğe son vereceğiz. * Yenilinebilir enerjiye destek vereceğiz. * Ormanların, meraların, kıyıların yağmalanmasına izin vermeyeceğiz. * Hayvanların ticari amaçlı kullanılması yasaklanacak. Biz’ler güvenceli yaşam ekonomisini kuracak olanlarız Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, partilerinin seçim bildirgesini açıkladı. Beşiktaş Akatlar Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısına HDP İstanbul Milletvekili adaylarının yanı sıra HDP bileşeni parti başkanları ile kitle örgütü temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi de yer aldı. Toplantının başlangıcında HDP’nin “Bizler HDP, Bizler Meclise” isimli seçim şarkısı çalındı. Çok sayıda dilde selamlama yapıldı. HDP Eş Genel Başkanları Yüksekdağ ve Demirtaş, alkışlar ve sloganlar eşliğinde kürsüye çıkarak birer konuşma yaptıktan sonra bildirgeyi açıkladılar. Bildirgede ne var? “Büyük İnsanlık Çağrısı” bildirgenin 12 başlığı özetle şöyle: başlıklı 12 başlıkta bildirgeden başlıklar özetle şöyle: Biz’ler kadınız * Kadına yönelik her türlü şiddetin en ağır şekilde cezalandırılmasını sağlayacağız. * Kadını aile sınırları içine hapseden, göz yumma politikası sergileyen erkek egemen zihniyete karşı Kadın Bakanlığı kuracağız. Kuracağımız Kadın Bakanlığı ile çok daha güçlü bir kadın özgürlüğü hareketi gerçekleştireceğiz. * 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü tüm kadınlar için resmi tatil ilan edeceğiz. * Erkek egemen zihniyetine karşı kadınlar siyasete el koyacak. * Yerellerde kadın meclisleri kurarak, tüm kadınları harekete geçireceğiz. Biz’ler genciz * Gençleri apolitize eden Gençlik ve Spor Bakanlığı yerine doğrudan gençlerin taleplerini karşılayan Gençlik Bakanlığı kuracağız. * 15-25 arası istisnasız her gence, her ay 200 lira yardım sağlayacak gençlik kartı sağlayacağız. * Seçme yaşı 16, seçilme yaşı 18’e indireceğiz. * YÖK’ü tümden kaldıracağız, onun yerine üniversiteler arası iletişimi sağlayacak koordinasyon merkezi kuracağız. * Tüm gençlerin sosyal güvenceye kavuşmasını sağlayacağız. * Bilgiye erişimin önündeki engelleri kaldıracağız. Kamusal alanlarda sansürsüz ve özgür internet sağlayacağız. * Vicdani ret hakkını Anayasal güvence altına alınacak. Askerlik yapmak istemeyenler kamusal görevlerde bulunabilecek. Biz’ler gökkuşağıyız * LGBTİ’lerin eşit, onurlu ve insanca yaşam sürdürmelerini sağlayacağız. Eşit yurttaşlığı Anayasal güvence altına alacağız. * Yerel ve merkezi yönetim yapılarıyla LGBTİ’ler doğrudan kendilerini temsil edecek. * Toplumsal eğitim süreciyle homofobik zihniyete karşı mücadele edeceğiz. * Başta translar olmak üzere nefret cinay- etlerine karşı çıkacağız. Biz’ler çocuğuz * Belediyelere bağlı olarak Çocuk Hakları ve Değerlendirme Komisyonları kuracağız. * Çocuğa şiddete en ağır cezalar verilecek, çocuk işçi diye bir kavram kalmayacak. * Çocuk cezaevlerini kapatacağız. * Berkin’lerin, Uğur’ların, Ceylan’ların anısına sahip çıkacağız. Biz’ler demokrasiye inananlarız * Demokratik özerkliği her yerde hayata geçireceğiz. * Vali dahil tüm yöneticiler seçimle iş başına gelecek. Bizler yönetilen değil, kendi kendini yönetenler olacağız. * Eş Başbakanlık sistemini getireceğiz. * İşkence insanlık suçu sayılacak, zaman aşımı olmayacak. * Anayasa’mızda başkanlık sistemi asla olmayacak * Seçim barajını kaldıracağız. * Dolmabahçe’de okunan 10 madde, çözüm için ilkelerimiz olacak. Biz’ler insan hakları savunucularıyız * Türkiye’nin çok kimlikli, çok kültürlüi çok inançlı çok dilli yapısına uygun, insanlık esaslı yeni bir anayasayı hep birlikte yapacağız. * Demokratik özerkliği Türkiye’nin her yerinde hayata geçireceğiz. Vali dahil, yerel yöneticiler seçimle işbaşına gelecek. * Eş Başbakanlık Sistemi’ni hayata geçireceğiz. * Hak arama için yapılan demokratik eylemler meşru kabul edilecek. * Milli Güvenlik Kurulu, özel yetkilerle donatılmış mahkemeler, JİTEM uygulamalarına son verilecek * Anayasada başkanlık sistemi olmayacak * Kürt sorununun bütün boyutlarıyla çözümünü demokratik bir Türkiye’nin inşasını sağlayacağız * Koşullar ne olursa olsun silahsız çözüm ve demokratik siyaseti savunacağız * Adalet sistemini yeniden düzenleyeceğiz. Adalet Bakanlığı’nın HSYK üzerindeki baskısını son vereceğiz. * İddia ve savunma makanlarının eşit olması için savcıları adliye dışına alacağız. Hakimin yanında odaları olmayacak. * Cezaevlerinin tamamı sivil denetime açılacak. Tecrite son verilecek. * Hasta tutsakların derhal serbest kalmasını sağlayacağız. * Nefret suçları cezalandırılacak, politik suçlar ‘suç’ kategorisi olmaktan çıkacak. * Soykırımlar, katliamların gün yüzüne çıkarılması için ‘Hakikat Komisyonları‘ kuracağız. * Basında sansürü kaldıracağız. Medya patronlarının başka sektörlerde faaliyet göstermesini yasaklayacağız. * Hakikat komisyonları kuracağız * Koruculuk kaldırılacak * İletişim ve bilişim özgürlüğünden taviz vermeyeceğiz * Sosyal medyada sansür ve keyfi yasaklamalara karşı çıkacağız. * “Devlet sanatçılığı”nı kaldıracağız. Bakanlıkla birlikte çalışacak ve sanatçılar tarafından seçilen sanat meclisi kuracağız. Biz’ler her kimlikteniz * Zorunlu din dersi uygulamasına son vereceğiz. Din dersleri seçimlik ve isteğe bağlı olacak. Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılacak. * Bütün inanç toplulukları örgütlenme özgürlüğünü engelsiz yaşayacak. * Alevilerin ibadet mekanları ibadethane olarak tanınacak. İbadet makamına kamusal destek sunulacak. * Tarihte halklara yapılan soykırım ve katliamlar karşısında halklardan devlet adına özür dilenecek. * Devletin azınlıklardan aldığı yerler geri verilecek. * Hiçbir alan giyim kuşama karışmayacak. Biz’ler özgür dünyayı savunanlarız * İsrail’in işgalci politikasına karşı duracağız, Filis halkının bağımsız devlet kurma hakkının tanınması için destek sağlayacağız * Kıbrıs’ta bölünmüşleğe karşı halkların yanında yer alacağız. * Ermenistan üzerindeki ambargoyu kaldıracağız, Türkiye-Ermenistan sınır koşulsuz olacak açılacak. Karabağ’da çözümü destekleyeceğiz. * Avrupa Birliği ile müzakere ve tam üyelik çalışmalarını ilkelerimiz çerçevesinde ele alacağız. Biz’ler doğanın koruyucusuz * Nükleer enerji santrallerin yapımlarını durduracağız. * HES, termik, nükleer, ekolojik yıkıma * Temel Güvence Paketi’yle her eve ayda 10 metreküp su, ayda 180 kw/h elektrik ücretsiz verilecek, ısınma desteği sağlayacağız. * Mülkü olmayan kiracılara 250 tl kira desteği sağlayacağız. * Asgari ücret ilk etapta 1800 olacak. * Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınacak. * Kamusal toplu taşımada kâr amacı güdülmeyecek. * Örtülü ödeneği tamamen kaldıracağız. * Tarımı yeniden canlandıracağız. * 2B orman arazilerinin ranta açılmasını son vereceğiz. * Kent meydanlarını, parkları koruyacağız. Hiçbir çılgın projeye izin vermeyeceğiz. * Şehir merkezlerine yeni alışveriş merkezi yapılması için ruhsat vermeyeceğiz. * KOBİ’leri haksız rekabete karşı koruyacağız. Biz’ler işçiyiz, emekçiyiz * Taşeronluk sistemini kademeli olarak kaldıracağız. Kıdem tazminatları ödenecek. * Madenlerde güvenli üretim koşulları sağlanana kadar üretimi durduracağız. İşçinin yaşamını koruyacağız. * Rödovans sistemini ortadan kaldıracağız. * İşçi sağlığı ve iş güvenliği hakkı Anayasal bir hak olacak. * İş cinayetlerine sebebiyet verenler cinayetten yargılanacak. * Kamu emekçilerine grevli toplu sözleşme hakkı verilecek, siyasal örgütlenme yolunda önleri açılacak. * Grev yasal hak altına alınacak, grev ertelemenin yolunu kapatacağız. * İşçilerin can güvenliği patrona emanet edilmeyecek, denetim çalışanlar ve sendikalar tarafından sağlanacak. * Göçmen işçcilere karşı ayrımcı politika sonlanacak. Biz’ler sosyal hakların güvencesiyiz * Sosyal yardım değil, sosyal hakları sağlayacağız. * Sosyal yardımlar bütçe içerisinden belirlenecek. GSYH’nin %1,4’üne tekabül eden sosyal yardımların oranı AB standardı üzerine, %3’e yükseltilecek. * Barınma hakkı güvence altına alınacak. * En düşük emekli maaşı 1800 lira olacak. Bakım aylığı bağlamak için gelir şartı aramayacağız. * Sağlık masrafları devlet tarafından karşılanacak. * Engelleri Kaldırma Bakanlığı kuracağız. * Eğitim ücretsiz olacak. * Ders kitaplarını militarist, cinsiyetçi ve şoven içerikten arındıracağız. * Eğitim sistemini anadil temelinde çok dilli hale getireceğiz. * 4+4+4 sistemini kaldırıp, sabahçı ve öğlenci sisteme son vereceğiz. * Atanamayan öğretmenlerin atamasını hemen gerçekleştireceğiz. * Tüm ücretli öğretmenler kadroya alınacak, ücretleri artırılacak. * Sağlık hizmetleri için tüm halkın katılacağı sağlık sistemi oluşturacağız. 18 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 19 20 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 21 İşçi Partili Adaylar İçin Dayanışma Yemeği Kuzey Londra’da sürdürülen seçim kampanyaları çerçevesinde İşçi Parti Tottenham ve Hornsey & Wood Green milletvekili adayları için dayanışma yemeği düzenlendi. Haringey BAME’nin düzenlediği temekte İşçi Partili adaylar toplum ile bir araya geldi. Geçtiğimiz hafta, Haringey bölgesinde bulunan Diyarbakır Kitchen restaurantda düzenlenen ve basın mensuplarının da davetli olduğu etkinlikte Tottenham milletvekili adayı David Lammy ve Hornsey & Wood Green adayı Catherine West’in seçim kampan- yaları desteklendi. Etnik kökenli İşçi Parti üyelerinin düzenlediği yemekte adaylar seçmenleri ile bir araya gelip seçimler ve İşçi Partisi’nin gelecek planları ile ilgili bilgilendirildi. Dayanışma yemeğine UCFL temsilcileri de katılıp desteklerini sundular. 22 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 23 PYD Avrupa Konferansı sonuç bildirgesi yayınlandı Hollanda’da 18-19 Nisan tarihleri arasında düzenlenen PYD Avrupa Konferansı’nın sonuç bildirgesi açıklandı. PYD Avrupa Örgütü tarafından 18-19 Nisan tarihleri arasında Hollanda’nın Filiyo kentinde düzenlenen 7. PYD Avrupa Konferansı sonuç bildirgesi açıklandı. PYD Avrupa Örgütünün 37 üyesin seçildiği konferansın sonuç bildirgesinde alınan önemli kararlar alındı. PYD Eş Başkanları Salih Müslim ve Asya Ebdullah’ın yanı sıra aralarında, KNK, PDK, YNK, Kongra Gel, Goran Hareketi, PDKS ve Suriye Êzidileri Birliği (Hevbend) aralarında bulunduğu yaklaşık 100 kurum temsilcisi konferansa katıldı. Konferanstan sonra açıklanan sonuç bildirgesi şöyle: “Konferansımız Kürt halkının demokratik hakları için bütün dünyanın ilgisini çeken mücadele çerçevesinde, Kürt halkının örgütlenmesi ve Rojava ile Mezopotamya halklarının demokratik birliği noktasında 18-19 Nisan’da toplanarak ‘Rojava’nın sesi ile Avrupa’da olacağız’ şiarı ile önemli kararlar almıştır. Konferansımız yaklaşık 250 siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu örgütünün temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştirildi. Geçmiş döneme ilişkin, siyasi, diplomatik, Kadın ve gençlik çalışmalarına ilişkin raporlar okunarak kabul edildi. Daha sonra Rojava üzerindeki saldırılar tartışıldı ve önemli kararlar alındı. Konferansımızda ayrıca daha önce kadın ve gençlik konferanslarında alınan kararlarda kabul edildi. Gerçekleştirdiğimiz konferansta alınan önemli kararlarımız şunlardır: “Avrupa Meclisinin 37 üyesi yeniden seçildi. Yönetimde yüzde 40 kadın ve gençlik kotası uygulandı. Üyeler arasında örgütlenme geliştirilecek. Çalışma, köy, mahalle ve kentlerden başlayacak. Üye sayısının yüzde yüz artırılması hedeflenecektir. Kültür, basın, diplomasi, kadın ve gençlik çalışmalarında uzmanlaşma esas alınacaktır. Bölge konferansları Avrupa da bulunan bütün parti örgütlerinin katılımı ile gerçekleştirilecektir. Var olan diplomasi ve basın büroları aktifleştirilecek. Avrupa’nın çoğa başkent ve kentinde bürolar açılacak. 6- Parti örgütlerine ilişkin merkezi ve bölgesel eğitim devreleri oluşturulacak ve parti üyeleri eğitimden geçirilecek. Bunun yanında Kobanê’nin yeniden inşası ve diğer pek çok konuda da özgün kararlar alındı. Heyva Sor a Kurdistan yardımları halka dağıtılıyor Merkezi Almanya’da bulunan Heyva Sor a Kurdistan örgütü tarafından kobani’ye ulaştırılan yardımlar, yurttaşlara dağıtılmaya başlandı. Kobani Yardım ve Kalkınma örgütü, kantona Avrupa’daki Heyva Sor a Kurdistan tarafından 18 Nisan günü ulaştırılan yardımları halka dapğğıtmaya başladı. Örgütün yardım dağıtan ekipleri, gıda ve giyim malzemelerinden oluşan yardımları kentin batısındaki Şehîd Akîf ve Şehîd Amed mahallelerindeki yurttaşlara dağıttı. Dağıtımın hazırlanan listelere göre ailelere dağıtıldığı ve ailelerin aylık yardım alabilmelerini sağlayan yardım karneleri dağıtılmaya başlandığı, yardım alan ailelerin de karneyi yardım aldığına dair imza atacağı belirtildi. 24 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 25 Londra’da Karadeniz Rüzgarı Geçti Karadeniz müziğinin sevilen seslerinden Selçuk Balcı ve Niyazi Koyuncu yanı sıra Zeynep Başkanı ve Metin Öztem Dominion Centre’da sevenleriyle buluştular. Karadeniz müziğine gönül vermiş sanatçılar, 19 Nisan Pazar akşamı dinleyicilere Karadeniz ve İç Anadolu yörelerinden türküler ve şarkılar seslendirdiler. Niyazi Koyuncu, Selçuk Balcı ve Zeynep Başkan söyledikleri canlı Karadeniz türküleriyle salondaki bir çok kişi yerlerinde duramayarak horon oynadılar. Özellikle kemençe ve tulum eşliğinde horon oynayanlar keyifli saatler geçirdiler. Konsere katılanların sadece Karadenizli değil aynı zamanda Sivas, Maraş ve diğer yörelerden olduklarını öğrenen Balcı, farklı halkların ve kimliklerin barış içinde yaşamalarının önemine dikkat çekerek, grubunda flüt çalan müsizyenin Dersimli olduğunu belirtti. İlk olarak sahne alan Sivaslı Metin Öztem İç Anadolu yörelerinden türküler ve deyişler seslendirdi. Resul Dindar’ın da sahne alacağı beklenilirken, konser organizatörleri vize sorunundan kaynaklı sanatçının konsere katılamadığını açıkladılar. ALTYAZILI DİYALOGLAR MIZGIN MÜJDE ARSLAN [email protected] KÜRTÇE SİNEMA VE MASALLAR Kürtlerin sinemasının, Kürtçe sinemanın başlangıcı sadece 15-20 yıl öncesine dayansa da, Kürtlerin anlatı geleneği oldukça eskidir. Sinemadan, edebiyattan, resimden diğer sanatlardan daha eski olan bir anlatı sanatı masallardır. Elektrik olsa da olmasa da, matbaa bulunsa da bulunmasa da masalların yeri hep en önemli köşede korunmuştur, masalcılar köy köy dolaşıp divanlar kurmuş, masallar yüzyıllarca kulaktan kulağa diyar diyar dolaşmıştır. Bu masalcılardan birisi de benim babaannemdi, onun tarafından büyütülecek kadar şanslı olduğum için bu masalları taşıma görevini ondan bana miras kaldı. Bugün masallar şekil değiştirdi, beyazperdede kendi formunu yaratıyor denebilir. Bu kez aynı masal, 9-10 kişilik bir çocuk grubu ya da 30-40 kişilik bir grup tarafından değil, aynı anda onlarca yüzlerce sinemada, farklı ülkede, farklı dil ve altyazılarda izlenip, dinlenebiliyor. Masalın Kürt sinemasında yer edindiği en yeni filmlerden biri Hüseyin Karabey’in “Were Dengemin” (Sesime Gel) filmidir. Filmdeki tilki masalını senaryoya ben hediye etmiştim, okuduğumda senaryonun bu masalla tamamlanacağını düşünüyordum, yorumu izleyenlere bırakıyorum. Masallar herkese aittir, bana nenem emanet etmişti, neneme annesi anlatmıştı, annesi de bir başkasından emanet almıştı. Film, 60 yaşındaki Berfe ile 8 yaşındaki torunu Jiyan’ın, Jiyan’ın babası Temo’yu askerlerin elinden kurtarmak için silah arayışlarını anlatıyor. Karakol komutanı silahları olduğunu iddia ederek, silah karşılığı köyün erkeklerini bırakma sözü vermiştir. Berfe ve Jiyan’ın silahları tabi ki yoktur, silah bulmak da öyle kolay değildir. Film boyunca bu mücadeleleri, masal tadında, dengbej sesleri ve coğrafyadan peyzaj görüntülerle anlatılıyor. Filmin senaryo yapısı güçlü, anlatısı başarılı ancak yöre halkından seçilen nene-torunun performansının zayıflığı filmi ne yazık ki akılda kalır etkili bir film olmaktan alıkoyuyor. Zayıf oyunculuklar bir yana, film Kürtlerin ve Kürtlerin sinemasının masalla ilişkisi üzerine düşündürtüyor. Masal yapısı ilk kez bu film de görülmüyor, daha önce Bahman Ghobadi’nin Nivemang (Yarım Ay) filminde gökten otobüse bir peri kızı düşer. Filmin içinde Audey hiç görmediği bir kadının sesine aşık olur. Bunlar masallarda duyduğumuz ve hiç yadırgamadığımız olaylardır. Miraz Bezar’ı yönetmenliğini yaptığı; Min Dit filminde hikayenin kurgusu bir masal üzerinden çizilir, zil takılarak öç alınan kurdun hikayesidir bu. Son olarak hem masalla hem Kürtçe sinemayla bağlantılı bir haberle bitirmek istiyorum: Londra’da çocuklarla bir Kürt masalını filmleştiriyoruz. Çocukların oynadığı filmde, reel çekimler ve animasyonlar var. Film, benim çocukluğumun en sevdiğim masalı olan Hebhinarke adını taşıyor, Hebhinarke masalın anakahramanın adı, Türkçe nar tanesi demek. Hamile bir kadın bir tanesinin güzelliği karşısında bir kızı olursa adını Hebhinarke koyacağını söyler, dünyalar güzeli bir kızı olur ama anne doğumda ölür. Masal Hebhinarke’nin başına gelecekleri anlatır, bazen bir kuşa dönüşür, bazen bir peri kızına, bazen de bir nar ağacına. Bu masalı Kürtçe izleyecek-dinleyecek çocukların, anne babalarının konuşamadığı ama çocuklarının öğrenmesi istediği dillerine, kültürlerindeki masallara daha meraklı, ilgili olmasını umuyoruz aynı zamanda Kürt kültürel mirasını başka dillere çevirerek Dünya çocuklarıyla buluşturmayı amaçlıyoruz. Masallar hem geçmişle hem de unutulmuş dil ve kültürle yeniden iletişim kurmanın bir yoludur, bir köprüdür, köprünün hep ayakta kalması için yeniden, yeniden anlatılmalıdır. Bu gece en iyisi siz bir masal anlatın, hem yalnız çocuklar değil büyüklerin de çok seveceğini göreceksiniz. Not: Filmin gösterimleri netleştikçe duyurmaya devam edeceğiz. 18-21 yaş arası gençler için özel bir sinema eğitim grubu oluşturulacaktır, ilgileniyorsanız lütfen bizimle iletişime geçiniz. www.blueartscourses.com ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 26 Olcay Bayır’ın Neva isimli ilk albümü SUNA ALAN / LONDRA Uzun yıllardır İngiltere’de profesyonel müzik yapan şarkıcı Olcay Bayır’ın Neva isimli ilk albümü Avrupa, Amerika ve Avusturalya’da eş zamanlı olarak 2014 yılı sonunda dinleyici ile buluştu. Ahenk ve aynı zamanda bereket anlamlarına gelen Neva’yı şarkıcı Bayır bir sentez albümü olarak tanımlıyor. Gazetemize konuşan Bayır ‘’bu albüm doğduğum coğrafyanın eşsiz müzikal kültürünün ve çeşitliliğinin bendeki bir yansıması aslında. Hayatım boyunca içinde yaşadığım çeşitliliği gözlemlemiş ve kendimi bunun bir parçası olduğum için şanslı saymış biriyim. İçinde büyüdüğüm bu renkli müzikal ve kültürel dokuların bir sentezi olarak görüyorum albümümü. Diğer bir değişle Neva, Avrupa’da yaşayan, burada müzik eğitimi almış ve burada müzik yapan biri olarak içinden geldiğim müzikal, kültürel mirası hissettiğim şekilde, kendi versiyonumu oluşturarak yorumladığım kişisel bir albüm’’ dedi. Albümdeki eserler Balkan, Anadolu ve Mezopotamya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyanın müzikal kaynaklarından oluşuyor. Jazz ve neo-klasik müzikal elementlerinin ve yer yer diğer “urban” soundlarının da kullanıldığı aranjelerin hepsi şarkıcı Bayır’a ait. Albümdeki eserlere ilişkin bilgi veren Olcay Bayır ‘’ Albümdeki sekiz eser Anadolu coğrafyasının bir parçası olmuş halk ezgilerinden oluşuyor ve bu eserleri bu coğrafyada konuşulan dillerden sadece beşi ile söylüyorum. Ancak burada öne çıkan ve benim de daha çok önem verdiğim şey, farklı dillerden çok bu coğrafyada oluşan müzikal gelenek; ortak ruhu ve duygusu...’’ dedi. Avrupa, Amerika ve Avusturalya’da eş zamanlı olarak 2014 yılı sonunda çıkan Neva, geçtiğimiz süre içerisinde dünya yazılı ve sesli medyasından ciddi övgüler aldı, beğeniyle bahsedildi. The Guardian, Neva’yı “çok etkileyici ve seçkin bir müzik sunumu...” olarak niteledi. Albüm yine İngiltere merkezli iki önemli dünya müzik dergisi Songlines ve fRoots’tan ciddi tepkiler aldı. fRoots dergisi Neva’yı en 2014 en iyi albüm listesine alırken, şarkıcı Bayır Songlines Müzik Magazini’nin her sene düzenlediği müzik ödüllerinde 2015’in “en iyi çıkış yapan” müzisyeni kategorisinde finale kaldı. Albümdeki şarkılar İspanya’dan Çin’e kadar bir çok ülkenin radyolarında çalınıyor. Henüz Türkiye’de dinleyici ile buluşmamış olan Neva, 5 Mayıs tarihinde piyasaya çıkacak. Şarkıcı Bayır aynı zamanda 15 Mayıs tarihinde Asmalı Mescit’de Tunnel Sahne’de albümdeki şarkılarını vereceği bir konserle müzik severlere tanıtacak. ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 27 28 ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 Sudoku Zor Sudoku Basit KARİKATÜRLER ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 29 YENİ SÜREÇ VE SEÇİM Berfin Yüce Her ne kadar yönetim süreçlerinin temeli seçimler olsa da, genel olarak sistem kendi işleyişini bir tarzda sürdürür. Bu açıdan bakıldığında seçimleri önemli kılan, yenilenebilir bir tartışma veya tez olabilecek durum sınırlıdır. Farklılıklar ancak; dönüşüme yönelik, yeni hareket ve bu hareketlerin niteliksel programlarıdır. Hiç bir yönetim tarzı, ilkel örgütlenmelerden, karmaşık yeni dönem demokratik (çoktan seçmeli) yönetim biçimlerine kadar kendi sürdürümünü gözden geçirecek biçimde seçim yapılmasına kendiliğinden izin vermez. En fazla yeni ve geliştirilebilir programları gündemleştirebilir. Zaten belirli bir güç ve altyapı ile hareket edildiğinden bu tür değişimler sınırlı kalmak zorundadır. Bizim açımızdan seçimleri yeni ve tartışılabilir kılan, yeni, temeli sağlam olan dönüşüme açık, eskiyi bir biçimde zorlayan programlarla hareket eden bir düşüncenin varlığıdır. Geleneksel olan her dönem seçim tartışma ve önerilerinden farklı olarak bu seçim gerçekten tarihsel nitelikte ve dönüşüm programı pratiği ile başlamış olmasından kaynaklanıyor. Çok rahat bir şekilde bu seçimin önemi ve tarihselliğinden bahsedile- bilir. Tarihsel önemde olan bu seçim ve sonucu etkileyebilecek süreç bir çok açıdan yenilikler ve önem içermektedir. Önümüzdeki yeni seçimlerin, her ne kadar bütün seçimler için söylense de, tarihsel bir önemi var. Her destek ve tartışmalar bu önem göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Yeni tarihsel dönemde, 1950 seçimleri, TİP’in meclise milletvekili çıkarması ve 1980 sonrası seçimleri gibi hatta onlardan daha tarihi ve dönüşüm özelleri olan bir seçim sürecinin içindeyiz. Tabi bu seçimi bu önemde kılan yeni HDP programı ve pratiği ile bu seçimlere katılıyor olmasıdır. HDP programı ve kesin gibi görünen başarısı Misak-ı Milli sınırları içindeki Kürdistan’a ve genel olarak programın kapsadığı çoğrafyaya büyük bir yenilik ve değişim getirecektir. Hem Kürt Özgürlük arayışı bu kadar savaş ve hak arama yıllarının ardında bir niteliksel değişim gösterecek, hemde diğer halklar ve talepleri olan kesimler niteliksel bir sonuç alacaklardır. Cinsler eşitliğinden, kültürel haklar, oradan çevre sorunları ve çözümlerine kadar, halkların değerlerin paylaşımına kadar bir çok alanda büyük bir ifade gelişecek ve sonuç alacaktır. Şu anda bu çoğrafyanın her tarafında, başta iletişim araçlarında olmak üzere, HDP ve oluşturacağı olumlu sonuç konuşulup tartışılmaktadır. Anlaşılabileceği gibi bunun temel nedeni, HDP’nin tartışma biçimi ve ortaya koyduğu programdır. Neredeyse bütün kalıpları kıracak bir tarzda her siyasi ve kültürel arka cepheden bu programa ilgi ve destek var. En azından yürütülen tartışmalar bu yönde gelişiyor. Bütün kesimlerden halkı kapsayan bu program yeni bir aşamayı ifade ediyor. Programın uygulanması için süreklilik ve uygulamada kararlılık önkoşuldur. Halkın her türden olumlu bakışı ve devamı buna bağlıdır. Her kadar Kürdistani cepheden tartışmalı bir konu olsada, Türkiyelilik kavramı ve işletilmesi bir bütünlük anlayışı ile sürdürülmeli, nitelik olarak, her türden ihtiyaca eşitlikci bir tarzda cevap olarak hayata geçirilmelidir. Kürt Milli Meselesi parçalıda olsa, genel tarihsel hakların kabulu ve uygulanması biçimde derinleştirilmeli, genel programı boşa çıkarmaycak biçimde süreklileştirilmelidir. Bu hareketin ana gövdesi ve misyonunun bu olduğu unutulmadan yola devam edilmelidir. Milli sorunun çözümü her zaman daha ilerisi düşünülerek işlenmelidir. Bütün süreci tarihsel olarak omzunda götüren Kürt Milletinin istek ve düşleri ancak bu yönde anlayışlı kılınabilir. Kürt Milli meselesinin sınırları ve boyutu akıldan çıkarılmamalıdır. Her ne kadar devletin liberal politikası işliyor gibi görülsede, cumhuriyet tarihi boyunca, Kürt Milletinin tarihi çıkarlarına ters bir hareket biçimleri geliştirilmiş ve talepler çok gerilere çekilmiştir. TİP hariç tüm partiler ve sisteme bağlı güçler bu tarz hareket ile köklü inkarcılıklar geliştirmişlerdir. Kürt Milleti için ayrıntılı ve kurnaz bir bölücülük geliştirmişler hem coğrafi hem de Kürt temsil güçleri arasında derin çelişki ve bölücü hareketler geliştirmişlerdir. Bu kurnaz devlet politikası ancak büyük bir milli birlik ve uyanıklıkla boşa çıkarılabilir, değilse tarih kötü bir tarza kendini tekrar eder. HDP kendi içinde bu niteliği derinleştirmeli ve uzun vadeli programa yansıtmalıdır. Kürdistan özyönetimler özgüllüğüne ve ihtiyaçlarına duyarlılıkla yaklaşması, Türkiye halk özgünlüğünden olan ‘kültürel çoğunluk’ ve bu kültürel çoğunluğun zemini korunmalı, kollanmalı ve her türden destek verilerek, geliştirilerek yaşatılmalıdır. Bütün bu değinmelere rağmen, sadece haklar ve ‘mazlum’ teorileri üzerinden politika yürütmek yetersiz ve dar kalır. Ekonomik vb. halkın refahını yükseltecek programlar geliştirilmeli ve uygulanmalıdır. Bu yerel yönetimler ve güçlü olunan bölgelerde uygulanarak örnekler oluşturulmalıdır. Bu örnekler gücü, geleceği ve halk desteğini artırırak büyütecektir. Hatta bu sistem güçlü olunan bölgelerde farklı tarzlarda yeni güç veya güç oluşturmaya zemin yaratabilir, yaratmalıdır. Bu tartışma ve halkların HDP’den beklentisine, çeşitli destek ortamlarına bakılırsa, sorunsuz bir biçimde hatta şaşırtıcı bir güçle ‘Meclis’ temsili oluşturabilir. Bunun açıklanmaya çalışılan uzun vadeli programı ve pratik görünür işleyişi başarının artarak alternatif olabilecek bir biçimin garantisi olabilir. Sonuçlar bakımından da kamu tartışmaları farklı kaygı ve temennilerle de yürütülüyor. Bunların en başlıcası: Seçim sonuçları nasıl bir durum oluşturur, koalisyon olur mu? Olursa farklı oluşumlar nasıl sonuç verir? Politika güç ve dengelere göre taleplerinin kabul ettirilerek uygulama ve uygulatma yeridir. Buradan hareketle oluşabilecek bir koalisyonda HDP programında, haklı, halkı temsil eden; ideolojik gücü ile dayatma ve uygulamada ısrar ederse, bu koalisyon faydalı olur. Koalisyonun kendisini ilkeli bir tarzda yürütmesi, halklar için düşünüldüğünden daha olumlu ve faydalı sonuçlar çıkarabilir. İlkeler temelinde ana koalisyonlar iyi sonuçlar verebileceği gibi, sınırsız bir tarzda uygulanan iktidar gücünü sınırlama ve denetleme görevini de yürüterek halk taleplerinin demokratik gücü olma durumunu pekiştirir. ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 30 SERi iLANLAR İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz Bu sayfada £10 1 kutu ilan 0742 948 1490 İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. Kartal Food DRİVİNG LAND ŞOFÖR OKULU Sakine Kartal’dan sağlıklı ev yemekleri Evlere ve işyerlerine servis yapılır Kısa sürede fazla para harcamadan ehliyet almak, güvenli sürücü olmak için vitesli & otamatik direksiyon dersleri verilir. Tel: 07926 751328 Erken test günü alınır [email protected] Ali 07723921216 Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip olmak için henüz gec değil, özel ve grup dersleri ile kendinizi yeniden kesfetme zamanı. Deniz Dogrusoz Personal Trainer 07455947693 www.deniz-personal-tranining.com ALTUN CLEANING SERVICES 07427424619 Ufuk Kaya 07405891522 MEM Painting and Decoration El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel el sanatları. Her türlü boya ve dekorasyon işi itina ile yapılır. Hurdar Sinop Tel:07448 654 828 07984 513 968 TOPCU MOBILE CAR MECHANIC Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır REPAIRS SERVICING DIAGNOSTICS PRE-MOT/FAILURES AHMET TOPCU 07415106521 07405756462 Horizon Books Kitap Satış Temsilcisi Hurdar Hand Crafts Özel Türkçe Dersi Türkçe diksiyon ve gramer dersleri verilir. Diren Yalçın 07504 662756 Mahmut Söylemez BALINZA LAUNDRY & CLEANING SERVICES Her türlü çamaşır yıkama işi yapılır. Evden alıp eve teslim servisimiz mevcuttur. One 2 One English for children and adults 07428336181 OREL BOOKKEEPING & ADMIN 07768282295 [email protected] Yıldız Adıgüzel Qualified English Language Teacher SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL, IELTS & BUSINESS ENGLISH For more information and Free consultation: t 0753 4491 623 e [email protected] ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015 SERi iLANLAR İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz 31 Bu sayfada £30 1 kutu ilan 0742 948 1490 İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015 9 ya hilbijartinê aşkera kir Navîn ji bo hemû gelên cîhanê pêşeroja xwe ya siyasî bi awayekî azad diyar bikin û gel xwe bi xwe bi rêve bibin, wê ji bo bicihanîna feraseta rêveberiyeke demokratîk, wekhevî û azadîparêz bixebite.” “Li hemberî sînorên sûnî yên gel û ked ji hev qut kirine, wê bi gelên cîhanê re, bi hemû derdorên alîgirê ked, azadî û demokrasiye re têkiliyê deyne.” MAFÊN MIROVAN GIRTÎGEH “Li şûna ku li ku dibe bila bibe mafê jiyanê yê her kesî di bin garantiya dewletê dey, girtiyên siyasî li girtîgehên dewletê li dû hev jiyana xwe ji dest didin. Zêdeyî 10 hezar girtiyên siyasî yên li girtîgehan mîna “rehîmeyan” tên dîtin.” “Girtiyên nexweş wê tavilê serbest werin bedan, ji bo li derve werin tedawîkirin wê raporên ji nexweşxaneyên xwedî derfetan wergirtî, têrê bike. Wê dawî li tecrîda li girtîgehan, astengkirina mafên bingehîn û zextên îdareyê were anîn. Ji bilî sûcê nefretê û sûcên li hemberî mirovahiyê, wê ti kes ji ber nêrîn û çalakiyên xwe yên polîtîk neyên sûcdarkirin, “sûcên polîtîk” ji kategoriya sûcan were derxistin. Girtîgehên zarok lê tên ragirtin, wê werin girtin. Ji bo zarokên tevlî sûc bûne wê navendên perwerde û destekkirinê werin vekirin. Girtîgeh wê ji kontrola sivîl re bê vekirin.” RÛBIRÛBÛNA BI PAŞEROJ Û HEQÎQETAN RE “HDP, ji bo ronîkirina qirkirin, komkujî, înfaz, windahî û pêkanînên weke van, wê bikeve nava hewldanan ku ‘Komîsyonên Heqîqetê’ werina vakirin. Komîsyonên Heqîqetan wê bibin platformên rûbirûbûna paşerojê.” KOÇBERIYA BI ZORÊ “Ji ber koçberiya bi zorê, wê hemû mal û milkên ji aliyê dewletê yan jî kesên li herêmê ve hatine dagirkirin, radestî xwediyê wan bê kirin. Ji bo yên dixwazin li gundên xwe vegerin, wê xebatên çêkirin û avakirina binesaziyê werin meşandin.» “Wê bendav û projeyên HES’ê yên bi armanca ewlekariyê tên kirin, bên sekinan.” SÎSTEMA CERDEVANIYÊ WÊ WERE RAKIRIN “Sîstema cerdevaniyê wê ji holê were rakirin û yên sûc kirine werin darizandin. Milkên ku van koman dest danîne ser wan, wê ji xwediyê wan re bên teslîmkirin û zerara ku van koman dane derdorê, wê werin tazmînkirin.” MAFÊ REDA WIJDANÎ “Li gorî peymanên navneteweyî yên Tirkiyeyê mor kiriye û biryarên DMME, divê mafê reda wijdanî bibe qanûn. HDP wê mafê redkirina leşkeriyê yê ciwanên naxwazin rahêjin çekê û li dijî mîlîtarîzmê ne, ewle bike.” SÛCÊ NEFRETÊ MAFÊN HEYWANAN HDP wê li dij derkeve ku mirov bi gotinên nefretê werin morkirin û li dijî sûcê nefretê derkeve. Ji bo sûcê nefretê bê cezakirin, wê bixebite.» “HDP, mafê hemû zindî û ruhberan diparêze. WEKHEVIYA JI BO GELAN, AZADIYA JI BO BAWERIYAN JIYANA KAR HDP, bêyî cihêkariya ol, mezhebî û nêrîna cuda ya felsefî, mafê bilêvkirinê yê hemû gel û baweriyan bi awayekî azad, diparêze. Vê yekê jî di nava hiqûqa welatîbûna wekhev û azad de weke pîvaneke bingehîn qebûl dike. HDP feraset xwe ya laîk a azadîparêz, bi biryardarî diparêze.” JIN, EM XEYAL BIKIN JI BER KU EM DIKARIN XEYALÊN XWE BICIH BÎNIN “Ji bo jinan em xeyala Tirkiyeyekê bikin. Em xeyal bikin, ji ber ku em dikarin xeyalên xwe bicih bînin. Weke jin, em nîvê cîhanê ne. Em ê bi hev re têbikoş in û jiyana nû ya em xeyala wê dikin, ava bikin.” CIWAN WÊ JIYANA NÛ BI RÊXISTIN BIKIN “Bi têkoşîna ciwanan re banga jiyana nû mezin dibe. Îsyan, zimanê nû yê siyasî, çanda siyasî ya demokratîk, helwesta azadîparêz ên ciwanan, xwedî wê potansiyelê ne ku siyaseta e ya jiyana nû bikin alternatîfeke rasteqîn û jiyana nû bi rêxistin bikin.” ZANÎNGEH Partiya me wê, nêrînên azad, hilberîna akademîk û xebatên zanistî yên bi kêrî xweza û mirovan tê zêde bike. Wê rêxistinbûyîna demokratîk û azad a zanîngehan, xweseriya îdarî, hîndekarî û perwerdeyê ya zanîngehan bixe meriyetê. Li şûna YOK’ê wê desteyeke koordînasyonê ya têkiliya di navbera zanîngehan de bicih tîne, were avakirin.” MAFÊ JIYANA BI RÛMET, AZAD Û WEKHEV A LGBTÎ Partiya me, li hemberî sîstema li ser heteroseksîzm a nasnameyên cuda yên zayenî ji nedîtî ve tê û înkar dike ava bûye, wê zext û cihêkariya li nasnameyên zayendî yên cuda rake û derfetê pêşkêşî LGBTÎ bike ku jiyaneke bi rûmet û wekhev bijîn.” ABORÎ BI HDP’Ê RE JIYANA EWLE HDP wê polîtîkayên aboriyê yên piştevanî, biryarên wê bi vîna gel tên girtin, bersivê dide pêwîstiyên civakî û parastina ekosîstemê esas digire, bixe meriyetê. HDP wê bi civakê re Aboriya Ewle ya ekolojîk, wekheviya zayendî, parvekar û wekhev ava bike. Karê destpêkê yê aboriya ewle wê mezinbûneke baş be.” EKOLOJÎ “HDP, li dijî talankirina çand, xweza û ruhberên xwezayê ji aliyê kapîtalîzmê ve, parastina ekosîstemê ji xwe re weke pîvan dibîne.” Wê nehêle ku heywan ji bo tecrûbeyên bazirganî werin bikaranîn.” “HDP, karekî ewle yê hêjayî mirovan e û pêşerojeke ewle weke mafê her karkerî dibîne. Wê dawî li xebata ne ewle bîne.” SÎSTEMA TAŞERONIYÊ WÊ WERE RAKIRIN “Sîstema taşeroniyê wê qedeme bi qedeme ji holê bê rakirin.” KARKERÊN DEMSALÎ “Azadiya rêxistinbûyînê ya karkerên çandiniyê wê were ewlekirin.” “Mijarên weke ragihandin, stargeh, xwarin, ava paqij, tiwalet, heqdest, saetên kar, ewlekariya kar, tenduristî, ewlekariya civakî, perwerdeya zarokan bi peymanan werin destnîşankirin.” “Wê dawî li cihêkariya li karkerên koçber tên kirin were anîn.” WÊ PÊLÎ LI MIRINÊN LI KANAN BÊ GIRTIN Li madenan heta ku tedbîrên ji bo ewlekarî û tenduristiya karkeran were girtin, wê hilberîn bê sekinandin. Heta mercên hilberîna ewle werin avakirin, wê heqdestê karkeran ji aliyê karsazan ve were dayîn.” “Wê destûr ji karkeriya zarokan re neyê dayîn, ji bo pêşîgirtina li vê tedbîr werin girtin.» POLÎTÎKAYA HEQDESTAN A LI ALIYÊ KEDÊ “Di destpêkê de heqdestê herî kêm wê bi zelalî 1.800 TL be û ji vê yekê bac neyê qutkirin.” KEDA JINÊ “Em tên ku dabeşkirina kar a zayendîperest hilweşînin. Em ê jiyana civakî jin, mêr bi hev re di nava şert û mercên wekhev de ava bikin, jinê xurt bikin.” MAFÊ SENDÎKAYÎ Û AZADÎ “Mafê rêxistinbûyîna sendîkayî ya peymana giştî û grevê yê karker û her kesên têkiliya xwe bi karê heye (bêkar, kedkar, xwendekar, cotkar, xebatkarên li malê, karkêrn malê yên xwedî mehane yan jî bê heqdest) bên ewlekirin.” NE ALÎKARIYA CIVAKÎ, MAFÊ CIVAKÎ “Ji bo hemû welatiyan garantîkirina hemû mafên jiyanê yên bingehîn ji aliyê dewletê ve, wê bibe mafek. Alîkariyên civakî wê êdî ne xêreke desthilatdariyê be, wê polîtîkayeke civakî ya li ser bingeha mafê welatiyan, rêveberiyên herêmî vê wezîfeyê bicih bînin.” ASTENGDAR WÊ WERIN DESTEKKIRIN “Wezareta Rakirina Astengiyan wê bê avakirin û hemû astengiyên tevlîbûna jiyana civakî ya welatiyên me yên astengdar, ji holê bên rakirin. Ev Wezaret wê di çarçoveya pêşniyarên konseyek ji rêxistinên astengdaran bixebite. Ji bo mehane ji welatiyên me yên extiyar û astengdar re bê dayîn, wê şertê hatineyê neyê xwestin û heqê lênêrîna li wan a li malê bê zêdekirin.” KOÇBER WÊ BI NÊZÎKATIYEKE ÎNSANÎ WERIN PÊŞWAZÎKIRIN “Mafê jiyanê û kar mafê herî bingehîn ê însanî ye. Ji ber vê yekê, beriya her tiştî wê statuya penaberiyê bê guhertin û şerha ‘sînorên cografî’ ya li Peymana Cenevreyê hatiye danîn, bê rakirin. Feraseteke ku karkerên koçber weke welatiyên xwe dibîne, wê esas were girtin. Ji bo koçberan wê rêyên ragihandinê yên ewle werin avakirin, qadên ewle yên bicihbûnê bên avakirin, ji bo penaberan korîdorên însanî bên vekirin û kar û barên vîzeyê werin hêsanîkirin. Ji bo pêşî li gotinên nefret û nîjadperestiyê yên li hemberî koçber û penaberan were girtin, wê polîtîkayên pêwîst werin destnîşankirin.» TEQAWÎT “Di nava teqawîtan de mehaneya herî kêm wê bi qasî maeşê herî kêm be. Yanî 1.800 TL be.” kirin û ji bo zarokan çavkaniyên têrker werin veqetandin. Hemû qanûnên der heqê zarokan de wê di ber çavan re werin derbaskirin û li gorî mafên zarokan bên sererastkirin.” PERWERDE “Perwerde, weke xizmeteke cemaweriyê wê bê pere were dayîn. “Sîstema perwerdeyê wê azadîparêz be, xwedî naveroka laîk û zanistî be û li ser bingeha zimanê dayikê bi pirzimanî were dayîn.” TENDURISTÎ MAF E “Tenduristî mafeke. HDP li dij derdikeve ku xizmeta tenduristiyê weke navgîneke desthilatdariyê li hemberî takekes û civakê tê bikaranîn. Divê zimeta tenduristiyê bê pere be û bersivê bide pêwîstiyên civakê.” ÇAND Û HUNER “HDP hebûna xwe di nava têkoşîna azadiyê ya çand, huner û hunermendiyê de pênase dike. Qîmeteke taybet dide çanda mûxalîf a li hemberî ‘çand’ û ‘hunera’ bi destê dewletê derdikevin.” “Di bin sîwana Wezareta Çandê de wê Meclîsa Hunerê ya Tirkiyeyê were avakirin.” SPOR MAFÊN ZAROKAN WÊ WERIN PARASTIN “Wê navend û qadên sporê yên ku gel dikare xwe bi hêsanî bigihîne, bê avakirin. “Li herêman wê bi şaredariyan ve girêdayî ‘Komîsyonên Nirxandin û Şopandina Mafên Zarokan’ werin ava- Federasyonên ku sporê bi rêve dibin, wê demokratîk bibin û bibin xwedî xweseriyeek rasteqîn.” ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015 8 HDP’ê beyannameya xwe Beyannameya Hilbijartinê ya Partiya Demokratîk a Gelan (HDP), ji aliyê Hevserokên Giştî Selahattîn Demîrtaş û Fîgen Yuksekdag ve li Navenda Çandê ya Mûstafa Kemal bi civînekê hat aşkerakirin. Serenavên di beyannameyê de derketin pêş bi vî rengî ne: “Em jin in, Em ciwan in, Em keskesor in, Em zarok in, Em yên ji demokrasiyê bawer dikin e, Em parêzvanên mafên mirovan e, Em ên ji her nasnameyê ne, Em ên cîhaneke azad diparêzin, Em parêzvanên xwezayê ne, Em ên aboriyeke jiyana ewle ava bikin e, Em karker kedkar in, Em garantiya mafên civakî ne.” ‘EM JIYANA NÛ BI HEV RE AVA BIKIN’ Di beyannameya ji aliyê Hevserokan Demîrtaş û Yuksekdag ve hat xwendin de hat destnîşankirin ku yên nikarin li hemberî binpêkirina civak û mirovan a di bin zordariya sermaye û desthilatdariya siyasî de li ber xwe bidin, nikarin xwe bigihînin demokrasiyê û hat gotin, “Ji bo avakirina jiyaneke ku mercên jiyanê û hebûna her hêmana civakê ji aliyê tevahiya civakê ve tê ewlekirin, pêwîstiya me bi demokrastiya rasteqîn heye.” Di dewama beyannameyê de hat gotin, “Em li ber rojên ku guman li ser roja îro û tirsa li ser sibe nîne dijîn. Di rêya avakirina ‘Jiyana Nû’ de em bang li tevahiya gelên Tirkiyeyê dikin ku li nava refên HDP’ê bicivin, bibin yek û HDP’ê mezin bikin.” heta roja îro hatine dayîn weke têkoşîn û daneheviya xwe dibîne. Partiya me li hemberî wesayeta leşkerî-burokrasiya sivîl, rêxistinbûyîna siyasî/îdarî ya otorîter û navendîperestiya tund, qanûnên antî demokratîk ên di bin navê hiqûqê û hêza wezîfedaran ve hatine destnîşankirin, saziyên van bicih tînin, terikandina rêveberî û xizmetên herêmî ji bazarê re û li hemberî wesayeta navendî ya li ser rêveberiyên herêmî têdikoş e. HDP, demokrasiyê bi tenê bi meclîsa temsîlî bi sînor nabîne.” “Ji bo dawî li wesayeta rêveberiya navendî ya li ser rêveberiyên herêmî, ji bo bicihanîna modelên xweseriyê yên pêwîstiya gelan pê heye û derfetên ji bo rêveberiyên herêmî, wê gavên pêwîst werin avêtin. Ji bo hemû gel tevlî pêvajoyên rêveberî û biryardayînê bibin, wê Xweseriya Demokratîk bicih bîne. Em ê sîstema parlamenter demokratîk bikin û bi desthilatdariya partiyên ji sîstema hevserokatiyê re em ê sîstema hevserokatiyê bixin meriyetê.” DEMOKRASÎ “Perwerdeya bi zimanê dayikê, wê weke mafekî bê dîtin ku her kes karibe weke mafekî cemaweriyê bibîne. Di hemû qonaxên perwerdeyê de tevî hînkirina zimanê fermî Tirkî, wê derfet were afirandin ku perwerdeya bi zimanê dayikê weke xizmeteke cemaweriyê bê dayîn.” “HDP, têkoşîna siyasî, çandî, aborî û civakî ya hemû gel, karker, kedkar, jin, ciwan û hemû komên baweriyan ên “Astengiyên li pêşiya mafê meş û xwepêşandanan wê werin rakirin, hemû çalakiyên ji bo lêgerîna li maf, Di beyannameyê de ev serenav hatin destnîşankirin: rewa werin dîtin.» DESTÛRA BINGEHÎN A DEMOKRATÎK “Tirkiye, di tevahiya dîroka Komarê de êşa bêparmayîna ji destûra bingehîn a demokratîk, dijî. Feraseta ‘yek miletyek mezheb’ ku mora xwe li hemû pêvajoyên dîrokî xist, hînê serdest e. Tirkye ne mehkûmî destûra bingehîn a darbeya leşkerî ye, ku hemû gelên bindest, çîn, zayend, bawerî û zimanan tine dihesibîne û destûra talankirina xwezayê dide. HDP wê pêwîstiya bi ‘Peymana civakî’ ya nû ya li gorî rewşa piralî û pirengî ya Tirkiyeyê, li gorî pir nasnameyî, pir çandî, pir bawerî û pir zimanî, weke wezîfeyeke bingehîn a polîtîk deyne pêşiya xwe. HDP, ji bo çêkirina destûra bingehîn a dmeokratîk, ekolojîk, civakî, azadîparêziya zayendî û wekhev, wê bi hemû hêza xwe bixebite.» “HDP wê qebûl neke ku ‘Sîstema Serokatiyê’ ya li dij e, weke şertê bingehîn ê guhertina destûra bingehîn were pêşkêşkirin. HDP wê rê nede sîstema Serokatiyê.” PARTIYÊN SIYASÎ Û QANÛNA HILBIJARTINÊ “Qanûna Partiyên Siyasî wê were demokratîkkirin, sererastkirin werin kirin ku gel, hilbijêr û endam karibin yekser tevlî biryardayînê bibin. Endametiya li partiyan û derketina ji partiyan wê were hêsankirin. îdarî, siyasî, civakî û jiyana çandî de li hemû qedemeyan were qanûnîkirin. Alîkariya ji xezîneyê ya ji bo partiyên siyasî wê li gorî têrkeriya partiyên siyasî ya beşdariya li hilbijartinan û dengên di hilbijartinê de bi dest xistiye were belavkirin. Mafê destlêdana parlamenteran wê were rakirin, di çarçoveya azadiya ramanê de wê destlênedana kursiyê were parastin. Maeşên parlamenteran wê 4 salan neyê zêdekirin û sererastkirinên ji ber xwe ve maeş zêde dikin, werin betalkirin.” REFORMA DADGERIYÊ “Ji bo edalet bi lezgînî, bê alî, serbixwe û ji wijdanê cemaweriyê û takekesan re bibe bersiv bicih bê anîn, sîstema dadgeriyê wê ji nû ve were sererastkirin. Ji bo serxwebûn, bêalîbûn û demokratîkbûyîan dadgeriyê sererastkirinên qanûnî yên pêwîst wê werin kirin.” AZADIYA ÇAPEMENÎ Û RAGIHANDINÊ “HDP, wê astengiya azadiya girtina agahiyan a civakê ya ji ber têkiliyên siyaset û bazirganiyê, bi rêya medyayê îstîsmarkriina welatiyan ji holê rake. Wê destûr neyê dayîn ku xwediyên saziyên medyayê di sektorên din de bixebitin.” XWESERIYA DEMOKRATÎK Û DEMOKRASIYA HERÊMÎ Benda hilbijartinê wê were rakirin, wê rê were vekirin ku her partî li gorî rêjeya deng bi dest xistiye li Meclîsê bê temsîlkirin. “Xweseriya Demokratîk modeleke ku derfetan diafirîne ji bo hemû gel bi cihêrengiya xwe re li gel hev bi awayekî azad û di nava yekîtiya ji dil de bijîn. Bi kotaya zayendî re wê di qedemeyên temsîliyeta di rêveberiyê de heta wekhevî pêk were, cihêkariya pozîtîf were kirin. Sîstema hevserokatiyê wê di nav apartiyên siyasî, rêveberiya HDP wê sererastkirinên ku feraseta rêveberiyên herêmî yên demokratîk weke pîvan qebûl dike, bixe meriyetê, zemîna rêveberiyeke demokratîk a Tirkiyeyê ku derfetê dide rêveberiya xwe bi xwe ya hemû gelan ava bike. HDP wê di rêveberiyê de ne navendîparêziyê, demokrasiya herêmî esas bigire, ji bo tevahiya Tirkiyeyê modela rêveberiya li cih biparêze. Xweseriya demokratîk di çareserkirina pirsgirêka Kurd, demokratîkbûyîna Tirkiyeyê, pêkhatina aştiya civakî û di yekîtiya dilxwaz a bi hev re û azad a gelan de roleke girîng bilîze.” “Ji bo wesayeta navendê ya li ser herêmê ji holê were rakirin wê gav werin avêtin.” “Walî jî di nav de ji bo hemû rêveberên herêmî bi hilbijartinê dest bi kar bikin, wê sererastkirinên qanûnî û rêveberî bên kirin. Di bikaranîna çavkaniyên herêmî de wê erka rêveberiyên herêmî were zêdekirin.” PIRSGIRÊKA KURD Û PÊVAJOYA ÇARESERIYÊ “Ji damezrandina komarê û vir ve, red û înkara li ser mafên demokratîk ên bingehîn û hebûna kolektîf a gelê Kurd, polîtîkayên asîmîlasyonê yên rêk û pêk, bingeha polîtîk a pirsgirêka Kurd in. Ji bo pêvajoya ji bo çareseriya pirsgirêka Kurd û pirsgirêkên demokrasiyê yên Tirkiyeyê destpê kiriye derbasî qonaxa muzakereyê bibe, hewldanên mezin tên dayîn. HDP, 10 xalên di Lihevkirina Dolmabahçeyê de weke qonaxeke vê pêvajoyê hatin aşkerakirin,weke çarçoveya pîvanî ya çareseriyê qebûl dike.” “HDP, ji bo hemû nasname û çandên gelan bi destûra bingehîn werin ewlekirin, bi hev re bijîn û aştiyê mayînde bike, wê bixebite.” “Partiya me di her şert û mercî de wê çareseriya bê çek û siyaseta demokratîk biparêze.” POLÎTÎKAYA DERVE “HDP, di serî de ji bo Rojhilata ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015 7 Drama penaberên li Derya Spî: Mare Nostrum û pevçûnan mirin zêde kirin Li Derya Spî drama penaberan bi dawî nabe. Di hefteya dawî de herî kêm hezar û 100 penaberî jiyana xwe ji dest dan. Hikûmeta Îtalyayê îdîa kir ku ew li hemberî hatina penaberan ‘bêçare’ ne. Tevî ku li gorî par hejmara penaberan zêde nebûye jî, di hejmara kesên jiyana xwe ji dest dane de zêdebûnek balê dikişîne. Îtalya bi binavbûyîna keştiya ku şeva Şemiyê ya ji Lîbyayê dihat û nêzî 700 penaber têde bû dianî, di hefteyê de du caran şok jiya. Di nava hefteyê de piştî ku nêzî 400 penaberî jiyana xwe ji dest da,bi drama ku dawiya hefteyê hat jiyîn re hejmara penaberên mirin, gihiştin hezar û 600’î. Sala bihurî li Derya Spî hejmara kesên jiyana xwe ji dest dane 3 hezar û 400 bû û sala buhrî jî di dema Çile- pevçûnên li Rojhilata Navîn û Bakurê Afrîkayê zêde bûye re, hejmara penaberan zêde dibe û ev jî rastiyeke ku Îtalya li dij vê zehmetiyan dikişîne. Her çiqas kapasîteya kamp û navendên penaberan ên Îtalyayê 80 hezar be jî, penaber di bin şert û mercên zehmet de tên girtin. Di hefteya dawî de bi hatina penaberan re pirsgirêk mezin bûye û Wezareta Karên Hundir hefteya dawî ji walîtiyan ji bo 6 hezar û 500 kesî cihê mayînê xwest. Bi zêdebûne hejmara penaberan re partiyên rastgir ên Îtalyayê jî xebatên dij-propagandayê zêde kirin. Lîderê partiya Lîga Bakur a populîst Metteo Salvînî, ji walî, şaredariyê û endamên meclîsê xwest ku cih nedin penaberan. 63 HEZAR KESÎ SERLÊDANA PENABERIYÊ KIR Nîsanê de hejmara kesên jiyana xwe ji dest da 50 bû. Her çiqas di vê dramê de zêdebûna hejmara penaberan bê nîşandan jî, li Lîbyayê ji ber şer, şebeke her diçin keştiyên biçûk û bê ewle tercîh dikin. Ji nûnerên Rêxistina Efûyê ya Navneteweyî Jean-Françoîs Dubost da zanîn ku tevî şert û mercên hewayî yên xer- ab, şebeke keştiyên pêwist nabînin ev jî xetereyê ava dike. Dubost bi lêv ku keştiyên ji Lîbyayê diçin Îtalyayê êdî venagerin û ji ber vê serî jî li keştiyên nebaş didin. Li gorî Jean-François Dubost sedemeke din a drama penaberan zêde dike bi dawîbûna operasyonên Mare Nostrum ya rizgariyê ye. Îtalyayê bi derfetên xwe Mare Nostrum xist dewrê û YE’yê piştgirî nedabûyê û bi dawî kiribû. Armanca operasyona bi navê Trîton a li Frotexê ket jiyanê jî ji rizgarkirina mirovan wêdetir, parastina sînorê YE’yê bû. ÎTALYA ZEHMETIYÊ DIKIŞÎNE Bi taybet bi zêdebûna şer û Krîza Ûkraynayê: 1.2 mîlyon kes neçarî koça navxweyî hatin hiştin Şerê navxweyî yê li Ûkraynayê di sala duyemîn de ye. Hejmara mirovên ji ber vî şerî neçarî koça navxweyî hatin kirin gihîşt 1.2 mîlyonî. Neteweyên Yekbûyî (NY) roja Yekşemê di hesabê xwe yê twitterê de daxuyaniyek da û got, “Li Ûkraynayê 154 hezar zarok, 1 mîlyon 228 hezar 90 kes, neçar man di nava welatê xwe de koç bikin.” Di daxuyaniya Koordînasyona Karên Însanî ya NY a meha Sibatê hat weşandin de hatibû gotin ku 1.7 mîlyon zarok ketine bin bandora krîza li Ûkraynayê. Di ser pevçûnên li herêmên Donetsk û Lûhansk ên li rojhilatê Ûkraynayê bi Rûsî diaxivin, du sal derbas bûn. Li gorî rapora nû ya NY, ji roja destpêkirina şer û vir ve 6 hezar 116 kesan jiyana xwe ji dest dane, 15 hezar 474 kes jî birîndar bûne. Lê belê di rapora NY de tê gotin ku hejmara rastî dibe ku ji vê yekê gelekî zêdetir be. Di civîna bilind a duyemîn a Mînskê de ku lîderên Rûsya, Ûkrayna, Elmanya û Fransayê li hev civiyan, biryara agirbestê hatibû wergirtin. Lê belê agirbesta ji 15’ê Sibatê û vir ve derbasdar e, gelek caran hat binpêkirin. Welatên Ereb ji bo ‘NATO’ya Ereb’ dicivin Serfermandarên Giştî yên welatên Yekîtiya Ereban roja Çarşemê li Misrê tên gel hev, wê avakirina hêzeke leşkerî ya hevpar nîqaş bikin. Serokên Yekîtiya Ereban ên dawiya Adarê li Misrê ji bo civînê kom bûn, di bin navê têkoşîna bi komên “terorîst” re avakirina hêzeke hevpar erê kiribûn Çarşemê li Kahîreyê bicivin. Hat diyarkirin ku wê di civînê de avakirina hêzeke hevpar, mekanîzmayên çalakiyê û butçeya wê werin destgirtin. Rayedarekî ji Yekîtiya Ereban ê ji ajansa nûçeyan a Fransî re axivî, got ku wê serfermandarên giştî roja Encama vê civînê, pêwîst e ji aliyê Konseya Parastinê ya Yekîtiya Ereban a wezîrên parastinê û karên derve ya wê di nav sê mehan de bicive bê erêkirin. Yekîtiya Ereban bi mehan e, avakirina hêzeke leşkerî ya hevpar wek pêwîstiyeke lezgîn dibînin. Sedema wê jî têkoşîna li hember DAIŞ’ê ye. Sala buhrî 170 hezar penaber ketin Îtalyayê lê tenê 63 hezarî serlêdana penaberiyê kir. Beşeke mezin a penaberan welatên Ewropayê tercîh kirin. Tenê li Elmanyayê sala buhrî serlêdanên penaberiyê 173 hezar bû û hejmara ku ji bo Swêdê hat kirin jî 75 hezar bû. Di 2014’an de hejmara penaberên ji ser Derya Spî hatin welatên YE’yê 50 hezar ketibûn Yewnanîstanê, 7 hezar çûbûn Spanyayê û 43 hezar jî ketibûn Balkanan. YE wê drama penaberiyê bi ‘hîn bêhtir ewlekariyê’ çareser bike! Karesatên li Derya Spî ku di nava du hefteyên dawî de rê li ber mirina zêdeyî hezar kesî vekir, nayê astengkirin. Yekîtiya Ewropa (YE) bi biryar e serî li tedbîrên tund ên ku dikare rewşê xirabtir bikin, bide. Li gorî agahiyên ji aliyê çavkaniyên dîplomatîk ên YE ve hatin dayîn, bi zêdekirina hêza operasyonê ya Polîsê Sînor ê Ewropayê (Frontex) re, tê plankirin ku li Derya Spî bêhtir kontrol werin kirin. Li gorî daxuyaniyeke çapemeniyê ya Komîsyona YE, wê şebekeyên qaçaxçitiya mirovan dikin, hedef werin girtin. Di daxuyaniyê de hat gotin, ‘keştiyên ji aliyê şebekeyan ve tên bikaranîn, ji bo werin zevtkirin û tinekirin wê operasyonên rêkûpêk werin meşandin.” Komîserê Karên Hundir ê Yekîtiya Ewropayê Dîmîtrîs Avramopûlos jî der barê mijarê de daxuyaniyek da û diyar kir ku eger tedbîr neyê girtin wê krîz kûrtir bibe. Avramopûlos got, “Divê em tedbîrên yekser, pratîk û şênber werbigirin. Eger em niha nekevin nava tevgerê, krîz wê di mehên pêş de girantir bibe.” Tê payîn ku li ser tedbîrên li hemberî herikîna penaberiyê, wê roja Pêncşemê pêşkêşî civîna bilind a lîderan a awarte ya li Brukselê were kirin. Di sala derbasbûyî de 170 hezar penaber derbasî Îtalyayê bûn û ji van 63 hezarî serlêdana penaberiyê kirin. Di sala 2004’an de ji penaberên di ser Derya Spî re hatin welatên YE, 50 hezar di ser Yewnanîstan, 7 hezar 800 di ser Spanya û bi qasî 43 hezar jî di ser Balkanan derbas bûn. ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015 6 Ji Konferansa PYD’ê ya Ewropa rêzebiryar Rêxistina PYD’ê ya Ewropa konferansa xwe ya 7’an ku di 18 û 19’ê Nîsanê de hate lidarxistin bi dawî kir. Di konferansê de biryarên girîng hatin girin, her wiha 37 endamên nû ji meclîsa PYD’ê ya Ewropa re ji 37 kesan hate hilbijartin. Konferans ku 2 rojan dom kir li bajarê Fîlîyo yê Holandayê bi beşdarbûnê hevserokên PYD’ê Asya Ebdulah û Salih Muslim, 100 nûnerên nûnerên partiyên û rêxistinên siyasî û kesayetên siyasî ku Kongereya Netewî ya Kurdistanê (KNK), Kongereya Gel a Kurdistanê, Partiya Demokrata Kurdistanê (PDK), Yekîtî Niştimanî Kurdistanê (YNK), Tevgera Goran, Partiya Jiyana Azad a Kurdistanê (PJAK), Partiya Demokrata Kurd li Sûriyê (PDKS) û Yekîtiya Êzîdiyên Sûriyê (Hevbend) di nav de hate lidarxistin. Piştî konferans bi dawî bû daxuyaniyek nivîskî hate weşandin. Daxuyanî wiha ye: ˮDi çerçoveya pêşketina berxwedana ji bo azadiya gelê Kurd û mafê wî yê demokratîk ku tê meşandin de, berxwedana gelê Kurd ku bala hemû cîhanê kişand ser xwe, rêxistinkirina rêxistinkirin gelê kurd li hemû aliyên cîhanê, konferaqnsa 7’an di 18, 19’ê nîsanê de bi armanca bilindkirina asta berxwedana li Ewropa da ku layîqî berxwedan gelê me be, ji bo şopandina bingehên demokratîk ên di nava hemû pêkhateyên Rojavayê Kurdistanê û Mezepotamyayê yên resen de bi diruşmeya ˮEm ê dengê Rojava li Ewropa binˮ hate lidarxistin. Konferansa bi tevlîbûna 250 endamên rêxistinên partiyê yên Ewropa û beşdarbûneke baş a jin û ciwanan hate lidarxistin. Di konferansê de zêdeyî sed mêvanên ji rêxistinên siyasî û kesayetên siyasî ku Kongereya Netewî ya Kurdistanê (KNK), Kongereya Gel a Kurdistanê, Partiya Demokrata Kurdistanê (PDK), Yekîtî Niştimanî Kurdistanê (YNK), Tevgera Goran, Partiya Jiyana Azad a Kurdistanê (PJAK), Partiya Demokrata Kurd li Sûriyê (PDKS) û Yekîtiya Êzîdiyên Sûriyê (Hevbend) jî di nav de hate lidarxistin. Di konferansê de gelek axaftin hatin kirin. Di axaf- tinan de bal hate kişandin ser dîktatoriya li dijî nirxên miroavayê ku li Rojhilata Navîn tê kirin û êrîşên terora reş ku mirovahî tev xistiye xeterê. Di axafitnan de pitşgiriya nehcê partiya me hate kirin. Piştî nîqaş û guftûgoyên li ser nehcê partiya me dom kirin de, raporên sala berê yên siyasî, rêxistinî û dîplomasî ku raporên xebatên jinan û ciwanan jî di nav de hatin xwendin. Li ser kêmasî û aloziyên derketin holê nîqaş hatin kirin. Zordariya ku gelê me jiyan dike û êrîşên têne kirin ku dibin sedema koçberiya gelê hatin nirxanin. Di Konferansê de hin biryarên ku di konferansa jinan û ciwanan de hatibûn destnîşan kirin hate erêkirin û ev biryarên girîng û hin biryarên din hatin destnîşankirin: 1-Melcîsa Rêxistina Ewropa ji 37 kesan hate hilbijartin, bi nisbeya kotaya ji sedî 40 ji her du zayendan, her wiha endametiya ciwanan jî. 2-Di nava endaman de rêxistinkirin bê pêşxistin, rêx- istinkirin ji gund, tax, herêm û bajaran dest pê bike. Zêdekirina hejmaran nisbeta 100 ji 100 yî 3- Di xebatên rêxistinî, çandî, çapemenî, jinan, ciwan û dîplomasî pisporî bê pêşxistin 4-Konferansên herêmî ji hemû rêxistinên partiyê yên li hemû bajarên Ewropa re bêne lidarxistin. 5-Buroyên dîplomasî û ragihandinê yên pariyê yên heyî bêne piratîzekirin û biro li piraniya bajarên Ewropa û paytextên wan bêne vekirin. 6-Dewreyên perwerdeyê yên navendî û herêmê ji hemû rêxistinên partiyê re bêne vekirin û endamên pariyê bêne amadekirin. Li kêleka biryarên li jor hin plan û pirojeyên din ên hetibûn pêşniyarkirin û di warê pêşxistina xebatên siyasîû rêxistinkirinîû de hatin destnêşankirin û bi taybet di warê xebatên ji nû ve avakirina Kobanê. Di dawiya konferansê de endamên Meclîsa nû li gorî rewşa cografî hatin hilbijartin. Pêngava perwerdeyê Li Kantona Kobanê ku ji ber êrîşên çeteyên DAIŞ’ê wêran bû pêngava perwerdeyê didome. Piştî rizgariya kantonê 24 dibistan hatin vekirin û zêdetirî 3 hezar zarok perwerdeyê dibînin. Piştî ku navenda Kobanê û gundên wê ji çeteyên DAIŞ’ê hatin rizgarkirin, sîstema perwerdeyê ji nû ve destpêkirin. Di nava vê demê de 24 dibistan hatin vekirin û zêdetirî 3 hezar zarokan dest bi perwerdeyê kir. Li Kantona Kobanê di çarçoveya xebatên Desteya Perwerdeyê û Saziya Zimanê Kurdî (SZK) dibistanên di encamên şer de ziyan dîtibûn hatin tamîr kirin û dayîna perwerdeyê hatin tespîtkirin. Perwerdeya ku ji navenda bajar destpê kir, niha li gundan jî belav bûye û pergala wê hêdî hêdî tê rûniştandin. ‘Zimanê Kurdî qedexe bû’ Serokê Desteya Perwerdeyê Hisên Mehemed Elî, di derbarê xebatên perwedeyê û ji nu vê avakirinê de axivî. Hisên Mehemed Elî anî ziman ku beriya şoreşa rojava, perwerdehiya herêma Kobanê rastî gelek astengiyan dihat. Elî, da zanîn ku li dibistanan ne tenê perwerde, axaftina bi zimanê Kurdî jî qedexe bû û got: “Me nikaribû bi zimanê Kurdî biaxiviya. Yên bi Kurdî diaxivîn dihatin cezakirin..” Elî diyar kir ku bi îlankirina Rêveberiya Xweseriya Demokratîk re di xebatên perwerdeyê de jî pêngavên şoreşgerî hatine avêtin û ev agahî dan: “Li gorî hejmara şagirtan û dibistanan me xebat ji nû ve birêxistin kirin. Bi alîkariya Saziya Zimanê Kurdî (SZK) û Yekîtiya Mamosteyan di nava 3 salan de 1100 mamosteyên herêmê yên dildar li dibistanên bajar û gundan dersên zimanê Kurdî dan. Di nava tunebûn û hemû astengiyan de perwerde li herêma Kobanê ranewestiya. Ji refa yekê heta refa 9’an zimanê Kurdî li dibistanan dihatin dayîn. Cara yekemîn li herêma Kobanê perwerdeya bi zimanê Kurdî li dibistanan tê dayîn. Bi îlankirina Kantonê, Desteya Perwerdehiyê jî çêbû û me bi alîkariya Saziya Zimanê Kurdî xebat birê ve birin.” ‘Rapora ziyanan hate derxistin’ Elî da zanîn ku di encama xebatên wan de li navenda Kantonê 4 û li gundan jî 20 dibistan ji nû ve hatine vekirin wiha dirêjî da axaftina: “Me navên dibistanan jî ji nû ve danîn. Dibistanên li navendê wekî; dibistana Şehîd Berfîn, dibistana Şehîd Mamoste Osman hatin guherdin. Dîsa pêşniyar hate kirin ku dibistanên Miştenûr (Mumemed Dira) û Tişrîn jî bi navê Şehîd Arîn bêne binavkirin. Tevî ku avahiyan zirarên madî dîtine jî, dîsa me dibistan vekirin ku zarokên me bê perwerde nemînin.” Bi hezaran xwendekar Mehemed Elî, destnîşan kir ku niha li herêma Kobanê zêdetirî 3 hezar zarok ji aliyê 200 mamosteyan ve têne perwerdekirin û wiha dom kir: “Tevî rewşa aloz a herêmê jî, têkiliya me bi mamosteyên gundan re heye. Li aliyê din kesên ku navên xwe li nivîsgeha kar ji bo perwerdeyê dane nivîsandin zêdetirî 100 kesî hene. Ji vana 58 kesan bi dildarî dest bi kar kiriye. Ev karekî netewî û miroviye.” 5 dibistanên nû Desteya Perwerdeyê û Saziya Zimanê Kurdî (SZK) ya Kobanê, herî dawî li 5 gundên rojavayê Kantonê dibistan vekirin. Dibistan li gunde Derbazinê ‘Dibistana Şehîd Welat,’, li gundê Hecî Ismaîl ‘Dibistana Şehîd Awaz’, li gundê Cibnî ‘Dibistana Şehîd Sadiq’, li gundê Çarqilê ‘Dibistana Şehîd Xebat’ û li gundê Mişko ‘Dibistana Şehîd Rêdûr.’ hatin vekirin. Rayaderan diyar kirin ku li van dibistanan bi giştî 90 şagirt hene û 6 mamoste dersan didin. ‘Alikarî pewîste’ Serokê Desteya Perwerdeyê Mehemed Elî, got ku ji Bakûrê Kurdistanê alîkariya lênûsk, pênûs, çente û pêdiviyên din ên perwerdeyê hatine û ev li li şagirtan hatine belavkirin, lê hîn pir kêmasî hene û banga; “Em bi hêvî ne ku rêxistinên navnetewî û Kurdistanî ji bo perwerdekirina zarokên Kobanê alîkariyê bişînin” kir. Elî, li rex temamkirina dibistanan û vekirina wan, projeyên xwe yên dema pêş jî wiha vegotin: “Em dixwazin hemû meteryalên refên 1 û 2’yan bi kurdî amade bikin. Bêguman dê hemû ders bêne dayîn, lê ya girîng ew e ku materyan bi kurdî bin. Ev piroje beriya êrîşên çeteyan hebû û me dê dest pê bikira, lê êrîşan derfet neda ku em pêk bînin.” ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015 5 George Orwell bi Kurdî Ji klasîkên wêjeya bi Ingilîzî Çewlika Heywanan û 1984 ku berhemên serketîtir ên George Orwell in, li Kurdî zêde bûn. Wergêr Salih Agir Qoserî ji bo nivîskarê berheman dibêje, pê re pêşbîniya siberojê heye. Li gorî Qoserî, ji bo pêşketina karê wergerandinê, divê ne bi zimanê serdest bi Kurdî ev berhem werin xwendin. Wêjeya Kurdî ji her alî ve geş dibe. Di navbera zarava û parçeyan de danûstendinek bi hunerî li ser weşanxaneyên Kurdî saz dibe. Ji Soranî gelek berhemên giranbûha bona Kurmancî hatin wergerandin. Her wiha di wêjeya Kurdî de reha herî xurt, berhemên Kurdên Sovyetê, li Bakur tên çapkirin. Ji bilî wêje û wêjekarên Kurdî, ji wêjeya cîhanê jî gelek nivîskar bi zimanê Kurdî jî wê werin xwendin. Ji wan wêjekaran yekî xurt û navdar George Orwell e. Salih Agir Qoserî romanên wî ya bi navê “1984” û “ Çewlika Heywanan” wergerandin Kurdî. George Orwell di herdu pirtûkên xwe de pergala siyasî rexne dike. Lewma jî ne bi tenê wêjekar û xwîner, her weha Tevgerên Siyasî û Îdeolojîk jî îro George Orwell minaqeşe dikin. Loma jî George Orwell li gorî lîberalan wekî dijberê pergala Sovyetan, li gorî Marksîstên Ortodoks jî wekî sîxurê Amerîka hatiye binavkkirin. George Orwell utopyaya hinek kesan bi şêwaza dîstopya di romanên xwe de bi zimanekî xurt û tund hûnandiye. Utopyaya Sosyalîstên Ortodoks wekî dîstopya şayesandiye. Em ê li ser cihê George Orwell di wêjeya cîhanê de û niqaşên der barê George Orwell de bi Salih Agir Qoserî re biaxivin. Her wiha wekî wergêr, rewşa wergera Kurdî di çi astê de ye û rewşa niha binirxînin. ‘George Orwell ji bo şoreşê brîndar bû’ Nîqaşa li ser George Orwell hê jî zindî ye û gelek înformasyonên şaş jî hene der barê jiyana George Orwell de. Angaşta hinek aliyan ew e ku nêta George Orwell ne rexnekirina sosyalîzmê bû berovajî ew dijminê sosyalîzmê bû, heta sîxurê Emerîka bû. Wergêr Salih Agir Qoserî dibêje, George Orwell ne dijberê sosyalîzmê bû berovajî ji bo sosyalîzmê brîndar jî bûye, George Orwell li hemberî diktatoriyê bû û wiha pê de diçe: “Herçiqas ji aliyê gelek kesan ve ev herdû romanên George Orwell weke rexneyekê li hemberî sîstemên sosyalîst, kominîst hatibin nirxandin jî, di eslê xwe de ne wisa ye. Lew Orwell bixwe şoreşgerekî Marksîst e û bi vê nasnameyê çûye Spanyayê, beşdarî refên şoreşgerên Spanî bûye û li hemberî desthilatdariya Spanya şer kiriye, her weha birîndar jî bûye. Lê li wê derê di navbera Stalînîst û Troçkîstan de cûdahî û dijberiyê dibîne, ya rastî dîktatoriya Stalîn dibîne, lewma êdî fikrên Troçkî diparêze. Ji wê rojê heta dawiya jiyana xwe, Orwell xwe weke Troçkîstekî bi nav dike. Helbet dîktatorî, li derveyî îdeolojiyan, bi serê xwe helwêstek e, hewesek e, zordariyek e. Dibe ku dîktator di bin nasnameya marksîstî, dîndarî, mûhafazakarî û hwd de desthilatdariya xwe ava bike. Fikra wî çi dibe bila bibe, ew fikir wî ji dîktatoriyê rizgar nake, dîktatoriya wî jî ji wê îdeolojiyê re nabe mal.” ‘Rexneyên wî îro jî lê ne’ Werger Salih Qoserî pirsa “Çima George Orwell” wiha dibersivîne: “Çi di 1984 de çi jî di Çewlîka Heywanan de, George Orwell bi afirandina civakên dîsutopîk rexneyan li desthilatdariyên totalîter û dîktatoryal dike. Li gel ku Orwell berî niha bi şêst, heftê salî ev berhem nivîsîne jî îro heman pirsgirêk di jiyana mirovan de, bi hemû tundiya xwe di rojevê de ye. Girîngiya Orwell ji vê yekê tê. Bi hêviya welatekî demokratîk û wekheviya mirovan, gel kar û xebatê dike, desthilatên zordar dirûxînin, lê piştî ku gel desthilatdariya xwe ava dike, ew demokrasiya ku gel hêvî dike, wekheviya ku ji bonê têdikoşin, qet pêk nayê. Tiştê ku tê avakirin weke berê, heta ji berê xerabtir e.” ‘Di Orwell de pêşbîniya siberojê heye’ Salih Agir Qoserî diyar dike ku tespîtên George Orwell ne tenê dema tê de jiyaye îfade dike her wiha tespîtên wî ji bo îro jî lê ne û dibêje: “Li gel ku Orwell bêhtir bi rexneyên siyasî tê naskirin, Orwell di warê pêşbîniyên siberojê de jî tesbîtên balkêş kirine. Asta teknîka îro ku bûye parçeyek ji jiyana me, televîzyon, înternet, kamerayên mobese û hwd, ku bîst û çar saetan jiyana me kontrol dikin, Orwell di salên 1940´î de vegotiye. Di wê civakê de ku wî di 1984´an de ava kiriye, gel bi saya teknîka ku îro em bikar tînin, yek bi yek tê kontrolkirin. Tu kes li mala xwe, bi zarok û hevjînên xwe re nikare li dijî desthilatdariyê bipeyive. ÇAVÊN BIRAYÊ MEZIN LI SER WAN IN! Dema mirov difikire ku hingê ji sînema û radyo pê ve tiştekî din tune bû, lê Orwell texmîna îro kiriye, mirov hêza Orwell bêhtir fêm dike.” Qoserî wekî din bi lêv dike ku divê nivîskarên mîna Goeroge Orwell her Kurd bi zimanê xwe bixwîne û bifikire û wiha axaftina xwe didomîne: “Orwell rexneyên xwe yên siyasî, pêşbîniyên xwe yên teknîkî û civakî bi hêzeke wêjeyî dihûne. Encam; berhemên wî li temama cîhanê, bo sed zimanî hatine wergerandin. Dema ku mirov bifikire ku zimanê Kurdî di nav zimanên cîhanê de di rêza 40’î de ye, divê Kurd jî George Orwell bi Kurdî bixwînin.” Mesele îqtîdar bi xwe ye Desthilatdarî bi hezar salan e li ser civakê bi her rê û rêbazî hatiye bikaranîn, formên desthilatdariyê li gor xak û wext hatiye guhertin. Belkî li welatên Rojavayî desthilatdariya klasîk nema, lê bi têgeha Michel Foucoult “ bîo-îqtîdar” ango desthilatdariya jîndar, li her derê ye. Wergêr Salih Agir Qoserî jî dibejê, George Orwell dijberê her curêyê desthilatdariya ku civakê bêbandor û beteqat dihêle bû. Qoserî ji Rojhilata Navîn û ji rejîma Tirkiyê mînakên rojane dide: “Îro, di jiyana rastîn de jî heman tişt heye. Li Rojhilata Navîn hemû qatlîam û pirsgirêkên ku hene, bêgûman encamên dîktatoriyan in. Li Tirkiyê bi hêviya avakirina welatekî demokratîk Kurd, Tirk û hemû gelên din bi hev dûre Tirkiye ava kirin, lê pişt re, Kemalîstên serdest hemû sozên ku dabûn înkar kirin û dest bi zilm û zorê kirin. Ji dêvila pêkanîna welatekî demokratîk û wekheviya gelan, qatlîam, îşkence û koçberiyê hatin kirin. Îro bixwe jî heman tişt tê kirin. AKP bi sozên avakirina demokrasiyê, çareserkirina pirsgirêka Kurd hat îqtîdarê. Kêm zêde desthilatarî ji Kemalîstan stendin. Lê îro em dibînin ku roj bi roj, rejîm ber bi padîşahiyê ve dihere. Eşkere ye ku ev rewş ji ya berê nebaştir e. Dixwazim bibêjim, tiştê ku George Orwell şêst, heftê sal berê rexne kiriye, em bixwe îro dijîn. Ango rexneyên Orwell ji bo me hîna jî di rojevê de ne.” ‘Wergera bi zimanê serdest tê xwendin’ Di wêjeya Kurdî de wergêrî xwe ji nav lepên Tirkî bi awayekî rizgar dike û berê xwe dide zimanên din. Wergêr Qoserî pirsgirêkan bi mînakên berbiçav wiha radigihîne :” Rewşa wergera Kurdî, dema ku mirov bi roman, helbest, çîrok û hwd re miqayese dike, mixabin kêm dimîne. Jixwe mirov nikare wergera Kurdî bi zimanên din re miqayese bike. Werger û bi tevayî wêje, bi rewşa tevayî ya Kurdan ve girêdayî ye. Bê çawa Kurd li her çar perçeyên Kurdistanê di gelek waran de di bandora desthilatdariyên serdest de mane, di wergerê de jî di bin bandora zimanê wan de mane. Li gel ku îro gelek komele, sazî û zanîngeha Artukliyê perwerdehiya zimanê Kurdî didin jî, dema ku mirov li hejmara Kurdan dinihêre, ev xebat pir kêm dimîne. Di rewşeke wiha de, çiqasî wergera berhemên cîhanî bo Kurdî were kirin jî, wergera bi zimanê serdest bêtir tê xwendin.“ ‘Kar û xebat asta şexsî de ye’ Qoserî dibêje derfetên Kurdan kêm in û lewma divê Kurd bêhtir xwedî li zimanê xwe derkevin û wiha diaxive:” Xwendina kêm bandorê li nivîskaran dike, li wergêran dike, li weşangeran dike û li hemû kesên têkildarî wêjeyê dike. Weke mînak li Swêdê dema ku pirtûkek tê nivîsîn yan jî wergerandin, wezareta çandê alîkariya aborî dike. Piştre hemû şaredarî ji bo pirtûkx- aneyan, bi hezaran pirtûkan dikirin. Helbet kirîna xwîneran a pirtûkan jî li gora xwe bandorekê dike. Li welatekî wiha, ji nivîskar û wergêr bigire, heta weşanger, matbaa û hemû kesên ku keda wan dikeve weşanê, hem maddî hem jî manewî hemberê keda xwe distînin. Wê gavê helbet kar geş dibe, herweha pisporî û kalîte jî kûrtir dibe. Lê mixabin ev tiştên han yek jî ji bo Kurdan tune ye. Hemû kar û xebatên ku tên kirin, di asta hewldanên şexsî de ne.” Girîngiya wergera ji zimanê resen Salih Agir Qoserî destnîşan dike ku di wergerê de xala herî girîng wergera ji zimanên resen e. Gelek berhemên biyanî ji bilî Îngîlîzî ji ber kêmbûna wergeran ji wergera Îngîlîzî tên wergerandin. Qoserî dibêje ku ev jî kalîteya wergera Kurdî dadixe û wiha pê de diçe: “Lewma jî dema ku mirov ji zimanê duyem wergerand, berhem ji reseniya xwe pir bi dûr dikeve, êdî tahma xwe ji dest dide. Loma ez bixwe ji zimanê resen wergerê dikim. Dema ku dixwînim jî wergerên ji zimanên resen tercîh dikim” ‘Divê werger Kurdî bifikire’ Werger Qoserî diyar dike ku xaleke din a girîng jî ew e ku werger her du zimanan jî pir baş bizane û bi taybetî jî bi Kurdî bifikire. Qoserî bi lêv dike ku ger ev xal bi cîh neyê, ev berhem wê nikaribe serkeftî be û axaftina xwe wiha didomîne: “Lew di eslê xwe de werger bi xwe wergerandina fikrê ye. Ango bi wan gotinên ku tên gotin, leheng yan nivîskar dixwaze çi bibêje. Ya herî girîng ev e. Heger ku mirov karibe bi Kurdî bifikire mirov ê karibe wergerê bike.” Her çiqas kêmasî hebin jî pêşketinên mezin jî di vê qadê de çêdibin. Qoserî pêşketinên heyî bi mînakên berhemên ji Weşanxanê Lîsê derketine dide û wiha dibêje: “(Weşanxaneya Lîsê) Projeya wergera Sed Klasîkên Cîhanê bi serkeftin dimeşîne. Heta îro Lîsê ji Îngîlîzî, Fransî, Almanî, Rûsî, Spanî û hwd zêdeyî pêncî berhem bo Kurdî wergerandine.” ‘Berhemên dîsutopîk bala min dikişîne’ Wergêr Qoserî qala planên xwe yê siberojê jî dike û mizgîniyên berhemên nû dide xwînerên Kurdî: “Bi taybetî ev romanên dîsutopîk bala min dikişînin. Bi vê şêweyê, bi zimanê Îngîlîzî û Swêdî çend romanên din jî hene, difikirim wan wergerînim Kurdî. Lê ji bilî wergerê, ez bixwe hin çîrokên ku ji zû de di bala min de ne, niha dinivîsim. Piştî wan ez ê dest bi wergera wan romanan bikim.” Salih Agir Qoserîо ki ye? Salih Agir Qoserî sala 1969’an li gundê Hêşeriyê ku ser bi navçeya Mêrdînê Qoserê ye, çêbûye. Dibistana seretayî û ya navîn li vî gundî, lîse li Qoserê xwend. Pişt re li Amedê, li Zanîngeha Dîcleyê beşê perwerdehiyê xwend. Sala 1993’an çû Swêdê û li wê derê bi cî bû. Salih Agir Qoserî li Swêdê li Zanîngeha Gävleyê bi ziman û wêjeya Îngîlîzî dest bi xwendinê kir. Piştî demekê beşa xwe diguherîne, li dû hev Kultur û Medya, pişt re di beşa Kulturê de lîsansa bilind dixwîne. Him di dema xwendekariyê de, him jî pişt re, li şaredariya bajarê Gävleyê tercumaniya Swêdî-Kurdî dikir, demekê jî mamostetiya zimanê Îngîlîzî û Swêdî kiriye. Salih Agir Qoserî sala 2010’an kursa wanebêjiyê xwend. Piştî vê kursê wî di Kurdolojî de lîsansa bilind xwend û li heman zanîngehê dersên zimanê Kurdî û hinekî jî yên zimanê Îngîlîzî dan. Qoserî û Mizgîn Bîngol bi hev re romana Mikael Niemi ya bi navê Ji Vîttulayê Muzîka Populer ji Swêdî wergerandine Kurdî, Qoserî romana Hasan Bildirici ya bi navê Rêya Bêveger ji Tirkî wergerandiye Kurdî û pirtûkên George Orwell Çewlîka Heywanan û 1984 ji Îngîlîzî wergerandine Kurdî. ÎBRAHÎM BULAK- O.Politika ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015 4 Mat: CHP êdî nikare ji Elewiyan dengan werbigire Serokê Giştî yê AABF Huseyîn Mat diyar kir ku di dîroka Komara Tirkiyeyê de Elewî yekemcar bi nasnameya xwe ya saziyî tevlî hilbijartinan dibin û bang li Elewiyan kir ku di 7’ê Hezîranê de dengê xwe bidin HDP’ê. Serokê Giştî yê Federasyona Yekîtiyên Elewiyan li Elmanyayê (AABF) Huseyîn Mat der barê tifaqa hilbijartinê ya bi HDP’ê re, polîtîkaya CHP’ê ya li hemberî Elewiyan û hilbijartinên 7’ê Hezîranê ji ANF’ê re nirxand. Mat da xuyakirin ku desteka wan ji bo HDP’ê ji bo hilbijartinê yan jî demkî nîne, tifaq û yekîtiyeke demdirêj e. Mat sedema tifaqa xwe ya bi HDP’ê re bi vî rengî rave kir: “Em weke Elewiyên li Ewropayê, me di sala 1998’an de civateke giştî lidar xistin. Di vê civatê de Elewiyan li ser mijarên demokrasî, azadî, pîvana wekheviyê, meseleya Kurd, çep, sosyalîst û çîna karker de nêrîneke li têkoşîna hemû mafan destnîşan kir. Dema mirov li bername û utopya HDP’ê ya îro dinêrin, tê dîtin ku li bernameya me ya sala 1998’an tê. HDP’ê ji dema ava bûye û vir ve daxwaz û nêrînên me li bernameya xwe bicih kiriye. Ev yek, beriya tifaqê bû. Ji ber vê yekê, tifaqa me ya bi HDP a bi me re xwedî heman nêrînê ye, gelekî normale. Serokê Giştî yê AABF Huseyîn Mat diyar kir ku dema HDP ji bo yekîtî û tifaqê bi wan re axivî ev tişt ji wan re gotiye: “HDP’êhat ji me re got; ‘Derdê we çi ye, hûn dixwazin çi bêjin, werin li kursiya meclîsê bînin ziman. Ji bo vê yekê jî em ê li cihekî were hilbijartin namzetiyê bidin we. Werin pirsgirêkên xwe li meclîsê vebêjin.’ Ya rast ji me Elewiyan re got, weke ‘Elewî’ werin. HDP’ê ev pêşniyar li me kir.” Mat anî ziman ku dûre jî CHP hat serdana wan û got, “CHP’ê ji me re got, ‘krediyekê bidin me û xwedî li sindoqên li Ewropayê derkevin.’ Ji me xwestin em bibin bekçiyê sindoqan. Me ev yek weke bêhurmetiyek li saziyeke mîna AABF’ê dîtin. CHP ku ev 90 sal in bersiva ti krediya Elewiyan nedaye. CHP bi bêhurmetî nêzî me û tevahiya Elewiyan bû. Me pêşniyara her du partiyan ji rêxistina xwe re ragihand. Dûre bi serok û rêveberên komele û mala cem a li Frankfurtê re me civîn lidar xist. Di encma nîqaşan de bi rêjeyeke ji sedî 99’an biryar hat dayîn ku bi HDP’ê re tifaq were kirin. Me jî ev yek ji HDP’ê re ragihand û daxwaz û bendewariyan pêşkêşî Selahattîn Demîrtaş kirin. Ev daxwazên me hatin qebûlkirin û me li hev kirin.” Mat da zanîn ku krediya CHP’ê di nava Elewiyan de kêm dibe û got, “Heta niha ji ber CHP bê alternatîf bû, mirovan dengê xwe dida wê.” Mat ragihand ku heta niha bi nasnameya Elewî kes li Meclîsê ne axivî û got, “Kesî heta niha negoti ‘Ez ê bibim parlamenter û daxwazên Elewiyan bînim ziman’, bi vî rengî kes neçû meclîsê. Ji ber vê yekê em dixwazin êdî li wê meclîsê li ser navê xwe Dêrsimê bang li hikûmetê kir: Arşîvan vekin û rûbirû werin! Çatakçin diyar kir ku di mijara rûbirûhatina têkildarî qirkirina Dêrsimê ya 193738’an, êdî mafê kesî nîne serê xwe bixe bin xîzê. Serokê Cemiyeta Jinûve Avakirina Dêrsimê Alî Çatakçin got, “Hikûmeta AKP’ê mecbûr e tevayî arşîvên dewletê yên der heqê qirkirina Dêrsimê de ji raya giştî re aşkera bike û li ser navê dewletê tevayî pêwîstiyên rûbirûbûnê pêk bîne.” Çatakçin xwest di serî Seyîd Riza û hevalên wî bi hezaran mirovên hatine qetilkirin ku li derê hatine veşartin divê bên aşkera kirin û wiha axivî: “Divê ji malbatan re bê ragihandin da biaxivin. Bila êdî hin kes li ser navê me neaxivin. Di nava Elewiyan de jî di nava Kurdan de hin derdor hene dengê xwe didin AKP û CHP’ê. Komarê îdeolojiya xwe ya fermî di nava civakê de belav kiriye. Elewî jî Kurd jî mixabin ketine rewşeke ‘aşiqê kujerê xwe’. Dêrsim, Mereş, Çorûm di demeke ku CHP û Sêwas jî di demeke ku SHP hevparê hikûmetê bû de qewimîn. Eger îro hînê ev çareser nebûne, di vir de berpirsyariya vê partiyê heye.” Mat anî ziman ku Elewî yekemcar bi nasnameya xwe ya saziyî tevlî hilbijartinan dibin û got, “Namzetê Tevgera Elewiyan a Ewropayê Tûrgût Oker bi navê xwe naçe. Weke temsîlkarê saziyekê diçe. Serokê Giştî yê Komeleya Çandê ya Pîr Sûltan Abdal bi navê xwe naçe. Tifaqa bi HDP’ê re di vê çarçoveyê de ye.” Ji bo hilbijartinên 7’ê Hezîranê ji MPKE 60 parlamenter wezîfedar in Meclîsa Parlamenteran a Konseya Ewropayê (MPKE), ji bo çavdêriya hilbijartinên li Tirkiye û Bakurê Kurdistanê 60 parlamenter wezîfedar kir. Seroka MPKE, diyar kir ku benda ji sedî 10 ne adil e û pirsgirêka herî girîng a Tirkiyeyê pirsgirêka Kurd e. Heyeta ji parlamenteran, beriya hilbijartinê ji bo atmosfera li Tirkiyeyê û hilbijartin li gor Konseya Ewropa, AÎHS, AGÎT, NY û hwd in an na, wê 4-7’ê Gulanê li Enqere û gelek deveran konrtolan bike. WÊ ÇAVDERIYAN PÊŞKÊŞÎ SAZIYÊN NAVNETEWEYÎ BIKIN ku li gor baweriya xwe merasîma olî çêbikin û gorên wan hebin.” Çatakçin diyar kir ku di mijara rûbirûhatina têkildarî qirkirina Dêrsimê ya 1937-38’an, êdî mafê kesî nîne serê xwe bixe bin xîzê. Çatakçin di dewama axaftina xwe de got, “Hikûmeta AKP’ê mecbûr e tevayî arşîvên dewletê yên der heqê qirki- rina Dêrsimê de ji raya giştî re aşkera bike û li ser navê dewletê tevayî pêwîstiyên rûbirûbûnê pêk bîne.” Çatakçin di daxuyaniya axaftina xwe ev xisûs diyar kir: “Dana jibîrkirin, êş dem bi dem kirina alavên siyasetê, bi polîtîkayên qirkirina çandî ya heyî re qirkirina manewî jî didome.” Di heyeta ku endamê Koma Çep a Hollanda ya MPKE Tiny Kox serokatiya wê dike, Serokê Koma Sosyalîst Andreas Gros, Raportorê MPKE Josette Durrieu û gelek navên bi tecrûbe yên MPKE hene. Heyet wê di ziyaretên pêş û ziyaretên li deh bajaran de çavdêriyên xwe ji raya giştî, saziyên navneteweyî û Konseya Ewroparê re pêşkêş bike. SEROKA MPKE: BEND NE ADIL E S e r o k a MPKE Anne Brasseur a ji ANF’ê re axivî diyar kirdi serdana xwe ya berî niha du hefteyan a Tirkiyeyê de, benda ji sedî 10 a hilbijartinê rexne kirine. Brasser anî ziman ji ber bend di asteke ku nayê qebûlkirin de bilind e, gumanên MPKE diyar kirin û di hevdîtinên xwe de dane xuyakirin ku pêwîst e bend bê daxistin. Brasseur destnîşan kir di hevdîtinên bi Serokkomar û Serokwezîr re jî anîne ziman ku yek ji pirsgirêka herî mezin a li benda çareseriyê ye pirsgirêka Kurd e. ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015 3 Berdewama rûpelê pêşîn Uca jî bal kişand ser roja ku êrîş pêk hatî û da zanîn ku berî êrîşê hemû kesî dizanî ku Daîş´ê êrîşî Şengalê bike, lê tevî vê yekî jî tu bergirî nehatin girtin û Êzidî bê parastin hatin hiştin. Uca got ku; “Ger ku ji hêla pêşmergeyan ve hinek berxwedan hatibane kirin û bihiştane ku gele Êzidî xwe bi çek bike me îro qala van tiştan nedikir.” Piştî axaftinan pirsên guhdarvanan hatin bersivandin. Li ser pirsa hilbijartinên 7´ê Hezîranê axaftvanan ev anîn ziman: “Cara yekemîn e ku du kesên bi nasnameyên Êzidî dê biçin parlemena Tirkiye û ev yek jibo gelê Êzidî rewşeke dîrokî ye. HDP´ê ji hemû bawerî û nasnemyên cûda namzetên xwe diyar kirine. Ev yek jibo pêşeroja Tir- Ji Saziyên Kurdistanî û Tirkiye Banga Hilbijartinên Brîtanya Yekitiya Hêza Demokratîk ya Brîtanya jiber nêzîkbûna hilbijartinên giştî yên li Brîtanya daxûyaniyek hevpar dan. Di daxûyaniyê de hat xwestin ku denge xwe nedin partiya Muhafazakar (Conservative) û partiya nîjadperest UKIP´ê, lê nehat diyar kirin ku dengê xwe bidin kîjan partiyê. kiye gelek girînge. Serkeftina HDP´ê dê were wateya serkeftina gelan.” Panel bi banga xurtkirina xebatan bi dawî bû. Heftemîn Festîvala Çand û Hunerê ya Gik-Der´ê bi vê bernameyê bi dawî bû. Festîval 15´ê Nîsanê dest pê kiribû hefteyekî bi bernameyên cûr be cûr berdewam kiribû. Di bernameya festîvalê de Panel, Pêşangeh, nîşandana film û konser hatibûn li dar xistin. Festîvala îsal jiber êrîşên li ser wan li ser navê Êzidiyan hatibû kirin. Serlêdanên 9´emîn Festîvala Filmên Kurdî Destpêkirin Serlêdanên 9’emîn Festîvala Fîlmên Kurdî ya Londonê ku îsal di navbera 13 û 22’yê meha Sermawezê de tê lidarxistin dest pê kirin. Yekitiya Hêza Demokratîk ya Brîtanya ya ku gelek sazî û rêxistin di nav de cîh digirin roja Duşemê li navenda Cemevî daxûyaniyek hevpar dan û bang li gel kirin ku dengê xwe bidin partiyên ku li xwedî kedê derdikevin. Di daxûyaniya hevpar de wiha hat gotin: Em wekî penaberên Kurdistanî û Tirkiye divê tevlî rojeva welatê ku em lê jiyan dikin bibin û divê soza ku em bibêjin hebe. Em wekî Yekitiya Hêza Demokratîk ya Brîtanya bang li gele xwe dikin ku dengen xwe bidin partî koalîsyonên li aliye kedkaran.” “Partiya Mûhafazakar (Concervatives) ji dema hatîn ser kar ve krîzek aborî rûdaye û barê vê krîzê daniye ser pişta kedkaran. Hûkûmeta koalisyon ya ji Partiya Muhafazakar û Partiya Lîberal Demokrat pêk tê di aliye perwerde, tendûristî û alîkariya sosyal de gelek qûtkirin û êrîş pêk anîne. Gelek kedkarên wek mamoste, xebatkarên şaredariyan û metroyê ji kar hatine avêtin. Piştî daxûyaniyê pirsên rojnamevanan hatin bersivandin. Pirsa sereke ew bû ku di daxûyaniyê de navê partiyeke deng jê re tê xwestin nehat gotin bû. Ev pirs wiha hat bersivandin: “Me wekî 17 sazî ev daxûyaniya hevpar amade kiriye û di nav me de kesên ku partiyên cûda piştgirî dikin hene. Jiber vê yekê me navê tu partiyan negot. Lê em ji gele xwe dixwazin ku tevlî hilbijartinan bibin û bêdeng neminin.” Di daxuyaniya desteya rêvebiriya festîvalê de tê gotin, “Di demeke ku hebûn û çanda gelê Kurd û gelên Rojhilata navîn di bin xetereyeke mezin de ye Festîvala Filmên Kurdî ya Londonê carek din xwe amade dike ku filmên Kurdî yên li hawîrdorê cîhanê û Kurdistanê hatin kişandin li hev kom bike û festîvaleke xurt û tijî li dar bixe.” Agahiyên ji bo beşdariya Festîvalê: Festîvala îsal dê bi komxebat, panel û gotûbêjên li ser sînemaya Kurdî were dewlemend kirin. Jiber rewşa dawî ya li Kurdistan û Rojhilata Navîn, festîvala me dê di beşekê de bi taybetî balê bikişîne ser berxwedana dîrokî ya Rojava û Başûrê Kurdistanê li hember Daîş´ê û trajediya li wir derketî holê. Fetsîval dê bi seremoniya galaya vekirinê, mûzîk, xwarin û govenda Kurdî û galaya filmê vekirinê dest pê bike û heft rojan li sînemaya Hacney Picture House berdewam bike. Di roja heftemîn ya festîvalê de merasîma xelatdayînê were li darxistin û jibo du rojan festîval dê li sînemayeke cûda berdewam bike. Pîvan û kategoriyên serlêdana fîlman Filmên metraj dirêj, belgefilm û Kurtefilmên jibo 5´emîn pêşbirka kurtefilman ya Yilmaz Guney hatine diyar kirin. Derhêner û çêkerên fîlmên Kurdî dikarin heta 01-06-2015´na ji bo pêşandan û beşdariya pêşbirkê serlêdana fîlmên xwe bikin. Festîvala Filmên Kurdî ya Londonê ji sala 2001’an ve dest bi xebata xwe kiriye û ji aliyê dilxwazan ve tê meşandin. Festîval her wiha yekemîn festîvala li derveyî Kurdistanê ye ku çavkaniyeke girîng e ji bo sînemaya Kurdî Jibo bêhtir agahî û hûn çawa dikarin filmê xwe pêşkêşî festîvalê bikin, biçin malpera festîvalê:www.lkff.co.uk Jibo hemû pirsên di derbarê sponsorî, şîrîktayî û dilxwaziya festîvalê, ji kerema xwe re [email protected] binivîsin. Têkiliya Çapemeniyê: 07506702697 ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015 2 Xaçepirs Bersiva Hefteya Borî DILOP bifiroşin lê te bidin xwendin” Piştî ku 2 sal din jî derbas dibe, kurê zilêm dîsa vedigere gund. Mêvanên wan ji bo pîrozkirinê tên mala wan. Mêvanek ji lawik dipirse, dibêje “kurê min hela ka binêre Rojekê kurê zilamekê ji bo zikê min diêşe, tu çi jê fêhm dikî” xwendinê diçe bajarê mezin. Lawik dibêje “apo, ez ne doktorê Piştî 4 salan lawê zilam vedigere zik im, ez doktorê mêjî me” li ser vê gund. ji bavê xwe re dibêje “bavo, yekê mêvan tiştek nabêje. min beşa felsefeyê qedand lê ji bo ku Piştî çend rojan mêvanekê din ya bibim doktorê wê pêwist e doktorayê wan tê û dipirse “lawo, ka binêre serê bikim, yanê divê ez 2 sal din jî bix- min pir diêşe, tu çi dibêjî” lawik dîsa wînim.” dibêje “apo, ez ne doktorê serî me, ez Bavê wî jî neçar dibêje “temam doktorê mêjî me, mêjî” zilamê reben kurê min em çi bikin, hema tu bibe tiştek fêhm nake lê dîsa jî tu pirsan doktor, em ê hemû heyîna xwe jî jî nake. PÊKENOK DOKTOR! Piştî mêvan diçe, bavê wî ji kurê xwe dipirse, dibêje kurê min ma tu êdî ne doktor î, kanî tu ji derdê kesî fêhm nakî? me ewqas salan mesref li te kir. Kurê wî dibêje; “bavo, ez doktorê mejî me. weke mînak binêre, xalîçeya me li ser axê ye, kursî jî li ser xalîçeyê ye. yanê nexwe kursî li ser axê ye. hah, va ye ez bi van tiştan mijûl im. Doktoriya min li ser vê ye. Li ser vê yekê bavê wî jî bersivek wisa dide kurê xwe: “Kurê min binêre, mirişka me gû xwar, te jî mirîşk xwar. nexwe te jî gû xwar. Ma ev bû xwendina te?” Şaneşîna havînê ji Hechecîkan re zeman di şikeftan de ye rojna, Destê zilmê li ser şeveqan bun û stûyê Kurdistan li ber devê kêran bu dîsa dema dilop dilop tu niqutî sarinca dilê min... çav ji bo girî bejnên rihanî ji agir re bûkên xemilandî yên şahên çiya stran li ber şewatan bun gava tu mîna çil kaniyên Dêrsimê herikî nav çîroka min... Fatma Savci Serlêdanên 9´emîn Festîvala Filmên Kurdî Destpêkirin Rupel 3 Mat: CHP êdî nikare ji Elewiyan dengan werbigire Êdî Hûn Dikarin George Orwell bi Kurdî Bixwînin Rupel 4 Rupel 5 telgraf.co.uk Çarşem, 22/04/2015 Hêjmar ROJNAMEYA HEFTEYÎ 465 Êzidî Dixwazin Di Nav Sîstemeke Xweser De Bijîn Di çarçoveya 7´emîn Festîvala çand û hunerê ya saziya Gik-Der´ê ya li ser navê Êzidiyan hatî kirin de panelek hat li darxistin. Panela roja Yekşemê li navenda Gik-Der´ê hatî li darxistin Parlemena berê ya Ewropa û namzeta HDP´ê ya Amedê Feleknas Uca û Serokê Federasyona Êzidiyan û namzetê HDP´ê Batmanê Ali Atalan wek axaftvan tevlî bûn. Di panelê de li ser çand, dîrok û rewşa dawî ya Êzidiyan axaftin hatin kirin. Peyama ku di panelê de derketî pêş, daxwaza Êzidiyan ya sîstema xweser bû. Axaftina yekemîn namzetê HDP´ê yê Batmanê Ali Atalan kir. Atalan di axaftina xwe de bal kişand ser fermanên li serê Êzidiyan hatî û wiha berdewam kir; “Êzidiyan heta niha 72 ferman jiyan kirine, fermana 73´yemîn jî 3´ê Tebaxa 2014´an bi êrîşa çeteyên Daîş´ê li Şengalê pêk hat. Mixabin Êzidiyan bi vê fermana giran dengê xwe gihaştin cîhanê.” Atalan da zanîn ku heta niha Êzidiyan tim di bin zextên dewletên cûda de jiyan kirine û tu caran bi awayekî azad û xweser jiyan ne kirine. Atalan axaftina xwe wisa berdewam kir; “Me di vê qîrkirina dawî de jî dîsa dît ku pêwiste gelê me yê Êzidî parastin û rêxistina xwe xurt bike û nemênin li benda hêzên cûda ku wan biparêzin. Jibo Êzidiyên Şengalê pêwistî bi sîstemeke xweser heye. Divê di warê aborî, siyasî û leşkerî de Êzidî xweser bijîn.” Atalan bal kişand ser nêzîkbûna KDP´ê da zanîn ku pêşmergeyên KDP´ê bê şer bikin, Şengal bêparastin hiştin û ev jî tê wateya ku ´Êzidî ne gelekê ku di ber de werin kûştinin´ û ev jî dide xûya kirin ku Pêşmergeyan îxaneteke mezin bi gelê Êzidî re kirine. Piştî axaftina Atalan, namzeta HDP´ê ya Amedê Feleknas Uca mafê axaftinê wergirt û bal kişand ser rewşa jinên Êzidî yên ji hêla Daîş´ê ve hatîn revandin û qala xebatên rizgarkirina jinên Êzidî kir. Uca da zanîn k udi kongreya jinan ya li Amedê de wan Platforma Rizgarkirina Jinên Êzidî damezrandiye û ev platform dê vê mijarê de xebatan bimeşîne. Uca wiha axivî: “Di encama xebatên me de derket holê ku nêzî 7 hezar jinên êzidî hîna di destê çeteyên Daîş´ê de ne. Trajediya ku bi sere gelê me yê Êzidî hatî, dê tu car neye jibîr kirin. Zarokên neh salî jî rastî tecavûze hatine.” Berdewama nûçeyê di rûpelê 3´yan de ye Ji Saziyên Kurdistanî û Tirkiye Banga Hilbijartinên Brîtanya Yekitiya Hêza Demokratîk ya Brîtanya jiber nêzîkbûna hilbijartinên giştî yên li Brîtanya daxûyaniyek hevpar dan. Di daxûyaniyê de hat xwestin ku denge xwe nedin partiya Muhafazakar (Conservative) û partiya nîjadperest UKIP´ê, lê nehat diyar kirin ku dengê xwe bidin kîjan partiyê. Berdewama nûçeyê di rûpelê 3´yan de ye