Ama Kime Verin Demedi - Telgraf Gazetesi – Londra

Transkript

Ama Kime Verin Demedi - Telgraf Gazetesi – Londra
HDP Londra
Mitingi 26 Nisan
Pazar Günü Lee
Valley Athletic
Centre’da, saat
13:00’te.
Sayfa 5
Cemevinde gençler
için düzenlenen
kariyer gününde
iş deneyimi, iş
imkanlarına ve rehberlik programlarının
planları yapıldı.
Sayfa 11
Londra merkezli
Gomidas Enstitüsü
direktörü Ermeni
tarihçi Ara Sarafian
röportaj.
Sayfa 13
telgraf.co.uk
Carşamba,
22/04/2015
Sayı
HAFTALIK HABER GAZETESİ
Kurumlar Kime Vermeyin Dedi,
Ama Kime Verin Demedi
Britanya Demokratik Güç Birliği, 7 Mayısta yapılacak
Britanya seçimlerine ilişkin bir basın toplantısı
düzenledi. Cemevinde yapılan açıklamada yaklaşan
seçimlerde Kürdistanlı ve Türkiyeli seçmenin parti
ismi vermeden oylarını tasarruf ve kemer sıkma
politikalarına karşı oluşumlara vermeleri istendi.
toplamaya çalışan ve sözde öne çıkan UKIP ise,
diğer ana partiler gibi vergi kaçaklığı yapan büyük
şirketler için hiç bir yaptırım önermiyor. İşte böylesi
önemli bir süreçte gerçekleşen Britanya’daki genel
seçimlerde bu partiler emekçilere tasarruf ve kesinti
politikalarından başka bir seçenek sunmuyor.’’
Britanya’da yapılacak parlamento seçimlerine 14
gün kala Türkiyeli ve Kürdistanlı kurumlar ortak bir
basın açıklaması yaparak Muhafazakar Parti ve
UKİP gibi partilere karşı emekten yana olan partilerin
desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Ancak bu
partilerin hangileri olduğu konusunda bir açıklama
yapılmazken özellikle mevcut koalisyon hükümetinin
politikaları eleştirildi. Demokratik Güçbirliği Platformu
bileşenlerinin farklı partileri desteklediği biliniyor.
Platform bileşenlerinin genel olarak İşçi Parti, Green
Party ve TUSC adaylarını destekledikleri biliniyor.
Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmen emekçilere de
seslenen Britanya DGB açıklaması şöyle devam
etti; Böylesi önemli bir süreçte, Türk-Kürt kökenli
emekçilerin ülke gündemine dahil olması, söyleyecek
sözümüzün olması, oylarını kullanması, seçme ve
seçilme hakkını kullanması, bu politikalara karşı
mücadele eden kesimleri desteklenmesi önemlidir.
Bu nedenle Demokratik Güç Birliği olarak bizler
Britanya’da yapılacak olan 7 Mayıs’taki genel
seçimlerde Türkiye kökenli göçmen emekçilerin
tasarruf politikalarını kabul etmeyen, kesintilere
karşı mücadele eden, herkes için parasız sağlık ve
eğitim hakkını talep eden, savaş ve işgal politikaların
reddeden, göçmenleri günah keçisi gösteren değil yerli
ve göçmen emekçilerin birliğini savunan oluşumlara ve
koalisyonlara oy vermesi çağrısında bulunuyoruz.’’
Pazartesi günü Cemevi binasında kurum temsilcilerinin
katıldığı basın açıklamasında şunlar belirtildi:
‘‘Britanya’da seçimler yaklaşırken 3 ana partinin
söylediği ortak nokta kamuda kesintilere devam
edeceklerini, tasarruf politikalarını uygulamayı
sürdüreceklerini beyan etmeleridir. Özellikle
göçmen ve Avrupa Birliği karşıtı politikalarla oy
Haberin devamı sayfa 4’de
Gikder 7. Kültür ve Sanat Festivali
kapsamında, 19 Nisan Pazar günü,
düzenlenen panele Avrupa Ezidi
Federasyonu Başkanı - HDP Batman
milletvekili adayı Ali Atalan ile Avrupa
Parlamentosu eski milletvekili - HDP
Amed milletvekili adayı Feleknas Uca
katıldılar. Panelde 7 Haziran seçimleri
ve mevcut siyasal durum konuşuldu.
Haberin devamı sayfa 14 & 15’de
465
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
2
Edinburg Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi Açıldı
Edinburg Pir Sultan Abdal
Kültür Merkezi ve Cemevi
İskoçya’da toplumun
hizmetine açıldı.
HAFTALIK
HABER
GAZETESI
ROJNAMEYA
NÛÇEYAN A
HEFTANE
Britanya Alevi Federasyonu
bünyesinde faaliyet yürütmekte
olan Edinburgh Pir Sultan Abdal
Kültür Merkezi ve Cemevi bugün
İskoçya’nın Edinburgh kentinde
açıldı.
Editör
Alaettin Sinayiç
[email protected]
Muhabirler
Esra Türk
Erem Kansoy
Yasemin Kazan
Önceki gün Britanya Alevi
Federasyonuna üye Alevi Kültür
Merkezlerinin yöneticileri yaklaşık
40 kişilik bir ekip ile İskoçya’nın
Edinburgh
kentine
giderek,
aylık federasyon toplantılarını
gerçekleştirdi.
[email protected]
Grafiker
Yüksel Adıgüzel
[email protected]
Yayın Sahibi
Tel News Ltd.
Saat 12’de başlayan açılış
etkinliğinde, ‘Alevilik inancında
yola ışık tutan canlar’ için bir
dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
syonu olarak Gençler’in yürüttüğü
çalışmalar konusunda bilgi veren
Eylem Akkaya, Gençlik Federasyonu olarak akademik alanlarda dahil olmak üzere toplumun
her aşamasında, özellikle bugün
Londra’da düzenlenen Kariyer
Günü Etkinliği ile daha aktif ve
duyarlı bir gençliğin söz sahibi
olduğunu belirtti.
Edinburg Pir Sultan Abdal Kültür
Merkezi ve Cemevi açılışında, Edinburg Pir Sultan Abdal Kültür
Merkezi ve Cemevi başkanı Zekeriya Armut, Britanya Alevi Federasyonu başkanı İsrafil Erbil,
İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve
Cemevi adına Haydar Yılmaz, Nottingham Alevi Kültür Merkezi ve
Cemevi adına Duran Aytaç, Doncaster Alevi Kültür Merkezi ve
Cemevi adına Müslüm Dalkılıç,
Sheffield Alevi Kültür Merkezi ve
Cemevi adına İsmail Aslan, Leicester Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi adına Oruç Çoban, Glasgow Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi adına
Ali Polat, Britanya Alevi Kadınlar
Birliği adına Özlem Şahin, Britanya Alevi Gençlik Federasyonu
adına Eylem Akkaya, Glasgow
Gençliği adına Dilara Kaya birer
konuşma yaptı.
bölgesinde Alevilerin birlik içinde
hareket ederek derneklerine sahip çıkmasının büyük bir onur ve
gurur olduğunu sözlerine ekledi.
Erbil, Alevilerin kendi ülkelerinde
baskılar altında olduğunu ancak
Alevilere karşı yürütülen bu baskı
ve sindirme politikalarının kabul
edilemez olduğunu dile getirirken,
yapılan çalışmalar için tüm canlara
teşekkür etti.
Britanya Alevi Federasyonu
adına konuşma yapan İsrafil Erbil, Alevilerin birlik ve beraberlik
içinde birlikte hareket etmesinin
büyük önem taşıdığını belirtti.
Britanya’da, özellikle ülkenin kuzey
Düzenlenen açılış etkinliğine,
İskoçya Ulusal Parti belediye
meclis üyesi John Williamson,
Edinburgh T. C Başkonsolosu
ve HDP temsilcileri başta olmak
üzere yaklaşık 400’den fazla kişi
katıldı.
Mehmet Yüksel Dede’nin Gülbang verdiği etkinlikte Edinburg
Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi
ve Cemevi başkanı Zekeriya Armut
emeği geçen tüm ‘canlara’ teşekkür
etti.
Britanya Alevi Kadınlar Birliği
adına konuşan Özlem Şahin,
kadınların toplum içerisindeki
rolünün büyük önem taşıdığını,
Kadın örgütlenmesinin toplumun
her alanında ve her yerinde olduğu
gibi Edinburg’ta da etkin bir şekilde
olması gerektiğini söyledi.
Britanya Alevi Gençlik Federa-
Seyit Atıcı’nın deyiş ve semahlarda Zakir’lik yaptığı açılışta Mehmet Yüksel Dede Gülbang verdi.
Ergün Efe, Sevim Aslan ve İsmail
Eren’in semah, halay ve türküler
ile eşlik ettiği, Edinburg Pir Sultan
Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi
açılışı hep beraber olarak seslendirilen “Gelin canlar bir olalım” gayr-ı
resmi Alevilik Marşı’nın ardından
dernek binasının kurdelesi kesilerek açılış tamamlandı.
Glasgow Alevi Kültür Merkezi
ve Cemevi, Edinburg Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi ile
dayanışma içinde olacaklarını söylerken yeni açılan dernek binasında
tüm federasyon üyeleri sohbet etti.
Açılış etkinliği The Brunton, Ladywell Way, Musselburgh, EH21
6AA adresinde gerçekleşti.
Adres
33 Dalston Lane
London, E8 3DF
Telefon
0207 9230 838
0742 9481 490
Web
www.telgraf.co.uk
Reklam
Dilek Bozkurt
0743 836 9969
[email protected]
[email protected]
Soru ve görüşleriniz:
[email protected]
BÜYÜK
REKLAM
KAMPANYASI
Kürt ve Türk toplumuna
ulaşmanın en iyi yolu
Tüm reklamlarınızda
%30 indirim
Tüm seri ilanlarınız
ÜCRETSİZ
www.telgraf.co.uk
[email protected]
07429481490 | 02079230838
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
3
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
4
Baş sayfadaki haberin
devamı...
sosyalleşmesini sağlayan gençlik
evleri kapatıldı.
Britanya Demokratik Güçbirliği
açıklamanın devamında şunları
belirtti; ‘‘İngiltere’de 7 Mayıs’da
yapılacak olan genel seçimler
yaklaşırken, Türkiye’de yapılacak
genel seçimlerde 7 Haziran’da
gerçekleşecek. Britanya’da özellikle 2008’de ekonomik krizin
ardından iktidara gelen koalisyon hükümeti tarafından uygulanan kemer sıkma (tasarruf)
politikaları, eğitimden sağlığa konuttan sosyal yardımlara kadar bir
çok alanda kesintileri ve saldırıları
da beraberinde getirdi. Kentsel
dönüşüm adı altında sosyal evlerin
büyük şirketlere peşkeş çekilmesi,
sağlık alanın özelleştirilmesi hedeflenerek bütçe yetersizliğinden
dolayı hastahane servislerinin
yetersiz kalması sonucu şirketlere
devredilmesinin normalmiş gibi
sunulması, belediye bütçelerindeki
kesintiler sonucu bir çok servisin
kapanması ve kamu çalışanlarının
kademeli olarak işten atılması,
yüksek öğretimin paralı hale gelmesi özellikle son 5 yılda koalisyon
hükümeti tarafından öne çıkan
saldırı politikalarından bazıları diyebiliriz.
Koalisyon
hükümetinin
büyük ortağı Muhafazakar partisi son 5 yıllık süreçte kemer
sıkma politikalarının sadece %30
kadarını uyguladıklarını belirterek,
daha refah bir ülke için gerek kamu
alanında, gerekse de sosyal alanda
bir çok kesintinin devam etmesi
gerektiğini söylüyorlar. Koalisyon
hükümeti ‘işsizliği azalttık!’ diyor ama 1 milyona yakın ‘çalışan
yoksul’ olarak adlandırılan yeni
bir kavramıda belleğimize koydular. Yaklaşık 1 milyon insanı aç
evleri ve gıda yardım merkezlerine muhtaç ettiler. Zengin ile yoksul arasındaki uçurum giderek artarken, şirketler karına kar katıyor.
Gerçek buyken başta koalisyon
hükümeti ortakları olmak üzere
hangi parti olursa olsun ‘bu yolda
hepimiz biriz’ yada ‘herkes taşını
altına elini koyacak’ söylemleri
gerçeği yansıtmamaktadır. Elini
taşının altına sokan, kesintilerin
yükünü sırtlayan, elindeki ekmeği
küçülen, yoksullaşan hangi ulustan olursa olsun işçiler ve emekçilerdir.’’
Sağlık, konut ve eğitim
alanındaki bu saldırıların yanı sıra
çalışma hayatındaki koşullar da
kötüleşti. Kamu alanında çalışan
emekçiler ücretlerine 3 yıllık zam
alamazken, bir çok itfaiye bölümü
kapatıldı. Öğretmenlerin çalışma
koşulları ağırlaştırılırken, belediye, metro ve itfaiye olmak üzere
bir çok alanda kademeli olarak
işten atmalar yaşandı. Sıfır saat
kontrat yanı sıfır sözleşmeyle iş
garantisi ve iş haklarına sahip olunmayan, sermayenin ihtiyaçlarını
karşılayacak kontratların önü
açıldı. Gençlik evleri kapatılarak
gençlerin güvenceli bir ortamda
yeteneklerini
geliştirebileceği,
gençleri
destekleyen,
Açıklamanın sonunda Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmenlerin
oylarını, tasarruf ve kemer sıkma
politikalarına karşı oluşumlara
vermeleri çağrısı yapıldı.
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
5
HDP Londra Mitingi Pazar Günü
Türkiye’de 7 Haziran’da yapılacak
genel seçimlere hazırlanan HDP Britanya
Seçim Koordinasyonu, 26 Nisan Pazar
günü, saat 13:00’te,
Diyarbakır Belediye
Başkanı Gülten Kışanak’ın katılacağı,
miting düzenliyor.
HDP’nin Londra mitingine
Gültan Kışanak ve, Avrupa Alevi
Birlikleri Konfederasyonu temsilcisi, Zeynel Özen konuşmacı
olarak katılacaklar. Koordinasyon
halka mitinge katılmaları için çağrıda bulundu.
HDP Britanya miting alanında
park sorunu olmasından kaynaklı
halka mümkün oldukça toplu taşıma araçlarını kullanmaları için
çağrıda bulundu.
Konuşmacılar yanı sıra Çiğdem
Aslan, Koma Sersi ve Özkan
Orman sahne alacaklar.
Adres: Lee Valley Athletic
Centre, 61 Meridian Way, London,
Edmonton N9 0AR. Otobüsler:
W8 (Picketts Lock Centre durağı-Son durak)
Şubat ayında kurulan ve
içerisinde 26 kurumun yer
aldığı HDP Britanya Seçim
Koordinasyonu şimdiye kadar
yürüttüğü yoğun bir çalışmaya devam ediyor. Gençlik ve Kadınların
oluşturduğu özgün seçim koordinasyonları da aynı kapsamda çalışmalarını yürütüyor.
Başkent Londra ve Edinburgh’ta kurulacak sandıklarda 30 ve
31 Mayıs tarihlerinde yapılacak oy
verme işlemine daha fazla katılım
sağlama için ayrıca yoğun bir ça-
lışma yürütülüyor. Halkı sandık
merkezlerine ulaştırma konusunda
geniş çalışma yürüten koordinasyon 9 merkezde kurduğu seçim
irtibat büroları üzerinden gidişleri
örgütlemeye çalışacak.
7 Haziran Genel Seçimlerinde
Avrupa’da yaklaşık 2.5 milyon,
Britanya’da 90 bin civarında Yurtdışı Seçmen Kütüğü’ne kayıtlı
seçmen bulunuyor. Tüm Yurtdışı
Seçmenleri için gümrüklerde oy
kullanma süreci 8 Mayıs’ta başlayıp 7 Haziran günü bitiyor.
6
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
9. Londra Kürt
Film Festivali
Başvuruları Başladı
Dünyanın birçok merkezinde yapılan
Kürt film festivalleri arasında en
büyük Kürt film festivali unvanına sahip olan Londra Kürt Film Festivali’nin
bu yıl dokuzuncusu orgazine ediliyor.
Britanya’nın başkenti Londra’da bu yıl düzenlenecek olan 9. Londra Kürt Film Festivali için başvurular
alınmaya başlandı. 2001 yılından bu yana orgazine
edilen Londra Kürt Film Festivali’nde bugüne kadar
Kürdistan’ın dört parçası ve Avrupa’dan yüzlere uzun
metrajlı film, belgesel ve kısa filmler sinemaseverlerle
buluştu. 9. Film Festivali de 13-22 Kasım 2015 tarihleri
arasında Hackney PictureHouse’da gerçekleştirilecek.
Festival kapsamında düzenlenen Yılmaz Güney
Kısa Film yarışmasının da bu yıl Beşincisi düzenleniyor. Son başvuru tarihi olarak belirlenen 1 Haziran’a
kadar yönetmenlerin filmlerini festival komitesine
ulaştırmaları gerekiyor. Filmini göndermek isteyen
yönetmenlere kolaylık sağlamak amacıyla Kürdistan’ın
dört parçasında belirlenen temsilcilikler aracılığıyla da
filmler teslim alınabilecek.
7
Festival hakkında ve daha fazla bilgi almak ve
başvuru formları için İngilizce, Kurmanci ve Sorani
hazırlanan internet sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Londra Kürt Film festivali: http://www.lkff.co.uk/
LONDRA KÜRT FİLM FESTİVALİ:
Londra Kürt Film Festivali en geniş kapsamlı Kürt
film festivali kimliğiyle 2001 yılından bu yana sekiz
tane başarılı festival organize etmiştir. Sinema ile ilgilenen ve kendi alanlarında profesyonel olan Kürt
ve Kürt olmayan büyük bir gönüllü grup tarafından
organize edilen festivalin temel amaçlarından birisi Kürt sinemasının gelişimine katkı sunmaktır. Bu
yıl kurumlaşma çalışmalarını tamamlayarak resmen
‘Vakıf’ statüsüne girmiştir.
Londra Kürt Film Festivali, Mevcut film festivalleri
arasında en zengin içerik ve kapsamıyla Kürdistan’ın
dört parçası ve Avrupa’da çekilen filmleri Londra’ya
taşıyıp seyirci ile buluşturmaktan gurur duyar.
Kürt sineması Kürt halkının tarihinin, acılarının
ve mücadelesinin bir yansımasıdır. Kürt ve Kürt olmayan prodüksiyoncu ve yapımcılar tarafından çekilen
filmler, Kürtlerin yaşadığı olaylara ve yaşamlarına ışık
tutmakla birlikte gündem oluşturmaktadır.
Londra Kürt Film Festivali büyük bir gönüllü takım
tarafında yürütülen Britanya Vakıflar Komisyonuna
kayıtlı resmi vakıf statüsündedir.
Soas’ta ‘Ortadoğu’da Kürtler: Yeni
Gelişmeler ve Beklentiler’ Konferansı
Soas Üniversitesi Orta Doğu
Enstitüsü tarafından düzenlenen
konferansta akademisyenler ve
araştırmacılar, son bir yılda Kobane başta olmak üzere Irak ve
Suriye’de yaşananlarla birlikte,
Türkiye’deki çözüm sürecini
ve Kürt halkının Ortadoğu’daki
konumunu tartışacaklar.
Konferans 24 Nisan Cuma günü,
saat 14:00’ten itibaren, Soas Üniversitesi Brunei Gallery Lecture
Theatre’da gerçekleşecek.
Soas
Üniversitesi
İktisat
bölümünden Dr. Hassan Hakimian’ın
açılış konuşmasının ardından, Kürt
akademisyen, Prof. Hamit Bozarslan
ana konuşmacı olarak konferansta
sunum yapacak.
İki bölümden oluşacak konferansta, ilk bölümde ‘Suriye ve Irak’taki
çatışmalar ve Kürt’lerin Beklentileri’ başlığı, ikinci bölümde de
‘Türkiye’deki Barış Müzakereleri
ve Türkiye ve İran’da Kürt Sorunu’
başlığı tartışılacak.
İkinci panelde, ‘Türkiye’deki
Barış Müzakereleri ve Türkiye ve
İran’da Kürt Sorunu’ tartışılacak.
Konferans
kapanış
konuşmasından sonra 18:15’te sona
erecek. Giriş £10, öğrenciler için £3.
Kayıt yapmak için: http://store.soas.
ac.uk/browse/extra_info.asp?compi
d=1&modid=1&deptid=23&catid=2
18&prodvarid=335
Daha fazla bilgi için:
T: 020 7898 4330/4490
E: [email protected] / [email protected]
Adres: Brunei Gallery Lecture Theatre, Brunei Gallery,
SOAS, University of London, Russell Square, WC1H 0XG.
CAFE • OFF LICENCE/MARKET • KEBAB TAKE AWAY • FISH & CHIPS RESTAURANT
İŞ KREDİSİ, SİGORTA
BTL Mortgage, Is Kredisi, Business Plan ve Marketing Planlari
MORTGAGE (BTL)
Ve iş yeri krediniz icin tamamen guvenebileceginiz tek isim:
Finans sektöründe de 25 senedir toplumumuzun hizmetindeyiz.
SAİM KÖKSAL
ARCIS FİNANCE & MANAGEMENT CONSULTANCY
73 Silver Street, Edmonton, London N18 1RP | [email protected] | www.arcisfinance.com
Tel: 0208 803 4545 – 0208 344 7744 Mobile: 079 31 33 22 32
WE ARE DIRECTLY AUTHORISED AND REGULATED BY FSA, CONSUMER CREDIT LICENCE NO: 632 555
YOUR MORTGAGE IS AT RISK IF YOU DO NOT KEEP UP REPAYMENTS ON A MORTGAGE OR OTHER LOANS SECURED ON IT
Eğitim Köşesi
OKTAY
ŞAHBAZ
Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı
[email protected]
Benim oğlum mühendis,
kızımda doktor olacak…
Çocuklarımızın başarılı olması için sürekli öğütte bulunuruz. Onların mutlu olmaları hepimiz için önemli ve değerlidir.
Fakat bir çoğumuzun kabul edemediği şey onların istediklerini yaparak mutlu olmaları. Her ne kadar bunu kabul etmesek
de, sürekli çocuklarımızdan beklentilerimiz var. Ben bile dün
gibi annemin ve babamın söylediklerini hatırlıyorum, ‘Oğlum
biriniz doktor olun biriniz mühendis’. Babam dört çocuk
babası olunca hepimize bir meslek biçmişti, ama kararlı ve
anlayışlı muhabbetlerimiz sonucu herkes kendi istediğini yaptı.
Fakat maalesef bunu yapamayıp hayatları boyunca anne ve
babalarının isteklerini yapmakla kalıp mutsuz olan sayısızca
genç var. Ailelerimiz her ne kadar mutluluğumuzu istese de bazen istemeyerek de olsa bizleri mutsuz edebiliyorlar.
Eğitim hayatıyla, çocukları sayesinde, yeniden tanışan aileler çocuklarının isteklerini ve isteyebileceklerini bazen tahmin
edemiyorlar. Bu yüzden kendi gelişim döneminde kendisi ve
o dönem toplum içinde saygın olan mesleklerin halen önemli
olduğu düşünebiliyor. Bunun dışında teknolojik gelişmeler
ile sürekli değişen, yeni iş ve olanaklar yaratılan dünyayı
algılamakta zorlanabiliyor. Durum böyle olunca da her şeyi
kendi penceresinden görmeye devam ediyor. Bu kendi penceresi, kendisi için darlıkları getirdiği kadar çocuğu içinde belli
sıkıntıları da yaşatabiliyor. Çocuklarımız ile meslek ve gelecek konularını konuşmak
kolay bir şey değil. Gerçekten faydalı bir sohbet etmek istiyorsak daha geniş bir bilgiye ya da araştırma içine girmemiz
bizler ve çocuklarımız için faydalı olacaktır. Fakat çoğu zaman
çocuklarımıza bu konuları nasıl anlatacağımızı düşünmüyoruz,
yardım da istemiyoruz. Dolayısıyla kendi önyargılarımızı
çocuklarımıza aktarıyor, her çocuğun aslında farklı geliştiğini
unutuyor ve farklı istekleri görmezden gelip, okul ve kurumlara destek olunması için talepkar olmuyoruz. Bu tür durumlarda çoğu zaman ya yanlış bilgilendirme yapıyor ya da
çocuklarımızın isteklerinden daha çok kendi isteklerimizi onlara dayatıyoruz. Sonuç mutsuz ve aile ilişkileri yıpranmış bir
gençten öteye gitmiyor. Bir çok araştırmacı ya da uzmana göre çocukları doğru
bir mesleğe yönlendirebilmek için anne ve baba çocuklarının
nelere ilgi duyduğunu, nelere karşı becerileri olduğunu, bir iş
yaparken ne yaptığını objektif olarak gözlemleyebilmeli. Bu
sürece çok erken yaşlardan başlamalı. Çünkü çocuğun ilgisinin
başladığı dönem okul öncesidir. Velilerin çocuklarının iyi bir
meslek seçimi konusunda yardımcı olabilmeleri için, okul öncesi dönemden başlayarak ilgilerini, becerilerini ve sosyal ortam ile oyun gruplarında ne yaptıklarını çok iyi gözlemlemeleri
gerekmektedir. Bu sayede çocuklarına daha doğru ve objektif
olarak yardımcı olabilirler. Çoğu kişi “Ben çocuğumu çok iyi tanıyorum. O benim evladım. Onu ben yetiştirdim zaten” diyerek yanılgıya
düşebiliyor. Çocuklarımızın gerçekten neleri severek ve isteyerek yaptıklarını iyi gözlemleyip onlar ile doğru ve adil sohbetler edelim. Eğer anne ve baba olarak bu sohbetleri yapmakta kendimize güvenmiyorsak o zaman çevremizde İngiltere
eğitim sistemini tamamlamış akraba, eş dost ya da abi ve ablalardan yardım istemeyi ihmal etmeyelim. Unutmayalım gelecek çocuklarımızın geleceği.
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
8
Akdeniz’de Katliam
Akdeniz bölgesinde uzun yıllardır devam eden göçmen krizi bitmek bilmiyor. Yıllardır, Akdeniz’in
derin sularında son bulan binlerce can yetmezmiş gibi son günlerde yaşanan büyük kazalarda masum yüzlerce insan yaşamını yitirdi. Bölgede yürütülen göçmen mültecilerle ilgi ve Avrupa Birliği’nin
de desteklediği programda da büyük tartışmalara sebep olan son gelişmeler ile İngiltere bölgedeki
desteğini sorgulamaya başlayarak tepki topladı.
Akdeniz’de alabora olan göçmen teknesinden kurtulan kazazedeler, İtalya’nın Catania limanına götürülmeye devam
ediyor. Ayrıca hafta sonu meydana
gelen faciada hayatını kaybedip
cesetleri çıkartılan ilk 24 kişinin
naaşı da Malta’ya ulaştırıldı.
Yüksek Komiserliği içinde 950 kişinin
bulunduğu düşünülen teknenin batmasının
İngiliz Sivil toplum kuruluşu
Save The Children çalışanlarından
Sarah Tyler yaptığı açıklamada,
bir haftadır Akdeniz’de meydana
gelen facialarda ölenlerin sayısının
bini geçtiğini, bu rakamın Titanic
ve Costa Concordia’dan çok çok
daha fazla olduğunu dile getirerek,
bu trajediler eğer AB kendi arama
ve kurtarma misyonu yeniden
başlatırsa
gerçekleşmeyeceğini
belirtti.
Akdeniz’de son olarak iki gün
önce meydana gelen kazada Libya
açıklarında yüzlerce kaçak göçmeni taşıyan bir tekne batmış,
Birleşmiş Milletler Mülteciler
PANEL HABERİ
Kırkısraklılar Dayanışma Merkezi yüzüncü
yılında Ermeni Soykırımı ile ilgili bir panel
düzenliyor. Bundan Yüz yıl önce bir buçuk milyon Ermeni soykırım ve tehcire uğratılmıştır.
Aslında 1895 yılında 2. Abdülhamit döneminde
başalatılan
soykırım
1915 yılında İttihatçılar
tarafında tamamlanmış
oluyordu.
1915’ li
yıllar Irmakların kırmızı
aktığı,
mağaraların
yanık koktuğu yıllardır.
Dünyanın kör ve sağır
izlediği
kırımdan
kaçanların
aç-susuz,
yara- bere içinde ve
dağları aştığı yıllardır.
Ermenilerin taşınır ve
taşınmaz
mallarının
yağmalandığı,
zenginliklerine el konulduğu
yıllardır.
Günümüzde
ise Ermenilere karşı kin
ve nefret söylemi öne
çıkarılarak
düşmanlık
yapılmakta ve Ermeni
halkı baskı görmektedir.
Devletin ve toplumun
soykırımla
yüzleşmesi
adaletin sağlanması için
son derece önemlidir.
Tarihe ve insanlığa karşı
sorumlu
olduğumuz
bilinciyle
düzenlemiş
olduğumuz panele yüreği
insandan ve emekten
yana atan herkesi bekliyoruz.
Konuşmacılar: Dr Tözün İsa ve Araştırmacı
-Yazar Ahmet Güven
Tarih: 26 Nisan 2015, saat 13:00
Yer: Kırkısraklılar Dayanışma Merkezi
4-6 Derby Road, Enfield, London EN3 4AN
ardından bunun Akdeniz tarihinin en büyük
faciası olabileceğini söylemişti.
Libya, Suriye ve Afrika gibi ülkelerden, iç savaş ve yoksulluktan kaçmak için
ölümle sonuçlanan bu yolculuğu göze alanlardan biri de Ganalı Saikau Jallow: “Bu
çok zorlu bir yolculuk. Ucunda ölüm olabilir. Hayatınızı riske atıyorsunuz. Geride
kalan kardeşlerime tavsiyem bu yolculuğa
çıkmamalarıdır.”
Akdeniz’den her geçen saat facia haberleri gelmeye devam ederken, Ege Denizi’nde
de kaçak göçmen taşıyan yelkenli bir tekne
de, Pazartesi sabahı, Rodos Adası’nın Zefiros plajında kıyıya 50 metre uzaklıkta kayalara çarparak battı. 100 kişilik olduğu belirtilen teknedeki 90 kişinin kurtarıldığı üç
kişinin ise yaşamını yitirdiği bildirildi.
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
9
10
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
11
Gençlere İş İmkanları İçin Destek Artıyor
Kariyer gününde iş verenler gençleri her alanda
destekleyeceklerini belirttiler.
Britanya Alevi Gençlik Federasyonu
tarafından düzenlenen kariyer fuarında çeşitli
alanlarda çalışan profesyoneller gençlerle
buluşarak deneyimlerini anlattılar. Pazar günü,
Dalston Cemevinde gerçekleşen ve tüm gün
süren kariyer gününde, sonuç olarak da Kürt ve
Türk iş verenlerin, iş imkanı arayan gençlere
deneyim fırsatı sağlayacakları kararlaştırıldı.
İş deneyimi programı yanı sıra, rehberlik
programının da oluşturulacağına karar verildi.
Yaklaşık 50 gencin katıldığı kariyer gününden
gençlerin memnun kaldığı görüldü. Organizatörlerden Esin Güneş, ‘‘Bugün ilk etkinliğimiz
olmasına rağmen 50 öğrenciyi topladık. Onlara
hedeflerini kurmalarında destek olmak ve onlara
farklı perspektifler kazandırmak önemli bir hedefti ve bunu başardığımıza inanıyorum. Aynı
şekilde iş insanlarının da bağlantı kurmaları için
güzel bir fırsat oldu diye düşünüyorum. Herkesin
enerjisi çok güzeldi.’’
Diğer baş organizatör Erbil Erbil, gençler
ve işverenleri bir araya getirmek için güzel bir
başlangıç olduğunu ifade ederek, şöyle devam
etti: ‘‘Aslında herkesin gördüğü, hiç kimsenin
bir şey yapmadığı, bir şeyi başardık bugün.
Gençlerimizi ve başarılı iş adamlarımı ve iş
kadınlarımızı biz buluşturduk bugün. Bugün
gençler tecrübe kazandı, perspektif kazandı,
fikir kazandı, bilgi kazandı. Biz bugün burada fikir deryası yarattık ve gençler de bundan
faydalandılar. Belki hiç pilotluğu düşünmeyen
bir genç pilotluk standına gitti pilotla konuştu.
Belki müziği düşünmüyordu ama bugün müzik
hayatını öğrenmiş oldu. Bugün biz burada çok
şey başardık ama bu sadece başlangıçtı. Gençler
ve iş insanların arasındaki bu ilişkiyi biz daha
da büyüteceğiz, daha da büyük platformlara
taşıyacağız. Ve her daim gençlere kariyerlerinde
yön vermeye çalışacağız.’’
Açılış konuşmasını yapan Cemevi başkanı
Tugay Hurman gençlerin toplum içerisindeki
önemini ve toplumsal çalışmalarını anlattı.
Programda daha sonra farklı dallarda çalışan
profesyoneller deneyimlerini ve mesleklerini
nasıl geliştirdiklerini anlattılar. Ryanair de pilotluk yapan Onur Taşçı çocukluk hayalinin
uçmak olduğunu ve mühendislik okuduktan
sonra havacılık okuduğunu anlattı ve gençlerden
büyük ilgi gördü.
Hackney belediye encümeni Jonathan McShane siyasete girerek halkın sorunlarına çözüm
bulmayı hedeflediğini ve toplumlar için bunun
önemini anlattı.
Avukat Serpil Ersan öncelikle siyasi nedenlerden dolatı İngiltere’ye neden gelmek zorunda kaldığını anlattıktan sonra kadınlar için iş
hayatında başarılı olmalarının önemini anlattı.
‘Erkeklerin dünyasında yaşıyoruz’ diyen Ersan,
kadınların kendi güçlerine inanmaları ve öncelikle kendi ayaklarının üzerinde durmalarının
önemini vurguladı. Ersan son olarak bir insanın
başarısının topluma neler geri verdikleriyle
ölçüldüğünü ve genç kadınların başarılarını
görmek istediğini ifade etti.
Tasarım ve inşa firması kuran mühendis
Hasan Dikme deneyimlerini ve kendisini çeşitli
alanlarda nasıl geliştirdiğini anlattı.
İş adamı Hüseyin Osoy avukat olmadığı
halde nasıl avukat firması kurduğunu gençlere
anlattı ve katılımcılara önemli olan hususun hedeflerinin olması olduğunu ifade etti. Osoy, gençlere ailenin en önemli unsur olduğu ve paranın
çalıştıkça geldiğini ifade etti.
İngiltere’de en genç Alevi belediye encümeni
olduğunu belirten Enfield belediye encümeni ve
muhasebeci Güney Doğan, gelecekteki nesillere
bırakılan mirasın önemini vurguladı ve karar
verme mekanizmalarında yer almalarını tavsiye
etti.
Programın ikinci bölümünde, gençler Citizen UK tarafından düzenlenen iş başvurularına
ilişkin çalışma atölyesine katıldılar. Atölyelerle eş zamanda profesyonellerle ileride nasıl
çalışmalar yürütebileceğine ilişkin tartışma
yürütüldü.
Katılan iş verenler ve profesyoneller gençlere
iş imkanları sağlayacaklarını belirttiler ve ileride yapılacak benzer çalışmalara tekrar destek
vereceklerini beyan ettiler.
Son olarak farklı mesleklerde çalışanların
açtıkları stantlarda gençler bilgi alıp bağlantı
ağları oluşturma fırsatı buldular.
Kariyer gününe katılan 16 yaşındaki ortaokul öğrencisi, Destiny Karakuş ileride ne yapmak istediği hakkında daha iyi fikri olsun diye
geldiğini belirtti. Karakuş, ‘‘Bana göre ne tür
işler var ona baktım. Muhasebecilik ilgimi çekti.
Daha önce muhasebeciliği hiç düşünmemiştimsadece parayla ilgili olduğunu düşünüyordum
ama burada bana müvekkil ile iletişimin önemini anlattılar. UK Citizens’ın çalışmalarını
öğrendim. Kariyer günü tekrar yapılırsa kesinlikle gelirim ve tavsiye ederim,’’ dedi.
Kolejde güzel sanatlar okuyan 18 yaşındaki
Burcu Gürgür, Alevi gençliği içerisinde çalışma
yürüttüğünü ve böyle etkinliklerin gençler için
çok önemli olduğunu anlattı. Gürgür gençlerin
gelecekte neler yapabileceklerini düşünmeleri
gerektiğini ve bu tür etkinliklerin ona vesile
olabileceğini ifade etti. Gürgür, kendisi içinde
güzel bir fırsat olduğunu anlattı: ‘‘Kendim bir çok
insanlar konuşma fırsatı buldum. Gazeteciliğe
ilgim var ve burada gazetecilik okumuş, şimdi
gazetecilik yapan birisiyle tanıştım. Bana neler
yapabileceğim konusunda bilgi verdi, ne tür
gazetecilik var onları anlattı ve deneyim edinmem için yanında çalışabileceğimi söyledi.’’
Kariyer gününe katkılarını sunan muhasebeci Haydar Ulus, ‘‘Gençlerimizin düzenlediği
bu etkinlik çok önemliydi. Bugün ki çalışmanın
en büyük kaynak noktası harmanlaşma ve
komünal çalışmayı gerçekleştirmekti. Para talebiyle işverenlerimizi buraya getirmedik. Direk
olarak emeklerine başvurarak gençlerimizle bir
araya getirmek için çağırdık’’, dedi. Ulus şöyle
devam etti: ‘‘Şunları özellikle belirtmek istiyorum, gençlerimizin Cemevine sahip çıkıp, gen-
çleri buraya getirip, iş adamları ve iş kadınlarıyla
bir araya getirip, onlarla birlikte ortak noktaları
oluşturmaktır. İş verenlerimiz de bizleri mahcup etmediler, buraya geldiler ve iş deneyimi
programlarına ve mentoring programlarına katkı
sunacağız. Gençlerimize sahip çıktılar. İkinci
olarak da Cemevi sadece ibadet ettiğimiz yer ve
cenazelerimizin kalktığı yerler değil, aynı zamanda buraya gelen gençlerimiz her türlü alanda
destek alabileceklerinin mesajını iletmek istedik.
Gençler bugün burada büyük başarı sergilerdiler
bu etkinlikle.’’
Erbil son olarak katkı sunan herkese teşekkür
etti ve iş verenlere seslendi: ‘‘Gençlere rehber olmaya hazır olduklarını söyleyen iş insanlarımız
ve profesyoneller var. Ama hazır olmaları yetmiyor, kendilerini ön plana çıkarmaları gerekiyor,
böyle platformları kaçırmamaları gerekiyor. Bu
tür konularda yardımcı olmak isteyen kişilere
çağrı yapıyoruz ve desteklerini bekliyoruz.’’
Erbil, iş deneyimi arayan gençlerin BAGF ile
irtibata geçmelerini böylece aradıkları iş alanına
göre yardımcı olabileceklerini belirtti; ayrıyeten
rehberlik programı oluşacak. Britanya Alevi
Gençlik Federasyonu Facebook sayfasından irtibata geçebilirsiniz.
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
12
Avrupa Alevi Gençler
Birliğinin 7 Haziran
Seçimlerine Yönelik
Basın Açıklaması
ATİK’e Yapılan
Saldırılar Londra`da
Kınandı
OY’lar HDP’ye
O Kimsenin Alevisi Olmaz;
Turgut Öker BİZ olur!
Bizler Avrupa Alevi Gençler
Birliği olarak, gönlümüzün
her daim lideri Turgut
Öker’in yanındayız. Bizim
sesimizi, HDP İstanbul 1.
Bölge Milletvekili Adayı
olarak Meclise taşıyacaktır.
Oyumuz HDP’ye
Bundan eminiz; Çünkü;
Turgut abimizin 1988 yılından Hamburg’ta, Alevi hak
ve talepleri için başlattığı “Eşit Yurttaşlık
ve Eşit Haklar Yürüyüşünde” yorulmadan
ve dahası üstüne üslük gençleşerek yürüyor.
Bu yürüyüşte Turgut Öker savunduğu
Alevi
davasının
yanındayız.
Turgut
abimiz biz Alevilerin taleplerini bilen,
yaşayan,
örgütleyen,
mücadelesini
veren ve bedelini ödeyendir. O Alevi
hareketinin siyasal alana mücadelesini
taşıyan adım atmıştır. Bu adımlara tökez
olma değil, bu adımları şimdi çoğaltma
zamandır.
Turgut Öker’in TBMM kürsülerinden, Alevilerin uğradıkları her türlü
ayrımcılığı, adaletsizliği, mağduriyetleri
tek tek TEŞHİR edecek, hesap soracak, “haydi lagaluga yapmayın, hukuka,
demokrasiye ve özgürlüklere bakalım çözelim” diyeceğiz.
Turgut Öker ile yıllardır
süregelen asimilasyon politikalarına
Mecliste DUR diyeceğiz.
Aleviliğimizin,
İnancımızın,
Kimliğimizin,
Kültürümüzün, Değerlerimizin TANINMASINI Mecliste dile getireceğiz, hukuksal
kazanımlarımızı güç birliği, el birliği
ve gönül birliğiyle sağlayacağız. Turgut
Öker ile Mecliste, sadece Zorunlu din dersleri işkencesine değil, Eğitimin ve eğitim
kurumlarının tümüyle dinselleştirilmesine
karşı ÇÖZÜM olarak laik, demokratik,
çoğulcu ve eleştirel eğitim isteyeceğiz.
Diyanet eliyle yaratılan asimilasyona
ve mezhepçi din devleti uygulamalarına
karşı Mecliste Turgut Öker ile HAYIR
diyeceğiz. Turgut Öker’le eşit haklar mücadelesinin sesini MECLİSE taşıyacak
ve bu talebi toplumsallaştıracaktır.
Cemevlerimize yönelik ayrımcılık, inkar
ve “ucube” gibi çirkin yakıştırmalara
karşı, ibadet yeri olarak YASALLIK
kazandıracağımız
mücadelenin
ortasındayız ve Mecliste bunu Turgut
Öker ve Canlar dile getirecektir.
Turgut
Öker ile BİZ de Mecliste olacağız.
Taleplerimiz, sorunlarımız Turgut Öker’le
MECLİSE gelecek. Turgut Öker’e kefiliz; Çünkü O kendisine dışarıdan biçilmiş
Alevi elbiseleri giymez.
O kimsenin Alevisi olmaz.
Turgut Öker BİZ olur!
Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum,
Malatya, Sivas, Ümraniye ve Gazi
katliamlarının utancıyla tüm Türkiye’nin
YÜZLEŞMESİNİ Mecliste Turgut Öker
ile BİZ sağlayacağız.
Bu amaçla Madımak
Oteli’ni UTANÇ MÜZESİ yapacağız.
Yoksulluğumuzun,
yoksunluğumuzun,
işsizliğimizin kaderimiz olmadığını bilerek, ekonomik ve sosyal haklarımızın mücadelesini verecek, çalışanlar ve üretenlerle YAN YANA olacağız. Atalarımızdan
miras Hacı Bektaş Veli Dergahı, Seyyit
Battal Gazi Dergahı, Şahkulu Dergahı, Abdal Musa Dergahı, Karaca Ahmet Türbesi
ve 600 Alevi Bektaşi dergahımızın toplumumuza ait olduğu gerçekliğini kabul
ettireceğiz. Dedelik kurumunun ve ocak
sisteminin günün şartlarına göre yeniden
inşa edilmesine katkı vereceğiz.
Alevilik tanımını, dedelik kurumunu devletin
müdahalesine açan tartışmalara DUR
diyeceğiz. Türkiye’nin hiçbir zaman
laik olmadığını ortaya koyacak, gerçek LAİKLİK için mücadele edeceğiz.
Yolumuza yoldaş, canımıza CANDAŞ
olacağız.
Bir olacağız, iri olacağız, DİRİ
olacağız.
Turgut Öker’le meclise CAN
getireceğiz. 72 millete bir gözle bakanların
kardeşlik mayasını meclise çalacağız.
Bu
sefer BİZ’den birileri, bizim sorunlarımız
için yolumuzu meclise düşürecek.
Yolu
yolumuz olsun, yolumuz açık olsun.
Boz
Atlı Hızır yardımcımız olsun.
Avrupa Alevi Gençler Birliği – Yönetim Kurulu adına
Ümit Sarı - Genel Başkan
ATİK’e bağlı olarak İngiltere’nin başkenti Londra’da faaliyet gösteren Tohum Kültür Merkezi’nin çağrısıyla bir protesto gösterisi
yapıldı.
19 Nisan’da Wood Green kütüphanesi
önünde yapılan eylemde “Avrupalı emperyalistlerin ve TC Devletinin ortaklaşa
yürüttüğü gözdağı ve tutuklama terörüne
sessiz kalma” yazılı İngilizce ve Türkçe
pankart ve çeşitli dövizler açıldı.
Okunan açıklamada Almanya merkezli Avrupa çapında ATİK yönetici ve faaliyetlerine yönelik tutuklamalar kınanarak
bu tür saldırıların ATİK‘i yıldıramayacağı
belirtildi.
Eylem boyunca bildiriler dağıtılarak
sloganlar atıldı. ADHK ve Day-Mer’inde
katıldığı eylem bir saat sürdü.
Ayrıca, ATİK üyelerine yönelik
Almanya, İsviçre ve Fransa’da yapılan
operasyonları protesto etmek için bazı
kentlerde sokaklara çıkıldı. ATİK, YDG ve
Yeni Kadın’ın basın açıklamaları okundu
ve mitinglerde operasyonları yapan devletler protesto edildi.
Londra’da gerçekleştirilen bir diğer eylem ise Alman elçiliği önündeydi. ATİK
üyelerinin ve yöneticilerinin 15 Nisan
akşamı Almanya, Avusturya ve İsviçre’de
eş zamanlı düzenlenen bir operasyonla
gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları
nedeniyle İngiltere’nin başkenti Londra’da
protesto eylemi yapıldı.
Tohum Kültür Merkezi, Yeni Kadın
ve Yeni Demokratik Gençlik tarafından
17 Nisan’da Londra’da bulunan Alman
Büyükelçiliği önünde gerçekleşen eylemde
elçiliğin karşısında toplanıldı.
Yapılan eylem boyunca İngilizce bildiriler dağıtılarak çeşitli sloganlar atıldı.
Bir saatten fazla süren eylem atılan sloganlarla sona erdirildi. ATİK üyelerinin
tutuklanması ile ilgili, Mannheim, Berlin,
Basel, İsviçre, Hannover, Paris, Frankfurt
ve Stuttgart’da da eş zamanlı eylemler
düzenlendi.
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
13
Ara Sarafian: “Türkiye hükümetinin
‘soykırımı tanıma’ konusunda tutumunu
değiştireceğinden şüpheliyim”
Londra merkezli Gomidas
Enstitüsü direktörü Ermeni
tarihçi Ara Sarafian, AB
ve Papa’nın soykırımı
tanımaları konusundaki
açıklamalarına ilişkin, ”Bu
durum Türkiye üzerinde
sadece manevi baskı yapar
ve birkaç Ermeni lobiciye
ancak cesaret verir” dedi.
Yasemin Kazan
Sarafian, AB ve Papa’nın beyanlarının Türk
hükümetinin ‘soykırımı tanıma’ konusunda
ki tutumunu değiştireceğinden şüphe ettiğini
ifade ederek “İnanıyorum ki ancak; Türk halkı
hazır olduğunda, Türkiye ilerde politikasında
değişiklik yapıp soykırımı kabul edecektir”
açıklamasını yaptı.
Geçmişte Türkiye hükümetinin bu konuda
olumlu adımlar attığına inanan Sarafian, 1980
ve 1990’lı yıllar arasında Ermeni meselesinin
tam bir tabu olduğunu hatırladığını, şimdilerde
en azından bu konuda konuşabildiklerini ve
kan dökülmediğini belirterek, “Erdoğan’ın
Ermeniler’in 1915 yılında gördüğü “insanlık
dışı” muameleyi tanımasını memnuniyetle
karşılıyorum” dedi. Ancak AB ve Papa’nın
yakın zamanda konuya ilişkin açıklamaları ve
Türkiye’nin tutumu; yaklaşan seçimler hesaba
katıldığında Erdoğan’ın AKP’nin oyları için
milliyetçi kartını oynayacağını tahmin ettiklerini sözlerine ekleyerek, “Umuyorum ki herşey
normale döndüğünde yine çözüme yönelik somut adımlar atılacaktır” ifadesini kullandı.
Ermeni soykırımına ilişkin sorularımızı
yanıtlayan Ara Sarafian’ın
konuyla ilgili yanıtları şöyle:
Türkiye neden Ermeni
soykırımını inkar ediyor?
Çünkü; Türk Devleti’nin temel yapısı bu.
Yalnızca 1915 yılında değil – Cumhuriyet
Türkiyesi; Türkiye Cumhuriyeti kurucuları da
diğer insanları öldürmekten çekinmediler. Tüm
medeniyetleri yok edip kendi yaptıklarını inkar
ettiler.
İnkarın hayatta kalanlar ve aileleri
üzerindeki etkisi ne oldu?
Özellikle bu travmalardan geçmiş eski nesil için çok acı verici bir durum. İnkar 1915
hafızasını halen canlı tutuyor.
Ermeni soykırımının 24 Nisan’da
anılmasının sebebi nedir? Ne oldu o gün?
24 Nisan 1915 tarihi; İstanbul’daki Ermeni
topluluğunun önde gelen isimleri ve entelektüellerinin sürgün edildiği gündür. Bu durumu
diğer kentler izledi. Önce Ermeni aydınların
ortadan kaldırılması geriye savunmasız olan;
çocuk, kadın ve yaşlılara karşı yapılanları da
kolaylaştırdı. Osmanlı ordusunda askere alınmış
Ermeni gençler ise; önce silahsızlandırıldı daha
sonra da öldürüldüler.
2012 yılında Agos gazetesinde
yayımlanan bir makalenizin başlığı da
“24 Nisan’da Ne Oldu?” Bu makalenizi
Prof. Dr. Yusuf Sarınay’ın 2008 tarihli
“24 Nisan 1915’te Ne Oldu: 24 Nisan
1915 Genelgesi ve Ermeni Komite
Üyelerinin İstanbul’da Tutuklanması”
makalesine cevap olarak yazdınız.
Sarınay makalesinde; 24 Nisan 1915’te
İstanbul’da tutuklanan Ermeniler’in herhangi birileri olmadığını, yıkıcı faaliyetler
içinde bulunan kimseler olduğunu; Çankırı
ve Ayaş’a sürgün edildiklerini hatta bu
kişilerin özellikle de Ayaş cezaevindeki siyasi
tutukluların öldürülmediğini iddia ediyordu.
Ben tutuklananların akıbetinin öyle olmadığını
makalemde savundum. Osmanlı Arşivleri
Bakanlığı Başkanı Sarınay, Osmanlı arşiv
kayıtları ile davasını savundu. Ancak savunması
sahteydi ve alıntı yaptığı belge iddiasını
desteklemiyordu. Sarınay’dan yanıt alabilmek
için cevabımı Türkçe yazdım. Tabi ki yanıt
alamadım – Bu sadece Türk ve Ermeni tarih
yazımlarında ki farklılık değil; inkarcılıktır.
Peki Türk arşivleri Ermeni
soykırımını doğruluyor mu?
Evet, arşivler “sözde sınırdışı programı” ile
Ermeniler’in evlerinden ve yaşadıkları yerlerden
uzaklaştırıldıklarını kanıtlıyor ancak; bu insanlara ne olduğuna dair herhangi bir bilgiye rastlanmamakta. Aynen Sarınay’ın Ayaş cezaevine
gönderilen siyasi tutuklulara ne olduğunu
kanıtlayamaması gibi. Bu durum diğer Ermeniler için de geçerlidir - Osmanlı arşivleri yaklaşık
40.000 kişinin Harput Ovası’ndan sürüldüğünü
göstermekte, fakat yine bu insanların nerelere
yerleştirildiğine dair bir bilgi yok.
Soykırım nasıl başladı?
Ermeni Soykırımı; Türk milliyetçi ideolojisinin bir ürünü ve etnik açıdan homojen bir
devlet oluşturmak için yapılmıştır – Türk ve
Sünni Müslüman – azınlıklara hayat tanımayan
bir devlet yapısı…
Soykırımın bilançosu neydi ve
kaç kişi hayatını kaybetti?
Osmanlı İmparatorluğu döneminde farklı
şehir ve köylerden 2 binin üzerinde Ermeni topluluk ortadan kaldırıldı. Çoğu Ermeni öldürüldü ve birçok Ermeni de müslüman ailelere absorbe edildi; özellikle kadınlar ve çocuklar…
Yaklaşık 1 milyon veya 1.5 milyon yakın kişi
ise ortadan kayboldu.
Ermeni meselesi ile nasıl ve neden
ilgilenmeye başladınız?
Büyüdüğüm yaşlar Ermeni meselesinin politize olduğu dönemlerdi ve benim de
meseleye ilgim bu zamanlarda artmaya başladı.
ASALA teröristleri Ermeni soykırımı adına
Türk diplomatları öldürdü ve daha sonra Türk
yetkililer; “Ermeni soykırımı yoktur bunlar
Türkiye’yi bölme çabalarıdır” açıklamalarında
bulunarak, Ermenilerin 1915 yılında Türkleri
katlettiğini iddia ettiler - “Ermeni soykırımı
yoktur, varsa da Ermeniler bunu hak etmiştir”
denildi.
Soykırıma maruz kalan yakın aile
üyeleriniz veya akrabalarınız mı?
Evet,
mesela
Yozgat’ta
yaşayan
akrabalarımın hepsi soykırımda öldürüldü.
1981 yılında Ankara’ya Türkçe
öğrenmek için gittiniz, tecrübelerinizi
bize anlatır mısınız?
1981 yılında merakımdan dolayı Türkiye’ye
gittim . Benim için ilginç bir yıl oldu. Yolculuğum
Kars’a kadar uzandı. 1983 yılında doğuyu
tekrar ziyaret ettim. Bu dönemde Artvin’de bir
Ermeni kilisesinin fotoğraflarını çektiğim için
polis eşliğinde sınır dışı edildim. 1985 yılında
Ankara’da Türkçe eğitim için BM Gençlik Yılı
bursu için başvuru yaptım. Londra’daki Türk
Elçiliği ile yaptığım görüşmeden sonra aday
olarak seçildim. Başlamama iki hafta kala
elçilikten Türk Milli Eğitim Bakanlığı’nın bursumu onaylamadığına dair bir mektup aldım. Bu
olumsuz karara rağman ben yine de Ankara’ya
gidip aynı kursu yapmaya karar verdim. Hatta
özel bir okulda Türkçe öğretmeye başladım ve
yaşıtım birçok arkadaş edindim. Bu kişiler benim Ermeni meselesini daha ciddi düşünmeme
sebep oldu ve bu da tarihçi olmaya karar vermemde çok büyük etkendir.
Gomidas Enstitüsü’nde ne gibi
etkinlikler yapıyorsunuz?
Gomidas Enstitüsü önce yayın evi olarak
başladı ancak; kısa sürede eğitim projeleri
geliştirdik - konferanslar, sergiler ve araştırmalar
da yapmaktayız.
Gomidas Enstitüsü olarak soykırımın 100.
yılında ne tür etkinlikler düzenlediniz?
18-24 Nisan tarihleri arasında Bitlis, Mutki
ve Diyarbakır’da olacaksınız. Bu yerlerin
seçilmesinin özel bir sebebi var mıdır?
Daha önce başlatmış olduğumuz faaliyetler
kapsamında Bitlis, Mutki ve Diyarbakır’da
bulunacağız. 1915’te koparılan insani bağları
yeniden inşa etmek amacıyla 2013 yılında bir
köprü inşa etme projesi başlattık; Türkiye resmi
olarak soykırımı tanısın veya tanımasın, biz
Türk-Kürt-Ermeni ilişkilerinin daha iyi olması
için çalışıyoruz. Ermenilere ait anıların ve bu
anıların temsil ettiği anlamın bu topraklara geri
dönmesini amaçlıyoruz.
Kürt siyasetçi Ahmet Türk, Kürtler adına
Ermeniler’den özür diledi ve şu açıklamayı
yaptı: “Dedelerimizin, babalarımızın o
katliama katılmalarının acısını biz bugün
torunları ve çocukları olarak yaşamaktayız.
Asla ve asla bu kardeş halklarımıza
çektirdiğimiz acıları unutmayacağız”
Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ahmet
Türk
gibi
politikacıların
açıklamasından haberim var; tabi ki bunu memnuniyetle karşılıyorum. Bu iyileşme sürecinin,
barış dilinin bir parçasıdır ve hepimiz açısından
olumlu birşeydir.
Bugünki Kürt siyasi hareketinin
Ermeni sorununa bakış açısını
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürt hareketi, insan hakları temel ilkeleri
üzerine kurulu, geniş tabanlı toplumsal bir
harekettir. Haksızlıklığa uğramış olanlar için;
adalet, eşitlik ve hoşgörü telkin ediyor. Kürtler
soykırımın, aşağılanmanın ve inkarın ne
olduğunu çok iyi biliyorlar. Bu nedenle Ermenilere karşı sempati ve anlayış göstermekteler.
Ekim 2006’da Fransa parlamentosu,
soykırımı inkar edenlere ceza verilmesini
öngören yasa teklifini kabul etti. Bu
düşünce özgürlüğüne aykırı değil mi?
Onaylıyor musunuz? İnsanlar soykırımı
inkar etme hakkına sahip olmalı mı?
Ben konuşma özgürlüğüne inanıyorum;
tabi ki inkar edenlerin cezalandırılmasına
karşıyım . Ancak bazı insanların bunun tam
tersini savunmalarını da anlıyorum . Peygamber Muhammed ile alay etmek isteyenler bunun konuşma özgürlüğü olduğunu söylüyorlar
- ama birseyi yapma hakkına sahip olmak başka
birşey, yapıyor olmak ise bambaşka birşey.
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
14
7. Gik-Der Kültür ve Sanat Festivali Ezidilere Atfedildi
Her yıl geleneksel olarak yapılan ve bu
yıl Gik-Der Kültür ve Sanat Festivali
bu yıl. Bu yıl yedincisi yapılan festival, Dalston’da bulunan, Gik-der’de
gerçekleşen bir resepsiyonla başladı.
Ezidiler’in bayramı olan Çarşema Sor’a
(Kırmızı Çarşamba) denk gelen 15 Nisan’da
başlayan ve bir hafta devam eden festival dahilindeki etkinliklerde Ezidiler anlatıldı ve
tanıtıldı.
Göçmen İşçiler Kültür Derneği’nde yapılan
açılış resepsiyonunda konuşma yapan dernek
başkanı Helin Peköz, Ezidilerin, çoğu Osmanlı
imparatorluğu döneminde olmak üzere 77 defa
katliama maruz kaldığını belirtti.
Peköz, bugün Ezidi’lerin tarihteki en büyük
soykırım ve sürgün tehditi altında yaşadığını,
bölge devletleri özelliklede faşist Türk devleti
ve emperyalistlerin ortaya çıkardığı ve dizginlerinden boşalırcasına bölgedeki tüm halklara
azgınca saldıran katiller sürüsü İŞİD’in hedeflerinden birisinin de Ezidiler olmaması olanaksız
olduğunu, Özellikle Şengal ve çevresinde Ezidi
halkına yapılanların, insanlık tarihinin gördüğü
en büyük vahşetlerden biri olduğunu sözlerine
ekledi.
Helin Peköz sözlerine şöyle devam etti: ‘‘Ezidiler sadece katledilme ve sürgün tehlikesiyle
karşı karşıya kalmadılar, aynı zamanda kadınları
ve çocukları pazarlarda köle ve cariye olarak
satıldı, sayısını bilemediğimiz genç kadınlar bu
vahşete maruz kalmamak için kendi hayatlarına
son verdi.’’
Ezidiler için hazırlanan sinevizyon gösterisinin
ardından Trade Unionist and Socialist Coalition
Tottenham milletvekili adayı Jenny Sutton’ın
yanı sıra, Brian Debas, Ali Aksoy, Roj Women,
Sosyalist Kadınlar Birliği, Day-Mer ve İngiltere
Alevi kültür merkezi ve cemevi yetkilileri birer
konuşma yaptı.
Britanya Alevi federasyonu başkanı İsrafil Erbil, yapmış olduğu konuşmada, Ezidiler’in felsefe
ve düşüncesinin cana kıymamak olduğunun
binlerce kilometre uzakta İngiltere’de karşılık
bulduğunu gösterdiği için temsil ettiği Britanya
Alevi federasyonu, Britanya Alevi gençlik federasyonu ve Britanya Alevi kadınlar birliği adına Ezidilere atfedilen festivali saygı ile selamladıklarını
belirtti.
Festivalin açılış resepsiyonunda konuşma yapan Mehmet Yüksel Dede; yapılan katliamları
lanetlediğini ve günümüzdeki makus talihimizin, yaşadığımız coğrafyada sorunlarımızı ortak görüp, hep birlikte omuz omuza çözüme
ulaştırmak için kardeşimin, komşumun, yada
yanı başındaki toplumun acısının benim acım
olduğunu da içselleştirmekle bir çözüm yoluna
girebileceğini söyledi.
Suna Alan ve Grup Raye’nin de sahne aldığı
resepsiyonda katılımcılar halaylar çekerek geceye
eşlik etti.
Belgesel Gösterimi: Lalish Mihrani
Festivalin ikinci akşamında, Gik-Der’de, Ezidilerin inancını, felsefesini ve yaşam biçimini
anlatan Lalish Mihrani (Işığın Toprakları Laleş)
belgeseli gösterildi. Yönetmenliğini Aso Haji’nin
yaptığı belgesel Ezidiler için kutsal olan Laleş’te
çekilip oradaki yaşantıyı gösteriyor.
Panel: “Soykırımlarda
Ezidi Kadın Gerçeği”
Festivalin üçüncü gününde, Sosyalist Kadınlar
Birliği (SKB) ve Roj Kadın Meclisi’nin ortaklaşa
düzenledikleri panel, Kürt Kültür Merkezinde
Avrupa Ezidi Kadın Meclisi Koordinasyonundan
Xane Agal, Sosyalist Kadınlar Birliği’nden Hatice Güden ve Roj Kadın Meclisi’nden Evrim
Yılmaz’ın katılımıyla gerçekleşti.
Konser
Festival kapsamında 18 Nisan Cumartesi
akşamı Dominion Centre’da konser gerçekleşti.
GİK-DER 7. Kültür Sanat Festivali Kapsamında:
“Soykırımlarda Ezidi Kadın Gerçeği”
“Yüzünü Güneşe Dönen Ezidiler”
başlığı altında 7. si düzenlenen
GİK-DER Kültür Sanat Festivalinin 3.
etkinliği “Soykırımlarda Ezidi Kadın
Gerçeği” konulu panel gerçekleşti.
Sosyalist Kadınlar Birliği (SKB) ve Roj
Kadın Meclisi’nin ortaklaşa düzenledikleri panel, Kürt Kültür Merkezinde Avrupa Ezidi Kadın
Meclisi Koordinasyonu’ndan Xane Agal, Sosyalist Kadınlar Birliği’nden Hatice Güden ve Roj
Kadın Meclisi’nden Evrim Yılmaz’ın katılımıyla
gerçekleşti.
Ezidilerin tarihi, sosyolojik yapısı ve yaşadığı
soykırımlar hakkında bilgi veren Agal, Ezidiliğin
bir doğa sevdası ve inancı olduğu, ateşin, güneşin,
suyun ve toprağın kutsal kabul edildiği bir inanç
biçimi olduğunu belirterek, “Ezidilik aynı zamanda Kürtlüğün kökenidir.” dedi.
Ezidiliğin orijinal felsefesinde toprak ile
kadının kutsal olduğunu, kadın rengi ve rolünün
oldukça belirgin olduğu, pek çok duasında
kadından yardım istendiğini, kadının değiştirici ve
saygın bir yerde olduğunu belirten Agal, sonraki
yıllarda gerek Hıristiyan, Musevi ve İslam din-
lerinden etkilenmesi ve gerekse de bu üç inanca
sahip insanlar tarafından uğradıkları saldırılardan
korunmak adına aldıkları tedbirlerin zamanla yeni
bir kültür geliştirdiğini belirterek şunları kaydetti.
“Ezidiler, diğer dinlerin etkisine girdikçe kendi öz
inançlarından uzaklaşıyor, kadınları mal, mülk,
eşya olarak görmeye başlıyordu. Çok evlilik
normalleşiyordu. Kadınların kaçırılmasını önlemek adına kadınlar evlere hapsediliyordu”.
DAİŞ ve ardındaki güçler, yaşanılanlar
hakkında da bilgi veren Agal, kadınların çok
özel bir hedef haline geldiğini belirterek şunları
söyledi: “Kadınlar, sadece cinsel zevk aracı
olarak görülmedi. Aynı zamanda Ezidi toplumunu teslim alma, güçten düşürme aracı olarak
kullanıldı. Erkek egemen zihniyetin en zayıf
halkasından yakalayarak Ezidi kadınlar üzerinden
tüm insanlığımız ve toprağımıza tecavüz ediliyor,
toplumsal onurumuz pazarlarda satışa sunuluyordu.” dedi.
Roj Kadın Meclisi’nden Evrim Yılmaz ise,
DAİŞ çeteleri üzerinden Ortadoğu’da yaşatılan
vahşetin ABD’nin Ortadoğu planının bir parçası
olduğunu belirtti ve kadını “namus” olarak gören
erkek egemen değerlerin sadece kadınları değil,
dönüp dolaşıp kendi cinsini de vurduğunu belir-
Sevilen sanatçılar Suavi, Tara Jaff, ZeleMele ve
Ali Sizer katılanlara müzik dolu güzel bir gece
yaşattılar.
Panel: Ezidilerin Dünü Bugünü Yarını
Festivalin son günü, 19 Nisan Pazar günü,
düzenlenen panelde Avrupa Ezidi Federasyonu
Başkanı - HDP Batman milletvekili adayı Ali
Atalan ile Avrupa Parlamentosu eski milletvekili
- HDP Amed milletvekili adayı Feleknas Uca
katıldılar.
terek, “erkeklerin namusu olmak istemiyoruz”
dedi.
SKB adına konuşan Hatice Güden,
konuşmasının esasını çözüm yolları ve görevler
üzerine odaklaştırdı ve “soykırımlar tarihi aynı
zamanda cins kırım tarihleri olmuştur” dedi.
“Ermeniler, Yahudiler, Ezidiler, Kürtler,
Tamiller soykırıma uğrayan halklardır” diyen
Güden; “Görülebileceği gibi geçmişten günümüze
soykırıma uğrayan halkların hepsi devletsiz, resmi statüye sahip olmayan halklardır. Dolayısıyla
öncelikli çözüm yollarından biri Şengal’in ve aynı
zamanda Rojava’nın özerk statüsünün tanınması
gerekmektedir.” dedi. Ezidiliğin bağımsız bir
din olarak kabul edilmesi ve onlara hukuki statü
verilmesi gerektiğini de dile getiren Güden,
Ezidi soykırımının tanınması ve uluslararası
sözleşmelere uygun davranılmasının da önemli
bir adım olacağını kaydetti.
Kaçırılarak pazarlarda satılan, seks kölesi
olarak kullanılan 3500 ila 5000 arasında kadının
bulunması ve sosyal, psikolojik ihtiyaçlarının
karşılanmasının da oldukça önemli olduğunu
belirten Güden, öncelikli temel ihtiyaçların
karşılanması için ekonomik kampanyaların öneminin de altını çizdi.
SKB’nin Mayıs ayı içerisinde tüm bu talepleri içeren bir dosya ile BM ile görüşmeye
hazırlandığını da belirten Güden, uluslararası
sosyalist ve komünist örgütlerin birleştiği ICOR
tarafından Rojava’da yapılması planlanan hastane
çalışmasına SKB’nin de dahil olduğunu belirterek
toplumsal duyarlılığın ertelenmeksizin harekete
geçmesi gerektiğini önemle hatırlattı.
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
Ezidiler Özerk Bir
Yapı İçerisinde
Yaşamak İstiyor
15
Köşe Yazısı
BÜLENT
BİNGÖL
AGOP’UN MİNİK ELLERİ!
Yüzlerce yıldır Osmanlı yönetimi tarafından
baskılanan halklar, ittihat terakki’ci Türkçülüğün
Osmanlı yönetimine gelişiyle halklar adeta
doğrandılar.
Turancılar (Türkçüler ) din maskesiyle
Osmanlı’nın dört tarafında savaş cepheleri açtılar,
çocuk ve yaşlıların dışındaki bütün erkekleri zorla askere aldılar. Öyle ki toprağı ekecek erkek
kalmamıştı, ve savaş ihtiyacı için halkın malına
mülküne el koyuyorlardı.
Kıtlık kıran girmişti memlekete. Tarlalar
ekilemiyor, insanlar kışa tedariksiz giriyorlardı.
İnsan, hayvan, doğa zayıf düşmüştü; merhametsiz
ve vahşileşmişti.
Haber: Yasemin Kazan
7. Gik-Der Kültür Sanat Festivali kapsamında 19 Nisan
2015 tarihinde Londra’da düzenlenen panelde Ezidilerin yaşadığı trajediler, mevcut durumları ve geleceği
konuları ele alındı. 7 Haziran seçimlerinin ve mevcut siyasal durumunun da konuşulduğu panele Avrupa Ezidi
Federasyonu Başkanı - HDP Batman milletvekili adayı
Ali Atalan ile Avrupa Parlamentosu eski milletvekili HDP Amed milletvekili adayı Feleknas Uca katıldılar.
Panelin açılış konuşmasını yapan
Ali Atalan Ezidilerin tarihinin trajediler ve katliamlar tarihi olduğunu
belirterek “Ezidiler bugüne kadar 72
ferman (soykırım) yaşadı. 73. soykırım
ise geçtiğimiz Ağustos ayında Daiş’in
Şengal’de Ezidiler’e saldırması ile
gerçekleşti. Bu saldırı Ezidi tarihinde
yaşanan tüm trajedileri gün yüzüne
çıkardı. Ezidiler ancak seslerini dünyaya 73. katliamda duyurabildiler”
dedi.
Farklı
coğrafyalarda
tahmini
nüfuslarının 1 milyon 200 bin olduğunu
ve Ezidiler’in kendi topraklarında
hiçbir zaman özerk ve bağımsız
olmadıklarını dile getiren Atalan “Her
ne olursa olsun Ezidiler artık ‘ idari,
iktisadi ve askeri’ anlamda özgür ve
özerk bir yapıya sahip olmak istiyorlar.
Rojava Kantonları Ezidiler için örnek
alınacak bir modeldir “ açıklamasını
yaptı.
Bir başka konuya daha dikkate
çeken Atalan; “Dinlerinden dolayı
hep hor görülmüş Ezidiler’e Daiş
saldırılarını
nasıl
gerçekleştirdi
veya gerçekleştirilebildi - Ezidiler’e
yapılan son saldırılara izin verilmesinin sebebi; “Bu toplumun uğrunda
ölünmeye değer bir toplum olmadığı
düşüncesidir.
Daiş’in
saldırıları
karşısında Peşmergenin hiçbirşey
yapmaması Ezidi toplumuna yapılmış
bir ihanettir” ifadesini kullandı.
Panelin diğer bir konuşmacısı Feleknas Uca, özellikle kaçırılan kadın
ve çocukların trajedilerine değindi.
Demokratik Özgür Kadın Hareketi
(DÖKH) kongresinde Daiş’e esir
düşmüş kadınların özgürleştirilmesi
için bir platform oluşturduklarını dile
getiren Uca, “Güney Kürdistan parlamentosundan aldığımız bilgi ve
yapılan araştırmalar sonucu Daiş’e esir
düşmüş yaklaşık 5 bin Ezidi kadın,
bunun yanısıra yüzlerce Arap, Türkmen Süryanı kadın var. Bu kadınlar
para karşılığı satılıyor, 9 yaşındaki
çocukların bile tecavüze uğradıkları hikayelerini dinledim. Binlerce Ezidi’nin
akibeti ise henüz belli değil” dedi.
Ali Atalan ile aynı konuya dikkat çeken Uca, “Peşmerge hiçbir
mücadele vermeden bölgeyi terk
etti. Eğer mücadele verilseydi belki
bunların hiçbiri yaşanmayacaktı”
dedi. Şengal’in tek bir mermi bile
patlamadan teslim edilmesinin kafalarda soru işareti bıraktığını belirterek
“Daiş’in Ezidiler’e bayramda gelip
çayınızı içeceğiz dediğini ve bundan
tüm yetkililerin ve peşmergenin haberi
olduğunu” sözlerine ekledi.
Uca, son sözlerini şöyle noktaladı:
“Çözüm sürecinin başarıya ulaşması,
demokratik ve halkların ortak yaşamı
için daha çok mücadele edilmelidir.
Ortak bir savunma olsaydı bunların
hiçbiri yaşanmayacaktı.”
Konuşmacıların
sunumlarının
ardından yapılan soru cevap kısmında
Atalan ve Uca katılımcıların sorularını
yanıtladılar. Türkiye’de yapılacak 7
Haziran seçimleri ile ilgili gelen soruya
cevap veren Atalan, 7 Haziran seçimlerinin tarihi bir önemde olduğunu ve ilk
defa iki Ezidi adayın parlamentoya gitmesinin Ezidiler açısından bir dönüm
noktası olduğunu belirtti. HDP bünyesinde seçimlere giren adayların genel
olarak Mezopotamya coğrafyasının
farklı inanç ve kimlikleri bir arada
barındırdığını ve bunun Türkiye’nin
geleceği açısında ayrışmaya karşı
birliği ve birlikte yaşamı sembolize
ettiğini ifade eden Atalan bu seçimlerde halkların kazanacağını ifade etti.
Kanunlar, kurallar, töreler, bilinç, hatta güdüler bile işlemiyordu. Yaşam lanetlenmiş, kötülük
egemen olmuştu.
Yazı zayıf geçiren doğa renk değiştiriyordu,
mevsim sonbahar olmalıydı. Geceden bastıran
yağmur rahmet değil, canlıyı cansızı dövercesine vuruyordu; gökten lanet yağıyordu. Her canlı
güçsüz ve endişe içinde deliğine çekilmişti.
Meydanda bir çocuk bağırıyordu yeni bir laneti haber verircesine ...”koşun canavarlar geliyor!
karşı ovada dut ağaçlarının altında canavarlar var
...” diyordu.
Korkuyla dışarı çıkabilen yaşlılar köyün
meydanında adeta birbirlerine yapışmıştılar. Dut
ağacının altındaki canlıların ne olabileceğini
endişeyle tarif etmeye çalışıyorlardı. Kimse ne
olduğunu çıkaramıyor ama her ne olursa olsun bu
belanın hava aydınlık iken hal edilmesi gerektiğini
düşünüyorlardı.
Yaşlılar ellerinde sopa, taş korkuyla
ilerliyorlardı dut ağacına doğru; bayağı yol
aldıkları halde geçkin yaşlarına, tecrübelerine
rağmen hala benzetemiyorlardı herhangi bir
şeye. Bu bilinmezlik adeta göğüs kafeslerini
deliyor, nefessiz bırakmıştı. Ancak yeterince
yaklaştıklarında çocuk sesini ayırt edebildiler: 6-7 çocuk çamur içinde ağacın altında çamur
yiyorlardı.
Yaşlılar
Yaşadıkları
lanetli
hayatın
sorumlularını bulmuş gibi oldular. Çünkü Devleti Aliyeleri fetvayı vermişti; yaşadıkları her
kötülüğün sorumlusu Ermenilerdi ve Ermenilerin
yok edilmeleri gerekiyordu. Zorba Osmanlı’ya
bütün erkeklerini, mallarını vermişlerdi. Evet zorunlu vermişlerdi, ama nefes almanın adı Osmanlı
ve Türklüktü. Zaten bu diyarlarda zorbalar Allah
olmuştu, Osmanlı neyi emrediyorsa o fetvaydı.
Çocuklar kaçan Ermenilerin kendileriyle beraber helak olmasın diye karanlıkta bıraktıkları
çocuklarıydı. Belki binyılların insanlık töresinden nasibini almış birileri merhamet eder, alır
besler diye karanlıkta kaçarken köyün yakınına
bırakmışlardı.
Yaşlılar kendi aralarında tartışıyorlardı ne
yapalım diye. Bir ikisi korkuyla söylendi herkes
birisini evine alsın diye. Ape Ehmed korku ve
hışımla bağırdı, çocukları alıp beslemek devlete karşı gelmektir dedi. Allahlık Osmanlı’nın
fetvasına karşı gelmek ölümdü; bir de bu kıtlıkta
bizler dahi açlıktan ölüyoruz diye küfürler savurdu.
Herkes sindi, vebadan kaçar gibi deliklerine
yöneldiler.
Ape Ehmed topal Reşo’yu iki gübre sepetini alması için köye gönderdi. Yedi çocuktan
altısını üçerli şekilde bastırarak sepetlere koydu.
Çocukların yaşları bir ile beş yaşları arasındaydı.
Ape Ehmed bağırıp çağırıp, tokatlayınca; çocuklar nefes almaya bile korktular. En büyüğü dört
veya beş yaşlarındaki Agop’tu, Ape Ehmed onu
döve döve önünde yürütüyordu.
Köyün alt taraflarında büyük derenin Peri suyuna bağlandığı noktada derin bir kanyon vardı.
Kanyonun Tîre Çem denilen noktasında metrelerce yükseklikte bir uçurumun başına geldiler.
Sepetleri yere indirdiler, çamur ve gözyaşı
içindeki minikler adeta dillerini yutmuş sadece
göğüs hırıltıları duyuluyordu. Küfür ve lanet
Ape Ehmed’in kendisine cesaret veren duaları
olmuştu, aklını yitirmiş gibiydi; korkudan taş kesilen çocukları teker teker tuttuğu gibi uçurumdan
atıyordu. En son kenarda gözleri korkudan fal taşı
gibi açılmış, yerine çakılıp kalan Agop’a yöneldi
ve bir tekme sallayarak uçuruma doğru attı. Yerden yuvarlanan Agop tam uçurumdan düşerken,
taşa yapıştı. Vücudu aşağıya sarkmış şekilde
minnacık elleriyle taşa yapışmıştı, korku ve yalvaran gözlerle Ape Ehmed’e bakıyordu, yaşamak
istiyordu. Ape Ehmed bu hareketi kendisine ve
Devlet-i Âliyenin fetvasına isyan edilmiş gibi
hissetti ve hışımla çıplak ayağını Agop’un minik
parmaklarını parçalarcasına vurdu. Düştü Agop,
düşerken sadece “Mayrıgggg...” diye yeri göğü
inleten bağrışı duyuldu.
Anlattığım olay Bingöl’deki köyümde vuku
bulan gerçek bir hikaye. Yaşlılarımız hangi sene
olduğunu bilmiyorlar; zaten alet edildikleri kötülükleri, esaretleri, lanetleri ile yaşam ve zamandan kopmuş aynı hüsranla gittiler. Ancak bunun
gibi benzer yüzlerce hikayeler halk içinde halende anlatılır. Dolayısıyla eğer Devlet samimi
ise ahlaksız tarihçilere değil halka sorsun cevabı
öğrenir. Iki milyon insan, halklar buhar olup
uçmadılar ya.
İttihat terakki’ci, Türk ırkçısı Osmanlı ve Cumhuriyet yöneticileri Ermeni, Süryani, Rum, Kürt
halklarını sırasıyla hem kullandı hem de katletti.
Bu soykırım durdurulmadığından ve açığa
çıkarılmadığından sonrasında dünyada yapılan
soykırımlara ve ırkçılığa emsal oldu. Bugün bile
bu mentalitenin davamı olarak farklı kültür ve inançlar asimilasyona ve inkara tabi tutuluyor.
Tarihçi Ayşe Hür’ün belirttiği gibi 23 Nisan
çocuk bayramıyla, 25 Nisan Çanakkale Anzak
günüyle Türk Devleti Soykırım’ın sembolik
günü olan 24 Nisan’ı gölgelemeye çalışıyor. Bu
soykırımlar ve soykırım inkarcılığı başta Türk
halkı ve alet olan toplumları maddi manevi bir lanete sürüklemiş durumda. Ülke Ahlaksız, refahsız
ve mutsuz bir yaşam azabıyla debeleniyor. Bu
kabullenmemeden dolayı yobazdan, ırkçıdan,
kendini inkarcıdan, hırsızdan; hoca da olsa, Prof
da olsa, sağcı veya solcu da olsa kurtulamıyoruz.
Hatayı, yanlışı, katliamı kabullenmek ve af
dilemek yeni temiz bir yaşama başlangıç olacaktır.
Özür dilemek en büyük insani erdemdir.
Soykırım laneti inkar edildikçe büyüyor,
aksi takdirde Agop’un o minnacık elleri bizi
boğacaktır.
• “Mayrig”: Anneciğim
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
16
25 bin Kişinin Facebook’a
Açtığı Davada İlk Duruşma
Sosyal paylaşım sitesi Facebook’a, 25
bin kullanıcı tarafından
açılan davanın ilk
duruşması bugün
Avusturya’nın başkenti
Viyana’da yapılıyor.
Facebook, kullanıcı verilerini
Avrupa’da özel hayatın gizliğini
öngören yasalara aykırı olarak
toplayıp paylaşmakla suçlanıyor.
Avusturyalı
aktivist
Max
Schrems’in başını çektiği davacılar,
Facebook’un Amerikan istihbaratının
Hukuk mezunu olan 27 yaşındaki
Schrems, Fransız haber ajansı AFP’ye
yaptığı açıklamada, bu davanın
veri toplama konusundaki “Vahşi
Batı” yaklaşımına son vermesini
umduğunu söyledi.
izleme
programı
PRISM’le
işbirliği yaptığını savunuyor. Dava,
Facebook’un ABD ve Kanada
dışındaki tüm kullanıcı hesaplarının
kayıtlarını
tuttuğu
İrlanda’nın
başkenti Dublin’de açılmıştı. Facebook davayla ilgili yorum yapmadı.
Facebook kullanıcılarının bilgilerinin AB yasalarına aykırı olarak
izlendiğini savunan Schrems, “Temel
olarak Facebook’tan bizi izlemekten
vazgeçmesini istiyoruz. Facebook’un
herkesin anlayabileceği bir gizlilik politikasına sahip olmasını ve
Facebook kullanıcısı bile olmayan
kişilerin verilerini toplamaya son
vermesini istiyoruz” dedi.
Facebook, geçmişte de gizlilik
politikaları dolayısıyla eleştirilmişti.
Mısır: Mursi’ye 20 yıl hapis
Mısır’da eski cumhurbaşkanı Muhammed Mursi 20 yıl hapis cezasına
çarptırıldı.
Muhammed Mursi şartlı tahliyeden yararlanamayacak.
Mısır’ın demokratik seçimlerle iktidara gelen ilk cumhurbaşkanı olan Mursi, Aralık 2012’de
cumhurbaşkanlığı konutu önünde toplanan protestocuları
öldürmeleri için Müslüman Kardeşler taraftarlarını
kışkırtmakla suçlanıyordu.
Mursi yönetimi 2013 yılında askeri darbeyle
devrildiğinden beri Mısır›da Müslüman Kardeşler örgütü
yasaklandı, binlerce üyesi tutuklandı, yüzlercesi idama
mahkum edildi.
Mursi’nin hakkında verilen bu ilk cezayı temyize
götürme hakkı var.
Muhammed Mursi hakkında açılmış başka davalar da
bulunuyor.
Diğer suçlamalar
Mursi’ye yöneltilen diğer suçlamalardan bazıları şöyle:
Ukrayna Krizi:
1.2 Milyon Kişi İç
Göçe Zorlandı
Ukrayna’daki iç savaş ikinci yılına
girerken; ülkede iç göçe zorlanan
insanların sayısı 1.2 milyona ulaştı.
Pazar günü BM Twitter hesabından yapılan
açıklamada, “Ukrayna’da 154 bin 635’i çocuk, 1 milyon 228 bin 90 kişi, ülke içinde göç etmek zorunda
kaldı” denildi.
Şubat ayında BM İnsani işler Koordinasyonundan
yapılan açıklamada, Ukrayna krizinden etkilenen
çocukların sayısı 1.7 milyon olarak verilmişti.
Ukrayna’nın Doğusunda Rusça konuşan iki
bölge olan Donetsk ve Luhanks’ta çatışmaların
başlamasının üzerinden iki yıl geçti.
BM yeni yayınladığı raporuna göre, çatışmaların
başladığı günden bu yana 6 bin 116 kişi hayatını kaybetti, 15 bin 474 kişi de yaralandı.
Ancak BM raporunda, gerçek rakamların çok
daha yüksek olabileceği belirtiliyor.
Rusya, Ukrayna, Almanya ve Fransa liderlerinin
bir araya geldiği 2 Minsk zirvesinden ateşkes kararı
çıkmıştı. ancak 15 Şubat’tan itibaren geçerli olan
ateşkes pek çok kez ihlal edildi.
2011’de dönemin Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’i
deviren halk ayaklanması sırasında İslamcı mahkumların
hapishanelerden kaçırılması için yabancı militanlarla
işbirliği yapmak
Casusluk yapmak, Mısır’da Hamas, Hizbullah
ve İran Devrim Muhafızları’yla birlikte saldırılar planlamak
Merkezi Doha’da bulunan Al Jazeera televizyonu aracılığıyla Katar’a devlet sırlarını sızdırarak ülke
güvenliğini tehlikeye atmak.
Bu davalardan bazılarında kararların 16 Mayıs’ta
açıklanması bekleniyor.
Guardian: Bağdadi
ağır yaralı, örgütü
kontrol edemiyor
Guardian gazetesi,
Daiş lideri Ebubekir
Bağdadi’nin
ağır
yaralandığını
iddia
etti. Irak’ta Daiş’e
bağlantılı bir kaynak,
Bağdadi’nin
ABD
öncülüğündeki
koalisyon
güçlerinin saldırıları sonucu
Mart ayında ağır
yaralandığını söyledi.
Söz konusu kaynak, saldırı sonrası Bağdadi’nin hayati tehlikesinin bulunduğunu, fakat sonrasında yavaş bir iyileşme
dönemine girdiğini belirtti. Bağdadi’nin Daiş’i günbegün
komuta edemediği de iddialar arasında. Guardian’ın iddiasına göre, başta Bağdadi’nin
öleceğini düşünen Daiş komutanları, örgütün yeni liderini
belirlemek için acil bir toplantı yaptı. Batılı bir diplomat
ve Iraklı bir danışman, koalisyon güçlerinin saldırısının,
Suriye sınırının yakınındaki Ninova bölgesindeki el
Baaj›daki daiş hedeflerine 18 Mart’ta düzenlendiğini ayrı
ayrı teyit etti.
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
17
HDP’nin “Büyük İnsanlık” başlıklı seçim bildirgesi
HDP Eş Genel Başkanları Figen
Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş,
7 Haziran 2015 seçimlerine “Bizler
Meclis’e” sloganıyla hazırlanan
HDP’nin “Büyük İnsanlık” başlıklı
seçim seçim bildirgesini açıkladı.
yol açan madenciliğe son vereceğiz.
* Yenilinebilir enerjiye destek vereceğiz.
* Ormanların, meraların, kıyıların
yağmalanmasına izin vermeyeceğiz.
* Hayvanların ticari amaçlı kullanılması
yasaklanacak.
Biz’ler güvenceli yaşam
ekonomisini kuracak olanlarız
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş
Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, partilerinin seçim bildirgesini
açıkladı.
Beşiktaş Akatlar Mustafa Kemal Kültür
Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısına
HDP İstanbul Milletvekili adaylarının yanı sıra
HDP bileşeni parti başkanları ile kitle örgütü
temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi de yer
aldı.
Toplantının başlangıcında HDP’nin “Bizler HDP, Bizler Meclise” isimli seçim
şarkısı çalındı. Çok sayıda dilde selamlama
yapıldı. HDP Eş Genel Başkanları Yüksekdağ
ve Demirtaş, alkışlar ve sloganlar eşliğinde
kürsüye çıkarak birer konuşma yaptıktan sonra
bildirgeyi açıkladılar.
Bildirgede ne var?
“Büyük
İnsanlık
Çağrısı”
bildirgenin 12 başlığı özetle şöyle:
başlıklı
12 başlıkta bildirgeden başlıklar özetle
şöyle:
Biz’ler kadınız
* Kadına yönelik her türlü şiddetin en ağır
şekilde cezalandırılmasını sağlayacağız.
* Kadını aile sınırları içine hapseden, göz
yumma politikası sergileyen erkek egemen
zihniyete karşı Kadın Bakanlığı kuracağız.
Kuracağımız Kadın Bakanlığı ile çok
daha güçlü bir kadın özgürlüğü hareketi
gerçekleştireceğiz.
* 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü
tüm kadınlar için resmi tatil ilan edeceğiz.
* Erkek egemen zihniyetine karşı kadınlar
siyasete el koyacak.
* Yerellerde kadın meclisleri kurarak, tüm
kadınları harekete geçireceğiz.
Biz’ler genciz
* Gençleri apolitize eden Gençlik ve Spor
Bakanlığı yerine doğrudan gençlerin taleplerini karşılayan Gençlik Bakanlığı
kuracağız.
* 15-25 arası istisnasız her gence, her ay
200 lira yardım sağlayacak gençlik kartı
sağlayacağız.
* Seçme yaşı 16, seçilme yaşı 18’e
indireceğiz.
* YÖK’ü tümden kaldıracağız, onun yerine üniversiteler arası iletişimi sağlayacak
koordinasyon merkezi kuracağız.
* Tüm gençlerin sosyal güvenceye
kavuşmasını sağlayacağız.
* Bilgiye erişimin önündeki engelleri
kaldıracağız. Kamusal alanlarda sansürsüz
ve özgür internet sağlayacağız.
* Vicdani ret hakkını Anayasal güvence
altına alınacak. Askerlik yapmak istemeyenler kamusal görevlerde bulunabilecek.
Biz’ler gökkuşağıyız
* LGBTİ’lerin eşit, onurlu ve insanca
yaşam
sürdürmelerini
sağlayacağız.
Eşit yurttaşlığı Anayasal güvence altına
alacağız.
* Yerel ve merkezi yönetim yapılarıyla
LGBTİ’ler doğrudan kendilerini temsil
edecek.
* Toplumsal eğitim süreciyle homofobik
zihniyete karşı mücadele edeceğiz.
* Başta translar olmak üzere nefret cinay-
etlerine karşı çıkacağız.
Biz’ler çocuğuz
* Belediyelere bağlı olarak Çocuk Hakları
ve Değerlendirme Komisyonları kuracağız.
* Çocuğa şiddete en ağır cezalar verilecek,
çocuk işçi diye bir kavram kalmayacak.
* Çocuk cezaevlerini kapatacağız.
* Berkin’lerin, Uğur’ların, Ceylan’ların
anısına sahip çıkacağız.
Biz’ler demokrasiye inananlarız
* Demokratik özerkliği her yerde hayata
geçireceğiz.
* Vali dahil tüm yöneticiler seçimle iş
başına gelecek. Bizler yönetilen değil, kendi kendini yönetenler olacağız.
* Eş Başbakanlık sistemini getireceğiz.
* İşkence insanlık suçu sayılacak, zaman
aşımı olmayacak.
* Anayasa’mızda başkanlık sistemi asla
olmayacak
* Seçim barajını kaldıracağız.
* Dolmabahçe’de okunan 10 madde,
çözüm için ilkelerimiz olacak.
Biz’ler insan hakları savunucularıyız
* Türkiye’nin çok kimlikli, çok kültürlüi çok inançlı çok dilli yapısına uygun,
insanlık esaslı yeni bir anayasayı hep birlikte yapacağız.
* Demokratik özerkliği Türkiye’nin her yerinde hayata geçireceğiz. Vali dahil, yerel
yöneticiler seçimle işbaşına gelecek.
* Eş Başbakanlık Sistemi’ni hayata
geçireceğiz.
* Hak arama için yapılan demokratik eylemler meşru kabul edilecek.
* Milli Güvenlik Kurulu, özel yetkilerle donatılmış mahkemeler, JİTEM
uygulamalarına son verilecek
* Anayasada başkanlık sistemi olmayacak
* Kürt sorununun bütün boyutlarıyla
çözümünü demokratik bir Türkiye’nin
inşasını sağlayacağız
* Koşullar ne olursa olsun silahsız çözüm
ve demokratik siyaseti savunacağız
* Adalet sistemini yeniden düzenleyeceğiz.
Adalet Bakanlığı’nın HSYK üzerindeki
baskısını son vereceğiz.
* İddia ve savunma makanlarının eşit
olması için savcıları adliye dışına alacağız.
Hakimin yanında odaları olmayacak.
* Cezaevlerinin tamamı sivil denetime
açılacak. Tecrite son verilecek.
* Hasta tutsakların derhal serbest kalmasını
sağlayacağız.
* Nefret suçları cezalandırılacak, politik
suçlar ‘suç’ kategorisi olmaktan çıkacak.
* Soykırımlar, katliamların gün yüzüne
çıkarılması için ‘Hakikat Komisyonları‘
kuracağız.
* Basında sansürü kaldıracağız. Medya
patronlarının başka sektörlerde faaliyet
göstermesini yasaklayacağız.
* Hakikat komisyonları kuracağız
* Koruculuk kaldırılacak
* İletişim ve bilişim özgürlüğünden taviz
vermeyeceğiz
* Sosyal medyada sansür ve keyfi yasaklamalara karşı çıkacağız.
* “Devlet sanatçılığı”nı kaldıracağız.
Bakanlıkla birlikte çalışacak ve sanatçılar
tarafından seçilen sanat meclisi kuracağız.
Biz’ler her kimlikteniz
* Zorunlu din dersi uygulamasına son
vereceğiz. Din dersleri seçimlik ve isteğe
bağlı olacak. Diyanet İşleri Başkanlığı
kaldırılacak.
* Bütün inanç toplulukları örgütlenme
özgürlüğünü engelsiz yaşayacak.
* Alevilerin ibadet mekanları ibadethane
olarak tanınacak. İbadet makamına kamusal destek sunulacak.
* Tarihte halklara yapılan soykırım ve
katliamlar karşısında halklardan devlet
adına özür dilenecek.
* Devletin azınlıklardan aldığı yerler geri
verilecek.
* Hiçbir alan giyim kuşama karışmayacak.
Biz’ler özgür dünyayı savunanlarız
* İsrail’in işgalci politikasına karşı
duracağız, Filis halkının bağımsız devlet kurma hakkının tanınması için destek
sağlayacağız
* Kıbrıs’ta bölünmüşleğe karşı halkların
yanında yer alacağız.
* Ermenistan üzerindeki ambargoyu
kaldıracağız, Türkiye-Ermenistan sınır
koşulsuz olacak açılacak. Karabağ’da
çözümü destekleyeceğiz.
* Avrupa Birliği ile müzakere ve tam üyelik çalışmalarını ilkelerimiz çerçevesinde
ele alacağız.
Biz’ler doğanın koruyucusuz
* Nükleer enerji santrallerin yapımlarını
durduracağız.
* HES, termik, nükleer, ekolojik yıkıma
* Temel Güvence Paketi’yle her eve
ayda 10 metreküp su, ayda 180 kw/h elektrik ücretsiz verilecek, ısınma desteği
sağlayacağız.
* Mülkü olmayan kiracılara 250 tl
kira desteği sağlayacağız.
* Asgari ücret ilk etapta 1800 olacak.
* Az kazanandan az, çok kazanandan çok
vergi alınacak.
* Kamusal toplu taşımada kâr amacı güdülmeyecek.
* Örtülü ödeneği tamamen kaldıracağız.
* Tarımı yeniden canlandıracağız.
* 2B orman arazilerinin ranta açılmasını
son vereceğiz.
* Kent meydanlarını, parkları koruyacağız.
Hiçbir çılgın projeye izin vermeyeceğiz.
* Şehir merkezlerine yeni alışveriş merkezi
yapılması için ruhsat vermeyeceğiz.
* KOBİ’leri haksız rekabete karşı
koruyacağız.
Biz’ler işçiyiz, emekçiyiz
* Taşeronluk sistemini kademeli olarak
kaldıracağız. Kıdem tazminatları ödenecek.
* Madenlerde güvenli üretim koşulları
sağlanana kadar üretimi durduracağız.
İşçinin yaşamını koruyacağız.
* Rödovans sistemini ortadan kaldıracağız.
* İşçi sağlığı ve iş güvenliği hakkı Anayasal
bir hak olacak.
* İş cinayetlerine sebebiyet verenler cinayetten yargılanacak.
* Kamu emekçilerine grevli toplu sözleşme
hakkı verilecek, siyasal örgütlenme yolunda önleri açılacak.
* Grev yasal hak altına alınacak, grev ertelemenin yolunu kapatacağız.
* İşçilerin can güvenliği patrona emanet
edilmeyecek, denetim çalışanlar ve sendikalar tarafından sağlanacak.
* Göçmen işçcilere karşı ayrımcı politika
sonlanacak.
Biz’ler sosyal hakların güvencesiyiz
* Sosyal yardım değil, sosyal hakları
sağlayacağız.
* Sosyal yardımlar bütçe içerisinden belirlenecek. GSYH’nin %1,4’üne tekabül
eden sosyal yardımların oranı AB standardı
üzerine, %3’e yükseltilecek.
* Barınma hakkı güvence altına alınacak.
* En düşük emekli maaşı 1800 lira olacak. Bakım aylığı bağlamak için gelir şartı
aramayacağız.
* Sağlık masrafları devlet tarafından
karşılanacak.
* Engelleri Kaldırma Bakanlığı kuracağız.
* Eğitim ücretsiz olacak.
* Ders kitaplarını militarist, cinsiyetçi ve
şoven içerikten arındıracağız.
* Eğitim sistemini anadil temelinde çok
dilli hale getireceğiz.
* 4+4+4 sistemini kaldırıp, sabahçı ve
öğlenci sisteme son vereceğiz.
* Atanamayan öğretmenlerin atamasını
hemen gerçekleştireceğiz.
* Tüm ücretli öğretmenler kadroya
alınacak, ücretleri artırılacak.
* Sağlık hizmetleri için tüm halkın
katılacağı sağlık sistemi oluşturacağız.
18
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
19
20
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
21
İşçi Partili Adaylar İçin Dayanışma Yemeği
Kuzey Londra’da sürdürülen seçim
kampanyaları çerçevesinde İşçi Parti Tottenham ve Hornsey & Wood Green milletvekili
adayları için dayanışma yemeği düzenlendi.
Haringey BAME’nin düzenlediği temekte İşçi
Partili adaylar toplum ile bir araya geldi.
Geçtiğimiz hafta, Haringey
bölgesinde bulunan Diyarbakır
Kitchen restaurantda düzenlenen
ve basın mensuplarının da davetli olduğu etkinlikte Tottenham
milletvekili adayı David Lammy
ve Hornsey & Wood Green adayı
Catherine West’in seçim kampan-
yaları desteklendi. Etnik kökenli
İşçi Parti üyelerinin düzenlediği
yemekte adaylar seçmenleri ile bir
araya gelip seçimler ve İşçi Partisi’nin gelecek planları ile ilgili
bilgilendirildi. Dayanışma yemeğine UCFL temsilcileri de katılıp
desteklerini sundular.
22
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
23
PYD Avrupa Konferansı
sonuç bildirgesi yayınlandı
Hollanda’da 18-19 Nisan tarihleri arasında düzenlenen PYD
Avrupa Konferansı’nın sonuç
bildirgesi açıklandı.
PYD Avrupa Örgütü tarafından 18-19 Nisan tarihleri arasında Hollanda’nın Filiyo kentinde düzenlenen 7. PYD Avrupa Konferansı sonuç bildirgesi
açıklandı.
PYD Avrupa Örgütünün 37 üyesin seçildiği
konferansın sonuç bildirgesinde alınan önemli kararlar alındı. PYD Eş Başkanları Salih Müslim ve
Asya Ebdullah’ın yanı sıra aralarında, KNK, PDK,
YNK, Kongra Gel, Goran Hareketi, PDKS ve Suriye Êzidileri Birliği (Hevbend) aralarında bulunduğu
yaklaşık 100 kurum temsilcisi konferansa katıldı.
Konferanstan sonra açıklanan sonuç bildirgesi
şöyle:
“Konferansımız Kürt halkının demokratik hakları
için bütün dünyanın ilgisini çeken mücadele çerçevesinde, Kürt halkının örgütlenmesi ve Rojava
ile Mezopotamya halklarının demokratik birliği
noktasında 18-19 Nisan’da toplanarak ‘Rojava’nın
sesi ile Avrupa’da olacağız’ şiarı ile önemli kararlar
almıştır.
Konferansımız yaklaşık 250 siyasi parti ve sivil
toplum kuruluşu örgütünün temsilcilerinin katılımı
ile gerçekleştirildi. Geçmiş döneme ilişkin, siyasi,
diplomatik, Kadın ve gençlik çalışmalarına ilişkin
raporlar okunarak kabul edildi. Daha sonra Rojava
üzerindeki saldırılar tartışıldı ve önemli kararlar
alındı. Konferansımızda ayrıca daha önce kadın ve
gençlik konferanslarında alınan kararlarda kabul
edildi.
Gerçekleştirdiğimiz konferansta alınan önemli
kararlarımız şunlardır:
“Avrupa Meclisinin 37 üyesi yeniden seçildi. Yönetimde yüzde 40 kadın ve gençlik kotası
uygulandı.
Üyeler arasında örgütlenme geliştirilecek.
Çalışma, köy, mahalle ve kentlerden başlayacak.
Üye sayısının yüzde yüz artırılması hedeflenecektir.
Kültür, basın, diplomasi, kadın ve gençlik
çalışmalarında uzmanlaşma esas alınacaktır.
Bölge konferansları Avrupa da bulunan bütün
parti örgütlerinin katılımı ile gerçekleştirilecektir.
Var olan diplomasi ve basın büroları
aktifleştirilecek. Avrupa’nın çoğa başkent ve kentinde bürolar açılacak.
6- Parti örgütlerine ilişkin merkezi ve bölgesel eğitim devreleri oluşturulacak ve parti üyeleri
eğitimden geçirilecek.
Bunun yanında Kobanê’nin yeniden inşası ve
diğer pek çok konuda da özgün kararlar alındı.
Heyva Sor a Kurdistan
yardımları halka dağıtılıyor
Merkezi Almanya’da bulunan Heyva Sor
a Kurdistan örgütü tarafından kobani’ye
ulaştırılan yardımlar, yurttaşlara
dağıtılmaya başlandı.
Kobani Yardım ve Kalkınma örgütü, kantona
Avrupa’daki Heyva Sor a Kurdistan tarafından
18 Nisan günü ulaştırılan yardımları halka
dapğğıtmaya başladı.
Örgütün yardım dağıtan ekipleri, gıda ve giyim malzemelerinden oluşan yardımları kentin
batısındaki Şehîd Akîf ve Şehîd Amed mahallelerindeki yurttaşlara dağıttı.
Dağıtımın hazırlanan listelere göre ailelere
dağıtıldığı ve ailelerin aylık yardım alabilmelerini
sağlayan yardım karneleri dağıtılmaya başlandığı,
yardım alan ailelerin de karneyi yardım aldığına
dair imza atacağı belirtildi.
24
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
25
Londra’da Karadeniz
Rüzgarı Geçti
Karadeniz müziğinin sevilen seslerinden Selçuk Balcı ve Niyazi
Koyuncu yanı sıra Zeynep Başkanı ve Metin Öztem Dominion
Centre’da sevenleriyle buluştular.
Karadeniz müziğine gönül vermiş
sanatçılar, 19 Nisan Pazar akşamı dinleyicilere Karadeniz ve İç Anadolu yörelerinden türküler ve şarkılar seslendirdiler.
Niyazi Koyuncu, Selçuk Balcı ve Zeynep
Başkan söyledikleri canlı Karadeniz türküleriyle salondaki bir çok kişi yerlerinde duramayarak horon oynadılar. Özellikle kemençe ve tulum eşliğinde horon oynayanlar
keyifli saatler geçirdiler.
Konsere katılanların sadece Karadenizli değil aynı zamanda Sivas, Maraş ve
diğer yörelerden olduklarını öğrenen Balcı,
farklı halkların ve kimliklerin barış içinde
yaşamalarının önemine dikkat çekerek,
grubunda flüt çalan müsizyenin Dersimli
olduğunu belirtti.
İlk olarak sahne alan Sivaslı Metin Öztem İç Anadolu yörelerinden türküler ve
deyişler seslendirdi.
Resul Dindar’ın da sahne alacağı beklenilirken, konser organizatörleri vize sorunundan kaynaklı sanatçının konsere
katılamadığını açıkladılar.
ALTYAZILI DİYALOGLAR
MIZGIN MÜJDE
ARSLAN
[email protected]
KÜRTÇE SİNEMA VE MASALLAR
Kürtlerin sinemasının, Kürtçe
sinemanın başlangıcı sadece 15-20
yıl öncesine dayansa da, Kürtlerin
anlatı geleneği oldukça eskidir. Sinemadan, edebiyattan, resimden
diğer sanatlardan daha eski olan bir
anlatı sanatı masallardır. Elektrik
olsa da olmasa da, matbaa bulunsa da bulunmasa da masalların yeri
hep en önemli köşede korunmuştur,
masalcılar köy köy dolaşıp divanlar
kurmuş, masallar yüzyıllarca kulaktan kulağa diyar diyar dolaşmıştır.
Bu masalcılardan birisi de benim
babaannemdi, onun tarafından büyütülecek kadar şanslı olduğum için
bu masalları taşıma görevini ondan
bana miras kaldı. Bugün masallar
şekil değiştirdi, beyazperdede kendi
formunu yaratıyor denebilir. Bu kez
aynı masal, 9-10 kişilik bir çocuk
grubu ya da 30-40 kişilik bir grup
tarafından değil, aynı anda onlarca
yüzlerce sinemada, farklı ülkede,
farklı dil ve altyazılarda izlenip, dinlenebiliyor.
Masalın Kürt sinemasında yer
edindiği en yeni filmlerden biri Hüseyin Karabey’in “Were Dengemin”
(Sesime Gel) filmidir. Filmdeki tilki masalını senaryoya ben hediye
etmiştim, okuduğumda senaryonun
bu masalla tamamlanacağını düşünüyordum, yorumu izleyenlere bırakıyorum. Masallar herkese aittir,
bana nenem emanet etmişti, neneme annesi anlatmıştı, annesi de bir
başkasından emanet almıştı. Film,
60 yaşındaki Berfe ile 8 yaşındaki
torunu Jiyan’ın, Jiyan’ın babası Temo’yu askerlerin elinden kurtarmak
için silah arayışlarını anlatıyor. Karakol komutanı silahları olduğunu
iddia ederek, silah karşılığı köyün
erkeklerini bırakma sözü vermiştir.
Berfe ve Jiyan’ın silahları tabi ki
yoktur, silah bulmak da öyle kolay
değildir. Film boyunca bu mücadeleleri, masal tadında, dengbej sesleri
ve coğrafyadan peyzaj görüntülerle
anlatılıyor. Filmin senaryo yapısı
güçlü, anlatısı başarılı ancak yöre
halkından seçilen nene-torunun
performansının zayıflığı filmi ne
yazık ki akılda kalır etkili bir film
olmaktan alıkoyuyor.
Zayıf oyunculuklar bir yana, film
Kürtlerin ve Kürtlerin sinemasının
masalla ilişkisi üzerine düşündürtüyor. Masal yapısı ilk kez bu film
de görülmüyor, daha önce Bahman
Ghobadi’nin Nivemang (Yarım Ay)
filminde gökten otobüse bir peri kızı
düşer. Filmin içinde Audey hiç görmediği bir kadının sesine aşık olur.
Bunlar masallarda duyduğumuz
ve hiç yadırgamadığımız olaylardır. Miraz Bezar’ı yönetmenliğini
yaptığı; Min Dit filminde hikayenin
kurgusu bir masal üzerinden çizilir,
zil takılarak öç alınan kurdun hikayesidir bu.
Son olarak hem masalla hem
Kürtçe sinemayla bağlantılı bir haberle bitirmek istiyorum: Londra’da
çocuklarla bir Kürt masalını filmleştiriyoruz. Çocukların oynadığı filmde, reel çekimler ve animasyonlar
var. Film, benim çocukluğumun en
sevdiğim masalı olan Hebhinarke
adını taşıyor, Hebhinarke masalın
anakahramanın adı, Türkçe nar tanesi demek. Hamile bir kadın bir tanesinin güzelliği karşısında bir kızı
olursa adını Hebhinarke koyacağını
söyler, dünyalar güzeli bir kızı olur
ama anne doğumda ölür. Masal Hebhinarke’nin başına gelecekleri anlatır, bazen bir kuşa dönüşür, bazen bir
peri kızına, bazen de bir nar ağacına.
Bu masalı Kürtçe izleyecek-dinleyecek çocukların, anne babalarının
konuşamadığı ama çocuklarının öğrenmesi istediği dillerine, kültürlerindeki masallara daha meraklı, ilgili olmasını umuyoruz aynı zamanda
Kürt kültürel mirasını başka dillere
çevirerek Dünya çocuklarıyla buluşturmayı amaçlıyoruz. Masallar hem
geçmişle hem de unutulmuş dil ve
kültürle yeniden iletişim kurmanın
bir yoludur, bir köprüdür, köprünün
hep ayakta kalması için yeniden, yeniden anlatılmalıdır. Bu gece en iyisi
siz bir masal anlatın, hem yalnız çocuklar değil büyüklerin de çok seveceğini göreceksiniz.
Not: Filmin gösterimleri netleştikçe duyurmaya devam edeceğiz.
18-21 yaş arası gençler için özel bir sinema eğitim grubu
oluşturulacaktır, ilgileniyorsanız lütfen bizimle iletişime
geçiniz. www.blueartscourses.com
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
26
Olcay Bayır’ın Neva
isimli ilk albümü
SUNA ALAN / LONDRA
Uzun yıllardır İngiltere’de
profesyonel müzik yapan
şarkıcı Olcay Bayır’ın Neva
isimli ilk albümü Avrupa,
Amerika ve Avusturalya’da
eş zamanlı olarak 2014 yılı
sonunda dinleyici ile buluştu.
Ahenk ve aynı zamanda bereket anlamlarına gelen Neva’yı
şarkıcı Bayır bir sentez albümü
olarak tanımlıyor.
Gazetemize konuşan Bayır ‘’bu
albüm doğduğum coğrafyanın eşsiz
müzikal kültürünün ve çeşitliliğinin
bendeki bir yansıması aslında.
Hayatım boyunca içinde yaşadığım
çeşitliliği gözlemlemiş ve kendimi bunun bir
parçası olduğum için şanslı saymış biriyim.
İçinde büyüdüğüm bu renkli müzikal ve kültürel
dokuların bir sentezi olarak görüyorum albümümü.
Diğer bir değişle Neva, Avrupa’da yaşayan, burada müzik eğitimi almış ve burada müzik yapan biri
olarak içinden geldiğim müzikal, kültürel mirası
hissettiğim şekilde, kendi versiyonumu oluşturarak
yorumladığım kişisel bir albüm’’ dedi.
Albümdeki eserler Balkan, Anadolu ve
Mezopotamya’ya kadar uzanan geniş bir
coğrafyanın müzikal kaynaklarından oluşuyor.
Jazz ve neo-klasik müzikal elementlerinin ve yer
yer diğer “urban” soundlarının da kullanıldığı
aranjelerin hepsi şarkıcı Bayır’a ait. Albümdeki
eserlere ilişkin bilgi veren Olcay Bayır ‘’ Albümdeki sekiz eser Anadolu coğrafyasının bir parçası
olmuş halk ezgilerinden oluşuyor ve bu eserleri
bu coğrafyada konuşulan dillerden sadece beşi ile
söylüyorum. Ancak burada öne çıkan ve benim de
daha çok önem verdiğim şey, farklı dillerden çok
bu coğrafyada oluşan müzikal gelenek; ortak ruhu
ve duygusu...’’ dedi.
Avrupa, Amerika ve Avusturalya’da eş zamanlı
olarak 2014 yılı sonunda çıkan Neva, geçtiğimiz
süre içerisinde dünya yazılı ve sesli medyasından
ciddi övgüler aldı, beğeniyle bahsedildi. The Guardian, Neva’yı “çok etkileyici ve seçkin bir müzik
sunumu...” olarak niteledi. Albüm yine İngiltere
merkezli iki önemli dünya müzik dergisi Songlines
ve fRoots’tan ciddi tepkiler aldı. fRoots dergisi
Neva’yı en 2014 en iyi albüm listesine alırken,
şarkıcı Bayır Songlines Müzik Magazini’nin her
sene düzenlediği müzik ödüllerinde 2015’in “en
iyi çıkış yapan” müzisyeni kategorisinde finale
kaldı. Albümdeki şarkılar İspanya’dan Çin’e kadar
bir çok ülkenin radyolarında çalınıyor.
Henüz Türkiye’de dinleyici ile buluşmamış olan
Neva, 5 Mayıs tarihinde piyasaya çıkacak. Şarkıcı
Bayır aynı zamanda 15 Mayıs tarihinde Asmalı
Mescit’de Tunnel Sahne’de albümdeki şarkılarını
vereceği bir konserle müzik severlere tanıtacak.
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
27
28
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
Sudoku Zor
Sudoku Basit
KARİKATÜRLER
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
29
YENİ SÜREÇ VE SEÇİM
Berfin Yüce
Her ne kadar yönetim süreçlerinin temeli seçimler olsa da, genel olarak sistem kendi işleyişini
bir tarzda sürdürür. Bu açıdan bakıldığında
seçimleri önemli kılan, yenilenebilir bir tartışma
veya tez olabilecek durum sınırlıdır. Farklılıklar
ancak; dönüşüme yönelik, yeni hareket ve bu
hareketlerin niteliksel programlarıdır.
Hiç bir yönetim tarzı, ilkel örgütlenmelerden, karmaşık yeni dönem
demokratik (çoktan seçmeli) yönetim
biçimlerine kadar kendi sürdürümünü
gözden geçirecek biçimde seçim
yapılmasına kendiliğinden izin vermez. En fazla yeni ve geliştirilebilir
programları gündemleştirebilir. Zaten
belirli bir güç ve altyapı ile hareket
edildiğinden bu tür değişimler sınırlı
kalmak zorundadır.
Bizim açımızdan seçimleri yeni ve
tartışılabilir kılan, yeni, temeli sağlam
olan dönüşüme açık, eskiyi bir biçimde zorlayan programlarla hareket eden
bir düşüncenin varlığıdır. Geleneksel olan her dönem seçim tartışma
ve önerilerinden farklı olarak bu
seçim gerçekten tarihsel nitelikte ve
dönüşüm programı pratiği ile başlamış
olmasından kaynaklanıyor.
Çok rahat bir şekilde bu seçimin
önemi ve tarihselliğinden bahsedile-
bilir. Tarihsel önemde olan bu seçim
ve sonucu etkileyebilecek süreç bir
çok açıdan yenilikler ve önem içermektedir.
Önümüzdeki yeni seçimlerin, her
ne kadar bütün seçimler için söylense
de, tarihsel bir önemi var.
Her destek ve tartışmalar bu
önem göz önünde bulundurularak
yapılmalıdır. Yeni tarihsel dönemde,
1950 seçimleri, TİP’in meclise milletvekili çıkarması ve 1980 sonrası
seçimleri gibi hatta onlardan daha tarihi ve dönüşüm özelleri olan bir seçim
sürecinin içindeyiz.
Tabi bu seçimi bu önemde kılan
yeni HDP programı ve pratiği ile bu
seçimlere katılıyor olmasıdır. HDP
programı ve kesin gibi görünen
başarısı Misak-ı Milli sınırları içindeki
Kürdistan’a ve genel olarak programın
kapsadığı çoğrafyaya büyük bir yenilik ve değişim getirecektir. Hem Kürt
Özgürlük arayışı bu kadar savaş ve
hak arama yıllarının ardında bir niteliksel değişim gösterecek, hemde
diğer halklar ve talepleri olan kesimler
niteliksel bir sonuç alacaklardır.
Cinsler eşitliğinden, kültürel haklar, oradan çevre sorunları ve çözümlerine kadar, halkların değerlerin
paylaşımına kadar bir çok alanda
büyük bir ifade gelişecek ve sonuç
alacaktır. Şu anda bu çoğrafyanın her
tarafında, başta iletişim araçlarında olmak üzere, HDP ve oluşturacağı olumlu sonuç konuşulup tartışılmaktadır.
Anlaşılabileceği gibi bunun temel
nedeni, HDP’nin tartışma biçimi ve
ortaya koyduğu programdır.
Neredeyse bütün kalıpları kıracak
bir tarzda her siyasi ve kültürel arka
cepheden bu programa ilgi ve destek
var. En azından yürütülen tartışmalar
bu yönde gelişiyor. Bütün kesimlerden
halkı kapsayan bu program yeni bir
aşamayı ifade ediyor. Programın
uygulanması için süreklilik ve uygulamada kararlılık önkoşuldur. Halkın
her türden olumlu bakışı ve devamı
buna bağlıdır. Her kadar Kürdistani
cepheden tartışmalı bir konu olsada,
Türkiyelilik kavramı ve işletilmesi
bir bütünlük anlayışı ile sürdürülmeli, nitelik olarak, her türden ihtiyaca
eşitlikci bir tarzda cevap olarak hayata
geçirilmelidir.
Kürt Milli Meselesi parçalıda
olsa, genel tarihsel hakların kabulu ve
uygulanması biçimde derinleştirilmeli,
genel programı boşa çıkarmaycak
biçimde süreklileştirilmelidir. Bu
hareketin ana gövdesi ve misyonunun
bu olduğu unutulmadan yola devam
edilmelidir. Milli sorunun çözümü
her zaman daha ilerisi düşünülerek
işlenmelidir. Bütün süreci tarihsel
olarak omzunda götüren Kürt Milletinin istek ve düşleri ancak bu yönde
anlayışlı kılınabilir. Kürt Milli meselesinin sınırları ve boyutu akıldan
çıkarılmamalıdır.
Her ne kadar devletin liberal
politikası işliyor gibi görülsede, cumhuriyet tarihi boyunca, Kürt Milletinin
tarihi çıkarlarına ters bir hareket
biçimleri geliştirilmiş ve talepler çok
gerilere çekilmiştir. TİP hariç tüm
partiler ve sisteme bağlı güçler bu
tarz hareket ile köklü inkarcılıklar
geliştirmişlerdir. Kürt Milleti için
ayrıntılı ve kurnaz bir bölücülük
geliştirmişler hem coğrafi hem de Kürt
temsil güçleri arasında derin çelişki ve
bölücü hareketler geliştirmişlerdir. Bu
kurnaz devlet politikası ancak büyük
bir milli birlik ve uyanıklıkla boşa
çıkarılabilir, değilse tarih kötü bir tarza kendini tekrar eder.
HDP kendi içinde bu niteliği
derinleştirmeli ve uzun vadeli
programa yansıtmalıdır. Kürdistan özyönetimler özgüllüğüne ve
ihtiyaçlarına duyarlılıkla yaklaşması,
Türkiye halk özgünlüğünden olan
‘kültürel çoğunluk’ ve bu kültürel
çoğunluğun
zemini
korunmalı,
kollanmalı ve her türden destek verilerek, geliştirilerek yaşatılmalıdır.
Bütün bu değinmelere rağmen,
sadece haklar ve ‘mazlum’ teorileri üzerinden politika yürütmek
yetersiz ve dar kalır. Ekonomik vb.
halkın refahını yükseltecek programlar geliştirilmeli ve uygulanmalıdır.
Bu yerel yönetimler ve güçlü olunan bölgelerde uygulanarak örnekler
oluşturulmalıdır. Bu örnekler gücü,
geleceği ve halk desteğini artırırak
büyütecektir. Hatta bu sistem güçlü
olunan bölgelerde farklı tarzlarda
yeni güç veya güç oluşturmaya zemin
yaratabilir, yaratmalıdır.
Bu tartışma ve halkların HDP’den
beklentisine, çeşitli destek ortamlarına
bakılırsa, sorunsuz bir biçimde hatta
şaşırtıcı bir güçle ‘Meclis’ temsili
oluşturabilir. Bunun açıklanmaya
çalışılan uzun vadeli programı ve pratik görünür işleyişi başarının artarak
alternatif olabilecek bir biçimin garantisi olabilir.
Sonuçlar bakımından da kamu
tartışmaları farklı kaygı ve temennilerle de yürütülüyor. Bunların en
başlıcası: Seçim sonuçları nasıl bir
durum oluşturur, koalisyon olur mu?
Olursa farklı oluşumlar nasıl sonuç
verir? Politika güç ve dengelere göre
taleplerinin kabul ettirilerek uygulama
ve uygulatma yeridir. Buradan hareketle oluşabilecek bir koalisyonda HDP
programında, haklı, halkı temsil eden;
ideolojik gücü ile dayatma ve uygulamada ısrar ederse, bu koalisyon
faydalı olur. Koalisyonun kendisini
ilkeli bir tarzda yürütmesi, halklar
için düşünüldüğünden daha olumlu ve
faydalı sonuçlar çıkarabilir. İlkeler temelinde ana koalisyonlar iyi sonuçlar
verebileceği gibi, sınırsız bir tarzda
uygulanan iktidar gücünü sınırlama ve
denetleme görevini de yürüterek halk
taleplerinin demokratik gücü olma durumunu pekiştirir.
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
30
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
Bu sayfada
£10
1 kutu ilan
0742 948 1490
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
Kartal Food
DRİVİNG LAND
ŞOFÖR OKULU
Sakine Kartal’dan sağlıklı
ev yemekleri
Evlere ve işyerlerine servis
yapılır Kısa sürede fazla para harcamadan
ehliyet almak, güvenli sürücü
olmak için vitesli & otamatik
direksiyon dersleri verilir.
Tel: 07926 751328
Erken test günü alınır
[email protected]
Ali 07723921216
Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip
olmak için henüz gec değil, özel ve grup
dersleri ile kendinizi yeniden
kesfetme zamanı.
Deniz Dogrusoz
Personal Trainer
07455947693
www.deniz-personal-tranining.com
ALTUN
CLEANING
SERVICES
07427424619
Ufuk Kaya
07405891522
MEM Painting
and Decoration
El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel
el sanatları.
Her türlü boya ve dekorasyon
işi itina ile yapılır.
Hurdar Sinop Tel:07448 654 828
07984 513 968
TOPCU MOBILE CAR MECHANIC
Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır
REPAIRS
SERVICING
DIAGNOSTICS
PRE-MOT/FAILURES
AHMET TOPCU
07415106521
07405756462
Horizon Books
Kitap Satış Temsilcisi
Hurdar Hand
Crafts
Özel Türkçe
Dersi
Türkçe diksiyon ve gramer
dersleri verilir.
Diren Yalçın
07504 662756
Mahmut Söylemez
BALINZA LAUNDRY &
CLEANING SERVICES
Her türlü çamaşır yıkama işi
yapılır. Evden alıp eve teslim
servisimiz mevcuttur.
One 2 One
English
for children and adults
07428336181
OREL
BOOKKEEPING
& ADMIN
07768282295
[email protected]
Yıldız Adıgüzel
Qualified English Language Teacher
SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL,
IELTS & BUSINESS ENGLISH
For more information and Free consultation:
t 0753 4491 623
e [email protected]
ÇARŞAMBA 22 NİSAN 2015
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
31
Bu sayfada
£30
1 kutu ilan
0742 948 1490
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015
9
ya hilbijartinê aşkera kir
Navîn ji bo hemû gelên cîhanê pêşeroja
xwe ya siyasî bi awayekî azad diyar
bikin û gel xwe bi xwe bi rêve bibin,
wê ji bo bicihanîna feraseta rêveberiyeke demokratîk, wekhevî û azadîparêz
bixebite.”
“Li hemberî sînorên sûnî yên gel û
ked ji hev qut kirine, wê bi gelên cîhanê
re, bi hemû derdorên alîgirê ked, azadî
û demokrasiye re têkiliyê deyne.”
MAFÊN MIROVAN
GIRTÎGEH
“Li şûna ku li ku dibe bila bibe
mafê jiyanê yê her kesî di bin garantiya
dewletê dey, girtiyên siyasî li girtîgehên dewletê li dû hev jiyana xwe ji dest
didin.
Zêdeyî 10 hezar girtiyên siyasî yên
li girtîgehan mîna “rehîmeyan” tên dîtin.”
“Girtiyên nexweş wê tavilê serbest werin bedan, ji bo li derve
werin tedawîkirin wê raporên ji
nexweşxaneyên xwedî derfetan wergirtî, têrê bike.
Wê dawî li tecrîda li girtîgehan,
astengkirina mafên bingehîn û zextên
îdareyê were anîn.
Ji bilî sûcê nefretê û sûcên li hemberî mirovahiyê, wê ti kes ji ber nêrîn
û çalakiyên xwe yên polîtîk neyên
sûcdarkirin, “sûcên polîtîk” ji kategoriya sûcan were derxistin.
Girtîgehên zarok lê tên ragirtin, wê
werin girtin. Ji bo zarokên tevlî sûc
bûne wê navendên perwerde û destekkirinê werin vekirin. Girtîgeh wê ji
kontrola sivîl re bê vekirin.”
RÛBIRÛBÛNA BI PAŞEROJ
Û HEQÎQETAN RE
“HDP, ji bo ronîkirina qirkirin,
komkujî, înfaz, windahî û pêkanînên
weke van, wê bikeve nava hewldanan
ku ‘Komîsyonên Heqîqetê’ werina vakirin. Komîsyonên Heqîqetan wê bibin
platformên rûbirûbûna paşerojê.”
KOÇBERIYA BI ZORÊ
“Ji ber koçberiya bi zorê, wê hemû
mal û milkên ji aliyê dewletê yan jî
kesên li herêmê ve hatine dagirkirin,
radestî xwediyê wan bê kirin. Ji bo yên dixwazin li gundên xwe
vegerin, wê xebatên çêkirin û avakirina
binesaziyê werin meşandin.»
“Wê bendav û projeyên HES’ê yên
bi armanca ewlekariyê tên kirin, bên
sekinan.”
SÎSTEMA CERDEVANIYÊ
WÊ WERE RAKIRIN
“Sîstema cerdevaniyê wê ji holê
were rakirin û yên sûc kirine werin
darizandin. Milkên ku van koman dest
danîne ser wan, wê ji xwediyê wan re
bên teslîmkirin û zerara ku van koman
dane derdorê, wê werin tazmînkirin.”
MAFÊ REDA WIJDANÎ
“Li gorî peymanên navneteweyî
yên Tirkiyeyê mor kiriye û biryarên
DMME, divê mafê reda wijdanî
bibe qanûn. HDP wê mafê redkirina
leşkeriyê yê ciwanên naxwazin rahêjin
çekê û li dijî mîlîtarîzmê ne, ewle bike.”
SÛCÊ NEFRETÊ
MAFÊN HEYWANAN
HDP wê li dij derkeve ku mirov bi
gotinên nefretê werin morkirin û li dijî
sûcê nefretê derkeve. Ji bo sûcê nefretê
bê cezakirin, wê bixebite.»
“HDP, mafê hemû zindî û ruhberan
diparêze.
WEKHEVIYA JI BO GELAN,
AZADIYA JI BO BAWERIYAN
JIYANA KAR
HDP, bêyî cihêkariya ol, mezhebî û
nêrîna cuda ya felsefî, mafê bilêvkirinê
yê hemû gel û baweriyan bi awayekî
azad, diparêze. Vê yekê jî di nava
hiqûqa welatîbûna wekhev û azad de
weke pîvaneke bingehîn qebûl dike.
HDP feraset xwe ya laîk a azadîparêz,
bi biryardarî diparêze.”
JIN, EM XEYAL BIKIN
JI BER KU EM DIKARIN
XEYALÊN XWE BICIH BÎNIN
“Ji bo jinan em xeyala Tirkiyeyekê
bikin. Em xeyal bikin, ji ber ku em dikarin xeyalên xwe bicih bînin. Weke
jin, em nîvê cîhanê ne. Em ê bi hev re
têbikoş in û jiyana nû ya em xeyala wê
dikin, ava bikin.”
CIWAN WÊ JIYANA NÛ
BI RÊXISTIN BIKIN
“Bi têkoşîna ciwanan re banga jiyana nû mezin dibe. Îsyan, zimanê nû
yê siyasî, çanda siyasî ya demokratîk,
helwesta azadîparêz ên ciwanan, xwedî
wê potansiyelê ne ku siyaseta e ya jiyana nû bikin alternatîfeke rasteqîn û
jiyana nû bi rêxistin bikin.”
ZANÎNGEH
Partiya me wê, nêrînên azad, hilberîna akademîk û xebatên zanistî yên
bi kêrî xweza û mirovan tê zêde bike.
Wê rêxistinbûyîna demokratîk û azad a
zanîngehan, xweseriya îdarî, hîndekarî
û perwerdeyê ya zanîngehan bixe meriyetê. Li şûna YOK’ê wê desteyeke
koordînasyonê ya têkiliya di navbera
zanîngehan de bicih tîne, were avakirin.”
MAFÊ JIYANA BI RÛMET,
AZAD Û WEKHEV A LGBTÎ
Partiya me, li hemberî sîstema li
ser heteroseksîzm a nasnameyên cuda
yên zayenî ji nedîtî ve tê û înkar dike
ava bûye, wê zext û cihêkariya li nasnameyên zayendî yên cuda rake û derfetê pêşkêşî LGBTÎ bike ku jiyaneke bi
rûmet û wekhev bijîn.”
ABORÎ
BI HDP’Ê RE JIYANA EWLE
HDP wê polîtîkayên aboriyê yên
piştevanî, biryarên wê bi vîna gel tên
girtin, bersivê dide pêwîstiyên civakî û
parastina ekosîstemê esas digire, bixe
meriyetê.
HDP wê bi civakê re Aboriya
Ewle ya ekolojîk, wekheviya zayendî,
parvekar û wekhev ava bike. Karê destpêkê yê aboriya ewle wê mezinbûneke
baş be.”
EKOLOJÎ
“HDP, li dijî talankirina çand,
xweza û ruhberên xwezayê ji aliyê kapîtalîzmê ve, parastina ekosîstemê ji
xwe re weke pîvan dibîne.”
Wê nehêle ku heywan ji bo
tecrûbeyên bazirganî werin bikaranîn.”
“HDP, karekî ewle yê hêjayî mirovan e û pêşerojeke ewle weke mafê her
karkerî dibîne. Wê dawî li xebata ne
ewle bîne.” SÎSTEMA TAŞERONIYÊ
WÊ WERE RAKIRIN
“Sîstema taşeroniyê wê qedeme bi
qedeme ji holê bê rakirin.”
KARKERÊN DEMSALÎ
“Azadiya rêxistinbûyînê ya karkerên çandiniyê wê were ewlekirin.”
“Mijarên weke ragihandin, stargeh,
xwarin, ava paqij, tiwalet, heqdest,
saetên kar, ewlekariya kar, tenduristî,
ewlekariya civakî, perwerdeya zarokan
bi peymanan werin destnîşankirin.”
“Wê dawî li cihêkariya li karkerên
koçber tên kirin were anîn.”
WÊ PÊLÎ LI MIRINÊN LI
KANAN BÊ GIRTIN
Li madenan heta ku tedbîrên ji bo
ewlekarî û tenduristiya karkeran were
girtin, wê hilberîn bê sekinandin. Heta
mercên hilberîna ewle werin avakirin,
wê heqdestê karkeran ji aliyê karsazan
ve were dayîn.” “Wê destûr ji karkeriya zarokan re
neyê dayîn, ji bo pêşîgirtina li vê tedbîr
werin girtin.»
POLÎTÎKAYA HEQDESTAN
A LI ALIYÊ KEDÊ
“Di destpêkê de heqdestê herî kêm
wê bi zelalî 1.800 TL be û ji vê yekê
bac neyê qutkirin.”
KEDA JINÊ
“Em tên ku dabeşkirina kar a zayendîperest hilweşînin. Em ê jiyana civakî jin, mêr bi hev re di nava şert û
mercên wekhev de ava bikin, jinê xurt
bikin.”
MAFÊ SENDÎKAYÎ Û AZADÎ
“Mafê rêxistinbûyîna sendîkayî ya
peymana giştî û grevê yê karker û her
kesên têkiliya xwe bi karê heye (bêkar,
kedkar, xwendekar, cotkar, xebatkarên
li malê, karkêrn malê yên xwedî mehane yan jî bê heqdest) bên ewlekirin.”
NE ALÎKARIYA CIVAKÎ,
MAFÊ CIVAKÎ
“Ji bo hemû welatiyan garantîkirina hemû mafên jiyanê yên bingehîn ji
aliyê dewletê ve, wê bibe mafek. Alîkariyên civakî wê êdî ne xêreke desthilatdariyê be, wê polîtîkayeke civakî ya li
ser bingeha mafê welatiyan, rêveberiyên herêmî vê wezîfeyê bicih bînin.”
ASTENGDAR WÊ WERIN
DESTEKKIRIN
“Wezareta Rakirina Astengiyan wê
bê avakirin û hemû astengiyên tevlîbûna jiyana civakî ya welatiyên me
yên astengdar, ji holê bên rakirin. Ev
Wezaret wê di çarçoveya pêşniyarên
konseyek ji rêxistinên astengdaran bixebite.
Ji bo mehane ji welatiyên me yên
extiyar û astengdar re bê dayîn, wê
şertê hatineyê neyê xwestin û heqê
lênêrîna li wan a li malê bê zêdekirin.”
KOÇBER WÊ BI
NÊZÎKATIYEKE ÎNSANÎ
WERIN PÊŞWAZÎKIRIN
“Mafê jiyanê û kar mafê herî bingehîn ê însanî ye. Ji ber vê yekê, beriya
her tiştî wê statuya penaberiyê bê
guhertin û şerha ‘sînorên cografî’ ya li
Peymana Cenevreyê hatiye danîn, bê
rakirin.
Feraseteke ku karkerên koçber
weke welatiyên xwe dibîne, wê esas
were girtin.
Ji bo koçberan wê rêyên ragihandinê yên ewle werin avakirin, qadên
ewle yên bicihbûnê bên avakirin, ji bo
penaberan korîdorên însanî bên vekirin
û kar û barên vîzeyê werin hêsanîkirin.
Ji bo pêşî li gotinên nefret û nîjadperestiyê yên li hemberî koçber û penaberan were girtin, wê polîtîkayên
pêwîst werin destnîşankirin.»
TEQAWÎT
“Di nava teqawîtan de mehaneya
herî kêm wê bi qasî maeşê herî kêm be.
Yanî 1.800 TL be.”
kirin û ji bo zarokan çavkaniyên têrker
werin veqetandin.
Hemû qanûnên der heqê zarokan de
wê di ber çavan re werin derbaskirin û
li gorî mafên zarokan bên sererastkirin.”
PERWERDE
“Perwerde, weke xizmeteke cemaweriyê wê bê pere were dayîn.
“Sîstema perwerdeyê wê azadîparêz
be, xwedî naveroka laîk û zanistî be û li
ser bingeha zimanê dayikê bi pirzimanî
were dayîn.”
TENDURISTÎ MAF E
“Tenduristî mafeke. HDP li dij
derdikeve ku xizmeta tenduristiyê
weke navgîneke desthilatdariyê li hemberî takekes û civakê tê bikaranîn. Divê
zimeta tenduristiyê bê pere be û bersivê
bide pêwîstiyên civakê.”
ÇAND Û HUNER
“HDP hebûna xwe di nava têkoşîna
azadiyê ya çand, huner û hunermendiyê
de pênase dike. Qîmeteke taybet dide
çanda mûxalîf a li hemberî ‘çand’ û
‘hunera’ bi destê dewletê derdikevin.”
“Di bin sîwana Wezareta Çandê de
wê Meclîsa Hunerê ya Tirkiyeyê were
avakirin.”
SPOR
MAFÊN ZAROKAN WÊ
WERIN PARASTIN
“Wê navend û qadên sporê yên ku
gel dikare xwe bi hêsanî bigihîne, bê
avakirin. “Li herêman wê bi şaredariyan ve
girêdayî ‘Komîsyonên Nirxandin û
Şopandina Mafên Zarokan’ werin ava-
Federasyonên ku sporê bi rêve dibin, wê demokratîk bibin û bibin xwedî
xweseriyeek rasteqîn.”
ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015
8
HDP’ê beyannameya xwe
Beyannameya Hilbijartinê ya Partiya
Demokratîk a Gelan (HDP), ji aliyê
Hevserokên Giştî Selahattîn Demîrtaş û
Fîgen Yuksekdag ve li Navenda Çandê ya
Mûstafa Kemal bi civînekê hat aşkerakirin.
Serenavên di beyannameyê de
derketin pêş bi vî rengî ne: “Em jin
in, Em ciwan in, Em keskesor in, Em
zarok in, Em yên ji demokrasiyê bawer
dikin e, Em parêzvanên mafên mirovan
e, Em ên ji her nasnameyê ne, Em ên
cîhaneke azad diparêzin, Em parêzvanên xwezayê ne, Em ên aboriyeke
jiyana ewle ava bikin e, Em karker kedkar in, Em garantiya mafên civakî ne.”
‘EM JIYANA NÛ BI
HEV RE AVA BIKIN’
Di beyannameya ji aliyê Hevserokan Demîrtaş û Yuksekdag ve hat
xwendin de hat destnîşankirin ku yên
nikarin li hemberî binpêkirina civak
û mirovan a di bin zordariya sermaye
û desthilatdariya siyasî de li ber xwe
bidin, nikarin xwe bigihînin demokrasiyê û hat gotin, “Ji bo avakirina jiyaneke
ku mercên jiyanê û hebûna her hêmana
civakê ji aliyê tevahiya civakê ve tê
ewlekirin, pêwîstiya me bi demokrastiya rasteqîn heye.”
Di dewama beyannameyê de hat
gotin, “Em li ber rojên ku guman li
ser roja îro û tirsa li ser sibe nîne dijîn. Di rêya avakirina ‘Jiyana Nû’ de
em bang li tevahiya gelên Tirkiyeyê
dikin ku li nava refên HDP’ê bicivin,
bibin yek û HDP’ê mezin bikin.”
heta roja îro hatine dayîn weke têkoşîn
û daneheviya xwe dibîne.
Partiya me li hemberî wesayeta
leşkerî-burokrasiya sivîl, rêxistinbûyîna siyasî/îdarî ya otorîter û navendîperestiya tund, qanûnên antî demokratîk
ên di bin navê hiqûqê û hêza wezîfedaran ve hatine destnîşankirin, saziyên van bicih tînin, terikandina rêveberî û xizmetên herêmî ji bazarê re û
li hemberî wesayeta navendî ya li ser
rêveberiyên herêmî têdikoş e. HDP,
demokrasiyê bi tenê bi meclîsa temsîlî
bi sînor nabîne.”
“Ji bo dawî li wesayeta rêveberiya
navendî ya li ser rêveberiyên herêmî, ji
bo bicihanîna modelên xweseriyê yên
pêwîstiya gelan pê heye û derfetên ji bo
rêveberiyên herêmî, wê gavên pêwîst
werin avêtin. Ji bo hemû gel tevlî pêvajoyên rêveberî û biryardayînê bibin, wê
Xweseriya Demokratîk bicih bîne.
Em
ê
sîstema
parlamenter
demokratîk bikin û bi desthilatdariya
partiyên ji sîstema hevserokatiyê re
em ê sîstema hevserokatiyê bixin meriyetê.”
DEMOKRASÎ
“Perwerdeya bi zimanê dayikê, wê
weke mafekî bê dîtin ku her kes karibe weke mafekî cemaweriyê bibîne.
Di hemû qonaxên perwerdeyê de tevî
hînkirina zimanê fermî Tirkî, wê derfet
were afirandin ku perwerdeya bi zimanê dayikê weke xizmeteke cemaweriyê bê dayîn.”
“HDP, têkoşîna siyasî, çandî, aborî
û civakî ya hemû gel, karker, kedkar,
jin, ciwan û hemû komên baweriyan ên
“Astengiyên li pêşiya mafê meş
û xwepêşandanan wê werin rakirin,
hemû çalakiyên ji bo lêgerîna li maf,
Di beyannameyê de ev serenav
hatin destnîşankirin:
rewa werin dîtin.»
DESTÛRA BINGEHÎN
A DEMOKRATÎK
“Tirkiye, di tevahiya dîroka Komarê
de êşa bêparmayîna ji destûra bingehîn
a demokratîk, dijî. Feraseta ‘yek miletyek mezheb’ ku mora xwe li hemû
pêvajoyên dîrokî xist, hînê serdest e.
Tirkye ne mehkûmî destûra bingehîn
a darbeya leşkerî ye, ku hemû gelên
bindest, çîn, zayend, bawerî û zimanan
tine dihesibîne û destûra talankirina
xwezayê dide.
HDP wê pêwîstiya bi ‘Peymana
civakî’ ya nû ya li gorî rewşa piralî û
pirengî ya Tirkiyeyê, li gorî pir nasnameyî, pir çandî, pir bawerî û pir
zimanî, weke wezîfeyeke bingehîn a
polîtîk deyne pêşiya xwe.
HDP, ji bo çêkirina destûra bingehîn
a dmeokratîk, ekolojîk, civakî, azadîparêziya zayendî û wekhev, wê bi hemû
hêza xwe bixebite.»
“HDP wê qebûl neke ku ‘Sîstema
Serokatiyê’ ya li dij e, weke şertê
bingehîn ê guhertina destûra bingehîn
were pêşkêşkirin. HDP wê rê nede
sîstema Serokatiyê.”
PARTIYÊN SIYASÎ Û
QANÛNA HILBIJARTINÊ
“Qanûna Partiyên Siyasî wê were
demokratîkkirin, sererastkirin werin kirin ku gel, hilbijêr û endam karibin yekser tevlî biryardayînê bibin. Endametiya li partiyan û derketina ji partiyan wê
were hêsankirin.
îdarî, siyasî, civakî û jiyana çandî de li
hemû qedemeyan were qanûnîkirin. Alîkariya ji xezîneyê ya ji bo partiyên siyasî wê li gorî têrkeriya partiyên
siyasî ya beşdariya li hilbijartinan û
dengên di hilbijartinê de bi dest xistiye
were belavkirin.
Mafê destlêdana parlamenteran wê
were rakirin, di çarçoveya azadiya ramanê de wê destlênedana kursiyê were
parastin.
Maeşên parlamenteran wê 4 salan
neyê zêdekirin û sererastkirinên ji ber
xwe ve maeş zêde dikin, werin betalkirin.”
REFORMA DADGERIYÊ
“Ji bo edalet bi lezgînî, bê alî,
serbixwe û ji wijdanê cemaweriyê
û takekesan re bibe bersiv bicih bê
anîn, sîstema dadgeriyê wê ji nû ve
were sererastkirin. Ji bo serxwebûn,
bêalîbûn û demokratîkbûyîan dadgeriyê sererastkirinên qanûnî yên pêwîst
wê werin kirin.”
AZADIYA ÇAPEMENÎ
Û RAGIHANDINÊ
“HDP, wê astengiya azadiya girtina
agahiyan a civakê ya ji ber têkiliyên
siyaset û bazirganiyê, bi rêya medyayê
îstîsmarkriina welatiyan ji holê rake.
Wê destûr neyê dayîn ku xwediyên
saziyên medyayê di sektorên din de
bixebitin.”
XWESERIYA DEMOKRATÎK
Û DEMOKRASIYA HERÊMÎ
Benda hilbijartinê wê were rakirin,
wê rê were vekirin ku her partî li gorî
rêjeya deng bi dest xistiye li Meclîsê bê
temsîlkirin.
“Xweseriya Demokratîk modeleke ku derfetan diafirîne ji bo hemû
gel bi cihêrengiya xwe re li gel hev bi
awayekî azad û di nava yekîtiya ji dil
de bijîn.
Bi kotaya zayendî re wê di qedemeyên temsîliyeta di rêveberiyê de heta
wekhevî pêk were, cihêkariya pozîtîf
were kirin. Sîstema hevserokatiyê wê
di nav apartiyên siyasî, rêveberiya
HDP wê sererastkirinên ku feraseta
rêveberiyên herêmî yên demokratîk
weke pîvan qebûl dike, bixe meriyetê,
zemîna rêveberiyeke demokratîk a Tirkiyeyê ku derfetê dide rêveberiya xwe
bi xwe ya hemû gelan ava bike.
HDP wê di rêveberiyê de ne navendîparêziyê, demokrasiya herêmî esas
bigire, ji bo tevahiya Tirkiyeyê modela
rêveberiya li cih biparêze.
Xweseriya demokratîk di çareserkirina pirsgirêka Kurd, demokratîkbûyîna Tirkiyeyê, pêkhatina aştiya civakî û
di yekîtiya dilxwaz a bi hev re û azad a
gelan de roleke girîng bilîze.”
“Ji bo wesayeta navendê ya li ser
herêmê ji holê were rakirin wê gav
werin avêtin.”
“Walî jî di nav de ji bo hemû rêveberên herêmî bi hilbijartinê dest bi kar
bikin, wê sererastkirinên qanûnî û rêveberî bên kirin.
Di bikaranîna çavkaniyên herêmî
de wê erka rêveberiyên herêmî were
zêdekirin.”
PIRSGIRÊKA KURD Û
PÊVAJOYA ÇARESERIYÊ
“Ji damezrandina komarê û vir ve,
red û înkara li ser mafên demokratîk ên
bingehîn û hebûna kolektîf a gelê Kurd,
polîtîkayên asîmîlasyonê yên rêk û pêk,
bingeha polîtîk a pirsgirêka Kurd in. Ji bo pêvajoya ji bo çareseriya pirsgirêka Kurd û pirsgirêkên demokrasiyê
yên Tirkiyeyê destpê kiriye derbasî
qonaxa muzakereyê bibe, hewldanên
mezin tên dayîn.
HDP, 10 xalên di Lihevkirina Dolmabahçeyê de weke qonaxeke vê pêvajoyê hatin aşkerakirin,weke çarçoveya
pîvanî ya çareseriyê qebûl dike.”
“HDP, ji bo hemû nasname û çandên
gelan bi destûra bingehîn werin ewlekirin, bi hev re bijîn û aştiyê mayînde
bike, wê bixebite.”
“Partiya me di her şert û mercî de wê
çareseriya bê çek û siyaseta demokratîk
biparêze.”
POLÎTÎKAYA DERVE
“HDP, di serî de ji bo Rojhilata
ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015
7
Drama penaberên li Derya Spî: Mare
Nostrum û pevçûnan mirin zêde kirin
Li Derya Spî drama penaberan bi dawî nabe. Di
hefteya dawî de herî kêm
hezar û 100 penaberî
jiyana xwe ji dest dan.
Hikûmeta Îtalyayê îdîa kir
ku ew li hemberî hatina
penaberan ‘bêçare’
ne. Tevî ku li gorî par
hejmara penaberan zêde
nebûye jî, di hejmara
kesên jiyana xwe ji dest
dane de zêdebûnek balê
dikişîne.
Îtalya bi binavbûyîna keştiya
ku şeva Şemiyê ya ji Lîbyayê dihat û nêzî 700 penaber têde bû
dianî, di hefteyê de du caran şok
jiya. Di nava hefteyê de piştî ku
nêzî 400 penaberî jiyana xwe ji
dest da,bi drama ku dawiya hefteyê hat jiyîn re hejmara penaberên
mirin, gihiştin hezar û 600’î. Sala
bihurî li Derya Spî hejmara kesên
jiyana xwe ji dest dane 3 hezar û
400 bû û sala buhrî jî di dema Çile-
pevçûnên li Rojhilata Navîn û
Bakurê Afrîkayê zêde bûye re,
hejmara penaberan zêde dibe û ev
jî rastiyeke ku Îtalya li dij vê zehmetiyan dikişîne.
Her çiqas kapasîteya kamp û
navendên penaberan ên Îtalyayê
80 hezar be jî, penaber di bin şert
û mercên zehmet de tên girtin.
Di hefteya dawî de bi hatina penaberan re pirsgirêk mezin bûye
û Wezareta Karên Hundir hefteya
dawî ji walîtiyan ji bo 6 hezar û
500 kesî cihê mayînê xwest.
Bi zêdebûne hejmara penaberan re partiyên rastgir ên Îtalyayê
jî xebatên dij-propagandayê zêde
kirin. Lîderê partiya Lîga Bakur
a populîst Metteo Salvînî, ji walî,
şaredariyê û endamên meclîsê
xwest ku cih nedin penaberan.
63 HEZAR KESÎ SERLÊDANA
PENABERIYÊ KIR
Nîsanê de hejmara kesên jiyana
xwe ji dest da 50 bû.
Her çiqas di vê dramê de
zêdebûna hejmara penaberan bê
nîşandan jî, li Lîbyayê ji ber şer,
şebeke her diçin keştiyên biçûk û
bê ewle tercîh dikin. Ji nûnerên
Rêxistina Efûyê ya Navneteweyî
Jean-Françoîs Dubost da zanîn ku
tevî şert û mercên hewayî yên xer-
ab, şebeke keştiyên pêwist nabînin
ev jî xetereyê ava dike. Dubost bi
lêv ku keştiyên ji Lîbyayê diçin
Îtalyayê êdî venagerin û ji ber vê
serî jî li keştiyên nebaş didin.
Li gorî Jean-François Dubost
sedemeke din a drama penaberan
zêde dike bi dawîbûna operasyonên Mare Nostrum ya rizgariyê ye. Îtalyayê bi derfetên xwe
Mare Nostrum xist dewrê û YE’yê
piştgirî nedabûyê û bi dawî kiribû.
Armanca operasyona bi navê Trîton a li Frotexê ket jiyanê jî ji rizgarkirina mirovan wêdetir, parastina sînorê YE’yê bû. ÎTALYA ZEHMETIYÊ
DIKIŞÎNE
Bi taybet bi zêdebûna şer û
Krîza Ûkraynayê: 1.2 mîlyon kes
neçarî koça navxweyî hatin hiştin
Şerê navxweyî yê li Ûkraynayê di sala duyemîn de
ye. Hejmara mirovên ji ber
vî şerî neçarî koça navxweyî hatin kirin gihîşt 1.2
mîlyonî.
Neteweyên Yekbûyî (NY) roja
Yekşemê di hesabê xwe yê twitterê de
daxuyaniyek da û got, “Li Ûkraynayê
154 hezar zarok, 1 mîlyon 228 hezar
90 kes, neçar man di nava welatê xwe
de koç bikin.”
Di daxuyaniya Koordînasyona Karên Însanî ya NY a meha
Sibatê hat weşandin de hatibû gotin
ku 1.7 mîlyon zarok ketine bin bandora krîza li Ûkraynayê.
Di ser pevçûnên
li
herêmên Donetsk û Lûhansk ên li
rojhilatê Ûkraynayê bi Rûsî diaxivin,
du sal derbas bûn.
Li gorî rapora nû ya NY, ji roja
destpêkirina şer û vir ve 6 hezar 116
kesan jiyana xwe ji dest dane, 15
hezar 474 kes jî birîndar bûne.
Lê belê di rapora NY de tê gotin
ku hejmara rastî dibe ku ji vê yekê
gelekî zêdetir be.
Di civîna bilind a duyemîn a Mînskê de ku lîderên Rûsya, Ûkrayna,
Elmanya û Fransayê li hev civiyan, biryara agirbestê hatibû wergirtin. Lê belê
agirbesta ji 15’ê Sibatê û vir ve derbasdar e, gelek caran hat binpêkirin.
Welatên Ereb ji bo ‘NATO’ya Ereb’ dicivin
Serfermandarên Giştî yên welatên Yekîtiya Ereban roja Çarşemê li Misrê tên gel hev, wê
avakirina hêzeke leşkerî ya hevpar nîqaş bikin.
Serokên Yekîtiya Ereban ên dawiya
Adarê li Misrê ji bo civînê kom bûn, di
bin navê têkoşîna bi komên “terorîst”
re avakirina hêzeke hevpar erê kiribûn
Çarşemê li Kahîreyê bicivin. Hat diyarkirin ku wê di civînê de avakirina
hêzeke hevpar, mekanîzmayên çalakiyê û butçeya wê werin destgirtin.
Rayedarekî ji Yekîtiya Ereban ê
ji ajansa nûçeyan a Fransî re axivî,
got ku wê serfermandarên giştî roja
Encama vê civînê, pêwîst e ji aliyê
Konseya Parastinê ya Yekîtiya Ereban
a wezîrên parastinê û karên derve ya
wê di nav sê mehan de bicive bê erêkirin.
Yekîtiya Ereban bi mehan e, avakirina hêzeke leşkerî ya hevpar wek
pêwîstiyeke lezgîn dibînin. Sedema
wê jî têkoşîna li hember DAIŞ’ê ye.
Sala buhrî 170 hezar penaber
ketin Îtalyayê lê tenê 63 hezarî
serlêdana penaberiyê kir. Beşeke
mezin a penaberan welatên Ewropayê tercîh kirin.
Tenê li Elmanyayê sala buhrî
serlêdanên penaberiyê 173 hezar
bû û hejmara ku ji bo Swêdê hat kirin jî 75 hezar bû.
Di 2014’an de hejmara penaberên ji ser Derya Spî hatin
welatên YE’yê 50 hezar ketibûn
Yewnanîstanê, 7 hezar çûbûn
Spanyayê û 43 hezar jî ketibûn
Balkanan.
YE wê drama
penaberiyê bi ‘hîn
bêhtir ewlekariyê’
çareser bike!
Karesatên li Derya
Spî ku di nava du
hefteyên dawî de rê
li ber mirina zêdeyî
hezar kesî vekir,
nayê astengkirin.
Yekîtiya Ewropa
(YE) bi biryar e serî
li tedbîrên tund ên
ku dikare rewşê
xirabtir bikin, bide.
Li gorî agahiyên ji aliyê
çavkaniyên dîplomatîk ên
YE ve hatin dayîn, bi zêdekirina hêza operasyonê ya Polîsê
Sînor ê Ewropayê (Frontex)
re, tê plankirin ku li Derya Spî
bêhtir kontrol werin kirin.
Li gorî daxuyaniyeke çapemeniyê ya Komîsyona YE, wê
şebekeyên qaçaxçitiya mirovan dikin, hedef werin girtin.
Di daxuyaniyê de hat gotin,
‘keştiyên ji aliyê şebekeyan
ve tên bikaranîn, ji bo werin
zevtkirin û tinekirin wê operasyonên
rêkûpêk
werin
meşandin.”
Komîserê Karên Hundir ê
Yekîtiya Ewropayê Dîmîtrîs
Avramopûlos jî der barê mijarê
de daxuyaniyek da û diyar kir
ku eger tedbîr neyê girtin wê
krîz kûrtir bibe. Avramopûlos
got, “Divê em tedbîrên yekser, pratîk û şênber werbigirin.
Eger em niha nekevin nava
tevgerê, krîz wê di mehên pêş
de girantir bibe.”
Tê payîn ku li ser tedbîrên
li hemberî herikîna penaberiyê, wê roja Pêncşemê pêşkêşî
civîna bilind a lîderan a awarte
ya li Brukselê were kirin.
Di sala derbasbûyî de 170
hezar penaber derbasî Îtalyayê
bûn û ji van 63 hezarî serlêdana penaberiyê kirin. Di
sala 2004’an de ji penaberên
di ser Derya Spî re hatin
welatên YE, 50 hezar di ser
Yewnanîstan, 7 hezar 800 di
ser Spanya û bi qasî 43 hezar
jî di ser Balkanan derbas bûn.
ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015
6
Ji Konferansa PYD’ê ya Ewropa rêzebiryar
Rêxistina PYD’ê ya Ewropa konferansa
xwe ya 7’an ku di 18 û 19’ê Nîsanê de
hate lidarxistin bi dawî kir. Di konferansê de biryarên girîng hatin girin, her
wiha 37 endamên nû ji meclîsa PYD’ê ya
Ewropa re ji 37 kesan hate hilbijartin.
Konferans ku 2 rojan dom kir
li bajarê Fîlîyo yê Holandayê bi
beşdarbûnê hevserokên PYD’ê
Asya Ebdulah û Salih Muslim, 100
nûnerên nûnerên partiyên û rêxistinên siyasî û kesayetên siyasî ku
Kongereya Netewî ya Kurdistanê
(KNK), Kongereya Gel a Kurdistanê, Partiya Demokrata Kurdistanê (PDK), Yekîtî Niştimanî
Kurdistanê
(YNK),
Tevgera
Goran, Partiya Jiyana Azad a Kurdistanê (PJAK), Partiya Demokrata
Kurd li Sûriyê (PDKS) û Yekîtiya
Êzîdiyên Sûriyê (Hevbend) di nav
de hate lidarxistin.
Piştî konferans bi dawî bû daxuyaniyek nivîskî hate weşandin.
Daxuyanî wiha ye:
ˮDi
çerçoveya
pêşketina
berxwedana ji bo azadiya gelê
Kurd û mafê wî yê demokratîk
ku tê meşandin de, berxwedana
gelê Kurd ku bala hemû cîhanê
kişand ser xwe, rêxistinkirina
rêxistinkirin gelê kurd li hemû
aliyên cîhanê, konferaqnsa 7’an
di 18, 19’ê nîsanê de bi armanca
bilindkirina asta berxwedana li
Ewropa da ku layîqî berxwedan
gelê me be, ji bo şopandina bingehên demokratîk ên di nava hemû
pêkhateyên Rojavayê Kurdistanê
û Mezepotamyayê yên resen de bi
diruşmeya ˮEm ê dengê Rojava li
Ewropa binˮ hate lidarxistin.
Konferansa bi tevlîbûna 250
endamên rêxistinên partiyê yên
Ewropa û beşdarbûneke baş a
jin û ciwanan hate lidarxistin.
Di konferansê de zêdeyî sed mêvanên ji rêxistinên siyasî û kesayetên siyasî ku Kongereya
Netewî ya Kurdistanê (KNK),
Kongereya Gel a Kurdistanê,
Partiya Demokrata Kurdistanê
(PDK), Yekîtî Niştimanî Kurdistanê (YNK), Tevgera Goran,
Partiya Jiyana Azad a Kurdistanê
(PJAK), Partiya Demokrata Kurd
li Sûriyê (PDKS) û Yekîtiya Êzîdiyên Sûriyê (Hevbend) jî di nav de
hate lidarxistin. Di konferansê de
gelek axaftin hatin kirin. Di axaf-
tinan de bal hate kişandin ser dîktatoriya li dijî nirxên miroavayê ku
li Rojhilata Navîn tê kirin û êrîşên
terora reş ku mirovahî tev xistiye
xeterê. Di axafitnan de pitşgiriya
nehcê partiya me hate kirin.
Piştî nîqaş û guftûgoyên li ser
nehcê partiya me dom kirin de,
raporên sala berê yên siyasî, rêxistinî û dîplomasî ku raporên xebatên jinan û ciwanan jî di nav
de hatin xwendin. Li ser kêmasî û
aloziyên derketin holê nîqaş hatin
kirin. Zordariya ku gelê me jiyan
dike û êrîşên têne kirin ku dibin
sedema koçberiya gelê hatin nirxanin.
Di Konferansê de hin biryarên
ku di konferansa jinan û ciwanan
de hatibûn destnîşan kirin hate
erêkirin û ev biryarên girîng û hin
biryarên din hatin destnîşankirin:
1-Melcîsa Rêxistina Ewropa
ji 37 kesan hate hilbijartin, bi nisbeya kotaya ji sedî 40 ji her du
zayendan, her wiha endametiya
ciwanan jî.
2-Di nava endaman de rêxistinkirin bê pêşxistin, rêx-
istinkirin ji gund, tax, herêm û
bajaran dest pê bike. Zêdekirina
hejmaran nisbeta 100 ji 100 yî
3- Di xebatên rêxistinî, çandî,
çapemenî, jinan, ciwan û dîplomasî pisporî bê pêşxistin
4-Konferansên herêmî ji hemû
rêxistinên partiyê yên li hemû bajarên Ewropa re bêne lidarxistin.
5-Buroyên dîplomasî û ragihandinê yên pariyê yên heyî bêne
piratîzekirin û biro li piraniya bajarên Ewropa û paytextên wan
bêne vekirin.
6-Dewreyên perwerdeyê yên
navendî û herêmê ji hemû rêxistinên partiyê re bêne vekirin û
endamên pariyê bêne amadekirin.
Li kêleka biryarên li jor hin
plan û pirojeyên din ên hetibûn
pêşniyarkirin û di warê pêşxistina
xebatên siyasîû rêxistinkirinîû de
hatin destnêşankirin û bi taybet
di warê xebatên ji nû ve avakirina
Kobanê.
Di dawiya konferansê de endamên Meclîsa nû li gorî rewşa
cografî hatin hilbijartin.
Pêngava perwerdeyê
Li Kantona Kobanê ku ji ber êrîşên çeteyên DAIŞ’ê wêran bû pêngava perwerdeyê didome. Piştî rizgariya kantonê 24 dibistan hatin
vekirin û zêdetirî 3 hezar zarok perwerdeyê dibînin. Piştî ku navenda Kobanê û
gundên wê ji çeteyên DAIŞ’ê
hatin rizgarkirin, sîstema perwerdeyê ji nû ve destpêkirin. Di
nava vê demê de 24 dibistan hatin
vekirin û zêdetirî 3 hezar zarokan dest bi perwerdeyê kir. Li Kantona Kobanê di çarçoveya xebatên Desteya Perwerdeyê û Saziya Zimanê Kurdî
(SZK) dibistanên di encamên şer
de ziyan dîtibûn hatin tamîr kirin
û dayîna perwerdeyê hatin tespîtkirin. Perwerdeya ku ji navenda
bajar destpê kir, niha li gundan
jî belav bûye û pergala wê hêdî
hêdî tê rûniştandin.
‘Zimanê Kurdî qedexe bû’
Serokê Desteya Perwerdeyê
Hisên Mehemed Elî, di derbarê
xebatên perwedeyê û ji nu vê avakirinê de axivî. Hisên Mehemed
Elî anî ziman ku beriya şoreşa rojava, perwerdehiya herêma Kobanê rastî gelek astengiyan dihat.
Elî, da zanîn ku li dibistanan ne
tenê perwerde, axaftina bi zimanê
Kurdî jî qedexe bû û got: “Me nikaribû bi zimanê Kurdî biaxiviya.
Yên bi Kurdî diaxivîn dihatin
cezakirin..”
Elî diyar kir ku bi îlankirina Rêveberiya Xweseriya
Demokratîk re di xebatên perwerdeyê de jî pêngavên şoreşgerî
hatine avêtin û ev agahî dan:
“Li gorî hejmara şagirtan û dibistanan me xebat ji nû ve birêxistin kirin. Bi alîkariya Saziya
Zimanê Kurdî (SZK) û Yekîtiya
Mamosteyan di nava 3 salan de
1100 mamosteyên herêmê yên
dildar li dibistanên bajar û gundan dersên zimanê Kurdî dan. Di
nava tunebûn û hemû astengiyan
de perwerde li herêma Kobanê
ranewestiya. Ji refa yekê heta refa
9’an zimanê Kurdî li dibistanan
dihatin dayîn. Cara yekemîn li
herêma Kobanê perwerdeya bi
zimanê Kurdî li dibistanan tê
dayîn. Bi îlankirina Kantonê,
Desteya Perwerdehiyê jî çêbû û
me bi alîkariya Saziya Zimanê
Kurdî xebat birê ve birin.”
‘Rapora
ziyanan hate derxistin’
Elî da zanîn ku di encama xebatên wan de li navenda Kantonê
4 û li gundan jî 20 dibistan ji nû
ve hatine vekirin wiha dirêjî da
axaftina: “Me navên dibistanan
jî ji nû ve danîn. Dibistanên li
navendê wekî; dibistana Şehîd
Berfîn, dibistana Şehîd Mamoste
Osman hatin guherdin. Dîsa
pêşniyar hate kirin ku dibistanên
Miştenûr (Mumemed Dira) û
Tişrîn jî bi navê Şehîd Arîn bêne
binavkirin. Tevî ku avahiyan
zirarên madî dîtine jî, dîsa me dibistan vekirin ku zarokên me bê
perwerde nemînin.”
Bi hezaran xwendekar
Mehemed Elî, destnîşan kir
ku niha li herêma Kobanê zêdetirî 3 hezar zarok ji aliyê 200
mamosteyan ve têne perwerdekirin û wiha dom kir: “Tevî rewşa
aloz a herêmê jî, têkiliya me bi
mamosteyên gundan re heye. Li
aliyê din kesên ku navên xwe li
nivîsgeha kar ji bo perwerdeyê
dane nivîsandin zêdetirî 100 kesî
hene. Ji vana 58 kesan bi dildarî dest bi kar kiriye. Ev karekî
netewî û miroviye.”
5 dibistanên nû
Desteya Perwerdeyê û Saziya
Zimanê Kurdî (SZK) ya Kobanê,
herî dawî li 5 gundên rojavayê
Kantonê dibistan vekirin. Dibistan li gunde Derbazinê ‘Dibistana Şehîd Welat,’, li gundê Hecî
Ismaîl ‘Dibistana Şehîd Awaz’,
li gundê Cibnî ‘Dibistana Şehîd
Sadiq’, li gundê Çarqilê ‘Dibistana Şehîd Xebat’ û li gundê
Mişko ‘Dibistana Şehîd Rêdûr.’
hatin vekirin. Rayaderan diyar
kirin ku li van dibistanan bi giştî
90 şagirt hene û 6 mamoste dersan didin.
‘Alikarî pewîste’
Serokê Desteya Perwerdeyê
Mehemed Elî, got ku ji Bakûrê
Kurdistanê alîkariya lênûsk,
pênûs, çente û pêdiviyên din
ên perwerdeyê hatine û ev li li
şagirtan hatine belavkirin, lê hîn
pir kêmasî hene û banga; “Em bi
hêvî ne ku rêxistinên navnetewî
û Kurdistanî ji bo perwerdekirina zarokên Kobanê alîkariyê
bişînin” kir.
Elî, li rex temamkirina dibistanan û vekirina wan, projeyên
xwe yên dema pêş jî wiha vegotin: “Em dixwazin hemû meteryalên refên 1 û 2’yan bi kurdî amade bikin. Bêguman dê hemû ders
bêne dayîn, lê ya girîng ew e ku
materyan bi kurdî bin. Ev piroje
beriya êrîşên çeteyan hebû û me
dê dest pê bikira, lê êrîşan derfet
neda ku em pêk bînin.” ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015
5
George Orwell bi Kurdî
Ji klasîkên wêjeya bi Ingilîzî Çewlika Heywanan û 1984 ku berhemên serketîtir ên George Orwell in, li Kurdî zêde bûn. Wergêr
Salih Agir Qoserî ji bo nivîskarê berheman dibêje, pê re pêşbîniya
siberojê heye. Li gorî Qoserî, ji bo pêşketina karê wergerandinê,
divê ne bi zimanê serdest bi Kurdî ev berhem werin xwendin. Wêjeya Kurdî ji her alî ve geş
dibe. Di navbera zarava û parçeyan
de danûstendinek bi hunerî li ser
weşanxaneyên Kurdî saz dibe. Ji
Soranî gelek berhemên giranbûha
bona Kurmancî hatin wergerandin.
Her wiha di wêjeya Kurdî de reha herî
xurt, berhemên Kurdên Sovyetê, li Bakur tên çapkirin.
Ji bilî wêje û wêjekarên Kurdî,
ji wêjeya cîhanê jî gelek nivîskar bi
zimanê Kurdî jî wê werin xwendin.
Ji wan wêjekaran yekî xurt û navdar
George Orwell e. Salih Agir Qoserî romanên wî ya bi navê “1984” û “ Çewlika Heywanan” wergerandin Kurdî.
George Orwell di herdu pirtûkên xwe
de pergala siyasî rexne dike. Lewma
jî ne bi tenê wêjekar û xwîner, her
weha Tevgerên Siyasî û Îdeolojîk jî
îro George Orwell minaqeşe dikin.
Loma jî George Orwell li gorî lîberalan wekî dijberê pergala Sovyetan,
li gorî Marksîstên Ortodoks jî wekî
sîxurê Amerîka hatiye binavkkirin.
George Orwell utopyaya hinek kesan
bi şêwaza dîstopya di romanên xwe
de bi zimanekî xurt û tund hûnandiye.
Utopyaya Sosyalîstên Ortodoks wekî
dîstopya şayesandiye. Em ê li ser
cihê George Orwell di wêjeya cîhanê
de û niqaşên der barê George Orwell
de bi Salih Agir Qoserî re biaxivin.
Her wiha wekî wergêr, rewşa wergera
Kurdî di çi astê de ye û rewşa niha
binirxînin.
‘George Orwell ji bo
şoreşê brîndar bû’
Nîqaşa li ser George Orwell hê jî
zindî ye û gelek înformasyonên şaş
jî hene der barê jiyana George Orwell de. Angaşta hinek aliyan ew e
ku nêta George Orwell ne rexnekirina
sosyalîzmê bû berovajî ew dijminê
sosyalîzmê bû, heta sîxurê Emerîka
bû. Wergêr Salih Agir Qoserî dibêje,
George Orwell ne dijberê sosyalîzmê
bû berovajî ji bo sosyalîzmê brîndar
jî bûye, George Orwell li hemberî
diktatoriyê bû û wiha pê de diçe:
“Herçiqas ji aliyê gelek kesan ve ev
herdû romanên George Orwell weke
rexneyekê li hemberî sîstemên sosyalîst, kominîst hatibin nirxandin jî, di
eslê xwe de ne wisa ye. Lew Orwell
bixwe şoreşgerekî Marksîst e û bi vê
nasnameyê çûye Spanyayê, beşdarî
refên şoreşgerên Spanî bûye û li hemberî desthilatdariya Spanya şer kiriye,
her weha birîndar jî bûye. Lê li wê
derê di navbera Stalînîst û Troçkîstan
de cûdahî û dijberiyê dibîne, ya rastî
dîktatoriya Stalîn dibîne, lewma êdî
fikrên Troçkî diparêze. Ji wê rojê heta
dawiya jiyana xwe, Orwell xwe weke
Troçkîstekî bi nav dike. Helbet dîktatorî, li derveyî îdeolojiyan, bi serê xwe
helwêstek e, hewesek e, zordariyek
e. Dibe ku dîktator di bin nasnameya
marksîstî, dîndarî, mûhafazakarî û
hwd de desthilatdariya xwe ava bike.
Fikra wî çi dibe bila bibe, ew fikir wî ji
dîktatoriyê rizgar nake, dîktatoriya wî
jî ji wê îdeolojiyê re nabe mal.”
‘Rexneyên wî îro jî lê ne’
Werger Salih Qoserî pirsa “Çima
George Orwell” wiha dibersivîne:
“Çi di 1984 de çi jî di Çewlîka Heywanan de, George Orwell bi afirandina civakên dîsutopîk rexneyan li
desthilatdariyên totalîter û dîktatoryal
dike. Li gel ku Orwell berî niha bi
şêst, heftê salî ev berhem nivîsîne jî
îro heman pirsgirêk di jiyana mirovan
de, bi hemû tundiya xwe di rojevê de
ye. Girîngiya Orwell ji vê yekê tê. Bi
hêviya welatekî demokratîk û wekheviya mirovan, gel kar û xebatê dike,
desthilatên zordar dirûxînin, lê piştî ku
gel desthilatdariya xwe ava dike, ew
demokrasiya ku gel hêvî dike, wekheviya ku ji bonê têdikoşin, qet pêk
nayê. Tiştê ku tê avakirin weke berê,
heta ji berê xerabtir e.”
‘Di Orwell de pêşbîniya
siberojê heye’
Salih Agir Qoserî diyar dike ku
tespîtên George Orwell ne tenê dema tê
de jiyaye îfade dike her wiha tespîtên
wî ji bo îro jî lê ne û dibêje: “Li gel
ku Orwell bêhtir bi rexneyên siyasî tê
naskirin, Orwell di warê pêşbîniyên siberojê de jî tesbîtên balkêş kirine. Asta
teknîka îro ku bûye parçeyek ji jiyana
me, televîzyon, înternet, kamerayên
mobese û hwd, ku bîst û çar saetan jiyana me kontrol dikin, Orwell di salên
1940´î de vegotiye. Di wê civakê de
ku wî di 1984´an de ava kiriye, gel
bi saya teknîka ku îro em bikar tînin,
yek bi yek tê kontrolkirin. Tu kes li
mala xwe, bi zarok û hevjînên xwe re
nikare li dijî desthilatdariyê bipeyive.
ÇAVÊN BIRAYÊ MEZIN LI SER
WAN IN! Dema mirov difikire ku
hingê ji sînema û radyo pê ve tiştekî
din tune bû, lê Orwell texmîna îro
kiriye, mirov hêza Orwell bêhtir fêm
dike.” Qoserî wekî din bi lêv dike ku divê
nivîskarên mîna Goeroge Orwell her
Kurd bi zimanê xwe bixwîne û bifikire û wiha axaftina xwe didomîne:
“Orwell rexneyên xwe yên siyasî,
pêşbîniyên xwe yên teknîkî û civakî
bi hêzeke wêjeyî dihûne. Encam; berhemên wî li temama cîhanê, bo sed
zimanî hatine wergerandin. Dema ku
mirov bifikire ku zimanê Kurdî di nav
zimanên cîhanê de di rêza 40’î de ye,
divê Kurd jî George Orwell bi Kurdî
bixwînin.”
Mesele îqtîdar bi xwe ye
Desthilatdarî bi hezar salan e li
ser civakê bi her rê û rêbazî hatiye
bikaranîn, formên desthilatdariyê li
gor xak û wext hatiye guhertin. Belkî
li welatên Rojavayî desthilatdariya
klasîk nema, lê bi têgeha Michel Foucoult “ bîo-îqtîdar” ango desthilatdariya jîndar, li her derê ye. Wergêr Salih
Agir Qoserî jî dibejê, George Orwell
dijberê her curêyê desthilatdariya ku
civakê bêbandor û beteqat dihêle bû.
Qoserî ji Rojhilata Navîn û ji rejîma
Tirkiyê mînakên rojane dide: “Îro, di
jiyana rastîn de jî heman tişt heye. Li
Rojhilata Navîn hemû qatlîam û pirsgirêkên ku hene, bêgûman encamên
dîktatoriyan in. Li Tirkiyê bi hêviya
avakirina welatekî demokratîk Kurd,
Tirk û hemû gelên din bi hev dûre Tirkiye ava kirin, lê pişt re, Kemalîstên
serdest hemû sozên ku dabûn înkar
kirin û dest bi zilm û zorê kirin. Ji
dêvila pêkanîna welatekî demokratîk
û wekheviya gelan, qatlîam, îşkence
û koçberiyê hatin kirin. Îro bixwe jî
heman tişt tê kirin. AKP bi sozên avakirina demokrasiyê, çareserkirina pirsgirêka Kurd hat îqtîdarê. Kêm zêde
desthilatarî ji Kemalîstan stendin. Lê
îro em dibînin ku roj bi roj, rejîm ber
bi padîşahiyê ve dihere. Eşkere ye ku
ev rewş ji ya berê nebaştir e. Dixwazim bibêjim, tiştê ku George Orwell
şêst, heftê sal berê rexne kiriye, em
bixwe îro dijîn. Ango rexneyên Orwell
ji bo me hîna jî di rojevê de ne.”
‘Wergera bi zimanê
serdest tê xwendin’
Di wêjeya Kurdî de wergêrî xwe
ji nav lepên Tirkî bi awayekî rizgar
dike û berê xwe dide zimanên din.
Wergêr Qoserî pirsgirêkan bi mînakên
berbiçav wiha radigihîne :” Rewşa
wergera Kurdî, dema ku mirov bi roman, helbest, çîrok û hwd re miqayese
dike, mixabin kêm dimîne. Jixwe mirov nikare wergera Kurdî bi zimanên
din re miqayese bike. Werger û bi
tevayî wêje, bi rewşa tevayî ya Kurdan
ve girêdayî ye. Bê çawa Kurd li her çar
perçeyên Kurdistanê di gelek waran
de di bandora desthilatdariyên serdest
de mane, di wergerê de jî di bin bandora zimanê wan de mane. Li gel ku îro
gelek komele, sazî û zanîngeha Artukliyê perwerdehiya zimanê Kurdî didin
jî, dema ku mirov li hejmara Kurdan
dinihêre, ev xebat pir kêm dimîne.
Di rewşeke wiha de, çiqasî wergera
berhemên cîhanî bo Kurdî were kirin
jî, wergera bi zimanê serdest bêtir tê
xwendin.“
‘Kar û xebat asta şexsî de ye’
Qoserî dibêje derfetên Kurdan kêm
in û lewma divê Kurd bêhtir xwedî li
zimanê xwe derkevin û wiha diaxive:”
Xwendina kêm bandorê li nivîskaran
dike, li wergêran dike, li weşangeran
dike û li hemû kesên têkildarî wêjeyê
dike. Weke mînak li Swêdê dema ku
pirtûkek tê nivîsîn yan jî wergerandin,
wezareta çandê alîkariya aborî dike.
Piştre hemû şaredarî ji bo pirtûkx-
aneyan, bi hezaran pirtûkan dikirin.
Helbet kirîna xwîneran a pirtûkan jî li
gora xwe bandorekê dike. Li welatekî
wiha, ji nivîskar û wergêr bigire, heta
weşanger, matbaa û hemû kesên ku
keda wan dikeve weşanê, hem maddî
hem jî manewî hemberê keda xwe
distînin. Wê gavê helbet kar geş dibe,
herweha pisporî û kalîte jî kûrtir dibe.
Lê mixabin ev tiştên han yek jî ji bo
Kurdan tune ye. Hemû kar û xebatên
ku tên kirin, di asta hewldanên şexsî
de ne.”
Girîngiya wergera
ji zimanê resen
Salih Agir Qoserî destnîşan dike
ku di wergerê de xala herî girîng
wergera ji zimanên resen e. Gelek
berhemên biyanî ji bilî Îngîlîzî ji ber
kêmbûna wergeran ji wergera Îngîlîzî
tên wergerandin. Qoserî dibêje ku ev jî
kalîteya wergera Kurdî dadixe û wiha
pê de diçe: “Lewma jî dema ku mirov
ji zimanê duyem wergerand, berhem ji
reseniya xwe pir bi dûr dikeve, êdî tahma xwe ji dest dide. Loma ez bixwe ji
zimanê resen wergerê dikim. Dema ku
dixwînim jî wergerên ji zimanên resen
tercîh dikim” ‘Divê werger Kurdî bifikire’
Werger Qoserî diyar dike ku xaleke
din a girîng jî ew e ku werger her du
zimanan jî pir baş bizane û bi taybetî
jî bi Kurdî bifikire. Qoserî bi lêv dike
ku ger ev xal bi cîh neyê, ev berhem
wê nikaribe serkeftî be û axaftina xwe
wiha didomîne: “Lew di eslê xwe de
werger bi xwe wergerandina fikrê ye.
Ango bi wan gotinên ku tên gotin, leheng yan nivîskar dixwaze çi bibêje.
Ya herî girîng ev e. Heger ku mirov
karibe bi Kurdî bifikire mirov ê karibe
wergerê bike.”
Her çiqas kêmasî hebin jî
pêşketinên mezin jî di vê qadê de çêdibin. Qoserî pêşketinên heyî bi mînakên
berhemên ji Weşanxanê Lîsê derketine
dide û wiha dibêje: “(Weşanxaneya
Lîsê) Projeya wergera Sed Klasîkên
Cîhanê bi serkeftin dimeşîne. Heta îro
Lîsê ji Îngîlîzî, Fransî, Almanî, Rûsî,
Spanî û hwd zêdeyî pêncî berhem bo
Kurdî wergerandine.”
‘Berhemên dîsutopîk
bala min dikişîne’
Wergêr Qoserî qala planên xwe
yê siberojê jî dike û mizgîniyên berhemên nû dide xwînerên Kurdî: “Bi
taybetî ev romanên dîsutopîk bala
min dikişînin. Bi vê şêweyê, bi zimanê Îngîlîzî û Swêdî çend romanên
din jî hene, difikirim wan wergerînim
Kurdî. Lê ji bilî wergerê, ez bixwe hin
çîrokên ku ji zû de di bala min de ne,
niha dinivîsim. Piştî wan ez ê dest bi
wergera wan romanan bikim.”
Salih Agir Qoserîо ki ye?
Salih Agir Qoserî sala 1969’an
li gundê Hêşeriyê ku ser bi navçeya
Mêrdînê Qoserê ye, çêbûye. Dibistana seretayî û ya navîn li vî gundî,
lîse li Qoserê xwend. Pişt re li Amedê,
li Zanîngeha Dîcleyê beşê perwerdehiyê xwend. Sala 1993’an çû Swêdê û
li wê derê bi cî bû. Salih Agir Qoserî li
Swêdê li Zanîngeha Gävleyê bi ziman
û wêjeya Îngîlîzî dest bi xwendinê kir.
Piştî demekê beşa xwe diguherîne,
li dû hev Kultur û Medya, pişt re di
beşa Kulturê de lîsansa bilind dixwîne.
Him di dema xwendekariyê de, him jî
pişt re, li şaredariya bajarê Gävleyê
tercumaniya Swêdî-Kurdî dikir, demekê jî mamostetiya zimanê Îngîlîzî
û Swêdî kiriye. Salih Agir Qoserî sala
2010’an kursa wanebêjiyê xwend.
Piştî vê kursê wî di Kurdolojî de lîsansa bilind xwend û li heman zanîngehê
dersên zimanê Kurdî û hinekî jî yên
zimanê Îngîlîzî dan. Qoserî û Mizgîn Bîngol bi hev re
romana Mikael Niemi ya bi navê Ji
Vîttulayê Muzîka Populer ji Swêdî
wergerandine Kurdî, Qoserî romana Hasan Bildirici ya bi navê Rêya
Bêveger ji Tirkî wergerandiye Kurdî û
pirtûkên George Orwell Çewlîka Heywanan û 1984 ji Îngîlîzî wergerandine
Kurdî.
ÎBRAHÎM BULAK- O.Politika
ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015
4
Mat: CHP êdî nikare ji Elewiyan dengan werbigire
Serokê Giştî yê AABF Huseyîn
Mat diyar kir ku di dîroka Komara Tirkiyeyê de Elewî yekemcar bi nasnameya xwe ya saziyî
tevlî hilbijartinan dibin û bang li
Elewiyan kir ku di 7’ê Hezîranê
de dengê xwe bidin HDP’ê.
Serokê Giştî yê Federasyona Yekîtiyên
Elewiyan li Elmanyayê (AABF) Huseyîn
Mat der barê tifaqa hilbijartinê ya bi HDP’ê
re, polîtîkaya CHP’ê ya li hemberî Elewiyan û hilbijartinên 7’ê Hezîranê ji ANF’ê re
nirxand.
Mat da xuyakirin ku desteka wan ji bo
HDP’ê ji bo hilbijartinê yan jî demkî nîne,
tifaq û yekîtiyeke demdirêj e. Mat sedema tifaqa xwe ya bi HDP’ê re
bi vî rengî rave kir: “Em weke Elewiyên li
Ewropayê, me di sala 1998’an de civateke
giştî lidar xistin. Di vê civatê de Elewiyan
li ser mijarên demokrasî, azadî, pîvana
wekheviyê, meseleya Kurd, çep, sosyalîst
û çîna karker de nêrîneke li têkoşîna hemû
mafan destnîşan kir. Dema mirov li bername
û utopya HDP’ê ya îro dinêrin, tê dîtin ku li
bernameya me ya sala 1998’an tê. HDP’ê ji
dema ava bûye û vir ve daxwaz û nêrînên
me li bernameya xwe bicih kiriye. Ev yek,
beriya tifaqê bû. Ji ber vê yekê, tifaqa me ya
bi HDP a bi me re xwedî heman nêrînê ye,
gelekî normale.
Serokê Giştî yê AABF Huseyîn Mat diyar kir ku dema HDP ji bo yekîtî û tifaqê
bi wan re axivî ev tişt ji wan re gotiye:
“HDP’êhat ji me re got; ‘Derdê we çi ye,
hûn dixwazin çi bêjin, werin li kursiya
meclîsê bînin ziman. Ji bo vê yekê jî em ê li
cihekî were hilbijartin namzetiyê bidin we.
Werin pirsgirêkên xwe li meclîsê vebêjin.’
Ya rast ji me Elewiyan re got, weke ‘Elewî’
werin. HDP’ê ev pêşniyar li me kir.”
Mat anî ziman ku dûre jî CHP hat serdana
wan û got, “CHP’ê ji me re got, ‘krediyekê
bidin me û xwedî li sindoqên li Ewropayê
derkevin.’ Ji me xwestin em bibin bekçiyê
sindoqan. Me ev yek weke bêhurmetiyek
li saziyeke mîna AABF’ê dîtin. CHP ku ev
90 sal in bersiva ti krediya Elewiyan nedaye. CHP bi bêhurmetî nêzî me û tevahiya
Elewiyan bû. Me pêşniyara her du partiyan
ji rêxistina xwe re ragihand. Dûre bi serok û
rêveberên komele û mala cem a li Frankfurtê
re me civîn lidar xist. Di encma nîqaşan de
bi rêjeyeke ji sedî 99’an biryar hat dayîn ku
bi HDP’ê re tifaq were kirin. Me jî ev yek ji
HDP’ê re ragihand û daxwaz û bendewariyan pêşkêşî Selahattîn Demîrtaş kirin. Ev
daxwazên me hatin qebûlkirin û me li hev
kirin.”
Mat da zanîn ku krediya CHP’ê
di nava Elewiyan de kêm dibe û got, “Heta
niha ji ber CHP bê alternatîf bû, mirovan
dengê xwe dida wê.”
Mat ragihand ku heta niha bi nasnameya
Elewî kes li Meclîsê ne axivî û got, “Kesî
heta niha negoti ‘Ez ê bibim parlamenter
û daxwazên Elewiyan bînim ziman’, bi vî
rengî kes neçû meclîsê. Ji ber vê yekê em
dixwazin êdî li wê meclîsê li ser navê xwe
Dêrsimê bang li hikûmetê kir:
Arşîvan vekin û rûbirû werin!
Çatakçin diyar
kir ku di mijara
rûbirûhatina têkildarî qirkirina
Dêrsimê ya 193738’an, êdî mafê
kesî nîne serê xwe
bixe bin xîzê. Serokê
Cemiyeta
Jinûve Avakirina Dêrsimê Alî Çatakçin got,
“Hikûmeta AKP’ê mecbûr
e tevayî arşîvên dewletê
yên der heqê qirkirina Dêrsimê de ji
raya giştî re aşkera bike û li ser navê
dewletê tevayî pêwîstiyên rûbirûbûnê
pêk bîne.”
Çatakçin xwest di serî Seyîd Riza û
hevalên wî bi hezaran mirovên hatine
qetilkirin ku li derê hatine veşartin
divê bên aşkera kirin û wiha axivî:
“Divê ji malbatan re bê ragihandin da
biaxivin. Bila êdî hin kes li ser navê me
neaxivin. Di nava Elewiyan de jî di nava
Kurdan de hin derdor hene dengê xwe didin
AKP û CHP’ê. Komarê îdeolojiya xwe ya
fermî di nava civakê de belav kiriye. Elewî
jî Kurd jî mixabin ketine rewşeke ‘aşiqê kujerê xwe’. Dêrsim, Mereş, Çorûm di demeke
ku CHP û Sêwas jî di demeke ku SHP hevparê hikûmetê bû de qewimîn. Eger îro hînê
ev çareser nebûne, di vir de berpirsyariya vê
partiyê heye.”
Mat anî ziman ku Elewî yekemcar bi
nasnameya xwe ya saziyî tevlî hilbijartinan
dibin û got, “Namzetê Tevgera Elewiyan a
Ewropayê Tûrgût Oker bi navê xwe naçe.
Weke temsîlkarê saziyekê diçe. Serokê Giştî
yê Komeleya Çandê ya Pîr Sûltan Abdal bi
navê xwe naçe. Tifaqa bi HDP’ê re di vê
çarçoveyê de ye.”
Ji bo hilbijartinên 7’ê
Hezîranê ji MPKE 60
parlamenter wezîfedar in
Meclîsa Parlamenteran a Konseya Ewropayê
(MPKE), ji bo çavdêriya hilbijartinên li Tirkiye û
Bakurê Kurdistanê 60 parlamenter wezîfedar kir. Seroka MPKE, diyar kir ku benda ji sedî 10 ne adil e û
pirsgirêka herî girîng a Tirkiyeyê pirsgirêka Kurd e.
Heyeta ji parlamenteran,
beriya hilbijartinê ji bo atmosfera li Tirkiyeyê û hilbijartin li gor Konseya Ewropa,
AÎHS, AGÎT, NY û hwd in
an na, wê 4-7’ê Gulanê li Enqere û gelek deveran konrtolan bike.
WÊ ÇAVDERIYAN
PÊŞKÊŞÎ SAZIYÊN
NAVNETEWEYÎ BIKIN
ku li gor baweriya xwe merasîma olî
çêbikin û gorên wan hebin.”
Çatakçin diyar kir ku di mijara
rûbirûhatina têkildarî qirkirina Dêrsimê ya 1937-38’an, êdî mafê kesî
nîne serê xwe bixe bin xîzê. Çatakçin
di dewama axaftina xwe de got,
“Hikûmeta AKP’ê mecbûr e tevayî
arşîvên dewletê yên der heqê qirki-
rina Dêrsimê de ji raya giştî re aşkera
bike û li ser navê dewletê tevayî
pêwîstiyên rûbirûbûnê pêk bîne.”
Çatakçin di daxuyaniya axaftina
xwe ev xisûs diyar kir: “Dana jibîrkirin, êş dem bi dem kirina alavên siyasetê, bi polîtîkayên qirkirina çandî ya
heyî re qirkirina manewî jî didome.”
Di heyeta ku endamê
Koma Çep a Hollanda ya
MPKE Tiny Kox serokatiya
wê dike, Serokê Koma Sosyalîst Andreas Gros, Raportorê MPKE Josette Durrieu û gelek navên bi tecrûbe
yên MPKE hene. Heyet wê
di ziyaretên pêş û ziyaretên
li deh bajaran de çavdêriyên
xwe ji raya giştî, saziyên
navneteweyî û Konseya
Ewroparê re pêşkêş bike.
SEROKA
MPKE: BEND NE
ADIL E
S e r o k a
MPKE Anne Brasseur a ji
ANF’ê re axivî diyar kirdi
serdana xwe ya berî niha
du hefteyan a Tirkiyeyê de,
benda ji sedî 10 a hilbijartinê
rexne kirine. Brasser anî ziman ji ber bend di asteke ku
nayê qebûlkirin de bilind e,
gumanên MPKE diyar kirin û di hevdîtinên xwe de
dane xuyakirin ku pêwîst e
bend bê daxistin. Brasseur
destnîşan kir di hevdîtinên bi
Serokkomar û Serokwezîr re
jî anîne ziman ku yek ji pirsgirêka herî mezin a li benda
çareseriyê ye pirsgirêka Kurd
e.
ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015
3
Berdewama rûpelê pêşîn
Uca jî bal kişand ser roja ku êrîş pêk
hatî û da zanîn ku berî êrîşê hemû kesî dizanî ku Daîş´ê êrîşî Şengalê bike, lê tevî
vê yekî jî tu bergirî nehatin girtin û Êzidî
bê parastin hatin hiştin. Uca got ku; “Ger
ku ji hêla pêşmergeyan ve hinek berxwedan hatibane kirin û bihiştane ku gele
Êzidî xwe bi çek bike me îro qala van
tiştan nedikir.”
Piştî axaftinan pirsên guhdarvanan
hatin bersivandin. Li ser pirsa hilbijartinên 7´ê Hezîranê axaftvanan ev
anîn ziman: “Cara
yekemîn e ku du
kesên bi nasnameyên Êzidî dê biçin
parlemena Tirkiye
û ev yek jibo gelê
Êzidî
rewşeke
dîrokî ye. HDP´ê
ji hemû bawerî û
nasnemyên cûda
namzetên xwe diyar kirine. Ev yek
jibo pêşeroja Tir-
Ji Saziyên Kurdistanî û Tirkiye
Banga Hilbijartinên Brîtanya
Yekitiya Hêza Demokratîk ya Brîtanya jiber nêzîkbûna hilbijartinên giştî yên li Brîtanya daxûyaniyek hevpar dan. Di daxûyaniyê de hat xwestin ku denge xwe nedin partiya Muhafazakar
(Conservative) û partiya nîjadperest UKIP´ê, lê nehat diyar kirin
ku dengê xwe bidin kîjan partiyê.
kiye gelek girînge. Serkeftina HDP´ê dê
were wateya serkeftina gelan.”
Panel bi banga xurtkirina xebatan bi
dawî bû.
Heftemîn Festîvala Çand û Hunerê ya
Gik-Der´ê bi vê bernameyê bi dawî bû.
Festîval 15´ê Nîsanê dest pê kiribû hefteyekî bi bernameyên cûr be cûr berdewam kiribû. Di bernameya festîvalê de
Panel, Pêşangeh, nîşandana film û konser
hatibûn li dar xistin. Festîvala îsal jiber
êrîşên li ser wan li ser navê Êzidiyan hatibû kirin.
Serlêdanên 9´emîn
Festîvala Filmên
Kurdî Destpêkirin
Serlêdanên 9’emîn Festîvala
Fîlmên Kurdî ya Londonê ku
îsal di navbera 13 û 22’yê
meha Sermawezê de tê lidarxistin dest pê kirin.
Yekitiya Hêza Demokratîk ya Brîtanya ya
ku gelek sazî û rêxistin di nav de cîh digirin
roja Duşemê li navenda Cemevî daxûyaniyek
hevpar dan û bang li gel kirin ku dengê xwe
bidin partiyên ku li xwedî kedê derdikevin. Di
daxûyaniya hevpar de wiha hat gotin:
Em wekî penaberên Kurdistanî û Tirkiye
divê tevlî rojeva welatê ku em lê jiyan dikin
bibin û divê soza ku em bibêjin hebe. Em wekî
Yekitiya Hêza Demokratîk ya Brîtanya bang
li gele xwe dikin ku dengen xwe bidin partî
koalîsyonên li aliye kedkaran.”
“Partiya Mûhafazakar (Concervatives)
ji dema hatîn ser kar ve krîzek aborî rûdaye
û barê vê krîzê daniye ser pişta kedkaran.
Hûkûmeta koalisyon ya ji Partiya Muhafazakar û Partiya Lîberal Demokrat pêk tê di aliye
perwerde, tendûristî û alîkariya sosyal de gelek
qûtkirin û êrîş pêk anîne. Gelek kedkarên wek
mamoste, xebatkarên şaredariyan û metroyê ji
kar hatine avêtin.
Piştî daxûyaniyê pirsên rojnamevanan hatin
bersivandin. Pirsa sereke ew bû ku di daxûyaniyê de navê partiyeke deng jê re tê xwestin
nehat gotin bû. Ev pirs wiha hat bersivandin:
“Me wekî 17 sazî ev daxûyaniya hevpar amade
kiriye û di nav me de kesên ku partiyên cûda
piştgirî dikin hene. Jiber vê yekê me navê tu
partiyan negot. Lê em ji gele xwe dixwazin ku
tevlî hilbijartinan bibin û bêdeng neminin.”
Di daxuyaniya desteya rêvebiriya festîvalê
de tê gotin, “Di demeke ku hebûn û çanda gelê
Kurd û gelên Rojhilata navîn di bin xetereyeke
mezin de ye Festîvala Filmên Kurdî ya Londonê
carek din xwe amade dike ku filmên Kurdî yên
li hawîrdorê cîhanê û Kurdistanê hatin kişandin
li hev kom bike û festîvaleke xurt û tijî li dar
bixe.” Agahiyên ji bo beşdariya Festîvalê: Festîvala îsal dê bi komxebat, panel û
gotûbêjên li ser sînemaya Kurdî were dewlemend kirin.
Jiber rewşa dawî ya li Kurdistan û Rojhilata
Navîn, festîvala me dê di beşekê de bi taybetî
balê bikişîne ser berxwedana dîrokî ya Rojava û
Başûrê Kurdistanê li hember Daîş´ê û trajediya
li wir derketî holê.
Fetsîval dê bi seremoniya galaya vekirinê,
mûzîk, xwarin û govenda Kurdî û galaya filmê
vekirinê dest pê bike û heft rojan li sînemaya
Hacney Picture House berdewam bike. Di roja
heftemîn ya festîvalê de merasîma xelatdayînê
were li darxistin û jibo du rojan festîval dê li
sînemayeke cûda berdewam bike.
Pîvan û kategoriyên serlêdana fîlman Filmên
metraj dirêj, belgefilm û Kurtefilmên jibo
5´emîn pêşbirka kurtefilman ya Yilmaz Guney
hatine diyar kirin.
Derhêner û çêkerên fîlmên Kurdî dikarin
heta 01-06-2015´na ji bo pêşandan û beşdariya
pêşbirkê serlêdana fîlmên xwe bikin.
Festîvala Filmên Kurdî ya Londonê
ji sala 2001’an ve dest bi xebata xwe kiriye û ji
aliyê dilxwazan ve tê meşandin.
Festîval her wiha yekemîn festîvala li derveyî Kurdistanê ye ku çavkaniyeke girîng e ji
bo sînemaya Kurdî
Jibo bêhtir agahî û hûn çawa dikarin filmê
xwe pêşkêşî festîvalê bikin, biçin malpera
festîvalê:www.lkff.co.uk
Jibo hemû pirsên di derbarê sponsorî,
şîrîktayî û dilxwaziya festîvalê, ji kerema xwe
re [email protected] binivîsin.
Têkiliya Çapemeniyê: 07506702697
ÇARŞEM, 22 AVRÊL 2015
2
Xaçepirs
Bersiva Hefteya Borî
DILOP
bifiroşin lê te bidin xwendin” Piştî ku 2 sal din jî derbas dibe,
kurê zilêm dîsa vedigere gund. Mêvanên wan ji bo pîrozkirinê tên
mala wan. Mêvanek ji lawik dipirse, dibêje “kurê min hela ka binêre
Rojekê kurê zilamekê ji bo zikê min diêşe, tu çi jê fêhm dikî” xwendinê diçe bajarê mezin. Lawik dibêje “apo, ez ne doktorê
Piştî 4 salan lawê zilam vedigere zik im, ez doktorê mêjî me” li ser vê
gund. ji bavê xwe re dibêje “bavo, yekê mêvan tiştek nabêje. min beşa felsefeyê qedand lê ji bo ku
Piştî çend rojan mêvanekê din ya
bibim doktorê wê pêwist e doktorayê wan tê û dipirse “lawo, ka binêre serê
bikim, yanê divê ez 2 sal din jî bix- min pir diêşe, tu çi dibêjî” lawik dîsa
wînim.” dibêje “apo, ez ne doktorê serî me, ez
Bavê wî jî neçar dibêje “temam doktorê mêjî me, mêjî” zilamê reben
kurê min em çi bikin, hema tu bibe tiştek fêhm nake lê dîsa jî tu pirsan
doktor, em ê hemû heyîna xwe jî jî nake. PÊKENOK
DOKTOR!
Piştî mêvan diçe, bavê wî ji kurê
xwe dipirse, dibêje kurê min ma tu
êdî ne doktor î, kanî tu ji derdê kesî
fêhm nakî? me ewqas salan mesref li
te kir. Kurê wî dibêje; “bavo, ez doktorê mejî me. weke mînak binêre,
xalîçeya me li ser axê ye, kursî jî li
ser xalîçeyê ye. yanê nexwe kursî li
ser axê ye. hah, va ye ez bi van tiştan
mijûl im. Doktoriya min li ser vê ye. Li ser vê yekê bavê wî jî bersivek wisa dide kurê xwe: “Kurê
min binêre, mirişka me gû xwar, te
jî mirîşk xwar. nexwe te jî gû xwar.
Ma ev bû xwendina te?”
Şaneşîna havînê ji Hechecîkan re
zeman di şikeftan de ye rojna,
Destê zilmê li ser şeveqan bun
û stûyê Kurdistan li ber devê kêran bu dîsa dema dilop dilop tu niqutî sarinca dilê min...
çav ji bo girî bejnên rihanî ji agir re bûkên xemilandî yên şahên çiya
stran li ber şewatan bun
gava tu mîna çil kaniyên Dêrsimê herikî nav çîroka min...
Fatma Savci
Serlêdanên
9´emîn
Festîvala
Filmên Kurdî
Destpêkirin
Rupel 3
Mat: CHP
êdî nikare
ji Elewiyan
dengan
werbigire
Êdî Hûn
Dikarin George
Orwell bi Kurdî
Bixwînin
Rupel 4
Rupel 5
telgraf.co.uk
Çarşem,
22/04/2015
Hêjmar
ROJNAMEYA HEFTEYÎ
465
Êzidî Dixwazin Di Nav
Sîstemeke Xweser De Bijîn
Di çarçoveya 7´emîn
Festîvala çand û hunerê
ya saziya Gik-Der´ê ya li
ser navê Êzidiyan hatî kirin
de panelek hat li darxistin.
Panela roja Yekşemê li
navenda Gik-Der´ê hatî li
darxistin Parlemena berê ya
Ewropa û namzeta HDP´ê
ya Amedê Feleknas Uca
û Serokê Federasyona
Êzidiyan û namzetê HDP´ê
Batmanê Ali Atalan wek
axaftvan tevlî bûn.
Di panelê de li ser çand, dîrok û
rewşa dawî ya Êzidiyan axaftin hatin
kirin. Peyama ku di panelê de derketî
pêş, daxwaza Êzidiyan ya sîstema
xweser bû. Axaftina yekemîn namzetê
HDP´ê yê Batmanê Ali Atalan kir.
Atalan di axaftina xwe de bal kişand
ser fermanên li serê Êzidiyan hatî û
wiha berdewam kir; “Êzidiyan heta
niha 72 ferman jiyan kirine, fermana
73´yemîn jî 3´ê Tebaxa 2014´an bi
êrîşa çeteyên Daîş´ê li Şengalê pêk
hat. Mixabin Êzidiyan bi vê fermana
giran dengê xwe gihaştin cîhanê.”
Atalan da zanîn ku heta niha Êzidiyan
tim di bin zextên dewletên cûda de
jiyan kirine û tu caran bi awayekî
azad û xweser jiyan ne kirine. Atalan
axaftina xwe wisa berdewam kir; “Me
di vê qîrkirina dawî de jî dîsa dît ku
pêwiste gelê me yê Êzidî parastin û
rêxistina xwe xurt bike û nemênin li
benda hêzên cûda ku wan biparêzin.
Jibo Êzidiyên Şengalê pêwistî bi
sîstemeke xweser heye. Divê di
warê aborî, siyasî û leşkerî de Êzidî
xweser bijîn.” Atalan bal kişand
ser nêzîkbûna KDP´ê da zanîn ku
pêşmergeyên KDP´ê bê şer bikin,
Şengal bêparastin hiştin û ev jî tê
wateya ku ´Êzidî ne gelekê ku di ber
de werin kûştinin´ û ev jî dide xûya
kirin ku Pêşmergeyan îxaneteke
mezin bi gelê Êzidî re kirine.
Piştî axaftina Atalan, namzeta HDP´ê
ya Amedê Feleknas Uca mafê
axaftinê wergirt û bal kişand ser rewşa
jinên Êzidî yên ji hêla Daîş´ê ve hatîn
revandin û qala xebatên rizgarkirina
jinên Êzidî kir. Uca da zanîn k udi
kongreya jinan ya li Amedê de wan
Platforma Rizgarkirina Jinên Êzidî
damezrandiye û ev platform dê vê
mijarê de xebatan bimeşîne. Uca wiha
axivî: “Di encama xebatên me de
derket holê ku nêzî 7 hezar jinên êzidî
hîna di destê çeteyên Daîş´ê de ne.
Trajediya ku bi sere gelê me yê Êzidî
hatî, dê tu car neye jibîr kirin. Zarokên
neh salî jî rastî tecavûze hatine.”
Berdewama nûçeyê di rûpelê 3´yan de ye
Ji Saziyên Kurdistanî
û Tirkiye Banga
Hilbijartinên Brîtanya
Yekitiya Hêza Demokratîk ya Brîtanya jiber
nêzîkbûna hilbijartinên giştî yên li Brîtanya
daxûyaniyek hevpar dan. Di daxûyaniyê de hat
xwestin ku denge xwe nedin partiya Muhafazakar
(Conservative) û partiya nîjadperest UKIP´ê, lê
nehat diyar kirin ku dengê xwe bidin kîjan partiyê.
Berdewama nûçeyê di rûpelê 3´yan de ye

Benzer belgeler