HUKUK DERGISI 2.indd

Transkript

HUKUK DERGISI 2.indd
ÖZEL HUKUK DERGİSİ
HAKEMLİ DERGİ
YIL: 1 SAYI: 3 / MAYIS 2013
Hukuki Makaleler
Yüksek Mahkeme Kararları
Önemli Bilgiler
YAZILIM TÝCARET
LÝMÝTED ÞÝRKETÝ
DANIŞMA KURULU
u Prof. Dr. Recep AKCAN Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Ufuk AYDIN Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Nurettin BİLİCİ Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Yusuf KARAKOÇ Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Muharrem KILIÇ Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Ahmet KILIÇOĞLU Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Köksal KOCAĞA Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Fahrettin KORKMAZ Atatürk Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Erkan KÜÇÜKGÜNGÖR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Hamdi MOLLAMAHMUTOĞLU Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Adem SÖZÜER İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Haluk Hadi SÜMER Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Murat ŞEN Melikşah Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Erol ULUSOY İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Hasan Fehim ÜÇIŞIK Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Feridun YENİSEY Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Doç. Dr. İbrahim ARSLAN Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Doç. Dr. Ahmet BAŞÖZEN Melikşah Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Doç. Dr. Sibel HACIMAHMUTOĞLU Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Doç. Dr. Rauf KARASU Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Doç. Dr. Ömer ÖZKAN İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Doç. Dr. Özlem SÖĞÜTLÜ ERİŞGİN Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Doç. Dr. Keramettin TEZCAN İzmir Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Yrd. Doç. Dr. Cenker GÖKER Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Yrd. Doç. Dr. Kadir GÜRTEN Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Yrd. Doç. Dr. Kazım Sedat SİRMEN Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Yrd. Doç. Dr. Süleyman YILMAZ Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
İÇİNDEKİLER
HUKUKİ MAKALELER
 “İhalenin Feshi Talebinin” Reddedilmesinden Sonra,
Genel Mahkemede “Tapu İptali ve Tescil Davası” Açılabilir mi?
Av.Alper UYAR …................................................................................................................. 11
 Belediyelerde, İşçi Hakları ve Sendikal Haklar Bakımından
Taşeron Şirketler ve Yargı Av.Boran ÇİÇEKLİ....................................................... 16
 Ekonomik Entegrasyon ve Üst Yapıyı Yönlendiren
Dinamikler Av.M.İhsan DARENDE...............................................................................26
MEDENİ HUKUK

Boşanma Davası - İhtar Kararı -İhtar Kararının
Tebliğine Rağmen Yasal Süresinde Ortak Konuta
Dönmeyen Eş Aleyhine Açılan Boşanma Davası -Terke
Dayalı Boşanma..................................................................................................................... 39

Kötüniyetle Temyiz - Noksan Giderin Tebliğ Tarihinden
Yedi Gün Sonra Yatırılması - Temyiz Giderlerindeki
Noksanlığı Tamamlaması İçin Muhtıra Çıkartılması - Temyizde
Kıyas Yolu İle Uygulanacak Hükümler.........................................................................58

İpoteğin Paraya Çevrilmesinde İcra Emri
Gönderilmesi - İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı
Takip - Hesap Kat İhtarnamesi - Limit İpoteği...................................................... 73

Bağlantılı Dava - Davaların Birleştirilmesi - Kullanım
Kadastrosu Tespitine İtiraz - Tutanak Aslı..............................................................107

Basit Yargılamada Delillerin İkamesi - Dava Dilekçesindeki
Eksiklikler - Davanın Açılmamış Sayılması - Delillerin
Sonradan İleri Sürülmesi - İdari Para Cezası Ve Prim
Borcunun İptali - Tarafların Sonradan Delil Gösterilmesi
- Vakıaların Dava Dilekçesinde Yer Alması...........................................................111

Hüküm Verilmesi ve Tefhimi - Kısa Karar İle Bağlı Kalınmadan
Yeni Kısa ve Buna Uygun Gerekçeli Karar Verilmesi
Gerektiği - Kısa ve Gerekçeli Karar Arasında Farklılık ve
Çelişki Yaratılması - Kooperatif Üyeliğinden İhraç Kararının
İptali ve Tazminat Davası - Mahkeme Kararının Açık ve
Anlaşılır Olma Zorunluluğu ..........................................................................................121
BORÇLAR HUKUKU

Aynen İfa Ve Gecikmeden Dolayı Tazminat - Eserin
Geç Teslimi Nedeniyle Mahrum Kalınan Kira
Bedelinin Tazmini İstemi -Süreye Bağlanmamış Borcun
İfa Zamanı - Tapuda Şartlı Bağış Senedi
Düzenlenmesi - Temerrüde Düşen Borçlunun
Beklenmedik Halden Sorumluluğu -Yüklenicinin Toki İle
İnşaat Yapım İşi Konusunda Anlaşması................................................................... 44

Ayıplı İmalat Bedeli - Eser Sözleşmesinin Tanımı - İtirazın
İptali - Ödeme Emrine Yapılan İtirazın İptali - Yüklenici
Şirketin Edimini Önemli Oranda İfa Ettiği............................................................... 55

Aşırı Sınırlamaya Karşı Kişiliğin Korunması - Eser
Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlık - İyi Niyet
Kuralı - Ödeme Emrine Yapılan İtirazın İptali - Saç
Ekiminin Başarısız Olması .............................................................................................. 60

Destekten Yoksun Kalma Tazminatı - Evlenme Şansı
Üzerinden Tazminat Hesaplanması - Haksız Fiilde Ölüm
Halinde Uğranılan Zararlar - Zorunlu Mali Mesuliyet
Sigortasının Bulunmaması............................................................................................... 65

Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlık
- Alacaklarda 10 Yıllık Zamanaşımı Süresi - Elektrik
Tüketim Bedelinin Tahsili - Haksız Fiilden Doğan
Zararın İndirilmesi - İtirazın İptali - Zamanaşımı..................................................70

Davacının Statü Hukukuna Uygun Olup Olmadığının
Araştırılması - İş Mahkemesinin Görevi - İşe İade
Davası - Sözleşmeli Personel..........................................................................................76

İşyeri Sigorta Poliçesine Dayalı Rücuan Tazminat
İstemi - Kanalizasyon Sularının İşyerine Dolması
- Kusursuz Sorumluluk - Mal Sigortalarında Halefiyet
- Sigortalı Binada Geri Tepmeyi Engelleyici Sistemin
Olmaması - Yapı Malikinin Zararı Tazmin Yükümlülüğü .................................87

Bankadan Ödenen Masrafların İadesi Talebi
- Kredi Başvurusu ve Yapılandırma Sırasında Alınan
Masrafların İadesi Talebi - Kredi Borçlusunun Hayat
Sigortası Yapılması - Tüketicinin Menfaatini İhlal Etmekle
Birlikte Avantaj Sağlayan Sözleşme Hükmü - Tüketicinin
Korunması Kapsamında Sözleşmedeki Haksız Şartlar...................................... 93


Faturalar Nedeni İle Takip Tarihi Öncesinde Davalının
Temerrüde Düşürüldüğüne Dair Delil Bulunmadığı - İşlemiş
Faiz Alacağı - İtirazın İptali Davası - Ödeme Emrine Yapılan
İtirazın İptali ........................................................................................................................... 97
TİCARET HUKUKU
İşyeri Sigorta Poliçesine Dayalı Rücuan Tazminat
İstemi - Kanalizasyon Sularının İşyerine Dolması
- Kusursuz Sorumluluk - Mal Sigortalarında Halefiyet
- Sigortalı Binada Geri Tepmeyi Engelleyici Sistemin
Olmaması - Yapı Malikinin Zararı Tazmin Yükümlülüğü…...…........….............. 87

6273 Sayılı Yasa İle Zamanaşımı Süresinin Değiştirilmesi
- Altı Aylık Zamanaşımı Süresi - Çek Hamilinin Başvurma
Haklarında Zamanaşımı - Çeklerin İbraz Süresinin Bitim
Tarihinin 6273 Sayılı Yasanın Yürürlüğe Girmesinden
Önce Olduğu…...…........…........................................................................................................ 90

Finansal Kiralama Sözleşmesi - Mülkiyetin Devri
- Tescile İlişkin Şerh Konulması…...…........…................................................................105
İCRA ve İFLAS HUKUKU

Ayıplı İmalat Bedeli - Eser Sözleşmesinin Tanımı - İtirazın
İptali - Ödeme Emrine Yapılan İtirazın İptali - Yüklenici
Şirketin Edimini Önemli Oranda İfa Ettiği…...…........…........................................... 55

Aşırı Sınırlamaya Karşı Kişiliğin Korunması - Eser
Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlık - İyi Niyet
Kuralı - Ödeme Emrine Yapılan İtirazın İptali - Saç
Ekiminin Başarısız Olması …...…........…........................................................................... 60

Kira Alacağının Tahsili Amacıyla Başlatılan Takibe İtirazın
Kaldırılması - Kira Parasının Bakiyesinin Tahsili İstemi
- Ödeme Emrine İtirazın Kesin Olarak Kaldırılması - Takibe
İtirazın Borca İtiraz Niteliğinde Olduğu…...…........…................................................ 67

İpoteğin Paraya Çevrilmesinde İcra Emri Gönderilmesi
- İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip - Hesap
Kat İhtarnamesi - Limit İpoteği …...…........…................................................................ 73

6273 Sayılı Yasa İle Zamanaşımı Süresinin Değiştirilmesi
- Altı Aylık Zamanaşımı Süresi - Çek Hamilinin Başvurma
Haklarında Zamanaşımı - Çeklerin İbraz Süresinin Bitim
Tarihinin 6273 Sayılı Yasanın Yürürlüğe Girmesinden
Önce Olduğu …...…........…..................................................................................................... 90

Faturalar Nedeni İle Takip Tarihi Öncesinde Davalının
Temerrüde Düşürüldüğüne Dair Delil Bulunmadığı - İşlemiş
Faiz Alacağı - İtirazın İptali Davası - Ödeme Emrine Yapılan
İtirazın İptali…...…........…......................................................................................................... 97

Aciz Belgesi - Alacaklılara Zarar Vermek Kastı - Bedelsiz
Tasarrufların Butlanı - İvaz - Tasarrufun İptali Davası
- Zarar Verme Kastından Dolayı Tasarrufların İptali…...…........….....................101
İŞ HUKUKU

Davacının Statü Hukukuna Uygun Olup Olmadığının
Araştırılması - İş Mahkemesinin Görevi - İşe İade
Davası - Sözleşmeli Personel…...…........….......................................................................76

Fazla Çalışma Ücreti - Prime Esas Kazanç - Prime
Esas Kazanç Tutarının Tespiti - Yıllık Olarak Hesaplama
Yapılmaması Gereği…...…........…........................................................................................ 82

Basit Yargılamada Delillerin İkamesi - Dava
Dilekçesindeki Eksiklikler - Davanın Açılmamış
Sayılması - Delillerin Sonradan İleri Sürülmesi - İdari
Para Cezası Ve Prim Borcunun İptali - Tarafların
Sonradan Delil Gösterilmesi - Vakıaların Dava Dilekçesinde
Yer Alması …...…........….......................................................................................................... 111

İnsan Kaynakları Teşvik Ödemesi - İşçi Alacaklarının
Muacceliyeti - İşçilik Alacakları Davası - İşveren
Tarafından Yapılan Kısmi Ödemelerde Mahsup - Ödemenin
Muaccel Borç İçin Yapıldığının Kabulü - Temerrüt …...…........….......................115
ÖNEMLİ BİLGİLER
 Kıdem Tazminat Tavanı ................................................................................................. 127
 Dönemler İtibariyle Asgari Ücret ............................................................................ 128
 Asgari Ücret ve Yasal Kesintiler .................................................................................128
 2013 Yılı Asgari Ücret ve Yasal Kesintiler ...........................................................129
 Ücret ve İşverene Maliyetleri .................................................................................... 131
 Kapıcılar İçın Asgari Ücretın Hesabı ve İşverene Maliyeti
.......................... 132
 Asgari Ücret Uygulamasında Yeni Dönem .......................................................... 132
 2013 Yılında Asgari Geçim İndirimi tutarları ..................................................... 133
 Yıllık Ücretli İzin Süreleri ............................................................................................... 133
 İhbar Tazminatı (akdin Fesfinde Bildirim Süreleri) ........................................ 133
 İşsizlik Sigortası Primi .................................................................................................... 134
 Gelir Vergisi Tarifesi ........................................................................................................ 134
 Katma Değer Vergisi Oranları .................................................................................... 135
 Kurumlar Vergisi Oranları ............................................................................................ 135
 Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı ................................ 135
 Yasal Faizler Ve Yürürlük Süreleri ............................................................................ 136
 Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları ................................................................... 136
 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun›a Göre Gecikme
Zammı Oranları ................................................................................................................. 138
 Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler ................................................ 138
 Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre) .................................................. 139
 Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre) ........................................................ 139
 Değerli Kağıt Bedelleri .................................................................................................. 143
 2013 yılı Damga Vergisi Tutarları ............................................................................ 144
 Yargı Harçları Tarifesi...................................................................................................... 147
 Noter Harçları .................................................................................................................... 153
 Vergi Yargısı Harçları ...................................................................................................... 155
 Tapu Ve Kadastro Harçları .......................................................................................... 156
 Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesi Genel Hükümler ............................................. 161
 Avukatlık Ücret Tarifesi ................................................................................................ 165
 CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi .................................................................................. 169
 Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (ÜFE) ................................................................ 170
 Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (TÜFE) ............................................................. 170
 HUMK Ve İİK Parasal Sınırları .................................................................................... 171
 İYUK Parasal Sınırları ...................................................................................................... 171
 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler ...................................... 174
 Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi
.............................................................................. 176
ARAMA İNDEKSLERİ
 Kanun Maddelerine Göre Arama İndeksi
 Kavramlara Göre Arama İndeksi
…..................................................... 179
………….................................................................. 180
HUKUKİ MAKALELER
“İHALENİN FESHİ TALEBİNİN”
REDDEDİLMESİNDEN SONRA, GENEL
MAHKEMEDE “TAPU İPTALİ VE TESCİL
DAVASI” AÇILABİLİR Mİ?
Av.Alper UYAR
BELEDİYELERDE, İŞÇİ HAKLARI VE SENDİKAL
HAKLAR BAKIMINDAN TAŞERON ŞİRKETLER VE YARGI
Av.Boran ÇİÇEKLİ
EKONOMİK ENTEGRASYON VE ÜST YAPIYI
YÖNLENDİREN DİNAMİKLER
Av.M.İhsan DARENDE
SAYI: 3
“İHALENİN FESHİ TALEBİNİN” REDDEDİLMESİNDEN... 11
“İHALENİN FESHİ TALEBİNİN”
REDDEDİLMESİNDEN SONRA,
GENEL MAHKEMEDE “TAPU İPTALİ
VE TESCİL DAVASI” AÇILABİLİR Mİ?
Av.Alper UYAR
Bu makalede “icra mahkemesince verilen ihalenin feshi talebinin reddine
ilişkin kararın, kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği ve sonrasında genel
mahkemede tapu iptali ve tescil davası açılıp açılamayacağı” hususu,
Yargıtayın 12.05.2010 tarihinde verdiği karar çerçevesinde incelenecektir.
Kural olarak icra mahkemesinin, takip hukukuna ilişkin kararları, sadece
yürütülen takip bakımından tarafları bağlar ve sadece takip hukuku
bakımından kesin hüküm yaratır, maddi hukuk anlamında “kesin hüküm”
teşkil etmez.1 Maddi anlamda kesin hüküm, aynı davanın bir daha başka
davada görülmesini engeller. Davanın tekrar açılması, yeniden tartışma konusu
yapılması ve karara bağlanması mümkün değildir. İcra mahkemesi kararları
kural olarak maddi anlamda kesin hüküm oluşturmadığından bu kararlara
karşı yargılamanın yenilenmesi (iade-i muhakeme) yoluna gidilemez.2
Yargıtay bu konuyla ilgili olarak;
-“Aynı senetlere dayalı takip hakkında icra mahkemesince verilen ve
kesinleşen ‘itirazın kaldırılması talebinin reddine’ ilişkin kararın yeni takip
bakımından da ‘kesin hüküm’ oluşturacağını” 3
- ‘Aynı konuda daha önce başka bir icra mahkemesince karar verilmiş
olduğunun saptanması halinde, sonra başvurulan icra mahkemesince, aynı
konuda karar oluşturulamayacağını’4
-“ Taaddüt konusu alacağın varlığı, takip konusu belgenin geçerliliği
1
UYAR, T. İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C:2, s:1848
DÖNMEZ, R. MURAT. İcra ve İflas Hukukunda Taşınmaz Malların Paraya Çevrilmesi, 2010, s:462464-PEKCANITEZ, H./ATALAY, O./SUNGURTEKİN, Ö. M./ÖZEKES, M. İcra ve İflas Hukuku, 2009,
s:107-UNKAPI, Ö. İcra ve İflas Hukuku, 2007, s:22
3
Bknz:12. HD. 20.10.1994T. 12058/12610
4
Bknz: 12. HD. 31.01.2003T. 28218/1121; 10.04.2000T. 2085/5585
2
12
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
konusunda, icra mahkemesi kararının kesin hüküm teşkil etmeyeceğini”5
-“İcra mahkemesince ‘taraflar arasında temel ilişkiden doğan borcun
zaman aşımına uğradığına’ dair verilen kararın maddi anlamda kesin hüküm
teşkil etmeyeceğini”6
-“İİK. mad. 89/IV uyarınca, haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz eden
üçüncü kikinin bu itirazına (verdiği cevabın) gerçeğe aykırı olduğuna karar
veren icra mahkemesinin bu kararı ‘kesin hüküm’ teşkil etmediğinden,
üçüncü kişi bu karara rağmen takip borçlusu aleyhine ‘olumsuz tespit’, takip
alacaklısını aleyhine de ‘muvazaanın önlenmesi’ davası açabileceğini”7
b e l i r t m i ş t i r….
İcra mahkemesinin ‘takip hukuku ile ilgili kararlarının’ kural olarak “kesin
hüküm” teşkil etmediğini vurguladık. Fakat bu kuralın istisnaları da vardır.
Doktrinde genellikle aşağıdaki durumlarda, icra mahkemesinin;
-“İstihkak davaları sonucunda verdiği kararların” (İİK. mad. 97,99)
-“İhalesinin feshine ilişkin kararların” (İİK. mad. 134)- “zamanaşımı
nedeniyle (icra mahkemesince) aleyhine icranın geri bırakılmasına karar
verilmiş olan alacaklının, 7 gün içinde mahkemede dava açması halinde,
ilamın zamanaşımına uğradığı hususunun (icra mahkemesi kararının)” (İİK.
mad. 33a/II) k e s i n h ü k ü m teşkil edeceği belirtilmektedir. 8
Biz konumuz gereği icra mahkemesinin “ihalenin feshi isteminin reddine
ilişkin kararların” kesin hüküm teşkil etmesi hususunu inceleyeceğiz.
İcra mahkemesinin, bir ihalenin feshi isteminin (İİK. mad. 134) reddine
ilişkin kararın kesin hüküm teşkil etmesi ve bu kararla ilgili yargılamanın
yenilenmesinin istenebilmesinin nedeni; bu kararlar ile ilgililerin hakları
(hukuksal durumları) maddi hukuk açısından ve tapuya yapılacak tescile
temel olacak biçimde kesin olarak belirlenmesi, yani bu kararların maddi
anlamda kesinlik kazanmasıdır. Bu konuda genel mahkemelerde dava
açılamayacağından, ihalenin feshi talebinin reddine ilişkin karara karşı
yargılanmanın yenilenmesi yoluna gidilebilir.9 İcra mahkemesinin, delilleri
serbestçe takdir ederek bir mahkeme hüviyetiyle verdiği kararlara “kesin
hüküm” niteliğini tanımamak usul ekonomisine de aykırı olur.10
5
Bknz: 12. HD. 27.03.1990T. 11956/3454; HGK. 27.10.1982T. 11-1915/865; HGK. 18.11.1981T.
11-165/739; 15. HD. 15.01.1979T. 5593/3; 13. HD. 31.03.1977T. 1954/1836 vb.
6
Bknz: HGK. 25.09.1983T. 1980-11-1254/180
7
Bknz: 11. HD. 07.07.1987T. 3602/4101
8
UYAR, T. İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C:2, s:1849-1850
9
KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, 1. cilde ek, s:65- KURU, B. Hukuk Muhakemeleri Usulü, C:5,
s:5048-ARSLAN, R. Medeni Usul Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi, s:66 vd.-MUŞUL, T. İcra
Hukuku, s:90- DÖNMEZ, R. M. İcra ve İflas Hukukunda Taşınmaz Malların Paraya Çevrilmesi, 2010,
s:463 vd.- PEKCANITEZ, H. İcra İflas Hukukunda Şikayet, 1986, s:175 vd.-UNKAPI, Ö. İcra ve İflas
Hukuku, 2077, s:22
10
ARSLAN, R. Medeni Usul Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi, 1977, s:67-
SAYI: 3
“İHALENİN FESHİ TALEBİNİN” REDDEDİLMESİNDEN... 13
İcra ve iflas kanununda bir hüküm bulunmadığından ihalenin feshine ilişkin
talebin reddi kararına karşı gidilebilecek yargılamanın yenilenmesi nedenleri
ve yargılama usulü hakkında, HUMK.’un 445-454. maddeleri uygulanır.
Yargılamanın yenilenmesi için başvurma süresi hakkında, İİK. m. 134/IV’deki
1 yıllık süre uygulanmaz. Çünkü orda ki 1 yıllık süre yargılamanın yenilenmesi
ile değil şikâyet süresi ile ilgilidir.11
Yargıtay, konuyla ilgili olarak;
-“İcra mahkemesinin ‘ihalenin feshi, istihkak davaları ilamın zamanaşımına
uğramış olduğu’ hususuna ilişkin kararlarının maddi anlamda kesin hüküm
teşkil edeceğini”12
-“İlişkin olduğu esas hakkı kesin bir biçimde çözen ve tarafları bakımından
kesin hüküm meydana getiren kararlar için yargılanmanın yenilenmesini
istenebileceğini, ihalenin feshi isteminin reddine ilişkin kararlarının da bu tür
kararlardan olduğunu”13
-“İcra mahkemesinin ihalenin feshi talebinin reddine ilişkin kararlarının,
maddi anlamda ‘kesin hüküm’ teşkil ettiğinden, bunlara karşı yargılamanın
iadesi isteminde bulunulabileceğini”14
b e l i r t m i ş t i r…
Buraya kadar vurguladığımız hususlar ışığında makalemize konu olan
Yargıtay kararının inceleyelim. Aşağıda Yargıtay kararının tam metni yer
almaktadır. Şöyle ki;
“Taraflar arasında görülen davada:
Davacılar, “alınan kredi borcunun zamanında ödenmemesi sebebiyle
davalı Banka tarafından icra takibi sonucu, davacı vekile ait 34 parsel sayılı
taşınmazın cebri icra yoluyla alacağına mahsuben davalı Bankaya ihale
edildiğini icra takip dosyasında usulsüz işlemler yapıldığını, ihalenin geçersiz
olduğunu, bu nedenle davalı adına tescilin yolsuz tescil niteliğinde olduğunu”
ileri sürüp, tapu, iptali ve tescil istemişlerdir.
Davalı Banka, “davanın reddi”ni savunmuştur.
Mahkemece, “davanın reddi”ne karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş
olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.01.2010 Salı günü için yapılan
tebligat üzerine temyiz eden vekili Av. R. Kemal Çelik ile temyiz edilen vekili
Av. Erkan Yenilmez geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt
olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen
vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmasının bittiği bildirildi, iş karara
bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Şükran Dağlı İlgün tarafından düzenlenen
rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp
11
PEKCANITEZ, H. İcra İflas Hukukunda Şikayet, 1986, s:176
Bknz: HGK. 19.11.2003T. 3-737/700
13
Bknz: 12. HD. 16.12.1968T. 11701/11943
14
Bknz: 12. HD. 13.06.2000T. 8866/9783
12
14
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
düşünüldü:
-KARARDava yolsuz tescil davasına dayalı tapu iptaline tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; Davacıların, davacı Tezcan
ile davalı Banka arasında düzenlenen kredi sözleşmesinde davacı Bekir’in
kefil olduğunu, kredi borcunun süresinde ödenmemesi üzerine davalı
Bankanın Bursa 4. İcra Müdürlüğünün 2008/609 esasında kayıtlı icra takibi
başlattığını, yapılan icra takibi sonucu davacı Bekir’e ait 2688 ada parsel sayılı
taşınmazın cebri ihale sonucu alacağına mahsuben davalı banka tarafından
ihalede satın alındığını; icra takip dosyasında yapılması gereken tebligatların
usulsüz olduğunu, bu nedenle 34 parsel sayılı taşınmazın ihale ile davaya
bankaya satışına ilişkin işlemin yasal olmadığını ileri sürerek, tapu iptal ve
tescil isteğinde bulundukları; öte yandan, davacılar tarafından davalı Banka
aleyhine açılan ihalenin feshi davasının Bursa 5. İcra Hukuk Mahkemesinin
30.12.2008 gününü, 2008/822-889 esas-karar sayılı ilamı ile reddedilip
kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; önceden icra Tetkik Merciindeki ihalenin feshi
davası ile taşınmazın aynına ilişkin uyuşmazlık irdelenmeyip, İcra Hukuku ile
sınırlı olarak yapılan işlemlerin uygunluğu ve ihalenin yöntemine uygun icra
edilip edilmediği değerlendirilmiştir.
Bilindiği gibi İİK.’nun 18. maddesi uyarınca icra yargılaması basit yargılama
hususuna tabidir. Öte yandan 134. maddenin 2. fıkrasında öngörüldüğü
üzere ihalenin feshi BK.’nun 226. maddesinde yazılı sebeplerde dahil olmak
üzere yalnız icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren
7 gün içinde istenebilir, ilgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden
muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıtlağı peyda ettiği kabul
edilir şeklindeki düzenlemeler icra hukuku ile sınırlı ve basit yargılamayı
ve ihalenin hazırlanış ve ifası ile sonuçlandırması sırasında vuku bulan icra
mahkemesinden şikayet yolu ile istenebilen fesihleri tanımlamaktadır. Bu
çerçevede kalan bir soruşturma ve değerlendirmenin mülkiyet hakkının
illetini teşkil eden nedenin varlığına ya da yokluğuna delalet edemeyeceği
kabul edilmelidir. Türk hukuk sisteminde, tapu kayıtlarının oluşumunda illilik
prensibi esastır. İhalenin feshi isteğinin reddedilmiş olması keyfiyeti temelde
yolsuz tescil nedenini ortadan kaldırmaz.
Eldeki davada yukarıda açıklanan iddiasının içeriği ve ileri sürülüş biçimi
itibarı ile, davanın, çekişme konusu taşınmaz kaydının davalı taraf adına
oluşumunun illetten yoksun olduğu, bu nedenle yolsuz tescil niteliğinde
bulunduğu iddiasına dayalı olduğu açıktır. Bu tür davaların mülkiyet hakkına
dayalı olarak her zaman açılabileceği de kuşkusuzdur.
Diğer yandan, davalı ihaleye katılan sıfatını taşıyor ise, olayı bilen, hatta
daha ötesi olayı yaratan ve yürüten kişidir. Bu kişinin iktisatta üçüncü kişi
sayılmasına olanak yoktur.
SAYI: 3
“İHALENİN FESHİ TALEBİNİN” REDDEDİLMESİNDEN... 15
O halde, kaydın illetini teşkil eden ihalenin geçersiz işlemlere dayanması
durumunda yolsuz tescilin oluşmasına neden olacağı açıktır.
Hal böyle olunca; yolsuz tescil iddiasına dayalı olarak tarafların iddia
ve savunmaları doğrultusunda tüm delilerin toplanması, soruşturmanın
eksiksiz tamamlanması, toplanan ve toplanacak olan taraf delillerinin birlikte
değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken,
aksine düşüncelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru
değildir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan
nedenlerden ötürü HUMK.’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,
24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Av. Ücret Tarifesinin 14. maddesi
gereğince gelen temyiz eden vekili için 750,00 TL duruşma avukatlık parasının
temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edilene geri
verilmesine, 12.05.2010 tarihinde oybirliği ile kabul edildi. (Yargıtay 1. HD.
12.05.2010T. E:5029, K:5612).
Yargıtay 1. HD.’nin vermiş olduğu bu kararda; davalı Bankanın yaptığı icra
takibi sonucu davacıya ait taşınmazı cebri icra yolu ile alacağına mahsuben
davalı bankaya iade edilmiştir. İcra takip dosyasında usulsüz işlemler
yapıldığını ve ihalenin geçersiz olduğunun, bu nedenle davalı Banka adına
tescilin yolsuz tescil niteliğinde bulunduğunu ileri süren davacı tapu iptali ve
tespit istemiştir.
Yerel mahkemenin verdiği kararın aksine Yüksek Mahkeme, ihalenin feshi
isteminin reddedilmiş olması keyfiyetinin temelde yolsuz tescil nedenini
ortadan kaldırmayacağı çekişme konusu taşınmaz kaydının davalı taraf
adına oluşumunun illetten yoksun olduğu, bu nedenle yolsuz tescil niteliğinde
bulunduğu iddiasına dayalı olan bu tür davaların mülkiyet hakkına dayalı
olarak her zaman açılabileceği gerekçelerine dayalı olarak davacı lehine karar
vermiştir.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin verdiği bu karar gerek yargıtayın günümüze
kadar verdiği yerleşik içtihatlarına ve gerekte doktrindeki görüşlere aykırı bir
durum oluşturmaktadır. Gerçektende daha öncede belirttiğimiz gibi Yargıtay
ve doktrin, ihalenin feshi isteminin reddine ilişkin kararlar ile ilgililerin hakları
(hukuksal durumları) maddi hukuk açısından ve tapuya yapılacak tescile
temel olacak biçimde kesin olarak belirleneceğinden, yani bu kararların maddi
anlamda kesinlik kazanmasından dolayı, bu konuda genel mahkemelerde
dava açılamayacağını, yeniden tartışma konusu yapılamayacağını, aynı
davanın bir daha başka bir davada görülmesini engelleyeceğini belirtmiştir.
İşte bu nedenlerde dolayı 1. Hukuk Dairesinin vermiş olduğu bu kararı
yerinde bulmuyoruz.
16
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
BELEDİYELERDE, İŞÇİ HAKLARI
VE SENDİKAL HAKLAR BAKIMINDAN
TAŞERON ŞİRKETLER VE YARGI
Av.Boran ÇİÇEKLİ
Taşeronluk deyimi,aslında pek de hukuki olmayan bir terim,ama hem
meslek çevrelerinde hem de halk arasında “Alt İşverenlik” (eski deyimle alt
müteahhitlik) kavramına karşılık gelmek üzere kullanılması tercih ediliyor.
Zira “taşeron”, bu konuda özellikle Yargıtay tarafından geliştirilen hukuki
kavramların ve açıklamaların dışında, yaşanan gerçekliği daha sıcak ifade
ediyor. Fransızcadan gelme bir kelime (Tâcheron- okunuşu: taşron). Fransızca
sözlüklerde işçi anlamına da gelen, ancak pejoratif (küçümseyici) olarak
kullanılan özel bir bilgi gerektirmeyen niteliksiz işleri yapan kişi anlamında.
Diğer anlamı ise, yapılacak bir işi ikinci el olarak yüklenen veya birkaç işçi
arasında paylaştıran kişi.
Gerçekte de baktığımızda “alt işverenlik” olarak adlandırılan müessese
yaşamda karşılığını bulmuyor, alt işverenlik denildiği zaman daha çok
etimolojik anlamı ile taşeronluktan söz etmek, gerçekliği daha iyi ifade ediyor.
Zira taşeronların faaliyet gösterdikleri alanlara, taşeronlara iş vermenin
asıl saiklerine ve taşeronların idari, mali yapılarına, sermaye ve teknolojik
donanımlarına baktığımızda gördüğümüz , belirleyici olanın, teknik uzmanlık
veya üretim sürecinin gereksinimlerinden çok, işçi maliyetlerinin düşürülmesi
ve sendikasızlaştırma olduğu ayan beyan ortaya çıkıyor.
Ancak genel hukuk ilkesi olarak malum olanın ispatı gerekmediği halde,
özellikle Yargıtay tarafından ortaya atılan “ihale makamı”, “anahtar teslimi
iş” vb. kavramlar ve asıl işverenin asıl işveren olduğunun kabul edilebilmesi
için taşeron sözleşmelerinde muvazaanın ispatının zorunlu kılınması, malum
olanın ne yapılsa da ispat edilememesi gibi bir durum ortaya çıkartıyor.
Sonuçta, işçi haklarının, sendikal hakların uğradığı erozyon durdurulamıyor,
artarak sürüyor.
Son zamanlarda basına sıkça yansıyan Tuzla tersanelerindeki taşeron
işçilerinin iş cinayetleri sonucu ölümleri ve geçtiğimiz günlerde basına ve
televizyonlara sıkça yansıyan İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı itfaiye
çalışanlarının, itfaiye hizmetlerinin taşerona verilmesi nedeni ile direnişleri,
yine çeşitli belediyelerde bu nedenle yapılan toplu işten çıkartmalar sorunun
tüm yakıcılığı ile sürmekte olduğunu ve ağırlaştığını göstermekte. Bu durumda
taşeronluğu meşrulaştıran yargı kararlarının payının olmadığını ileri sürmek
oldukça güç.
SAYI: 3
BELEDİYELERDE, İŞÇİ HAKLARI... 17
Bu yazının amacı teorik olarak asıl işveren ve alt işveren kavramlarını ve
ilişkilerini incelemek değildir. Zaten bu konuda akademisyenler tarafından
yazılan birçok inceleme ve makale vardır. Yazının amacı daha çok Belediyelerde
geçerli olan “hizmet alımı” şeklindeki taşeronluk sözleşmelerine hem
yürürlükten kalkan 1475 sayılı, hem de halen yürürlükte olan 4857 sayılı
iş yasaları dönemlerinde mevzu hukukun durumu ve Yargıtay kararları
ışığında,işçi hakları ve sendikal haklara olumsuz etkilerine eleştirel bir bakış
sunabilmektir.
İş yaşamında,sanayi üretiminde esas olan herkesin kendi işini yapmasıdır.
İş bölümü ve uzmanlaşmanın arttığı sanayi ötesi toplumda, üretim süreçleri
de küçük parçalara bölünmekte ve eskiden tek bir sürecin parçası olan işler
birbirinden bağımsız süreçlere dönüşmektedir. Ancak burada yine asıl olan
herkesin kendi işini yapmasıdır. Öte yandan birbirini tamamlayan, ancak
kendi içinde bağımsız bu parçalanmış üretim süreçleri birbirlerini etkiledikleri
ve bağımlılıkları ölçüsünde de karşılıklı hak ve yükümlülükleri beraberinde
getirmektedir. Dikkat edilirse burada söz konusu olan asıl işin bir parçası
olan işler değil, asıl işin tamamlanması için zorunlu olsa bile,ondan bağımsız
üretim süreçleridir. Bir otomobil üreticisine lastik veya başka bir yedek parça
sağlayan ekonomik ve idari olarak bağımsız üretici örneğinde olduğu gibi
(Zira ekonomik veya idari olarak bağımlılık, münhasıran belirli bir otomobil
üreticisi için üretim yapılması halinde artık bağımız bir süreçten söz edilemez
ve taşeronluk ilişkisi ortaya çıkar). Bu durum günümüz üretim ilişkilerinin ve
teknolojik gelişmelerin kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Doğal
olarak mevzu ve içtihadi hukuk da , özellikle, sözleşmeler ve iş hukuku alanında
bu durma tepki vermekte ve yeni hukuksal düzenlemeler ve çözümlemeler
geliştirmektedir. Sorun bu düzenlemeler ve yargısal yaklaşımların, işçi
haklarının ve sendikal hakların korunması ve geliştirilmesi, yani sosyal
hukuk devletinin gerçekleştirilmesi yönünde mi olacağı, yoksa tam tersine
yüzyılın neo liberal akımları ve devlet-hükümet politikaları doğrultusunda
özelleştirme ideolojisine, esnek çalışmanın meşrulaştırılmasına, sendikal ve
sosyal hakların budanmasına mı hizmet edeceğidir. 1980 li yıllardan bu yana
ikinci yaklaşımın bir devlet politikası haline geldiği kanısındayım. Son yıllarda
iş ve sosyal güvenlik alanındaki mevzuatta yapılan değişiklikler de bu devlet
politikası doğrultusundadır. Ancak ileriki satırlarda sergilemeye çalışacağım
üzere, kanımca sorun büyük ölçüde mevzuattan kaynaklanmamaktadır.
Sorun daha çok yargının yine aynı devlet politikaları doğrultusunda getirdiği
yorumlardan ve uygulamadan kaynaklanmaktadır. Yargısal kararlarla, istisnai
olması gereken taşeronluk yerleşmiş ve meşrulaşmıştır. Özellikle kamu
hizmetlerinin, doğrudan kamusal organlar tarafından yerine getirilmesi ilkesi
, özelleştirme ve taşeronlaştırma ideolojisi ile ortadan kaldırılmıştır.
Burada işçi hakları bakımından sorun, esas olarak, taşeron işçisinin
1
Yargıtay 9. HD’nin 15.07.2010 gün 2008/21686E- 2010/24117K sayılı kararından.
18
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
asıl işverenin işçileri ile aynı haklardan yararlandırılmamaları -ki burada
özellikle toplu iş sözleşmesinden ve sendikal haklardan yararlandırmama
amaçlanmaktadır zaten-, işçilik haklarının ödenmesinde taşeron ve asıl
işverenin müteselsil sorumluluğu noktalarında ortaya çıkmaktadır.
1475 sayılı yasa yürürlükte iken, bu yasanın 1. maddesinin son fıkrası “Bir
işverenden belirli bir işin bir bölümünde veya eklentilerinde iş alan ve işçilerini
münhasıran o işyerinde ve eklentilerinde çalıştıran diğer bir işverenin kendi
işçilerine karşı o işyeri ile ilgili ve bu Kanun’dan veya hizmet akdinden doğan
yükümlerinden asıl işveren de birlikte sorumludur.” hükmünü amirdi. Tabii
bu yasa yürürlüğe girdiğinde iş güvencesi hükümleri geçerli değildi ve işe
iadeden kimin sorumlu olacağı da gündeme gelmemekteydi. Bu maddeyi
yine 1475 sayılı yasanın “Kamu tüzel kişilerine ve bunların bazı kuruluşları
ile özel sektöre ilişkin ödevler :” başlıklı 29 maddesinde öngörülen “Genel
ve katma bütçeli dairelerle mahalli idareler veya kamu iktisadi teşebbüsleri
yahut özel kanuna veya özel kanunla verilmiş yetkiye dayanılarak kurulan
banka ve kuruluşlar; müteahhide verdikleri her türlü bina, köprü, hat ve yol
inşası gibi yapım ve onarım işlerinde, müteahhitlere ödenecek her istihkaktan
önce işyerinde çalışan işçilerden müteahhit veya taşeronlarca ücretleri
ödenmeyenlerin bulunup bulunmadığını kontrol edip ücretleri ödenmeyen
varsa müteahhitten veya taşeronlardan istenecek bordrolara göre bu ücretleri
bunların istihkaklarından öderler.” hükmünün birlikte değerlendirilmesinden
yükleniciye verilen her türlü bina,köprü, hat ve yol inşası gibi yapım onarım
işlerinin en azından kamu kurumları açısından 1. madde kapsamında
olmadığı sonucu kıyasen çıkartılabilir. Ancak hukuk mantığı, sayılan bu işlerin
kamu kurumunun asli işlerinden olması halinde 1. madde kapsamında bir
taşeronluk ilişkisinin varlığının kabulünü zorunlu kılmaktadır.
Öte yandan Türkiye Büyük Millet meclisinin 14.12.1960 gün ve 161 sayılı
kanun ile uygun bulunarak 21.12.1960 günlü Resmi Gazete’de yayımlanmak
suretiyle kanunlaşan “AMME TARAFINDAN YAPILAN MUKAVELELERE
KONULACAK ÇALIŞMA ŞARTLARINA MÜTEALLİK” 94 nolu Uluslararası
Çalışma Örgütü Sözleşmesinin 2. maddesinde, bu sözleşme kapsamına
giren kurumların, sözleşme kapsamındaki işleri dolayısıyla yüklenicilerle
yapacakları sözleşmelere konulacak şartlarla, işçilerin ücretleri, iş süreleri ve
diğer çalışma koşullarının “işin yapıldığı aynı bölgedeki iş kolu veya sanayide”
aynı mahiyetteki iş için, toplu sözleşme, hakem kararı veya ulusal mevzuatla
belirlenmiş ücretler, iş süreleri ve diğer çalışma koşulları varsa, yüklenicinin
çalıştırdığı işçilere sağlanacak hakların da bunlardan daha az olmaması,
“işin yapıldığı aynı bölgedeki iş kolu veya sanayi” sağlanan haklar yok ise
“benzeri en yakın bölgedeki ilgili iş kolu veya sanayide” aynı mahiyetteki bir
iş için, belirlenmiş olanlardan daha aşağı olmamasının sağlanması taahhüt
edilmiştir. Bu hüküm doğrudan, özellikle kamunun çalıştırdığı taşeron işçisinin
asıl işveren işçisi ile aynı haklara sahip olmasını gerektirmektedir.
Ancak 1980’lerden sonra belirginleşen ve başta,ülkemizin en büyük işvereni
SAYI: 3
BELEDİYELERDE, İŞÇİ HAKLARI... 19
olan kamu tarafından yoğun bir biçimde uygulamaya konulan, özelleştirme
ve taşeronlaştırma politikaları ile koşut olarak ortaya çıkan yargı kararları
kamu sektöründe çalışan taşeron işçilerinin, genellikle sendikalı olan kamu
sektöründe çalışan asıl işveren işçilerinin haklarından yararlandırılmaması
amacına hizmet etmiştir. Bu dönmede, yasada olmayan,uygulamayla da
örtüşmeyen “ihale makamı” “anahtar teslimi iş” gibi kavramların Yargıtay
tarafından geliştirildiğini ve özellikle taşeron işçisinin asıl işverenin işçisinin
yararlandığı haklardan yaralanması için, sanki asıl işveren işçisi olması zorunlu
imiş gibi, muvazaa koşulunun getirildiğini görüyoruz (bu kavramlar Yargıtay
kararları açısından hala geçerlidir)1. Oysa burada temel sorun, muvazaa olup
olmaması değil, taşeronluk sözleşmesinin işçi haklarının ve sendikal hakların
budanması sonucunu yaratmamasıdır. Yani her halükarda işçi haklarının ve
sendikal hakların korunması esas alınmalıdır. Oysa işverenler için ,taşeron
sözleşmelerini cazip ve kullanışlı kılan tam da ucuz işgücü ve kötü çalışma
koşulları ile sendikal örgütsüzlüğün yarattığı sözde düşük maliyetlerdir2.
Ülkemizde özel sektörün büyük bölümünde egemen olan olan kayıt dışı
istihdam , sendikalaşma oranının düşüklüğü ve kötü çalışma koşulları göz
önüne alındığında, neden, sendikalaşma oranının yüksek olduğu ve nispeten
daha iyi çalışma koşullarının bulunduğu kamu sektörünün taşeronlaştırmada,
yargıyı da arkasına alarak, koç başlığı yaptığı daha iyi anlaşılacaktır. Tüm bu
kararlar Anayasanın sosyal hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu gibi, yukarıda
aktarılan 94 sayılı UÇÖ sözleşmesine de aykırıdır, ayrıca sendikal örgütlenmeye
de büyük darbe vurmuştur.
Bu yargısal kararlar sayesinde, örneğin yol yapımı hizmetleri gibi
birçok bayındırlık hizmetlerinde “yap işlet devret modeli” meşruiyet
kazanmış, kamusal hizmetler özelleştirilmiş, kamuda büyük yolsuzluklar
yapılabilmiş,kamu kaynakları verimsiz olarak kullanılmış, sözde bir maliyet
avantajı getiren ihaleler nominal anlamda kamuya daha pahalıya mal olduğu
gibi,büyük toplumsal maliyetler getirmiş ve halen getirmektedir. Bunun
vebali siyasal iktidarlar kadar yargının da sırtındadır.
Belediyelerde “hizmet alımı” adı altında kamu hizmetlerinin,özellikle
temizlik ve ulaşım işlerinin özelleştirilmesi ve taşeronlaştırmanın 1990’lardan
itibaren yaygınlaştığı görülmektedir. Günümüzde neredeyse tüm belediye
hizmetleri taşeron şirketler aracılığı görülmekte, belediyenin kadrolu
1
-Taşeron sözleşmelerinde muvazaa koşulları için bkz .Yargıtay 9.H.D. 2001/14228 E, 2001/17344
K. - HGK 2004/11-254 E, 2004/295 K.
2
Prof Dr.Nüvit Gerek “Kamu Kuruluşlarında Hizmet Alım İhaleleri Kapsamında Alt İşveren İşçileri
ile ilgili sorunlar” Çalışma ve Toplum 2007/4 sf 82. Ancak bu yazıda ileri sürülen, Yargıtay tarafından “1475 sayılı İş Kanunu döneminde yaşanan muvazaalı uygulamaların önlenmesi düşüncesi
kuşkusuz yerindedir.” düşüncesine genel anlamada itiraz etmek mümkün değilse de, yukarıda
açıklandığı üzere asıl işveren işçileri ile eşdeğer iş koşullarını sağlama yükümünü göz ardı eden
ve hukuk dışılığı sadece, ispatı oldukça güç muvazaa ile sınırlayan yargısal yaklaşım,taşeronluğun
yerleşmesine hizmet etmiştir.
20
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
işçilerinin yanı başında , aynı işleri yapan ancak çok daha düşük ücretlerle
ve sendikal haklardan yoksun olarak çalışan taşeron işçilerinin sayısı gittikçe
artmaktadır.
1475 sayılı yasanın ve yine mülga 1580 sayılı Belediye yasasının yürürlükte
olduğu dönemde,Yargıtay Belediye işyerinde yetkili sendikanın belirlenmesine
esas olan toplam işçi sayısının hesabında, Belediye İktisadi Teşebbüsleri (BİT)
denilen belediyelere ait şirketlerde çalışan işçileri, bu şirketlerin belediye
ile ekonomik bütünlük arz ettikleri gerekçesi ile, belediye işçisi olarak kabul
ederken3, 6672 sayılı yasa kapsamında ödenmesi gereken ilave tediyelerin
ve diğer işçilik alacaklarının ödenmesi talepli bir başka davada belediye
şirketinin “belediyeye bağlı bir kuruluş olmadığı ve ayrı bir özel tüzel kişiliği
bulunduğu, anlaşılmış ve ortakları arasında resmi kuruluşların bulunması o
tüzel kişiliği resmi bir kurum haline getirmeyeceği açık olmakla, 6772 sayılı
yasanın birinci maddesinde sayılan kurum ve kuruluşlar arasında davalı
şirket yer alamayacağından” diyerek kararı bozmuştur.4 Sorun burada açık
bir şekilde ortaya çıkmaktadır, belediye şirketleri çalışanları,sendikaların
çoğunluk tespitinde hesaba katılarak,işletme toplu iş sözleşmesi dayatılmakta
ve sendikal örgütlenme zorlaştırılmakta, öte yandan, belediye işçilerinin
yararlandığı haklardan belediye şirketi çalışanlarının da yararlanması
engellenmektedir. Ancak tam da bu nedenlerle belediye şirketi çalışanlarının
sendikalarda örgütlenmesi başarılabilmiş ve bu gelişmeye koşut olarak, Yargı
kararlarında , belediye şirketi işçilerinin alacaklarından belediyenin de sorumlu
tutulabilmesini sağlayıcı bir evrim ortaya çıkmış ve belediye işverenleri için,
belediye şirketleri “faydasını” büyük ölçüde kaybetmiştir. Bu aşamadan sonra,
belediyeler, özellikle çöp toplama hizmetlerinde, biçimsel olarak Yargıtay’ın
“muvazaa” ölçütlerine dikkat ederek klasik taşeron sözleşmeleri yapmaya
başlamışlardır.
Bu süreçler yaşanırken, kamu işletmelerinin koçbaşlığını yaptığı ve
özel sektörün de kendi açısından faydalarının farkına varmaya başladığı
taşeronlaştırmanın işçi hakları ve sendikal haklar bakımından tam bir
vahşi kapitalizm gösterisine dönüşmesi, bunun karşısında sendikaların
bağıtladıkları toplu iş sözleşmelerine taşeronlaştırmayı engellemeye yönelik
3
“Anonim ortaklıklar olup olmadıklarına bakılmaksızın, sermayelerinin büyük bir bölümünün belediyeye ait olduğu, faaliyetlerinin evvelce belediye birimlerince yürütülmekte iken, özel hukukun
sağladığı bazı olanaklardan yararlanmak amacıyla bu ortaklılara devredildiği, şirketin yönetim ve
mali yönü ile..... belediye ile özdeşleşmiş durumda olduğu, belediye başkanının, aynı zamanda şirketin yönetim kurulu başkanı olması” nedenleri ile belediye şirketlerinin bağlı teşekküller olduğu
karar altına alınmış ve bu kararlar Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından onanmıştır. (İstanbul 1. İş
Mahkemesi 17/2/1995 tarih, 1994/740 E; 1995/148 K.
4
Ankara 4. İş Mahkemesi 1999/1424-1432 E. sayılı davalar ; 9. H.D. 1997/6985 E. 1997/8554 K.
12.5.1997 ( bu kararda davacı işçi belediye şirketine ait tanzim satış mağazası elemanı ise belediyeye husumet yöneltilemeyeceği, yine aynı şirketin belediye ile yaptığı çöp toplama sözleşmesi
kapsamında çalıştığının tespiti halinde ise belediyenin de sorumlu olacağına hükmedilmiştir)
SAYI: 3
BELEDİYELERDE, İŞÇİ HAKLARI... 21
hükümler koymaları
ve yargı kararlarının ise oluşan sorunlara çözüm
getirememesi nedeni ile, bu alanda da yasal düzenleme ihtiyacı kendini
göstermiştir. 22.05.2003 tarihinde kabul edilen 4857 sayılı İş Yasasının 2.
maddesi son fıkrası; “Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak
çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce
o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve
genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı
kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi
sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle
uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez”
(abç) hükmünü getirmektedir.
Yasa metninden anlaşılacağı üzere,bu hüküm de aslında sorunları
çözmekten uzaktır ve yine muvazaayı merkezine almaktadır. Öte yandan,
4857 sayılı yasa işyerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı
işlerde ve İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık
gerektiren durumlarda asıl işin bölünerek alt işverenlere verilebilmesini
yasal olarak mümkün kıldığı gibi, asıl işverenin alt işverenin işçilerine karı
müteselsil sorumluluğunu da,alt işverenin işçilerini münhasıran bu işyerinde
çalıştırması koşuluna tabi kılmıştır5. Kanımca bu düzenlemeler bir ilerleme
değildir. Yine merkezine, üretim veya hizmet maliyetini düşürmekte temel
yöntem olarak ucuz ve örgütsüz, kötü çalışma koşulları ile işçi çalıştırmanın
yasaklanmasını koymamaktadır. Oysa çözüm basittir ,taşeron işçisini, asıl
işin bir bölümünde ya da yardımcı işlerde çalışıp çalışmadığına bakmaksızın
asıl işverenin yararlandığı tüm haklardan yararlandırılmasını sağlayacak bir
hüküm koyarsınız olur biter. Yani,yasanın bu hali ile sonuçta top dönüp dolaşıp
yargısal uygulamanın kucağına bırakılmıştır. Ancak burada hemen belirtelim
ki,kamu kurumları için tam tersi yapılmış, üstelik 94 sayılı UÇÖ sözleşmesine
de tümüyle aykırı olarak, 12.07.2006 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak
yürürlüğe giren 5538 Sayılı “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin
İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun
ve Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun”un 18. maddesi ile, 4857 Sayılı İş Kanununun 2. maddesine VIII. ve
IX. Fıkralar eklenerek, kamu kurumlarına ve tabii belediyelere istisnalar
getirilmiştir. Bu konuya ilerleyen satırlarda değineceğiz.
4857 sayılı yasanın 2.maddesinde 12.07.2006 tarihinde yapılan, yukarıda
bahsettiğimiz değişiklikten önce ve halen 1580 sayılı belediye yasası yürürlükte
iken, Yargıtay, özellikle temizlik işlerinde,gerek 1580 sayılı yasanın 15.maddesi
1, 23 ve 24 bentlerine göre gerekse, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıha Kanununun
20 maddesine göre çöp toplama işlerinin belediyelerin asli görevlerinden
5
Geniş bilgi için bkz : Prof. Dr. Nüvit Gerek (a.g.m.) ; Can Şafak, “4857 Sayılı İş Kanunu Çerçevesinde Taşeron (Alt İşveren) Meselesi” http://www.kristalis.org.tr/aa_dokuman/taseron_alt_isveren.
pdf
22
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
olduğu ve hizmet alımı yoluyla taşerona verilemeyeceği gerekçesi ile, taşeron
temizlik işçilerinin başından beri asıl işverenin işçisi sayılması gerektiği
doğrultusunda kararlar veriyordu. Ancak hemen belirtelim ki bu kararlar, asıl
işveren’in işçilerinin haklarından yararlanma talepli davalarda değil, daha
çok işe iade davaları sonucunda verilmiştir. Ancak bu kararlarda da temel
eksen taşeron sözleşmelerinin muvazaalı olmasıdır. Öte yandan Yargıtay
4857 sayılı yasanın 2. maddesinin son fıkrasında belirtilen,asıl işin bölünerek
alt işverenlere verilebilmesi için “İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik
nedenlerle uzmanlık gerektirme” ölçütlerinin birlikte gerçekleşmesi koşulunu
aramaktadır ki kanımızca yasa da bunu öngörmektedir. Yargıtay 9. Hukuk
dairesi belediye taşeron işçisinin belediyeye ve taşeron şirkete karşı açtığı işe
iade davasında , bu konuda verdiği ilk kararlarından biri olan, 2005/14410
E, 2005/18793 K. ve 30/05/2005 tarihli ilamında “Davalılardan Belediye,
temizlik ve çöp işini ihale ile davalı ...... A.Ş’ ye vermiştir. Temizlik ve çöp nakil
işi belediyenin asli işlerindendir. Belediyelerin asli işlerinden olan temizlik
hizmeti işini 4857 sayılı İş Kanununun 2/VI-VII maddesi uyarınca taşeronlara
devretmesi mümkün olmadığından bu tür taşeronluk sözleşmeleri geçerli
sayılamayacağından” davalı belediyenin işe iadeden sorumlu olmadığına,
taşeron firma hakkındaki davanın ise husumet yönünden reddine karar
verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Bu arada 1580 sayılı belediye yasası yürürlükten kalkmış, 23/12/2004
tarihli 5272 sayılı yasa yürürlüğe girmişse de, bu yasa da Anayasa Mahkemesi
tarafından 6 süreyle yürürlükte bırakılmak suretiyle, 2004/118 E, 2005/8
K. 25785 sayı ve 13/04/2005 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan kararla
iptal edilmiştir. Bu yasanın yerine 03/07/2005 tarihli 5393 sayılı belediye
kanununu yürürlüğe girmiştir. Hem iptal edilen 5272 sayılı hem de onun
yerine alan 5393 sayılı yasanın 14/a maddesi temizlik işini belediyelerin asli
görev olarak belirlemekle birlikte, bu işleri “yapar veya yaptırır” ibaresi ile
alt işverenlere yaptırılabilmesi olanağını getirmiştir. Yine her iki yasanın 67.
maddeleri temizlik işlerinin ihale kararını alacak makamı ve ne süre ile bu
ihalenin yapılabileceğini belirlemektedir. Bu maddeye göre, temizlik işlerinin
alt işverene verilmesi kararını alacak makam belediye meclisidir ve ancak
ilk yapılacak yerel seçim tarihinden 6 ay sonrasına kadar süre ile ihaleye
verilebilir. Bu yasa maddelerinde yapılan değişikliğin, anılan yargı kararları
ile taşeronlaştırma özgürlüğü kısıtlanan belediyelerin elini rahatlatmak
olduğu açıktır. Ancak kanımızca bu yasal değişiklik, hiç bir şekilde bu amaca
elverişli değildir. Zira asıl işin, işin ve işyerinin gerekleri ve teknolojik uzmanlık
gerektirmesi dışında bölünerek taşerona verilememesi kuralını getiren İş
Yasasının 2.maddesi halen yürürlüktedir. Bu yasal değişikliğin tek hukuksal
sonucu iş yasasında belirtilen koşullar ve esaslar içinde , belediyelerin asli
işlerini de taşerona verebilmelerine olanak tanınmasıdır. Yani ihtilaf halinde,
Yargıtay’ın bu güne kadarki konu ile ilgili içtihadı doğrultusunda, belediyenin
taşeron sözleşmesinin, teknolojik uzmanlık gerektirmesi ve işin gereklerinden
SAYI: 3
BELEDİYELERDE, İŞÇİ HAKLARI... 23
olup olmadığı ve yukarıda açıklanan muvazaa unsurlarını taşıyıp taşımadığının
araştırılması gereklidir.
Ama öyle olmamıştır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, yukarıda aktarılan
30.05.2005 tarihli kararından sadece 4,5 ay sonra 30.09.2005 tarihli,
2005/28131 E, 2005/30452 K. sayılı ilamı ile “Ayrıca davalı belediye tarafından
yapılan ihale 4.4.2005 tarihinde gerçekleşmiş olup bu tarihte 5272 sayılı
Belediye Kanununun 67. maddesine göre temizlik işlerinin taşerona verilmesi
mümkündür. Bu nedenle, sözü edilen işlerin alt işverene verilemeyeceği
yönündeki mahkeme gerekçesi ihale tarihi itibariyle doğru değildir” denilerek
önceki içtihadından köklü bir şekilde ayrılmıştır.
Karar birçok bakımdan eleştiriyi hak etmektedir. Zira başta, 5272 sayılı ve
daha sonra yürürlüğe giren 5393 sayılı belediye yasalarının 67.maddesi hiç bir
şekilde belediye temizlik işlerinin taşerona verilmesine izin veren bir hüküm
değildir. Belediye temizlik işlerinin alt işverenlere yaptırılabilmesine cevaz
veren madde 14 a maddesidir. 67. madde ise taşeron ihalesine karar verecek
makamı,yöntemini ve süresini belirlemektedir. Öte yandan 14 a maddesi
Temizlik işlerinin belediyenin asli işi olduğunu açıklıkla belirtmekte ve bu
işlerin belediye tarafından yapılacağını veya başkalarına yaptırılabileceğini
belirtmektedir. Evet belediye bu hükme göre temizlik işlerini “yaptırabilecektir”
ancak İş yasasının 2. Maddesinin öngördüğü koşullarda. Yani işin ve işyerinin
gerektirmesi,teknolojik uzmanlık gerektirmesi halinde. Oysa bu gün biliyoruz
ki, temizlik işleri hiç bir şekilde özel bir teknolojik uzmanlığı gerektirmediği
gibi, genellikle hiçbir şeyi olmayan taşeron firmalar tarafından, belediyenin
araç, gereçleri ve olanakları kullanılarak yapılmaktadır. Böyle olmasa bile,
burada temel amacın sendikasızlaştırma, ucuz işgücü ve kötü ve güvencesiz
çalışma koşulları sayesinde maliyetlerin düşürülmesi olduğu açıktır. Ancak
soyut hukuksal argümanlar ve teorik tartışmalarla bu temel gerçek gözlerden
kaçmaktadır. Bunun toplumsal maliyeti çok ama çok pahalıdır.
Belediyelerde özelleştirilen sadece temizlik hizmetleri değildir. Toplu
taşıma, sağlık, zabıta ve idari hizmetler de özelleştirilmektedir ve taşeron
firmaların işçilerince yerine getirilmektedir. Belediyelerde belediyenin kadrolu
çalışanlarının yanı başında,aynı işleri yapan,ancak onların sahip olduğu
hiç bir hakka ve güvenceye sahip olmadığı gibi,çok daha düşük ücretlerle
çalışan,sendikalaşmaya kalktığı anda kapıya konulan, çalıştığı taşeron şirket
ihaleyi alamadığı zaman işsiz kaldığı gibi kıdem, ihbar tazminatı gibi haklarını
bile alamayan bir işçi kitlesi vardır. Yargı bu gerçeklere gözünü kapatamaz ve
kapatmamalıdır.
Yargının bu konuya yaklaşımı açısından ilginç olan bir örnek de Ankara’da
toplu taşımı sağlayan EGO taşeronunun işçilerinin asıl işveren sıfatıyla
EGO’ya ve taşeron şirkete karşı açtıkları işe iade davalarıdır. Ankara 1. İş
Mahkemesince, daha önce Yargıtay bozma kararına uyulmak suretiyle verilen
25/10/2005 tarihli ve 2005/1230 E, 2005/688 K sayılı karar Yargıtay ). Hukuk
Dairesince, 2005/38419 E, 2006/5418 K, ve 6.3.2006 tarihli kararla onanarak
24
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
kesinleşmiştir. Onanan kararda, yine Belediyelerin 5272 sayılı yasanın 15
ve 67. maddelerine göre hizmet alımı yoluyla toplu taşıma görevlerini
yerine getirebilecekleri tekrar edilmekte,ancak bununla çelişik bir biçimde
sözleşme türü alt üst işveren ve iş kanunu 2.maddesi bağlamında değil, İş
yasasının 7.maddesinde belirtilen geçici iş ilişkisi(ödünç iş ilişkisi) bağlamında
çözümlenmiştir. İş Yasasının 7. Maddesine göre ödünç iş ilişkisi işçinin de
rızasıyla 6 ayı geçmemek üzere kurulabilir ve en çok iki kez yenilenebilir. Bu
durumda ödünç iş ilişkisinin süresi 18 ayı geçemez. Somut olayda taşeron
işçisi ile EGO arasındaki ilişki bu kapsamda değerlendirilmiş, ancak, 18 ayı
aştığı halde EGO’da çalışılmaya devam ettiği,yaptığı işin şoförlük olup sürekli
bir iş olduğu, dolayısı ile EGO’nun işçisi sayılması gerektiği ve bu nedenle
işe iade davasının asıl işveren EGO yönünden kabulüne, taşeron şirket
bakımından ise reddine karar verilmiştir. İşçilerin sendikalaşma çabasına
girdikleri için işten atıldıklarını, taşeron şirketin %69 hissesinin asıl işveren
EGO’ya ait olduğunu ve aralarında bir hizmet alım sözleşmesi bulunduğunu
da okuyucunun dikkatine sunalım. Bu karar üzerine söylenecek çok söz vardır
ve belki de başlı başına ayrı bir yazı konusudur. Ancak bu yazı çerçevesinde,
özet olarak şu kadarı söylenebilir, burada 4857 sayılı yasanın 7. maddesinin
hiçbir uygulanabilirliği yoktur. Asıl işin bir bölümünün ki en önemli bölümü
toplu taşım araçlarının kullanılmasıdır, işin ve işyerinin gereği olmadığı ve
hiç bir teknik uzmanlık gerektirmediği halde, alt işverene gördürülmesidir.
Bu durumda,yasa gereği taşeron işçileri başından beri asıl işveren EGO’nun
işçisi sayılmalı ve EGO işçilerinin ,TİS dahil,yararlandıkları bütün haklardan
yararlandırılmaları gerekirdi.
Bu arada, belediyelerde yetkili olan sendikalar toplu iş sözleşmelerine
dahil ettikleri, temizlik işlerinin taşerona verilemeyeceği ve verildiği takdirde
müeyyidelerini belirleyen hükümlere dayanarak, bu hükümlere rağmen
temizlik işlerini taşerona veren belediyeler hakkında, taşeron sözleşmelerinin
iptali istemi ile davalar açtılar. Bu davalardan bazıları yerel İş Mahkemelerince
kabul edilmelerine rağmen, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi “sendikaların bu davaları
açmakta hukuki yararının bulunmadığı”, “sendikanın taraf olmadığı asıl işveren
ve alt işveren arasındaki sözleşmenin “iptalini isteme hakkı bulunmadığı”
“ancak bundan zarar gören işçilerin,açacakları eda davalarında bunu da
ileri sürebilecekleri” gibi gerekçelerle bu kararları bozdu6. Yani Yargıtay’a
göre sendikalar işveren tarafından TİS’in açıkça ihlalini dava edemezler,
sendikasızlaştırmanın ve var olan sendikal örgütlenmeleri zayıflatmanın en
temel aracı olan taşeronlaştırmaya karşı üyelerini ve haklarını savunamazlar.
Bu tezin arkasına istediğiniz kadar hukuki argüman yığabilirsiniz, ama hiçbirisi
bu yaklaşımların sendikal haklara,sosyal hukuk devletine verdiği zararları
ortadan gizleyemez ve hayatın gerçekliği karşısında uzun ömürlü olamaz.
Belediyelerin de dahil olduğu kamu kurumları açısından bu gün gelinen
6
Yargıtay 9. H.D. 2006/25736E. 2007/11146 K. 17.4.2007; 2007/21512 E, 2007/19528 K,
19.6.2007
SAYI: 3
BELEDİYELERDE, İŞÇİ HAKLARI... 25
noktada, yukarıda bahsettiğimiz 12.07.2006 tarihli Resmi Gazetede
yayınlanarak yürürlüğe giren 5538 Sayılı “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı
Kanun ve Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun”un 18. maddesi ile, 4857 Sayılı İş Kanununun 2. maddesine
eklenen VIII. ve IX. Fıkralarla, aynı maddenin IV. Ve VI fıkralarındaki koruma ve
kısıtlamalara tabi olmaksızın taşeron çalıştırma imtiyazı getirilmiştir. Eklenen
bu fıkralarla “Kanuna veya Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kamu
kurum ve kuruluşları ile bunların doğrudan veya dolaylı olarak sermayesinin
en az yüzde ellisine sahip oldukları ortaklıklarda”, Anayasaya ve 94 sayılı
UÇÖ sözleşmesine tümüyle aykırı biçimde, her türlü işte taşeron işçileri
çalıştırılabilecek ve bu işçilerin asıl işverenin işçilerinin yaralandığı haklardan
yararlanması söz konusu olamayacaktır 7.
SONUÇ :
Bu son yasal düzenleme kamu işverenlerine ve kamunun ortak işverenlerine
ve hatta bunların taşeronlarına işçi hakları ve sendikal haklar aleyhine,
geniş bir özgürlük alanı açmaya çalışmaktadır. 94 sayılı UÇÖ sözleşmesinin
açık hükümleri ve çalışma hakkının temel bir hak olduğu dikkate alınarak,
temel haklarda, iç hukuk hükümleri ile uluslararası sözleşme hükümlerinin
çelişmesi halinde uluslararası sözleşme hükümlerinin uygulanmasını
emreden Anayasanın 90.maddesi karşısında ve hatta 27.09.2008 tarihli resmi
Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Alt İşverenlik Yönetmeliği” karşısında
Yargı, Anayasanın sosyal hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda, işçi haklarını
güvence altına alan ve sendikal hakların geliştirilmesine hizmet eden bir
tutum almalıdır. Bunu sağlamanın en kestirme yolu taşeron işçilerinin,asıl
işverenin işçilerinden daha kötü ve güvencesiz koşullarda çalışmamalarının
sağlanması ve işçilik haklarının tahsil kabiliyeti bakımından güvence altına
alınmasıdır. Bu konuda yargıdan umutlanabilirmiyiz ,hep birlikte göreceğiz.
7
Bu konuda geniş bilgi için Bkz. Prof Dr.Nüvit Gerek, “Kamu Kuruluşlarında Hizmet Alım İhaleleri
Kapsamında Alt İşveren İşçileri ile ilgili sorunlar” Çalışma ve Toplum 2007/4 sf.81 vd.
26
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
EKONOMİK ENTEGRASYON
VE ÜST YAPIYI YÖNLENDİREN
DİNAMİKLER
Av.M.İhsan DARENDE
Sosyal bilimlerde, siyaset, hukuk, kültür gibi üst yapı kurumlarının
belirlenmesinde, iç dinamiğin mi yoksa dış dinamiğin mi etkili olduğu
hususunda farklı görüşler mevcuttur. Toplumsal ve siyasal gelişimin temelinde
üretim ilişkilerinin yer aldığını kabul eden görüşe göre1, sınıflı toplumların
teşekkülünden bu yana, siyasal ve toplumsal gelişimi yöneten, üretim
ilişkileri içinde ortaya çıkan sınıf kavgalarıdır: Egemen sınıflar, o dönemdeki
üretim biçimine göre başat konumundaki üretim araçlarının sahibidir. Bu
sınıflar, üretim araçlarına sahip olmayan insanların işgücüyle ortaya çıkan artı
değeri sömürerek, egemenliklerini pekiştirir. Üretim alanında sahip olduğu
bu gücü devamlı kılabilmek için, siyasi örgütlenmeyi yönlendiren de egemen
sınıflar ve onların ideolojisidir. Asıl belirleyici olan üretim araçlarının sahipliği
olduğuna ve üretimde dış dinamiğin etkisi çok sınırlı bulunduğuna göre, üst
yapıyı belirleyen esas faktör, iç dinamiktir.
Tarihsel gelişime bireysel eylemlerin toplamı olarak bakan bir başka
görüşe göre ise insan ilişkilerini yöneten yasalar olmadığına göre, üst yapı
kurumlarının iç dinamik ya da dış dinamik tarafından belirlendiğini düşünmek
tuhaftır: Güçlü ve karizmatik liderler tüm gelişimi belirler, tarih ve siyaset
bunların seçimleri doğrultusunda gelişir.
Sovyet devriminden önce ortaya çıkan görüşler, dış dinamiğin önemine
vurgu yapmaya başlamıştır. Bu dönemde iyice belirginleşmiş olan emperyalizm,
sosyalist yazın içinde, toplumsal gelişimi belirleyen asıl çelişkinin, içeride
egemen sınıflarla proletarya arasındaki değil, emperyalist devletlerle
sömürülen halklar arasındaki olduğu görüşüne yaygınlık kazandırmıştır2. Bu
görüşe göre, emperyalizm döneminde asıl çelişki, sömüren ve sömürülen
devletler arasındaki olduğundan, iç ilişkide sınıf kavgası ertelenmeli ve
emperyalizme karşı sınıflar birleşerek cephe oluşturmalıydı. Emperyalizm
1
2
Kapsamlı olarak K. Marks ve F. Engels tarafından ileri sürülmüştür.
Bu görüşten yolan çıkılarak, “milli demokratik devrim” ve “cephe” kavramları geliştirilmiştir.
SAYI: 3
EKONOMİK ENTEGRASYON VE ÜST YAPIYI... 27
ortadan kalkana kadar asıl mücadele bu şekilde devam etmeliydi. Bu görüşe
göre dahi, dış dinamik, sadece iç dinamiği tetiklediği oranda etkilidir, yani
asıl belirleyici olan yine iç dinamiktir. Emperyalizmle mücadelede iç çelişkiler
ertelenmektedir ancak iç siyasi örgütlenmeyi ve emperyalizme karşı
mücadeleyi yine iç dinamik belirlemektedir.
Kanımca toplumsal -ve tarihsel- gelişimi ve insan ilişkilerini yöneten yasalar
mevcuttur. Tarihsel gelişim, karşıtlar arasındaki mücadelenin sonuçlarına
göre belirlenmektedir. Bu mücadelede karşı karşıya gelen etkenler nelerdir?
İnsan, evrensel gelişme yasalarını kavrayabilen, bunları kullanarak
koşulları değiştirebilen ve dolayısıyla evrensel gelişimi yönlendirebilen bir
varlıktır. Ancak bu sonuca ulaşması, enerjisini, iş gücünü, bilgisini hemcinsleri
ile paylaşmasına bağlıdır. Toplum halinde yaşamanın temel gerekçesi de
budur. İşbirliği, insanı çevresine karşı güçlü kılmış, diğer canlılardan farklı
olarak, evrensel gelişime ve tabiata tâbi olmaktan kurtarmıştır. Yani toplumsal
varlığın özü, işbirliği, daha doğru bir tanımlama ile iş bölümüdür.
Toplumsal varlığın özü işbölümü olduğuna göre, toplumsal gelişimin
belirlenmesinde en önde gelen faktör, bu örgütlenmenin nasıl teşekkül edeceği
hususudur. İşbölümü hangi esasa göre belirlenmekte ve örgütlenmektedir?
Örgütlenmeyi belirleyen faktör, toplumsal gelişmenin de temelindeki yasayı
teşkil etmektedir.
İşbölümü gönüllülük esasına göre belirlenmiş olsaydı, her bir bireyin,
toplumsal üretimde nasıl bir rol üstleneceği belli bir plana göre belirlenirdi.
Bu plan da ortak akıl tarafından ve müşterek irade ile tespit edilir ve her birey
bu şekilde belirlenen rolünü gönüllülük esasına göre yerine getirirdi. Elbette
aynı yöntemle, toplumsal üretimin sonuçlarının nasıl dağıtılacağı da tespit
edilir, bu hususta da, ortak aklın belirlediği yöntem gönüllülük esasına göre
uygulanırdı. Eğer bu mümkün olsaydı, toplumsal gelişimi belirleyen yasalar,
ortak akıl tarafından tespit edilebilir hatta değiştirilebilirdi. Bu durumda da,
insan davranışlarını belirleyen bir yasadan söz etme imkânı olmaz, aklın tüm
gelişime ve tüm insan davranışlarına egemen olduğundan bahsedilirdi.
Ancak insan yapısı böyle değildir. İnsan davranışlarını yönlendiren çok
sayıda etken mevcuttur. Akıl, diğer etkenleri düzenlemeye çalışan, sonuçlarını
belirleyen baş faktördür ancak her zaman son belirleyici değildir:
İnsan, biyolojik olarak bağımsız bir varlıktır, diğer insanlar olmasa
da biyolojik varlığını sürdürebilir. Ancak bu durumda, onu insan yapan
avantajları kullanması imkânsızdır. İnsanın farklılığı, evrensel gelişimi yöneten
yasaları kavrayıp, iş ve bilgi paylaşımı ile gelişime yön verebilmesi olduğuna
göre, insanı insan yapan, sosyolojik bir varlık olması, diğer insanlara ihtiyaç
duymasıdır. Yani insan, sosyolojik olarak bağımlıdır.
İnsan davranışlarını belirleyen temel çelişki, biyolojik bağımsızlığı ile
sosyolojik bağımlılığı arasında gerçekleşmektedir. Her insan bu çelişkiyi
varlığının temelinde yaşamaktadır. İnsanın madde boyutu ve genetik yapısı
tarafından belirlenen bencilliği, evrenin merkezine kendisini koymakta, diğer
28
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
tüm varlıkları kendi yaşamı için araç gibi görmesine sebebiyet vermektedir.
Tüm canlıların gelecek nesillere genetik olarak aktardığı bilgi, “yaşama için
parçalamak gerektiği, güçlü olanın yaşamını sürdüreceği, zayıf olanın yok
olacağı” şeklindedir. Dolayısıyla bencillik, genetik bilgiden gelen ve içinde
şiddet barındıran bir davranış kalıbıdır.
İnsanın enerji boyutunun ürünü olan akıl ise genetik yoldan gelen bilginin
sakıncalarını bertaraf etmeye, bencilliği bastırmaya, en verimli iş bölümünü
gerçekleştirmek için birlikte çalışmaya yönlendirir. Ancak bu iki temel faktör,
sürekli mücadele halindedir ve insan varlığı devam ettiği müddetçe, bu
mücadele de varlığını sürdürecektir.
Akıl, insanı diğer insanlarla iş bölümü yapmaya teşvik etmektedir.
Genetik yoldan gelen bencillik ise diğer insanları araç olarak kullanmayı
emretmektedir. İşte bu temel çelişki sebebiyle insan, diğerleriyle işbölümü
yapar ancak bu gönüllülük değil, dayatma esasına göre gerçekleşir: Bir
yanı, diğer insanlarla iş ve bilgi paylaşımını emretmekte, diğer yanı onları
kullanmasını söylemektedir. Bu yanlardan herhangi birini temelli olarak
bastırmak veya yok etmek mümkün olmadığı için, hem iş bölümü zorunludur,
hem de güçlü olan diğerine istediği örgütlenme biçimini kabul ettirmektedir.
Toplumsal sınıfları ortaya çıkaran, bu sınıfların birbiriyle sürekli mücadele
halinde olmasına yol açan da aynı çelişkidir. Somut ve verili bir dönemde,
işbölümünün somut ve verili bir seviyesinde, o tarz işbölümü örgütlenmesini
sağlamak açısından güçlü ve avantajlı olan insanlar, bu gücü kullanarak,
diğerlerine işbölümü dayatır. Üretim tekniklerinin değişmesi, işbölümünün
de değişmesini gerektirir. Yeni teknikler, yeni iş bölümünde yeni güçler
oluşmasına sebebiyet verir. Bu yeni güçler, farklı dayatma yöntemlerini
gündeme getirir. Bu gücü kullananlar, bu yöntemler aracılığıyla, diğerlerine
karşı hâkim duruma gelir. Düzen değişir ama iş bölümünü dayatma esasına
göre kurulması değişmez. Aktörler değişir, hâkim sınıflar değişir ama iş
bölümü halen dayatma esasına göre kurulur.
Siyasal yapılar, esas itibariyle iş bölümün örgütlenmesine ilişkin gücü
realize edecek biçimde ortaya çıkar. Bir başka deyişle, güçlü sınıflar, bu gücü
en iyi şekilde kullanacakları siyasal örgütlenme biçimini teşekkül ettirmeye
çalışır. Siyasal tarih, son tahlilde, iş bölümünü örgütleme mücadelesinin aldığı
biçiminin tarihidir.
Akıl, insanı her aşamada daha yeni güçleri devreye sokmaya, daha geniş
bir çerçevede işbölümü yapmaya teşvik eder. Bencillik, yeni çerçeveyi de
zorla belirlemeyi gerektirir. Bir başka deyişle, daha geniş topluluklar arasında
işbölümü kurmak, evrensel gelişime müdahale imkânını güçlendirir ancak bu
5
5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkındaki Kanun gereği en küçük para
birimi zaten bir kuruş olduğundan, anonim şirketler, bir kuruştan yukarı herhangi bir değerle pay
çıkarabilirler. Zira, Kanunun öngördüğü en az itibarî değerdir. Bu itibarla, payın itibarî değeri, 1
kuruş, on kuruş, elli kuruş, bir lira, yüz lira, bin lira, onbin lira vs. şeklinde serbestçe belirlenebilir.
TTK’da, ETK’da olduğu üzere, payın azamî değeri gibi bir sınırlamaya yer verilmemiştir.
SAYI: 3
EKONOMİK ENTEGRASYON VE ÜST YAPIYI... 29
daha geniş işbölümü, yeni toplulukların dayatma yoluyla entegre edilmesi
suretiyle kurulur. Elbette her verili düzeyde kullanılan dayatma yöntemleri çok
farklıdır: Bazen şiddet gerekir, bazen ikna yeterlidir. İkna için yeni motivasyon
sebepleri yaratmak gerekir. Bu motivasyon sebepleri, o verili dönemdeki
hâkim sınıfların ideolojisidir. İdeoloji, aklı bencilliğin emrine sokmak için
kullanılan beyin yıkama aracıdır. Öyle sebepler geliştirir ve bunları insanlara
öyle bir sunarsınız ki, akıl geliştirilen sebepler yönünde çalışmaya başlar.
Bireysel doğrularınız, aklı bu doğruyu gerçekleştirme yönünde harekete
geçirir. Yaratılan motivasyon sebepleri, bir süre sonra, büyük çoğunluğun
bireysel doğrusu haline gelivermiş olur.
Kapitalizmin gelişme döneminde, işbölümü, sınırları belirlenmiş ulus
devletler çerçevesinde kurulmuştur. Bu dönemin hâkim sınıfı burjuvazidir.
Motivasyon aracı, dil, kültür, tarih birliği olan insanların, bir devlet çatısı altında
birleşerek, kendisinden bu yönlerden farklı olan toplumlara karşı mücadele
etmesi gerektiği şeklinde formüle edilmiştir. Bu formülasyonda, tarihin
aktörleri ulus devletlerdir; ulus devletlerin çıkarları, diğer ulus devletlerle
çelişir, güçlü olmak, vatandaşı olunan ulus devletin güçlü olmasından geçer.
Bu sebeple ulus devlet içinde güçlü bir işbirliği yapılmalı, diğer toplumlarla ise
gerekirse şiddet kullanılarak mücadele edilmelidir. Burjuvazinin gücü, üretim
araçlarına sahip olmasından gelmektedir. Bu gücü kullanarak iş bölümünü
burjuvazi örgütlemektedir. Aynı sebeple, işbölümünün sonuçlarını da kendisi
tayin etmektedir. Ancak şu hususta yanılmamak gerekir: Belirleyici olan,
üretim araçlarına sahip olmak değil, iş bölümünü örgütleme gücüne sahip
olmaktır. Üretim araçlarının mülkiyeti, iş bölümünü örgütleme gücü verdiği
ölçüde önemlidir. Ancak sosyalist ülkelerde görüldüğü gibi, iş bölümünü
örgütleme gücüne sahip olan başta parti üyesi ve bürokrat hâkim sınıfların,
üretim araçlarına malik olması söz konusu değildir.
Yukarıda değinildiği üzere, kapitalizmin gelişme döneminde, ulus devlet
siyasal yapısını ortaya çıkaran, pekiştiren ve güçlendiren, iç dinamiklerdir. Bir
başka deyişle, iş bölümünü örgütleyen burjuva sınıfının, gücünü en iyi realize
edeceği siyasal örgütlenme biçimi ulus devlet olarak ortaya çıkmıştır. Ulus
devlet, sanayicinin pazar ve finansman ihtiyacını karşılayacak mali önlemleri
almış, koruma duvarları ile dış dinamiğin içeriye müdahalesinin önüne
geçmiş, iç örgütlenmede, içeride hâkim olan sınıfların ihtiyacını rahatlıkla
görmüştür. Ancak bu öyle bir dönemdir ki, iç işbölümü, içerdeki ihtiyaçları
karşılamak için yeterli değildir. Bu verili dönemde kurulan ilişkiler ve üretim
6
Detaylı açıklama için bkz. ALTAŞ, Soner, “Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Şirketlerde Hisse
Senedi Bastırılması Zorunlu mudur? TTK Tasarısının Bu Konudaki Yaklaşımı Nedir?” Yaklaşım Dergisi, Nisan 2009, Sayı:196, s.255-259
7
Halil ARSLANLI, Anonim Şirketler-I, Umumi Hükümler, 2. Bası, Fakülteler Matbaası, İstanbul,
1959, s.158
8
TTK’nın 411. maddesinin birinci fıkrasına göre; şirket sermayesinin en az onda birini, halka açık
şirketlerde ise yirmide birini oluşturan paysahipleri, “azlık” olarak nitelendirilmektedir.
30
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
tarzı, farklı coğrafi konumda yer alan kaynakları kullanmayı, bu kaynakların
kullanılması ise oradaki iş bölümünün ve İşgücünün de örgütlenmesini
gerektirmektedir. Fabrikayı çalıştırmak için enerji gerekmektedir. Enerji
ihtiyacını –diyelim ki- petrol karşılamaktadır. Petrol üretimi farklı bir coğrafi
konumda yapılabilmekte ve bunun için oradaki işbölümünün örgütlenmesi
gerekmektedir.
Kısaca üretim teknikleri geliştikçe, işbölümü ihtiyacı, hızla daha büyük
toplulukların birbirine entegrasyonunu gerektirmektedir. Başlangıçta,
kaynaklarına ihtiyaç duyulan coğrafyanın şiddet kullanılarak, savaşla ele
geçirilmesi ve oradaki işbölümünün zora dayalı olarak örgütlenmesi yöntemi
kullanılmıştır. Emperyalizm döneminin başında, hâkim devlet, tabi devlet
ayrımı bu yolla gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde, tabi devletin siyasi yapısını
belirleyen, görüldüğü gibi iç dinamik değil, bu bölgeyi kendisine entegre
etmeye çalışan hâkim ulus devletin hâkim sınıflarıdır. Bu sınıflar, kendi ulus
devletlerindeki siyasi yapıyı örgütledikleri gibi, tabi devletin siyasi yapısı da
bunların denetiminde şekillenmektedir. Emperyalizm geliştikçe, şiddet yerini
başka araçlara bırakmaya başlamıştır. Tâbi ülkelerde ortaya çıkan bağımsızlık
mücadeleleri, özü itibariyle iç dinamikten kaynaklanmıştır. Bununla birlikte,
aynı coğrafyada hâkimiyet kurmak isteyen rakip ulus devletlerin katkısı da
göz ardı edilmemelidir.
İç dinamiğin daha baskın olduğu bu bağımsızlık mücadeleleri dönemi,
tarihsel gelişim içinde, belirleyiciliğin dış dinamiğe bırakıldığı yaygın ulus
devletler dönemi ile son bulmuştur:
Birinci dünya savaşı, sadece emperyalist kamp içindeki paylaşım savaşı
olarak değerlendirilemez. Bu savaş, merkezden bölüşümcü imparatorluk tipi
siyasi örgütlenmelerin parçalanması ve yerini, aynı coğrafyada çok sayıda
ulus devlet yapılanmasına bırakmasıyla sonuçlanmıştır. İmparatorluk tipi
örgütlenmeler, işbölümünün merkezi aristokratik güçler tarafından belirlendiği
siyasi yapılardı. Bu yapı içinde sanayi ve ticaret burjuvazisi, ulus devlet
aşamasına önceden geçebilmiş yerlerde olduğu kadar palazlanamamıştır.
Bu yapıda, merkezi bürokratik güçler, üretim araçlarının mülkiyetine –daha
doğrusu baskın üretim araçlarının mülkiyetine- sahip olmadığı halde, iş
bölümünü örgütlemede başrolü oynamıştır. Diğer ulus devletlerin hâkim
sınıfları, imparatorluk içindeki işbölümünün örgütlenmesine istedikleri
şekilde yön verememiştir. Bununla birlikte, imparatorluk topraklarındaki
kaynaklara ihtiyaç duydukları ölçüde, buradaki iş bölümünü örgütleyebilmek
için çaba göstermişler ve birçok yönteme başvurmuşlardır.
Osmanlı’da “Tanzimat Fermanı” ile başlatılan (gerçekte 1838 Ticaret
Anlaşması başlangıç alınmalıdır) dönemde, dış işleri bürokratlarının,
emperyalist devletlerin hâkim sınıfları ve üst düzey yöneticileri ile yakın
ilişkiler içinde olduğu görülür. Tercüme okulundan yetiştirilen bu bürokratlar,
emperyalist ülkelerde diplomatik görevler almış, batının üst yapı kurumlarını,
kültür de dâhil olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu’na monte etmeye
SAYI: 3
EKONOMİK ENTEGRASYON VE ÜST YAPIYI... 31
çalışmıştır. Ancak kültür ve hukuk gibi üst yapı kurumlarında önemli
değişiklikler yapılabildiği halde, imparatorluk siyasi örgütünün merkezden
bölüşümcü yapısı, emperyalist hâkim sınıfların, Osmanlı’daki iş bölümünü
kayıtsızca örgütlemesine izin vermemiştir. Örneğin, kapitalizmle entegrasyon
sağlamak amacıyla yabancı şirketler, demir yolları imtiyazları almış ve
güzergâh belirlenirken, merkez ülkelere üretim fazlasını satabilecek konumda
olan bölgeler tercih edilmiştir. Üzüm, incir, tütün yetiştirilen bölgeler ile
tahıl fazlası elde edilebilen bölgeler, demir yolu yapımı için seçilmiş alanla
olmuştur. Bununla birlikte, imparatorluğun merkezden bölüşümcü yapısı,
önce İstanbul’un ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak teşekkül ettiğinden,
sanayi ham maddesi olabilecek bu ürünlerde dahi, sadece ihtiyaç fazlası ihraç
edilebilmiştir. Yani merkez kapitalist ülkelerle entegrasyon, imparatorluğun
merkezden bölüşümcü yapısı sebebiyle sınırlı olarak gerçekleştirilebilmiştir.
Benzer sorunlar, diğer imparatorluklarda da görülmüştür. Emperyalist
devletlerin hâkim sınıfları, tâbi devletlerin bilhassa dış işleri bürokratlarını
yönlendirerek, siyasi ve hukuksal yapının kendi istekleri doğrultusunda
değiştirilmesini sağlamaya çalışmıştır. Amaçları bu bölgeleri de kendi
hâkimiyet alanlarına entegre etmek, yani bu bölgedeki iş bölümünü de
örgütleyebilmektir. Bu çalışmalarında kısmen başarı elde etmişler, hukuksal
yapıda büyük dönüşümler sağlamışlar, ancak siyasi yapıyı, iç dinamiklerin
etkisi ile istedikleri biçime dönüştürememişlerdir. Bunun sonuçlarından
birisi de birinci dünya savaşıdır. Bu savaşın sonunda, Avusturya, Osmanlı,
Alman ve Rus imparatorlukları dağılmış, yerlerinde daha küçük ve çok sayıda
ulus devlet teşekkül etmiştir3. Bu ulus devletler, bundan sonra, merkez
güçlerle çok daha hızlı bir entegrasyon sürecine girmiş, hukuksal ve kültürel
olarak önceden değişmeye başlayan yapılar, bu dönemde siyasal olarak da
dönüşüme uğramıştır.
Görülmektedir ki, siyasi ve hukuksal örgütlenmede belirleyici olan, iş
bölümünü örgütleme gücüne sahip olan sınıflar ve onların ihtiyaçlarıdır.
Bu sınıflar, kendi toplumlarındaki örgütlenme biçimini düzenledikleri gibi,
sisteme entegre etmek istedikleri toplumların ya da bölgelerin iş bölümünü
de belirlemeye çalışmaktadır. Bu hususta birçok yöneteme başvurmaktalar:
Entegre etmeye çalıştıkları toplumların üst sınıflarıyla, bürokratlarıyla
ilişkiler, mali gücün kullanımı suretiyle yapılacak yatırımları denetleme,
borçlandırma yoluyla, diğer toplumların hareket alanını kısıtlama ve bunlar
da yeterli olmuyorsa şiddet, savaş… Son zamanlarda sıkça gündeme gelen
“derin devlet” oluşumu da, uluslararası tekelci sermayenin aracıdır. Özellikle
NATO’ya bağımlı olarak çalışan, başta Gladio olmak üzere birçok teşekkül,
uluslararası tekelci sermayenin güdümünde çalışmakta ve bulunduğu ülkede,
tekelci sermaye programlarını hayata geçiren siyasi organizasyonları iktidarda
tutup, muhalefeti bastırmaya çalışmaktadır. Bu teşekküllerin derinliği,
3
William H. McNeill Dünya Tarihi (Alâeddin Şenel çevirisi) 11. baskı Sayfa: 676
32
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
kökünün dışarıda olmasından kaynaklanmaktadır.
Buradan çıkan sonuç şudur: İç dinamik, dış dinamik ayrımı yapaydır.
Siyasi örgütlenme biçimini belirleyen, entegre olacak toplulukların hâkim
sınıflarıdır. Daha doğrusu, hangi toplumsal ölçekte işbölümü yapılacak
ise o ölçeğe göre güç sahibi olan sınıflar, örgütlenmenin biçimini de
belirlemektedir. Günümüz toplumları, en geniş çerçevede işbirliği yapacak
tekniğe ulaşmıştır. Bu çerçevede güç sahibi olanlar, daha doğru bir deyişle,
güç ve etki alanını küresel çerçevede geliştirebilenler ise tekelleşmiş sermaye
gruplarıdır. Bunlar için iç dinamik-dış dinamik ayrımı söz konusu değildir.
Vaktiyle kendi kurdukları ulus devlet siyasi biçimi, şimdi ihtiyaçlarını görmede
yetersiz kalmış, daha büyük entegrasyonlar için, farklı siyasi örgütlenmelere
ihtiyaç duymaya başlamışlardır. Bu çabaları sonuca ulaşıncaya dek, mevcut
siyasi yapılar içinde at oynatacak, ulus devletlerin içinde kendi programlarını
uygulatmaya çalışacak, bunun için de, ulus devletin öncelikle hukuksal yapısı
ile dayandığı kültürel yapıyı dönüştürmeye çaba göstereceklerdir. Görüldüğü
üzere, günümüzde toplumsal bütünleşmenin ulaştığı çerçevede, dış dinamik
olarak adlandırabileceğimiz tekelci sermaye grupları, önce hukuksal ve
kültürel çerçeveyi dönüştürmeye çalışmakta, bunun için de bürokrasiyi,
finansal gücünü, periferi ülkeyi borçlandırmayı, kitle iletişim araçları ile yapılan
yönlendirmeyi araç olarak kullanmaktadır. Siyasal dönüşüm ise daha yavaş
gerçekleşmekte, ulus devlet mekanizmalarının içi yavaş yavaş boşaltılmakta,
ekonominin geleceği tamamen piyasa aktörlerine bıraktırılmakta, böylece asıl
belirleyici ve örgütleyicinin, piyasaya da egemen bulunan sermaye grupları
olması sağlanmaktadır.
Anlatılanlara ülkemizden örnek verelim: 1963 çerçeve anlaşması ile
Türkiye-AET (şimdi AB) ilişkileri başlamıştır. Bu çerçeve anlaşma, sonunda
ekonomik yönden tam entegrasyonu sağlamaya yönelik olup, içeriği katma
protokollerle doldurulacaktır. 1970 yılında yapılan katma protokolle, hazırlık
dönemi ve geçiş dönemi sona erdirilmiştir. 1963 çerçeve anlaşmasına
göre, 1986 yılına kadar, işgücünün, malların sermayenin ve hizmetlerin
serbest dolaşımı sağlanmış olacak idi. Ancak bata Almanya olmak üzere AB
ülkelerinin muhalefeti ile işgücünün serbest dolaşımı belirtilen tarihlerde
donduruldu. 1987 yılında Türkiye tam üyelik için başvuru yaptı. 1989 yılında
başvuru reddedildi. Başvurunun reddedildiği açıklandığında, dönemin
Cumhurbaşkanı Özal, “AB’ye girmesek de Gümrük Birliği’ne (GB) gireceğimiz”
açıklamasını yaptı. 1995 yılında, başka örneği olmayan bir şekilde Türkiye,
AB’ye üye olmaksızın GB anlaşması imzaladı. Bunun anlamı şuydu: Türkiye,
karar mekanizmasına katılamadığı bir süreçte, kendi dışında alınmış kararları,
üstelik üçüncü ülkelerle ilişkilerinde dahi uygulamak zorundaydı. Yani AB
organlarının üçüncü ülkelerle gümrük ve dış ticaret hususunda aldığı kararlar,
Türkiye’yi de bağlayacaktı4.
4
Prof. Dr. Erol Manisalı Ortak Pazardan AB’ye Hayatım Avrupa Sayfa: 104 vd.
SAYI: 3
EKONOMİK ENTEGRASYON VE ÜST YAPIYI... 33
Bu süreçte iç dinamik nasıl hareket etti. Büyük sermayenin sözcüsü
konumunda olan TÜSİAD, 1970’li yıllarda, hazırlattığı raporlarla, sanayi
yeterince gelişmeden GB anlaşması yapmanın ve AB’ye girmenin sakıncalı
olduğunu ortaya koymaktaydı. İSO, TOBB gibi sermaye sözcüsü teşekküller
de, AB’ye taraftar olmakla birlikte, geçiş sürecinin uzatılmasını ve öncesinde
sanayinin güçlendirilmesi gerektiğini savunmaktaydı5. DPT de, aynı görüşü
savunuyor, sanayi yaygın olarak yapılandırılmadan AB’ye girilmesi halinde,
sadece rekabet edebilen birkaç sektörün ayakta kalacağını, dolayısıyla,
büyük sermaye Türkiye’ye hangi alanı uygun görürse, ancak o alanda üretim
yapılabileceğini ileri sürüyordu6.
Buna karşılık dış işleri bürokratları, büyük bir hevesle, AB önerisini
desteklemekteydi7. AB ise Prof. Ralf Dahrendorf’un ağzından yaptığı
açıklamada, “Türkiye’nin yaygın sanayi yapılandırmasının anlamsız olduğunu,
ekonomik entegrasyonda payına ne düşer ve neyi verimli üretebilirse o alanda
yoğunlaşması gerektiğini, yani entegre sanayine geçmesi lazım geldiğini” ileri
sürüyordu8.
Görüldüğü gibi mücadele, Türkiye’de iş bölümünün nasıl örgütleneceği
üzerine yoğunlaşmıştı. İç dinamik, yaygın ve kendine yeterli sanayiyi
savunuyordu, dış dinamik ise sadece belli alanlarda uzmanlaşmış üretimi, yani
entegre sanayiyi. Türk dış işleri ise iç dinamiğin değil, dış dinamiğin görüşlerini
hayata geçiriyordu. Sonuç ortadadır. Tıpkı 1838 Ticaret Anlaşması’ndan
sonra olduğu gibi, bu hususta da, dış dinamik belirleyici olmuştur. Türkiye
GB anlaşmasının imzalamış, bununla da yetinmeyerek, İMF programlarını
harfi harfine uygulamaya başlamıştır. Her geçen gün dış ticaret açığı daha da
büyümektedir. Başta bor olmak üzere, değerli kaynaklarımız, özerkleştirme
adı altında yabancı sermayenin denetimine açılmıştır. Ekonominin geleceğini,
IMF’den direktif alan özerk üst kurullar belirlemektedir. Yani Türkiye’de ne
kadar pancar ekileceğini, hangi alanlarda enerji üretileceğini, ne kadar şeker
imal edileceğini, istihdamın nasıl gerçekleşeceğini bu üst kurullar yoluyla İMF
belirlemektedir. Diğer yandan bankacılık sektörünün % 60’dan fazlası yabancı
sermayenin eline geçmiştir. Dolayısıyla hangi alanda yapılacak yatırımı finanse
edeceğini artık yabancı sermaye tayin etmekte, kredi imkânını bu doğrultuda
kullanmaktadır. Diğer yandan birçok sanayi kuruluşumuz da aslan payı hissesi
itibariyle yabancı sermayenin eline geçmiştir. Yani Türkiye’deki iş bölümünü,
iç dinamik değil, dış dinamik örgütlemektedir. TÜSİAD ve benzeri sermaye
örgütleri, sonradan görüş değiştirmiş ve karşı kampa geçmiştir. Bunun sebebi
ise uluslararası tekelci sermaye ile bütünleşmeye başlamış olmalarıdır.
Bu da doğaldır. Çünkü teknolojik gelişme, bir tek coğrafyada bağımsız
olarak üretim yapma imkânını çok sınırlandırmıştır. Çünkü üretimin yapısı
5
Prof. Dr. Erol Manisalı Ortak Pazardan AB’ye Hayatım Avrupa Sayfa: 62
Prof. Dr. Erol Manisalı Hayatım Avrupa Askeri Darbeden Sivil Darbeye Sayfa: 165
7
Prof. Dr. Erol Manisalı Ortak Pazardan AB’ye Hayatım Avrupa Sayfa: 103
8
Prof. Dr. Erol Manisalı Ortak Pazardan AB’ye Hayatım Avrupa Sayfa: 43
6
34
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
karmaşıklaşmıştır. Bu karmaşık düzeyde, daha geniş çerçevede işbölümü
yapılması kaçınılmazdır. Yani sadece ulus çerçevesinde yapılacak işbölümü ile
bu karmaşık üretim sürecinin sonuçlandırılması neredeyse imkânsızdır. Böyle
olunca da, güç sahipleri, entegrasyon sağlanacak bölgelerdeki iş bölümünü
de örgütlemekte, o bölgelerde işbirliği yapabilecekleri güçlerle derhal
ittifaklar kurmaktadır. Türkiye’deki büyük sermayenin varlığını sürdürmesi
ve daha da büyümesi, uluslararası sermaye ile bütünleşebilmesine bağlıdır.
Çünkü en karmaşık üretim alanında söz sahibi olan bu sermayedir. Dolayısıyla
günümüzde iç dinamiğin ekonomik yönden en güçlü olan bölümü ile dış
dinamik aynı noktada birleşmektedir.
1980’den sonra izlenen programlar, ekonominin dışa açılması yönünde
gerçekleşmiştir. 1978 Washington uzlaşmasının ilkeleri, 24 Ocak 1980 kararları
Türkiye’de derhal uygulanmaya başlanmıştır. Dışa açılmanın sanayiyi daha
dinamik, esnek ve güçlü hale getireceği savunulmuştur. Yukarıda açıklamaya
çalıştığım toplumsal gelişimi yönlendiren yasa, her bir gelişim aşamasında daha
üst seviyede bir iş bölümünü ve toplumsal entegrasyonu gerekli kılmaktadır:
İşbölümü ne kadar geniş bir çerçevede kurulabilirse, bu çerçevede entegre
olabilmiş toplumların gücü de o ölçüde fazla olacaktır. Çünkü çok daha
geniş bir çerçevede bilgi, iş, emek paylaşımı gerçekleşecektir. Dolayısıyla,
toplumların entegrasyonuna ve sonuçta gerçek anlamda küreselleşmeye
karşı çıkmak, yer çekimine karşı çıkmaktan farksızdır. Dolaysıyla, günümüz
teknolojik gelişim seviyesinde, dışa açılmaya karşı çıkmak mümkün değildir.
Ancak bunun nasıl ve hangi güçlerin kontrolünde gerçekleşeceği önemlidir.
Tekelci sermaye, dışa açılmanın kendi kontrolünde gerçekleşmesini
sağlamaya çalışmaktadır. Washington uzlaşması, tekelci sermayenin
güdümündeki bir açılma politikasının ilkelerini belirlemiştir. 24 Ocak
kararları da aynı ilkeleri Türkiye’de hayata geçirmiş, açılmayı, tamamen
tekelci sermayenin kontrolüne bırakmıştır. Bu kontrolsüz açılmanın sonuçları
şunlardır:
Tekelci sermaye, herhangi bir ülkeye, sadece doğrudan yatırım amacıyla
değil, sıcak para olarak, yani ülkenin kambiyo ve borçlanma işlemlerinde
doğrudan söz sahibi olarak da girmeyi arzulamaktadır. Hatta doğrudan yatırım
yerine, sıcak para formunda girmeyi tercih etmektedir. Ulus devletlerin
mevzuatında, bu şekilde giriş çıkışı engelleyen ya da sınırlayan tüm hükümleri
kaldırmak, tekelci sermayenin en önemli isteğidir. Böyle olunca, ister, ulus
devlete çok yüksek faizle borç vermekte, ister menkul kıymet borsalarına
yatırım yapmakta, ister taşınmaz piyasasına girmekte, ister sanayi yatırımı
yapmakta, daha kötüsü mevcut ulusal yatırımları çok ucuza devralmaktadır.
Kambiyo işlemlerinde tanınan tam serbesti, sermayenin istediği anda
ülkeyi terk etmesine de imkân tanımaktadır. Böylece, yatırımların verimliliği
düştüğünde, faizler azaldığında ya da o ülkede kriz yaratılmak istendiğinde,
tekelci sermaye derhal ülkeden çıkış yapmakta, o ana kadar elde ettiği
tüm birikimi böylece ülke dışına çıkarmaktadır. Bilhassa küresel düzeyde
SAYI: 3
EKONOMİK ENTEGRASYON VE ÜST YAPIYI... 35
gerçekleşen bunalım dönemlerinde, tekelci sermayenin akış yönü, periferi
ülkelerden merkez ülkelere doğrudur. Bu akışın sonucu şudur. Ekonomik
genişleme döneminde periferi ülkede üretilen tüm artı değer, dönemsel
krizin başlamasıyla birlikte, derhal merkez ülkeye aktarılmaktadır. Oysa
sanayileşmeyi sağlayacak, yatırımlara dönüşecek, istihdam sorununu çözecek
olan bu artı değerdir.
Görüldüğü gibi dışa açılma, tekelci sermayenin güdümünde ve kontrolsüz
olarak gerçekleştiğinde, ülkedeki yatırımları sağlayacak ve çoğu kez zorunlu
olarak sağlanmış tasarruflar, bütünüyle merkez ülkelere aktarılmaktadır.
Tekelci sermaye daha da büyürken, her bir kriz döneminde periferi ülke,
o güne kadar üretebildiklerinin arkasından bakakalmaktadır. Ekonomik
genişleme dönemlerinde ise akış tersine dönmekte, merkezden periferiye
sıcak da olsa para akmaktadır. Bu akışın tek amacı, genişleme döneminde
artı değer yaratılmasını sağlamak ve yeni kriz döneminde bunu merkeze
aktarmaktır.
Buna karşılık dışa açılma, iç dinamiğin kontrolünde yapılabilmiş olsa,
örneğin sıcak para yerine doğrudan yatırımlar teşvik edilecektir. Doğrudan
yatırımla kastedilen, mevcut tesislerin yabancılara devri değil, yeni kurulacak
tesisler için yatırım yapılmasıdır. Bu durumda da, kârın dışarıya transferi bazı
kayıtlara bağlanmalıdır.
Küresel seviyede tam bir toplumsal entegrasyon sağlanmadıkça,
yani kendiliğinden bir gelişimle, insanlık tam bir entegrasyon seviyesine
ulaşmadıkça, dışa açılmanın, iç dinamiğin kontrolünde gerçekleşmesi
zorunludur. Bir başka deyişle, küreselleşebilen tek güç tekelci sermaye
olduğu müddetçe, onun istediği gibi hareket etmesi engellenmelidir. Bu
küresel sermaye kendi programını, bu aşamada, merkez kapitalist ülkelerin
siyasi yapılarını ve askeri güçlerini kullanarak hayata geçirmektedir. Bunu
sağlayabilmek için de, merkez ülkelerin emekçi sınıflarına, periferiden elde
ettiği yüksek kârlardan pay aktarmaktadır. Böyle olduğu için, halen, merkez
ve periferi ülkeler arasında tam bir işbölümü sağlanmış değildir. Güçlü olan
tekelci sermaye ve onun yönetimindeki merkez ülkeler olunca, periferide
işbölümü örgütleyebilen de bunlar olmaktadır. Dolayısıyla periferi ülke
halkı, sınırlar ortadan kalkana, tam bir entegrasyon ve gerçek küreselleşme
sağlanana kadar, kendi kontrolünde bir dışa açılmayı, kendi kontrolünde bir
sanayileşmeyi temin etmekle, kendi çıkarlarını korumakla görevlidir.
Bu yazıda amaçlanan, toplumsal gelişimi yönlendiren dinamikleri tespit
etmektir. Bir başka amaç ise, “dışa açılma” kavramını sihirli bir sembol
olarak görmekten vazgeçerek, tekellerin dışa açılma kavramı ile halkın dışa
açılma kavramı arasındaki farkı gösterebilmektir. Aynı şekilde tekellerin
küreselleşmesi ile bireylerin küreselleşmesi, farklı düzlemlerde ele
alınmalıdır. İnsanlık, ortak aklını kullanarak, gücün tekelleşmesinin karşısına
örgütlü mücadele ile çıkabildiği ölçüde, temel çelişkiden kaynaklanan
olumsuzluklarını dizginleyebilir. İnsan fıtratı değişmeyeceği için çelişkileri
36
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
ortadan kaldırmak, bu bağlamda, sınıfsız toplum yaratmak mümkün değildir
ancak, gücü dengeleyerek, aklın baskın unsur olması sağlanabilir.
YARGITAY KARARLARI 39
SAYI: 3
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 16.1.2013
Esas: 2012/2-686
Karar: 2013/67
BOŞANMA DAVASI
 İHTAR KARARI
 İHTAR KARARININ TEBLİĞİNE RAĞMEN YASAL SÜRESİNDE
ORTAK KONUTA DÖNMEYEN EŞ ALEYHİNE AÇILAN BOŞANMA
DAVASI
 TERKE DAYALI BOŞANMA

İlgili Kanun/Madde: 4721/m.164
DAVA : Taraflar arasındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
Pendik 2. Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.09.2010
gün ve 2009/743 E., 2010/859 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 06.12.2011 gün
ve 2010/22396 E., 2011/21048 K. sayılı ilamı ile;
( ... Dava Türk Medeni Kanununun 164. maddesine dayalı boşanma istemine
ilişkindir. Toplanan delillerden çekilen ihtarın Türk Medeni Kanununun 164.
maddesi ile 27.03.1957 gün 10/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına uygun
bulunmasına, davanın süresinde açılmış olmasına, davalının kanunen
korunmaya değer bir sebep olmadığı halde ortak konuta dönmediğinin
anlaşılması karşısında davacının terke dayalı davasının kabulüne karar vermek
gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup
bozmayı gerektirmiştir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.nun
2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin
reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 164.maddesine dayalı
40
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
terk nedeniyle boşanma istemine ilişkindir.
Davacı, 2002 yılında davalı ile evlendiklerini, 2004 doğumlu Ş. ve 2005
doğumlu A. isimli iki çocuklarının bulunduğunu, davalının 2008 yılı içinde
evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri yapmamak maksadıyla müşterek
haneyi, özel eşyalarını alarak terk ettiğini, bir daha eve dönmediğini, Pendik
1.Aile Hakimliğinin 08.05.2009 tarih ve 2009/40 D iş ve karar sayılı ihtar
kararının davalıya tebliğ edildiği halde eve dönmediğini, müşterek çocuklarının
kendisinin yanında kaldığını ve davalının evi terk ettiği tarihten dava tarihine
kadar çocukları arayıp sormadığını, çocukların sağlık, eğitim ve iyi yetişmeleri
bakımından velayetlerinin kendisine verilmesinin yararlı olacağını, ihtara
rağmen eve dönmeyen davalı eşi ile müşterek hayatın devam etmesine imkan
kalmadığını ileri sürerek boşanmalarına ve müşterek çocuğun velayetinin
kendisine verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, tarafların 2002 yılında evlendiklerini 7 yıllık sürede iki çocuklarının
olduğunu, davacının anne ve babası ile aynı apartmanda altlı üstlü oturmaları
nedeni ile taraflar arasında ortaya çıkan her türlü anlaşmazlığa davacının anne
ve babasının müdahil olduğunu, bu müdahalenin davacının babasının davalıya
tokat atmak suretiyle müessir fiilde bulunmasına kadar gittiğini, davacının
eve fazla ilgi göstermediğini, evi bir otel gibi kullandığını, davalının evlilik
birliğinin devamı için her türlü fedakarlığa katlandığını, taraflar arasındaki
anlaşmazlıkların kendi aralarında çözüm imkanına kavuşması halinde
boşanmayı gerektirecek hiçbir neden bulunmadığını, davacının terk nedeni ile
boşanma davası açmış ise de davalının eve gelmemesi için her türlü psikolojik
baskıyı yaptığını, oysa davalının eve dönmeyi çok istediğini çocuklarına
duyduğu özlem nedeni ile bu ayrılığın bir an önce bitmesini istediğini, bu
nedenle davalının şeklen evi terk etmiş ve geri dönmüyor gibi görünmekte
ise de manen davacı tarafın tavır ve davranışları nedeniyle dönmek istediği
evine, bugüne kadar dönemediğini, davacının, davalıyı bayramlarda dahi
ailesi ile görüştürmediğini, 2008 yılı kurban bayramında davalının ailesini
ziyarete gitmek istediğini davacının karşı çıkması üzerine ziyarete gelen
abisinin, kardeşini gelecek ise anne ve babasını ziyaret etmesi için yanlarına
götürmek istediğini, buna karşı çıkan davacı ve ailesinin birlikte abisini darp
etmesi nedeni ile davacının evi terk ettiğini, tehdit edilmesi nedeni ile eve
dönmede kararsızlık çektiğini, eşinin samimi davetini beklediğini, belirterek
davanın reddine karar verilmesini, davanın kabulüne karar verilmesi halinde
ise çocukların velayetinin davalıya verilmesini, iştirak ve yoksulluk nafakası ile
maddi ve manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, uzun zamandır devam eden geçimsizliğin akabinde ve
davalı tanığının beyanına göre darp edilmiş bir vaziyette davalı baba evine
döndüğü, sonrasında davacının ailesinden ve ailenin müdahalelerinden uzak
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 41
bir ikametgâh belirlenmesi yönündeki iradesini defalarca dile getirdiği, bu
nedenle Mahkemede terk ihtaratının samimi olduğu yönünde vicdani kanaat
oluşmadığı, müşterek ikametgahta davacının ailesinin maddi ve manevi
baskılarına imkan vermeyecek koşulları taşımaktan uzak olduğu, davayı
ispatın davacıya düştüğü ve davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle;
davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, hükmü temyiz etmiştir.
Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilerek davanın reddine karar verilmiş;
hükmü davacı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; terke
dayalı boşanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği; noktasında
toplanmaktadır.
Öncelikle, terke dayalı boşanma davasının yasal dayanağı ve koşullarının
irdelenmesinde yarar vardır:
4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 164. maddesinde boşanma
nedenlerinden düzenlenmiş olup, maddede;
“Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim, esası incelemeden
yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği
ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar
gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli
sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan
sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.”
Hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere, yasada, eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan
yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya
haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı
ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim tarafından
yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir.
Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın
ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Terk sebebiyle
boşanma davası açma hakkı, her iki eşe de tanınmış bir haktır; eşlerden birisi
terk edilmişse terk edene karşı boşanma davası açabilir. Başlangıçta evi terk
etmekte haklı olan eşin bu haklılığı ona süresiz olarak konuta dönmeme
hakkını vermez.
Terke dayalı boşanma davasının açılabilmesinin ön koşulu ise, yukarıya
metni aynen alınan 164.maddenin ikinci fıkrasında süresi, şartları, şekli
düzenlenen ihtarın varlığıdır. Eş söyleyişle, terk nedenine dayalı boşanma
davası açılabilmesi için, önce yasanın aradığı koşullara uygun ihtar isteğinde
bulunulması gerekir. Dolayısıyla, Hakim tarafından yapılan, terk sebebine
42
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
dayalı boşanma davasının, dava şartıdır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine ihtar talebini inceleyen hakim, esası
incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi
gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur.
Ortak konuta dönmesi istenen eşe mahkeme kanalıyla tebliği gereken bu bir
dava olmadığı için; ihtar gönderilmesi istenen mahkeme; olayın esasını, isteği
haklı ya da haksızlığını vs. incelemeden ihtar kararı vermekle yükümlüdür ve
bu karar temyiz edilemez.
Ne var ki, boşanma davasına bakan hakim, salt ihtarın varlığını yeterli
görmemeli; bu ihtarın, boşanma davası açabilmenin ön koşulu olmasını
da gözeterek, kanunda yer alan unsurları taşıyıp taşımadığını, resen (
kendiliğinden ) incelemelidir.
Önemle vurgulamakta yarar vardır ki, ihtar kararının sonuç doğurabilmesi,
dolayısıyla da ihtar kararının tebliğine rağmen yasal süresinde ortak konuta
dönmeyen eş aleyhine açılacak boşanma davasının kabul edilebilmesi için iki
unsurun birlikte gerçekleşmesi gerekir.
Bunlardan ilki, ihtar kararında ve ekinde bulunması gereken biçimsel
koşulların varlığı; diğeri ise işin esasına ilişkin unsurların tamlığıdır.
İhtar isteğinde bulunabilmenin koşulu; boşanma davası açmak için belirli
sürenin ( dördüncü ayının ) bitmesi yani, eşin terk eyleminin üzerinden en
az dört ay geçmiş olmasıdır. Bu halde mahkemece verilecek ihtar kararında;
davet edilen evin açık -ayrıntılı- adresi gösterilmeli, davet eden eş evde
bulunmayacaksa evin anahtarının bulunduğu yer belirtilmeli; davet edilenin
yol gideri konutta ödemeli olarak gönderilmeli ve özellikle davete iki ay içinde
uyulması gerektiği, aksi halde bunun doğuracağı sonuçların neler olduğu,
açıklanmalıdır.
Kanunda gösterilen süreler hakim veya taraflarca değiştirilemeyeceğinden;
konuta dönmesi istenen eşe süreden farklı bir süre verilemez ve bu sürenin
ihtarda yer alması geçerlilik koşuludur. Zira, Kanun koyucu, yasada yer
alan sürelerde her türlü olayın etkilerinin ve tepkilerinin sona ereceğini
bir karine olarak kabul etmiştir. Bu sürelerin değiştirilmesi, bunlara ayrı bir
süre eklenmesi düşünülemez. Maddede yer alan süreler karşı tarafça ileri
sürülmese dahi hakim tarafından resen nazara alınmalı ve özelikle de ihtardan
sonra iki ay geçmedikçe dava açılamayacağı, unutulmamalıdır.
Sonuçta da; ihtar kararı yasaya uygun ve geçerli değilse diğer koşullar
incelenmeden salt bu nedenle dava reddedilmeli; ihtar kararının yasaya uygun
olması halinde ise, eve haklı sebeple dönmediğini ispat yükünün davalıya ait
olduğu da gözetilerek, davanın esasına ilişkin incelemeye geçilmeli; davacının
ihtar isteğinde samimi olup olmadığı, davalının da ortak konuta dönmemekte
haklı olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 43
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Pendik 1.Aile Mahkemesince, 2009/40 D.İş E., K. sayılı dosyasında verilen
08.05.2009 tarihli ihtar kararında; davacı kocanın ihtar isteminin kabulü ile
ihtar kararının davalı kadına tebliğine, ihtar kararının tarafların ortak konutu
olduğu bildirilen E... Cad. U... Sk. No: ... Pendik/İstanbul adresine dönmediği
takdirde TMK 164. maddesi uyarınca terk nedeniyle boşanma davası
açılabileceği hususunun ihtarına karar verilmiştir. Ayrıca ihtar edilenin adrese
dönmesi bakımından 60.00 YTL.nin PTT alındı makbuzunun dosyaya ibraz
edildiği, belirtilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında, çekilen ihtarın Türk Medeni Kanununun
164. maddesi ile 27.03.1957 günlü 10/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına
uygun bulunmasına, davanın süresinde açılmış olmasına, davalının kanunen
korunmaya değer bir sebep olmadığı halde ortak konuta dönmediğinin
anlaşılması karşısında, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire
bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve
yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı T. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217
sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na
eklenen atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz
peşin harcın yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440/1 maddesi uyarınca
tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
16.01.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4721/m.164 TÜRK MEDENİ KANUNU
Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek
maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği
takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine
hakim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası
açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın
ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim, esası incelemeden yapacağı ihtarda
terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde
doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır.
Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar
isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.
44
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 16.1.2013
Esas: 2012/13-592






Karar: 2013/65
AYNEN İFA VE GECİKMEDEN DOLAYI TAZMİNAT
ESERİN GEÇ TESLİMİ NEDENİYLE MAHRUM KALINAN KİRA
BEDELİNİN TAZMİNİ İSTEMİ
SÜREYE BAĞLANMAMIŞ BORCUN İFA ZAMANI
TAPUDA ŞARTLI BAĞIŞ SENEDİ DÜZENLENMESİ
TEMERRÜDE DÜŞEN BORÇLUNUN BEKLENMEDİK HALDEN
SORUMLULUĞU
YÜKLENİCİNİN TOKİ İLE İNŞAAT YAPIM İŞİ KONUSUNDA
ANLAŞMASI
İlgili Kanun/Madde: 818/m.74, 81, 101, 102, 106, 107, 355, 356
DAVA : Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Gölcük 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davalı TOKİ yönünden
davanın reddine, davalı Gölcük Belediye Başkanlığı yönünden davanın
kabulüne dair verilen 17.01.2011 gün ve 2010/252 E.-2011/15 K. sayılı kararın
incelenmesi davacılar vekili ile davalılardan Gölcük Belediye Başkanlığı vekili
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 06.09.2011 gün
ve 2011/4200 E-14040 K. sayılı ilamı ile;
( ... Davacı arsa maliki, taşınmazlarına konut yapılması konusunda
davalılar Gölcük Belediye Başkanlığı ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın
kendi aralarında “Kocaeli-Gölcük Toplu Konut Projesi kapsamında Arsa Bedeli
karşılığı Konut Devrine” ilişkin 31.05.2006 tarihli sözleşme imzaladığını,
arsa maliki olarak taşınmazlarını tapuda 27.07.2006 tarihli şartlı bağış
sözleşmesi ile davalı Gölcük Belediyesine devrettiğini, davalı Belediyenin de
bu taşınmazı diğer davalı Tokiye konut yapması için devrettiğini, davalıların
kendi aralarında imzaladıkları protokolde konutların tesliminin ruhsat alım
tarihinden itibaren 16 ay içinde yapılmasının kararlaştırıldığı halde konutların
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 45
halen teslim edilmediğini ileri sürerek geç teslim nedeni ile mahrum kalınan
kira bedeli olan 14.039,00 TL’nin faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiş;
birleşen davada, asıl davanın davacısı Z. Ü.’in dava tarihi itibariyle ölü olduğu,
Z. Ü. mirasçıları olarak talepte bulunmuşlardır.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, asıl davanın aktif husumet ehliyeti nedeniyle reddine;
birleşen davada ise, davalı Toki aleyhine açılan davanın husumet nedeni ile
reddine, diğer davalı aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm,
birleşen dosyanın davacıları ve davalı Belediye Başkanlığı tarafından temyiz
edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici
nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına
göre birleşen dosya davacılarının bütün temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalı Gölcük Belediye Başkanlığının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davacılar ( Z. Ü. mirasçıları ), eldeki dava ile davalıların konutları teslim
etmediklerinden geç teslim nedeni ile mahrum kalınan kira bedelinin tahsilini
istemişlerdir. Davacıların murisi ile davalı Belediye arasında yapılan 27.7.2006
tarihli sözleşmede Gölcük Belediyesi ile Toki arasında yapılan 31.05.2006
tarihli protokole ekli listede yazılı olduğu gibi kura sonucu belirlenecek
konutların davacılara teslimi koşulu ile şartlı bağış yapılmış ise de bu
sözleşmede açıkça söz konusu protokoldeki şartların bu bağış sözleşmesi
içinde geçerli olacağı yönünde bir hüküm bulunmadığı gibi, şartlı bağış
sözleşmesinde gerek Gölcük Belediyesi ve gerekse Toki yönünden yapılacak
konutların hangi süre içinde yapılıp teslim edileceğine dair açık ve bağlayıcı bir
hükme de yer verilmemiştir. Davalılar arasında yapılan protokolde belirlenen
16 aylık sürenin davacılar ile davalı Belediye arasında geçerli olduğu kabul
edilemez. Davacılar, teslim yükümlülüğü konusunda davalı Belediye’yi de
ayrıca temerrüde düşürmedikleri dosya kapsamı ile de sabittir. Davalı Toki ile
davalı Belediye arasında tanzim edilen 31.05.2006 tarihli sözleşmenin teslim
yükümlüğü ile ilgili maddesi davacıları bağlamayacağından, davacıların bu
sözleşmeye dayalı olarak talepte bulunması ve davanın kabul edilmesi usul
ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir... ),
Gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
KARAR : Mahkemece, davalılar arasında düzenlenen 31.05.2006 tarihli
sözleşmenin, davalı TOKİ’yi davacıya karşı bağlamayacağı gerekçesi ile davalı
TOKİ hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine;
46
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
davacı ile davalı Gölcük Belediye Başkanlığı arasında düzenlenen 03.07.2006
tarihli “Şartlı Bağış” sözleşmesi gereğince 21.11.2006 tarihli kuradan itibaren,
31.05.2006 tarihli sözleşmedeki 16 aylık teslim süresi içerisinde bağımsız
bölümler teslim edilmediğinden davalı belediye yönünden davanın kabulüne
karar verilmiştir.
Davacı ve davalılardan Gölcük Belediye Başkanlığı vekillerinin temyizi
üzerine, karar, Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçe ile
bozulmuş; yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Kararı davalı Gölcük Belediye Başkanlığı vekili temyize getirmektedir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup; eserin geç teslimi
nedeniyle mahrum kalınan kira bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalılar
TOKİ ile Gölcük Belediye Başkanlığı arasında yapılan 31.05.2006 tarihli
protokoldeki onaltı aylık teslim süresinin, davalı belediyeyi davacıya karşı
bağlayıp bağlamayacağı; davacının, davalı belediyeden geç teslimden
kaynaklanan mahrum kaldığı kira bedellerini isteyip isteyemeyeceği
noktalarında toplanmaktadır.
Öncelikle “Eser Sözleşmesi” ile “Arsa Payı Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmesi”
üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
Eser sözleşmesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu ( BK )’nun 355.maddesinde,
“İstisna, bir akittir ki onunla bir taraf ( müteahhit ), diğer tarafın ( iş sahibi
) vermeği taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder.”
şeklinde tanımlanmıştır.
“Arsa Payı Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmeleri” ise, arsa sahibi veya sahipleri
ile yüklenici arasında yapılan ve eser sözleşmelerinin bir türü olan sözleşme
tipidir.
Bir tanım yapmak gerekirse; arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri;
yüklenicinin finansı kendisi tarafından sağlanarak arsa malikinin arsası üzerine
bina yapım işini üstlendiği, arsa malikinin ise, bedel olarak binadaki bir kısım
bağımsız bölüm mülkiyetini yükleniciye geçirmeyi vaat ettiği sözleşmelerdir.
İnşaat yapım sözleşmeleri, eser sözleşmelerinin en çok uygulama alanı
bulan türüdür. Bu tür sözleşmelerde yüklenici bir inşaat meydana getirmeyi,
iş sahibi de buna karşılık “arsa payı devri” suretiyle bir bedel ödemeyi
borçlanmaktadır.
Bu sözleşmelerde ücret ( bedel ), arsa sahibi tarafından ayın olarak
ödenmektedir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin konusu, arsa sahibinin
maliki olduğu arsa üzerine yapılacak bina inşaatıdır. İnşaat, maddi nitelikte
eseri ifade eder.
Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmelerinde ilk unsur, “yüklenicinin bir
inşaat ( bina ) meydana getirme borcu altına” girmesidir. Zira bu sözleşmelerde
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 47
yüklenici, finansını sağlayarak, lüzumunda sanat, beceri ve emek sarfıyla bir
bina ( inşaat ) meydana getirmekle borçludur.
Eser sözleşmeleri, kural olarak, hiçbir şekle bağlı değildir. Sözlü olarak
yapılabileceği gibi, adi yazılı veya resmi biçimde de yapılabilir. Şekil, bir
geçerlilik ( sıhhat ) şartı olmayıp, ispat koşuludur.
Eser sözleşmesinin bir türü olan “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi” ise,
özelliği olan bir “karma sözleşme” tipidir. Zira bu tür sözleşmede yüklenicinin
borcu, inşaatı yapıp teslim etmek ve arsa sahibinin borcu da, bedel olarak,
arsa payının mülkiyetini yükleniciye geçirmektir. Burada iki sözleşme iç içedir.
Biri, hiçbir şekle bağlı olmayan “inşaat sözleşmesi”; diğeri ise, 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu ( TMK )’nun 634, 818 sayılı Borçlar Kanunu ( BK )’nun 213,
Tapu Kanunu’nun 26. ve Noterlik Kanunu’nun 60.maddeleri uyarınca, resmi
biçimde yapılması gereken “mülkiyeti nakil borcu doğuran sözleşme”dir. Bu
nedenle, “arsa payı karşılığı inşaat Sözleşmeleri”nin noterde ‘düzenleme’
biçiminde yapılması gerekmektedir. Burada şekil geçerlik şartıdır. Emredici
kural gereği, resmi şekle uyulmadan yapılan sözleşmeler ise geçersizdir.
Ancak, Yargıtay şekil koşuluna uygun olmadığı için geçersiz olan arsa
payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin fiilen hayata geçirildiği, tarafların
edimlerini ağırlıkla yerine getirdiğinin anlaşıldığı durumlarda bu sözleşmelere
geçerlilik tanımaktadır.
Şekil zorunluluğunun birinci istisnası; “sözleşme adi yazılı şekilde olsa
bile, yüklenici edimini ( bina meydana getirme borcunu ) tamamen veya
reddolunmayacak oranda yerine getirmişse, arsa sahibi artık bu sözleşmenin
geçersizliğini ileri süremez” kuralıdır. Zira böyle bir davranış, TMK’nun
2.maddesinde tanımlanan “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk
düzeni korumaz” kuralına aykırı düşer.
İkinci istisnası ise; “sözleşmeyle yükleniciye bedel olarak verilmesi
kararlaştırılan taşınmazın devrine ilişkin yüküm, taşınmaz tapuda yükleniciye
devredilerek gerçekleşmişse, başlangıçta geçersiz olan sözleşmenin geçerli
hale gelmesidir.” Zira karma nitelikteki sözleşmenin diğer kısmı, yani “inşaat
sözleşmesi”, zaten biçim koşuluna bağlı değildir.
Gerek, edimlerin karşılıklı olarak tümüyle veya önemli oranda yerine
getirilmesi ve gerekse şekil koşuluna uyulmadan yapılan sözleşmeye rağmen,
arsa payının tapuda yükleniciye geçirilmesi halinde şekil eksikliğinin ileri
sürülmemesi kuralı, dayanağını Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel
Kurulu’nun 30.09.1988 tarih, 1987/2-1988/2 sayılı kararının gerekçesinden
almaktadır.
Somut olay yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde:
Dosya içerisinde bulunan, davalı TOKİ ile diğer davalı Gölcük Belediyesi
arasında düzenlenen 31.05.2006 tarihli “Protokol” başlıklı belgede: 856
48
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
adet konutun inşaatının yapılacağı bunlardan 197 adet konutun ise davalı
belediyeye verileceği; protokolün 6.maddesinde ise konutların inşaat
ruhsatlarının alındığı tarihten itibaren en geç onaltı ay içinde tamamlanarak
belediyeye teslim edileceği kararlaştırılmıştır.
Bu belge davalılar arasında düzenlenmiş olup, davacı bu protokolde yer
almadığı gibi, bu belge içeriğinde TOKİ’yi davacıya karşı bağlayacak ya da
davacıya karşı yükümlülük altına sokacak bir hüküm de bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, davacı davalılar arasında düzenlenmiş bu sözleşmeye
dayanarak taraflardan herhangi bir hak talep edemeyeceği gibi, burada
kararlaştırılmış konutların teslim süresini ileri sürerek de bu sürenin geçirildiği
iddiası ile davalı belediyeden mahrum kaldığı kira bedellerini isteyemez.
Ne var ki, davacıların murisi ile davalılardan Gölcük Belediye Başkanlığı
arasında 03.07.2006 tarihinde tapuda “şartlı bağış” senedi düzenlenmiş
olup; bu senedin içeriğinde: “…davacının, Başbakanlık Toplu Konut İdaresinin
Gölcük Belediyesi arasında yapılan 31.05.2006 tarihli Protokole göre Toplu
Konut İdaresi tarafından 3 ayrı tipte inşa edilecek konutlardan Protokole ekli
listelerde de yazılı olduğu gibi, kur’a sonucu belirlenecek F/1 tipinden ( - ) adet
ve K/1 tipinden ( - ) adet ve Y tipinden ( 5 ) adet konutun kendisine anahtar
teslimi verilmesi şartı ile iş bu arsalarını Gölcük Belediyesine Bağışladığı…”
hususu yer almaktadır.
Her ne kadar, bu belgede ‘şartlı bağış’ ibaresi kullanılmış olsa da, tarafların
gerçek iradelerinin aslında “arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi”
düzenlemek olduğu sözleşme içeriğinden açıkça anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacı ile davalı belediye arasında düzenlenmiş olan bu
belgenin “arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi” olarak nitelendirilerek
uyuşmazlığın bu çerçevede çözümlenmesi gerekmektedir.
Yanlar arasında geçerlik şekline –noterde düzenleme- uygun olarak
yapılmamış olan bu sözleşme kural olarak geçersiz ise de, işin fiilen önemli
bir bölümünün ikmal edilmiş olması ve arsa sahibince de tapu paylarının
davalı belediyeye devredilmesi karşısında sözleşmenin geçersiz olduğunun
ileri sürülmesi iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz. Bu nedenle, davanın
sözleşme hükümleri doğrultusunda çözümlenmesi gerekir. Yüklenici, inşaatı
sözleşmeye, inşaat ruhsat ve projesine ve imar durumuna uygun olarak
tamamladığı takdirde tapuyu almaya hak kazanacaktır.
818 sayılı Borçlar Kanunu ( BK )’nun 356/II maddesi, “Müteahhit, imal
olunacak şeyi bizzat veya kendi idaresi altında yaptırmaya mecburdur.”
hükmünü içermektedir.
Bu maddeden çıkan sonuç, yüklenicinin inşaatın tamamını veya bir kısmını
bizzat yapabileceği veya bir başkasına yaptırabileceğidir.
Olayda da, yüklenici olan belediye, inşaatların yapım işini TOKİ’ye
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 49
vermiştir. Ancak TOKİ ile yaptığı sözleşme yüklenicinin sorumluluğunu akidi
olan davacılara karşı kaldırmamaktadır.
Genel olarak eser sözleşmelerinde yüklenici, belli bir sonucu meydana
çıkararak onu iş sahibine teslim etmeyi taahhüt eder. Eser sözleşmelerinde
yüklenicinin “eseri meydana getirme borcu” dayanağını, 818 sayılı Borçlar
Kanunu ( BK )’nun 355.maddesinden alır. Bir iş görerek eseri meydana
getirmek ve meydana getirilen eseri iş sahibine teslim etmek yüklenicinin ana
borcudur.
Asıl olan sözleşmenin kararlaştırıldığı şekilde eksiksiz ifasıdır. Aksi halde
sözleşmeden beklenen yararlar dengesi bir taraf aleyhine bozulur. Böyle bir
durumda bir taraf edimini yerine getirmemiş sayılacağından karşı tarafın
edimini yerine getirmesini isteyemez.
Sözleşme gereğince işe zamanında başlama ve sürdürme borcu
yüklenicinin eseri sadakat ve özenle meydana getirme borcunun sonucudur.
Gerçekten, eserin meydana getirilmesi, kapsamına göre az veya çok zamana
ihtiyaç gösterir. İşe ne zaman başlanacağını, tamamlanan eserin ne zaman
teslim edileceğini ise taraflar belirler.
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, yüklenicinin işe hemen başlaması,
çalışmasını aralıksız sürdürmesi ( BK. m.74 ), meydana getireceği eseri de
süresinde teslim etmesi gerekir.
Taraflar işe başlama süresini kararlaştırmışlar ancak, eserin teslimi için
belli bir süre kararlaştırmamışlarsa işin mahiyetine bakmak gerekir; işin
mahiyetinden de aksi çıkartılamıyorsa, teslim süresinin kararlaştırılmadığı
işlerde, iş sahibi yükleniciye “makul” bir süre vermeli, eser bu sürede
tamamlanmamışsa fesih hakkı bundan sonra kullanılmalıdır.
Bu noktada konunun aydınlatması bakımından borçlu temerrüdünden de
söz edilmesi faydalı olacaktır.
Geniş anlamda borçlu temerrüdü ( borçlunun direnimi ) borçlunun
sözleşmeye aykırı davranması=borcunu ifa etmemesi demektir. Bu halde ifa
olanağı bulunduğu ifa için kararlaştırılan zaman geldiği ve uyarıldığı halde
borçlu borcunu ifa etmemektedir.
Borçlunun temerrüdüne ilişkin düzenlemeye BK’nun 101-108.
maddelerinde yer verilmiştir. Bununla birlikte, BK. m.358/1’de olduğu gibi,
borç ilişkisinin özelliği gereği diğer bazı yasalarda da borçlu temerrüdüne dair
hükümler yer almaktadır.
Genel olarak borçlu temerrüdünde aranan ilk şart “edimin ifa olanağı
bulunması”dır. Şayet edimin ifası objektif olarak imkânsızsa borçlu
temerrüdünden söz edilemez.
Borçlu temerrüdünde aranan diğer bir şart da “borcun muaccel olması”dır.
Borç istenebilir hale gelmeden temerrütten bahsedilemez. Zira muacceliyet
50
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
alacaklının borçludan borçlanılan edimi talep ve dava edebilme yetkisini
ifade eder.
BK.’nun 101/1.maddesine göre, “Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının
ihtarı ile mütemerrit olur.” denilmektedir.
Maddeye göre, temerrüt için muacceliyet yetmemekte, kural olarak
alacaklının ihtarı da aranmaktadır. İhtar, alacaklının talep iradesini borçluya
ulaştırmasıdır.
Borçlu kusurlu veya kusursuz olsun, yukarıda sayılanlar olayda varsa
temerrüt gerçekleşir. Başka bir deyişle borçlunun kusuru temerrüt için şart
değildir.
Eser sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Burada biri
diğerinin karşılığı olan borçlar vardır. Başka bir anlatımla, taraflar birbirine
karşı hem alacaklı ve hem de borçludur. Kendi borcunu ifa eden veya ifaya
hazır olduğunu bildiren taraf alacaklı ( BK. m.81 ), edimini yerine getirmeyen
taraf ise borçludur.
Sözleşme hukukunda temel koşul, sözleşmenin kurulmasından sonra
tarafların sözleşmeden doğan yükümlülüklerini, kararlaştırılan şekilde ve
zamanda yerine getirmek zorunda olmalarıdır. Sözleşme kurulduktan sonra,
şartlarda değişiklik ortaya çıksa bile, taraflar sözleşme gereğini aynen yerine
getirmek zorundadır. Temel kural budur ve bu kurala “ahde vefa” ( söze
bağlılık ) ilkesi denilmektedir.
Eser sözleşmesinin iki tarafa borç yükleyen sözleşme olması özelliğinden
dolayı temerrüt halinde, temerrüdün sonuçları bakımından BK. m.106108’deki düzenlemelere tabidir. Çünkü anılan maddelerde genel hükümlerden
ayrılarak ( BK. m.102 ), iki tarafa borç yükleyen sözleşmelere özgü, özel
hükümler getirilmiştir.
BK’nun 106-108 maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, iki tarafa borç
yükleyen sözleşmeyle temerrüde düşen borçluya karşı, alacaklıya üç ayrı
seçimlik hak tanındığı görülmektedir.
Bunlar; aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat isteme hakkı; aynen
ifayı reddederek ademi ifa sebebiyle müspet zararını talep hakkı; sözleşmeyi
feshederek menfi zararını isteme hakkı olarak sayılabilir.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde arsa sahibinin sözleşmeden
doğan hakkı, inşaatın zamanında bitirilip teslim edilmesini isteme hakkıdır.
Yüklenicinin edimini zamanında ifa etmemesi nedeniyle arsa sahibinin
gecikmeden kaynaklanan kira tazminatını talep hakkı ise kanundan doğan bir
haktır ( BK. m.106/1 ).
Yüklenicinin edimini zamanında ifa etmemesi nedeniyle talep edilebilecek
olan kira tazminatı, teslimde gecikilen her ay için ödenecek bir miktar paradır.
Kira tazminatı miktarı sözleşme yapılırken kararlaştırılabilir, bu şart geçerlidir.
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 51
Tarafların maktu olarak belirledikleri miktar talep edilebilecek olan miktardır.
Sözleşmede böyle bir şartın bulunmaması halinde ise talep edilebilecek
tazminat miktarı, tespit edilecek olan rayice göre belirlenir.
Alacaklının aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat isteyebilmesi
için ( BK. m.106/1 ), borçluya uygun bir mehil verilmiş olması ve verilen
mehilden sonuç alınamaması gerekir. Bu koşulların varlığı diğer seçeneklerin
kullanılabilmesinde de aranır.
Temerrüde düşen borçluya alacaklının uygun bir mehil vermesi demek,
temerrüde rağmen alacaklının daha ne kadar süreyle ifayı kabule rıza
gösterdiğini bildirmesi demektir. Kuşku yok ki, yasa uygun bir mehil tayini
suretiyle borçluyu temerrüdün sonuçlarından korumak istemiştir. Verilen
sürenin uygun olup olmadığını saptamak için olayın özelliğinin gerektirdiği iyi
niyet kurallarına riayet edilip edilmediğine bakmak gerekir.
Borç, alacaklının tayin ettiği süre sonunda da ifa edilmezse, ayrıca bir
ihtara gerek olmadan BK. m.106’daki seçeneklerden biri kullanılabilir.
Ancak BK. m. 107’de sayılan nedenler söz konusu ise alacaklı, borçluya
mehil vermeden de, BK. m. 106’daki seçeneklerden birini kullanabilir.
Bunlar; borçlunun hal ve davranışından süre verilmesinin etkisiz olacağının
anlaşılması; temerrüt alacaklı yönünden aynen ifayı faydasız hale getirmişse;
sözleşmede ifa tarihinin kesin olarak saptanması halleri olarak sayılabilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay bu yönüyle de değerlendirildiğinde:
Davacıların murisi-iş sahibi ile davalı-yüklenici Gölcük Belediye Başkanlığı
arasında 03.07.2006 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi
düzenlenmiş, bu sözleşme gereğince 21.11.2006 tarihinde noterde yapılan
kura çekilişinde davacıya, 347 ada 13 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan
Y/4 blokta, 5 ve 6 numaralı daireler ile 344 ada 12 parselde bulunan Y/1
blokta 2, 4 ve 6 numaralı dairelerin düştüğü dosyada bulunan belgelerden
açıkça anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşme içeriğinde yüklenicinin işe başlama
ve bağımsız bölümleri davacıya teslim etme sürelerine ilişkin herhangi bir
şart kararlaştırılmamıştır.
Başka bir anlatımla, sözleşmede eserin teslim süresi kararlaştırılmamış,
teslim süresini belirleme yetkisi davalıya tanınmıştır. Ancak; davalı, bu yetkisini
kullanırken, objektif iyiniyet kurallarına uygun davranmalı ve haklı nedenlere
dayalı gecikmeler hariç, eserin niteliğinin ve büyüklüğünün gerektirdiği imalât
süresi içinde eseri tamamlamalıdır.
Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu ve gerçek hakkın
tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu
zorunluluk hallerinde, Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi uygulama alanı
bulur ve hakime olağanüstü bir imkân sağlar; haksızlığı düzeltici, yasa ve
52
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
sözleşmedeki kuralları tamamlayıcı işlevini yerine getirir.
O halde, sözleşme konusu iş-eser’in teslimi gereken uygun sürenin
belirlenmesi, eser bu süreden önce tamamlanmış olarak teslim olunmuş ise
o teslim tarihinin saptanması zorunludur.
Taraflarca eserin teslim süresinin belirlenmediği durumda, davalıyükleniciye eserin teslimi için sınırsız bir sürenin tanınmış olduğu gibi bir
anlam ortaya çıkar ki bunu da gerek sözleşme hukukunun ana ilkeleri ile
ve gerekse de TMK’nun 2. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile bağdaştırmak
mümkün değildir.
Ancak yukarıda da etraflıca açıklandığı üzere, karşılıklı borç yükleyen
sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü için alacağın muaccel olmasının
yanında, borcun aynen ifası için alacaklı tarafından borçluya uygun bir mehil (
BK. m.106/1 ) verilmelidir. Bu süre sonunda borçlu edimini yerine getirmez ise
alacaklı BK’nun 106/2.maddesindeki seçimlik haklarından birisini kullanabilir.
Ne var ki, BK’nun 107.maddesinde ise, alacaklı tarafından borçluya süre
verilmeden de BK’nun 106/2.maddesindeki seçimlik haklardan birisinin
kullanılabileceği durumlar sayılmıştır.
Alacaklı tarafından borçluya “süre verilmesi etkisiz olacak” ise borçluya
aynen ifa için herhangi bir süre verilmeden de alacaklı tarafından seçimlik
haklar kullanılabilmektedir.
Somut olayda da, davalı-yüklenici Gölcük Belediye Başkanlığı, davacıların
murisi ile düzenlediği 03.07.2006 tarihli “arsa payı karşılığı inşaat
sözleşmesi”nden önceki bir tarih olan 31.05.2006 tarihinde TOKİ ile inşaat
yapım işi konusunda anlaşmış, aralarındaki bu sözleşme gereğince de inşaatın
yapım işini TOKİ’ye bırakmıştır. Aradan üç yıldan fazla bir süre geçmiş, bu
sürede yüklenici/Gölcük Belediye Başkanlığı tarafından bağımsız bölümler
davacıya teslim edilmeyince, davacıların murisi defalarca gerek yüklenici olan
Gölcük Belediyesi’ne ve gerekse de Belediyenin akidi olan TOKİ’ye defalarca
başvurmuş; ancak, bağımsız bölümlerin teslimi konusunda herhangi bir
sonuç elde edememiştir.
Davacıların murisinin her iki davalıya gönderdiği 14.12.2009, 08.03.2010
ve 10.03.2010 tarihli yazılar ile de bağımsız bölümlerinin teslim edilmesini
istemiş ancak davalılar tarafından verilen cevabi yazılarda, bağımsız
bölümlerin teslimi konusundaki sorumluluk, davalılar tarafından birbirlerinin
üzerine atılmış ve bağımsız bölümler davacıya teslim edilmemiştir.
Hal böyle olunca, artık davacıların, davalı-yükleniciye süre vermesinin
aynen ifa için etkisiz olacağı ( BK.m.107/1 ) her türlü duraksamadan uzaktır.
Davacılar ise davalı-yüklenici-borçlunun temerrüdünden dolayı seçimlik
haklarından “aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat” isteme hakkını
kullanmış ve bağımsız bölümlerin tesliminin gerektiği tarihten itibaren her ay
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 53
için rayiç kira bedeli kadar tazminat talebinde bulunmuştur.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş: konusunda uzman bilirkişiler ile
mahallinde keşif yapılarak, yüklenici tarafından derhal işe başlanılmış olmak
suretiyle –mücbir ve haklı sebepler hariç tutularak- davaya konu bağımsız
bölümlerin inşaat ruhsatının ne kadar sürede alınabileceğinin, bundan
sonra da ne kadar sürede ( makul süre ) inşaatın tamamlanarak –deprem
v.s gibi mücbir ve haklı sebepler de gözetilmek suretiyle- iskan ruhsatının
alınabileceğinin, emsal inşaatlar da dikkate alınıp tespit edilerek, bu konuda
ayrıntılı, açıklayıcı ve denetime elverişli bir rapor alınması, davacının talebinin
–taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek- değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir
karar verilmesinden ibarettir.
Mahkemece, açıklanan hususlar göz ardı edilerek karar verilmiş olması
usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle
bozulması gerekir.
SONUÇ : Davalı Gölcük Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının
kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden
dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086
sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince
BOZULMASINA, aynı Kanun’un 440.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden
itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.01.2013
gününde oybirliği ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
818/m.74 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
Ecel meşrut olmadığı veya işin mahiyetinden anlaşılmadığı takdir de borcun
hemen ifa ve derhal icrası talep olunabilir.
818/m. 81 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
Mütekabil taahhütleri muhtevi olan bir akdin ifasını talep eden kimse, akdin
şartlarına ve mahiyetine nazaran bir ecelden istifade hakkını haiz olmadıkça kendi
borcunu ifa etmiş veya ifasını teklif eylemiş olmak lazımdır.
818/m. 101 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtariyle, mütemerrit olur.
Borcun ifa edileceği gün müttefikan tayin edilmiş veya muhafaza edilen bir hakka
istinaden iki taraftan birisi bunu usulen bir ihbarda bulunmak suretiyle tespit etmiş
ise, mücerret bugünün hitamı ile borçlu mütemerrit olur.
818/m. 102 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
Mütemerrit olan borçlu, borcun teehhürle ifasından dolayı zarar ve ziyan
54
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
tediyesine mecbur olduğu gibi kazara vukua gelecek zarardan da mesuldür.
Borçlu, kendisi tarafından bir güne kusur olmaksızın teehhürde bulunmuş
olduğunu veya borç vakit ve zamanıyla ifa edilmiş olsa bile kazanın alacaklının
zararına olarak tediye olunacak şeye isabet edeceğini ispat ederek, bu mesuliyetten
kurtulabilir.
818/m. 106 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
Karşılıklı taahhütleri havi olan bir akitte iki taraftan biri mütemerrit olduğu
takdirde, diğeri borcun ifa edilmesi için münasip bir mehil tayin veya münasip bir
mehilin tayinini hakimden isteyebilir.
Bu mehil zarfında borç ifa edilmemiş bulunduğu surette alacaklı her zaman
onun ifasını talep ve teehhür sebebi ile zarar ve ziyan davası ikame eylemek hakkını
haizdir; birde aktin icrasından ve teehhürü sebebiyle zarar ve ziyan talebinden vaz
geçtiğini derhal beyan ederek borcun ifa edilmemesinden mütevellit zarar ve ziyanı
talep veya akdi fesh edebilir.
818/m. 107 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
Aşağıdaki hallerde bir mehil tayinine lüzum yoktur.
1 - Borçlunun hal ve vaziyetinden bu tedbirin tesirsiz olacağı anlaşılırsa
2 - Borçlunun temerrüdü neticesi olarak borcun ifası alacaklı için faidesiz kalmış
ise.
3 - Akdin hükümlerine göre borç tayin ve tespit edilen bir zamanda veya muayyen
bir mehil içinde ifa edilmek lazım geliyorsa.
818/m. 355 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
İstisna, bir akittir ki onunla bir taraf (müteahhit), diğer tarafın (iş sahibi) vermeği
taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder.
818/m. 356 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
Müteahhidin mesuliyeti, umumi surette işçinin hizmet akdindeki mesuliyetine
dair olan hükümlere tabidir.
Müteahhit, imal olunacak şeyi bizzat yapmağa veya kendi idaresi altında
yaptırmağa mecburdur. Fakat işin mahiyetine nazaran şahsi maharetinin ehemmiyeti
yok ise, taahhüt ettiği şeyi başkasına dahi imal ettirebilir.
Hilafına adet veya mukavele olmadıkça, müteahhit, imal olunacak şeyin icrası için
lazım olan vasıtaları ve alat ve edevatı kendi masrafıyla tedarik etmeğe mecburdur.
YARGITAY KARARLARI 55
SAYI: 3
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 16.1.2013
Esas: 2012/15-572






Karar: 2013/64
AYIPLI İMALAT BEDELİ
ESER SÖZLEŞMESİNİN TANIMI
TAHSİSEN TESCİL EDİLEN PAYIN ÖNALIMA KONU OLMASI
İTİRAZIN İPTALİ
ÖDEME EMRİNE YAPILAN İTİRAZIN İPTALİ
YÜKLENİCİ ŞİRKETİN EDİMİNİ ÖNEMLİ ORANDA İFA ETTİĞİ
İlgili Kanun/Madde: 818/m.355 2004/m.67
DAVA: Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; Antalya 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın kısmen
kabulüne dair verilen 18.03.2010 gün ve 2006/212 E., 2010/119 K. sayılı
kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15.
Hukuk Dairesi’nin 12.10.2011 gün ve 2010/4084 E., 2011/5884 K. sayılı ilamı
ile;
( ... Dava, Borçlar Yasası’nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen
eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra
takibine itirazın iptâli, takibin devamı ve %40 icra inkâr giderimi istemine
ilişkindir.
Yerel mahkemede görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda
davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz
edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici
nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına
göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları
yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Eser sözleşmesi taraflara karşılıklı haklar ve borçlar yükleyen bir iş görme
akdidir. Yüklenici yapımını üstlendiği eseri sözleşmeye, teknik ve sanatsal
56
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
ilkelere ve amaca uygun olarak imal edip iş sahibine teslim etmekle, iş sahibi
de kararlaştırılan bedeli ödemekle mükelleftirler.
Dava konusu somut olayda, davacı yüklenici şirket davalı iş sahibi şirkete
ait otelin izolasyon işlerinin yapımını üstlenmiştir. Olaya ilişkin olarak yüklenici
tarafından verilen teklif davalı iş sahibi tarafından da benimsenerek akdî ilişki
kurulmuştur.
Davacı yüklenici işe başlamış, edimini önemli oranda ifa etmiştir. Taraflar
arasındaki temel uyuşmazlık yapılan işin bedeli, ödemeler ve ayıplı imalât
noktasında toplanmaktadır.
Davacı yüklenici Antalya 4. İcra Müdürlüğü’nün 2006/4103 Esas sayılı
dosyasında davalı iş sahibi aleyhine yaptığı icra takibinde 26.12.2005
tarih, 44824 nolu faturaya dayanarak 88.838,26 TL asıl alacak isteminde
bulunmuştur. Borçlunun itirazı nedeniyle takip durmuştur. Eldeki davada
itirazın iptâli ile, takibin devamı ve %40 icra inkâr giderimi istenmiştir.
Yapılan yargılama sürecinde icra dosyası, tespit dosyası, faturalar, teklif
yazıları, cari hesap ekstreleri, hakedişler, defterler getirilmiş, tarafların
gösterdikleri diğer kanıtlar da toplandıktan sonra dosya üzerinden bilirkişi
incelemesi yapılmıştır. Mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen
11.01.2007 tarihli raporda iş bedelinin 215.081,49 TL olduğu her iki tarafın
defter kayıtlarında da yer aldığı, ödemelere ilişkin tespitte ise davacının
defterlerinde 126.120,00 TL, davalı defterlerinde ise 165.156,00 TL olarak
kaydedildiği belirlenmiştir. Ancak daha sonra davacının defterlerinde
kaydedilen 126.120,00 TL ödemenin fazlası olan, davalı defterlerinde yer alan
165.156,00 TL ödemeyle ilgili farkın da sonradan sunulan banka dekontlarıyla
kanıtlandığı açıklık kazanmıştır. Bu durumda toplam iş bedeli 215.081,00
TL’den 165.156,00 TL’lik ödeme miktarı çıkartıldığında, alacak tutarının
49.925,00 TL olduğu tespit edilmiştir. Diğer yandan 28.01.2009 günü yerinde
yapılan keşifte uzman bilirkişiler inşaat mühendisi ve mimar hazır olduğu
halde gerekli araştırma ve inceleme yapılmış, düzenlenen rapor ve ek raporla,
binaların bodrum kat betonarme perde izolasyonlarının yapılması ve hatalı
yapılan izolasyonlardan dolayı boyanın yenilenmesi bedeli olarak 32.000,00
TL hesaplanmıştır. Düzenlenen bu rapor içeriği olaya ve dosya kapsamına
uyarlık arz etmesi nedeniyle Yargıtay denetimine elverişli görülmüştür. Anılan
bu ayıplı imalât bedeli de az yukarıda hesaplanan 49.925,00 TL’den mahsup
edildiğinde davacı yüklenici alacağının 17.925,00 TL’den ibaret olduğu
saptanmıştır.
Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek sonuca gidilmesi
gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış, kararın temyiz eden
davalı yararına bozulması gerekmiştir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 57
yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve
kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel
Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,
önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı
bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı S... Şti. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217
sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na
eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek
halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı HUMK’nun
440/1.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar
düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.01.2013 gününde oyçokluğu ile karar
verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
818/m.355 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
İstisna, bir akittirki onunla bir taraf (müteahhit), diğer tarafın (iş sahibi) vermeği
taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder.
2004/m.67 İCRA VE İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/37 md.)
(Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen
alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak,
genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava
edebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının
haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı;
diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin
tahammülüne göre, ret veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak
üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması
kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
(Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.)
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler
dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
58
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 19.2.2013
Esas: 2012/8713
Karar: 2013/4049
KÖTÜNİYETLE TEMYİZ
 NOKSAN GİDERİN TEBLİĞ TARİHİNDEN YEDİ GÜN SONRA
YATIRILMASI
 TEMYİZ GİDERLERİNDEKİ NOKSANLIĞI TAMAMLAMASI İÇİN
MUHTIRA ÇIKARTILMASI
 TEMYİZDE KIYAS YOLU İLE UYGULANACAK HÜKÜMLER

İlgili Kanun/Madde: 1086/m. 432, 434
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli
mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalılar
tarafından; satışın iptali yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 19.02.2013
günü temyiz eden davalı S. B. Y. ile vekili ve karşı taraf temyiz eden diğer
davalı İ. B. Ş. vekili geldiler. Davacı S. S. Ş. ile vekilleri gelmediler. Gelmeyen
davacı vekilinin yokluğunda yargılama yapılmasını isteyen mazeret dilekçesi
gönderdiği görüldü. Gelenlerin Konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek
karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü.
Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Mahkemece, hükmü temyiz eden davalılardan S. B. Y. vekiline
temyiz giderlerindeki noksanlığı tamamlaması için Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun 434/3. maddesi gereğince 27.02.2012 tarihinde muhtıra
çıkartılmış, muhtırada istenmiş, aksi takdirde temyiz talebinden vazgeçmiş
sayılacağı bildirilmiştir. Muhtıra davalı S. vekiline 08.03.2012 tarihinde tebliğ
edildiği halde, talep edilen bu gider muhtırada tanınan yedi günlük süreden
sonra 22.03.2012 tarihinde mahkeme veznesine yatırılmıştır.
SONUÇ : Bu durumda, mahkemece davalı S.’nin temyiz isteği hakkında
Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 434/3. maddesi gereğince bir karar
verilmek ve aynı Yasanın 432. maddesinin ( son ) fıkrası uyarınca bu kararı
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 59
ilgilisine tebliğ etmek ve bu kararın da temyiz edilmesi halinde gönderilmek
üzere dosyanın mahalli mahkemesine iadesine oybirliğiyle, 19.02.2013
tarihinde karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
1086/m. 432 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (MÜLGA)
(Değişik madde: 26/02/1985 - 3156/20 md.;Değişik madde: 26/09/2004 - 5236
S.K./16.mad)
Bu Kanunun istinaf yolu ile ilgili 426/C ilâ 426/İ ve 426/L maddeleri hükümleri,
temyiz yolu konusunda da kıyas yoluyla uygulanır.
1086/m. 434 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (MÜLGA)
(Değişik madde: 16/07/1981 - 2494/27 md.; Değişik madde: 26/09/2004 - 5236
S.K./16.mad)
Temyiz isteminin kötü niyetle yapıldığı anlaşılırsa Yargıtayca 422 nci madde
hükümleri uygulanır.
60
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 24.1.2013
Esas: 2012/22501 Karar: 2013/1065
 AŞIRI SINIRLAMAYA KARŞI KİŞİLİĞİN KORUNMASI
 ESER SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK
 İYİ NİYET KURALI
 ÖDEME EMRİNE YAPILAN İTİRAZIN İPTALİ
 SAÇ EKİMİNİN BAŞARISIZ OLMASI
İlgili Kanun/Madde: 4077/m.1, 3, 23 2004/m.67
DAVA : Dava dilekçesinde 2,500 TL alacak için yapılan takibe vaki itirazın
iptali, takibin devamı, %40 icra inkar tazminatının masraflarla birlikte
davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece görevsizlik nedeni ile dava
dilekçesinin usulden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz
edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün
kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı; davalı ile başına saç ekilmesi, bunun başarısız olması
durumunda saç ekimi karşılığında ödemiş olduğu 2,500 TL’nin kendisine iadesi
konusunda anlaştıklarını, belirlenen süre sonunda başında saç çıkmadığını,
daha sonra yaptırdığı tedavilerde kök ekiminin bölge itibari ile mümkün
olmadığını öğrendiğini, 2.500 TL’nin tahsili için davalı hakkında icra takibi
başlattığını, ödeme emrine itiraz ile takibin durduğunu belirterek takibe vaki
itirazın iptali ile % 40 icra inkar tazminatı talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın, tüketicinin iade edilmesini istediği bedel için
yapılan takibe itirazın iptali davası olduğu, bu tür davalara bakmakla Tüketici
Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin usulden
reddine karar verilmiş, hüküm davalı; tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; saç ekiminden kaynaklanmaktadır. Bir uyuşmazlığa Tüketici
Mahkemesi’nde bakılabilmesi için uyuşmazlığın 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkındaki Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkmış olması
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 61
gerekir.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde
yasanın amacı açıklanmış, kapsam başlıklı 2. maddesinde kanunun birinci
maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin
taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsayacağı hükmüne
yer verilmiştir.
Anılan Kanunun 3/e maddesinde tüketici; bir mal veya hizmeti ticari veya
mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da
tüzel kişi olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre yasa, hazır bir malı
veya hizmeti satın alarak onu günlük yaşamında kullanan veya tüketen kişiyi
korumaktadır. Yasada dar kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri olağan tüketim
işleri kapsama alınmıştır.
O halde; bir hukuki işlemin 4077 sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul
edilmesi için yasanın amacı içerisinde taraflar arasında mal ve hizmet satışına
ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Somut olayda; davacı ile davalı arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesine
dayanmakta olup, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin
eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda uygulanması hukuken
mümkün değildir. Davaya bakma genel mahkemelerin görevinde olup, bir
yerdeki Tüketici Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki
görev ilişkisi olduğu açıktır.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun uygulanmasıyla ilgili
olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara, Tüketici Mahkemelerinde bakılır.
Tüketici davaları; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Uygulanması ile
ilgili olarak tüketiciler, tüketici örgütleri veya bu konu ile ilgili olarak açılan
davalardır. ( 4077 sayılı Kanunun 23 md. ) Taraflar arasındaki sözleşmenin
şekil ve doğurduğu esaslar yönünden eser sözleşmesinin bulunduğu
anlaşıldığından 4077 sayılı Kanunun 23.maddesi uygulanamaz.
Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm
tesisi gerekirken, görev yönünden dava dilekçesinin reddi usul ve yasaya
uygun görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın
yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde
olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince
BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene
iadesine, 24.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
62
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4077/m.1 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN
Bu Kanunun amacı, (...) kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği
ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel
tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini
koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında
gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.
4077/m. 3 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN
(Değişik madde: 06/03/2003 - 4822 S.K./3. md.)
Bu Kanunun uygulamasında;
a) Bakanlık: Sanayi ve Ticaret Bakanlığını,
b) Bakan: Sanayi ve Ticaret Bakanını,
c) Mal: Alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları
ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri
gayri maddi malları,
d) Hizmet: Bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her
türlü faaliyeti,
e) Tüketici: Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen,
kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi,
f) Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri
kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri,
g) Sağlayıcı: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri
kapsamında tüketiciye hizmet sunan gerçek veya tüzel kişileri,
h) Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı
arasında yapılan her türlü hukuki işlemi,
ı) İmalatçı-Üretici: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere tüketiciye sunulmuş
olan mal veya hizmetleri ya da bu mal veya hizmetlerin hammaddelerini yahut ara
mallarını üretenler ile mal üzerine kendi ayırt edici işaretini, ticari markasını veya
unvanını koyarak satışa sunanları,
j) İthalatçı: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere tüketiciye sunulmuş olan mal
veya hizmetleri ya da bu mal veya hizmetlerin hammaddelerini yahut ara mallarını
yurt dışından getirerek satışa sunan gerçek veya tüzel kişiyi,
k) Kredi veren: Mevzuatları gereği tüketicilere nakit kredi vermeye yetkili olan
banka, özel finans kuruluşu ve finansman şirketlerini,
l) Reklam veren: Ürettiği ya da pazarladığı malın/hizmetin tanıtımını yaptırmak,
satışını artırmak veya imajını yaratıp güçlendirmek amacıyla hazırlattığı, içinde
firmasının ya da mal/hizmet markasının yer aldığı reklamları yayınlatan, dağıtan ya
da başka yollarla sergileyen gerçek ya da tüzel kişiyi,
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 63
m) Reklamcı: Ticari reklam ve ilanları reklam verenin duyduğu ihtiyaç
doğrultusunda hazırlayan ve reklam veren adına yayınlanmasına aracılık eden ticari
iletişim uzmanı gerçek ya da tüzel kişiyi,
n) Mecra kuruluşu: Ticari reklam veya ilanı hedef kitleye ulaştıran iletişim
kanallarının ya da her türlü aracın sahibi, işleticisi veya kiralayıcısı olan gerçek veya
tüzel kişiyi,
o ) Teknik düzenleme: Bir ürünün ve hizmetin, ilgili idari hükümler de dahil olmak
üzere, özellikleri, işleme ve üretim yöntemleri, bunlarla ilgili terminoloji, sembol,
ambalajlama, işaretleme, etiketleme ve uygunluk değerlendirilmesi işlemleri
hususlarından biri veya birkaçını belirten ilgili Bakanlık tarafından Resmi Gazetede
yayımlanarak mecburi uygulamaya konulan standartlar dahil olmak üzere uyulması
zorunlu olan her türlü düzenlemeyi,
p) Tüketici örgütleri: Tüketicinin korunması amacıyla kurulan dernek, vakıf veya
bunların üst kuruluşlarını, İfade eder.
4077/m. 23 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN
(Değişik madde: 06/03/2003 - 4822 S.K./30. md.)
Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici
mahkemelerinde bakılır. Tüketici mahkemelerinin yargı çevresi, Hakimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunca belirlenir.
Tüketici mahkemeleri nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak
davalar her türlü resim ve harçtan muaftır. Tüketici örgütlerince açılacak davalarda
bilirkişi ücretleri, 29 uncu maddeye göre bütçede öngörülen ödenekten Bakanlıkça
karşılanır. Davanın, davalı aleyhine sonuçlanması durumunda, bilirkişi ücreti 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan
tahsil olunarak 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye gelir kaydedilir.
Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
Yedinci Babı, Dördüncü Faslı hükümlerine göre yürütülür.
Tüketici davaları tüketicinin ikametgahı mahkemesinde de açılabilir.
Bakanlık ve tüketici örgütleri münferit tüketici sorunu olmayan ve genel olarak
tüketicileri ilgilendiren hallerde bu Kanunun ihlali nedeniyle kanuna aykırı durumun
ortadan kaldırılması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilirler.
Gerekli hallerde tüketici mahkemeleri ihlalin tedbiren durdurulmasına karar
verebilir. Tüketici Mahkemesince uygun görülen tedbir kararları, masrafı daha sonra
haksız çıkan taraftan alınmak ve 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye
gelir kaydedilmek üzere, ülke düzeyinde yayınlanan gazetelerden birinde Basın İlan
Kurumunca ve ayrıca varsa davanın açıldığı yerde yayınlanan mahalli bir gazetede
derhal ilan edilir.
Kanuna aykırı durumun ortadan kaldırılmasına yönelik Tüketici Mahkemesi
kararları ise masrafı davalıdan alınmak üzere aynı yöntemle derhal ilan edilir.
64
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
2004/m.67 İCRA VE İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/37 md.)
(Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı,
itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel
hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının
haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı;
diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin
tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak
üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması
kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
(Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.)
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler
dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
YARGITAY KARARLARI 65
SAYI: 3
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 4.2.2013
Esas: 2012/3278
Karar: 2013/1614
 DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI
 EVLENME ŞANSI ÜZERİNDEN TAZMİNAT HESAPLANMASI
 HAKSIZ FİİLDE ÖLÜM HALİNDE UĞRANILAN ZARARLAR
 ZORUNLU MALİ MESULİYET SİGORTASININ BULUNMAMASI
İlgili Kanun/Madde: 818/m.45
DAVA : Davacı Ş. B. ( kendisine asaleten, çocukları G. B. vdl. vekili tarafından
), davalı aleyhine 05.11.2008 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi
tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın
kısmen kabulüne dair verilen 27.10.2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi
davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne
karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya
içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun
gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik
görülmemesine göre aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz
itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle
maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen
kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
a. Mahkemece de benimsenen 23.08.2011 tarihli bilirkişi raporunda,
destek S. B.’in eşi davacı Ş. B.’in yaşı, çocuk sayısı ve diğer özellikleri itibariyle
evlenme şansı % 7 olarak değerlendirilmiştir. Ancak dosyada bulunan nüfus
kayıt örneğinin incelenmesinde davacı Ş. B.’in 28.05.2010 tarihinde evlendiği
anlaşılmakla evlilik tarihine göre destek tazminatının hesaplanması gerekirken,
yerel mahkemece bu hususun gözetilmemesi bozmayı gerektirmiştir.
b. Davalının temyiz dilekçesine ekli belgelerden, kazaya karışan aracın
zorunlu mali mesuliyet sigortasının bulunmaması nedeniyle güvence
66
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
hesabından dava konusu eylem nedeniyle davacılara ödemede bulunulduğu
görülmektedir. Mahkemece bu husus araştırılarak güvence hesabından
yapılan ödeme varsa belirlenen tazminattan indirilmesi gerekir. Karar bu
nedenle de bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda ( 2/a-b ) sayılı bentlerde
gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; öteki temyiz itirazlarının ise ( 1 ) sayılı
bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri
verilmesine, 04.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
818/m.45 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
Bir adam öldüğü takdirde zarar ve ziyan, bilhassa defin masraflarını da ihtiva
eder. Ölüm, derhal vuku bulmamış ise zarar ve ziyan tedavi masraflarını ve çalışmağa
muktedir olamamaktan mütevellit zararı ihtiva eder.
Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları
takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.
YARGITAY KARARLARI 67
SAYI: 3
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 6.2.2013
Esas: 2012/17723
Karar: 2013/1765
 KİRA ALACAĞININ TAHSİLİ AMACIYLA BAŞLATILAN TAKİBE
İTİRAZIN KALDIRILMASI
 KİRA PARASININ BAKİYESİNİN TAHSİLİ İSTEMİ
 ÖDEME EMRİNE İTİRAZIN KESİN OLARAK KALDIRILMASI
 TAKİBE İTİRAZIN BORCA İTİRAZ NİTELİĞİNDE OLDUĞU
İlgili Kanun/Madde: 2004/m.68
DAVA : İcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası
yazılı karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki
bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki
itirazın kaldırılması istemine ilişkindir. Mahkemece alacaklının dayandığı
belgenin İİK.nun 68/a maddesi kapsamındaki belgelerden olmadığı
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz
edilmiştir.
Davada ve icra takibinde dayanılan ve karara esas alınan 01.07.2010
başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi ile kiralananın 6570 Sayılı
Yasa kapsamında bulunduğu konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık
bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinde kira parasının yıllık 17.500,00 TL
olduğu ve her yılın Temmuz ayının birinci gününde peşin olarak ödeneceği,
sözleşmenin 10. maddesinde kiralananın süre sonunda tahliye edilmeyerek,
kira sözleşmesinin uzaması halinde kira parasının ÜFE, TÜFE ortalamasına
göre arttırılacağı kararlaştırılmıştır. Kararlaştırılan bu şartlar geçerli olup,
tarafları bağlar. Davacı alacaklı 19.3.2012 tarihinde başlatmış olduğu icra
takibinde 01.07.2011 tarihli kira parası bakiyesi 9.630,00 TL’nin tahsilini
istemiştir. Davalı borçlu itirazında böyle bir borcu olmadığını, istenen kira
bedelinin, peşin kira bedeli olduğu için ödeme emrine itiraz ettiğini belirterek
takibe itiraz etmiştir. Davalı borçlunun bu itirazı borca itiraz niteliğinde
68
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
olup, kiracılık ilişkisine ve sözleşmeye itirazı bulunmamaktadır. Mahkemece
sözleşmedeki artış şartına göre 1.7.2011 tarihinden itibaren başlayan kira
dönemi için yıllık kira parasının saptanarak varsa bu döneme ilişkin ödemeler
mahsup edildikten sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken,
yazılı gerekçe ile istemin reddine karar verilmesi doğru değildir.
Karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının
kabulü ile kararın BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının
temyiz edene iadesine, 06.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2004/m.68 İCRA VE İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/38 md.)
(Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./16. md.) Talebine itiraz edilen alacaklının
takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede
yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre
verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği
tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde
itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilamsız takip yapılamaz.
Borçlu itirazını varit gösterecek hiçbir belge ibraz edemezse icra mahkemesi *1*
itirazın kaldırılmasına karar verir.
İtiraz birinci fıkrada gösterilen senet veya makbuz yahut belgeye müstenit ise
itirazın kaldırılması talebi reddolunur.
Borçlu murisine ait bir alacak için takip edilmekte olup da, terekenin borca batık
olduğunu ileri sürerse bu hususta ilam getirmesi için kendisine münasip bir mühlet
verilir. Bunun dışında itirazın kaldırılması talebinin kabul veya reddi için ileri sürülen
iddia ve savunmalar bekletici mesele yapılamaz.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/2 md.) Borçlunun gösterdiği belge altındaki
imza alacaklı tarafından inkar edilirse hakim, 68/a maddesinde yazılı usule göre
yaptığı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği takdirde
alacaklının itirazın kaldırılması talebini reddeder ve alacaklıyı sözü edilen belgenin
taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder.
Alacaklı genel mahkemede dava açarsa bu para cezasının infazı dava sonuna kadar
tehir olunur ve alacaklı bu davada alacağını ve imzanın kendisine ait olmadığını ispat
ederse bu ceza kalkar.
Alacaklı duruşmada bizzat bulunmayıp da imza vekili tarafından reddolunduğu
takdirde vekil müteakip oturumda müvekkilini imza tatbikatı için hazır bulundurmaya
veya masraflarını vererek davetiye tebliğ ettirmeye mecburdur. Kabule değer
mazereti olmadan gelmeyen alacaklı borçlunun dayandığı belgede yazılı miktar
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 69
hakkındaki itirazın kaldırılması talebinden vazgeçmiş sayılır.
(Ek fıkra: 06/06/1985 - 3222/6 md.; Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/2 md.),
(Değişik cümle: 17/07/2003-4949 S.K./16. md.) İtirazın kaldırılması talebinin esasa
ilişkin nedenlerle kabulü halinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi halinde ise
alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine yüzde kırktan aşağı olmamak üzere tazminata
mahkum edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa, yahut alacaklı genel
mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir
olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat
kalkar.
70
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 31.1.2013
Esas: 2012/7093
Karar: 2013/699
 ABONELİK SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK
 ALACAKLARDA 10 YILLIK ZAMANAŞIMI SÜRESİ
 ELEKTRİK TÜKETİM BEDELİNİN TAHSİLİ
 HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN ZARARIN İNDİRİLMESİ
 İTİRAZIN İPTALİ
 ZAMANAŞIMI
İlgili Kanun/Madde: 818/m.44,125
DAVA : Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen kararın Yargıtayca
duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen
22.01.2013 günü belirlenen saatte temyiz eden davalı Yeşilyurt Köyü
Muhtarlığı vekili geldi, gelenin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada
hazır bulunan tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi.
Dosyadaki belgeler incelendi. Gereği görüşüldü:
KARAR : 1 )Dava, elektrik tüketim bedelinin tahsili için girişilen icra takibine
itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece istem kabul edilmiş, kararı davalı
temyiz etmiştir.
İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere,
toplanıp değerlendirilen delillere ve hüküm yerinde gösterilen gerekçelere
göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları
yerinde değildir.
2 )Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; davacı, davalı köy içme suyu
aboneliğine ait tesislerde 20.01.2010 gününde yapılan kontrol neticesinde
sayacın bağlantılarının normal olup tüketim kaydettiğinin ancak aboneliğin
başlangıç tarihi olan 05.12.1996 tarihinden itibaren 5 haneli sayacın sehven
4 haneli okunması suretiyle davalıya aboneliğin başlangıç tarihi 05.12.1996
tarihinden itibaren yanlışlığın tespit edildiği 20.01.2010 tarihi arasındaki
fatura edilmemiş tüketim bedelinin tahakkuk ettirilerek davalı aleyhine icra
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 71
takibine girişildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek
itirazın iptalini istemiştir.
Davalı süresinde verdiği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunmuş,
ayrıca sayacın yanlış okunmasında kusurlarının olmadığını bildirerek davanın
reddini istemiştir.
Mahkemece zamanaşımı def’i konusunda bir karar verilmeden beş haneli
sayacın dört hane üzerinden okunması nedeniyle aboneliğin başlangıcından
itibaren eksik hesaplanan tüketim bedeli nedeniyle davanın kabulüne, itirazın
haksız ve alacağın da likit olduğu gerekçesiyle icra inkar tazminatının tahsiline
karar verilmiştir.
Uyuşmazlık abonelik sözleşmesinden kaynaklandığından B.K.’nun 125.
maddesi uyarınca zamanaşımı süresi on yıldır, dava konusu alacak 05.12.1996
ile 20.01.2010 tarihleri arasındaki eksik tahakkuk ettirilen tüketim bedelini
kapsadığından ve davalının da sürede zamanaşımı def’i bulunduğundan icra
takip tarihi olan 17.12.2010 tarihinden geriye doğru on yıllık yani 17.12.200017.12.2010 yılları arasındaki tüketim miktarının hesaplanması gerekirken
ondört yıllık eksik tüketim bedelinin hüküm altına alınmış olması usul ve
yasaya aykırı olup kararın bozulmasını gerektirmiştir.
3 )Sayacın uzun yıllar beş hane yerine dört hane olarak okunması suretiyle
eksik tahakkuk yapılmasında B.K.’nun 44. maddesi uyarınca okuma işlemini
gerçekleştiren davacının müterafik kusuru söz konusu olup hesaplanacak
asıl alacak miktarından uygun bir miktar indirim yapılmasını gerektirir.
Mahkemenin bu yönü gözetmeden verdiği karar usul ve yasaya aykırı olup
bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair
temyiz itirazlarının reddine; ( 2 ) ve ( 3 ) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle
kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine;
Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davalı taraf yararına
takdir ve tespit olunan 990,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak
davalı tarafa verilmesine, 31.01.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
818/m.44 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
Mutazarrır olan taraf zarara razı olduğu yahut kendisinin fiili zararın ihdasına veya
zararın tezayüdüne yardım ettiği ve zararı yapan şahsın hal ve mevkiini ağırlaştırdığı
takdirde hakim, zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve ziyan hükmünden
sarfınazar edebilir.
Eğer zarar kasden veya ağır bir ihmal veya tedbirsizlikle yapılmamış olduğu
ve tazmini de borçluyu müzayakaya maruz bıraktığı takdirde hakim, hakkaniyete
72
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
tevfikan zarar ve ziyanı tenkis edebilir.
818/m. 125 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik
müruru zamana tabidir.
YARGITAY KARARLARI 73
SAYI: 3
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 28.1.2013
Esas: 2012/11522
Karar: 2013/886
 İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİNDE İCRA EMRİ GÖNDERİLMESİ
 İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA İLAMLI TAKİP
 HESAP KAT İHTARNAMESİ
 LİMİT İPOTEĞİ
İlgili Kanun/Madde: 2004/m.68/b, 149, 150
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti
içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya
mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi
tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler
okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Borçlu F. E. hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip
yapılmış, kendisine örnek 6 icra emri tebliğ edilmiştir.
İİK.nun 150/1 maddesinde,
“... ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcunu ihtiva etmese
dahi, krediyi kullandıran taraf, kredi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine
veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap
özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin
noter marifetiyle krediyi kullanan tarafa gönderildiğine dair noterden tasdikli
bir sureti icra müdürüne ibraz ederse, icra müdürü bu konuda 149. maddesi
uyarınca işlem yapar.”
Hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda, alacaklı banka tarafından borçluya anılan maddede belirtildiği
şekilde noter aracılığıyla ihtarname gönderilmiş olup, bu ihtarnamenin
borçluya tebliğ edildiği anlaşıldığından, ipoteğin limit ipoteği olması ve
ihtarnameye süresi içinde itiraz edilmesi, borçluya icra emri gönderilmesine
engel teşkil etmez. Ancak borçlu tarafından hesap kat ihtarnamesine 8 günlük
74
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
yasal süre içerisinde itiraz edildiğinden krediyi kullandıran taraf ( alacaklı )
alacağını 68/b maddesi çerçevesinde diğer belgelerle ispatlayabiliyorsa,
borçlunun şikayeti reddedilir. Borçlu tarafından yasal 8 günlük süre içinde
ihtarnameye karşı ( borca ) itiraz edildiğine göre, bu iddia üzerinde durularak,
alacaklının 68/b maddesi çerçevesindeki belgelerle alacağını ispat edip
edemediği hususu banka kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak
suretiyle değerlendirilerek, borç miktarı belirlendikten sonra sonucuna
göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm
kurulması isabetsizdir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kısmen
kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.nun 366. ve
HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun
388/4. ( HMK.m. 297/ç ) ve İİK.nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay
Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme
isteğinde bulunulabileceğine, 28.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2004/m.68/b İCRA VE İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/38 md.)
(Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./16. md.) Talebine itiraz edilen alacaklının
takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede
yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre
verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği
tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde
itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilamsız takip yapılamaz.
Borçlu itirazını varit gösterecek hiçbir belge ibraz edemezse icra mahkemesi
itirazın kaldırılmasına karar verir.
İtiraz birinci fıkrada gösterilen senet veya makbuz yahut belgeye müstenit ise
itirazın kaldırılması talebi reddolunur.
Borçlu murisine ait bir alacak için takibe dilmekte olup da, terekenin borca batık
olduğunu ileri sürerse bu hususta ilam getirmesi için kendisine münasip bir mühlet
verilir. Bunun dışında itirazın kaldırılması talebinin kabul veya reddi için ileri sürülen
iddia ve savunmalar bekletici mesele yapılamaz.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/2 md.) Borçlunun gösterdiği belge altındaki
imza alacaklı tarafından inkar edilirse hakim, 68/a maddesinde yazılı usule göre
yaptığı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği takdirde
alacaklının itirazın kaldırılması talebini reddeder ve alacaklıyı sözü edilen belgenin
taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder.
Alacaklı genel mahkemede dava açarsa bu para cezasının infazı dava sonuna kadar
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 75
tehir olunur ve alacaklı bu davada alacağını ve imzanın kendisine ait olmadığını ispat
ederse bu ceza kalkar.
Alacaklı duruşmada bizzat bulunmayıp da imza vekili tarafından reddolunduğu
takdirde vekil müteakip oturumda müvekkilini imza tatbikatı için hazır bulundurmaya
veya masraflarını vererek davetiye tebliğ ettirmeye mecburdur. Kabule değer
mazereti olmadan gelmeyen alacaklı borçlunun dayandığı belgede yazılı miktar
hakkındaki itirazın kaldırılması talebinden vazgeçmiş sayılır.
(Ek fıkra: 06/06/1985 - 3222/6 md.; Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/2 md.),
(Değişik cümle: 17/07/2003-4949 S.K./16. md.) İtirazın kaldırılması talebinin esasa
ilişkin nedenlerle kabulü halinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi halinde ise
alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine yüzde kırktan aşağı olmamak üzere tazminata
mahkum edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa, yahut alacaklı genel
mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir
olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat
kalkar.
2004/m. 149 İCRA VE İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/69 md.)
İcra memuru, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını
ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve taşınmaz üçüncü
şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse
ayrıca bunlara birer icra emri gönderir.
Bu icra emrinde borcun otuz gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde
borç ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar
getirilmezse, alacaklının taşınmazın satışını isteyebileceği bildirilir.
2004/m.150 İCRA VE İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/71 md.)
Borçlu veya üçüncü şahıs ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde
itirazda bulunabilirler. Ancak, rehin hakkı itiraz konusu yapılamaz. İpoteğin iptali
hakkında dava açılması halinde 72 nci madde hükümleri kıyasen uygulanır.
76
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 6.12.2012
Esas: 2012/21548
Karar: 2012/41640
 DAVACININ STATÜ HUKUKUNA UYGUN OLUP OLMADIĞININ
ARAŞTIRILMASI
 İŞ MAHKEMESİNİN GÖREVİ
 İŞE İADE DAVASI
 SÖZLEŞMELİ PERSONEL
İlgili Kanun/Madde: 657/m.4/B,89
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini
istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava
dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra
dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : A ) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı davalı genel müdürlüğe bağlı Bursa Devlet Tiyatrosunda 08.09.2008
tarihinde çalışmaya başladığını, suflöz olarak çalışmaya başladığını çalışmasına
devam etmekte iken 01.06.2011 tarihinde haksız olarak feshedildiğini, iş
akdinin feshini gerektirecek hiçbir yanlış hareketi olmadığını belirterek feshin
geçersizliğine, müvekkilinin işe iadesine, yasal süresi içerisinde işverene
müracaat ile muaccel hale gelen 4 aylık ücreti ve sosyal hakların ödenmesine
yasal sürede müracaatına rağmen işe başlatılmaması halinde 8 aylık ücret
tutarı iş güvencesi tazminatının ödenmesine karar verilmesini talep ve dava
etmiştir.
B ) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı davacının kurumda personel azlığı ve teknik eleman ihtiyacı
nedeniyle “sahne uygulatıcısı” sözleşmeli personel olarak istihdam edildiğini,
daha önceden figüran olarak çalıştığını, ancak görev yaptığı süre boyunca iş
arkadaşları ile uyum içinde çalışmadığını, sürekli problem çıkardığını, çalışma
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 77
düzenini bozduğunu, kurumca düzenlenen usul ve esaslara aykırı davrandığını,
turnelerde de bu uyumsuzluğunu sürdürdüğünü otel konaklamalarında
kimse ile kalmak istemediğini, oda arkadaşları ile sürekli problem yaşadığını,
idarecileri zor durumda bıraktığını, yine 11-24.04.2011 tarihlerinde kesintisiz
olarak göreve gelmediğini, bunun nedeni sorulduğunda gerçeğe aykırı
beyanda bulunarak aslında göreve gelerek duyuru panolarına baktığını,
ancak imza atmayarak gittiğini beyan ettiğini, oysa diğer 16 personelin
düzenli olarak imzalarını attığını, davacının bu olumsuz davranışlarının
işyerindeki işleyişi direkt olarak aksattığını, iş ilişkisinin sürdürülmesinin
işveren açısından önemli ve makul ölçüler içinde beklenemeyeceği durumun
oluştuğunu, davacının davranışlarından kaynaklanan bu nedenlerin fesih için
geçerli neden oluşturduğunu bu nedenle iş sözleşmesinin 5 ve 6. maddelerine
göre iş akdinin sona erdirildiğini, feshin geçerli nedene dayandığını belirterek
davanın reddini istemiştir.
C ) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davacının iş sözleşmesinin geçersiz nedenle feshedildiği
gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
D ) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E ) Gerekçe:
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkini 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında
değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin
görevi noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4
üncü maddesinde belirtilen ayrık durumlar dışında kalan bütün işyerlerine,
işverenler ile işveren vekillerine ve çalışma şekline bakılmaksızın işçilere bu
Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir.
Sorun daha çok statü hukukuna tabi kamu çalışanları ile yine kamuda
çalışan işçiler arasındaki ayrım noktasında ortaya çıkmaktadır.
Anayasasının 128 inci maddesi, “Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve
diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü
oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve
diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin
nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve
ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir” şeklindedir.
657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 4 üncü maddesinde, kamu
hizmetlerinin memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle
görüleceği hükme bağlanmıştır. Değinilen maddenin ( A ) bendinde, mevcut
kuruluş biçimine bakılmaksızın Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince
genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa
78
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
ile görevlendirilenlerin bu Kanunun uygulanmasında memur sayılacağı,
ayrıca maddede tanımlananlar dışındaki kurumlarda genel politika tespiti,
araştırma, planlama, programlama, yönetim ve denetim gibi işlerde görevli
ve yetkili olanların memur oldukları belirtilmiştir.
Memur, sözleşmeli personel ve işçinin ortak noktası, ücret karşılığı bağımlı
çalışmalarıdır. Memur genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli
kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde görevlendirilir. İşe alınması (
atama ) idari işlemle olur. Yine memurların çalışma koşulları, hakları, ödev
ve sorumlulukları ve memurluğun sona ermesi yasa ile belirlenmiştir. Bu
konularda memur ile onu atayan idare arasında farklı bir uygulamanın
kararlaştırılması söz konusu olamaz.
657 sayılı Yasanın 4/B maddesinde ise, “kalkınma planı, yıllık program ve
iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi,
işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak
üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde,
kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığının görüşleri
alınarak, Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar
verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti” yapanların sözleşmeli personel
oldukları açıklanmışta
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve
233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinde,
teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda hizmetlerin memurlar, sözleşmeli personel
ve işçiler eliyle gördürüleceği belirtilmiştir. Anılan maddenin ( b ) bendinde,
“Teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda, Devlet tarafından tahsis edilen kamu
sermayesinin kârlı, verimli ve ekonominin kurallarına uygun bir şekilde
kullanılmasında bulunduğu teşkilat, hiyerarşik kademe ve görev unvanı
itibariyle kuruluşunun kârlılık ve verimliliğini doğrudan doğruya etkileyebilecek
karar alma, alınan kararları uygulatma ve uygulamayı denetleme yetkisi
verilmiş asli ve sürekli görevler genel idare esaslarına göre yürütülür.
Teşebbüs ve bağlı ortaklıkların genel idare esaslarına göre yürütülmesi
gereken asli ve sürekli görevleri; genel müdür, genel müdür yardımcısı, teftiş
kurulu başkanı, kurul ve daire başkanları, müessese, bölge, fabrika, işletme
ve şube müdürleri, müfettiş ve müfettiş yardımcıları ile ekli ( 1 ) sayılı cetvelde
kadro unvanları gösterilen diğer personel eliyle gördürülür. Bunlar hakkında
bu Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen hükümler dışında 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır” şeklinde kurala yer verilerek,
anılan kurumlarda çalışanlar bakımından memur kavramı ortaya konulmuş,
( c ) bendinde ise, “ ( b ) bendi dışında kalan sözleşmeli personel, teşebbüs
ve bağlı ortaklıkların genel idare esasları dışında yürüttükleri hizmetlerinde
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 79
bu Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde
akdedilecek bir sözleşme ile çalıştırılan ve işçi statüsünde olmayan personel”
sözleşmeli personel olarak ifade edilmiştir.
Bu anlatıma göre; 657 sayılı Yasanın 4/B maddesinde açıklanan işlerde,
özel bir meslek bilgisi ve uzmanlığı olan kişilerin, Bakanlar Kurulu Kararı ile
geçici olarak çalıştırılan ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/b
maddesi uyarınca genel idare esaslarına göre hizmet yürüten memur ve işçi
sayılmayan çalışanlar, sözleşmeli personel olarak ifade edilmelidir. 399 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye göre sözleşmeli personele 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu uygulanır. Ayrıca 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Kamu İktisadi Teşebbüslerinde sözleşmeli personel çalıştırılmasının esasları
belirlenmiştir.
Sözleşmeli personel kural olarak sosyal güvenlik sistemi açısından
memurlar gibi Emekli Sandığına tabidir. Ancak Kamu İktisadi Teşebbüslerinde
çalışanlar açısından, işçilikten sözleşmeli personel statüsüne geçiş veya daha
önce sözleşmeli personel olarak görev yapanların daha sonra işçi statüsü
ile çalıştırılmaları mümkündür. Daha önce işçi olarak çalışan ve Sosyal
Sigortalar Kurumuna prim ödeyen çalışanın, görev ve unvanında yükselme
sonucu sözleşmeli personel olarak atanması sonrasında dahi, sosyal güvenlik
yönünden önceki uygulamaya devam edildiği ve primlerini adı geçen kuruma
ödediği görülmektedir. Bazen de bunun aksine Emekli Sandığına bağlı
sözleşmeli personelin, sonradan işçi statüsüne geçmiş olmasına karşın, anılan
sosyal güvenlik kurumu ile olan bağlantısı devam etmektedir. Bu itibarla,
sosyal güvenlik açısından bağlı olunan kurum, çalışanın hukuki statüsünü
belirlemek açısından tek başına yeterli olmamaktadır. Dairemizin 25.07.2008
gün ve 2007/22173 E, 2008/22066 K. sayılı kararı da bu yöndedir.
Memur ve sözleşmeli personelin konumu statü hukukunu ilgilendirdiğinden,
idare ile çıkacak olan uyuşmazlıklar iş mahkemeleri yerine idari yargı yerinde
çözümlenmelidir. Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 1995/1 Esas 1996/1 Karar sayılı
ilke kararında, özelleştirme kapsamında olsun veya olmasın Kamu İktisadi
Teşebbüslerinde sözleşmeli personel statüsünde çalışanların kurumları ile
olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğu
hükme bağlanmıştır. Çalışmaların bir kısmının sözleşmeli personel bir kısmının
da işçilikte geçmesi halinde, iş hukukunun uygulanması sadece işçilikte geçen
dönemle sınırlı kalır.
Dairemiz kararlarında, 657 sayılı Yasanın 89 uncu maddesine uygun
olarak, Bakanlar Kurulu kararnamesi doğrultusunda ve sınavla işe alınan halk
eğitim merkezi kurs öğretmeninin işçi olmadığı kabul edilmiştir ( Yargıtay
9. HD. 14.02.2000 gün 1999/19571 E, 2000/1395 K. ). Yine, çıraklık eğitim
merkezinde görev alan usta öğretici için de aynı sonuca varılmıştır ( Yargıtay
80
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
9. HD. 28.04.2003 gün 2002/23990 E, 2003/7205 K. ).
Somut olayda davacı davalı genel müdürlük bünyesinde suflöz olarak
görev yapmıştır. Davalı tarafından dosyaya sunulan, davacıyla aralarında her
yıl yapılan sözleşmelerde Maliye Bakanlığınca 375 sayılı KHK ek 7. madde
uyarınca vize yapıldığı görülmektedir. Ayrıca yine davalı tarafından sunulan
davacıya ait personel kimlik kartında da unvanı “süreli sözleşmeli personel”
olarak görünmektedir.
Her ne kadar yargılama sırasında taraflarca davacının işçi olmadığı iddia
edilmemişse de, görev hususu mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Buna göre
davacının statü hukukuna tabi olup olmadığı araştırılıp değerlendirilmeksizin
karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F ) Sonuç:
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı
BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada
incelenmesine yer olmadığına, 06.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
657/m.4/B DEVLET MEMURLARI KANUNU
(Değişik madde: 30/05/1974-KHK-12; Değiştirilerek kabul: 15/05/1975 - 1897/1
md.)
Kamu hizmetleri; memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle
gördürülür.
A) Memur:
Mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince
genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile
görevlendirilenler, bu Kanunun uygulanmasında memur sayılır.
Yukarıdaki tanımlananlar dışındaki kurumlarda genel politika tespiti, araştırma,
planlama, programlama, yönetim ve denetim gibi işlerde görevli ve yetkili olanlar da
memur sayılır.
B) Sözleşmeli personel:
Kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin
hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai
hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren
geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığının
görüşleri alınarak Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar
verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir. (36 ncı maddenin II - Teknik
Hizmetler Sınıfında belirtilen görevlerde yukarıdaki fıkra uyarınca çalıştırılanlar için,
işin geçici şartı aranmaz.)
Bunlara ödenebilecek ücretlerin üst sınırları ile verilecek iş sonu tazminatı miktarı,
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 81
kullandırılacak izinler ve bu hususlara ilişkin esas ve usuller Bakanlar Kurulunca
kararlaştırılır.
Ancak, yabancı uyrukluların; tarihi belge ve eski harflerle yazılmış arşiv kayıtlarını
değerlendirenlerin mütercimlerin; tercümanların; Millî Eğitim Bakanlığında norm
kadro sonucu ortaya çıkan öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamıyla
kapatılamaması hallerinde öğretmenlerin; dava adedinin azlığı nedeni ile kadrolu
avukat istihdamının gerekli olmadığı yerlerde avukatlarını, kadrolu istihdamın
mümkün olamadığı hallerde, Bakanlar Kurulunca tespit edilecek esas ve şartlarla tabip
veya uzman tabiplerin; Adli Tıp Müessesesi uzmanlarının; Devlet Konservatuarları
sanatçı öğretim üyelerinin;
İstanbul Belediyesi Konservatuarı sanatçılarının; Milli Savunma Bakanlığı ile
Jandarma Genel Komutanlığı ve dış kuruluşlarda belirli bazı hizmetlerde çalıştırılacak
personelin de zorunlu hallerde sözleşme ile istihdamları caizdir.
(Ek fıkra: 05/07/1991 - KHK - 433/1 md.; Mülga fıkra: 27/12/1991 - KHK - 475/11
md.)
C) Geçici personel:
Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Dairesinin
ve Maliye Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen
görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi
sayılmayan kimselerdir.
D) İşçiler:
(A), (B) ve (C) fıkralarında belirtilenler dışında kalan kişilerdir. Bunlar hakkında bu
Kanun hükümleri uygulanmaz.
657/m. 89 DEVLET MEMURLARI KANUNU
(Değişik madde: 30/05/1974 - KHK/12)
Her derecedeki eğitim ve öğretim kurumları ile Üniversite ve Akademi (Askeri
Akademiler dahil), okul, kurs veya yaygın eğitim yapan kurumlarda ve benzeri
kuruluşlarda öğretmen veya öğretim üyesi bulunmaması halinde öğretmenlere,
öğretim üyelerine veya diğer memurlara veyahut açıktan atanacaklara ücret ile ek
ders görevi verilebilir.
Ücretle okutulacak ders saatlerinin sayısı, ders görevi alacakların nitelikleri ve
diğer hususlar ilgili Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile tespit olunur.
82
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 18.7.2012
Esas: 2012/16147
Karar: 2012/14024
 FAZLA ÇALIŞMA ÜCRETİ
 PRİME ESAS KAZANÇ
 PRİME ESAS KAZANÇ TUTARININ TESPİTİ
 YILLIK OLARAK HESAPLAMA YAPILMAMASI GEREĞİ
İlgili Kanun/Madde: 506/m.77/1-a,b
DAVA : Dava, prime esas kazanç tutarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, “Davanın kabulü ile, davacının 01.07.1998 - 31.12.1998
döneminde aylık 93,08, 01.01.1999 - 31.12.1999 döneminde aylık 210,33,
01.01.2000 - 31.12.2000 döneminde aylık 297,37, 01.01.2001 - 31.12.2001
döneminde aylık 377,03, 01.01.2002 - 31.12.2002 döneminde aylık 598,80,
01.01.2003 - 31.05.2003 döneminde aylık 504,35 TL. aylık prime esas kazançla
çalıştığının tespitine” karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine,
temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından
düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği
düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Davanın yasal dayanağı, sigortalı ve işverenin Sosyal Güvenlik
Kurumuna ödeyecekleri primlerin matrahını teşkil eden sigortalı kazançlarının
nelerden ibaret olduğu ve istisnalarını gösteren ( mülga ) 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun 77/1. maddesidir.
Anılan maddede prime esas kazançlar üç bent halinde gösterilmiştir. Buna
göre; “Sigortalılarla işverenlerin bir ay için ödeyecekleri primlerin hesabında:
a ) Sigortalıların o ay için hak ettikleri ücretlerin,
b ) Prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaktan sigortalılara o ay
içinde ödenenlerin,
c ) İdare veya kaza mercilerince verilen karar gereğince ( a ) ve ( b )
fıkralarında yazılı kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 83
yapılan ödemelerin, Brüt toplamı esas alınır.”
Yasa gereğince, maddenin 2. fıkrasında istisnalara girmemesi koşuluyla
hizmet akdi karşılığı elde edilen her türlü gelirden sigorta primi kesilmesi söz
konusu olmaktadır.
506 sayılı Kanunda ücretin tanımı yapılmamıştır. Fakat m. 77-I-a’da sözü
edilen “ücretler” kavramı içine asıl ücretle birlikte, fazla çalışma ücreti, hafta
tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri gibi ücretlerinde girdiği
kabul olunmaktadır. Bu ücretlerin sigortalıya fiilen ödenmesi şart olmayıp,
onun adına o ay için tahakkuk ettirilmiş olması prime esas kazanca dahil
edilmesi için yeterlidir.
Asıl ücretin eki niteliğinde bulunan prim ve ikramiyeler, prime esas
kazançlar olarak brüt tutarları üzerinden ödendikleri aylar itibariyle prime
esas tutulur. Bunların tahakkuk etmiş olması prime esas tutulmaları için
yeterli olmamakta, ödenmiş olması da aranmamaktadır ( m. 77/I-b ).
İdare veya kaza mercileri tarafından verilen karar uyarınca sigortalılara
yapılan ödemeler ( a ) ve ( b ) bentlerinde öngörülen ücret türlerinden
ayrımsızdır. Fark, bunların yönetim ve yargı mercilerince verilmiş kararlardan
kaynaklanmalarıdır. İşveren ile sigortalı işçi arasında “fazla çalışma ücreti”
veya “prim, ikramiye” gibi konularda uyuşmazlık çıkar ve mahkemece, bu
işçilik haklarının ödenmesine karar verilir ve sigorta primlerinin ödeneceği
ay içinde bu paralar sigortalıya verilirse, bu ödemelerde prim matrahına
dahil edilerek, prim hesabında göz önünde tutulur. Bu tür kazançlara salt hak
kazanmak, bu kazançların prime esas alınması için yeterli bulunmamaktadır.
( Mustafa Çemberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şehri, Olgaç Matbaası, 1985
Baskı, s. 439 ).
Davaya konu somut uyuşmazlıkta, davacı, davalı işverenlere ait işyerinde
çalıştığını belirterek, fazla çalışma ücreti de dahil olmak üzere bir kısım
işçilik alacaklarının tahsili istemli olarak açtığı davada, fazla çalışma ücreti
belirlenerek, istemin kısmen kabulüne karar verildiği, neticeten hükmün
Yargıtay 9. HD’nce onanarak kesinleştiği; eldeki davada ise, davalı işverenlerin,
fazla çalışma ücretini SSK’ya bildirilen prime esas kazanca dahil etmediklerini
belirterek, “davalı işyerinden hak ettiği fazla çalışma ücretlerinin ve genel
tatil alacaklarının da bildirilen kazancına katılarak prime esas kazançlarının
tespitini” istemekte olup, mahkemece, kesinleşen yargı kararıyla hak
kazanılan fazla çalışma, genel tatil ücretlerini dikkate alarak hesaplama yapan
bilirkişi raporuna dayalı olarak, yıllık toplam prime esas kazanç toplamı aylara
bölünerek prime esas kazancın hüküm altına alındığı görülmektedir.
Yargı kararı ile hak kazanılan ücret niteliğindeki kazançların hak kazanıldığı
dönemlerin prime esas kazançlarına dahil edilmesi isabetsiz olup, ödenmesi
koşuluyla, ödemenin yapıldığı ayın prime esas kazanç matrahına dahil
84
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
edilmesi; hizmet akdinin daha önceki bir tarihte sona ermiş olması karşısında
ise, yapılan ödemelerin çalışmanın geçtiği son ayın prime esas kazancında
gözetilmesi gerekir.
Kabule göre; genel tatil ve fazla çalışma alacaklarından kaynaklanan prime
esas fark kazancın, hak kazanılan ayın matrahına dahil edilmesi gerekirken,
yıllık olarak hesaplama yapılmış olması da isabetsizdir.
Yukarıda açıklanan maddi ve yasal olgular dikkate alınarak yapılacak
inceleme ile hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması
usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları
kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle
BOZULMASINA, Üye; Çetin Şen’in muhalefetine karşı; Başkan Süleyman
Caner, Üyeler; Fatih Arkan, Ali İnceman ve Türkşen Akdamar’ın oylarıyla ve
oyçokluğuyla, 18.07.2012 gününde karar verildi.
KARŞI OY :
Yargı kararı ile hak kazanılan ücret niteliğindeki kazançların hak kazanıldığı
dönemlerin prime esas kazançlarına dahil edilmesi suretiyle kabulüne ilişkin
yerel mahkeme kararının, ödenmesi koşuluyla, ödemenin yapıldığı ayın prime
esas kazanç matrahına dahil edilmesi; hizmet akdinin daha önceki bir tarihte
sona ermiş olması karşısında ise, yapılan ödemelerin çalışmanın geçtiği son
ayın prime esas kazancında gözetilmesi gerektiğinden bahisle bozulması
şeklindeki Dairemizin çoğunluk kararına, davanın reddi gerektiği kanaatiyle
katılamamaktayım.
Şöyle ki;
Öncelikle davacının talebi net olarak anlaşılamamaktadır. Zira dava
dilekçesinde davacı, davalılar Dilek ve Bedia’ya ait işyerinde asgari ücretin 1,8
katı ücretle çalıştığını, ayrıca sürekli fazla çalışması olmasına karşın prime esas
kazancının asgari ücrete göre belirlenip, buna göre prim ödemesi yapıldığını
ileri sürmüş, delil olarak da Tekirdağ İş Mahkemesinin 2006/221 esas sayılı
dosyasını göstermiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin onaması ile kesinleşen,
Tekirdağ İş Mahkemesinin 2006/221 esas sayılı, işçilik alacaklarına ilişkin bu
dosyasında ise, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai ve izin ve genel tatile
yönelik ücretler hükme bağlanmıştır.
Mahkemece temyize konu iş bu dosyada hüküm altına alınan taleplere
gelince, 07.04.2010 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiği ileri sürülen,
gerçek aylık ücret ( asgari ücretin 1,8 fazlası ), fazla mesai ve genel tatil
ücretidir.
Ayrıca, 2006/221 sayılı dosyadaki talep konuları, işçilik alacağına ilişkin
olması sebebiyle ispat vasıtaları da iş bu davadakinden farklıdır. Zira Mahkeme
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 85
2006/221 sayılı dosyada, tarafların dosyaya sundukları deliller ve tarafların
kabulleriyle bağlıdır. İşçilik alacaklarına ilişkin olarak 2006/221 sayılı dosyada
kesinleşen bu hüküm, iş bu davada sadece davalılar Dilek ve Bedia yönünden
güçlü delil olarak değerlendirilebilir. Davada taraf sıfatı bulunmayan SGK
yönünden ise güçlü delil olmamaktadır. Oysaki görülmekte olan iş bu
davada sosyal güvenlik hakkının yaşama geçirilmesi üzerindeki etkisi ve
kamu düzenine ilişkin yönü gözetilerek, tarafların gösterdiği kanıtlarla bağlı
kalınmayıp, gerektiğinde re’sen kanıt toplanabileceği gerçeği de gözetilerek
inceleme yapılması; sosyal güvenlik hakkı yönünden hak kaybını önleyici bir
karar verilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Hal böyle olunca da 2006/221
sayılı dosyadaki delillere itibar edip sonuca gitmek mümkün olmayacaktır.
Öte yandan, davanın yasal dayanağı, sigortalı ve işverenin Sosyal Güvenlik
Kurumuna ödeyecekleri primlerin matrahını teşkil eden sigortalı kazançlarının
nelerden ibaret olduğunu ve istisnalarını gösteren, talep konusu dönemde
yürürlükte olan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 77’nci maddesinin
l’nci fıkrasıdır.
“Prime esas ücretler” başlıklı 77’nci maddesinin l’nci fıkrasına göre;
“Sigortalılarla işverenlerin bir ay için ödeyecekleri primlerin hesabında:
a ) Sigortalıların o ay için hak ettikleri ücretlerin,
b ) Prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaktan sigortalılara o ay
içinde ödenenlerin,
c ) İdare veya kaza mercilerince verilen karar gereğince ( a ) ve ( b )
fıkralarında yazılı kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde
yapılan ödemelerin,
Bu madde metnine göre, yaşlılık aylığı almaya başlamış olanların sonradan
kaza mercilerince verilen kararlar gereğince ( a ) ve ( b ) fıkralarında yazılı
kazançlar niteliğindeki hak ettikleri ücretlerin artık “Prime esas ücret”
olarak sayılması mümkün bulunmayacaktır. Burada sözü edilen sigortalılara
o ay içinde yapılan ödemeler, fiilen çalışması sürmekte olanlar bakımından
geçerlidir.
Nitekim, bu durumun yol açtığı hak kayıplarının önüne geçilmesi bakımından
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Prime Esas
Kazançlar” başlıklı 80. maddesinin l’nci fıkrasının ( d ) bendiyle benimsenen,
“...yargı mercilerince verilen kararlara istinaden, sonradan ödenen ücret
dışındaki ödemelerin hizmet akdinin mevcut olmadığı veya askıda olduğu
bir tarihte ödenmesi durumunda, 82 nci madde hükmü de nazara alınmak
suretiyle prime esas kazancın tabi olduğu en son ayın kazancına dahil edilir...”
şeklindeki düzenlemeyle, Dairemizin bozma kararını kısmen haklı kılacak
bir uygulama kabul edilmiştir. Dolayısıyla, talep konusu dönem bakımından
geçerli olan mevzuata göre davacı için 31.10.2003 tarihinde hizmet akdi sona
86
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
ermiş ve bu çalışmalarından dolayı kendisine yaşlılık aylığı bağlanmış olması
durumunda sonradan kaza mercilerince verilen kararlar gereğince ( a ) ve ( b
) fıkralarında yazılı yargı kararı ile hak kazanılan ücret niteliğindeki kazançların
artık “Prime esas ücret” olarak sayılması mümkün bulunmayacaktır.
Kaldı ki, gerek Mahkemenin kabulü, gerek Dairemizin bozma kararındaki
kabul durumları dikkate alındığında, davacı bakımından yeniden fark kıdem
tazminatı ve yaşlılık aylığı hesaplaması gündeme gelebilecek ki bu hal hem
fark kıdem tazminatı ödemesi yükümlüsü olacak işverenler yönünden, hem
de yeniden fark yaşlılık aylığı hesaplaması ve yapılacak bu hesaplamaya göre
de fark yaşlılık aylığı ödemesi yükümlüsü olacak davalı Kurum yönünden,
hakkaniyete uygun düşmeyecektir.
SONUÇ : Açıklanan sebeplerle reddi gereken davanın kabulüne ilişkin yerel
mahkeme kararının bozma gerekçelerini isabetli bulmadığımdan bu yönde
oluşan Dairemizin çoğunluk kararına katılamıyorum.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
506/m.77/1-a,b SOSYAL SİGORTALAR KANUNU
Sigortalılarla işverenlerin bir ay için ödeyecekleri primlerin hesabında:
a) Sigortalıların o ay için hak ettikleri ücretlerin,
b) Prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaktan sigortalılara o ay içinde
ödenenlerin,
c) İdare veya kaza mercilerince verilen karar gereğince (a) ve (b) fıkralarında yazılı
kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde yapılan ödemelerin,
Brüt toplamı esas alınır.
YARGITAY KARARLARI 87
SAYI: 3
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 24.1.2013
Esas: 2012/690
Karar: 2013/1547
 İŞYERİ SİGORTA POLİÇESİNE DAYALI RÜCUAN TAZMİNAT İSTEMİ
 KANALİZASYON SULARININ İŞYERİNE DOLMASI
 KUSURSUZ SORUMLULUK
 MAL SİGORTALARINDA HALEFİYET
 SİGORTALI BİNADA GERİ TEPMEYİ ENGELLEYİCİ SİSTEMİN
OLMAMASI
 YAPI MALİKİNİN ZARARI TAZMİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ
İlgili Kanun/Madde: 818/m.58
6762/m.1301
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara 7. Asliye Ticaret
Mahkemesi’nce verilen 28.04.2011 tarih ve 2010/1-2011/220 sayılı kararın
Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin
süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi
Sultan Gümüş Başaran tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine
dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler
okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili nezdinde sigortalı işyerinin şiddetli yağan
yağmur sonucu ASKİ’ye ait rögarın tıkanması nedeniyle işyerinin deposunda
bulunan wc ve lavabo giderinden geri tepen pis su ile hasar gördüğünü,
9.381,96 TL hasar bedeli ödendiğini ileri sürerek, anılan meblağın faizi ile
birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu binanın kanalizasyon bağlantısının ASKİ’nin izni
ve bilgisi dışında ruhsatsız olarak maliklerince yapıldığını, sorunun parsele
ait kanalizasyon hattından kaynaklandığını, hasarın meydana gelmesinde
kusurun davacıya ait olduğunu, ASKİ Deşarj Yönetmeliği’ne aykırı bağlantı
yapılmasından dolayı müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını savunarak,
davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına
göre, davacının sigortalısının bodrum katta mimari projede bulunmamasına
88
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
rağmen tuvalet ve lavabo ilave etmeden önce binanın kanalizasyon hattının
ASKİ hattına ne şekilde bağlandığı, bina rögarı ile ASKİ ana hattına ait rögar
arasındaki yükseklik durumu ve bodrum katın su basma tehlikesiyle karşı
karşıya kalıp kalmayacağı konusunda bir araştırma yapmadan mimari projeye
aykırı olarak bodrum kata tuvalet ve lavabo ilave ettiği, bu nedenle işyerini
pis suların basması sonucu hasara sebebiyet verdiği, davacının sigortalısının
hasarın meydana gelmesinde asıl kusurlu olduğu, davacının ödediği hasar
bedelini sigortalının halefi olarak davalıdan talep edemeyeceği gerekçesiyle
davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, işyeri sigorta poliçesine dayalı rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda, 19.09.2009 tarihli hasar tespit tutanağında yağışların fazla
olması sebebiyle ASKİ’ye ait ana rögarın geri tepmesinden dolayı pis suların
işyerine dolduğu tespit edilmiş, ekspertiz raporunda aşırı yağan yağışlar
sonucunda ASKİ’ye ait rögarın tıkanması nedeniyle sigortalı işyerinin WC/
lavabo giderinden geri tepen sular nedeniyle hasar oluştuğu belirtilmiş,
mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise sigortalı işyerinin
iskan ruhsatı alınmasından sonra mimari projeye aykırı olarak bodrum kata
tuvalet ve lavabo ilave edilmesi nedeniyle hasarın meydana gelmesinde asıl
kusurun davacının sigortalısında olduğu ifade edilmiştir. Davalı tarafından
yayınlanan Atık suların Kanalizasyon Şebekesine Deşarj Yönetmeliği’nin
10/m maddesinde “kanalizasyon şebekesine bağlı veya bağlanacak olan
binaların bodrum katlarının atık suları, cazibe ile akıtılabilse dahi mal sahibi,
müteahhit veya apartman yöneticisi parsel çıkıp bacasında atık suyun geri
gelmesini önleyecek tedbirleri almak zorundadır. Aksi taktirde binaların
uğrayabilecekleri zararlardan idare sorumlu olmaz” hükmüne yer verilmiştir.
Zarar, davalıya ait kanalizasyon rögarının tıkanması veya arızası olmaksızın
sırf sigortalı binanın geri tepmeyi engelleyici sisteminin olmamasından
dolayı meydana gelmiş ise, davalının sorumluluğunu gerektiren illiyet bağı
sigortalı binanın malikinin kusuru nedeniyle kesilmiş olur. Ancak zarar,
davalının kanalizasyon borusunun yetersizliği veya tıkanması veyahut rögarın
geri tepmesi sonucu meydana gelmiş ise bu durumda sigortalı binada geri
tepmeyi engelleyici sistemin olmaması, davalının kusursuz sorumluluğunu
ortadan kaldırmaz, zira bu halde davalının sorumluluğunu gerektiren illiyet
bağı kesilmemiştir.
Bu itibarla, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda,
zararın nasıl meydana geldiğinin somut olarak tespit edilip, davalının BK’nın
58. maddesi hükmüne göre kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldıran
nedenlerin olayda mevcut olup olmadığı belirlenerek, oluşacak sonuca
göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 89
verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının
kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın
isteği halinde temyiz edene iadesine, 24.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar
verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
818/m.58
BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
Bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından
yahut muhafazadaki kusurundan dolayı mesul olur.
Bu cihetten dolayı kendisine karşı mesul olan şahıslar aleyhindeki rücu hakkı
mahfuzdur.
6762/m.1301 TÜRK TİCARET KANUNU (MÜLGA)
Sigortacı sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren kimse yerine
geçer. Sigorta ettiren kimsenin vaki zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı dava hakkı
varsa bu hak, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder.
Sigorta ettiren kimse, 1 inci fıkra gereğince sigortacıya intikal eden haklarını
ihlal edecek bir hal ve harekette bulunursa sigortacıya karşı mesul olur. Sigortacı
zararı kısmen tazmin etmiş ise sigorta ettiren kimse kalan kısmından dolayı üçüncü
şahıslara karşı haiz olduğu müracaat hakkını muhafaza eder.
90
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 22.1.2013
Esas: 2012/24984
Karar: 2013/1544
 6273 SAYILI YASA İLE ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ
 ALTI AYLIK ZAMANAŞIMI SÜRESİ
 ÇEK HAMİLİNİN BAŞVURMA HAKLARINDA ZAMANAŞIMI
 ÇEKLERİN İBRAZ SÜRESİNİN BİTİM TARİHİNİN 6273 SAYILI
YASANIN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNDEN ÖNCE OLDUĞU
İlgili Kanun/Madde: 2709/m.2 6762/m.726
DAVA: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti
içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili
dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi
tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler
okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu
ile takipte borçlu vekili; takibin kesinleşmesinden sonra 6 aylık zamanaşımı
süresinin geçtiğini ve takibin zamanaşımına uğradığını belirterek, icranın
geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiş, mahkemece 6273 Sayılı
Kanunun 7. maddesi ile değiştirilen 6762 Sayılı T.T.K.nun 726. maddesine
göre zamanaşımının 3 yıl olarak dikkate alınması gerektiği, 3 yıllık zamanaşımı
süresinin dolmadığı belirtilerek istem reddedilmiştir.
03.02.2012 tarih ve 28193 ( mükerrer ) sayılı Resmi Gazete yayımlanarak
yürürlüğe giren 6273 Sayılı Kanunun 7. maddesiyle değişik 6762 Sayılı
T.T.K.’nun 726. maddesinde; düzenlemesi yer almaktadır.
İlke olarak, herhangi bir kanun veya düzenleyici kural, hukuksal sonuçlarını
yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu
da, yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilememeleri, yani,
geçmişe etkili olmamalarıdır. Yasaları uygulama durumunda bulunanlar,
başta mahkemeler olmak üzere, onları geriye yürür sonuçlar doğuracak
şekilde yorumlamamakla yükümlüdürler. Hukuk güvenliği bunu gerektirir.
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 91
Kanun koyucu bu kaidenin aksine düzenleme yapabilir. Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu’nun; 09.03.1988 tarih ve 1987/2-860 E., 1988/232 K.; 13.10.2004
gün ve 2004/10-528 E., 2004/533 K.; 06.04.2005 tarih ve 2005/10-183 E.,
2005/241 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
Bundan ayrı, devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki
durumlara yeni yasa veya düzenleyici kural, ( Tetfet immediat de la loi
novelle ) niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır.
Tamamlanmış hukuki durumların yeni yasa veya düzenleyici kuraldan
etkilenmemesi, kazanılmış hakların saklı tutulması gereğinden kaynaklanan
bir sonuçtur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesi hükmüne göre,
Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Kazanılmış hak kavramı, her
ne kadar açık bir biçimde Anayasaca düzenlenmemiş ise de, bunun hukuk
devleti kavramının temel taşlarından biri olduğu ve Anayasalın bünyesinde
mündemiç bulunduğu, Türk Kamu Hukuku’nda, öğretide ve yargısal kararlarda
benimsenmektedir.
6273 Sayılı Kanunun 7.maddesi ile 6762 Sayılı T.T.K. 726.maddesinde
yapılan değişiklikle çeklerde 6 ay olan zamanaşımı süresi 3 yıla çıkarılmıştır.
Yukarıda açıklanan ilkelere göre değişikle getirilen 3 yıllık zamanaşımı süresinin
uygulanabilmesi için, çekin ibraz süresinin bitim tarihinin yasa değişikliğinin
yürürlüğe girdiği tarihten sonra olması gerekmektedir.
Somut olayda zamanaşımı şikayetine konu olan takip konusu çeklerin
keşide tarihleri 30.10.2008 ve 20.11.2008 olup, ibraz süresinin bitim tarihi
6273 Sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce olduğundan, çekler 6 aylık
zamanaşımı süresine tabidir.
O halde mahkemece, bu durum dikkate alınarak 6 aylık zamanaşımı
süresinin dolup dolmadığı incelenip oluşacak sonuca göre karar verilmesi
gerekirken zamanaşımı süresinin 3 yıl olduğundan bahisle istemin reddi
isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının
yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca
BOZULMASINA, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu
açık olmak üzere, 22.01.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2709/m.2 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde,
insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
92
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
6762/m.726 TÜRK TİCARET KANUNU (MÜLGA)
Hamilin; cirantalarla keşideci ve diğer çek borçlularına karşı haiz olduğu müracaat
hakları ibraz müddetinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle müruruzamana uğrar.
Çek borçlularından birinin diğerine karşı haiz olduğu müracaat hakları bu çek
borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı dermeyan edildiği
tarihten itibaren üç yıl geçmekle müruruzamana uğrar.
YARGITAY KARARLARI 93
SAYI: 3
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 8.11.2012
Esas: 2012/23738
Karar: 2012/25211
 BANKADAN ÖDENEN MASRAFLARIN İADESİ TALEBİ
 KREDİ BAŞVURUSU VE YAPILANDIRMA SIRASINDA ALINAN
MASRAFLARIN İADESİ TALEBİ
 KREDİ BORÇLUSUNUN HAYAT SİGORTASI YAPILMASI
 TÜKETİCİNİN MENFAATİNİ İHLAL ETMEKLE BİRLİKTE AVANTAJ
SAĞLAYAN SÖZLEŞME HÜKMÜ
 TÜKETİCİNİN KORUNMASI KAPSAMINDA SÖZLEŞMEDEKİ
HAKSIZ ŞARTLAR
İlgili Kanun/Madde: 4077/m.6
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda
ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen
hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya
incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı; 24/11/2008 tarihinde davalı bankadan 74.000 TL tutarlı
konut kredisi kullandığını, kredi kullandığı tarihte banka tarafından masraf
ve expertiz masrafı olarak 1.975,00 TL tahsil edildiğini, daha sonra konut
kredisi faizlerinin düşmesi üzerine 15/04/2009 tarihinde ve 29/09/2009
tarihinde 2 kez ödeme konut kredisinin yeniden yapılandırılması için bankaya
müracaat ettiğini, 1. yapılandırmada %4 komisyon üzerinden 2.818,00 TL, 2.
yapılandırmada %3 komisyon üzerinden 1.955,00 TL tahsil edildiğini, hem
kredi başvurusu sırasında hem de yapılandırmalar sırasında alınan komisyon,
masraf, expertiz ücreti vs. adı altında toplam 6.748,00 TL tahsil edildiğini
belirterek, kendisinden masraf, komisyon vs adı altında alınan 6.748,00 TL’nin
yasal faizi ile davalı bankadan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalı banka tarafından yapılan tahsilatlara ilişkin taraflar
arasındaki sözleşme hükümlerinin haksız şart niteliğinde bulunduğu gerekçesi
94
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
ile Davanın kabulü ile 6.748,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal
faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm
davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici
nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına
göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının
reddi gerekir.
2-Standart sözleşmeler, içeriğini kısmen veya tamamen genel işlem
koşullarının oluşturduğu, tarafların karşılıklı müzakereleri sonucu değil, aksine,
taraflardan biri veya üçüncü kişi tarafından önceden hazırlanmış hükümlerin
kullanıldığı sözleşme tipi olarak tanımlanmakta olup, 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun’un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi
ile, Avrupa Konseyi’nin 05.04.1993 tarihli, 1993/13/AET Yönergesinde ve
bu yönergeyi iç hukuklarına aktaran Avrupa Birliği ülkelerinde, standart
sözleşmelerde yer alan hükümlerin ve özellikle bu sözleşmelerin içeriğini
oluşturan genel işlem koşullarının, haksız şart olduğuna ilişkin bir karine
öngörülmüştür. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 6.maddesinin
üçüncü fıkrasına göre, “ Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle
standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse,
o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin
bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna
varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir
hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin
uygulanmasını engellemez” hükmü yer almaktadır. Yine 4077 Sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun’un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile
sözleşmelerdeki “haksız şart” kurumu düzenlenmiş ve satıcı ve sağlayıcının
tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu,
tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına
aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme
koşullarının haksız şart olup, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu
her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı olmadığı
belirtilerek, satıcı veya sağlayıcının, bir standart şartın münferiden tartışıldığını
ileri sürüyorsa, bunu ispat yükünün ise ona ait olduğu belirtilmiştir. 4077
Sayılı Kanunun değişik 6 ve 31 maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici
Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde ise
“satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede
kullanılan haksız şartların batıl olduğu” hükmü getirilmiştir.
Dosya kapsamına göre; taraflar arasında Konut Kredisi Sözleşmesi
düzenlenmiş olup, kredisi sözleşmesinin 6.maddesinde; sözleşme ekindeki
belgeler ve kredi ile ilgili her türlü işlemin gerektirdiği, tescil, onay, fek vs
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 95
ye ait her türlü vergi harç ve fon payları ve giderler/masraflar, mevcut
veya ileride yasalarla öngörülebilecek tüm vergi fon ve harçlar ile bankaca
yapılacak tüm masrafların tamamıyla müşteriye ait olacağı belirtilmiş ise de;
anılan maddenin taraflarca ayrıca ve açıkça müzakere edildiği hususu kredi
veren tarafından ispatlanmadığı gibi diğer ücret ve masraflar başlığı altında,
miktarı sözleşme tarihi itibariyle belirlenmeyen ve ileride doğması muhtemel
masrafların da tüketiciden alınacağına dair, tek taraflı olarak tanzim edilen
hükmün, yukarıda açıklanan yasa ve yönetmelik hükümleri karşısında haksız
şart olduğunun kabulü gerekir. Ne var ki incelenen dosya içeriğine göre,
davacıdan yapılan tahsilatlar içerisinde, dosya masrafı ve komisyon ödemeleri
dışında, sözleşme kapsamında alınan sigorta bedeli ile ekspertiz ücretinin de
bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; her ne kadar mahkemece, kredi sözleşmesi
kapsamında yapılan hayat sigortasına ilişkin hükümlerin ve bu kapsamda
sigorta priminin davacıdan tahsil edilmesinin tüketici aleyhine haksız şart
oluşturduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmakta ise
de, bir sözleşme hükmünün haksız şart olarak kabulü için gerekli bulunan
açık ve haksız oransızlık unsurunun gerçekleşen somut olayda bulunmadığı
anlaşılmaktadır zira, sözleşmenin bir hükmü, tüketicinin bir menfaatini ihlâl
etmekle birlikte, ona önemli avantajlar da sağlıyorsa, bu kaydın tüketicinin
zararına olduğunu söylemek olanaklı değildir. Davalı bankanın kredi
borçlusunun hayat sigortası yapılmasındaki asıl amacının kredi borcunun
teminat altına alınması olduğu, ancak belli bir prim ödeme borcu getirmekle
birlikte, hayat sigortası kapsamına alınmasında davacı sigortalının da bir
menfaatinin olduğu açıktır. Hal böyle olunca, sözleşme kapsamında davadan
tahsil edilen sigorta primlerinin ilişkin kayıtların haksız şart niteliğinde olduğu
gerekçesiyle ödenen primlerin davalıdan tahsiline karar verilmesi usul ve
yasaya aykırıdır.
Davalı bankanın tacir olup, yaptığı masrafları tüketiciden isteme hakkı
bulunduğu anlaşılmakta ise de, somut uyuşmazlığın tüketici hukukundan
kaynaklandığı da gözetildiğinde, bankanın ancak davaya konu kredinin
verilmesi için zorunlu, makul ve belgeli masrafları tüketiciden isteyebileceğinin
kabulü gerekir. Buna göre; mahkemece, davalı bankadan bu yönde delilleri
sorulduktan sonra, bilirkişiden yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında ve
kredinin kullanılması için zorunlu ve belgeli masrafların neler olduğunun
tespiti noktasında rapor veya ek rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir
karar verilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı
şekilde davanın tümden kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup
bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz
96
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
itirazlarının reddine, 2.bentte açıklanan nedenler ile davalının temyiz
itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan
harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar
düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08.11.2012 gününde oybirliğiyle karar
verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4077/m.6 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN
(Değişik madde: 06/03/2003 - 4822 S.K./7. md.)
Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak
sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi
niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan
sözleşme koşulları haksız şarttır.
Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız
şartlar tüketici için bağlayıcı değildir.
Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede
yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının
tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir.
Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu
sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit
bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin
uygulanmasını engellemez.
Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa,
bunu ispat yükü ona aittir.
6/A, 6/B, 6/C, 7, 9, 9/A, 10, 10/A ve 11/A maddelerinde yazılı olarak düzenlenmesi
öngörülen tüketici sözleşmeleri en az oniki punto ve koyu siyah harflerle düzenlenir
ve sözleşmede bulunması gereken şartlardan bir veya birkaçının bulunmaması
durumunda eksiklik sözleşmenin geçerliliğini etkilemez. Bu eksiklik satıcı veya
sağlayıcı tarafından derhal giderilir.
Bakanlık standart sözleşmelerde yer alan haksız şartların tespit edilmesine ve
bunların sözleşme metninden çıkartılmasının sağlanmasına ilişkin usul ve esasları
belirler.
YARGITAY KARARLARI 97
SAYI: 3
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 29.1.2013
Esas: 2012/25737
Karar: 2013/1823
 FATURALAR NEDENİ İLE TAKİP TARİHİ ÖNCESİNDE DAVALININ
TEMERRÜDE DÜŞÜRÜLDÜĞÜNE DAİR DELİL BULUNMADIĞI
 İŞLEMİŞ FAİZ ALACAĞI
 İTİRAZIN İPTALİ DAVASI
 ÖDEME EMRİNE YAPILAN İTİRAZIN İPTALİ
İlgili Kanun/Madde: 2004/m.67
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozmaya uyularak yapılan
yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul
kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı
olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde
davacı vekili geldi, karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda
duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlenildikten
sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde
olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin
takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde görülmeyen bütün
temyiz itirazlarının reddiyle,
SONUÇ : Usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 990,00
TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
aşağıda dökümü yazılı 1.018,52 TL. kalan harcın temyiz edenden alınmasına,
H.U.M.K.’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde
karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.01.2013 gününde oybirliği ile karar
verildi.
YEREL MAHKEME İLAMI
T.C. DEMRE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2012/33 KARAR NO : 2012/88
Mahkememizde görülmekte bulunan itirazın iptali davasının yapılan açık
98
LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
yargılamasının sonunda,
Gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili mahkememize ibraz ettiği, 11.01.2007 hakim havale
tarihli dilekçesinde; müvekkilinin zirai ilaç bayiliği yaptığını, davalının tarımsal
malzeme ve tarımsal ilaç aldığını ancak bedelini ödemediğini, Demre İcra
Müdürlüğünün 2006/258 esas sayılı takip dosyasında başlatılan icra takibine
de haksız itiraz ettiğini ileri sürerek itirazının iptali ile %40 icra inkar tazminata
karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı takibe konu faturadaki malzemelerin hepsinin bedelini ödediğini,
davalının kendi el yazısı ile verdiği belgelerin olduğunu savunarak davanın
reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 2007/8 esas numaralı dosyası kapsamında yapılan
yargılama neticesinde 10.07.2008 tarih 2007/8 esas 2008/136 karar sayılı karar
ile itirazın kısmen iptali ile, takibin 15.220.00 TL asıl alacak ve işleyecek faizi
üzerinden devamına karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 13. HD.nin 17.06.2009 tarih 2008/16203 Esas ve 2009/8328 Karar
sayılı Bozma ilamı ile denilmek suretiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş,
mahkememizce 2009/130 esas numaralı dosya kapsamında bozma ilamına
uyulmak suretiyle yeniden yapılan yargılama neticesinde mahkememizin
09.11.2010 tarih 2009/130 esas 2010/150 karar sayılı kararı ile davanın
kısmen kabulüne, davalının takip dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin
asıl alacak ( 15.510 TL ) ve takip tarihine kadar işlemiş faiz ( 2.337.27 TL )
olmak üzere toplam 17.847,27 TL üzerinden devamına karar verilmiş hüküm
davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 13 HD.nin 12.12.2011 tarih 2011/3103-18567 esas ve karar sayılı
ilamı ile yapılan inceleme neticesinde sair temyiz nedenlerinin reddine karar
verilerek, mahkememizce verilen ilk hükümle birlikte asıl alacak miktarı olarak
15.220.00 TLye hükmedilmiş olup, karar yalnızca davalı tarafından temyiz
edilmiş ve bozma ilamına uyulmuş olmakla bozma kararı doğrultusunda
işlem yapılmasının zorunlu olduğu, esasen bu hususun davacı lehine de usulü
kazanılmış hak teşkil ettiği, mahkememizce bozma ilamı sonrasında verilen
karar ile 15.510 TL asıl alacağa hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı
olduğu ve davacının davaya konu faturalar nedeni ile takip tarihi öncesinde
davalıyı temerrüde düşürdüğüne dair bir delil bulunmadığından takip
talebindeki işlemiş faiz alacağı noktasında davanın reddi gerekirken, yazılı
şekilde işlemiş faiz alacağına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu
gerekçesiyle mahkememiz kararının bozulmasına hükmedilmiştir.
Mahkememizce dosya 2012/33 esasa kayıt edilmiş, davacı vekili bozma
ilamına uyulması hususunda takdiri mahkemeye bırakmış, dava vekili ise
kararda direnilmesini talep etmiştir. Mahkememizce usul ve yasaya uygun
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 99
bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Yapılan
yargılama neticesinde Yargıtay 13 HD.nin 12.12.2011 tarih 2011/3103-18567
esas ve karar sayılı ilamı doğrultusunda aşağıdaki şeklide hüküm tesis etmek
gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1- İtirazın KISMEN İPTALİ ile Demre İcra Müdürlüğü’nün 2006/258 Esas
numaralı dosyasında yapılan icra takibinde tahsili talep edilen 2.000,00 TL’lik
alacağın iptali ile takibin 15.220,00-TL ve işleyecek faiz üzerinden devamına,
2- Asıl alacak üzerinden hesaplanan 6.088,00-TL İcra inkar tazminatının
davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
3- Davacının takip talebindeki 2.660,90 TL işlemiş faize ilişkin itirazın
iptaline dair talebin reddine,
4- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte
bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan 2.556,96 TL nisbi vekalet ücretinin
davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
5- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan
1.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalıya verilmesine,
6- Davacı tarafından yapılan 292.30 ilk masraf, 53 TL davetiye gideri, 22.50TL posta gideri, 250 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 617.80 TL yargılama
giderinden kabul oranına göre hesaplanan 488,07-TL sinin davalıdan alınarak
davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7- Davalı tarafından yapılan 74 TL temyiz harç gideri, 33,50 TL posta gideri
olmak üzere toplam 107.50 TL ve bozmadan sonra yapılan 168,85 TL temyiz
ve karar düzeltme harcı, 119,40 TL posta gideri olmak üzere toplam 395,75
TL giderin kabul red oranına göre 83,10-TL.sinin davacıdan alınarak davalıya
verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
8- Tahsili gerekli 1.180,92-TL harcın kabul red oranına göre 247,99 TL
sinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, davalı aleyhine daha evvel
hükmedilen toplam 1.345,25 TL den tahsili gerekli 932,93-TL.nin mahsubu ile
bakiye 412,32-TL.nin talep halinde yatıran davalı A.U’ya iadesine ( 07.10.2008
tarihli makbuzla ve 02.03.2012 tarih 2011/7 nolu makbuzla toplam 1.345,25
TL harcın davalıdan tahsili için harç tahsil müzekkeresi yazılmış olduğundan ),
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden
itibaren 15 gün içerisinde mahkememize verilecek veya mahkememize
gönderilmek üzere başka yer Asliye Hukuk mahkemesine ibraz edilecek evrak
ile Yargıtay 13. Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere karar
verildi. Verilen karar açıkça okundu anlatıldı. 28.06.2012
100 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2004/m.67 İCRA VE İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/37 md.)
(Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen
alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak,
genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava
edebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının
haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı;
diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin
tahammülüne göre, ret veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak
üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması
kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
(Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.)
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler
dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
YARGITAY KARARLARI 101
SAYI: 3
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 29.11.2012
Esas: 2012/10872
Karar: 2012/13291
 ACİZ BELGESİ
 ALACAKLILARA ZARAR VERMEK KASTI
 BEDELSİZ TASARRUFLARIN BUTLANI
 İVAZ
 TASARRUFUN İPTALİ DAVASI
 ZARAR VERME KASTINDAN DOLAYI TASARRUFLARIN İPTALİ
İlgili Kanun/Madde: 2004/m.277,278,279,280
DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması
sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen
hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya
incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili davalı Bircan’ın müvekkiline olan borcu nedeniyle
hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek haczi kabil malının
bulunmadığını ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendisine ait
taşınmazı diğer davalıya sattığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptalini talep
etmiştir.
Davalı Aynur cevap vermemiş, diğer davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece koşulları oluşmayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm,
davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK’nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun
iptali istemine ilişkindir. İptal davasından maksat İİK’nın 278, 279 ve 280.
maddelerinde yazıldığı gibi alacağın tahsilini temin için borcun doğumundan
sonra yapılan tasarrufların iptaline hükmettirmektir. Bu davanın önkoşulu ise,
borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin ( İİK’nın 277 md.
) bulunmasıdır. Ön koşulun bulunması halinde ise İİK’nın 278, 279 ve 280.
maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
Özellikle İİK’nın 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin
102 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve
yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tabi tuttuğu tasarrufların iptali
gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı
incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır.
Keza İİK’nın 280. maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun
alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde
bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca
bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde
tasarrufun iptal edileceği, aynı maddenin son fıkrasında ise ticari işletmenin
veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını
devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal
eden şahsın borçlunun alacaklarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu
hallerde ızrar kasdıyla hareket ettiği kabul olunacağı, bu karinenin ancak iptal
davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel
keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde
görülebilir levhaları asmakla beraber ticaret sicili gazetesiyle, bu mümkün
olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip
vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir hususu düzenlendiğinden
yapılan işlemde mal kaçırma kastı veya ticari işletmenin devri olup olmadığı da
irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nın 279. maddesinde de iptal nedenleri sayılmış
olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de
takdir olunmalıdır. Somut olayda dava konusu atelye niteliğindeki taşınmaz
26.02.2008 tarihinde üzerindeki 300.000.00 TL. ipotekle birlikte 6.000,00
TL bedelle borçlu davalı Bircan tarafından diğer davalı Aynur’a satıldığı, aynı
taşınmazın tasarruf sırasında üzerinde bulunan ipotek’in paraya çevrilmesi
amacıyla yapılan icra takibi sonucu satıldığı ve dolayısıyla davalı Aynur’un
elinden çıkmış olduğu, davacının ise 24.04.2008 ve 24.07.2008 keşide tarihli
çeklere dayanarak icra takibi yaptığı anlaşılmaktadır. Buna göre borcun doğum
tarihinin tasarruf tarihinden sonra olduğu görülmektedir. Ancak uygulamada
çeklerin keşide tarihlerinden önceki bir akdi ilişki nedeniyle düzenlendikleri de
bir vakıa’dır. Dosya içeriğinden çeklerin keşidecisinin davalı Bircan lehdarının
ise B... Ltd. Şti. olduğu ve adı geçen şirket tarafından alacaklı davacı şirkete
ciro edildiği anlaşılmakta, davacı tarafından B... Ltd. Şti. tarafından borçlu
adına düzenlenmiş ve tasarruf tarihinden önceki tarihlere ait faturalar ibraz
edilmiş, böylece borcun doğum tarihinin tasarruf tarihinden önce olduğunun
kabulü gerekmiştir. Ayrıca taşınmazın satış bedeline üzerindeki ipotek değeri
de ilave edilmiş ise de ipotek bedelinin davalılar tarafından ödenmediği, bu
bedelin cebri icra yolu ile satılarak tahsili cihetine gidildiği görülmüştür. Bu
tür davalarda dava konusu mal borçlunun borcu nedeniyle davalı üçüncü
kişinin elinden çıkmış ise üçüncü kişi cebri icra sonucu yapılan satıştan elinde
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 103
artı bir para kalır ise o miktar ile sorumlu olur. Bu durumda borçlunun borcu
nedeniyle yapılan satış sonucu üçüncü kişi konumundaki davalı Aynur’un
mamelekinde kalan bir para olup olmadığının araştırılması, kalan para var
ise adı geçen davalının o miktar oranında sorumlu olacağının, cebri satıştan
sonra kalan para olmadığı takdirde davanın konusuz kaldığının düşünülmesi
ve taşınmaz atölye niteliğinde olduğundan yapılan tasarrufun İİK.nın 280/son
maddesi uyarınca ticari işletmenin devri niteliğinde olup olmadığı hususunun
irdelenerek davalıların dava açılmasına sebebiyet verip vermediklerinin
tartışılması, ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte
değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı
olduğu üzere eksik araştırma ve inceleme sonucu karar verilmiş olması doğru
bulunmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının
kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz
eden davacıya geri verilmesine, 29.11.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2004/m.277 İCRA VE İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 03/07/1940 - 3890/1 md.)
İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların
butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler:
1 - Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı,
2 - İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında
yazılı hallerde alacaklıların kendileri.
2004/m. 278 İCRA VE İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/114 md.)
Mutat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal
bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası
verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin
tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün
bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır.
Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez.
Aşağıdaki tasarruflar bağışlama gibidir.
1. (Değişik bent: 09/11/1988 - 3494/53 md.) Karı ve koca ile usul ve füru, neseben
veya sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık
arasında yapılan ivazlı tasarruflar,
2. Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak
pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,
3. Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartıyla irat
104 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri,
2004/m. 279 İCRA VE İFLAS KANUNU
Aşağıdaki tasarruflar borcunu ödemeyen bir borçlu tarafından hacizden veya mal
bulunmaması sebebiyle hacizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde
yapılmışsa yine batıldır:
1 - Borçlunun teminat göstermeği evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna
olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler;
2 - Para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler;
3 - Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler.
4. (Ek bent: 09/11/1988 - 3494/54 md.) Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için
tapuya verilen şerhler.
Bu tasarruflardan istifade eden kimse borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini
ispat eylerse iptal davası dinlenmez.
2004/m. 280 İCRA VE İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/115 md.)
(Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./66. md.) Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir
borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde
bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği
veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu
kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz
veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.
(Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.)
(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/55 md.) Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya
kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri
hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan
durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs, ancak 279 uncu maddenin
son fıkrasına göre ispat edebilir.
Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim
bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan
işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu
hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını
açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı
olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları
asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün
alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu
ispatla çürütülebilir.
YARGITAY KARARLARI 105
SAYI: 3
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 12.7.2012
Esas: 2012/5279
Karar: 2012/11644
 FİNANSAL KİRALAMA SÖZLEŞMESİ
 MÜLKİYETİN DEVRİ
 TESCİLE İLİŞKİN ŞERH KONULMASI
İlgili Kanun/Madde: 4077/m.4/A
DAVA : Taraflar arasındaki alacak-satışın iptali davasının yapılan yargılaması
sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak
verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya
incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; 1. grup ihbar edilenlerin müvekkili şirketin eski
yöneticileri olup şirketin bu yöneticilere devrine dair 12.7.2007 tarihli
genel kurul kararının mahkeme hükmüyle iptaline karar verilmiş olup ilgili
genel kurul kararının sicilden terkin edildiğini ve İstanbul 13. Asliye Tüketici
Mahkemesi’nin 28.6.2010 tarihli kararıyla müvekkili şirkete kayyım tayin
edildiğini, müvekkili şirketin faaliyet alanının taşınır ve taşınmaz malların
finansal kiralama kanununa uygun olarak kiralamaktan ibaret olmasına
rağmen müvekkili şirketin önceki yöneticilerinin 34 ... ... plaka sayılı aracı
davalıya finansal kiralama süresi dolmadan önce kati satış sözleşmesiyle
değerinin altında sattıklarını belirterek kati satış sözleşmesinin iptalini
ve aracın mülkiyetinin müvekkili şirkete ait olduğunun tespitini, aracın
mülkiyetinin davalı tarafından üçüncü kişiye devri halinde yapılan satışın
geçersizliğinin tespitiyle aracın tespit edilecek rayiç değerinin fazlaya dair
dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000.- TL’lik kısmının
davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davaya konu aracı normal değerinde satın aldığını, faturanın
%30 düşük değerde kesilmiş olabileceğini belirterek haksız ve mesnetsiz
davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporu
doğrultusunda; davaya konu aracın her ne kadar satış öncesinde dava dışı
106 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
M... Otomotiv adına finansal kiralama sözleşmesiyle kiralandığı ve süresinden
önce ehliyetsiz yönetimce şirket faaliyetlerine aykırı olacak şekilde düşük
bedelle şirket zararına davalıya satışının gerçekleştirildiği ileri sürülmüş ise
de; davalının şirket yöneticileriyle organik bağ içinde hareket ettiğinin iddia ve
ispat edilmediği, davacı şirketin finansal kiralama şirketi olmasının davalının
kötü niyetini ortaya koymayacağı, davalının aracı resmi şekle riayet ederek
sicil kaydının aleniyeti ve güven prensibine uygun olarak satın aldığı, davalının
kötü niyetinin kanıtlanamadığı, aracın fiilen davalıya teslim edilmesiyle araçla
ilgili finansal kiralama akdinin fiilen sona erdiğinin kabulünün gerektiği,
davacı finansal kiralama şirketinin doğrudan satış suretiyle araç ticaretine
mevzuatının uygun olmaması ve araç alım-satımının ticari faaliyetlerinin
arasında bulunmamasının maliki olduğu bir emtianın satışını yapamayacağı
anlamına gelmediği, finansal kiralama sözleşmesine konu olmuş emtiaların
serbest piyasada rayiç değerinin altında satılmasının mümkün olabildiği,
dolayısıyla davalının bilerek ve isteyerek davacı şirketin zararına hareket ettiği
ve sebepsiz zenginleştiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine
karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda davacı finansal kiralama şirketiyle dava dışı M... Otomotiv
A.Ş. arasında mülkiyeti davacıya ait olan araca dair düzenleme şeklindeki
6.10.2006 tarihli finansal kiralama sözleşmesi yapılmış ve bu sözleşme
Beşiktaş 14. Noterliğinin özel siciline 2006/198 numarasıyla tescil edilmiştir.
Finansal Kiralama Kanununun 8. maddesinde: “Sözleşme düzenleme
şeklinde noterlikçe yapılır. Taşınır mala dair sözleşme, kiracının ikametgahı
noterliğinde özel sicile tescil edilir. Tescil veya şerhten sonra, üçüncü kişilerin
finansal kiralama konusu mal üzerindeki ayni hak iktisapları kiralayana
karşı ileri sürülemez.”, aynı Kanunun 18. maddesinde ise; “Sözleşmede aksi
öngörülmemişse kiralayan, malın mülkiyetini bir üçüncü kişiye devredemez.
Sözleşmede bu yetkinin tanınması halinde, devir, ancak başka bir kiralayana
yapılabilir.” hükümleri yer almaktadır.
Bu durumda Mahkemece Finansal Kiralama Kanununun 8. ve 18.
maddeleri, davacıyla dava dışı M... Otomotiv A.Ş. arasındaki finansal kiralama
sözleşmesi ve bu sözleşmenin Beşiktaş 14. Noterliğinin özel siciline tesciline
dair şerh üzerinde durulup tartışılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir
karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması
doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin temyiz
itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde
iadesine, 12.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY KARARLARI 107
SAYI: 3
YARGITAY
20. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 17.12.2012
Esas: 2012/9417
Karar: 2012/14536
 BAĞLANTILI DAVA
 DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ
 KULLANIM KADASTROSU TESPİTİNE İTİRAZ
 TUTANAK ASLI
İlgili Kanun/Madde: 6100/m.166 6831/m.2/B
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan
hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle,
süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten
sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde 3402 sayılı
Yasaya 5831 sayılı Yasanın 8. maddesi ile eklenen ek 4. madde uyarınca
yapılan kullanım kadastrosu sırasında, D... İlçesi, K... Köyü, 114 ada 61 parsel
sayılı 1900,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 6831 sayılı Yasanın 2/B
maddesi gereği orman niteliğini kaybedip, orman kadastro komisyonlarınca
orman alanı dışına çıkarılan yerlerden olduğu gerekçesiyle, tutanağın
beyanlar hanesine 2/B madde ve davalı gerçek kişi lehine kullanım şerhi
verilerek Hazine adına tarla niteliğiyle tesbit edilmiştir.
Davacı Orman Yönetimi, taşınmazın eylemli biçimde orman olduğu
iddiasıyla orman niteliğiyle Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu K... Köyü, 114 ada 61
parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının beyanlar hanesindeki, parselin
Mehmet kızı İsmetiye’nin kullanımında olduğuna dair şerhin iptali ile
taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı
Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 5831 sayılı Yasa ile 3402 sayılı
Yasaya eklenen ek 4. madde uyarınca yapılan kullanım kadastrosu tespitine
itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Yasa hükümlerine göre
108 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
yapılıp 1943 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 1744
sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp sonuçları 1981 tarihinde ilan edilerek
kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması ile 12.05.1992 tarihinde ilan
edilerek kesinleşen 6381 sayılı Orman Yasasının 3302 sayılı Yasa ile değişik
2/B madde uygulaması vardır.
Mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırıdır. Şöyle ki; çekişmeli
114 ada 61 parsel sayılı taşınmazın tutanak aslı dosyada bulunmamaktadır.
Dairenin iade kararı ile mahkemenin 2010/136 sayılı dosyasının aslı
istenmesine rağmen dosyanın fotokopisi gönderilmiş, dosya fotokopisi
üzerinde yapılan incelemede Harun ve İsmetiye isimli kişiler tarafından
temyize konu bu davanın da konusu olan 114 ada 61 parsel sayılı taşınmazla
birlikte birçok parsele karşı, 26.07.2010 tarihinde miras nedeniyle doğan
hakka dayanılarak taşınmazın beyanlar hanesine tüm mirasçılar lehine
kullanım şerhi verilmesi istemiyle dava açıldığı ve gönderilen fotokopilerden
05.04.2012 tarihi itibariyle davanın derdest olduğu anlaşılmış ancak dosya
aslı gönderilmediği için 05.04.2012 tarihinden sonraki celselerde davanın
hükme bağlanıp bağlanmadığı yani dosyanın halen derdest olup olmadığı
anlaşılamamıştır.
Kadastro davalarında, tutanak aslının dosyada bulundurulması ve çelişkili
kararların verilmemesi ve infaz sırasında tereddüt yaratılmaması bakımından
aynı parseller hakkında açılan davaların birleştirilerek görülmesi ve taşınmaz
hakkında tek sicil ( kayıt ) oluşturulması usul hükmü gereğidir. Bu nedenle,
aynı parselin dava konusu olduğu davaların HYY’nın 166. maddesi gereğince
birleştirilmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir
karar verilmesi gerekirken ayrı ayrı görülmesi isabetsiz olmuştur.
O halde, mahkemece öncelikle 2010/136 sayılı dosya getirtilerek, eğer
mahkemenin 2010/136 sayılı dosyası halen derdest ise, aralarında hukuki
ve fiili yönden irtibat bulunan ve biri hakkında verilecek kararın diğerini de
etkileyeceği dikkate alınarak, 2010/136 sayılı dosyada da, dava konusu olan
114 ada 61 parsele karşı açılan dava 2010/136 esas sayılı dosyadan tefrik
edildikten sonra mahkemenin temyize konu bu dosyası ile HYY.’nın 166.
maddesi gereğince birleştirilmesi ve bütün deliller birlikte değerlendirilerek
sonucuna göre bir karar verilmesi, aksi halde yani 2010/136 sayılı dosya
hükme bağlanmış ve kesinleşmiş ise, aynı parselle ilgili birbiri ile çelişkili ve
infaz sırasında tereddüt yaratacak iki ayrı karara yol açmamak bakımından,
öncelikle çekişmeli 114 ada 61 parsel sayılı taşınmazın tutanak aslı temyize
konu bu dosya içine konularak, tespit maliki Hazine ve lehine kullanıcı şerhi
bulunan gerçek kişi bu dava da taraf olduğuna göre, mahkemenin kesinleşen
2010/136 sayılı dava dosyasının bu davada taraf olmayan davacı gerçek
kişilerinin davaya katılım sağlanmak suretiyle taraf teşkili sağlandıktan
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 109
sonra bütün deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar
verilip çekişmeli 114 ada 61 parsel sayılı taşınmaz hakkında tek sicil ( kayıt
) oluşturulabilmesinin sağlanması bakımından yerel mahkeme hükmünün
bozulması gerekmiştir.
Kabule göre ise, çekişmeli 114 ada 61 parsel sayılı taşınmazın eylemli
orman olduğu gerekçesiyle orman niteliğiyle tapuya tesciline karar verildiğine
göre, hem tutanağın beyanlar hanesindeki 2/B madde şerhinin, hem de
kullanıcı şerhinin iptali sonucunun doğması bakımından, kadastro tespitinin
bütünüyle iptaline karar verilmesi gerekirken, tutanağın beyanlar hanesinde
bulunan 2/B madde şerhini kapsamayacak şekilde, tespitin sadece kullanıcı
şerhi yönünden iptaline karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz
itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer
yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 17.12.2012 günü
oybirliği ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6100/m.166
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
(1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde
açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında,
talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir.
Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer
mahkemeyi bağlar.
(2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk
mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı
mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile
davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.
(3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir.
(4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında
verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var
sayılır.
(5) İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde
hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi,
birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen
bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır.
6831/m.2/B ORMAN KANUNU
B) 31/12/1981 tarihinden önce bilim va fen bakımından orman niteliğini tam
olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık
(Antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi
110 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba
ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları, orman sınırları dışına
çıkartılır.
Orman sınırları dışına çıkartılan bu yerler Devlete ait ise Hazine adına, hükmi
şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ise bu müesseseler adına, hususi orman ise
sahipleri adına orman sınırları dışına çıkartılır. Uygulama kesinleştikten sonra tapuda
kesin tashih ve tescil işlemi yapılır.
Bu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir suretle daraltma yapılamaz.
YARGITAY KARARLARI 111
SAYI: 3
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 5.12.2012
Esas: 2012/16743
Karar: 2012/22172
 BASİT YARGILAMADA DELİLLERİN İKAMESİ
 DAVA DİLEKÇESİNDEKİ EKSİKLİKLER
 DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASI
 DELİLLERİN SONRADAN İLERİ SÜRÜLMESİ
 İDARİ PARA CEZASI VE PRİM BORCUNUN İPTALİ
 TARAFLARIN SONRADAN DELİL GÖSTERİLMESİ
 VAKIALARIN DAVA DİLEKÇESİNDE YER ALMASI
İlgili Kanun/Madde: 6100/m.119,318,145
DAVA : Davacı, sigortasız işçi çalıştırdığı gerekçesiyle prim ve işsizlik primi
işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, davanın açılmamış sayılmasına
karar verilmiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin
süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar
tesbit edildi:
KARAR : Dava, Kurumca tahakkuk ettirilen idari para cezası ve prim
borcunun iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, dava dilekçesinin HMK’nın 119. maddesinin 1. fıkrasının ( e )
ve ( f ) bentlerinde yer alan hususları içermediği ve Yasa’nın 318.maddesine
göre delillerin ikame edilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına
karar verilmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın “Dava
Dilekçesinin İçeriği” başlıklı 119. maddesine göre dava dilekçesinde aşağıdaki
hususlar bulunur:
a ) Mahkemenin adı.
112 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
b ) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
c ) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç ) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve
adresleri.
ç ) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava
konusunun değeri.
d ) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası
altında açık özetleri.
e ) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
f ) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ ) Açık bir şekilde talep sonucu.
g ) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.
Birinci fıkranın ( a ), ( d ), ( e ), ( f ) ve ( g ) bentleri dışında kalan hususların
eksik olması halinde, hakim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık
kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde dava
açılmamış sayılır.
HMK’nın 318. maddesine göre taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini
açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde
bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge
ve dosyalar için de bunların bulunulabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde
yer vermek zorundadır.
HMK’nın 119/2 maddesinde birinci fıkranın ( a ), ( d ), ( e ), ( f ) ve ( g
) bentlerinde yer alan hususların eksik olması halinde ne şekilde karar
verileceğine dair bir düzenleme bulunmadığından bu hallerde mahkemenin
ne şekilde karar vermesi gerektiği sorusunun yanıtı Yasa’nın diğer hükümleri
de göz önünde tutularak belirlenmelidir.
HMK’nın 119/e bendine göre “Davacının iddiasının dayanağı olan bütün
vakıaların sıra numarası altında açık özetleri” dava dilekçesinde bulunmalıdır.
Somut olayda davacı, iddiasının dayanağı olan vakıaları dava dilekçesinde
açıklamıştır. Vakıalar davanın gerçek sebebi ve temeli olup HMK’nın 119.
maddenin ( e ) bendine göre vakıaların dava dilekçesinde tutarlı ve anlaşılabilir
şekilde özet halinde yer alması yeterli ve gereklidir. Yasa metninde yer alan
“vakıaların sıra numarası altında açık özetleri” ile amaçlanan da budur.
Öte yandan, vakıaların dava dilekçesinde bulunmaması halinde dahi bu
eksikliğin tamamlanması mümkün olduğundan Yasa’nın 119/2 maddesine
kıyasen davacıya bir haftalık kesin süre verilmeli, bu süre içinde eksikliğin
tamamlanmaması halinde dava açılmamış sayılmalıdır. HMK’nın 119/e
bendinde yer alan hüküm ile davaların usul ekonomisi ilkesine uygun bir
biçimde makul bir sürede sonuçlanması amaçlandığından tamamlanması
mümkün bir eksiklik bulunması halinde davanın açılmamış sayılması yerine
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 113
bu eksikliği tamamlaması için davacıya kesin süre verilmesi hukuk devletine
ve yasa koyucunun amacına daha uygun olacaktır.
Somut olayda, davacının iddiasının dayanağı olan vakıaları dava dilekçesinde
açıkladığı halde yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde davanın açılmamış
sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
HMK’nın 119. maddesinin ( f ) bendinde ve 318. maddesinde tarafların
dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu
da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve
başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini
sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorunda oldukları belirtilmiş ise de
bu eksikliğin tamamlanması mümkün olduğundan Yasa’nın 119/2 maddesine
kıyasen davacıya bir haftalık kesin süre verilmeli, bu süre içinde eksikliğin
tamamlanmaması halinde dava açılmamış sayılmalıdır. Öte yandan HMK’nın
322. maddesine göre basit yargılama usulüne tabi davalarda uygulanma
yeri bulunan HMK’nın 145. maddesine göre kural olarak taraflar, Kanunda
belirtilen süreden sonra delil gösteremezler ancak bir delilin sonradan ileri
sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri
sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin
sonradan gösterilmesine izin verebilir.
Somut olayda, davacıya ( f ) bendinde yer alan eksikliği HMK’nın 119/2
maddesine göre kendisine verilecek kesin süre içerisinde tamamlama imkanı
tanınmadan ve davacının HMK’nın 145. maddesine göre sonradan delil ileri
sürme hakkı bulunduğu da düşünülmeden yerinde olmayan gerekçe ile yazılı
şekilde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı
olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve
hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz
harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.12.2012 gününde oybirliğiyle
karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6100/m.119 HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
(1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun
114 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
değeri.
e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık
özetleri.
f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
g) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.
h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.
(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik
olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre
verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.
6100/m. 318 HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
(1) Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili
olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek
ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini
sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır.
6100/m. 145 HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
(1) Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin
sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde
ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin
sonradan gösterilmesine izin verebilir.
YARGITAY KARARLARI 115
SAYI: 3
YARGITAY
22. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 18.12.2012
Esas: 2012/28063
Karar: 2012/28555
 İNSAN KAYNAKLARI TEŞVİK ÖDEMESİ
 İŞÇİ ALACAKLARININ MUACCELİYETİ
 İŞÇİLİK ALACAKLARI DAVASI
 İŞVEREN TARAFINDAN YAPILAN KISMİ ÖDEMELERDE MAHSUP
 ÖDEMENİN MUACCEL BORÇ İÇİN YAPILDIĞININ KABULÜ
 TEMERRÜT
İlgili Kanun/Madde: 818/m.84,86 4857/m.32/5,120
DAVA : Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, boşta geçen süre ücretli ile işe
başlatmama tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava
dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra
dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili işe iade davasının kesinleşmesinin ardından
işverene süresinde başvurulduğu halde işçinin işe başlatılmalılığını belirterek
müvekkilimin işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının çalıştığı fabrikanın kapatıldığını, davacının çalıştığı
fabrikaya iade edilmesinin fiilen ve hukuken mümkün olmadığını belirterek
davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işveren tarafından yapılan kısmi ödemenin
işçinin hangi alacağına mahsup edileceği noktasında toplanmaktadır.
I. NORMATİF DAYANAK
Uyuşmazlığın normatif dayanağı Borçlar Kanununun 84. - 86. maddeleridir.
Borçlar Kanununun 84. maddesinde “Borçlu faiz veya masrafları tediyede
gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi resülmale mahsup edebilir.
116 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
Alacaklı alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya sair teminat almış ise borçlu
kısmen icra eylediği tediyeyi temin edilen veya teminatı daha iyi olan kısma
mahsup etme hakkını haiz değildir” kuralına yer verilmiş; 85. maddesinde
“birden fazla borçları bulunan borçlu, borçları ödemek zamanında bu
borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etmek hakkını
haizdir. Borçlu beyanatta bulunmadığı surette vuku bulan tediye kendisi
tarafından derhal itiraz edilmiş olmadıkça alacaklının makbuzda irae ettiği
borca mahsup edilmiş olur” hükmü öngörülmüş; 86. maddesinde “kanunen
muteber bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda bir güne mahsup
gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Müteaddit
borçlar muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen
borca mahsup edilir. Takibat vaki olmamış ise tediye, vadesi iptida hulül
etmiş olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçların vadeleri aynı zamanda
hulül etmiş ise mahsup mütenasiben vaki olur. Hiç bir borcun vadesi hulül
etmemiş ise alacaklı için en az teminatı haiz olan borca mahsup edilir” kuralı
düzenlenmiştir.
II. GENEL HÜKÜMLER YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME
Borçlar Kanunu’nun yukarıda belirtilen hükümleri öncelikle muacceliyet
ve temerrüt kavramlarının açıklanmasını gerektirmektedir.
Muacceliyet, alacaklının borçludan borçlanılan edimi talep ve dava
edebilme yetkisidir. Borç muaccel olmadan borçlu temerrüdü söz konusu
olmaz.
Temerrüt, en kısa tanımıyla, alacaklı tarafından talep edilebilir ( muaccel )
hale gelmiş bir borcun ifasındaki gecikmedir ve kural olarak, bu tür ( muaccel
) bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer ( BK. m. 101/1 ).
Başka bir ifadeyle, temerrütten söz edilebilmesi için, öncelikle muaccel bir
borcun ve alacaklının o borca yönelik ihtarının bulunması gerekir. Kural böyle
olmakla birlikte, borçlunun temerrüde düşmesi için alacaklının ihtarının
gerekmediği bazı durumlar da vardır: Örneğin, ifa günün taraflarca birlikte
kararlaştırıldığı ( BK. m. 101/2 ), borçlunun borcu ifa etmeyeceğini bildirmiş
olduğu veya hal ya da durumundan bu sonuca varılabildiği ( BK. m. 107/1 )
hallerde, temerrüdün gerçekleşmesi için alacaklının ihtarına gerek yoktur.
Buna göre tek bir borç ilişkisinin söz konusu olduğu durumda borçlu para
borcunun faiz ve masraflarını ödemede temerrüde düşmemişse yaptığı
kısmi ödemeyi anapara borcuna mahsup etme hakkına sahiptir. Ancak, para
borcunun bir kısmı için kefalet, rehin veya benzeri bir teminat verilmişse,
yapılan kısmi ödemenin teminatlı olan borca mahsubu istenemez. Bu durumda
kısmi ödemenin teminatsız olan ya da teminatı daha az olan borca mahsubu
gerekir. Borçlu, faiz ve masrafları ödemede temerrüde düşmüşse yaptığı
kısmi ödeme öncelikle gecikmiş faiz ve masraf borçlarına mahsup edilecektir.
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 117
Hukuk Genel Kurulunun 27.09.2000 tarih ve 2000/12-1148 esas, 2000/1193
karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, BK’nın 84. maddesi gereğince
ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için, borçlunun faiz ve
masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Gecikme ve alacaklının
iradesini açıklaması halinde, ödenen kısmın öncelikle faizden düşürülmesi
gerekir. İcra takibi, ödemeye ihtirazi kayıt konulması irade açıklamasıdır.
Birden fazla borcu bulunan borçlu, yaptığı ödeme ifa zamanında beyan
ettiği borca mahsup edilir. Borçlu, ödeme sırasında, yapılan ödemenin hangi
borca ilişkin olduğunu beyan etmemiş veya alacaklının makbuzda belirttiği
borca derhal itirazda bulunmamışsa makbuzda belirtilen borca mahsup
edilmelidir.
Birden fazla para borcunun olduğu borç ilişkisinde, borçlunun, yapılan
kısmi ödemenin hangi borç için mahsup edildiğini belirtmemesi, alacaklının
da ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu makbuzda göstermemesi
durumunda, kısmi ödemenin hangi borca mahsup edileceği sorunu BK. m.
86’ya göre çözümlenmelidir. Buna göre kısmi ödeme öncelikle muaccel olan
borç için yapılmış sayılır. Ödeme zamanında birden fazla borç muaccel hale
gelmişse ödeme ilk takibe konu olan borca mahsup edilir. Muaccel olan
borçlardan hiçbiri takibe verilmemişse kısmi ödeme ifa zamanı önce gelen
borca mahsup edilmiş sayılır. Borçların ifa zamanları ( vadeleri ) aynı günde
gelmişse yapılan kısmi ödeme borçların miktarlarıyla orantılı olarak mahsup
edilir. Borçlardan hiçbirinin ifa zamanı gelmemişse, kısmi ödeme alacaklı için
güvencesi en az olan borca mahsup edilmiş sayılır.
III. İŞÇİ ALACAKLARI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME
İş sözleşmesinden doğan para borçlarının kısmi ifasında mahsubun ne
şekilde yapılacağı ile ilgili İş Kanunu’nda özel bir düzenleme bulunmadığından
Borçlar Kanunu’nun yukarıda belirtilen genel hükümleri kapsamında sorun
çözümlenmektedir. İşçinin işverenden bir alacağının, örneğin sadece kıdem
tazminatı alacağının bulunduğu durumda kısmi ödeme nedeniyle mahsup
işlemi BK. m. 84 çerçevesinde yapılacaktır. Dairemiz uygulamasına göre
temerrüde düşmüş olan işverenin yaptığı kısmi ödeme işçinin bu hususta
beyanda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın öncelikle faiz ve masraflara
mahsup edilmelidir.
Borcun taksitle ödenmesi konusunda yapılan anlaşma aksi öngörülmemişse,
kural olarak, işçinin faiz talebinden vazgeçtiğini kapsar. Ancak, bu sonuç
işverenin taksit anlaşmasına uygun hareket etmesine bağlıdır. İşverenin
taksitlerden birini zamanında ödememesi halinde işçinin faizle ilgili feragati
geçersiz hale gelir ve sadece ödenmeyen taksit için değil, tüm alacak için faiz
talep hakkı doğacaktır. Bu durumda ödenmiş olan önceki taksitlerin öncelikle
faiz ve masraflara mahsubu gerekecektir. Kuşkusuz taksit sözleşmesinin
118 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
işçinin serbest iradesi ile meydana gelmiş olması gerekir.
İşçinin birden fazla alacağının söz konusu olması durumunda, yapılan kısmi
ödemenin hangi alacağa ilişkin olduğu işveren tarafından ödeme sırasında
belirtilmemiş ve işçi tarafından da bu husus makbuzda gösterilmemiş ise
mahsup işlemi BK. m. 86 çerçevesinde yapılacaktır. İş Kanununda işçinin
sözleşme ve kanundan doğan alacaklarının muacceliyet ve vade zamanları
konusunda değişik hükümler öngörülmüştür.
4857 sayılı İş Kanunu’na göre ücret en geç ayda bir ödenir ( m. 32/5 ).
İş Hukuku mevzuatımızda Basın İş Kanununun 14. maddesi hariç, ücretin
peşin ödeneceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle ücret
çalışılan ayı takip eden aybaşında muaccel hale gelmektedir. Fazla mesai,
hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin muacceliyet
tarihleri normal aylık ücret gibidir. İşçinin ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık
izin ücreti sözleşmenin feshi ile muaccel hale gelir.
1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. ve 4857 sayılı Kanun’un 120. maddesi
uyarınca işveren kıdem tazminatı borcu bakımından iş sözleşmesinin
feshedildiği tarihte temerrüde düşer. Yukarıda belirtilen diğer tazminat ve
alacaklar bakımından ise tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları ödeme
zamanı ya da işçi tarafından gönderilecek ihtarnamede belirtilen ödeme
günü itibariyle işverenin temerrüdü gerçekleşir.
Somut olayda, davacının son bordrosunda ek tazminat adı altında ödeme
yapılmıştır. Bu ödeme davalı şirket ile sendika arasında yapılan protokol
gereğince feshin olumsuz sonuçlarını azaltmak için insan kaynakları teşvik
ödemesi olarak nitelendirilmiştir. Yapılan bu ödemenin hüküm altına alınan
alacaklardan mahsup edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli
olmamıştır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA,
peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 18.12.2012
gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
818/m.84 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
Borçlu faiz veya masrafları tediyede gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi
resülmale mahsup edebilir.
Alacaklı alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya sair teminat almış ise borçlu
kısmen icra eylediği tediyeyi temin edilen veya teminatı daha iyi olan kısma mahsup
etmek hakkını haiz değildir.
818/m. 86 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA)
Kanunen muteber bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda bir güne mahsup
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 119
gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir.
Müteaddit borçlar muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen
borca mahsup edilir. Takibat vaki olmamış ise tediye, vadesi iptida hulül etmiş olan
borca mahsup edilir.
Müteaddit borçların vadeleri aynı zamanda hulül etmiş ise mahsup mütenasiben
vaki olur. Hiç bir borcun vadesi hulül etmemiş ise alacaklı için en az teminatı haiz olan
borca mahsup edilir.
4857/m.32/5 İŞ KANUNU
Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler
tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır.
Ücret, kural olarak, Türk parası ile işyerinde veya özel olarak açılan bir banka
hesabına ödenir. Ücret yabancı para olarak kararlaştırılmış ise ödeme günündeki
rayice göre Türk parası ile ödenebilir.
Emre muharrer senetle (bono ile), kuponla veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği
iddia olunan bir senetle veya diğer herhangi bir şekilde ücret ödemesi yapılamaz.
Ücret en geç ayda bir ödenir. İş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile ödeme
süresi bir haftaya kadar indirilebilir.
İş sözleşmelerinin sona ermesinde, işçinin ücreti ile sözleşme ve Kanundan doğan
para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerinin tam olarak ödenmesi zorunludur.
Meyhane ve benzeri eğlence yerleri ve perakende mal satan dükkan ve
mağazalarda, buralarda çalışanlar hariç, ücret ödemesi yapılamaz.
Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır.
4857/m. 120 İŞ KANUNU
25/08/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi hariç diğer
maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
Geçici Madde 1 - Diğer mevzuatta 1475 sayılı İş Kanununa yapılan atıflar bu
Kanuna yapılmış sayılır.
Bu Kanunun 120 nci maddesi ile yürürlükte bırakılan 1475 sayılı İş Kanununun 14
üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci bendi ile onbirinci fıkrasında, anılan
Kanunun 16, 17 ve 26 ncı maddelerine yapılan atıflar, bu Kanunun 24, 25 ve 32 nci
maddelerine yapılmış sayılır.
Geçici Madde 2 - 1475 sayılı Kanuna göre halen yürürlükte bulunan tüzük ve
yönetmeliklerin bu Kanun hükümlerine aykırı olmayan hükümleri yeni yönetmelikler
çıkarılıncaya kadar yürürlükte kalır.
Geçici Madde 3 - 1475 sayılı Kanuna göre alınmış bulunan asgari ücret kararı, bu
Kanunun 39 uncu maddesine göre tespit yapılıncaya kadar yürürlükte kalır.
Geçici Madde 4 - Mülga 3008 sayılı İş Kanununun 13 üncü maddesi hükümleri
haklarında uygulanmayanlar için, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinde sözü edilen
kıdem tazminatı hakkı 12/08/1967 tarihinden itibaren başlar.
İlk defa bu Kanun kapsamına girenlerin kıdem tazminatı hakları bu Kanunun
120 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar.
Geçici Madde 5 - 1475 sayılı Kanunun 25 inci maddesi ile 3713 sayılı Kanunun
ek 1 inci maddesinin (B) fıkrasında yer alan oranlar, bu Kanunun 30 uncu maddesi
uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından yeniden belirleninceye kadar geçerlidir.
Geçici Madde 6 - Kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulur. Kıdem
tazminatı fonuna ilişkin Kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri
için 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı
hakları saklıdır.
YARGITAY KARARLARI 121
SAYI: 3
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 14.1.2013
Esas: 2012/6550
Karar: 2013/63
 HÜKÜM VERİLMESİ VE TEFHİMİ
 KISA KARAR İLE BAĞLI KALINMADAN YENİ KISA VE BUNA
UYGUN GEREKÇELİ KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ
 KISA VE GEREKÇELİ KARAR ARASINDA FARKLILIK VE ÇELİŞKİ
YARATILMASI
 KOOPERATİF ÜYELİĞİNDEN İHRAÇ KARARININ İPTALİ VE
TAZMİNAT DAVASI
 MAHKEME KARARININ AÇIK VE ANLAŞILIR OLMA
ZORUNLULUĞU
İlgili Kanun/Madde: 2709/m. 141 6100/m. 294, 298 1086/m. 381,
388, 389 1163/m. 16
DAVA : Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali ve
tazminat davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda
ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak
verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya
incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu,
kooperatif tarafından ihtarname tebliğ edilmeden ve eksikliklerin giderilmesi
için süre verilmeden 12.05.2006 tarihinde ihraç kararı verildiğini, ayrıca
çalışmasının fiilen engellenmesi nedeniyle zarar gördüğünü ileri sürerek,
ihraç kararının iptali ile 10.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar
verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama aşamasında davasını ıslah ederek
talebini 47.505,00 TL’ye arttırmıştır.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, uyulan Y.H.G.K. bozma ilamı doğrultusunda, ihraç kararının
usulsüz olduğu, davacının ihraç tarihi ile dava tarihi arasında Karahayıt-Denizli
hattında minibüs taşımacılığı yapan davalı kooperatifte çalıştırılmamasından
122 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
dolayı gelirden mahrum kalarak zarara uğradığı gerekçesiyle davanın kısmen
kabulü ile ihraç kararının iptaline, 2.520,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline
karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip
duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, H.M.K.’nun 298/3 ncü
( H.U.M.K.’nun 388 nci ) maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte
yazması ve hüküm sonucunu H.M.K.’nun 294/3’ncü ( H.U.M.K.’nun 389 ncu )
maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada
H.M.K.’nun 294/4 ncü ( H.U.M.K.’nun 381/son ) fıkra hükmüne dayanılarak
zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim
edilmekle, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, H.M.K.’nun 294/3 ncü ( H.U.M.K’nun 389 ncu )
maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren
tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli
kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle
davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak
bulunmamaktadır. H.M.K.’nun 298/2’nci maddesinde, gerekçeli kararın tefhim
edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli
kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen
tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141 nci maddesi ile H.M.K.’nun ve
H.U.M.K.’nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı
bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi
yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının,
yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması
ilkesi ile bağdaşmaz.
Somut olayda, kısa kararda ihraç kararının iptali talebi ile ilgili bir karar
verilmemiş olmasına karşın, gerekçeli kararda ihraç kararının iptaline karar
verilmiş olup, kısa ve gerekçeli karar arasında farklılık ve çelişki yaratılmıştır.
Bu durumda, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları
Birleştirme kararı çerçevesinde, mahkemece, kısa karar ile bağlı kalınmadan,
yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmek üzere hükmün bozulması
gerekmiştir.
2- Bozma nedenine göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik
incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenle, hükmün
BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenle, taraf vekillerinin temyiz
itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların
istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar
düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar
SAYI: 3
YARGITAY KARARLARI 123
verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2709/m. 141 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya
tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin
olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.
Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.
Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.
Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının
görevidir.
6100/m. 294
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
(1) Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir.
Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür.
(2) Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur.
(3) Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek
okunması suretiyle olur.
(4) Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde,
gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir.
(5) Hükmün tefhimini, duruşmada bulunanlar ayakta dinler.
(6) Hükme ilişkin hususlar, niteliğine aykırı düşmedikçe, usule ilişkin nihai kararlar
hakkında da uygulanır.
6100/m. 298 HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme
katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.
1086/m. 381 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (MÜLGA)
(Değişik madde: 26/02/1985 - 3156/15 md.)
Mahkeme, hazır olan tarafın iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın
sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder.
Kararın tefhimi, en az 388 inci maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma
tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur.
Zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli
kararın tefhim tarihinden başlayarak onbeş gün içinde yazılması gerekir.
1086/m. 388 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (MÜLGA)
(Değişik madde: 26/02/1985 - 3156/16 md.)
Karar aşağıdaki hususları kapsar:
124 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
1. Kararı veren mahkeme ile hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin ad ve
soyadları ve sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa kararın hangi
sıfatla verildiği,
2. Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin
ad ve soyadları ile adresleri,
3. İki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları
hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün
tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep,
4. Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi ,
5. Kararın verildiği tarih ve hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin imzaları,
Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek
sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan
hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt
uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
1086/m. 389 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (MÜLGA)
Verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüdü
mucip olmayacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır.
1163/m. 16 KOOPERATİFLER KANUNU
(Değişik birinci fıkra: 6/10/1988 - 3476/4 md.) Kooperatif ortaklığından çıkarılmayı
gerektiren sebepler ana sözleşmede açıkça gösterilir. Ortaklar ana sözleşmede açıkça
gösterilmeyen sebeplerle ortaklıktan çıkarılamazlar.
Ortaklıktan çıkarılmaya yönetim kurulunun teklifi ile genel kurulca karar verilir.
Ana sözleşme,çıkarılanın genel kurula başvurma hakkı saklı kalmak üzere, bu hususta
yönetim kurulunu da yetkili kılabilir.
Çıkarılma kararı gerekçeli olarak tutanağa geçirileceği gibi, ortaklar defterine
de yazılır. Kararın onaylı örneği,çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere, on gün içinde
notere tevdi edilir. Bu ortak tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde itiraz davası
açabilir. Tebliğ edilen karar, yönetim kurulunca verilmiş ise ortak, üç aylık süre içinde
genel kurula da itiraz edebilir. Bu itiraz, ilk toplanacak genel kurula sunulmak üzere,
yönetim kuruluna noter aracılığı ile tebliğ ettirilecek bir yazı ile yapılır. Genel kurula
itiraz edildiği takdirde, yönetim kurulunun çıkarma kararı aleyhine itiraz davası
açılamaz. İtiraz üzerine genel kurulca verilecek karara karşı itiraz davası hakkı saklıdır.
Üç aylık süre içinde,genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz
edilmeyen çıkarılma kararları kesinleşir.
(Ek: 6/10/1988 - 3476/4 md.) Haklarındaki çıkarma kararı kesinleşmeyen
ortakların yerine yeni ortak alınamaz. Bu kişilerin ortaklık hak ve yükümlülükleri,
çıkarılma kararı kesinleşinceye kadar devam eder.
ÖNEMLİ BİLGİLER
r Kıdem Tazminatı Tavanı
r Dönemler İtibariyle Asgari Ücret
r Asgari Ücret ve Dönem Tutarları
r Asgari Ücret Ödemesinde Yeni Dönem
r Yıllık Ücretli İzin Süreleri
r İhbar Tazminatı (Akdin Feshinde Bildirim Süreleri)
r İşsizlik Sigortası Primi
r Gelir Vergisi Tarifesi
r Katma Değer Vergisi Oranları
r Kurumlar Vergisi Oranı
r Geçici Vergi Oranları
r Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı
r Yasal Faizler ve Yürürlük Süreleri
r Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları
r Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a Göre
Gecikme Zammı Oranları
r Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler
r Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre)
r Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre)
r Değerli Kağıtlar
r Damga Vergisi Harçları
r Yargı Harçları
r Noter Harçları
r Vergi Yargısı Harçları
r Tapu ve Kadastro Harçları
r Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi
r CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi
r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (ABD Doları)
r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (Euro)
r HUMK ve İİK Parasal Sınırları
r İYUK Parasal Sınırları
r Karşılıksız Çeklerde Bankaların Ödemekle Yükümlü
Oldukları Tutarlar
r 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler
r Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi
ÖNEMLİ BİLGİLER 127
SAYI: 3
KIDEM TAZMİNATI TAVANI (2013)
01.01.2001 - 14.04.2001
15.04.2001 - 14.05.2001
15.05.2001 - 14.06.2001
15.06.2001 - 30.06.2001
01.07.2001 - 14.10.2001
15.10.2001 - 14.10.2001
15.10.2001 - 14.11.2001
15.11.2001 - 14.12.2001
15.12.2001 - 31.12.2001
01.01.2002 - 14.05.2002
15.05.2002 - 30.06.2002
01.07.2002 - 30.10.2002
01.10.2002 - 31.12.2002
01.01.2003 - 30.06.2003
01.07.2003 - 31.12.2004
01.01.2004 - 30.06.2004
01.07.2004 - 31.12.2004
01.01.2005 - 30.06.2005
01.07.2005 - 31.12.2005
01.01.2006 - 30.06.2006
01.07.2006 - 31.12.2006
01.01.2007 - 30.06.2007
01.07.2007 - 31.12.2007
01.01.2008 - 30.06.2008
01.07.2008 - 31.12.2008
646.560.000.- TL
663.000.000.- TL
730.700.000.- TL
768.100.000.- TL
807.500.000.- TL
835.950.000.- TL
884.830.000.- TL
938.330.000.- TL
978.020.000.- TL
1.076.400.000.- TL
1.103.540.000.- TL
1.160.150.000.- TL
1.260.150.000.- TL
1.323.950.000.- TL
1.389.950.000.- TL
1.485.430.000.- TL
1.574.740.000.- TL
1.648, 90.- YTL
1.727, 15.- YTL
1.770, 62.- YTL
1.857, 44.- YTL
1.960, 69.- YTL
2.030, 19.- YTL
2.087, 92.- YTL
2.173, 19.- YTL
01.01.2009 - 30.06.2009
01.07.2009 - 31.12.2009
01.01.2010 - 30.06.2010
01.07.2010 - 31.12.2010
01.01.2011 - 30.06.2011
2.260, 05.- YTL
2.365, 16.- YTL
2.423, 88 - TL
2.517, 01.- TL
2.623, 33.- TL
128 LEGES Özel Hukuk Dergisi
01.07.2011 - 31.12.2011
01.01.2012 - 30.06.2012
01.07.2012 - 31.12.2012
01.01.2013 - 30.06.2013
01.07.2013 - 31.12.2013
MAYIS 2013
2.731, 85.- TL
2.917,27.- TL
3.033,98.- TL
3.129,25.- TL
3.218,76.- TL
YILLAR İTİBARİYLE BRÜT ASGARİ ÜCRET TUTARLARI
Dönemi
01.07.2013 - 31.12.2013
01.01.2013 - 30.06.2013
01.07.2012 - 31.12.2012
01.01.2012 - 30.06.2012
01.07.2011 - 31.12.2011
01.01.2011 - 30.06.2011
01.07.2010 - 31.12.2010
01.01.2010 - 30.06.2010
16 Yaşından Büyükler
İçin
Günlük
Aylık
35,05
1.021,50
32,62
978,60
31,35
940,50
29,55
886,50
27,90
837,00
26,55
796,50
25,35
760,50
24,30
729,00
16 Yaşından Küçükler
İçin
Günlük
Aylık
29,25
877,50
27,97
839,10
26,85
805,50
25,35
760,50
23,85
715,50
22,65
679,50
21,60
648,00
20,70
621,00
ASGARİ ÜCRET VE YASAL KESİNTİLER
(01.07.2012-31.12.2012 Dönemi)
01.01.2013 - 30.06.2013
16 Yaşından
Büyükler
Brüt Ücret
940,50 TL
Sigorta Primi İşçi Payı
131,67 TL
İşsizlik Sigortası Primi İşçi Payı
9,41 TL
Gelir Vergisi Matrahı
799,42 TL
Gelir Vergisi
119,91 TL
Damga Vergisi
6,21 TL
Kesintiler Toplamı
267,20 TL
Net Ücret
673,30 TL
16 Yaşından
Küçükler
805,50 TL
112,77 TL
8,06 TL
684,67 TL
102,70 TL
5,32 TL
228,85 TL
576,65 TL
ÖNEMLİ BİLGİLER 129
SAYI: 3
2013 Yılı Asgari Ücret ve Yasal Kesintiler
1.1.
01.01.2013 – 30.06.2013 döneminde uygulanacak brüt asgari
ücret tutarları
Asgari Ücret
Onaltı yaşını doldurmuş
işçiler için
Onaltı yaşını doldurmamış
işçiler için
01.01.2013 - 30.06.2013
Brüt Ücret
SSK Primi İşçi Hissesi
İşsizlik Sigortası Primi İşçi
Hiss.
Gelir Vergisi Matrahı
Gelir Vergisi
Damga Vergisi *
Kesintiler Toplamı
Net Ücret
Asgari Geçim İndirimi (+)
Net Ele Geçen Ücret
1.2.
Brüt Günlük TL
32,62 TL
Brüt Aylık TL
978,60 TL
27,97 TL
839,10 TL
16 Yaşından Büyükler
978,60 TL
137,00 TL
9,79 TL
16 Yaşından Küçükler
839,10 TL
117,47 TL
8,39 TL
831,81 TL
124,77 TL
7,43 TL
278,99 TL
699,61 TL
73,40 TL
773,01 TL
713,24 TL
106,99 TL
6,37 TL
239,22 TL
599,88 TL
73,40 TL
673,28 TL
01.07.2013 – 31.12.2013 döneminde uygulanacak brüt asgari
ücret tutarları
Asgari Ücret
Onaltı yaşını doldurmuş
işçiler için
Onaltı yaşını doldurmamış
işçiler için
01.07.2013 - 31.12.2013
Brüt Ücret
SSK Primi İşçi Hissesi
İşsizlik Sigortası Primi İşçi
Hiss.
Gelir Vergisi Matrahı
Brüt Günlük TL
34,05 TL
Brüt Aylık TL
1021,50 TL
29,25 TL
877,50 TL
16 Yaşından Büyükler
1021,50 TL
143,01 TL
10,22 TL
16 Yaşından Küçükler
877,50 TL
122,85 TL
8,78 TL
868,28 TL
745,88 TL
130 LEGES Özel Hukuk Dergisi
Gelir Vergisi
Damga Vergisi *
Kesintiler Toplamı
Net Ücret
Asgari Geçim İndirimi (+)
Net Ele Geçen Ücret
MAYIS 2013
130,24 TL
7,75 TL
291,22 TL
730,28 TL
73,40 TL
803,68 TL
111,88 TL
6,66 TL
250,17 TL
627,33 TL
73,40 TL
700,73 TL
ASGARİ ÜCRETTE İŞVEREN KATKISI
01.01.2013 - 30.06.2013
16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret
978,60 TL
SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) *
141,90 TL
İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2
19,57 TL
İşverene Maliyeti TOPLAM
1.140,07 TL
01.07.2013 - 31.12.2013
16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret
16 Yaşından Büyükler As- 1 0 2 1 , 5 0
gari Ücret
TL
SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren 148,12 TL
Payı ) *
İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA 20,43 TL
FONU % 2
İşverene Maliyeti TOPLAM 1.190,05
TL
NET ASGARİ ÜCRET
831,81
1021,50 TL
ASGARİ ÜCRET
978,60
SSK İŞVEREN PRİMİ % 14.5 141,90
İŞSİZLİK SİG.FONU % 2
19,57
İŞVERENE TOPLAM MALİYET
1.140,07
01.01.2013 - 30.06.2013
16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret
839,10 TL
16 Yaşından Küçükler 839,10 TL ASGARİ ÜCRET
Asgari Ücret
SSK PRİMİ % 14.5 ( İş- 121,67 TL SSK İŞVEREN PRİMİ % 14.5
veren Payı ) *
1021,50
148,12
ÖNEMLİ BİLGİLER 131
SAYI: 3
İŞVEREN İŞSİZLİK Sİ- 16,78 TL
GORTA FONU % 2
İşverene Maliyeti TOP- 977,55 TL
LAM
NET ASGARİ ÜCRET
868,27
İŞSİZLİK SİG.FONU % 2
20,43
İŞVERENE TOPLAM MALİYET 1.190,45
01.07.2013 - 31.12.2013
16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret
16 Yaşından Küçükler 877,50 TL
Asgari Ücret
SSK PRİMİ % 14.5 ( İş- 127,24 TL
veren Payı ) *
İŞVEREN İŞSİZLİK Sİ- 17,55 TL
GORTA FONU % 2
İşverene Maliyeti TOP- 1 . 0 2 2 , 2 9
LAM
TL
NET ASGARİ ÜCRET
868,27
877,50 TL
ASGARİ ÜCRET
1021,50
SSK İŞVEREN PRİMİ % 14.5
148,12
İŞSİZLİK SİG.FONU % 2
20,43
İŞVERENE TOPLAM MALİYET 1.190,45
Asgari Ücret ve İşverene Maliyetleri (16 Yaşından Büyükler):
01.01.2013 - 30.06.2013
16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret
978,60 TL
SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) *
141,90 TL
İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2
19,57 TL
İşverene Maliyeti TOPLAM
1.140,07 TL
01.07.2013 - 31.12.2013
16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret
1021,50 TL
SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) *
148,12 TL
İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2
20,43 TL
İşverene Maliyeti TOPLAM
1.190,05 TL
Ücret ve İşverene Maliyetleri (16 Yaşından Küçükler):
01.01.2013 - 30.06.2013
132 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret
839,10 TL
SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) *
121,67 TL
İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2
16,78 TL
İşverene Maliyeti TOPLAM
977,55 TL
01.07.2013 - 31.12.2013
16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret
877,50 TL
SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) *
127,24 TL
İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2
17,55 TL
İşverene Maliyeti TOPLAM
1.022,29 TL
KAPICILAR İÇİN ASGARİ ÜCRETİN HESABI VE İŞVERENE MALİYETİ (TL/AY)
NET ASGARİ ÜCRETİN HESABI
ASGARİ ÜCRET
978,6
SSK PRİMİ % 14
137
İŞSİZLİK SİG.FONU % 1 9,79
KESİNTİLER TOPLAMI 146,79
NET ASGARİ ÜCRET
831,81
İŞVERENE MALİYETİ
ASGARİ ÜCRET
978,6
SSK İŞVEREN PRİMİ % 14,5
141,9
İŞSİZLİK SİG.FONU % 2
19,57
İŞVERENE TOPLAM MALİYET 1.140,07
ASGARİ ÜCRET UYGULAMASINDA YENİ DÖNEM
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 32. maddesinin 5615 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle yeniden düzenlenip 01.01.2008 tarihinde yürürlüğe konulmasıyla, anılan yasa hükmünde
belirtilen oranlar üzerinden “asgari geçim indirimi” uygulaması başlatılmış; buna göre yasal
asgari ücretlerin net tutarları aşağıdaki biçimi almıştır:
2013 Yılında Asgari Geçim İndirimi tutarları
Asgari geçim indiriminden yararlanan
Çalışanın kendisi
Çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eş
1. çocuk
2. çocuk
3. çocuk
4. çocuk
İndirim oranı
%50
%10
%7,5
%7,5
%5
%5
ÖNEMLİ BİLGİLER 133
SAYI: 3
2013 Yılında Asgari Geçim İndirimi tutarları
Medeni Hali
Bekar
Evli eşi çalışmayan ve çocuksuz
Evli eşi çalışmayan ve 1 çocuklu
Evli eşi çalışmayan ve 2 çocuklu
Evli eşi çalışmayan ve 3 çocuklu
Evli eşi çalışmayan ve 4 çocuklu
Evli eşi çalışmayan ve 5 çocuklu
üst sınır
Aylık
73,40
88,07
99,08
110,09
117,43
124,77
124,77
Medeni Hali
Aylık
Evli eşi çalışan ve çocuksuz
Evli eşi çalışan ve 1 çocuklu
Evli eşi çalışan ve 2 çocuklu
Evli eşi çalışan ve 3 çocuklu
Evli eşi çalışan ve 4 çocuklu
Evli eşi çalışan ve 5 çocuklu
73,40
84,40
95,41
102,75
110,09
117,43
YILLIK ÜCRETLİ İZİN SÜRELERİ
4857 sayılı İş Kanunu’nun 53. maddesine göre (10.06.2003 tarihinden
itibaren) çalı¬şanlara aşağıdaki süreler kadar ücretli yıllık izin verilir. Ancak 18
ve daha küçük yaştaki işçilerle 50 ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık
ücretli izin 20 günden az olamaz ve yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez.
Yıllık izin hesabında izin sü¬relerine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel
tatil günleri izin süresinden sayılmaz.
Hizmet Süresi
1 yıldan 5 yıla kadar olanlara
5 yıldan fazla ve 15 yıldan az olanlara
15 yıl ve daha fazla olanlara
İzin Süresi
Yılda 14 gün
Yılda 20 gün
Yılda 26 gün
İHBAR TAZMİNATI (AKDİN FESHİNDE BİLDİRİM SÜRELERİ)
ÇALIŞMA SÜRESİ
İHBAR TAZMİNAT
SÜRESİ MİKTARI
İşi altı (6) aydan az sürmüş ise
2 Hafta
2 Haftalık Ücret
İşi altı (6) aydan bir buçuk (1, 5) yıla kadar sürmüş ise
4 Hafta
4 Haftalık Ücret
İşi bir buçuk (1, 5) yıldan üç (3) yıla ka¬dar sürmüş ise
6 Hafta
6 Haftalık Ücret
İşi üç (3) yıldan fazla sürmüş ise
8 Hafta
8 Haftalık Ücret
134 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
İŞSİZLİK SİGORTA PRİMİ
(4447 sayılı Kanun⁄Md: 49)
-1.6.2000-31.12.2001 tarihleri arasında (sigorta matrahı üzerinden);
İşçiden % 2, işverenden % 3 oranında kesinti yapılmıştır.
-2002 yılından itibaren:
İşçiden % 1, İşverenden % 2 oranında kesinti yapılmaktadır.
GELİR VERGİSİ TARİFESİ
GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2013)
10.700 TL’ye kadar
26.000 TL’nin 10.700 TL’si için 1.605 TL, fazlası
60.000 TL’nin 26.000 TL’si için 4.665 TL fazlası
60.000 TL’den fazlasının 60.000 TL'si için 13.845 TL fazlası
%15
%20
%27
%35
GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2012)
10.000 TL’ye kadar
25.000 TL’nin 10.000 TL’si için 1500 TL, fazlası
88.000 TL'nin .25000 TL’si için 4.500 TL, fazlası
88.000 TL’den fazlasının 88.000 TL’si için 21.510 TL, fazlası
15
%20
%27
%35
GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2011)
9.400 TL’ye kadar
23.000 TL’nin 9.400 TL’si için 1.410 TL, fazlası
80.000 TL'nin 23.000 TL’si için 4.130 TL, fazlası
80.000 TL’den fazlasının 80.000 TL’si için 19.520 TL, fazlası
%15
%20
%27
%35
GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2010)
8.800 TL’ye kadar
22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 1.320 TL, fazlası
50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.960 TL
50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL'si için 11.520 TL
%15
%20
%27
%35
ÖNEMLİ BİLGİLER 135
SAYI: 3
KATMA DEĞER VERGİSİ ORANLARI
Katma Değer Vergisi Oranları Tablosu, 30.12.2007 tarih ve 26742 sayılı
R.G.’de yayımlanan, 24.12.2007 tarih ve 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararına dayanılarak yapılmıştır.
a) Ekli listelerde yer alanlar hariç olmak üzere, vergiye tabi
işlemler için
b) Ekli (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için
c) Ekli (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için
% 18
%1
%8
KURUMLAR VERGİSİ ORANI
Kurumlar Vergisi Oranı
%20
GEÇİCİ VERGİ ORANLARI
Gelir Vergisi Mükelleflerinde (2006 I. Dönemden itibaren)
Kurumlar Vergisi Mükelleflerinde (2006 II. Dönemden itibaren)
%15
%20
YENİDEN DEĞERLEME ORANLARI
2012 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:419)
2011 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:410)
2010 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:401)
2009 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:392)
2008 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:388)
2007 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:377)
2006 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:363)
2005 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:353)
2004 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:341)
2003 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:325)
2002 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:310)
2001 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:301)
2000 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:288)
1999 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:279)
1998 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:267)
% 7,80
% 10,26
% 7,7
% 2,2
% 12
% 7.2
% 7.8
% 9.8
% 11.2
% 28.5
% 59.0
% 53.2
% 56.0
% 52.1
% 77.8
136 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
1997 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:259)
1996 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:252)
1995 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:245)
1994 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:233)
% 80.4
% 72.8
% 99.5
% 107.6
YASAL FAİZLER VE YÜRÜRLÜK SÜRELERİ
YÜRÜRLÜK TERİHLERİ
01.01.1998 - 31.12.1999
01.01.2000 - 30.06.2002
01.07.2002 - 30.06.2003
01.07.2003 - 31.12.2003
01.01.2004 - 30.06.2004
01.07.2004 - 30.04.2005
01.05.2005 - 31.12.2005
01.01.2006 - 31.12.2006
01.01.2007 - 31.12.2007
01.01.2008 - 31.12.2008
01.01.2009 – 31.12.2009
01.01.2010 dan itibaren
FAİZ ORANLARI
730
911
365
184
181
304
245
365
365
365
365
…
GÜN
% 50
% 60
% 55
% 50
% 43
% 38
% 12
%9
%9
%9
%9
%9
KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİ ORANLARI
TARİH ARALIĞI
KANUNİ
FAİZ ORANI
SÖZLEŞMEYLE
TESBİT
EDİLMEMİŞSE
TEMERRÜT FAİZ
ORANI
01.07.2005 31.12.2005
% 12
(3095/m.1)
% 12
(3095/m.2/1)
TİCARİ İŞLERDE
UYGULANACAK
TEMERRÜT FAİZ
ORANI
% 30
(3095/m.2/2
gereğince Avans Faiz
Oranı)
ÖNEMLİ BİLGİLER 137
SAYI: 3
01.01.2006 31.12.2006
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2007 31.12.2007
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2008 30.06.2009
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.07.2009 31.12.2009
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2010 31.12.2010
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2011 31.12.2011
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2012 31.12.1012
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
% 25
(3095/m.2/2
gereğince Avans Faiz
Oranı)
% 29
(3095/m.2/2
gereğince Avans Faiz
Oranı)
% 27
(3095/m.2/2
gereğince Avans Faiz
Oranı)
% 19
(3095/m.2/2
gereğince Avans Faiz
Oranı)
% 16
(3095/m.2/2
gereğince Avans Faiz
Oranı)
% 15
(3095/m.2/2
gereğince Avans Faiz
Oranı)
% 17,75
(3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)
KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİ ORANLARI İLE İLGİLİ NOTLAR
1.Oran belirtilmeden sadece reeskont faiz oranı uygulanacağı belirtilen
tarihlerle ilgili olarak, aşağıdaki tabloda yer alan iskonto ve avans faiz oranlarını
inceleyiniz.
2. 29.03.2003 tarih ve 4833 sayılı 2003 Mali Yılı Bütçe Kanunu’nun 51.
maddesinin (t) bendi ile getirilen, Kanuni Faiz Oranının 01.04.2003 tarihinden
itibaren aylık % 2.5 olarak uygulanacağına ilişkin düzenleme, Anayasa
Mahkemesi’nin 08.12.2004 tarih ve 25664 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan,
22.01.2004 gün ve E.2003/41 - K.2004/4 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
3. 2004 ve 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunlarında kanuni faiz oranını tespit eden
hükümler Anayasa Mahkemesi’nce, bu Kanunlar’ın yürülükte olduğu dönemde
iptal edilmemekle
138 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN’A GÖRE
GECİKME ZAMMI ORANLARI
01.01.1990 - 29.12.1993 Arası
30.12.1993 - 07.03.1994 Arası
08.03.1994 - 30.08.1995 Arası
31.08.1995 - 31.01.1996 Arası
01.02.1996 - 08.07.1998 Arası
09.07.1998 - 20.01.2000 Arası
21.01.2000 - 01.12.2000 Arası
02.12.2000 - 28.03.2001 Arası
29.03.2001 - 30.01.2002 Arası
31.01.2002 - 11.11.2003 Arası
12.11.2003 - 01.03.2005 Arası
02.03.2005 - 20.04.2006 Arası
21.04.2006 - 18.11.2009 Arası
19.11.2009 - 18.10.2010 Arası
19.10.2010’dan bugüne kadar
Aylık % 7
Aylık % 9
Aylık % 12
Aylık % 10
Aylık % 15
Aylık % 12
Aylık % 6
Aylık % 5
Aylık % 10
Aylık % 7
Aylık % 4
Aylık % 3
Aylık % 2,5
Aylık % 1,95
Aylık % 1,40
YARGITAY’A GÖRE KİRA ARTIŞLARINDA UYGULANACAK ORANLAR
YILLARA GÖRE ÜFE ENDEKSİNDEKİ 12 AYLIK ORTALAMALARA GÖRE ARTIŞ
2005
OCAK
14,55
ŞUBAT
14,70
MART
15,03
NİSAN
14,96
MAYIS
13,97
HAZİRAN 12,78
TEMMUZ 11,72
AĞUSTOS 10,65
EYLÜL
9,54
2006
5,45
5,04
4,21
4,96
4,27
4,97
5,82
6,49
7,06
2007
9,68
10,08
10,63
11,01
10,95
10,09
9,03
8,29
7,77
2008
6,08
5,94
5,95
6,39
7,20
8,39
9,76
10,68
11,29
2009
12,81
12,63
11,99
10,65
8,96
7,34
5,47
4,19
3,22
2010
1,14
1,20
1,63
2,52
3,50
4,30
5,33
6,18
6,89
2011
8,89
9,23
9,36
9,17
9,21
9,42
9,59
9,76
10,03
2012
11,11
10,96
10,79
10,72
10,57
10,24
9,88
9,33
8,65
2013
5,33
4, 72
4, 23
3,74
ÖNEMLİ BİLGİLER 139
SAYI: 3
EKİM
8,16
7,76
7,23
12,03 2,20
7,71
10,26 7,80
KASIM
6,89
8,60
6,75
12,56 1,37
8,27
10,72 6,98
ARALIK
5,89
9,34
6,31
12,72 1,23
8,57
11,09 6,09
ENFLASYON ORANLARI (TUİK VERİLERİNE GÖRE)
Önceki aya
göre
Önceki yılın
Aralık ayına
göre
Yıl
Aylar
TEFE TÜFE TEFE TÜFE
2002 OCAK
4.2
5.3
4.2
5.3
2002 Şubat
2.6
1.8
6.8
7.2
2002 Mart
1.9
1.2
8.8
8.4
2002 Nisan
1.8
2.1 10.8 10.7
2002 Mayıs
0.4
0.6 11.2 11.3
2002 Haziran 1.2
0.6 12.5 12.0
2002 Temmuz 2.7
1.4 15.5 13.6
2002 Ağustos 2.1
2.2 18.0 16.1
2002 Eylül
3.1
3.5 21.7 20.1
2002 Ekim
3.1
3.3 25.5 24.0
2002 Kasım
1.6
2.9 27.5 27.7
2002 Aralık
2.6
1.6 30.8 29.7
2003 OCAK
5.6
2.6
5.6
2.6
2003 Şubat
3.1
2.3
8.9
4.9
Önceki yılın
aynı ayına
göre
TEFE
ÜFE
92.0 73.2
91.8 73.1
77.5 65.1
58.0 52.7
49.3 46.2
46.8 42.6
45.9 41.3
43.9 40.2
40.9 37.0
36.1 33.4
32.8 31.8
30.8 29.7
32.6 26.4
33.4 27.0
12 aylık
ortalamalara
göre
TEFE
TÜFE
66.8
57.5
72.1
60.7
75.4
62.8
75.3
62.8
73.6
61.7
71.5
60.1
69.1
58.4
66.3
56.6
63.0
54.2
59.0
51.2
54.6
48.2
50.1
45.0
45.9
41.3
42.1
37.9
2003
2003
2003
2003
2003
2003
2003
2003
2003
2004
2004
2004
35.2
35.1
29.6
25.6
22.7
19.1
16.1
16.2
13.9
10.8
9.14
7.97
39.4
37.8
35.4
33.8
32.1
30.3
28.5
27.1
25.6
23.6
21.49
19.18
Mart
Nisan
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
3.2
1.8
-1.9
-0.5
-0.2
0.1
0.6
1.7
0.6
2.6
1.64
2.10
3.1
2.1
-0.2
-0.4
0.2
1.9
1.4
1.6
0.9
0.7
0.55
0.89
12.4
14.4
11.5
10.9
10.7
10.7
11.3
13.2
13.9
2.6
4.31
6.50
8.2
10.4
12.0
11.6
11.7
13.8
15.5
17.3
18.4
0.7
1.29
2.19
29.4
29.5
29.8
27.4
24.9
23.0
20.8
19.3
18.4
16.2
14.28
11.83
35.5
33.8
31.7
30.7
29.5
28.4
27.4
26.3
25.3
24.4
23.21
21.67
140 LEGES Özel Hukuk Dergisi
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2007
2007
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
2.65
-0.03
-1.05
-1.52
0.8
1.85
3.23
0.75
0.13
-0.41
0.11
1.26
1.21
0.20
-0.48
-0.74
1.4
0.78
0.68
-0.95
-0.04
1.96
0.26
0.25
1.94
2.77
4.02
0.86
-0.75
-0.23
0.45
-0.29
-0.12
-0,05
0.95
0.59
0.38
-0.13
0.22
0.6
0.94
2.22
1.54
0.45
0.55
0.02
0.26
0.71
0.92
0.10
-0.57
0.85
1.02
1.79
1.40
0.42
0.75
0.22
0.27
1.34
1.88
0.34
0.85
-0.44
1.29
1.27
1.29
0.23
1.00
0.43
9.33
9.29
8.14
6.50
7.3
9.31
12.84
13.69
13.84
-0.41
-0.30
0.96
2.18
2.38
1.89
1.14
2.18
2.98
3.69
2.71
2.66
1.96
2.22
2.48
4.46
7.36
11.68
12.64
11.80
11.54
12.04
11.72
11.58
-0,05
0.89
MAYIS 2013
2.79
3.18
3.05
3.28
3.6
4.85
7.18
8.83
9.32
0.55
0.57
0.83
1.55
2.49
2.59
2.00
2.87
3.93
5.79
7.27
7.72
0.75
0.97
1.25
2.60
4.53
4.88
5.76
5.30
6.65
8.01
9.40
9.65
1.00
1.44
8.91
9.56
10.53
9.44
10.5
12.50
15.48
14.40
13.84
10,70
10,58
11.33
10.17
5.59
4.25
4.26
4.32
4.38
4.57
1.60
2.66
5.11
5.26
4.21
4.96
7.66
12.52
14.34
12.32
11.59
10.94
11.67
11.58
9.37
10.13
10.18
8.88
8.93
9.57
10.0
9.00
9.86
9.79
9.32
9.23
8.69
7.94
8.18
8.70
8.95
7.82
7.91
7.99
7.52
7.61
7.72
7.93
8.15
8.16
8.83
9.86
10.12
11.69
10.26
10.55
9.98
9.86
9.65
9.93
10.16
17.03
15.16
13.73
12.51
11.6
11.16
11.16
11.07
11.09
14,55
14.70
15.03
14.96
13.97
12.78
11.72
10.65
9.54
8.16
6.89
5.89
5.45
5.04
4.49
4.09
4.27
4.97
5.82
6.49
7.06
7.76
8.60
9.34
9.68
10.08
20.01
18.19
16.51
15.11
14.0
12.87
12.02
11.29
10.58
8.50
8.44
8.40
8.42
8.53
8.69
8.68
8.64
8.63
8.47
8.31
8.18
8.07
8.03
8.05
8.11
8.21
8.32
8.64
8.84
9.05
9.25
9.44
9.60
9.76
9.92
ÖNEMLİ BİLGİLER 141
SAYI: 3
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2010
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
0.97
0.80
0.39
-0.11
0.06
0.85
1.02
-0.13
0.89
0,15
0,42
2,56
3,17
4.50
2.12
0.32
1.25
-2.34
-0.90
0.57
-0.03
-3.54
0.23
1.17
0,29
0,65
-0,05
0,94
-0,71
0,42
0,62
0,28
1,29
0,66
0,58
0.92
1.21
0.50
-0.24
-0.73
0.02
1.03
1.81
1.95
0,22
0,80
1,29
0,96
1.68
1.49
-0.36
0.58
-0,24
0.45
2.60
0.83
0.41
0.29
-0.34
1,10
0,02
0,64
0,11
0,25
-0,30
0,39
2,41
1,27
0,53
1,85
1.88 2.36
2.69 3.60
3.09 4.12
2.98 3.87
3.05 3.11
3.93 3.13
4.98 4.19
4.84 6.08
5.78 8.15
5,94 8,39
0,42 0,80
3,00 2,11
6,26 3,09
11.04 4.82
13.39 6.38
13.76
6.0
15.18 6.61
12.49 6,35
11.48 6.83
12.11 9.60
12.08 10.52
8.11 0.06
0.23 0.29
1.40 -0.06
1,70 1,05
2,35 1,07
2,30 1,71
3,27 1,83
2,54 2,08
2,97 1,78
3,60 2,18
3,90 4,64
5,24 5,96
5,93 6,53
0,58 1,85
10.92
9.68
7.14
2.89
2.08
3.72
5.02
4.41
5.65
5,94
6,44
8,15
10,50
14.56
16.53
17.03
18.41
14.67
12.49
13.29
12.25
8.11
7.90
6.43
3,46
-0,35
-2,46
-1,86
-3,75
-1,04
0,47
0,19
1,51
5,93
6,30
10.86
10.72
9.23
8.60
6.90
7.39
7.12
7.70
8.40
8,39
8,17
9,10
9,15
9.66
10.74
10.61
12.06
11.77
11.13
11.99
10.76
10.06
9.50
7.73
7,89
6,13
5,24
5,73
5,39
5,33
5,27
5,08
5,53
6,53
8,19
10.63
11.01
10.95
10.09
9.03
8.29
7.77
7.23
6,75
6,31
6,08
5,94
5,95
6.39
7.20
8.39
9.76
10.68
11.29
12.03
12.56
12.72
12.81
12.63
11,99
10,65
8,96
7,34
5,47
4,19
3,22
2,20
1,37
1,23
1,14
10.15
10.30
10.24
10.11
9.70
9.46
9.17
8.98
8.86
8,76
8,61
8,53
8,40
8.33
8.47
8.64
9.07
9.43
9.76
10.12
10.31
10.44
10.54
10.41
10,29
9,98
9,49
9,08
8,52
7,99
7,52
6,95
6,53
6,25
6,16
142 LEGES Özel Hukuk Dergisi
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2012
2012
2012
2012
2012
2012
2012
2012
2012
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylul
Ekim
Kasım
Aralık
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
1,94
2,35
-1,15
-0,50
-0,16
1,15
0,51
1,21
-0,31
1,31
2,36
1,72
1,22
0,61
0,15
0,01
-0,03
1,76
1,55
1,60
0,65
1,00
0,38
-0,09
0,36
0,08
0,53
-1,49
-0,31
0,26
1, 03
0,58
0,60
-0,36
-0,56
-0,48
0,40
1,23
1,83
0,03
-0,30
0,41
0,73
0,42
0,87
2,42
-1,43
-0,41
0,73
0,75
3,27
1,73
0,58
0,56
0,56
0,41
1,52
-0,21
-0,90
-0,23
0,56
1, 03
2012
2012
2012
2013
2013
Ekim
Kasım
Aralık
Ocak
Şubat
0, 17
1, 66
-0,12
-0,18
-0, 13
1, 96
0, 38
0, 38
1,65
0, 30
MAYIS 2013
4,24 3,93
6,69 4,55
5,47 4,17
4,93 3,59
4,77
3,09
5,98 3,50
6,52 4,77
7,80 6,69
7,47 6,72
8,87 6,40
2,36 0,41
4,13 1,14
5,40 1,57
6,04 2,45
6,20 4,93
6,21 3,43
6,18 3,00
8,05 3,75
9,72 4,53
11,48 7,95
12,20 9,82
13,33 10,45
0,38 0,56
-0,09 0,56
0,36 0,41
0,08 0,52
0,53 -0,21
-1,49 -0,90
-0,31 -0,23
0,26 0,56
0, 72 3, 34
8,58
10,42
9,21
7,64
8,24
9,03
8,91
9,92
8,17
8,87
10,80
10,87
10,08
8,21
9,63
10,19
10,34
11,00
12,15
12,58
13,67
13,33
11,13
9,15
8,22
7,65
8,06
6,44
6,13
4,56
4, 03
9,56
10,19
9,10
8,37
7,58
8,33
9,24
8,62
7,29
6,40
4,90
4,16
3,99
4,26
7,17
6,24
6,31
6,65
6,15
7,66
9,48
10,45
10,61
10,43
10,43
11,14
8,28
8,87
9,07
8,88
9, 19
1,63
2,52
3,50
4,30
5,33
6,18
6,89
7,71
8,27
8,52
8,89
9,23
9,36
9,17
9,21
9,42
9,59
9,76
10,03
10,26
10,72
11,09
11,11
10,96
10,79
10,72
10,57
10,57
9,88
9,33
8, 65
6,53
6,87
7,20
7,41
7,59
7,8
8,16
8,45
8,59
8,57
8,28
7,76
7,29
6,79
6,64
6,47
6,37
6,24
6,00
5,93
6,13
6,47
6,95
7,48
8,02
8,59
8,68
8,68
9,11
9,29
9, 53
0, 9
2, 58
2, 45
-0 ,18
-0, 31
2, 57
3, 60
2, 45
1, 88
1, 84
7, 80
6, 37
6, 16
7, 31
7, 03
7, 8
6, 98
6, 09
5, 33
4, 72
9, 53
9, 26
8, 89
8, 62
8, 33
5, 36
5, 76
6, 16
1, 65
1, 95
ÖNEMLİ BİLGİLER 143
SAYI: 3
2013 Mart
2013 Nisan
0,81
-0,51
0,66
0,42
0,50 2,63
-0,01 3,06
2,30
1,70
7,29
6,13
4,23
3,74
8,08
7,66
* 2005 yılında (ÜFE) Üretici Fiyatları Endeksi’ne geçilmiştir.
DEĞERLİ KAĞIT BEDELLERİ
Resmi Gazete Tarihi: 31.12.2012
Resmi Gazete Sayısı: 28514
2013 YILI DEĞERLİ KAĞIT BEDELLERİ
Maliye Bakanlığından:
DEĞERLİ KAĞITLAR KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SAYI: 2012/1)
Bilindiği üzere 210 sayılı Değerli Kağıtlar Kanununun 2343 sayılı Kanunla değişik 1 inci maddesinde,
“Bu Kanuna bağlı tabloda yazılı kağıtlar ve belgeler “değerli kağıt” sayılır.
Bu Kanunun kapsamına giren veya diğer kanunlarla kapsama alınacak olan
değerli kağıtların basımı, dağıtımı ve bedellerinin tahsili ile ilgili usul ve esasları
ve bu kağıtların bedellerini tespite Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, 210 sayılı Kanuna ekli Değerli Kağıtlar Tablosunda yer alan değerli
kağıtların bedelleri, 1/1/2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yeniden
tespit edilmiş ve aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Değerli Kağıdın Cinsi
1 - Noter kağıtları :
a) Noter kağıdı
b) Beyanname
c) Protesto, vekaletname, re’sen senet
2 - (Mülga:30/12/2004-5281/14.md)
3 – Pasaportlar
4-Yabancılar için ikamet tezkereleri
5 - (Mülga:30/12/2004-5281/14.md)
6 - Nüfus cüzdanları
7 - Aile cüzdanları
8 -(Mülga:30/12/2004-5281/14.md)
9 - Sürücü belgeleri
Bedel (TL)
7,25
7,25
14,50
72,00
198,00
6,50
66,00
89,00
144 LEGES Özel Hukuk Dergisi
10 - Sürücü çalışma belgeleri (karneleri)
11 - Motorlu araç trafik belgesi
12 - Motorlu araç tescil belgesi
13 - İş makinesi tescil belgesi
14 - Banka çekleri ( Her bir çek yaprağı)
15 – Mavi Kart (Ek: 9/5/2012-6304/9 md.)
MAYIS 2013
89,00
89,00
66,50
66,50
4,50
6,00
Yukarıdaki tabloda belirtilen değerli kağıtlar 01/01/2013 tarihinden itibaren
muhasebe birimleri, yetkili memurlar, noterler ve noterlik görevini yapan memurlar ile bankalar tarafından yukarıda belirtilen yeni bedelleri üzerinden satılacaktır.
Muhasebe birimleri ve yetkili memurlarda mevcut değerli kağıtların yeniden
değerlendirilmesi ve muhasebeleştirilmesi işlemleri Merkezi Yönetim Muhasebe
Yönetmeliği hükümlerine göre yürütülür.
Tebliğ olunur.
DAMGA VERGİSİNE TABİ KAĞITLAR
2013 YILI DAMGA VERGİSİ TUTARLARI
(1) SAYILI TABLO
I. Akitlerle ilgili kağıtlar
A. Belli parayı ihtiva eden kağıtlar:
1.Mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknameler
2. Kira mukavelenameleri (Mukavele süresine göre kira bedeli
üzerinden)
3. Kefalet, teminat ve rehin senetleri
4. Tahkimnameler ve sulhnameler
5. Fesihnameler (Belli parayı ihtiva eden bir kağıda taalluk edenler dahil)
6. (Değişik: 5766/10-b md.) (Yürürlük: 6/6/2008) Karayolları
Trafik Kanunu uyarınca kayıt ve tescil edilmiş ikinci el araçların
satış ve devrine ilişkin sözleşmeler
B. Belli parayı ihtiva etmeyen kağıtlar:
1. Tahkimnameler
2. Sulhnameler
(Binde 9,48)
(Binde 1,89)
(Binde 9,48)
(Binde 9,48)
(Binde 1,89)
(Binde 1,89)
(39,65 TL)
(39,65 TL)
SAYI: 3
ÖNEMLİ BİLGİLER 145
3.Turizm işletmeleri ile seyahat acentelerinin aralarında düzenledikleri kontenjan sözleşmeleri (Belli parayı ihtiva edenler dahil)
II. Kararlar ve mazbatalar
1. Meclislerden, resmi heyetlerden ve idari davalarla ilgili olmayarak Danıştaydan verilen mazbata, ilam ve kararlarla hakem
kararları:
a) Belli parayı ihtiva edenler
b) Belli parayı ihtiva etmeyenler
2. (Değişik : 5766/10-c md.) (Yürürlük : 6/6/2008) İhale Kanunlarına tabi olan veya olmayan resmi daire ve kamu tüzel kişiliğini
haiz kurumların her türlü ihale kararları
III. Ticari işlemlerde kullanılan kağıtlar
1. Ticari ve mütedavil senetler:
a) Emtia senetleri:
aa) Makbuz senedi (Resepise)
ab) Rehin senedi (Varant)
ac) İyda senedi
ad) Taşıma senedi
b) Konşimentolar
c) Deniz ödüncü senedi
d) İpotekli borç senedi, irat senedi
2. Ticari belgeler:
a) Menşe ve Mahreç şahadetnameleri
b) Resmi dairelere ve bankalara ibraz edilen
bilançolar ve işletme hesabı özetleri:
ba) Bilançolar
bb) Gelir tabloları
bc) İşletme hesabı özetleri
c) Barnameler
d) Tasdikli manifesto nüshaları
e) Ordinolar
f) Gümrük idarelerine verilen özet beyan formları
(222,40 TL)
(Binde 9,48)
(39,65 TL)
(Binde 5,69)
(13,95 TL)
(8,25 TL)
(1,55 TL)
(0,65 TL)
(8,25 TL)
(Binde 9,48)
(Binde 9,48)
(13,95 TL)
(30,60 TL)
(14,85 TL)
(14,85 TL)
(1,55 TL)
(6,20 TL)
(0,65 TL)
(6,20 TL)
146 LEGES Özel Hukuk Dergisi
IV. Makbuzlar ve diğer kağıtlar
1. Makbuzlar:
a) Resmi daireler tarafından yapılan mal ve hizmet
alımlarına ilişkin ödemeler (avans olarak yapılanlar dahil)
nedeniyle, kişiler tarafından resmi dairelere verilen ve
belli parayı ihtiva eden makbuz ve ibra senetleri ile bu ödemelerin resmi daireler nam ve hesabına, kişiler adına
açılmış veya açılacak hesaplara nakledilmesini veya
emir ve havalelerine tediyesini temin eden kağıtlar
b) Maaş, ücret, gündelik, huzur hakkı, aidat, ihtisas zammı,
ikramiye, yemek ve mesken bedeli, harcırah, tazminat ve
benzeri her ne adla olursa olsun hizmet karşılığı alınan
paralar (Ek: 5766/10-ç md.) (Yürürlük: 6/6/2008) (avans olarak
ödenenler dahil) için verilen makbuzlar ile bu paraların nakden
ödenmeyerek kişiler adına açılmış veya açılacak cari
hesaplara nakledildiği veya emir ve havalelerine tediye
olunduğu takdirde nakli veya tediyeyi temin eden kağıtlar
c) Ödünç alınan paralar için verilen makbuzlar veya bu
mahiyetteki senetler
d) İcra dairelerince resmi daireler namına şahıslara ödenen
paralar için düzenlenen makbuzlar
2. Beyannameler (Bu beyannamelerin sadece bir nüshası
vergiye tabidir):
a) Yabancı memleketlerden gelen posta gönderilerinin
gümrüklenmesi için postanelerce gümrüklere verilen
liste beyannamelerde yazılı her gönderi maddesi için
b) Vergi beyannameleri:
ba) Yıllık gelir vergisi beyannameleri
bb) Kurumlar vergisi beyannameleri
bc) Katma değer vergisi beyannameleri
bd) Muhtasar beyannameler
be) Diğer vergi beyannameleri (damga vergisi
beyannameleri hariç)
c) Gümrük idarelerine verilen beyannameler
d) Belediye ve il özel idarelerine verilen beyannameler
MAYIS 2013
(Binde 9,48)
(Binde 7,59)
(Binde 7,59)
(Binde 7,59)
(0,65 TL)
(39,65 TL)
(53,00 TL)
(26,25 TL)
(26,25 TL)
(26,25 TL)
(53,00 TL)
(19,55 TL)
ÖNEMLİ BİLGİLER 147
SAYI: 3
e) Sosyal güvenlik kurumlarına verilen sigorta prim bildirgeleri
f) (Ek:5838/15 md.)(Yürürlük: 28/2/2009) Elektronik
ortamda birlikte verilen muhtasar beyanname ve sigorta
prim bildirgesinden sadece muhtasar beyanname için
3. Tabloda yazılı kağıtlardan aslı 1,00 Türk Lirasından
fazla maktu ve nispi vergiye tabi olanların resmi dairelere
ibraz edilecek özet, suret ve tercümeleri.
(19,55 TL)
(31,15 TL)
(0,65 TL)
Yargı Harçları Tarifesi
2013 Yılı Yargı Harçları :
A) Mahkeme harçları:
(6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile değişen fıkra, Yürürlük:14/04/2011) Hukuk, ceza ve ticaret davalarıyla, idari davalarda ihtilafsız yargı konularında, Anayasa Mahkemesine bireysel başvurularda ve icra tetkik mercilerinde
I- Başvurma harcı:
Dilekçe veya tutanakla dava açma veya davaya müdahale veya
tevdi mahallinin tayini, ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, tesbiti delail
ile ilgili taleplerde,
1.Sulh mahkemelerinde, icra tetkik mercilerinde
11,30
2.Asliye mahkemelerinde, idare mahkemelerinde
24,30
3.(5235 sayılı Kanunun 52 nci maddesi ile değişen bent.
Yürürlük:1/4/2005) Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare
Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinde (Mahkemenin yetkisizlik veya görevsizlik kararı
vermesi sebebiyle yetkili veya görevli mahkemeye yeniden 37,25
başvurulması halinde bu harç alınmaz.)
4. (6216 sayılı Kanunun 75/8'inci maddesi ile eklenen bent. Yü- 198,35
rürlük: 03/04/2011) Anayasa Mahkemesinde
II- Celse Harcı:
(Taraflar veya vekilleri tarafından ertelenmelerine sebebiyet verilen celselerden.)
1.Sulh mahkemeleri:
a)Konusu belli bir değerle ilgili davalarda dava konusu miktar- (Binde 2,27)
dan (13,95 TL)'den aşağı olmamak üzere
148 LEGES Özel Hukuk Dergisi
b)Belli bir değer bulunmayan davalarda
2.Asliye mahkemelerinde, idari yargı mercilerinde (24,30
TL)'den az olmamak üzere
III- Karar ve ilam harcı:
1.Nispi harç:
a)Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında
karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu
değer üzerinden Bakanlar Kurulu, dava çeşitleri itibariyle
birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu bentte yazılı nispeti binde
10'a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar çıkarmaya yetkilidir.
b) Bir gayrimenkulün hissedarlar arasında satış suretiyle şuyuun
izalesine dair olan hükümler (Gayrimenkulün satış bedeli üzerinden)
c) Gayrimenkulün hissedarlar arasında taksimine dair olan hükümler (Taksim edilen gayrimenkul değeri üzerinden)
d) Nafaka verilmesine dair hükümler (Bir senelik nafaka bedeli
üzerinden)
e) (5235 sayılı Kanunun 52 nci maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/4/2005) Yukarıdaki nispetler Bölge Adliye Mahkemeleri,
Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Yargıtay'ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı
kararları için de aynen uygulanır.
f)(5582 sayılı Kanunun 32. maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007) Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda
ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin
birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin
edilmiş alacaklarının takibinde, ihalenin feshi talepleri ile ilgili
olarak esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden Bakanlar Kurulu, dava
çeşitleri itibarıyla birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu alt bentte yazılı nispeti binde 10'a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı
nispete kadar çıkarmaya yetkilidir.
Nispi harçlar (24,30 TL)'den aşağı olamaz.
2. Maktu harç:
MAYIS 2013
13,95
(Binde 2,27)
(Binde
68,31)
( B i n d e
11,38)
(Binde 4,55)
( B i n d e
11,38)
( B i n d e
68,31)
SAYI: 3
ÖNEMLİ BİLGİLER 149
a) 1'inci fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bu- 24,30
lunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın
reddi kararı ve icra tetkik mercilerinin 1'inci fıkra dışında kalan
kararlarında
b)(5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürür- 50,45
lük:1/1/2004) (a) fıkrasında yazılı davalarda esasa taalluk eden
veya tashihi karar taleplerinin reddine dair Yargıtay, Danıştay ve
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararlarında
c) (5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yü- 40,00
rürlük:1/1/2004) Bölge Adliye Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinin icranın tehiri kararlarında
d) Tespiti delail, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararlarında
40,00
IV- Temyiz, istinaf ve itiraz harçları (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile
değişen şekli. Yürürlük:14/04/2011)
a) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 119,00
rürlük:14/04/2011)Yargıtay hukuk dairelerine yapılacak temyiz
başvurularında
b) (Anayasa Mahkemesi'nin 20/10/2011 tarihli ve E.: 2011/54,
K.: 2011/142 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. )
c) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 119,00
rürlük:14/04/2011)Danıştaya yapılacak temyiz başvurularında
d) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 66,10
rürlük:14/04/2011)Yürütmenin durdurulmasına ilişkin itirazlar
dahil olmak üzere bölge idare mahkemelerine itirazen yapılacak
başvurularda
e) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 66,10
rürlük:14/04/2011)Bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerine
yapılacak istinaf yolu başvurularında
f) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 26,45
rürlük:14/04/2011)Bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerine
yapılacak istinaf yolu başvurularında
g) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 26,45
rürlük:14/04/2011) İdari yaptırımlar konusunda sulh ceza mahkemelerince verilen son karara karşı itirazen yapılacak başvurularda
150 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
h) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 26,45
rürlük:14/04/2011)İcra mahkemelerinin kararlarına karşı itirazen yapılacak başvurularda
(6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürü- 170,80
lük;01/08/2010)
V- Keşif Harcı
(Mahkemelerce re’sen veya istem üzerine verilen keşif ya da
tespit kararlarını yerine getirmek için)
B) İcra ve iflas harçları:
I. İcra harçları:
1.İcraya başvurma harcı
24,30
2.Değeri belli olmayan icra takiplerinde, icranın yerine getiril- 24,30
mesi harcı
3.Değeri belli olan icra takiplerinde tahsil harcı, değer üzerinden:
a)Ödeme veya icra emrinin tebliği üzerine hacizden evvel öde- (Yüzde 4,55)
nen paralardan
b)Hacizden sonra ve satıştan önce ödenen paralardan
(Yüzde 9,10)
c)Haczedilen veya rehinli malların satılıp paraya çevrilmesi sure- ( Y ü z d e
11,38)
tiyle tahsil olunan paralardan
d)Resmi ve özel müesseseler memur ve hizmetlilerinin maaş, (Yüzde 4,55)
ücret, gündelik ve sair hizmet gelirlerinin haczi suretiyle tahsil
olunan paralardan
e)Takip talebi bulunmayan alacaklılara İcra ve İflas Kanununun (Yüzde 2,27)
125'inci maddesinin 3 üncü fıkrası gereğince ödenen paralardan
f)Gayrimenkullerin ve gemilerin tahliye ve tesliminde:
aa)İcra emrinin tebliği üzerine tahliye olunduğu takdirde
(Yüzde 2,27)
bb)Tahliye ve teslim icra marifetiyle olduğu takdirde
(Yüzde 4,55)
g)Menkul tesliminde;
aa)İcra emrinin tebliği üzerine teslim halinde
(Yüzde 2,27)
bb)İcra marifetiyle teslim halinde
(Yüzde 4,55)
h) (5582 sayılı Kanunun 32 nci maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007)
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında
tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut
İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, bu bentte belirtilen tahsil harçları dörtte biri oranında uygulanır.
SAYI: 3
ÖNEMLİ BİLGİLER 151
4.İdare harçları:
(Haczedilen gayrimenkullerin idaresi, kira mukaveleleri düzen- 16,90
lenmesi ve hesap tutulması için)
II. İflas harçları:
1.Maktu harç:
İflasın açılması veya konkordato isteği ve masaya katılma harcı 40,00
2.Konunun değeri üzerinden harç:
a)İflasta paylaşılan para üzerinden
(Yüzde 4,55)
b)Konkordatoda alacaklılara verilmesi kararlaştırılan para üze- ( B i n d e
rinden
11,38)
(6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürü- 56,85
lük;01/08/2010)
III. Haciz, teslim ve satış harcı
(Yukarıdaki (I) ve (II) numaralı fıkralarda yer alan icra ve iflas işlemlerinin daire dışında memur eliyle yerine getirildiği her bir
işlem için)
C) Ticaret sicili harçları:
I.Kayıt ve tescil harçları: (Ticari işletme rehni dahil)
1.Ticari işletmenin ve ünvanının tescil ve ilanında:
a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde
180,05
b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde
516,25
c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde
1.163,20
2.Temsile yetkili kılınan kimselerin tescil ve ilanında (Her kişi için):
a) Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde
89,35
b) Şahıs şirketlerine ait işletmelerde
127,95
c) Sermaye şirketlerine ait işletmelerde
283,10
3. Ticaret siciline tescil edilmiş olan vakalardaki değişikliklerin tescilinde:
(Ticari işletme rehni ile ilgili vakalar dahil)
(Muhteva ile ilgili bulunmayan düzeltmelerden harç alınmaz.)
a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde
89,35
b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde
127,95
c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde
283,10
4.Kayıt silinmesinde: (Ticari işletme rehni kaydının silinmesi dahil)
152 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde
34,90
b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde
50,45
c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde Şubelerin herbiri (Ya- 89,35
bancı müesseselerin Türkiye'deki şubeleri dahil) ayrıca aynı harca tabidir.
II. Kayıt ve belge suretleri ve tasdikname harçları:
1.Bir ticari işletmeye ait sicil esas defterindeki kayıtların tama- 8,95
mının veya bir kısmının veya memurlukta saklanan bütün belgelerin örneğinin beher sayfasından (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde:11/1)
2.Tasdiknamelerden (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde: 11/2, 104, 29,80
105)
D) Diğer yargı harçları (Müşterek kısım):
I. Suret harçları:
a)İlamın her sayfasının suretinden (Tasdikli fotokopiler dahil)
1,55
b)Mahkeme ve merci zabıtnameleri ve diğer evrakın beher say- 1,55
fasının suretlerinden (Tasdikli fotokopiler dahil)
c)Avukatların tasdik ettiği vekaletname suretlerinden (Tasdikli 3,75
fotokopiler dahil)
d)Sulh hakimi tarafından tasdik edilen vekaletname suretlerin- 3,75
den (Tasdikli fotokopiler dahil)
Re'sen verilmesi icap eden suretler hariç olmak üzere ceza mahkemelerinden alınacak suretlerden de aynı harçlar alınır.
II. Muhafaza harçları:
Adliye veznelerine tevdi olunan kıymetli eşyanın kabul ve muhafazası için,
muhafaza olunan değer üzerinden:
a)Bir yıla kadar
(Binde
11,38)
b)Bir yılı geçen her yıl ve kesirler için
(Binde 5,69)
III. Defter tutma harçları:
a)Alelumum, defter tutma ve tahrir işlerinde (13,95 TL)'den az (Binde 4,55)
olmamak üzere deftere kaydolunan değer üzerinden
b)Miras işlerinde defter tutulmasında:
aa)Mevcut ve alacak bakiyesi hasıl olmuş ise bu bakiye üzerin- (Binde 4,55)
den
ÖNEMLİ BİLGİLER 153
SAYI: 3
bb)Borç bakiyesi hasıl olmuş veya mevcut ve alacaklar ile borç- 37,25
lar bakiyesi eşit ise
c)İflas dairesi tarafından tutulacak defterlerden
37,25
IV. Miras işlerine ait harçlar:
Terekenin tahrir ve tespiti, mirasın taksimi, tasfiyesi ve idaresin- (Binde 4,55)
de, bunların konusunu teşkil eden değerler üzerinden
(Miras idaresinde her sene ve kesirler için harç alınır.)
V. Vasiyetname tanzimine ait harçlar:
Medeni Kanunun 479'uncu maddesine göre sulh hakimi tarafından tanzim
edilen resmi vasiyet senetleri:
a)Belli bir meblağı ihtiva edenler
(Binde 1,13)
b)Belli bir meblağı ihtiva etmeyenler
50,45
Noter Harçları
2013 Yılı Noter Harçları
I. Değer veya ağırlık üzerinden alınan nispi harçlar:
1.Muayyen bir meblağı ihtiva eden her nevi senet, mukavelena- (Binde 1,13)
me ve kağıtlardan beher imza için
Bütün imzalar için bu suretle alınacak harcın toplam miktarı (50,45 TL)'den
az,(25.874,70 TL)'den çok olamaz.
2. Emanet harçları:
Saklanmak üzere noterlere tevdi edilen değeri belli emanetler- (Binde 2,27)
den
Harç miktarı (3,75 TL)'den az olamaz, harç yıllık olarak hesaplanır. Bir yıldan fazla olan her yıl için ilave olarak yarı harç alınır. Yıl
kesirleri tam itibar olunur.
(Binde 4,55)
3. Gayrimenkul ve menkullerin idaresi harcı:
Harç yıllık olarak hesaplanır, bir yıldan fazla olan her yıl için ilave
olarak yarı harç alınır.Yıl kesirleri tam itibar olunur.Gayrimenkullerin değerleri belli değilse değerler takdir yolu ile tespit edilir.
4. Konşimento yazılması harcı:
0,453
Konşimento yazılmasında eşyanın her gayrisafi tonundan
5. (3239 sayılı Kanunun 139 uncu maddesiyle fıkra kaldırılmıştır.)
154 LEGES Özel Hukuk Dergisi
II. Maktu harçlar:
1.Belli meblağı ihtiva etmeyen ve alınacak harç miktarı kanun ve
tarife de ayrıca gösterilmemiş olan senet, mukavele ve kağıtlardaki imzaların beherinden
2.Her nevi tebliğ (6830 sayılı Kanun hükümleri muvacehesinde
noterlerce muhataba yapılacak tebliğler dahil) ihbar, ihtar ve
protestolardan muhataba tebliğ edilecek beher nüsha için
3.Vekaletnameler:
a)Özel vekaletnamelerde beher imza için
b)Genel vekaletnamelerde beher imza için
4.Defter tasdiki:
a)Açılış, ara ve kapanış tasdik ve şerhleri (Beher defter için):
aa)İşletme defteri ve diğer her türlü defterler
bb)Serbest meslek kazanç defteri
cc)Bilanço esasına göre tutulan defterler
b)Açılış tasdiklerinde sayfaların mühürlenmesi:
100 sayfaya kadar (100 dahil)
100 sayfadan yukarı beher 50 sayfa ve fazlası için
(5035 sayılı Kanunun 35 inci maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004) Ticaret sicili memurluklarınca yapılacak defter
tasdiki işlemlerinden yukarıda belirtilen harçlar aynen alınır.
5.Suretler ve tercümeler:
a)İlgililere veya ibraz edenlere verilecek her türlü mukavele,
senet, yazılı kağıt ve kayıt suretlerinin ve fotokopilerinin beher
sayfasından
b)Tercüme suretleri ve yabancı dille yazılmış kağıtların suretleri
ve tercümeleri beher sayfasından (Fotokopiler dahil)
6.Saklanmak üzere noterlere tevdi olunan ve değeri belli olmayan emanetlerle vasiyetnameler her yıl için (Yıl kesirleri tam sayılır)
7.Tespit ve tutanak harçları:
Mukavelename, senet veya yazılı kağıtların veya bir şeyin veya
bir yerin hal ve şeklinin ilgili şahısların hüviyet ve ifadelerinin
tespiti
MAYIS 2013
7,90
13,95
6,60
10,40
19,55
24,30
24,30
6,40
6,40
1,55
3,75
13,95
13,95
SAYI: 3
ÖNEMLİ BİLGİLER 155
8.Piyango, seçim ve toplantılarda hazır bulunmaktan alınacak 257,45
harçlar;
Davet üzerine piyango ve hususi müesseselerin kur'a, seçim ve
toplantılarında hazır bulunarak düzenlenecek tutanaklarda
9.Düzeltme harcı:
2,95
Evvelki işin mahiyet ve değeri değişmemek şartıyla yapılacak
düzeltmelere ait beyannamelerden beher imza için
10.Mukavele feshi harcı:
2,95
Değeri belli bir borç veya bir taahhüdün ikrarını tazammun etmeyen mukavelelerin feshinde beher imza için
11.(6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile değişen fıkra, 50,45
Yürürlük:14/04/2011)Belli bir meblağı ihtiva etmeyen umumi
ibra, umumi makbuz, tahkimname, ölüme bağlı tasarruf senet
ve mukaveleleri, ölünceye kadar bakma akdi, vakıf, aile vakıfları, evlat edinme, karı-koca haklarının idaresi, babalığı tanıma
senetleri, miras taksim mukaveleleri, mirasçılık belgesi, ifraz
mukaveleleri ve bunlardan rücu ve bunların feshi ve bunların
teferruatına dair senet, mukavele ve kağıtların düzenlenmesinden ve noter tarafından re'sen düzenlenecek tutanaklardan
Vergi Yargısı Harçlar Tarifesi
2013 Yılı Vergi Yargısı Harçları
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezalara
ilişkin uyuşmazlıklardan dolayı Vergi Mahkemelerinde, Bölge İdare Mahkemelerinde ve Danıştay'da açılan davalarda.
I- Başvurma harcı:
a)Vergi Mahkemeleri ile Bölge İdare Mahkemelerine başvurma 24,30
b)Danıştaya başvurma
50,45
c) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürür- 105,10
lük:6/6/2008)Danıştay'a temyiz başvurularında
d) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürür- 70,05
lük:6/6/2008) Bölge İdare Mahkemesine itirazen yapılan başvurularda
II- Nispi harçlar:
156 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
(Binde 4,55)
a)Vergi mahkemesi ile bölge idare mahkemesi kararlarında:
Tarhiyata ve ceza kesme işlemlerine karşı mükellefin dava açması üzerine vergi mahkemesinin nihai kararları ile bölge idare mahkemesinin kararlarında, karar altına alınan uyuşmazlık
konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara
bağlı zam ve cezaların toplam değer üzerinden (24,30 TL)'den az
olmamak üzere
(Binde 9,10)
b)Danıştay kararlarında:
Karar altına alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezaların toplam değeri üzerinden (50,45 TL)'den az olmamak üzere
(Bu miktardan evvelce ödenen nispi harç mahsup edilir)
III- Maktu harç:
Yukarıdaki pozisyonlarda gösterilen ve nispi harca tabi tutulmamış olan tarhiyat veya ceza kesme ve diğer işlemlerle ilgili:
a)Vergi mahkemesi ve bölge idare mahkemesi kararlarında
24,30
b)Danıştay kararlarında
50,45
c)Bölge idare mahkemesi ve Danıştayın yürütmenin durdurul- 50,45
ması kararlarında
IV- Suret harçları:
Tarafların isteği üzerine verilecek karar suretleri için karar sure- 1,15
tinin her sayfasından (Fotokopiler dahil)
TAPU VE KADASTRO HARÇLARI
I- Tapu işlemleri:
1.Kayıt harici kalmış olan gayrimenkullerin tescilinden takdir ( B i n d e
olunan değer üzerinden
11,38)
2.Deniz, göl ve nehir kıyılarında izinli ve izinsiz doldurma sure- ( B i n d e
tiyle iktisabedilen yerlerin tescilinden takdir edilecek değer üze- 1593,9)
rinden
3. (5831 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi ile değişen madde. Yürürlük: 27/1/2009)
a) Terekeye dahil taşınmaz malların kanuni ve atanmış mirasçı- ( B i n d e
lar arasında aynen veya ifrazen yapılacak taksiminde kayıtlı de- 22,77)
ğer üzerinden
SAYI: 3
ÖNEMLİ BİLGİLER 157
b) Taşınmaz malların ve sınırlı ayni hakların, intikalinde alınmamak kaydıyla, bağışlanmasından rücularda ve vasiyetlerin
infazında veya piyango ve ikramiye suretiyle iktisabında kayıtlı
değer üzerinden
4.Gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayri ayni hakların bağışlanmasında, kanuni mirasçılar dışında intifa hakkından, kuru mülkiyet sahibi lehine ivazsız feragat edilmesinde ve süreli intifa
haklarında süre dolarak intifa hakkının sona ermesinde kayıtlı
değer üzerinden
5.Dalyan ve voli mahallerinin tescil, intikal, hibe, vasiyet, temlik
ve sair tasarrufi muamelelerde takdir olunacak kıymet veya bildirilen bedelden yüksek olanı üzerinden
6. a)İfraz veya taksim veya birleştirme işlemlerinde kayıtlı değerler üzerinden
b) (5831 sayılı Kanunun 7 nci maddesi ile değişen bent. Yürürlük: 27/1/2009) İmar parselasyon planları uygulama sonucu şuyulanan parsellerin pay sahipleri arasında rızaen veya hükmen
taksiminde kayıtlı değer üzerinden
c)Yukarıdaki fıkralar dışında kalan ve müşterek mülkiyete konu
olanların rızaen veya hükmen pay sahipleri arasında, aynen
veya ifrazen taksiminde kayıtlı değer üzerinden
7.İpotek tesisinde:
a) İpotekte sağlanan borç miktarı üzerinden
b)İpoteğe dahil gayrimenkullerden birisinin çıkarılarak başkasının ithalinde veya teminat ilavesinde borç miktarı üzerinden
c)Mevcut ipotek derecelerinin sonradan istenilen değişikliklerinde borç miktarı üzerinden
8.Muvakkat tesciller:
Medeni Kanunun 921'inci maddesi (22/11/2001 gün ve 4721
sayılı Türk Medeni Kanununun 1011 inci maddesi) gereğince
yapılacak tescillerde kayıtlı değer üzerinden
9.Mal birliği ve mal ortaklığının, mukaveleden mütevellit şüf'a,
iştira ve vefa haklarının, aile yurtlarının mutlak veya nakil ile
mükellef mirasçı nasbının sicile şerhinden veya tescilinden kayıtlı değer üzerinden
( B i n d e
11,38)
( B i n d e
68,31)
( B i n d e
68,31)
( B i n d e
11,38)
( B i n d e
11,38)
(Binde 4,55)
(Binde 4,55)
(Binde 4,55)
(Binde 2,27)
(Binde 2,27)
(Binde 6,83)
158 LEGES Özel Hukuk Dergisi
10.Adi veya hasılat kira mukavelelerinin tapu siciline şerhinde
mukavele müddetine göre hesaplanacak kira toplamı ve mukavele mevcut değilse veya mukavelede müddet belirtilmemişse
bir yıllık kira bedeli üzerinden
11.Teferruatın tapu siciline kaydında beyan olunan değeri üzerinden,
12. (5838 sayılı Kanunun 17 nci maddesiyle değişen fıkra, Yürürlük: 28/2/2009) Satış vaadi sözleşmeleri ile irtifak hakkı tesisi vaadi sözleşmelerinin tapu siciline şerhinde, sözleşmede yazılı
bedel üzerinden (Bu bedel, sözleşmeye konu
gayrimenkulün emlak vergisi değerinden az, emlak vergisi değerinin iki katından çok olamaz.) bedelsiz olanlarda emlak vergisi
değeri üzerinden
13. a) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent,
Yürürlük: 28/2/2009) Arsa ve arazi üzerine inşa olunacak bina
vesair tesislerin tescilinde (Her bir bağımsız bölüm vesair tesis
için)
Bayındırlık ve İskan Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilmiş bulunan sosyal mesken, işçi evleri
ve bunlardan daha düşük nitelikteki meskenlerin tescilinde (Her
bir bağımsız bölüm için)
Tapu siciline tescil yapılmaması halinde de bu harcın tahsili aynı
esaslar dahilinde yürütülür.
b) Meşfu payın şüf'a hakkı sahibi tarafından ilama müsteniden
iktisabında, kayıtlı değer üzerinden
c) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009)(a) fıkrası dışında kalan her nevi cins ve kayıt tashihinde (her bir işlem için)
14.Tapu harcı mevzuuna giren işlemlerle ilgili tescil ve şerhlerin
terkininden
15.Yapı kooperatiflerinin ortaklarına dağıtacağı gayrimenkullerin ortaklar adına tescilinde kayıtlı değer üzerinden
16.Gayrimenkullere ait haritaların kopyalarının verilmesinde
her parsele ait kopya için
17.İlgililerin isteği üzerine gayrimenkullere ait verilecek kayıt
örneklerinin her birisiyle çıkarılacak belge örneklerinin beher
sayfasından (Fotokopiler dahil)
MAYIS 2013
(Binde 6,83)
(Binde 4,55)
(Binde 6,83)
156,55
78,25
(Binde
22,77)
78,25
16,90
(Binde 2,27)
34,90
6,40
SAYI: 3
ÖNEMLİ BİLGİLER 159
18.Taksim hakkının bertaraf edilmesinde bunun beyanlar hane- (Binde
sine işlenmesinde gayrimenkulün kayıtlı değeri üzerinden
11,38)
19.Muvazaa tarikiyle vaki tescillerin hükmen düzeltilmesinde (Binde
kayıtlı değer üzerinden
136,62)
20. a) Gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar (Binde 20)
bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında (4751 sayılı Kanunun 6/C maddesiyle değişen
ibare.Yürürlük:9/4/2002) gayrimenkulün beyan edilen devir ve
iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden (Cebri icra ve şuyuun izalesi hallerinde satış
bedeli, istimlaklerde takdir edilen bedel üzerinden) devir eden
ve devir alan için ayrı ayrı
Tapuda kaydı bulunmayan gayrimenkullerin, zilyetlik devir sözleşmeleri ile devrinde de bu fıkra hükümleri uygulanır.
Hesaplanacak harç, zilyetlik devir sözleşmeleri yapılmadan
önce, şekli ve muhtevası Maliye Bakanlığınca tespit edilecek bir
beyanname ile bildirilir ve beyanname verme süresi içinde ödenir.
b) (4842 sayılı Kanunun 36 ncı maddesiyle değişen ibare.Yürürlük:24/04/2003)
Gayrimenkullerin, irtifak haklarının ve gayrimenkul mükellefiye- (Binde 20)
tinin sermaye şirketlerine sermaye olarak konulmasında ticaret
mahkemesince tayin olunan değer üzerinden devir alan için ve
gayrimenkul devir hallerinde devir eden için
c)(4369 sayılı Kanunun 78'inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük:29/7/1998)
Gayrimenkul mükellefiyetinin tesis ve devir yoluyla iktisabında (Binde 20)
tesis ve devir için ödenen bedel üzerinden (Bu bedel muayyen
zamanlarda bir şey yapmak veya vermekten ibaret olduğu takdirde mükellefiyet bedeli beher sene verilecek veya yapılacak
şeylerin 20 misline eşit sayılır) devir alan için
d)(4369 sayılı Kanunun 78'inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük:29/7/1998)
Gayrimenkul hükmündeki daimi ve müstakil hakların tesis ve (Binde 20)
devri için ödenen bedel üzerinden (5615 sayılı Kanunun 16 ıncı
maddesi ile değiştirilen parantez içi hüküm. Yürürlük;4/4/2007)
(Bu bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulun emlak vergisi değerinin yarısından az, iki katından çok olamaz) devir alan
için
160 LEGES Özel Hukuk Dergisi
e) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009)Gayrimenkul üzerine irtifak hakkı tesis ve
devrinde (634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre yapılan kat
irtifakları hariç olmak üzere) tesis ve devir için ödenen bedel
(Bu bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulün emlak vergisi değerinin iki katından çok olamaz) üzerinden devir alan için
f) (4369 sayılı Kanunun 78'inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük: 29/7/1998)İvaz karşılığında kuru mülkiyet iktisabında devir
bedeli üzerinden devir eden ve devir alan için ayrı ayrı
g) (Ek: 21/11/2012-6361/51 md.) Satıp geri kiralama yöntemi ile
gerçekleştirilen kiralama sözleşmeleri kapsamında kiracı
tarafından sözleşme süresi sonunda geri alınmak kaydıyla kiralanan taşınmazların kiralayana satışı sırasında devredenden
(Taşınmazın herhangi bir şekilde kiracı tarafından geri alınmamasının tespiti durumunda ilgililerden (a) bendindeki oran ile
bu bentteki oran arasındaki farka tekabül eden harç tutarı 213
sayılı Kanun hükümlerine göre gecikme faizi ile birlikte alınır.)
Yukarıdaki (e) fıkrasında yer alan intifa hakkı ile (f) fıkrasında yer
alan kuru mülkiyetin değerleri bu Kanunun 64'üncü maddesinin
son fıkrasına göre hesaplanan miktarlardan düşük olamaz.
II- Kadastro ve tapulama işlemleri:
Kadastro ve tapulama işlemleri sonucunda tapu siciline tescil
edilen bazı gayrimenkullerde kayıtlı değer üzerinden:
a)Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda
beyanname verenlere, tapulamada tespitte hazır bulunanlara
ait gayrimenkullerin kadastrolanmasında veya tapulanmasında,
b)Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda
beyanname vermeyenlere, tapulamada tespitte hazır bulunmayanlara ait gayrimenkullerin kadastrolanması veya tapulanmasında,
c)Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması veya tapulanmasında, beyanname verenler ile tespitte hazır
bulunanlardan,
d)Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması
veya tapulanmasında, beyanname vermeyenler ile tespitte hazır bulunmayanlardan,
MAYIS 2013
(Binde 20)
(Binde 20)
(Binde 4,55)
(Binde 6,83)
( B i n d e
11,38)
(Binde 9,10)
( B i n d e
13,66)
(Yukarıdaki fıkralar gereğince ödenecek harç miktarı her parsel için (13,95
ÖNEMLİ BİLGİLER 161
SAYI: 3
TL)’den aşağı olamaz.)
Tapu ve kadastro işlemlerinde de nispi harçların en az miktarı (13,95 TL)’dir.
(5035 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004)
Kadastro işlemlerinin yenilenmesinden harç alınmaz.
( 5838 sayılı Kanunun 32 nci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlük:
28/2/2009)
Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesi Genel Hükümler
Resmi Gazete Tarihi: 29.12.2012
Resmi Gazete Sayısı: 28512
2013 YILI
Konu ve kapsam
MADDE 1 –(1) Bütün hukuki yardımlarda avukat ile iş sahipleri arasında
geçerli ücret sözleşmesi yapılmamış olan veya avukatlık ücretinin kanun gereği
karşı tarafa yükletilmesi gereken durumlarda, Avukatlık Kanunu ve bu Tarife
hükümleri uygulanır. Bu Tarifede belirlenen ücretlerin altında avukatlık ücreti
kararlaştırılamaz. Aksine yapılan sözleşmelerin ücrete ilişkin hükümleri geçersiz
olup, ücrete ilişkin olarak bu Tarife hükümleri uygulanır.
Avukatlık ücretinin kapsadığı işler
MADDE 2 –(1) Bu Tarifede yazılı avukatlık ücreti kesin hüküm elde edilinceye
kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır. Avukat tarafından takip edilen
dava veya işle ilgili olarak düzenlenen dilekçe ve yapılan diğer işlemler ayrı ücreti
gerektirmez. Hükümlerin tavzihine ilişkin istemlerin ret veya kabulü halinde de
avukatlık ücretine hükmedilemez.
(2) Buna karşılık, icra takipleriyle, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve
Sayıştay’da temyizen ve bölge idare ve bölge adliye mahkemelerinde itirazen
görülen işlerin duruşmaları ayrı ücreti gerektirir.
Avukatlık ücretinin aidiyeti, sınırları ve ortak veya değişik sebeple davanın
reddinde davalıların avukatlık ücreti
MADDE 3 –(1) Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek
avukatlık ücreti, ekli Tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamaz. Bu
ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi niteliği ve davanın
süresi göz önünde tutulur.
(2) Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine
açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret
sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık
ücretine hükmolunur.
Birden çok avukat ile temsil
162 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
MADDE 4 – (1) Aynı hukuki yardımın birden çok avukat tarafından yapılması
durumunda, karşı tarafa bir avukatlık ücretinden fazlası yükletilemez.
Ücretin tümünü hak etme
MADDE 5 –(1) Hangi aşamada olursa olsun, dava ve icra takibini kabul eden
avukat, Tarife hükümleri ile belirlenen ücretin tamamına hak kazanır.
Davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulhte ücret
MADDE 6 –(1) Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve
sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine
getirilmesinden önce giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin
yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına
hükmolunur.
Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle
davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret
MADDE 7 –(1) Görevsizlik, yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine,
davanın nakline veya davanın açılmamış sayılmasına; delillerin toplanmasına
ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce karar verilmesi durumunda,
Tarifede yazılı ücretin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonraki
aşamada ise tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye
göre hükmolunacak avukatlık ücreti ikinci kısmın ikinci bölümünde yazılı
miktarları geçemez.
(2) Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine
getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde,
davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde
yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine
hükmolunur.
(3) Kanunlar gereği gönderme, yeni mahkemeler kurulması, işbölümü itirazı
nedeniyle verilen tüm gönderme kararları nedeniyle görevsizlik, gönderme veya
yetkisizlik kararı verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmedilmez.
Karşılık davada, davaların birleştirilmesinde ve ayrılmasında ücret
MADDE 8 –(1) Bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması, başka bir
davanın bu davayla birleştirilmesi veya davaların ayrılması durumunda, her dava
için ayrı ücrete hükmolunur.
Nafaka, kira tespiti ve tahliye davalarında ücret
MADDE 9 –(1) Tahliye davalarında bir yıllık kira bedeli tutarı, kira tespiti ve
nafaka davalarında tespit olunan kira bedeli farkının veya hükmolunan nafakanın
bir yıllık tutarı üzerinden Tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarın
tamamı, vekalet ücreti olarak hükmolunur. Bu miktarlar, Tarifenin ikinci kısmının
ikinci bölümünde davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmiş bulunan
ücretten az olamaz.
(2) Nafaka davalarında reddedilen kısım için avukatlık ücretine hükmedilemez.
SAYI: 3
ÖNEMLİ BİLGİLER 163
Manevi tazminat davalarında ücret
MADDE 10 –(1) Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına
alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin
üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti
geçemez.
(3) Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci
kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.
(4) Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi
mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından
vekalet ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir.
İcra ve iflas müdürlükleri ile icra mahkemelerinde ücret
MADDE 11 –(1) İcra ve İflas Müdürlüklerindeki hukuki yardımlara ilişkin
avukatlık ücreti, takip sonuçlanıncaya kadar yapılan bütün işlemlerin karşılığıdır.
Konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, bu Tarifenin
üçüncü kısmına göre belirlenir. Şu kadar ki takip miktarı 1.833,33 TL’ye kadar
olan icra takiplerinde avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde,
icra dairelerindeki takipler için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret takip
miktarını geçemez.
(2) Aciz belgesi alınması, takibi sonuçlandıran işlemlerden sayılır. Bu durumda
avukata tam ücret ödenir.
(3) İcra mahkemelerinde duruşma yapılırsa Tarife gereğince ayrıca avukatlık
ücreti hükmedilir. Şu kadar ki bu ücret, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünün
iki ve üç sıra numaralarında gösterilen iş ve davalarla ilgili hukuki yardımlara
ilişkin olup, Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenecek avukatlık ücreti bu sıra
numaralarında yazılı miktarları geçemez.
(4) Tahliyeye ilişkin icra takiplerinde bir yıllık kira bedeli tutarı, Nafakaya ilişkin
icra takiplerinde nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden, icra mahkemelerinde açılan
istihkak davalarında üçüncü kısım gereğince hesaplanacak ücretlere hükmolunur.
(5) Borçlu itiraz süresi içerisinde borcunu öderse tarifeye göre belirlenecek
ücretin dörtte üçü takdir edilir. Maktu ücreti gerektiren işlerde de bu hüküm
uygulanır.
Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret
MADDE 12 –(1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki
yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti,
(yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son
cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,)
Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Şu kadar ki asıl alacak miktarı 3.666,66 TL’ye kadar olan davalarda avukatlık
ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra mahkemelerinde takip
164 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
edilen davalar için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret asıl alacağı geçemez.
Ceza davalarında ücret
MADDE 13 –(1) Kamu davasına katılma üzerine, mahkumiyete karar verilmiş
ise vekili bulunan katılan lehine Tarifenin ikinci kısım ikinci bölümünde belirlenen
avukatlık ücreti sanığa yükletilir.
(2) Ceza hükmü taşıyan özel yasa, tüzük ve kararnamelere göre yalnız para
cezasına hükmolunan davalarda tarifeye göre belirlenecek avukatlık ücreti
hükmolunan para cezası tutarını geçemez.
(3) CMK 141 ve devamı maddelerine göre tazminat için Ağır Ceza
Mahkemelerine yapılan başvurularda, Tarifenin üçüncü kısmı gereğince avukatlık
ücretine hükmedilir. Şu kadar ki, hükmedilecek bu ücret ikinci kısmın ikinci
bölümünün onuncu sıra numarasındaki ücretten az olamaz.
(4) Çocuk mahkemelerinde görülen davalarda, asliye ceza; çocuk ağır ceza
mahkemelerinde görülen davalarda da ağır ceza mahkemeleri için Tarifenin ikinci
kısmının ikinci bölümünde öngörülen maktu ücretlere ilişkin hükümler uygulanır.
(5) Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına hazine
aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir.
Danıştay’da, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde, bölge idare, idare ve vergi
mahkemelerinde görülen dava ve işlerde ücret
MADDE 14 –(1) Danıştay’da ilk derecede veya duruşmalı olarak temyiz
yoluyla görülen dava ve işlerde, idari ve vergi dava daireleri genel kurulları ile
dava dairelerinde, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde davaya cevap
verme sürelerinin bitimine kadar anlaşmazlığın feragat ya da kabul nedenleriyle
ortadan kalkması veya bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi durumunda
Tarifede yazılı ücretin yarısına, diğer durumlarda tamamına hükmedilir.
(2) Şu kadar ki, dilekçelerin görevli mercie gönderilmesine veya dilekçenin
reddine karar verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmolunmaz.
(3) Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülen dava ve işlerde de yukarıdaki
fıkralarda belirtilen hükümler uygulanır.
Uzlaşma tutanağının hazırlanmasında ücret
MADDE 15 –(1) Avukatlık Kanununun 35/A maddesinde sözü edilen uzlaşma
tutanağının hazırlanmasında, konusu itibarıyla görevli mahkemeler için, bu
Tarifenin ilgili kısımlarında belirlenen ücretin 1/2 si uygulanır.
Tahkimde ücret
MADDE 16 –(1) Hakem önünde yapılan her türlü hukuki yardımlarda da bu
Tarife hükümleri uygulanır.
İş takibinde ücret
MADDE 17 –(1) Bu Tarifeye göre iş takibi; yargı yetkisinin kullanılması ile ilgisi
bulunmayan iş ve işlemlerin yapılabilmesi için, iş sahibi veya temsilci tarafından
yerine getirilmesi kanunlara göre zorunlu olan iş ve işlemlerdir.
ÖNEMLİ BİLGİLER 165
SAYI: 3
(2) Tarifede yazılı iş takibi ücreti bir veya birden çok resmi daire, kurum veya
kuruluşça yapılan çeşitli işlemleri içine alsa bile, o işin sonuçlanmasına kadar
yapılan bütün hukuki yardımların karşılığıdır.
Dava vekili ve dava takipçileri eliyle takip olunan işlerde ücret
MADDE 18 –(1) Dava vekilleri tarafından takip olunan dava ve işlerde de bu
Tarife uygulanır.
(2) Dava takipçileri tarafından takip olunan dava ve işlerde bu Tarifede
belirtilen ücretin 1/4 ü uygulanır.
Tarifede yazılı olmayan işlerde ücret
MADDE 19 –(1) Tarifede yazılı olmayan hukuki yardımlar için, işin niteliği göz
önünde tutularak, Tarifedeki benzeri işlere göre ücret belirlenir.
Uygulanacak tarife
MADDE 20 –(1) Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı
veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.
Yürürlük
MADDE 21 –(1) Bu Tarife yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
AVUKATLIK ÜCRET TARİFESİ
1.
2.
3.
4.
5.
BİRİNCİ KISIM
BİRİNCİ BÖLÜM
Dava ve Takiplerin Dışındaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret
Büroda sözlü danışma (ilk bir saate kadar)
190,00 TL
takip eden her saat için
100,00 TL
Çağrı üzerine gidilen yerde sözlü danışma (ilk bir saate 365,00 TL
kadar)
takip eden her saat için
190,00 TL
Yazılı danışma için
365,00 TL
Her türlü dilekçe yazılması, ihbarname, ihtarname, pro- 245.00 TL
testo düzenlenmesinde
Sözleşmeler ve benzeri belgelerin hazırlanması
a) Kira sözleşmesi ve benzeri
365,00 TL
b) Tüzük, yönetmelik, miras sözleşmesi, vasiyetname, 1.100,00 TL
vakıf senedi ve benzeri belgelerin hazırlanması
c) Şirket ana sözleşmesi, şirketlerin devir ve birleşmesi 1.100,00 TL
vb. ticari işlerle ilgili sözleşmeler
166 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
İKİNCİ BÖLÜM
İş Takibi Konusundaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret
1.
Bir durumun belgelendirilmesi, ödeme aşamasındaki 275,00 TL
paranın tahsili veya bir belgenin örneğinin çıkarılması
gibi işlerin takibi için
2.
Bir hakkın doğumu, tespiti, tescili, nakli, değiştirilmesi, 465,00 TL
sona erdirilmesi veya korunması gibi amaçlarla yapılan
işler için
3.
Tüzel kişi tacirlerin ana sözleşmelerinin onanması, bu 1.980,00 TL
tacirlerin çalışma konuları ile ilgili ruhsat ve imtiyazların
alınması, devri ve Türk vatandaşlığına kabul edilme gibi
işlerin takibi için
4.
Vergi uzlaşma komisyonlarında takip edilen işler için
865,00 TL
5.
Uluslararası yargı yerlerinde takip edilen işlerde
a) Duruşmasız ise
3.960,00 TL
b) Duruşmalı ise
6.600,00 TL
c) Konusu para olan işlerde ise ücret Tarifenin üçüncü
kısmına göre belirlenir
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Avukatlık Kanununun 35 inci Maddesi Gereğince Bulundurulması Zorunlu
Sözleşmeli Avukatlara Aylık Ödenecek Ücret
1.
Yapı kooperatiflerinde
660,00 TL
2.
Anonim şirketlerde
1.100,00 TL
Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak vekalet ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde aradaki eksik miktar avukata ayrıca
ödenir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
1.
Kamu Kurum ve Kuruluşlarıyla Özel Kişi ve Tüzel Kişile- 1.100,00 TL
rin Sözleşmeli Avukatlarına Ödeyecekleri Aylık Avukatlık
Ücreti
Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak vekalet ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde aradaki eksik miktar avukata ayrıca
ödenir.
SAYI: 3
ÖNEMLİ BİLGİLER 167
İKİNCİ KISIM
BİRİNCİ BÖLÜM
Yargı Yerlerinde, İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olsa veya
Para ile Değerlendirilebilse Bile Maktu Ücrete Bağlı Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret
1.
Görülmekte olan bir dava içinde olmamak koşulu ile ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir, delillerin tespiti, icranın geri
bırakılması, ödeme ve tevdi yeri belirlenmesi işleri için:
a) Duruşmasız ise
245,00 TL
b) Duruşmalı ise
330,00 TL
2.
Ortaklığın giderilmesi için satış memurluğunda yapıla- 465,00 TL
cak işlerin takibi için
3.
Ortaklığın giderilmesi ve taksim davaları için
990,00 TL
4.
Vergi Mahkemelerinde takip edilen dava ve işler için
a) Duruşmasız ise
660,00 TL
990,00 TL
b) Duruşmalı ise
İKİNCİ BÖLÜM
Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olmayan
veya Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret
1.
İcra Dairelerinde yapılan takipler için
220,00 TL
2.
İcra Mahkemelerinde takip edilen işler için
245,00 TL
3.
İcra Mahkemelerinde takip edilen dava ve duruşmalı 440,00 TL
işler için
4.
İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için
245,00 TL
5.
Ceza soruşturma evresinde takip edilen işler için
400,00 TL
6.
Sulh Mahkemelerinde takip edilen davalar için
660,00 TL
7.
Asliye Mahkemelerinde takip edilen davalar için
1.320,00 TL
8.
Tüketici Mahkemelerinde takip edilen davalar için
660,00 TL
9.
Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinde takip edilen da- 1.980,00 TL
valar için
10. Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için
2.640,00 TL
11. Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için
990,00 TL
12. Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar 2.640,00 TL
için
168 LEGES Özel Hukuk Dergisi
13.
14.
15.
MAYIS 2013
Askeri Mahkemelerde takip edilen davalar için
990,00 TL
Disiplin Mahkemelerinde takip edilen davalar için,
770,00 TL
İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip edilen davalar için
a) Duruşmasız ise
660,00 TL
b) Duruşmalı ise
1.320,00 TL
16. Bölge Adliye Mahkemelerinde takip edilen istinaf yolu
ile görülen işlerin takipleri için
a) Bir duruşması olan işler için
660,00 TL
b) Birden fazla duruşması ve keşif gibi avukatın da bu- 1.320,00 TL
lunması gereken sair işlemleri olan işler için
17. Yargıtay’da ilk derecede görülen davalar için
2.640,00 TL
18. Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde ilk derecede görülen davalar için
a) Duruşmasız ise
1.320,00 TL
b) Duruşmalı ise
2.640,00 TL
19. Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştay’da temyiz 990,00 TL
yolu ile görülen işlerin duruşması için
20. Uyuşmazlık Mahkemesindeki davalar için
990,00 TL
21. Anayasa Mahkemesinde görülen dava ve işler için
a) Yüce Divan sıfatı ile bakılan davalar
3.300,00 TL
b) Bireysel başvuru
2.640,00 TL
c) Diğer dava ve işler
2.640,00 TL
ÜÇÜNCÜ KISIM
Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olan veya
Para ile Değerlendirilebilen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret
1.
İlk 25.000,00 TL için
% 12
2.
Sonra gelen 35.000,00 TL için
% 11
3.
Sonra gelen 60.000,00 TL için
%8
4.
Sonra gelen 200.000,00 TL için
%6
5.
Sonra gelen 500.000,00 TL için
%4
6.
Sonra gelen 680.000,00 TL için
%3
7.
Sonra gelen 1.250.000,00 TL için
% 1,5
8.
2.750.000,00 TL’dan yukarısı için
% 0,1
ÖNEMLİ BİLGİLER 169
SAYI: 3
Avukatlık (CMK) Asgari Ücret Tarifesi
Resmi Gazete Tarihi: 29.12.2012
Resmi Gazete Sayısı: 28512
Adalet Bakanlığından:
Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Görevlendirilen
Müdafi ve Vekillere Yapılacak
Ödemelere İlişkin
2013 Yılı Tarifesi
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Tarifenin amacı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi
üzerine görevlendirilen müdafi veya vekillere ödenecek meblağları belirlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Tarife, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen müdafi veya vekillerin yapacaklarıhukuki yardımlar için uygulanır.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Tarife, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi gereğince hazırlanmıştır.
Tarife
MADDE 4 – (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince yapılan hukuki yardımlara yönelik işlemlerde;
a) Soruşturma evresinde takip edilen işler için 182 TL,
b) Sulh ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 282 TL,
c) Asliye ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 310 TL,
ç) Ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 561 TL,
d) Çocuk mahkemeleri:
1) Çocuk mahkemelerinde takip edilen davalar için 310 TL,
2) Çocuk ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 561 TL,
e) Askeri mahkemelerde takip edilen davalar için 310 TL,
f) İcra Ceza ve Fikrî ve Sınaî Haklar ceza mahkemesi gibi mahkemeler ile İnfaz
Hâkimliklerinde takip edilen davalar için 310 TL,
g) Kanun yolları mahkemeleri:
1) Bölge adliye mahkemelerinde görülen duruşmalı davalar için 561 TL,
2) Yargıtayda görülen duruşmalı davalar için 630 TL,
Ödenir.
Yürürlük
MADDE 5 – (1) Bu Tarife 1 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe girer.
170 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
EKİM
KASIM
ARALIK
NİSAN
96,99
99,12
100,84
100,02
99,04
98,8
99,16
99,7
99,61
100,66
102,8
103,28
2004
107,17
107,4
108,03
110,49
115,5
116,43
115,56
116,69
117,53
120,43
120,43
119,13
2005
118,64
118,77
120,27
121,72
121,96
121,38
120,48
121,73
122,68
123,52
122,35
122,3
2006
124,7
125,02
125,33
127,76
131,3
136,58
137,76
136,73
136,41
137,03
136,63
136,46
2007
136,39
137,68
139,02
140,13
140,68
140,53
140,62
141,82
143,26
143,07
144,35
144,57
2008
145,18
148,9
153,62
160,53
163,93
164,46
166,51
162,62
161,16
162,08
162,03
156,29
2009
156,65
158,48
158,94
159.97
159.89
161,4
160,26
160,93
161,92
162,38
164,48
165,56
2010
166,52
169,29
172,58
176,64
174.61
173,73
173,46
175,46
176,35
178,48
177,92
180,25
2011
184,51
187,69
189,98
191,14
191,43
191,44
191,39
194,76
197,77
200,94
202,24
204,27
2012
205,05
204,86
205,60
205,77
206,86
204,76
204,29
203,65
205,75
206,11
209,53
209,28
2013
208,90
208,63
210,33
EYLÜL
MART
AĞUSTOS
ŞUBAT
TEMMUZ
OCAK
2003
MAYIS
YILLAR
HAZİRAN
(2003-100) ÜRETİCİ FİYAT ENDEKSİ (ÜFE)
NİSAN
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
96,23
98,12
99,09
100,04
100,12
99,93
100,09
101,44
102,38
103,68
104,12
104,81
105,35
106,36
106,89
107,35
107,21
107,72
108,54
109,57
112,03
113,5
113,86
2005
114,49
114,51
114,81
115,63
116,69
116,81
116,14
117,13
118,33
120,45
122,14
122,65
2006
123,57
123,84
124,18
125,84
128,2
128,63
129,72
129,15
130,81
132,47
134,18
134,49
2007
135,84
136,42
137,67
139,33
140,03
139,69
138,67
138,7
140,13
142,67
145,45
145,77
2008
146,94
148,84
150,27
152,79
155,07
154,51
155,4
155,02
155,72
159,77
161,1
160,44
2009
160,9
160,35
162,12
162.15
163.19
163,37
163,78
163,29
163,93
167,88
170,01
170,91
2010
174,07
176,59
177,62
178,68
178,04
177,04
176,19
176,9
179,07
182,35
182,4
181,85
2011
182,6
183,93
184,7
186,3
190,81
188,08
187,31
188,67
190,09
196,31
199,7
200,85
2012
205,05
204,86
205,60
205,77
206,86
204,76
204,29
205,43
207,55
211,62
212,42
213,23
2013
216,74
217,39
218,83
ARALIK
MART
94,77
2004
MAYIS
OCAK
2003
ŞUBAT
YILLAR
(2003-100) TÜKETİCİ FİYAT ENDEKSİ (TÜFE)
ÖNEMLİ BİLGİLER 171
SAYI: 3
HUMK, IYUK VE IIK PARASAL SINIRLARI
01.10.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK ile
göreve ilişkin parasal sınır uygulaması yürürlükten kaldırılmıştır
SULH / ASLİYE HUKUK GÖREV SINIRI (HUMK M.8/I)
2005 - 5.000,00 YTL
2006 - 5.490,00 YTL
2007 - 5.910,00 YTL
2008 - 6.330,00 YTL
2009 - 7.080,00 TL
2010 - 7.230,00 TL
2011 - 7.780,00 TL
SENETLE İSPAT SINIRI (HUMK M.288)
2005 - 400,00 YTL
2006 - 430,00 YTL
2007 - 460,00 YTL
2008 - 490,00 YTL
2009 - 540,00 TL
2010 - 550,00 TL
2011 - 590,00 TL
01.10.2011 - 2.500,00 TL
TEMYİZ SINIRI (HUMK M.427)
2005 - 1.000,00 YTL
2006 - 1.090,00 YTL
2007 - 1.170,00 YTL
2008 - 1.250,00 YTL
2009 - 1.400,00 TL
172 LEGES Özel Hukuk Dergisi
2010 - 1.430,00 TL
2011 - 1.540,00 TL
2012 - 1.690,00 TL
2013 - 1.820,00 TL
TEMYİZDE DURUŞMA SINIRI (HUMK M.438)
2005 - 10.000,00 YTL
2006 - 10.980,00 YTL
2007 - 11.830,00 YTL
2008 - 12.680,00 YTL
2009 - 14.200,00 TL
2010 - 14.510,00 TL
2011 - 15.620,00 TL
2012 - 17.220,00 TL
2013 - 18.560,00 TL
KARAR DÜZELTME SINIRI (HUMK M.440)
2005 - 6.000,00 YTL
2006 - 6.580,00 YTL
2007 - 7.090,00 YTL
2008 - 7.600,00 YTL
2009 - 8.510,00 TL
2010 - 8.690,00 TL
2011 - 9.350,00 TL
2012 - 10.300,00 TL
2013 - 11.100,00 TL
İCRA MAHKEMESİ KESİNLİK (TEMYİZ) SINIRI (İİK M.363)
2005 - 2.850,00 YTL
2006 - 3.120,00 YTL
2007 - 3.360,00 YTL
MAYIS 2013
ÖNEMLİ BİLGİLER 173
SAYI: 3
2008 - 3.600,00 YTL
2009 - 4.030,00 TL
2010 - 4.110,00 TL
2011 - 4.420,00 TL
2012 - 4.780,00 TL
2013 - 5.240,00 TL
TAM YARGI DAVALARINDA DURUŞMA TALEP ETME SINIRI (2577 M.17)
(Mahkemece Re’sen Duruşma Yapılmasına Karar Verilirken Sınıra Bakılmaz.)
2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşan
2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşan
2009 - 7.630,00 TL’yi Aşan
2010 - 7.790,00 TL’yi Aşan
2011 - 8.380,00 TL’yi Aşan
2012 - 9.230,00 TL’yi Aşan
2013 – 26.950 TL’yi Aşan (6352 SK. ile yapılan değişiklik Yür. 02.07.2012)
VERGİ DAVALARINDA DURUŞMA TALEP ETME SINIRI (2577 M.17)
(Mahkemece Re’sen Duruşma Yapılmasına Karar Verilirken Sınıra Bakılmaz.)
2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşan
2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşan
2009 - 7.630,00 TL’yi Aşan
2010 - 7.790,00 TL’yi Aşan
2011 - 8.380,00 TL’yi Aşan
2012 - 9.230,00 TL’yi Aşan
2013 – 26.950 tl yi aşan (6352 SK. ile yapılan değişiklik Yür. 02.07.2012)
TEK HAKİMLE ÇÖZÜMLENECEK DAVALAR (2576 M.7)
2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşmayan
2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşmayan
2009 - 7.630,00 TL’yi Aşmayan
174 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
2010 - 7.790,00 TL’yi Aşmayan
2011 - 8.380,00 TL’yi Aşmayan
2012 - 9.230,00 TL’yi Aşmayan
2013 – 26.950 tl yi aşan (6352 SK. ile yapılan değişiklik Yür. 02.07.2012)
5271 SAYILI CEZA MUHAKEMESI KANUNU’NDA SÜRELER
MD.
25
41
66
KONU
Hakimin reddi
Eski hâle getirme
Bilirkişinin inceleme
74
Gözlem süresi
91
Gözaltı
102
Tutuklulukta geçecek süre
108
Tutukluluğun incelenmesi
İletişimin tespiti
Teknik araçlarla
izleme
135
140
SÜRE
Ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün
Engelin kalkmasından itibaren yedi gün
En fazla üç ay (Gerekçeli merci kararıyla en süresi
fazla üç ay uzatılabilir.)
Üç haftayı geçemez (resmi sağlık kurumunun
istemi üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir, toplamı üç ayı
geçemez)
*** Yakalama yerine en yakın hâkim veya
mahkemeye gönderilme için zorunlu süre en fazla
oniki saat
*** Yakalama anından itibaren yirmidört saati
geçemez
*** Toplu olarak işlenen suçlarda her defasında
bir günü geçmemek üzere üç gün uzatılabilir.
***Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen
işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıl (Zorunlu
hallerde gerekçeli olarak altı ay uzatılabilir)
***Ağır ceza mahkemesinin görevine giren
işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıl (Zorunlu
hallerde üç yılı geçmemek üzere uzatılabilir)
Otuz gün
En çok üç ay (Bir defa uzatılabilir)
En çok dört hafta (Bir defaya mahsus uzatılabilir)
(örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla
ilgili olarak gerekli görülmesi halinde bir haftadan
fazla olmamak üzere müteaddit defalar uzatılabilir)
SAYI: 3
151
173
174
177
232
247
253
253
268
273
276
277
291
295
296
297
308
Müdafilik görevinden yasaklama
Kovuşturmaya yer
olmadığı kararına
itiraz
İddianamenin iadesi
Sanığın savunma
delillerinin
toplanması istemi
Gerekçenin dosyaya
konulması
Çağrılan sanığın
çağrıya uyma süresi
Uzlaşma teklifine
cevap
Uzlaştırma işlemlerinin sonuçlandırılması
Hakimin ya da
mahkemenin
kararlarına itiraz
İstinaf istemi
İstinaf isteminin
reddi halinde itiraz
İstinaf istemine
cevap
Temyiz süresi
Süre tutumdan sonra gerekçeli temyiz
ÖNEMLİ BİLGİLER 175
Bir yıl (altı aydan fazla olmamak üzere iki defa
yasaklanma uzatılabilir)
Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün
İddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği
tarihten itibaren onbeş gün
Duruşma gününden en az beş gün önce
Hükmün açıklanmasından itibaren en geç onbeş
gün
İşlemlerin yerine getirildiğinin bir tutanak ile
saptanmasından itibaren onbeş gün
Kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan
itibaren üç gün
Belgelerin örnekleri verildikten itibaren otuz
gün (Cumhuriyet savcısının kararıyla yirmi gün
uzatılabilir)
Öğrenme gününden itibaren yedi gün (başkaca
hüküm yoksa)
Hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün
Ret kararının tebliğinden itibaren yedi gün
Tebliğ tarihinden itibaren yedi gün
Hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün
Temyiz başvurusu için belirlenen sürenin
bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden
itibaren yedi gün
Temyiz isteminin
Ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi
reddine itiraz
gün
Temyize cevap
Tebliğ tarihinden itibaren yedi gün
Yargıtay Cumhuriyet İlâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz
Başsavcısının Daire gün (Sanığın lehine itirazda süre aranmaz)
kararına itirazı
176 LEGES Özel Hukuk Dergisi
332
MAYIS 2013
Cumhuriyet savcısı, On gün
hâkim veya mahkeme tarafından bilgi
istemine cevap
SÜRELERİN HESABI (Madde 39)
*** Gün ile belirlenen süreler, tebligatın yapıldığının ertesi günü işlemeye
başlar.
*** Süre, hafta olarak belirlenmiş ise, tebligatın yapıldığı günün, son haftada
isim itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer.
*** Süre, ay olarak belirlenmiş ise tebligatın yapıldığı günün, son ayda sayı
itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer. Son bulduğu ayda
sayı itibarıyla karşılığı olan gün yoksa; süre, ayın son günü mesai saati bitiminde
sona erer.
*** Son gün bir tatile rastlarsa süre, tatilin ertesi günü biter.
*** Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden
itibaren üç gün uzatılmış sayılır.
YARGITAY TELEFON REHBERİ
YARGITAY DAİRESİ
BAŞKAN
GENEL SEKRETER
BAŞSAVCILIK
HUKUK GENEL KURULU BAŞKANLIĞI
CEZA GENEL KURULU BAŞKANLIĞI
1. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
2. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
3. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
4. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
5. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
6. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
7. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
8. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
9. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
10. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
TELEFON NUMARALARI
0312.416 10 12
0312.416 10 36
0312.416 10 20
0312.416 10 51
0312.416 10 61
0312.416 12 73
0312.416 13 09
0312.416 13 42
0312.416 13 75
0312.416 14 09
0312.416 14 37
0312.416 14 65
0312.416 14 96
0312.416 15 31
0312.416 15 63
SAYI: 3
ÖNEMLİ BİLGİLER 177
11. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
12. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
13. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
14. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
15. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
16. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
17. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
18. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
19. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
21. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
0312.416 15 98
0312.416 16 36
0312.416 16 73
0312.416 17 02
0312.416 17 36
0312.416 17 63
0312.416 17 97
0312.416 18 30
0312.416 18 67
0312.416 18 96
0312.416 19 27
YARGITAY CEZA DAİRESİ
1. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
2. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
3. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
4. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
5. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
6. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
7. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
8. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
9. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
10. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
11. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
SANTRAL
C. BAŞSAVCILIĞI
TELEFON NUMARALARI
0312.416 19 64
0312.416 19 74
0312.416 20 41
0312.416 20 80
0312.416 21 12
0312.416 21 52
0312.416 21 89
0312.416 22 24
0312.416 22 57
0312.416 22 96
0312.416 23 31
0312.416 10 00
0312.416 24 00
KANUN MADDELERİNE GÖRE ARAMA İNDEKSİ
BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) (818)
Madde 44 ...................................... 70
Madde 45 ...................................... 65
Madde 58 ......................................87
Madde 74 ..................................... 44
Madde 81 ..................................... 44
Madde 84 .....................................115
Madde 86 ....................................115
Madde 101 .....................................44
Madde 102 .................................... 44
Madde 106 .....................................44
Madde 107 .....................................44
Madde 125 .....................................70
Madde 355 ................................44,55
Madde 356 .....................................44
DEVLET MEMURLARI KANUNU (657)
Madde 4/B......................................76
Madde 89 ..................................... 76
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
(6100)
Madde 119 ...................................111
Madde 145 ...................................111
Madde 166 ...................................107
Madde 294 ...................................121
Madde 298 ...................................121
Madde 318 ..................................111
HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ
KANUNU (MÜLGA) (1086)
Madde 381 ...................................121
Madde 388 ...................................121
Madde 389 ..................................121
Madde 432 .....................................58
Madde 434 .....................................58
İCRA VE İFLAS KANUNU (2004)
Madde 67 .............................55,60,97
Madde 68 ......................................67
Madde
Madde
Madde
Madde
Madde
Madde
Madde
68/b ....................................73
149 .....................................73
150 .................................... 73
277 ..................................101
278 ...................................101
279 ..................................101
280 ...................................101
İŞ KANUNU (4857)
Madde 32/5 ..................................115
Madde 120 ..................................115
KOOPERATİFLER KANUNU (1163)
Madde 16 .....................................121
ORMAN KANUNU (6831)
Madde 2/B....................................107
SOSYAL SİGORTALAR KANUNU (506)
Madde 77/1-a,b..............................82
TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA
KANUN (4077)
Madde 1 .........................................60
Madde 3 .........................................60
Madde 6 .........................................93
Madde 23 ......................................60
TÜRK MEDENİ KANUNU (4721)
Madde 164 .....................................39
TÜRK TİCARET KANUNU (MÜLGA)
(6762)
Madde 2 .........................................90
Madde 141 ...................................121
Madde 726 .....................................90
Madde 1301 ...................................87
KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ
0-9
6273 SAYILI YASA İLE ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN
DEĞİŞTİRİLMESİ ............................................................................................... 90
A
ABONELİK SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN
UYUŞMAZLIK .................................................................................................... 70
ACİZ BELGESİ................................................................................................... 101
ALACAKLARDA 10 YILLIK ZAMANAŞIMI SÜRESİ .............................................. 70
ALACAKLILARA ZARAR VERMEK KASTI........................................................... 101
ALTI AYLIK ZAMANAŞIMI SÜRESİ .................................................................... 90
AŞIRI SINIRLAMAYA KARŞI KİŞİLİĞİN KORUNMASI .......................................... 60
AYIPLI İMALAT BEDELİ ...................................................................................... 55
AYNEN İFA VE GECİKMEDEN DOLAYI TAZMİNAT .............................................. 44
B
BAĞLANTILI DAVA .......................................................................................... 107
BANKADAN ÖDENEN MASRAFLARIN İADESİ TALEBİ ........................................ 93
BASİT YARGILAMADA DELİLLERİN İKAMESİ ................................................... 111
BEDELSİZ TASARRUFLARIN BUTLANI ............................................................. 101
BOŞANMA DAVASI .......................................................................................... 39
C-Ç
ÇEK HAMİLİNİN BAŞVURMA HAKLARINDA ZAMANAŞIMI ............................. 90
ÇEKLERİN İBRAZ SÜRESİNİN BİTİM TARİHİNİN 6273 SAYILI
YASANIN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNDEN ÖNCE OLDUĞU .................................... 90
180 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
D
DAVA DİLEKÇESİNDEKİ EKSİKLİKLER ............................................................... 111
DAVACININ STATÜ HUKUKUNA UYGUN OLUP
OLMADIĞININ ARAŞTIRILMASI ....................................................................... 76
DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ ......................................................................... 107
DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASI ................................................................. 111
DELİLLERİN SONRADAN İLERİ SÜRÜLMESİ ..................................................... 111
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI ....................................................... 65
E-F
ELEKTRİK TÜKETİM BEDELİNİN TAHSİLİ ......................................................... 70
ESER SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK .................................. 60
ESER SÖZLEŞMESİNİN TANIMI ....................................................................... 55
ESERİN GEÇ TESLİMİ NEDENİYLE MAHRUM KALINAN KİRA
BEDELİNİN TAZMİNİ İSTEMİ ............................................................................ 44
EVLENME ŞANSI ÜZERİNDEN TAZMİNAT HESAPLANMASI .............................. 65
FATURALAR NEDENİ İLE TAKİP TARİHİ ÖNCESİNDE DAVALININ T
EMERRÜDE DÜŞÜRÜLDÜĞÜNE DAİR DELİL BULUNMADIĞI ........................... 97
FAZLA ÇALIŞMA ÜCRETİ .................................................................................. 82
FİNANSAL KİRALAMA SÖZLEŞMESİ ................................................................ 105
H
HAKSIZ FİİLDE ÖLÜM HALİNDE UĞRANILAN ZARARLAR ................................. 65
HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN ZARARIN İNDİRİLMESİ .............................................. 70
HESAP KAT İHTARNAMESİ .............................................................................. 73
HÜKÜM VERİLMESİ VE TEFHİMİ .................................................................... 121
I-İ
İDARİ PARA CEZASI VE PRİM BORCUNUN İPTALİ ............................................ 111
SAYI: 3
KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ 181
İHTAR KARARI ................................................................................................... 39
İHTAR KARARININ TEBLİĞİNE RAĞMEN YASAL SÜRESİNDE
ORTAK KONUTA DÖNMEYEN EŞ ALEYHİNE AÇILAN
BOŞANMA DAVASI .......................................................................................... 39
İNSAN KAYNAKLARI TEŞVİK ÖDEMESİ............................................................. 115
İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA İLAMLI TAKİP ................................... 73
İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİNDE İCRA EMRİ GÖNDERİLMESİ ..................... 73
İŞ MAHKEMESİNİN GÖREVİ ............................................................................. 76
İŞÇİ ALACAKLARININ MUACCELİYETİ ............................................................. 115
İŞÇİLİK ALACAKLARI DAVASI ........................................................................... 115
İŞE İADE DAVASI .............................................................................................. 76
İŞLEMİŞ FAİZ ALACAĞI ................................................................................... 97
İŞVEREN TARAFINDAN YAPILAN KISMİ ÖDEMELERDE MAHSUP .................... 115
İŞYERİ SİGORTA POLİÇESİNE DAYALI RÜCUAN TAZMİNAT İSTEMİ .................... 87
İTİRAZIN İPTALİ ........................................................................................... 55,70
İTİRAZIN İPTALİ DAVASI .................................................................................... 97
İVAZ ............................................................................................................... 101
İYİ NİYET KURALI ............................................................................................. 60
K-L
KANALİZASYON SULARININ İŞYERİNE DOLMASI ............................................... 87
KISA KARAR İLE BAĞLI KALINMADAN YENİ KISA VE BUNA
UYGUN GEREKÇELİ KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ .......................................... 121
KISA VE GEREKÇELİ KARAR ARASINDA FARKLILIK VE
ÇELİŞKİ YARATILMASI ..................................................................................... 121
KİRA ALACAĞININ TAHSİLİ AMACIYLA BAŞLATILAN TAKİBE
İTİRAZIN KALDIRILMASI .................................................................................... 67
KİRA PARASININ BAKİYESİNİN TAHSİLİ İSTEMİ ................................................. 67
KOOPERATİF ÜYELİĞİNDEN İHRAÇ KARARININ İPTALİ VE
TAZMİNAT DAVASI ......................................................................................... 121
182 LEGES Özel Hukuk Dergisi
MAYIS 2013
KÖTÜNİYETLE TEMYİZ ...................................................................................... 58
KREDİ BAŞVURUSU VE YAPILANDIRMA SIRASINDA ALINAN
MASRAFLARIN İADESİ TALEBİ ......................................................................... 93
KREDİ BORÇLUSUNUN HAYAT SİGORTASI YAPILMASI ..................................... 93
KULLANIM KADASTROSU TESPİTİNE İTİRAZ ................................................... 107
KUSURSUZ SORUMLULUK ................................................................................ 87
LİMİT İPOTEĞİ ................................................................................................. 73
M-N
MAHKEME KARARININ AÇIK VE ANLAŞILIR OLMA ZORUNLULUĞU ............... 121
MAL SİGORTALARINDA HALEFİYET .................................................................. 87
MÜLKİYETİN DEVRİ ....................................................................................... 105
NOKSAN GİDERİN TEBLİĞ TARİHİNDEN YEDİ GÜN SONRA YATIRILMASI ........ 58
O-Ö
ÖDEME EMRİNE İTİRAZIN KESİN OLARAK KALDIRILMASI ............................... 67
ÖDEME EMRİNE YAPILAN İTİRAZIN İPTALİ ........................................... 55,60,97
ÖDEMENİN MUACCEL BORÇ İÇİN YAPILDIĞININ KABULÜ .......................... 115
P
PRİME ESAS KAZANÇ ....................................................................................... 82
PRİME ESAS KAZANÇ TUTARININ TESPİTİ ......................................................... 82
S-Ş
SAÇ EKİMİNİN BAŞARISIZ OLMASI ................................................................. 60
SİGORTALI BİNADA GERİ TEPMEYİ ENGELLEYİCİ SİSTEMİN OLMAMASI .......... 87
SÖZLEŞMELİ PERSONEL .................................................................................. 76
SÜREYE BAĞLANMAMIŞ BORCUN İFA ZAMANI ............................................. 44
SAYI: 3
KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ 183
T
TAKİBE İTİRAZIN BORCA İTİRAZ NİTELİĞİNDE OLDUĞU ................................... 67
TAPUDA ŞARTLI BAĞIŞ SENEDİ DÜZENLENMESİ ............................................ 44
TARAFLARIN SONRADAN DELİL GÖSTERİLMESİ ........................................... 111
TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ........................................................................ 101
TEMERRÜDE DÜŞEN BORÇLUNUN BEKLENMEDİK HALDEN
SORUMLULUĞU .............................................................................................. 44
TEMERRÜT ..................................................................................................... 115
TEMYİZ GİDERLERİNDEKİ NOKSANLIĞI TAMAMLAMASI İÇİN
MUHTIRA ÇIKARTILMASI ............................................................................... 58
TEMYİZDE KIYAS YOLU İLE UYGULANACAK HÜKÜMLER ................................ 58
TERKE DAYALI BOŞANMA .................................................................................. 39
TESCİLE İLİŞKİN ŞERH KONULMASI ............................................................. 105
TUTANAK ASLI ................................................................................................ 107
TÜKETİCİNİN KORUNMASI KAPSAMINDA SÖZLEŞMEDEKİ
HAKSIZ ŞARTLAR ............................................................................................ 93
TÜKETİCİNİN MENFAATİNİ İHLAL ETMEKLE BİRLİKTE
AVANTAJ SAĞLAYAN SÖZLEŞME HÜKMÜ ........................................................ 93
V-Y-Z
VAKIALARIN DAVA DİLEKÇESİNDE YER ALMASI ............................................ 111
YAPI MALİKİNİN ZARARI TAZMİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ ......................................... 87
YILLIK OLARAK HESAPLAMA YAPILMAMASI GEREĞİ......................................... 82
YÜKLENİCİ ŞİRKETİN EDİMİNİ ÖNEMLİ ORANDA İFA ETTİĞİ ............................ 55
YÜKLENİCİNİN TOKİ İLE İNŞAAT YAPIM İŞİ KONUSUNDA ANLAŞMASI ............. 44
ZAMANAŞIMI ................................................................................................... 70
ZARAR VERME KASTINDAN DOLAYI TASARRUFLARIN İPTALİ ....................... 101
ZORUNLU MALİ MESULİYET SİGORTASININ BULUNMAMASI ....................... 65

Benzer belgeler