Gücüne güç kat - Zorlu Holding

Transkript

Gücüne güç kat - Zorlu Holding
Zorlu Grubu iç iletişim yayınıdır.
Üç ayda bir yayımlanır.
Ekim-Kasım-Aralık 2011
35
Gücüne güç kat
sunuş 01
Uzun soluklu bir yaşam için…
Son yıllarda dünyada gelişimin itici gücü haline gelen iş dünyası, sürdürülebilir kalkınma ve yaşanılabilir bir dünyaya ulaşmak için önemli bir rol üstleniyor. Yoğun boyutlarda yaşanan ekonomik, sosyal ve kültürel değişimler ve
rekabet ortamı, kurumların “iyi vatandaş” olmaya eskisine oranla çok daha fazla önem vermelerini gerektiriyor.
Günümüzde kurumlar için faaliyet alanlarında fark yaratmak ne denli önemli bir hedefse, toplumsal çalışmalarında
da fark yaratmak o kadar önemli ve olmazsa olmaz bir hedef haline gelmiş durumda… Bu farkı yaratmak, toplumsal
gelişmeye, sürdürülebilir büyümeye katkıda bulunmak, kurum itibarını korumak ve güçlendirmek isteyen kurumlar
için en önemli araçlardan bir tanesi de sponsorluk çalışmaları… Sponsorluk çalışmalarının, markanın ruhunu tüketicisine ulaştırmak, marka ile tüketici arasındaki duygusal bağın kurulmasına destek olmak gibi önemli bir işlevi
daha bulunuyor. Kurumlar, sponsorluk çalışmalarıyla bir yandan toplumsal gelişme adına toplumda itici bir rol
üstlenirken marka değerlerine de katkıda bulunuyor.
Zorlu Grubu olarak, iş alanındaki faaliyetlerimizle öncü ve lider konumumuzu koruyarak ülkemiz ekonomisinin
lokomotifi olmayı sürdürürken, toplumsal gelişime katkıda bulunacak çalışmalar içinde bulunmaya büyük özen
gösteriyoruz. Bu kapsamda, pek çok farklı projeye sponsor olarak milyonlarca insana dokunuyoruz.
Zorlu Enerji Grubumuz, dünyanın karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri olan küresel iklim değişikliği konusuna dikkat çekmek amacıyla çok önemli bir serginin sponsorluğunu üstlendi. Amerikan Doğal Tarih Müzesi’nin
“İklim Değişikliği: Hayata Tehdit ve Yeni Enerji Geleceği” Sergisi, gelecek nesilleri iklim değişikliği konusunda
bilinçlendirmeyi amaçlıyor.
Ülkemize tüm dünyanın asırlar sonra bile anacağı eserler hediye etmek üzere yola çıkan Zorlu Gayrimenkul Grubumuz ise, Zorlu Center ile İstanbul’a değer katmaya hazırlanıyor. Zorlu Center’ın önemli fonksiyonlarından biri olan
Performans Sanatları Merkezi, henüz inşa aşamasında iken hem dünyada hem Türkiye’de önemli kültür ve sanat
etkinliklerine verdiği destekle dikkat çekiyor.
Televizyon dizileri ve film sponsorlukları da markalarımızı milyonlarda izleyici ile buluşturduğumuz önemli bir
alan… Ev tekstilinin lideri Zorlu Tekstil ile Zorlu Grubu’nun amiral gemisi Vestel, televizyon dizilerine ve filmlere
sponsor olarak milyonlarca kişinin evlerine ulaşıyor.
Zorlu Grubu olarak toplumumuz ileri gittikçe güçleneceğimizin farkındayız. Bu farkındalıkla, tüm markalarımızla
toplumsal gelişmeye katkıda bulunarak fark yaratmaya ve tüketicimize her kanaldan dokunmaya devam edeceğiz.
Sevgi ve saygılarımla,
Ah­met ZOR­LU
02 içindekiler
Türkiye’de ve Dünya’da Zorlu Dergisi, Zorlu Holding A.Ş. yayınıdır. Para ile satılmaz.
Katkıda Bulunanlar:
Ayşegül Güngör / Minerva Eğitim Teknolojileri
A.Ş. Genel Müdürü
1989’da İstanbul Üniversitesi Ekonometri
Bölümü’nden lisans derecesi, 1991’de Ekonometri Bölümü’nden yüksek lisans derecesi
aldı. Bankacılık sektöründeki kariyerinin yanı
sıra 1995’te Marmara Üniversitesi Çağdaş
Bilimler Vakfı, Çağdaş İşletmecilik Sertifika
Programı’nda hazine ve sermaye piyasaları
konusunda dersler verdi. 2001’den bu yana
yönetici ortağı olduğu Minerva Eğitim ve Danışmanlık bünyesinde, çeşitli kurum ve kuruluşlara
eğitim ve danışmanlık hizmetleri veriyor.
Metin Salt / Vestek Genel Müdür Yardımcısı
Metin Salt 1990’da ODTÜ Elektrik ve Elektronik
Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. ABD’de Digital
Microwave Corp. ve Cellnet Technology Inc. Adlı
şirketlerde Ar-Ge grup yöneticiliği yaptı. Halen
Vestel Şirketler Grubu’nun Ar-Ge çalışmalarını
yürüten Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme
A.Ş.’de genel müdür yardımcısı olarak görev yapıyor. ABD, Avrupa ve Türkiye patent enstitüleri
tarafından verilen altı patenti bulunuyor.
Kapak fotoğrafı: gettyimages
04 Kapak/ Hem prestij, hem marka iletişimi
08 “Sponsorluklar, müşteri sadakatini artırıyor”
53 Şampiyon Korteks
10 Santral’da ‘enerjik’ bir sergi
54 Şarkılar eşliğinde doğada bir gün
12 Sanatla dost teknoloji: Vestel
56 Metin Salt / 1 Dolar’a sıfır risk, karar sizin!
14 Kültür ve sanata destek
59 Digital Signage yeniliği
16 Her şey çocuklar için
26 “Türkiye’ye değer katacak projelere imza
atıyoruz”
60 Tüm televizyonlar akıllı olacak
70 Ayşegül Güngör / İş hayatında cenneti yaratmak
72 Sağlık / Harmonik beslenmeyle forma girin
32 İletişimde Zorlu Center farkı
74 Rehber / Mutluyum, mutlusun, mutlu…
36 Alaşehir’e temiz enerji desteği
37 Gaz için hedef 2 milyar metreküp
76 Kısa kısa
38 Gençlerin objektifinden kentler
78 Gökyüzünün getirdikleri
42 Bot yarışlarında rüzgar gibi estik
80 Kültür sanat
52 “Hobilerimle dinleniyorum”
82 English summaries
Zorlu Holding A.Ş. Adına Sahibi
Olgun Zorlu
Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Yaprak Özer
Yayın Kurulu
Vedat Aydın, Lale İlalan, Necmi Kavuşturan
Yayın türü: Yerel, süreli, 3 aylık
İçerik ve Tasarım Uygulama
Yayın Direktörü
Fülay Yaşa
indeks içerik-iletişim danışmanlık
Kore şehitleri Cad. Atılım İş Merkezi No: 28 K: 4 D: 4 34397
Zincirlikuyu-İstanbul
Tel: 0212 347 70 70 Faks: 0212 347 70 77
e-mail: [email protected]
web: www.indeksiletisim.com
Yazı İşleri Editörü
Zehra Tike
Yayın Editörü
Esra Melek Yiğitsözlü
Yazı İşleri
Umut Bavlı
İsmail Polat
Ilgın Kaya
Pelin Kurt
Mustafa Yüzel
03
20 Her çocuk için
tiyatro
24 “Ekonomiye katkı
sağlayacağız”
50 Valeron’dan kişiye
özel üretim
58 Vestel’in en büyük
mağazası
Görsel Yönetmen
Esen Ataman Kürklü
Grafik Tasarım
Serkan Bengin
Emre Ergül
Fotoğraflar
İdari İşler
Buket Çelikkol
Renk Ayrımı ve Basım
Üniform Basım Sanayi Turizm
Limited Şirketi
100. Yıl Mahallesi, Matbaacılar
Sitesi No:114, 1. Cadde
Bağcılar/İstanbul
Telefon: 0 212 429 10 00-01
Faks: 0 212 429 06 00
34 Metro ile metrobüs
Zincirlikuyu’da birleştiriyor
62 Yeni nesil
Hezarfenler…
Dergi Yönetim Yeri
Zorlu Plaza, 34310 Avcılar - İstanbul
Telefon: 0212 456 2000
Faks: 0212 422 0049
e-posta: [email protected]
44“Yüksek
işler” ekibi
66 Dağlar ülkesi:
Nepal
”Zorlu” Dergisi’nin içerik ve tasarımı İndeks İçerik İletişim Danışmanlık tarafından yaratılmış olup,
Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Zorlu” Dergisi’nde
yayınlanan yazı ve fotoğrafları yayma hakkı ve “Zorlu” markası ve logosu Zorlu Holding A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin yazılı izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz.
Dergide yayınlanan yazılar, yazarların kişisel görüş, yorum ve tavsiyelerini içermektedir, İndeks
İçerik İletişim Danışmanlık veya Zorlu Holding A.Ş., yazılarda yer alan bilgi, görüş ve tavsiyeler
nedeniyle doğabilecek maddi veya manevi zararlardan hiçbir şekilde sorumlu değildir.
04 kapak
Haber: Esra Melek Yiğitsözlü
Hem prestij, hem marka iletişimi
Bazen reyting rekorları kıran bir dizide... Bazen sevilen bir futbolcunun formasında... Kimi zaman da saygın bir sanat
etkinliğinde... Zorlu Grubu, ürünleriyle mutlu ettiği tüketicisinin gönlünü marka sponsorluklarıyla adeta fethediyor.
K
üreselleşen dünyada tüketim arttıkça pazarlama ihtiyaçları da gelişme gösteriyor. Bu ihtiyaçları karşılayabilmek ve kurumsal itibarın gelişmesini sağlamak
amacı ile özellikle özel sektörde, şirketler birbirleriyle yarışıyor. Pazarlama faaliyetlerini ve kurumsal imajı geliştirme
çalışmaları hız kesmeden sürdürülüyor.
Artık kar amacı güden şirketler, reklamla ulaşamadıkları kitlelere, kurumsal iletişim araçlarıyla ulaşıyor. Bu doğrultuda
yürütülen çalışmaların başında sponsorluklar geliyor. Şirketleri sponsorluk faaliyetlerine yönelten motivasyonların
başında şunlar geliyor:
• Topluma katkı sağlamak,
• Kurum kimliğinin tanıtılmasına sağlamak,
• Kurum imajını geliştirmek,
• Kurum kültürünü oluşturmak,
• Satışları desteklemek,
• Marka ile müşteri arasında bir bağ kurarak marka oluşumuna katkıda bulunmak,
• Medyada yer almak.
Günümüzde kurumsal iletişim alanında oldukça fazla kullanılan ve her geçen yıl bu alanda sahip olduğu payı genişleten sponsorluk faaliyetini genel olarak her alanda geniş bir
yelpazede değerlendirmek mümkün. Şirketlerin faaliyet gösterdikleri sektörler, oluşturdukları hizmet alanı veya üretim
pazarı genellikle yöneldikleri sponsorluk alanı konusunda
belirleyici oluyor. Kurumsal iletişim departmanlarının çoğunlukla tercih ettiği sponsorluk faaliyetleri beş ana başlık
altında toplanıyor: Sanat ve kültür sponsorluğu, çevre sponsorluğu, eğitim sponsorluğu, sosyal sponsorluklar ve spor
sponsorluğu.
Spor sponsorluğu
Spor her kesimden, gelir grubundan ve yaştan insanın ortak
ilgi alanı olduğu için her sektörden kurumların en çok başvurduğu bir sponsorluk alanı. Bu tür sponsorluklarla spor
dalı seyircisi tarafından doğrudan kurumun duyurulması
sağlanıyor. Aynı zamanda medya ve iletişim araçlarının spor
olaylarına geniş yer vermesiyle de sponsor olan şirketler kitle iletişim araçlarında geniş yer buluyor.
Sanat ve kültür sponsorluğu
Sanat ve kültür sponsorluğu, geçmişi en eskiye dayanan
sponsorluk alanlarından biri. Tarih boyunca zengin ailelerin, dini güç odaklarının veya devletlerin güç gösterisi olarak
kullandığı sanat ve kültür destekleyiciliği, günümüzde de
anlamını koruyor. Hedef kitlesi özellikle üst gelir grubundan
olan şirketler, müşterilerine ulaşmak için sanatı en önemli
iletişim aracı olarak görüyor. Spordan sonra gerçek hedef
kitleye ulaşmada en aktif olarak kullanılan sanat ve kültür
sponsorluğu, şirketlerin kurumsal kimliğine katkı sağlarken
aynı zamanda da reklam yapmalarını sağlıyor. Sanat ve kültür sponsorluğunun uygulandığı alanlar arasında başta mü-
Dizilerin sponsorluk yarışı
Sponsorluklar dizi ekonomisinde önemli bir yer tutuyor.
Ürünlerini marka yapmak ya da marka bilinirliklerini artırmak isteyen firmalar, tüketiciye kendilerini en hızlı tanıtma
yollarından biri olarak yerli dizileri görüyor. Dizilere ana
sponsor olmak için yarışan markalar, bölüm başına 10 bin
TL’den 100 bin YTL’ye kadar değişen rakamlarda sponsorluk bedeli ödüyor. Diziler bir ana sponsorun yanı sıra 40’a
yakın da sponsor alıyor. Dizinin sonunda yalnızca logoları
yayınlanan sponsorların bazılarından ücret alınırken, bazıları da dizideki oyuncuların kıyafetlerinden, kalacakları
otele kadar birçok gideri karşılıyor.
Araştırma şirketi Akademetre’nin Marketing Türkiye için
yaptığı dizi sponsorluğuyla ilgili araştırma, bazı ilginç verileri gözler önüne seriyor. “Sevdiğiniz dizinin sponsorunu
da seviyor ve ürünlerini satın alıyor musunuz?” diye sorulduğunda, “Satın alma kararımı kesinlikle olumlu yönde
etkiliyor” diyenler yüzde 38,4 iken “Satın alma kararımı
olumlu etkileyebilir” diye düşünenlerin oranı ise yüzde
15,5. Araştırmaya göre en beğenilen erkek dizi oyuncuları
sırasıyla Halit Ergenç, Kenan İmirzalıoğlu, Erkan Petekkaya
ve Kıvanç Tatlıtuğ. En beğenilen kadın dizi oyuncusu ise
Beren Saat. Ardından sırayla Ayça Bingöl ve Tuba Büyüküstün izliyor.
05
zik ve tiyatro olmak üzere resim, opera, konser, bale, kişisel
sanat, fotoğraf, heykel, sergi, ödül dağıtımı, edebiyat, sinema, radyo, televizyon programları yer alıyor.
Çevre sponsorluğu
Özellikle üretim süreçleri sonucu çevreye önemli etkileri
olan inşaat, yapı, ağır sanayi gibi bazı sektörler için çevre
sponsorluğu büyük önem taşıyor. Bu sektörlerde faaliyet
gösteren şirketler, çevre bilinci ve sorumluluğunun yanı sıra
kurumsal imajlarının bu konuda iyileştirilmesi için çevre
sponsorluklarını sürdürüyor.
Eğitim sponsorluğu
Gelişmekte olan ülkelerde yoksullukla birlikte görülen en
yaygın problemlerden biri eğitimsizlik. Nüfusun yoğun olduğu ülkelerde eğitim, devletin tek başına altından kalkabileceği bir sorumluluk olmaktan çıkıyor. Şirketler de bu toplumsal
sorun karşısında duyarsız kalmayarak eğitim sponsorlukları
yapıyor. Eğitim, çevre sponsorluğundan farklı olarak, özellikle ülkemizde sektör ayırt etmeksizin her kurumun ilk üç
sponsorluk alanından biri içine giriyor.
Sosyal sponsorluk
Sosyal sponsorluk alanı yapısının en dinamik olduğu sponsorluk alanı. Eskiden sağlıkla ilgili, yaşlı ve çocukların bakımıyla ilgili konular ele alınırken günümüzde sosyal sponsorluğun yelpazesi daha da genişledi.
Artık kar amacı güden
şirketler, reklamla
ulaşamadıkları kitlelere,
kurumsal iletişim araçlarıyla
ulaşıyor. Bu doğrultuda
yürütülen çalışmaların
başında sponsorluklar
geliyor.
06 kapak
“Sponsorluklar, akılda kalıcı bir
görünürlük kazandırır”
Marka ve sponsorluk ilişkisini değerlendiren Grup 7 İletişim Danışmanlığı A.Ş. Ajans Başkanı Cengiz Turhan,
sponsorlukların markalar için kitlesel mecralarda tüketicileriyle buluşmak adına önemli bir çalışma
olduğunu söylüyor.
Z: Marka ve sponsorluk ilişkisinin şirketler için önemi nedir?
Kitlesel mecralarda tüketicisiyle buluşan markalar, sponsorluklar aracılığıyla hedef kitle içindeki alt kırılımlara, toplumun daha özelleşmiş kesimlerine erişme imkanı bulur. Bu
kesimler nezdinde, daha dikkat çekici ve akılda kalıcı bir
görünürlük kazanırlar. Öte yandan sponsor olunan etkinliğin
içeriği ile marka özünün veya vaadinin örtüşmesi, günümüzde çok önemsenen, marka ile tüketici arasındaki duygusal
bağın kurulmasına da inandırıcı bir destek sağlar.
Z: TV programı, dizi, film, etkinlik, festival gibi farklı alanlardaki sponsorluklar, bir şirkete katkısı, tüketicilere etkisi
gibi konularda ne gibi farklılıklar gösteriyor? Hangisinin
nasıl bir etkisi söz konusu?
Farklı alanlardaki sponsorluklar, bizi farklı kitlelerle buluşturur. Tüketici segmentleri bıçakla kesilmiş gibi birbirinden ayrılmaz, ama kitlesel mecralarla karşılaştırıldığında erişimin
daha daraltılmış gruplara yöneldiğini görürüz. Öte yandan,
TV dizisi ya da sinema filmi gibi mecralarda o yapıtın içeriğiyle, kahramanlarıyla izleyicinin kurduğu özdeşliklerin, buralarda görünürlük kazanan markalara yansıtılması da etkiyi
katlayıcı bir nitelik taşır. Ancak bu aynı zamanda sponsorluk
seçiminde çok dikkatli olunması gerektiğini de ortaya koyan
bir gerçektir.
Z: Markalar sponsorluk çalışmalarında neleri göz önünde
bulundurmalı? Projeleri neye göre seçmeli?
Her şeyden önce sponsorluğun genel iletişim stratejisinin bir
parçası olması gerekir. Sponsorluğun hedef kitlenin alt seg-
Cengiz Turhan
mentlerine markamızı görünür kılacağı veya geniş bir izleyici
kitlesine ulaşacağı düşüncesi, sponsorluk kararlarındaki tek
hareket noktası olursa, hata yapma olasılığı yükselir. Markanın özü ve vaatleri ile sponsor olmayı seçtiğimiz etkinliğin
izleyicisinde bıraktığı algılama arasında doğru bir ilişkinin,
uyumun olması çok önemlidir. Tabii bu konuya çok başka
bir açıdan yaklaşmak da mümkündür. Bazen de ürününüzün
veya markanızın yarattığı algılamayı “yumuşatmak”, farklı
bir yönden “zenginleştirmek” de isteyebilirsiniz.
Z: Hedef kitleyi doğru seçebilmek için neler yapılmalı?
Hedef kitle seçimi, diğer iletişim çalışmalarının ulaşabildiği
kesimlerle yapılacak bir karşılaştırma sonucu yapılmalı. Öncelikle, gerçekleştirilen iletişim çalışmalarının hangi hedef
kitlelere ne yoğunlukta erişim sağladığı, bir “Erişim Matrisi”
ile belirlenmeli. Daha sonra sonra yapılacak iş, eksik kalabileceğini düşündüğümüz segmentlere erişmek için en uygun
etkinlikleri bulmak. Bunların sponsorluklar olduğunu karar
vermişsek de, en uygun sponsorluğu bulmaktır. İşin bu kısmı
daha zor olacaktır. Doğru sponsorluğun seçiminde de kamuoyu araştırmaları tekniklerinden yararlanmak en sağlıklı yol
olacaktır.
Z: Özellikle kadınlar ve çocuklar hedef kitle açısından önem
taşıyor. Doğru bir iletişim faaliyeti için hangi sosyal dinamikler yakından takip edilmeli?
İletişimde tüm sosyal dinamikleri yakından takip etmek gerekir. Sadece “potansiyelleri” açısından değil, doğmuş ve
doğabilecek “hassasiyetler” açısından da sosyal dinamiklerin takip edilmesi önemli. Kadınlar ve çocuklar başta olmak
üzere, her türlü alt segmentte zaman zaman hassasiyetlerin
potansiyellerin önüne geçtiğini, geçmesi gerektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Z: Ekrandan yansıyan lüks yaşam tarzına ulaşamayan oldukça kalabalık gruplar var. Bunların yaşadığı küskünlükler ya da düş kırıklıklarını önlemek için neler yapılmalı?
Markalar, toplumsal yaşamın şu veya bu alanındaki bazı ihtiyaçları karşılarken, toplumun tümüne hitap edemeyebilir.
Bu mevcut küresel ekonomik yapının sonuçlarından biridir.
Ancak bu gerçek, sosyal paydaşların tümünü dikkate alan
bir ilişki yönetimini ve iletişim planını benimsemeyi dışarda
bırakmaz. Bir marka sosyal paydaşlarının hayatına ürünüyle
değer katamıyorsa, bu boşluğu sosyal sorumluluk projeleriyle ve sponsorluklarıyla doldurmaya çalışabilir.
07
“Anadolu Kartalları” filmi Vestel ana sponsorluğunda vizyona girdi.
Terranova dizisi, Vestel sponsorluğunda Türk izleyicisiyle buluşuyor.
Zorlu Enerji Grubu, “İklim Değişikliği Sergisi”nin sponsoru oldu.
Zorlu Center, Fransa’daki MIPIM 2011’in açılış gecesi sponsoru oldu.
Kuzey-Güney dizisi, Taç’ın sponsorluğunda ekranlara geliyor.
“Tüketici güçlü bir pozisyonda seçimini yapıyor”
Sponsorluk faaliyetlerinin sosyolojik etkilerini ve toplumsal
yansımalarını değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, özellikle kadınların
ve çocukların sosyal dinamiklerden hızla ve yaygın bir biçimde etkilendiğini söyleyerek sponsorluk çalışmalarının toplumun farklı kesimlerinin göz önünde bulundurularak yapılması
gerektiğine dikkat çekiyor.
Z: Markaların sponsorluk faaliyetleri üzerinden tüketicilerine ulaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tüketici geçmiş yıllara göre çok daha güçlü bir pozisyonda
seçimini yapıyor. Alacağı ürünle ilgili internet üzerinden hızla
bilgiye ulaşarak en ucuz ve en iyi olanı seçebiliyor. Bu gelişme firmaları çok daha rekabetçi olmaya sosyal sorunlara hassasiyet gösteren bir kuruluş imajı oluşturmaya yöneltti. Bu da
doğal olarak sponsorluk faaliyetlerinin artmasını sağladı.
Z: İnsanların çok beğendikleri karakterleri ve onların yaşam
tarzlarını kullandığı markalar üzerinden yaşama çabası, toplumda nasıl bir etki yaratıyor?
Kimlik, günümüzde davranışları şekillendiren önemli bir sos-
yal değişken. Birçok genç kimlik oluşum sürecinde seçtiği yaşam tarzının toplumda referans olarak benimsenen kişilerce
de benimsenmiş olduğunu görmek istiyorlar. Bu yüzden böyle bir eğilim gösteriyorlar.
Z: Bu tür vakalarda siz neleri kayda değer buluyorsunuz?
Bazen siyasi bir davranış kişilerin alacağı ürünü etkiliyor. Siyasi sembollerin öne çıktığı dönemlerde ve siyasi krizlerde
bazı ürünlere büyük ilgi olabildiği gibi bazı ürünler müşteri
kaybediyor. Bunlar kayda değer veriler.
Z: Doğru bir iletişim faaliyeti için hangi sosyal dinamikler
yakından takip edilmeli?
Özellikle kadınlar ve çocuklar sosyal dinamiklerden hızla ve
yaygın bir biçimde etkileniyor. Çocuğun yiyeceği, giyeceği ve
muhtelif ihtiyaçlar için kullanacağı ürünleri seçmede anne başat konumda. Kadınların tüketici hakları ve ürünler konusunda bilgilenmesi ve bilinçlenmesi çok önemli. Bunu sağlayacak
bir sosyal sorumluluk projesi şirketlere itibar kazandıracaktır.
Z: Ekrandan yansıyan lüks yaşam tarzına ulaşamayan gruplar var. Bunların yaşadığı küskünlükler ya da düş kırıklıkları
toplumsal açıdan ciddi kırılmalar yaratıyor mu?
Kentlerde yaşayan yüksek düzeyde örgün eğitim alamamış
ve mesleki açıdan yeterli niteliklere sahip olmayan gençler, ki
sayıları az değil, yoğun hüsran duyguları içinde yaşayabilirler. Hüsran duygusu ve beklentilerin karşılanmaması yüksek
bir hoşnutsuzluk enerjisi yaratabilir. Bu enerji toplumsal ve
siyasi istikrarsızlık için “uygun” koşullarda seferber edilerek
kırılmalarda sevk edilebilir.
08 kapak
“Sponsorluklar, müşteri sadakatini
artırıyor”
Zorlu Holding Tekstil Grubu İletişim Müdürü Lale İlalan, sponsorluklarda elde ettikleri yüzde 100 başarıyı anlatırken bu
işin formülünü de veriyor: “Sponsorluklarımızı marka vaadimizle uyumlu planladık. Değer odaklı bir strateji oluşturduk.
Çalışmalarımızı ölçümledik” Sonuç: “Satışlarımız tetiklendi, marka imajımız pekişti, hedef kitleyle kalıcı bağ kurduk.”
Z
orlu Grubu şirketleri, birçok farklı projeye sponsor olarak milyonlarca insana ulaşıyor. Televizyon dizileri, sinema filmleri, festivaller, konferanslar, sergiler… Sponsorluk tercihlerini markaların imajına ve algısına uygun hedef
kitlelere ulaşabilme durumunu göz önünde bulundurarak yaptıklarını söyleyen Zorlu Holding Tekstil Grubu İletişim Müdürü
Lale İlalan, “Birinci kriterimiz, hedef kitleye erişim ve marka
değerine katkıdır. Marka vaadimizle, sponsorluk konusu birbirine uyumlu olmalıdır. Değer odaklı bir stratejimiz olduğu
için sponsorlukları da bu doğrultuda değerlendiriyoruz. Ayrıca
yapılan çalışmaların ölçümlenebilir olması ve rakiplerimizden
ayrışmamıza destek vermesi de önemli” diyor.
Z: Marka ve sponsorluk ilişkisinin bir şirket için önemi nedir?
Şirketler markalarının tanınmasını, hatırlanmasını ve tekrar satın alınmasını sağlamaya çalışırlar. Marka bağlılığını ve marka
imajını güçlendirmeye yönelik çeşitli faaliyetlerde bulunurlar.
Son yıllarda, marka imajını güçlendirmeye yönelik olarak kullanılan ve önemi artan iletişim faaliyetlerinden biri de sponsorluk.
Başarılı bir sponsorluk uygulamasının verimli olabilmesi için şu
konular çok önemli: Felsefe (yaklaşım), hedef kitle, süre, ürün
ve hizmetlerle homojen yapı, konuyla markanın bulunduğu
sektörün ya da müşteri kitlesinin uyuşması. Sponsorluk marka
ve itibar yönetimidir. Marka ve itibar yönetiminin matematiği
karmaşıktır. Hatta genellikle yoktur. Matematiği ancak uzun
dönemde anlam kazanır. Doğru sponsorluk marka değerine
katkıda bulunur. Bu nedenle şirketler için ve markalar için çok
önemli bir iletişim aracı. Peki ya kazanç? Elbette tercih sebebi olmanızda. Nerede? Arzu edilen satış noktasında, pahalı da
olsa, ucuz da olsa fiyatta tercih ediliyor olmanızda.
Z: Farklı alanlardaki sponsorlukların nasıl bir etkisi var?
Sponsorluklarda bu tür bir değerlendirmeye gitmek pek doğru
olmaz. Sponsorluk konuları markaya, stratejisine, hedef kitlesine göre farklılık gösterir. Ancak şunları söyleyebilirim; doğru
Lale İlalan
sponsorluk, hedef kitleye en etkin ve en kısa yoldan ulaşmanız
ve de süreklilik sağlamanızdır. Ülkemizde uygulamalardaki
sorun, firmaların sponsorluk metodu ile ilgili sabrı ve seçtikleri alanlardır. Seçimler, marka stratejisine uygun olmalıdır.
Z: Zorlu Grubu olarak sponsor olacağınız alanları nasıl, neye
göre belirliyorsunuz?
Birinci kriter, hedef kitleye erişim ve marka değerine katkıdır.
Marka vaadimizle, sponsorluk konusu birbirine uyumlu olmalıdır. Değer odaklı bir stratejimiz olduğu için sponsorlukları da
bu doğrultuda değerlendiriyoruz. Ayrıca yapılan çalışmaların
ölçümlenebilir olması da bizim için çok önemli bir kriter. Ve
tabi ki rakiplerimizden ayrışmamıza destek vermesi de önemli.
Z: Zorlu Tekstil Grubu olarak dizilere sponsor olmadan önce
ne gibi somut verilerden, araştırmalardan yola çıkıyorsunuz?
TV’de dizi sponsorluğu için ilk olarak hangi kanalda, hangi gün
ve saatte yayınlanacağı, karşısında hangi rakip programların
olacağını araştırmak reytingleri tahmin etmek açısından gerekli. Projenin geleceğini belirleyen ve değerlendirme sırasında
dikkat edilmesi gereken diğer önemli noktalar yapımcı, senaryo ve oyuncular. Dizinin senaryosu ürün entegrasyonuna izin
vermeli aynı zamanda da senaryo içerisinde anlatılan yaşamlar
bizim ürünümüz için belirlediğimiz hedef kitleyle örtüşmelidir.
Z: Sözleşme imzalarken hangi şartlar ön plana çıkıyor?
“Sundu-sunar ve devam ediyor-devam edecek” sponsorluğundan çok bizim için ürün entegrasyonu büyük önem taşıyor.
Çünkü ürünlerimiz kullanılan mekanların güzelliğiyle birleşince markamız için artı bir değer doğuruyor. Bunun için belli
aralıklarla dizinin senaristi ve sanat yönetmeni ile bir araya
gelerek doğru ürünü doğru yerde kullanmak için toplantılar
yapıyoruz. Ürün entegrasyonu büyük önem taşıdığından hedef kitlede karmaşık ya da yanlış bir algı yaratmamak adına
sözleşme yaparken en dikkat ettiğimiz hususlardan biri de rakip firmaların aynı projede yer almamasıdır.
Z: Reytingleri kanallar kadar yakından takip ediyor musunuz?
Reytinglerin belli bir baremin üzerinde olması gerekiyor. En
fazla 26 bölüm, yani bir sezon üzerinden anlaşma yapıyoruz.
Genellikle kanal ile hedef kitlede belirlediğimiz bir reyting barajı oluyor. Dizi bu reytinge ulaşamazsa otomatik olarak sözleşmeyi feshetme hakkımız var.
Z: Sponsorluk için her yıl belli bir bütçe mi ayırıyorsunuz?
Her yıl belirli bir bütçe ayırıyoruz. Genellikle yıllık iletişim bütçesinin yüzde 15’ini sponsorluk faaliyetlerine ayırıyoruz.
Z: Bugüne kadar sponsor olduğunuz projelerden, istediğiniz
sonuçları aldınız mı?
Taç markası olarak içerisinde bulunduğumuz projelerin başarısı
09
için beklentilerimizin çok yüksek olduğunu belirtebilirim. Bugüne kadar da yer aldığımız projeler bu anlamda bizi hiç üzmedi.
Çalışmaların öncesinde ince eleyip sık dokumamızın bunda payı
büyük. Hedef kitle ile buluşma, satışların tetiklenmesi, marka
algı ve imajının pekiştirilmesi açısından bugüne kadarki çalışmalarımızın yüzde 100 başarılı olduğunu söyleyebilirim.
Z: Sonuçtan memnun kalmak için sponsorluk anlaşmasında
öncelikle nelerin olması gerekiyor?
Genel anlamda baştan sona markayı taşıyacak bir proje olması gerekiyor. Taç yıllardır sektöründe lider bir marka ve bu
nedenle içerisinde bulunduğu projenin etkinlik ve verimliliği
de aynı iş kalitesinde olmalı. Buna inandıktan sonra biz projenin Taç’ın marka algısı ile örtüşüp örtüşmediğine bakıyoruz.
Taç’ın bir televizyon dizi projesinde yer alabilmesi için senaryoda geçen mekanın kadınların sahip olmak istediği evi yansıtabilecek bir yer olması gerekiyor. Arzu edilen yaşam alanlarının olması ürün algımızı pekiştirmemize ve izleyici ile bir bağ
kurmamıza yardımcı oluyor. Bu nedenle ürünlerimizin kalitesini hissettirebileceğimiz kalitedeki mekanları tercih ediyoruz.
Z: Size göre en etkili hedef kitle hangisi?
Sektör gereği sponsorluk çalışmalarımızda ana hedef kitlemiz
hep kadınlar oluyor. Ancak gençler ve çocuklar geleceğin hedef kitlelerini oluşturduğu için onlara da ulaşmaya çalışıyoruz.
Z: Zorlu Tekstil Grubu’nun yaptığı sponsorluklarda ne gibi
kazanımları oldu?
Son yıllarda Baştacı, Evim Evim Güzel Evim gibi programlara,
Aşk-Memnu dizisine, Anadolu Girişimci İş Kadınları Dernekleri
Federasyonu’nun (AGİFED) düzenlediği konferansa, Kuzey Güney dizisine sponsor olduk. Bu sponsorluklar marka değerimize ve itibarımıza büyük katkılar sağladı. Hedef kitlemizle duygusal bağ yaratarak, sadık müşteri kitlemizde büyük ölçüde
artış oldu, daha fazla tercih edilir olduk.
Z: Bu sezon, neden “Kuzey Güney” dizisine sponsor oldunuz?
Taç markası için hedef kitlemiz düşünüldüğünde, televizyon
“Tüketici dizi ile duygusal bağ kurarken, markanızla da kuruyor. Dizinin
gündemde olması sponsoru da direkt etkiliyor. Hedef kitlemizi düşünürsek,
diziler bizim için çok etkin birer pazarlama aracı.”
hali hazırda en önemli mecra. Türkiye’de halen, en etkili reklam mecrası yüzde 55.9’luk payla televizyon. Televizyon, hem
göze hem de kulağa aynı anda hitap ettiği için ürün ve marka
odakları reklamlar/sponsorluklar izleyicilere en yüksek farkındalık düzeyiyle iletilebiliyor. Sokakta görülen bir tabela minumum seviyede satın almaya dönük davranış geliştirirken, aynı
tabeladaki logonun birkaç kez televizyonda görülmesinden
sonra sokakta yeniden görülmesi çok hızlı bir şekilde satın
alma deneyimine dönüşüyor. Bu nedenlerle bizim için öncelikli olan televizyon sponsorlukları. Bunların içinde de en fazla
seyredilme dilimi olan prime time 1 (19:00-22:00) kuşağındaki diziler önemli rol oynuyor. “Kuzey Güney”, Orhan Pamuk’a
ait, “Cevdet Bey ve Oğulları” romanının günümüz uyarlaması.
Arkasındaki yapım ekibi ve senaristler çok güçlü. Dolayısı ile
içerik her şartta güçlü olup seyirci ile bağ kuracaktı, bunu öngörebildik.
Z: “Kuzey-Güney” sezonun en çok konuşlan dizisi oldu. Diziye gösterilen ilgi, sizi ne yönde etkiliyor?
Elbette böyle bir diziye sponsor olduğunuzda, tüketici dizi
ile duygusal bağ kurarken, markanızla da kuruyor. Dizinin
gündemde olması sponsoru da direkt etkileyen bir durum.
Sponsorluk ilişkileri iyi kullanıldığında, harika sonuçlar doğabilir. Bir kazan-kazan durumu ortaya çıkar. Marka güçlüyse, dizinin imajını da yükseltir. Dizi beğeniliyor ve konuşuluyorsa, sponsor markanın beğenisi de bundan payını alır.
Günümüzde tüketiciler bir ürünü ya da hizmeti almaktan çok
markayı satın alıyorlar. Tüketiciler satın aldıkları marka ile
ait oldukları veya olmak istedikleri hayat tarzını, markanın
anlattığı hikayeleri, markanın yaşattığı veya yaşamayı vaat
ettiği deneyimleri ve yaşamak istedikleri duyguları satın alıyorlar. Bu durumda beğeni anlamında kabul gören bu tip dizilere sponsor olmak da bizim için etkin bir pazarlama aracı
halini alıyor.
Z: Tüketicilerden ne gibi dönüşler alıyorsunuz? Size nasıl
yansınmaları oluyor?
Marka imajını güçlendirmek, tüketicilerin indirekt olarak satın
alma tercihlerini etkiliyor. Dizinin içine entegre olarak ya da
sundu-sunar jeneriğinde kullandığımız her ürün, mağazalarımızdan ya da online satış sitemizden talep görüyor. Dizi sponsorluğumuz, ürünlerimize karşı bir özendiricilik de sağlıyor.
10 kapak
Santral’da ‘enerjik’ bir sergi
Amerikan Doğal Tarih Müzesi’nin 2008’de ilk kez New York’ta dünyaya tanıttığı “İklim Değişikliği Sergisi”, Zorlu Enerji
Grubu’nun da sponsorluğuyla santralistanbul’da açıldı. Ziyaretçiler 15 Ocak’a kadar açık olan bu büyüleyici sergiyi
gezmekle kalmıyor, interaktif bölümler sayesinde iklim değişikliğinin etkilerini deneyimleme fırsatı yakalıyor.
A
merikan Doğal Tarih Müzesi’nin Türkiye ortağı Arter
Tasarım’ın organizasyonu ve REC Türkiye’nin uygulama desteğiyle santralistanbul’da 4 Ekim’de açılan
“İklim Değişikliği Sergisi: Hayata Tehdit ve Yeni Enerji Geleceği” sergisinin sponsorları arasında Zorlu Enerji Grubu da yer
alıyor.
15 Ocak 2012 tarihine kadar görülebilecek olan sergi, özellikle
çocukları ve gençleri iklim değişikliği ve küresel ısınma konularında bilinçlendirmeyi hedefliyor. İstanbul İl Milli Eğitim
Müdürlüğü’nün serginin içeriğinin müfredata uygun olduğunu belirten tavsiye yazısı ile tüm ilk ve orta dereceli okulların
sergiye gelmesi bekleniyor. Küresel iklim değişikliğinin dünyanın karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri olduğuna dikkat çeken Zorlu Enerji Grubu Kurumsal İletişim Müdürü
Şebnem Erverdi, “İklim değişikliği küresel bir sorun olmakla
beraber, bireysel olarak da yapabileceğimiz çok şey var. Her
birimiz fark yaratacak güce sahibiz. Tercihlerimizi doğru yapar, bilinçli adımlar atarsak iklim değişikliğinin hızını ve olumsuz etkilerini azaltabiliriz” diyor.
11
Çocuk ya da yetişkin her yaştan bireyi “İklim Değişikliği
Sergisi”ni görmeye davet eden Erverdi, bugünün çocuklarının
gelecekte iklim değişikliğinin sonuçları ile mücadele etmek
zorunda kalacağına dikkat çekiyor. Gelecek nesillerin iklim
değişikliği konusunun merkezinde yer aldığını belirten Erverdi,
serginin herkesi yeni enerji düzeni konusunda bir kez daha düşündüreceğini söylüyor.
Hem eğlenceli hem öğretici sergi
Santralistanbul Ana Galeri Binası’nın birinci katında 650 metrekarelik bir alana yayılan ve sekiz bölümden oluşan sergide,
dört interaktif, dört anime küre, iki mini video gösterimi, 20
teşhir objesi yer alıyor. Ziyaretçiler sergiye girmeden önce,
Santralistanbul fuaye alanında oluşturulan ve tamamen sivil
toplum kuruluşlarına ayrılmış alanda çevre ve iklim değişikliği
konularında Türkiye’de neler yapıldığını görme imkanı buluyor. İklim değişikliğinin sosyal ve çevresel açıdan yol açacağı
sonuçları çarpıcı örneklerle gösteren sergide özellikle interaktif bölümler, devletlerarası işbirliklerinin yanı sıra kişisel ve
toplumsal davranış biçimlerindeki değişimlerin de bu sorunun
çözümünde önemli bir rol aldığını gösteriyor.
Bölüm 1: Bu Duruma Nasıl Geldik?
Sergi sanayi devriminden sonra dünyamızı yeniden şekillendiren teknolojik avantajların panoramik ilüstrasyonu ile açılıyor.
Bu kolajın içinde kırmızı bir ışık çizgisi yıllar içinde atmosferde
artan karbondioksiti grafik olarak temsil ediyor. Kömür madenlerinde kullanılmak üzere tasarlanmış, 300 yıl öncesine
ait su pompası olarak kullanılan Newcomen buhar makinası,
1900’lerden filament lamba ve 1977 Tandy TR-80 bilgisayar,
devrimin başlangıcından örnekler sunuyor.
Bölüm 2: Günümüzde İklim Değişikliği
Sera gazları ısıyı tutar, daha sıcak bir gezegenin oluşmasına
yol açar. Sergide yer alan, yerden yükselen bir tonluk kömür
modeli, iki ay boyunca bir evin ortalama enerji ihtiyacının kar-
şılanmasını dramatik bir şekilde temsil ediyor. Sekiz dakikalık
film “Değişen İklim, Değişen Dünya” sera gazı etkilerini ve günümüzdeki küresel durumu anlatıyor.
Bölüm 3: Fark Yaratmak
Enerji tasarrufunun ve daha az harcama yapmanın birçok yolu
var. İnteraktif istasyonlar izleyiciye hayatlarında yapacakları
ufak değişikliklerin gezegenimiz için büyük önemini gösteriyor. Karbon ayakizimizi nasıl küçültebileceğimizi gösteren bu
bölüm, karbondioksitin azaltılmasında nasıl bir etkiye sahip
olunacağını özler önüne seriyor.
Bölüm 4: Değişen Atmosfer
Atmosfer ısınıyor ve biz etkilerini hissetmeye başlıyoruz. Kat-
rina Kasırgası’nın ve 2003’teki Avrupa ısı dalgasının dramatik
görüntüleri uç değerlerdeki hava durumunun insan hayatı üzerindeki etkilerini ziyaretçiye hatırlatıyor. Üç metrelik yağmur
duvarı, atmosferin ısınmaya devam etmesi durumunda oluşacak yoğun sağnak yağışın bir tasvirini yapıyor.
Bölüm 5: Değişen Buz
Kutuplardaki buz eriyor ve etkisi küresel boyutlarda olacak.
Manhattan adasının mimari modeli, ziyaretçiye su seviyesinin
yükselmesi durumunda adadaki yaşam koşullarının nasıl değişeceğinin örneğini sunuyor. Bu maket küresel ısınmadan ötürü
Grönland ve Batı Antartik buzullarının erimesi sonucunda dünyada deniz kenarında yaşayan on kişiden birinin etkileneceğini
öngören bilimadamların dramatik bir hatırlatmasıdır.
Bölüm 6: Değişen Okyanus
Okyanus, dünyanın iklimini düzenler. Yani, değişen okyanus
değişen iklim demektir. Ziyaretçi “coral bleaching” kurbanı ölü
bir beyaz mercan modeli ile karşılaşıyor. Bu ölü mercanın arkasındaki sağlıklı, renkli ve canlı resifler, ziyaretçiyi ısınan okyanusun tehlikesi hakkında uyarıyor. Okyanuslar gezegenimizin
etrafında ısıyı döndürerek iklimi kontrol etmede yardımcı olur
ve atmosferdeki karbondioksidi yok eder. İnsanlar tarafından
200 yıldır salgılanan karbondioksitin yüzde 30’u okyanus tarafından emilmiştir ve okyanustaki asidifikasyonu arttırmıştır.
Okyanustaki yükselen asit miktarı mercanlar, planktonlar ve
diğer kabuklu organizmalar için yaşamı zorlaştırmıştır.
Bölüm 7: Değişen Kara
Kuraklık, sel ve yangınlar ekosistemin ve toplumların ıstırap
çekmesine yol açar. Ziyaretçi, gerçek bir ağaç kesitindeki halkaları inceleyerek iklim değişikliğinin kanıtlarını çok net bir
şekilde okuyabiliyor. Uzun süreli kuraklığın, yoğun yağmurun
ve sıklığı artan yangınların sonuçlarını keşfedebiliyor. Bu bölümde yer alan dioramalar ise hayvanların ve bitkilerin iklim
değişikliği sonucunda karşılaştıkları tehlikeleri gözler önüne
seriyor. Ormanların azalması karbondioksidin artması ve oksijenin azalmasına sebep olur.
Bölüm 8: Yeni Enerji Geleceği
Enerji kaynaklarımızı temizlemek daha güvenilir bir iklim demektir. İklim değişikliği krizinin nasıl çözüleceğinin anlaşılabilmesi için sergi, alternatif enerji kaynaklarının öncü örneklerini
gözler önüne seriyor. Bu bölüm aynı zamanda alternatif enerji
çözümlerinde birden fazla yöntem olduğuna dikkat çekiyor ve
birden fazla çözümün dikkatlice kullanılmasından doğacak faydalardan bahsediyor. Enerji geleceğimizi tekrar düşünmek adlı
dokuz dakikalık kısa filmde öncü iklim uzmanları gelecek 10
yıldaki iklim problemi ile nasıl başa çıkabileceğimizi anlatıyor.
Bölüm 9: Yerelleştirme
Serginin sekizinci bölümünden çıkınca ziyaretçileri birtakım
sürprizler bekliyor. Tam serginin bittiği düşünülürken, ArterTasarım tarafından tasarlanan ve REC Türkiye’nin içeriklerini
temin ettiği dokuzuncu bölümde, sponsor firmalar üzerinden
Türkiye’de firmaların iklim değişikliği ve küresel ısınma konularında hangi noktada olduğunu oldukça özel örneklemelerle
deneyimlemek mümkün.
12 kapak
Sanatla dost teknoloji: Vestel
Teknolojinin öncü kuruluşu Vestel, gerçekleştirdiği sponsorluk çalışmalarıyla hem global hem yerel kimliğini koruyor.
Türkiye’nin değerlerine destek olmanın yanı sıra dünyanın değerlerini de Türkiye’ye taşıyor.
Vestel’in desteğiyle
Aralık’ta FX TV’de
T
ürkiye’de ve dünyada teknolojinin öncü kuruluşlarından olan Vestel, sponsorluk çalışmalarıyla da
hem dünyada hem Türkiye’de dikkat çekiyor. Steven
Spielberg’in yapımcılığını üstlendiği tüm zamanların en yüksek bütçeli dizisi Terra Nova, Vestel sponsorluğunda Türk izleyicilerle buluşuyor.
Türkiye’nin en büyük değerlerinden Türk Hava Kuvvetleri’nin
100. kuruluş yıl dönümünde ise Vestel, Anadolu Kartalları filmine sağladığı destekle “Vatan Kanatlarımızın Altında” mesajını güçlendiriyor.
Dinozorların dönüşü
Dinozorları beyazperdede izleyiciyle buluşturan Steven Spielberg, Terra Nova ile dinozor çağını ekranlara taşıyor. Dünyamızın 85 milyon yıl önceki hali, Terra Nova ile yeniden yaratılıyor.
Terra Nova, özgün senaryosuyla toplumun her kesimine hitap
eden bir yapım olma özelliğini de taşıyor. Dizinin ABD’de yayınlanan pilot bölümü hakkında New York Times, “Üstündeki
Steven Spielberg ismiyle, Terra Nova belki de bu sezonun en
iyi yapımlarından biri” ifadesini kullanırken, Los Angeles Times ise “Terra Nova çok belirgin bir şekilde nüfusun çok farklı
kesimlerine hitap ediyor -bilimkurgu hayranları, fantezi hayranları, beş yaşındakiler, elli yaşındakiler ve çevreciler” diyor.
Dizinin Türkiye’deki ilk gösterimi, basının da katılımıyla gerçekleştirilecek bir davetle İstanbul’un çok özel sinema salonlarında yapılacak. Ayrıca bir ilk olarak, dünyanın en çok bilinen
belgesel kanalı National Geographic’te de dizinin bir bölümüne yer verilecek.
Vestel, dizinin yayına girmesiyle birlikte sosyal mecralarda
gerçekleştireceği ödüllü yarışmalarla da tüketicilerine ulaşmayı sürdürecek. Vestel teknolojisiyle üretilen Terra Nova TV
de diziyle birlikte tüketicilerle buluşacak. Vestel, Türkiye’nin
yanı sıra Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da da dizinin sponsorluğunu üstlenerek bu pazarlarda imajını daha da güçlendirerek
pazar payını artırma yoluna gitmeyi hedefliyor. Türk izleyicisi,
Latince “Yeni Dünya” anlamına gelen Terra Nova’ya ilk adımını
Vestel ile atacak.
Vatan, Vestel’in kanatları altında
Vestel, Türk Hava Kuvvetleri’nin 100. kuruluş yıl dönümünde
gerçekleştirdiği sponsorlukla da büyük dikkat çekmeyi başar-
dı. Vestel’in, bulaşıkları yalnızca 18 dakikada ve 12 litre suyla
yıkayan yeni bulaşık makinesi serisi JetWash 18’, tüm zamanların en hızlı bulaşık makinesi oldu. Vestel, IF Design, Plus X
Award gibi uluslararası tasarım ödüllerinin sahibi JetWash 18’
ile Türk Hava Kurumu’nun 100. yılı şerefine çekilen Anadolu
Kartalları filminin ana sponsorluğunu üstlendi.
Türkiye’nin lider teknoloji üreticisi Vestel’in katkılarıyla gerçekleştirilen; başrollerini Engin Altan Düzyatan, Çağatay
Ulusoy, Özge Özpirinçci, Hande Subaşı, Alpay Atalan, Alper
Saldıran, Ekin Türkmen ve İsmail Filiz’in paylaştığı “Anadolu
Kartalları” filmi Vestel’in ana sponsorluğunda 278 kopyayla,
325 salonda vizyona girdi.
Türk sinemasının değerli ve deneyimli yönetmenlerinden
Ömer Vargı’nın çektiği Anadolu Kartalları filminin genç kuşak
oyunculardan oluşan kadrosuna İlhan Şeşen, Şevket Çoruh,
Ediz Hun, Ayşe Tunaboylu, Filiz Taçbaş ve Tuncay Beyazıt gibi
deneyimli oyuncular da eşlik ediyor.
Yoğun uçak ve hava çekimleri gerektiren Anadolu Kartalları
filmi için dünyada “live action hava çekimi” yapan tek çe-
13
kim ekibi olan Wolfe Air/Learjet ekibiyle çalışıldı. Wolfe Air/
Learjet, dünya çapında büyük ses getiren Iron Man (Demir
Adam), Broken Arrow (Kırık Ok), Silence Of The Lambs (Kuzuların Sessizliği), Hot Shots, Transformers 1 ve Air Force
One gibi ünlü Hollywood filmlerinin de hava çekimlerini gerçekleştirdi.
Konya 3. Ana Jet Üssü’nde beş gün süren hava çekimlerinde
dünya çapında havadan havaya yapılan en yakın plan uçuş çekimleri gerçekleştirildi.
Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı yedi farklı tipte uçağın çekimleri için bu uçakların pilotlarıyla yapılan detaylı uçuş briefing
toplantıları ve sağlanan koordinasyonla, yakın plan
sahneler haricinde hiç bilgisayar efekti
kullanılmadan müthiş uçuş görüntüleri elde edildi. Türk Yıldızları
ve Solotürk’ün İstanbul boğazı
üzerinde muhteşem bir gösteri gerçekleştirdiği uçuşlar
da filmde izleyicilerle
buluştu.
14 kapak
Kültür ve sanata destek
Performans Sanatları Merkezi ile sanatın her dalına ev sahipliği yaparak dünyanın sanat gündemini İstanbul’a
taşımaya hazırlanan Zorlu Center, açılış öncesinde kültür ve sanata katkılarına devam ediyor.
İ
stanbul’a değer katmak hedefiyle geliştirilen Zorlu Center,
önemli fonksiyonlarından olan Performans Sanatları Merkezi ile henüz inşa aşamasında olmasına karşın hem yurtdışında hem Türkiye’de önemli kültür ve sanat etkinliklerine verdiği
destekle dikkat çekiyor.
İlk olarak 2011’in ilk aylarında, Zorlu Gayrimenkul’ün dünyanın
önde gelen müzayede evi Christie’s ile yaptığı işbirliği kapsamında, en önemli çağdaş sanat uzmanlarından Dina Amin,
Zorlu Center’ın konuğu olarak Türkiye’ye geldi. Amin’in onur
konuğu olduğu ve çağdaş sanat trendleri hakkında bilgi verdiği “Çağdaş Sanatta Son Gelişmeler Söyleşisi” Zorlu Center’ın
gerçekleştirdiği ilk çağdaş sanat etkinliği oldu. Zorlu Center;
18. İstanbul Caz Festivali kapsamında da bir dünya prömiyerine sponsor oldu. Müzik dehası Miles Davis’in ölümünün 20.
yılında, Davis’le daha önce çalışmış üç efsane isim, Marcus Miller, Wayne Shorter ve Herbie Hancock, sanatçıya saygı duruşu
niteliğinde bir proje olarak hayata geçen etkinlikte bir araya
geldi. “Tribute To Miles” başlıklı projenin dünya prömiyeri Zorlu Center sponsorluğunda gerçekleştirildi. 20-21 Temmuz’da
Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda “Roberto Bolle and Friends”
gösterisiyle Zorlu Center’ın sponsorluğunda unutulmaz bir
bale şölenine imza attı. Gösterinin ardından Bolle onuruna,
uluslararası konukların ve cemiyet hayatından ünlü isimlerin
katıldığı özel bir davet düzenlendi.
12. İstanbul Bienali sponsorluğu
Zorlu Center 17 Eylül-13 Kasım tarihleri arasında İKSV’nin düzenlediği ve İstanbul’u dünya sanat çevrelerinin ilgiyle izlediği bir
sanat platformuna dönüştüren 12. İstanbul Bienali kapsamında
”İsimsiz” (Pasaport) temalı sergiye sponsor oldu. Avrupa’da Venedik Bienali ile beraber yılın en önemli sanat etkinliği olarak
anılan bienal, İstanbul’u bir kez daha dünya sanat çevrelerinin
ilgiyle izlediği bir sanat platformuna dönüştürdü. Tophane’de
İstanbul Denizcilik İşletmeleri’ne ait alandaki 3 ve 5 numaralı
antrepolarda yapılan bienalde, İsimsiz (Soyutlama), “İsimsiz”
(Ross), “İsimsiz” (Pasaport), İsimsiz (Tarih), “İsimsiz” (Ateşli
Silahla Ölüm) olarak farklı temalar altında düzenlenen beş karma sergiye ek olarak, bu meselelerle ilgili tartışmaları daha da
ileriye taşıyan 50’den fazla kişisel sergi de yer aldı. Zorlu Center
sponsorluğunda gerçekleştirilen “İsimsiz” (Pasaport) bölümü
Gonzalez-Torrez’in yüzlerce bağlanmış kitapçıktan oluşturduğu
“İsimsiz” (Pasaport) eserinden esinlenerek hazırlandı. Ulusal
kimlik, sınırlardan geçiş, haritalama, ülke kavramı, ekonomik
göçler, politik ve kültürel yabancılaşma üzerine konuları içeren
bu bölüm, izleyenlerden yoğun ilgi gördü.
Zorlu Center, tema sponsorluğu kapsamında 17 Eylül’de inşaat
alanında düzenlenen brunch etkinliğinde ilk konuklarını ağırla-
15
dı. Zorlu Gayrimenkul Yönetim Kurulu Üyesi Emre Zorlu ve Genel
Müdür Yardımcısı Mehmet Even’in ev sahipliğinde düzenlenen
davete; önemli küratörlerin yanı sıra Türk sanatçılar, İKSV’nin
özel davetlileri, iş ve sanat dünyasının temsilcileri ile ulusal ve
yabancı basın mensupları katıldı. Davetliler, dünyanın sanat
gündemini İstanbul’a taşımaya hazırlanan Performans Sanatları Merkezi’nin önünde hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra Zorlu
Center’ın muhteşem Boğaz manzaralı terasında gerçekleştirilen
brunchta canlı jazz performansı eşliğinde keyifli vakit geçirdiler.
İKSV Başkanı Bülent Eczacıbaşı, projenin mimarlarından Emre
Arolat, bienal küratörlerinden Adriano Pedrosak, önemli küratörlerden Hou Hanru, Carolyn- Christov Bakargiev ve Ahmet Öğüt,
Cevdet Erek, Ala Younis, Hank Willis Thomas, Nasrin- Babak,
Meric Algun Ringborg, Milena Bonilla, Ali Cabbar, İpek Düben ve
Devrim Erbil gibi yerli ve yabancı sanatçılar Zorlu Center’da bir
araya gelen davetliler arasındaydı. Performans Sanatları Merkezi; dünyaca ünlü müzikallerin, usta müzisyenlerin performanslarının, görkemli tiyatro yapıtlarının yanı sıra dans gösterileri,
dünya prömiyerleri, resim sergileri ve müzayedeler gibi birçok
sanatsal aktiviteye de ev sahipliği yapacak. Açıldığında Londra
ve Broadway gibi merkezlerde sahnelenen dünyaca ünlü eserleri Türk sanatseverlerle buluşturacak.
Zorlu Center, Contemporary İstanbul’da...
Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, Türk çağdaş sanatının evrensel boyutlara taşınması ve çağdaş sanat alanındaki birikimin Türkiye’ye aktarılması amacıyla gerçekleştirilen
Contemporary Istanbul’un “Associate/Ortak Sponsor”u oldu.
24-27 Kasım tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi’nin
birinci katı ile Rumeli salonu giriş katının birleştirilmesiyle
toplam 12 bin 500 metrekare alanda gerçekleştirilen Contemporary Istanbul, dünyadan ve Türkiye’den koleksiyonerler,
galeriler, sanatçılar, sanatseverleri ve uluslararası sanat dünyasının önemli aktörlerini bir araya getirdi.
Fuarda 90’a yakın çağdaş sanat galerisinin katıldığı sergilerin
yanı sıra sanat inisiyatiflerine, bağımsız projelere, kültür yayınları ve kurumlarına yer verildi. Zorlu Center gerçekleştirdiği
sponsorluk kapsamında 110 metrekare özel lounge alanında
fuar boyunca konuklarını ağırladı. Proje kapsamında fotoğraf
sanatçısı Cemal Emden’in oluşturduğu “Konstrüktif Parçalar”
sergisi özel tasarım bir konteynır içinde sanatseverlerle buluşturan Zorlu Center; ziyaretçilerini etkinlik alanındaki özel
Lounge’unda ağırladı. 22 Kasım Salı akşamı ise Türkiye’de
çağdaş sanata ilgi duyan ve destekleyen konukların davetli
olduğu, sergi alanında düzenlenen özel bir davete ev sahipliği yapan Zorlu Center; aynı gece düzenlenen özel rehberli
tura katılan konukları sergilenen eserlerle ilk kez buluşturdu.
Zorlu Center, bu yıl sanat dünyasında “Komet” adıyla bilinen
ressam Gürkan Coşkun’un damgasını vurduğu Contemporary
Istanbul kapsamında ayrıca, 26 Kasım Cumartesi günü düzenlediği ikinci rehberli tur ile iş dünyası ve medyadan özel
konuklarını sergi alanında ağırladı.
16 haber
Haber: İsmail Polat
Her şey çocuklar için
UNICEF’in Türkiye’deki 60. hizmet yılı çalışmaları kapsamında hazırlanan
Stars of İstanbul (İstanbul’un Yıldızları) projesiyle yıldızlar üç ay boyunca
şehri süsledi. 110 sanatçının hazırladığı 120 yıldızdan elde edilen tüm gelir,
küçük çocukların eğitimine destek için kullanıldı.
İ
stanbul, laleler ve ineklerden sonra geçtiğimiz aylarda
tül Mardin, Leyla Umar, İsmail Acar ve Mustafa Sarıgül gibi
en geniş kentsel sanat ve sosyal sorumluluk projesine
isimler katıldı. Gecenin açılış konuşmasını projeye en büyük
ev sahipliği yaptı. Stars Of İstanbul (İstanbul’un Yıldız-
desteği veren isimlerden biri olan Nuri Çolakoğlu yaptı. Ir-
ları) adlı proje kapsamında 110 sanatçının hazırladığı 120
mak Okulları Çocuk Korosu’nun şarkılarıyla devam eden ge-
yıldız görkemli bir açılışın ardından şehrin sokaklarına da-
cenin en büyük sürprizi ise sanatçı Gülşen oldu. Proje için
ğıldı. İlköğrenimini tamamlayamamış binlerce çocuğa okul
Ozan Çolakoğlu’yla birlikte hazırladığı özel şarkıyı çocuklar
kapısı açmak için başlatılan projenin tanıtımı, Harbiye’deki
için okudu.
İstanbul Kongre Merkezi’nin terasında yapıldı. Gecede tüm
yıldızlar, onlara hayat veren ünlü isimlerin katılımıyla toplu
Daha sonra Harbiye’den tüm şehre dağılan yıldızlar Beyoğlu,
halde görücüye çıktı.
Beşiktaş, Bakırköy, Kadıköy, Fatih ve Şişli’nin yanı sıra Sabiha Gökçen ve Atatürk Havalimanları, alışveriş merkezleri ve
UNICEF’in Türkiye’deki 60. hizmet yılı çalışmaları kapsa-
ana caddelerin çeşitli noktalarında Kasım sonuna kadar üç
mında hazırlanan projenin tanıtım gecesine Ayşe Kulin, Be-
ay boyunca görücüye çıktı.
17
Çocukların geleceği parlasın
• Stars of İstanbul, özel alanları kaldırıp sokaklara çıkmanın fırsatını sunar.
• Çocukların geleceği için ortak kalıcı bir eser oluşmasına aracı olur.
• Stars of İstanbul ülkemizin yaratıcı potansiyelinin ortaya çıkartılmasına katkıda bulunur.
• Çok sayıda farklı sektörün birlikteliğini sağlayarak; ortak hareketin yaratıcılığı nasıl tetiklediğini sergiler.
• Sanatın halkla buluşmasını, halkın sanatla iç içe olmasını sağlar.
• Sanatçının dünyasını ve yeteneğini milyonlarca izleyiciyle buluşturur.
• Kente renk ve estetik katar.
• Marka bilinirliğini çarpıcı bir yoldan yaşatır.
“Dört Mevsim İstanbul”
İsmail Acar
• Farklı yöntemlerle markanın geniş kitlelere ulaşmasına katkıda bulunur.
• Sosyal sorumluluk bilincini pekiştirir, farkındalığı sağlar.
• Sergi sonrasında UNICEF Türkiye yararına uluslararası bir müzayedeyle yardım elini uzatır.
18 haber
Stars of İstanbul kapsamında Taç ve Linens’in yıldızları da parladı. Taç için ünlü ressam İsmail Acar, Linens için ise
modacı Arzu Kaprol birer yıldız tasarladı. Yıldızlar üç ay boyunca Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi’nde sergilendi.
İsmail Acar, Ressam
“Taç Türkiye için çok önemli”
“Taç için hazırladığım yıldızı ortalama bir buçuk ayda hazırladım. Neden İstanbul’u seçtim? Çünkü proje
İstanbul’u anlatıyor. Burada yaşayan
bir İstanbul yani dört mevsim İstanbul’u
anlatıyorum. İstanbul öyle bir şehir ki,
bana göre başlı başına bir ilham kaynağı. Bu şehirde başka hiçbir şeye ihtiyaç duymuyorsunuz.
Taç için yıldız tasarlarken, tek merkezde ya da panoramik
ama yönsüz ve her tarafa dönebilen bir İstanbul düşledim.
Bu şekilde dört mevsimi çağrıştırmasını istedim. Yıldızın
Taç markasıyla bağlantısını şu şekilde kurdum: Taç, tabii
ki Türkiye’nin çok önemli markalarından biri. İstanbul’la da
çok ilgili bir marka. Yaptığım tasarım bir motif gibi yönsüz
bir şey. Taç da aslında bu tip desenleri ürünlerinde çok fazla kullanıyor. Yani bunu alıp bir şeyin ortasına yusyuvarlak
koyabilir ya da farklı şekillerde kullanabilirsiniz. Dolayısıyla,
bu bir o kadar da birbirini tamamlayan şeyler aslında. Önce
formu görüyorsunuz sonra formu stilize ediyorsunuz. Taç
da tüm bu desenleri çok güzel stilize ediyor. Ayrıca Taç dört
mevsim üreten bir firma, bu açıdan da ilişkilendirdim.”
UNICEF Türkiye Milli Komitesi’nin İstanbul Büyükşehir
Taç ve Linens yıldızlarıyla parladı
Belediyesi’nin destekleriyle düzenlendiği proje, sanat aracı-
Ev tekstilinin öncü markalarından Taç ve Linens de yıldızlarıy-
lığıyla 9-14 yaş arası okul dışı kalmış çocukları hızlandırılmış
la Stars of İstanbul projesinde yer aldı. Taç için dünyaca ünlü
eğitimle yaşıtlarının seviyesine getirmeyi ve gerekli fonları
ressam İsmail Acar, Linens için de tasarımcı Arzu Kaprol birer
yaratmak hedefiyle hayata geçirildi. Böylece İstanbul’un so-
yıldız hazırladı.
kaklarına dağılan ve parlayan yüzlerce yıldız 100 çocuğun eğitimine katkı sağladı.
Acar’ın İstanbul’dan ilham alarak hazırladığı ve dört mevsimi çağrıştıran yıldızı büyük ilgi gördü. Nişantaşı Abdi İpekçi
UNICEF Türkiye Milli Komitesi Başkanı Prof. Talat Halman
Caddesi’nde sergilenen Linens yıldızı da tasarımcı Kaprol’ün
da projenin önemini, şu sözleriyle anlattı: “UNICEF Türkiye
yaratıcılığını sergiliyordu. Yıldız, siyah üzeri beyaz küçük ışık-
Milli Komitesi olarak çalışmalarımızı eğitime yoğunlaştırmış
landırmalarla İstanbul’un ışıltısını yansıtıyordu.
durumdayız. Yakından izlediğiniz gibi, özellikle kız çocuklarının eğitimi ve anaokullarının gelişmesi gibi konular üstünde titizlikle duruyoruz. Birleşmiş Milletler’in 2015 yılına kadar gerçekleştirmeyi amaçladığı ‘Binyıl Kalkınma Hedefleri’
arasındaki iki numaralı hedef, dünyada hiçbir çocuğu geride
bırakmadan, kız ve erkek bütün çocukların temel eğitimlerini sonuna kadar yapabilmelerini sağlamak. Bu, birinci hedef
olan aşırı açlık ve yoksulluğun ortadan kaldırılmasından hemen sonra geliyor. Yani okumak, ekmek ve su kadar önemli bir konu. Stars of İstanbul bu amacımıza ulaşmamız için
çok büyük bir destek sağlayacak. Bu yüzden bu projeyi çok
önemsiyoruz.”
Tanıtım gecesinde katılımcılar, Gülşen’in konseriyle eğlendi.
19
Arzu Kaprol, Tasarımcı
“Projeden büyük keyif aldım”
“Linens için bir yıldız tasarladım. Tasarım
aşamasında ‘Arzu Kaprol Kış 2011-2012’
koleksiyonunda temamız olan ‘Geleceğin Arkeolojisi’nden ilham aldık. Geleceğin Arkeolojisi, Arma’nın eserlerinden,
bugünü unutup geleceği tasarlamak fikrinden yola çıkıyor. Bugünün olmadığı
bir gelecek kavramı, geçmişte hazırlanmış bir gelecek fikri,
fiber optiklerle yorumlanmış bir yıldız formunda aydınlanıyor ve geleceği aydınlatıyor. Linens’le de var olan işbirliğimiz hep heyecan verici olduğu için ve yıldız fikri ile Linens’in
UNICEF’le içinde olduğu ‘Geleceği Aydınlat’ böyle bir proje
için çok heyecan verici oldu. Eseri bir buçuk ayda tamamladık. Yarı şeffaf siyah bir pleksinin üzeri özel lazer noktacıklar
açılarak, içinden 2850 noktadan fiber optik ile aydınlatıldı.
‘Her zaman içinde ışığı hissetmek’ mesajını vermek istedik.
Bu çalışma, gençlerin geleceğini aydınlatarak Linens’in yaşama kattığı değerlerden biri de oldu. UNICEF’e katkı sağlayabilmek, bunu yaşamın her alanındaki yaratıcılıkla destekleyebilmek, en önemlisi de doğal bir formu yorumlayabilmek
adına bu projede yer almaktan büyük keyif aldım.”
“Geleceğin Arkeolojisi”
Arzu Kaprol
20 tiyatro
Haber: Ilgın Kaya
Her çocuk için tiyatro
Bugüne kadar 400 binden fazla çocuk için perdelerini aralayan Zorlu Çocuk Tiyatrosu, dokuzuncu
sezonuna iki yeni oyunla başladı. Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali ve Kurbağa Prens Müzikli-Danslı
Çocuk Oyunu ile 15 ilde 40 binden fazla çocuğa ulaşılması hedefleniyor.
Z
orlu Çocuk Tiyatrosu, kültür sanattan spora kadar çeşitli
alanlarda çocuk gelişimini destekleyici çalışmalar yapan Mehmet Zorlu Vakfı’nın faaliyet alanlarından birisi
olarak 2003 yılında kuruldu. Kurulduğu yıldan bu yana, dokuz
çocuk oyununu, gerek İstanbul’da okulları gezerek, gerekse
Anadolu’yu il il gezerek yüz binlerce çocuğa tiyatroyu sevdirmeye çalıştı. Zorlu çocuk tiyatrosu, çocuk ve gençleri erken yaşlarda tiyatro ile tanıştırarak geleceğin tiyatro izleyicisi kitlesini
de oluşturmayı amaçlıyor.
Kurbağa Prens
Zorlu Çocuk Tiyatrosu tam anlamıyla bir sosyal sorumluluk
projesi olarak başlıyor ve aynı şekilde devam ederek büyüyor.
Şimdiye kadar 400 binden fazla çocuk için gösterim yapan tiyatronun hedefi 500 bin çocuğu tiyatronun büyülü dünyasıyla
buluşturmak. Özellikle Anadolu’nun her köşesindeki çocukların
ilk defa tiyatro ile tanışmasını sağlamak, Zorlu Çocuk Tiyatrosu
için çok önemli bir amaç haline geldi. Bu amaç için, çeşitli şehirlerde ücretsiz gösterim yapıldı, oyunlar yerel kalmak yerine
tüm Türkiye’ye yayıldı. Şimdiye kadar “Müziğin Kalbi, Burun,
Karagöz, Cadılar ve Hint Fakiri, Kurşun Askerin Utancı, Kediler
ve Fareler Mutfağı, Oz Büyücüsü ve Bremen Mızıkacıları” isimli oyunlarıyla perdelerini aralayan Zorlu Çocuk Tiyatrosu, yeni
sezonuna Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali ve Kurbağa Prens
Müzikli-Danslı Çocuk Oyunu ile yine iddialı bir giriş yaptı.
Oyunun çekiciliğini artırmak için yeni, eğlenceli karakterler eklendi. Eklenen yeni ve değişik karakterlerle oyun olabildiğince
renkli ve eğlenceli bir hale geldi. Şimdiye kadar yapılan az sayıdaki gösterimde, hem çocuklardan hem de ebeveynlerden
oldukça güzel tepkiler aldı. 12 Kasım 2011’de Bursa’da yaptığı
gösterimle sezona başlayan Kurbağa Prens Müzikli-Danslı Çocuk Oyunu Anadolu turnesine devam edecek.
Kurbağa Prens masalı, Grimm Kardeşler’in en ünlü eserlerinden biridir. Kısa olan bu masal, sinemaya ve tiyatroya defalarca uyarlanmış. Zorlu Çocuk Tiyatrosu ise bu klasikleşmiş eseri
müzikli oyun olarak tiyatroya uyarladı. Uyarlamada masalda
verilmek istenen asıl mesaj öne çıkarılarak dış görünüşe değil
iç güzelliğe bakıldığında hayatımızın ne kadar renkli ve sürprizlerle dolu olabileceği anlatıldı.
Anadolu turnesinin ilk turunda Bolu, Rize, Lüleburgaz, Manisa, Uşak, Denizli, Aydın, İzmir, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Kastamonu ve Bartın illerindeki çocuklarla buluşacak. Ayrıca masalın orijinali ve Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun
yorumuyla birleşimi olan aynı isimli bir kitap da basılarak
satışa sunuldu.
21
“Binlerce çocuğu ilk defa tiyatroyla tanıştırdık”
Oyunda karakterleri boyutlandırmaya ve asıl mesajı
ön plana çıkarmaya çalıştıklarını söyleyen Kurbağa
Prens Müzikli-Danslı Çocuk Oyunu’nun yönetmeni
Gaye Cankaya, “Oyunu eğlenceli ve renkli hale getirebilmek için müzikli oyun olarak kurguladık. Olabildiğince çok çalıştık, çok uğraştık. Bu bir ekip işi,
yazar senaryo üzerinde çalışırken ben de dekor ve
kostüm hazırlıklarıyla uğraştım. Uzun bir süreçten
sonra provalara başladık ve bir, iki ay boyunca oyun
için çalıştık” dedi.
Çocuk tiyatrolarının önemine dikkat çeken Cankaya,
bu konuda şu bilgileri verdi: “Ben çocuğa ne kadar
iyi bir tiyatro deneyimi sunulursa, gelecekte çocuğun hem tiyatroya hem de diğer sanat dallarına o
kadar ilgi göstereceğini düşünüyorum. Özellikle
Zorlu Çocuk Tiyatrosu ile Anadolu’da hiç tiyatronun
gitmediği yerlere gittik ve binlerce çocuğu ilk defa
tiyatroyla tanıştırdık. Bu deneyimin onların hayatlarında yeni bir pencere açtığına inanıyorum.”
22 tiyatro
Hazırlanmasından sahnelenmesine kadar akademik bir kadronun çalıştığı Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali,
ilk gösteriminden itibaren çok beğenildi.
Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali
Dünya klasikleri arasında yer alan Çirkin Ördek Yavrusu
Andersen’in masallarından biri. Masal, siyah olduğu için “çirkin” damgası yapıştırılarak ailesi tarafından dışlanan küçük
yavru ördeğin, farklı olmasının anlamını keşfetmesini ve cesur ve güzel bir yetişkin hale gelmesini anlatıyor. Çirkin Ördek
Yavrusu da Kurbağa Prens gibi defalarca uyarlanmış bir oyun.
Ancak Zorlu Çocuk Tiyatrosu bu masalı daha yenilikçi bir bakış
açısıyla tekrar uyarladı. Müzikal, “öteki” kavramını her yönüyle
ele alırken eğlenceden de hiç ödün vermiyor.
Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali’nin tiyatro, opera sanatçılarından ve profesyonel dansçılardan oluşan bir ekibi bulunuyor.
Hazırlanmasından sahnelenmesine, dekorundan kostümlere
kadar her aşamada alanında uzman akademik bir kadro çalışıyor. Müzikalin müzikleri Yrd. Doç. Dr. Nedim Yıldız tarafından,
koreografisi Yrd. Doç. Dr. Selçuk Göldere tarafından yapılırken
sahne tasarımı uzman Nurullah Tuncer’in elinden çıktı. Müzikalin ilk gösterimi 15 Ekim Cumartesi günü Kenter Tiyatrosu’nda
gerçekleştirildi. Siz de çocuklarınızla bu müzikali seyretmek
isterseniz, biletlerini Biletix’ten temin edebilirsiniz. Müzikal 23
Nisan 2012’ye kadar Kenter Tiyatrosu’nda sahne alacak.
23
“Üretken ve zevkli bir süreçti”
Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun sorumlu ve profesyonel bir ekibi
olduğunu söyleyen Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali’nin yazarı Prof. Dr. Hasan Erkek, “Bu proje için ülkedeki en yetkin
ekibi oluşturmayı başardılar. Bütün hazırlık süreci boyunca
çok iyi bir iletişim içinde çalıştık. Sonuç da hepimizin yüzünü güldürdü” diyor.
Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali’ni nasıl yazdınız?
Öncelikle, dünyaca tanınmış masalları yeniden, yeni bir
oyun yapma gözüyle okudum. Bugünün çocuklarına seslenebilecek ve çağdaş değerlere yakın durabilecek masalları
ayıkladıktan sonra Her birinin avantajlarını, dezavantajlarını irdeledik. Sonunda, Andersen’in Çirkin Ördek Yavrusu
masalına karar verdik. Yazma süreci hazırlık, düşünme, değerlendirme sürecini de katarsak neredeyse bir yıl sürdü.
Hatta provalar sırasında bile bu süreç devam etti ve uygulamada bazı değişiklikler yaptım.
Keyifli bir süreç miydi?
Zevkli geçen bir süreçti. Her öğede, kendinizle ve masalla,
Prof. Dr. Hasan Erkek izleyenleri selamlarken
masalın yazarı ile bir hesaplaşma içine giriyorsunuz. “Andersen böyle yazmış ama çağımızda durum nedir? Ben ne
Çocuk tiyatroları sizce neden bu kadar önemli?
yapmalıyım, bugünün seyircisine ve yarının seyircisine ses-
Çocuklar genelde geleceğin seyircileri olarak görülür ama
lenirken neleri değiştirmeliyim? Bu içerik değişikliğine nasıl
aynı zamanda bugünün de seyircileridir. Çocuklara sadece
bir estetik bulmalıyım? Bu içeriği ve estetiği hangi teknikle
bir toplumsal yatırım olarak bakılmamalı. Onların bugünle-
seyirciye iletmeliyim” diye sorular soruyorsunuz. Bunlara
rini de eğlenerek geçirmelerini sağlamalıyız. Bunu sağlaya-
benzer sorular ve o sorulara bulunan çözümler, müzikali
bilecek şey de kaliteli sanat eserleridir. Bence bu oyun ser-
ortaya çıkardı. Sancılı ama üretken bir süreçti. Keyifli taraf-
gilendikten sonra aldığımız tepkilerin olumlu olmasındaki
larından bir de sonrasında aldığımız tepkilerdi. Çocukların
en önemli etkenlerden biri çocukların önemsendiklerini
dikkat süreleri kısa olmasına rağmen oyunda hiç sıkılmadı-
fark etmiş olmalarıdır.
lar, hatta oyunun bitmesine üzülenler bile oldu.
Zorlu Çocuk Tiyatrosu ile beraber çalışmak nasıl bir deneOyunu uyarlarken, masalı yenilikçi bir bakış açısıyla ele
yimdi?
almışsınız. Masaldaki hangi öğeleri değiştirdiniz?
Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun sorumlu, profesyonel bir ekibi
Masallar, genellikle içinden doğdukları toplumun özlemleri-
var. Bir yıl önce ilk çalışmaya başladığımızdan beri sorun
ni, arzularını yansıtırlar ve o dönemin değer yargılarını taşır-
yaşamadık. Bu proje için ülkedeki en yetkin ekibi oluştur-
lar. Dışlama bugün de geçerli olmakla birlikte, bakış açımız
mayı başardılar. Bütün hazırlık süreci boyunca çok iyi bir
hayli değişti. İnsan hakları, eşitlik, özgürlük, demokrasi gibi
iletişim içinde çalıştık. Sonuç da hepimizin yüzünü güldür-
değerler bu konuda bize yön vermeye başladı. Bu nedenle,
dü. Ayrıca bir kurumun sosyal sorumluluk projesi olarak ti-
masaldaki ördeğin kuğuya dönüşmesini değiştirmedik ama
yatro yapmasını çok önemli olduğunu düşünüyorum. Meh-
onun beyaz bir kuğuya dönüşmesini engelledik. Siyah kuğu
met Zorlu Vakfı da bunun öncülerinden biri. Alanında çok iyi
yavrusu olarak doğuyor ve büyüyüp siyah bir kuğu oluyor.
olan akademik bir kadroyla çalışmaları, çocuk tiyatrosunu
Öte yandan, Çirkin Ördek Yavrusu’nu dişi yaptık.
gereken bir ciddiyetle yaptıklarının açık göstergesidir.
24 dosya
Haber: Esra Melek Yiğitsözlü
“Ekonomiye katkı sağlayacağız”
İmza attıkları her projenin bölgeye ve kente değer katması önceliğiyle hareket ettiklerini dile getiren Zorlu Gayrimenkul
Grubu Başkanı Mesut Pektaş, “Uluslararası standartlarda emsal gösterilecek kalitede projeler geliştirme vizyonumuzla
çalışmalarımızı sürdürüyoruz” diyor.
Mesut Pektaş
2
011 ilk iki çeyrek verilerine göre Avrupa’nın en yüksek
büyüme oranını gerçekleştiren Türkiye’de hızla gelişen
sektörlerden biri gayrimenkul. Hem konut hem de ticari gayrimenkul sektörlerinde proje arzı ve talep canlılığının
giderek arttığı sektörün, önemli oyuncularından biri de Zorlu
Gayrimenkul. Merakla beklenen Zorlu Center projesi, 2012’de
tamamlanarak kapılarını açacak. A+ bir ofis projesi olan Zorlu Levent Ofis projesinin inşaatı ise tüm hızıyla devam ediyor. Zorlu Gayrimenkul Grubu Başkanı Mesut Pektaş, Zorlu
Gayrimenkul’ün projelerinin bulunduğu bölgeye ve kente değer katmasının yanı sıra ekonomik büyüme ve canlılığa da katkı sağlayacağını dile getiriyor.
Dünya genelinde ve bölgemizde yaşanan ekonomik olumsuzlara karşın Türkiye’nin gösterdiği başarılı performansta inşaat
sektörünün lokomotif görevi üstlendiğini belirten Pektaş’tan,
sektörün 2011’deki performansıyla ilgili düşüncelerini ve 2012
için öngörülerini dinledik.
Z: Gayrimenkul sektörü açısından 2011 yılı nasıl geçti?
2011 yılı boyunca ABD’deki ekonomik yavaşlama ve AB bölgesindeki kamu borçları ile ilintili sorunlar, gelişmiş ülkelerin
inşaat ve gayrimenkul sektörlerine olumsuz etki ederek bu
alanlardaki yeni yatırımları sınırlandırdı. Türkiye ekonomisi ise
2011 ilk iki çeyrek verilerine göre Avrupa’nın en yüksek büyüme
oranını gerçekleştirdi. Yılsonu büyümesinin yüzde 7,5 civarında olacağı tahmin ediliyor. Son yedi çeyrekte, pozitif GSYİH büyümesi ile de gözlenen istikrarlı ekonomik seyir, Türkiye’deki
iç piyasa talebinin güçlü olmasını sağladı. Bu olumlu durum
gayrimenkul sektörüne de yansıdı. Gerek konut gayrimen-
kulünde gerekse ticari gayrimenkul sektörlerinde yeni proje
arzı ve talep canlılığı 2011 yılı boyunca yüksek seyretti. AVM
tarafında Eylül 2011 itibariyle 23 yeni AVM ticari hayata geçmiş ve kiralanabilir alan büyüklüğü 7 milyon metrekareyi aştı.
Özel tüketim harcamalarındaki güçlü seyir, metrekare başına
AVM cirolarındaki istikrarı destekliyor. Bu olumlu tabloya göre
ve halihazırda Türkiye’de temsili bulunmayan birçok önemli
uluslararası markanın yakın dönemde Türkiye pazarına giriş yapması bekleniyor. AVM alanında gözlemlenen eğilimler
arasında İstanbul-Ankara gibi büyük şehirler dışında, ikincil
Anadolu şehirlerinin de yatırım çekmesi ve çocuk, aile, eğlence konseptlerinin de AVM’lerde öne çıkması dikkat çekiyor.
İstanbul’da yaklaşık 2 milyon metrekare olan ofis alanına önümüzdeki dönemde bir yarısı kadar daha eklenmesi bekleniyor.
Ofis arzındaki canlılık kira artışlarını genel olarak baskı altında
tutacak olsa da Levent, Esentepe ve Etiler gibi yerlerde boşluk
oranları çok düşük seviyelerde. Otel alanında da 2011’de yüzde
72 gibi yüksek bir doluluk oranına erişildiği görülüyor. Ayrıca
İstanbul’un yüzde 20’lik bir büyüme ile gelecekte otel ihtiyacına daha etkin cevap vermesi bekleniyor.
Z: Türkiye’de gayrimenkule yönelik taleplerin ertelenmemesini neye bağlıyorsunuz?
2011’in seçim yılı olmasına, Euro bölgesinde yaşanan krizlere ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere rağmen, başta
İstanbul’da olmak üzere Türkiye’de gayrimenkule yönelik talepler ertelenmedi. Bölgemizde yaşanan bu olumsuz gelişmelere karşın Türkiye’nin gösterdiği başarılı performansta inşaat
sektörü lokomotif bir görev üstlendi. Yılsonu beklentileri de
sektörün Türkiye’nin büyüme ortalamasının üzerinde gerçekleşeceği yönünde.
25
Z: Zorlu Gayrimenkul nasıl bir stratejiyle hareket ediyor?
Gayrimenkul sektörü, dünyada en pahalı ürün sunan sektörlerden biri. Fiyatları etkileyen en önemli faktörler ise arsa ve inşaat
maliyetleri. Zorlu Gayrimenkul, yatırımlarını genelde kent merkezlerinde gerçekleştiriyor. Bu noktada gayrimenkul alanında
imza attığımız her projenin, bölgeye ve şehre değer katması
önceliğimiz. Bu kapsamda da projelerimizin mimari tasarımları
bizim için oldukça önemli. Zorlu Gayrimenkul olarak uluslararası standartlarda emsal gösterilecek kalitede projeler geliştirme
vizyonumuzla birlikte İstanbul’un ve bölgenin en çok ihtiyaç
duyduğu alanlarda arz sunmak da öncelikli bir hedefimiz. Bu
bağlamda, Zorlu Gayrimenkul projeleri İstanbul’un A sınıfı ofis
ve premium otel konusunda artan ihtiyacına karşılık veriyor ve
ekonomik büyüme ve canlılığa da katkı sağlamış oluyor.
Z: 2012 için öngörüleriniz neler?
Gayrimenkul sektöründeki arz ve talep canlılığının 2012’de
de sürmesi bekleniyor. Cari açığın kontrol altında tutulması,
beklenen yüzde 4-4,5 oranında büyümenin gerçekleştirilmesi,
2011’de TL kurunda yaşanan kredi notu yükseltmesinin 2012’de
döviz cinsinden de yakalanması gibi ekonomik gelişmeler gayrimenkul sektörüne de olumlu katkıda bulunacaktır. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nın yabancı uyruklu kişilere gayrimenkul
satışında mukabiliyet aranması koşulunun kaldırılmasına yönelik hazırlığı ve kentsel dönüşüm yasa tasarısının gayrimenkul
alanında takip edilecek gelişmeler arasında yer alacaktır. Ayrıca
son dönemde yaşanan acı deprem tecrübesinin ardından yeni
yapılarda depreme dayanıklılık ve denetim konularının da önemini daha da artıracaktır. 2012’de Türkiye’nin hızlı büyümesinde bir miktar yavaşlama olabilir. Ancak bunu normalleşme süreci olarak da görebiliriz. 2011’e nazaran büyüme rakamları 2-3
puan daha aşağı seviyelerde beklenebilir. Ayrıca önümüzdeki
yıl sektörümüzde, daha bilinçli ve doğru lokasyon ve ihtiyaçlara
yönelik projeler geliştirmenin önemi daha iyi kavranacaktır. Zorlu Gayrimenkul olarak odaklandığımız merkezi ve değerli lokasyonlarda, projelerimizi buna göre oluşturuyoruz. Birçok şirketin
de yatırımlarını yaparken daha seçici olması gerekecektir. Bununla birlikte, Türkiye’deki yapıların özellikle depreme dayanıksızlıkları göz önüne alındığında kentsel dönüşüm sürecinin de
hızlanarak devam edeceğini düşünüyorum. Dünyada ekonomik
anlamda olduğu gibi gayrimenkulde de kutup noktalarını oluşturan şehirler var; Şangay, New York, Dubai gibi... İstanbul’un
giderek artan önemini de vurgulamakta fayda görüyorum.
Z: Zorlu Gayrimenkul’ün 2012 planlamasını anlatır mısınız?
2012 yılı Zorlu Gayrimenkul için çok önemli bir dönem.
İstanbul’a değer katmak üzere inşa ettiğimiz ilk ve en önemli
projemiz olan Zorlu Center tamamlanmış olacak. Aynı zamanda
A+ bir ofis projesi olan Zorlu Levent Ofis projesi de önemli bir
yol kat etmiş olacak.
Zorlu Center’a ödül yağmuru
Zorlu Gayrimenkul’ün bir başyapıt niteliği taşıyan Zorlu Center projesi, henüz inşa sürecinde dünyanın en prestijli gayrimenkul ödüllerine layık görüldü. Mimari tasarımı Emre Arolat
Mimarlık ve Tabanlıoğlu Mimarlık ortak girişim grubu tarafından gerçekleştirilen Zorlu Center Projesi yaratacağı değerleri
ve çevreci yaklaşıma verdiği önemi, henüz inşa aşamasında
aldığı ödüllerle de destekliyor. Zorlu Center bu güne kadar
pek çok ödül kazandı.
• 2008 yılında Cityscape Dubai Architectural Awards yarışmasında jüri özel ödüllerinden “En İyi Planlanmış Proje” ödülünü
aldı.
• International Property Awards (Uluslararası Gayrimenkul
Ödülleri) kapsamında düzenlenen, “Europe and Africa Property Awards 2009”da (Avrupa ve Afrika Gayrimenkul Ödülleri 2009) “Ticari Mimarlık Ödülü” kategorisinde Avrupa birinciliğini aldı. Bir üst etap olan “International Property Awards”ta
(Uluslararası Gayrimenkul Ödülleri) kendi kategorisinin en
iyisi olarak seçilerek “World’s Best” ödülü için yarıştı.
• s2011 yılında “Regeneration and Masterplanning” kategorisinde “MIPIM Architectural Review Future Project Awards
2011”in sahibi oldu.
• Her yıl dünyanın önde gelen endüstriyel ve grafik tasarım
firmaları, mimarlık büroları ve Fortune 500 şirketlerinin başvurduğu Green Good Design 2011 yarışmasında, mimari kategoride ödüle layık bulundu.
Euromoney’den Zorlu Center’a en iyi “Geliştirme/Karma
Kullanım” ödülü
Zorlu Center projesi, kazandığı ödüllere bir yenisini daha ekledi. İş dünyasının ve sermaye piyasalarının prestijli yayını
Euromoney Dergisi tarafından; her yıl gerçekleştirilen Euromoney Real Estate Awards’ın “Geliştirme/Karma Kullanım”
kategorisi ödülünün sahibi Zorlu Center oldu. Euromoney
Real Estate Awards 2011 kapsamında, dünyanın 7 bölgesi ve
53 ülkesinde sorular işin uzmanlarına yöneltilerek, sektörün
başarılı oyuncuları belirlendi. Türkiye’den de 55 kuruluşun
katılımıyla gerçekleşen araştırma sonucunda, Zorlu Center
ödüle layık bulundu. 2 Kasım’da Euromoney Magazine Genel Müdürü Ed Harding ve Gayrimenkul Direktörü William
Powel’ın da katıldığı bir törenle, Zorlu Center adına ödülü,
Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even
aldı.
26 dosya
“Türkiye’ye değer katacak
projelere imza atıyoruz”
Daha önce yapılmamışı hayata geçirmek iddiasıyla kurulan Zorlu Gayrimenkul, gelecek nesillerde bile anılacak eserler
kazandırmak amacıyla projeler geliştiriyor. Henüz inşa aşamasında olan Zorlu Center ve Zorlu Levent Ofis projeleriyle
beğeni toplayan Zorlu Gayrimenkul, aldığı uluslararası ödüllerle de başarısını taçlandırıyor.
Z
orlu Holding; üretim, ihracat, istihdam rakamlarının büyüklüğü ve dünya pazarlarındaki rekabet gücüyle Türkiye
ekonomisinde çok önemli bir yere sahip olan, 50’ye yakın şirketi ve 30 binin üzerinde çalışanıyla Türkiye’nin en büyük
kuruluşlarından birisi. Grup, faaliyet gösterdiği tekstil, enerji ve
elektronik sektörlerinde olduğu gibi gayrimenkul sektöründeki başarılı ve öncü çalışmalarıyla topluma değer kazandırmaya
devam ediyor.
Yurtiçinde ve yurtdışında değerli araziler üzerinde nitelikli konut, ofis, iş merkezi, alışveriş merkezi, hastane, otel ve ticari depolar geliştirmek, geliştirdiği gayrimenkuller üzerinde yatırımlar yaparak satmak, kiralamak veya işletimini gerçekleştirmek
amacıyla 2006’da kurulan Zorlu Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım A.Ş., ilk olarak Zincirlikuyu’daki eski Karayolları arazisinde
yer alan Zorlu Center projesiyle sektöre iddialı bir giriş yaptı.
Zorlu Gayrimenkul’ün dünyaya örnek olacak projeler geliştirdiklerini söyleyen Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı
Mehmet Even, “Türk gayrimenkul sektörüne yön verecek bir anlayışla çalışmalarımızı sürdürürken, Türkiye’ye değer katacak
benzersiz projeleri geliştirmeyi ve insanları yeni yaşam biçimleriyle tanıştırmak vizyonuyla hareket ediyoruz. Zorlu Center
ile herhangi bir yapı değil, İstanbul’un modern yüzüne yakışan
bir mimari proje sunuyoruz. Yeni projemiz Zorlu Levent Ofis ise
İstanbul’un yüksek standartlara sahip ofis ihtiyacını karşılamasının yanı sıra kendisinden sonraki yapılanmalar için de çıtayı
yükseltecek kriterleri belirlemiş olacak” diyor.
Türkiye’nin çağdaş yüzüne ve Zorlu Grubu adına yakışan özgün
projeler geliştirerek sosyal, kültürel ve ekonomik yaşama değer
katmayı amaçlayan Zorlu Gayrimenkul’un çalışmalarıyla ilgili
tüm detayları Mehmet Even’den dinledik.
Mehmet Even
Z: Zorlu Center projesi çok ses getirdi. Projenin başlangıcından uygulama sürecine kadar geçen süreçte nasıl bir strateji
izlediniz?
Biz, geleceğin İstanbul’una değer katmak için, bir asır sonra bile
kendinden bahsettirecek bir proje yapmak için yola çıktık. Asya
ve Avrupa kıtalarının birleştiği bir noktaya, İstanbul’un tam kalbine yeni bir cazibe merkezi kurmayı hedefledik. İşte bu hedefi
gerçekleştirme serüvenine, yüzyıllardır cazibe merkezi olan İstanbul Boğazı’nı, adaları, tarihi yarımadayı gören, İstanbul’un
en değerli arazisi olarak kabul edilen Zincirlikuyu’daki eski Ka-
rayolları arazisini Mart 2007’de 800 milyon Dolar bedelle satın
alarak başladık. Bugün Zorlu Center’da arazi bedeliyle birlikte
toplam 2,5 milyar Dolar’ın üzerinde bir yatırım gerçekleştiriyoruz. Hedefimize yakışır en doğru projeyi bulmak için HaziranKasım 2007 döneminde “Zorlu Center Mimarlık ve Kentsel
Tasarım Yarışması”nı düzenledik. Belirli ölçütler çerçevesinde
yerli ve yabancı mimarlık ve kentsel tasarım firmalarının davet
edildiği bu yarışmaya, yerli ve yabancı toplam 117 firma başvuruda bulundu. Yarışmayı Emre Arolat Mimarlık-Tabanlıoğlu
Mimarlık Ortak Girişim Grubu kazandı. Ön seçim sürecinin ar-
27
Geçmişten günümüze, hem İstanbul’un simgesi olan
meydanlardan, hem de dünyanın her yerindeki şehirlere
ait, ünlü meydanlardan yola çıkılarak tasarlanan
Zorlu Center, modern mimari anlayışı ile Asya ve
Avrupa kıtalarının birleştiği noktada adeta
bir köprü görevi üstleniyor.
28 dosya
“Ödüllü mimarinin yanı sıra her bir fonksiyonun farklı ve yeni bir anlayışla tasarlandığı Zorlu Center, Türkiye’de olduğu
kadar gördüğü uluslararası kabul ve önem nedeniyle dünyada da takip ediliyor. Gayrimenkul sektörü açısından önemli
bir kazanım olan Zorlu Center’ın turizme de büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz.”
dından beş Türk, dört yabancı, beş de Türk-yabancı birliktelik
olmak üzere 14 seçkin ve yetkin mimarlık grubu Zorlu Center
için proje sunmaya davet edildi. Oluşturulan uluslararası jüri
ise Anıtlar Kurulu’na sunulmak üzere dört proje önerdi. Bu dört
proje arasından, Emre Arolat Mimarlık-Tabanlıoğlu Mimarlık
Ortak Girişim Grubu tarafından hazırlanan proje seçildi. Zorlu
Center sahip olduğu mimarisi ile çatısı altındakileri, hem şehrin
merkezinde olup hem de yeşil alanları ile şehirden uzaktaymış
duygusunu veren bir yaşam modeli ile tanıştıracak. Zorlu Center; Boğaz’ın doğal bitki örtüsü, fıstık çamları, erguvan ağaçları
ile yaşayanları kucaklarken, 60 farklı türde bitki ve ağaçla İstanbul içerisinde yeni bir kent meydanı oluşturmayı İstanbul’a
ve çevreye olan sorumluluğunun bir parçası olarak görüyor. Biz
Zorlu Center ile herhangi bir yapı değil, İstanbul’un modern yüzüne yakışan bir mimari proje sunuyoruz.
Z: Bu projenin gayrimenkul sektörüne katkıları ne yönde oldu?
Nasıl bir hareketlilik getirdi?
Zorlu Center projesi teknik olarak birçok ilki barındırıyor. Sektörel gelişim olarak baktığımızda projenin eşsiz bir lokasyonda
bulunan arazisinin 800 milyon Dolar gibi önemli bir rakamla
alınması ve 2,5 milyar Dolar’ın üzerinde bir yatırımla hayata geçirilmesi Türkiye’de gayrimenkul sektörünün nitelikli gelişimi ve
değer farkındalığı açısından önemli bir göstergedir. İlk kez beş
fonksiyonu bir araya getirmesi ile Zorlu Center, gayrimenkul
projelerinde fonksiyonların önemini de ortaya çıkardı. Ödüllü
mimarinin yanı sıra her bir fonksiyonun farklı ve yeni bir anlayışla tasarlandığı Zorlu Center, Türkiye’de olduğu kadar gördüğü
uluslararası kabul ve önem nedeniyle dünyada da takip ediliyor.
Gayrimenkul sektörü açısından önemli bir kazanım olan Zorlu
Center’ın turizme de büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
Sektörel hareketlilikten ziyade sektörel farkındalık yaratmak bizim için çok daha önemli bir hedef. Zorlu Center bir gayrimenkul
projesinin sadece yaşam alanı yaratmak olmadığını, aynı zamanda bulunduğu şehre, çevreye ve insanlara değer katmak olduğunu gösterdi. Bunun en iyi örneği de projede Türkiye’de ilk kez bir
gayrimenkul projesinin içerisinde uluslararası standartlarda bir
performans sanatları merkezinin yer almasıdır.
Z: Türkiye’nin ilk beş fonksiyonlu projesi olarak, İstanbul’a neler kazandıracak?
Geçmişten günümüze, hem İstanbul’un simgesi olan meydanlardan, hem de dünyanın her yerindeki şehirlere ait, ünlü meydanlardan yola çıkılarak tasarlanan Zorlu Center, modern mimari anlayışı ile Asya ve Avrupa kıtalarının birleştiği noktada adeta
bir köprü görevini üstleniyor. Zorlu Center, İstanbul’un kalbinde,
Boğaz’a en hakim noktadaki konumu ve yeşile verdiği değerle
“uluslararası çekim merkezi” olmaya aday bir proje olarak inşa
ediliyor. Bu projenin hedefi; bir asır sonra bile dünya çapında
kendisinden bahsettirecek bir esere imza atmak ve ülkemizin
bir cazibe merkezi haline gelmesine katkı sağlamak. Çevreye ve
İstanbul’a karşı sorumluluk bilinciyle yürüttüğümüz çalışmaların bir örneği olarak; Gayrettepe Metro İstasyonu’ndan metrobüse, metrobüsten de Zorlu Center’a olan bağlantı tünellerinin
inşasıyla toplam uzunluğu 720 metre olan delme tüneller ile
üç noktayı birbirine bağlıyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile yaptığımız anlaşma çerçevesinde, proje bölgedeki toplu
taşıma ve bağlantı yollarının geliştirilmesi ve trafiğin rahatlamasına büyük katkı sağlayacak.Projede yollar trafiği rahatlatmak amacıyla yüzeye değil yüzey altına inşa edilirken bununla
birlikte bulunduğumuz bölgeye yeni bağlantı yolları ve tüneller
kazandırıyoruz. Ayrıca 5 bin kişilik otoparkı ile trafiğin azalması
noktasında ciddi bir ihtiyacı karşılayacak. Bütün bu özellikleriyle Zorlu Center bölgedeki konut, ticaret gibi mevcut yapıların
entegrasyonunu sağlayacak bir master plandır.
Z: Proje şu an hangi aşamada?
İnşaatımız 7/24 çalışmaya devam ediyor. Projenin 2012 yılı sonunda tüm fonksiyonları ile açılmasını hedefliyoruz.
Z: Zorlu Gayrimenkul bünyesinde kaç kişi görev yapıyor? Nasıl
bir organizasyon yapınız var?
Zorlu Gayrimenkul bünyesinde 72 kişi görev yapıyor. Organizasyon yapısı Zorlu Gayrimenkul Grup Başkanlığı altında projenin
geliştirme ve uygulama bölümleri yer alıyor. Gayrimenkulde iş
süreçlerini yoğun olarak kullanan bir yapımız olduğundan yalın
bir organizasyon yapısıyla çalışıyoruz.
Z: Projede yeşil alanları, rekreasyon çalışmaları ön planda. Bu
konu ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
Zorlu Center 72 bin metrekare yeşil alan ve çevreci unsurlar ile
İstanbul’un kalbinde adeta bir kent terası yaratacak. Boğaz’ın
doğal bitki örtüsünün de dahil olduğu 60 farklı türde binlerce bitkiyle zenginleştirilerek bölge için önemli bir yeşil alan yaratacak
Zorlu Center, İstanbul içerisinde emsal gösterilecek yemyeşil bir
örtüye de sahip olacak. Bununla birlikte Zorlu Center’da, projenin ring yolunu da yer altına alarak yeşil alan için 10 bin metrekarelik ek bir yer daha oluşturduk. Bir diğer çevreci yaklaşımla
Zorlu Center’da, rezidans bölgelerinin kullanımından toplanacak
atık suları, siyah ve gri su olarak iki ayrı sistemde toplanacak.
Zorlu Center toplanan gri su ise özel bir arıtıma tabi tutularak
bitki örtüsünün sulamasında kullanılması gibi farklı çözümlerle
önemli oranda su tasarrufu sağlayarak geri dönüşüme önem
veren ve bu alanda ödül kazanan bir projedir. Zorlu Center’da
ayrıca; enerji tüketimi çok düşük olan LED sistemi kullanarak
29
tasarlanan Genel Aydınlatma Sistemi’nin yanı sıra merkezi sistemle gerçekleştirilecek ısıtma ve soğutma sistemlerine eklenen
otomatik kontrol mekanizması enerji tasarrufunu maksimum
seviyeye yükseltecek. Bununla beraber atık gazı minimum seviyede tutan kazanlar sayesinde çevreye verilecek zararı en
aza indirgemiş olacağız. Çevre dostu akıllı sistemlerin ön plana
çıktığı projemizde; otopark ve genel hacim aydınlatma sistemi
için, aydınlatma seviyesini otomatik olarak değiştirebilen ve her
türlü senaryoya cevap verebilen sensörlü ekipmanlar kullanarak
enerji tasarrufu sağlayacağız. Ayrıca otopark yoğunluğuna göre
CO oranı otomatik olarak ölçülerek egzoz fanları ihtiyaç duyulan
kapasitede çalıştırılabilecek. Tüm projenin aydınlatma cihazlarının bulunduğu armatürlerde kurulacak otomasyon sistemi de
kayıp enerji miktarını minimuma indiriyor olacak. Araçların en
kısa sürede park etmesini sağlayarak gereksiz CO salınımını
azaltan otopark yönlendirme sistemi, atık gazı en düşük seviyede tutan ısıtma sistemi kazanları da projemizin sahip olduğu diğer çevreci özellikler arasında yer alıyor. Projemizde, geleceğin
otomobilleri elektrikli araçları da unutmadık. 50 adet elektrikli
otomobil şarj ünitesi altyapısı oluşturuyoruz.
Sanatın kalbi burada atacak
Z: Performans Sanatları Merkezi’nin işletilmesi modeli hakkında bilgi verir misiniz?
Zorlu Center projesi geliştirilirken, İstanbul’un en çok ihtiyaç duyduğu konulardan birinin kültür sanat etkinliklerinin gerçekleştirilebileceği alanlar olduğu gözlemlendi. Bu konuda üzerine düşeni
yapmak hedefiyle hareket eden Zorlu Gayrimenkul, İstanbul için
kültür ve sanatın tüm kollarını kucaklayan Performans Sanatları
Merkezi’ne, Zorlu Center’da önemli bir yer ayırdı. Bu merkez için,
Zorlu Center nezdinde 300 milyon Dolar gibi önemli bir yatırım
yapılıyor. Bu yatırım miktarı ile Türkiye’de orta büyüklükte yeni
bir gayrimenkul yatırımı gerçekleştirilebilirken; Zorlu Gayrimenkul İstanbul’un bu alandaki ihtiyaçlarını dikkate alarak, bu şehre
mükemmel bir kültür sanat merkezi kazandırmak hedefiyle değerlendirdi. Bu doğrultuda Zorlu Center Performans Sanatları
Merkezi için görüşeceğimiz hedef şirketleri dünya üzerinde faaliyet gösteren performans sanatları merkezlerini inceleyerek operasyonlarını yürüten dünya çapında şirketleri araştırarak belirledik. Zorlu Center projesinin konsept ve vizyonuna uygun olarak,
belirlediğimiz şirketlerin ortak özellikleri; ulaşılması zor gösterileri Londra ve Broadway gibi uluslararası arenada önem taşıyan
lokasyonlarda sergileyebilme gücü, operasyonel anlamda somut
referansları ve yerli operatörlerle sinerji yakalayabilecek firmalar
olmalarıdır. Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’ni dünya çapındaki benzerleriyle aynı kalite ve program zenginliğinde
yönetebilecek yerli ve yabancı birçok operatör ve organizatörle,
yapılabilecek organizasyonlar üzerinde görüşüldü. Model oluşturulurken, bir yabancı danışmanla çalışıldı ve dünya çapında
firmalardan da teklif alındı. Sanatın çeşitli dallarına ev sahipliği
yapmak üzere çok amaçlı sanat merkezi olarak tasarlanan, aynı
zamanda Londra-West End, New York-Broadway’de gösterimi
gerçekleştirilen müzikallerin ve oyunların dünya prömiyerlerinin
sergileneceği Performans Sanatları Merkezi, 50 bin metrekare
alana sahip. Biri amplifiye akustik özelliğe sahip 2 bin 300 kişi
kapasiteli; diğeri doğal akustik donanımla tasarlanan 770 kişi
kapasiteli iki salon, İstanbul’u dünyaca ünlü eserlerle buluşturacak. Ayrıca farklı katlarda her türlü ihtiyaca yönelik toplam 20 bin
metrekare fuaye alanında sergi, kafe ve mağazalar da bu mer-
Rezidanslar, çok özel bir yaşam deneyimi sunacak
Zorlu Center, büyüklükleri 117-735 metrekare arasında
değişen 1+1’den 5,5+1’e kadar farklı tipte rezidanslarla
İstanbul’un eşsiz manzarasını seçkin ailelerle buluşturacak. Geniş balkonlarından; eski İstanbul, Adalar, Boğaziçi
Köprüsü ve Kız Kulesine hakim eşsiz bir İstanbul manzarası
sunan “Kule Rezidanslar”, dünyanın en ünlü markalarına,
elit restoranlara, İstanbul’un en büyük Performans Sanatları
Merkezi’ne sadece birkaç adım mesafede konumlanıyor ve
çok özel bir yaşam deneyimi sunuyor.
kezin içinde yer alacak. Tüm katlardaki bağlantılar sayesinde rezidans, alışveriş merkezi ve otel fonksiyonlarına kolayca ulaşım
sağlanacak. Şu anda Performans Sanatları Merkezi operasyonu
kapsamındaki beklentilere yönelik olarak yerli ve yabancı operatör şirketler tarafından sunulan teklifleri değerlendirmekte olup
yılsonuna kadar operatörü seçmeyi hedefliyoruz.
Bu otelde imkansıza yer yok
Z: Otel için Raffles Oteller Zinciri ile anlaşma yaptınız. Bu seçiminizde neler etkili oldu?
Zorlu Center ile Türkiye’de ilk defa rezidans, Performans Sanatları Merkezi, alışveriş merkezi, otel ve ofisten oluşan beş
fonksiyonu bir araya getirerek, adeta yeni bir kent meydanı yarattık. Zorlu Center’da yer alacak premium otel markası da bu
standartlara yakışmalı, bu kent meydanın parçası olarak kendinden değer katmalıydı. Raffles, İstanbul ve Türkiye’ye ilk kez
Zorlu Center ile giriş yapıyor. İstanbul’a yakışır nitelikteki bu çok
30 dosya
Yaklaşık 10 bin metrekare ana meydan büyüklüğü, yaklaşık 60 bin metrekare kiralanabilir alan ve farklı
konseptlerde katlardan oluşan Zorlu Center AVM’ye üç araç ve dört yaya girişinden rahatça ulaşılacak.
İstanbul’un yeni lezzet ve moda merkezi olacak
Sahip olduğu konseptle İstanbul’un yeni lezzet ve moda merkezi olacak alışveriş merkezi; bu güzel doku içerisinde yer
alarak, mevcut alışveriş merkezlerinden ayrışacak. Yeşillerle
bezenmiş alışveriş merkezi, seçkin mağazalara ev sahipliği
yapacak. Klasik bir AVM mantığı ile hareket edilmeyen projede, yurtiçi ve yurtdışından yaklaşık 200 seçkin marka yer
alacak. Seçkin restoranlar, AVM’nin sosyal hayatını zenginleştirecek. Zorlu Center AVM’nin içinde 1.500 -2.000 kişilik
10-12 adet sinema salonu, 9 bin metrekarelik ana mağaza ve
yaklaşık 3 bin metrekarelik gurme market alanı bulunacak.
Ayrıca dünyaca ünlü ve ödüllü aşçıları, dünyanın dört bir yanından farklı lezzetleri misafir edecek yaklaşık 40 adet kafesi ve restoranıyla Zorlu Center gurmelerin yeni uğrak yeri
olacak. Yaklaşık 10 bin metrekare ana meydan büyüklüğü,
yaklaşık 60 bin metrekare kiralanabilir alan ve farklı konseptlerde katlardan oluşan Zorlu Center AVM’ye üç araç ve
dört yaya girişinden rahatça ulaşılacak.
özel premium marka; 124 yıllık tecrübesiyle yedi ülkedeki dokuz
otelinde faaliyet gösteriyor. Otelimiz de bu kent meydanının
en önemli unsuru olacağı için pek çok özel marka ile görüştük.
Hepsinin güçlü olduğu özellikler vardı. Görüşmeler ilerledikçe,
Raffles’ın aradığımız değerlerin tamamına sahip olduğunu gördük. Sahip olduğu kalite, lüks ve konforun yanı sıra, yönetim ve
hizmet kalitesi bizi etkileyen unsurların başında geldi. Dünyanın
en ünlü markalarına ev sahipliği yapmaya hazırlanan Zorlu Center içinde yer alacak otel için tercihimizi “premium luxury” otel
markası Raffles Hotel&Resorts’tan yana kullandık. Condé Nast
Traveler ve Travel&Leisure’ın ödüllerinin sahibi olan Raffles,
2012’nin son çeyreğinden itibaren Zorlu Center’da hizmet verecek. Arazi değeri dışında yaklaşık 175 milyon Dolarlık yatırımla
faaliyete geçecek Raffles İstanbul Zorlu Center, 1887’de Raffles Hotel Singapur’un açılışına uzanan efsanevi, kişiye özel ve
premium servis anlayışıyla İstanbul’da hizmet verecek. Raffles
İstanbul Zorlu Center’ın “premium luxury” hizmet anlayışında
“imkansız” kelimesi yer almayacak. Raffles İstanbul Zorlu Center
“kişiye özel hizmet’ anlayışı ile iş, sanat ve finans dünyasını birleştirerek, İstanbul’da lüks konseptini adeta yeniden konumlandıracak. Her misafirine, kişiye özel hizmet görevlisi (butler) tahsis etmek gibi premium hizmetleri olacak Raffles İstanbul Zorlu
Center, İstanbul’un en iyi oteli olma anlayışı ile hizmet verecek.
Raffles grubunun Avrupa’daki ikinci oteli olan Raffles İstanbul
Zorlu Center’da 130’u standart, 50’si süit olmak üzere toplam
180 oda yer alacak. Ayrıca Performans Sanatları Merkezi’ne direkt geçişi olan 1200 kişilik balo salonu da yer alacak.
Z: Otelin iç mimari çalışmalarında neler yapılacak?
Raffles İstanbul Zorlu Center’ın iç tasarımı için HBA (Hirsch Bedner Associates) ile anlaştık. Pek çok ödüllü projenin sahibi HBA,
kurulduğu 1964’ten bu yana konaklama alanında iç tasarım sektöründe lider konumunu koruyor. The Ritz Carlton Dubai, Mandarin Oriental New York ve Four Seasons Hotel Jakarta gibi dünyanın önde gelen otellerinin iç tasarımlarında imzası bulunan
HBA, dört kıtaya yayılmış 11 ofisi ile yaratıcı projeler geliştiriyor.
Eşsiz Boğaz manzarası ile iş, finans, eğlence ve sanat çevrelerini
bir araya getirecek projemiz, fonksiyonlarının tasarımı ile de dikkat çekecek. HBA, planlamadan uygulamaya kadar her aşamada
projeyi takip eden kapsamlı bir iç tasarım hizmetleri paketi sunuyor. İç grafik tasarım stüdyoları olan HBA/ Graphis International; markalama, baskı ve çevresel grafikten oluşan bütünleşik
hizmetleriyle proje hedeflerine kesintisiz bir entegrasyon sağlıyor. Aynı zamanda sanat uzmanları, göz alıcı özel sanat programlarının geliştirilmesine, tedarik ve yönetimine destek veriyor.
HBA ile anlaşılması kapsamında Raffles İstanbul Zorlu Center’ın
da konsept çalışmaları başladı. Raffles İstanbul Zorlu Center,
Türkiye’de benzeri olmayan bu çalışma ile Raffles’ın ve Zorlu
Center’ın tasarımına değer katacak bir konsepte sahip olacak.
31
Ofis projelerinin çıtasını yükseltecek
Z: Zorlu Gayrimenkul’ün yeni projesi Zorlu Levent Ofis. Bu
projeye ve lokasyonuna nasıl karar verdiniz?
Zorlu Levent Ofis, Büyükdere Caddesi’nde, bulunduğu bölgenin değerine değer katarak İstanbul’un yüksek standartlara
sahip ofis ihtiyacını karşılamak üzere yükseliyor. 280 milyon
Dolar yatırım bedeliyle Zorlu Levent Ofis sahip olduğu yüksek
standartlarla bu bölgenin gelişimine yön verecek nitelikler taşımasının ötesinde kendisinden sonraki yapılanmalar için de
çıtayı yükseltecek kriterleri belirlemiş olacak.
Z: Proje için nasıl bir süreç geçirdiniz?
Zorlu Gayrimenkul olarak, İstanbul’un nitelikli ofis ihtiyacını karşılamak üzere Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından projelendirilen Zorlu Levent Ofis’in inşası için Türkiye’nin en iyi 10
firması ile yürüttüğümüz seçim sürecini tamamlayarak, Koray
Yapı ile ana müteahhitlik sözleşmesi imzaladık. Şubat ayında,
Türkiye’nin alanında en iyi 10 müteahhitlik şirketi ile başlattığımız ön görüşmeleri, Mayıs ayında bu firmaların yedisinden teklif vermelerini isteyerek devam ettirdik. 30 Mayıs tarihinde teslim edilen dosyaları inceleyerek beş firma ile ikili görüşmelerini
başlattık. Gerçekleştirdiğimiz iki turlu görüşmelerin ardından
ana müteahhitlik sözleşmesinin Koray Yapı End. ve Tic. A.Ş. ile
imzalanmasına karar verdik. Hafriyat çalışmaları Kasktaş tarafından 10 ayda tamamlanan Zorlu Levent Ofis Projesi’nin Koray
Yapı tarafından Temmuz 2011 tarihinde başlatılan inşaat çalışmasının ise 26 ayda tamamlanmasını öngörüyoruz.
Z: Proje şu an hangi aşamada? Ne zaman tamamlanması
planlanıyor?
Temmuz ayında başladığımız Zorlu Levent Ofis projemizin
inşaatı devam ediyor. 2013’te tamamlamayı hedeflediğimiz
proje, bölgenin değerine değer katarak İstanbul’un yüksek
standartlara sahip ofis ihtiyacını karşılayacak.
Zorlu Levent Ofis
Zorlu Levent Ofis
Zorlu Levent Ofis
Z: Bu projenin iddialı tarafları neler?
İstanbul’un en değerli lokasyonunda, en prestijli bölgesi olan
Büyükdere Caddesi’nde inşa edilecek, Tabanlıoğlu Mimarlık
tarafından tasarlanan proje, her şeyden önce şehre ve lokasyona değer katacak özelliklere sahip olacak. 41 katlı ve 161
metre olarak planlanan Zorlu Levent Ofis; cephe ve iç aydınlatmasında da özel uygulamalara sahip olacak. Şehre ve lokasyona değer katacak, çağdaş bir sembol olarak kentle buluşacak
olan Zorlu Levent Ofis ile yeni bağlantı yollarını kendi parselimiz içinde çözerek trafiği rahatlatmayı amaçlıyoruz. Binada
asansör trafiğini hızlandırmak üzere, konvansiyonel asansör
sistemlerinden farklı olarak katlarda bekleme süresini kısaltan double deck sistemi uygulanacak. A+ sınıf ofis standartlarının üzerinde olan bu tercih sayesinde bina içi sirkülasyon
hızlanacak. Enerji tasarrufunun da üst düzeyde olacağı proje,
çevreye gösterdiği duyarlılıkla da A+ sınıfı ofis standartlarının
üzerinde olduğunu gösterecek. Amerikan Yeşil Binalar Konseyi tarafından verilen “LEED Gold” sertifikası adayı olan Zorlu
Levent Ofis çevre dostu bir bina olacak. Yağmur suyu ve gri
suyun toplanıp tekrar kullanılacağı ve güneş ışığından azami
şekilde yararlanılacak binada çalışacaklar, gelişmiş havalandırma sistemleri ve insan sağlığına zarar vermeyen yapı malzemeleri kullanımı sayesinde daha sağlıklı koşullarda çalışabilecekler. Elektriği rüzgar enerjisi santrallerinden sağlanacak
Zorlu Levent Ofis’te karbon emisyonları minimuma indirilecek.
Yeşil çatılar, elektrikli araçlar için özel park yerleri gibi diğer
çevre dostu uygulamalarla Zorlu Levent Ofis tamamlandığında
işletme ve yönetim sistemiyle Türkiye ve dünyada örneklerden akıllı planlamanın en iyi örneklerinden biri olacak.Ayrıca
yaptığımız araştırmalara göre kullanılmayan alanları asgariye
indirerek yabancı şirketlerin aradığı standartta bir ofis projesini hayata geçiriyoruz.
32 dosya
İletişimde Zorlu Center farkı
Sektöre yön verecek, iddialı projeleriyle dikkat çeken Zorlu Gayrimenkul, pazarlama ve iletişim faaliyetleriyle de
fark yaratıyor. Hem Türkiye’de hem dünya genelinde fuar, gösteri, konser, sergi gibi pek çok etkinliğe katılıyor,
sponsorluklarla destek veriyor.
Z
orlu Gayrimenkul’ün ilk projesi Zorlu Center için yoğun bir şekilde pazarlama ve iletişim faaliyetleri sürdürülüyor. Zorlu Center, Türkiye hatta bulunduğumuz
coğrafya için birçok ilki barındırması ve İstanbul’da gayrimenkul projelerinde yeni dönemin ilk ve en başarılı örneği
olması açısından pazarlama ve iletişim çalışmaları yönünde
birçok avantaja sahip bir proje.
Projenin her bir fonksiyonunu başlı başına bir pazarlama ve
iletişim aracı olarak ele aldıklarını söyleyen Zorlu Gayrimenkul Pazarlama Müdürü Didem Yanaray, “Pazarlama stratejimizi, hedef kitlemizi net olarak belirleyip onlara en doğru
şekilde ulaşmamızı sağlayacak özel çalışmalar üzerine kurguluyoruz” diyor.
Z: Zorlu Gayrimenkul’ün pazarlama ve iletişim departmanının oluşumuyla ilgili bilgi verir misiniz?
Zorlu Gayrimenkul’ün pazarlama ve iletişim departmanında dört kişi çalışıyor. Pazarlamanın alt konuları olarak; PR,
reklam, etkinlikler, sponsorluk çalışmaları, CRM, ürün geliştirme, marka konumlandırma, fuarlar ve saha yönetimi gibi
farklı alanlarda ekibimizde görev paylaşımı yaparak çalışıyoruz. Her bir projede iç dinamiklerimizi en etkin şekilde koordine ediyoruz. Tüm çalışmaların önce yıllık stratejik planlamaları yapılıyor ve yol haritaları hazırlanıyor. Dönemsel
pazar ve algı araştırmaları gerçekleştiriliyor.
Z: İlk proje olan Zorlu Center için lansman döneminde nasıl
bir tanıtım, pazarlama stratejisi izlediniz? Hangi kanalları
kullandınız?
Zorlu Center’ın lansman dönemi tanıtım çalışmalarını Zorlu
Center’ın İstanbul için önemini ve işlevini doğru ve ayrıntılı
bir şekilde anlatacak şekilde kurguladık. 26 Ekim 2010’da
Four Seasons Otel’de gerçekleştirdiğimiz lansman etkinliğimiz yaklaşık 1200 kişilik bir katılımla gerçekleşti. Lansmana Zorlu Holding ve Zorlu Gayrimenkul yöneticilerinin ve
basının yanı sıra iş, sanat ve cemiyet hayatının önde gelen
Didem Yanaray
isimleri katıldı. Merakla beklenen projeye ilişkin detayların
paylaşıldığı lansman döneminin ardından ise projenin tüm
detaylarıyla asıl tanıtım dönemi başladı. Bu süreçte ise fonksiyon bazlı tanıtım çalışmalarımızı her bir fonksiyon için farklı kanallar kullanarak halen devam ettiriyoruz. 2010’da Zorlu
Center Koleksiyonu çalışmalarına başladık. Şu anda resim,
enstelasyon, çizim ve fotoğraf başlıklarında 20 adet koleksiyon parçamız satış ofisimizde sergileniyor. Ayrıca Branded
Residence için uluslararası ve dünya çapında tasarımcılarla
görüşmelerimiz devam ediyor. Zorlu Center açılış organizasyonu için bir yıl öncesinden hazırlıklara başladık ve uluslararası büyük event firmaları ile görüşmeler yaptık. Ayrıca yarış-
ma sürecini ayrıntılı bir şekilde anlatan ve mimaride çağdaş
sanat yaklaşımı konularında bir kitap çalışmamız var. Zorlu
Center’ın oluşum sürecini anlatan ve 16 aydır devam eden
kitap çalışması da 1,5 yıl sonra tamamlanacak.
Z: Projenin ayrıcalıkları pazarlama sürecinde size avantaj
sağlamış olmalı… Ne gibi avantajlarınız oldu?
Zorlu Center, Türkiye hatta bulunduğumuz coğrafya için birçok ilki barındırması ve İstanbul’da gayrimenkul projelerinde
yeni dönemin ilk ve en başarılı örneği olması açısından pazarlama ve iletişim çalışmaları yönünde de birçok avantaja
sahip bir proje. Projenin ön plana çıkan ayrıcalıklarının başında Türkiye’nin en değerli arazisinde ilk beş fonksiyonlu
projesi olması geliyor. Bu nedenle proje genelinde öncelikle
algı yönetimi yapılarak genel bir reklam kampanyası yerine
birebir iletişimle devam etmeyi tercih ettik. Zorlu Center projesi geliştirilirken, İstanbul’un en çok ihtiyaç duyduğu konulardan birinin de kültür sanat etkinliklerinin gerçekleştirilebileceği alanlar olduğu gözlemlenmişti. Bu konuda üzerine
düşeni yapmak hedefiyle hareket eden Zorlu Gayrimenkul,
İstanbul için kültür ve sanatın tüm kollarını kucaklayan Performans Sanatları Merkezi’ne, Zorlu Center içerisinde önemli
bir yer ayırdı. Dolayısıyla iletişim faaliyetleri de sanat üzerine kurgulandı. Pre-lansman döneminde gerçekleştirdiğimiz
çalışmaların arından geçtiğimiz yılın son çeyreğinde lansman
dönemini yürüttük. Günümüzde gayrimenkul projelerine ilgi
lansman döneminden sonra azalıyor. Biz bunun farkında olmanın yanı sıra Zorlu Center’ın her bir fonksiyonunun başlı başına bir pazarlama ve iletişim aracı olarak ele alınması
gerektiğini biliyoruz ve çalışmalarımızı bu doğrultuda yürütüyoruz. Şimdi ise fonksiyon bazlı olmak üzere açılış öncesi pazarlama ve iletişim süreçlerimiz devam ediyor. Her bir
fonksiyonun kendi dinamiklerine özel stratejilerle gerçekleştirdiğimiz çalışmalar da projeye olan ilgiyi de sürdürülebilir
kılıyor. İstanbul’un kalbinde yer alan Zorlu Center, en önemli
fonksiyonlarından biri olan ve açıldığında dünya prömiyerlerine ev sahipliği yapacak olan Performans Sanatları Mer-
33
18. İstanbul Caz Festivali, “Tribute To Miles” konseri
Dina Amin’in “Çağdaş Sanatta Son Gelişmeler Söyleşisi”
Roberto Bolle&Friends gösterisi
kezi projeyi farklılaştırıyor. Son dönemde odaklandığımız
çalışmaların başında Türkiye’ye daha önce salon yetersizliği
yüzünden gelemeyen Londra-West End, New York-Broadway
showlarını ağırlamaya hazırlandığımız merkezin, inşaat süreci devam ederken gerçekleştirdiğimiz ve desteklediğimiz sanat etkinlikleri geliyor. Ayrıca Zorlu Center her bir fonksiyonu ile satışı tamamlandığında pazarlama ve iletişim süreçleri
bitecek bir proje değil tam tersine yaşayan bir proje olacak.
Z: Projeye hem basının hem tüketicilerin yoğun ilgisi dikkat
çekiciydi. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
Projeye ilgi karayolları arazisinin 800 milyon Dolar gibi
önemli bir rakamla satın alınması süreciyle başladı. Zorlu
Center’ın ilk beş fonksiyonlu proje olması, İstanbul’un kalbinde, Boğaz’ın müthiş manzarasına hakim ve yeşillikler içinde bir proje olması da projeye yoğun ilgiyi artıran özellikler
arasındaydı. Tabii bu ilginin sürdürülebilir olması ve projenin
bu fiyatın da önüne geçmesi önem taşıyordu. Devamında gelen mimari başarı, projenin kazandığı ödüller ilginin artarak
devam etmesinde etkili oldu. Her bir fonksiyonun iletişim ve
pazarlama süreçlerine yönelik gerçekleştirdiğimiz çalışmalar
da bu ilginin artarak devam etmesinde önemli bir rol oynadı.
Z: Alım yapan tüketicilerin nasıl bir profili var?
Zorlu Center’ın seslendiği hedef kitleyi tek bir profil ile tanımlamak mümkün değil. Her bir fonksiyon kendi dinamikleri ile farklı kitlelere hitap ediyor. Zorlu Center’da, sanatın
nabzının tutulacağı Performans Sanatları Merkezi sadece
İstanbul’un değil Avrupa’nın da önde gelen kültürel etkinlik
mekanlarından birisi olacak. Merkezin uluslararası bir çekim
etkisi olacak. Projede büyüklükleri 117-735 metrekare arasında değişen 1+1’den 5,5+1’e kadar farklı tipte rezidanslarla
İstanbul’un eşsiz manzarasını yerli ve yabancı seçkin ailelerle buluşturacak.
Zorlu Center’ı bir cazibe merkezi olmasına önemli bir katkı
sağlayacak olan Zorlu Center AVM, 200’e yakın çok özel mağazaya sahip olacak. Yılda 18 milyon kişinin ziyaret edeceği
AVM çok geniş bir kitleye hitap ediyor. Mağazalarına şim-
diden 1500’ün üzerinde başvuru alan AVM’nin geniş hedef
kitlesinin önemli bir göstergesi niteliğinde. Zorlu Center’da
yer alacak ofisler ise ulusal ve uluslararası birçok şirketin ve
kurumun çalışanlarına modern ve daha rahat çalışma imkanı
vermek üzere yatay kurulmuş bir sisteme sahip olacak. Dolayısıyla Türkiye’den olduğu kadar uluslararası birçok şirketi
hedefliyor. Otel, Zorlu Center’ın yine en önemli fonksiyonlarından biri. Premium luxury otel markası Raffles, projede
Raffles İstanbul Zorlu Center ile İstanbul turizm hayatına
önemli bir katkı sağlayacak. Otel, premium iş hayatının yanı
sıra lüks yaşam stilinin çizgilerini yansıtan “bussiness& leisure” otel konseptiyle çok özel ve seçkin konuklarını ağırlayacak.
Z: Yurtdışında fuarlara katılıyorsunuz. Yaptığınız etkinliklerle ilgili bilgi alabilir miyiz?
Zorlu Gayrimenkul olarak başta Zorlu Center projemizi tanıtmak üzere son iki yıldır dünyanın en prestijli gayrimenkul
fuarlarına ve etkinliklerine katılıyoruz. Bunların başında da
gayrimenkul sektörünün nabzının attığı MIPIM ve MAPIC fuarları geliyor. Mart 2011’de düzenlenen MIPIM fuarında açılış
gecesinin sponsorluğunu Zorlu Center Projesi ile üstlendik.
6 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirilen MIPIM’in açılışı gecesinde hem Zorlu Center’ı hem de İstanbul’u tanıttık. Kasım
2011’de düzenlenen MAPIC fuarında ise 2010’da olduğu gibi
yine Zorlu Center Alışveriş Merkezi’ni tanıttık. Ayrıca MIPIM ve
MAPIC fuarlarında Zorlu Levent Ofis projelerinin tanıtımını da
gerçekleştirdik. Fuarların yanı sıra WAF, Green Good Design
gibi önemli mimarlık platformlarında da projelerimizi tanıtıyoruz. Zorlu Center başta olmak üzere tüm projelerimiz bu etkinliklerde yatırımcılar, mimarlar ve sektör temsilcileri tarafından
büyük bir ilgiyle karşılanıyor. Aldığımız ödüller de adeta bu
ilginin ve projelerimizin başarısının göstergesi niteliğinde.
Z: Sponsorluk çalışmalarının nasıl bir önemi var? Size neler
sağlıyor?
Zorlu Center projesi geliştirilirken, İstanbul’un en çok ihtiyaç
duyduğu konulardan birinin de kültür- sanat etkinliklerinin
gerçekleştirilebileceği alanlar olduğu gözlemlendi. Bu konuda üzerine düşeni yapmak hedefiyle hareket eden Zorlu
Gayrimenkul, İstanbul için kültür ve sanatın tüm kollarını
kucaklayan Performans Sanatları Merkezi’ne, Zorlu Center
içerisinde önemli bir yer ayırdı. Zorlu Center’ın en önemli fonksiyonlarından biri olan bu merkez için, Zorlu Center
nezdinde İstanbul’un değerine yakışması için 300 milyon
Dolar gibi önemli bir yatırım yapıldı. Bu yatırım miktarı ile
Türkiye’de orta büyüklükte yeni bir gayrimenkul yatırımı gerçekleştirilebilirken; Zorlu Gayrimenkul İstanbul’un bu alandaki ihtiyaçlarını dikkate alarak, bu şehre “mükemmel” bir
kültür sanat merkezi kazandırmak hedefiyle değerlendirdi.
Sanat alanında yürüttüğümüz sponsorluk çalışmalarımız;
Zorlu Gayrimenkul’ün Performans Sanatları Merkezi ile hedeflediklerini destekler nitelikte. Yürüttüğümüz sponsorluk
çalışmalarında, tıpkı Performans Sanatları Merkezi ile hedeflediğimiz gibi, İstanbul’un ve Türkiye’nin kültür sanat hayatına değer katan projeleri desteklemeye özen gösteriyoruz.
Sponsorluk çalışmalarımız ile mesajlarımızı hedef kitleye en
doğru şekilde iletmenin yanı sıra Zorlu Gayrimenkul’ün “değer katma” hedefini aksiyona dönüştürmüş oluyoruz.
Z: Sponsorluk haricinde pazarlama stratejinizde hangi iletişim kanallarını kullanıyorsunuz?
Pazarlama stratejimizi, hedef kitlemizi net olarak belirleyip
onlara en doğru şekilde ulaşmamızı sağlayacak özel çalışmalar üzerine kurguluyoruz. Kitle iletişim kanallarını kullanmak
yerine hedef kitleye özel aktivitelere yöneliyoruz. PR çalışmalarımızı en etkin şekilde sürdürmenin yanı sıra ödüllü web
sitemiz ile de projelerimizi ve ilgili çalışmalarımızı duyurmaya devam ediyoruz.
Z: Yeni projeniz olan Zorlu Levent Ofis projesi için nasıl bir
tanıtım, pazarlama çalışması yapıyorsunuz? Hedefleriniz
neler?
Şu anda pazarlama ve iletişim çalışmalarının hazırlık dönemindeyiz. Önümüzdeki dönem pazarlama ve tanıtım çalışmalarımızda önceliğimiz kurumsal müşterilerle iletişim olacak.
34 dosya
Metro ile metrobüs
Zincirlikuyu’da birleşiyor
Zorlu Center, bir yandan çevreye ve şehir yaşamına karşı sorumluluk bilinciyle hareket ederken diğer yandan trafiğin
rahatlatılması için çalışmalar yapıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile yürütülen ortak projeyle metrobüs ile metro
arasında inşa edilen bağlantı tüneli, konut bölgesi de dahil binlerce kişinin hayatını kolaylaştıracak.
Z
orlu Gayrimenkul’ün İstanbul’a bir cazibe merkezi kazandırma hedefiyle projelendirdiği Zorlu Center’ın inşaatı, Zincirlikuyu’da hızla devam ediyor. Rezidans, performans sanatları merkezi, alışveriş merkezi, otel ve ofislerden
oluşan beş ayrı fonksiyonu bir araya getiren Zorlu Center’da,
adeta yeni bir kent meydanı yaratılıyor.
Çevreye ve İstanbul’a sorumluluk bilinci içinde çalışmalarını
yürüten Zorlu Gayrimenkul, Gayrettepe Metro İstasyonu’ndan
Zincirlikuyu metrobüse bağlantısının yanı sıra metrobüsten
de Zorlu Center’a yayanın rahat ve emniyetli bir şekilde istediği noktaya ulaşmasını amaçlayan toplam 717 metre uzunluğundaki bağlantı tünellerinin inşaasını İstanbul Büyükşehir
Belediyesi işbirliği ile gerçekleştiriyor. Gün içinde bölgeden
geçen binlerce insanın yanı sıra yaklaşık 10 bin kişinin yaşadığı konut bölgesinin de faydalanması bekleniyor. Üç fazdan
oluşan proje kapsamında yer alan Gayrettepe Metro İstasyonu
ve Zincirlikuyu Metrobüs Durağı arasındaki tünelin inşaat tanıtım gezisi, 3 Ekim’de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Kadir Topbaş ve Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet
Zorlu’nun da katılımıyla gerçekleştirildi.
Yatırım maliyeti 30 milyon Dolar
Yaklaşık 30 milyon Dolara mal olacak bağlantı yollarının inşaatı
hakkında bilgi veren Ahmet Zorlu, şöyle konuştu: “Zorlu Center
ile İstanbul Metrosu Gayrettepe İstasyonu ve Zincirlikuyu Metrobüs Durağı arasında yaya ulaşımını sağlayacak ‘Zorlu Center
Metro ve Metrobüs Yaya Bağlantı Tünelleri’, toplam uzunluğu
35
717 metre olan delme tüneller ile üç noktayı birbirine bağlıyor.
Yürüyen bantların da yer aldığı üç alt geçit ile de trafiğin yoğun
olduğu bölgelerdeki yaya geçişleri kontrollü ve güvenli hale gelecek. Çalışmalarımızı tamamlandıktan sonra, bağlantı yollarını
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne teslim edeceğiz.”
Metro ve metrobüse rahat ulaşılabilecek
Projenin tamamlanması ile birlikte metrobüs hattını kullanarak Zincirlikuyu’ya ulaşan bir yolcu; yüzeye çıkmadan ve trafiğin yoğun olduğu alanlara girmeden yaya bağlantı tünelini
kullanarak daha kısa bir mesafe katederk direkt olarak Gayrettepe Metro İstasyonu’na, Zorlu Center’a, Etiler katılımı istikametine ya da eski karayolları binası önüne ulaşabilecek.
Bu güzergahı kullanmak ve ara noktalarda yüzeye çıkmak
isteyen yolcular ise Gayrettepe Metro İstasyonu’na yaklaşık
150 metre meaafede Müselles sokak girişine (BEDAŞ İndirici
Trafo Merkezi yanı) ya da Beşiktaş–Levent istikametinde eski
karayolları binası önünde bulunan yeşil alan bölgesine ulaşarak bu noktalardan devam edebilecek. Tünel boyunca gidiş ve
geliş istikametlerinde toplam 14 yürüyen bant ve yüzeye çıkan
noktalarda toplam dört yürüyen merdiven, yedi engelli asansörü ve dört merdiven bölgesi asansörü bulunacak. Sistemin
elektronik işleyişi ve kontrolünün İstanbul Metrosu ile entegrasyonu yapılarak ortak standartlar altında kullanım sağlanacak. Kameralı güvenlik kontrolü, sulu sistem, gazlı sistem
yangın söndürme ve algılama sistemleri, temiz hava besleme
üniteleri ve kirli havanın tünel dışına atılması ortak yönetim
merkezinde birleştirilecek.
36 haber
Alaşehir’e temiz enerji desteği
Zorlu Jeotermal Enerji Elektrik Üretimi A.Ş.’nin Alaşehir’de kuracağı jeotermal santral, Amerikan Ticaret ve Kalkınma
Ajansı’ndan 393 bin Dolar hibe aldı. 30 MW kurulu güce sahip olacak tesisin toplam yatırım bedelinin 100 milyon Dolar
olması bekleniyor. 2014 yılında devreye girecek olan santral, Türkiye’nin jeotermal gücünde önemli bir aktör olacak.
Z
orlu Jeotermal Enerji Elektrik Üretimi A.Ş.’nin Alaşehir’de
kurmayı planladığı jeotermal santrali, Batı Anadolu’nun
en büyük grabenlerinden olan Gediz Grabeni üzerinde
yer alıyor. Sahada açılan ilk kuyuda yüksek sıcaklıkta üretken
bir jeotermal kaynağa ulaşıldı. 10 MW jeotermal güce sahip
kuyu, bölgede elektrik üretimine uygun olarak keşfedilen ilk
ticari kuyu olma özelliğini taşıyor. Zorlu Jeotermal, rezervuar
değerlendirme ve fizibilite çalışmalarının tamamlanmasının
ardından 30 MW kurulu güce sahip olacak santralin inşasına
2012 yılında başlamayı planlıyor.
Alaşehir Jeotermal Santrali’nin Amerikan Ticaret ve Kalkınma
Ajansı’ndan 393 bin 927 Dolar hibe almasının ardından düzenlen imza töreninde konuşan Zorlu Enerji Grubu Başkanı Murat
Sungur Bursa, yaptığı açıklamada, Amerikan Ticaret ve Kalkınma Ajansı’nın özel sektörü temiz enerji yatırımlarına teşvik et-
mek amacı ile sağladığı desteği, Alaşehir jeotermal sahasında
kuracakları yeni santralin rezervuar değerlendirme ve fizibilite
çalışmalarında kullanacaklarını söyledi.
Bölgedeki ilk jeotermal santrali
Yatırım bedelinin 100 milyon Dolar’ın üzerinde gerçekleşeceği
düşünülen santralin, 2014 yılında devreye alınması hedefleniyor. Bu santralin bölgede kurulacak ilk jeotermal santrali
olacağına dikkat çeken Bursa, “Zorlu Jeotermal tarafından bu
bölgede yürütülen araştırma ve sondaj çalışmalarının, yeni yatımların önünü açacağını ve araştırmalara yön vereceğini ümit
ediyoruz. Alaşahir Jeotermal Santrali, Türkiye’nin dört yıl içinde kurulu jeotermal gücünü 200 MW’lara çıkarma hedefinde
önemli bir role sahip olacak. Santral aynı zamanda bölgede
seracılık ve termal turizm başta olmak üzere yeni iş alanlarının
oluşmasına da destek olacak” dedi.
Jeotermal yatırımları artıyor
Zorlu Enerji Grubu’nun jeotermal alanındaki yatırımları Alaşehir dışında Denizli-Kızıldere ve Kütahya-Simav’da da devam
ediyor. Zorlu Doğal Elektrik, 2008’de ADÜAŞ ihalesi ile devraldığı Kızıldere Jeotermal Santrali’nde geçtiğimiz üç yıl süresince rehabilitasyon çalışmaları gerçekleştirdi ve santralin kapasitesini, kurulu gücü olan 15 MW’a ulaştırdı. Kızıldere’de 60
MW elektrik ve 50 MW termal güce sahip olacak yeni bir yatırım için çalışmalara hız verdiklerini dile getiren Bursa, 2013’te
hayata geçirilmesi planlanan yeni yatırımla birlikte mevcut
santralin yılda 600 milyon kWh elektrik üretim kapasitesine
ulaşacağını söyledi. Türkiye’nin önemli jeotermal potansiyeline sahip bir diğer sahası olan Kütahya Simav’da da çalışmaların devam ettiğine değinen Bursa, “Şu anda araştırma
dönemindeyiz. Araştırma sonuçlarına göre yatırım konusunda
karar vereceğiz” dedi.
37
Gaz için hedef 2 milyar metreküp
Zorlu Doğal Gaz Ticaret Genel Müdür Yardımcısı Mete Baysal, 13. Uluslararası Enerji Arenası’nda yaptığı konuşmada,
gaz ticaretini dört yılda beş kat artıracaklarını vurgulayarak, “Bizim gibi özel sektör yatırımları sayesinde Türkiye, doğal
gaz ticaretinde bölgenin transit ülkesi olma konumuna bir adım daha yaklaşıyor” dedi.
Mete Baysal
S
tiren Baysal, Türkiye’deki doğal gaz ticaretinin aktif oyuncularından olan Zorlu Doğal Gaz’ın 2011’de 450 milyon metreküplük
gaz ticareti gerçekleştireceğini ve 2015’e kadar ticaret hacmini
2 milyar metreküpün üzerine taşımayı hedeflediğini söyledi.
masını şöyle sürdürdü: “Nabucco, ITGI ve TAP, ülkemizi, öncelikle bir transit ülke, ardından da dünya doğal gaz fiyatlarının
belirlenmesinde etkin, ticaretin yoğun olarak gerçekleştiği bir
kesişme noktası olma hedefine bir adım daha yakınlaştıracak.”
Doğal gaz ticaretinin önümüzdeki yıllarda uluslararası enerji
sektörünün gelişiminde belirleyici bir rol üstleneceğini dile ge-
Nabucco’nun, Hazar Geçişi ile Avrupa’ya gaz sevkiyatı, Irak’tan
gaz alımı gibi uluslararası projelerin doğal gaz tedariği açısından Türkiye için ciddi öneme sahip olduğuna değinen Baysal,
dünyada doğal gaz rezervlerinin yüzde 25’inin Rusya’da bulunduğunu belirterek, “Bu projelerin tam anlamıyla hayata
geçmesi, ülkemizde gaz tedariğinde kaynak çeşitliliğine katkı
yapacak ve Rusya’ya olan bağımlılığımızı minimuma indirerek
arz güvenliğinde önemli avantajlar sağlayacak” dedi. Uluslararası projelerin Türkiye’nin jeopolitik konumunu daha verimli
kullanmasına zemin hazırlayacağına değinen Baysal, konuş-
Özel sektör yatırımları önemli
Konuşmasında Türkiye’nin doğal gaz ticaretinde rekabet gücünün artması için özel sektör yatırımlarının önemini de anlatan
Baysal, “Yatırım ortamı özel sektörü teşvik edici bir yapıya henüz ulaşmadı. Özel sektörün belirli riskleri alarak yatırım yapabileceği, ölçülebilir, öngörülebilir, bütünüyle rekabete açık
serbest bir piyasa yapısının oluşması gerekiyor. Böylece pazara daha fazla sayıda yabancı ve yerli yatırımcı girebilecek. Bu
da ülkemizde artan talebi karşılayabilmek için arz çeşitliliğinin
yaratılabilmesine zemin hazırlayacak” dedi.
tratejik Teknik Ekonomik Araştırmalar Merkezi’nin
(STEAM) “Uluslararası Dönüşüm ve Enerjide Yeni Dönem” temasını ele aldığı 13. Uluslararası Enerji Arenası,
8-9 Eylül tarihleri arasında Grand Cevahir Otel’de gerçekleştirildi. Etkinlik kapsamında düzenlenen “Bölgesel Gaz Transit
Projeleri ve Türkiye’de Gaz Piyasasının Gelişimi” konusunun
tartışıldığı oturuma Zorlu Doğal Gaz Ticaret Genel Müdür Yardımcısı Mete Baysal da konuşmacı olarak katıldı. Türkiye’nin
gaz ticaret potansiyelini ve Türkiye’nin uluslararası ticaret piyasalarında gücünü artırmak için izleyebileceği politikaları değerlendiren Baysal, dünyada doğal gaza olan talebin hızla artış
gösterdiğini belirtti.
38 haber
Gençlerin objektifinden kentler
Zorlu Enerji Grubu’nun “Kentler ve Gençler” temasıyla düzenlediği, kültür mirasını hedef alan fotoğraf yarışmasında,
gençler Türkiye’nin dört bir yanında birbirinden güzel fotoğraflar çekti.
Salacak, İstanbul / Berkay Güleç
Ayasofya, İstanbul / Hümanur İnal
Cumalıkızık köyü, Bursa / Aslı Çavuşoğlu
A
nadolu yalnızca ormanlar, nehirler, dağlar, bozkırlardan oluşmuyor. Çevre denildiğinde yalnızca doğal
kaynakları düşünmek, üzerinde oturduğumuz uygarlıkların yarattığı zengin kültürel birikime haksızlık değil mi?
İşte bu düşünceden hareketle, Çevre Haftası’nda çevrenin
yaşam kaynağımız doğa ve bizi biz yapan kültürle bir bütün
olduğunu vurgulamak isteyen Zorlu Enerji Grubu, gençlerin
tarihi çevre, mimari, gelenekler, yerel yemekler, el sanatları, endüstriyel yapılar, somut olmayan kültürel miras (türküler, danslar, örf ve adetler) gibi yaşam kültürümüzü yansıtan değerlerimize ilişkin farkındalıklarını artırmak, kültür
varlıklarına duyarlı birer kentli olarak yetişmelerine katkıda
bulunmayı amaçlayarak “Kentler&Gençler” temalı fotoğraf
yarışması düzenledi. Temmuz ayında duyuruları yapılan yarışma, çalışanların 12-16 yaş arasındaki çocuklarına yönelik
hayata geçirildi.
36 fotoğrafın geldiği yarışmada, seçici kurul ön eleme yaparak 16 fotoğrafı çalışanların oylamasına sundu. Kasım ayı
sonunda oylama tamamlanarak dereceye giren ilk üç fotoğraf belirlenecek.
Kazanan katılımcılar yarı yıl tatilinde dört gün boyunca
İstanbul’da ağırlanacak ve aynı zamanda bir fotoğraf kursuna katılacak. Pratik çekim gezilerinin de yapılacağı kursun
eğitmenliğini İTÜ Öğretim Görevlisi ve fotoğraf sanatçısı
Umut Yıldız gerçekleştirecek.
39
Cumalıkızık köyü, Bursa / Aslı Çavuşoğlu
Hünkar Köşkü, Bursa / Hümanur İnal
Eminönü, İstanbul / Aysu Yılmaz
İkizdere, Rize / Mehmet Akif Kösoğlu
Safranbolu evleri, Karabük / Kaan Tan
İkizdere, Rize / Mehmet Akif Kösoğlu
İkizdere, Rize / Ülkünur Karakaya
Kapalıçarşı, İstanbul / Aysu Yılmaz
Hayrabolu, Tekirdağ / Süheda Nur Kıran
42 haber
Bot yarışlarında rüzgar gibi estik
Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı, 17-18 Eylül tarihlerinde Dragon Festivali kapsamında Haliç’te düzenlenen 6.
Kurumlararası Dragon Bot Yarışması’ndan mutlu döndü. Takım ilk kez katıldığı halde, Sport Final B Kategorisi’ne
yükselen ilk takım oldu.
D
ünyada popülaritesi giderek artan ve 2008 yılından
beri Türkiye’de de düzenlenen Dragon Festivali, ülkemizde kurumlar arası gerçekleştirilen en geniş katılımlı sportif etkinlik olarak dikkat çekiyor.
Zorlu Enerji Grubu İstanbul çalışanlarından oluşan Kürek Takımı, katıldığı 6. Kurumlararası Dragon Bot Yarışması’nın ilk
gününde kendi serisinde aldığı üçüncülük ve beşincilik dereceleriyle “Sport Final B Kategorisi”nde yarışmaya hak kazandı. İkinci gün final yarışlarında 16 takımı geride bırakmayı
başararak genel sıralamada turnuvayı 16. olarak tamamladı.
Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı, yarışmaya ilk kez katıldığı
halde Sport Final B Kategorisi’ne yükselebilen ilk takım oldu.
Farklı şirket ve departmanlardan 22 çalışanın bir araya gelerek oluşturduğu Zorlu Enerji Kürek Takımı, yarışmaya son
üç hafta içerisinde yaptığı yedi antrenmanla katıldı. Takım,
sportif başarısıyla olduğu kadar kostüm yarışmasındaki
animasyonları, iki gün boyunca dans ve eğlence konusunda
bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle
de tüm takımların sempatisini kazandı. Yarışçılar iki gün boyunca Zorlu
Enerji Grubu’na ait özel çadır alanında çalışma arkadaşları ve aileleri
bir araya gelerek kaynaşma fırsatı
buldu, keyifli saatler geçirdi.
Neden Dragon?
Şebnem Erverdi, Zorlu Enerji Grubu Kurumsal İletişim Müdürü: Şirket olarak Dragon Bot Yarışması’nı bir iç iletişim projesi
ve motivasyon fırsatı olarak gördük. Yarışlara katılmamızdaki
başlıca nedenler; takım çalışmasını geliştirmek, ekipler arası uyumu artırmak ve her seviyeden çalışanın kaynaşmasını
sağlamaktı. Antrenman ve yarışlar, yöneticiler için de rekabet
ortamında ekip üyelerinin davranışlarını gözleme şansı sağladı.
Mete Baysal, Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı: Seyirci
olarak gittiğim yarışlarda, kendi ekibimdeki arkadaşlarım da
dahil olmak üzere herkesin tek vücut, tek yürek olmayı başardığını gördüm. Hatta bir ara kendimi kanoya atıp yarışmak
istedim. Ayrıca festival boyunca çalışanların aileleri de kaynaşma fırsatı buldu. Bu da Zorlu Enerji olarak büyük bir aile
olduğumuzu hepimize bir kez daha gösterdi.
Gökmen Topuz, Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı: Kürekçilerden biri olarak tüm organizasyondan büyük keyif aldım.
Daha önce sadece sima olarak tanıdığım çalışma arkadaşlarımı şahsen tanıma fırsatı buldum. Tüm ekip üyeleri yoğun mesaileri sonrasında akşam ve haftasonlarında özveriyle antrenmanlara katıldı. Hepsini tekrar kutluyorum. Ayrıca kıran kırana
geçen yarışlar boyunca herkes sevgi, saygı ve takım ruhunu
yitirmeden mücadele etti. Ekip ruhunun pekiştiği ve aynı bi-
nada çalıştığı halde tanışmayan kişilerin dost olduğu bir aktivite olması nedeniyle önemliydi. Dilerim aynı takım ruhunu
zamanla iş hayatımızın tamamına taşırız.
Çağla Cebioğlu, Zorlu Endüstriyel: İlk duyuru itibari ile katılmak için oldukça heyecan duyduğum bir organizasyondu.
Takım arasındaki hızlı kaynaşma süreci ve uyum sayesinde
hep beraber çok keyifli vakit geçirdik. Yeni arkadaşlar edinme
dışında, bu organizasyonla zaman yönetimi, planlama ve ekip
çalışması konularında kendimi geliştirme şansı buldum. Kendi
adıma çok güzel bir tecrübe oldu.
Umut Ağdaş, Zorlu Doğal Gaz Ticaret: Şirkette yeni olmama
rağmen samimi arkadaşlık ortamı, daha ilk çalışmalarda adeta yıllardır buradaymışım hissi verdi. Sportif anlamda kendimi
disiplin altına alabilmeme çok faydası oldu. Yarışlarsa adeta
stres yönetimi eğitimi gibiydi. Ciddi bir rekabet ortamı olsa da
biz takım olarak her zaman çok eğlenmeyi başardık.
Zehra Sessiz, Zorlu Enerji: Doğrusu diğer kız arkadaşlarım
gibi ben de en başında üstesinden gelebilir miyim diye düşünmedim değil! Fakat herkes birbirine o kadar destek oldu ve
moral verdi ki, güçlü-zayıf ayrımı hiç yaşanmadı. Birlikte keyifli zaman geçirdik ve en önemlisi de takım olabilmeyi, birlikte
uyumlu hareket etmeyi öğrendik. Çok güzel bir tecrübe oldu.
43
Zorlu Enerji Grubu Dragon Bot Takımı
Berhan Dumlu, Bilgen Kahraman, Çağla Cebioğlu, Emrah
Güner, Erdal Kural, Ersen Özyılmaz, Galip Ünlü, Gökmen
Topuz, Hakan Karan, Hakan Yiğit, Kemal Kıran, Mehmet
Ergin, Melike Çelik, Meral Enül, Merve Bayraktar, Murat
Karadağ, Nihan Kurtay, Ufuk Başer, Umut Ağdaş, Zehra
Sessiz, Zeynep Yaşar
Dragon Bot nedir?
Uzakdoğu’da yüzyıllar önce ortaya çıkmış, savaşçıların kahramanlık efsaneleriyle günümüze kadar ulaşan büyük bir
kanodur.
Nasıl yarışılır?
İhtiyacınız olan tek şey, senkronize olmaktır. Takım ruhu,
ekip çalışması, rekabet ve eğlence! Dragon Bot’ta tüm bunlar birarada yaşanır.
Kimler katılabilir?
Kilo, boy, yaş önemli değildir. Güç gerektirmez. Ekip olarak
hareket edebilmek tek koşuldur.
Takım nasıl kurulur?
Dragon Festivali’nde takımlar 16 kürekçi ve 1 davulcudan
oluşmaktadır.
kapak
44 haber
Haber: Esra Melek Yiğitsözlü
Başlık...
“Yüksek işler” ekibi
Sp Spot Spot Spot Spo Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot
Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot
Türkiye’nin
büyük
tesislerinden
Rüzgar
çalışanlarının
günlük mesaisi, denizden 1500
Sp
Spot Spoten
Spot
Spotenerji
Sp Spot
Spot Spot Gökçedağ
Spot Sp Spot
SpotSantrali
Spot Spot
t ot...
metre yüksekte, kışın -15 dereceyi bulan soğukta, doğayla mücadele içinde geçiyor. Bir dağın tepesine kurulmuş rüzgar
türbinlerinde çalışan ekip üyeleri, “Yüksek riski olan bir iş. Ama aldığımız sorumluluk gurur verici” diyor.
T
ürkiye’nin faaliyetteki en büyük rüzgar santrali olan
Zorlu Enerji Grubu’na ait Osmaniye’deki Gökçedağ Rüzgar Santrali, yapım aşamasından uygulama aşamasına
aldığı uluslararası ödüllere kadar pek çok ilkin yaşandığı ve
dikkatleri üzerine çeken bir tesis.
Tamamı 15 Ekim 2010’da devreye alınan santral, Gökçedağ’a
yayılmış 54 adet türbinden oluşuyor. Şu an çalışmaları sürdürülen ikinci faz yatırımından sonra toplam kapasitesi 245
MW’a ulaşacak olan Rüzgar Santrali, Avrupa’nın en büyük rüzgar santrali olacak.
45
Murat Sungur Bursa
Proje kapsamında alınan ödüller
• Gold Standart/EcoSecurities Group
(Gold Standart alan dünyanın en büyük projesi), 2009
• Yılın Yeşil Enerji Girişimi Mükemmellik Ödülü
/ Uluslararası 11. Platts Global
Enerji Ödülleri, 2009
Ödülü /İstanbul Çevre Konseyi, 2010
• Yılın En İyi RES Finansmanı Ödülü/Euromoney
Project Finance Dergisi, 2010
• Yılın En Verimli Yenilenebilir Enerji Tesisi kategorisi
/ICCI Enerji Ödülleri, 2011
• Çevre Ödülü/Doğa Savaşçıları Derneği, 2010
• Doğa, Çevre ve Hayvan Haklarına Saygılı Yatırım
• En İyi Proje Uygulaması Ödülü
/ Frost&Sullivan, 2011
kapak
46 haber
Başlık...
santralidir. Toplam kurulu kapasitemiz 135MW. Her biri 2,5 zenliyor, tüm teknik personelimize ilk yardım eğitimleri de alMW gücünde, 54 türbinimiz var. Santralimiz, General Elect- dırıyoruz. Kullanmakta olduğumuz güvenlik ekipmanlarımızın
ric firması tarafından yapılan 2,5 MW gücündeki türbinleri belirli periyotlarda kontrollerini yaptırıyor ve riskleri minimize
ile dünya çapındaki ilk büyük santral projesi. Platts tarafın- etmeye çalışıyoruz. Şu an çalıştığımız ekip gayet tecrübeli bir
“YılınSp
YeşilSpot
Enerji Spot
GirişimiSpot
Mükemmellik
verilenSpot
haleSpot
geldi. İşletme,
ve onarım
işlerimizi
çokSpot
başarılı bir
Sp Spot Spot Spot Spo Sp Spot Spot Spotdan
Spot
SpotÖdülü”
Sp Spot
Spotbakım
Sp Spot
Spot
Spot
santralimiz, sosyal alandaki çalışmalarıyla da dikkat çekiyor. şekilde sürdürüyoruz.
Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot
Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot
2010’un ilk yarısına kadar Avrupa’nın en büyük rüzgar santra- Z: Nasıl bir organizasyon yapınız var?
liydik.
Önümüzdeki
yıl yapılacak
yatırımla,
yine Avrupa’nın
Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot
Spot
Sp Spot
Spot Spot
Spot
t ot... en Avrupa’daki rüzgar santrallerinde organizasyon yapısı genelbüyük rüzgar santrali olmayı hedefliyoruz.
de bakım, servis ve işletme şeklinde ayrılır. Bu işlerden, farklı
Z: Yeni yatırım ne zaman hayata geçirilecek? Santralin kapa- şirketler sorumlu olur. Biz Zorlu O&M olarak servis, bakım ve
sitesi ne kadar olacak?
işletme işlerinin tamamını kendimiz yapıyoruz. Bu anlamda ilk
Fizibilite çalışmalarında son aşamaya gelindi. Yeni yatırımla, şirketiz. Bu da bizi ayrıcalıklı kılan başka bir özelliğimiz. Zorlu
mevcut santralimizin karşı tepelerinde yer alan Sarıtepe ve Enerji Grubu’nun böyle bir gücü var. Türkiye’de santralini yaDemirciler lokasyonlarına türbinler kuracağız. Finans depart- pan, işleten ve bakımını yapabilecek kapasitede tek grubuz.
manımız finansal gereklilikleri yerine getirmek adına çalış- Örneğin Gökçedağ’da grup bünyesindeki Zorlu Endüstriyel,
malara başladı. Türbin sağlayıcılarla ilgili çalışmalar tamam- santralin anahtar teslimi yapımı ve devreye alma hizmetleriEnerji açığının gittikçe arttığı ülkemizde rüzgar ve yenilenebilir lanmak üzere ve 2012’nin ilk çeyreğinde proje filizlenmeye ni verdi. Ardından işletim ve bakım şirketi Zorlu O&M devreye
enerji kaynaklarının önemine dikkat çeken Gökçedağ Rüzgar başlayacak. 2012’nin sonlarına doğru yatırımla ilgili önemli bir girdi.
Santrali Bakım ve İşletme Müdürü Oktay Ertuğrul, Zorlu Enerji yol alınması hedefleniyor. Bu yatırımla birlikte santralimizin Z: Siz grup bünyesinde ne kadar zamandır çalışıyorsunuz?
Hacettepe Üniversitesi Elektrik, Elektronik Mühendisliği böGrubu’nun bu alanda yaptığı yatırımlarla önemli bir sorumluluk toplam kapasitesi 245 MW’a ulaşacak.
üstlendiğini belirtiyor. Santralde 19 kişilik ekiple elektrik üreti- Z: Şu anda santralde kaç kişi görev yapıyor? Nasıl bir dona- lümünden mezun olduktan sonra çeşitli firmalarda çalıştım.
Ocak 2004’te Zorlu Enerji Grubu bünyesindeki Zorlu O&M
mini sürdürdüklerini ifade eden Ertuğrul, rüzgar enerji santral- nıma sahipler?
lerinin, işletme ve bakım açısından diğer santrallerden farklılık İşletme ve bakım hizmetleri Zorlu O&M firmamız tarafından A.Ş’de çalışmaya başladım. Bakım faaliyetleri nedeniyle gegösterdiğine dikkat çekiyor ve ekliyor: “Buradaki faaliyetlerde sağlanan santralimizde şu anda 19 personel çalışıyor. Ekibi- zici bir ekip olarak hem yurtiçinde hem yurtdışında pek çok
çok hızlı reaksiyon gerekliliği ön planda. 54 türbinin planlı ba- mizde mühendislerimiz ve yüksek okul mezunu teknikerleri- santralde görev yaptım. Haziran 2009’da Gökçedağ Rüzgar
kımını yapmak, gerekli ekipmanları hazır bulundurmak, dona- miz var. Rüzgar Santralleri Türkiye’de henüz yeni olduğu için Santrali’nin kurulmasıyla birlikte burada görev alıyorum.
nımlı personel yetiştirmek kolay değil. Hem bakım hem işletme bu alanda deneyimli teknik personel bulmak zor. Bu nedenle Z: Sizin için bu bölgede çalışmak ne ifade ediyor?
konusunda titiz bir çalışma gerektiriyor. İş riski yüksek bir alan, enerji üretim tesislerinde çalışmış, fiziki yeterliliği olan kişi- Daha önce ağırlıklı olarak doğal gaz çevrim santrallerinde ça1400 ile 1700 metre rakıma sahip türbinlerin yerden yüksekliği leri tercih ediyoruz ve kişisel gelişimleri için pek çok eğitim lıştım ama yenilenebilir enerjiye merakım ve bu alanda çalış85 metre. Burada hem yüksekte çalışılıyor hem de doğayla mü- almalarını sağlıyoruz. Mühendis ve tekniker arkadaşlarımız, ma isteğim vardı. Grubun ilk rüzgar santralinde görev almak,
cadele ediliyor. Ağustos 2009’da başladığımız işletme ve bakım Almanya Salzbergen’deki GE Training Center’daki teknik eği- beni çok heyecanlandırdı. Burada olduğum için mutluyum.
faaliyetlerinde bugüne kadar hiçbir iş kazası yaşanmadı. Bu da timlere katılıyor. Her yıl yapılan kapsamlı sağlık taraması so- Z: Rüzgar santrallerinin, işletme ve bakım açısından diğer
nucunda tırmanma, yüksekte çalışma ve kurtarma eğitim ser- enerji santrallerinden farkı nedir?
bizi son derece mutlu ediyor” diyor.
tifikaları yenileniyor. Yüksek gerilim altında çalışma ve eğitim Buradaki birçok faaliyet diğerlerinden farklı ve çok hızlı çözüm
sertifikaları alınıyor. Bunların dışında kendi içimizde de saha üretmeyi gerektiriyor. Espri olsun diye, uzaktan bize şöyle
Z: Santralin özellikleriyle ilgili bilgi verir misiniz?
Gökçedağ RES, Türkiye’nin tek alanda kurulu en büyük rüzgar eğitimlerimiz var. Belirli periyotlarda kurtarma tatbikatları dü- söylüyorlar: “Üç kanat, bir direk. Bunun işletme ve bakımını
Gökçedağ RES Bakım ve İşletme Müdürü Oktay Ertuğrul
47
yapmakta ne var?” Buradaki gerçek iş kapasitesine baktığınızda 162 adet 50 metre uzunluğunda kanatlar ve bunlara ait
sürücü üniteleri, 54’er adet nacelle (makine dairesi), jeneratör, gearbox, frekans konvertör sistemi, 31.5 KV orta gerilim
trafosu; 200 kilometrenin üzerinde orta gerilim iletim hattı, 40
kilometrenin üzerinde data ve haberleşme hattı, 154 KV açık
şalt tesisi, 31.5 KV kapalı şalt tesisi gibi ana ekipmanları kapsıyor. Bu ekipmanların yüzde 90’ı 85 metre yukarıda olduğundan servis ve bakım faaliyetlerine, yüksekte çalışma zorluğu
da ekleniyor. Dolayısıyla bu kadar çok sayıdaki ana ekipmana
sahip ünitelerin arızalarını gidermek, bakımını yapmak, yedek
parçasını stoklamak ve en önemlisi bu işleri yapabilecek donanımlı personel yetiştirmek kolay değil. Türbinin bir kanadındaki önemli bir hasarın onarımı, ciddi bir organizasyon hazırlığı
gerektiriyor. Büyük kapasiteli vinçlerin sahaya getirilmesi, büyük parçaların yedeklerinin sahada tutulması gerekiyor. Bu işi
yapabilecek hızlı reaksiyonu göstermek çok önemli. Öncelikli
amacımız 54 türbinin hepsinin faal olmasını sağlamak. Santralin güvenilir ve emre amade olarak çalışması çok önemli.
Z: Çalışanlar açısından ne gibi farklılıklar söz konusu?
Çalışanlar açısından da rüzgar santrali diğerlerinden farklı olarak riski yüksek bir alandır. Burada hem yüksekte çalışılıyor
hem de doğayla mücadele ediliyor. Gökçedağ’ın yüksekliği
1300-1600 metre arasında. Kışın sıcaklık -15 dereceye kadar
düşüyor. Bu şartlarda çalışmak ciddi bir konsantrasyon gerektiriyor. Kışın kar yağdığı dönemlerde bazı türbinlerimize
giden servis yolları kapanıyor. Arızalara müdahale ve bakım
çalışmaları için önce servis yolunda kar küreme çalışması yapıyoruz. Türbinlerin yüksekliği 85 metre olduğu için çalışma
mahalline varmamız, çetin doğa koşulları altında bir dağcı gibi
önceye zirveye çıktıktan sonra durmayıp üzerine bir de 30 kat
merdiven tırmanmaya benziyor. Tüm süreçlerimizde güvenlik
konusunda gereken her önlemi alıyor ve kurallarımızdan hiçbir şekilde taviz vermiyoruz. Ağustos 2009’da başladığımız
işletme ve bakım faaliyetlerinde bugüne kadar hiçbir iş kazası
yaşanmadı. Bu da bizi son derece mutlu ediyor.
Z: Türbin tepesine nasıl çıkılıyor?
Türbinlerin içinde bulunan kedi merdiveni sayesinde 85 metre yukarıya tırmanarak çıkıyoruz. Günlük ortalama bir veya iki
türbine, sadece çok acil durumlarda üçüncü türbine çıkılıyor.
Arızalar için türbinlere çıkan ekibin en az iki kişi olması gerekiyor ama bu sayı arızanın türüne göre üç ya da dört kişiye de
çıkabiliyor.
Z: Santraldeki günlük işleyişle ilgili bilgi verir misiniz?
Rüzgar santrallerinin faaliyetleri yüzde 85 bakım üzerine kurulmuştur. Bizim de önceliğimiz iyi bakım yapmak. Çünkü iyi
bakım yaparsanız sisteminizi güvenilir ve verimli çalıştırabilirsiniz. Bu tür tesislerde aktivasyon çok yüksektir. Daha evvel
oluşturduğumuz periyodik bakım takvimine göre ekipler, her
sabah güvenlik ekipmanlarını kontrol ettikten sonra bakım
faaliyetlerini gerçekleştirmek üzere sahaya çıkarlar. Türbinlerde yaşanan arızalara anında müdahale için harekete geçilir
ve 2 ile 3 ekip gün içerisinde türbinlerde veya yan tesislerde
çalışma yapar. Tesis 24 saat işlediği için 24 saat çalıştığımızı
söyleyebilirim.
Z: Rüzgardan elektrik üretimi nasıl gerçekleşiyor?
Türbinlerimiz 3m/s-25m/s arasındaki rüzgar hızlarında üretim
yapmaktadırlar. Rüzgar yönünü ve şiddetini ölçen sensörler
sayesinde türbin üretim pozisyonunu alır. Kanatlar rüzgarın
şiddetine göre kendi içinde açı değiştirir ve yeterli rüzgarı yakaladığında rotor dönmeye başlar. Bu dönme hareketinden elde
edilen güç, ana şaft ve dişli kutusu gibi güç aktarma kanallarıyla jeneratöre aktarılır. Jeneratöre aktarılan mekanik enerji
elektrik enerjisine dönüştürülmüş olur. Elde edilen 2500 KW,
690V elektrik enerjisi frekans konvertöründen geçtikten sonra
50 hertz ülke frekans seviyesine sabitlenir. 690V/31,5 KV orta
gerilim transformatörü üzerinden 154 KV şalt tesisine gönderilir. Oradan da 2x150 MVA güç trafolarımız üzerinden 154 KV’a
yükseltilip ulusal şebekeye bağlanır. Buradaki bağlantı noktamız Bahçe Trafo Merkezi’dir.
Z: Santrale bölge halkının ilgisi ne düzeyde?
Bugüne kadar tesisimizin faaliyetleriyle ilgili hiçbir olum-
suz yorum almadık. Bizim kapımız herkese her zaman açık,
yerel yönetimlerden ve yöre halkından sık sık ziyaretçilerimiz oluyor. Santralimizin kurulu olduğu bölge, ağaçlarla
kaplı ve havası çok güzel olan bir yerdir. İnsanlar istedikleri
zaman, buraya gelip bizleri ziyaret edebiliyorlar. Özellikle
okullar çok ilgi gösteriyor, üniversite öğrencileri de sık sık
bilgilenme amaçlı ziyaretlerde bulunuyor.
Z: Çevreye ve sosyal yaşama duyarlı santral. Bu konuda yaptığınız çalışmalar neler?
Projeye başladığımız günden bu yana çevreye ve sosyal
yaşama duyarlı bir şekilde hareket ettik. 2008 yılında EcoSecurities Group ile imzalanan Karbon Emisyon Satış Sözleşmesi doğrultusunda; sürdürülebilir kalkınma, çevreye
duyarlılık, yerel paydaşlar tarafından kabul görme ve bağımsız kuruluşlar tarafından onaylanma koşullarını yerine
getirdik. Böylece santralimiz gönüllü emisyon azaltımı konusunda Gold Standard ile tescil edilen dünyanın en büyük projesi olmayı başardı. Santrali kurarken taşınan tüm
toprak, ağaçlar ve bitki örtüsünü ait oldukları doğaya yeniden kazandırarak habitat restorasyonu gerçekleştirdik. Bir
hatıra ormanı oluşturduk. Kurumsal iletişim bölümümüzle
birlikte çok güzel kurumsal sorumluluk projeleri yapıyoruz.
Hasanbeyli ve Bahçe ilçelerindeki tüm ilköğretim okullarında 1500 çocukla, yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji
tasarrufu konusunda atölye çalışmaları gerçekleştirdik. Ailelerden bu çalışmaların, çocukları çok olumlu etkilediğini
duyuyoruz. Çocuklar enerji tasarrufuna çok dikkat ediyorlarmış. Bize bu nedenle teşekkür ediyorlar. Yaptığımız çalışmalar amacına ulaştığı için çok mutluyuz. Bunların yanı
sıra iki yıldır ihtiyacı olan Bahçe ve Hasanbeyli ilçelerinde
ikamet eden üniversite öğrencilerine burs veriyoruz. Özellikle okul, hastane gibi kamu alanlarının ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda yardımcı oluyoruz. Son olarak Bahçe
Esnaf Spor Kulübü bizden forma desteği istedi. Biz de kulübün bir yıllık forma, ayakkabı gibi ihtiyaçları için yardım
yaptık.
Rakamlarla Gökçedağ Rüzgar Enerji Santrali
Zorlu Enerji hissesi: % 100
1.faz kapasite: 135MW
2. faz kapasite: 110MW (Proje aşamasında) Lisans süresi: 25 yıl
Toplam proje sahası: 1.362.434 metrekare
Proje lokasyon yüksekliği: Ortalama 1700 metre
Türbinler: 54 adet (2,5 MW beher)
Toplam kurulu güç: 135 MW
Bir türbinin toplam ağırlığı: 356 ton
Yıllık elektrik üretimi: 500milyon kW/h
(43 bin haneyi aydınlatacak kapasite)
Finansman yapısı: Proje finansmanı
Tam kapasite üretime geçme: Ekim 2010
kapak
48 haber
Soldan sağa: Mehmet Ali Çulha, Fatih Mehmet Nohut, Ali Naim Küçük, Hakan Karataban, Harun Kaplan, Oktay Ertuğrul, Levent Tarakçı,
Burak Aydın, Ali Yıldırım, Sedat Ustralı, Fatih Yetkin
Ali Naim Küçük/Elektrik mühendisi
Zorlu Enerji’nin bir parçası olmak bana iş yaşamımda büyük bir
özgüven sağlıyor. Santralimizde oluşan arızaların giderilmesi
ve elektrikle ilgili bakımların yapılması, gerekli teknik ve idari
koordinasyonun sağlanması konularında görev yapıyorum. Bizde hareketlilik henüz santrale ulaşmadan başlıyor diyebilirim.
İşe geldiğimiz anda, varsa sahadaki arıza durumlarını, anlık
üretim değerlerini ve hava şartlarını da dikkate alarak günlük iş
planımızı oluşturuyor, ekiplerimizle sahaya çıkıyoruz. Yüksekte
çalışmak bize heyecan ve korkuyu aynı anda yaşatan bir duygu.
Heyacan işten aldığımız zevki artırırken, korku ise her an dikkatli olmamız hususunu bize tekrar tekrar hatırlatıyor. Riskleri
tolere etmek adına her yıl komple sağlık bakımından geçiyor ve
yüksekte çalışma eğitimlerimizi yineliyoruz. Belirli periyotlarda
kurtarma tatbikatları düzenliyor ve güvenlik ekipmanlarımızı
düzenli olarak bakıma gönderiyoruz. Çalışmalarımız sırasında
önceliğimiz, en güvenilir ekipmanlarla sağlıklı ve emniyet standartları açısından en güvenli şekilde hareket etmektir.
Burak Aydın/Makine mühendisi
Daha temiz bir çevre anlayışı ve yaşanılır bir dünya için çalışmayı ilke edinen Zorlu Enerji’nin parçası olmak keyif verici. Rüzgar
türbinlerinde mekanik bakımların planlanması, yapılması ve
raporlanmasından ayrıca meydana gelen arızaların giderilmesinden sorumluyum. Bizim işimiz günün ilk ışıkları ile başlıyor.
Gün içerisinde yapacağımız plan hava durumuna, türbinlerdeki
arızalara ve rüzgar hızına göre değişiyor. Bu değişkenleri göz
önünde bulundurarak o günkü iş planı dahilinde saha faaliyetlerine başlıyoruz. Her gün en az bir bakım ekibi sahada çalışıyor. Duruma göre bir ya da iki arıza ekibimiz oluyor. Ben de o
günkü iş durumuna göre ekiplerle beraber saha çalışmalarında
bulunuyorum. Yüksekte çalışmak heyecan verici olduğu kadar
korkutucu da. Ancak panik yapmıyoruz. Tırmanma ve yüksekte çalışma ekipmanlarımızın güvenirliğinden emin olduğumuz
için güvenle çalışıyoruz. Her biri kendi ağırlımızın 30–40 katını
taşıyabilecek kapasitede. Bu nedenle geriye sadece bu tatlı
heyecanı yaşamak kalıyor. Her yıl konusunda uzman kişilerden yüksekte çalışma ve kurtarma eğitimlerimizi alarak sertifikalarımızı güncelliyoruz. Kullandığımız ekipmanlar (harness,
kelmet, safety shoes, lanyard, energy absorber, rope…) her yıl
üreticileri tarafından kontrol ediliyor. Yıl içerisinde 3–4 kez tatbikat yaparak aldığımız eğitimleri pekiştiriyoruz.
Sedat Usturalı/Kıdemli işletme ve bakım teknikeri
Enerji alanında faaliyet gösteren Türkiye’nin saygın şirketlerinden biri olan Zorlu Enerji’de çalışmaktan çok mutluyum.
Özellikle Zorlu Enerji’nin yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırıma ağırlık vermesi, çevreye, doğaya ve insana değer veren bir
şirket olduğunu gösteriyor. Bu anlayıştaki bir şirketin çalışanı
olmak gurur veriyor. Zorlu Grubu, çalışanlarının ufkunu açan,
daima ileriye bakmalarını sağlayan ve başarının sadece çok çalışarak geldiğini çalışanlarına aşılayan bir şirket. Santralde en
önemli sorumluluğumuz çalıştığımız santralin verimliliğini en
yüksek kapasitede tutmak. Şu anda kurulu bulunan 54 rüzgar
türbini ile Türkiye’de işletmede bulunan en büyük santralinde
çalışıyoruz. Türbinlerin ve yan ekipmanların periyodik bakımlarının yapılması ve meydana gelen arızaların en hızlı ve güvenli
şekilde giderilmesi ana sorumluluklarımız arasında. Santralimizde bulunan 154KV açık Şalt, 31,5KV kapalı şalt ile birlikte
bu sistemlerin korunması ve kontrolü için santralde bulunan
tüm cihazların bakımları ve arızalarının giderilmesi yine bizim
sorumluluğumuzda. Mesaimiz başladıktan sonra, sahadaki arı-
za durumu ve periyodik bakım takvimi doğrultusunda iş planı
oluşturulup sahadaki faaliyetlerimize başlıyoruz. Yüksekte çalışmak yüksekten korkmayanlar için güzel bir duygu.
Ali Yıldırım/Elektrik teknikeri
Kurumsal yapısı ve ülke eknomisine sağladığı katkıları nedeniyle Zorlu Ailesi’nin bir üyesi olmaktan gurur duyuyorum.
Planlanan işle ilgili ekipmanlarımızı ve koruyucu malzemelerimizi alarak sahaya gidiyoruz. İş güvenliğimizi sağladıktan
sonra faaliyetlerimize başlıyoruz. Akşam yorgun ama hedeflenen işi bitirmenin getirdigi mutlulukla ve yüzlerde tatlı bir
tebessümle bir sonraki gün görüşmek dileğiyle ayrılıyoruz.
Yüksekte çalışmak heyecan dolu, her an ayrı bir dikkat isteyen
zor ve riskli bir iş. Aldığımız eğitimler, saha şartlarına uygun
kıyafetler, koruyucu ekipmanlarımız ve aşırı dikkatle riskleri
tolere ediyoruz. İşletme ve bakım faaliyetlerine başladığımız
günden bu yana sahamızda hiçbir iş kazası meydana gelmediği
için mutluyuz.
Fatih Mehmet Nohut/İşletme ve bakım teknikeri
Zorlu Enerji Grubu gibi köklü ve itibarlı bir grup bünyesinde çalışmak bana mutluluk ve güven veriyor. Sabah 07:45’te şalt tesisindeki idari binamıza ulaşıyoruz ve iş kıyafetlerimizi giyerek,
yönetici ve amirlerimizin, günlük arıza ve hava durumu raporlarına göre yaptıkları iş planı doğrultusunda saha dağılımını yapıyoruz. Gün sonunda sahada yaptığımız çalışmaları SAP üzerinde kaydedip sahada herhangi bir olumsuzluk yok ise mesai
saatinin bitmesiyle personel servisimize gidiyoruz. İlk başlarda
yüksekte çalışmak korku ve endişe vericiydi. Ancak ilerleyen
zamanlarda bu korku ve endişe yerini tedbir ve güvene bıraktı.
Yüksekte çalışmak artık benim için günlük, olağan bir iş. Tabii
49
paraşüt tipi emniyet kemerimi giydikten ve kendimi en az iki
ankraj noktasına sabitledikten sonra...
Levent Tarakçı/ İşletme ve bakım teknikeri
Zorlu Enerji Grubu gibi büyük ve itibarlı bir grupta çalışmak
bana güven veriyor. Yönetici ve amirlerimin yapmış olduğu
günlük çalışma planları dahilinde, santralimizde bulunan 54
adet rüzgar türbininin işletme ve bakım çalışmalarına katılıyorum. Yüksekte çalışmak ilk zamanlar korkutucuydu. Ancak ilerleyen zamanlarda bu korkuyu yendim. Yüksekte çalışmak artık
benim için yolda yürümek gibi bir şey. Mesai arkadaşlarımla
gerekli emniyet tedbirlerini alarak türbinde meydana gelebilecek riskleri en aza indirmeye çalışıyoruz. Tabii bu noktada aldığımız eğitimler ve tecrübelerimiz en önemli etken.
Mehmet Yörük/İşletme ve bakım teknisyeni
Zorlu Enerji Grubu hayatımın hem emek hem de değer verdiğim kısmını ifade ediyor. Çalışmak sadece para kazanmaktan
ibaret olmamalı. Benim için çalışmak, kendimi ifade etmenin
en doğrudan yolu. Gördüklerimiz, duyduklarımız, öğrendiklerimiz, hissettiklerimiz, yani sizde birikenlerin işe yaraması ve
faydalı bir şeye dönüşmesi lazım. Burada çalışmak çok keyifli.
Hiçbir zaman sıradan bir gün olmuyor, çünkü günlerimiz oldukça renkli geçiyor. Yüksekte çalışıyor olmak, bizi içinde yaşadığımız şehre ve orada akıp giden hayata daha da yabancılaştırıyor. Bu nedenle şehir stresinden uzak olduğum için kendimi
daha şanslı hissediyorum.
Cengizhan Turgut/Elektrik teknikeri, kumanda operatörü
Santralde bulunan türbinlerin ve şalt tesisinin işletme operasyonlarını, planlı ve arızi bakım operasyonlarını yürütmek, yapı-
lan işlemlere ilişkin kayıtları tutmak ve raporlamak gibi sorumluluklarım var. Türbinlere ait bilgileri saatlik, günlük, aylık ve
yıllık toplayarak arşiv oluşturuyoruz. Mesleğimle ilgili aldığım
eğitimleri azami derecede sahada uygulayarak ve tecrübelerimi artırarak riskleri tolere ediyorum.
Hakan Karataban/İşletme ve bakım teknisyeni
Zorlu Enerji sektörün öncü firmalarından biri. Aktif çalışmaları
ve yatırımlarıyla heyecan verici bir firma olduğu için burada çalışmaktan mutluluk duyuyorum. Santralde işletme bölümünde
görev yapıyorum. Santralin güvenilir ve verimli bir şekilde işletilmesi, meydana gelen arızaların en kısa sürede giderilmesi
için servis ve bakım ekipleriyle koordinasyon sağlamak gibi
sorumluluklarım var. Günlük işletme ve bakım raporlarının hazırlanması türbinlerin arıza, bakım ile ilgili çalışmaların raporlanması, ilgili birimlerin bilgilendirilmesi, santralin sağlıklı bir
şekilde çalışmasını için gerekli kontrollerin yapılması ile günlük çalışmalarımı tamamlıyorum. Yüksekte çalışmak özgürlük
ve aynı zamanda heyecan verici bir duygu.
Ulvi Akış/Bakım personeli
2003’te Zorlu Enerji A.Ş Ankara Doğalgaz Çevrim Santrali’nde
saha operatörü ve ardından merkezi sistem işletme operatörü
olarak çalıştım. Zorlu Enerji Grubu gibi köklü bir şirkette çalışmaktan son derece memnunum. 2009’da bu santralde çalışmaya başladım. Sahadaki planlı-plansız bakımlarda ve arıza çalışmalarında görev alıyorum. Gün içinde sahadaki servis bakım
faaliyetleri çerçevesinde verilen görevleri eksiksiz olarak yerine
getirerek kayıtların SAP’ye işlenmesini sağlıyorum. Yüksekte
çalışma duygusu anlatılmaz, yaşanır. Riskleri aldığımız eğitimler doğrultusunda ve tecrübelerimiz ışığında tolere ediyoruz.
50 haber
Valeron’dan kişiye özel üretim
Müşteriye kendini ayrıcalıklı hissettirin! Modern pazarlamanın bu motto’su Valeron’a ilham verdi ve şirket ürün gamını
kişiye özel üretimle daha da genişletti. Valeron müşterileri, kişisel zevklerini yansıtan ve istedikleri ebattaki ürünü
sipariş verebiliyor. Zorlu Tekstil Marka Müdürü Şenay Şen Görgül, “Amacımız maksimum müşteri mutluluğu” diyor.
H
er geçen gün daha da globalleştiğimiz günümüzde
artık ihtiyaçlar ve beklentiler çok daha çeşitlilik gösteriyor. Tüketiciler kendilerini belli kalıplar içerisine
sıkıştırmadan kendilerine özel üretimler peşinde koşuyorlar.
Özellikle giyim sektöründe son yıllarda bunu çarpıcı bir şekilde görüyoruz. Artık müşteri memnuniyeti sağlamada özelleştirilmiş ürünlerin, standart kalıplaştırılmış ürünlere göre çok
daha etkin rol aldığını görüyoruz. Diğer ifadeyle, müşteriler
sadece ürün seçeneği değil, kendi ihtiyaçlarını, beklentilerini
tam olarak karşılayan ürünleri talep ediyorlar.
Zorlu Tekstil Grubu’nun seçkin markalarından biri olan Valeron, bu doğrultuda kişiye özel üretim hizmeti vermeye başladı. Müşteri memnuniyetini eksiksiz bir şekilde yerine getirmek
adına böyle bir proje hazırladıklarını söyleyen Zorlu Tekstil
Marka Müdürü Şenay Şen Görgül, “Temel amacımız; müşterilerimize çok daha özgür seçim hakkı tanıyıp kendilerine özel
yapılacak bir üretimle yüzde 100 müşteri memnuniyetini sağlamak” diyor.
Z: Bu hizmeti ne zaman ve hangi noktalarda vermeye başladınız?
Eylül ayı itibari ile şimdilik İstinyepark Linens ve Cevahir Linens XL mağazalarımızda bu hizmeti vermeye başladık. Ancak
hedefimiz kısa sürede bunu diğer Valeron satış noktalarına
da yaymak. Bunun öncesinde nelerle karşılaşabileceğimizi
bir süre görüp ortaya çıkabilecek eksiklerimizi tamamlamak
istedik.
Z: Yurtdışında da bu hizmeti veriyor musunuz?
Biz zaten yurtdışı müşterilerimize tamamen onların talep ettiği ebatlarda üretim yapıyoruz. Sipariş alındıktan sonra dikime
başlandığı için de model seçeneklerinde her türlü esnekliği
sağlayabiliyoruz. Yurtdışında 30’u aşkın ülkede satış yaptığı-
Şenay Şen Görgül
mızdan özellikle de ebatlar ve ürünler çok çeşitlilik gösteriyor.
Örneğin Fransa’da üst çarşaf dediğimiz, İngiltere’de baza eteği dediğimiz farklı ürünler varken, Türkiye ya da diğer ülkelerde bu ürünler pek bilinmeyebiliyor. Uluslararası bir marka
olduğunuzda her ülkenin kendi pazarına uygun ürün gamında
üretim yapmak durumundasınız. Aksı takdirde pazarın içine
girmeniz zaten mümkün olmuyor.
Z: Sistem nasıl işliyor? Detaylarını anlatır mısınız? Bu hizmet
kapsamında tüketicilere neler sağlıyorsunuz?
Bu projeye başlamadan önce Ar-Ge ekibimiz ve ürün müdürlerimizle birlikte tüm ekip olarak oldukça kapsamlı bir çalışma
yaptık. Projeye ilave edeceğimiz desenleri, farklı ürün gruplarını belirledikten ve gerekli sistemsel alt yapıları oluştur-
duktan sonra uygulamayı hayata geçireceğimiz bayrak mağazalarımıza özel bir eğitim verdik. Her mağazada bu projeyi
yürütecek pilot satışçılar belirleyip onları detaylar konusunda
ayrı bir eğitime tabii tuttuk. Sistemin işleyişine gelince; projede yer alan desenlerimizi ve ilave ürün modellerimizi tanıtan
bir tanıtım klasörümüz mevcut. Müşterilerimiz mağazaya geldiklerinde öncelikle bu projede yer alan modellerimizle ilgili
detaylı bir bilgi aldıktan sonra istedikleri herhangi bir ebatta,
dantelli ya da dantelsiz olarak üretim siparişi verebiliyor. Normal koleksiyonda bu ürünleri sadece çift kişilik ya da XL çift
kişilik ebatlarında alabilirken, bu hizmetimiz sayesinde standardın dışında özel yapım olan ekstra büyük ya da yuvarlak
yataklarına uygun üretim yaptırmaları mümkün. Ebat ve dantel özgürlüğünün dışında ise farklı ürün gruplarında üretim
yaptırmalarına da olanak veriyoruz; Çarşaflı ya da çarşafsız
baza eteği, farklı dikiş tekniği seçeneklerinde sunduğumuz,
günlük kullanım için ideal olan, standart yastıklar gibi. En
büyük amacımız; müşterilerimizin özgürce, istedikleri ebatta
ve detayda ürün sahibi olmalarını sağlayıp müşteri memnuniyetini eksiksiz olarak yerine getirmek. Bu anlamda pazarda
gerçekten bir boşluk var. Özellikle Valeron gibi üst segmente
yönelik bir markanın bireysellik trendinde olan günümüz toplumunda sadece standart ürün sunmasının kesinlikle yeterli
olmadığı inancındayız ve tüm hedefimizin standart kalıpların
dışına çıkıp tüketicilerin beklentilerini eksiksiz karşılamak.
Z: Şu an Valeron’un ürün yelpazesinden neler var?
Nevresim takımlarımızın dışında, yatak örtüsü, pike ve masa
örtüsü takımları, banyo grubumuzun içerisinde tekli ve aile
seti olarak sunduğumuz havlu grubu ürünlerimiz; bunların
dışında da perdelik kumaşlarımız ve dekoratif yastıklarımız
mevcut. Oldukça geniş bir ürün gamına sahip olan 2011 koleksiyonumuz toplamda 17 desenden oluşuyor. Kendi içerisinde
baskılı, düz boya, jakarlı, ipek karışımlı gibi farklı kalitelerde
51
tüketicilerin beğenisine sunuluyor. Her yıl yenilediğimiz koleksiyonumuza değişen ihtiyaç ve beklentiler çerçevesinde
yeni ürün ve farklı seçenekler sunmaya devam ediyoruz.
Z: Valeron’un tüm ürünleri için kişiye özel üretim hizmeti veriyor musunuz?
Şu an için en çok beğenilen ve satılan dokuz desenimizde bu
uygulamayı başlattık. Gelecek talep ve beklentiler doğrultusunda 2012 koleksiyonumuzdan da yeni modeller ve hatta
yeni ürünleri eklemeyi planlıyoruz. Hedefimiz değişen trendler
doğrultusunda ağırlıklı olarak tüketici bazlı satış modellerinin
bu projeye dahil olmasını sağlamak.
Z: Valeron markasının iddiası “ulaşılabilir lüks” kavramını
yaşatmak. Nedir ulaşılabilir lüks?
Valeron gerek üst düzey kalite anlayışı, gerekse en son trendleri yansıtan tasarımlarıyla üst segmente yönelik, 30’u aşkın ülkede 120’ye yakın noktada satış yapan ve dünyanın en
önemli ev tekstili fuarlarında boy gösteren, uluslararası bir
marka. Bizim gerek tasarım, gerekse üretim aşamasında en
çok dikkat ettiğimiz nokta hiçbir şekilde kaliteden ödün vermemek. Tamamı mısır pamuğundan üretilen ve son derece
kaliteli aksesuarların kullanıldığı ürünlerimiz, bugün sektörde
dünyaca ünlü, köklü markalar ile aynı fuarlarda yan yana sergileniyor. Kalite ve tasarım anlamında hiçbir eksikliği olmayan
koleksiyonlarımızın, tam tersi pek çok açıdan olumlu avantajları var. Biz tüm müşterilerimize öncelikli olarak bu kavramı
yaşatmaya çalışıyoruz ve “Biz size Valeron’la ulaşılabilir bir
lüks sunuyoruz” diyoruz. Sektörde çok ünlü bir markanın aynı
kalitedeki bir ürünü, Valeron koleksiyonlarında çok daha uygun bir fiyatla sunabiliyoruz. Markanın kendi üreticisi olmamızın verdiği fiyat ve çeşitli esneklik avantajlarıyla tüketicilere
bu keyfi yaşatmayı hedefliyoruz. Bu çok önemli bir kavram.
Çünkü günümüzde artık ev tekstilinde marka değerlerinin
önemi biraz daha azalıyor. Özellikle gelişen ekonomilerde ar-
tık bilinçli tüketiciler bilinen markaların kalitesi ile aynı kalitedeki bir ürünü çok daha iyi fiyata alabileceklerinin farkında.
Hele bir de tasarım anlamında tüketiciyi doyurabiliyor ve çeşitlilik sunabiliyorsanız şansınız çok daha fazla artıyor.
Z: Kişiye özel üretimle, tekstil sektöründe lüks tüketime yeni
bir boyut kazandırdığınızı söyleyebilir miyiz?
Günümüz koşullarında hangi sektörde olursa olsun müşteri
odaklı üretim ve pazarlama stratejileri her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Rekabetin her geçen gün arttığı bir ortamda her seviyede rakiplerimize karşı yeni/farklı bir avantaj elde
etmemiz, pastadan daha fazla pay alabilmemiz açısından şart.
Müşteri memnuniyetini, sunulan imkanları/seçenekleri maksimuma çıkarmayı hedefleyen kişisel üretim projemiz, hiç kuskusuz pazardaki rakiplerimize karşı bizi bir adım daha ileriye
taşıyacaktır. Biz bu projeyle bir kez daha göstermek istiyoruz
ki; değişen trendlerin ve pazar dinamizminin her geçen gün
yeni pazarlama stratejilerine ihtiyaç duyduğu günümüzde, hedefimiz her zaman bunların öncüsü olup müşterilerimize hak
ettiği doğru ve kaliteli hizmeti verebilmektir.
Z: Tüketicilerin ilgisi nasıl? Ne gibi geri dönüşler alıyorsunuz?
Şu ana kadar çok güzel tepkiler aldık. Pek çok tüketiciden böyle bir projeyi hayata geçirdiğimiz için teşekkür yazıları geliyor.
Bizim için bu olumlu tepkiler çok sevindirici. Gelen dönüşlerin
tamamı pazarda böyle bir açığın olduğunu fazlasıyla doğruluyor. Bundan sonraki hedefimiz bu proje kapsamındaki mağaza
ve ürün sayımızı artırıp projeyi çok daha fazla kanalda aktif
hale getirecek yeniliklerin peşinde olmak.
52 hobi
Haber: Ilgın Kaya
“Hobilerimle dinleniyorum”
Gazdaş Trakya Bölgesi Doğal Gaz Dağıtım A.Ş.’nin genç çalışanlarından Sami Can Kiremitçi, hobi geliştermenin çalışma
hayatını olumlu yönde etkilediğini söylüyor. Balıkesir Üniversitesi Makina Mühendisliği mezunu Kiremitçi, seramik
üzerine resim yapıyor, gitar çalıyor, puzzle oynuyor. Ve “Herkes, kendine en uygun hobiyi deneyerek bulabilir” diyor.
Sami Can Kiremitçi
H
obilerin herkes için bir ihtiyaç olduğunu söyleyen Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden Gazdaş Trakya Bölgesi
Doğal Gaz Dağıtım A.Ş.’de iç tesisat mühendisi olarak
görev yapan Sami Can Kiremitçi, boş zamanlarını hobileriyle
değerlendiriyor. Hobilerinin kendisini dinlendirdiğini söyleyen Kiremitçi, “Seramik üzerine resim yapmak, puzzle’la uğraşmak ya da gitar çalmak… Bunların hepsi rahatlamamı ve
kafamı boşaltmamı sağlıyor” diyor.
Z: Seramik üzerine resim yapmaya ilginiz nasıl başladı?
Bir tatil sırasında, seramikleri ve fayansları boyayan bir sokak
sanatçısı ile tanıştım. Yaptığı işleri, resimleri çok beğenince
ben de denemek istedim. Hem resim çizmek hem de ortaya çıkan sonuç hoşuma gidince yapmaya devam ettim.
Z: Bu alanda kendinizi nasıl geliştirdiniz?
Kendimi bu alanda gelişmiş biri olarak görmüyorum. Daha çok
acemiyim ve öğrenmem gereken birçok teknik var. Şu anda
özel bir teknik kullanmıyorum. Asetatlı kalem ile seramik üzerine resim çizip içlerini boyuyorum. Şimdilik asetatlı kalem işimi
görüyor. Tekniğine hakim olduktan sonra çini mürekkebi kullanarak çizimlerime devam edeceğim.
Z: Hobinize ne kadar zaman ayırıyorsunuz?
Son zamanlarda işlerim yoğun olduğu için az zaman ayırabiliyorum. Fayans üzerinde estetik görüneceğini düşündüğüm
resimler bulduğumda çizim yapmak çok keyif veriyor. Bir işi
bitirmek, yaklaşık bir saatimi aldığı için planlamaya pek gerek
duymuyorum.
Z: İlgilendiğiniz başka hobileriniz var mı?
Özellikle puzzle yapmayı çok seviyorum. Şimdiye kadar tamamladığım ve duvarıma astığım dokuz tane puzzle var.
Puzzle’ları genellikle eşimle birlikte yapıyoruz ve çok eğleniyoruz. İlk yaptığımız puzzle 1500 parçalık bir Mona Lisa tablosuydu. Bitirmemiz beş ayımızı almıştı ama yaparken çok keyif
almıştık. Ayrıca gitar çalmayı da çok seviyorum.
Z: Gitar çalmayı nasıl öğrendiniz?
15 yıldır gitar çalıyorum. Bir kursa gitmeyi gerekli bulmadım
ve kendi kendime öğrendim. Çok çalışıp pratik yaptığım gibi,
gitar çalmasını iyi bilen arkadaşlarımdan da olabildiğince çok
şey öğrenmeye çalıştım. Genelde amatörce, tek başıma çalıyorum ama bazen arkadaşlarımla iki, üç gitar beraber çalmak
da çok keyifli oluyor.
Z: Bu hobilerle uğraşmak nasıl bir duygu? Yaparken neler
hissediyorsunuz?
İnsan sevdiği bir işi, zorunda olmamasına rağmen yapar.
Ben resimleri çizerken zamanın nasıl geçtiğini bile anlamıyorum. Bütün dikkatimi yaptığım resme veriyorum. Özellikle o kadar emek verip resmi bitirdikten sonra karşısına
geçip bakmak çok güzel bir duygu. Misafirlerim geldiğinde
“Çok güzel bunlar, nereden aldınız” diye sorduğunda, ben
yaptım diyebilmek, benim için çok büyük bir gurur kaynağı
oluyor.
Z: Hobilerinizin iş performansınıza katkısı oluyor mu?
Seramik üzerine resim yapmak, puzzle’la uğraşmak ya da gitar çalmak… Bunların hepsi dinlenmemi, rahatlamamı ve kafamı boşaltmamı sağlıyor. Dinlenmeye ihtiyaç duyduğumda, vakit ayırıp hobilerimle uğraşıyorum. Böylece çalışma hayatımın
daha verimli hale geldiğine inanıyorum.
Z: Bu hobilerle uğraşmak isteyenlere neler önerirsiniz?
Özellikle resim yapmak çok zevkli bir hobi olmasının yanı sıra
maliyeti çok düşük. Fayans ve birkaç asetatlı kalemle başlanabilir. Puzzle ise çok dinlendirici ve herkesin yapabileceği bir
uğraş. Deneyerek size en uygun hobiyi bulabilirsiniz.
Z: Resimlerinizde zemin olarak neleri tercih ediyorsunuz?
Genelde fayans üzerine çalışıyorum. Cam üzerinde boyalar soluk göründüğü için pek tercih etmiyorum. Siyah asetat kalemle
yapılan çalışma fayans üzerinde daha iyi görünüyor. Artık siyah
dışında farklı renklerle de çalışmak istiyorum.
haber 53
Şampiyon Korteks
Avrupa ve Orta Doğu’nun en büyük entegre polyester iplik üreticisi ve ihracatçısı olan Korteks A.Ş.’nin futbol takımı,
Bursa Organize Sanayi Bölgeleri Şampiyonlar Ligi Futbol Turnuvası’nda birinci oldu.
B
ursa’da ilk defa düzenlenen ve bölgelerinde ilk dört
dereceye kalan 12 takımın katıldığı Bursa Organize Sanayi Bölgeleri Şampiyonlar Ligi Futbol Turnuvası’nda,
Korteks’in futbol takımı başarılı bir performans sergiledi. Finale
kalan takım, 26 Kasım Cumartesi günü Bursalı Havlu takımı ile
yaptığı maçı 4-0 kazanarak şampiyon oldu.
54 gezi
Yazı: Hakan Karan
Şarkılar eşliğinde doğada bir gün
Zorlu Enerji, Vestel ve Dexar çalışanlarından oluşan 27 kişilik grup, Korsan Gezi Timi’nin organizasyonuyla İzmit’teki
Beşkayalar Tabiat Parkı’nda keyifli bir doğa yürüyüşü yaptı. Serin hava, zorlu orman patikaları ve dere geçişlerine
rağmen tüm ekibin keyfi yerindeydi.
K
orsan Gezi Timi, keyifli bir etkinlik daha gerçekleştirdi.
29 Ekim Cumartesi günü, soğuk bir İstanbul sabahında
yollara düşen gezginlerin hedefi İzmit yakınlarındaki
Beşkayalar Tabiat Parkı’ydı. Zorlu Enerji, Vestel ve Dexar çalışanlarından oluşan 27 kişilik grup, yüksek kaya duvarları, pek
çok derenin birleştiği bir nehir yatağı ve geniş yapraklı ağaçlardan oluşan sık orman örtüsüyle kaplı tepelerin buluştuğu
Beşkayalar Vadisi’nde iki saatlik bir yürüyüşle 1000 metre
yüksekliğindeki zirveye ulaştı.
Yaklaşık bir buçuk saatlik yolculukla ulaşılan Yuvacık Barajı’nın
bittiği Sıcakdere, gezinin ilk durağıydı. Yürüyüş öncesi enerji
depolamak için verilen kahvaltı molası, Karadeniz usulü mıhlama, kuymak, sucuklu yumurta, köy peynirleri ve fırından yeni
çıkmış sıcacık ekmekle tam bir ziyafete dönüştü. Gruptakilerin
birbirini tanıma fırsatı bulduğu kahvaltı, dere kenarındaki şirin
tesiste şömine keyfi ve derenin üzerine doğru sallanan salıncakların yarattığı adrenalin takviyesiyle son buldu.
Gün kısa yol uzun olunca, molalar da çabucak bitiveriyor. Neyse ki gezginlerimiz oldukça enerjik. Yürüyüşün ilk bölümü olan
3 kilometrelik toprak yol bir çırpıda aşılıyor. Hem de şarkılartürküler eşliğinde... Yürüyüşçülerimizin böylesine hızlı bir
başlangıç yapmasında parkurun iniş aşağı olmasının etkisi
olabilir mi? Bizce hayır! Bu tamamen Zorlu çalışanlarının enerjisi ve dinamizminden kaynaklanıyor.
İlk durak, aynı zamanda öğle yemeğininde yeneceği Veysel
Dayı’nın Yeri. Veysel Dayı, yıllarca bu dereden çıkan kaynak
suyunun bekçiliğini yapmış, bahçesi ve her zaman yanan ateşiyle de yürüyüşçülerin dinlenme noktası olmuş. Şimdilerde
ise suyun kadrolu bekçisi oğlu Hasan…
Konu ateş ve içinizi ısıtan bir şömine olunca, yürüyüşün kalan kısmından vazgeçen keyifçiler de oluyor. Grup yedi kişiyi burada bırakarak zirveye doğru 20 kişiyle devam ediyor.
55
Karşılarına çıkan ilk dere yardımlaşarak aşılıyor. Dev kayın
ağaçlarından (Fagus orientalis) oluşan, orman gülleriyle (Rhododendron ponticum) kaplı yaşlı bir ormanın içinden ince bir
patikayla bir saat sürecek tırmanış başlıyor.
Hızlı ve enerjik ekip
Yazının başında söyledik. Grup hızlı ve enerjik. Bu çıkış da
45 dakikada tamamlanıyor ve mutlu son: Zirvedeyiz! Denizden yükseliği bin metreyi bulan Şahinkayası, Beşkayalar
Kanyonu’nu kuş bakışı gören bir nokta. Şimdilerde suyu az
olduğu için derenin sesi buralara ulaşamıyor. Bunun için ilkbaharda kar sularının eridiği dönemde gelmek lazım.
Zirve rüzgarlı ve soğuk. Fotoğraflar hızla çekiliyor ve dönüş
başlıyor. Yeniden dere seviyesine inmek yarım saatten az sürüyor. Bu çıkışın ödülüyse mangaldaki köfte ve sucuklar...
Yemek, çay, kahve derken, dönüş vakti geliyor. Grup, minibüsü bıraktığı yere, Aytepe’ye kadar 1 saat sürecek bir yürüyüş
yapacak. Yola çıkmadan önce derenin biraz üzerindeki mağara
görülecek. Gönüllü rehberlerin kafa lambaları hazır. İçerideki
zifiri karanlıkta ışıkları kapatacakları anın heyecanıyla mağaraya giriyorlar. Eğilerek hatta zaman zaman neredeyse sürünerek 3-4 dakikada geniş sayılabilecek bir galeriye varılıyor.
Sarkıtlar görmeye değer. Şansımıza tavandan sarkan iki yara-
sa gördük. Bizden hiç rahatsız olmadan uykularına devam ettiler. Mağaracılığa da bir giriş yaptıktan sonra yürüyüşçü kimliğimize bürünerek yola devam ettik. Her inişin bir çıkışı olduğu
acı gerçeğiyle tırmanarak yaklaşık bir saatte aracımıza vardık.
Güzel bir gün bitmek üzereydi. Neyse ki dönüşteki geleneksel
minibüs eğlencesi bu gezide de bizimleydi. Yorgunluk yerini
türkülere ve İstanbul’a yaklaşırken uykuya bıraktı. Sonbaharın renkleri, toprağın kokusu, ağaçların yaprağını dökmesiyle
ormana hakim olan hüzün, ancak doğaya çıkarak hissediliyor.
Teşekkürler Korsan Gezi Timi!
56 köşe yazısı/metin salt
Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme A.Ş.
Genel Müdür Yardımcısı
[email protected]
1 Dolar’a sıfır risk, karar sizin!
İnternet çağında kişisel verilerinizi korumak, sanıldığından daha zor. Çığ gibi büyüyen mobil uygulamaları da
hesaba katarsak, bu konuya duyarsız kalmak pahalıya patlayabilir.
R
adyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) faaliyet giderlerini karşılamak için televizyonda ve radyoda yayınlanan
reklam geliri üzerinden yüzde 5 pay alır. Bu sadece
reklamlar kuşağında olmaz. Dizi kahramanına markası gözüken bir “cola” içirerek cinlik yapmak isterseniz, ondan da
payını alır ve bununla kalmayıp yayında altyazı ile “Ben sanal
reklam yapıyorum” diye duyurmanızı ister. Şimdi ben de gizli reklam yapıyorum. Okumakta olduğunuz bu yazıya benzer
yazılarımı www.metinsalt.com adresinde yayınlıyorum. Geçen
yıllarda yayınladığım “Teknoloji Hakkında (Yanlış) Bildiklerimiz” yazısı bu sitede olumlu yorumlar alınca ara sıra bu tip
bilgileri derlemenin sizler için ilgi çekici olacağını düşündüm.
Bu yazıda internet ve mobil iletişim çağında yaşayan bizler için
gittikçe önem kazanmaya başlayan kişisel verilerimizin güvenliği ile ilgili yanlış bilinenlerden bazılarına yer veriyorum.
Geçenlerde kaybettiğimiz Steve Jobs’un yarattığı ürünlerine
çocukları gibi düşkün olduğu söylenir. Tasarımlarında bizzat
bulunup ezber bozan kişiliğini yansıttığını da ben eklemek
isterim. Belki de bu nedenle iPhone’lar ile ilgili efsaneler bitmez. Dillerde dolaşan bir efsaneye göre Apple firması iPhone
içine eklediği gizli bir yöntemle istediği telefonu uzaktan çalışmaz hale getirebilir. Apple yok etme şalterini (kill-switch) indirdiğinde, seçilen telefonun “Görevimiz Tehlike” dizisindeki
gizemli teypler benzeri dumanlar çıkarıp yanarak kendini imha
etmiyor. Ama uzun süre Apple’ın iPhone’ları bir daha açılmayacak şekilde kapatabileceğine inanılıyordu. Gerçekçi düşünürseniz tüketici koruma yasalarının böyle bir özelliğe kolay
izin vermeyeceği aşikar, ama bu efsanede az da olsa gerçek
payı var. Telefon değilse bile telefona yüklenen uygulamalar
Apple tarafından uzaktan çalışmaz hale getirilip silinebiliyor.
Apple zararlı olduğunu belirlediği uygulamalar için bir kara
liste tutuyor. Kara liste uygulamaları uzaktan iPhone’lara bil-
hone sayısını ikiye katlamış durumda.
2016 yılında bu oranın üç katına çıkması
bekleniyor. ABI araştırma firmasının rakamlarına bakılacak olursa, bu iki rakip
ve diğerleri göz önüne alındığında 2010
yılında 9 milyar uygulama indirilmişken, 2011
yılında toplamda 30 milyar uygulama indirilmesi
bekleniyor.
dirilip işletim sistemine gömülü bir gizli özellik
(soft kill switch) sayesinde yok edilmesi sağlanıyor. Kara listede kişisel veri güvenliğini tehlikeye
atan, maddi veya manevi zarara yol açan uygulamaların başta
olacağını tahmin etmek zor değil.
Aslında uygulama pazarına (iTunes Apps Store) yüklenen bütün uygulamalar Apple tarafından kontrol edilip onaylanıyor.
Ancak gözden kaçan kötü uygulamalara karşı son çare olarak
yok etme şalterinin telefon yazılımı içinde olduğu Apple’dan
yapılan resmi açıklama ile doğrulandı. Apple’ın bu uygulama
işinde neden bu kadar zahmete girdiğini merak edilir. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Temmuz ayında Apple’ın yaptığı resmi açıklamaya göre, uygulama pazarından bugüne kadar 15 milyar uygulama indirilmiş. Pazarda 500 bin uygulama
indirilmeyi bekliyor. İnanması güç ama çoğu 1 dolar bile olmayan bu uygulamalar için insanlar 3,6 milyar Dolar ödemişler.
Apple ise bu uygulama ticaretinden pazar ağası olarak yüzde
30 komisyonunu alıyor. Elbette Apple altın yumurtlayan tavuğunu klimalı kümeste tutacak ve gözü gibi bakıp tehlikelerden
koruyacaktır. Bu pazarda işinde Apple’ın en büyük rakibi internet devi Google tarafından desteklenen sayısı 400 bine yaklaşan Android uygulamalarıdır. Bir iPhone kullanıcısı ortalama
35, bir Android kullanıcısı ortalama 25 uygulama kullanıyor.
Ancak Android çok hızlı yayılıyor. Android’li telefon sayısı iP-
Mobil uygulama kavramının çığ gibi büyüdüğüne
daha fazla kanıt arayanlar için Wireless Intelligence firmasının 2011 araştırmasına göz atmak yeterli. Araştırmaya
göre artık cep telefonumuzda görüşme yaptığımızdan daha çok
Angry Birds oynuyoruz. Bilimsel konuşmak gerekirse küresel
olarak yaklaşık 1000 mobil operatör üzerinden hazırlanan raporda bir ay içinde 531 dakika telefon konuşması yaparken, 667
dakika boyunca uygulama kullanıyoruz. Kötü amaçlı yazılım
anlamına gelen “malware” üretenler bu gelişmeyi göz ardı etmiyorlar. Böylelikle bilgisayar dünyasındaki bilgi hırsızlığı, kandırma, zarar verme ve virüs kabusu mobil iletişim cihazlarına da
“uygulama” maskesi altında transfer oluyor.
Apple dünyasının mimarı Steve Jobs, artmakta olan Android
işletim sistemi ile çalışan rakip telefonları tam bu noktada açık
bir dille eleştirirdi. Apple patentlerinin ihlal edildiği iddiasının
yanı sıra Android pazarında uygulamaların sıkı kontrolden geçirilmemesinin ve Android’in telefon içindeki bilgi ve fonksiyonlara daha kolay erişim vermesinin potansiyel zararlarına
değinirdi. Apple kendi platformlarında geliştirilen uygulamaları eriştikleri bilgiler açısından oldukça sınırlar. Bununla da
kalmayarak uygulama pazarına yüklenmek istenilen uygulamaları; sadece teknik uyumluluk açısından değil, kişisel veri
kullanım fonksiyonları ve cinsellik gibi içerik açısından da sıkı
57
kontrolden geçirilir. Ara not olarak belirtmek gerekirse burada uygulanan yöntem tanımı gereği bir sansür olduğu için yararları ve zararları konusunda hepimizin bir görüşü olacaktır.
Apple tüm bu kontrol çabalarına rağmen yine de bir kara liste
tutmak ve aktif olarak kötü amaçlı yazılım ile mücadele etmek
zorunda kalır. Şu bir gerçek ki kötü niyetli insanlar, oldukça
zeki ve yaratıcı olabiliyorlar. Android ortamı da kötülükten
payını alıyor elbette. Temmuz ayında 21 uygulamayı Android
pazarından silmek zorunda kalan Google, geçtiğimiz günlerde 26 uygulama daha belirleyip ortadan kaldırdı. Bunu söylemişken Android telefon ve uygulamaların diğerlerinden daha
kötü veya zayıf olduğu düşünülmemeli. Google kendi Android
pazarını sıklıkla Apple’ın yaptığı şekilde kontrol etmeye çalışıyor. Ancak Android telefonlar özelliği gereği Google’un kontrol
ettiği pazar dışından da uygulama indirilebiliyor. Bu durumda
hem kullandığınız uygulama pazarını hem de indirmeyi planladığınız uygulamaların arkasında kim olduğunu araştırmanız
gerekiyor. Bir de telefonlara uygulama (oyun) yükleyenlerin
genellikle çocuklarımız olduğunu düşünürsek ev ödevinizi iyi
yapmanız gerektiği ortadadır.
Güvenlik açıkları
Hangi telefonun veya telefon işletim sisteminin daha güvenli
olduğu konusunda tartışmalar daha yeni başlıyor ama mantıklı bir sonuca varamayacağımız şimdiden belli. Çünkü biz daha
bilgisayar dünyasında bu sorunun yanıtı bulamadık. Bir grup
yıllardır Apple Mac bilgisayarların, Windows koşturan PC’lere
göre daha güvenli olduğunu ve virüs bulaşmadığını savunur.
Diğer bir grup ise Mac bilgisayarlara da virüs bulaştırılabileceği kanıtlamak için hacking (bilgisayarı ele geçirme) yarışmaları
düzenlemeye kadar işi götürür. Gerçek şu ki ticari olan tüm
bilgisayar işletim sistemleri belirli düzeyde güvenlik açıkları
içerir. Sizin bilgileriniz güvenliği sizin bu konuda ne kadar bilinçli ve duyarlı olduğunuzla daha fazla ilgilidir.
Kötü niyetli uygulamaların ne kadar kötü olduğuna gelince…
Birkaç örnek vermek açıklayıcı olabilir. İlk yıllarda Rusya’da
ortaya çıkan RedBrowser adlı bir virüs, mesaj atma karşılığı
para ödenen (premium number) bir numaraya mesaj atıyordu. Telefonuna virüs bulaşan kişi ay sonunda eve gelen fatura
sonrasında durumu fark ediyor ama ödemek zorunda olduğu
para karşılığı önemli bir mobil ders almanın dışında bir şey
elde edemiyordu. Bu örnek mobil virüslerin bilgisayar virüslerine göre daha fazla can yakabileceğinin bir göstergesidir. Mobil operatörlerin gün geçtikçe cep telefonu üzerinden alışveriş
yaptırmaları hatta “mobil cüzdan” gibi cep telefonunuzu para
yerine kullandırmaya başlamaları kötülerin iştahını kabartıyor
olmalı. Cep telefonu zararlı yazılımları sadece bir uygulama
indirmek yoluyla değil size gönderilen bir multimedya mesajı
(MMS) veya bluetooth bağlantısı sonucunda da telefonunuza
gelebilir. Bu zararlı programların bazıları paranızı diğerleri ise
kişisel gizliliğinizi elinizden alır. Ajan yazılımlar (spyware) tüm
görüşmelerinizin ve mesajlarınızın üçüncü kişiler tarafından
görülmesine yol açabilir. Tüm arkadaşlarınızın bilgilerini alıp
onlara da saldırmaya başlar.
Facebook ile ilgili yanlış bilinen gerçekler
Arkadaşlık ve kişisel bilgi demişken Facebook ile ilgili yazmamak olmaz. Facebook ile ilgili yanlış bilinen ama yanlış
bilinmesinde yarar olan bilgi ise Facebook’un kişisel bilgilerinizi ve resimlerinizi sattığıdır. Arkadaşlarını veya arkadaşlığı
Facebook’ta arayanlar ülkeler sıralamasında ilk üçe oynayan
bizler, çoğu zaman kişisel bilgilerimiz yanı sıra özel resimlerimizi de Facebook’ta pervasızca paylaşıyoruz. Facebook’un
yeni değiştirilen işletme kuralları, ki eminim çoğunuz okumadınız, bu resimlerin hesabınızı kapatsanız bile Facebook tarafından istediği şekilde kullanılacağı ve hatta satılabileceği izlenimini yaratıyor. Siz suratınıza pasta bulaşmış doğum günü
resminizin internette herkes tarafından görünmesine aldırmayabilirsiniz. Ancak Facebook’ta her zaman bu kadar masum
resimler olmuyor. Son değişiklikten sonra kişisel bilgi, video
ve resimlerinin satılacağını düşünenleri yatıştırma görevi günümüz en genç milyarderi Facebook kurucusu Zuckerberg’in
kendisine düştü. Açıklamaya göre Facebook aslında bu resimleri satmayı planlamıyor. Ancak paylaşılan resimler diğer
kullanıcılar ile ortak olması durumunda siz hesabınızı silseniz
bile Facebook’ta var olmaya devam ediyor. Benim önerim bir
yabancının görmesinden rahatsız olacağınız hiçbir kişisel bilgi, resim veya videonuzu paylaşmayın.
Facebook ile ilgili söylentileri çıkaranların bazıları ise bundan
çıkar sağlama peşindedir. Uzunca bir süredir ortada dolaşan
elektronik postalarda ve hatta Facebook üzerinde açılan gruplarda yakında Facebook hizmetinin paralı olacağı söyleniyor.
Aylık ücret için uydurulan rakamlar 4-15 Dolar arasında değişiyor. Facebook hayranlarına hizmetin ücretsiz kalabilmesi için
girişimde bulunmaları söyleniyor. Hatta bu amaçla kurulan
internet siteleri tanıtılıp ve bu siteye kayıt olmaları isteniyor.
Amaçları bu sitelere gelenlerin bilgisayarına virüs yüklemek
veya kişisel bilgilerine ulaşmak. Bu oyuna gelenler o kadar çok
ki, olay Amerikan televizyon kanalları tarafından haber yapıldı.
İster evde, ister okulda, ister işte olsun artık hayatımızın bir
bölümü internette geçiyor. Tanıdık tanımadık herkes de orada, aynı Taksim İstiklal Caddesi gibi… O zaman nasıl ki İstiklal
Caddesi’nde yürürken yan kesiciye, hırsıza karşı dikkat ediyorsanız, internette de gözünüz açık olsun. Özellikle küçük
çocuklarınızı yalnız göndermeyin.
58 haber
Vestel’in en büyük mağazası
Türkiye’nin dayanıklı tüketim alanındaki teknoloji devi ve elektronik sektörünün ihracat şampiyonu Vestel, kardeş ülke
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de dünya çapındaki en büyük mağazasını açtı. Sırada Almaata ve Tebriz var.
Eren Ataman
V
estel, Orta Asya ve Ortadoğu ülkelerinde büyüme stratejisine Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de açtığı yeni
mağazayla devam ediyor. 1.000 metrekare genişliğindeki mağaza Vestel’in dünya çapındaki en büyük mağazası
ve 58. exclusive showroom’u. Bakü’deki çok markalı mağazada Vestel’in beyaz eşya, elektronik eşya, ankastre, küçük ev
aletleri ve diğer kategorilerdeki ürünlerinin yanı sıra Regal,
Vestfrost, Finlux ve diğer grup markalarının ürünleri de satışa
sunuluyor. Mağazada Taç ev tekstili ürünleri ile farklı markaların hazır mutfak, kamera, cep telefonu gibi ürün grupları da
bulunuyor.
Vestel’in en büyük mağazasının açılışında bir konuşma yapan
Vestel Genel Müdür Yardımcısı Eren Ataman, “Yurt dışında
Vestel markalı ürünlerimizi tüketicilerimizle buluşturduğumuz
1700’ün üzerinde satış noktamız var. Bunların en büyüğünü
kardeş ülke Azerbaycan’da faaliyete sokmaktan gurur duyuyoruz. 2011 yılının sonuna gelmeden önce Almaata, sonra Tebriz
showroom’larımızı açacağız” dedi.
Sıradakiler; İran, Irak, Kıbrıs ve Kazakistan
Türkiye’deki tüm ürün gamlarının Azerbaycan’da da olacağını
belirten Ataman, Vestel’in bulunduğu her pazarda tüketim alışkanlıklarına ve ülkeye özel teknik koşullara uyumlu ürün sunma yeteneği ve kapasitesine sahip olduğunu; ürün boyutları,
yıkama ve kullanma kapasitesi gibi yerel ayarlamaları rahatlıkla gerçekleştirebildiğini ekledi. Ataman, 2012’de İran’da beş,
Irak, Kıbrıs ve Kazakistan’da ise ikişer Vestel showroom’unun
faaliyete gireceğini açıkladı. Ekonomisi büyük oranda yer altı
zenginliklerine ve enerji kaynağı ihracatına dayanan kardeş
ülke Azerbaycan’ın küresel ekonomiye entegrasyon anlamında
özellikle son yıllarda önemli hamleler gerçekleştirdiğini belirten Ataman sözlerine şöyle devam etti: “Azerbaycan’ın enerji,
finans, turizm gibi sektörlerde yaptığı atılımla hızla geliştiğini,
küresel pazarda gerek talep gerekse alım gücü anlamında yüksek bir potansiyele sahip olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin bu
pazarın dünyaya açılan kapılarından belki de en önemlisi olduğuna inanıyoruz. Bu anlamda Bakü’deki mağazamız iki ülke
arasındaki ekonomik ilişkileri daha da geliştirmede önemli bir
vesile olacaktır.”
Vestel satışlarını her yıl bir öncekine göre yüzde 40 artırdı
Vestel’in mağazalaşma çalışmalarının devam ettiği Orta Asya
ve Ortadoğu ülkelerinde faaliyetlerinin sadece mağaza açmakla sınırlı kalmadığını vurgulayan Ataman, “Bu ülkelerdeki mağazalarımız, daha çok tüm ürünlerimizi ülke halkının
beğenisine sunduğumuz bir platform konumunda oluyor. Asıl
hedefimiz mağazalarımızın desteği sayesinde ülke genelinde
ürünlerimizi en çok noktada satışa sunabilmek. Bu ülkeler Vestel ihracat haritasında çok önemli bir yer tutuyor. Son 5 yılda
her yıl bir öncekine göre satışlarımızı en az yüzde 40 oranında
artırarak yolumuza devam ediyoruz” dedi.
Orta Asya ve Ortadoğu pazarlarında hızlı ama aceleci olmayan bir yol izlediklerini de sözlerine ekleyen Ataman, “Vestel
olarak uzun vadeli, kalıcı, güvenilir bir marka olma vizyonu
ve taahhüdüyle hareket ediyoruz. Bu stratejimizin bize uzun
vadede sürdürülebilir ve hedeflerimize uygun pazar payları
olarak döneceğine inanıyoruz. Bu ülkelerde ürün bazında değişiklik gösterse de ortalama yüzde 7-8 oranında önemli pazar
paylarına ulaştık. Bu oran belli ürünlerde yüzde 10–12’ye kadar
çıkıyor. Bu coğrafyada elde ettiğimiz pazar payı başarısında
beyaz eşyanın payı yüzde 60, elektronik eşyanın payı yüzde
40 civarındadır. Vestel’in yurtdışı mağazalarında elde ettiği
ciro bugün iç pazardaki rakamın yüzde 15’ini yakaladı” diye
konuştu. Vestel’in artık tüm yatırımlarını tamamlamış, son teknoloji ile üretim yaparak güvenilir, dayanıklı ve kaliteli ürünleri
tüketicilerine sunan uluslararası bir oyuncu olduğunu belirten
Ataman, önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkelerin yeni
misyonlar üstlenerek ekonomik açıdan daha da büyüyeceğini,
Türkiye’nin bu ülkelerde yapacak çok işi olduğunu ifade etti.
Ataman ayrıca, Türkiye’nin konumu ve gelişmiş dünyayla entegrasyonu sayesinde gelişmekte olan bu ülkelerin ihtiyaçlarını karşılama konusunda tedarik ve lojistik anlamında batılı
ülkelerden daha da avantajlı olduğunu söyledi.
59
Digital Signage yeniliği
Digital Signage Touchscreen, tüketicilerin hayallerindeki mekanları ekrana taşıyor. Vestel mağazalarında hizmete
sunulan teknolojiyle tüketiciler, kusursuz alışveriş öncesi hayallerindeki evi kendileri yaratabiliyor.
T
asarımı ve üretimi Vestel’e ait Digital Signage Touchscreen birkaç dokunuşla evin tüm köşelerini Vestel
ürünleriyle yeniden yaratıyor. Vestel’in hizmete sunduğu Digital Signage Touchscreen uygulaması sayesinde
müşteriler, satın almak istedikleri ürünlerin evlerinde nasıl
duracağını dokunmatik dijital ekranlarda görerek karar verebiliyorlar.
Vestel müşterileri Digital Signage Touchscreen’i kullanarak
ürünlerle ilgili detaylı bilgi edinme, ürünleri 3 boyutlu inceleme ve güncel kampanyaları öğrenme imkanına da sahip oluyor. Digital Signage Touchscreen’e yüklü oyunlar ise Vestel
müşterilerinin alışveriş keyfini ikiye katlıyor.
Vestel Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Mert Gürsoy,
Digital Signage Touchscreen’in Vestel’in geniş ürün gamını sergilemede oldukça işlevli olacağını belirterek “Dost
teknoloji Vestel olarak, markamız ve ürünlerimiz hakkında
müşterilerimizi bilgilendirmeyi, onlara kusursuz bir tüketici
deneyimi yaşatmayı en önemli misyonlarımızdan biri kabul
ediyoruz. Digital Signage projesini de bu amaçla geliştirdik.
Kullanıcılar mağazalarımızı ziyaret ettiklerinde sadece ürünlerimizi incelemekle kalmayacak, bu ürünleri evlerinde nasıl
konumlandıracaklarını, farklı ürünlerin çeşitli kombinasyon
ve tasarımlarda nasıl duracağını görsel olarak canlandırabi-
lecekler. Böylece tüm Vestel müşterilerine kusursuz alışveriş
deneyimi yaşatacağız” diye konuştu. Projenin şu an 200 Vestel mağazasında başladığını belirten Gürsoy, önümüzdeki
dönemde bu sayıyı artırmayı ve Digital Signage’ın sunduğu
faydaları daha da çeşitlendirmeyi amaçladıklarını belirtti.
Digital Signage Touchscreen avantajları
• İnteraktif ürün tanıtım modülü: Kullanıcılar bu modül sayesinde marka ve ürünler hakkında bilgi edinip yeni uygulamalarla kendilerine en uygun çözümleri bulacaklar.
• Web site entegrasyonlu canlı ürün kataloğu: Bu bölümde
kullanıcılar bir görevliye ihtiyaç duymadan tüm ürünler hakkında detaylı bilgi edinip son reklam filmlerini rahatlıkla izleyebilecekler.
• Güncel kampanyalar modülü: Kullanıcılar bu modülde yer
alan çeşitli videolar ve reklam filmleri sayesinde Vestel kampanyalarıyla ilgili bilgilere ulaşabilecekler. Böylece ihtiyaçlarına uygun indirim ve fırsatları bulma şansı yakalayabilecekler.
• Mağaza aktiviteleri için oyunlar: Bu bölümde, mağaza içinde farklı noktalarda yapılacak aktivitelerle ilgili oyunlar yer
alacak. Böylece kullanıcılar hem bilgi alacaklar, hem de eğlenecekler.
• Üç boyutlu ürün sunumu: Kullanıcılar tüm Vestel ürünlerini
3 boyutlu olarak görebilecek, hotspotlara dokunarak kolayca detaylara ulaşabilecekler.
60 haber
Tüm televizyonlar akıllı olacak
İnternet ve televizyon 50’ye yakın farklı içerikle Vestel Smart TV’de buluştu ve dünyanın ilk internet televizyonu üreticisi
Vestel, Smart TV’yi satışa sundu. Bu ürün, televizyon izleme alışkanlığına yeni bir boyut kazandırıyor.
V
Salt CNN Türk, NTV, Habertürk gibi haber televizyonlarından
ATV, Kanal D, Show TV gibi kanallara ve bunların yerli içeriklerine, TTNET Müzik gibi müzik portallerinden sehirfirsati.com
gibi alışveriş ve fırsat sitelerine kadar 50’ye yakın yerel içerik
sağlayıcıyı bu portalde buluşturduklarını ve yenilerini eklemeye devam edeceklerini ifade etti.
estel’in yeni LED televizyonu Smart TV, portalinde barındırdığı 50’ye yakın içerik sağlayıcı ile televizyonda
son teknoloji olan internet TV’lerin yerel adresi olmayı
hedefliyor. Vestel Smart TV, müzik sitelerinden sosyal medyaya, alışveriş ve fırsat sitelerinden video paylaşım kanallarına,
bankaların internet şubelerinden bahis sitelerine bugüne kadar internet üzerinden ulaşılan birçok farklı içeriğe televizyondan erişim sağlıyor. Vestel Smart TV sahipleri normal yayın akışı sırasında kaçırdıkları televizyon programlarını da diledikleri
zaman izleme imkanına sahip oluyor.
Vestel Genel Müdür Yardımcısı ve Türkiye IPTV Derneği Genel
Başkanı Metin Salt “Vestel olarak gerek kullanışlı ara yüzü
gerek içeriği ile yerelleşmiş global bir teknoloji yarattık, bu
sayede yerli kullanıcıya zengin yerel içerik sağlayacağız” diye
konuştu. Salt, bu ürün segmentinde LCD TV’deki pazar paylarına paralel bir pay tutturmayı ve gelecek 4 yıl içinde Smart TV
satışlarını yüzde 100 artırmayı hedeflediklerini söyledi.
Vestel Smart TV’lerin ekstra bir cihaza gerek duymadan ücretsiz servis ve kolay internet sağlayacağını belirten Salt, Vestel’in
2012’de üreteceği televizyonların yüzde 50’sinin, 2013 yılından
itibaren ise yüzde 100’ünün Smart TV olacağını söyledi. Salt,
“Geleneksel eğlence araçlarımızdan televizyon saltanatını internete kaptırmamak adına yenilenmeye ihtiyaç duyuyor. Bu
yenilenme hareketinde internetle daha sıkı bir dostluk kurması,
internetin sağladığı özgürlüğü
vaat etmesi gerekiyor. Nasıl ki TV
kanalları internet ortamını kullanıyorsa, web siteleri de televizyonu büyük ekrana kavuşma
şansı olarak görüyor” dedi.
İnternet
televizyonculuğunun
pazar büyüklüğüne bakıldığında
bu değişimin daha iyi anlaşılabi-
leceğini belirten Salt, geçen yıl dünyada satılan televizyonların
yaklaşık yüzde 20’sinin internet özelliğine sahip Smart TV’ler
olduğunu, bu oranın 2015 yılında yüzde 65 ila 70 arasında
olmasını ve Smart TV satış adedinin 140 milyonu geçmesini
beklediklerini söyledi. Salt, ayrıca Vestel’in dünyanın 3. büyük
TV üreticisi olduğunu ve Türkiye televizyon pazarında liderliğe
oynadıklarını vurguladı.
Türk dizileri Ortadoğu’ya Vestel Smart TV ile ulaşacak
Vestel Smart TV, klavye ve mouse’a ihtiyaç duymadan tek bir
tuşla binlerce filmi, normal yayın akışı sırasında kaçırılan diziyi,
milyonlarca farklı videoyu ulaşılır
kılacak. Ürün, sunduğu geniş müzik arşiviyle televizyonu bir müzik
istasyonuna dönüştürürken kullanıcıların en güncel haberleri, hava
ve para durumlarını takip etmesini
ve online bankacılık işlemlerini
yapabilmesini sağlayacak. Ayrıca
birçok farklı indirim ve kampanya
fırsatı da Smart TV kullanıcılarının
ellerinin altında olacak.
Yakın tarihte portalde bir o kadar daha içerik sağlayıcıyı kullanıcılara hizmet vermek üzere bir araya getireceklerini söyleyen
Salt, sözlerine “Sağladığımız çeşitli yerel içeriklerin yanı sıra
Facebook gibi dünya üzerinde yüz milyonlarca insanın kullandığı platformları da Türkçe sunarak ‘yerli kullanıcıya yerel
içerik’ sağlıyoruz. Ayrıca portalimizde sunduğumuz yerli içeriği
büyük rağbet gördüğü yakın coğrafyada da erişilebilir kılacağız. Ortadoğu ülkelerindeki kullanıcılarımız, çok sevdikleri yerli dizilerimizi tekrar tekrar izleyebilecekler. Böylece teknoloji
ihracının yanı sıra kültür ihracına da öncülük ve hizmet etmiş
olacağız” diye devam etti.
Geleceğin televizyonu Vestel’de
Salt, internet televizyonculuğunun dünyada ilk örneğini, henüz kavram bile yeniyken 2002 yılında Microsoft işbirliğiyle
Vestel‘in ürettiğini hatırlatarak sözlerini şöyle tamamladı:
“Henüz ağ erişim hızının ve yaygınlığının yeterli olmadığı ve
tüketici talebinin oluşmadığı bir dönemde Web TV adını verdiğimiz bu ürünü Amerika’da kurulan 30 kişilik bir Ar-Ge ekibi ile
tasarlamış ve Manisa’da üretmiştik. Zamanının önünde olan bu
girişimlerimizden elde ettiğimiz deneyimleri şimdi günümüze
taşıyarak Vestel Smart TV ürün ailesi altında topluyoruz. Vestel
olarak Smart TV’lerin dünya ve Türkiye pazarında hızla yayılacağını ve kullanıcı alışkanlıklarını kökten değiştireceğini öngörüyoruz. Bu değişimin sağlıklı yaşanabilmesi için Smart TV
ürün segmentinde hem lider rolü üstleneceğiz hem de içerik ve
uygulama gibi alanlarda yatırımlar yapacağız. Müşterilerimizin
önüne teknoloji, servis ve içeriğin bir bütünlük içinde gelmesini sağlayacağız.”
62 hobi
Haber: Pelin Kurt
Yeni nesil Hezarfenler...
Vestel Savunma Sanayi Tasarım Lideri Murat Yüksel ve İş Geliştirme Lideri Gökhan Koyuncu, “İnsansız Hava Aracı
Geliştirme” projesinde çalışıyor. Yaptıkları işi çok seven Yüksel ve Koyuncu’nun gökyüzüne olan tutkuları hava aracı
tasarlamakla sınırlı değil. İkili, aynı zamanda başarılı birer paraşüt sporcusu.
63
İ
nsan hayata karşı tutkuları ve istekleri olan bir varlık. Sürekli bir şeyler yapmak istiyoruz ancak çoğu zaman isteklerimizi çeşitli bahanelerle erteliyoruz. Vestel Savunma
Sanayi Tasarım Lideri Murat Yüksel ve İş Geliştirme Lideri
Gökhan Koyuncu ise bunun tam tersi iki örnek. Onlar her fırsatta paraşütlerini sırtlayıp atlayışa giden ve kendilerini bu
sporda geliştirmeye çalışan iki paraşütçü. Öyle ki, bu azim ve
başarılarından ötürü Türkiye Milli Paraşüt Takımı aday kadrosuna seçilen 10 kişi arasına girdiler.
Yüksel ve Koyuncu, serbest paraşütün birçok dalıyla ilgileniyor ve sürekli farklı şeyler deniyor. Şimdiye kadar Türkiye ve
Rusya’nın çeşitli yerlerinde 300’e yakın atlayış gerçekleştirdiler. Kendilerini gösteri atlayışları konusunda ilerletmek isteyen bu iki arkadaş, önümüzdeki günlerde Amerika’da bigway
formasyon ve Fransa’da wingsuit eğitimi almayı hedefliyor.
Şimdiden çeşitli yerlerden gösteri atlayışı için teklifler almaya başladılar bile.
Z: Paraşüt sporuna ilginiz nasıl başladı?
Murat Yüksel (M.Y.): Gökhan “Paraşüt kursuna gideceğim,
var mı gelen?” dedi, her zamanki gibi “Ben varım” dedim.
Kurs bittiğinde bu spora devam edeceğim belliydi.
Gökhan Koyuncu (G.K.): Kendimi bildim bileli uçmak istiyordum, paraşüt ile atlamak da uçmaya en yakın olan şey. Onun
için başladı diyemem, hep vardı diyebilirim.
Z: Bu alanda kendinizi nasıl geliştirdiniz? Nerede eğitim aldınız?
M.Y.: İlk eğitimimizi Türk Hava Kurumu’nda aldık, ilk üç sene
sadece orada atlayış yaptık. A ve B lisansları ile gösteri atlayışı eğitimlerimizi tamamladık. Son iki senedir Rusya’da çeşitli
eğitimlere gidiyoruz. Bir yandan da THK’da atlayış ve eğitimlere devam ediyoruz.
G.K.: THK ile başladım. Neredeyse Türkiye’deki tüm paraşütçüler bu şekilde başlamışlardır. Daha çeşitli dallarda ve hızlı
ilerleyebilmek için bu günlerde yılda bir iki kere yurt dışına
kamplara gidiyoruz.
Z: Paraşüt sporunun birçok çeşidi var. Siz hangisi ya da hangileriyle ilgileniyorsunuz?
M.Y.: Formasyon skydiving, bigway formasyon ve wingsuit
atlayışları ile ilgileniyoruz.
G.K.: Serbest paraşüt içerisinde birçok dal var. Düşerken ve
paraşüt açılmadan yapılanlar daha çok ilgimi çekiyor. Dört kişiyle havada arka arkaya kaç değişik şekilde tutuşabilirsiniz
diye bir dal mesela, bununla havadaki hareket kabiliyetin gelişiyor. Şu an, havada 20 kişi tutuşup iki üç hareket yapabilir
hale geldim. Diğer taraftan kolların ve bacakların arasındaki
kanatla ileri doğru uçtuğumuz wingsuit var. Buna da bu yaz
başladık, çok eğlenceli. Ayrıca microlight, tandem yamaç paraşütü gibi hava araçlarından da atladık, şimdilik geriye balon
kaldı. Bir de rüzgar tünel meselesi var ki o da bambaşka bir
dünya, girdiniz mi çıkmak istemiyorsunuz.
Murat Yüksel, Gökhan Koyuncu
Z: Şimdiye kadar nerelerde, kaç atlayış yaptınız?
M.Y.: 300’e yakın atlayışım var. Çoğu Moskova yakınlarında
DZ Aerograd’ta.
G.K.: Atlayış sayım 300’e geliyor. Ankara, Efes, Manavgat,
Ölüdeniz, Babaeski, Moskova, Stavanger’de atlayışlar yaptım.
Z: Paraşütle atlayış yapmak nasıl bir duygu? Neler hissediyorsunuz?
M.Y.: Sanıldığı kadar heyecanlı değil, daha çok eğlenceli, en
azından bir süre sonra böyle oluyor. Atlayışta ne hissettiğimi
anlatmam çok zor.
G.K.: Müthiş bir duygu ama daha tam nasıl tarif edebileceğimi
bilemiyorum. Merak edenlere denemelerini tavsiye ederim,
hiç bir şey bilmeyen biri yarım günde emniyetli bir şekilde
tadına bakabilir.
Z: Türk Milli Paraşüt Takımı aday kadrosuna seçilen 10 kişiden ikisi de sizsiniz. Siz mi başvurdunuz, yoksa size mi teklif
geldi? Seçilmenizde neler etkili oldu?
M.Y.: Son zamanlarda oldukça aktiftik, çok atlayış yaptık ve
tekniğimizi ilerletmek için çok zaman, çaba ve para harcadık.
THK bu seneki takımı amatörlerden (hocalar, askeri personel
64 hobi
“Paraşütle atlamak müthiş bir duygu.
Merak edenlere denemelerini tavsiye ederim,
hiçbir şey bilmeyen biri yarım günde
emniyetli bir şekilde tadına bakabilir.”
“Günden güne ilgi büyüyor”
Z: Türkiye’de bu spora ilgi var mı?
M.Y.: Türkiye’de yakın zamana kadar herkese açık kurslar
bulunmadığından, serbest paraşütçülük sınırlı sayıda insana ulaşıyordu. Altı sene önce, THK herkese açık kurslar
düzenlemeye başladı ve bizler gibi birçok kişi bu sporla ilgilenmeye başladı. Günden güne ilgi büyüyor.
G.K.: Serbest paraşütçülük son beş yıl içerisinde çok gelişti.
Tek tük kişilerin yaptığı bir spordan şimdilerde hatırı sayılır
bir sporcu sayısına ulaştık. Alt yapı da yavaş yavaş gelişiyor.
Önümüzdeki beş yılda ise inanılmaz şekilde artış olmasını
bekliyorum. Eğitim kalitesi ve hızı da önemli ölçüde arttı. Şu
anda paraşütçü olmak istiyorum derseniz 10 gününüze mal
olur. Sonrasında kendi başınıza atlayabiliyorsunuz.
dışındaki kişilerden) karma olarak kurma kararı alınca, aday
kadroya çağırıldık. Bu bizim Türkiye’deki en iyi paraşütçüler
olmamız anlamına gelmiyor tabii ki ama aday kadroya çağırılmak bile yeterince güzel. İş yoğunluğumuz gereği biz bu
kampa katılamadık.
G.K.: Son yıllardaki ilerlememiz dikkate alınarak seçmelere
çağırıldık. Zaten THK’nın gösteri atlayışlarına çağırılıyorduk.
Fakat hem milli kampa hem de yarışmaya gidemedik. Çünkü
yarışma aşağı yukarı bir aylık bir süre alacaktı. Bu işi hobi olarak yaptığınızda sınırlamanız oluyor. Normalde milli takım seviyesinde paraşütçüler mesai gibi atlayış yapıyorlar. Aslında
bir gösteri takımı kurabiliriz. Hali hazırda Erzincan, Ankara ve
Ölüdeniz’e gösteriler için çağırıldık. Siparişini verdiğimiz kuş
adam elbiseleri de gelince görülmeye değer atlayışlar yapıyor
olacağız.
Z: Eğitimlerinize nerelerde devam edeceksiniz?
M.Y.: Kendi hedeflerimiz doğrultusunda iki ana çalışmamız
var. Biri bigway formasyon olarak adlandırabileceğimiz, havada 100, 200 kişiden oluşan büyük gruplar oluşturma çalışması. Önümüzdeki yaz Amerika’da bir “100 way” kampına katılmayı planlıyoruz. Bu kamplara katılmak için bilinen
hocalarla daha küçük gruplarla birlikte çalışmış olmanız ve
hocanın referansı ile başvurmanız gerekiyor. Biz bu aşamayı
Rusya’da hallettik. Dünyaca ünlü koçlarla çalışıp hazır hale
geldik. Referansımız tam. Bunu dışında eğitimlere Rusya ve
Selçuk THK’da devam ediyoruz. Arada sırada sağda solda eğlencelik atlayışlar yapıyoruz. En son Ölüdeniz’in sezon kapanışında yamaç paraşütünden gösteri atlayışı gerçekleştirdik.
G.K.: Hep yeni şeyler yapmak istiyoruz, bunun için Amerika’ya
havada 100’lü tutuşma eğitimine gitmeyi planlıyoruz. Rüzgar
65
Denemekte fayda var!
Z: Paraşüte başlamak isteyenlere neler tavsiye edersiniz?
M.Y.: Herhangi bir eğitim almadan önce, THK Selçuk
Havaalanı’nda bulunan DZ Efes’e gidip bir tandem atlayışı yapmalarını tavsiye ederim. Bu atlayışta sizi iki kişilik bir
paraşütle, uzman bir kişiye bağlı olarak atlatıyorlar. Tandem
atlayış için herhangi bir eğitim almanıza gerek yok, paraşütçülüğün tadına bakıp karar vereceğiniz bir atlayış. Bu
atlayışı yapıp paraşütçülüğe devam etmeye karar verirseniz,
Selçuk’ta geri kalan tavsiyeleri veririz.
G.K.: Etrafımızdan birçok kişi paraşütü denedi ve bu spora
başlayanlar oldu. Bunun ilk adımı misafir olarak bir atlayış.
THK’ya gelip tadına bakmak gerekiyor, severseniz devam
edersiniz.
tünelindeki kabiliyetlerimizi geliştirmek için en uygun yer
Rusya. Wingsuit eğitimi için de Fransa’ya gideceğiz. Şimdiden
önümüzdeki yaz dolu görünüyor.
Z: Mesleğiniz ve paraşüt tutkunuzun birbirine yakın oluşu
bir tesadüf mü?
M.Y.: Paraşütün dışında birçok doğa sporuyla ilgileniyorum.
Ama paraşütçülükten öğrendiğim birçok şeyin meslek hayatıma katkıları oluyor.
G.K.: Benim için tesadüf değil. Havacılık insanın içine işliyor
ya da zaten insanın doğal bir parçası, hangisi doğru bilemiyorum ama sonuçta bir yaşam sekline dönüşmüş. Çocukluğumdan beri rüyamda uçardım, belki herkes uçuyor; ben sadece bunun peşinden gidiyorum. Yaptığımız uçak uçunca da
ben uçuyormuşum gibi oluyor, kendim kuş adam elbisesiyle
uçunca da.
Z: Bu sporu yapmak için nasıl vakit buluyorsunuz? Ne kadar
zaman ayırıyorsunuz?
M.Y.: Biz hafta sonu sporcusuyuz. Cuma akşamı yola çıkar
hafta sonu paraşütçülük yapar, Pazar akşamı ya da Pazartesi
sabahı Ankara’ya döneriz. Bunu dışında yıllık izinler, bayram
tatilleri gibi ne kadar tatil varsa bu doğrultuda değerlendiriyoruz. Ömrümüz yollarda geçiyor anlayacağınız.
G.K.: Aslında herkes kadar boş vaktimiz var ve bu vakitleri
mümkün olduğunca bu işe ayırmaya çalışıyoruz. Hafta sonları, yıllık izinler, bayram tatilleri… Sırtımıza paraşütü alıp atlayacak yerlere doğru koşuyoruz.
Z: Bu hobinin size ne gibi katkıları oluyor?
M.Y.: Bir insanı olduğu insan yapan uğraştığı işlerdir. Bu mesleki olarak da böyle hobi olarak da böyle. En başta eğleniyorum. Paraşütçülük çok teknik bir iştir, bedenimi ve beynimi
geliştiriyorum. Bu spor kişiye, sakin olmayı, sabrı, grup çalışmasını, arkadaşına güvenmeyi ve hayatının kıymetini bilmeyi
de öğretiyor bir yandan.
G.K.: Sevdiğim bir şeyi yaptığım için mutlu oluyorum. Sanırım
en büyük katkısı bu, insani genç tutuyor. Bir yandan da hayatın anlamını sorgulamanızı sağlıyor, o da güzel bir şey. Bir
de aslında bu işin peşinde başkalarının da olduğunu görünce
seviniyor, o insanlarla tanışınca mutlu oluyorsunuz. O kadar
çok kişi olmadığı için bir aile gibiyiz.
Z: Paraşüt dışında başka neler yapıyorsunuz?
M.Y.: Mağaracılık, scuba diving, kayak ve bisiklet sporları ile
ilgileniyorum.
G.K.: Tabii ki var. Üniversite yıllarında mağaracılığa ilgimiz
vardı. Onun dışında salsayı seviyorum, insanı genç tutmanın
diğer bir yolu.
66 gezi
Dağlar ülkesi: Nepal
Zorlu Enerji Grubu Kurumsal İletişim Bölümü’nden Hakan Karan, Himalayaların eteklerinde yürüdü,
Katmandu’nun keşmekeşinde kayboldu ve Nepal izlenimlerini Zorlu Dergi için yazdı.
Her kapıyı açan sihirli kelime: Namaste!
“Namaste”, Hindistan ve Nepal’de çok önemli bir kelime. Çünkü Nepalliler yolda karşılaştığında,
girerken, çıkarken, gelirken, giderken, sabah uyandıklarında, gece yatarken, teşekkür ederken,
sürekli namaste diyorlar. Sanskrit dilinde “namas, eğilmek”, “te, sen” demek. Namaste senin
önünde saygıyla eğilirim anlamına geliyor. Acemi turist gibi görünmek istemiyorsanız, onlar gibi şu
şekilde telaffuz edin: “Namasteeiiyy.” Tam olarak böyle söylerseniz, sizi yılda birkaç kere Nepal’e
gelen biri sanıp kendilerine daha yakın hissedebilirler.
D
ünya en iyi yürüyerek geziliyor. Nepal ve Katmandu gezisi bunu bana bir kez daha kanıtladı. İster ülkenin kuzeyi boyunca neredeyse her yerden görünen 7-8 binlik
zirveleri izleyerek dağlarda; ister kentlerdeki meydanların, tapınak ve stupaların çevresinde yürüyün, Nepal mutlaka yürüyerek
gezilmesi gereken bir ülke.
Nepal hep gitmek istediğim bir ülkeydi. O yüzden bu gezi benim
için başından sonuna çok heyecan verici geçti. Sıcak bir Kasım
sabahında Katmandu’ya ulaştık. Katmandu’nun merkezinde,
Thamel’de iki kişi gecelik 15 Dolar’a gayet geniş ve banyolu bir
oda tuttuk. Adını bile bilmeden yerleştiğimiz otelden hemen
kendimizi dışarı attık. Yalnızca altı günümüz ve gideceğimiz çok
yer vardı. Konaklama tesisleri ve restoranların tamamına yakını Thamel’de bulunuyor. Şehrin kalbi burada atıyor diyebilirim.
Tam bir alışveriş cenneti. Mağazalar, etnik objelerle dolu tezgahlar, yeme-içme, oteller ve gece hayatı konusunda şaşırtıcı
derecede zengin bir bölge. Kentte dolaşırken hangi mağazaya
bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Doğa sporlarıyla uğraşanlar Nort
Face markasını bilir. Burası Nort Face’in anavatanı, ama hepsi
sahte. Orijinallerinin üretildiği fabrikalardan çıktığı için logo sahici gibi duruyor. Everest’e çıkmayı düşünmüyorsanız her türlü
işinizi görür. Çantalar, ayakkabılar, pantolon ve montlar sudan
ucuz… Alışverişi son güne bırakıp Thamel’in caddelerinde üzerimize üzerimize gelen taksiler, motosikletler, bisikletler ve rikşalardan kurtulmaya çalışarak ilerledik. Rikşa, hem kısa mesafeler
Annapurna II (7.939 metre)
67
Hakan Karan
Konaklama ve şehir içi ulaşım
Katmandu Havaalanı’ndan çıkarken binanın içinde solda bir
turizm danışma bürosu var. Resmi bir danışma masası gibi
dursa da oradaki görevliler size kendi istediği ya da komisyon aldığı otelleri pazarlamaya çalışıyor. Katmandu’da dünyanın en ucuz otel odalarını bulmak mümkün. Katmandu’nun
turizm merkezi Thamel’de otellerin geceliği 2 Dolar’dan
başlıyor, 100 Dolar’a kadar çıkabiliyor. Ben burada otel, restoran ya da bar ismi vermeyeceğim, rehber kitaplarda hepsi
var. Yalnızca Kathmandu Guest House’u söylemeden geçemeyeceğim. Thamel’de konaklamak için güzel ve çok tercih
edilen bir tesis.
hem de 40 kilogram ağırlığındaki Nepallilerin bisikletin arkasına
oturan iki yetişkini pedal gücüyle nasıl taşıdığına şaşırmak için
ideal bir ulaşım aracı. Sürücüsüne “rikşawallah” deniyor.
Üç büyük meydan
Thamel’deki ilk gezi durağımız Durbar Meydanı. Rikşayla beş
dakikada 100 Rupi’ye gidiliyor. Katmandu’da üç büyük meydan var. Hepsinin de adı Durbar. Durbar meydanları Katmandu,
Patan ve Bhaktapur’un orta yerindeki turizm alanları. Şimdi
burada Yüce Manjushri’nin büyülü kılıcıyla dağları yarıp suları
boşalttıktan sonra ortaya çıkan ilahi topraklara insanlar yerleştirerek vadideki üç kenti, Katmandu, Patan ve Bhaktapur’u
kurduğunu anlatmayacağım. Buna derginin sayfaları yetmez.
Önereceğim rehberlerden bu bilgileri edinebilirsiniz. Katmandu
Durbar, Thamel’e yürüyerek 15 dakika mesafede. Durbar’ı bir
uçtan diğer uca iki dakikada yürümek mümkün. Ancak bu o kadar kolay değil. Çünkü aynı alanda 40’tan fazla tapınak, birkaç
saray, sayısız heykel ve sütun yer alıyor. Tüm bunların arasında
binlerce insan, turist, araba, bisiklet, taksi, hatta inek var. Korkmayın, size de bir yer bulunur.
Biz zamanımız az olduğu için hızlı gezdik. Her bir meydana bir
gün ayırsanız bile hiç sıkılmadan, bolca fotoğraf çekerek gezebilirsiniz. Fotoğraf konusunda önemli bir husus, özellikle rahiplerin ve kadınların fotoğrafını çekmeden önce izin almanız
gerektiği. En iyisi fotoğrafını çekmek istediğiniz kişi kim olursa
olsun sormak. Bazıları fotoğraf karşılığında para istiyor. 20 Rupi
verebilirsiniz. Ben Türkiye’den götürdüğüm lolipop şekerleri,
fotoğraf karşılığında çocuklara hediye ettim. Çocuklar bu tür
şeylerden çok hoşlanıp hemen poz veriyor. Durbar’ı gezmeyi üç saatte bitirdik. Akşam ise Thamel’in renkli gece hayatını
keşfettik. Yemek konusunda seçici ve hassassanız şanslısınız.
Katmandu’da yerel yemekler dışında dünya mutfağı alternatifleri zengin. Şehir genel olarak çok kalabalık ve gürültülü. Trafikteki her araç korna çalarak ilerliyor. Korna Hindistan’da olduğu
gibi burada da direksiyon kadar doğal bir mekanizma.
Katmandu’nun pis ve sağlıksız bir kent olmadığını göreceksiniz.
Hava kirliliğini saymazsak tabii. Yoğun trafikte cam açık ilerler-
68 gezi
Özellikle sıkı yürüyüşçüler ve dağcılar için Nepal tam bir cennet. Dünyadaki 14 adet 8 bin metrelik zirvenin 10’u Nepal
sınırları içinde. Annapurna, Everest gibi dağların ana kamplarına iki-üç hafta süren yürüyüşler düzenleniyor. Kondisyonu
ve kamp malzemesi olan herkes, seyahat acentalarını kullanabilir.
Ulaşım
Nepal’e Türkiye’den direkt uçuş yok. Bahreyn, Doha, Dubai ya da Hindistan üzerinden aktarmalı uçmak mümkün.
Başkent Katmandu’ya Hindistan’ın Delhi ya da Varanasi
şehirleri üzerinden çok sayıda uçuş var. Karayoluyla ya da
motosikletle gitmek isteyenler Nasuh Mahruki’nin “Everest,
Himalayalar ve Ötesi” ya da Özcan Yurdalan’ın “Sarı Otobüs
4: Nepal Yolculuğu” kitaplarını mutlaka okumalı. Nepal’e
Çin (Tibet) ve Hindistan’dan karayoluyla girmek de mümkün. Zaten havaalanında ya da sınırlardaki kontrol noktalarında geldiğiniz için sizi neredeyse yanaklarınızdan öpecek
gibi duran güler yüzlü görevliler var. İyi tarafı, vize için gezi
öncesi uğraşmıyorsunuz, tüm vizeler ülkeye girerken kapıda
alınıyor. Bir adet fotoğraf gerekiyor.
Ben eşimin işi nedeniyle bir süredir yaşadığı Bangladeş’in
başkenti Dhaka üzerinden uçakla gittim. Acılı-kokulu ve ne
olduğunu asla anlayamadığınız Hint yemeklerinden hoşlanmıyorsanız, buralardan giden uçaklarda ikram edilen yiyeceklerden uzak durun derim. Katmandu’ya uçakla nereden
gelirseniz gelin, havadayken dağ fotoğrafı çekmek istiyorsanız uçağın sol tarafındaki koltuklardan yer alın.
ken yuttuğunuz karbonmonoksiti üç kere Everest’e çıkıp inseniz
atamazsınız ciğerlerinizden.
Nepal’de mutlaka görmeniz gereken yerler
Nepal’i tarihiyle, insanıyla, kültür hazineleriyle ve dağlarıyla
yaşamak istiyorsanız en az 10 gün ayırmalısınız. Thamel’de konaklayıp yakın çevredeki tapınakları, şehirleri ve dağ köylerini
günübirlik gezebilirsiniz. Size örnek bir Nepal gezi programı
çıkardım. Ancak detaylara önem veren bir fotoğrafçıysanız, bu
süreleri iki ya da üçle çarpın. Çünkü özellikle Katmandu ve yakın
çevresinde her metrekareden en az 10 fotoğraf çıkıyor.
1. gün: Thamel Çarşı, Durbar Meydanı, Narayanhiti Müzesi
(16:00’da kapanıyor)
2. gün: Swayambhunath Tapınağı (maymunlu tapınak), Pashupati Tapınağı (ölülerin yakıldığı yer), Bouddhanath Stupası
(Buda’nın gözüne bakarak etrafında tur atılan kutsal mekan)
3. gün: Patan Durbar Meydanı ve sokaklar, Bhaktapur Durbar,
Taumadhi ve Duttatraya meydanları
4. gün: Nagarkot. Burası 2000 metrede bir dağ köyü. Everest
silsilesini izleyebileceğiniz bir nokta. Yakın çevredeki köylere
yürüyüş yaparsanız bir gün daha kalabilirsiniz.
5. gün: Pokhara (otobüsle)
6. gün: Phewa Gölü’nde sandal sefası (Mutlaka kürekçi isteyin,
yorucu oluyor.), Bahari Tapınağı, Barış Stupası (Bir saat tırmanıyorsunuz ama değer.)
7. gün: Sarangkot Dağ İstasyonu (Yerel bir rehberle enfes dağ
manzaraları eşliğinde köyler arasında yarım günlük bir yürüyüş
yapabilirsiniz.), Dağcılık Müzesi, Pokhara Müzesi, Old Bazaar
(Şart değil, pek old bir tarafı kalmamış.)
8-9. gün: Chitwan Milli Parkı’nda safari
10. gün: Katmandu’ya dönüş
Doğa sporları için bir cennet
Özellikle sıkı yürüyüşçüler ve dağcılar için Nepal tam bir cennet. Dünyadaki 14 adet 8 bin metrelik zirvenin 10’u Nepal sınırları içinde. Annapurna, Everest gibi dağların ana kamplarına
iki, üç hafta süren yürüyüşler düzenleniyor. Kondisyonu ve
kamp malzemesi olan herkes katılabilir. Bunun için seyahat
acentalarını kullanabilirsiniz.
Pokhara burada kelimelerle anlatamayacağım kadar güzel, romantik bir göl kasabası. Oturduğunuz yerden Annapurnaların
7-8 bin metre yüksekliğindeki zirvelerini izleyebilirsiniz. Bisiklet kiralayabilir, dağlarda yürüyüş, yamaç paraşütü, rafting,
bungee jumping yapabilirsiniz. Tam bir doğa sporları merkezi.
Yürüyüş için zamanınız varsa iki gece üç gün süren bir program-
69
la Poon Hill’e gitmenizi tavsiye ederim. 3 bin 200 metre yüksekliğinde ve dev zirvelere çok yaklaştığınız bir seyir terası adeta.
Pokhara’ya Katmandu’dan otobüs ve uçakla ulaşılabiliyor. En
azından gidişi kesinlikle otobüsle yapmalısınız. Yalnızca 200
kilometre olan yol tam sekiz saat sürüyor. Ama otobüs şoförlerinin çok ileri sürüş tekniklerini ve yoldaki güzel manzaraları izlemek için değer. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile.
Aynı yolu uçakla 20 dakikada dönüyorsunuz. Pokhara’ya giden
otobüste yerinizi ön sıralardan ve mutlaka sağ taraftan alın. Fotoğraf açısından daha güzel. Pokhara’ya giden birkaç otobüs
var. En ünlüsü Green Line, kişi başı 10 Dolar. Biz 18 Dolarlık bir
turist otobüsünü tercih ettik. Fiyata yolda bir yemek de dahil.
Yemekten bir çatal bile yiyemedik ama olsun, otobüs lükstü. Biletler klimalı diye satılıyordu, başımızın üstündeki tavanı delip
içine küçük vantilatörler monte etmişler. Görmelisiniz.
Chitwan Milli Parkı, yabani hayatı görmek için muhteşem bir yer.
Everest tarafındaki zirveleri izlemek içinse Katmandu’ya dört
saat uzaklıktaki Daman’a gidebilir, 1 gece konaklayabilirsiniz.
Ana kamp yürüşlerine zamanınız yok ama dağlara yaklaşmak,
dünyanın en ünlü dağcıları ve şerpalarla (zirve çıkışlarına rehberlik yapan yerel halk) karşılaşmak istiyorsanız Katmandu’dan
uçakla Lukla’ya ve buradan da yarım günde yürüyerek Namche
Bazaar’a ulaşabilirsiniz. Burada saymadığım başka milli parklar
ve gezilesi görülesi yerler elbette var. Geriye kalanlar artık sizin
zamanınıza ve bütçenize bağlı. Söylemediğim ünlü bir tapınak
var: Lumbini. Burası Buddha’nın doğum yeri kabul ediliyor. Bir
de Katmandu’dan yapılan 1 saatlik dağ uçuşları var. 160 Dolar’a
Everest’in zirvesine dokunacak kadar yaklaşabilirsiniz.
Nepal’de görülecek o kadar çok yer var ki, her yeri görmeye aylar yetmez. Kentler, kutsal mekanlar, tapınaklar, özgün mimari
eserler ve anıtlarla doludur... Dağlara çıkacak olursanız sayısız
yürüyüş rotası, 8 bin metrelik zirvelerin eteklerinde kamp alanları, göllerde kano, azgın nehirlerde rafting, yamaç paraşütü
gibi doğa sporları için seçenek bol. Milli parklarında yapacağınız safariler ise unutulmaz anılarla dolu geçer...
İşte böyle. Gittiğim için çok mutlu olduğum, yaşamaktan keyif
aldığım, hayatım boyunca defalarca daha gitmek istediğim,
renkleriyle, kokularıyla, trafiğiyle, dağları ve insanlarıyla unutulmaz bir ülke Nepal... Başka bir Nepal yazısında buluşuruz
umarım. Bir sonraki hedefim Everest ana kamp. 5 bin 545 metrede çadır kuracağım. Bizim Ağrı’nın zirvesinden daha yüksek.
Hadi bakalım inşallah...
Aklınızda bulunsun
• Nepal’e gitmeden önce rehber kitaplardan mutlaka alın.
Lonely Planet’in Nepal Rehberi haritaları açısından hayli işinize yarar. Yazarları zengin insanlar olduğundan genellikle
pahalı yerleri tavsiye etmişler ama oldukça kapsamlı bir rehber. Özcan Yurdalan’ın kitabı dışındaki Türkçe önemli diğer
bir kaynak Melih Eriş’in “Nepal” kitabı. Harita desteği yok
ama yazar hemen her yeri anlatmış ve yararlı tavsiyelerde
bulunmuş. Ayrıca www.nepaltur.com sitesine de kitabın büyük bölümünü yüklemişler.
• Nepal için en uygun ziyaret dönemi kasım-aralık ayları.
Ekim ortasından ocak ortasına kadar hava sıcaklığı ideal,
yağış yok denecek kadar az. Bu aylar dışında festivallerin
olduğu dönemler de var. Ancak muson yağmurlarına, aşırı
sıcağa ya da yükseklerde soğuk havaya hazırlıklı olmak gerekiyor.
• Para harcarken ilk kural: Pazarlık etmeden hiçbir şey almayın. Sokak satıcıları ve taksilerin teklif ettiğinin dörtte birini
teklif edin, en kötü yarısına anlaşırsınız.
• Nepal korkulacak derecede sağlıksız bir ülke değil ama bir
aydan fazla kalacaksanız gitmeden önce birkaç aşı olmakta
fayda var.
70 köşe yazısı/Ayşegül Güngör
Minerva Eğitim Teknolojileri A.Ş. Genel Müdürü
[email protected]
İş hayatında cenneti yaratmak
İş hayatında çoğumuz zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden günlerimizi geçiriyor ve hayatımıza devam ediyoruz. Peki ne
zaman cenneti ve cehennemi yaşıyoruz? O kısacık anın hayatımıza kattığı anlamı iş hayatında ne zaman hissediyoruz?
“Yol ikiye ayrılmıştı ormanda ve ben daha az gidileni seçtim.
Bütün farkı yaratan da oydu.”
Gidilmeyen Yol, Robert Frost (1916)
Paulo Coelho “Elif” kitabında insan için ölmeden önceki son
saniyenin öneminden bahsediyor. Her insan varoluşunun ve
hayatının gerçek sebebini ölmeden bir saniye önce anlarmış.
Cehennem ve cennet o an doğarmış. Cehennem o kısacık anda
geriye bakıp hayat denilen mucizeye anlam katma fırsatını
anlamış ve bu anlamı kaçırdığını fark etmiş. Cennet ise o an
hatalarım oldu ama hiç korkaklık etmedim. Hayatımı yaşadım,
ne yapmam gerekiyorsa yaptım demekmiş.
20’li yaşlarda okulu bitirip işe ilk girdiğimizde, gerçekten istediğimiz bir iş ise artık cennette olduğumuzu düşünebiliriz.
Zaman ilerleyip de yapmak istediklerimizi yapamadığımızda
içinde yaşadığımız cenneti kendi cehennemimiz olarak hissetmeye başlar ve iş hayatını çekilmesi geren bir çile ve tamamlanması gereken bir görev olarak görmeyi seçeriz. Kabullenme
süreciyle birlikte kendimize iş dışında farklı cennetler yaratmak isteriz. Kendi yolumuzu belirlemek yerine bir başkasının
bizim için bir yol çizmesini isteriz.
Günümüzde çok az insan işinde kendi cennetini yaşıyor. Hatta birçoğu işini bir cehennem olarak görüyor. Birçok insan bu
cehennemi kendisinin yarattığını fark etmiyor. Bu nedenle pazartesi sendromu yaşıyor ve cuma günü geldiğinde “Yaşasın
bugün cuma” diyoruz. Peki neden iş hayatında kendi cehennemimizi yaratıyoruz?
Gözlemlerim çalışanların büyük bir kısmının iş hayatında kendini çıkmaza soktuğu yönünde. Yaş ilerledikçe kaybetmenin
maliyeti arttığından ve yeniden başlama korkusu ile birlikte
çalışılan pozisyonu korumak için çok fazla efor harcanıyor. Bu
enerji kaybı da işteki yaratıcılığı öldürüyor. Yaratıcılık ölünce
ve yapılan iş rutinleşmeye başlayınca keyif almamaya başlıyoruz. İşte mutlu olunan zaman azaldıkça eski günlere özlem
duymaya başlıyor ve yeni bir iş arıyoruz. Yeni bir işe başlasak
bile kendimizi değiştirmeden iş değiştirdiğimiz için kısa sürede aynı sarmalın içinde oluyoruz.
Deneyimler geleceği inşa ediyor
Bu konuyla ilgili bilimsel açıklamayı Dr. Antony Damasio yapıyor. Dr. Damasio geçmişteki deneyimlerimize dayanarak
geleceğe yönelik duygularımızı inşa ettiğimizi söylüyor. Eğer
bu duyguları iyi yönlendirebilirsek geleceğimizi de olumlu
bir şekilde tasarlayabiliyormuşuz. Diğer bir değişle yaşadığımız çevre ile ilgili olumlu duygular hissedebiliyorsak, iş
hayatında cenneti yaratıyor ve içinde yaşıyoruz. Dr. Damasio beyindeki 40 milyar nöronu bir mısır tarlasına benzetiyor. Tarlanın içinden bir kez yürüyüp geçtiğinizde mısırlar
diğerlerinin takip edebileceği belli belirsiz bir iz bırakacak
biçimde çok hafif bir açıklık oluştururmuş. Aynı iz üzerinden
tekrar geçtiğinizde ise mısırlar iyice düzleşirmiş. Nöronlar
arası bağlantılar ne kadar sık harekete geçerse bellek o kadar güçlü hale geliyor. Beyinde farklı bağlantılar kurmak için
ne kadar çok duyu kullanırsa o kadar daha güçlü ve kalıcı
izlenimler oluşmaya başlıyor. Hepimiz bir şekilde kendi mısır
tarlamızı oluşturmak zorundayız.
Bu tarlayı oluştururken herkesin kullandığı yoldan gider ve
o yolu kendimize referans alırsak hayat kararlarımız üzerinde etkili olamıyoruz. Birçok insan kendine bir yol belirlemek
yerine bir başkasının belirlediği yoldan gitmeyi tercih ediyor.
Birçoğumuz meslek seçimlerimizi buna göre yapıyoruz. Ya da
çocuklarımızın mesleklerini buna göre belirliyor ve yönlendiriyoruz. Daha çok gidilen yolda yürümeyi tercih ediyoruz.
Bunun en önemli neneni bu seçimin hayatı kolaylaştırması ve
daha az düşünmemizi sağlaması. Seçimlerimizi bir başkasının
vermiş olduğu kararı referans alarak yaptığımızda, riskin daha
düşük olduğunu düşünüyor ve karar vermek için daha az enerji harcıyoruz ama sonunda bu yol bizi kendi cehennemimize
götürüyor.
İş hayatında her zaman büyük ve önemli işler yapmamız imkansız. Hepimizin yapmak zorunda olduğu “küçük ve önemsiz” işlerimiz var. Ama hayattan ve işimizden keyif almamız
içinse “canlandıran ve kısa vade de tatmin sağlayacak” işlere
ihtiyacımız var. Eğer kendimizi iş hayatında “fedakarlık gerektiren işler yapan kişi” konumunda tutarsak, farklı bir değişle
ailemize bakmak, çocukların okul parasını ödemek ve emeklilik günleri için para biriktirmek gibi yapmak zorunda olduğumuz işler için nefret ettiğimiz bir işte çalışırsak ve çalıştığımız
71
süre boyunca mutsuz olursak, Paulo Coelho’nun dediği gibi işi
bıraktığımız ya da bırakmak zorunda kaldığımız anda cehennemi yaşamamız mümkün. Cennet ise çok yakın esasında, yapılan iş ne kadar küçük ve önemsiz olursa olsun, önemli olan
kendi değerimizin farkında olmak ve değişen dünya düzeninde kariyer yolunu her zaman canlı tutmaya çalışmak. Bunun
için son anı beklememek lazım. Verdiğim birçok seminerde
“İşinizle ilgili olarak kendinize en son hangi yatırımı yaptınız?”
sorusuna “Bize işte bu gerekli değil”, “Bizim işimiz bu kadar
donanımlı olmayı gerektirmiyor” yanıtlarını alıyorum.
İş hayatında gelecekle ilgili bir ümit görmeyince iş yerine patronlara ve yöneticilere kızıyor ve benim değerim anlaşılmıyor
yaklaşımıyla kendimizi kapatıyoruz. Ya da rutine kendimizi
kaptırıyor ve o sarmaldan çıkmıyoruz. Başkasını cezalandırdığımızı düşünürken aslında kendimize zarar veriyoruz. Aynen
öğrencilik yıllarında ailemize kızıp ders çalışmamak, bile bile
boş kağıt verip sınavlardan kalmak gibi. Arada bir fark var. Ailemiz bizim için gerçekten üzülüyor ve onlara zarar veriyoruz
ama iş hayatı öğle değil. Orada kendimizi kapattıkça asıl zarar
gören biz oluyoruz.
Yaşam boyu öğrenci olmak böyle bir şey sanırım. Cehennemin
farkında olup iş hayatında cenneti yaşamak. Bu da ancak insanın kendine yapacağı yatırım ve farkındalıkla olabilir. Artur
Miller, hayatta öğrenmenin bir bedeli var demiş, “Önceden
öğrenenler indirimli fiyattan öğrenir, hayattan öğrenenler gecikme zammıyla öğrenir, hayattan da öğrenemeyenler boşa
gitmiş hayatlarıyla öğrenirler.” İş hayatında cehennemi yaşamamak için, önceden öğrenmek gerekir. Bunun için de önce
insanın kendine “Benden geçti. Artık çok geç” demeyi bırakması gerekiyor. Nefes aldığımız sürece hiçbir şey için geç değil. Sadece başlamak için cesaretimiz ve isteğimizin olması
gerekiyor. İş hayatında cenneti yaşamak bir mucize değil. Her
şey bizim elimizde...
72 sağlık
Haber: Esra Melek Yiğitsözlü
Harmonik beslenmeyle forma girin
Optimum sağlık için “harmonik beslenme” adını verdiği verimli beslenme ve yaşam tarzı alışkanlıklarına dikkat çeken
beslenme ve diyet uzmanı Berrin Yiğit, bunu başarmanın ipuçlarını Nestlé Benimle okurları için anlattı.
D
oğru temellerle inşa edilmiş bir beslenme tarzı, kilo
problemi yaşamadan pek çok kronik rahatsızlıktan
korunarak sağlıklı, zinde ve enerjik bir yaşamın kapılarını açabilir. Beslenme ve diyet danışmanlık hizmetleri
veren Kiloss’un kurucusu Berrin Yiğit’e göre öncelikle sağlıklı yaşama hazır olmak, ardından bunun gereklerini yapmaya
canı gönülden hazır olmak gerekiyor.
Hem bedenen hem ruhen iyi durumda yaşamanın önemini
vurgulayan Yiğit, “Zihin temizliği yapmak, stresi azaltmak,
hayatını kendisi için iyi gelenlerle doğru planlayıp yönetebilmek çok önemli. Vücudu ihtiyaçları yönünde beslemek, temizlemek, güçlendirmek gerekiyor. Bunun için doğru yemek,
su içmek ve spor önem kazanıyor” diyor.
Beslenmeye kısa süreli uygulanacak sıkıcı kurallar listesi olarak bakmanın en büyük hata olduğunu belirten Yiğit,
özellikle soğuk algınlığı, grip, nezle gibi hastalıklarda artış
yaşanan kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmenin
önemine dikkat çekiyor.
Berrin Yiğit
Berrin Yiğit kimdir?
Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden 2001’de
mezun oldu. Gıda sanayinin önde gelen kuruluşlarında beslenme danışmanı ve ürün müdürü olarak çalıştıktan sonra ABD’de eğitimine
devam etti. UCLA Üniversitesi’nde pazarlama konsantrasyonlu genel
işletme programını tamamladıktan sonra, California State University at Los Angeles’ta “Alternatif beslenme” alanında hızlandırılmış
bir program bitirdi. Cedars Sinai Medical Center’da gönüllü olarak
çalıştı, American Heart Association, American Diabetic Association
gibi vakıfların etkinliklerinde yer aldı. Yurtdışında pek çok noktada
yer alan ve tanınan, önemli bir zayıflama merkezinde diyetisyenlik
pozisyonunda yer aldı. Türkiye Diyetisyenler Derneği eski yönetim
kurulu üyesi olan Yiğit, kurduğu Kiloss şirketinde, beslenme ve diyet
danışmanlık hizmetleri vermeyi sürdürüyor.
Z: Harmonik beslenme konusuna dikkat çekiyorsunuz. Harmonik beslenme nedir?
Harmonik beslenme vücutta sinerji yaratarak metabolizmanın yediklerimizden daha verimli yararlanmasını sağlayacak
doğru gıdaların, doğru miktarda ve kişiye özel alınmasıdır.
Örneğin bazılarının diğerlerine oranla C vitamini ihtiyacı
fazla olabilir. Bunu bilmek aynı zamanda aldığı bu besini en
doğru şekilde vücudun kullanabilmesini sağlamaktır. Kişinin
yaşı, cinsiyeti, fiziksel aktivite durumu, sağlık halleri beslenme profilini değiştirir. Bu eksende metabolizmanın tüm
sistemlerini pozitif etkileyecek, vitamin, mineral yetersizliklerine yol açmadan doğru beslenme, stres yönetimi, bol su
ve bitki çayı alımı, sporun öneminden geçer.
Z: Sağlıklı yaşam için nasıl bir yaşam tarzına sahip olmak
gerekiyor?
Diyet; Yunanca diata kelimesinden türemiş, yaşam tarzı anlamına gelir. Yaşam tarzında yasaklar, kısıtlamalar olamaz,
bilinçli miktarları öğrenmek gerekiyor. Kısıtlanmışlık, aşırı
istek doğurur, bu da abartılı sonlanabilir. Sağlıklı yaşamı
hayat tarzı haline getirmek ve tadımlık yemeyi öğrenerek bedeni terbiye etmek önemli. Bu şekilde bakanlar yediklerinden mutlu olur. Aynı şey spor için de geçerli. Kısa süreli kilo
vermek için başlanan sporun, faydasından çok zararı olabilir.
Çünkü bu bakış açısında olanlar, hemen sporu bırakır. Kalori yakımındaki düşüş yağlanmaya neden olur. Bunun için
günlük aktivitenizi artırın ya da spor programınıza 5 dakika
daha ekstra çalışma ilave edin. Her hafta beş dakika artırıp
performansınıza ve vücut tipinize en uygun uygulamaları seçerek dış görünüş ve sağlığınız için ideal bir plan hazırlamış
olabilirsiniz. Ruhsal ve fiziksel olarak dinlenebilmek, güne
enerjik başlamak için altın kural kaliteli uykudur. Uyku süresi ve zamanı ile ilgili genel geçer bir kural ne yazık ki yok.
Bunun için herkes kendi uyku eşiğini bulmalıdır.
Z: Beslenme konusunda toplum olarak yaptığımız hatalar
neler?
Beslenmeye kısa süreli uygulanacak sıkıcı kurallar listesi
olarak bakmak en büyük hatadır. Her diyet kişiye özeldir.
Kesinlikle bir başkası için hazırlanmış bir program sizin için
de yararlı olacak diyemeyiz. Kaldı ki sağlık zararları da oluşabilir. Bir arabanın benzinsiz yürümeyeceği gibi vücudumuz
da besinsiz işlevini yitirebilir. Bu nedenle aç kalmadan az az,
sık sık beslenmek ilkesini yaşam şekli olarak kabul etmelisiniz. Aç kalarak kazanacağınız tek şey bazı kronik hastalıklara
yatkınlıktır. Öğün atlamak da hatadır. Bu, özellikle şişman
bireylerde, daha az yersem daha çok kilo veririm mantığından kaynaklanır ve büyük bir yanlıştır. Aç kalmamak demek
öğünlerimizi düzenli tüketmemiz anlamına gelir. Yetişkin her
bireyin üç ana ve üç ara öğün tüketmesi gerekir. Bu sayede
metabolizma canlanacak, alınan kalorileri depolamak yerine
kullanma yoluna gidecek ve yağ kaybı hızlanacaktır. Beslenmeye bakış, kilo fazlası olanların diyet yapması olarak da görülmemelidir. Artık hamilelikten çocukların ideal gelişimine,
kronik hastalıkların idaresinden kansere karşı korunmaya
kadar beslenme alışkanlıkları önem kazanıyor. Çalışmalar
beslenme bilincine dikkatleri çekiyor. Asla ve asla yediklerimize dikkat etmeden kilo vermeyi vaat eden, vücudun şekillenmesine yardımcı olan, iştahı kesen vb. amaçlı pazarlanan
zayıflama hapları tüketerek diyet yapmak kendimizi en çok
riske attığımız hatalardandır. Doktor önerisi almadan, ecza-
73
nelerden kendi kararımızla bu hapları kullanarak ileride geri
dönülmeyecek hasarlar oluşabilir. Kesinlikle kolaya kaçmadan doğru diyet ve egzersizle zayıflama hedefi koymalısınız.
Çok kısa sürede, fazla kilo kaybı beklentisiyle başlanan diyetlerin pek çoğu bıkkınlık hissi ile yarıda bırakılır. Bunun
için kendinize karşı dürüst olun ve en küçük başarınızı dahi
kutlayın.
Z: Kış döneminde, beslenmede nelere dikkat etmek gerekir?
Kışın beslenme ilkeleri vücudu korumak, beslemek ve temizlemektir. Mevsim geçişleri metabolizma üzerinde farklı etkiler yaratır. Metabolizmanın ana işlevi kış aylarında vücudu
kalorifer görevi görüp vücudu ısıtmaktır. Bunun için aldığı
kalorileri daha iptidai kullanır ve çalışma hızı düşer. Bu durumda soğuk havalarla birlikte, besin tüketiminde değişiklik
olmadığı takdirde kilo artışı oluşur. Kış aylarına özel beslenme tavsiyelerine gelince doğaya kulak vermelisiniz. Çünkü
doğa zaten insanoğlunun ihtiyaçlarına yanıt verecek besinleri bizlere sunar. Mevsiminde meyve ve sebze içeriklerine
baktığımızda antioksidanlardan zengin koruyucu bitkisel
içeriklerle dolu olduklarını görüyoruz. Bunun için meyvelerden mandalina, portakal, nar, kivi, elma; sebzelerden yeşil
yapraklı sebzeler, kereviz, balkabağı, havuç, kırmızı biber,
mor lahana, soğan, kırmızı turp, brokoli, karnabahar, sarımsağı beslenmenizde sıkça tüketmelisiniz. Bağışıklık sistemini destekleyen kefiri mutlaka ara öğünlerde almanızı, tam ta-
hıl ürünlerinden faydalanmanızı öneriyorum. Ayrıca vücudu
ısıtacak bitki çayları karışımlarını ve baharatları diyetinize
ekleyebilirsiniz. Limon, pul biber ve bolca karabiber ile hazırlanan yağsız tavuk suyuna çorbanın etkisini artık herkes
biliyor. Dağ kekiği, rezene, biberiye, ısırgan yaprağı ve enginar ile metabolizmayı ısıtabilecek son derece faydalı bir bitki
çayı karışımı hazırlayabilirsiniz. Ekinezya da mutlaka tüketilmesi gereken bir diğer çay.
Z: Kış hastalıklarından korunmak ve bağışıklık sistemini
güçlendirmek için neler yapılmalı?
Enfeksiyonlara yatkınlığı olanlar, sürekli grip olup uzun süre
yataktan kalkamayanlar, sürekli aft, uçuk çıkaranların bağışıklık sistemi sinyal veriyor demektir. Bu kişiler özellikle
havaların bir anda soğuduğu mevsim geçişlerinde dikkatli olmalı. Özellikle A,C, E vitaminleri, çinko selenyumdan zengin
beslendiğinizden emin olmalısınız. Bunun için beslenmede
mevsiminde, çok çeşitli, farklı renklerde sebze, meyveler,
yağsız protein kaynakları (balık, tavuk, hindi, et, yumurta
vb.), kefir, fındık, ceviz tüketilmeli. Özellikle kalorifer kullanımına bağlı kuruyan cilt ve vücut bol su ister. Günde içtiğiniz
su miktarı ne kadarsa yarım litre daha eklemelisiniz. Vücudu
güçlendirebilecek en büyük destek sağlıklı bağırsaklardır.
Bunun için kefir ve probiyotik besinler (probiyotik yoğurt,
süt ürünleri, müsli, boza,turşu vb.) tüketilmeli, bitki çaylarından adaçayı, nane, ekinezya, yeşil veya beyaz çay ihmal
edilmemeli.
Diyetinize renk katın
Z: “Yemek yemeyi bilmek bilim ve sanatın bileşimidir” diyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz?
Yemek yemek yaşam için elzem bir alışkanlıktır. Ancak doğru yemek yemeyi bilmek bilim ve sanatın bileşimidir. Doğru
temellerle inşa edilmiş bir beslenme tarzı yaşam boyu kilo
problemi yaşamadan, pek çok kronik rahatsızlıktan korunarak sağlıklı, zinde ve enerjik bir yaşamın kapılarını açabilir. Bu konuda mutfak sanatı çok önemli. Örneğin diyet
yapanlara genelde kibrit kutusu kadar peynir, istediğiniz
kadar domates, salatalık yemeleri söyleniyor. Oysa bu çok
sıkıcı. Ben alternatif sosları tavsiye ediyorum. Domates,
salatalığın üzerine maydanoz, çörek otu, susam eklenebilir. Bir gün beyaz peynirli ve maydanozlu, bir gün kaşar
peynirli ve fesleğenli tost yapabilirsiniz. Dengeli olduğu
sürece, bu tür değişikliklerle yemeklerimizi zevkli hale getirebiliriz. Her söylenilene inanmamak gerek. Bilimi doğru
kaynaklardan takip etmeliyiz. Örneğin medyada beslenme
konusunda farklı farklı bilgiler, öneriler görüyoruz. Hacettepe Üniversitesi’nin bu konuda yaptığı bir çalışmaya göre
medyada yer alan bilgilerin yaklaşık yüzde 70’i hatalı. Aslında beslenmede işin temeli kişiye özellik. Ben 1200 kalori
ile zayıflarken siz belki 1800 kalori ile zayıflayacaksınız. O
nedenle uzman kişi eşliğinde kendimize özel bir diyet hazırlamak şart.
74 rehber
Kaynak: “Mutlu Çocuk Mutsuz Çocuk”, Doç. Dr. Eyüp Sabri Ercan,
Prof. Dr. Atilla Turgay, Doğan Kitap
Mutluyum, mutlusun, mutlu...
Çocuğunda depresyon belirtileri gözlemleyen ebeveynler, öncelikle çocuk psikiyatrisi uzmanına başvurmalı. Çocuğuna
depresyon tanısı koyulan ebeveynler, eskisine göre daha anlayışlı davranmalı ve mümkün olduğunca çocuk ile
tartışmaya girmekten ya da onu ikna etmeye çalışmaktan uzak durmalı. Depresyondaki gençlere ve çocuklara sürekli
nasihat vermek de doğru değil.
75
Ç
Bu çocukların ve ergenlerin olumsuz çevrelerden korunması
ve öğretmenlerinin bu konu hakkında bilgilendirilmesi gerekir.
Depresyondaki çocuğun ya da gencin kardeşi varsa bu kardeşin
zarar görmesi engellenmeli ve ebeveynler çocuğa önerilen programı eksiksiz uygulayarak kendilerini suçlamaktan kaçınmalı.
ocuk aileyi tamamlayan, çiftlerin yaşantısında sevinç
kaynağı olan bir unsur. Doğumundan yetiştirilmesine
kadar itinayla davranır ebeveynler. Çocukları mutlu
etmek, sağlıklı bir gelişim sağlamak, kendilerini ifade edebilmeleri için onlara yol göstermek anne babaların en özen gösterdiği konular arasında yer alır. Kimi zaman zor durumlarla
karşılaşıldığında, çocuklar mutsuz olduğunda ya da aileyle
iletişimde aksaklık olduğunda ebeveynlerin önerilere ihtiyacı
olur. Doç. Dr. Eyüp Sabri Ercan ve Prof. Dr. Atilla Turgay’ın Doğan Kitap’tan çıkan “Mutlu Çocuk Mutsuz Çocuk” kitabı, bu
konuda ebeveynlere yardımcı olacak bir rehber.
Anne babanın ruhen sağlıklı olması “mutlu çocuk” yetiştirmede önemli bir kural. Kendi ruh sağlığını tam anlamıyla sağlayamayan ebeveynler, çocuklarının mutlu olmasında olumlu
etki yaratamaz. Çocuğun yaşamının ilk yıllarında anne-çocuk
ve baba-çocuk ilişkisi de çok önemli. Ebeveynlerin çocukla kuracakları olumlu bağ, çocuğun gelişmesini de olumlu yönde
etkiliyor. Çocuklara mutlu bir ev ortamı sağlamak ve çocuğu
düzenli spor yapmaya yöneltmek, ruh ve beden sağlığı açısından faydalı olacaktır. Mutlu çocuk yetiştirmenin altın kurallarından biri de çocukların eleştirilmesi ve utandırılması yerine,
onaylanması ve desteklenmesidir. Tüm bunlara ek olarak aile
tarafından çocuğun kapasitesi üstünde beklentiye sahip olmak çocuğu mutsuz edici bir yaklaşımdır.
Depresyona dikkat
Mutsuzluğun yoğunlaşmış ve uzun süren biçimine “depresyon” deniyor. Çok yakın zamana kadar çocuklarda depresyon
görülmediği düşünülmesine karşın, bu durumu çocukların da
yaşadığı belirlendi. Çocuklardaki depresyon belirtileri büyük
ölçüde yetişkinlerdekine benziyorsa da bazı farklı belirtiler de
oluyor. Çocuklarda ve ergenlerde görülen depresyon belirtileri
arasında, kendini üzüntülü ya da boşlukta hissetme, eskiden
zevk aldığı şeylerden zevk almama ya da eskisi kadar hoşlanmama, gergin, sıkıntılı huzursuz olma ve sık sık tekrarlanan
“Of sıkıldım!” cümlesi, anne babayı sinirlendirene kadar uğ-
Depresyon testleri
Çocuklarda depresyon tanısı konulmasındaki en önemli unsur çocuk, anne, baba ve öğretmenle yapılan görüşmelerdir.
Çünkü hiçbir psikolojik test, ölçek, kan tahlili ya da radyolojik
inceleme çocuklarda depresyon tanısı koymada yeterli olmaz.
Ancak bazı psikolojik testler, anne, baba, çocuk, ergen ve öğretmen tarafından doldurulan soru formları çocuklar ile ergenlerde depresyon tanısı konmasında yardımcı olabilir.
Evde huzursuzluğu ortadan kaldırın
Bugüne kadar yapılmış araştırmalar, huzursuz bir ev ortamında büyümüş bireylerde depresyon görülme riskinin arttığını ortaya koyuyor. Özellikle aile içi şiddet söz konusu olduğunda bu risk daha da
artıyor. Anne baba geçimsizliği, aile bireylerinin birbirinden kopuk
olması, aile içinde duygusal yakınlık bulunmaması, çocuklarda hem
depresyon riskini hem de şiddetli davranış sorunları da ve diğer psikiyatrik bozukluklarsın ortaya çıkma riskini de artırıyor.
raşma, en yakınlarıyla ilişkisinin bozulması, sık sık tartışma
ya da küsme, sinirlilik ve öfke patlamalarının olması, uyku ve
iştah sorununun belirmesi, bedensel yakınmalar, sık sık baş
ve karın ağrısı ya da yorgunluk hissetme sayılabilir.
Çocuğunda depresyon belirtileri gözlemleyen ebeveynler, öncelikle çocuk psikiyatrisi uzmanına başvurmalı. Çocuğuna depresyon tanısı koyulan ebeveynler, çocuklarına eskisinden daha
anlayışlı davranmalı ve mümkün olduğunca tartışmaya girmekten ya da çocuğu ikna etmeye çalışmaktan uzak durmalı. Depresyondaki gençlere ve çocuklara nasihat etmek doğru değil.
Tedavi
Çocuklarda ve ergenlerde depresyon tedavisi genellikle çocuk ve gençlerle tedaviye yönelik görüşmeleri; anne baba
ve çocuğun bilgilendirilmesini, kısa süreli psikoterapi ve ilaç
tedavisini; ev ve okul çevresindeki olumsuzlukların ortadan
kaldırılmasını izleyen aşamalardan geçer. Ailenin ve çocuğun
depresyon konusunda bilgilenmesi önemlidir. Çocuğa ve ergene sorunlarla baş etme yetisinin kazandırılması ve çocuğun
kendinin farkına varması gerekir. İlaç kullanımındaysa tedavinin sonlandırılacağı zaman çok iyi tespit edilmelidir. Çünkü
zamanından erken bitirilen tedavi nedeniyle depresyonun tekrarlaması söz konusu olabilir. Bu durumda en iyisi hastanın
özel durumuna göre karar verilmesidir.
Anne babaların ruh ve beden sağlığı düzgün olan çocuklar
yetiştirebilmesi önemli bir konudur. Çocuğun kalıtımsal özellikleri, karakteri çocuğun hayatını etkileyen unsurlardır. Mutlu
bir ev hayatı, ruh ve beden sağlığı yerinde olan ebeveynler,
kendini ifade edebilen, kendisiyle ve çevresiyle barışık olan
çocuklar hayatlarını mutlu geçirmede avantajlı durumdadır.
Onların mutlu ve mutsuz yetiştirilmelerinde ise anne ve babalarına büyük görev düşüyor.
76 kısa kısa
Zorlu Enerji’nin Pakistan’daki rüzgar santraline 111,1 milyon Dolar kredi
Z
orlu Enerji, Pakistan’ın ilk rüzgar santralinin inşasında kullanmak üzere,
Uluslararası Finans Kurumu IFC (38,1 milyon Dolar), Asya Kalkınma Bankası (36,8
milyon Dolar), ECO Ticaret ve Kalkınma
Bankası (20 milyon Dolar) ve Pakistan’ın
en büyük özel bankalarından Habib Bank
Limited (16,2 milyon Dolar) ile toplam
111,1 milyon Dolar tutarında kredi anlaşması imzaladı.
2007’de kurulan ve rüzgar enerjisine dayalı elektrik üretimi gerçekleştiren Zorlu
Enerji Pakistan, Thatta şehrinin Jhimpir
eyaletinde hayata geçireceği santralin
inşası için önemli bir adım attı. Gharo –
Keti – Bandar – Hyderabad rüzgar koridorunda 56,4 MW güce sahip olacak rüzgar
santrali tam kapasite üretime geçtiğinde
yılda 159 MW/saat elektrik sağlayarak
Pakistan’ın yenilenebilir enerji kurulu gücünün artışında ve petrolde dışa bağımlılığının azaltılmasına önemli rol oynayacak. Toplam maliyeti 158,7 milyon Dolar
olan projenin santral inşası, uluslararası
finans kuruluşlarından sağlanan kredi ile
hız kazanacak.
Zorlu Enerji Genel Müdürü Arif Özozan yaptığı açıklamada, 20 yıl süreyle
Pakistan’a elektrik sağlayacak olan santralin 2012’de devreye girmesini planladıklarını söyledi. Özozan, “Pakistan’da
uluslararası yatırımla hayata geçirilecek ilk rüzgar santralinin
Zorlu Enerji imzası taşımasından büyük mutluluk duyuyoruz.
Pakistan’ın yerel ve yenilenebilir kaynaklarının değerlendirilmesinin ülke ekonomisine önemli bir katkı sağlayacağına
inanıyoruz. IFC, ADB ve diğer finans kuruluşlarının bu projeye verdiği desteği, uluslararası enerji sektöründe Zorlu
Enerji’ye duyulan güvenin bir göstergesi olarak görüyoruz”
dedi.
IFC’nin Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Altyapı ve Doğal Kaynakları Direktörü Gulrez Hoda ise açıklamasında Zorlu
Enerji ile Pakistan rüzgar santrali projesinde birlikte çalışmaktan mutluluk duyduklarını söyledi.
Yenilenebilir Enerji Konferansı
2
0-21 Eylül tarihlerinde İstanbul Polat Renaissance Otel’de
düzenlenen Türkiye Uluslararası Yenilenebilir Enerji
Kongresi’ne (TIREC 2011), Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı Gökmen Topuz ve Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı Ali
Kindap da katıldı. Ülkemizden ve dünyadan yenilenebilir enerji
uzmanlarının, sektördeki yenilikleri ve iş imkanlarını görüşmek
için bir araya geldiği kongre süresince, interaktif panel tartış-
Türkiye Enerji Zirvesi
A
nkara Sheraton Hotel’de 13-14 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen Gas&Power -Türkiye Enerji Zirvesi 2011’e Zorlu
Enerji Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hilmi Karan ve Zorlu
Doğal Gaz Genel Müdür Yardımcısı Mete Baysal da katıldı.
Kamu ve özel sektörden temsilcilerin “Özelleştirme İhaleleri”, “Doğal Gaz”, “Elektrik Piyasası” gibi başlıklarda gündemi tartıştığı zirvede, Mehmet Hilmi Karan “Enerji Borsasına
Doğru Elektrik Piyasası” başlıklı panelde, Mete Baysal ise
“Doğal Gazda Serbestleşme ve Uluslararası Projelerin Piyasaya Etkileri” başlıklı panelde görüşlerini dinleyicilerle paylaştı. Verimli geçen zirve kapsamında özellikle gaz ve elektrik ticareti konularında rekabet gücünün artmasına yönelik
teşvik çözümleri tartışıldı.
maları ile rüzgar, güneş, biyoenerji ve iklim finansmanı üzerine
seminerler gerçekleştirildi. Rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, biyoenerji ve karbon piyasaları ile iklim finansmanı alanlarıyla ilgili
konferans etkinlikleri kapsamında 20 Eylül’deki oturumda Zorlu
Enerji Genel Müdür Yardımcısı Gökmen Topuz, 21 Eylül’deki panelde ise Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı Ali Kındap konuşmacı olarak katıldı.
Taç’ın Puket Adası gezisi
T
aç, konsept mağazaları ve toptancıları için Tayland’ın en büyük adası olan ve “cennetten bir köşe” olarak nitelendirilen
Puket Adası’na bir gezi düzenledi. 3-10 Ekim tarihleri arasındaki
geziye 45, 5-12 Ekim tarihlerindeki geziye ise 52 olmak üzere
toplam 97 Taç konsept mağaza ve toptancı yetkilisi katıldı. Hotel Hilton Arcadia’da konaklayan gruplar; incecik kumla kaplı
kumsalları, tropikal bitki örtüsü ve meyveleri, ünlü tapınağı ile
ünlü olan Puket Adası’nda unutulmaz bir tatil geçirdi.
77
Zorlu Center MAPIC Fuarı’nda
Z
orlu Gayrimenkul, Fransa’nın Cannes şehrinde 16-18 Kasım tarihleri arasında düzenlenen dünyanın en prestijli
perakende buluşmalarından biri olan MAPIC Fuarı’na katıldı.
Fuarda, Zorlu Center projesi ve Büyükdere Caddesi’nin tam
kalbinde inşaa edilen A+ ofis projesi Zorlu Levent Ofis MAPIC
Fuarı’nda ilgiyle karşılandı. Fuarın ikinci günü Ekonomiden
Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan
da fuarı ziyaret etti. Babacan, Zorlu Gayrimenkul yetkililerinden Zorlu Center projesi hakkında detaylı bilgi aldı.
Fuarda Zorlu Center projesinin yanı sıra alışveriş merkezi de
dünyanın dört bir yanından yatırımcı, perakendeci ve ziyaretçilerin ilgi odağı oldu. Zorlu Center’da yer alacak mağazalar
için şu ana kadar 1.500’ün üzerinde başvuru alan, dünyanın
en ünlü markalarına ve gurme lezzetlerine ev sahipliği yapmaya hazırlanan alışveriş merkezini en prestijli perakende
fuarında tanıttı. Fuarda “Gelişen Ekonomilerde Ayak İzini
Genişletmek (Varlığını Güçlendirmek) – Bir perakendecinin
yüksek kazançlı portföyü” başlıklı konuşma yapan Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even, Zorlu Center
projesi ve fonksiyonları hakkında aktardığı bilgilerin yanı sıra
Türkiye’nin, genişleyen perakende pazarı ve güçlü ekonomik
gelişmeler doğrultusunda uluslararası yatırımcıların ilgi odağı
olduğuna dikkat çekti. Zorlu Center, MAPIC jürisi tarafından
“Speed Matching” oturumu AVM projeleri kategorisinde birçok uluslararası proje içinden seçilerek projenin fonksiyonları
ve bugüne kadar aldığı ödülleri katılımcılara aktarma fırsatını
yakaladı.
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan
Zorlu Center’a grup ziyaretleri
Z
orlu Center akademi, iş dünyası gibi çevreler tarafından ilgi
görmeye ve ziyaret edilmeye devam ediyor. Son dönemde
Fransız Bankası Credit Agricole yetkilileri, Coloumbia Üniversi-
tesi yüksek lisans öğrencileri, Danimarka Konseyi Yüksek Bina
Grubu Zorlu Center’ı ziyaret etti. Konuklara Zorlu Center satış
ofisinde projeyle ilgili sunumlar yapıldı.
Vestel, Facebook yarışmasıyla
Rusya semalarında uçuracak
V
estel, yeni süper hızlı bulaşık makinesi JetWash F18 için
Fox International Channels işbirliğiyle Facebook’ta düzenlediği yarışmayla, efsanevi MIG-29 jetiyle
dolu bir uçuş deneyimi yaşatacak.
Rusya’da heyecan
Vestel’in A sınıfı enerji, yıkama ve
kurutma
performansı sunan F18 JetWash bulaşık makineleri yıkama süresini bulaşığın miktarına ve kirine göre
ayarlayarak minimum su ve elektrik
tüketiyor. A enerji sınıfından yüzde 10 daha tasarruflu olan
Vestel’in yeni serisi dünyanın A yıkama performansı sunabilen
en hızlı bulaşık makinesi olma özelliğini taşıyor. JetWash F18
için www.facebook.com/vestelF18Jetwash sayfasında başlatılacak yarışmanın birincisine MIG-29 jetiyle ile Rusya’da uçuş
deneyimi, ikinciye Vestel JetWash F18 bulaşık makinesi, diğer
7 katılımcıya da Vestel Bi Baksana ürünlerinden hediyeler
sunulacak. Facebook’taki Vestel F18 JetWash yarışmasında
kullanıcılara Guinness Rekorlar Kitabı’ndaki hızla ilgili bilgiler, Vestel JetWash F18 bulaşık makinesinin özellikleri ve hızla
ilgili genel konularda sorular yöneltiliyor. Sorulara en hızlı cevap verenler, kazanma şansını artırıyor. Yarışmanın birincisi,
Rusya’da üç gün boyunca unutulmaz bir deneyim yaşayacak,
ayrıca bu heyecan dolu macerayı fotoğraf ve DVD kaydıyla
ölümsüz kılacak.
12 dakika yeter
Vestel’in yeni bulaşık makineleri, bulaşığın türüne göre yıkama süresini 18 dakikaya kadar düşürüyor ve 12 dakikada en
iyi yıkama performansını sunuyor. Yeni serinin, sıcaklık ve yıkama süresi seçeneklerinin belirlenebildiği altı farklı programı
bulunuyor. 18 dakikada yıkayan Jet 18’, 30 dakikada yıkayan
Hızlı 30’, 50 dakikada yıkayan Super 50’ ile hassas yıkama
sunan Hassas 40 °C, tasarruflu yıkama modu Eco 50 °C ve yoğun hijyen sağlayan Yoğun 65 °C F18 JetWash’un programları
arasında yer alıyor. LED’li program takip göstergesi, su taşma emniyet sistemi ve rezistans koruma gibi tüm modellerde
bulunan ortak fonksiyonlar, kullanıcıların bir bulaşık makinesinden beklediği her şeyi sağlıyor. Yeni seri, yüksekliği ayarlanabilir üst sepetleri, alt ve üst sepetlerdeki katlanabilir raf
sistemleri, çocuk kilidi ve başlama saatini erteleme özelliğiyle
de kullanıcılara dost çözümler sunuyor.
78 gökyüzünün getirdikleri
Burçlar ve doğal taşları
Burçlarla doğal taşlar arasında bir bağ olduğunu hiç düşündünüz mü? Yüzlerce yıl önce, belli taşların bir burçta doğan kişinin üzerinde
olumlu etkilerinin olduğu görülmüş. Yazımız, bunları merak edenler için…
Akik: Akik taşı doğal taşlar arasında ayrı bir öneme sahip. Başarının simgesi olan akik, negatif enerjiye karşı koruma sağlar ve tükenmiş olan cesareti canlandırır. Vücuttaki gerginliği
azaltır.
Taşın burçları: Aslan, Başak, Yay, İkizler, Boğa
Ametist: Negatif elektrik yükü taşıyan bu taş, bedendeki fazla
elektriği toplayarak beyin gücünü yükseltir. Baş ağrılarını giderir. Kişiyi rahatsız eden takıntılı düşünceleri uzaklaştırıcı ve
yatıştırıcı bir etkiye sahiptir. Kişide uyum ve denge oluşturur.
Uykusuzluk çekenlere iyi gelir.
Taşın burçları: Koç, Yay, Kova, Balık
Turkuaz: Kişinin vücudunu kuvvetlendirir. Hücrelerin yenilenmesini sağlar. Tansiyonu düzenler ve kalp hastalıklarına iyi
gelir. Piyasada bu taşın sahtesi çok fazla bulunduğu için turkuaz alırken özellikle dikkat edilmesi gerekir.
Taşın burçları: Boğa, Başak, Akrep, Oğlak, Balık
Kuvars: Tedavi edici nitelikleri en yoğun taşlardan olan kuvars, beyin fonksiyonlarını uyarır. Kişinin çevresinde oluşan
negatif enerjiyi yok eder ve pozitif enerjiyi toplar. Zihinsel
konsantrasyonu kuvvetlendirir.
Taşın burçları: Koç, Yengeç, Kova, Balık (kristal kuvars), Boğa,
Terazi (pembe kuvars)
Obsidien: Olumsuz düşünce ve duyguları güçlendirir. Kızgınlık
ve öfke duygularını yok eder. Bedenin elektriğini boşaltmak
için uygun bir taştır. Aynı zamanda karaciğerin temizlenmesine yardımcıdır.
Taşın burçları: Akrep, Oğlak, Kova
Jasper: Sevgi, inanç ve kararlılık simgesidir. Kişinin kendisini
sağlıklı ve güçlü hissetmesini sağladığı gibi fiziksel direncini
artırır. Vücudun hormonal dengesini sağlar. Sindirim sistemini
ve safra kesesini güçlendirir.
Taşın burçları: Koç, Başak, Akrep
Zümrüt: Bağışıklık sistemini, sinir sistemini, kalbi, ciğerleri ve
böbreği kuvvetlendirir. Başarı ve doyum duygularını belirginleştirir. Arkadaşlık, evlilik ve aile bağlarını güçlendirir. Yaşama
sevincini artırır.
Taşın burçları: Boğa, İkizler, Aslan, Yengeç
Safir: Maneviyatı güçlendirerek kişiye güven verir. Şefkatin de
simgesi olan safir, ruhsal duyarlılığı artırır. Kalp ve böbrekleri
kuvvetlendirir. Tüm salgı bezlerini harekete geçirici özelliğe
sahiptir.
Taşın burçları: Boğa, Yengeç, Yay
Lapis: Tiroid bezlerini harekete geçirir. Tansiyonu düzenler.
Fiziksel yetenekleri ve iletişim yeteneğini kuvvetlendirir. Zihin açıklığı ve aydınlanma amacıyla kullanılır. Kararlı ve etkili
enerjisiyle, görmezden geldiğiniz olaylara bakmanızı sağlar.
Taşın burçları: Boğa, Terazi, Yay, Kova
Yakut: Kan dolaşımını canlandırıcı etkisi vardır. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Kişinin gerçek doğasını, kişiliğini özgürce
ifade edebilmesine yardımcı olur. Kişinin özgüvenini ve cesaretini kuvvetlendirir.
Taşın burçları: Koç, Yengeç, Aslan, Oğlak
Malakit: Ağrıları gidermek amacıyla, ağrıyan bölgenin üzerine
koyularak kullanılır. Kişiyi; korku, suçluluk, kendini kabullenmeme gibi olumsuz duyguların getirdiği sınırlamalardan kurtarır.
Taşın burçları: Terazi, Yay, Oğlak
Oniks: Denge simgesidir. Kadın-erkek kutuplaşmasını dengeler ve ilişkileri kuvvetlendirir. Özellikle gelecek kaygısı taşıyan
kişilere tavsiye edilir. Kişinin bağımlılıklarından kurtulmasına
yardım eder. Nazara ve negatif enerjiye karşı etkilidir.
Taşın burçları: Kova, Oğlak
79
KOÇ 21 Mart / 20 Nisan
TERAZİ 24 Eylül / 23 Ekim
Kendinize olan güveniniz ve pratik zekanız sayesinde işyerinizde terfi etme-
Aşk hayatınızda ciddi değişimlerin olacağı bir döneme giriyorsunuz. Her
niz çok yakın. Özel hayatınızda güzel günler sizi bekliyor. Duygusal bağlam-
şeyi bir kenara bırakıp mutluluğun tadını çıkarmanın zamanı geldi. Sanat-
da yine de biraz dikkatli olmanızda fayda var. Sahiplenme duygunuzun ağır
sal ve estetik duygularınızın ön plana çıkıyor. Birçok kültürel aktiviteye
basmasına izin vermeyin. Sırlarınızı korumaya ve açık vermemeye çalışın.
katılabilirsiniz. Ancak maddi açıdan dikkatli olun.
BOĞA 21 Nisan / 20 Mayıs
AKREP 24 Ekim / 22 Kasım
Kendinize zaman ayırdığınız ve dinlediğiniz bir döneme giriyorsunuz. Uzun
Çevrenizden biriyle yapacağınız konuşmalar sayesinde işinizle ilgili ileri-
zamandır yapmak isteyip de yapamadığınız şeyler için yeni başlangıçlar siz-
ye dönük birtakım planlar yapacaksınız. Bu konuşma sizin için çok yararlı
leri bekliyor. Aşkın sihirli gücü size bu konuda destek verecek. Sevdiğiniz
olacak. Ancak iş yerinde karşılaşacağınız sorunları büyük tartışmalara yol
kişi ile küçük bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Mali konularda tahminleriniz iyi.
açmadan sonuçlandırmaya çalışın. Sağlık sorunlarınızı ciddiye alın.
İKİZLER 21 Mayıs / 21 Haziran
YAY 23 Kasım / 21 Aralık
Yeni iş projeleri yapacaksınız. Bunların hepsi bol kazançlı ve önemli işler.
İş yerinde ulaştığınız başarı çizgisi gözlerden kaçmıyor. Terfi alma olasılı-
Dengenizi koruyabilirseniz çabalarınızın karşılığını almamanız için bir neden
ğınız bu aralar çok yüksek. Sert konuşmalardan ve tartışmalardan kaçının,
yok. Ayağınızı yere basın. Problemi çözmek için çok yönlü düşünün. Bu dö-
her şey sizin aleyhinize dönebilir. Son günlerde yaşadığınız olumsuz mad-
nem pozitif ve neşeli insanlarla birlikte vakit geçirmenizde fayda var.
di gelişmeler canınızı sıkmasın, yakında her şey düzelecek.
YENGEÇ 22 Haziran / 22 Temmuz
OĞLAK 22 Aralık / 20 Ocak
İş yaşamınızdaki sıkıntılara rağmen sizi aşkla dolu günler bekliyor. Sevdiği-
Sevdiklerinize daha fazla zaman ayıracağınız bir döneme giriyorsunuz. Gü-
nize duygularınızı söylemekten kaçınmayın. Uzun süreli planlar yapmak ve
zel ve olumlu duygularınızla çevrenizdekilere pozitif enerji saçacaksınız.
bunları hayata geçirmek için uygun bir dönem. Hafta sonlarınızı sosyal akti-
İş yaşamanız bu aralar stresli olsa da üstesinden gelmeyi başarıyorsunuz.
vitelerle geçireceksiniz. Ancak sağlığınıza dikkat etmenizde fayda var.
Geleceği çok fazla planlamaya ve her şeyi oluruna bırakmaya çalışın.
ASLAN 23 Temmuz / 23 Ağustos
KOVA 21 Ocak / 19 Şubat
Uzun süredir üzerinde çalıştığınız bir konu lehinize çözüme ulaşacak. Sab-
İş hayatınızdaki durağanlığa bir son vereceksiniz ve yeni atılımlar yapa-
rettiniz ve mükafatını görüyorsunuz. Kendinizi kutlayabilirsiniz. Başarınızı
caksınız. Sevdikleriniz sizin mutluluğunuz için çabalıyor, onları görme-
devam ettirebilirseniz, gelecekte daha da güzel günler sizi bekliyor. Spor
mezlikten gelmeyin. Birikimlerinizi değerlendirmek için karşınıza fırsatlar
yapmayı ve diyet uygulamayı ihmal etmeyin. Para konusunda bolluk sürüyor.
çıkabilir. Aceleci davranmadan doğru karar vermeye çalışın.
BAŞAK 24 Ağustos / 23 Eylül
BALIK 20 Şubat / 20 Mart
adım atacaklar. İş hayatınızda yapacağınız atılımlarla uzun süredir bekledi-
yeni insanlarla tanışmak için fırsata çevirebilirsiniz. İş yaşamında duygu-
ğiniz fırsatları yakalayabilirsiniz. Pozitif enerjinizi kaybetmeyin. Enerjinizi
sal davranmaktan vazgeçin ve ne kadar güçlü olduğunuzu çevrenize his-
artıracak yiyeceklere yönelin. Olumlu düşünen insanlarla beraber olun.
settirin. Sağlık ve para yönünden çok şanslı olacaksınız.
Kısa süreli beraberlikten bıkanlar ileriki günlerde uzun süreli bir beraberliğe
Bu dönem birçok yeni ortama girebilir ve dikkat çekebilirsiniz. Bu durumu
80 kültür-sanat
Sevmenin Zamanı
Yazar: Liz Behmoaras
Yayınevi: Doğan Kitap
Kayıp Sabah
Od
Yazar: Gabriela Adamesteanu
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Yazar: İskender Pala
Yayınevi: Kapı Yayınları
Taşların Çığlığı
Yazar: Gilbert Sinoue
Yayınevi: Can Yayınları
Sevmenin Zamanı, bağnazlık ve ırkçılığın yol
açtığı yıkımlar ile her şeye rağmen mutluluğu
inşa etme gayretlerine dair sıcacık, ama sarsıcı
bir roman. Kitapta 1940’lı yıllarda zorunlu olarak
İstanbul’a göç eden, biri Müslüman biri Yahudi
iki gencin imkansız aşkı anlatılıyor. İki gencin
aşkına, ailelerin dramı da eşlik edince sınavlar
olduğundan da zor geçecektir. Sevmenin Zamanı, samimi ve umutlu olmasına rağmen, bir aşk
hikâyesini gerçek hayattan kopmadan anlatıyor.
İskender Pala yeni romanı ‘Od’ ile yeniden okurlarını selamlıyor. Gök kubbemizin her zaman
parlayan ve hep çok sevilen, şiirleri gönülden
gönüle dolup dilden dile dolaşan Yunus Emre,
bu kez OD’un ana kahramanı. İskender Pala’nın
ilim ve kültür adamı olmasının yanında, yazar kişiliğinin imbiğinden geçirilerek aşkın tahtına bir
kez daha oturtuluyor. 13. yüzyılın her bakımdan
kavruk ve yanıp yıkılan ortamına Yunus Emre’nin
gelişi, tarihi atmosfer içerisinde hakiki anlamına
kavuşturuluyor ve romanda Yunus’un hamlıktan
saflığa geçişi okunuyor.
Kayıp Sabah, Romanya’nın en önemli yapıtlarından biri ve şimdiye kadar 10 dile çevrildi. Yazar
kitabında, Birinci Dünya Savaşı’ndan başlayarak
Çavuşesku diktatörlüğünün son yıllarına kadar
üç farklı kuşağın öyküsünü anlatıyor. Roman,
yazgılarını 20. yüzyıl Romanya’sının çalkantılı
tarihinin biçimlendirdiği kişilerin zaman zaman
ironik, zaman zaman dokunaklı anlatımlarıyla
sürüyor. Bükreş’in neredeyse bir roman kişisi
olarak yer aldığı eser, Türkçe çevirisiyle artık kitapçılarda.
Damarımda Kanımsın
Bir Başka
14. Randevu İstanbul Film Festivali
İstanbul Arabesque
Project
Geçtiğimiz yıl “Her gün İsyanım Var” isimli ilk
albümleriyle dikkatleri üzerine toplayan İstanbul
Arabesque Project çok geçmeden yeni albümlerini çıkardı.“Alternatif Arabesk” türünde müzik
yapan grup “Damarımda Kanımsın”ı en bilinen
nostaljik parçaların farklı yorumlarından oluşturdular. Bergen, Kamuran Akkor, Orhan Gencebay
gibi isimlerin şarkılarını kendilerine göre yorumlayan grup arabeskin kederli değil, keyifli yönünü göstermeyi vaat ediyor.
Öykü Gürman
İkizi Berk ile yaptıkları Flâmenko tınılı şarkılarıyla ünlenen Öykü Gürman ilk solo albümü “Bir
Başka”yı çıkardı. Flâmenko kraliçeliğinden popa
geçiş yaptığı albümün çalışmaları 18 ay sürmüş
ve üzerinde uzun süre çalıştığı albümünden çok
ümitli olduğunu söylüyor. Albümde beste ve
söz yazarlığını da ön plana çıkaran Gürman, ilk
klibini Suat Sayın’ın şarkısı “Yalan Gözleri”ne
çekti. Gürman, imajını tamamen değiştirdi ve
pop müziğine uygun olarak rengârenk bir tarza
büründü.
T
ÜRSAK Vakfı’nın ilkini 1997 yılında gerçekleştirdiği, gerek seçtiği ana temaları
gerekse film programıyla kısa zamanda ilgiyle takip edilen saygın bir festival haline gelen
Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali,
bu yıl 14. yaşına bastı. 14-22 Aralık 2011 tarihleri arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın
desteğiyle gerçekleştirilecek festival, tematik
bir festival olmaktan öteye giderek, izleyicisinden gördüğü ilgiyi her geçen yıl daha da
artıracak yenilikleriyle, takipçilerinin karşısına
çıkıyor. “Yılın Son Film Festivali” sloganıyla
düzenlenmeye devam edecek festival, sinema kültürünü genç kitleye olduğu kadar, her
kesime ulaştırabilmek adına gerçekleştirdiği
ücretsiz gösterimlere imza atmakla beraber,
Türkiye’nin en düşük ücretli bilet satışı yapan
film festivallerinden biri olma unvanını da halen koruyor.
www.randevuistanbul.com
Gilbert Sinoué’nin Ortadoğu’nun yakın tarihini
fon olarak kullandığı ikilinin son kitabı Taşların
Çığlığı, Nâsır’ın Mısır’da yönetime el koyduğu
yılla, barış yanlısı Yitshak Rabin’in fanatik bir
Yahudi tarafından öldürüldüğü tarih arasındaki
zaman dilimini kapsıyor. Kırk yıllık bu süreçte
bir yanda savaşlar, ekonomik bunalımlar ve
yükselen diktatörlükler, bir yanda da kayıplara,
yoksulluğa rağmen yaşama tutunan, özgürlük
mücadelesi veren, barışa, dostluğa ve aşka inanan sıradan insanların yaşamları akıp geçiyor...
81
Onaylanmamış Otobiyografi
Yazar: Julian Assange
Yayınevi: Alfa Basım Yayın Dağıtım
İnternette yayınladığı belgelerle tüm dünyayı karıştıran, daha yayınlamadığı belgelerle uluslararası siyaseti karıştıracak ve tüm dünyada özgürlük savaşçısı olarak ünlenen Julian Assange’nın
kendi ağzından çarpıcı yaşamöyküsü! Julian
Assange kitapta, kendi bildiği yolu gösteriyor.
Avustralya’da geçen çocukluğu ve gençliğinden
şu ana kadar bütün yaptıklarını otobiyografisinde anlatıyor. Wikileaks’in başlangıcından,
dünyada yarattığı fırtınaya kadar bütün süreçleri
birinci elden bu kitapta okuyabiliriz.
Gölge Etkisi
Yazar: Debbie Ford, Deepak
Chopra, Marianne Williamson
Yayınevi: Omega
Üç önemli rehber eşliğinde aydınlık bir içsel yolculuğa çıkıyorsunuz! Bastırdığınız, görmezden
geldiğiniz, ötelediğiniz veya duymak istemediğiniz şeyler, toplumda örnek alınan bireyler haline
gelme yolunda elinizden tutarak sizi aydınlığa
çıkarabilir. Evren ile bütünleşebilir, sağlıklı iletişim yolları inşa edip güçlü ve başarılı bir birey
olabilirsiniz. Ne zaman mı? Hatalarınızın, olumsuz yönlerinizin ve eksikliklerinizin sizi utandıracak şeyler olmadığını anlayıp onlarla birlikte
yürüme kararı aldığınızda...
!f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali
!
f İstanbul AFM Uluslararası Bağımsız
Filmler Festivali, 10 yıldır, şubat ayında
70 bin kişilik izleyici kitlesiyle kültür sanat
camiasının yakından takip ettiği, dünyanın
her yanından farklı bakışları sinemaseverlerle buluşturan bir festival…Bu yıl 11.’si-
Sosyal Hayvan
nin gerçekleştirilecek festival, zengin film
programını farklı ve güncel bölümler altında
toplayarak izleyicisine ulaştıracak. Festival,
filmlerin yanı sıra etkinlikler ve partilerle de
İstanbulluların hareketli bir şubat ayı geçirmesini sağlayacak.
Yeter ki Gönülden İste
Yazar: David Brooks
Yazar: Pierre Franckh
Yayınevi: Say Yayınları
Yayınevi: Elips Kitap
Çoğu başarı öyküsü, yaşamın yüzeysel bir kesitine değinerek başarı elde etmeyi, belli başlı beceriler edinmeyi, doğru işi bulmayı ve ilerlemek
için doğru teknikleri öğrenmeyi anlatır. David
Brooks Sosyal Hayvan ile bir basamak derine,
duygular seviyesine inerek karakterin oluştuğu
ve başarı tohumlarının filizlendiği noktada önsezilerden, önyargılardan ve derin içsel arzulardan
bahsediyor. Brooks, iki hayali karakterin, Harold
ve Erica’nın hikâyesi üzerinden kendi kuramını
detaylıca örneklendiriyor.
Hayatta hiçbir şey hediye edilmez mi? Bunun
için sadece gönülden istemen yeterli. Evren
oldukça bonkördür. Bu kitapta toplanmış olan
hikâyeler yaşanmış olaylardır ve bunun kanıtıdır. İstekte bulunmayı öğrenmiş insanları takip
et! Bu hikâyeler sana cesaret ve güç versin. O zaman senin hayallerin ve isteklerin de gerçekleşir
ve belki de senin düşündüğünden daha hızlı gerçekleşir! Bu hikâyeler sadece seni rahatlatmak
ve fikir vermekle kalmaz aynı zamanda kendi
hayallerini gerçekleştirmen için sana sonsuz bir
ışık olur.
Milk
Özgürlük Yolu
Yönetmen: Gus Van Sant
Oyuncular: Diego Luna, Emile
Hirsch, James Franco, Josh
Brolin, Sean Penn
Yapım: 2008, ABD Tür: Dram
Harvey Milk’in hayatı tarihi, cesareti ise hayatları
değiştirdi. Sean Penn, Harvey Milk’in insanlara
adanmış yaşam öyküsünü anlatan Milk’te başrolü üstlendi. Film, eşcinselliğini saklamamasına karşın üst düzey yöneticiliğe seçilen ilk kişi
olan Milk’in Amerika’nın en hoşgörüsüz zamanlarında her bireyin eşit haklara sahip olması için
verdiği savaşı konu ediyor. Bu mücadele, umut
ve dram dolu filmin DVD’si her sinemaseverin
arşivinde bulunmalı.
Yönetmen: Peter Weir
Oyuncular: Colin Farrell, Jim
Sturgess, Dejan Angelov, Yordan
Bikov, Dragos Bucur
Özgürlük Yolu, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir
Sovyet esir kampından kaçarak kışın ortasında
Sibirya’dan Hindistan’a 6 bin kilometre yürüyen
bir grup esiri izliyor. Polonyalı genç Janusz, alaycı
Amerikalı Zoran ve dövmeli gangster Valka’dan
oluşan bu gruba daha sonra Irena adlı bir mülteci de katılır. Başlarına ödül konmuş olan ekip
önce ıssız Sibirya’yı, ardından Gobi Çölü’nün
düzlüklerini ve son olarak Himalayalar’ı aşmak
zorunda kalacaktır.