32 gün. 17 Aralık.08 Çarşamba - Agra – Varanasi

Transkript

32 gün. 17 Aralık.08 Çarşamba - Agra – Varanasi
32 gün. 17 Aralık.08 Çarşamba - Agra – Varanasi – 665 km.
Sabah 09:00 da güzel otelimizi ve çok sevdiğimiz Agra‟yı arkamızda bırakarak, tüm
yolculuğumuzun en beter gününü yaşayacağımızı bilmeden yola çıktık. Aslında çıkamadık
zira benim yan ayak müşülü yine sıkıntı yarattı, motor çalışmadı. Ama az ittir kaktırdan
sonra çalıştırmayı başardım. (bir şey başardığım falan yok aslında, yan ayaktaki kabloları
kurcaladım ve sonra kendi kendine çalıştı )
Kahvaltımızı sıkı ettik, hava çok güzel, keyfimiz gıcır çıktık yola. Amaç 300 km. ilerideki
Kanpur‟da kalmak. (Varanasi çok uzak 700 km.civarı). Çünkü, Hindistan‟da bir günde 300
km.den fazla yol yapmak çok ciddi iş ve bazen çok da tehlikeli olabiliyor. En istemediğimiz
ise, bu dandik Hindistan trafiğinde karanlığa kalmak.
Bu arada benzin kalitesi çok iyi. Hep merkezlere yakın istasyonlardan ve özellikle Indian
Oil den benzin alıyoruz. Hiç sıkıntımız olmadı.
Klasik trafik içinde debelenerek ve ama aslında rahat bir şekilde 300 km.yi 4 saatte!
geçtik ve Kanpur‟a vardık. Vardık ama saat daha 13:00. Kanpur ise hiç kalmak
istemeyeceğimiz bir şehir. Aslında kasabadan hallice bir yer. Ne yaparsınız bu durumda.
Tabiki gereksiz şekilde, bir Türk genci cesareti ile karar vererek, Varanasi‟ye gitmeye,
diğer 400 km. zorlamaya karar verdik. Verdik ve 40 km. sonra, 120 km/s. ile giderken
benim ön lastiğim patladı. Vedat‟ı yakalayıp durdurdum. Etraf nispeten boştu ama, 1
dakika içinde 50 kişi birikti bile çevremize. Vedat‟ın insanları uzaklaştırma çabaları pek
para etmezken, aman bir şeyimiz çalınmasın diye motorlarımızı kollamaya çalışırken, ben
ekipmanlarımı çıkartıp ön lastiğe tamir spreyi sıktım. Hiç bir işe yaramadı. Sanırım delik
çok büyüktü ve tüm sprey lastikten dışarı çıktı. Mecbur lastiği sökmeye giriştim. Yan
çantanın tekini çıkartıp, ön lastiği olmayan üzgün ön amortisörlerimin altına koydum ki,
motor öne düşmesin. Bu arada tüm insanlar dibimizde. Ama çok dibimizde. Kafamda,
sırtımdalar ve üstümüzdeler. Öylesine bakıyorlar sirk maymunu seyreder gibi. Öylesine,
sirkte maymun seyreder gibi bakmayan bir tanesi bana yardım talebinde bulundu çok az
İngilizcesi ile. Sevinerek kabul ettim. Meğer karşı kaldırımda bir lastik tamircisi varmış.
Aramız 50 metre değil ama aradaki ağaçlardan dolayı görmek mümkün değilmiş. Etrafta
hiçbir yerleşim ve yapı yokken, neden o tamirci tam orada ve benim lastiğim de tam onun
önünde patladı? Şans mı şanssızlık mı bilemedim. Lastiğimi tamir edebilecek tüm
ekipmanım olmasına rağmen, sadece lastiği sökme ve takma işini ben yaptım. Söktüğüm
lastiği kaptığım gibi, Vedat‟ı 50 kişi ile motorların başında bırakarak, karşı kaldırımdaki
lastikçiye gittim. İnanılmaz basit bir lastik tamircisi. Ama çok ustaca lastiği tamir etti ve
iki kuruş para alarak beni uğurladı. 1 dakika sonra, 40 m. ilerideki motorumun başında,
tekerleğimi motoruma takmaya çalışıyordum. Taktım da. Süper oldu. Uzaylı görmüş gibi
bizi seyreden kalabalığa el sallayarak yolumuza devam ettik.
Varanasi‟ye gittikçe yaklaşıyoruz. Yaklaşık 150 km kaldı ama hava karardı. Ve tüm
seyahatimiz boyunca içinden geçtiğimiz en korkunç trafikten geçmek sorunda kaldık. İki
şerit olan yol bitti. Ara yola girdi tüm trafik. Gidiş geliş yani. Farları yanmayan binlerce
araba ve bir o kadar da rikşa, at,eşek, domuz, inek vs arasında Allahabat denen yere
vardık. Allah korusun oraya gireni. O kadar yorulduk ki 45 dakika boyunca milim giden
korkunç ötesi trafikte, Allahabat içinde durup, yol kenarında dinlenmek zorunda kaldık.
Başımıza üşüşecek onlarca insan ile başa çıkmayı göze aldık yani.
İki saatte toplam sadece 45 km gidebildik. Bu olay, sabah yola çıktıktan 520 km sonra
oluyor bu arada dikkatinizi çekerim. Oturduğunuz rahat koltuklarda bu detayı kaçırmayın.
Zaten 9,5 saattir yoldayız. Daha 150 km. var ve hava karardı bile, bir de üzerine sis
bastırdı. İşler daha iyiye gidecek düşüncemi kaybedeli yaklaşık 3 saat oldu zaten .
Vedat önde gidiyor. Farları benden daha iyi. Kendisine “Mıknatıs Vedat” adını işte bu
yolda taktım. Sis ve karanlık yüzünden önümüzü göremediğimizden, Vedat önde giden ve
mümkün olduğunca hızlı arabalara öyle bir yapışıyor ki gülmeden duramıyorum. Adam
yavaşlıyor, biz yavaşlıyoruz, adam hızlanıyor, biz de hızlanıyoruz, adam solluyor
(sağlıyor) biz de aynen peşindeyiz ama bu sayede daha hızlı ve güvenli yol yapabiliyoruz
Eh ne yapalım artık.
Sonunda Varanasi levhasını gördük. İçimizi bir neşe sardı ki anlatamam. Şehir merkezine
girebileceğimiz yol ayrımını ararken, bulamadık o lanet yol ayrımını. Ve şehre giremeden
çıktık gittik şehirden. “Koca şehir nerde, neden giriş levhası yok, neden yolda yol ayrımı
bile yok. Nasıl giriliyor kardeşim bu şehre” gibi sorulara yanıt bulamadık tabiî ki. Hep City
Center levhalarını takip etmeye alışmış Vedat şöyle bağırıyordu kaskının içinden: “Nerde
yahu bu city nin center ı?” Çok güldüm valla.
Dünyanın en eski şehri sayılan meşhur ve kocaman bu şehre girmeyi beceremeyip, geçtik
ve düz gittik. İnanamıyoruz kendimize. İleride bir yerlerde benzinciye sorduk Varanasi
nerde diye. Adam bize 18 km. kadar geçtiğimizi söyleyince, tamamen bittik. Ama
neşemizden pek bir şey kaybetmedik. Nasılsa artık Varanasi‟ye geldik ve en geç yarım
saat sonra yatakta olabileceğiz.
Sora sora şehrin girişini bulduk. Mezarlık içinden geçerek, minicik bir yoldan koca şehre
girdik. Şehre girdik ama, Allah‟ım ne kargaşa, ne kalabalık. Rehber kitapların önerdiği
otelleri aramaya halimiz yok. Bitmiş vaziyetteyiz. Bu gün hala sabah uyandığımız günü
mü acaba? Çok uzun bu gün yahu. Neden bitmiyor, bitemiyor. Ee, geldik işte Varanasi‟ye.
Bitsin istiyoruz ama, hayır…! Saat gecenin 11. i
Peşine takıldığımız bir adam bize bilumum oteller, Guest House (mini otel) gösteriyor.
Vedat motorların başında bekliyor, ben adam ile beraber, üzerimde ful koruma Aerostich
kıyafetim ile, terler bırakın sırtımı, paçamdan aşağı akar şekilde otel arıyoruz. Motor
kullanmak mümkün değil, sadece yürüyoruz korkunç trafikte veya ara sokaklarda. Ama
mütevazi bile bir yer bulamadık son 1 saattir. Şehre geleli 1 saat oldu ama biz halen otel
arıyoruz. Feci pis bir yer burası. Karanlıkta görebildiğimiz karı ile. Gündüzü
düşünemiyorum bile. Herhangi bir canlının dışkısına basmadan 5 adım atmak mümkün
değil.
Sonunda minimum standartlarda kalabileceğimiz bir yer buluyor ve yerleşiyoruz. Pek de
istemeye istemeye ama çaremiz yok, halimiz yok. Tam otele 50 m kala benim motor
sustu yine. İtsen itemezsin. Fener ışığında bir uzun bir zaman debelenerek (hiç tekin
olmayan bir noktada yine bir sürü adam geldi başımıza) motoru çalıştırdım. Ne yaptığımı
hiç bilmiyorum. Ama çalıştı işte ya yeter. Kaç kilo kaybettim terden ve gecenin köründe
kilometrelerce yürüyerek otel aramaktan, onu da bilmiyorum. Adımı sorsanız Nüfus
Kağıdı‟ma bakıp söyleyeceğim. O kadar yani.
Otelin önüne park ettik, odalarımıza eşyalarımızı koyduk. Yemek yemek için otelin
lokantasına!!! gittik. Bir şeyler atıştırdık ve sabaha kadar geçici olarak ölmek üzere
odalarımıza çekildik. (uyumak kesmez de…)saat 00:23
Son not: Tüm seyahatin en beter gününü geçirdik. En pis şehrine geldik, en uzun
sürüşünü yaptık. Bir daha kimse beni Allahabat‟dan geçiremez. 14,5 saat – 665 km.
günlük ortalama hızımız 47,5 km. sabah 09:00-akşam 23:30.
Yarın ne korkunç bir şehir ile karşılaşacağımızı bilemeden uyuduk.
33 gün. 18 Aralık.08 Perşembe - Varanasi – Dinlenme günü.
Biraz Varanasi‟den bahsedeyim size. Varanasi, Tanrı Şiva‟nın şehri sayılmaktadır. Hindu
hacılar buraya günahlarından arınmak için gelirler. Ganj kıyısında ölü yakma törenleri
düzenlenir ve yakılan ölülerin külleri Ganj‟a atılır. Böylece ruhlarının kurtuluşa ereceğine
inanılır.
Varanasi 3 bin yıllık geçmişi ile, içinde halen yaşanan dünyanın en eski yerleşim merkezi.
İlk kuruluşu M.Ö 1000 yılına kadar gider.
Dediğim gibi, Varanasi çok kalabalık. Tüm Hindistan içinde insan kalabalığı burada en üst
noktasına ulaşıyor. Tabi temizlik de aynı oranda kayboluyor. Şehrin ana yolları
diyebileceğim asfalt yollarda, insanlar kaldırımda yürür gibi yürüyorlar. Aslında kaldırım
ve yol ayrımı olmadığı için onları suçlayamam. Tüm Hindistan‟da olduğu ve anlatmaya
çabaladığım gibi, insanlar araçları, araçlar insanları pek umursamıyor. Herkes kendisine
göre bir yoldan gidiyor ve ama nasıl kimse zarar görmüyor anlamak mümkün değil.
Otelden çıktığımız anda alışılması imkansız bir pisliğin içinde bulduk kendimizi. Tam bir
hayal kırıklığı. Meşhur Varanasi‟ye gelmek ve böyle bir sabaha başlamak. Ama moralimizi
bozmadık. Bu günkü amacımız Ganj kıyısında yürümek, şehrin içlerinde yürümek ve
akşam da kayık kiralayıp, nehirden, kıyıdaki ölü yakma törenlerini izlemek. Aslında
düşündüğümüz her şey yaptık bu gün. İşte detayları;
Hindistan‟da gördüğümüz en pis şehir seçtik Varanasi‟yi. Tüm Hindistan buyunca buna
alıştığımızı ve adapte olduğumuzu fark etmiştik. Çok da dert etmiyorduk. Yolculuğumuzun
bir parçası idi. Ama burada durum en üst seviyesine ulaştı. Burası “Katlanılabilir Pislik”
durumunum çok ötesinde. Her taraf keçi, inek, maymun, köpek ve insan dışkısı dolu.
Herhangi birisine basmadan 10 adım atmak nerde ise imkansız. Kayak yaparken bile bu
kadar çok slalom yapmamıştım 40 yıldır.
Etraf dilenci ve turist avcısı dolu. Yapış yapış bir sürü adam etrafımızda. Bir yandan
kendilerini nazikçe reddedip, bir yandan da eşyalarımıza, bel çantamıza sahip çıkmaya,
bir yandan da her hangi bir “şeye” basmadan yürümeye, öte yandan da, milim ile
yanımızdan geçen araba, rikşa ve motosikletlere karşı savunma stratejileri geliştirmekle
meşgulüz. Varanasi‟de yürümek zor zanaat yani. İlk hedef Ganj kıyısı. Oraya kapağı attık
mı tamamdır. Aramalarımızdan sonra, sadece bir iki kaybolmada hemen Ganj‟ı bulduk.
Ganj kıyısı, 5 metre genişliğine bir yürüme yolu ve yol ile nehir arasında bir çok
merdivenden oluşuyor. Amaç, Ganj‟ın yükselme ve alçalmalarında, su seviyesinin Helen
hacıların yıkanabileceği yerde olması. Hinduların bu kutsal banyolarını aldıkları yerlere
Gath denir. Varanasi‟de yüze yakın Gath yan yana sıralanmıştır. Hemen hepsine aynı kıyı
yolundan yürünebilir ama biz bunu yapmadık/yapamadık.!
En önemli Gath olan Dasaswamedh Gath a kadar yürüdük. Bu yürüyüşümüzde Ganj‟ı,
kutsal banyolarını alan hacı Hindu‟ları, dua edenleri, çamaşır yıkayan kadınları, nehirde
poposunu yıkayan çocukları, şaşkın şaşkın yürüyen turistleri, dilencileri ve kriket oynayan
gençleri gördük. (Kriket Hindistan‟ın milli sporu sayılıyor ve sanıldığı gibi çıkış yeri
İngiltere değil, Hindistan. Ve tabiî ki çok yaygın. Bizde mahalle arasında top onayan
çocuklar gibi, burada da her yerde kriket oynayan gençleri görebilirsiniz. )
Ganj çok pis bir nehir. Bunu biliyorduk. Ama bu kadarını düşünmemiş, tahmin
edememiştik. Her gün 350 civarı ölü yakma töreni ve küllerin Ganj‟a atılması seramonisi
yapılıyor. Ganj kıyısındaki tüm yerleşim mekanlarının kanalizasyonları, açık bir şekilde
Ganj‟a akıyor. Akan yerin hemen dibinde Hindular, nehre girerek, yıkanarak, ağızlarına
suyu alıp çalkalayarak “arınma” ritüellerini yapıyorlar. Nehrin hemen yanında, bir duvarın
dibinde ise açık tuvalet var. Yani bir duvar var ve herkes hacetini oraya yapıyor.
Beklediğimizin çok ötesinde bir Ganj manzarası bulunca ben yine huysuzluk yapmaya ve
“gidelim buradan” demeye başladım. Genelde bu durumlarda Vedat beni idare ederek,
yürüyüşümüze devam etmemizi sağlar, beni ikna eder ve yolcuğumuzun keyfini
çıkartmamıza yardımcı olur. Ama Vedat bile dayanamadı ki, O da “hadi gidelim artık”
dedi. Ve biraz daha az pis olan şehir merkezine doğru, hemen hemen kaçarak seyirttik.
Vedat dedi ki, “Dünyanın ilk şehri burası ve ne yazık ki aynen korumuşlar. Aynı ilkellik
devam ediyor” Pek güldük buna.
Diyeceksiniz ki, kardeşim hiç mi güzel yeri yok bu şehrin. Haklısınız. Var tabi. Hemen bir
rikşaya atlayarak gittiğimiz 5 yıldızlı Radison otel çok güzeldi mesela. İzole edilmiş bir
vaha gibi geldi bize bu otel. Hemen çok zevkli döşenmiş lobisindeki geniş raht koltuklara
oturduk. Biralarımızı söyledik. Pizzalarımızı söyledik ve klimatize olmuş havasını içimize
kocaman çekerek sakinliğin keyfini çıkarttık. Sadece iki saat dinlendik arındık ama bize
yetti.
Lüks Radison otelin lobisinde bir çok turist gördüm. Yandan cepli (ütülü) pantolonları,
taba renkli gömlekleri, kocaman outdoor botları ile, ciddi bir Indiana Jones kılığında
Varanasi‟yi, Hindistan‟ı “yaşıyorlar”. Görseniz, sanki yarın Everest ana kampına tırmanışa
geçecekler. Ama sadece şehirde yürüyecekler. Aslında turist otobüsü ile gidecekleri yere
varıp, otobüsten inip, resim çekip, yine otobüs ile yemek yemeye gidip sonra da otele
dönecekler. Sonra da otantik tatillerini yaşamış olacaklar!!!
Kendi kendime notlar:
Gittiğin yerin, havasını koklamalısın.. Boğazınızı yaksa, miden bulansa bile.
Gittiğin yerin, pisliğini görmeli, üzerinde yürümelisin.
Gittiğin yerin, insanları ile konuşmalı, onları anlayana çalışmalı, kendini onlara anlatmaya
çalışmalısın.
Gittiğin yerin, yemeklerinden yemeli, içkilerinden içmeli, onları anlamaya çalışmalısın.
Gittiğin yerin, yaşam şeklini, alışkanlıklarını, onların normal saydığı şeyleri hissetmeye,
anlamaya çalışmalısın.
Gittiğin yer, senin yaşadığın, alıştığın yer gibi elbette olmayacak. Farklılıkları yaşamak için
buralara geldin zaten. Unutma.!
Gittiğin yere bakınca, yaşadığın yere, sahip olabildiklerine, yaşam şartlarına şükretmeyi
bilmen lazım. Sen sadece geçici olarak buradasın. O insanlar hep burada, senin
beğenmediğin, şaşaladığın, burun kıvırdığın, garipsediğin yerde ve şekilde yaşayacaklar,
unutma. Şükret ve yine şükret.
Gittiğin yere bakınca, hiçbir şeyi olmayan insanların, ne yaparak bu kadar mutlu
olabildiklerini anlamaya çalış. Kendi hayatındaki sorunları buralara taşıma. Sende birkaç
bir şey öğren ve mutlu olmak için yollar bul. Mutlu olmak, sahip olduklarınla olmaz.
Paylaştıklarınla, aldığın kadar verebildiklerinle, mutlu etmek ile olur.
Ee ne demişler; Dünyayı en iyi yürüyerek dolaşırsınız. Olmadı bisikleti ile dolaşırsınız, o
da olmadı motosiklet ile dolaşırsınız. O da olmadı otur evinde Discovery Channel seyret 
Şaka bir yana, motor ile buralarda olmaktan çok gurur duyuyoruz. Kendi kendine giden
araba içinde veya uçak ile gelmediğimizi biliyoruz. Tüm komutlarını bizim verdiğimiz,
hiçbir saniye kendi haline bırakamayacağımız motosikletimiz ile geldik. Biz geldik.
Kendimiz yaptık. Zorluklarını, sıkıntılarını birebir yaşadık. Yapmacık bir pencereden
bakmadık insanların hayatlarına, içine girip ellerimiz ile dokunduk. İstediğimiz de buydu
zaten en baştan beri. Olmamız gerektiği kadar mutluyuz. Amacımızı yaşıyoruz her şeyi
ile…
Akşamüzeri saat 17:00 de bir kayık kiralayıp, Ganj‟a açıldık. Amaç ölü yakma törenlerini
ve Aarti seramonilerini seyretmek. Hem de Ganj‟ın üzerinden kıyıya bakarak.
Bahsettiğim bazı Gath lar özeldir. Bunlara Burning Gath denir. Yani sadece ölülerin
yakılabildiği Gath lar. Yaklaşık 350kg. odun kullanılıyor bir ölüyü yakmak için ve 3 saat
civarı sürüyor tören. Genelde ölünün yakında en büyük oğlu veya ailenin ileri gelen
büyükleri oluyor. Odunların ve muhteşem çiçeklerle, rengarenk harika kumaşlara sarılmış
bedenin kolay yanması için Ghee denen bir çeşit tereyağı kullanılıyor. Aklınıza gelen ilk
soru “kötü kokmuyor mu” olabilir. Ama hayır, katiyetle kötü koku yok. Çünkü, ölünün
yanarken güzel kokması için, sandal ağacı tozu, çok çeşitli baharatlar ve bir çok çiçek
losyonu kullanılıyor Yani sanıldığının aksine etrafta güzel kokular geziniyor.
Ölünün yanması sırasında, aile ve yakınları da Puja (dua) larını okuyorlar. Daha çok bütçe
ayırabilmiş aileler, ilahi okunması için birkaç kişilik mini bir müzik gurubu da
tutabiliyorlar. Ama para tabiî ki. Rikşacımızın dediği üzere, bir ölü yakma töreni, 100$ ile
1000$ arasında fiyatlandırılabiliyor. Tamamen bütçe işi anlayacağınız. Ama sonunda
ölünün bedeninin Kutsal Ganj ile buluşması ile, ruhunun da kurtuluşa erdiği sayılır. Artık
reenkarne olmayacaklar ve sonsuza kadar tanrılarının yanında olacaklar. Yani Varanasi‟de
ölmek, ruhu dünyaya tekrar gelmekten kurtaran Moksha ya ulaşmayı sağlar.
Kayıkçımızın anlatması ve verdiği bilgiler ile beraber, ilk ölü yakma ayinimizi seyrettik.
Hava henüz karardığı için, Ganj ve kıyısı nispeten iyi görünüyordu. Nehrin kıyısında
yakılmış ateşlerin renkleri ise, dingin Ganj sularına vuruyor, kayığın çıkarttığı minik
dalgalarda bin bir renk oyununa sebep oluyordu. Çok güzel diyebileceğimiz bir şey
yaşıyorduk. Üstelik gündüz beğenmediğimiz Varanasi‟de… Sevinçli ve biraz da
heyecanlıyız. Kayıktan , ölü yakma törenlerinin resimlerini çektik. Çok yaklaşmadık. Zira
aileleri huzursuz etmek istemiyoruz.
ÖNEMLİ UYARI !
Burning Gath’larda, kıyıda iseniz fotoğraf ve video çekmek kesinlikle yasaktır.
Yas içinde olan ölü yakınlarının yanında dolaşarak, rahatsız etmeyin.
Saat 18:00 olduğunda, kıyıda Aarti Törenleri başladı. Aarti törenleri, Ganj nehrinin
tanrısı Ganga‟ya saygı içeren ve ona ibadet edilen bir törendir. Hiç aksatılmadan, 365
gün her akşam güneş batışında yapılır. Tam adı Ganga-Aarti Törenidir.
Ganj kenarında bir yere, 5,7,10 kadar platform kurulur. Özel giysiler içinde Hindu
Ashramında eğitim gören öğrenciler, tören için hazır beklerler. Ana Ganj tapınağında
akşam Puja‟sı (dua) sı bittikten sonra, küçük bir Hit müziği gurubu ilahiler çalmaya
başlar. Toplanmış ve Aarti törenini seyreden büyük kalabalık da hep bir ağızdan bu
ilahilere eşlik eder. Biz karada değil, kayıkta ve Ganj üzerinde olduğumuz için olan biteni
daha rahat görebiliyorduk. Ama ilahilere eşlik edemedik. Ashram üyesi gençler,
birbirlerine çok uyumlu bir şekilde, Puja yapıyor ve arada bir de Mudra denen el
hareketlerini yapıyorlar. Çok uyumlular gerçekten. Tören için çok mütevazi bazı aletler
kullanıyorlar. Bir çan,bir tutam tütsü, biraz taze çiçek, buhardanlık, mumlardan yapılmış
piramit şeklinde parlak metal birkaç meşale, mink bir kap süt ve bunun gibi şeyler. Basit
şeyler ama bunların hepsinin belli bir sembolik anlamı var. Ama ben bilmiyorum. Aarti
törenin sonunda meşaleler halk arasında dolaştırıldı ve hemen herkes bu kutsal ateşe
dokunarak, yüzüne sürdü. Sanırım kutsanmak için yaptılar. Tam bilemiyorum. En son
Ganj nehrine bir miktar süt dökülür ve Aarti töreni sona erer.
Törenden sonra biz de otelimize döndük ve iyi bir yemek yiyerek yataklarımıza çekildik.
Yarın sıkı bir gün var önümüzde.
34 gün. 19 Aralık.08 Cuma - Varanasi – Gorakpur – 227 km.
Sabah 9 civarı motorlarımızı yükledik. Yolumuz 220 km .civarı. Pek acelemiz yok. Ama
benim kız yine çalışmadı. Bir gün önce, Melih usta ile konuşarak, lanet olası yan ayak
müşürünü iptal etmiştim. Yani artık motor yan ayağı açıkken de çalışıyor ama en azından
çalışıyordu. Dün motoru çalıştırmıştım ve hiçbir sorun yoktu. Ama bu sabah çalışmadı.
Benzin filtresini söktüm temizledim olmadı, karbüratörlerdeki benzini boşalttım
temizledim, yine olmadı. ( Halk yine toplandı etrafımıza. Hafif sıkıcı oluyor artık) Bujileri
temizledim taktım olmadı. Bujileri değiştirdim yine çalışmadı. Marş basıyor ama motor
çalışmıyor. Aküyü bitireceğim bu gidişle. Yine takım taklavatı çıkartıp serdim yere, orasını
burasını kurcaladım motorum bilgim dahilinde ama tık yok. Benim kız bu gün yine
nazlanıyor ve inatla çalışmıyor. Bir çok şeyi denedikten sonra, aklıma yapabileceğim
başka bir şey gelmeyince yardım isteme zamanı geldi artık.
Otelin sahibi, motor tamircisini yakından aldı geldi. Zira motoru götürmek mümkün değil.
Adam iki dakikada sorunu buldu. Gitti yenilerini aldı ve motoru çalıştırdı. Sorun BÜKLE
lerdeymiş. (Bujilerin Üstüne Konan L şeklindeki Ekipman ) Adını ben buldum. Nasıl
ama…? Gerçek adını bilmiyorum o zımbırtıların.
2 adet Bükleyi çıkartıp, yerine havalı kırmızı renkli olanlarını takınca, bujilere akım
gelmeye başladı ve motor canavar gibi çalıştı. 500 Rupi, 20$ verdim.
Sonuçta 13:15 gibi ancak yola çıkabildik.
Yolda önemli ve ilginç bir şey olmadı. Bildiğiniz Hindistan yolu. Sıkıntı çekmeden,
Hindistan‟daki son gecemizi geçireceğimiz Gorakpur‟a vardık. Temiz bir şehir. Şehir gibi
şehir yani. Varanasi‟den sonra cennet gibi geldi bize. Güzel bir otel bulduk, yerleştik,
yemeğimizi yedik. Vedat, Varanasi‟de kirlendiğini ve dayanamayacağını söylediği
ayakkabılarını attı ve kendisine yeni bir çift bot aldı. Aslında bende hafif iğrenmedim değil
ama mis gibi outdoor ayakkabılarımı atmaya da kıyamadım. Akla gelebilecek en pis
şeylere bastığım ve mikrop içindeki ayakkabılarımı, ellerime hijyen eldivenlerini giyip,
şampuan ve yedek diş fırçası kullanarak bir güzel temizledim. İyi oldu. Temiz görünüyor.
Ama eminim bu ayakkabıları İstanbul‟a getirmeyeceğim. Sanırım Kathmandu‟da atarım.
Temiz görünmesine rağmen hala pis hissediyorum.
Çok zaman kaybetmeden rahat yataklarımıza çekildik ve son Hindistan‟daki gecemizi
bitirdik.
35 gün. 20 Aralık.08 Cuma - Gorakpur – Kathmandu – 394 km.
Sakin bir sabahta, klasik sinir bozucu bir trafikte Gorakpur‟dan çıktık. Bildik yol şekillerini
geçerek, 1,5 saat ve 100 km. sonra Hindistan – Nepal sınırına yani Sounali Kapısı‟na
vardık.
Sınır kapısından 300 metre önce hemen sağda Immigration Office var.Kapıda kocaman
INDIA IMMIGRATION yazıyor. Hemen bir adam bize yardım etti. Formlarımızı doldurup
Pasaportlarımızı beş dakika içinde çıkış damgalarımız vurulmuş şekilde teslim aldık. Çok
kolay oldu. Ofisten 20 metre ilerde solda ise Triptiklerimizi hallettik. Çıkış defterine imza
attık. Aklıma gelince, imza defterindeki sayfaları geri çevirmeye başladım. Bakalım başka
Türk var mı diye.15.05.2007 tarihinde Özcan Kaynak-Reşat Sabuncu kaydını görünce pek
sevindim. İki sayfa geride, 06.10.2005 tarihinde ise Savaş Balaban – Koray Özden
kaydını görünce daha da sevindim. Ne biliyim, çok hoşuma gitti. Koray-Savaş ikilisini
takibimiz devam ediyor hala… 
Ve nihayet, Welcome To Nepal yazan kocaman kapının altında Vedat ile beraber resim
çektirdik. İşte o anda da benim cep telefonumu çaldılar. Depo üstü çantamı 35 gün ve
9000 küsur km. boyunca göz önünden ilk defa kaçırdım. O da 1 dakika için. Ve olan o
anda oldu. Murphy Kanunları yine iş başında. Neyse hikayeyi uzun anlatmayacağım ama
çok canım sıkkın. Kendi salaklığıma kızıyorum. Her şeyi o kadar göz önünde
bulundurmaya özel .çaba harcayan ben, bu boşluğu nasıl yarattım. Kendime çok çok
kızdım. Elimde olsa kendime ceza vereceğim 
Hemen Vedat‟ın telefonundan Turkcell „i aradım ve hattımı kapattırdım. Bana İstanbul‟dan
yardım eden Berrak ve Cenk‟e haber verdim. Onlarda anneme, kardeşime ve bir iki
arkadaşıma haber verdiler. Sıkıntılı olayı unutup, Nepal‟e gelmenin keyfini çıkartmaya
karar verdim. Nepal sınırını el kol sallayarak geçip, hemen sağdaki ofise kaydımızı
yaptırdık. 30 gün kalma üzere 40$ karşılığı vizemizi aldık. (15 günlük vize 25 $) Burada
vize kapıdan alınıyor ve çok kolay. 20 metre ilerde soldaki ofise gidip triptik işlerimizi
bitirdik. Kimsenin motorlara veya eşyalarımıza falan baktığı yok. Hemen bitti işlemler. Ve
nihayet Kathmandu‟ya doğru yola çıktık.
Sevgili Murat‟ın dediği gibi, Nepal‟e girince pislik bıçak gibi kesildi. Alt tarafı bir sınır geçtik
ama doğa muhteşem bir hal aldı. Yemyeşil ve harika kokuyor. Yollar harika. Artık
Hindistan‟daki dümdüz, kalabalık ve sıkıcı yollar yerine, bol virajlı, inişli çıkışlı, nehir ve
vadi içinden geçen harika yollar var. Asfalt kalitesi de süper. Ara sıra bozulmakla beraber,
hiç şikayet edecek halimiz yok. 35 gün ve 9400 km geldikten sonra, ön lastiğimiz ile
hedefimiz Kathmandu arasında sadece ve sadece 290 km kalmıştı. Ne ki, hemen biter
dedik. Ama bitmedi. Yolun çok virajlı olması hem keyifli oldu ama hızımızı da çok
düşürdü. Bu arada araçlar üzerimize kırmak yerine, artık bize yol veriyorlar. Kamyonların
arkasında, “Please Horn-Klakson çalın” ibaresi yerine, “Wait for Sign – Geçmek için
işaretimi bekleyin” !! yazıyor. Gerçekten de, kamyon sollamak (sağlamak. Trafik halen
ters) çok kolay hale geldi. Biz sollamak için girişimde bulunmadan, adam bizi aynadan
görüyor ve sağ sinyalini yakarak ya da eli ile camdan “geç” işareti yaparak bize yardımcı
oluyordu. Hafif şok içinde bu güze sisteme hemen alışarak, çok güzel bir ritim tutturduk.
Binlerce km. düz yoldan sonra harika manzaralı ve iyi asfaltı olan virajları görünce,
Vedat‟dan izin isteyip önüne geçtim ve biraz virajların keyfini çıkarttım. Ama yine de
tedbiri elden bırakmadan, Vedat‟ın aynada kaybolmasına izin vermeden yavaşlayıp,
bekleyip, yine virajlarla oynaya devam ettim.
Bu arada aklımda tüm eğitim hayatım boyunca öğrencilerime-arkadaşlarıma, binlerce
kere tekrar ettiğim o meşhur söz var;
Bir seyahatin kazalara en açık bölümü, toplam yolun ilk %10 u ile son%10 u dur. Çok
daha dikkatli olmak gerekir. Sürücü, varılacak noktaya yaklaştıkça, psikolojik olarak
rahatlar, gevşer, varacağı noktaya yakın olmanın verdiği “yalan güven” ile tedbiri elden
bırakır, yolun sonunda yorulmuş ve konsantrasyonu zayıf hale gelmiş olduğunu göz ardı
eder ve doğal olarak kaza yapmaya en açık hale gelir. Bu yüzden çok daha dikkatliydik
ikimiz de.
Son iki saatte karanlığa kaldık ama, sınırdan sonraki çok zevkli 294 km. yi 6,5 saatte alıp
Kathmandu‟ya vardık.
Şehrin çok büyük ve sokaklarının levhasız ayrıca labirent gibi olduğunu bildiğimizden
hemen girişte durduk. Çok da yorgun olduğumuzdan, otel aramakla debelenmeyip,
Kathmandu‟ya gelen gezginlerin ilk adresi olan; ( KGH )Kathmandu Guest House‟a bizi
götürmesi için bir taksi ile anlaştık. Yaklaşık 20 dakika içinde, inanılmaz yollardan ve kötü
trafiğin içinden geçerek KGH‟a vardık. Ve taksi tutarak peşinden gitme fikrinin ne kadar
işe yaradığını da böylece anlamış olduk. Birbirimizi içten tebrik ettik. Saat 20:30.
www.ktmgh.com
Motorlarımızı otoparka meraklı bakışlar altında bırakıp, odalarımıza yerleştik. Odalarımız
gayet güzel ve 20$. (Ben yarın daha basit olan 4$ lık odaya geçeceğim.)
Üzerimizi değiştirip, yıkanıp temizlendik. Yoldaki bozuk bölümler yüzünden tamamen
kahverengi-gri arası olmuş ve çok feci kirlenmişiz. Vedat depo üstü çantası elinde, tam
korumalı olarak (Mont,pantolon, eldiven,çizme) ile duşa girmiş…Öldüm gülmekten.
Ben efendi gibi yıkanıp, traş olup lobide Vedat‟ı bekledim. Hemen yakındaki bir İtalyan
lokantasına giderek, Hindistan‟da kutsal olduğu için yiyemediğimiz ve uzun zamandır
özlediğimiz (inek) biftek ve (koyun) kebap yiyip Nepal biralarımızın tadını çıkarttık.
Seyahatimizin son durağına, hedef noktasına kazasız belasız varabilmiş olmanın
kutlamasını mütevazi şekilde yaptık.
İşte sonunda geldik, Kathmandu‟dayız. Yılların hayali, yılların isteği, şimdi gerçekleşti.
Toplam : 9.653 km
Rakamlarla seyahatimiz:
İstanbul – Kathmandu :
Toplam Kilometre
:
Toplam gün
:
Toplam sürüş günü
:
Toplam dinlenme günü :
Gündeki ortalama hız :
9.653 km.
İstanbul – Kathmandu - Delhi : 10.832 Km.
61 gün.
25 gün.
33 gün.
433.2 km./gün.(25 gün için)
Toplam kilometreler : İstanbul - Kathmandu – Delhi :
Türkiye
İran
Pakistan
: 1.589 km.
: 3.763 km.
: 1.973 km.
Hindistan
Nepal
TOPLAM
: 2.397 km.
: 1.110 km.
: 10.832 km.
Günler, geceler, şehirler, ülkeler :
Türkiye
: 3 gün (1.ve 3.gün arası)
İran
: 8 gün (4. ve 11.gün arası) - Tebriz, Tahran, Esfahan (2gün), Şiraz,
Bander E Abbas, Kerman, Zahedan.
Pakistan
: 5 gün. (12. ve 16.gün arası)- Dalbandin, Quetta, Sukkur, Multan, Lahor.
Hindistan
: 18 gün (17. ve 34. Gün arası) – Amritsar (2gün),Mc Load Ganj (10gün),
Karnal, Agra (2gün), Varanasi (2gün), Gorakpur.
Nepal :
22 gün ( 35 ve 56. Gün arası )Kathmandu (19 gün), Pokhara (2 gün),
Lumbini
Hindistan
5 gün ( 57 ve 61 gün arası ) Khatima, Delhi (4 gün)
Sınır isimleri ve şehirleri :
Türkiye – İran
: Gürbulak kapısı
İran – Pakistan
: Mirjaveh kapısı
Pakistan – Hindistan
: Wagha kapısı
Hindistan – Nepal
: Sounali kapısı
Nepal – Hindistan
: Bambasa kapısı
– İstanbul, Amasya, Erzurum, Doğu Beyazıt.
:
:
:
:
:
Ağrı (TR.) – Maku (İR)
Zahedan (İR.) – Taftan (PAK.)
Lahor (PAK.) – Amritsar (HİN.)
Sounali (HİN.) – Butwal (NEP.)
Mahindragar (NEP.) – Khatima (HİN.)
Toplam otel paralarım RB. : 1063,$
(Vedat ile farklı fiyatlarda kaldığımız yerler vardı)
Türkiye
İran
Pakistan
Hindistan
Nepal
Hindistan
:
:
:
:
:
:
3 gece – 93,- $
8 gece – 392,- $
5 gece - 88,- $
18 gece – 271,-$
22 gece - 117, $
5 gece – 102, $
Toplam benzin paralarım RB. : 828,$
(Vedat ile farklı fiyatlarda yaktığımız yerler vardı)
Türkiye
İran
Pakistan
Hindistan
Nepal
Hindistan
: 234,- $
: 29,- $
: 394,- $
: 130,- $
: 31,- $
: 10,- $
EN’LER İLE TÜM SEYAHATİMİZ – Rahmi Barutçu için :
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
kolay yol
:
sıkıcı yol
:
zor gün
:
kolay gün
:
kolay sınır geçişi
:
sıkıntılı sınır geçişi :
sıcak gün ve yer
:
soğuk gün ve yer :
güzel manzaralı yer :
kötü manzaralı yer :
güzel otel
:
kötü otel
:
iyi 3 yemek
:
kötü 3 yemek
:
özlenen 3 şey
:
iyi güzergah
:
kötü güzergah
:
iyi yol
:
kötü yol
:
iyi 3 şehir
:
kötü 3 şehir
:
iyi benzin
:
kötü benzin
:
keyifli ülke
:
keyifsiz ülke
:
temiz 3 şehir
:
pis 3 şehir
:
temiz hava
:
pis hava
:
ucuz 3 şehir
:
pahallı 3 şehir
:
ucuz otel
:
pahallı otel
:
ucuz $ kuru
:
pahallı $ kuru
:
şanslı an
:
şanssız an
:
görülesi 4 şey+yer :
kaçınılası 4 şey+yer :
gereksiz 3 yer
:
ilginç yer
:
keyifli ülke
:
çarpıcı, sıra dışı yer :
virajlı yol
:
düz yol
:
yeşil ülke
:
kuru ülke
:
uzun sürüş günü
:
kısa sürüş günü
:
özel 3 an
:
yüksek konaklama :
Erzurum - Doğu Beyazıt (Tr.)
Esfahan – Şiraz (İran)
Agra – Varanasi (Hind.)
Lahor – Amritsar (Paki-Hindi. geçişi. Sadece 67 km yaptık)
Lahor – Amritsar (Pak.,Hind. )
Nepal – Hindistan (Çok yavaşlardı, oldukça bekledik)
25.11.08 Salı. - Bander E Abbas - Kerman35 derece (İran)
20.11.08 Perşembe. – Tebriz – Tahran 2 derece (İran)
Pokhara. Önü göl ve arkası Annapurna dağları. (Nepal.).
Dalbandin İs, pis, sis, kir ve sefalet. (Pak.)
Kerman – Pars otel (İran)
Zahedan – Saleh otel (İran)
Kerman,Pars otel kebap, Kathmandu et, Pokara kiremitte et
Tebriz pizza, Bakthapur pizza, Karnal acılı bir şeyler.
Sevdiklerim, 1,5 İskender (yoğurtlu), Şile-Ağva yolu veFazer‟ım.
Kathmandu – Lumbini (Nepal)
Agra – Varanasi (Hind.)
Erzurum - Doğu Beyazıt (Tr.)
Dalbandin – Quetta (Pak.)
Esfahan , Şiraz (İran ), Agra (Hind.)
Dalbandin, Sukkur (Pak.), Varanasi (Hind.)
Lumbini (Nepal)
Tahran (İran)
Nepal
Hindistan
Esfahan , Şiraz (İran ), Agra (Hind.)
Dalbandin, Sukkur (Pak.), Varanasi (Hind.)
Mc Load Ganj (Hind.), Pokhara (Nepal)
Sukkur (Pak.), Varanasi, Delhi (Hind.), Kathmandu (Nepal)
Dalbandin (Pak.), Mc Load Ganj (Hind.),Pokhara (Nepal),
Tahran (İran), Agra, Delhi (Hind.)
Dalbandin - Al Davood Hotel. Gecelik 1 $ (Pak.)
Bander E Abbas – Atilar Hotel. Gecelik 70$ (İran)
Nepal
İran
120km. ile Köpeğe çarptım (İran). Ön lastik patladı (Hind.)
Yolda 14 saat yağmur yağdı (İran). Cep tel. çalındı (Nepal)
Taj Mahal, Mc Load Ganj, Aarti töreni(Hind.Ganj‟da), Everest
Sukkur, Varanasi‟nin pisliği, Allahabat‟ın trafiği,Delhi‟nin trafiği.
Sukkur, Varanasi, Allahabat
Mc Load Ganj (Hind.)
Nepal
Dalbandin (Pak.) Sanki orta çağ gibi. Sanki bu dünyada değil.
Dharamsala (Hind.), Kathmandu (Nepal)
Erzurum – Doğu Beyazıt (Tr.). Kerman – Zahedan (İran)
Nepal
Doğu İran. Batı Pakistan.
Tebriz – Tahran : 707 km.14,5 saat. Tamamı yağmur altında!
Lahor – Amritsar : 67 km. Pak. Hind. Sınır geçişi.
Dalai Lamayı, Everest‟i ve Ganj da ölü yakma törenleri gördük.
Mc Load Ganj. 1850mt. (Hind.)
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
En
büyük yenen kazık : Yol üstünde bidondan benzin alırken. 6 katı para verdik.(Pak.)
romantik 3 yer
: Taj Mahal, Dramsala (Hind.),Pokhara (Nepal),
kırık 3 hayal
: Dubai‟ye gidemedik, Ganj daha iyi olmalıydı, Pak. Çok fakirmiş.
misafirperver ülkeler
: Nepal , İran.
hızlı geçilen güzergah
: İstanbul – Amasya. 672 km.
mutlu olduğum yer : Dharamsala (Hind.)
mutsuz olduğum yer
: Allahabat (Hind.)
zorlu ve keyif veren yol : Şiraz – Bander E Abbar. 628 km (İran)
mutlu olduğum 3 an
: Kathmandu‟ya varış, Dalai Lama‟yı görüş,
sıkıntılı olduğum 3 an
: Motor arızalarım, Cep tel çalınması, yağmurda ıslanmam.
kolay 3 iletişim kurulan yer: İran. Hemen herkes Türkçe konuşuyor.
YANIMIZDAKİ OLMAZSA OLMAZLAR:
Her zaman üzerinizde veya depo üstü çantanızda olması gerekenler.
Bir Latherman veya Victoriox tam teşekküllü çakı.
Fener
Kolonyalı ve kuru mendil.
Pürel. El temizleme kremi.
Kalem, kağıt.
Fotoğraf makinası.
Cep telefonu.
En az 0.5 lt. içme suyu
RAHMİ‟den uzun yola çıkacaklara püf‟ler :
- Korkularınızı evde bırakın. Yolda size lazım olmayacaklar. Cesaret yeter de artar
- Önlemlerinizi tabiî ki baştan alacaksınız ama, halledilemeyecek hiçbir sorun yoktur
- Gittiğiniz yerlerde de insanlar yaşıyor. Size yardım edeceklerdir. İnsanlara güvenin. En
beklemediğiniz anda mutlaka birisi yardıma gelecektir. Yol ararken, tamirat yaparken,
otel ararken, benzininiz bitince vs. Korkmayın…
- Eğitim alın. Hem sürüş, hem mekanik becerilerinizi yolun başından geliştirin
- Kendinizin ve motorunuzun limtlerini çok iyi bilin. Ve bunlara uyun. Zorlanmayı, ne
motorunuz, ne bedeniniz sevmeyecektir ve reaksiyon gösterecektir. İkisi ile de uyumlu
olmaya çalışın. Uyum keyifli ve güvenli bir seyahatin ana unsurudur
- Yol arkadaşınız varsa, önceden konuşun. Açık ve dürüst olun. Uzun bir yolda sorun
çıkmaması mümkün değildir. Sadece sakin olun, uyumlu olun, anlayışlı olun ve amacınızı
unutmayın. Seyahatinizin keyifli geçmesini istiyorsanız, ikili uyuma çok özen gösterin,
özveri gösterin. Sıkıntılarınızı paylaşın
- Gülmek çok kolaydır. Her zaman güler yüzlü olun. Hiç bir bedeli de yok, bedava üstelik.
Hiçbir zararı olmadığı gibi, çok da yararı vardır. Kendinizi iyi hissettirir. Karşınızdakilerde
pozitif etki yaratır, mutluluk verir. Hem bedava hem çok yararlı…Kaskınızın içinde yapay
dahi olsa gülümseyin, 3 dakika sonra tüm sıkıntılarınızı, ağrılarınızı, sorunlarınızı
unutacaksınız. Deneyin, öğrenin
- Her şeye ve olaya karşı pozitif olmaya çalışın. Aksi davranışlar hiçbir yarar
sağlamayacaktır. Olumlu olun ki olumlu karşılık bulun
- Herhangi bir sorununuzda, yardımcı olmak için sizi bekleyen insanlar olduğunu
göreceksiniz. Merak etmeyin onlar orada sizi bekliyor.
- Gittiğiniz ülkenin trafik sistemine uyun. Siz geçici bir süre oralarda kalacaksınız. Uyum
her zaman yarar sağlayacaktır.
- Yol yapacağınız günlerde, yanınızda her zaman atıştıracak bir şeyler bulundurun. Kapalı
şişe su, bisküvi, çikolata, kuru yemiş, konserveler, gün içinde siz fark etmeden
kaybettiğiniz enerjinizi yerine koymanıza yardımcı olacaktır.
- Bol bol su için. Vücut ağırlığınızın %3 ünü her gün su olarak almaya çalışın. (ör: 70 kg
X3 = 21.Yani 2,1 lt su almalısınız) Vücudunuz susuz kalınca, enerjiniz de kaybolur,
sürüşünüzde hata yapmaya, geç reaksiyon vermeye, geç algılamaya ve stresli olmaya
başlarsınız. Aç ve susuz kalmayın. Enerji almaya vakit ayırın. En fazla 200 km de bir
durun ve dinlenin. Vücudunuzdaki kanın rahat dolaşması için minik egzersizler ve kasılmış
kaslarınızın rahatlaması için hafif hareketler yapın.
- Sürüş esnasında, poponuzda yoğunlaşan basıncı, bacaklarınıza ve ayaklarınıza dağıtın.
Gerekirse ayağa kalkın, uyuşmaları önleyin. Kaslarınızı uzun süre aynı şekilde tutmayın.
Motor üzerinde hareket edin. Kalçanızı sağa sola kaydırın, basınç noktalarını değiştirin.
Kollarınızı yukarı aşağı oynatın. Rahatlamaya çalışın. Boynunuzu ve omuzlarınızı hareket
ettirin. Kaslarınızın kasılmasını engelleyin.
- Etrafınızda olup bitenleri hep algılamaya çalışın. Dikkatinizi hep açık tutacak yolar bulun.
Dalmayın, sabit noktalara bakmayın, öndeki aracın arkasına devamlı bakmayın, göz
bebekleriniz hep hareket halinde olsun. Sabit bir şekilde tek noktaya bakmayın. (Hedefe
kilitlenme denilen bu durum, ciddi kazalara yol açabilir.) Araçların plakalarını, trafik
levhalarını okuyun. Kilometre kontrolü yapın, gidilecek yere ne kadar kaldığı, benzinin ne
kadar kaldığı, 100 km. de ne kadar yakıt tükettiğinizin hesabı gibi matematik hesapları,
beyninizi meşgul edecek ve dikkatinizin dağılmasını engelleyecektir.
- İşteki sorunları, bankadaki paranızı, yapmanız gereken ödemelerinizi motor kullanırken
düşünmeyin. Onları otelde düşünürsünüz. Motor sürmekten keyif aldığınız için çıktığınız
seyahatinizde, lütfen MOTOR SÜRMEKTEN KEYİF ALIN. Motora konsantre olun ve yolun ve
etrafınızdaki güzelliklerin tamamının keyfini çıkartmaya çalışın.
-

Benzer belgeler

Küllerin ardındaki yaşam

Küllerin ardındaki yaşam Varanasi, Hindistan’ın yaklaşık 30 bin tanrısı arasında en önemlilerinden biri olan Şiva’nın da şehri. Şiva; Hinduların yaratma, yok etme ve yeniden yaratma tanrısı. Bir gün gökyüzünde dolaşıp, eşi...

Detaylı