İŞtah KaBartan seKtÖr: Gida

Transkript

İŞtah KaBartan seKtÖr: Gida
yIi be
a
l S sga
e
Öz rau
de
n
So
www.istebilgi.de
Nr. 23 · März | April 2014
Erstes deutsch-türkisches Magazin für die Wirtschafts- und Arbeitswelt
İŞTAH KABARTAN SEKTÖR: GIDA
Zukunft des türkischen Lebensmittelhandels
Experten Interview
Beispiele
aus der Praxis
Unternehmer
des Monats
Prof. Dr. Tanju Aygün
Europäische Fachhochschule
Baktat
Egetürk
Marmara
Mustafa Taşkıran
Önsöz | Vorwort
v.l.n.r.: Prof. Dr. Tanju Aygün, Europäische Fachochschule; Mustafa Baklan, Geschäftsführer der Firmengruppe Baktat; Ahmet Eden, Geschäftsführer von
Egetürk; Volkan Kuru, Geschäftsführer der Marmara Import-Export GmbH
Değerli okurlarımız,
İşte Bilgi dergisinin bu sayısını gıda sektörüne ayırdık. Alman gıda sektörüne baktığımızda Türk girişimcilerin gerek toptan ve perakende gerekse gastronomi alanında
büyük bir rol üstlendiklerini görmekteyiz. Bu nedenle bu
sayımızı özel olarak bu sektörün geleceğine, sorunlarına
ve bu sorunların çözüm yollarına ayırmakta fayda gördük.
Sektörün önde gelen isimleriyle yaptığımız röportajların
sizlere faydalı olacağını umuyoruz. Marmara Grubu Genel
Müdürü Volkan Kuru „Gıda sektörü çok fazla emek isteyen bir sektör“ sözleriyle gıda sektörünün ne kadar zahmet isteyen bir sektör olduğunu vurguluyor ve kendisiyle
yaptığımız röportajda girişimcilere faydalı tavsiyelerde
bulunuyor. Almanya’daki Türk gıda sektörü denilince ilk
akla gelen isimlerden bir diğeri Egetürk’ün Genel Müdürü
Ahmet Eden ise müşterinin güvenini kazanmanın önemine vurgu yapıyor. Sektörün önde gelen bir başka isimlerinden Baktat’la yaptığımız söyleşide ise Mustafa Baklan
İşte Bilgi’nin öneminin altını çizerken, bir işe başlamadan
önce bir bilene danışmanın ne kadar faydalı olduğunu
anlatıyor.
Baktat, Egetürk ve Marmara Grubu’yla yaptığımız röportajların yanısıra Avrupa Meslek Yüksekokulu‘nda Ticaret
Yönetimi konusunda ders veren Prof. Dr. Tanju Aygün’le
yaptığımız söyleşi, sektörün geleceğine ışık tutmayı hedefliyor. Prof. Dr. Aygün kızışan rekabet ortamını fırsata
çevirmenin yollarını, artan discounterlarla nasıl mücadele
edilebileceğini siz okuyucularımıza anlatıyor.
Gıda sektöründe konu büyüme, risk alma ve başarıya
ulaşma olunca, sizlere sektörde örnek gösterilebilecek bir
başarı öyküsünü de anlatmak istedik. Bu sayımızda ayrıca Neuss ve Düsseldorf’taki Marketim hipermarketlerinin
2
sahibi Mustafa Taşkıran‘ın kamyon kasasından başlayıp
hipermarkete uzanan yolculuğuna eşlik edeceksiniz.
Bütün bunların yanısıra bu sayımızda Türk girişimciler tarafından çoğunlukla tercih edilen GmbH şirket türünden
ve girişimcilerin hayatını kolaylaştıran teşviklerden de
bahsedeceğiz.
İşte Bilgi olarak Almanya’daki Türk gıda sektörüne ayırdığımız bu özel sayının yanısıra önümüzdeki aylarda bu
konuya özel bir arama konferansı düzenlemeyi planlıyoruz. Sektörün önde gelenleri ve uzmanların katılacağı bu
konferansta sektörün sorunlarını masaya yatırıp çözümler
hakkında hep beraber fikirler geliştirmeye çalışacağız.
Konferans sonrasında elde edilen fikirlerden oluşan görüş
belgesi halindeki kitapçık yetkili bakanlıklara sunulacak.
Saygılar sunar, işlerinizde başarılar dileriz.
İŞTE BİLGİ ekibi adına
Ömer Sağlam
ATİAD Genel Müdürü ve İşte Bilgi Proje Yöneticisi
İçerik | Inhalt
Liebe Leser,
in dieser Sonderausgabe des İşte Bilgi Magazins widmen
wir uns der türkischen Lebensmittelbranche. Schaut man
sich diese Branche in Deutschland näher an, stellt man
fest, dass die türkischen Unternehmer, sowohl im Großund Einzelhandel, sowie in der Gastronomie eine bedeutende Rolle einnehmen. Wir gehen auf die Herausforderungen der Branche in der Zukunft ein.
Wer könnte das besser einschätzen als die Pioniere und
die Großen der Branche: Volkan Kuru ist Geschäftsführer
bei der Marmara Import-Export GmbH und insbesondere
zuständig für die Bereiche Produktentwicklung und Marketing. Er ist bestrebt, den einstigen Familienbetrieb zu
einem institutionellen Unternehmen umzustrukturieren.
Wenn man von der türkischen Lebensmittelbranche redet, ist Egetürk sofort ein Begriff. Ahmet Eden, Geschäftsführer von Egetürk, betont wie wichtig vor allem das
Kundenvertrauen in der Branche ist. Ein weiterer Großer Player der Branche ist zweifelsohne Baktat. Mustafa
Baklan, Geschäftsführer der Firmengruppe Baktat, rät
angehenden Unternehmern sich vor der Gründung erst
einmal eingehend zu informieren und beraten zu lassen.
İçerik | Inhalt
Giriş Yazısı | Einleitung
Alman gıda sektöründeki Türk yatırımcılar
Die türkische Lebensmittelbranche
04
Uzman röportajı | Experteninterview 06
Değişim ve Rekabetin Türk Gıda Sektörü Üzerindeki Etkileri | Prof. Dr. Tanju Aygün (Europäische Fachhoch­schule
Neuss) über die türkische Lebensmittelbranche
Sektörün İçinden: Baktat | Beispiele aus der Praxis: Baktat
„İşe Başlamadan Bir Bilene Sormalı!“
„Informieren, beraten, dann erst gründen!“
08
Sektörün İçinden: Egetürk | 11
Beispiele aus der Praxis: Egetürk
„Güven bu piyasada her şey demek!”
„Vertauen ist in dieser Branche alles!”
Sektörün İçinden: Marmara | 13
Beispiele aus der Praxis: Marmara
„Gıda sektörü çok fazla emek isteyen bir sektör!” | Vom
Zudem finden Sie ein Interview mit Prof. Dr. Tanju Aygün, Familienbetrieb zu einem institutionellen Unternehmen
Professor und Studiendekan für Handelsmanagement an
15
der Europäischen Fachhochschule. Er sprach mit uns über Ayın Girişimcisi | Unternehmer des Monats
die Herausforderungen in der Branche und darüber wie Büyümede sınır yok: Kamyon kasasında hipermarkete
man dem zunehmenden Wettberwerbsdruck erfolgreich varan bir başarı öyküsü | Eine Erfolgsgeschichte:
Vom Lebensmittelgeschäft auf Rädern zum Supermarkt
begegnen kann.
Mit Mustafa Taşkıran, Geschäftsführer der Marketim
GmbH, hatten wir die Gelegenheit bei unserem Gespräch
in eine bespielhafte Erfolgsgeschichte einzutauchen.
In der Rubrik Ratgeber stellen wir Ihnen die von vielen
Gründern bevorzugte GmbH als Rechtsform und das für
Existenzgründer sehr wichtige Fördermittelprogramm
“Gründerkredit – StartGeld” der KfW Bankengruppe vor.
Neben der Sonderausgabe zur türkischen Lebensmittelbranche planen wir im Rahmen des İşte Bilgi Projekts
demnächst eine Search Conference. Experten der Branche gehen den Problemen der Branche auf den Grund
und entwickeln Lösungsansätze. Wir wünschen Ihnen bei
der Lektüre viel Spaß.
Finans Köşesi | Ratgeber Recht
Girişimcinin en büyük dostu: Teşvikler
Fördermittel – das A und O des Existenzgründers
Girişimci Köşesi | Ratgeber Unternehmensgründung
Şirket kuracağım ama hangisini?
Die GmbH als die passende Gesellschaftsform
19
20
Başarının Anahtarı | Erfolgsfaktoren
İşte Başarının Yolu Sağlıktan Geçiyor
Betriebliches Gesundheitsmanagement
22
Künye | Impressum
24
Für das İŞTE BİLGİ-Team
Ömer Sağlam
ATIAD-Geschäftsführer und Projektleiter İşte Bilgi
3
Giriş Yazısı | Einleitung
4
Giriş Yazısı | Einleitung
Alman gıda sektöründeki Türk yatırımcılar
Almanya ve Türkiye arasındaki işçi alımı anlaşmasının imzalanmasının üzerinden 50 yıldan fazla bir zaman geçti.
Bu süre içerisinde çok yol katedildi, karşılıklı çok şey öğrenildi. Türk işçiler Almanya’ya sadece işgüçlerini değil
kültürlerini de getirdi. Bu kültür zamanla yatırım, girişim
ve iş kurma alanlarında da öne çıktı. Almanya’daki Türk
girişimcilerin hatırı sayılır bir kısmı gıda sektöründe faaliyet göstermekte. Köşedeki bakkalla, küçük alım satımlarla
başlayan işletme girişimciliklerinin bir kısmının sonu gıda
toptancılığı, dev fabrikalar, süpermarket zincirlerine vardı.
Zaman içerisinde Alman gıda sektöründeki Türk bakkal ve
marketlerinin sayısı dikkat çekici bir boyuta ulaştı ve gıda
sektörünün genelinde büyük bir pay elde etti.
İştah kabartan rakamlar
Almanya’da şu anda yaklaşık 92.000 Türk girişimcisi bulunmaktadır. Değişik araştırma kurumlarının verilerine
göre bu girişimcilerin % 30’u gıda sektöründe faaliyet
göstermekte. Bu işyerlerinin yaklaşık 15.000’i gıda toptan
ve perakendeciliğiyle uğraşıyor. Yaklaşık 16.000 işletme
ise gastronomi alanında hizmet sunmakta.
Türk gıda marketlerinin ciroları da kayda değer. Alman
gıda ve gastronomi sektöründe faaliyet gösteren yaklaşık 31.000 Türk kökenli işletmeci 3 milyar euroluk yatırım
hacmiyle yılda yaklaşık 13 milyar euro ciro yapıyor. Bu rakamlar sadece Türk değil, Alman yatırımcıların da iştahını kabartıyor. Alman girişimciler pastadan pay alabilmek
için Türk girişimcilerden pek çok şey öğrendi. Taze sebze
meyve reyonları, sıcak müşteri ilişkileri bunlardan sadece
bazıları. Alman gıda şirketleri, son yıllarda özellikle discounterlar, pazar paylarını arttırırken bu Türk işletmeleri için
büyük bir rekabet ortamı yarattı.
Die türkische Lebensmittelbranche
Seit der Unterzeichnung des Anwerbeabkommens zwischen der Türkei und Deutschland sind mehr als 50 Jahre
vergangen. In dieser Zeit hat sich viel getan: Die Menschen aus der Türkei haben neben ihrer Arbeitskraft auch
ihre Kultur nach Deutschland mitgebracht. Im Laufe der
Zeit hat sich ein türkischer Lebensmittelmarkt in Deutschland entwickelt, der inzwischen eine beachtliche Größe
erreicht hat. Aus den kleinen Läden in der Straßenecke
sind so manche Großhändler, Supermarktketten und gigantische Produktionsstätten hervorgegangen.
Derzeit gibt es in Deutschland ca. 92.000 türkischstämmige Selbständige und Unternehmer. Laut diversen Studien
sind 30% davon in der Lebensmittelbranche tätig. 15.000
hiervon wiederum sind Lebensmittel Groß- und Einzelhändler. Knapp 16.000 Unternehmen sind im Gastronomiebereich angesiedelt.
Etwa 35.000 türkischstämmige Unternehmer der Lebensmittelbranche in Deutschland erzielen bei einem Investitionsvolumen von ca. 3 Mrd. Euro einen jährlichen Umsatz
von etwa 13 Mrd. Euro und sind somit ein entscheidender
volkswirtschaftlicher Faktor für den deutschen Markt.
Die stark wachsende Anzahl der Discounter in den letzten Jahren, ihr vielfältiges Warenangebot, die günstigen
Preise, sowie qualitativ hochwertige Produkte setzen die
türkischen Lebensmittelhändler zunehmend unter Druck.
Nur wer den Markt genau beobachtet, auf die Kundenwüsche reagiert und sich neu erfindet hat eine Chance, sich
n
auf dem schwierigen Markt zu behaupten.
Rekabet kızışıyor
Son 6 yıldan beri discounterların sayısında hızlı bir artış
yaşanıyor. Pazar payları yaklaşık % 40’a ulaşan ucuzluk
marketleri gıda sektöründe faaliyet gösteren Türk esnafları için ciddi bir tehdit haline gelmekte. Discounterların
sunduğu ürün çeşitliliği, ucuz fiyatlar ve kaliteli ürünler
küçük bakkalların gelecek endişelerini her geçen gün arttırmakta. Bunun yanısıra Alman gıda sektöründe faaliyet
gösteren büyük firmalar Türk kökenli tüketicileri nasıl kazanabilecekleri konusuna ciddi ciddi kafa yormaya başladı. Etnik pazarlama araştırmaları Almanya’da yaşayan Türk
kökenli müşterilerin alışveriş alışkanlıklarını mercek altına
alarak Alman gıda şirketlerinin, özellikle de discounterların, bu tüketici grubunu nasıl kazanabileceğini bulmaya
çalışıyor. n
5
Uzman röportajı | Experteninterview
Prof. Aygün: Rekabetten Kazançlı Çıkmak
Girişimcinin Elinde!
Prof. Dr. Tanju Aygün
Europäische Fachochschule
İşte Bilgi: Profesör Aygün, siz geçmiste Türk gıda sektörünü mercek altına aldınız, hangi sonuçlara ulaştınız?
Prof. Aygün: Türk gıda sektörünün müşterilere pazarlanabilecek birçok avantajı
var. Öncelikle Türk gıda sektöründe görev alan esnafın
Almanya‘da müşterilerine
en sıcak davranan esnaflar
arasında ilk sıralarda geldiğinden eminim. Bu önemli
bir faktör. Buna rağmen sektörün üzerinde senelerdir
süren bir rekabet baskısı var.
Bu baskının birçok nedeni var. Bunlardan bir tanesi
demografik değişim. Türk aileleri artık ilk kuşakta olduğu gibi büyük değiller. Bir başka neden ise Alman esnafının da artık belirli ürünleri, misal olarak patlıcan, kabak
vb., sunması. Bu tür ürünler önceden sadece Türk esnafı
tarafından müşterilere sunulurdu. Bu gelişmenin olumlu
yanı ise bazı Türk esnafların bu değişimi fark etmesi ve
profesyonelleşmesi. Bu sıcak davranışın ortadan kalktığı
anlamına değil, buna ilaveten işleyen bir mal idare sistemi,
makul bir denetim ve optimize edilmiş mal temin etme
yolları gibi profesyonel yönlerin de eklenmesi anlamına
geliyor. Bunu uygulayan esnaflar her türlü rekabete hazır
olmuş oluyorlar.
İşte Bilgi: Türk gıda sektörünü genel gıda sektöründen
ayıran başlıca özellikler nelerdir?
Prof. Aygün: Burada birçok nokta var. Ben sadece 3 tanesine değinmek istiyorum: Müşteri yapısı, ürün yelpazesi
ve yer. Aslen Türk gıda sektöründe cironun % 90‘ ı Türk
kökenli müşterilerle yapılıyordu. Bugün piyasada başarılı
olan Türk esnafının müşteri ve ciro yapısında bu oran çok
daha alt düzeyde. Bu gelişmede en önemli faktörü ürün
yelpazesi oluşturuyor. Bir Türk marketinde çay, zeytin,
peynir gibi ürünlerin yanı sıra helal et ürünleri de bulabiliyorsunuz. Anketlerden Türk müşterilerinin yaklaşık %
70’inin, Müslüman müşterilerin arasında bu oran muhtemelen daha yüksektir, bu ürünleri çok önemsediklerini
biliyoruz. Helal ürünlerde müşterilerin Türk esnafına gü-
6
vencesi çok yüksek. Türk esnafı önceden bakkalları Türklerin çok sayıda yaşadığı bölgelerde açardı ve 100m²`lik bir
alanla yetinirdi. Günümüzde bu değisti. Artık Türk esnafı
da daha büyük satış alanları arıyor. Son zamanda kapatılan Discouter’ların 600m²‘ye kadar varan mekanlarının
Türk esnafları tarafından devralınmasına bizzat kendim
şahit oldum. Yakından hizmet sunma faktörü yine de tamamen gözardı edilmiyor tabii ki.
İşte Bilgi: Bu sektörde hizmet veren birisinin sadece Türk
kökenli müşterilere odaklanması yeterli midir?
Prof. Aygün: Kesinlikle HAYIR! Gıda sektörü farklı müşteri
kitlesine açık oluşu nedeniyle ayakta durur, bundan güç
alır. Tabii ki her marketin düzenli gelen bir müşteri kitlesi
vardır. Ama asıl hüner farklı müşteri kitlelerine hitap edebilerek ciroyu arttırmaktır. Örneğin Düsseldorf’ta, bazı
bölgelerde ticari açıdan yararlı olduğu için, Fas kökenli
müşterilere hitaben özel ürün yelpazesi sunan Türk esnaflar var. Hedef müşteri kitlesinin genişlemesi sektörün
geleceği açısından çok büyük önem taşımaktadır.
İşte Bilgi: Türk gıda sektöründe başarılı olmak için en çok
hangi noktalara dikkat etmek gerekiyor?
Prof. Aygün: Sadece müşteriye sıcak davranmak ve ailevi bir atmosfer sunmak artık yeterli olmayacaktır. Bunlar
ihmal edilmemesi gereken temel faktörlerdir. Ama mevcut potansiyelden daha yüksek oranda faydalanabilmek
için PROFESYONELLEŞMEKTEN başka bir çare yok. Sadece
PROFESYONEL alım ve pazarlama yapıları kuran şirketler
gelecekteki potansiyelden yararlanabilecektir.
İşte Bilgi: Discounter’ların sayısı son yıllarda önemli ölçüde arttı. Aynı zamanda küçük bakkalların sayısı sadece
2008 – 2012 yılları arasında % 30 geriledi. Discounter’lar
klasik Türk esnafını nasıl etkiliyor?
Prof. Aygün: Discounterlar Türk esnafını ciddi bir şekilde
etkiliyor. Alman ve Türk nüfusunun % 90’ı gıda ihtiyaçlarını düzenli olarak Discounterlardan karşılamaktadır.
Discountarlar son senelerde özellikle taze sebze ve meyve konusunda çok büyük yol katettiler. Türk esnafı, bilhassa Alman müşterileri açısından, temel yetkinliği olan
bu alanda Discounter’lara pazar payı kaybediyor. Şu an
Uzman röportajı | Experteninterview
Almanya’da yaklaşık 16.300 Discounter bulunmakta. Beş
sene önce bu sayı 15.000 idi. Bu % 9‘luk bir artış anlamına
geliyor. Ama bu fenomen bütün gıda sektörünü etkiliyor
ve benim açımdan, müşteri olarak bunu istediğimiz için,
bu kötü bir gelişme değil.
ülkelerde Discounter’ların pazar payı % 6 ila % 10 arasında. Eğer bu sektörde aktif olmak istiyorsanız müşterilerinizi çok iyi analiz etmeniz gerekir. Neleri alıyorlar? Nereden
alıyorlar? vb. Bunları akıllıca ve profesyonel destekle yapan bir kişi bu alanda gayet başarılı olabilir. Ama piyasanın „kendi kendine“ işlediği dönem artık yok.
İşte Bilgi: Bu gelişmeden Türk esnafı nasıl faydalanabilir?
Prof. Aygün: Bazı Türk esnafları bilinçli olarak bir
Discounter’ın yanına bakkal açıyor. Çünkü orada müşteri
frekansının yüksek olduğunu çok iyi biliyor. İşte burada
Türk esnafı için çok büyük bır potansiyel görüyorum. Ama
ilk etapta herkesin işini iyi yapması gerekiyor. İç işlemlerin makul bir şekilde düzenlenmesi şart. Türk esnafları ile
görüşmelerimde ve ziyaretlerimde bazı yetersizliklere
rastladım. Mesela, bakkalda hiç müşteri olmayan bir salı
sabahı, 4 işçi çalışıyor, müşterinin bakkala akın yaptığı bir
cumartesi günü, yine o 4 eleman var bakkalda. Bu tabii ki
verimli olamaz. Bakkal sahibiyle bu durumu gürüştüğünüzde olayın farkında bile olmadığını tespit ediyorsunuz.
İşte Bilgi: Girişimcilerin bu sektörde en çok nelere dikkat
etmeleri gerekiyor?
Prof. Aygün: Dünya bazında bakıldığında Almanya‘daki
gıda pazarı en zor pazarlardan biridir. Discounter’ların Almanya dışında hiç bir ülkede % 40’lık bir pazar payı yok.
Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya gibi, Almanya’ya benzer,
İşte Bilgi: Sizce piyasa nasıl geliştirilebilir? Türk esnafı ve
üreticileri nasıl daha büyük bir müşteri kitlesine ulaşabilir?
Prof. Aygün: Şu an cirosu yaklaşık 10 milyar Euro’yu bulan ve yaklaşık 10.000 Türk bakkalından oluşan bir pazardan bahsediyoruz. Profesyonelleşme gerçekleştiği zaman cironun ikiye katlanabileceğinden ben çok eminim.
Bunun nasıl yapılabileceğini Almanlardan öğrenebiliriz.
Almanya’da gıda sektöründe aktif olan en büyük iki şirket
Edeka ve Rewe’dir. Her iki şirket de aslen kooperatif fikrinden doğmuştur. Yani her bakkal sahibi yalnız başına değil
de, bir alışveriş birliği içerisinde ihtiyaçlarını temin edip,
bu birlikten doğan avantajlardan faydalanıyor. Çok sayıda Alman ticari organizasyonunda satın alma departmanı
bu yüzden büyük önem taşıyor ve profesyonel bir şekilde
yürütülüyor. Alman esnafı son yıllarda Türk esnafından,
bilhassa sebze ve meyve sunumu konusunda, çok şey öğrenmiştir. Artık Türk esnafının da Alman esnafından bazı
şeyleri öğrenmesinin vaktinin geldiğini düşünüyorum. Bu
aynı zamanda uyum açısından da yerinde bir gelişme olmuş olur.
n
Entwicklung der Anzahl der Lebensmi7elgeschä9e in Deutschland 1998 -­‐ 2011 2.278 871 893 SB-­‐Warenhäuser Verbrauchermärkte 13.235 14.806 16.462 Discounter 1998 9.134 10.449 11.150 Supermärkte Übrige LM-­‐Geschä6e 2006 2011 47.950 28.900 10.650 LM-­‐Geschä6e insgesamt 39.155 0 10.000 20.000 30.000 40.000 72.597 56.446 50.000 60.000 70.000 80.000 7
Uzman röportajı | Experteninterview
Prof. Aygün: Konkurrenz bietet auch Chancen
Vorteile der Türkischen Lebensmittelbranche:
Prof. Dr. Tanju Aygün ist Dozent an der Europäischen
Fachhochschule Neuss. Er ist einer von wenigen der die
Türkische Lebensmittelbranche in Deutschland näher untersucht hat. Wir fassen hier seine Aussagen kurz zusammen, in dem er darauf eingeht, welchem Druck türkische
Lebensmittelhändler ausgesetzt sind und wie sie diesem
begegnen könnten:
¼¼
¼¼
¼¼
¼¼
Angebot von Helal-Produkten, die türkischen Händler
genießen in dieser Hinsicht hohes Vertrauen der Kunden
Vielfalt türkischer Produkte
Kommunikation in türkischer Sprache
Familiäre Ausstattung des Geschäftes
Wege um dem Wettbewerbsdruck zu begegnen:
Probleme der Türkischen Lebensmittelbranche:
¼¼
¼¼
¼¼
¼¼
¼¼
¼¼
8
die gestiegene Anzahl (allein in den letzten 5 Jahren
ein Anstieg um etwa 9% von ca. 15.000 auf ca. 16.300)
der Discounter und ihr stetig wachsender Marktanteil
setzen die türkischen Lebensmittelgeschäfte zunehmend unter Druck
Nirgendwo sonst haben Discounter einen Marktanteil
von 40% wie in Deutschland
In Ländern wie etwa Frankreich, Spanien, Italien oder
England liegt der Marktanteil der Discounter mit etwa
6 - 10% deutlich niedriger
Mehrpersonenhaushalte der ersten Einwanderergeneration sind so nicht mehr vorhanden.
Discounter haben viel von türkischen Lebensmittelhändlern gelernt, vor allem in der Präsentation von
Obst und Gemüse
¼¼
¼¼
¼¼
¼¼
¼¼
¼¼
¼¼
Professionalisierung, „Die Zeiten in denen das Geschäft von alleine läuft sind vorbei!“:
Schaffung eines funktionierenden Warenwirtschaftssystems
Vernünftiges Controlling
Optimierte Beschaffungswege
Vorteile aus der Entwicklung mit den Discountern ziehen, bspw. die Nähe zu den Discountern suchen und
von der hohen Kundenfrequenz profitieren
In größere Verkaufsflächen investieren
Belegschaft effizienter einsetzen
Von den deutschen Händlern lernen, bspw. die „Genossenschaftsidee, aus dem mit Edeka und Rewe, die
größten Lebensmitteleinzelhändler, geboren wurden“
übernehmen
n
Sektörün İçinden: Baktat | Beispiele aus der Praxis: Baktat
Baktat Produktions­anlage in Gemlik (links), Baktat Zentrale in Mannheim (rechts)
„İşe Başlamadan Bir Bilene Sormalı!“
İşte Bilgi: Baktat Türkiye, Avrupa ve 2001 senesinden beri
de Amerika Birleşik Devletleri pazarında faaliyet gösteren
dev bir firma. Kardeşlerinizle beraber Baktat’ı kurarken bu
kadar büyüyebileceğini düşünmüş müydünüz? Hedefleriniz nelerdi?
Mustafa Baklan: İlk süpermarketimizi açarken ileride
bir toptancı olarak şirketler grubuna dönüşeceğini düşünmemiştik. Marketimizi de işsizlik sonucunda, bir kurtuluş olarak açmıştık. Ancak piyasadaki arz ve talep bizi
toptancılığa itti. 1986 senesinde Mannheim’daki ilk Türk
marketiydik. Bu başarımızı görenler de girişimlere başlayınca kendilerine gereken, Avrupa standartlarına uygun,
kaliteli ürünleri sunacak bir toptancı ihtiyacı doğdu. Öncelikle çevremizdeki marketlerin ihtiyaçlarını sağlamakla
başladığımız toptancılığımız giderek büyüdü. Hedefimiz,
ürünlerimizi dünya çapında tanınan, sevilen ve güvenilerek tüketilebilen ürünler düzeyine getirmekti.
İşte Bilgi: Türk etnik pazarında sivrilmek için neler yapıyorsunuz?
Mustafa Baklan: Kalitede ve serviste ön planda olmaya
çalışıyoruz. Müşterilerimizin günümüzün gelişen teknolojisine paralel olarak internet üzerinden siparişlerini verebilecekleri “BAKTAT Webshop”u hizmete açtık. Bunun
yanısıra şirketlerimizde tek tip olarak uygulamaya başladığımız elektronik takip sistemini kuruyoruz. Soğuk hava
zincirini kırmamak için Almanya’nın ortasında oluşu nedeniyle Mannheim’daki depo kapasitemizi toplam 15.000
metrekarelik bir düzeye getirdik. Müşterilerimize satışlarını arttıracak reklam veya pazarlama araçlarını sunmanın
yanısıra, bilhassa bölgemizde, kendilerini her türlü konuda bilgilendirmek için özel işletme ve yönetici Yüksek
Okulu bünyesinde “Türk-Alman İş ve Eğitim Derneği”ni
(DTI) kurduk.
Gurur duyduğumuz bir nokta ise; aldığımızın bir kısmını
vererek toplumsal sorumluluk üstlenmekte de öncülük
etmekte oluşumuz. Tüketicilerimiz hem kaliteli ürünler
tüketiyor hem de Türkiye ve Almanya’da çocukların eğitimine dolaylı olarak katkıda bulunuyor. Kendi bünyemizde
kurduğumuz Eğitim Köprüsü Derneği ile eğitim alanında
çalışmalar yapmaktayız.
İşte Bilgi: Organik gıda ürünlerine olan ilgi artmakta.
Baktat olarak siz de organik ürünler sunuyorsunuz. Sizce
yeniliklere açık olmak, işin başında olup piyasadaki değişiklikleri takip etmek neden bu kadar önemli?
Mustafa Baklan: Bir söz vardır; “zamana ayak uydurmayan, zamanla yok olur.” Piyasanın ve dolayısıyla tüketicinin
9
Sektörün İçinden: Baktat | Beispiele aus der Praxis: Baktat
nabzını devamlı olarak hissetmeyen, günün gelişmelerine kulak vermeyen, yeniliğe ve girişimciliğe hassas davranmayan kuruluşlar yok olmaya mahkumdur. Konvensiyonel gıda ürünleri tüketiminde gerileme yaşanırken,
organik (bio) sektöründe devamlı artış kaydedilmektedir.
Kendimizi, şirketlerimizi global sorunlardan soyutlayamayız. İklim bozulmasından, globalleşmeye, açlık sorunlarından, fazla kilolu insanların artması konuları bir bütün
halinde kompleks bir sistemi oluşturuyor. Biz de istesek
de istemesek de bu sistemin içerisinde yer alıyoruz.
İşte Bilgi: Gıda sektöründe bulunan ve sektöre girmek isteyen küçük ve orta çaplı girişimcilere ne gibi tavsiyelerde
bulunabilirsiniz?
Mustafa Baklan: İlk önce ve en önemlisi: “bilgi”; yani kendilerini bilgilendirmelidirler. Çağımız ilim, bilim ve bilgi çağıdır. Bir işe başlamadan önce bir bilene sormalıdırlar. İşte
ATIAD gibi bilgiyi kaynağından sunan kurum ve kuruluşlar
sayesinde günümüzde bilgiye ulaşmak hiç bu kadar kolay
olmamıştır. Kuruluşunuz aracılığı ile her türlü bilgiye ulaşabilmek çok kolaylaşmıştır. Tüm girişimcilerimizin, esnaflarımızın, bu olanaktan yeterince faydalanmalarını öneririz.
Bunun yanısıra günlük değil ileriye yönelik olarak çalışmalarını, planlarını, pusulalarını buna göre ayarlamalarını
öneririz. İşyerlerini kurumsallaşmaya yönelik kurmalarını
ve geliştirmelerini, meslek öğrenimi olanaklarını yaratırken kendilerinin de kalifiye elemanlardan yararlanmalarını tavsiye ederiz.
Bilgisiz, plansız, projesiz, finansman kaynaksız yola çıkmamaları gerekir.
n
„Informieren, beraten,
dann erst gründen!“
Gegründet wurde Baktat 1986 in Mannheim. Es war das
erste türkische Lebensmittelgeschäft der Stadt.
Als türkische Landsleute ebenfalls in dem Bereich tätig
sein wollten, war der Bedarf nach einem Großhändler geboren, der die Produkte aus der Türkei in ausreichender
Menge und Qualität in Deutschland anbieten kann. Die
Verpack- und Röstanlage in Sungurlu (Türkei) versetzte
Baktat in die Lage als Großhändler zu agieren. Zunächst
hat man nur Geschäfte in der näheren Umgebung beliefert. Kurze Zeit später wurde zum Ziel erklärt, die Produkte weltweit zu vermarkten und anzubieten. Sich nur auf
den türkischstämmigen Kundenkreis zu konzentrieren,
reiche schon lange nicht mehr aus. Man müsse auch andere Märkte als nur den Türkischen erschließen.
Dafür hat man unter anderem einen Webshop eröffnet,
über den Kunden ganz bequem ihre Bestellungen aufgeben können. Zudem ist man dabei in den eigenen Lagerhallen ein einheitliches elektronisches Inventursystem
aufzubauen, um die Warenwirtschaft zu optimieren. Die
Kapazität des Mannheimer Kühllagers auf 15.000 m² drastisch erhöht. Desweiteren stellt man den Kunden, um die
Verkäufe anzukurbeln, modernstes Marketingmaterial zur
Verfügung. Daneben bietet man mit dem Deutsch Türkischen Institut für Arbeit und Bildung den Kunden eine
Möglichkeit sich bei Bedarf und Wunsch weiterzubilden.
Bei Baktat ist man sich bewusst, dass man ein Teil eines
komplexen Systems ist und „mit der Zeit gehen muss“.
Man beobachtet daher den Markt genau. Den Kundenwunsch hat man immer im Blick. Wenn der Kunde zunehmend Bio-Produkte nachfragt, reagiert man darauf und
erhöht das Angebot in dem Bereich.
Soziale Verantwortung ist für Baktat ebenso wichtig. So
wird ein Teil der Einnahmen in die eigens gegründete
„Bildungsbrücke e.V. investiert, um damit Aktivitäten im
Bildungsbereich zu fördern.
Mustafa Baklan meint: „für Existenzgründer war es noch
nie so einfach sich Informationen zu beschaffen und
fortzubilden. Bevor man den Schritt in die Selbständigkeit wagt, muss man einen Businessplan anfertigen, die
Finanzierung sicherstellen und sich langfristige Ziele setzen. Nur so hat man Aussicht auf nachhaltigen Erfolg.“ n
Halil Baklan, Mustafa Baklan, Ali Baklan und Kadir Baklan (v.l.n.r.)
10
Sektörün İçinden: Egetürk | Beispiele aus der Praxis: Egetürk
„Güven bu piyasada her şey demek!”
Ahmet Eden - Geschäftsführer von Egetürk
İşte Bilgi: Amcanız Burhan Bey 1966 senesinde Egetürk’ü
kurarken neler hayal etmişti?
Ahmet Eden:
Burhan Öngören’in hayali
Almanya’da yaşayan Türk
halkına alışık oldukları ve özlemini duydukları kaliteli ve
lezzetli tatları sunabilmekti.
1960’lı yılların ortalarında
Almanya’ya gelen Türk işçileri bazı problemlerle karşı
karşıya kalmıştı. En büyük
problem ise yemek konusundaydı. Ne zaman biraraya gelseler konu aynıydı: „Sucuk yok, helva yok, peynir
yok!” Alışık oldukları damak zevkini Alman mutfağı içinde
bulamamışlardı. 1966 yılında Burhan Bey bir gün yakın
dostlarını evine davet etmişti. Herkes sevdiği bir yemeği
pişirmiş, masaya oturulmuştu. Yemek masasında başlayan sohbette söz yine Almanya’da bulunamayan Türk
yiyeceklerine gelmişti. Masada gündeme gelen bu konu
Burhan Bey’in ufkunu açtı.
„O an bende şimşekler çaktı. Almanya’da bulunamayan
Türk gıda ürünlerini niçin ben imal edip, satmayayım” diye
düşündüm. „İşçilik yapmak zoruma gidiyordu. Para da
biriktiremiyordum. Anahtar fabrikasından senelik iznimi
alıp İzmir’e gitmeye karar verdim. Amacım helva yapımını öğrenmek ve sonra da Almanya’da imal edip satmaktı.” İzmir’de helva imalatı konusunda araştırmalar yaptığı
sırada „Helva tutmazsa sucuk imal ederim” düşüncesiyle
bir sucukçuya da uğramıştı. Almanya’ya döndüğünde bir
kasabın makinelerini akşamları dört saatliğine kiralayarak
sucuk üretimine başladı. Kıymaları kendisi çekiyor, baharatların ölçüsünü kendisi ayarlıyor, herşeyi kendi başına
yapıyordu. Kendi elleriyle, alın teriyle, emeğiyle ürettiği
sucuklar müthiş tutmuştu. Piyasaya sürdüğü sucukların
etiketinde „İzmir Hakiki Türk Sucukları” yazılıydı. 20 kilo ile
başlayan sucuk üretimi üç ay içinde 400 kiloya ulaşmıştı.
et ürünleri sektörüne tüketim alışkanlıkları bağlamında
doğrudan yansıdı. Fastfood tüketim denilen ayaküstü
atıştırmalık gerek piyasada gerekse lüks restoranlarda
yeni taleplerin doğmasına sebep oldu. Şarküteri ürün kategorisinde Türk ve Müslüman halka dönük yeni markalar
ve isimler görüldü. Etnik pazara hizmet veren süpermarketler açıldı. Alman üretici şirketler etnik pazarın potansiyelini kavrayıp bu pazara dönük şarküteri ve çeşitli gıda
ürünleri üretip pazarlamaya başladı.
İşte Bilgi: Bu değişimin Egetürk üzerindeki etkileri nasıl
oldu?
Ahmet Eden: Egetürk piyasada geçmişten günümüze her
zaman öncü bir role sahip oldu. Gerek geliştirdiği ürün çeşitleriyle gerekse koruduğu lezzet ve kalite anlayışıyla her
zaman örnek olarak gösterilen bir işletme oldu. Egetürk
geliştikçe üretim tesislerine yatırım yaptık. Şu an 70.000
metrekarelik alana kurulu üretim tesisleriyle Almanya’daki tek Türk et ürünleri fabrikası ünvanını korumaktayız. Alman teknoloji standartlarında Türk damak tadıyla üretim
gerçekleştirip, müşteri memnuniyetini daim kılmak için
her zaman son tüketicinin isteklerine yanıt verebilecek
nitelikte kararlar almaya çalıştık.
İşte Bilgi: Piyasada edindiğiniz yeri korumak ve pazar payınızı arttırmak adına ne gibi önlemler alıyor, girişimlerde
bulunuyorsunuz?
Ahmet Eden: Egetürk olarak kurulduğumuz günden bu
yana ürün kalitesini ve lezzetini korumayı, dolayısıyla
müşteri memnuniyetini sağlamayı kendimize ilke edindik.
Güvenilir tedarikçilerden temin ettiğimiz helal sertifikalı
İşte Bilgi: 1966’dan günümüze kadar geçen süre içinde
Almanya’daki et mamülleri sektöründe neler değişti?
Ahmet Eden: Almanya’da gıda sektörünün geneline bakıldığında birçok etnik pazar kurulduğunu görüyoruz.
Türk mutfağının yanısıra Alman halkı ve Alman endüstrisi
farklı Avrupa ülkelerinin mutfaklarıyla tanıştı. Bu değişim
Burhan Öngören - Gründer von Egetürk
11
Sektörün İçinden: Egetürk | Beispiele aus der Praxis: Egetürk
„Vertrauen ist in dieser Branche alles!”
Die Egetürk Wurst- und Fleischwarenfabrikation GmbH
& Co. KG mit Sitz in Köln wurde 1966 von Burhan Öngören gegründet und gehört zu den ersten von Türken in
Deutschland aufgebauten Wirtschaftsunternehmen. Wir
haben mit Ahmet Eden, Geschäftsführer von Egetürk,
über die Entwicklung von Egetürk gesprochen.
Egetürk Produktions­stätte in Köln
ve kalite sertifikalı et ve baharatlarla kalitemizi ve lezzetimizi korumayı başardık. İleri düzey teknoloji ile üretim
gerçekleştiren fabrikamızın üretim kalitesini koruması
için bağımsız sağlık kuruluşlarınca denetlenen gündelik bir rutin oluşturduk. Ayrıca Almanya’da yaşayan Türk
halkının isteklerine kulak verip Türk damak tadına uygun
yeni ürünler geliştirdik.
Egetürk-Mitarbeiter bei der Sucuk-Herstellung
İşte Bilgi: Gıda sektöründe bulunan ve sektöre girmek isteyen küçük ve orta çaplı girişimcilere ne gibi tavsiyelerde
bulunabilirsiniz?
Ahmet Eden: Herşeyden önce iyi bir piyasa analizi yapmalarını önerebilirim. Girişimcilerin öncelikli olarak hangi
ürün kategorisinde hangi pazar payına sahip olabileceklerine dair iyi düşünülmüş bir tasarıya ihtiyaçları olacaktır.
Arz-talep ilkesini unutmamaları gerekmekte. Nihai kararlarını veren girişimciler ise ahlaklı, dürüst çalışma ilkelerinden asla ödün vermemeliler. „Güven” bu piyasada her şey
demek. Bu güveni sağladıktan sonra ise koruyabilmek çok
emek istiyor. n
12
Mit Wurst aus Lamm-, Rind- und Geflügelfleisch versorgte Egetürk zunächst vorrangig türkische Arbeiter in
Deutschland mit vertrauter Nahrung. Die ersten Wurstwaren, die Burhan Öngören produzierte, wurden unter
der Marke „İzmir Hakiki Türk Sucukları“ vermarktet.
Die Sucuk-Herstellung begann in einer kleinen Produktionsstätte mit 20 kg und stieg aufgrund der wachsenden
Nachfrage innerhalb von 3 Monaten auf eine Tagesproduktion von 400 kg an.
Um der steigenden Nachfrage gerecht zu werden, stellte
Burhan Öngören Mitarbeiter ein und machte somit die
ersten Schritte Richtung Wachstum. Zeitgleich ging er
mit dem Großhändler „Istanbul Feinkost“ eine Kooperation ein, dessen Inhaber auch ein Türke war. Somit wurden
die Egetürk-Wurstwaren in Köln und in anderen Städten
bekannt.
Mit Sucuk hatten die in Deutschland lebenden Türken
den Duft, den Geschmack und einen Teil ihrer sehnsüchtig geliebten Heimat bei sich, ohne Deutschland zu verlassen. Der Verkauf von Sucuk stieg parallel zur wachsenden türkischen Bevölkerung in Deutschland. Die große
Nachfrage an Wurstwaren, die von etwa 10 Mitarbeitern
in Handarbeit hergestellt wurden, konnte folglich nicht
mehr gedeckt werden.
Heute produziert Egetürk auf einer 70.000 m² großen Fläche im Kölner Gewerbegebiet Feldkassel mit einer Tageskapazität von ca. 150 Tonnen und beschäftigt etwa 200
Mitarbeiter. Neben der Belieferung des deutschen Marktes exportiert Egetürk vornehmlich in EU-Länder.
Schon von Beginn an entsprechen alle Egetürk Produkte
dabei den islamischen Speisevorschriften und sind HalalZertifiziert. Denn der Gründer weiss: „Vertauen ist in dieser Branche alles!”
n
Sektörün İçinden: Marmara | Beispiele aus der Praxis: Marmara
„Gıda sektörü çok
fazla emek isteyen
bir sektör!”
Volkan Kuru – Geschäftsführer der
Marmara Import-Export GmbH
İşte Bilgi: Marmara Import-Export GmbH 1980 yılında babanız ve amcalarınız tarafından kurulduğunda
Almanya’da girişimcileri destekleyecek projeler, krediler,
teşvikler yoktu. Şirket hayata geçerken babanız ve amcalarınızın karşılaştıkları sorunlar nelerdi?
Volkan Kuru: O zamanlar tüketici üretilen herşeyi
almaya hazırdı fakat Türk
olarak bir şirket açmak zordu. Hallerde kiralık yer vermiyorlardı, engelleri aşmak
yorucuydu. Çalışma koşulları ağırdı ve çalışma saatleri
uzundu, günde neredeyse
18 saat. Teknolojik imkanlar
yoktu. Türkiye ile telefonda
görüşmek bile lükstü. Yola
çıkan tırın durumunu öğrenemiyorduk. Özsermayemiz sınırlıydı ve sermaye bulma imkanı çok azdı. Sermaye daha
fazla olsaydı, daha çabuk büyüyebilirdik.
İşte Bilgi: Her ne kadar aile içinde kalsa da Marmara’da
yönetimin değiştiğini söyleyebiliriz. Yeni yönetim eskisine
göre farklılıklar gösteriyor mu? Evetse, ne gibi degişikler
yaptınız?
Volkan Kuru: Benim görevim, babam ve amcalarımın sıfırdan başlayıp bugünlere getirdiği Marmara’yı çok daha
ileri bir seviyeye taşımak ve eskiye nazaran üretim, kalite
ve verimlilik açısından büyük fark yaratmaktır. Bu amaçla,
aile şirketi olarak kurulan Marmara’yı kurumsal bir şirket
haline getirmeye çalışıyorum. Kısa ve uzun dönemli stratejik kararlar alarak hedeflerimize ulaşmak için yapılması
gereken herşeyi yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Ratingen’deki Avrupa lojistik merkezimize taşınmamız da
bu kararlardan biriydi. Aynı şekilde profesyonel ekibimizin görev alanlarının geliştirilmesi, personel seçiminde
kalifiye eleman tercih etmemiz, Ausbildung çerçevesinde
eleman yetiştirip daha sonra bünyemize dahil etmemiz
de bunlara örnek olarak verilebilir. Avrupa bayiliği yaptığımız markaları özenle seçiyoruz. Ürün portföyümüzü
stratejik olarak belirliyoruz ve markalaşma hedefimiz doğrultusunda kendi markamızın gelişimine önem veriyoruz.
Kendi ürünlerimizi geliştirirken paketin içindeki ürünün
kalitesinden ambalajına ve perakende satış fiyatına kadar piyasanın gerçeklerini ve beklentilerini göz önüne
alıyoruz. Ürün portföyümüzü geliştirmenin yanında coğrafi olarak da faaliyet alanlarımızı geliştirdik. Daha önceki
yıllarda yoğun olarak Almanya’da faaliyet gösterirken, şu
anda 20 kişilik bir satış ekibiyle Avrupa’nın diğer bölgelerine de hergün hizmet veriyoruz. Özellikle Almanya başta
olmak üzere Belçika, Fransa, Avusturya ve Hollanda’ya hakim durumdayız.
İşte Bilgi: Kısa bir süre önce seçimler gerçekleşti, yeni
hükümet görev başında. Bu hükümetten sektör adına ne
gibi beklentileriniz var? Gıda sektörü için arzu ettiğiniz /
beklediğiniz yasal düzenlemeler var mı?
Volkan Kuru: Biz her ne kadar Alman şirketi olsak da yaptığımız ticaretin ana tedarikçi ülkesi Türkiye’dir. Sattığımız
ürünlerin çoğu Türkiye’den geliyor. Avrupa Birliği, kendi
ürünlerini korumak için bazı ürünleri gümrüklendiriyor
veya kotalar koyuyor. Örneğin; domates salçasına % 14,4
gümrük vergisi koyarak İtalyan ve Portekiz salçalarını korumayı hedefliyor. Ya da Türk zeytinyağına gümrük maliyetleri koyarak İspanyol, İtalyan ve Yunan zeytinyağlarını
koruyor. Ama bulgur gibi AB’de yetişmeyen ve ciddi bir
tüketimi olan ürüne neden gümrük uygulandığını anlayamıyoruz. Bulgur için kilo başına belli bir miktar gümrük
vergisi ödemek zorunda kalıyoruz. Bu da fiyatlara yansıyor. Bu tür bir üründe gümrüğün uygulanmasını doğru
bulmuyorum. Ayrıca antepfıstığı, fındık, kuru incir gibi
Türkiye’de bol yetişen ürünlerin ithalatında çok fazla bürokratik işlemler var. Bu işlemlerin de kolaylaştırılmasını
arzu ediyoruz.
İşte Bilgi: Marmara Import-Export GmbH’nin geleceğini
nasıl görüyorsunuz? Hedefleriniz neler? Girmek istediğiniz yeni bir pazar, tasarladığınız yeni ürünler var mı?
Volkan Kuru: Son yıllarda çok pozitif bir trend çizdik, doğru adımlar attık, altyapımızı güçlendirdik. Dolayısıyla geleceğimizi de parlak görüyorum. Alanımızda Avrupa’nın en
başarılı şirketi olmaya devam etmek istiyoruz. Daima inovatif ve piyasanın ihtiyaçlarına uygun ürünler sunmak istiyoruz. Örneğin; aile yapıları küçüldüğü ve ebeveynler çalıştığı
için, annelerimizin hazırladığı geleneksel ev yemekleri kalitesinde 14 yeni üründen oluşan hazır yemeklerin satışına
başladık. Diğer yandan Türkiye’de güçlü olan markalar Avrupa pazarına açılmak için bizimle temasa geçiyorlar. Onlar
için de güvenilir bir iş ortağı olmaya devam etmek istiyoruz.
13
Sektörün İçinden: Marmara | Beispiele aus der Praxis: Marmara
İşte Bilgi: Gıda sektöründeki şirketlere ve yeni girişimcilere ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Heute hat sich die MARMARA-Gruppe zu einem Handelsunternehmen von europäischer Dimension entwickelt
– mit mehr als 150 Mitarbeitern an 3 Standorten. Neben
Volkan Kuru: Bu sektör çok fazla emek isteyen bir sektör. der Unternehmenszentrale in Ratingen wird der Betrieb
Ayrıca iyi bir ekip, iyi bilgi ve ciddi miktarda sermaye gere- auch in Hannover und Frankfurt geführt.
kiyor. Diğer sektörlere nazaran gıda sektörü, kriz ortamına daha dirençli olmasına rağmen, bu işe adım atmadan Volkan Kuru hat es sich zum Ziel erklärt die erfolgreiche Arönce iyi düşünmelerini ve sektörün zorluklarını göz önün- beit seines Vaters und seiner Onkel fortzuführen und die
de bulundurmalarını tavsiye ediyorum.
n
Marmara GmbH weiter voran zu bringen. Er ist bestrebt
das ursprüngliche Familienunternehmen in ein institutioVom Familienbetrieb zu einem
nelles Unternehmen umzuwandeln. Ein erster Schritt in die
Richtung war der Umzug der Losgistikzentrale von Düsselinstitutionellen Unternehmen
dorf nach Ratingen. Weitere Maßnahmen sind:
Volkan Kuru ist Geschäftsführer der Marmara ImportExport GmbH. Er hat mit uns seine Erfahrungen über die
Chancen und Schwierigkeiten in der Branche geteilt.
¼¼
¼¼
¼¼
Die Marmara Import-Export GmbH wurde 1980 durch
den Dipl.-lng. Hüseyin Kuru (Onkel von Volkan Kuru) und
seinen Brüdern Mustafa, Ibrahim und Mülahim gegründet. Ziel war es die in Deutschland lebenden Türken mit
der ganzen Vielfalt landestypischer Produkte zu versorgen. Die Nachfrage nach türkischen Produkten war zu
der Zeit sehr groß. Für Türken war es jedoch sehr schwer
ein Unternehmen zu gründen. Sie wurden zum Teil strukturell ausgeschlossen und konnten nur unter größten
Schwierigkeiten eine Fläche auf dem Großamarkt anmieten. Dazu waren die Arbeitszeiten für die Unternehmer
selbst sehr lang. 18 Std. pro Tag waren keine Seltenheit.
Zudem gestaltete sich die Finanzierung sehr schwierig, es
gab keine Fördermittel wie heute.
¼¼
¼¼
¼¼
Einstellung von qualifiziertem Personal
Sicherung des Personalnachwuchses durch Erhöhung
der Ausbildungsangebote
Sorgfalt bei der Auswahl der Marken für die man den
Vertrieb übernimmt
Sorgfalt bei der Qualität, Verpackung und der Preisfindung des Warenangebots
Pflege und Ausbau der Marke “Marmara”
Ausweitung des Vertriebsnetzes
Was die Arbeit von Marmara zusätzlich erschwere, sei die
Erhebung von Einfuhrsteuern auf bestimmte Produkte.
Bei Produkten wie Tomatenmark, Olivenöl usw. die auch
in Italien, Spanien, Griechenland oder Portugal hergestellt
und innerhalb der EU vertieben werden, könne Volkan
Kuru die Erhebung von Steuern oder die Anwendung von
Einfuhrbeschränkungen aus Protektionismuszwecken
noch irgendwie nachvollziehen. Aber für Einfuhrsteuern auf Produkte wie Bulgur, die
hauptsächlich in der Türkei produziert und angeboten werden, habe
er keinerlei Verständnis. Von der
Politik erwarte er in diesen Angelegeneiten ein Umdenken.
Existenzgründern möchte Volkan
Kuru zu wissen geben, dass die Lebensmittelbranche sehr schwierig
ist und großer Anstrengungen bedarf. Er ist der Meinung, dass man
nur mit einem guten Team, guter
Kenntnis der Branche und einem
großen Finanzpolster Erfolg haben kann. Auch wenn die Branche
generell krisenresistent sei, dürfe
man die Herausforderungen keinesfalls außer Acht lassen. n
Logistikzentrale von Marmara in Ratingen
14
Ayın Girişimcisi | Unternehmer des Monats
Mustafa Taşkıran
Büyümede sınır yok: Kamyon kasasından
hipermarkete varan bir başarı öyküsü
İşte Bilgi: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz Mustafa Bey?
Mustafa Taşkıran: 1975’te Türkiye’den üniversite okumaya geldim buraya. Üniversiteye başlayabilmek için Almanca öğrenmem gerekiyordu. O yüzden akşamları 8-10 arasında kursa gidiyordum. Baktım gündüzleri boşum, hem
harçlık da lazım. Ben de o zaman bir bakkalda çıraklığa
başladım. Neuss’un ilk Türk bakkalıydı. Gündüzleri orada
çalışıyordum, günde 5 Mark’a.
İşte Bilgi: Tam anlamıyla çıraklıktan geliyorsunuz, ustalık döneminiz başlayana kadar Neuss’taki bakkalda neler
yaptınız?
Mustafa Taşkıran: Pazar hariç her gün çalışıyordum, cumartesileri de öğlene kadar. Bir gün ustam dedi ki, haftasonunda elde kalanları götür sat. Fazlalıkları üstüne küçük
bir kar koyup bana veriyordu, ben de bakkal kapanınca
malları bisikletle hayımlara götürüp satıyordum. Çok iyi
hatırlıyorum bir haftasonu tam 400 Mark para kazanmıştım. Düsseldorf Woolworth’a gidiyordum, yemek tabağını
5 Mark’a alıyordum, hayımlarda 20 Mark’a satıyordum.
İşte Bilgi: Gıda sektöründe çıraklıktan sonraki resmi başlangıcınız ne zamandı?
Mustafa Taşkıran: 1978 senesinde Neuss’ta çalıştığım
bakkalı satın aldım. Okul hayalini bıraktım, dil kursunu da
bıraktım. Ticaret o kadar tatlı geldi ki, para kazanmak o
kadar tatlı geldi ki, bırakıp okuyamadım. İşi büyütmek, geliştirmek istedim. Tabii o zamanın şartlarında böyle büyük
marketler yapma imkanımız yoktu. Ticaret lisansını kendi
üstümüze alamıyorduk. Benim lisansım Alman’la evli bir
Türk’ün adınaydı, ona kira ödüyordum lisans için. Kendim
lisans almaya gittiğimde bana bir meslek eğitimim olup
olmadığını sordular. Sonra bir sene okula gönderdiler beni
haftada bir gün. Bir senenin sonunda, 1984’te, Esnaf ve Zanaatkarlar Odası’nın sınavına girdim ve Verkäufer (Satıcı) ve
Metzgergeselle (Kasap Kalfası) belgemi aldım.
İşte Bilgi: Kendi lisansınızı alana kadar da bakkal işini devam ettirdiniz tabii. Bu süreye kadar ne gibi değişiklikler
oldu bakkalcılıkta?
Mustafa Taşkıran: Olduğum yerde durayım müşteri
bana gelsin istemedim. Kapı kapı gezip kamyonla satış
yapmaya başladım. İnsanlar hala hayımlardan alışveriş yapıyordu ama ben onların ayağına gitsem daha kolay olur
diye düşündüm. Kamyonun kasasını bakkala çevirip evlere hizmete başladım. Türk mahallerine giderdim, elimde
bu dondurmacıların zillerinden vardı, onu çalardım. İlk yapanlardan biri bendim. Kamyonlar benden sonra çoğaldı.
3-4 tane seyyar gelirdi, seyyarlar arasında da rekabet vardı.
15
Ayın Girişimcisi | Unternehmer des Monats
İşte Bilgi: Ne kadar sürdü bu kamyon yolculuğu? Bir sonraki adımınız ne oldu?
Mustafa Taşkıran: Kamyon işi 1992’ye kadar sürdü. 1992
yılında Neuss’un en büyük marketini açtım: Kapadokya
Market. 200 metrekare, modern bir marketti, o zamana
göre modern tabii, 2 tane kasası vardı. 1995’te Kapadokya
Marketi devrettim ve iki seneliğine Türkiye’ye gittim.
İşte Bilgi: Ne yaptınız bu iki sene içinde?
Mustafa Taşkıran: İstanbul’da marketçilik üzerine kendimi eğittim. Marketçilik nedir, nasıl yapılır iyice öğrenmek
istedim. O zamanlar Türkiye’de Migros’lar çok ünlüydü,
her yerde açılmıştı. Bir memur nasıl işe giderse ben de
öyle erkenden kalkıp market gezdim. Nerede yeni bir
market açılmış oraya gidip baktım. Marketlerdeki şube
müdürleriyle arkadaşlık kurdum, sohbetler yaptım. İnsanları inceledim, nasıl alışveriş yapıyorlar, tezgahtarlar nasıl
davranıyor. Ve bunları gözlemlerken ben kendi hayalimi
de güçlendiriyordum. Bakıyordum tezgahtar zeytini nasıl
koymuş, ben olsam nasıl yapardım, bunları canlandırdım
kafamda. İki senemi böyle geçirdim. Bunun yanında ticaret de yaptım, zeytincilik yaptım, zarar da ettim, ama iyi
oldu, iş öğrendim.
İşte Bilgi: Zarar etmek ticaretin doğasında var. Siz hatalarınızdan neler öğrendiniz?
Mustafa Taşkıran: Ben asla yaptığım zararlardan gocunmadım, bu hatalar beni tecrübe sahibi yaptı. Hayat üniversitesi olarak gördüm. Ben bundan zarar yaptım deyip
çekilip köşenize oturmayacaksınız. Onu değerlendireceksiniz, zarar görmemeyi öğreneceksiniz. İşte o zaman başarı sağlıyorsunuz. Bırakmayacaksınız, kaçmayacaksınız o
işten.
İşte Bilgi: Siz de bırakmadınız zaten. Almanya’ya dönünce ne yaptınız?
Mustafa Taşkıran: 1997’de Düsseldorf’ta Marketim’i açtım. Burası o zaman Kaisers’tı, onlardan devraldım. O zaman çoğu insan şaşırdı, „burası 1000 metrekare yer, ne
yapacaksın, buradan Türk marketi olur mu? Nasıl dolduracaksın?” dediler. Ama doldurduk çok şükür, hem malla
hem de müşteriyle doldurduk. 1999 senesinde ismimizi
tescillettirdim ve Neuss’a Marketim 2’yi açtık.
İşte Bilgi: Yaklaşık 40 senedir bu sektörün içindesiniz.
Marketçilikte neler değişti?
16
Die Fleischtheke im Marketim
Mustafa Taşkıran: Öncelikle müşteriler değişti diyebilirim. Birinci nesil, ikinci nesil ve artık üçüncü nesil birbirinden çok farklı. Birinci nesil bakkallardaydı, ikinci nesil
marketlerde, üçüncü nesilin çok daha değişik arzuları
var. Çok basiti, birinci ve ikinci nesil mesela 5 kiloluk pirinç paketleri alırdı. Üçüncü nesil bunu almıyor. Yarım kilo,
bir kilo. Birinci nesil geliyordu ucuz olsun diye 5 kilo kıyma alıyordu, dondurucularda stokluyordu, aylık alışveriş
yapıyordu. Üçüncü nesil ise günlük alışveriş yapıyor. Biz
ne yaptık? Öyle artık yığıp kıymayı satmıyoruz, köfteler
yapmaya başladık. Akçaabat köftesi, İnegöl köftesi, eti işleyerek satmaya başladık. Üçüncü nesil çalışıyor, vakti yok,
hazır gıda istiyor. Biz de konsepti değiştirdik, daha çok hazır gıdaya döndük, hazır mantılar, hazır içli köfteler, hazır
börekler... Yeni nesile yeni hizmet sunmak istedik. Dedik ki
Edeka’lara Rewe’lere gitmeyin, bize gelin.
İşte Bilgi: Aldi demişken, discounterların sayısında bir
patlama var. Her köşe başında Aldi, Lidl, Penny bulmak
mümkün. Discounterlar sizi olumsuz etkiliyor mu?
Mustafa Taşkıran: Kesinlikle hayır. Discounterların bana
faydası dokundu. Neden? Çünkü biz imaj değiştirdik. Eğer
farkındaysanız discounterlar arttı ama modern marketler
de arttı. Rewe City’ler açıldı, Kaisers’lar kapandı, kendilerini yenileyemediler. Mesela Aldi’yi örnek alırsak, eskiden
Aldi’den bir şey aldığınız zaman utanırdınız, Aldi poşetleri
Almanların gözünde Türklerin bir sembolüydü. Ama Aldi
ne yaptı imaj değiştirdi. Markalaştı, şimdi Almanlar da
gidiyor. Biz ne yaptık, Aldi’yle Penny’le, onunla bununla
savaşmayalım, biz kiminle savaşalım, Edeka’yla Rewe’yle
savaşalım, bir üst tabakaya çıkalım dedik.
İşte Bilgi: Marketim’in etrafında da rekabet oldukça fazla.
Hemen karşınızda Penny var, yanınızda Rewe City, arkada
Aldi ve bir de Türk bakkalı. Müşteriyi kaybetmemek için
neler yapıyorsunuz?
Ayın Girişimcisi | Unternehmer des Monats
Mustafa Taşkıran: Rewe City ve Aldi 2013’te açıldı. Tabii
bunlar açılacağı zaman ben düşündüm, ne yapmalı diye.
Biz de Marketim’i daha modernleştirdik, daha büyüttük ve
onlarla beraber aynı ayda açılış yaptık. Müşterinin onlara
gitmesine müsaade etmedik. Benim müşterim discountera gitmiyor mu, tabii ki gidiyor. Müşterinin discountera
gitmesini önleyemeyiz. Biz ne yaptık? Kendimizi ilerlettik.
Aldi’ler daha fazla donmuş ürüne girdiler, biz de donmuş
ürünü çoğalttık, hazır yiyecekleri çoğalttık, mezeleri çoğalttık, tezgahlarımızı değiştirdik. Discountera tabii ki
gidecek, orada olup da burada olmayan şeyler var ama
burada olup da onlarda olmayan şeyler de var.
İşte Bilgi: Türk müşteriyi elde tutmak için neler yapıyorsunuz?
Mustafa Taşkıran: Domuz eti satmıyoruz, İslami usüllere uygun kesilmiş etler satıyoruz, helal ürünler satıyoruz.
Buna çok dikkat ediyoruz, mesela Alman Haribo’su yoktur
burada, Maggi’nin soslarının içeriğini birebir tek tek inceleriz. İçinde domuz jelatini olan, olabilecek hiçbir ürünü
satmayız. Neden? Çünkü müşterimiz bize güveniyor. Ben
bu güveni 40 yıldır sarsmadım, 40 yıldan sonra da sarsmam.
İşte Bilgi: Alman müşteriyi nasıl kazanıyorsunuz?
İşte Bilgi: Marketim’de 10.000 kalem ürün bulunuyor.
Ama ürünlerin hepsi Türk ya da Alman ürünleri değil. Hatırı sayılır miktarda Yunan ve Balkan gıdaları da göze çarpıyor. Bu ürünleri de tezgahlarınıza koymanızın nedeni ne?
Mustafa Taşkıran: Makedonya, Balkan ve Yunanlılara hitap eden bakkal yok burada. Ben ne yaptım, bundan yola
çıkarak internasyonelleştim. Avrupa Birliği’ne girdikten
sonra Bulgarlar ve Romenler de arttı, ben de bu insanların arayıp da bulamadığı şeyleri de getirmeye başladım.
Yani aslında tam Türk marketi değil, uluslararası ama ben
kendim Türk olduğum için herhalde hala Türk marketi diyorum.
İşte Bilgi: Gıda sektöründeki girişimcilere ve bu sektöre
girmek isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Mustafa Taşkıran: Sektörde kalıcı olabilmeleri için devamlı olarak geleceği hedeflemeleri gerek. Başkası yapmış, ben de yapayım diye girecekse girmesin, bu anca
kimi örnek aldıysa onu batırmak amaçlı olur. Kimseyi örnek almasın demiyorum. Hep kendinden büyük birini örnek alsın, üst düzey gelişmiş bir şeyi kendine örnek alsın.
Yaptığı işin üstüne kendisi katkılar koysun, kopyalamasın,
yenilikleri takip etsin. Fevri girişimlerde bulunmasın, çoğu
insan „Birinin yanında çalışacağıma kendi patronum olurum” diyerek bu sektöre giriyor, sonra bir-iki seneye batıyor. Her şeyi iyi düşünmek, iyi planlamak lazım. Çok ortak,
fazla sermaye önemli değil, plan lazım. Ve tabii ki çalışma.
Ben 56 yaşındayım hala işimin başındayım. İşinizin başında duracaksınız. n
Ein Blick in die Verkaufsflächen von Marketim
Mustafa Taşkıran: Ciddi derecede Alman müşterimiz var.
Daha çok genç kesim. Tabii bunda Türkiye’nin faydası var.
Türkiye’de turizmin ucuz olması, Almanların Türkiye’ye turist olarak gitmesi. Tabii bir de artık Türk gençliği Almanlarla daha sıkı bir iletişimde, daha bağlantılı, daha içiçe, bu
da onları bize çekiyor. Tatilde tadıyor, buraya dönünce arıyor. Normal bir Türk bakkalında hepsini birarada bulamıyor, yeni ürünleri bulamıyor, bulamayınca da bize geliyor.
Türkiye’de kahve içmiş aromalı, damla sakızlı, onu arıyor,
bende buluyor. Egzotik ürünler müşterinin
dikkatini çekiyor.
17
Ayın Girişimcisi | Unternehmer des Monats
Istanbul, das Mekka der Supermärkte. Er besuchte einen
Supermarkt nach dem anderen, um zu lernen wie ein guter Supermarkt geführt wird. Er freundete sich mit den
Marktleitern an, führte sehr sehr viele Gespräche, beobachtete nicht nur die Kunden sondern auch die Verkaufsbelegschaft der Supermärkte. In der Zwischenzeit versuchte er sich als Olivenhändler und machte dabei auch
Verluste. Diese machten ihm aber nichts aus, da er aus
seinen Fehlern lernte und diese in der Zukunft zu vermeiden wusste.
Ein Blick in die Tiefkühlabteilung
Eine Erfolgsgeschichte:
Vom Lebensmittelgeschäft auf
Rädern zum Supermarkt
Der heute 56 jährige Mustafa Taşkıran reiste 1975 nach
Deutschland ein, um zu studieren. Seine Eltern waren bereits in Deutschland. Abends besuchte er einen Deutschkurs, um sich auf die Uni vorzubereiten und morgens
arbeitete er, in dem damals einzigen türkischen Geschäft
in Neuss, als Aushilfskraft 6 Tage die Woche für lediglich
5 D-Mark am Tag. Nebenbei fuhr er mit seinem Fahrrad
überschüssige Ware aus dem Geschäft zu den Arbeiterheimen und verkaufte sie dort an die, damals noch nicht
wirklich mobilen, überwiegend türkischstämmigen, Arbeiter. Die Verdienstmöglichkeiten waren dabei enorm.
An einem Wochenende verdiente er so bis zu 400 D-Mark,
nicht schlecht für einen unter 20-jährigen. Nur 3 Jahre
später übernahm er das Geschäft von seinem Chef für
einen Kaufpreis von 55.000 D-Mark. Zum Studieren und
Deutschlernen blieb da keine Zeit mehr und auch der Wille war weg, da er zu viel Spaß an der Arbeit hatte.
Service am Kunden war Mustafa Taşkıran schon damals
sehr wichtig. Die Immobilität der damaligen Mitarbeiter
erkannte er schnell und hatte auch ziemlich bald eine Lösung parat: Er gestaltete, als einer der Ersten überhaupt,
einen 3,5 Tonner in ein fahrendes Geschäft um und
fuhr damit in die mehrheitlich von Türken bewohnten
Wohngebiete. 1992 eröffnete er in Neuss das „Kapadokya Marketi“ mit einer für damalige Verhältnisse riesigen
Verkaufsfläche von 200m². Wieder 3 Jahre später fand er
dafür eine Nachfolgeregelung und ging für 2 Jahre nach
18
Nach seiner Rückkehr nach Deutschland übernahm er
1997 eine Kaiser´s Filiale in Düsseldorf und eröffnete dort
das „Marketim“ mit einer Gesamtverkaufsfläche von 1000
m². Seine Bekannten erklärten ihn bei dem Schritt für
verrückt: „nie und nimmer bekommst du den Laden voll!“,
„Woher sollen denn die Kunden kommen?“ lauteten die
Bedenken.
Das ist inzwischen 17 Jahre her. Erst im Januar 2013
schloss er das „Marketim“ für 2 Monate, um am gleichen
Tag wie die in unmittelbarer Nähe hinzugekommenen
Konkurrenten Rewe City und Aldi eine Neueröffnung
durchzuführen.
Einen Schwerpunkt seiner Kundschaft stellen Muslime
dar. So wird in Marketim kein Schweinefleisch angeboten,
auch sind alle anderen Fleischprodukte Helal. Es finden
sich weder Hariboprodukte, noch Maggisoßen, die Bestandteile vom Schwein enthalten könnten. Darauf achtet man bei Marketim besonders aufmerksam. Denn die
Kunden vertrauen Marketim in dieser Angelegenheit. Er
ist sich sicher „Wer aufrichtig arbeitet, der überlebt auch
am Markt!“
Aber auch Deutsche gehören zur Kundschaft. Es sind
überwiegend jüngere Menschen, die türkische Freunde haben, in der Türkei Urlaub gemacht haben oder gar
einen türkischen Partner haben. Sie haben etwas in der
Türkei probiert und möchten es nun auch in Deutschland
nicht mehr missen. Marketim führt deshalb auch Produkte von denen nur 2-3 Pakete im Jahr verkauft werden,
denn exotische Produkte ziehen die Menschen an.
Auch sind griechische, bulgarische oder rumänische Produkte in Marketim vertreten, denn Mustafa Taşkıran weiss,
dass es in der Umgebung kein Geschäft gibt, das speziell
diesen Personenkreis anspricht.
So ist das Marketim eigentlich kein „Türkischer Supermarkt“ mehr, sondern vielmehr ein „Internationaler Sun
permarkt“.
Finans Köşesi | Ratgeber Finanzen
€
Girişimcinin en büyük dostu: Teşvikler
Teşvikler, işletmelerin yapmaları zorunlu olan bir takım
yatırımları destekleyip, var olan rekabet ortamından
daha güçlü bir şekilde çıkmalarına yardımcı olabilir. Teşvik yoluyla bir çok yatırımın ve işletme içi ekipmanın finansmanının yapılması mümkündür. Almanya’da eyalet,
federal ve Avrupa Birliği düzeyinde başvurulabilecek çok
sayıda teşvik programı var. Bunlar şekil olarak ucuz faizli
kredi, teminat kolaylıkları, hibeler ve kefaletler şeklinde
sunulmaktadır. Bu sayımızda sizlere KfW-GründerkreditStartgeld (İş Kurma Kredisi) hakkında bilgi vereceğiz.
KfW-Gründerkredit-Startgeld (İş Kurma Kredisi) nedir?
Federal Teşvik Bankası (KfW) 1 Nisan 2011 tarihinden bu
yana girişimciler, serbest meslek sahipleri ve küçük işletmeler için ERP-Gründerkredit-Startgeld (İş Kurma Kredisi)
sunmaktadır. Bu kredi ile işletmeniz için gerekli olan masraflarınızın 100.000 Euro‘ya kadar olan kısmını, düşük faizli kredi şeklinde finanse edebilirsiniz. Kira gideri, otomobil
gibi işletme masrafları 30.000 Euro‘yu geçmemek kaydıyla finanse edilebilir. Bu kredi yeni işyeri kurma dışında, varolan işyerinin piyasada tutunması ve güçlendirilmesine
yönelik olan önlemleri de kapsamaktadır. Ancak firmanın
kuruluşunun 3 yılı geçmemiş olması gerekmektedir. Eğer
orta vadede tam gün işe geçiş planlanıyorsa, part-time
işler de KfW Gründerkredit-Startgeld tarafından desteklenebilmektedir. Azami miktarı aşmamak koşuluyla iki kere
kredi alınabilmektedir.
Nasıl başvurabilirim?
KfW Bankası girişimcinin çalıştığı banka için 100.000
Euro‘ya kadar olan banka riskinin yüzde 80’ini üstlenmektedir. Böylece başarı şansı olan, ama bankalar için finans
riski yüksek olan projeler de KfW tarafından desteklenebilmektedir. KfW’ nin sunduğu teşviklerden yararlanmak
için KfW Bank’a doğrudan başvurmak mümkün değildir,
bunun yerine hesabınızın olduğu kendi bankanıza müracaat etmeniz gerekmektedir. Bankanız projenizi değerlendirdikten sonra projenize olumlu bakarsa KfW Bankasına başvurunuzu ve projenizi aktarmaktadır.
Avantajlarınız
Yılda % 2,68 ‘dan başlayan faiz oranları
¼¼ % 100 oranına kadar finanse edebilirsiniz
¼¼ % 80 oranına kadar teminat garantisi
¼¼ Teşvikler hakkında daha geniş bilgi için almak için
0800 - 12 45 444 nolu ücretsiz bilgi hattımızdan bize
ulaşabilirsiniz.
n
¼¼
Fördermittel – das A und O
des Existenzgründers
Sie haben eine Idee die Sie verwirklichen möchten oder
wollen Ihr Unternehmen erweitern, aber Ihnen fehlt das
nötige Kleingeld? In solchen Fällen ist es gut zu wissen
auf welche Fördermittel man zurückgreifen kann. Die
KfW bietet Existenzgründern, Freiberuflern und kleinen
Unternehmen das Förder-Programm ERP-GründerkreditStartGeld an. Mit dem ERP-StartGeld können betriebsnotwendige Aufwendungen bis zu einer Höhe von 100.000
Euro zinsgünstig finanziert werden. Der Anteil der laufenden Kosten wie etwa Mieten, Pachten oder auch
KfZ-Kosten kann dabei bis zu 30.000 Euro betragen. Gefördert werden alle Formen der Existenzgründung, also
Errichtung, Übernahme eines Unternehmens sowie Festigungsmaßnahmen in den ersten drei Jahren nach Aufnahme der Geschäftstätigkeit.
Auch eine nebenberufliche Existenz kann unterstützt
werden, wenn sie mittelfristig auf einen tragfähigen Vollerwerb ausgerichtet ist. Das KfW-StartGeld bietet zwei
Laufzeitvarianten. Zum einen eine zehnjährige Laufzeit
mit zwei tilgungsfreien Anlaufjahren und zum anderen
kann eine Laufzeit von fünf Jahren vereinbart werden. Das
Gründerkredit-StartGeld bietet zwei Laufzeitvarianten.
Zum einen eine zehnjährige Laufzeit mit zwei tilgungsfreien Anlaufjahren und zum anderen kann eine Laufzeit
von fünf Jahren vereinbart werden ein tilgungsfreies Anlaufjahr inklusive. Mit dem neuen KfW-Gründerkredit –
StartGeld steht ein erweitertes Fremdkapitalangebot mit
erhöhter Risikoübernahme der KfW zur Verfügung. Die
Förderbank übernimmt eine 80%-ige Haftungsfreistellung bei Darlehen bis zu 100.000 EUR. Für Darlehen der
KfW Bankengruppe gilt das sogenannte Hausbankprinzip: Interessenten müssen diese Fördermittel über ihre
Hausbank vor Ort beantragen. Diese beurteilt auch das
Vorhaben und leitet – nach einem positiven Votum - den
Antrag an die KfW weiter. Ihre Vorteile:
¼¼ TOP-Konditionen: Zinssatz ab 2,68% effektiv pro Jahr
¼¼ 100% Finanzierung
¼¼ 80% Haftungsfreistellung Ihrer Bank erleichtert den
Zugang zu einem Darlehen
¼¼ Förderung auch für einen Nebenerwerb, wenn er mittelfristig zum Haupterwerb wird
Mehr Informationen zum Thema erhalten Sie unter unserer kostenlosen Hotline: 0800 - 12 45 444
n
19
Girişimci Köşesi | Ratgeber Unternehmensgründung
Şirket kuracağım ama hangisini?
Kuracağınız şirketin hukuksal şekli konusunda vereceğiniz karar, sizin için kişisel, maddi, vergisel ve hukuksal
bağlamda pek çok sonucu beraberinde getirmektedir.
Negatif sonuçları en aza indirgemek için genel bir çözüm önermek ve „en uygun işletme şekil şudur“ diye bir
tanımlama yapmak mümkün değil. Çünkü her hukuksal
şeklin kendine göre avantajları ve dezavantajları var. Almanya’daki işletmeler üç farklı hukuki şekilden biriyle kurulabilir;
¼¼ Tek kişilik şahıs şirketi
¼¼ Birden fazla ortaklı şahıs şirketi
¼¼ Sermaye şirketi
Sizin şirketiniz için doğru olan bir hukuksal yapı, diğer bir
şirket için yanlış olabilir. Veya bugün doğru olan bir durum, ileriki bir tarihte yeni bir düzenleme gerektirebilir.
Yani kurulacak şirketin hukuki şekli konusunda duruma
göre karar verip, gerekirse değişikliğe gitmek gerekebilir.
Almanya Ticaret Hukuku, yabancılara, istedikleri her alanda ticari faaliyet yürütme hakkı verse de Alman Yabancılar
Hukuku tarafından bazı sınırlandırmalar mevcuttur.
20
laşıldığı gibi sınırlıdır. Kural olarak ortaklar, GmbH’nın
borçlarından kişisel malvarlıklarıyla sorumlu tutulmazlar.
Sermayenin kaybı durumunda da ortaklar sadece şirkete ödedikleri veya ödemeye mükellef oldukları sermaye
payları oranında sorumlu tutulurlar. Sermaye payının en
az yarısı GmbH`nin kuruluşunda ödenmek zorundadır, iflas durumunda ortaklar eğer sermaye payının geri kalan
kısmını ödememişlerse, ancak bu kısmından sorumlu tutulabilirler.
GmbH kurabilmek için ne kadar sermayeye
ihtiyacım var?
Halk arasında mini GmbH veya 1-Euro GmbH olarak adlandırlan işletme şeklini gözardı edecek olursak, GmbH´nin
kuruluş aşamasıdaki sermayesinin en az 25.000 Euro, her
payın itibari değerinin ise en az 100 Euro olması gerekmektedir. GmbH’nın kuruluş sermayesi yükseldikçe, ticari ortakları ve banklar karşısındaki itibarı da artmaktadır.
Şirketin ana sermayesinin zaman içinde arttılması mümkündür.
Limited Şirket (GmbH) neden bu kadar çok tercih
ediliyor?
Gerek gıda ve gastronomi sektöründe olsun, gerekse
başka sektörlerde, Almanya’da Türkler tarafından kurulan yaklaşık her 10 firmadan biri, Almanca kısaltmasıyla
GmbH yani limited şirket statüsü taşıyor. Tüzel kişiliğe
sahip bu işletmelerin toplumdaki itibarı yüksek olduğu
için, Türk girişimcilerin şahıs şirketlerinden sonra en çok
tercih ettiği işletme statüsü olma özelliğine sahip. Açılımı
„Gesellschaft mit beschränkter Haftung“ yani Türkçesiyle
„sınırlı sorumluluğa sahip şirket” olan GmbH şirketleri, genel olarak Türkiye’deki Limited Şirket (Ltd.) ile aynı sınıfa
tabi tutulsa da bir takım yanlarıyla farklılıklar gösteriyor.
GmbH’nın avantajları
¼¼ Türkiye’deki limited şirketin aksine tek kişi ile de kurulabilir.
¼¼ Ortakların malvarlığından bağımsız olarak kendisine
ait sermayeye sahiptir.
¼¼ Yabancı ülke vatandaşları tarafından özel bir izine gerek olmaksızın kurulabilir. Yabancılar GmbH’lara ortak
olmak için de özel bir izin almak zorunda değildir.
¼¼ Tüzel kişi sıfatıyla davacı ve davalı ehliyetine sahiptir.
Resmi işleyiş ve kurulum süresi
Şirket sözleşmesinin ve GmbH´nin ticaret siciline tescili
için, yapılmış müracaatın noterce belgelenmesi gerekmektedir. Sözleşmenin hazırlanması ve şirketin tescili için
notere müracaat durumunda bir avukatın yardımını talep
etmeniz tavsiye edilir. GmbH´nin sicile tescili ile birlikte
şirket hukuken kurulmuş olup şirket tüzel kişiliğe kavuşur. Şirketin sicile tescil süreci, belgelerin noter tarafından
görevli asliye mahkemesine gönderilmesinden sonra yaklaşık dört hafta sürer. Şirketin, ticaret siciline kaydedilmesinin yanı sıra, faaliyetinin belediye başkanlığı nezdinde
(Bürgermeisteramt) kaydedilmesi gerekmektedir (Gewerbeanmeldung). Genel hatlarıyla kuruluş masrafları
¼¼ Şirket sözleşmesinin belgelenmesi: 250 Euro (§ 36 Abs.
2 KostO)
¼¼ Müdürün atanması sözleşmesinin belgelenmesi: 250
Euro (§ 47 KostO)
¼¼ Sicile kayıt başvurusunun taslağının yapılması ve tasdiki: 62,50 Euro (§§ 145 Abs. 1, 38 Abs. 2 Nr. 7 KostO)
¼¼ Diğer masraflar
¼¼ Yüzde 19 KDV (§ 151a KostO)
¼¼ Sicil kayıt ücreti: 150 Euro
¼¼ Sicile kaydın ilanı: 100 Euro
Ortak ya da şirket sahibi olarak sorumluluklarım ne?
GmbH, borçlarından tüm malvarlığı ile sorumludur. Ortakların sorumluluğu ise GmbH`nin isminden de an-
Daha detaylı bilgi için bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin! 0800-12 45 444 numaralı ücretsiz danışma hattımıza her gün saat 9:00-17:30 arasında ulaşabilirsiniz. n
Girişimci Köşesi | Ratgeber Unternehmensgründung
Die GmbH als die passende
Gesellschaftsform
Möchten Sie sich in der Lebensmittelbranche mit einem
eigenen Geschäft selbständig machen, könnte die GmbH
die richtige Rechtsform für Ihr neues Unternehmen sein.
Die GmbH gehört zu den Kapitalgesellschaften. Sie ist für
Gründerinnen und Gründer geeignet, die ihre Haftung
beschränken möchten.
Gründung
Die GmbH wird von mind. einem Gesellschafter (Ein-Personen-GmbH) gegründet. Der Gesellschaftsvertrag muss
notariell beurkundet werden. Das Mindeststammkapital, das Sie in die Gründung einbringen müssen beträgt
25.000 Euro. Jeder Geschäftsanteil muss nur noch auf einen Betrag von mindestens einem Euro lauten.
Geschäftsführung
Jede GmbH muss mindestens eine Geschäftsführerin oder
einen Geschäftsführer haben. Geschäftsführer kann nur
eine natürliche und unbeschränkt geschäftsfähige Person sein. Nicht als Geschäftsführer bestellt werden können für die Dauer von fünf Jahren Personen, die wegen
einer vorsätzlichen Straftat der Insolvenzverschleppung,
eines Bankrottdeliktes, falscher Angaben, unrichtiger
Darstellung oder auf Grund allgemeiner Straftatbestände
mit Unternehmensbezug, insbesondere Betrug und Untreue, verurteilt wurden.
Haftung
Gegenüber Gläubigern haftet die GmbH – in der Regel –
nur mit ihrem Gesellschaftsvermögen. Die Gesellschafter
haften nicht mit ihrem privaten Vermögen, allerdings gibt
es Ausnahmen.
Beispiele: Gesellschafter haften zusätzlich mit Privatvermögen bei persönlichen Krediten oder Bürgschaften. Sie
haften auch persönlich bei Verstößen gegen die strengen
Regeln über das GmbH-Kapital sowie bei der so genannten Durchgriffshaftung (z. B. bei bestimmten Schadenersatzansprüchen).
Die Einlage kann durch Bareinlagen, Sacheinlagen (z.B.
Maschinen) oder durch gemischte Einlagen (Bar- und
Sacheinlagen) erbracht werden. Sacheinlagen müssen
vor der Anmeldung der Gesellschaft geleistet sein. Bei
Bareinlagen muss vor Anmeldung mindestens ein Viertel
der Summe einbezahlt werden. Zusammen mit einer etwaigen Sacheinlage muss mindestens die Hälfte des Mindeststammkapitals vor der Anmeldung der Gesellschaft
erbracht werden, also mindestens 12.500 Euro.
Für die Anmeldung der GmbH beim Handelsregister müssen folgende Unterlagen vorgelegt werden:
¼¼ Musterprotokoll oder der Gesellschaftsvertrag,
¼¼ die Legitimation der Geschäftsführer, sofern diese
nicht bereits im Gesellschaftsvertrag genannt sind,
¼¼ eine unterschriebene Liste der Gesellschafter mit
Name, Vorname, Geburtsdatum und Wohnort der
Gesellschafter sowie der Betrag der übernommenen
Stammeinlage jedes Gesellschafters,
¼¼ falls Sacheinlagen geleistet worden sind, die Verträge,
die den Festsetzungen zugrunde liegen oder zu ihrer
Ausführung geschlossen worden sind, und der Sachgründungsbericht,
¼¼ wenn Sacheinlagen vereinbart sind, Unterlagen darüber, dass der Wert der Sacheinlagen den Betrag der
dafür übernommenen Stammeinlagen erreicht,
¼¼ in der Anmeldung ist zu versichern, dass auf jeden Geschäftsanteil mindestens ein Viertel der Stammeinlage (mindestens aber 12.500 Euro) geleistet wurde und
dem Geschäftsführer zur freien Verfügung steht und
dass keine strafrechtlichen Gründe vorliegen, die der
Bestellung der Geschäftsführer entgegenstehen (§ 6
Abs. 2 GmbHG).
Unternehmenssitz
Die GmbH muss ihren Satzungssitz im Inland haben. Verwaltungssitz und Betrieb können auch im Ausland liegen.
Quelle: http://www.existenzgruender.de
n
Eintrag im Handelsregister
Der Gesellschaftsvertrag oder das Musterprotokoll müssen notariell beurkundet werden. Der Notar leitet den
Vertrag an das Handelsregister weiter. Spätestens zum
Zeitpunkt der Eintragung der GmbH ins Handelsregister
muss der Gründer das Stammkapital als Einlage geleistet
haben. Das Stammkapital einer GmbH beträgt mindestens 25.000 Euro.
21
Başarının Anahtarı | Erfolgsfaktoren
İşte Başarının Yolu Sağlıktan Geçiyor
İşverenlerin ve işçilerin günümüzde karşılaştıkları sorunların sayısı hızla artmaktadır. Müşterilerin daha kaliteli
ürünleri daha kısa sürede elde etme isteği, artan rekabet,
meslek-aile dengesinin korunması gibi faktörler çalışma
şartlarının değişmesine sebep olmaktadır. Yüksek rekabet içinde bulunan şirketlerin başarıya kavuşabilmesi
için önemli bir koşul sağlıklı ve motive edilmiş çalışanlardır. Atalarımız boşuna dememiş „Herşeyin başı sağlık”
diye. Sağlıklı bir insanın gerek özel hayatında gerekse iş
hayatında verimliliğinin arttığı tartışılmaz bir gerçek. Bunun bilincinde olan Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Çalışma,
Uyum ve Sosyal İşler Bakanlığı bir seneyi aşkın bir süre
önce kurmuş olduğu „Arbeit gestalten NRW” (Kuzey Ren
Vestfalya’da Çalışmanın Düzenlenmesi) danışma kurulu
sayesinde küçük ve orta ölçekteki işletmelerde çalışanların sağlıklı bir çalışma ortamında verimliliklerini arttırmayı hedefliyor. Danışma kurulunun tek yabancı üyesi olan
ATIAD da iş piyasasındaki sürekli değişimin hem işveren
hem de çalışan üzerindeki olumsuz etkilerini bildiğinden
bu projeye destek veriyor.
Kurumsal Sağlık Yönetimi ne anlama geliyor?
Birçok işletme iş hayatının çalışanların sağlığı için önemli
bir rol oynadığını ve sağlıklı bir çalışanın rekabette büyük avantaj sağladığını farketmiştir. Şirketler yasalarla
belirlenen şartların dışında da çalışanlarına ek hizmetler
sunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında kurumsal sağlık yönetimi, işyerindeki kurumsal yapı ve yaklaşım şekillerinin,
çalışanların motivasyonunun sağlıklı bir çalışma tasarımıyla desteklenmesini ve geliştirilmesini hedefleyen katılım odaklı bir süreçtir.
şu, işleyiş, görev ve yapıların derlitoplu oluşu, karar mekanizmasının hızlı çalışması gibi faktörler küçük işyerlerinde
kurumsal sağlık yönetiminin başarı oranını arttırıyor. Sağlıklı bir çalışma ortamı neden önemli:
¼¼
¼¼
¼¼
Kurumsal sağlık yönetiminin unsurları
Problemin nerede olduğunu bilmeden onu önleyemezsiniz. Bu nedenle çalışanların şikayetlerinin ne olduğunu
anlamak için anonim anketler düzenlenebilir. Bu anketler
sayesinde personelin belirli kurs ya da seminerlere ilgisinin olup olmadığı da ölçülebilir. Tüm çalışanların katılacağı, belirli aralıklarla düzenlenen sağlık toplantıları
da problemleri tespit etmeye ve çözüm konusunda fikir
geliştirmeye yardımcı olur. Dikkat edilmesi gereken ana
unsurları şöyle sıralayabiliriz:
¼¼
¼¼
¼¼
¼¼
¼¼
Kurumsal Sağlık Yönetiminin hedefleri
Kurumsal sağlık yönetiminin ana hedefi çalışanların işverimliliğinin korunmasını ve geliştirilmesini sağlamaktır.
Bunu gerçekleştirirken alınan önlemlerin ve uygulamaya
konulan yeniliklerin işyerinin ana aktivitelerine paralel işleyen bir süreç olarak değil de interaktif bir şekilde çalışma ortamında yer almasını hedeflemektedir.
¼¼
¼¼
¼¼
¼¼
¼¼
Sağlıklı bir çalışma ortamı küçük ve orta çaplı işletmeler için neden önemli?
Kurumsal sağlık yönetimi denilince insanın aklına hemen
büyük holdingler, dev şirketler gelmemeli. Bu konuda başarılı olmuş, örnek gösterilebilecek çok sayıda küçük ve
orta ölçekli firma mevcut. (bkz.: www.good-practice.org,
www.inqua.de) Hatta işyerinin küçüklüğü beraberinde
bazı avantajları da getiriyor. İletişim mesafesinin kısa olu-
22
Sağlıklı çalışanların verimliliği ve motivasyonu daha
yüksek oluyor, ayrıca yeniliklere daha açıklar.
Çalışanların aile ve iş yaşantısını dengede tutması gerekiyor. Sağlıklı bir ortam ve iyi bir iş organizasyonu
bunu destekleyebilir.
Küçük ve orta çaplı işletmelerin kalifiye eleman bulması giderek zorlaşıyor. Çalışanların işyeriyle sıkı bir
bağ kurması kalifiye eleman kazanımını kolaylaştıyor.
Yönetim kadrosunun konu hakkında eğitilmesi
İşletme doktorunun danışmanlık hizmeti
Sosyal danışmanlık hizmetinin sunulması
Çalışma saatlerinin ve iş-aile dengesinin sağlanmasının kolaylaştırılması için esnekleştirilmesi, çalışma koşullarının ve çalışma saatlerinin sağlıklı bir şekil alması
İşyerinde iş güvenliğinin sağlanması için gerekli önlemlerin alınması
Çalışanların kendi sağlıklarını önemseyecek bilgi ve
yeterliliğe kavuşmalarını sağlamak
Gürültüyü azaltmak
Çalışanlara boş zamanlarında ya da öğle molasında
hareket imkanı sağlamak
Sağlıklı beslenmeyi teşvik etmek
Dışardan alınacak yardımlarla çeşitli kurslar düzenlemek
Neler yapılabilir?
Küçük ve orta ölçekli işletmeler kendi kurumsal sağlık
yönetimlerini oluşturmak için Avrupa Sosyal Fonu’nun
teşvik
aracı
olan „Potentialberatung”(potansiyel
danışmanlık)’dan faydalanabilirler. Danışmanlık hizmeti
kapsamında günlük 500 euroyu aşmamak kaydıyla, top-
Başarının Anahtarı | Erfolgsfaktoren
lamda 15 günlük bir danışmanın % 50 masrafı karşılanmaktadır.
Daha fazla bilgi için: www.potentialberatung.nrw.de adresini ziyaret edebilirsiniz. n
Betriebliches
Gesundheitsmanagement
Kleine und mittelständische Unternehmen, die ein eigenes betriebliches Gesundheitsmanagement aufbauen
wollen, können vom Förderprogramm „Potentialberatung” des Europäischen Sozialfonds profitieren. Damit
werden Beratungsleistungen durch Externe Berater mit
maximal 50% gefördert. Dabei beträgt das förderfähige
Tageshonorar max. 500,00 €, für maximal 15 Tage.
Mehr Informationen unter: www.potentialberatung.nrw.de
n
Unter betrieblichem Gesundheitsmanagement versteht
man die Gestaltung, Lenkung und Entwicklung betrieblicher Strukturen und Prozesse, um Arbeit, Organisation
und Verhalten am Arbeitsplatz gesundheitsförderlich zu
gestalten. Sie sollen den Beschäftigten und dem Unternehmen gleichermaßen zugutekommen.
Um dies zu fördern hat das Ministerium für Arbeit, Integration und Soziales des Landes Nordrhein-Westfalen in
2012 den Landesbeirat „Arbeit Gestalten NRW” ins Leben
gerufen. ATIAD, Verband Türkischer Unterneher und Industrieller in Europa ist ebenfalls in dem Beirat vertreten.
Beim betrieblichen Gesundheitsmanagement muss man
dabei nicht gleich an ein Großkonzern denken. Die größe des Betriebes spielt nämlich keine Rolle. Es gibt zahlreiche kleine und mittelstänsisches Betriebe die in dem
Bereich eine Vorreiterrolle spielen. Beispiele findet man
unter: www.good-practice.org, www.inqua.de
Die wichtigsten Gründe für ein gesundes Arbeitsumfeld
sind:
¼¼
¼¼
¼¼
gesunde Mitarbeiter sind motivierter, produktiver
und offener für Innovationen
Arbeitnehmer müssen häufig Familie und Beruf unter
einen Hut bringen, ein gesundes Arbeitsumfeld kann
dies fördern
Kleine und mittelständische Unternehmen haben zunehmend Schwierigkeiten qualifiziertes Personal zu
finden. Eine größere Indentifikation mit dem Betrieb
kann bei der Akquise von qualifiziertem Personal hilfreich sein.
Bildnachweis
Titelseite: iStockphoto.com/mujdatuzel (unten links); iStockphoto.com/firatgocmen (unten rechts), S.4: iStockphoto.com/Nikada (oben); iStockphoto.com/Ugurhan Betin (mitte links); iStockphoto.com/travenian (mitte rechts); iStockphoto.com/Kayarphoto (unten links); iStockphoto.com/
gerenme (unten rechts), S.5: iStockphoto.com/sbayram; S. 8: iStockphoto.com/Lise Gagne; S. 22: iStockphoto.com/andresrimaging. Alle anderen mit
freundlicher Genehmigung der jeweiligen Urheber.
23
Avrupa Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği
Verband Türkischer Unternehmer und Industrieller in Europa
Association of Turkish Businessmen and Industrialists in Europe
Kendİ İşİnİzİ Kurmak, İşyerİnİzİ korumak
veya GENİŞLETMEK mİ İstİyorsunuz?
Möchten Sie sich selbständig machen oder Ihre Existenz sichern und erweitern?
meslekİ YAŞAMINIZDA İlerlemek mİ İstİyorsunuz?
Möchten Sie sich beruflich qualifizieren und weiterentwickeln?
www.istebilgi.de
Almanya’dakİ küçük ve orta ölçeklİ Türk İşletmelerİne
yönelİk bİlgİlendİrme, danIşma ve destek merkezİ
Bundesweiter Informations- und Beratungsdienst
für türkische KMU in Deutschland
Ücretsiz Danışma Hattı | Kostenfreie Hotline
0800 -12 45 444
Künye | Impressum
ATİAD e.V.
Avrupa Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği
Verband Türkischer Unternehmer und
Industrieller in Europa
ATİAD Yönetim Kurulu adına, Yönetim Kurulu Başkanı
Für den ATİAD-Vorstand, der Vorstandsvorsitzende:
Aziz Sarıyar
İşte Bilgi
Almanya‘daki Küçük ve Orta Ölçekli Türk İşletmelerine
Yönelik Bilgilendirme, Danışma ve Destek Merkezi
Bundesweiter Informations- und Beratungsdienst für
türkische KMU in Deutschland
Yönetim ve koordinasyon | Leitung und Koordination
Ömer Sağlam (V.i.S.d.P. )
Redaksiyon | Redaktion
Gökçe Göksu
Lokman Özkan
Ömer Sağlam
Tasarım | Gestaltung
Dörte Stein, muntumedia
İletişim | Kontakt
Wiesenstr. 21 · D - 40549 Düsseldorf
Telefon: (0211) 50 21 21
Telefax: (0211) 50 70 70
E-Mail: [email protected]
Internet: www.atiad.org
Internet: www.istebilgi.de
Bu hizmet, Federal Çalışma ve Sosyal
İşler Bakanlığı ve Avrupa Sosyal Fonu tarafindan
desteklenmektedir.
Gefördert durch das Bundesministerium für Arbeit und
Soziales und den Europäischen Sozialfonds.
EUROPÄISCHE UNION

Benzer belgeler