Kitaptan bir bölüm için tıklayınız.

Transkript

Kitaptan bir bölüm için tıklayınız.
“Hazır Bilgi” serisi nedir, nasıl çalışır?
Bilgi, bugün internet marifetiyle büyük bir hızla yayılıyor. Biz okurken
güncellenen ansiklopediler, dergiler var. Hangi yazı, ne kadar okunuyor
belli. Eskisi gibi şişirme yazarların nesli tükeniyor. Bunun kötü yanları da
var muhakkak. Her şeyden önce, insanları “daha kısa okumaya” sevk ediyor. 140 karaktere felsefe sığdırabilen meşhurlar peydah oldu. Bir süre
sonra akademik bilgiyle kolay tüketilir, hazır bilgi arasındaki uçurum
iyice açılacak.
Ancak insanlığın her durumda kaliteli, güvenilir hazır bilgiye ihtiyacı var.
Bugüne kadar memleket sınırlarından içeri sadece çeviri yoluyla giren yahut çeviri kokan hazır bilgi, doğal olarak “buraların” olamadı. Hazır yerli
bilgi depoları olarak Google kurcalayıp, Vikipedi, Ekşisözlük diye sayıp
bolca tıkladıklarımız da, konuyu kitaplık mertebesine getiremiyor.
Uzun lafın kısası bütün yollar “güvenilir, titizlikle hazırlanmış bir kolay[1] ve yerli bilgi deposu” ihtiyacına çıkıyor. Ağaçkakan Yayınları’nın
“Hazır Bilgi” serisinin varlığının ana sebebi de bu.
[1] Kolay dediysek, okuması kolay!
100 ŞARKIDA MEMLEKET TARİHİ
HAZIR BİLGİ SERİSİ - 4
Murat Meriç 1972’de doğdu. Çanakkale ve İzmit’te okudu. Ankara’da kimya
mühendisliği eğitimi alırken, dinlediği müziğin tarihine merak saldı ve oradan
ilerledi. Kendini bildi bileli plak topluyor; okuyor, dinliyor, dinlediklerini yazıyor, sevdiklerini çalıyor. Kedi gibi meraklı. Rakı, roka, bamya, erik seviyor. İstanbul’da yaşıyor ama Ankaracı.
1996’da Müzük adlı dergiyi çıkartan ekipten. Sonrasında Roll mürettebatına
katıldı. Mürekkep, Birikim, Milliyet Sanat, Virgül, Bant gibi dergilerde yazıları
yayınlandı. Yeni Binyıl ve Radikal’in yazarlarındandı. Ankara’da Radyo Arkadaş’ıın kuruluşuna katıldı ve pek çok radyoda programlar yaptı. Üniversitelerde
ve kültür merkezlerinde seminerler verdi. Hazırlayarak sunduğu Kırkbeşlik adlı
televizyon programı TRT’de yayımlandı. Kalan Müzik için bir Tülay German albümü (Burçak Tarlası 64 – 87, 2001) derledi, pek çok albüme yazar ve danışman
olarak katkıda bulundu. Pop Dedik / Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği (İletişim Yayınları, 2006) adlı bir kitabı, üzerinde çalıştığı pek çok projesi var. Düzenli olarak
BirGün Pazar, Vatan Kitap ve Kafa’da yazıyor.
İçinde yer aldığı çalışmalar:
Cumhuriyet’in Sesleri, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999; Cumhuriyet Modaları /
75. Yılda Değişen Yaşam Değişen İnsan, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999; İstanbul’da Eğlence, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2011; Tren Bir Hayattır, İletişim Yayınları, 2012; İskeleye Yanaşan… / Denizler, Gemiler, Denizciler, İletişim
Yayınları, 2013; Sayfiye / Hafiflik Hayali, İletişim Yayınları, 2014
Facebook: MuratMeric Twitter: PopDedik Instagram: PopDedik
E-posta: [email protected]
1​ 00 Şarkıda Memleket Tarihi
Murat Meriç
Hazır Bilgi Serisi - 4
Dizi ​d​anışmanı: Tolga Arvas
Son ​o​kuma: Fatma Tulum
Dizi tasarımı: Vecdi Özkan
Kapak ​uygulama: Pınar Madırga
Kitap uygulama: Yeşim ​Ercan​
Kapak ​f​otoğrafı: Özgür Güvenç
​Kitap-web bağlantıları: Mithat Marul
Birinci Basım: Nisan 2016​​, İstanbul​ (3.000 adet)​​​​
ISBN — 978-605-65824-5-5
Sertifika No: 32278
© 2016, Ağaçkakan Yayınları​
Bu kitabın yayın hakları Ağaçkakan Yayınları’na
aittir. Kitabın tamamı veya bir bölümü hiçbir
biçimde çoğaltılamaz, dağıtılamaz, yeniden elde
edilmek üzere saklanamaz.
Ağaçkakan Yayınları
Yayın Yönetmeni: Metin Solmaz
Ömer Avni Mah. Sulak Çeşme Sok.
Geyik Apt. No: 3 D: 6 Gümüşsuyu
34427 Beyoğlu, İstanbul
Tel: (212) 252 74 25
Faks: (212) 252 74 28
E-posta: [email protected]
www.agackakan.org
Dağıtım: Punto Kitap
www.puntokitap.com
Baskı: Acar Basım ve Cilt San. Tic. A.Ş.
Sertifika No: 11957
www.acar-group.com
İçindekiler
Başlamadan ........................................................................................................13
Entarisi Ala Benziyor....................................................................................... 17
Yeni Rejim İnşa Edilirken...........................................................19
Harfler Marşı ................................................................................................... 21
Türkçe Ezan - Hicaz Makamında (1931), Hafız Sadettin (Kaynak) .....23
Klasikler (1974), Modern Folk Üçlüsü........................................................25
Raman (1969?) ................................................................................................. 27
Atatürk’e Ağıt (1977?), Vedia Koyunoğlu...................................................29
Türklük Marşı (1977?), Kâzım Ferit Coşkun............................................. 31
Memleket Ahvali................................................................................33
Ertuğrul Hatıra Müziği ...................................................................................35
Yangınlara Fazla Bakan (1974), Attf İşçi Korosu................................... 37
6 Eylül / 7 Eylül (2007), Tanju Duru...........................................................39
Avrupa’nın Kızları (1971?), Hüseyin Köse.................................................. 41
Rose - Mari (1977), Bora Ayanoğlu..............................................................43
Hürriyet Marşı (1977), Timur Selçuk..........................................................45
Demirel (1966?), Aytaç Altıntaç................................................................... 47
Bir Sabah Uykusunda / Ellerinde Pankartlar (1977), Ruhi Su
Dostlar Korosu..................................................................................................49
Yete Visdah İllayi / Lulus (1969), Marc Aryan...........................................52
Her Şey Berbat (1970), Metin Ersoy ...........................................................54
Fabrika Kızı (1970), Alpay.............................................................................56
16 Haziran (1977), Timur Selçuk.................................................................58
Kuklacı Marks (1972?), Genç Ozan Abdullah Kılıç................................. 61
Ulaş (1973), Zülfü Livaneli............................................................................63
Kızıldere (1974?), Sefil Mustafa ...................................................................65
Kızıldere (1976), Selda.................................................................................... 67
Şarkışla (1973), Zülfü Livaneli......................................................................69
Boğaz Köprüsü (1973), Emel Sayın.............................................................. 71
Ecevit’e Suikast (1976), Urfalı Babi..............................................................73
Maraş Kalesi (1979?), Cem Karaca...............................................................75
Oooh.. Ooh!.. (1978), İstanbul Şarkıcıları.................................................. 77
Pet’r Oil (1980), Ajda Pekkan .......................................................................79
Türküler (1989), Melike Demirağ.................................................................82
Son Bakış (1989), Sezen Aksu.......................................................................84
YÖK’ün Yıldönümü (1998), Bulutsuzluk Özlemi....................................86
Turizm Şarkısı (1984?), Çeşitli şarkıcılar ....................................................88
Bindokuzyüzsekseniki Şarkısı (1982), Hurşid Yenigün Orkestra,
Saz ve Vokal Grubu..........................................................................................90
Pop Kaçtelli (1983?) .......................................................................................92
Tombulun Türküsü (1986?), Oğuz Abadan Orkestra ve Vokal Grubu....94
Oh Be (1993), Cem Karaca - Uğur Dikmen - Cahit Berkay Rok
Kumpanyası .......................................................................................................96
Madenciden (1991), Grup Yorum................................................................98
Zonguldak Faciası (1972?), Rıfat Özsaraç .............................................. 100
On İki Kişi (1992), Bulutsuzluk Özlemi...................................................102
Sevcan (1993), Özgürlük Türküsü..............................................................104
Uğurlar Olsun (1993), Selda Bağcan..........................................................106
Issızlığın Ortasında (1994), Moğollar........................................................108
Cumartesi Türküsü (1997), Sezen Aksu....................................................111
Hadi Bize Gidelim (2001), Ahmet Kaya...................................................113
Sevgi ve Barış ve Deprem (2000?), Ali Toprak.........................................115
Zelzele (1982), Sezen Aksu..........................................................................117
Güldünya (2005), Aylin Aslım....................................................................119
Ecevit’e Gel (1973?), Feyzullah Çınar........................................................121
Nefrete Kine Karşı (2009), Yash-Ar...........................................................124
Demirbaş (1995), Fikret Kızılok.................................................................126
İki “Şarkılı” Darbe...........................................................................129
Gazi Osman Paşa Marşı (27 Mayıs 1960), Çeşitli sanatçılar.................131
Menderes (1964?), Fevzi Üreten.................................................................134
İçerden Çıkan Adam (1988), Ahmet Kaya...............................................136
Emekli Albay Hilmi Ertunç (1990), Mozaik............................................138
Türkiyem (1983), Müşerref (Tezcan) Akay.............................................. 140
Barış İçin Savaşan… ........................................................................143
Bir Başkadır Benim Memleketim (1971), Ayten Alpman.....................145
Girne’den Yol Bağladık (1974), Yasemin Kumral....................................147
Yaşasın Aslan Ecevit (1974), Öğretmen Necati Demir..........................149
Aslan Mehmedim (1974), Yeşim ................................................................151
Kıbrıs 74 (1974), Sanatçılar sesleniyor… ..................................................153
İşçinin Emekçinin, “Bayram”ı................................................155
1 Mayıs (1977), Cem Karaca / Timur Selçuk...........................................159
Sabahın Sahibi Var (1977), Ruhi Su Dostlar Korosu..............................161
Mehmet (1989), Grup Yorum.....................................................................163
Bu Gaz Bir Harika Dostum......................................................165
Eyvallah (2013), Duman...............................................................................167
Gaz Maskesi Ala Benziyor (2013), Boğaziçi Caz Korosu......................169
Tencere Tava Havası (2013), Kardeş Türküler..........................................171
Bu Gaz Bir Harika Dostum (2013), Demir Sert......................................173
Uyan Berkinim (2013), Grup Yorum.........................................................175
Dünya Ahvali .......................................................................................177
1945 (1984), Sezen Aksu..............................................................................179
Kız Çocuğu (1978), Zülfü Livaneli............................................................181
Hiroşima (1989), Bulutsuzluk Özlemi......................................................183
Barış Dersi (1974), Yasemin Kumral..........................................................185
Süreyya (1960?), Zeki Müren.......................................................................187
Doktor Barnard (1968), Öztürk Serengil..................................................189
Kısmet (Dünya Turunda) (1968), Berkant...............................................191
Robert Kenedi’ye Ağıt (1969?) ...................................................................193
Uzaylılar Hoşgeldiniz (1970?), Şemsi Yastıman.......................................195
Şili’ye Özgürlük (1990), Bulutsuzluk Özlemi..........................................197
Bir Adam Öldü (1990), Mozaik..................................................................199
Muhammed Ali (1975?), Rıza Konyalı......................................................201
Halley (1986), Klips ve Onlar......................................................................203
Küçük Amerika Olma Yolunda..........................................205
Zeytinyağlı Yiyemem ....................................................................................207
Kore’ye Giden Asker (1950-51?), Suzan Yakar........................................209
Dostluk Şarkısı (1954), Celal İnce..............................................................211
Katil Amerika (1973?), Âşık Mahzuni Şerif.............................................213
Amerikan Köpeği (1972?), Mehmet Koç..................................................215
Ambargo (1975-76?), Âşık Mahzuni Şerif................................................217
Yeni Oyuncaklar ............................................................................219
Türkan Şoray Bizim Evde, Karslı İsmail Azeri..........................................221
Televizyon (1977), Rüçhan Çamay.............................................................223
Lahburger (1985), Barış Manço..................................................................225
Futbolun Ayrı Bir Tarihi Var...............................................227
Galatasaray-Fener Maçı .................................................................................229
Türkiye-Macaristan Maçı (19 Şubat 1956) ...............................................231
Şampiyon Fenerbahçe (1968), Rüştü Demirci.........................................233
Şampiyon Fenerbahçe-Manchester Maçı (1968), Selâhattin Özses......235
Son Maç (1969), Yıldırım Gürses................................................................237
Arslan Cimbomlar (1969), Sinan Subaşı....................................................239
Yaşa Fenerbahçe (1974), Nesrin Sipahi.......................................................241
Yaşasın Trabzonspor (1976), Erkan Ocaklı................................................243
Eskişehirspor Marşı (1971), Kutlu Payaslı.................................................245
Kanlı Gol (1968), Rıza Aslandoğan............................................................247
Sondeyiş....................................................................................................249
Altın Konuşmalar, 1963.................................................................................251
Menderes’in London Clinic’ten Türk Milletine Mesajı, 1967...............253
Hiçbir Yerde Yayınlanmamış Kendi Sesiyle Atatürk, 1968.....................255
Ağıt / Eğlenin Yavrularım Çetin Altan, 1968............................................257
Ali Kocatepe’nin Düğün Plağı, 21 Mart 1975...........................................259
Başlamadan
Bu kitap, başta üniversiteler olmak üzere farklı alanlarda yıllardır sergilediğim Şarkılı Memleket Tarihi başlıklı söyleşilerin
vücuda gelmiş hâli.
Tarih, okulda en uzak durduğum ders. Hayatımdaki tek bütünlemem, lise sonda girdiğim tarih bütünlemesi. Bugün “tarihçi” olarak anılıyor olmam, oldukça ironik bir durum. Bize öğretilen “tarih”, tanıklıklarda rastladığımız gibi değil. Tarihi şarkılarla
bütünlemek, geçmişin izlerini şarkılarda sürmek, heyecanlı. Elinizde tuttuğunuz kitapta, bu heyecanı sizlerle paylaşıyorum.
Kitap, kendini anlatıyor. Özeti şu: Memlekette ve dünyada
olan biten üzerine yazılmış şarkılar var burada. Benim seçtiklerim. Başka biri bambaşka şarkılar seçebilirdi. Kitabı hazırlarken ve şarkıları sunarken kronolojik bir sırada ilerlemeyi tercih
ettim. Yine de (okura bir kolaylık sağlamak için) kendimce
önemli gördüğüm öbekleri ayırarak kimi bölümlemeler yaptım.
Karışık gözükebilir, eksikleri/fazlaları vardır, olabilir. En büyük
eksik, başta ayrı bir bölüm olarak tasarladığım seçim şarkıları.
Başa çıkamayınca, eleyemeyince onları kitabın dışında bıraktım. Kim bilir, belki de bir sonraki kitabın konusu olurlar…
100 rakamı şüphesiz sınırlayıcı. İstemeden kitap dışında bıraktığım çok şarkı/olay var. Yine de kendimi tutamayıp “fazladan” altı belgesel plak ekledim. Kitap dışında kalan şarkıları
unuttuğum sanılmasın. Bajar’ınRoboskî / Uludere olayının
ardından yaptığı Sî û Çar “Heb” / Otuz Dört “Adet” adlı şarkı
ya da 14 Kasım 1976 gecesi Türkiye İşçi Partisi’nin düzenlediği
Şili Halkıyla Dayanışma Gecesi’nin kayıtlarından oluşan plak,
bu sınırlayıcılık yüzünden kitaba giremedi. Kimi önemli şarkılar ve plaklar da… Bu, onları unuttuğum anlamına gelmemeli.
Yine de unuttuklarım vardır, olacaktır. “Şu da olsaydı keşke”leri,
13
önerileriniz ve eleştirilerinizle birlikte biyografinin sonunda
yer alan e-posta adresine gönderebilirsiniz. Böylelikle, belki de
“yeni” bir kitabın temellerini birlikte atarız.
Bilen biliyor: Plak koleksiyonumun en değerli parçasını belgesel plaklar oluşturuyor. Onlara ulaşmamı sağlayan ve adlarını
paylaşmak istediğim çok özel arkadaşlarım var. İstanbul’da Volkan Özboz (Dip Sahaf ), Emek Can Tülüş (ZoltanRecords) ve
Okan Aydın (Kontra Plak), Ankara’da Gürkan Gürbüz (Gürkan Plak Evi), İzmir’de Özkan Sağlıksunar (Matara İlgievi),
sadece arşivime kattıkları plaklarla değil, memlekete yaptıkları hizmetle de bir adım öne çıkıyorlar. Bu isimlere, yıllar önce
koleksiyonumu zenginleştiren Ulaş Delice’yi ve dostum Emrah
Tırsi’yi eklemek boynumun borcu. Onlar olmasa bu şarkıların
pek çoğundan haberim olmazdı. Bu bahiste özel teşekkürüm
Mehmet Ö. Alkan Hocamıza: Tarihi, şarkılar üzerinden okumayı ondan öğrendim; var olsun!
Kitabın editörü Metin Solmaz, yazı yazmam yolunda beni
cesaretlendiren ilk isim aynı zamanda. Onunla birlikte böylesi
bir kitapta buluşmak, benim için büyük gurur. Hakan Kaynar ve
onun vasıtasıyla tanıştığım Ahmet Nezihi Turan, bu kitabın fikir
babaları. Nezihi Hoca, bundan altı yıl önce bir gün beni arayıp
“Eskişehir’de tarihimizi şarkılarla anlatmaya ne dersin Murat Meriç?” sorusunu sormasaydı, Şarkılı Memleket Tarihi ortaya çıkmayacaktı. Adı, başta Müzikli Cumhuriyet Tarihi’ydi, Rauf Kösemen’in dokunuşuyla “memleket” lafı başlığa girdi, şahane oldu.
Umut Azak, bu seminerleri Okan Üniversitesi’nde “geleneksel”
hâle getirdi, bir anlamda sürmesinin müsebbibi. Müteşekkirim.
“Komşum” Alper Maral, farkında olmadan bu kitaba çok
katkıda bulundu. Derya Bengi de öyle. Sevda Gedik, en başından beri kitabın yazılma sürecine şahit; yanımda olduğu için teşekkür ederim. Kitabın iskeletini, BirGün Pazar’da yayımlanan
kimi yazılarım oluşturdu. Tanıdık cümleler, aşina ifadeler gö14
rürseniz, bundan. Editörlerim Selçuk Özbek ve Can Uğur’du,
teşekkür ederim. Zeynep Özatalay, bu yazıların bir kısmını
şahane kalemiyle “renklendirdi”. Bu kitapta onun birkaç çizimini kullanmak istedim ama küçüleceği ve renksizleşeceği için
kıyamadım. Bugüne kadar ona teşekkür etmemiştim, bu vesileyle hepsi için ayrı ayrı teşekkür ederim. Ali Murat Hamarat,
E. Nida Dinçtürk, Burak Kılıç, Betül Kadıoğlu, Koray Löker,
Ahmet Gürata ve Göksu Coşkunlar, sadece sohbetleriyle değil,
kitabın akışını değiştiren önerileriyle kocaman birer teşekkürü
hak ediyor. Çilingir arkadaşım, üstadım Feridun Nadir de öyle.
Bu yazıların bir bölümünü (çaktırmadan) Beşiktaş’ın şahane kafesi Siyah’ta yazdım; Tuncer Döğer ve beni çaylarıyla “besleyen”
personel, ne yaptığımı bilmiyordu; burada öğrenmiş olacaklar.
Ezgi Ayçe Kızıldere, son dakikada ve sıkıştığım anda yardımıma koştu; Raşit Çavaş ve Dumrul Sabuncuoğlu, sohbetleriyle
ve önerileriyle yanımdaydı; Pınar Madırga, görseller konusunda bize yardımcı oldu; sayfa düzenini Yeşim Ercan yaptı, Vecdi
Özkan son noktayı koydu. Kapak fotoğrafı, Özgür Güvenç’in;
#tarih için çekmişti, buraya nasip oldu. Benim asıl kahrımı çeken ise Mithat Marul. Teşekkürün yetmeyeceği isimler hepsi.
Olmasalardı bu kitap böyle olmazdı.
Son teşekkürüm elbette bunca yıldır benimle olan, kahrımı
çeken aileme. Halam Aynur Demirdelen, kitabın son aşamasında aramızdan ayrıldı ve yazık ki basılı halini göremedi. Onu
saygıyla ve sevgiyle anıyorum. Anmak istediğim bir başka isim,
Şarkılı Memleket Tarihi fikrini çok seven ve onu geliştirmek
için çabalayan can arkadaşım, kardeşim Ömer İpek. Eksikliğini
her geçen gün biraz daha fazla hissediyorum.
Sadede geleyim: Kitap bundan sonra sizindir.
Sürç-i lisan ettiysem affola…
Murat Meriç
Selimiye - İstanbul, Mart 2016
15
Entarisi Ala Benziyor
[İstiklal Marşı’nın kabulü, 1921]
Millî marş, bir ulusun eksikliği hissedilen mührü. Bundandır ki memlekette yapılan ilk icralardan biri, İstiklal Marşı. Burdur Milletvekili Mehmet Akif Ersoy’un “kahraman ordumuza”
ithaf ettiği şiir 12 Mart 1921’de alkışlarla ve heyecanla kabul
edildi. Beste, sonradan yapıldı. Bir dönem, Ali Rıfat Çağatay’ın
Acemaşiran makamındaki alaturka bestesi kullanıldı ama sonradan Osman Zeki Üngör’ün bugün bildiğimiz “Batılı” bestesine geçildi. Üngör’ünki 9 Eylül zaferinden etkilenerek yapılmış
sözsüz bir besteydi. Bestecisi bu besteyi, “Türk atlılarının İz17
mir’e girişini tahayyül ederek meydana getirdiğini” söylüyordu.
Şiir üzerine sonradan “giydirildi”. Marştaki prozodi bozukluğu
biraz da bundan.
Millî marş eksikliği, Cumhuriyet öncesinde kimi sıkıntılara
yol açtı. Padişahların her birinin kendine mahsus marşı vardı,
resmî törenlerde bunlar çalınıyordu. Geçiş döneminde, hangisinin çalınacağı bilinmediği için törenlere katılanların başına enteresan şeyler gelmişti. Bir futbol takımımızın, bayrağı göndere
Hamsi Koydum Tavaya ile çektirdiğini, Kaiser Wilhelm Kanal’ın
açılışına katılan donanma bandosunun marş yerine bir çocuk
şarkısı çaldığını, Birinci Dünya Savaşı bitiminde bir grup askerin
Deutschland Über Alles’e tekbirlerle karşılık verdiğini tarih yazar.
Hikâyelerden birini, Etem Ruhi Üngör’ün Türk Marşları
(Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1966)
kitabından aynen aktarayım:
“Reşadiye harp gemimizin kızaktan indirilişi töreninde bulunmak üzere İngiltere’ye davet edilen Türk heyeti törenin son
dakikalarında birdenbire güç bir durumla karşılaşmıştı. Nutuklardan sonra geminin burnunda şampanya şişesi patlatılmadan
İngiliz denizcileri kendi millî marşlarını okuyunca bizimkiler
de mukabele etmeye mecbur kalmışlardı. Söyleyecek bir millî
marş olmadığı için önce birbirlerine bakıştılar, sonra müstakbel
çarkçıbaşı durumun önemini hissederek:
– Arkadaşlar, Entarisi Ala Benziyor’u biliyor musunuz?
– Biliyoruz.
O hâlde hep beraber:
– Entarisi ala benziyor / Sultan Reşat bana benziyor…”
18
«
5«
Atatürk’e Ağıt (1977?)
Vedia Koyunoğlu
[Çocuklar üzerine “çalışmalar”, 1970’li yıllar]
Çocukluğum, 12 Eylül döneminde Çanakkale’de geçti. 1981,
Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılıydı. “Kutlu doğum”, cuntanın emriyle ve şatafatla kutlanırken bize onlarca marş ezberletilmişti. İçinde “Savaş yalazlarıyla ak ettin kara günü / Barışlarla süsledin yurdunu yeryüzünü” gibi dizeler olan 100. Yıl Marşı bunlara küçük bir örnek. Yapılan marşlar hep bu minvaldeydi. Şarkılar
da öyle. Atatürk “sevgisi”, şarkılara, marşlara böyle sirayet etti.
100. yıl, marşların yeniden ortalığa çıktığı dönemdi belki
ama bir zamanlar Atatürk şarkıları ve marşları revaçtaydı. Bilmediğimiz, kayıp bir şarkıdan söz etmenin tam yeri. Üstelik hikâ29
yesi de ilginç… Müzik öğretmeni Vedia Koyunoğlu’nun yazdığı
Atatürk’e Ağıt, müfredata girememiş bir şarkı belki ama öğretmenimizin çabası takdire şayan: “İçimizde uyanan / Sana ölmez
sevgimiz / Atam Kasım gelince / Söner bütün neşemiz” dörtlüğüyle başlayan şarkı, bizzat besteci tarafından, “okul korosu eşliğinde” plağa kaydedilmiş, diğer yüzüne de yine Koyunoğlu’nun
Cumhuriyetin 50. Yıl Övgüsü adlı marşı konulmuş. Plak, 1977
tarihli “duyurulması uygun görülmüştür,” notuyla basılmış, özel
bir zarfla “yerinde ödemeli” olarak okul müdürlerine gönderilmiş. Bendeki nüsha, (sonradan yanan) Ortaköy’deki Esma Sultan İlkokulu’nun o dönemki müdürü tarafından kabul edilmeden 28 Haziran 1977 tarihinde geri gönderilmiş. Parlak bir şarkı
değil ama enteresan bir girişim olduğu için önemli. Kaybolmasının sebebi, muhtemelen “yerinde ödemeli” gönderilmesi. Okul
müdürlerimiz elini taşın altına koymaktan imtina ettikleri için
zarfların çoğunun iade edildiğini tahmin etmek zor değil.
30
«
6«
Türklük Marşı (1977?)
KÂzım Ferit Coşkun
[Çocuklar üzerine “çalışmalar”, 1970’li yıllar]
Çocuklar, bu ülkede, her dem “yontulmaya hazır bireyler”
olarak görüldü. Politikalar bu bakışla şekillendi ve yeni projeler
üretildi. Çocukların yontulmasında en önemli araçlar, marşlar
ve şarkılardı. Yetmeyince masallar uyduruldu ve kitaplar yazıldı.
Ortak amaç, onları yarına “istenen birey” olarak hazırlamak. İktidar partisinin bakışı, isteği de bu projeleri şekillendiriyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarında genç dimağlara milliyetçilik ve vatan sevgisi zerkedilirdi, bugün dualar öğretiliyor… Öncesinde “yarına”
hazırlanırdı çocuklar, bugün yapılan hazırlık ise “öteki dünya”ya.
31
‘70’li yılların başında, bir müzik öğretmeni, bu çalışmalara sivil bir katkı olarak “çocuklarımız” için yazdığı şarkıları ve
marşları bir dizi plakta toplamıştı. 1977’de, bu marşları notalarıyla birlikte yayımladı ve Okullara Müzik adlı bu kitap, Millî
Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’ndan aldığı “olur”la
öğrencilere duyuruldu.
Müzik öğretmeni Coşkun’un “iş”lerinden biri, öğrencilere
vatan ve millet sevgisini aşılamaya çalışan Türklük Marşı. Güftesinin tümünü buraya alıyorum: “İşte tarih işte biz / Bakın
bizler kimleriz / Ülkeleri zapteden / Anlı şanlı Türkleriz //
Atilla Alparslanlar / Beyazıtlar Timurlar / Hep tüyleri ürpertir
/ O Fatihler Yavuzlar // Daha sayarım bitmez / Ülkümüzdür
yükselmek / Her Türk bir arslan demek / Her Türk Atatürk
demek // Türküz biz / Kalbimiz pür neşe ve temiz…”
32
«
9«
6 Eylül / 7 Eylül (2007)
Tanju Duru
[6-7 Eylül olayları, 1955]
1955 yılının Eylül ayını, dönemin “yandaş” gazetelerinden
İstanbul Ekspres’in skandal manşetiyle karşıladık: “Atamızın
evi bombayla hasara uğradı”. Çok zamandır Türk ve Müslüman
olmayanlara karşı yürütülen nefret politikası, bu manşetle birlikte bir lince dönüştü. Fitili ateşleyen gazetenin tirajı 20 bindi,
ancak o günkü “fevkalade” nüsha 300 bin basılarak bütün İstanbul’da dağıtılmıştı. Olaylar, 5 Eylül akşamı Şişli’de başladı:
Önce Haylayf Pastanesi, sonra Rumların yaşadığı bölgelerdeki
evler ve dükkânlar çeşitli saldırılara maruz kaldı. Kumkapı’dan
Beyoğlu’na uzanan bölgedeki yoğun saldırı, kalabalığın da art-
39
masıyla talana ve yağmaya dönüştü. Dükkânlar tahrip edildi, kiliselere girildi. Tahrip “kesmeyince”, kiliseler ateşe verildi. Kalabalık öfkeliydi, saldırdıkları “düşman”dı ve devlet ortada yoktu.
Olaylar durulduğunda ortaya ağır bir bilanço çıktı: Resmî
rakamlara göre 4214 ev, 1004 işyeri, 26 okul, 73 kilise, 1 sinagog ve 2 manastır tahrip edilmişti. 10’u aşkın ölü, onlarca yaralı
vardı. Tespit edilebilen 400 civarındaki tecavüz ise olayın vahametini gözler önüne seriyordu. Komşu komşuya saldırmıştı, insanlar sadece evlerinden değil yurtlarından olmuştu. 6-7 Eylül
1955, Türkiye tarihine bir kara leke olarak yazıldı.
Utancı anlatan ilk şarkılardan biri, Ezginin Günlüğü’nün 2002
yılında yayımlanan Her Şey Yolunda adlı albümünde yer alan Signomi: “Ya bu denizin tuzu, ya bu martılar / Ya bu vapurlar, ya bu yaşanmış yıllar / Düşünüze hiç girmez mi İstanbul? /.../ Ya bu rüzgârın
dilinde eski şarkılar? // Bugün vapurdan indim, yürüdüm / Adımı
çağırdı sesin / Sabahı ettim, aradım durdum / Cebimde eski bir resim / Adaları basmış bahar dumanı / Yüzüme vurur nefesin // Kaç
kara Eylül geçti dönmedin geri / Utanıyor bak şimdi rüzgârlar bile…”
Genç yaşında bir kaza sonucu kaybettiğimiz Tanju Duru’nun
Duru Zamanlar adlı albümünde yer alan iki şarkı, Altı Eylül
(enstrümantal) ve Yedi Eylül, ortaya attığı kimi sorularla aklımızı
karıştırıyor: “Kış çöker birden, solar iklim / Ses döner geri, kaçar
sokak sokak / Kim sorar? Neden? Nasıl anlar insan? // ‘Kaç’ diyor, ‘hemen’ / Bırak hayatını / Dön uzaklara, unut bu yolları //
Sis yağar birden, yiter deniz / Kör kalır bu kent, ağlarken kendine / Kim bilir? Nasıl yapar insan? Niye? /.../ Kör kalan bu kent
ağlar mı kendine? / Sor o gün: Nasıl yapar insan? Niye?”
40
«
46 «
Zelzele (1982)
Sezen Aksu
[Depremler, her dem]
Sezen Aksu’nun 1982 tarihli Firuze albümünün ikinci yüzü,
bir Orhan Gencebay şarkısıyla açılır: “Bu gece şehirde bir tevekkül var / Can alışverişte, her taraf pazar / Ayaklar altında sabaha
kadar / Kubbeler hû çeker, kullar sallanır // Bu nasıl ibadet, kimin çağrısı? / Bütün bakışlarda safran sarısı / Evler secde etmiş
geceyarısı / Odalar hû çeker, holler sallanır...” O yıllarda giderek
yükselen ve kimilerince bir tehlike olarak görülen arabeske alternatif olarak Attila Özdemiroğlu tarafından yapılmış bir albüm bu
ve kaleyi içten fethetmek adına Gencebay’ın bu yayımlanmamış
117
şarkısı da albüme dahil edilmiş. Sözler, Bekir Sıtkı Erdoğan’ın
bir şiirinden... Şiir, 1967’de Adapazarı’nı yıkan büyük depremi
anlatıyor. Mudurnu Depremi olarak da bilinen, (resmî rakamlara göre) 89 kişinin ölümüne, 7116 binanın yıkılmasına sebep
olan 6.8 şiddetindeki deprem, 22 Temmuz 1967’de oldu. Anadolu’nun gördüğü en büyük depremlerden biri ve Kuzey Anadolu
Fay Hattı (KAF) bu depremden sonra bilinmeye başladı.
Sezen Aksu’nun seslendirdiği Zelzele, depremi anlatan tek
şarkı değil. Varto Depremi’nden sonra bir kısım ağıt plaklarının
yayımlandığını biliyoruz. 32.700 kişinin ölümüyle sonuçlanan
1939 Erzincan, 2396 kişiyi öldüren 1966 Varto, art arda gelen
Lice (1975), Muradiye (1976) ve Erzurum (1983) depremleri;
yakın zamanda yaşadığımız Erzincan (1992), Dinar (1995) ve
Adana (1998) depremleri ve hâlâ pek çok insanın çadırda ve karavanda yaşamasına neden olan 2011 Van depremi, Türkiye’nin
gördüğü büyük felaketler. İzmit Depremi’ni takiben 12 Kasım
1999’da gerçekleşen Düzce Depremi’ni de unutmamak gerek.
Şarkıyı bir kere daha dinleyelim ve sonuna dikkat edelim:
“Nedir topraktaki bu iniş kalkış / Bir tarafta ecel, bir tarafta kış
/ Bütün bahçelerde ayin başlamış / Ağaçlar hû çeker, dallar sallanır...” Doğanın bir uyarısı ya da “ilahi” bir ikaz, insana/inanca
göre değişir bu durum ama sonucu belli: Önlem almazsak pek
çok insan ölecek.
118
«
47 «
Güldünya (2005)
Aylin Aslım
[Güldünya Tören’in öldürülmesi, 1 Mart 2004]
Güldünya Tören, töre cihayeti deyince akla gelen ilk isimlerden biri. 1 Mart 2004’te aile kararıyla öldürüldü. Suçu, ona
tecavüz eden akrabasından hamile kalmasıydı. Olay ortaya çıktıktan sonra aşiret, köyü terk etmesini istedi. Güldünya kabul
etmeyince İstanbul’a amcasının yanına yollandı. Abisi peşine
düştü, cinayetten polise sığınmak suretiyle kurtuldu ve bir arkadaşının yanında saklanmaya başladı. Çocuğunu evlatlık verdi.
Abileri onu buldu ve sokak ortasında vurdu. Hastaneye kaldırılan Güldünya, oraya gelen kardeşi tarafından öldürüldü.
Aylin Aslım, Güldünya’nın hikâyesini 2005 tarihli Gulyabani
albümünde anlattı: “Canım abim vurma beni / Bu dünyadan alma
beni / Dökülür mü kardeş kanı // Bir karında yatmadık mı / Bir
119
anadan doğmadık mı / Bir memeden doymadık mı // Binbir yarayla tek bir kurşunla / Gitti Güldünya / Kim farkında kimin umrunda / Yandı bir dünya // Seni gönderene söyle / Köydeki büyük
meclise / Söyle daha çocuk yaşta üstüme çıkan herife // Eğer böyle ölürsem / İki elim yakanızda / Hayaletim gezer düşer peşinize…”
Aslım, kendisiyle yaptığım bir söyleşide, şarkı hakkında şunları söylemişti: “Olayı gazetelerde okudum. Hemcinsim olduğu
için, insan olduğu için, aynı ülkede yaşadığımız için kendimi
onun yerine koymam güç olmadı. O suçtan, utançtan kurtulmak için bir şey yapmam gerektiğini düşündüm. Ben şanslıyım
ki şarkı yazıyorum ve insanlar beni dinliyor. Ben de uzaydan
bildirmiyorum ki, ister istemez böyle konuları işliyorum. Şarkıdan sonra hep ‘Sizin de geçmişinizde böyle bir şey var mı?’
diye soruldu. Bir yandan anlıyorum ama diğer yandan şunu
anlamıyorum: Bahsetmek için illa benim başıma mı gelmesi
gerekli? Çevrecilik yapmak için illa ki evimde asbest mi çıkması gerek? Bu, yaşam hakkı ve onu savunmak bizim görevimiz.
Ortaçağ’daki kadın katliamları gibi, cadı avı gibi bir şey: Başını
açtı, sinemaya gitti, pantolon giydi, öldürün! Olay, erkekler ve
kadınlar diye ayrılmış. Ortaçağ mantığı ve feodal yapı devam
ediyor. Bu, hükümetlerin de işine geliyor elbette çünkü o yapıyı
böyle kurallarla koruyorlar.” (Radikal Cumartesi, 06.12.2008) 120
«
51 «
Gazi Osman Paşa Marşı (27 Mayıs 1960)
Çeşitli sanatçılar
27 Mayıs, memleketin gördüğü ilk darbe. Kimilerinin ihtilal, kimilerinin devrim olarak nitelediği bir harekât bu. Daha
önce hazırlanan, Turizm ve Enformasyon Bakanlığı tarafından
yayımlanan bir kağıt plak da bu harekâtın simgesi. Ön yüzünde,
Anıtkabir’de bayrak değişimi yapan askerlerin fotoğrafı olan ve
“İkinci Cumhuriyet”e selam çakan [fotoğrafın üzerinde şu yazıyı
okuyoruz: “Salute to the Second Turkish Republic”] bir plak
131
bu. Muhteviyatı, iki kayıttan müteşekkil: İstiklal Marşı ve Gazi
Osman Paşa Marşı. İlki bildik, ikincisi farklı.
27 Mayıs öncesinde, Demokrat Parti iktidarı “vatan
cephesi”ni kurarken, buna karşı çıkanlar, Osmanlı-Rus savaşı
sırasında Plevne’yi “kahramanca” savunan Gazi Osman Paşa
için yazılan Osman Paşa Marşı’nın sözlerini değiştirmiş, 555K
olarak anılan ve memleketin ilk sivil itaatsizlik eylemlerinden
biri olarak nitelendirilen Kızılay buluşması sırasında söylemişlerdi: “Olur mu böyle olur mu / Kardeş kardeşi vurur mu /
Kahrolası diktatörler / Bu dünya size kalır mı // Türk gençliği
korkmam diyor / Etrafımı yıkmam diyor / Atatürk’ün evlatları / Hak yolundan çıkmam diyor…” Elimdeki kağıt plakta bir
koro tarafından seslendirilen bu marş, yumuşatılmış sözlerle,
Behiye Aksoy tarafından da bir taş plağa kaydedildi: “Olur
mu böyle olur mu? / Kardeş kardeşi vurur mu? / Hürriyete
susayınca / Türk gençliği hiç durur mu?” Arka yüzünde Zafer
Yolları vardı.
27 Mayıs sonrasında, Ruhi Su dahil pek çok şarkıcının
repertuvarına aldığı bu Muhayyer Kürdî marş, dalga dalga
yayılarak dönemin simgesi oldu. 27 Mayıs, biraz da bu yüzden, “müzikli ihtilal” olarak anıldı. İhtilal sırasında Adana’da
olan Zeki Müren, bu marşı, 4 Haziran’da başladığı İstanbul
programında seslendirdi. O dönemde gazetelerde yayımlanan ilanda şöyle deniyordu: “Tepebaşı Bahçesi’nde her
akşam Zeki Müren kahraman Türk ordusunun ve asil Türk
gençliğinin hürriyet marşı vatan türküsü ‘Osman Paşa’ tablosunu mehter refakatinde takdim etmekle şeref duyar.” Ancak
Müren, ilanın yayımlanmasını müteakip sıkıyönetim tarafından yapılan bir uyarı sonucu bu marşı söylemeyi bırakmak
durumunda kaldı. Ordu, sonrasında da Zeki Müren’i sıkıştırdı. O dönemde radyoda söylediği Yeşil Ördek Gibi Daldın
Göllere türküsündeki “Ne sen beni unut ne de ben seni” dize132
sini Menderes’i anma olarak nitelendiren subaylar, sanatçıyı
sorguya çekmişti.
Marş, yıllar sonra, bir Cem Karaca plağında karşımıza çıktı. Sanatçı, 1976 tarihli Parka’nın sonunda, “Parkasıyla vurulmuş yatar iken buldular,” dizesini, bu marşın ezgisi eşliğinde
okuyordu.
133
158
«
61 «
1 Mayıs (1977)
Cem Karaca / Timur Selçuk
1 Mayıs, Sarper Özsan’ın 1974’te yazdığı bir marş. İlk kez,
1977 yılında yayımlanan bir Timur Selçuk plağında karşımıza
çıktı. Öncesinde Ankara Sanat Tiyatrosu sahnesinde söylendi:
Bertolt Brecht’in Maksim Gorki’den uyarladığı Ana adlı oyun
için yazılmıştı. Rusya’da “Kanlı 1 Mayıs” olarak bilinen 1905
kutlamasının mevzu edildiği sahnede kullanıldı bu marş. Tekstteki “İşçiler marş söyleyerek girer,” cümlesi, bu marşın oluşmasına
vesile. O günleri şöyle anlatıyor Sarper Özsan: “Buraya nereden,
nasıl bir marş bulacağımı bilemedim. En iyisi, benim bu sahneye
uygun bir marş sözü yazıp bestelememdi. Sözlerde ve müzikte
hem o günlerin ortamına uygun düşecek, ama aynı zamanda bizlerin içinde bulunduğumuz ortama aykırı düşmeyecek bir marş
olmasına dikkat ettim. 1 Mayıs Marşı böyle ortaya çıktı.”
Marşın sahneden sokağa taştığı yıl 1976. Taksim’de düzenlenen kutlama öncesinde Türkiye İşçi Partisi’nin yayın organı
Çark-Başak’ta sözleri yayımlanan marş, kutlamada kimi gruplarca seslendiriliyor. İlk kitlesel katılımlı seslendirme ise ertesi
yıl, yine Taksim’de gerçekleşiyor: Ruhi Su Dostlar Korosu tarafından seslendirilen marşı duyan Cem Karaca, yine Ana oyunundan bir başka marşla birlikte (Durduramayacaklar Halkın
Coşkun Akan Selini) 1 Mayıs’ı plak yapıyor. Dervişan’ın eşlik
ettiği bu plak, Cem Karaca’nın memleketteki son 45’liği. Plak
hakkında, Ocak 1978’de Hey dergisinde şöyle deniliyor: “Söz159
lerdeki anlam, müzikteki ahenkle yıllarca dillerden düşmeyecek
bir yapıt.”
1979’da Dostlar Tiyatrosu bünyesinde Genco Erkal ve Zeliha Berksoy tarafından sahnelenen Brecht-Kabare’de kendine
yer bulan marş, Grup Yorum’un Marşlarımız, Edip Akbayram’ın Söyleyemediklerim albümlerine de girdi. Enteresan yorumlardan biri, Almanya’da yayımlanan bir plakta karşımıza
çıkıyor: Mesut Çobancaoğlu’nun Frank Baier’le yaptığı Dolap
Niçin İnilersin / Türkçe ve Almanca Şarkılar başlıklı plak bu.
Marş, bağlama eşliğinde Türkçe ve Almanca yorumlanıyor.
160
saldırıldı. Bu kadar da değil: Gezi Parkı’nın çevresi barikatlarla çevrildi, Taksim kapatıldı… Nöbettekiler uyurken, sabaha
karşı sinsice düzenlenen ve çadırların yakıldığı saldırılar yetmiyormuş gibi, ilerleyen saatlerde, kalabalık arttığında plastik
mermiler ortaya çıktı. Polisin “açtığı ateş” sonucu aralarında
Ahmet Şık ve Sırrı Süreyya Önder’in bulunduğu pek çok kişi
yaralandı; ilgili ilgisiz herkes “organik” biber gazından nasibini aldı. Cep telefonları çalışmadı, haberciler görevini yapamadı. Yayınlar durduruldu, mobese kameraları bile kapatıldı.
Emek Sineması’nın yıkılmasına, Haydarpaşa’nın yakılmasına,
Beşiktaş İskelesi’nin satılmasına şarkılarla direnenler, Gezi Parkı’nda şarkılarla nöbete durdu. Orada şehirlilik bilinci adına verilen mücadele, gelecek güzel günler içindi. Amaç, bizden sonraki kuşaklara daha güzel bir dünya bırakmaktı. Aşkla ve coşkuyla…
Direnişin tanıkları, şarkılar. Bandista’nın hem neşeli hem de
devrimci şarkıları, Hakan Vreskala’nın eğlenceli karşı çıkışları,
onların izinden giden topluluk ve şarkıcıların yaptığı “iş”ler,
sadece direnişi değil, mizahı da ön planda tuttu. Bu Gaz Bir
Harika Dostum’dan Angara’ın Gazları’na, en fena olayı bile gülerek, eğlenerek, dans ederek anlattı direnişe katılanlar.
Gezi’de hınzırdık, “yıkanmak istemeyen çocuklar”dık ve çoktuk. Direnişin şarkılarla simgelenmesi biraz da bundan. Direndik. “Kazanamadık” dediler ama kazandık aslında. Gezi Parkı
yerinde duruyor. Belediye el attı ve “güzelleştirildi” üstelik. Sorarsanız, belediye başkanı, vali ve devlet erkânı hep “çevreci”. Topçu
Kışlası yapılmadı, proje çoktan unutuldu. Recep Tayip Erdoğan,
o dönem yaptığı konuşmalarda “AKM’yi yıkıp yerine barok
opera yapacağım,” demişti, yapamadı.
Unutmamamız gereken iki slogan kazandırdı Gezi bize:
“Her yer Taksim, her yer direniş!” ve “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam.” Dahası, Gezi bize bizi kazandırdı ve bu kazanımda şarkıların payı büyük.
166
«
67 «
Bu Gaz Bir Harika Dostum (2013)
Demir Sert
Gezi dönemi yapılmış en güzel katkılardan biri Demir
Sert’in şarkısı. Kendini, bizzat kendi anlatsın: “12 yaşımda gitar çalıp şarkı söylemeye başladım. Okuldan hep nefret ettim,
sokaklarda daha çok şey öğrendim. (…) Yüzmeyi beceremedim
uçmayı öğrendim. Hayallerimin peşinden oradan oraya sürüklendim. Sahne tozu yuttum, sarhoş oldum, kayboldum. Aklımı
yitirdim, kendimi buldum.”
Sert, internet üzerinden yayımladığı şarkısında, Gezi’nin fotoğrafını çekiyor: “Kaftan biçmiş kendine / Sanki padişah gibi
/ Kıskanır şeytan bile / İçindeki nefreti // Kalmadı başka bir
173
yolu / Havaya kaldırdım yumruğu / Bedenime sahip olsan da
/ Alamazsın ruhumu // Dizildi piyonlar karşıma / Kapkara bir
duvar gibi / İstanbul’da bir parkta / Yaşadım cehennemi // Yok
benim zincirlerim / Vur canım yanmaz benim / Tam karşında
duruyorum / Bu gaz bi harika dostum…”
174
«
77 «
Uzaylılar Hoşgeldiniz (1970?)
Şemsi Yastıman
[Ay’da ilk insan, 21 Temmuz 1969]
1969 yılında yapılan aya seyahati müteakip bir “uzaylı” furyası memleketi kapladı. Uzay, her dem göz önündeydi ama bu
aşamadan sonra uzaylılarla alakalı plaklar birbiri ardına piyasaya çıktı. Birçok örnek arasında belki de tek güzel olan, Şemsi
Yastıman’ın meşhur Uzaylılar Hoşgeldiniz adlı plağı.
195
“Duyduğuma göre siz uzaydan gelmişsiniz / Hele şöyle bir
oturun bakalım iki laf edek” diyerek başlayan Yastıman, hoşbeşi takiben yekten sorguya girişiyor: “Hangi rüzgâr attı sizi?
/…/ Kurcalardı zihnimizi / Uzaylılar hoş geldiniz // Sizi gördük sevindik çok / Karnınız aç mı yoksa tok? / Atmosferde ne
var ne yok?” Uyruk, urba, il, dil derken “Güneşle aranız nasıl?”
sorularını müteakip hayat gailesine getiriyor sözü Yastıman:
“Ne durumda sizin devlet? / Liderlerde var mı hiddet? / Zor
mu kurulur hükümet? // Sizde kalp kırmak var mıdır? / Adam
kayırmak var mıdır? / Sağı solu ayırmak var mıdır?” Bütçeden
petrol sıkıntısına, seçimlerden çöp sorununa memleket ahvalini
bir çırpıda sayan Yastıman, “Yapalım bir konsültasyon,” diyerek
sorularını sürdürüyor: “Ne yanda sizin istasyon? / Sizde de var
mı enflasyon? // Ayda var mıdır boş arsa? / Rüşvetinen karaborsa? / Biz de gelek beleş varsa?” Şarkının sonunda, öğüdünü esirgemiyor: “Der Şemsi Yastıman size / Dostça öğüt görev
bize / Hemen dönün ülkenize…”
196
«
100 «
Kanlı Gol (1968)
Rıza Aslandoğan
[Kayserispor-Sivasspor maçı, 17 Eylül 1967]
17 Eylül 1967’de Kayseri Atatürk Stadı’nda oynanan Kayserispor-Sivasspor ikinci lig maçı, bir faciayla bitti. Karşılaşmanın
20. dakikasında Küçük Oktay, ev sahibi takımı öne geçiren golü
attı. Sivaslı taraftarlar Kayserili taraftarların sevincine taş atarak
karşılık verince arbede çıktı: Kayserili taraftarlar, bıçak ve sopalarla Sivaslıların olduğu tribüne saldırdı. Kapıların kapatılması,
faciayı beraberinde getirdi ve aralarında çocukların da bulunduğu 43 kişi, ezilerek öldü. 300’den fazla insanın yaralandığı maç
ve sonrasındaki olaylar, ertesi gün gazetelerin manşetlerindeydi.
247
Bu maç, iki plağa konu oldu: Rıza Aslandoğan’ın Kanlı
Gol’ü “Kırılsaydı ayağım atmazdım golü / Mahşere döndü stadın yolu / Ölenler kırk kişi yaralı dolu” diye başlıyor; “Olur mu
Allah’ım böyle olur mu / Bir golün yüzünden adam ölür mü”
nakaratına bağlanıyor: “Maça gidem dedim yuvam bozuldu /
Sıkıntıdan ciğerlerim ezildi / Duyan ahbaplarım yola dizildi //
Sivas’ın yolları bükülür gider / Cenazeler yola dizilir gider / Nicelerin evi yıkılır gider…”
Malatyalı Selim’in plağının adı ise Öldüren Gol. Şarkı, hıçkırıklı ağlamalar ve iç burkan diyaloglarla bezeli: –Anne, anneciğim babam nirde? / –Ağlama yavrum, ağlama, ah baban, baban
maça gitti…
248

Benzer belgeler

Kitaptan bir bölüm için tıklayınız.

Kitaptan bir bölüm için tıklayınız. “Hazır Bilgi” serisi nedir, nasıl çalışır? Bilgi, bugün internet marifetiyle büyük bir hızla yayılıyor. Biz okurken güncellenen ansiklopediler, dergiler var. Hangi yazı, ne kadar okunuyor belli. E...

Detaylı