Onlar Manisa
Transkript
Onlar Manisa
ONLAR MANİSA’DAN GİDERKEN Yazan: Bedriye Aksakal -Boozz! Boozzaaa! Bozacının sesi mahallemizde çınlamadığı gibi; -Şişelere balon! Eskilere mandal! Eskiler alırım! Kocan ölsün seni ben alayım! diye ünleyen Yahudi Mişon’un sesi de çınlamıyor artık sokağımızda. Eskiler birden bitti. Yeni hemen geldi, gelirken eskilerin güzel ilişkilerini de alıp götürdü. Yaşanan belirsiz bir kargaşa mı? XVI. yy sonlarına doğru Manisa’ya yerleşen, XX. yy’ların başlarına dek sürekli kentte ikamet eden, Yahudi cemaatinin tarihi, sosyo ekonomik, nüfus durumuyla ilgili bilgiler, ‘Saruhan Sancağı’, Tahrir Defterleri, Manisa Şer’iyye Sicilleri’nin solmuş sayfaları arasında. Manisa’ya ilk Yahudi göçü XVI. yy olarak belirtiliyor. Oysa Sart’taki Genç Roma Çağı’ndan kalan hamam, Gymnasium kompleksinin güney tarafı, Sart’ta yaşayan Yahudi azınlığa verilmişti. *Radi Fiş; ‘Ben de Halimce Bedreddinem’ kitabında Manisa’daki Yahudi izliğinde, Yahudi mahallesinden beş yüz silahlı adamın cemaat başkanı Rabbi Hanan’ın konağını bastığını, evde ellerine geçen altın ve değerli eşyaları aldığını yazacaktır. Radi Fiş’in; “hepsinin üzerinde Yahudilerin cenk giysisi olan koyu kahverengi şalvar ve belden sicimle bağlı yarım cübbeleri vardı...”diye betimlediği bu adamların giysilerine benzer giysilerle dolaşan, saçsız başını durmadan sağa sola sallayan, sokak şarkıcısı gibi ünleyen, tombul turşucu Hiristo da bizim sokağımızdan. Kentin en güzel turşularını o yapardı. Hiristo, Yeni Dünya’ya göç ederken eski giysileri sırtındaydı. Birlikte büyüdüğümüz; çocukluğum, gençliğim kim varsa gitti, bir daha dönmemecesine... *Pis pasaklı rezil kentli Din sapkını adi köylü Ayaklanmış beyim üzre Çerden çöpten pis süprüntü. Radi Fiş; Osmanlıya baş kaldıran Torlakları da çarpıcı şekilde sergiliyor kitabında. Yukarıdaki dizeler, Torlaklar tarafından, cezalandırılmasına ramak kala Torlak Kemal tarafından affedilen saray şairi Nadir Dost’un. * Ufak tefek sarı benizli, kocaman burnunun üzerine düşmüş gözlüklerinin üzerinden bakan, kalın dudaklı Yakup Amca’nın grileşmiş kasketi, ‘Püüff! Püüüfff !’ diye ses çıkaran körüklü fotoğraf makinesi belleğimde kalan görüntüler. *Mahallemizin en cilveli, en şakrak kişisi Sara’ydı. O, her gün ikindi zamanı, Yahudi Çeşmesi’nin yanı başındaki geniş yapraklı çınarın serin güzelliği altında sevgilisi Nesimi’yle zamanı durdururdu. Spil’in kavurucu sıcaklığı gibi drahomada onu yaktı. Sara’ya, kaytan bıyıklı, hafif topuklu iskarpinlerinin arkasına basan, Ulucamili Berduş İrfan Abi de âşıktı hem de sırılsıklam. O sokağımızdan gün boyu geçerken: “Yandım! Yandım! Yandım! Kül oldum...” türküsünü söylerdi. Yıllarca âşıkların sırlarına ortak olan, geniş yapraklı çınar ağacının gölgesi zamanla sessizleşti, sonradan da beton gölgeleri arasında yok olup gitti. Manisa’da, Yahudilerle – Türklerin ilişkileri iyi olsa da birbirlerine kız alıp vermezlerdi. Her iki toplum da inançlarına sıkı sıkıya bağlıydı. *Selvi boylu, yakışıklı, sokaktan geçerken kızların yüreğini hüpleten Dr. Cafer Beyefendi körüklü faytona binmiş, Moris Şinasi Hastanesi’ne yol almakta. Matilde pencere önünde, gözleri buğulu. İçli şarkısı arabanın tekerlekleriyle uzayıp giderken, ortalık hüzün renginde: Ben aşkımdan oldum her demi Bilmem o yar sözünde mi Yoksa unuttu mu aşkı vefayı Beyhude çektin gönül cefayı. Koşup oynarken yakaladığım küçük bir gülümsemeyi, yarım kalmış aşkları, gençliğimin taptaze günlerindeki insanları, bir tiyatro sahnesindeki oyuncular gibi hatırlarım. Cumartesi günleri iş yapmayı günah sayıp, kibriti tutuşturmayan, senede bir gün oruç, yedi gün hamursuz yaşayan İstirne, baldan tatlı rezaki üzümleri yerken, etrafında dolaşan civcivler yerlere dökülen taneleri didiklemekte. Ah! Tekrar çocukluğuma dönebilsem de, Eritre’nin kalem gibi sardığı yaprak sarmalarını, rengarenk boyanmış yumurtalarını kırıp yiyebilsem. En çok da bahçesindeki cennet elmalarını... *Radi Fiş’e dönelim. Durası Emre, Torlakların önderinin söylediği: “On damla, on damla”sözcüklerini nerede duyduğunu anımsayamaz. ‘Sonra bu sözcüklere kafasının nereden takıldığını çok sonra anlayacaktır. Manisa’da çok sayıda bulunan Yahudilerin bir töreni vardı. En büyük bayramlarda ölen düşmanlarının çektikleri acıları anısına on damla sevinç içkisi dökerlerdi yere...’ Günümüzde de acaba Yahudi cemaati en büyük bayramlarında:”On damla”diyerek sevinç içkisi döküyor mu yere? *Üzeyir Dedenin başını süsleyen siyah fötr şapkası, koltuk altına sıkıştırdığı Tevrat’ıyla, Havraya giderken söylediği sözler kulaklarımda bir tını: -Kızım Cumartesi Yahudilerin günü. Pazar Hıristiyanların. Cuma da Müslümanların. Başını pencereden uzatıp bizlere seslenen hamininem de: -Bre kızlar, Üzeyir Efendinin dedikleri hepten yalan. Günleri bir de benden duyun diyerek başlardı sıralamaya: Pazartesi: Hasan Hüseyin Hazretleri’nin şehit olduğu gündür iş yapılmaz. Salı: Yola çıkılmaz, çıkanlar merak edilir. Çarşamba: Peşgir dokunur Cuma: Mevlit okunur. Cumartesi günü de, dünya kurulduğundan iş yapılmaz. Bir de çamaşır yıkanmaz. O gün cinler toplantı yaparmış. * ”Geçmiş zaman olur ki Hayali cihan değer.” Neler geldi neler geçti sokağımızdan. Manisa’da ne kadar kaytan bıyıklı, biryantin saçlı erkek varsa; Bona- Sara- Şöhret Ablaların kapısının önünden geçti. *Bona sevdiğine kavuşmak istiyor. Babası; ‘Nuh diyor, peygamber demiyor’. Meğerse Yahudi geleneğinde aynı adı taşıyan adama kız verilmezmiş. Birisinden birisi ölür diye. Oysa Bona evlendiğinde ne babası öldü, ne kocası. *Karun kadar zenginliğiyle ünlü Hinto borsayı açıyor. Gözünden sakındığı güzel karısı Suzan yanı başında. Zaman acımasız. Varlık vergisinin rüzgârıyla, Hintoların elinde ne mal kaldı, ne mülk. Bir süre sonra onlarda anılarını heybelerine doldurarak, göç kervanına katıldılar. *Yan komşumuz Güzin Abla, karşı komşumuz Jüliet ile birlikte. Dudaklarında günün dedikodusu. Güzin Abla, gözlerinin üzerine sürme, kaşlarına rastık çekmiş, bir de saçları ondüleli, dudakları kiraz gibi al. O, hala yan komşumuz. Ve hala gözlerine sürme, kaşlarına rastık çekmekte. Saçlarına da ondüle yaptırmayı hiç ama hiç ihmal etmiyor. Belleğimin en derinlerine kazınıyor Göktaşlı Mahallesi’nin öznel tarihi Müslüman ve gayri müslümiyle 450 yıl boyunca Manisa’nın sosyal yaşantısına çeşitli boyutlar kazandıran Yahudiler 1960’tan sonra kentimizden tamamıyla silindi. Yeni değişimle birlikte, Manisa’da saklanması gereken değerler düşüncesizce elden çıkarıldı, tıpkı kaybettiğimiz komşularımız, aşklarımız, sevdalarımız gibi.