BEYAZ SAYFA Hasan muhtemelen Beyaz Sayfa Sendromu

Transkript

BEYAZ SAYFA Hasan muhtemelen Beyaz Sayfa Sendromu
beyaz_sayfa - 28/03/14 - 12:03
BEYAZ SAYFA
Hasan muhtemelen Beyaz Sayfa Sendromu yaşıyordu.
Bilgisayarının ekranında günlerdir lekesiz bir
beyaz sayfayla bakışıyorlardı. Her yazar bir gün bu
sendromu tadacak mıydı? Fikirler kafasında
uçuşuyordu ama tek bir giriş cümlesi bile
çıkmıyordu. İngilizlerin "Writer's
block" (kilitlenmiş yazar?) dedikleri durum buydu
herhâlde. Muhtemelen ilham perisi uzun bir tatile
çıkmıştı. Mars gezegenine yapılması planlanan, geri
dönüşsüz bir yolculuğa çıkmak için aday olan
binlerce insanı düşündü. Neyi hedefliyorlardı
gerçekten? Paradan, vergiden, sorumluluktan,
önyargılardan arınmış olabildiğince özgür bir
ortam, benzersiz bir macera, daha önce kimsenin
yapmadığı bir şeyi ilk kez yapıyor olmak... Bundan
da bir şey çıkmayacaktı. Müstakbel Mars
gezginlerinin aksine daha önce denenmiş bir formüle
sarıldı. Çocukluk arkadaşı Pietro'nun kendisi gibi
kilitlenme yaşayan bir yazar olduğunu düşledi ve
başladı yazmaya.
Pietro, ılıman bir Mayıs akşamı Napoli'de Via
Francesco Caracciolo'daki deniz manzaralı apartman
dairesinin ufak balkonunda, üzerine kırmızı beyaz
karolu bir örtü örtülmüş masanın başında oturmuş
Capri adasının belli belirsiz silüetine bakıyordu.
Masanın üzerindeki dizüstü bilgisayarının ekranında
beyaz bir sayfa açıktı. Pietro'nun bakışları Capri
adasının sağ tarafındaki transatlantiğe kaydı. Dev
bir yüzer otel. Kimbilir nereden nereye gidiyordu,
—1—
beyaz_sayfa - 28/03/14 - 12:03
odalarında kimler kimlerle sevişecekti, ne tür
kaçamaklar olacaktı. Gökyüzüne doğru bakarak bir
süre düşündükten sonra gemi fikrinden vazgeçti. Bir
süre daha gökyüzüne baktı, boynu eğik, eli
şakağında ve aniden üst kattaki klimanın suyu
kafasına damlamışçasına bir tepki vererek başladı
yazmaya:
"Günler sonra ona yaklaşabilme cesaretini
gösterebilmiştim.
Isabella, ah Isabella, nasıl
geçmiş onca gecem sensiz? Nasıl bilebilirdim bu
kadar olumlu tepki vereceğini? Pürüzsüz cildi,
beyaz teni, pembe dudakları, kokusu, bana sarılışı,
yatakta geçen saatlerimiz aklıma geldikçe
heyecanlanıyordum. Acaba ikinci kez ne zaman
beraber olabilecektik? Plan yapmalıydım. Evli olmam
işimi kolaylaştırmıyordu tabii. İki ilişkiyi birden
sürdürmek hayatımı altüst edebilirdi. Umurumda
değildi, çok mutluydum. Gerçekten de mutlu muydum?
Çapraşık ilişkiler sonucunda mutlu olunabilir
miydi? Kuramlar üzerinde durmamalıydım, hayatı
geldiği gibi yaşamalıydım. Bu fırsat kaç kez daha
çıkabilirdi karşıma? Hem tek eşlilik kimin
icadıydı? Bana sormuşlar mıydı? Belki bir seyahate
çıkabilirdik birlikte... Bakalım o ne diyecekti?
Isabella, ah Isabella! Kocam, bir kadınla birlikte
olmamı onu bir erkekle aldatmama tercih edecekti
mutlaka ama yine de bu ilişkiden haberi
olmamalıydı. Kız arkadaşımla seyahate çıkacağım
desem şüpheleneceğini sanmıyordum. Henüz bunun için
erkendi. Bakalım Isabella beni arayacak mıydı? Onu
sevdiğim kadar o da beni seviyor muydu?..."
—2—
beyaz_sayfa - 28/03/14 - 12:03
Pietro, uzun bir aradan sonra yazmaya başlamasının
verdiği heyecanla parmaklarını klavyenin tuşları
üzerinde dans ettirmeye başlamıştı ki sokak
kapısının anahtarla açıldığını duyunca bir an durdu
ve yerinden kalkmadan "Hoşgeldin Manuella" diye
seslendi. Cevap yoktu. Buna karşılık hızla
çıkarılan ceketin hışırtısı, fırlatıldıktan sonra
kanepeye çarpması sonucunda yankılanan fermuar
zırıltılı darbe sesi ve Ringo Star'ın sıkça
kullandığı solo motiflerini anımsatır şekilde
parkeyi döven kalın topukların balkona yaklaşırken
yaydıkları ritmik dalgalar bir gerilim filminin
herkesi hoplatan sahnesinin çeyrek saniye öncesi
tadındaydı. Manuella, Pietro'nun karşısındaki
iskemleyi büyük bir hışımla çekip karşısına
otururken burnundan soluyordu.
"Ne bu hâlin?" diye sordu Pietro sakin kalmaya
çalışarak.
Manuella cevap vermeden çantasını karıştırmaya
başladı ve bir süre sonra küçük, kare, şeffaf bir
naylon poşet çıkardı. İçi boş gibiydi. Manuella
poşeti açıp içinden baş parmağıyla işaret parmağı
arasına sıkıştırmış olduğu bir şey çıkardı ve "Bu
ne?" dedi bir gestapo edasıyla. Pietro,
Manuella'nın kafası hizasına yükselttiği pense
şeklini almış parmaklarının arkasından yalnızca
Vezüv yanardağını ve gökyüzünü görüyordu. "Hiçbir
şey göremiyorum" dedi.
"Bak, bak, yakından bak, korkma yaklaş!"
Pietro yakın gözlüklerini takıp hayali cismin otuz
santimetre yakınına gelince: "Sarı bir saç teli"
dedi ve ekledi "uzunluğuna bakılırsa kadın saçı."
Manuella büyük bir hiddetle "Evet çok iyi bildin.
—3—
beyaz_sayfa - 28/03/14 - 12:03
Kimin bu?" diye gürledi.
"Nereden bileyim? Hem niye böyle suçlar gibi
soruyorsun?"
"Senin siyah ceketinin üstünden çıktı da ondan."
"Eeee, ne anlamı var ki? Senin saçındır."
"Peki ya o parfüm kokusu, o da mı benim?"
"Hangi parfüm kokusu?"
"Karşımda safı oynamayı bırak da, doğruları anlat."
"Manuella, sen iyi misin?"
"Madem kaçamak oynuyorsun ben sana anlatayım."
"Çok iyi olur, anlat bakalım. Tanrım nereden çıktı
bu ya (!) Tam yazmaya başlamıştım..."
"Ceketini ve saç örneğini bir özel dedektife
götürdüm. Saçın üzerinde üç katman boya varmış,
sarının farklı tonları. Saçın doğal rengi koyu
kahve. Otuz beş yaşında bir kadına ait. Milanolu...
Züppe bir Kuzeyli, hiç beklemezdim senden Pietro!
Kızın anne tarafı Lugano'dan, tam bir rezalet!
Ortanın üzerinde bir zekâya sahip. Ortaokulda
birkaç arkadaşı tarafından tacize uğramış, bu
yüzden erkeklere karşı güvensiz. Sana nasıl güvendi
anlaşılır gibi değil. Yemeğe içmeye meraklı.
Balıketi olduğu anlaşılıyor. Lisede bir yemek
pişirme yarışmasında Uzak Doğu baharatlarıyla
hazırlamış olduğu Tai usulü risotto ile birincilik
kazanıyor ama daha sonra aşçılık yerine arkeoloji
okuyup Etrüskler üzerine doktora yapıyor. Sonra
üniversiteden ayrılıp Milano'daki İtalyan
Borsasında çalışmaya başlıyor. Şimdilerde ise
Napoli'de dalgıç gözlükleri üreten bir firmanın
muhasebe bölümündeymiş. Parfümü çok zevksiz, sana
hiç yakıştıramadım."
"İnanamıyorum, bütün bunlar bir saç telinden mi
—4—
beyaz_sayfa - 28/03/14 - 12:03
çıktı?"
"Sen balkonda oturup ufukları seyrederken teknoloji
ilerliyor Pietro Bey!"
"Belki ilerliyor ama..."
Hasan kapının anahtarla açıldığını duydu. Yazısına
ara verip "Hoşgeldin Meltem" diye seslendi. Meltem
odaya girdiğinde iki parmağı arasında tuttuğu cismi
Hasan'a gösterirken gözlerinden ateş fışkırıyordu.
—5—