Avrupa Birliği Kanatlı Beslemede İşlenmiş Hayvansal Protein
Transkript
Avrupa Birliği Kanatlı Beslemede İşlenmiş Hayvansal Protein
Avrupa Birliği Kanatlı Beslemede İşlenmiş Hayvansal Protein Kullanım Yasağı Konusunda U- Dönüşü Planlıyor Tavukçuluk Sektöründe Devam Eden Sorun: Mycoplasma Gallisepticum (Mg) İnfeksiyonuna Genel Bir Bakış “Veteriner Sağlık Ürünleri Sektörü Yeniden Şekilleniyor” İnkübasyonun Civciv Kalitesine Etkileri facebook.com/tavder • twitter.com/tavder SEKTÖR ORTAKLARIMIZIN DİKKATİNE! Kanatlı endüstrisine yönelik güvenilir çözüm önerilerimizden Tylan® oral çözelti tozu, hizmetinize bundan böyle 1 kg’lık kraft torbasında sunulacaktır! Ayrıntılı bilgi için; BİLEŞİMİ: Tylan Oral Çözelti Tozu; açık sarı renkte toz formunda, 1000 g tilosin baz aktivitesine eşdeğer tilosin tartarat içerir. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER: Tilosin, fermentasyon yoluyla Streptomyces fradiae kültüründen elde edilen makrolit grubu bir antibiyotiktir. Bakterilerde 50-S ribozomal alt birime bağlanarak bakteri gelişimini durdurur. Antibakteriyel spektrumunda mikoplazma türleri, Gram-pozitif ve bazı Gram-negatif mikroorganizmalar bulunur. Antibakteriyel spektrumu ağırlıklı olarak Gram-pozitif (Streptococcus, Staphylococcus, Bacillus, Corynobacterium, Actinomyces, Clostridia, Erysipelothrix) olup; Pasteurella, Sphaerophorus necrophorus, Campylobacter, Fusobacterium, Chlamydia ve Spiroketleri de kapsar. Mikoplazma türlerine de özellikle etkilidir. Ağız yoluyla verildikten sonra emilen tilosin BOS hariç, tüm vücut kesimlerine etkili yoğunlukta geçer. Vücutta pek değişime uğramadan başlıca safra ve kısmen de idrarla atılır. KULLANIM YERİ / ENDİKASYONLARI: Tavuk ve hindilerde, Mycoplasma gallisepticum ve Mycoplasma synoviae enfeksiyonlarına bağlı solunum yolu enfeksiyonlarının kontrolü ve tedavisinde, Tavuklarda, Clostridium perfringens’in yol açtığı nekrotik enterit enfeksiyonlarının kontrolüne yardımcı olmak üzere, Buzağılarda, tilosin’e hassas Mikoplazma ve Pastörella etkenlerinin oluşturduğu, sığır solunum yolu enfeksiyonlarının kontrolü ve tedavisinde kullanılır. UYGULAMA ŞEKLİ VE DOZU: Veteriner hekim tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde; Tavuklarda solunum yolu enfeksiyonları için 3 gün, hindilerde 2-5 gün süresince, 1000 Lt içme suyuna 500 g Tylan Oral Çözelti Tozu kullanılır. Tavuklarda Clostridium perfringens’in sebep olduğu nekrotik enterit kontrolünde yardımcı olarak, 5 gün süresince, 1000 Lt içme suyuna 150 g Tylan Oral Çözelti Tozu kullanılır. Buzağılarda, hayvan başına bir gram Tylan Oral Çözelti Tozu, yedi ila on dört gün arasında, günde iki kere oral yolla süt veya buzağı maması içinde uygulanır. Dozlar günlük tüketilebilecek su içerisinde uygulanmalı; kanatlı hayvanların gün boyunca sadece ilaçlı suyu içmesi sağlanmalıdır. İlaçlı su her gün taze olarak hazırlanmalıdır. İlaçlı su hazırlanırken önce, bir kap içerisinde Tylan Oral Çözelti Tozu üzerine bir miktar ılık su (100 gram Tylan Oral Çözelti Tozu için 5 litre ) eklenerek karıştırılır. Oluşan solüsyon su tankına boşaltılarak karıştırılmalıdır. İSTENMEYEN ETKİLER: Tilosin, güvenli bir madde olup, belirtilen dozlarda ve hayvan türlerinde kullanılması durumunda herhangi bir yan etki görülmez. İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ: Tylan Oral Çözelti Tozu fenikoller, linkozamidler ve diğer makrolit grubu antibakteriyellerle eş zamanlı olarak uygulanmamalıdır. GIDALARDA İLAÇ KALINTI UYARILARI: Kanatlılarda solunum yolu hastalıkları tedavisinde İlaç Kalıntı Arınma Süresi (i.k.a.s.): Tedavi süresince ve son ilaç uygulamasından sonra, eti için yetiştirilen tavuklar 1 gün geçmeden kesime gönderilmemelidir. Eti için yetiştirilen hindiler için yasal arınma süresi “0” gündür. Yumurta tavuklarında yumurta için yasal arınma süresi “0” gündür. Tavuklarda nekrotik enterit kontrolünde İlaç Kalıntı Arınma Süresi (i.k.a.s.): Et ve yumurta için yasal arınma süresi “0” gündür. Buzağılarda solunum yolu hastalıkları kontrolünde İlaç Kalıntı Arınma Süresi (i.k.a.s.): Tedavi süresince ve son ilaç uygulamasından sonra, eti için yetiştirilen sığırlar 14 gün geçmeden kesime gönderilmemelidir. KONTRENDİKASYONLARI: Tedavi dozlarında hedef türlerde kontrendikasyonu bulunmamaktadır. Tilosin tek tırnaklı hayvanlara kesinlikle verilmemelidir. GENEL UYARILAR: Kullanmadan önce ve beklenmeyen bir etki görüldüğünde veteriner hekime danışınız. Çocukların ulaşamayacağı yerde bulundurunuz. Gıda maddelerinden uzakta bulundurunuz. Ambalajı hasarlı olan ürünleri satın almayınız ve kullanmayınız. DOZ AŞIMI VE ALINACAK ÖNLEMLER: Tilosin, kanatlı hayvanlar için oldukça güvenli olup; pratikte karşılaşılabilecek doz aşımlarında dahi yan etki görülmemektedir. UYGULAYICININ ALMASI GEREKEN ÖNLEMLER: Tilosin irritasyona yol açabilir. Tilosin gibi makrolitler enjeksiyon, soluma, yutma, deri veya gözle temas sonrası aşırı duyarlılığa (alerji) yol açabilir. Tilosine olan aşırı duyarlılık diğer makrolitlerle çapraz reaksiyonlara (veya tam tersi) yol açabilir. Bu maddelere gelişen alerjik reaksiyonlar nadiren ciddi olabilir. Bu sebeple doğrudan temastan kaçınılması gerekir. Ürünün kullanımı sırasında koruyucu eldiven ve elbise giyilmelidir. Uygulama sonrasında eller yıkanmalıdır. Cilt veya göze temas halinde bol suyla yıkanmalıdır. Üründeki hammadelere alerjik olan kişiler temas etmemelidir. Maruz kalmayı takiben deri döküntüleri gibi alerji belirtileri ortaya çıkarsa bir tıp hekimine bu ürün bilgisiyle beraber başvurunuz. Yüz, dudaklar ve gözlerde şişme veya soluma güçlüğü daha ciddi semptomlar olup, acil tıbbi müdahale gerektirir. MUHAFAZA ŞARTLARI VE RAF ÖMRÜ: Orijinal ambalajında direkt güneş ışığı almayan kuru yerlerde ve 25 °C’nin altında saklayınız. Raf ömrü imal tarihinden itibaren 3 (üç) yıldır. Orijinal ambalaj açıldıktan sonra, kapağını katlayarak saklamak şartıyla ürünün tamamı 28 gün içinde kullanılmalıdır. 24 saat içinde kullanılmayan ilaçlı su boşaltılmalıdır. TİCARİ TAKDİM ŞEKLİ: 1000 g tilosin baz aktivitesine eşdeğer tilosin tartarat içeren kraft torba içinde sunulmaktadır. SATIŞ YERİ VE ŞARTLARI: Veteriner hekim reçetesiyle veteriner muayenehanelerinde ve eczanelerde satılır (VHR). PROSPEKTÜS ONAY TARİHİ: 23.05.2012 GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI PAZARLAMA İZİN TARİH VE NO.SU: 23.05.2012-14/046 PAZARLAMA İZİN SAHİBİ VE ADRESİ: Lilly İlaç Ticaret Ltd. Şti. Kuşbakışı Caddesi No:4 Altunizade / İstanbul ÜRETİM YERİ: Eli Lilly and Company Limited, Speke Operations, Fleming Road, Liverpool, L24 9 LN, İngiltere Elanco, Tylan ve çapraz çubuk, Eli Lilly and Company’e, iştiraklerine veya bağlı şirketlerine ait veya onlar adına lisanslı tescilli markalardır. Başyazı Başyazı Sevgili Dostlar, Tavukçuluk sektörü 2012 yılını da büyüyerek tamamlamıştır. Beyaz et üretimi 1.830 milyon ton üretim yapmıştır. Kişi başına yıllık beyaz et tüketimi 20 kg’a ulaşırken, ihracat da 567 milyon $’a yükselmiştir. Bu artış hızı ile Beyaz et ihracatının 4-5 yıl içersinde 1 milyar $ olacağını varsaymak hayalperestlik olarak görülmemelidir. Sektörün yine bu yıl içindeki cirosu 4.5 milyar $ olmuştur. İstihdam 600.000 kişi olup popülasyon karşılığı 2.4 milyon kişidir. Sahada yetiştirilmekte olan broyler piliçler 43 günde dişi erkek karışık 2.4 kg canlı ağırlığa ulaşmaktadır. Yetiştirmenin temelini teşkil eden broyler piliçlerin sürekli yenilenen anaçlarında yapılan bilimsel ve teknik çalışmalar ile daha yüksek verimli hatlar oluşturacağı bunun sonucunda da 10 yıl içersinde 32-35 günde 2.7kg canlı ağırlığa ulaşılacağı görülmektedir. Yalnız erkek civcivlerle yaptığımız bir araştırmada 42 günde 3.2 kg canlı ağırlığa ulaşılmıştır. Zamanla bu durumun sahaya da yansıyacağı açıktır. Broyler üretiminin önündeki önemli bir problem yüksek düzeyde civciv ölümleridir (%10). Bu seviyenin % 5’i aşmaması konusunda gerekli önlemler alınmalıdır. da 31Ekim-3 Kasım 2013 tarihleri arasında Antalya’da “Yumurta Zirvesi”nde toplanarak gelişmeleri, sorunlarını ve beklentilerini görüşeceklerdir. VTD olarak üyesi olduğumuz WVPA’nın iki yılda bir üye ülkelerden birinde düzenlediği ve bu yıl 19-23 AĞUSTOS 2013 tarihleri arasında Nantes/Fransa’da yapılacak olan “18. WVPC DÜNYA VETERİNER TAVUKÇULUK KONGRESİ’ne katılmayı planladık. Bilindiği gibi bu kongrelerden 14.sünü İstanbul/Türkiye’de 2005’de VTD olarak bizler başarı ile yapmıştık. Tavukçuluk konusunda çalışan veteriner hekimlerin bu çok önemli toplantısında en yeni gelişmeleri yakından izleme fırsatı bulup, meslektaşlarımızla görüşeceğiz. Veteriner Tavukçuluk Derneği olarak Salmonella konusunu yakından takip etmekteyiz. Kümesten soframıza gelene kadar gıda zincirinin her aşamasında karşımıza çıkan bu yeryüzü hastalığına ilişkin olarak bilimsel çalışmalar, alınacak önlemler ve yasal düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesi gereği vardır ve sektörün öncelikle çözüm beklediği konulardan biridir. Selam sevgi ve başarı dileklerimle. Prof. Dr. Ahmet ERGÜN VTD Başkanı Gerek Türkiye de ve gerekse dünyada tavukçuluk alanında 2013 yılı içersinde de uluslar arası kongre ve fuarlar düzenlenmiş bulunmaktadır. Bunlardan 2. Uluslararsı Beyaz Et Kongresi 25-27 Nisan 2013 tarihleri arasında Antalya da yaklaşık 900 kişinin katılımı ile ve büyük bir başarı ile gerçekleştirilmiştir. Yine 2012 yılı içersinde yumurta üretimi de artmış ve 15.7 milyara ulaşmıştır. Kişi başına düşen yumurta üretimi 216 ve ihracat da 351 milyon $’ye çıkmıştır. Üretilen yumurtanın % 27’si ihraç edilmektedir. Sektörün yine bu yıl içersindeki cirosu 3 milyar $ ve istihdam kapasitesi de 100 bin kişi olup popülasyon karşılığı 400 bin kişidir. Yumurta sektörünün paydaşları Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 MEKTUP ANKARA 1 Yerel Süreli Yayın Veteriner Tavukçuluk Derneği’nin yayın organıdır. Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır. Veteriner Tavukçuluk Derneği Adına Sahibi Prof. Dr. Ahmet ERGÜN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet AKAN Prof. Dr. Erol ŞENGÖR Dr. Serdar ERTAŞ Uzman Vet. Hek. Mücteba BİNİCİ Vet. Hek. Ekrem T. YÜCESAN İdare Yazışma Adresi İrfan Baştuğ Caddesi No: 26/3 Dışkapı / ANKARA Tel: 0312 517 25 65 • Faks: 0312 517 25 65 Banka Hesapları REKLAM GELİRLERİ Türkiye İş Bankası Dışkapı Şubesi 4206 932790 IBAN No: TR 1500064 00000 142060932790 ÜYE AİDATLARI Türkiye İş Bankası Dışkapı Şubesi 4206 917468 IBAN No: TR 0400064 00000 142060917468 Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Alıntı Yapılamaz. Grafik Tasarım ve Baskı Elma Teknik Basım Matbaacılık Ltd. Şti. Çatal Sok. 11/A Maltepe/ Ankara Tel: 229 92 65 • Fax: 229 92 65 www.elmateknikbasim.com [email protected] Basım Tarihi: 06.06.2013 2 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 Av rup a B irliğ i K a n a tl ı Be sl e me d e İ ş l e n mi ş H a y v a nsa l Pro te i n Kul l a nı m Ya sa ğı Ko nusunda U - Dö nü ş ü P lan lıyor AVRUPA BİRLİĞİ KANATLI BESLEMEDE İŞLENMİŞ HAYVANSAL PROTEİN KULLANIM YASAĞI KONUSUNDA U- DÖNÜŞÜ PLANLIYOR Prof. Dr. Erol ŞENGÖR Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni Bölümü Veteriner Tavukçuluk Derneği Yönetim Kurulu Üyesi E-Posta:[email protected] Avrupa Birliği protein maliyetini hafifletmek için domuz ve kümes hayvanları beslemesinde işlenmiş hayvansal protein (PAP) kullanımı konusundaki yasağı kaldırmayı düşünüyor. Reuters, bu değişikliğin at eti skandalı sonrasında Avrupa’da gıda güvenliği konusunda artan tüketici kaygılarının arttığı bir zaman dilimine denk geleceğini bildirmişti. Yasağın kaldırılması ile ortaya çıkabilecek kanibalizmin önlenmesi için, içinde bağırsak, kemik, kan ve tüy bulunan işlenmiş hayvansal proteinlerin kullanımı üzerinde sıkı güvenlik kuralları uygulanacaktır. Yeni kuralların uygulamaya konulması ve buna paralel olarak ne kadar proteinin kullanılacağı konusunda tüketicilerin ihtiyatlı davranışlarının endüstriye olası maliyeti tam belirgin değildir. AB’nin Sağlık ve Tüketici Politikası Komiseri sözcüsü Tonio Borg, “Şu anda işlenmiş hayvansal proteinlerin tavuk ve domuz yemlerinde kullanımına 2014 yılından itibaren yeniden izin verme konusunu üye ülkelerle tartıştıklarını” belirtmiştir. itibariyle balık yemlerinde kullanımına da izin verilecektir. Bundan sonraki planlanmış olan adım onların kanatlı ve domuz yemlerinde de kullanımına izin vermek olacaktır. Bu uygulama Avrupa’yı tekrar ABD, Çin, Tayland, Avustralya gibi BSE konusunda önemli vakaların bildirilmediği pek çok ülkeyle aynı hizaya getirecek ve Türkiye’nin AB’ye kanatlı eti ihracatı önünde olası bir engelin de kaldırılıyor olması açısından önemli olacaktır. İtalya ve Yunanistan hala yumurta kafeslerindeki yasaklamaya karşı çıkmaktadır İtalya ve Yunanistan yasa dışı olan eski sistem kafeslerde yürüttükleri yaklaşık 20 milyon yumurtacı tavuk sayısıyla hala yasaklara kafa tutmaya devam eden son iki AB Üyesi Ülke olma durumundadır. AB Komisyonu geçen yıl resmi rakamları vermeyi durdurdu, fakat World Poultry’nin bildirdiğine göre son rakamın Dünya Tarımında Şefkatli Uygulamalar Vakfı Cobb 500 Infovet ad 21/01/2013 09:06 Page 2 Domuz ve tavuk kesimhane yan ürünlerinin kullanımı BSE salgını sonrasında bir önlem olarak 2000 yılında yasaklanmıştı ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre AB’de vaka sayısı 2001 yılında 2.167 den 2009 yılında 45’e inmişti. Avrupa’da işlenmiş hayvansal proteinler hali hazırda pet mamalarında kullanılmaktadır. Bu yıl Haziran ayı cobb-vantress.com Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 MEKTUP ANKARA 3 Avr up a B irliğ i K an atl ı Be s l e me d e İ ş l e n mi ş H a y v a nsa l Pro te i n Kul l a nı m Ya sa ğı Ko nusunda U - Dö nüşü Plan lıyor neticisi rumu Olga da Kikou’ içler acısı da Yunanistan’daki olarak du- tanımlamaktadır. AB Komisyonu konunun Avrupa Adalet Mahkemesine intikal ettirildiğini, bir sonuca ulaşılmasının en az bir yıl kadar süreceğini ve suçlu bulunması halinde gücüne göre cezanın hesap üye ülkenin edileceğini ödeme belirtmektedir. AB’ye üye olma sürecinde ilerleyen ülkemizin yumurta üreticileri açısından yararlı olabilecek ve ileriki yıltarafından Hollandalı bir hükümet kaynağı aracılığıyla elde edildiği düşünülmektedir. Kafes sistemiyle ilgili yeni mevzuatın 1.Ocak.2012 tarihinde yürürlüğe girdiği gün 14 AB Üyesi ülke buna uyum sağlayamamış ve 50 milyondan fazla yumurtacı tavuk da bu yasadan yararlanamamış durumdaydı. Yasanın yürürlüğe girişinin ardından sağlanan gelişmeler hayvan refahı savunucularını memnun etmiştir. Yasanın yürürlüğe girişinin üzerinden geçen bir yıldan daha fazla zamana rağmen Yunanistan ve İtalya hala yasaya uyum sağlama konusunda direnç göstermektedir. Dünya Tarımında Şefkatli Uygulamalar Vakfı İtalya şubesi başkanı Annamaria Pisapia’nın beyanına göre İtalya’da hala 20 milyondan fazla yumurtacı tavuk işkence aracı olan bu acımasız kafes grupları içinde barınmaktadır ve bu kafeslerden hala kurtulamamış olması AB Üyesi olan İtalya için utanç verici bir durumdur. Dünya Tarımında Şefkatli Uygulamalar Vakfı Avrupa yö4 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 larda önemi artma ihtimali olan bilgileri sektör ilgililerimizle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Tüm dostlarıma saygılar sunuyorum. Tav uk ç u lu k Se k tö r ü n d e D e va m Ed e n So run: M y c o pl a sma G a l l i se pti c um ( M g) İnfe ksi y o nuna G e n el Bir Bak ış TAVUKÇULUK SEKTÖRÜNDE DEVAM EDEN SORUN: Mycoplasma gallisepticum (MG) İNFEKSİYONUNA GENEL BİR BAKIŞ Dr. Ümit ÖZDEMİR Pendik Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsü Giriş: Mycoplasmalar doğada çok yaygın olarak bulunurlar, Mycoplasma genusunda yer alan 100 den fazla mycoplasma türü insan, memeli, kanatlı, kemirgen, balık, artropod ve bitkilerde kronik infeksiyonlara neden olmaktadırlar (Stipkovits 1996). Kanatlıların önemli infeksiyöz etkenlerinden biri olan Mycoplasma gallisepticum (MG),civcivlerde chronic respiratory disease (CRD), hindilerde infeksiyöz sinusitis etkenidir ve kanatlı sektöründe önemli ekonomik kayıplar oluşturan en patojenik mycoplasma türüdür. MG infeksiyonu civcivlerde öksürük, raller, hava kesesi yangısı ve büyümede gerilik ile karakterizedir. Sekonder infeksiyonların (özellikle E.coli) işe karışması ile tablo daha da ağırlaşabilmektedir. Yine viral aşı uygulamaları, kötü bakım besleme, zayıf hijyen koşulları, IBD, IB, ILT ve diğer infeksiyonlarının varlığı broylerlerde infeksiyonu şiddetlendirerek ekonomik kayıpların artmasına neden olabilir. Broylerlerde ekonomik kayıplar canlı ağırlık artışında azalma (%20-30), yemden yararlanmada düşüş (%1020), mortalite (%10-20) ve karkas kaybı (%10-20) dir (Stipkovits 1996, Levisohn 2000, Ley 2008). Yumurtacılarda klinik belirtiler çok nadirdir; ancak yumurta kalitesi ve yumurta veriminde düşmeler gözlenebilir. Damızlıklarda transovarian geçişe neden olması sebebi ile kontrol programlarında MG free damızlık kümesler öngörülmekte ancak farklı yaşta hayvanların (multi-age) bir arada tutulduğu işletmelerde bunu gerçekleştirilmesi çok zor olmaktadır.Damızlık ve yumurtacılarda meydana gelen ekonomik kayıplar %10-20 yumurta üretiminde düşme ve embriyo mortalitesinde %5-10 artış olarak sıralanabilir (Stipkovits 1996, Ley 2008). Hastalığın etkeni MG çok küçük olması, hücre duvarının bulunmaması ile diğer mikroorganizmalardan ayrılır. Müşkülpesent yapısı nedeni ile in vitro koşullarda üretilmesi; ancak belirli altyapı ve eğitilmiş personel bulunan özel laboratuvarlarda gerçekleştirilebilir. Agarda tipik “friedegg” kolineler oluşturur ve hücre duvarı sentezine mani olan antibiyotiklere dirençlidir (Levisohn 2000). MG hücre duvarı olmamasından dolayı dış koşullarda çok kırılgandır. Altlık, kümes gibi ortamlarda canlılığını 2-3 günden fazla sürdüremezken, yumurta içinde canlılığını 6 - 18 hafta sürdürebilir (Tablo 1) (Collett 2005) Tablo1: Çeşitli maddelerde MG’nin yaşam süresi MADDE Madde Pamuk Kauçuk, lastik Sap, saman Talaş Tahta Yem Tüy Saç Burun Deri Tampon Kanatlı dışkısı Kumaş giysi Yumurta sarısı YAŞAM SÜRESİ Yaşam süresi 4 gün 2 gün 2 gün 8 saat 1 gün 4 saat 4 gün 3 gün 1 gün 4 saatten az 1 gün 1-3 gün 20⁰C ‘de 3 gün, 37⁰C’de 1 gün 20⁰C’de 6 hafta, 37⁰C’de 18 hafta Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 MEKTUP ANKARA 5 Tavuk çuluk S e k t ö rü n d e D e va m Ed e n So r u n : M y c o pl a sma G a l l i se pti c um ( M g) İnfe ksi y o nuna G e ne l Bi r Bak ış Bulaşma direkt kontakt yol veya vertikal geçişle olmaktadır. Üst solunum yollarına kolonize olan mycoplasmalar özellikle akut dönemde, öksürük, nazal akıntı ve solunum ile etrafa saçılırlar. MG ile infekte olan bir kanatlı yaşamı boyunca kronik infekte olarak kabul edilir. MG yüzeyde sergilenen mikoplazmalipoproteinlerinde fenotipik değişiklik oluşturmak sureti ile yüzey epitoplarını detaylandırabilmektedirler, bu durum konakçı immun yanıttan kaçmasına rağmen konakçı dokusunda canlılığının devam ettirebilmesine, dolayısı ile infeksiyonun kronikleşmesine yol açmaktadır (Razin 1998, Levisohn 2000). Hastalığın akut döneminde solunum sisteminde mikroorganizma miktarı en yüksek seviyededir. Bu dönemde tracheada 102-107 ccu MG bulunur. Kronik infeksiyonlarda ve antibiyotik uygulamasından sonra canlı bakteri sayısı çok azaldığından moleküler yöntemlerle teşhis yapılabilir (Levisohn 2000). İnfeksiyondan 4 hafta sonra vertikal geçiş %25-50 lere kadar ulaşabilir, daha sonra 8. haftadan itibaren % 3-5 lere kadar geriler (Stipkovits 1996). Hastalığın oluşumunda mikroorganizmanın patojenitesi kadar pek çok çevresel faktörlerde rol oynamaktadır. Beslenme, ısı, hava kalitesi, ışık, altlık, yoğunluk, hastalıklar, yem, su ve ventilasyonda yetersizlik, damızlığın genotipi önemli olduğu kadar tracheal epitelyumda aşı virusunun replikasyonu, amonyak, formalin fumigasyonu, toz da önemlidir. Ayrıca, soğuk hava ciliar hücrelerde paraliz meydana getirerek, sıcak hava rutubetin azalması ise, mukus viskozitesinde artma ile infeksiyonun şiddetinde rol oynar. Yine stres kortikosteroidlerin salınımını arttırarak humoral ve hücresel immun yanıtta immunsupresive etki göstermekte, yangıyı azalttığından dolayı makrofaj göçü azalmakta ve fagositoz inhibe edilmektedir (Razin 1998, Ley 2008). Hastalığın Türkiye’de durumu MG infeksiyonu tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygındır. Ülkemizde CRD infeksiyonunun varlığı ilk kez 1956 yılında Özkal tarafından bildirilmiştir (7). Esendal (1991), Ankara çevresinde incelenen 900 tavuk serumunun RPA ile 182 (%20,22)’sinde, hemaglütinasyon inhibisyon testi ile 128 (%14,22)’inde, agar jel presipitasyon ile 51 (%5,67)’inde, ELISA ile de 543 (%60,35)’ ünde pozitiflik saptadığını ortaya koymuştur. Ülgen ve ark. (1991) Bursa ve çevresinde incelenen 6 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 137 tavuğa ait örneklerin 15’inden MG’yi izole ettiklerini bildirmiştir. Ayni çalışmada incelenen 499 kan serumundan, SPA ile 242, hemaglütinasyon testi ile 263 pozitif serum saptandığı bildirmiştir. Gürbüz (1998), Konya bölgesinde daha önce solunum sistemi problemi geçirmiş ve Konya Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsünde serolojik olarak CRD enfeksiyonu teşhisi konmuş farklı yaşlarda 15 yumurtacı kümesten 73 tavuğa ait 300 kan örneğini ELISA ve RPA ile, 365 sıvap örneğini bakteriyolojik olarak ve PCR ile araştırmıştır. Serumların 127’si RPA ile, 243’ü ELISA ile, sıvapların ise 3’ünü bakteriyolojik olarak ve 9’unu PCR ile pozitif bulmuştur (9). Bağcıgil (2002), Marmara Bölgesindeki işletmelerden ve mezbahalardan toplanan 96 tavuğa ait trachea örneklerini PCR ve etken izolasyonu ile incelemiş ayrıca bu tavukların kan serumu örneklerini SPA ile test etmiştir. Trachea örneklerinin 47’sinde spesifik DNA saptanırken, 3’ünden izolasyon yapmıştır. Serolojik olarak 10 serumu pozitif ve 10 serumu da şüpheli bulmuştur (7). Özdemir (2006), Konya ve çevresindeki yumurtacı tavuk işletmelerinde solunum sistemi problemi olan ya da infeksiyonu geçirmiş 33 sürüden 192 tavuğa ait solunum sistemi organlarını İmmunoperoksidaz ile incelemiş ve 20 kümeste MG tespit etmiştir (8). Sahip olduğunuz fırsatları keşfedin Evonik hayvan beslemeye yönelik ürün ve servisleri ile daha verimli, sürdürülebilir ve karlı yem ve hayvansal üretim gerçekleştirmenize imkan veren bir dünyanın kapılarını açıyor. Siz neyi seçeceğinizi bilirsiniz. Daha fazla bilgi için yandaki kodu telefonunuzun QR okuyucusu ile taratınız. www.evonik.com/feed-additives [email protected] Tavuk çuluk S e k t ö rü n d e D e va m Ed e n So r u n : M y c o pl a sma G a l l i se pti c um ( M g) İnfe ksi y o nuna G e ne l Bi r Bak ış Akan ve ark. (2008), serolojik ve moleküler olarak 43 broyler damızlık işletmenin % 16,3’ünü MG yönünden pozitif bulmuşlardır. Patogenez Mikoplazmalarda patojenitenin moleküler mekanizması halen büyük ölçüde anlaşılamamış olup, gelişen klinik tablo ve patolojik hasar, mikoplazma hücre komponentlerinin direkt toksik etkisinden çok konağın immun yanıtı ve yangısal tepkisinin sonucu olarak görülmektedir. MG infeksiyonlarında da aynı durum geçerli olup hangi hücresel ve moleküler olayların klinik belirti ve lezyonları oluşturduğu tam olarak bilinmemektedir (Evans 2005, Ley, 2008). Lateral /horizontal bulaşmada etken üst solunun yolu veya konjuktivadan girer. İnfekte ettiği konakta esas olarak solunum yolları ve konjuktiva yüzeyinde paraziter yaşam sürer fakat kimi zaman beyin gibi başka organlara da yerleşmesi geçici sitemikinfeksiyona neden olabildiğini göstermektedir. Bu durumda çoklu yerleşimli akut veya kronik hastalık tablosu gelişir. Mikoplazmaların konağın epitel yüzeyine tutunması kolonizasyon ve infeksiyon için ön şartdır ve tutunma aynı zamanda önemli bir virülens faktörüdür. MG, konak hücreye ait yüzey glikoproteinlerine ‘terminal organel’i ile tutunur. Bu yapı ayrıca MG’nin kayma hareketinden sorumludur ve kolonizasyonu kolaylaştırdığı düşünülmektedir. Tutunma ve patogenezde rol alan proteinler GapA ve CrmA’dır (Bradbury 2008; Ley, 2008). MG infeksiyonu sonucu trachea epitelinde gelişen patolojik değişiklikler müköz granüllerin salınımı sonucu silyalı ve silyasız epitel hücrelerinde harabiyet ve dökülmedir. İnfekte tavuk embriyolarında yoğun silya dökülmesi, yüzey erozyonu ve yangısal hücre infiltrasyonu meydana gelir. Bu değişimler ve özellikle silyalar üzerindeki etki muhtemelen patogenezde doğrudan ve dolaylı rol oynamaktadır. MG’nin silyalar üzerindeki bizzat etkisinin yanı sıra silya aktivitesini bozan diğer faktörler (amonyak ve diğer patojenlerin verdiği zarar gibi) eğer varsa MG’nin kolonizasyonunun kolaylaştığı düşünülmektedir. Etkenin konak hücrelere tutunmasının diğer olumsuz etkileri ise hücrenin transport mekanizmasınının bozulması ve ürettiği hidrojen peroksit ile konak hücre membranında oksidatif stres oluşturmasıdır. Hücre kültürlerinde yapılan çalışmalarda MG’nin konak hücre içine girebildiği tespit edilmiştir. Bu özellik MG’ye; immun sisteme ve antibiyotik tedavisine karşı koyma, kronik infeksiyon oluşturabilme ve solunum yolları mukozal bariyerlerinden geçerek sistemik infeksiyona yol açabilme yeteneklerini verir ( Razin 1998, Bradbury ve Morrow, 2008; Ley, 2008). 8 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 Kanatlı immun sistemi ile MG’nin etkileşimi hakkında sınırlı bilgi mevcuttur. Fakat patogenezde MG tarafından B ve T lenfositlerinin baskılanması veya sitümülasyonu ile sitokinlerin stimülasyonunun rolü olduğu bilinmektedir. MG infeksiyonunun göze çarpan bir özelliği infeksiyon yerinde lenfoproliferatif yanıt oluşması ve infektehücrelerin heterofil ve lenfositleri çeken kemotaktik faktörler üretmesidir (Ley, 2008). Çevresel stres faktörleri veya diğer patojenlerle infeksiyonun olmadığı durumlarda kimi zaman MG infeksiyonu kendini sınırlar fakat antikorlar mevcut olsa bile etken persiste durumdadır (taşıyıcılık). Güçlü immun yanıta rağmen oluşan bu gibi kronik durumlar muhtemelen majör yüzey antijenlerinin yüksek frekanslı fenotipik varyasyonu veya etkenin hücre içine girebilme yeteneği sayesindedir. Kolibasilloz başta olmak üzere birlikte diğer infeksiyonların olduğu durumlarda veya bazı canlı aşılar uygulandığında ise MG infeksiyonunun şiddeti artar. Hastalığın şiddetini artıran diğer muhtemel faktörler immunosupresyon ve kötü çevre koşullarıdır (Ley, 2008). İnfeksiyona yakalanmış ve klinik olarak iyileşmiş tavuk ve hindiler az veya çok bağışıklığa sahiptirler. Fakat bu hayvanlar hala etkeni taşıyıp lareral/horizontal veya vertikalolararak sağlıklılara bulaştırabilirler. Kan serumu antikor titresi ile infeksiyondan korunma arasında düşük korelasyon bulunmaktadır. Ancak solunum yolları salgılarında bulunan antikorların re-enfeksiyona kaşı direnç sağladığı bilinmekte, bunun da antikorların mikroorganizmanın trake epiteline tutunmasını engellemesi sayesinde olduğu tahmin edilmektedir. Embriyolu yumurtada bulunan antikorlar MG’ninin ovopatojenitesini azaltmakta ve embriyo yaşama oranını artırmaktadır. Trake üzerinde yapılan bir çalışmaya göre infeksiyonun kontrolünde lokal humoral immun yanıtın primer rolü bulunmakta, bunun dışında CD8+ lenfositler ve doğal öldürücü (NK) hücrelerde de artış olmaktadır (Razin, 1996, Ley, 2008). Klinik belirtiler Doğal koşullarda inkubasyon periyodu 3-38 hafta arasında değişmektedir. Eğer sürü yumurta yolu ile infekte ise; klinik belirtiler 3-6 hafta arasında görülür. Yumurtalara egg-dipping uygulaması yapılmışsa ve kümeste iyi hijyenik koşulların mevcutsa stres faktörleri veya miks bir infeksiyon oluşuncaya kadar klinik belirti gözlenmeyebilir (Levisohn 2000). En yaygın klinik belirtiler: nasal akıntı, treheal raller, öksürük, hırıltı, infraorbiteal sinuslardan birinin veya ikisinin birden şişmesi ve hafif konjunktivitistir. Tav uk ç u lu k Se k tö r ü n d e D e va m Ed e n So run: M y c o pl a sma G a l l i se pti c um ( M g) İnfe ksi y o nuna G e n el Bir Bak ış Büyümede gerilik yemden yararlanma ve yumurta üretiminde azalma gibi spesifik olmayan belirtiler de gözlenir. Klinik belirtiler erkeklerde dişilere göre, hindilerde civcivlere göre daha ağırdır. Mortalite %1 seviyelerinden %5-10 düzeyine ulaşabilir, komplike olaylarda %30 a kadar çıkabilir (Ley 2008). Lezyonlar Hafif üst solunum yolu belirtilerinden şiddetli tablolara kadar değişir. Nekropsi bulgularında hava kesesi yangısı oldukça önemlidir. Diğer etkenlerin olaya karışması tabloyu şiddetlendirir. Sinus, trachea, bronşlar, akciğer ve hava keselerinde kataral eksudat, hava keselerinde opaklaşma görülür. Ayrıca hava keseleri ve oviduktda kazeöz eksudat, perikarditis, perihepatitis, salpingitis gözlenen lezyonlar arasındadır (Stipkovits 1996, Ley 2008). raorbital sinuslarından svaplar alınmalıdır. Svaplar lezyonlu ve eksudatlı bölgeye sürülerek transport medium içine svapların uç kısmı kırılarak bırakılmalı ve kuru olarak gönderilmemesine dikkat edilmelidir. Doku örneklerinde ise steril makas ve pens yardımı ile örnekler küçük parçalar halinde transport medium içinde atılmalıdır. Örneklerin +4°C sıcaklıkta ve aynı gün içerisinde laboratuara gönderilmesi izolasyon şansını önemli ölçüde etkilemektedir. Hastalığın kronikleşmesi durumunda veya antibiyotik uygulaması sonucu izolasyon şansının azaldığı durumlarda moleküler yöntemlerle teşhis önem taşımaktadır. Bu amaçla alınan svap örnekleri steril fizyolojik tuzlu su içinde ve 4-5 sıvap örneği bir arada laboratuara gönderilebilir (OIE terrestrial manual 2008, APHIS 2004). Hastalığın teşhiş edilmesinde doğru örnek seçimi büyük önem arz etmektedir. Canlı kanatlılarda, trachea, orofarenks, burun, göz ve kloakadan alınan svaplarla etken izole edilebilir. Ayrıca sürü içerisinde klinik olarak belirti gösteren birkaç hayvanın nekropsisi yapılarak lezyonlu dokulardan, örneğin akciğer, trachea, hava kesesi, burun boşluğu, inf- Hastalığın direkt teşhisinde etken izolasyonu, PCR, Real Time PCR veya in vivo bio-assay testlerinden yararlanılır (Mallinson 1981, Kempf 1998, Garcia 2005, Kahya 2009) . Teşhis amaçlı laboratuarlarda en yaygın kullanılan yöntemler; etkenin mycoplasma besi yerlerinde izole ve identifiye edilmesi veya MG DNA’sının infekte organ veya svaplardan moleküler yöntemlerle direkt olarak tespit edilmesidir. (Kleven, 1998). İzole edilen etkenin identifikasyonunda biyokimyasal testlerin yanı sıra Üreme İnhibisyon Testi (GIT) (Clyde 1983) veya etken DNA’sının tespitine yönelik moleküler teknikler uygulanır. OIE Terrestrial Manual 2008’da MG izolasyonu identifikasyonu ve valide edilmiş PCR testleri detaylı biçimde açıklanmaktadır. The American Assosiation of Avian Pathologists İnfeksiyonda gelişen antikorların tespiti amacıyla serolojik olarak, Çabuk Serum Aglütinasyon Testi (RSA), Hemaglütinasyon İnhibisyon Testi (HI) ve ELISA en yaygın olarak kullanılan teşhis yöntemleridir (Gasbert 1994, Ley, 2003, APHIS 2004, OIE terrestrial manual 2008). RSA testi infeksiyonun ilk dönemlerinde gelişen IgM’leri tespit eder sensitivitesi yüksek, spesifitesi düşüktür. RSA testi ile antijenik yakınlığı olan Mycoplasma sp.ler ile reaksiyonlar gelişebileceği gibi nonspesifik reaksiyonlar da gelişebilir. HI IgG leri tespit eder, Ig G ler kanda birkaç ay boyunca tespit edilebilir, bu testin spesifitesi yüksek, sensitivitesi RSA dan düşüktür. ELISA ise yine IgG leri tespit eder, sensitivitesi yüksek, spesifitesi HI dan düşüktür. ELISA ile yağ adjuvantlı aşılamalar sonrası ve yaşlı kanatlılarda nonspesifik reaksiyonlar veya antijenik yakınlığı olan mycoplasmalar ile kros reaksiyonlar görülebilir (Stipkovitis 1996, Kleven 1998). Teşhis: Serolojik testler sürü taramaları amacıyla uygun olup, spesifitesi ve sensitivitesi düşük olması nedeniyle şüpheli sürülerde kültür veya PCR testi ile doğrulama yapılması gerekmektedir (Kleven 1988) The American Assosiation of Avian Pathologists Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 MEKTUP ANKARA 9 Tavuk çuluk S e k t ö rü n d e D e va m Ed e n So r u n : M y c o pl a sma G a l l i se pti c um ( M g) İnfe ksi y o nuna G e ne l Bi r Bak ış Korunma ve Kontrol: xacine karşı ise direnç geliştiğini bildirmektedirler. MG infeksiyonu canlı kanatlılar, kuluçkalık yumurta veya kontamine materyalin taşınması ile sürüye girer. Biyogüvenlik önlemleri hastalığın yayılmasında ve korunmada önemli rol oynar. İnfeksiyonu elimine etmek amacı ile tüm sürüyü elden çıkarmak ve takibinde bina ve ekipmaları dezenfekte etmek önemlidir. Bu amaçla phenolic veya cresylic asit dezenfektanlar, hipoklorid veya %0.1 glutaralaldehid kullanılabilmektedir (CFSPH 2007). MG nin tüm dünyada yaygın bir infeksiyon olması, lateral olarak kolayca bulaşabilme özelliği, yine ticari yumurtacılarda farklı yaşlarda kanatlıların bir arada bulunması hastalığın kontrolünde aşılamayı önemli bir alternatif haline getirmektedir. Aşılamanın amaçları: sürüyü solunum sistemi hastalığından korumak, yumurta verimindeki azalmayı önlemek, MG nin yumurta yolu ile yayılımını önlemek, farklı yaşlarda kanatlıların bir arada bulunduğu işletmelerde rezervuarların sayısını azaltmaktır. Bu amaçla bakterin aşılar veya canlı aşılar kullanılmaktadır. Bakterin aşılar canlı aşılara göre daha güvenli olmakla birlikte, yüksek maliyetli olup, hayvanlara bireysel uygulama zorlukları vardır. Çeşitli ülkelerde ruhsatlanmış 3 canlı MG aşısı mevcuttur. F suşu, tavuklar için apatojen olamakla birlikte broyler ve hindiler için patojendir. ts-11; Avusturalya’da izole edilen M.gallisepticum’un kimyasal mutagenesisi ile geliştirilmiştir. 6/85; modifiye MG (S6) suşudur. Ülkemizde de ruhsatlı olan 6/85 ve ts-11 suşları ile hazırlanmış canlı aşılar yumurtacı sektörde kullanılmakta olup, civciv ve hindiler için avirülenttir, hayvandan hayvana yayılma özelliği göstermezler ve virülent MG eprüvasyonuna direnç gösterirler (Whithear 1996, Evans 2005). MG nin kontrolünde pek çok ülkede olduğu gibi Ülkemizde de Ticari Damızlık sürülerin MG infeksiyonundan ari olması gerekmektedir. ABD de NPIP ile, Avrupa’da 90/539/EEC sayılı AB direktifi ile ve ülkemizde de “Damızlık İşletmelerin Sağlık Kontrol Yönetmeliği” ile bu düzenlemeler sağlanmıştır. Bu düzenlemelere göre çok yüksek düzeyde biyogüvenlik, serolojik olarak rutin izleme ve infekte sürülerin elden çıkarılması ağır kontrol programları uygulanmaktadır. Kanatlı üretiminin hızla arttığı günümüzde, özellikler yumurtacı işletmelerde farklı yaşta hayvanların bir arada olduğu bir birine yakın kümeslerde infeksiyondan korunmak çok mümkün olmamaktadır. Bu gibi durumlarda uygun antibiyotik tedavisi ile klinik belirtilerin azaltılması, üretim kayıplarının önüne geçilmesi ve yumurtaya geçişin düşürülmesi amacı ile uygulanmaktadır (Levisohn 2000). Mycoplasmalar penisilin gibi hücre duvarı sentezine mani olan antibiyotiklere dirençli olmalarına rağmen, makrolitler, tetrasiklinle, kinolonlar, pleuromutilin’e duyarlıdır. Antibiyotikler klinik belirtileri ve infeksiyonun sürü içinde yayılmasını azaltır ancak, antibiyotik tedavisi ile etkenin eradikasyonu mümkün değildir. Tekrarlama sıklığı, direnç gelişimi, ve rezidü riski ise antibiyotik kullanımının diğer dezavantajlarıdır (Stipkovits 1966). Gharaibeh ve Al-Rashdan (2011), çalışmalarında 3 yıl ara ile Ürdün’de izole edilen MG saha suşları arasında antibiyotiklere karşı belirgin bir direnç gelişimi gözlemlediklerini bildirmişlerdir. Çalışmalarında Tiamulin’in her iki grupta da en etkili antibiyotik olduğunu, erithromycine ve gemtamycine karşı her iki grupta da direnç geliştiğini, tilmicosin, tylosin, ciprofloxacin, enrofloxacin, chlortetracycline, doxycycline, andoxytetracycline ne karşı ise 2. grupta ilk izole edilen gruba oranla istatistiki olarak önemli ölçüde direnç gelişimi gözlemlemişlerdir. Pakpinyo ve Sasipreeyajan (2007), Tayland’dan izole edilen MG saha suşları ile yaptıkları çalışmada, tüm izolatların lincomycin, oxytetracycline, tiamulin ve tylosine duyarlı olduklarını, josamycinin orta düzeyde duyarlılık gösterdiğini, eritromycine ve enroflo- 10 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 Neden MG sorun olmaya devam ediyor? Hastalık bir sürüden diğerine lateral olarak çok kolay yayılabiliyor. Hücre duvarı olmaması nedeni ile hücre duvarı sentezine mani olan antibiyotiklere dirençli. Vertikal geçiş en önemli sorun, yumurtada uzun süre canlılığını koruyabiliyor ve bu şekilde çok farklı yerlere taşınabiliyor. Konakçı immun sisteminden kaçmada rol alan variable yüzel proteinlerine sahip, bundan dolayı infeksiyon kronikleşip bir hayvan ömür boyu infekte kalabiliyor ve bu hayvanlarda periyodik saçılma meydana geliyor. Antibiyotikler mikroorganizmayı tam olarak elemine edemiyor ve antibiyotiklere direnç gelişiyor. Aşılama ile aşının saha infeksiyonundan önce sürüye yerleşmesi gerekli. Kontrol programları gereği izlemenin yapılabilmesi için damızlıklara aşı uygulanmıyor bu da broylerlerde infeksiyonu engellemiyor. Yumurtacılara uygulanabilen aşılar mevcut; ancak aşı tek başına yeterli değil biyogüvenlik önlemleri ile birlikte uygulanmalı. Not :Kaynaklar yazarından temin edilebilir. “Vete rine r S ağ lık Ü r ü n l e r i Se k tö r ü Ye n i d e n Şe ki ll e ni y o r” “VETERİNER SAĞLIK ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ YENİDEN ŞEKİLLENİYOR” VİSAD Burçak Zorlu, Başkan Yardımcısı 2012 yılına girerken, VISAD yakın süreçler için sektör gelişimine yönelik tahminlerini oluştururken “Veteriner tıbbi ürünler hakkında yönetmelik kapsam olarak, bu ürünleri üretenler ve pazarlayanların yanında; ürünlerin ticaretini yapanlar, kullanan sağlık profesyonelleri, eğitim ve araştırma kuruluşları, akademisyenler, sürü sağlığı programcıları, hayvan sahipleri, hayvansal gıda üreticileri, tüketiciler ve halk sağlığı açısından da önem arz ediyor. Özellikle veteriner hekimlerin ürünün satışı konusunda yetki alma açısından duydukları hassasiyet kadar, ürün kalitesi ve güvenliği konusunda müşterisine karşı emin olacağı değişimin bu yönetmelikle sağlanmasını istiyor. Bakanlık ve sanayici diğer yandan mesleki kuruluşlar ile işbirliğinin artarak geliştirilmesi hususu uygulama kapasitesi açısından da kaçınılmaz görünüyor. Bunun yanında eğitim kuruluşlarının İyi Üretim Uygulamaları esaslarını müfredatına eklemesi, sanayici ile yakın işbirliği yapması, öğrencilerin uygulamalı eğitim almasının sağlanması, mesleki kuruluşların üyelerine yönelik bilgilendirme etkinliklerini artırması gerekiyor. Ayrıca yönetmeliğin uygulanması açısından saha denetimlerinin etkinleştirilmesi ve Bakanlık birimlerinin kalifiye personel eksikliğinin giderilmesi zorunlu hale geliyor.” yaklaşımı ile 2012 ve 2013 yılı beklentilerini özetlemişti. Günümüze gelindiğinde bu yolculuğun en önemli parçalarından biri olan mevzuatın oluşturulması, yayınlanması ve belki de en zoru olan reel sektör tarafından uygulamalarına ait sonuçların görülmesi beklenmekte. Sektör paydaşlarının daha entegre ve daha çok paylaşımcı olarak görev alacağı zamanı yaşıyoruz. Veteriner Sağlık Ürünlerinin hammadde tedarik aşamasından, üretim ve dağıtım aşamalarına kadar her noktada kaydi esasların doğru ve zamanında oluşumuna, geriye dönük tüm bilgilerin şeffaflaşarak analiz edilebillir durumda saklanacağı bir platforma doğru ilerliyoruz. Bu yolculuğun sektör paydaşları tarafından uygulamalarında doğal olarak sıkıntılar, zorluklar ve geçiş süreçlerinde yaşanacak 12 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 deneyimler sektörün geleceğini oluştururken geniş bir perspektif ile Veteriner Sağlık Ürünlerinin geleceğini bugünden analiz etmek durumundayız. Türkiye ekonomisinin büyümesi ile hayvancılık ve Veteriner Sağlık Ürünleri pazarının gelişimi arasında kuvvetli bir ilişkinin olması 2010 ve 2011 yıllarında gerçekleşen yüksek büyüme oranlarının 2012 yılında daha yavaş gerçekleşmesinin etkileri Veteriner Sağlık Ürünleri pazarında etkisini göstermektedir. Bu perspektif ile bakıldığında sektör oyuncularının yatırım ve AR&GE faaliyetlerine ayırabilecekleri fonların büyüklüğüne hayvancılık sektörüne ait finansal konjonktürlerin etken olduğu anlaşılıyor. 2012 yılında ülkemiz hayvancılık endüstrisinin gelişimi, Veteriner Sağlık Ürünleri’nin yatırım planlarını oluşturmakta en önemli endekslerden bir tanesi olacaktır. 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu altında hizmete sunulan ve 24.12.2012 tarihli Resmi Gazete’ de yayınlanan Veteriner Tıbbi Ürünler Hakkında Yönetmelik ışığında Veteriner Sağlık Ürünleri sanayisi yeni bir vizyon ile yapılanıyor. Bu yapılanmaya daha yakından bakıldığında Avrupa Birliği ile yüzde yüz uyumlu bir mevzuatın tüm sektör paydaşlarını her yönden etkileyeceği yadsınamaz bir gerçek. Yukarıda gösterilen büyüme eğrisi ve yayınlanan bu mevzuatın gerektirdiği yatırım boyutları yanyana getirildiğinde sanayimizi bekleyen yatırım boyutunun önemli bir büyüklükte olduğu ve bu yatırım süreçleri sonucunda sanayimizin sadece Türkiye’ de değil ihracat alanında gelişim göstermesi gerektiği gerçeği gün yüzüne çıkıyor. Bu noktada sanayinin en önemli temsilcisi VİSAD, Resmi otorite ve sektör arasında oluşturulacak geçiş ve yapılandırma süreçlerinde en önemli rolü oynayacak. Bu süreç içerisinde sanayinin ilgili birimlerini eğitmekte, çeşitli konferans ve toplantılar organize ederek, bu süreci uyum içerisinde tamamlama hedefini güdüyor. Böylece 2012 yılını %12’ lik büyüme endeksi ile tamamlayan VİSAD üyeleri ve sektör paydaşları, 2013 yılında yatay bir büyüme endeksi sergileyerek uyum sürecine daha fazla erpilic tse helal ilani 21x29.7cm.indd 1 20.02.2013 17:25 “Vete rine r S ağ lık Ü r ü n l e r i Se k tö r ü Ye n i d e n Şe ki ll e ni y o r” konsantre olacak. İthal Veteriner Sağlık Ürünlerinde; ürünün üretim yerine ait, Bakanlıkça verilmiş veya Bakanlıkça kabul edilen, uluslararası kabul görmüş kuruluşlarca (tercihen PIC’S üyesi) verilen ilgili ülkenin yetkili otoritesi tarafından onaylanmış İyi Üretim Uygulamaları (Good Manufacturing Practice-GMP) belgesi istenecek. Yerli Veteriner Sağlık Ürünlerinde ise Bakanlıkça verilmiş İyi Üretim Uygulamaları (GMP) belgesi zorunlu hale gelecek. Üretimin iyi üretim uygulamaları çerçevesinde yapılması sayesinde ülkemizde üretilen ürünlerin ihracatında öne sürülen önemli bir engel aşılmış olacak. GMP konusunda VİSAD-Bakanlık işbirliğinde bilgilendirme ve eğitim toplantıları düzenlenecek ve yukarıda bahsedildiği gibi aynı paralelde tüm sektör paydaşlarının katılımı ile geçiş sürecini yapıcı olarak tamamlayacak. Uluslararası kayıt düzeyi ve kalite standartları ile rekabetçil bir sektör. Türkiye’ nin jeo-politik yeri ve ihracata uygun lojistik kabiliyeti ile bölgesinde lider bir Veteriner Sağlık Ürünleri sağlayıcısı olacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Günümüzde Türkiye Veteriner Sağlık Ürünleri sanayisi, bölgesinde varolan en profesyonel hayvancılık sektörüne hizmet etmektedir. Ülke deneyimi çok yüksek olan sanayi, bu deneyimini ihracat ülkelerinde kullanacak ve bölgesel ve uluslar arası rakiplerine göre çok daha avantajlı satış pratiği kabiliyeti sağlayacaktır. Özellikle dünyada 8.inci sırada olan Tükiye Kanatlı Sektörünün tecrübelerini diğer ülkelerde paylaşmak, yön verici olmak, ülkemiz sanayicisini lider pozisyona taşımakta önemli bir rol oynayacaktır. Kayıt ve izlenebilirlik düzeyindeki kalite artışı ve geriye dönük şeffaflık, tüketici ve uygulayıcı için en önemli kriter olan objektif rekabette en büyük avantaj haline gelecektir. Yayınlanan mevzuatın içeriğinde kaydi esasların bir çok noktada zenginleştirilmesi ve geriye dönük detaylı üretim bilgilerine her alanda ulaşılabilir olması uluslararası tedarikçiliğin kalitesini artıracak ve tercih edilecek bir unsurdur. Kanatlı Sektöründe Veteriner Sağlık Ürünlerine ait kalite algısı. Bir çok gelişmiş ülkede olduğu gibi Veteriner Sağlık Ürünleri, özellikle kanatlı sağlığı sektöründe yaşanabilecek ve geniş üretim alanlarını etikeleme ihtimali olan epidemik hastalık krizlerine karşı mücadelede kullanılacak en önemli unsurdur. Bu anlamda özel- 14 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 likle son yıllarda dünyada yaşanan hastalık krizleri ve hayvan sağlığının insan sağlığı ile direk ilgisi Veteriner Sağlık Ürünleri sektörünün stratejik öneminin altını bir çok kez çizmiştir. Bu önem çerçevesinde yaşanabilecek potansiyel krizlerin aşılmasında ve daha geniş bir perspektif ile bakıldığında sürdürülebilir sağlık çizgisini koruma anlamında Veteriner Sağlık Ürünlerinin devamlı surette kalite normlarını yükseltmek önem arz etmektedir. Türkiye’de kısa süre içerisinde dünya sekizinciliği seviyesine gelen kanatlı endüstrisinin tüm risklere karşı korunması zaruri olduğu gibi ülkenin stratejik bir zorunluluğudur. Bu zorunluluk endüstrinin gerçeği olarak kabul edildiğinde, yerli Veteriner Sağlık Ürünlerine ait kalite algısının yüksek olması aynı politik plan çerçevesinde önemli bir faktörü tamamlayacaktır. Dağıtım Kanalları ve Sorumluluk. Veteriner Sağlık Ürünlerinin dağıtımı ve saklanmasına yönelik yönetmelik içeriği detaylı olarak incelendiğinde, üreticiden uygulayıcıya kadar gerçekleşen tüm yolculuğun doğru ve bilinçli kişiler tarafından yapılması gerektiği, dağıtım noktalarına ait kalite seviyesinin ölçülebilir ve değerlendirilebilir olması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu noktada dağıtım ağının büyük bir bölümünde Veteriner Hekimlerimizin takibi ve kontrolü önemlidir. Geri bildirimin ve saha sonuçlarının üretim noktasına kadar ulaşarak üretim kalitesini yükselten ve doğal olarak üretim platformunun öncesi ve sonrası devamlı surette sorgulanan Farmakovijilans içeriği, ülkemizde uygulanabilir ve raporlanabilir hale gelmiştir. Bugüne kadar bir çok noktanın açık kaldığı ve kontrolsüz alanların var olduğu dağıtım kanalları uluslararası kabul görmüş GDP (İyi Dağıtım Uygulamaları) seviyesine doğru kararlılıkla yükselmektedir. Bu süreç içerisinde İlaç Takip Sistemi uygulaması yakın vadede sektöre hizmet verebilir hale gelecektir. Geçiş Süreci, Uzun yıllardan beri var olan yapının ve sistemlerin reform olarak adlandırılabilecek ve Avrupa Birliği ile yüzde yüz uyumlu yeni bir yapı ile yer değiştirmesi kolay olmayacaktır. Bir çok alanda yaşanacak zorluklar gerek yatırımlar bazında, gerek uygulama ve denetleme süreçlerinde düzenleyici ve uygulayıcı arasında önemli problemlerin oluşmasına sebebiyet verebilecek durumdadır. Bu problemlerin önlenmesi sürecinde düzenleyici ve uygulayıcının objektif bir platformda buluşma zorunluluğu çok önemlidir. Bu süreç içerisinde VİSAD’ a önemli görev düşüyor. Prob- “Vete rine r S ağ lık Ü r ü n l e r i Se k tö r ü Ye n i d e n Şe ki ll e ni y o r” lemlerin oluşum evresinde, ara çözümlerin üretilmesi, geçiş süreçlerinin makul ve yeterli seviyelerde tutulması VİSAD için önemli görevlerdir. Sektör paydaşlarının geçiş sürecinde yaşayacağı pratik ve hukuki zorlukların çözümlenmesine yönelik çalışmalar, VİSAD çerçevesinde oluşturulacak çalışma gurupları içerisinde çözümlenecektir. Geçiş süreci içeriğinde mevzuat dahilinde yaptırımların revizyonlarını teşvik edici ve yapıcı yönde oluşturulması hedeflenmektedir. Bu süreçte yapıcı ve motive edici yaklaşımlar, gelecek süreçlerde daha profesyonel ve uygulanabilir yönetmelikleri şekillendirecektir. kimlik sistemi üzerine kurulu olduğu, tedaviye yöne- 2014 yılı sonrası beklentiler, maların devamlılığı yönünde karar vermesini sağla- 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu altında hizmete sunulan ve 24.12.2012 tarihli Resmi Gazete’ de yayınlanan Veteriner Tıbbi Ürünler Hakkında Yönetmelik ile Veteriner Sağlık Ürünleri sanayisinin yeni bir vizyon ile yapılandığını yukarıda belirtmiştik. Bu sürecin 2013 ve 2014 yıllarında emek ve sermaye yoğun bir süreç içerisinde organize edileceği, bu süreç içerisinde gerek finansal gerek entellektüel gereksinimlerin artacağı bir süreç yaşayacağız. Kalitatif yönde yükselecek olan sektörün paralel olarak uluslararası gelişimleri devamlı olarak takip edebilmesi için aynı yoğunluğu 2014 sonrasında da yaşanması muhtemel. Avrupa Birliğinde günümüze kadar tamamlanmış olan bu yolculuk bugünlerde, İnovasyonu teşvik, prosedürlerin sadeleştirilmesi ve mevcut uygulamaların entegre hale getirilmesi ile tüm sektör paydaşları söz konusu düzenlemelere ve mevzuata yönelik alt yapı çalışma sonuçlarını memnuniyetle beklemektedir. Dengelenmiş çözümlerin düzenleyiciler, paydaşlar ve hayvan refahı için kazan-kazan-kazan durumunu getirmesini ummaktadırlar. Sektörün bu ittifakı, veteriner hekimler ve üreticiler için “kazan-kazan-kazan” fırsatlarının yakın gelecekte “kazandı-kazandı-kazandı” haline gelmesini ümit etmektedirler. lik ürünlerin sadece ihtiyaca yönelik olduğu algısını ortaya çıkarmaktadır. Avrupa Birliği ortalamasına göre yeni bir ürünün keşfinden üretimine ve sahaya sürülmesine kadar olan süreç yaklaşık 5-11 yıl arasında olup ortalama yatırım maliyeti 150 milyon Euro olarak belirtilmektedir. Görüldüğü üzere çok yüksek maliyetler gösteren yeni ürün çıkartma bütçesi üreticilerin mevcut ürünlerin piyasa şartlarında kalması yönünde ve mevcut çalışmıştır. Bu karar üzerine ortalama bütçelerinin %12 sini AR&GE faaliyetlerine ayıran çok uluslu şirketler, bu bütçenin sadece %35 oranını kullanarak mevcut ürünlerin devamlılığı ve pazarda daha fazla tutunması yönünde araştırmalarına fon ayırmaktadır. Veteriner Sağlık Ürünlerine yeni bir bakış DISCONTOOLS : Son yıllarda yaşanan hastalıklara karşı savunmada sadece yeni aşı üretmekten ziyade mevcut aşı ve marker aşıların daha fazla geliştirilmesi ve ihtiyaca yönelik modifiye edilmesinin önemi ortaya çıkmıştır. Aşı kullanımı ve teşhis kitlerinin daha efektif kullanılması Veteriner Sağlık Ürünlerini daha etkin şekilde kullanılabilir hale getirecektir. Eradikasyon yöntemi ile bertaraf edilmesi planlanan durumlarda aşılar ve teşhis kitleri önemini korumaktadır. DISCONTOOLS projesi endüstrinin paydaşları tarafından yönetilen ve bu amaca hizmet eden bir çalışmadır. Bu çalışmaya düzenleyiciler, birlikler, araştırma gurupları katılım sağlamaktadır. Avrupa Birliği komisyonunun aktif olarak desteklediği bu proje 1 Avrupa Birliğinde Veteriner Sağlık Ürünleri ve istatistiksel durum : mart 2008 tarihinde başlamış olup, geçen beş sene 2012 yılı sonunda Avrupa Birliği bölgesine ait rakamlara bakıldığında Veteriner Sağlık Ürünleri toplam satış rakamları 4.5 milyar Euro seviyesine ulaştığını görmekteyiz, bu rakamın %28 oranı Aşılar, %17 oranı Antimikrobiyaller, %29 oranı Antiparaziterler, %7 oranı Topikal ve kalan %20 oranı Diğer ürünler olarak dağılım sergilemektedir. Görüldüğü üzere Antimikrobiyal oranının Aşılara göre daha düşük olması Veteriner Sağlık Ürünlerinin koruyucu veteriner he- rını belirlemiş, öneceliklerine göre Veteriner Sağlık 16 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 boyunca yoğun bir mekanik ile konsantrasyon alanlaÜrünlerine yönelik yeni gelişim ve stratejik planlama ile çalışmaktadır. Günümüzde dünya geneline açılan DISCONTOOLS projesi tüm paydaşların katkı vermesi amacıyla profesyonellerin kullanımına ve bilgi paylaşımına açılarak internet üzerinden bilgi akışına başlamıştır. Detaylar için www.discontools.eu sitesini ziyaret edebilirsiniz. İnküb as yon u n Civ c i v K a l i te s i n i Etki l e r i İNKÜBASYONUN CİVCİV KALİTESİNE ETKİLERİ Dr Inge van Roovert-Reijink Çeviren: Doç. Dr. Mehmet Yardımcı Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi Bir kuluçkahanede civciv kalitesini en iyi düzeye çıkarabilmek için optimize edilmesi gereken birçok faktör vardır. İnkübatörün dizaynı, inkübasyon periyodu, yumurta kabuğu ısısı, karbondioksit (CO2) konsantrasyonu gibi faktörler embriyo gelişimini ve buna paralel olarak civciv kalitesi ve daha sonraki performansı etkilemektedir. Kuluçka randımanının optimize edilmesinin yanısıra, kuluçkahanenin önemli bir hedefi de çıkımda kusursuz civcivler elde edip, piyasaya sunmaktır. Civciv kalitesini ideal hale getirebilmek için kaliteyi ölçebilecek iyi bir metoda sahip olmak gerekir. Kaliteyi ölçecek bu metodun inkübasyon işlemini değerlendirebilecek niteliğe sahip olması gerekmektedir. İleriki yaşlardaki performansın değerlendirilmesinde dikkate alınan veri civciv boyudur (uzunluğudur). Civciv uzunluğu, civcivin bir cetvel hizasında gerdirilerek gagadan ayakucuna kadarki mesafe ölçülerek tanımlanır. Bu uzunluk civcivin yumurta sarısı dışında kalan vücut kütlesi (kalıntı halde bulunan yumurta sarısı haricindeki canlı ağırlık) ile pozitif korelasyona sahiptir ve bu kütle inkübasyon sırasında yumurta sarısının ne kadarının gelişen vücuda dönüştüğüne işaret eder. Civciv kalitesini optimize edebilmek için birçok faktörün dikkate alınması gerekir. Civciv kalitesi, kuluçka öncesi dönemdeki faktörlerden damızlığın genetik yapısı, damızlık sürünün yaşı ve sağlık durumundan etkilenebilir. Yumurta yumurtlandıktan sonra ise folluk hijyeni ve damızlık kümesteki depolama koşulları gibi faktörler yumurta kalitesi, embriyo yaşama gücü ve civciv kalitesini etkiler. Damızlık sürü idaresi bir kuluçkahanenin kusursuz günlük civciv elde edip edemeyeceğini kısmen belirler. İnkübatör Dizaynı ve Yumurta Kabuğu Isısı Optimal embriyonik gelişme için inkübasyon sırasında inkübatördeki tüm yumurtaların optimal yumurta kabuğu ısısına sahip olması gerekir. Çok yüksek veya çok düşük yumurta kabuğu ısısı civciv kalitesini ve üniformiteyi olumsuz etkiler. İnkübatörün her yerinde optimal ve üniform yumurta kabuğu ısısı sağlamak için inkübatör dizaynı çok önemlidir. İnkübatör içindeki hava akış hızının her yerde aynı olması ge- 18 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 rekir çünkü hava akış hızındaki varyasyon havanın ısı transfer kapasitesinde ve yumurta kabuğu ısısında varyasyona neden olur. Bağıl nem de ısı transferinin önemli bir bileşenidir. Nemli hava, ısıyı kuru havaya göre daha iyi iletir. İnkübasyonda optimal yumurta kabuğu ısısını sağlamak için inkübasyon periyodu boyunca yüksek bir bağıl nemi muhafaza etmek idealdir. İnkübasyonun ilk 9 gününde embriyonik ısı üretimi düşüktür ve çevresel havadaki ısı, bağıl nem yüksek ise embriyoya daha kolay geçer. Dokuz günlük inkübasyondan sonraki dönemde embriyonik ısı üretimi gitgide hızlanır ve bağıl nem yüksek ise embriyodaki ısı çevresel havaya daha kolay geçer. Ancak inkübasyon boyunca yüksek bir bağıl nem mümkün değildir çünkü inkübasyonun 18. gününde, kuluçka randımanını maksimize etmek için yumurta ağırlığının en az %10’unun kaybedilmesi gerekir. Bu nedenle yumurta kabuk ısısını muhafaza etmek amacıyla ısı transferini kontrol etmek için gereksinim duyulan bağıl nem ile yumurtanın ağırlık kaybı için gereksinim duyulan bağıl nem arasında bir denge bulunmalıdır. İnkübasyonda optimal yumurta kabuğu ısısını tespit etmek amacıyla yapılan çalışmalarda en iyi civciv kalitesinin yumurta kabuğu ısısının 37.8°C (100 F) tutulduğu koşullarda elde edildiğini göstermektedir. İnkübasyonun 1. ve 3. haftasında yumurta kabuk ısısının 37.8°C’den yüksek veya düşük ısılarda olması halinde 2. kalite civciv oranlarının %5’in üzerinde arttığı ve 5 mm’ye varan düzeyde daha kısa civcivlerin elde edildiği görülmüştür. İnkübasyonun 7. gününden sonuna kadar olan sürede yumurta kabuk ısısının 38.9°C’ de olmasının ileriki dönemlerde asites görülme sıklığını artırdığı ortaya konulmuştur. Kuluçka işlemi sırasında yumurta kabuğu optimal ısısı konusunda pek çalışma yapılmamıştır. Kuluçka periyodunun son haftasında kabuk ısısının 37.8oC yerine 38.9°C olması halinde 2. kalite civciv oranının %2 arttığı yani civciv kalitesini olumsuz etkilediği bilinmektedir. Kuluçka periyodunda tüm embriyoların optimal gereksinimlerinin karşılanması zordur çünkü embriyolar ve civcivler, aynı anda kuluçkanın farklı evrelerinde (yumurta iç zarının delinmesi, dış zarın delinmesi, Anti-Fly Program Anti-Fly Program İNSEKTİSİT İNSEKTİSİT Güçlü Sinek Öldürücü Güçlü Sinek Öldürücü Karasineklere Karşı Etkin Çözüm! Karasineklere Karşı Etkin Çözüm! Ani etki Ani etki Kolay uygulama Kolay uygulama İnküb as yon u n Civ c i v K a l i te s i n i Etki l e r i ıslak olarak çıkmış civciv, kurumuş civciv fazları) bulunuyor olabilirler. İnkübatörde ve çıkım makinesinde birörnek kabuk ısısının sağlanması, embriyonik gelişmedeki varyasyonun minimize edilmesi için çok önemlidir. Embriyonik gelişmedeki varyasyon en aza indirildiğinde, kuluçka makinesindeki embriyonun gereksinimleri paralelinde çevresel koşulların optimizasyonu kolaylaşır. CO2 Yoğunluğu Ticari kuluçkahanelerde gelişmekte olan embriyolara yeterli temiz hava ve oksijenin sağlanabilmesi için CO2 yoğunluğu genellikle maksimum düzeyin altında tutulur. Yüksek CO2 konsantrasyonlarının inkübasyonun çeşitli evrelerinde embriyonik gelişme ve civciv kalitesi üzerine etkilerini inceleyen bazı araştırmacılar inkübasyonun ilk 10 gününde %1’in üzerinde tedricen artan CO2 konsantrasyonunun yaşamın ilk haftasında bağıl büyümeye olumlu bir etkisinin olduğu fakat kesim çağında yüksek bir canlı ağırlıkla sonuçlanmadığını ortaya koymuşlardır. Civciv embriyoları inkübasyonun 10 ile 18. günler arasında yüksek CO2 konsantrasyonlarını (%4) civciv kalitesine herhangi bir etki olmaksızın tolere edebilmektedir. Pratikte, bazı kuluçka yöneticileri kuluçka makinesine giren taze havayı azaltarak kuluçkadan ilk çıkan civciv ile son çıkan civciv arasında geçen süreyi (hatch window) azaltmaya çalışırlar. Havalandırma oranındaki azaltma, kuluçka makinesindeki CO2 konsantrasyonunu %0.8’in üzerine çıkarabilir. Bu durum maksimum CO2 konsantrasyonunun %0.35’in altında olduğu hale göre embriyonun daha erken çıkımını tetikler. Yüksek CO2 konsantrasyonundan dolayı daha erken çıkım olmakla birlikte bu durumun civciv kalitesine olası etkisi bilinmemekte hatta olumsuz olma ihtimali de yüksek görülmektedir. Bazı ticari inkübatörlerde, inkübatörün soğutma kapasitesi kısmen giren temiz hava miktarına bağlı olabilir. Böyle inkübatörlerde havalandırma oranındaki azalma kabuk ısısında ciddi artışa neden olur. İnkübasyonun son haftasında 38.9°C’lik kabuk ısısı civciv kalitesini olumsuz etkiler. Kuluçka periyodunda yüksek kabuk ısısı ile yüksek CO2 konsantrasyonunun kombinasyonu civciv kalitesinin daha da kötüleşmesine neden olabilir. Yumurta Kabuğu ve Rektal Sıcaklık Maksimum civciv kalitesini elde etmek için inkübasyon boyunca birörnek ve optimal kabuk ısısı çok önemlidir. Birörnek ve optimal kabuk ısısının sağlanması için inkübatör dizaynı, havalandırma hızı ve bağıl rutubetin inkübasyon boyunca dikkate alınması gerekir. Civciv embriyoları yüksek CO2 konsantrasyonlarını inkübasyonun 18. gününe kadar tolere 20 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 edebilmektedir. Ancak, yüksek CO2 oranının kuluçka periyodunda civciv kalitesi üzerine olan etkisi bilin12x8 cm memektedir. Civciv kalitesini olumsuz etkileyecek olan kabuk ısısında artışa neden olabileceğinden dolayı kuluçka makinesinde havalandırma oranının azaltılması tavsiye edilmemektedir. DÜN PFIZER HAYVAN SAĞLIĞI BUGÜN ZOETİS Çıkım sonrası civciv kalitesini yüksek olarak muhafaza etmek için civcivlerin rektal ısılarının broiler kümesine yerleştirilene kadar 40.0 ile 40.6°C arasında olması gerekir. Çıkım Sonrası Koşullar Çıkım anından kümese ulaşana kadar civcivlerin rektal ısılarının 40.0 ile 40.6°C arasında olmasının sağlanması gerekir. Yüksek sıcaklıklarda civcivler hızlı hızlı soluyarak buharlaşma yoluyla vücutlarını serinletmeye çalışırlar. Hızlı soluma, civcivlerin yem ve sudan mahrum oldukları dönem olan broiler kümesine ulaşana kadar geçen sürede dehidre hale gelmelerine nedenİÇİN. olabilir. sonrası HAYVANLAR SAĞLIKÇıkım İÇİN. SİZİN İÇİN.aşırı sıcaklığa maruz kalma ileriki dönemde büyüme performansı ve ölümler üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Kuluçka makinelerinin dizaynı, civciv bekletme ve muamele odaları ve civciv taşıma kamyonları, çıkımdan kümese kadarki geçen süreçte her bir civcive uygun çevre koşullarının sağlanması bakımından kritik öneme sahip faktörlerdir. 8x12 cm Kaynak Inge van Roovert-Reijink (2013) Incubation Affects Chick Quality. World Poultry, 29 (3): 22-23. DÜN PFIZER HAYVAN SAĞLIĞI BUGÜN ZOETİS HAYVANLAR İÇİN SAĞLIK İÇİN SİZİN İÇİN K ana t lı S e k t ö rü n ü n Bu l u ştu ğ u Ye r “ 6 . Ta v u kç u l u k Te kno l o j i l e ri U l usl a r Ara sı İhti sa s Fua rı - 2013” KANATLI SEKTÖRÜNÜN BULUŞTUĞU YER “6.TAVUKÇULUK TEKNOLOJİLERİ ULUSLAR ARASI İHTİSAS FUARI -2013” Prof. Dr. Ahmet ERGÜN Veteriner Tavukçuluk Derneği Başkanı Dünya çapında bir marka olan Hollanda, Utrecht merkezli Tavukçuluk ve Teknolojileri Fuarı VIV, Meksika’dan Çin’e, Tayland’dan Rusya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada beyaz et ve kanatlı hayvan sektörünün lider isimlerini yıllardan beri tek bir çatı altında toplayarak dünya genelindeki kanatlı hayvan sektörüne büyük katkılarda bulunmaktadır. Beyaz et sektörüyle ilgili ihtisas fuarlarının başında yer alan ve dünyanın çeşitli kıtalarındaki farklı şehirlerde düzenlenen VIV Fuarlarının Türkiye ayağı olan VIV TÜRKİYE Fuarı, başta Türkiye olmak üzere Orta Doğu, Balkanlar ve Türkî Cumhuriyetlerdeki beyaz et sektörünün pusula fuarı niteliğindedir. “Yemden tüketim etine et güvenliği” konsepti ile hareket eden VIV TÜRKİYE, sektörel endüstri kuruluşları için kaçırılmaz bir fırsat niteliğinde olmasının yanı sıra, Dünya Fuar Organizasyonları Birliği UFI’nin kalite onayına da sahiptir. Tavukçuluk entegreleri ve tüm teknik gereçlerinden yem hammaddesi ve katkı ürünlerine, paketleme ve lojistik sistemlerinden danışmanlık hizmetlerine kadar pek çok ürün ve hizmetin sergileneceği VIV TÜRKİYE 2013 Fuarı, besleme ve sulama sistemlerinden et ve yumurta üreticilerine, tarım sistemlerinden yumurta toplama ve etiketleme sistemlerine kadar geniş bir katılımcı hedef kitlesine de sahiptir. Çiftçiler, gıda işleme sanayii yöneticileri, yem fabrikası yöneticileri, üniversite öğretim görevlileri, gıda toptancıları ve bunun gibi daha pek çok ilgili gruplar ise VIV TÜRKİYE Fuarının ziyaretçi profilini oluşturmaktadır. 22 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 13-15 Haziran 2013 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi Salon 9-10 ve 11’de 6. Kez düzenlenecek olan Tavukçuluk ve Teknolojileri Uluslararası İhtisas Fuarı VIV TÜRKİYE 2013 beyaz et sektörüne yön veren lider isimlerin buluşma noktası olacaktır. Sizlerin de gerek katılımcı, gerek ziyaretçi olarak VIV TÜRKİYE 2013 Fuarı’na iştirakınızı bekliyoruz. veteriner_215_275_c.fh11 7/30/12 5:42 PM Page 1 A cı K ayb ım ız ACI KAYBIMIZ UZMAN VETERİNER HEKİM ERHAN UÇTU (1949-2013) En verimli döneminde beklenmedik bir anda aramızdan ayrılan uzman veteriner hekim Erhan Uçtu 7 Ekim 1949 yılında Akhisar/ Manisa’da doğmuş, 1968 yılında Manisa lisesini bitirmiş 1968 yılında girdiği Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesinden 1973 yılında mezun olmuştur. Sivas ilinde merkez veteriner hekimi olarak göreve başlamış, 1979 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Bakteriyoloji ve Salgınlar kürsüsünde uzmanlık eğitimini tamamlayarak Bornova Veteriner Araştırma Enstitüsü Tavuk Hastalıkları Laboratuarında çalışmalarını sürdürmüş ve tavukçuluk alanında uzmanlaşmıştır. Tavukçuluk sektöründe, yoğun olarak Ege Bölgesi ve Türkiye genelinde kanatlı üretimi ve sağlığı konularında kongre, seminer ve yurt dışı toplantılara katılmış ve katkılar sağlamış, kanatlı özel sektörünün gelişmesinde önemli görevler almış ve bu sektörün duayenleri arasına girmiştir. İngilizce ve Almanca bilen Veteriner Tavukçuluk Derneği üyesi Tavuk Hastalıkları Uzmanı Veteriner Hekim Erhan Uçtu 26 Mayıs 2013 tarihinde zamansız aramızdan ayrılmış olup, evli, iki kızı ve bir aylık torunu bulunmakdır. Sevgili Erhan’a Allah’tan rahmet ailesine, meslektaşlarımıza, dost ve akrabalarına başsağlığı dileriz. 24 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2 IBVAR 2- veteriner tavuk.indd 1 10.05.2013 17:48