Özel röportajın devamı

Transkript

Özel röportajın devamı
SÖYLEŞİ / SUBRAMANIAN - HSIUNG - GHAMAMI
Yabancı uzmanlar
Türkiye ekonomisi
için neler diyor?
Satın alma ve pazarlık stratejileri konusunda dünyanın
en önemli üç ismi Türk ekonomisindeki gelişmelerden
övgüyle söz ettiler. Harvard Profesörlerinden
Subramanian, Çin ekonomisine yön veren FOXCONN
CPO’su Hsiung ve 2 trilyon dolarlık satın alma bütçesini
yöneten Ghamami, Ekovitrin’e konuştu.
M
Melike KOÇAK
[email protected]
122 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015
ilyar dolarlık ciroları yöneten Çin ve ABD’nin Devleri geçtiğimiz aylarda Haliç Kongre Merkezi’nde
“II. Uluslararası Satın Alma ve Pazarlık Stratejileri”
konferansına katıldılar. Çin ve Amerika’nın Satın
Alma ve Müzakere konusundaki ustaları; dünyanın en büyük iki
ekonomisi Amerika ve Çin’in satın almayı nasıl karlılık merkezine dönüştürdüklerini, izledikleri stratejilerin; şirket ve ülke
ekonomilerine nasıl kazanç sağladıklarını Türkiye’nin önde gelen
şirketlerinin satın alma karar vericileri ile paylaştılar. Pazarlık konusunda dünyanın en önemli düşünür ve uygulayıcılarından biri
kabul edilen, Harvard Üniversitesi profesörlerinden Prof. Guhan
Subramanian, Çin ekonomisine yön veren FOXCONN CPO’su
Frank Hsiung ve 2 trilyon dolarlık satın alma bütçesini yöneten
Intel Satın Alma ve Pazarlık Danışmanı & Eğitmeni Omid Ghamami, Ekovitrin’e özel açıklamalarda bulundu.
Frank Hsiung
Prof. Guhan Subramanian
Omid Ghamami
EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 123
SÖYLEŞİ / Prof. Guhan Subramanian
Prof. Guhan Subramanian:
Türkiye
yatırımcılar
için cazip
bir ülke
“Türkiye’nin Batı Avrupa’nın
merkezinde yer alması önemli bir
avantaj. AB deneyimi, Asya’ya ve
Ortadoğu’ya geçiş kapısı olması da
ayrıca önemli. Bu özellikler Türkiye’yi
yatırımcılar için cazip kılıyor.”
B
Harvard Üniversitesi
Pazarlık Müzakere
Danışmanı Prof. Guhan
Subramanian
124 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015
ugüne kadar yaklaşık 150 milyar dolarlık şirket satın almaları konusunda baş
danışmanlık yapan Harvard Üniversitesi
Pazarlık Müzakere Danışmanı Prof. Guhan
Subramanian, Harvard Üniversitesi tarihinde hukuk
ve işletme alanında ömür boyu profesörlük kürsüsüne
sahip ilk ve tek profesör olma unvanına sahip. Subramanian, müzakere-pazarlık alanında dünyadaki en
önemli düşünür ve uygulayıcılarından biri olarak kabul
ediliyor. Birçok şirkete danışmanlık da yapan Prof.
Subramanian, aynı zamanda Fortune 500’de yer alan
iki şirketin de yönetim kurulunda yer alıyor. Dünyanın
en büyük aile şirketlerinin ikinci kuşak temsilcilerine
eğitim veriyor. Prof. Subramanian, Ekovitrin’e önemli
açıklamalarda bulundu.
İstanbul başta olmak üzere Türkiye’de
gerçekleştirilen altyapı yatırımları
uzun vadede ekonomik gelişmeye
katkı sağlayacak.
Dünyada şirketlerin birleşme
ve satın alma faaliyetleri artıyor.
Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Bu konuda hangi ülkelerde
yoğunluk var? ABD ve Çin’de
durum nasıl?
Satın alma konusu geçmişte
şirket yöneticilerinin ilgi göstermediği bir alandı. Tıpkı durgun
bir suya benziyordu. Bu alanda
kariyer yapma isteği azdı. Bugün
satın alma konusunda hızlı bir
gelişim yaşandı ve sektör ilgi
çekici bir hale geldi. Satın alma
konusunda Amerika Birleşik
Devletleri başı çekiyor. Doğu ve
Batı Avrupa ise yükselişte. Çin
ise önemli gelişim gösteriyor.
Türkiye’de faaliyet gösteren
şirketler değerlendirildiğinde
tablo nasıl?
Türk yöneticilerle çalışma fırsatım oldu. Satın alma konusunda
Türkiye’deki olanakları gözlemledim. Türkiye’nin her geçen gün
büyüyen ve gelişen bir ekonomisi
var. Türkiye’nin Batı Avrupa’nın
merkezinde yer alması önemli
avantaj. AB deneyimi, Asya’ya ve
Ortadoğu’ya geçiş kapısı olması
da ayrıca önemli tabii. Bu özellikleri bence Türkiye’yi yatırımcılar
için cazip kılıyor.
Satın alma işlemi hangi stratejilerle karlı hale gelir?
Şu kadarını söyleyebilirim, satın almanın anahtar stratejisi mali-
yeti düşürmek değil, tedarikçilerle
uzun süreli sürdürülebilir ilişkileri
kurmak ve bunu şirket için kar
sağlamaya dönüştürmektir.
Şirket birleşmeleri-satın
almaları konusunda 2014 yılında
dünyada ne kadarlık bir anlaşma
gerçekleştirildi?
Açıkçası bu soruya nasıl cevap
vereceğimi bilmiyorum. Her gün
bu konuyla ilgili binlerce anlaşma
yapılıyor. 2013 yılında 270 milyar
dolar seviyesinde şirket birleşmesi ve satın alma işlemi gerçekleştirilmişti. Geçtiğimiz yıl da bu
rakamın üzerine çıkıldı. Satın
alma çok önemli bir arena. Satın
alma ve birleşme konusu 2015’te
daha önemli hale gelecek.
Yabancı bir gözlemci olarak
dışarıdan bakıldığında Türk
ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İşsizlik Türkiye için önemli
bir sorun. Türk ekonomisi kırılgan bir yapıya sahip. Ancak şunu
söyleyebilirim; Türk ekonomisinde yine de birçok fırsat var. Mesela; İstanbul’da inşa edilen yeni
havalimanı. Dünyanın öteki yerlerine geçiş kapısı olacak ve belki
de bu sayede İstanbul ve Türkiye
genelinde gelişim sağlanacak.
Özellikle Boston’dan İstanbul’a
gelmenin kolaylığını görünce çok
şaşırdım. Karım ve ben uçağa
bindik ve uyuduk. Uyandığımızda
Prof. Guhan
Subramanian
kimdir?
Prof. Guhan Subramanian,
bugüne kadar yaklaşık 150
milyar dolarlık şirket satın
almaları konusunda baş
danışmanlık yaptı. Harvard
Üniversitesi tarihinde hukuk
ve işletme alanında ömür
boyu profesörlük kürsüsüne
sahip ilk ve tek profesör olan
Subramanian, müzakerepazarlık alanında dünyadaki
en önemli düşünür ve
uygulayıcılarından biri olarak
kabul ediliyor. Birçok şirkete
danışmanlık da yapan
Subramanian, aynı zamanda
Fortune 500’de yer alan iki
şirketin de yönetim kurulunda
yer alıyor. Subramanian,
Harvard Üniversitesi’nin
meşhur “Veliaht Programı”nda
müzakere kürsüsü bölüm
başkanlığına da yürütüyor. Prof.
Prof. Guhan Subramanian,
dünyanın en büyük aile
şirketlerinin ikinci kuşak
temsilcilerine eğitimler veriyor.
İstanbul’daydık. Bir sene önce bu
mümkün değildi. İstanbul başta
olmak üzere Türkiye’de gerçekleştirilen altyapı yatırımları uzun
vadede ekonomik gelişmeye katkı
sağlayacak.
Özellikle Türkiye ve Brezilya gibi ülkelerde doların değeri
arttı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dolardaki artış gelişmekte
olan ülkeleri etkiliyor. Bu durum
Türkiye’nin de içinde olduğu
ülkelerin ihracatını olumsuz etkiledi. Bu durumun kalıcı olduğunu
düşünmüyorum.
EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 125
SÖYLEŞİ / FRANK HSIUNG
Frank Hsiung
kimdir?
Frank Hsiung:
Ülkeniz
çok hızlı
gelişiyor
FOXCONN’un Çin’de 50 milyar
dolarlık satın alma bütçesini 10 yıl
boyunca yöneten Tayvanlı Frank
Hsiung, ülkemiz için şunları söylüyor:
“Türkiye çok hızlı bir şekilde hareket
ediyor ve gelişiyor.”
Ç
in’in en büyük özel şirketinin 10 yıl boyunca
satın alma konusunda liderliğini üstlenen Foxconn’un Former CPO’su Frank Hsiung,
30 farklı ülkeden yıllık 60 milyar doların
üzerinde satın alma işlemini gerçekleştirdi. Hsiung, bu
görevi öncesinde IBM’in 15 yıl boyunca Çin ve Tayvan
bölgesi Satın Alma Direktörlüğü görevini yürüttü.
Satın alma konusunda dünyanın sayılı isimlerinden biri
olan Hsiung, Ekovitrin’in sorularını yanıtladı.
n Satın alma süreçlerinde en sık karşılaşılan
zorluklar nelerdir? Bu süreçler hangi ülkelerde yavaş
hangilerinde daha hızlı gerçekleştiriliyor?
Bence satın almadaki en büyük aşama, dengeli ve
uygun olmayan davranışlardan kaçınmaktır. Mesela çek ve bakiye konusu çok önemli. Satın almada
insanların birtakım şeyleri doğru ve yanlış yapmadaki
kişisel niteliklerine güvenebilirsiniz. Çalışanlarınız iyi
eğitimlilerse birtakım şeyleri doğru yaparlar fakat iyi
eğitilmemişlerse hata yapmaya meyillilerdir. Şirket
126 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015
kurumsal bir yapıya sahipse;
satın alma, kullanıcı, nitelikli
insan ve ödeme yapan insanlar
ayrı tutulur. Böylece insanlar hatalardan kaçınmak için uzmanlaştıkları alanlar üzerinde çalışabilirler. Gelişmiş ülkelerde durum
böyledir. Bu ülkelerin yerleşmiş
sistemleri vardır.
n Satın alma stratejilerinin
büyüme üzerindeki rolü ve etkisi
nedir? Türk şirketlerini bu konuda nasıl buluyorsunuz?
İlk kez Türkiye’ye geliyorum. Dolayısıyla Türk şirketleri
konusunda pek fazla bilgiye sahip
olduğumu söyleyemem. Ancak
genel olarak şunu söyleyebilirim;
satın alma işlemi doğru temeller
üzerine oturmadığı takdirde
şirketin performansı olumsuz
etkilenir.
n 10 yıldır Former’ın CPO’su
olarak görev yapıyorsunuz.
Bugüne kadar gerçekleştirdiğiniz
satın alma bütçesinin toplam
değeri ne kadar?
Bu şirketin sırrıdır, bunu size
söyleyemem. Ama büyük bir
rakam olduğunu söyleyebilirim.
Foxconn, dünyanın en büyük
üretim şirketlerinden biri.
n ABD’nin dev şirketleri ve
bu şirketleri yöneten CPO’lar
büyüme karşısında nasıl bir
tutum izliyor?
Bir şirketin temelleri ne kadar
iyi inşa edilmişse, satın alma
konusunda da bir o kadar başarılıdır. Satın alma sadece malzemeleri almak değildir. Kaliteli
ürün temin edenlerle iyi ilişkiler
kurmak ve onların yeterliliklerini
iyi anlamak gerekir. İyi bir ürün
Foxconn’un Former CPO’su
Frank Hsiung, Çin’in en büyük
özel şirketinin 10 yıl boyunca
Satın Alma konusunda liderliğini
yaptı, 30 farklı ülkeden yıllık 60
milyar doların üzerinde satın
alma gerçekleştirdi. Bu görevi
öncesinde IBM’in 15 yıl boyunca
Çin ve Tayvan bölgesi Satın Alma
Direktörlüğü görevini yürüttü.
Foxconn firması 30 farklı ülkede
üretim gerçekleştiren ve yaklaşık
1 milyon 250 bin çalışanı olan
dünyanın en büyük elektronik
ekipman üreticisi. Frank Hsiung
şu anda Çin ve Tayvan’da birçok
şirketin CEO ve satın alma
direktörüne danışmanlık yapıyor.
temin ederken diğerlerinden ayıran özellikleri tespit edip, karşılaştırmasını doğru yapmak lazım.
Parçaları zamanında alabiliyor
musunuz, pazarlığınızı yaptıktan
sonra ürünleri size hemen ulaştırıyorlar mı, bunlar çok önemli.
Bu ayrımı yapacak olanlar satın
alma görevlileridir. O görevliler
de tüm bu durumları iyi analiz
etmek için ticaretle, operasyonla
ve malzeme üreticisiyle ilgili iyi
bir bilgi birikimine sahip olmalı.
n Çin ekonomisi hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Çin, ekonomisi hızla gelişiyor.
Fakat bu büyüme yalnızca son 25
yılda gerçekleşti. Çünkü geçmişte dünyaya kapalıydı. 1978’den
sonra dünyaya açılmaya başladı.
Yavaş yavaş başlayan büyüme,
zamanla hızlandı. Şu anda dünyanın en büyük ekonomilerinden
biri. Şu bir gerçek ki; çok hızlı
büyürseniz, çok fazla para kazanırsınız. Bu önemli bir avantajdır.
Ama hava, su kirliliği, kısa sürede
her şeyin pahalılaşması ve bunun
üzerine oluşan şikayetler ise dezavantajlardır. Bence Çin anladı
ki, sadece büyümeye odaklanırsa
insanların yaşam kalitesi olumsuz
etkilenecek. İlaç çok pahalı, hastane çok pahalı, insanlar sürekli
şikayet ediyor. Bu sebeple Çin
Hükümeti büyümeyi yavaşlatıyor.
Su ve hava kirliliğini, medikal ve
eğitim sistemini düzeltebilmek
için para harcıyorlar. Tabii yine
de gelişim iyi bir seviyede. Geçmişte büyüme yüzde 8.5’ti, şimdi
ise yüzde 7. Bu hala çok büyük
bir oran.
n Çin gelecekte Amerika’nın
yerini alabilir mi?
Sanmıyorum… Çin’in nüfusu
1.3 milyar, ABD’nin ise 300 milyon. Amerikan vatandaşları, Çin
vatandaşlarından daha zengin.
Çin hala insanların yaşam koşulları açısından çok geride. Eğitim
sistemi de aynı şekilde, Amerika’ya oranla geride kalıyor. Çin’in
Amerika’nın seviyesine ulaşabilmesi için 20 ila 40 yıl arasında bir
zamana ihtiyacı var.
n Türk şirketlerinin yurt
dışındaki şirketleri satın alma
becerisini nasıl buluyorsunuz?
Türkiye çok hızlı bir şekilde
büyüyor ve gelişiyor. Tabii ki;
Türkiye’nin önünde bazı basamaklar var ve bunları aşması
gerekiyor. Bu bir öğrenim sürecidir. Eğer hatalardan kaçınmak
isterseniz bir şey öğrenemezsiniz.
Denemeli ve öğrenmelisiniz,
sonra hedefe ulaşırsınız.
EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 127
SÖYLEŞİ / omıd ghamamı
Omid Ghamami:
Türkiye’nin
önünde
harika bir
yol var
“10 sene öncesine kadar kimse
Türkiye hakkında konuşmuyordu.
Türkiye, bu süreçteki gelişmeler ve
yatırımlarla dünyada ilgi çekmeyi
başardı. Türkiye’nin önünde
harika bir yol var.”
P
Intel Satın Alma ve
Pazarlık Danışman &
Eğitmeni Omid Ghamami
2 trilyon dolarlık
bütçeyi yönetiyor.
128 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015
azarlık Planlamasının Kurucu Babası diye
tanınan ve 2 trilyon doları bulan satın almak
bütçesini yöneten İran asıllı Amerikalı Omid
Ghamami’nin Türkiye üzerine tespitleri
ilginç. Şöyle diyor Ghamami: “Açık olarak söylemem
gerekirse imalat sektöründe Türkiye’nin önünde
harika bir yol var. İmalat çerçevesinde büyüyen bir
mevcudiyetiniz bulunuyor. İmalat konusunda büyüme potansiyeliniz mevcut ve bu alanda çok yatırım
yapılıyor.” Ghamami’nin, markalaşma ve dünyaya
açılmaları konusunda Türk şirketlerine önerisi ise şu:
“Türkiye’nin dünyada büyük bir oyuncu olduğuna dair
bir tanımlama olmalı. Türk satın alma uzmanları bunu
Türkiye’nin
ekonomisi hızlı
büyüyor. Özellikle
tekstil, sanayi, imalat
ve inşaat sektörleri
dikkat çekiyor.
Altyapı konusunda
da birçok önemli
yatırım yapıldı.
Pazarlık Planlamasının Kurucu Babası” denilen Omid Ghamami ile
Ekovitrin için çok özel bir söyleşi gerçekleştirdik.
imalatla, satın alımla yapabilir.”
Ekovitrin’in sorularını yanıtlayan
Ghamami, Türk markalarının
markalaşmaları ve dünyaya
açılmaları ile ilgili önerilerde
bulundu.
n Türkiye ekonomisindeki
gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin ekonomisi hızlı
büyüyor. Özellikle tekstil, sanayi,
imalat ve inşaat sektörleri dikkat
çekiyor. Altyapı konusunda da
birçok önemli yatırım yapıldı.
Takip ettiğim kadarıyla yeni
projeler de devam ediyor. Asıl
konu yapılan bu altyapı harcamalarının kaynağının nasıl sağlandığıdır. Çünkü bu harcamaların
ekonomiye etkisi büyük. Faiz
oranlarının düşük olması yatırımı
teşvik eder ama aynı zamanda
kurumsal şirketlerin ve devletin borç oranını yukarı çıkarır.
Bu durumun Türk Lirası’nın
değerine de etkisi var. Şirket
satın almak isteyenlerin ileriyi
görmeleri gerekiyor. Satın alma;
çözümün nasıl bir parçası haline
gelir ve bu olduğu zaman şirketin
ekonomik durumu nasıl etkilenir,
tüm bunlar iyi analiz edilmeli.
n Türkiye’nin ilk 500’de yer
alan şirketlerini nasıl buluyorsunuz? Türkiye’de hangi sektörler
satın alma ya da şirket birleşmeleri için potansiyel oluşturuyor?
Açık olarak söylemem gerekirse Türkiye’nin önünde harika
bir yol var. Özellikle imalat sektöründe büyüme potansiyeliniz
var. Bu alanda önemli yatırımlar
yapılıyor. Yatırım yapıldığı zaman da altyapı büyüyor.
Türkiye’de olağanüstü bir
büyüme oranı var. Bu olduğu zaman da satın alım departmanları
ve satın alım uzmanları ülkedeki
gelişmiş düzeyine paralel olarak
yatırımlar gerçekleştiriyor. Bu
durum Türkiye’ye her alanda
olumlu katkı sağlıyor. Bu sadece
Türkiye’de değil, gelişmiş her
ülkede böyledir; ülke gelişir,
satın alma gücü artar ve büyüme
hızlanır. Rekabet ortamının da
artmasıyla herkes işini daha çok
geliştirmeye, daha iyi sistemler
kurmaya ve daha iyisini üretmeye çabalar. Yani bir mücadele
ortamı oluşur. Ben Türkiye’de
de bunun gerçekleştiğini görüyorum.
n Karlılık odaklı satın alma
stratejileri nasıl oluşturulur?
Öncelikle işinizde tutarlı
olmanız, tüm süreç ve stratejileri
iyi yönetmeniz lazım. Bunu başarmanın da en iyi yolu merkezi
satın alma departmanınızdan
geçer. Burada önemli olan da
satın alma organizasyonlarında
birliğin sağlanmasıdır. Çünkü
departmanlar arası anlaşmazlık
durumlarında gelişim hızı durur,
aksamalar yaşanır. Tüm bunlara
engel olmak için bir standardınız olmalı, uzman kadrolarınızı
ancak bu şekilde verimli kullanabilirsiniz. Verimlilik süreklilikle
sağlanır. Yeni kategori ve ticari
EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 129
SÖYLEŞİ / omıd ghamamı
mal yönetimine odaklı merkezi
alım departmanları bu sürekliliği
sağladığında ise başarı kaçınılmazdır.
n Türk şirketlerine markalaşma ve dünyaya açılmaları için
önerileriniz nelerdir?
Pazarlama uzmanı değilim
ama Türkiye’nin dünyada büyük
bir oyuncu olduğunu görüyorum.
Mesela 10 sene öncesine
kadar kimse Türkiye hakkında
konuşmuyordu. Ama bugün
herkes Türkiye’yi konuşuyor.
Türkiye’nin hem ekonomisi
büyüdü, hem de dünya genelinde
ilgi çekmeyi başardı.
Şu anda da Türkiye’nin
önünde daha çok mali kaynak
ayırması gereken alanlar var. Ben
bunu bir problem olarak görmüyorum, hatta bir fırsat olarak
görüyorum. Bu durumun, Türk
satın alım uzmanlarının profesyonelliğini ortaya koymaları için
olanak olduğunu söyleyebilirim.
Bu uzmanlar yatırım zekalarını
imalatla ve satın alımla gösterebilirler. Kendi markalarının
ismini dünyanın dört bir yanında
duyurmak için Türkiye’nin içinde
bulunduğu bu yenileşme sürecini
olumlu değerlendirmelerini tavsiye ediyorum. Tabii satın alma
sürecinin de bir stratejisi olmalı;
‘harcamalarımızı nasıl azaltırırız,
borç yükümüz nasıl en aza iner,
kendi ülkemizdeki ve dünyadaki
ekonomik dengeler içinde nasıl
mücadele ederiz?’ tüm bunları iyi
hesaplamaları lazım. Bu süreçler
iyi hem dış dünyaya açılmak hem
de yabancı yatırımcıyı ülkeye
çekmek daha kolay hale gelir.
130 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015
Şirket satın almak isteyenlerin ileriyi
görmeleri gerekiyor. Satın alma; çözümün
nasıl bir parçası haline gelir, şirketin
ekonomik durumu nasıl etkilenir, tüm
bunlar iyi analiz edilmeli.
n Doların yükselmesi
gelişmekte olan ülkeleri nasıl
etkiliyor?
Para biriminin zayıflaması
ihracat için iyi ama mal alımları
için kötüdür. Türkiye’nin durumunu göz önüne alırsak bir mücadele ortamının olduğunu söyleyebilirim. Doların yükselmesi
ile Türkiye merkezli uluslararası
şirketler, dışa satım yapanlar kar
sağlayacak. Bu şekilde ekonomi
de gelişecek. Fakat iç alımlar bu
durumdan negatif etkilenir. İthalatın bedeli yukarı çıkar ve enflasyon oluşur. Ayrıca doların bu
yükselişinin Türk Lirası bazında
bakarsak borçta da olumsuz bir
etkisi vardır. Para birimi yüksek
olan yabancı bir ülkeye borcunuz
varsa, ödemeyi yapmak için daha
fazla Türk Lirası gerekecek. Yani
bu yönleri dikkate alınca düşük
para biriminin ihracatta olumlu
da olsa dışa borç ödeme ve ithalatta olumsuz bir etki yarattığı
söylenebilir.
n Önümüzdeki 15-20 yıl
içerisinde hangi sektörler öne
çıkacak ve dünya piyasasını
etkileyecek?
İnternet üzerindeki bilgi yönetimi ve bilgi teknolojisi sektörleri mevcudiyetlerini artıracaklar.
Satın almada da daha çok data
analizi sağlayan sofistike sistemler göreceksiniz. Aynı şekilde
şirketlerin içinde daha çok bilgi
teknolojisi yatırımlarını göreceğiz ve dünya çapında internet
temelli teknoloji servislerinin büyümesi hız kazanacak. Çekirdek
fonksiyonlar artacak, araştırma,
geliştirme ve satış gibi departmanların ileride daha da önem
kazanacağını düşünüyorum.
Bununla birlikte düşük maliyetleri ülkelerin son dönemlerde
atağa geçtiği ve büyük bir değişim ve gelişim sürecine girdiğini
gözlemiyoruz. Mesela Hindistan,
Vietnam, Kostarika… Bir zamanlar düşük bütçeli bir coğrafya
olarak kabul edilen bu ülkelerin
artık öyle olmadığını görüyoruz.
Önümüzdeki 15-20 yıllık sürede
bu tip ülkelerin sayısı çoğalacak
ve dünya genelinde bu ülkelere
yönelik teknoloji yatırımı da
artacak. Kısacası düşük maliyetli ülkelerin hızlı değiştiğini ve
kalkındığını göreceğiz.
n Günümüzde dünya markaları oluşturmak çok zor. Büyük
yatırımlar gerektiriyor. Mevcut
markaları satın almak sizce daha
mı akıllıca?
Bir marka yaratmak zordur. Markanın öz sermayesini
bulmak, belli bir tüketici algısı
oluşturmak ve pazarlama tekniği
geliştirmek gerekir. Markanızı
hangi lokasyonda, hangi noktalarda halka açacaksınız, müşteri
portföyünüzü nasıl oluşturacaksınız, yasal prosedürleri nasıl uygulayacaksınız… Bunlar cevaplanması gereken sorular. Bu açıdan
yeni bir marka oluşturmanın
Ülkelerin para birimleri o ülkedeki
sermaye değerini gösterir. Amerikan
Doları’nın sürekli değer kazandığını
görüyoruz. Amerika’da istihdam her geçen
gün daha iyi hale geliyor.
riskli olduğunu söyleyebilirim.
Ama eğer gerçekten iyi bir yatırımcıysanız, teknolojik altyapınız varsa, piyasaya hakimseniz,
geleceği ve rekabet ortamını iyi
analiz edebiliyorsanız yeni bir
marka yaratmak fikri aslında var
olan bir markayı satın almaktan
daha mantıklı. Sıfırdan başlarsınız, marka çizginizi, misyonunuzu kendiniz belirlersiniz. Mesela
Google bir anda piyasaya dahil
oldu ve sektöründe mutlak bir
hakimiyet kurdu. Ama tabii bu
girişimcilik becerilerinizle yakından ilgili. Bu yetileriniz yoksa
hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.
Öte yandan var olan bir markayı
satın almak; piyasa araştırmasını
iyi yaptıysanız daha stabil, daha
akla yatkın gelebilir. Halihazırda
halk tabanında belirli bir algısı
olan bir markadan bahsediyoruz. Üzerine bir şey eklemeniz
gerekmez. Markanın her aşaması
standart olarak size sunulur, siz
ise sadece ARGE çalışmalarınızı
yapar ve işin maddi kısmını düşünürsünüz. Burada da dikkat edilmesi gereken en önemli husus,
satın alacağınız markanın imajını
iyi araştırmak. Marka güvenilir
mi, müşteri algısı ne durumda?
Tüm bunları iyi analiz ederseniz,
ileride istenmeyen sorunlar da
yaşamazsınız.
EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 131
SÖYLEŞİ / omıd ghamamı
Omid Ghamami
kimdir?
Global anlamda
ekonomi çok değişken
Bir ülke ya da bir bölge seçip ‘sonsuza
kadar güçlü olacak’ demek çok zor.
Çünkü bu durum her an değişebilir.
n Gelecekte hangi ülkeler
ekonomik açıdan öne çıkacak?
Bir ülkenin yalnızca gelişimine değil gelişimini nasıl sağladığına da bakmalısınız. Mesela bir
ülke muazzam bir borç harcamasıyla gelişiyorsa bu endişe verici
bir durumdur. Yani ülkelerin
gelişmiş düzeyine bakarken borç
oranlarını da göz önünde bulundurmalısınız.
Aynı şekilde işsizlik seviyesin,
enflasyon seviyesi de ülkedeki
gelişmişlik hakkında fikir verir.
Ülkelerin para birimleri o ülkedeki sermaye değerini gösterir.
132 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015
Mesela Amerikan Doları’nın
sürekli değer kazandığını görüyoruz, neden? Çünkü Amerika’da
istihdam her geçen gün daha iyi
hale geliyor, enflasyon düşük…
Buna nazaran Avrupa Birliği
zayıflamaya başladı ve bazı
ülkelerinin ciddi borç problemleri var. Mesela Çin’e bakın,
para birimini askıya aldı. Yani
kısaca global anlamda ekonomik konjonktür çok değişken…
Bir ülke seçip, bir bölge seçip
‘bu sonsuza kadar güçlü olacak’
demek çok zor çünkü bu durum
her an değişebilir. Düşünün ki
Omid Ghamami, 8 yıllık
Intel firması Global Satın Alma
Müdürlüğü sonrasında şu
anda Fortune 500 firmalarının
satın alma danışmanlığını
yapıyor. Danışmanlık yaptığı
şirketlerin toplam satın alma
bütçeleri yaklaşık 2 trilyon
dolar seviyesinde. Satın
almada yaptığı paradigma
değişiklikleri ve stratejik
öğretileri ile bilinen Ghamami,
Amerikan eyaletlerinin satın
alma liderlerine yılda bir kez
strateji danışmanlığı yapıyor.
Ghamami’ye Intel tarafından
“pazarlık planlamasının kurucu
babası” unvanı verildi.
Japonya kadar güçlü bir ekonomi
bile uzun bir süre durgun kaldı.
Keza ABD’nin 6 sene öncesine
kadar 12 trilyon dolar borcu
vardı. Şimdi bu borç 18 trilyon
dolara çıktı. Yani ekonomik
gelişimine rağmen büyük oranda
borç fonu var. Şu anda kimin
güçlü olduğuna bilmek isterseniz,
rakamlara bakarak bir sonuç
çıkarabilirsiniz. Ama geleceği
kestirmek gerçekten zor. Yine
de bir ülkenin gelişmişlik oranı
için en iyi göstergenin o ülkenin
para biriminin değeri olduğunu
vurgulamak istiyorum.