Aralık 2005

Transkript

Aralık 2005
29.11.2005
05:22
Seite 1
Ýþveren ile iþçi
arasýndaki ...
26 Kasým’da bir geçit töreni
Ýþ Sözleþmesinin süresi dolma-
ve havai fiþeklerle, Belçika’nýn
kuruluþunun 175. yýlý ve Federalizm’in 25. yýlý kutlamalarý
sona erdi...
LEYLA ERTORUN
4
Tozpembe Belçika
dan sözleþmenin taraflardan herhangi biri tarafýndan bitirilmesinde, taraflarýn birbirine karþý
kanuni yükümlülükleri vardýr...
SÜLEYMAN AKKOÇ
kı 4.
’la ak 2
dız h en
Yıl ma em .
Ay a ara çin h akın
v i b
da k a
be tme yfay
e e sa
eld
Belçika 175,
Federalizm 25 yaþýnda
9
Belçika’ya gelin veya damat olarak gelecek olanlar, buraya gelmeden önce hayal kurmaya baþlarlar.
Ýnsanlar hayal kurarken, her þeyi
kendi istediði gibi kurar...
ADNAN YILDIZ
www.binfikir.be
Sayfa 1.qxp
10
Binfikir ailesine
iki sanatçý daha katýldý:
Ressam Mehmet Aydoðdu
ve karikatürist Özcan Çalýþkan
Ressam
Mehmet
Aydoðdu
ile röportaj
s.17
Okuyun, bir fikir edinin
Sayý 2 - Aralýk 2005
Sendikalar ‘Ýstihdam Yaratma
Anlaþmasý’ný sorguluyor
Federal Hükümet
“Ýstihdam Yaratma
Anlaþmasý” üzerinde sendikalarýn
isteði doðrultusunda deðiþiklikler
yaptýðýný bildirdi
ama sendikalar
sonuçtan
memnun deðil.
stihdam Yaratma Anlaþmasý’na göre Federal Hükümet;
erken emeklilik yaþýný kademeli olarak artýrýrken, belirli
bir süre için iþten ayrýlýp tekrar iþe
baþlamayanlara ceza olarak vergi artýrýmý uygulamayý planlýyor. Bunlarýn yanýnda, sert önlemlerle gençler arasýndaki iþsizliði azaltmayý hedefliyor.
‘Ý
Federal Hükümet yeni düzenlemelerle hazýrladýðý son metnin sendikalar
tarafýndan kabul edileceðini umarken,
ABVV-FGTB metni oybirliðiyle, ACVCSC ise oyçokluðuyla reddetti. Sendikalar 25 Kasým’da üyelerini bilgilendirmek amacýyla iþ býraktýlar. Ancak henüz
genel grev kararý almadýlar.
Sayfa 4’te
Flaman beyin takýmý Belçika’nýn bölünmesini istedi
þadamlarý, gazeteciler ve entellektüellerden oluþan Flaman beyin takýmý
(think tank) Warande grubu Flaman bölgesinin AB içinde baðýmsýz bir
devlet olmasýný isteyen bir bildiri yayýnladý. Grup, Brüksel’in de AB kontrolündeki bir “Avrupa Bölgesi” haline getirilmesini istiyor.
Sayfa 11’de
Ý
editör’den
aman durmuyor… Ýlk sayý,
basým, daðýtým, yeni sayý
hazýrlýklarý derken, bir ayý arkamýzda
býraktýk...
Z
3. sayfada
erel siyasetçilerimiz Selahattin Akkoç (SP.a), Sait Köse
(MR) ve Halis Kökten (CdH) ‘Fransa
olaylarý, gettolaþma ve gençlik’ konusunu deðerlendirdiler
19. sayfada
Y
Karakýþ can aldý
Olumsuz hava koþullarý,
Brüksel’de 40 yaþlarýndaki
iki evsizin yaþamýný yitirmesine neden oldu.
ýþýn ilk karýyla
birlikte Avrupa'nýn batýsý kara kýþa
teslim olurken, Belçika’da yaþam felce
uðradý. Tren, otobüs
ve tram ulaþýmýnda
gecikmeler olurken,
bazý uçuþlar iptal edildi, iniþler gecikti. Kimi bölgelerde elektrik
kesintisi yaþandý. Kabul merkezlerinde yeterince yatak olmadýðý
için evsizler zor anlar
yaþadýlar.
K
Sayfa 2.qxp
29.11.2005
02:48
Seite 1
Sayfa 3.qxp
29.11.2005
05:26
Seite 1
Aralýk 2005
YORUM
Þiddetin altýndaki
‘Öteki Fransa’
3
editör’den
[email protected]
Yeni
‘merhaba’lar
aman durmuyor… Ýlk sayý, basým, daðýtým,
yeni sayý hazýrlýklarý derken, bir ayý arkamýzda býraktýk. Belçika’nýn ve dünyanýn gündemi
de durmuyor, gündem haberleri hayatýmýzýn içinden hýzla akýp giderken, bazý haberler insanlýk tarihine bir çizgi atarak geçiyor.
Bizler bir taraftan Binfikir’in ilk sayýsýný elimize
almanýn heyecaný ve gazetemizi Belçika’da yaþayan
tüm vatandaþlarýmýza ulaþtýrarak, bu sevincimizi
paylaþma telaþý içindeyken, diðer
taraftan da Belçika
Belçika’nýn ve
gündemini takip
dünya’nýn gündemi
etme, yorumlama
ve aktarma gayrede durmuyor, güntindeydik. Bu çadem haberleri hayatýbayla hazýrladýðýmýz ikinci sayýmýzýn içinden hýzla
mýzda; Fransa’da
akýp giderken, bazý
yaþanan ve insanhaberler insanlýk tarilýk tarihine derin
bir çizgi atan olayhine bir çizgi atarak
larý haber, röportaj
geçiyor.
ve yorumlarla anlamaya ve anlatmaya çalýþtýk.
Brüksel Hükümeti Temizlik, Spor ve Tarihi
Eserlerden Sorumlu Devlet Bakaný Emir Kýr’ýn,
gazeteci Mehmet Köksal’a “kiþisel sataþma” ve
“basýn özgürlüðünü kötüye kullanma” gerekçesiyle
açtýðý davayý kaybetmesi, Türk toplumu’nun olduðu kadar Belçikalýlarýn da yakýndan izlediði önemli
bir gündem maddesi olarak Binfikir’in de takibe
aldýðý konular arasýnda yerini aldý.
Uzun bir süredir Belçika’nýn gündemini iþgal
eden ve çalýþanlar, iþsizler ve emekliliði yaklaþanlar
için yaþamsal kararlarýn alýndýðý “Ýstihdam Yaratma
Anlaþmasý”nýn Federal Hükümet ile Sendikalar arasýnda nasýl anlaþmazlýða dönüþtüðünü aktarmaya
çalýþtýk.
Karakýþa teslim olan Batý Avrupa ülkeleri ve
Belçika’da ulaþým aksarken, soðuktan donarak ölen
iki vatandaþýn yaþadýðý trajedi, politikacýlarýn refah
cenneti olarak nitelediði Belçika’da gerçekleþti.
Dünyada ve Belçika’da geliþmeler devam ederken, Binfikir ailesi de yeni üyeleri ve onlarýn katkýlarý ile içeriðini zenginleþtiriyor. Her yeni üye Binfikir’e yeni bir renk katýyor. Ýkinci sayýmýzda aramýza katýlan ressam Mehmet Aydoðdu, hem sanatçý
kiþiliði hem de içinde yaþadýðý topluma duyarlýlýðý
ile Binfikir ailesine, düþ ve düþünce dünyasýnýn
zenginliðini katacak. Yaþamýný Türkiye’de sürdüren
ve Binfikir’in kuruluþundan beri, yaratýcýlýðý ile hep
aramýzda olan karikatürist Özcan Çalýþkan, þimdi de
mizah sayfamýzda çizgileri ile hem görsel hem de
düþünsel katkýlarýný sürdürecek.
Bu sayýda aramýza katýlan ilk fikirciklerimizden de
bahsetmeden geçemeyeceðim. Çocuk sayfamýzýn
ilk minik konuklarý Berdan (11), Miray (8) ve Sinem
(4), hayal dünyalarýnýn sýrlarýný bizimle paylaþtýlar.
Önümüzdeki sayýlarda yeni fikircikler ve onlarýn
düþlerinden bizim sayfalarýmýza ulaþanlarla tekrar
“merhaba” diyebilmek umuduyla…
Z
ine bir ay boyunca
Avrupa’da göçmenler,
toplumsal ve kültürel
kaynaþma ve Ýslam tartýþýldý.
Önce Fransa’da meydana gelen
göçmen isyaný, ardýndan da
Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi’nin, türban konusunda
Türkiye Cumhuriyeti’nin tutumunu haklý bulmasý, taban tabana zýt ve deðerlendirilmesi son
derece zor görüþler doðurdu.
Fransa olaylarýnýn neden
kaynaklandýðý, yanýtý uzun süre
aranacak bir soru. Öncelikle
Y
sunun azalmasýna ve yaþama
karþý umutsuzluðun doðmasýna
yol açtý. Fransa’da resmi olarak
1974’ten beri göç yok! Devlet bu
tarihten sonra yeni ilticacý istatistiði ve dolayýsýyla da bu göçmenleri sindirecek bir plan oluþturmadý. Saðcý hükümetin geliþinden beri de zaten az olan
sosyal ödenekler ve dernekçilik
yerle bir edildi. Sivil toplum giriþimleri yok edildi. Varoþlarýn
kendilerini ifade edebilecekleri
tek yer, zaten bütün siyasilerin
“güvensizlik” abidesi olarak gör-
Son olarak da R.T.Erdoðan’ýn
ilginç açýklamasýný öðrendik:
Fransa’da türbanýn yasaklanmasý, Müslüman aðýrlýklý varoþlarý
kýzdýrmýþ. Zaten Ýslam’ý içine
sindirmekte son derece çekinceli olan Fransýz toplumunda ipleri tamamen gerecek bir görüþ.
Ayný günlerde AÝHM’nin türban
yasaðýný onaylamasý ve demokratik toplumlarda böyle bir yasaðýn da gerekli olabileceðini açýklamasý, aslýnda Ýslam sorununun
ne denli yanlýþ biçimde tartýþýldýðýný gözler önüne serdi: dýþlan-
Fransa olaylarýnýn neden kaynaklandýðý, yanýtý uzun süre aranacak bir soru.
Öncelikle belirtilmesi gereken unsur, bu olaylarýn kesinlikle “68 kuþaðý” veya
sonraki sosyal ve kültürel devrimlerle karþýlaþtýrýlamayacaðý.
belirtilmesi gereken unsur, bu
olaylarýn kesinlikle “68 kuþaðý”
veya sonraki sosyal ve kültürel
devrimlerle karþýlaþtýrýlamayacaðý: bu kez harekete geçen gençlerin savunduklarý belirli bir
amaç, istek, dünya görüþü ve
siyasi düþünce yok. Çoðunlukla
çocuk sayýlabilecek kadar genç
ve örgütlenmemiþ bir kitle var
karþýmýzda. Bu baðlamda Fransa’daki olaylar ne kültürel, ne
de toplumsal bir “devrim” teþkil
etmiyor.
Ancak bunlarý savunurken
bazý çevrelerde belirtildiði gibi
de bu baþkaldýrmayý sadece bir
“varoþ isyaný”na indirgemek
yanlýþ. Tabii ki isyancýlarýn neredeyse tamamý, alt tabaka sayýlabilecek, iþsiz, eðitim seviyesi
düþük ve yabancý kökenli gençlerden ibaret. Fakat bu gerçeklerin hiçbiri, olaylarý tek baþýna
açýklamaya yetmiyor. Fransa’nýn
yýllardýr hafife aldýðý göç ve
entegrasyon politikalarý, gettolaþma ve sosyal dýþlanmýþlýk;
“varoþ”larda vatandaþlýk duygu-
düðü ve seçim malzemesi yaptýðý, onlarýn “sokaklarý”ydý. Ve
yine seslerini duyurmak için,
herkesin zaten “onlara mahsustur” diye tanýmladýðý dýþa vurma
biçimini, yani “þiddet”i kullandýlar. Ancak yukarýda da belirttiðimiz gibi, bunun arkasýnda
bilinçli bir istek ve sosyal söylem yoktu.
Medyanýn sýkça rastlanan bir
baþka söylem de, olaylarýn çýkmasýnda Afrika ve bilhassa
Maðrip kökenli isyancýlarýn
rolüydü. Hatta Time dergisi bile
Almanya karþýlaþtýrmasý yapýp
Türklerin daha saðduyulu olduklarýný yazdý. Son derece hassas
bu konuda ýrkçý söylemlerden
kaçýnmak ama tüm gözlemleri
de yazmakta yarar var: evet,
Maðripli gençlerin yaklaþýmý
Türklere göre çok daha þiddetli,
fakat bunun açýklamasý ýrk veya
kültürde deðil, bu iki toplumun
tamamen farklý göç psikolojileri
içinde olmalarýnda gizli. Ýsyancýlar pekala Maðripli de olmayabilirdi.
ma ve kültürel özgürlük derecesi, sadece azýnlýklarýn davranýþlarýný kalýplaþmýþ bir biçimde
her yerde uygulayabilmeleriyle
ölçülmüyor; asýl sentez, belli bir
toplumun, farklýlýklarý kendi
içine sindirirken herkesin kabul
ettiði yeni modeller üretme
gücünde
saklý.
Baþbakan,
hukuk devleti ilkesini neredeyse
hiçe sayarak “türban hakkýnda
kararý,
mahkemeler
deðil
Ulemalar (din bilginleri) verir”
dedi. Hatýrlatalým: dýþlanmalarýna raðmen Fransýz varoþlar,
daha birkaç yýl öncesine kadar
kendilerini hala “cumhuriyet
evladý” olarak görüyorlardý.
Ýlginç bir tesadüftür ki bu duygunun azalmaya baþladýðý son
on yýl boyunca, siyasi ve sivil
toplum güçlerinin boþ býraktýðý
banliyölerde o “ulema”larýn görüþlerini yayan Ýslami oluþumlar
etkisini arttýrdý. Erdoðan bunu
biliyor muydu ?
ERDEM RESNE
Ýmtiyaz Sahibi OPEN WINGS BVBA Genel Yayýn Yönetmeni Serpil Aygün
Genel Yayýn Koordinatörü Erdem Resne Haber Koordinatörü Fikret Aydemir
Yayýn Kurulu Ýlknur Cengiz, Leyla Ertorun, Serpil Aygün, Erdem Resne, Erdinç Utku,
Fethi Gümüþ, Fikret Aydemir Lay-out Deniz Aydýn
REKLAM [email protected] ADRES Max Roosstr. 39, 1030 Brussel
TEL 0032 2 242 01 53 e-mail [email protected] WEB www.binfikir.be
Serpil Aygün
sayfa 4.qxp
29.11.2005
05:27
Seite 1
Aralýk 2005
GÜNDEM
4
Sendikalar “Ýstihdam Yaratma
Anlaþmasý”ný sorguluyor
Serpil Aygün
[email protected]
Belçika 175,
Federalizm 25 yaþýnda
Kasým’da bir geçit töreni ve havai fiþeklerle, Belçika’nýn kuruluþunun 175.yýlý
ve Federalizm’in 25. yýlý kutlamalarý sona erdi.
Belçikalý, ne tam olarak Fransýz, ne Hollandalý
ne de Almandýr ama biraz bunun hepsi diyebiliriz.
1830’da Belçika’nýn kuruluþuna kadar, Belçika,
önce Ýspanya Habsburglarýna, sonra Avusturya,
sonra Fransýz Cumhuriyeti
sonra I. Ýmparatorluða
baðlý, Viyana Kongresinden
Üç yabancý
sonra Hollandalý. Nihayet
asýllý bakanýn
Büyük güçlerin rýzasý ile
bulunduðu
1830’da baðýmsýz olmuþtur.
Parlamenter bir monarþi ile
Belçika’da
yönetilen ülke, 25 yýl önce,
bir gün
yani 1980’de bölgesel sýnýrlarýna bir de Federalizmi
neden bir
ekleyerek bölgelere ve farkFrankofon
lý topluluklara özerk yönebaþbakan
tim
sistemini
getirdi.
Böylece Valonlar, Valon
olmasýn?
hükümetine; Flamanlar, Flaman Hükümetine ve bu
ikisi tarafýndan paylaþýlamayan Brüksel de özerk
bölge olarak parlamentosuna kavuþtu. 70.000 civarýnda olan Alman Kökenli vatandaþlar ise yerleþtikleri bölge, Valon bölgesi kapsamýnda olduðu için
onlarýn parlamentosunda kontenjana sahiptirler ve
yine Fransýz Topluluðu içinde temsil edilirler.
Birçok kiþi Belçika’yý bir arada tutanýn, Kral
olduðunu düþünmektedir.
Bu arada, Flaman halký diðerlerinden sayý olarak daha fazla olduðu için, Belçika’nýn baþbakaný
hep bir « Flaman » olmaktadýr. Bir Frankofon’un
þansý yok mu dersiniz ? Var
Bir ara bu Frankofon baþbakanýn diðer Flaman
liberallerin desteði ile Louis Michel olabileceði söyleniyordu. Nitekim Liberal Louis Michel, Sosyalist
Parti Baþkaný Elio Di Rupo’nun da desteðiyle
Avrupa Birliði Komisyonu’na Komiser oldu.
Senaryo bu kadar mý ? Hayýr. Gelecek genel seçimlere Hristiyan Demokratlar toparlanarak geri geliyor gibiler. Liberal Flamanlarýn Sosyalistlerle iþbirliðinden var olan sürtüþmelere raðmen memnun
olduðunu varsayarsak Hristiyan Demokratlarýn
önünü kesmek için Frankofon Sosyalistlere buyrun
baþbakanlýk sizin diyebilirler. Ve Ýtalyan asýllý bir
Belçikalý olan Sosyalist Parti ve Valon hükümeti
baþýnda olan Elio Di Rupo bu göreve çaðrýlabilir.
Diðer bir senaryo da bölgede ki yolsuzluk söylentilerinden sonra Valon Hükümeti’nin baþýna geçip
sosyalistlerin hükümdarlýðýný devam ettirmeye çalýþan Di Rupo’nun bu görevi bir hanýma, þu anki baþbakan yardýmcýsý ve adalet bakaný Laurette
Onkelinkx’e verebileceði. Bu soruyu TÖSED derneðinin yemeðinden sonra kendisine sorduk « hayýr,
bu göreve talip deðilim, ülkemizin diðer diline
henüz yeteri kadar hakim deðilim » dedi. Joker
baþka birine rastlayabilir, o zaman da gerçekten
joker olur. Þimdilik biz de kalsýn.
26
ederal Hükümet “Ýstihdam Yaratma Anlaþmasý” üzerinde sendikalarýn isteði doðrultusunda
deðiþiklikler yaptýðýný bildirdi
ancak sendikalar sonuçtan
memnun deðil.
Erken emeklilik ve sosyal
güvenlik sistemi gibi konularý
içeren anlaþmanýn her baþlýðýný
görüþen sendikalar, Hükümet ile
anlaþamazlarsa grev sözkonusu
olabilir. Þimdilik herhangi bir
genel grev kararý alýnmazken sadece Vorst’ta bulunan Wolkswagen fabrikasýnda grev yapýldý.
“Ýstihdam Yaratma Anlaþmasý”
na göre çalýþanlar, 2011 yýlýna
kadar 56 yaþýndan itibaren
erken emekli olabilecekler. Her
2 yýlda bir, 1 yýl artacak olan
erken emeklilik; 2013 yýlýnda 57,
2015 yýlýnda ise 58 veya 60 yaþtan itibaren uygulanacak. Ýkinci
deðiþiklik, “Canada-dry” kuralý
olarak isimlendirilen ve iþsiz
kalma süresi belirli bir zaman
dilimini aþan kiþilerle ilgili olarak yapýldý. Buna göre belirli bir
süre için iþsiz kalan ve bir daha
hiç çalýþmayanlar iki kat daha
fazla vergi ödeyecekler.
F
Son olarak Federal Hükümet,
gençler arasýndaki iþsizliðin
azaltýlmasý konusunda sert yöntemler uygulanmasýna olanak
saðlayan düzenlemeler getirilmesi konusunda karar birliðine
vardý. Sendikalar, Federal Hükümet ile “Ýstihdam Yaratma Anlaþmasý (Genaratiepact)” üzerinde anlaþamadýðý konular hakkýnda, üyelerini bilgilendirdiler.
Bu bilgilendirme çerçevesinde iþ
býrakan eylemciler toplantýlar
yaparak “Ýstihdam Yaratma
Anlaþmasý”ný görüþtüler.
Valon Sosyalist Partisi (PS)
baþkaný Elio Di Rupo ise
Sendikalarý uyararak iþçilerle
iþverenler arasýnda ulusal düzeyde sosyal uzlaþmanýn saðlanmasý gerektiðini vurguladý. Di
Rupo ayrýca “uzlaþma saðlanamamasý durumunda istihdam
konusunun bölgeselleþtirileceðini ve bu durumda da Valon bölgesindeki þirketlerin rekabet
edilebilirliðinin zarar göreceðini” söyledi.
Brüksel Mahkemesi kararýný açýkladý
‘Emir Kýr haksýz’
Mahkemenin açýkladýðý kararý "þok edici" bulduðunu ifade eden
Emir Kýr, temyize baþvurup karara itiraz edeceðini söyledi.
Erdem Resne
rüksel bölgesi devlet
sekreteri Emir Kýr’ýn,
serbest gazeteci Mehmet Köksal hakkýnda “kiþisel
sataþma” ve “basýn özgürlüðünü
kötüye kullanma” nedeniyle açtýðý davada mahkeme, Emir Kýr’ý
haksýz buldu. Mehmet Köksal,
Kýr hakkýnda sitesinde (suffrageuniversel.be ve minorites.org)
“eksik seçim harcamasý beyannamesi”, “Ermeni soykýrýmýný tanýmama”, ve “yanlýþ tahsil beyaný”
konulu haberler yayýnlamýþtý.
Ýddialarýn asýlsýz olduðu ve kendisine yönelik kiþisel sataþma
yapýldýðý gerekçesiyle Emir Kýr,
Mehmet Köksal’a dava açmýþtý.
14 Kasým 2005 tarihinde açýklanan nihai kararda mahkeme,
- seçim harcamalarýnýn tamamýyla bildirilmediði, ve dolayýsýyla gazetecilerin ithamlarýnýn
asýlsýz olmadýðýný;
- Ermeni soykýrýmý konusunda
B
Emir Kýr’ýn inkar etme hakký
bulunduðunu, fakat bazý platform ve Ermeni anýtýna karþý
yürüyüþlerde yer almasýndan
dolayý, en azýndan bu durumu
kabul etmesi gerektiðini, ve
dolayýsýyla da kendisini inkarcý
diye tanýmlayan gazetecilerin
yazýlarýnýn hatalý olmadýðýný;
- diplomasý bulunmamasýna
karþýn eðitimini tamamlamýþ
hissi veren özgeçmiþler yayýnladýðýný;
tüm bu sebeplerden dolayý
gazetecilerin, mesleklerini ahlaki deðerlerden sapmadan yapmýþ olduklarýný saptadý.
Kararda mahkeme, Mehmet
Köksal ve Pierre-Yves Lambert'in yazýlarýnda Emir Kýr hakkýnda
kullandýklarý "menteur" (yalancý), "délinquant" (suçlu, halk
dilinde serseri) ve "négationniste" (inkarcý) tabirlerinin, kiþisel
sataþma olmadýðýný açýkladý;
Yargý kararý, inkarcýlýk hakkýnda
Emir Kýr'ýn "söylemlerini bilinçli
olarak belirsiz ve anlaþýlmaz tuttuðundan dolayý, bu durumu
kendisinin yarattýðý"ný belirtti.
Ayrýca bazý Türk yayýn organlarýnda yayýnlanan, ancak seçim
harcamasý olarak beyan edilmeyen reklamlarýn da, "yalancýlýk" olarak deðerlendirilebileceði
açýklandý. Emir Kýr, bu reklamlarýn kendi inisiyatifi dýþýnda ve
haber olarak yayýnlandýðýný
savunuyordu. Oysa mahkeme,
imzasýnýn bulunmasý itibariyle
bu durumun, bilgisi dýþýnda olamayacaðý kanýsýna vardý ve
gazetecileri haklý buldu.
Mahkeme ayrýca Mehmet
Köksal’ýn her ithamýný gerekli
belgelerle desteklediðini ve
düzeyli araþtýrma yaptýðýný da
ekleyip, Emir Kýr’ýn “yazýlarý siteden kaldýrma” isteðini reddetti.
Mahkemenin açýkladýðý kararý
"þok edici" bulduðunu ifade
eden Emir Kýr, temyiz’e baþvurup karara itiraz edeceðini açýkladý.
Sayfa 5.qxp
29.11.2005
05:29
Seite 1
Aralýk 2005
GÜNDEM
mir Kýr’ýn siyasi yükseliþi hýzlý
oldu. 2000 yýlýnda katýldýðý
seçimlerdeki oy oraný, kendisine StJosse Belediyesi’nde encümenlik getirir. 2004 bölge seçimlerinde Brüksel’in
PS listesinde Charles Picqué’nin ardýndan en iyi ikinci skoru elde eder.
Belçikalý bir gazetecinin belirttiði gibi
bu skorun en prestijli yönü, “Emir
Kýr’ýn Brükselli Türk asýllý siyasetçiler
arasýnda en çok dinlenen ve saygý
gören isim olmasýdýr”. Ama asýl ikilemin baþladýðý yer de burasýdýr: halk
desteði bir insaný güçlü kýldýðý kadar,
zora da sokabilir. Ermeni soykýrým tartýþmasýnda Emir Kýr, bu acý gerçeðin
kurbaný oldu.
Brüksel mahkemesinin kararýný
açýklamasýyla zor duruma düþtü Kýr.
Kendisine karþý kullanýlan “inkârcý,
yalancý ve suçlu” kelimelerinin haklý
olduðu karara baðlandý. Temyiz’e
gitse de, bu kararýn deðiþmesi çok zor.
Daha ilk duruþmayý izledikten sonra
binfikir.be’de þunu yazmýþtým: “Avrupa’nýn baþkentinde, basýnýn bu denli
koruma altýna alýndýðý bir toplumda,
bir gazeteciye bu davayý açmak,
bence Emir Kýr açýsýndan siyasi bir
intihardý.” Nitekim siyasi kariyeri sallantýya girdi. Brüksel Parlamentosu’ndaki muhalefet partileri, istifasýný istediler. Peki bu karardan çýkarýlacak sonuçlar ve alýnacak dersler
nedir?
1. Belçika partilerinin yabancý
kökenli adaylara karþý yaklaþýmlarýnýn
ciddi þekilde sorgulanmasý gerekir.
5
E
[email protected]
Yüce toplum, kötü Kýr
Mahkeme kararýndan sonra herkes olaya tek yönden baktý:
inkârcý olduðu hukuken kabul edilen Kýr’ýn, partisine ve
Belçikalý seçmenlere karþý sorumluluðu dile getirildi. Ben þeytanýn avukatlýðýný yapýp ters yönden bakacaðým...
Sadece oy kazanmak için seçmene
sunulan bu adaylar, Kýr vakasýnda
olduðu gibi kendi seçmenlerine karþý
sorumluluklarýný getirmek zorunda
kalýnca böyle ikilemlere düþüyorlar.
Kýr’ýn, gerçekten öyle düþünse bile,
Türk seçmenlerine “soykýrýmý tanýyorum” diyebileceðine kim inanýr? Öte
yandan kendi partisi soykýrýmý tanýma
taraftarý. Bu durumda kariyerine son
vermekten baþka ahlaki bir yol, var
mýdýr? Her ne kadar Emir Kýr’ýn hatasý
olsa da, duruma bakýlýrsa çýkýþ yolu
daha baþtan kapalýydý.
2. Bu kararla Brüksel Mahkemesi,
Ermeni soykýrýmýnýn tanýnmasý yönünde adým atmýþ mýdýr? Bizce, henüz
hayýr. Zaten karar metninde “Mahkeme, Ermenilerin […] yaþadýklarýnýn
soykýrým olup olmadýðýna hükmetmek
için yetkili deðildir” ifadesi mevcut.
Fakat soykýrýmý inkâr etmenin suç
olup olmamasý bu durumda önemsiz.
Söz konusu olan, bir gazeteciye soykýrýmý tanýmayan biri hakkýnda inkârcý
kelimesini kullanabilme hakký doðmasýdýr. Bu detay neden mi önemli?
Davalý gazeteci Mehmet Köksal savunmasýnda “biz bu kelimeyi kötü imaj
vermek amacýyla deðil, kamu görevi
yürüten birinin bu konuda ne düþündüðünü topluma aktarmak için kullandýk. Siyasilere oy verilecekse, herkes bunlarýn fikirlerini bilmeli, ona
AIDS-SÝDA yükseliþte
Leyla Ertorun
Aralýk Dünya AIDS’le (SIDA) mücadele günü. Dünyanýn birçok
yerinde olduðu gibi maalesef
Belçika’da da bir yükseliþ kaydedildiði belirtildi. Bilindiði gibi AIDS
(SIDA) cinsel iliþki ile olduðu gibi
kandan geçen bir hastalýk. Afrika’da
hastalýk çok vahim bir þekilde yayýlmakta. Bir taraftan korunmasýz cinsel iliþkiler, diðer taraftan hijyenik ortamýn saðlanmadýðý saðlýk birimlerinde bakým esnasýnda alýnan ve verilen kanlarýn yeterince
kontrol edilmemesi hastalýðýn bütün kesimlere yayýldýðýný gösteriyor. Çok sayýda
çocuðun da maruz kaldýðý bu hastalarýn
sayýsý Afrika’da milyonlarla ifade ediliyor.
Henüz bir aþý ya da baþka týbbi bir tedbir bulunamadýðýndan kiþilerin ve saðlýk
birimlerinin önlem almasýndan baþka çare
kalmýyor.
Bilgilendirme kampanyalarýnýn da süre-
1
Noel
aðacý
izin
alamadý
kli tekrarlanmasýnda fayda var. Özellikle
gençleri korumanýn yolu bilgilendirmeden
geçiyor. Yetkililer, Belçika gibi Avrupa’nýn
geliþmiþ ülkelerinde saðlýk birimlerinde kan nakli ve temasý yoluyla
hastalýðýn geçmesini önlemek için
yeterli önlemin alýndýðýný
ancak yine de tedbiri elden
býrakmamak gerektiðini vurguluyorlar. Açýlmýþ bir yara,
sterilize edilmemiþ bir diþçi aleti
buna sebebiyet verebilir. Ayrýca
gençlerin cinsel eðitimlerinde de
prezervatif kullanýlmasýnýn önemini vurgulamak, konuyla ilgili kampanyalarý belli
aralýklarla tekrarlamakta fayda var.
Brüksel’de 10 yýldýr düzenlenen bu
yürüyüþ 1 Aralýk’ta saat 19.00’da Place
Fernand Cocq’tan yola çýkarak Grand
Place’ta bitecek. Brüksel Belediyesi’nin
sergi salonu Salle Gothique’te ölenlerin
anýsýna yapýlan bir pacth work’le sona erecek.
er yýl Brüksel kent merkezini süsleyen noel aðacýnýn Brüksel’e getirilmesinde sorunlar yaþanýyor.
Polis yetkililerine göre halen Verviers kentinde bulunan 18 metre boyundaki noel aðacý çok geniþ ve þehir
merkezine yerleþtirilmesi için henüz izin alýnamamýþ
durumda. Gerekli iznin alýnmasý halinde Noel aðacý’nýn ýþýklarý 2 Aralýk saat 17:00’de yanacak.
H
göre oy verilmeli.” Emir Kýr’ýn Ermeni
soykýrýmý hakkýnda sözleri þunlardý:
“Olaylarý inkâr etmiyorum, fakat bir
uzman komisyonu konuyu karara
baðlamadýkça, soykýrým kelimesini
kullanmam.” Mahkeme kararýndan
sonra herkes olaya tek yönden baktý:
inkârcý olduðu hukuken kabul edilen
Kýr’ýn, partisine ve Belçikalý seçmenlere karþý sorumluluðu dile getirildi. Ben
þeytanýn avukatlýðýný yapýp ters yönden bakacaðým: sözlerinden anlaþýlýyor ki uzman komisyonu “soykýrým
vardýr” dese, Emir Kýr da olaylarý
kabul edecek. Peki neden kimse bu
durumda Emir Kýr’ýn, soykýrýmý tanýmayan Türk toplumuna karþý sorumluluðunu da dile getirmiyor? “Soykýrým
iddialarýna karþý” yürüyüþe katýlan
Emir Kýr, ayný düþüncedeki halktan
aldýðý oylarla o mevkiye gelmedi mi?
Uzmanlar soykýrýmý tanýmaya mecbur
etseler, Kýr’ýn söylem deðiþtirmesi
mümkün müdür? Seçmenini aldatmak
olmaz mý bu?
Uzun lafýn kýsasý, eski tas eski
hamam. Halkçý söylemlere kapýlýp
(partiler yüzünden olsa bile...) siyaset
yapmanýn sýnýrlarý belli oldu yine.
Herkese yaranmak adýna gerçek
düþüncenizi söylemezseniz, durumu
idare etmek zorlaþýr. Hatasýný kabul
etsek bile, Emir Kýr’ýn bir konuda hakkýný vermek gerekiyor: öyle bir ikilemdeydi ki, yukarý tükürsen býyýk, aþaðý
tükürsen sakal. Bu konuda toplum da,
partiler de, Emir Kýr kadar sorumluluklarýnýn farkýnda olmalýdýr.
Belçika’da boþanma kolaylaþýyor
Fikret Aydemir
elçika Baþbakan Yardýmcýsý ve Adalet Bakaný Laurette Onkelinx,
ülkede boþanma oranýnýn yüksek
olduðunu belirterek, hukuk alanýnda boþanma iþlemlerini kolaylaþtýran bir yasa tasarýsý sundu.
Belçika Ýstatistik Enstitüsü (INS)
verilerine göre ülkede boþanma
oranýnýn rekor düzeye çýktýðýný
belirten yetkililer, 2004 yýlýnda 43
bin 326 çift evlenirken, 31 bin 418
çiftin boþandýðýný bildirdiler. INS,
2004 yýlýnda kýyýlan nikahlarýn 2
bin 207'sinin eþcinseller arasýnda
olduðunu, bunlarýn 1267'sinin
erkekler, 940'ýnýn kadýnlar arasýnda yapýldýðýný bildirdi. Boþanma
oranýnýn yüzde 75'i bulduðuna
dikkati çeken uzmanlar, 1920
yýlýnda 106 bin çiftin evlendiðini
ve boþanma oranýnýn sadece
yüzde 2 olduðunu, 1980'de evliliklerin yüzde 25'inin boþanmayla
sonuçlandýðýný hatýrlattý. Boþanan
çiftlerin yüzde 70'inin ''uzlaþarak''
bu kararý aldýðýný, adli alanda karþýlaþýlan sorunlarýn ve boþanma
iþlemlerinin uzamasýnýn çiftlere,
ailelere ve çocuklara acý vediðini
belirten Onkelinx'in sunduðu
tasarý, bu iþlemleri kolaylaþtýracak
B
ve süratlendirecek yasal deðiþiklikler getiriyor. Onkelinx, “sevginin ölümünden sonra'' ayrýlmaya
karar vermiþ olan çiftlere yasal
zorluk çýkarýlmamasý gerektiðini
düþünüyor. Brüksel hükümetinin,
yeni yasa tasarýsýný yýl sonundan
önce parlamentoya sunacaðý
belirtildi. Tasarýya göre iki tarafýn
birlikte boþanmak istemesi durumunda “çiftin 6 ay ayrý yaþamasý”
boþanma kararý için yeterli sayýlacak. Taraflardan sadece birinin
boþanma istemesi halinde ise
“çiftin 1 yýl ayrý yaþamasý” mahkemenin boþanma kararý vermesi ile
sonuçlanacak. Taraflardan birinin
diðerine þiddet uygulamasý durumunda ise hakim anýnda boþanmaya karar verebilecek.
AB Ýstatistik Kurumu Eurostat'ýn verilerine göre, AB ülkeleri
genelinde evliliklerin 1960'lý yýllarda yüzde 14'ü, 1970'li yýllarda
yüzde 22'si, 1980'li yýllarda yüzde
27'si boþanmayla sonuçlanýrken,
1990'lý yýllarda bu oran yüzde
35'i, son dönemde ise yüzde 40'ý
buluyor. AB üyeleri arasýnda en
fazla boþanma görülen ülkelerin
baþýnda Belçika geliyor. Belçika'yý
Ýsveç (yüzde 50), Finlandiya
(yüzde 49), Ýngiltere (yüzde 45)
ve Danimarka (yüzde 41) izliyor.
Sayfa 6.qxp
29.11.2005
02:54
Seite 1
Sayfa 7.qxp
29.11.2005
05:31
Seite 1
Aralýk 2005
.beMLEKETTEN
7
Belçika’da halk müziði rüzgarý esti
Hüseyin Turan, geniþ bir
repertuarla verdiði konserde, kendisini izlemeye
gelen Kubat’ý sahneye
davet etti.
Ece Ayaydýn
26-27
Kasým
tarihlerinde
Brüksel ve Gent’te iki ünlü halk
müziði sanatçýsý hayranlarýný türkülere doyurdular. 26 Kasým Cumartesi gecesi Brüksel’de Kubat,
27 Kasým Pazar gecesi ise Gent’te
Hüseyin Turan verdikleri muhteþem konserlerle Belçika’da halk
müziði rüzgarý estirdiler.
Kültür Sanat Vakfý’nýn organize ettiði “Kubat Konseri” kötü
hava þartlarý nedeniyle yarým saat
gecikmeyle baþlasa da sanatçýnýn
Belçika’daki sevenleriyle buluþmasýna engel olmadý. Konsere
yeni albümüyle ayný ismi taþýyan
‘Yare Doðru’ adlý parçayla
baþlayan Kubat, yeni albümünün
yaný sýra önceki albümlerinden
de parçalar seslendirdi. Kimi
zaman türkülerle duygulanan
kimi zaman da hareketli ezgilere
karþý gelemeyip kalkýp, oynayan
Belçika’daki Kubat hayranlarý
için türkü dolu bir gece oldu.
Konserin sonlarýna doðru sazýyla
sevenlerinden gelen istek parçalarý da seslendiren Kubat sahnede de sevenlerini sempatik hareketleriyle eðlendirdi.
Diðer taraftan De Centrale
Kültür Merkezi’nin düzenlediði
[email protected]
Barýþa dair
sohbetiniz olsun
“Hüseyin
Turan
Konseri”
Gentlileri olduðu kadar þehir
dýþýndan gelen izleyicileri de
konser salonuna doldurdu.
Yaklaþýk 400 kiþinin izlediði
konserde Hüseyin Turan, geniþ
bir repertuarda türkülerini seslendirirken, kendisini izlemeye
giden sanatçý Kubat’ý sahneye
davet etti. Kubat, seslendirdiði
Emirdað türküsüyle konsere
renk kattý. Yaklaþýk 3 saat süren
konserde Hüseyin Turan hayranlarýnýn isteklerine de bolca
yer verdi.
FC Türkspor gençlere ve
ailelere yeni mekanlar sunuyor
Serpil Aygün
Türkspor’un yönetimini 9 ay
önce devralan
Baþkan Mehmet Özcan ve ekibi,
21 Kasým akþamý basýn mensuplarýna verdiði yemekte,
yönetim kurulunu, çalýþma ekibini ve projelerini tanýttý.
FC Türkspor yönetim kurulu
adýna konuþma yapan ikinci
baþkan Yýlmaz Özcan, amaçlarýnýn sokaklarda futbol oynayan
gençlerimize imkan sunmak
olduðu kadar kadýnlarýmýza,
çocuklarýmýza ve ailelerimize de
farklý yöntemlerle sosyal, kültürel etkinlik imkanlarýný yaratmak
olduðunu belirtti. Bu amaçlarla
þu anda 27 bin metrekare olan
tesislerini 75 bin metrekare olarak geniþletmek üzere gerekli
giriþimleri baþlattýklarýný belirten
baþkan yardýmcýsý Yýlmaz Özcan, açýk ve kapalý alan spor
tesisleri ile ailelere piknik yapabilecekleri yeþil alan yaratma çalýþmalarýnýn da olduðunu iletti.
400’e yakýn aðaç dikiminin
planlandýðý yeþil alanda ayrýca
yürüyüþ, mini golf, kum havuzlarý gibi ailelerin çocuklarý ile
birlikte vakit geçirebilecekleri
mekanlar yaratýlacak. Bugüne
kadar yapýlan kültür ve spor faaliyetlerinde “futbol olmuþ, kültür
olmamýþ” diyen FC Türkspor
Sosyal ve Kültürel Faaliyetler
FC
Sorumlusu Þamil Bilgiç, Türk
Halk Müziði ve Türk Sanat
Müziði korolarýnýn yanýnda, tiyatro, satranç, yoga, daðcýlýk
gibi farklý alanlarda da çalýþmalar yapacaklarýný belirtti.
Anvers çevresinde faaliyet
gösteren FC Türk Spor, A takýmý, B takýmý, junior, okul çaðý,
vs. olmak üzere toplam 16 futbol takýmý ile maçlara katýlýyor.
22
Aralýk’ta
Ýsatanbul’da
Beþiktaþ ile bir hazýrlýk maçý
yapacak olan A takýmý’nýn çalýþmalarýna deðinen takým antrenörü ise gelecekte Avrupa’nýn
büyük
futbol
kulüplerinin
düzenledikleri turnuvalara katýlmayý hedeflediklerini bildirdi.
Çocuklarýn ev ödevlerinde
onlara yardýmcý olacak üniversite öðrencisi abi ve abla projesi
ile çocuklarýnýn derslerine katkýda bulunamayan anne babalara
destek olmayý da hedefleyen FC
Türkspor, hedeflediði faliyetlerle, sadece bir futbol kulubü
olmaktan öte geniþ bir yelpazede kültür ve spor faaliyetleri
merkezi olmayý amaçlýyor.
Son olarak yönetimde þeffaflýðý ön plana çýkaran bir anlayýþla
çalýþmalarýný sürdüreceklerini
belirten baþkan yardýmcýsý
Özcan, bu amaçla hazýrladýklarý
web sitelerinde kendileri ve
çalýþmalarý ile ilgili her türlü bilgiye ulaþýlabileceðini belirtti.
on zamanlarda cereyan eden olaylara bakarsak
barýþ, dostluk ve kardeþliðin ne kadar zor günler
yaþadýðýný görünce üzülmemek elde deðil. Baksanýza
Amerika’nýn gaddarlýðý, Afrika Tanrý’larýnýn gökyüzünden düþmeleri, Avrupa ülkelerinin yüzsüzlüðü ve
Türklerin çýldýrma süreci gibi çeþitli gözlemler ve olaylar akýp gidiyor. Ortada bir yýðýn çýlgýnlýk olduðu açýk.
Ama iþin bir baþka yönü de, unutulmamalý bence.
Çaðdaþ söylemlerden uzak
olan çoðunluðumuzun ve
bir mevsimlik bilgisizlikleHiçbir yerde ve
rin gerçek yüzü; “saðduyu”
hiçbir zaman
ve “duygu”nun denetlemekimse “sizi anladiði düþünceyi zararlý
sayan þu eski ve kokuþmuþ
mýyorum, öyleyse
karanlýkçýlýk söylemidir:
budalasýnýz”
“Bilgi, Kötülük”tür. Çoðulcu demokrasi anlayýþýndan
diyemez. Þiddetin
yavaþ yavaþ uzaklaþarak,
uygun veya olumçoðunlukçu demokrasiye
suz þekli yoktur.
gider gibi görünen Fransa’da yaþanan son olaylarý
Söylemler ve sözdeðerlendirecek olursak,
ler de birer þiddet
bunu daha iyi anlayabiliriz. Açýkgöz karcher horifadesidir.
tumlar (tazyikli su hortumu) kralý I. Sarkozy’nin
yabancýlara karþý olan anlayýþsýzlýðý, bilgisizliði ve
özellikle doyumsuzcasýna “zararlý” eski yürek ve kafa
kökenli çýkýþlarý, çaðdaþ insanda – yani her birimizde
– sahici ve otantik bir kanýt aranmasýnýn ne denli bir
gereksinim olduðunu açýkça göstermektedir.
Eðer adý geçen zatýn sözlerini ve verdiði demeçleri
deðerlendirirsek þöyle bir gerçek ortaya çýkar:
“Sözlerimin hepsi, sizlerde varolan bir anlayýþsýzlýðý
ifade ediyor: ‘bönlüðe öykünmek’. Ama gerçek amaç
sizleri daha iyi kýzdýrmak, böylece kendi iþimize daha
uygun biçimde sizleri bir güçsüzlük suç ortaklýðýndan
bir akýllýlýk suç ortaklýðýna sürüklemektir.” Bence bu tür
düþünceler afyonlu felsefelerde gerçeklik bulur ancak.
Hiçbir yerde ve hiçbir zaman kimse “sizi anlamýyorum, öyleyse budalasýnýz” diyemez. Þiddetin uygun
veya olumsuz þekli yoktur. Söylemler ve sözler de
birer þiddet ifadesidir. Bir seçenek ve amaç olarak ya
da istenilen haklarýn garantisi gibi sunulan sözlü veya
devingen þiddete inanmamalý artýk hiçkimse. Haklarý
ve haklýlýðý savunmanýn bir yýðýn yolu yordamý var.
Bunlarýn hepsinin tek adresi de “Barýþ kültürü” olmalýdýr. Bunu söylerken de bu güne kadar barýþ üzerine
düþünülmüþ bütün kuramsal kaygýlardan ve kahvehane hesaplarýndan uzak olmaya dikkat edilmelidir.
Çünkü ateþ artýk sadece düþtüðü yeri yakmýyor.
Barýþ kelimesi içinde daima ve yalnýzca insan
esasý söz konusudur ve öyle kalmalýdýr. Yani bir baþkasýnýn hayatýna gösterilen ilgidir, kültürüne verilen
ifade hakkýdýr, daha da önemlisi ona karþý duyulan
kardeþlik sevgisi olmalýdýr, barýþ. Modernleþmenin
arka bahçesine saklanmaktan vazgeçerek çaðdaþlýk
kapýsýný hep birlikte aralamanýn olanaklarýný zorlamak
daha verimli olacaktýr.
Bir gün barýþa dair anlatacaðýnýz bir anýnýz, bir
hikayeniz olmasý dileðiyle.
S
Sayfa 8.qxp
29.11.2005
01:46
Seite 1
Aralýk 2005
SÝZbize
8
Speakers
Televizyon, gerçekler
VE
ütopya
[email protected]
“Aþk bulabildiði
her yerde saklanýr”
ýllardýr, Brüksel Kuzey tren istasyonuna bitiþik Aarschot caddesinin imajý seks endüstrisi
tarafýndan belirleniyor. Bu cadde çoðu Türk, Faslý ve
diðer yabancýlardan oluþan müþterilerin, arabalarýyla
yavaþ yavaþ kýrmýzý neon ýþýklarla göz kamaþtýran
vitrinlerdeki, çoðu eski Doðu Bloku ülkelerinden
gelen fahiþelere bakarak ilerlediði ve adeta bir izleme
trafiði oluþturduklarý bir mekan. Bangýr bangýr bir
Hakký Bulut þarkýsý inletiyor ortalýðý: “Yola çýkmýþ
arýyorum, kaybettim aþkýmý...” Acaba bu insanlar
buralarda kaybedilmiþ aþklarýn avuntusunu neon ýþýklý ikinci el yaþamlarda mý buluyor? Yoksa “aþk ancak
sipariþ üzerine” mi
saðlanabiliniyor?
Serbest Pazar Ekonomisinin vardýðý en
son nokta “insanýn
vücudunu
pazarlamak zorunda kalmasý” mý? Bu derin sorularý bir tarafa býrakýp
kýrmýzý
ýþýklardaki
renkli dünyaya bir
yazý ile selam gönderelim
mi?
Zaten
Türkiye’de de iktidar
içkili mekanlarý kentlerin dýþýna çýkarmayý, genelevleri de
“Avrupa’da olduðu
gibi kýrmýzý ýþýklý bölgeler haline getirmeyi planlýyor.
Ben de kendilerine geçen Mayýs ayýnda düzenlenen
bir etkinliði anlatarak katkýda bulunmak istiyorum:
Binalarýn bir kýsmýnýn Türklerin olduðu bu caddede vitrindeki kadýnlardan baþka þeyler de izlenebildi,
”fahiþeliði konuþulabilir bir olgu yapmak” isteyen,
Aarshot caddesinde ikincisi gerçekleþtirilen “Neon
Nord Sanat Projesi” sayesinde. Proje kapsamýnda
farklý mekanlarda fotoðraf ve resim sergileri, video,
dans ve tiyatro gösterileri gibi sanatsal çalýþmalar gerçekleþtirildi. Örneðin vitrinlerin karþýsýnda, konan
dövizlerde fuhuþ üzerine ilginç tümceler yazýlmýþtý.
Çok uzun bir de fiyat tarifesi vardý. Pozisyonlarýn ve
hizmetlerin her birinin 50 Euro olduðu tarifede, aþk
ancak sipariþ üzerine saðlanabiliyor. Her uzaklýða
sipariþ garantisi verilen tarifede müþteriler, “Dikkat!
Piþmanlýk geri alýnmaz, deðiþtirilmez” diye de uyarýlýyor. Ýþte birkaç örnek;”18 saniyeden aþaðýsýna
yasak!”,”Ücret anlaþmaya tabi, SÖMÜRÜ de dahil”,
“Gir, öde, yok ol”, “Gülümse, yalan söyle, yeniden
baþla”, “Arzu sürekli bakire kalýr”, “Aþk bulabildiði
her yerde saklanýr”,”Yeni! Devamlý müþteri kartý:10
kez gelen, 11. kez bizi dinleyecek”, , “Sadýk bir fahiþe: ‘Ýþ iþtir’”,“Bir müþteri: ’Colruyt süpermarketlerinden aldýðým ürünün piyasada daha ucuzunu bulursam, aradaki farký geri ödüyorlar”
Bu etkinlikler zinciri, Türklerin yoðun olarak yaþadýðý Nord(Kuzey) bölgesine; bütün sakinlerin birbiriyle iletiþimini saðlayarak, samimi ve sevimli bir yöntemle tabularýmýzý yok etmeyi amaçlayan, farklý bir
bakýþtý aslýnda.
Y
Corner
Televizyonu açýyorum.
Kimse diðerinin hakkýna göz dikmiyor.
Haberlerde yine “Kongo’da açlýktan ölen
Gençler, aþýk olmaktan korkmuyorlar.
çocuklarý” gösteriyorlar. “Amerika, Irak’ta fosfor
Sevgilerini sonuna kadar yaþayabiliyorlar, bütün
bombasý kullanmýþ.” Giysiler saðlam fakat altýnkaygýlardan uzak. Televizyonun ekranýndan içedaki et ta kemiklere kadar erimiþ. Aklým almýyor; riye giriyorum. Kendimi, bir tepelik alanda çimleinsan insana böyle bir þeyi tasarlayýp nasýl yaparin üzerinde buluyorum. Rengarenk çiçeklerle
bilir? Irak halkýnýn kaderi, 1988’de Halepçe’de
bezenmiþ yeþil çimler. Güneþ ýþýðýnýn parlaklýðý,
Saddam tarafýndan Irak’ta kendi halkýna karþý
yeryüzünün pýrýl pýrýl görüntüsü, gözlerimi
kimyasal silah kullanýlmýþtý. Þimdi de Saddam’ý
kamaþtýrýyor. Ne toprak kirli artýk, ne de hava.
yaptýklarýndan dolayý
Yürüyorum yeryüyargýlamaya geldiðini
zünde. Hiçbir
Açlýk, yoksulluk, eþitsizlikten kaynaðýný
söyleyen devletler, Irak
yerde sýnýr yok.
halkýna karþý ayný yönbulan sosyal felaket haberleri, çevre kir- Yeryüzünün her
temi kullanýyorlar.
yaný geliþmiþ, açlýk
liliði haberleri birbirini izleyip gidiyor.
Bunlarý yargýlamaya
ve yoksulluk yok.
kimler gelecek bakalým?
Ýnsanlar paranýn
Kapatýyorum televizyonu!
Çünkü halkýn direnme
arkasýnda göç
hakký, kimyasal silahlaretmiyorlar, gezip
la durdurulmaya çalýþýlýyor. Halkýn yargýlama
görmek için yer deðiþtiriyorlar sadece.
süreci baþlatmasý engellenip, dýþarýdan gelenler
Milliyet ve inanýþ farklýlýklarýndan kaynaklý kavbu iþi üstlendiklerini söylüyorlar.
galar yok artýk. Kavgalarý ve savaþlarý besleyen
Açlýk, yoksulluk, eþitsizlikten kaynaðýný bulan
bu ideolojik kaynaklar, kuruduðu için, kardeþçe
sosyal felaket ve çevre kirliliði haberleri birbirini
bir yaþam hüküm sürüyor yeryüzünde. Yaþamak,
izleyip gidiyor.
insanýn içindeki yaþam sevincini daha da artýrýKapatýyorum televizyonu.
yor. Üretmek, yaþama bir anlam katma biçimi
Ben artýk söyleneni deðil, istediðimi duymak,
olduðu için zevkle ve neþelerinden hiç bir þey
istediðimi görmek istiyorum. Televizyon kapalý,
yitirmeden çalýþýyorlar. Ýnsanlar, insan gibi yaþýsiyaha yakýn grilikte ekran, bana, duymak ve gör- yorlar. Televizyon ekranýndan dýþarýya çýkýyorum.
mek istediklerimi gösteriyor.
Kendimi baþtan aþaðý insan hissediyorum.
Bugün, açlýktan ölen çocuklarý görmek deðil;
Televizyonun karþýsýnda oturuyorum, siyaha
yeryüzünde, herkesin ihtiyacý kadar yiyecek bulyakýn grilikte bir ekran; televizyonu açýp açmaduðu haberlerini izliyorum. Afrika’daki, açlýktan
makta bir süre tereddüt ettikten sonra, televizyotakati kesilmiþ, gözlerine, aðzýnýn kenarlarýna
nu tekrar açýyorum. Haberler, ‘Pinochet yargýlakonan sinekleri dahi kovalayamayan çocuklarý
namýyor’ diyor. Üstelik yargýlanabilseydi, halkýn
deðil; neþe ve sevinçle her türlü oyuncaðýn
oluþturduðu bir mahkeme olmayacaktý bu. Ama
bulunduðu bir oyun bahçesinde oynayan çocukinsanlýk suçu iþlemiþ bu ve bunun gibiler yargýlalarý izliyorum. Savaþlarý ve kan göllerini görmek
namazsa, insanlar nasýl insan gibi yaþarlar?
istemiyorum. Siyaha yakýn grilikteki ekran bana
Korkmadan, aç kalmadan, iþkence görmeden,
bunlarý deðil, insanlarýn birbirleriyle yardýmlaþahaklarýný çaldýrmadan, nasýl yaþarlar?
rak, ortaklaþa çalýþtýklarýný gösteriyor. Herkes birbirine yardým ediyor, birlikte üretiyorlar. Elele
SADIK AYGÜL
vermiþler, çölleri tarým alanlarýna dönüþtürüyorlar.
Fransa’daki olaylar Belçika’ya da sýçradý
Ýsmail Doðan
Sayfa 9.qxp
29.11.2005
01:49
Seite 1
Aralýk 2005
SÝZbize
9
‘Onlar en az suçlu olanlar’
Binfikir, Brüksel’in Schaerbeek semtinde yaþayan halkýn
Fransa olaylarý konusundaki görüþlerini sordu.
Niyazi Karaçor
43 - Kahvehane sahibi
Fransa’daki olaylar tasvip
edilemez tabi ki. Ama devletin de bu þekilde davranmamasý gerekir. Bu belki de
gizli kalmýþ bir ayrýmcýlýðýn
patlamasý oldu. Devletlerin,
toplumlarýn kaynaþmasýna
yardýmcý olmasý gerekir.
Gençlerin sokaklardan alýn-
masý onlarýn sosyalleþmeleri
için kültürel, sportif aktivitelere yönlendirilmesi ve de
eðitimin arttýrýlmasý gerekiyor, bu halklarýn yaþadýðý
bölgelerde. Dünyanýn her
tarafýnda olduðu gibi
Fransa’da da iþsizlik var. Bu
elbette gerginliðe yol açýyor.
Ama önemli olan eðitilmiþ
saðlýklý düþünebilen gençler
yetiþtirmek.
Cengiz Yýldýzhan
38 - Ýþsiz
Fransa’daki olaylarýn geliþmesinin
temel nedeni bence insanlarýn iki kültür arasýnda kalmasý. Ýnsanlar hangi
kültüre ait olduklarýný bilemiyor ve kafalarý sürekli karýþýk. Dil problemleri, milliyetçilik bir de iþsizlik olunca halk
galeyana geliyor. Ayrýca geçmiþten gelen,
Fransýzlara duyduklarý bir kin var. Hepsi
birbirini tetikledi ve en sonunda bu olaylar
patlak verdi. Bu olaylara Türkler karýþma-
Ýþ ve iþçi arasýndaki
iþ sözleþmesi
mýþ olsa da tetikte
olmalýyýz. Bizi bu
ülkede de temsil edecek temsilcilerimiz
olmalý. Halk da birbirinin hatalarýnýn
üstüne gideceðine,
toplumumuzu ilgilendiren bu konularda siyasi görüþünü kenara
koyarak ortak noktalarda buluþmaya çalýþmalý. Herkes
seçim zamaný sözünü tercihiyle söyler.
Birgül Ýlkme
Ýhsan Akbulut
43 - Lokanta sahibi
20 - Öðrenci
Ben yirmi beþ yýldýr burada yaþýyorum. Ýki tane
çocuðum var. Ýkisini de büyüttük,
okuttuk. Bizim
hiç böyle korkularýmýz olmadý.
Çünkü bence böyle olaylarýn en
baþta ailelerin çocuklarýna gerçekten sevgi
vermemeleri yüzünden oluyor. Çocuklar
orada çok baþýboþ ve eðitimsiz býrakýlmýþlar. Birçok aile devletin vereceði çocuk
parasýný düþünüyor. Gençler çalýþmýyor,
sonunda sevgisizlik, iþsizlik yüzünden kendilerini baþka þeylerle ifade etmek için
baþka yollar arýyorlar. Tabii ki Sarkozy’nin
de hatasý oldu. Halklarý birbirine düþman
edecek sözler bunlar.
Ben bu eylemlere ister istemez hak veriyorum. Fransa’daki Cezayirliler yapýlan katliamýn kinini hala yaþýyor. Ve þu anda da
kötü günler yaþamaya devam ediyorlar.
Ýþsizlikle uðraþýyorlar. Fransýz halký önceliði
hep kendine tanýyor ve yabancýlara hak
vermiyorlar. Araplara
ve zencilere karþý
ýrkçý bir politika sergiliyorlar. Böyle bir
ortamda göçmen
halk özellikle de
gençler bir þeyler
yapmak için yer
arýyor, isyan
etmek istiyorlar.
Bence
Sarkozy’nin istifa
etmesi lazým.
Adnan Kotaoðlu
49 - Seramik sanatçýsý
Fransa’daki olaylar çok fazla
konuþuldu ama bence sonuç,
hem Fransýz devletinin, hem
göçmenlerin, hem de göçmenlerin devletlerinin sýnýfta kalmasý
oldu. Çünkü bu göçmen halkýn
çocuklarýnýn oralara yerleþeceði-
[email protected]
ni, bir gün baþlarýna bela olacaðýný hiç düþünülmediðinden
onlara eðitim verilmedi.
Göçmenlerin devletleri de ebeveynleri yetiþtirmedi. Çocuklar
gettolarda kaldý. Ýyi eðitim alamadýlar. Bence o çocuklarýn psikolojilerinin incelenmesi lazým.
Bu olaylarda en az suçlu, bu
eylemleri yapan çocuklar. Kötü
deðiller ama psikolojileri kötü.
Ece Ayaydýn
Belçika iþ kanununda üç çeþit iþ sözleþmesi vardýr:
1. El iþçisi için iþ sözleþmesi (iþçi sýfatýnda)
2. Beyin iþi için iþ sözleþmesi (memur sýfatýnda)
3. Temsilcilik sözleþmesi (müþteriler ile sözleþme imzalayan)
Bu yazýmda iþçi sýfatý ile çalýþanlarýn iþ sözleþmesine deðinmek istiyorum.
Belçika iþ kanununa
Ýþ Sözleþmesinin
göre, iþ sözleþmeleri mutlaka yazýlý sözleþmelerden
süresi dolmadan
ibaret deðildir. Fakat genel
sözleþmenin
usul yazýlý iþ sözleþmelerinden ibarettir. Ýþ sözleþtaraflardan hermeleri taraflarca karþýlýklý
hangi biri tarasözlü anlaþmadan da ibaret olabilir ve iþ kanununfýndan bitirilmeda bunun yeri vardýr.
sinde, taraflarýn
Örneðin bir iþe iþ sözleþmesi imzalamadan baþlabirbirine karþý
yabilirsiniz. Bu tür karþýlýkkanuni yükümlülý sözlü anlaþmanýn çalýþma süresi belirsizdir ve
lükleri vardýr.
burada deneme süresi de
söz konusu deðildir.
Eðer çalýþma süresi belirli bir tarihe kadar olmasý
gerekiyor ise, o zaman haliyle yazýlý bir iþ sözleþmesi
mecburidir. Bu tür iþ sözleþmeleri iþçi tarafýndan iþe
baþlamadan önce mutlaka imzalanmalýdýr, aksi taktirde geçersizdir. Pratikte biliyoruz ki, iþçi genelde iþe
baþladýktan birkaç gün veya birkaç hafta sonra iþ sözleþmesini imzalýyor.
Bu durumda imzalanan iþ sözleþmesinin süresi
belirli bir tarihe kadar da olsa, bu iþ sözleþmesi süresiz kabul edilir. Bu gibi durumlarda iþçiye çýkýþ verilme anýnda, iþveren tazminat ödemek zorunda kalýr. Ýþ
sözleþmesinin süresi dolmadan sözleþmenin taraflardan herhangi biri tarafýndan bitirilmesinde, taraflarýn
birbirine karþý kanuni yükümlülükleri vardýr. Ýþveren
iþçisine çýkýþ verdiðinde, çalýþma süresi ile orantýlý,
çýkýþ tazminatý ödemesi yapmak zorundadýr. Ýþçi,
iþten ayrýlmak istiyorsa iþverenine yazýlý ve taahhütlü
olarak bildirmelidir.
Ýþçi kendiliðinden ve geçerli herhangi bir sebep
göstermeden sözleþmesinin iptalini isterse veya iþten
ayrýlmasý kendi kusuru ise, bu tür durumlarda sorun
yaþar.
Ýþçi, C4 formunda iþveren tarafýndan belirtilmesi
gereken çýkýþ sebebini kabul etmiyorsa, sendikasý
aracýlýðýyla iþverenine itiraz mektubu göndermesi iyi
olur. Aksi taktirde iþsizlik ödeneði (dop-þomaj) alma
hakký varsa da, bir müddet alamaz.
Kendi isteði ile çýkýþ alma durumlarýnda, iþçi en az
4 hafta baþka bir iþyerinde çalýþtýktan sonra iþsizlik
ödeneðine baþvururabilir. Aksi taktirde RVA-FOREM
tarafýndan konu araþtýrýldýktan sonra cezalandýrýlabilir.
Ýþçi, iþten kendi iþ yerini kurma amacýyla çýkýþ alýr ve
belirli bir zaman sonra kendi iþini de býrakýrsa, iþsizlik
ödeneði alabilmesi için öncelikle, son iþ verenine
tekrar iþe dönmek istediðini bildirmesi gerekiyor.
Ancak iþveren yazýlý olarak müracaat eden eski iþçisine onu tekrar iþe alamayacaðýný bildirdikten sonra,
iþsizlik ödeneðine müracaat edebilir.
Sayfa 10.qxp
29.11.2005
01:52
Seite 1
Aralýk 2005
GÜNDEM
10
Þarkýlardaki ateþ sokaklara sýçradý
[email protected]
Tozpembe Belçika
elçika’ya gelin veya damat olarak gelecek
olanlar, buraya gelmeden önce hayal kurmaya baþlarlar. Ýnsanlar hayal kurarken, her þeyi
en iyi þekilde ve kendi istediði gibi kurar. Her þey
tozpembedir hayallerimizde.
Bir filmin yayýnlanmýþ kitabýný okuyanlar derler
ya: “kitap’ta filmden daha iyiydi” diye. Filmde sahne
nasýl hazýrlanmýþþsa öyle görürsünüz. Ama kitabý
okuyan, o sahneyi kendi zevkine göre düzenler,
renk ve dizaynýný, kendi hayal dünyasýna göre
yapar. Belçika’ya gelecekler de kim ne derse desin,
fazla dinlemez, anlatýlan olumsuzluklara kulak
asmaz ama olumlu þeyleri anlatýldýðýndan daha iyi,
daha güzel olarak algýlar.
B
Caddeler, evler boþ ve balkonsuz, evlerin
içi daracýktýr.Belki de evlerin içini olduðundan daha dar algýlar. Çünkü o, büyük ve
güzel bir ev hayal etmiþtir. Ýlk günden þok
olan gelin veya damadýn, ileriki günlerde
þaþkýnlýðý giderek artar
Belçika’ya yeni gelecek damat ve gelinler de
zaten evlenmenin heyecaný ve mutluluðu ile en
güzel hayallerini kurarak gelir, buraya. Hayallerinde
gördüðü Belçika, onun için dünyanýn en güzel yeridir. Köyünden , þehrinden heycanla kalkar gelir. Ýlk
defa uçaða binmiþtir, havaalanýndaki lüks maðazalarý görmüþtür, yeni evine gelirken bu görüntülerle
bir kat daha heyecanlanýr ve geleceði ülkeyi daha
da güzel hayal eder. Ancak Belçika’ya gelir gelmez,
havaalanýnda baþlar, hayal kýrýklýðý. Türkiye’de býrakýlan güneþli havadan sonra, hem havasýnýn hem de
insanýnýn soðukluðuyla karþýlaþýr, Belçika’nýn yeni
gelini ya da damadý.
Ýkinci hayal kýrýklýðý, yeni yaþamýn sürdürüleceði
evin bulunduðu sokakta yaþanýr. Sokaklar da bu
ülkenin havasý gibi gri, soðuk ve içinde kaybolacaðýnýz duygusunu veren labirent þeklindedir.
Caddeler, evler boþ ve balkonsuz, evlerin içi daracýktýr. Belki de evlerin içini olduðundan daha dar
algýlar. Çünkü o, büyük ve güzel bir ev hayal
etmiþtir. Ýlk günden þok olan gelin veya damadýn,
ileriki günlerde þaþkýnlýðý giderek artar. Türkiye’de
görmeye alýþtýðý; yeni evli çiftlerin elele göz göze,
kumrular gibi dolaþýp pastanelerde, çay bahçelerinde oturmasý, burada ayýptýr (Özellikle Anvers’te).
Yaþanan bu kültür þokundan kurtulmak için
Türkiye’de yaþayan Türklerle Avrupa’da yaþayan
Türkler arasýnda farklýlýklar olmasýnýn doðallýðýný
kabul edip, gerçekçi bir plan ve programla bu yeni
hayatýnýzý düzenlemeniz gerekir. Benim tavsiyem;
bir an evvel dil öðrenin ve bu ülkeyi tanýyýn. Dil
öðrendikten sonra baþkalarýna baðýmlý olmaktan
kurtulacak, çocukmuþsunuz gibi davranýlmayacak
artýk. Okula baþlayabilir, meslek edinme kurslarýna
devam edebilirsiniz. Böylece bu ülkede kendinize
iþ edinme olanaðý yaratýp, yeni hayatýnýzý þekillendirebilirsiniz. Çoluk çocuða karýþýp, hayal ettiðiniz
tozpembe Belçika’nýzý kendi çabalarýnýzla yaratabilirsiniz.
e Fransa uyanýp, sessiz azýnlýðýyla karþý karþýya kaldý. Ýki gencin Polis tarafýndan kovalanýrken ölmesi ve Ýçiþleri Bakaný Nicolas Sarkozy’nin “bunlarý Karcher’le (tazyikli su
temizlik cihazý) temizlemek gerekir” diye çýkýþý, banliyö þiddetini fitilledi. Ýki hafta boyunca binlerce araç yakýldý, okullarda vitrinler tahrip edildi.
Oysa bu olaylar karþýsýnda þaþkýna dönen Fransa’nýn elinde yeterince ipucu vardý. Siyasiler ihmal
etse de, sanatsal belirtiler vardý. Birkaç yýl öncesine kadar hâlâ dinlediðim rap þarkýlarýndan biri
“Ateþ salmak için ne bekliyoruz?” diyordu. Bu müziði üretenler dünün varoþlarýydý. “Serseri” denip
geçildi. Fransa’nýn banliyö gerçeðini yalýn bir biçimde açýklayan müzik piyasasýna kimse kulak
asmadý. Bu müzikten kâr edildikçe herkes memnundu. Neden þiddet dolu þarký yapýldýðýný ise
kimse araþtýrmadý. Onlar belki serseriydi. Fakat onlarý dinleyen gençlik, toplumun her kesiminde
çoðunluk oluþturuyordu. Çoðunluða ulaþmak da sesini duyurmaya yetmeyince, þarkýlardaki ateþ
sokaklara sýçradý. Sinema piyasasý da varoþlarýn durumundan yararlandý. Oradaki karelerin de gerçek olabileceðine kimse inanmadý. “La Haine” (Nefret) filminde anlatýlan Fransýz toplumsal çöküþü, þu cümlelerle son buluyordu: “Þu an her þey yolunda, fakat asýl önemli olan düþüþ deðil, yere
varýþtýr.” Ve Fransa yere çakýldý.
V
Erdem Resne
Olaylarýn Fransa’da patlak vermesi
tesadüf deðil
ki hafta boyunca þiddetin
nedenleri tartýþýldý. “Belçika ve Almanya da nasibini
alacak” ve “Türk gençleri de katýlabilir” korkusu yaþandý. Olaylarýn açýklamasýný Liège üniversitesi Göç Araþtýrma Merkezi Müdürü Altay Manço’dan istedik.
Ý
E. RESNE: Fransa’da yeni bir
toplumsal devrim mi yaþanýyor?
Olaylarýn özü nedir?
A.Manço: Olaylarý tetikleyici
unsur olarak iki gencin ölmesi ve
Ýçiþleri Bakaný’nýn sözleri gösterilebilir. Ama bunlar uzun süreli
bir dýþlanmýþlýðýn son noktasý.
Aslýnda Fransa’nýn entegrasyon
politikasýnýn yetersizliði, en
önemli
neden.
Bakarsanýz
Fransýz banliyöleri, iþsizliðin
yoðun, gelir düzeyinin düþük ve
yabancý nüfusunun yüksek olduðu yerler. Tüm bunlar, genç insanlarý umutsuzluða sürüklüyor.
Dýþlanmýþlýk hissi, sonunda
kabul görme ve sesini duyurma
isteði doðuruyor. Ancak bu dýþa
vuruþun bir devrim olduðuna
inanmýyorum. Kültürel model
veya siyasi söylem yok.
E. RESNE: Belçika’ya þu ana
kadar pek sýçradýðý söylenemez.
Bunu neye borçluyuz?
A. Manço: Belçika’ya bakarsak,
siyasi alanda çok daha fazla
yabancý kökenli insan olduðunu
görürüz. Bu, entegrasyon alanýnda daha baþarýlý bir sistemin
kanýtý. Ayrýca sosyal alanda aktif
bir çok kurum var, çoðu devlet
destekli. Vatandaþlýðýný hissettirme olsun, sosyal yardým veya
eðitim olsun, devletin boþ býraktýðý yerleri dolduracak aktörler
var. Mesela bazý þehirlerde gettolar olsa bile, Fransa’nýn aksine
bunlar þehir içinde, yani toplumsal kaynaþma daha fazla. Oysa
Fransa’nýn son dönem siyaseti,
özellikle sosyal alanda çok yetersizdi. Güvenlik eksenli saðcý
hükümet, neredeyse bütün dernek/sosyal ödenekleri kesti.
Eðitim ve iþ alanýndaki bütçeler
kýsýldý.
E: RESNE: Ünlü TIME dergisi
bile, Fransa’yla Almanya’yý kýyaslarken “orada Türkler çoðunlukta” diye olay çýkmaz dedi.
Maðripli gençlerin olaylarýn çýkmasýnda önemli rol oynadýðý,
baþka yerlerde de söylendi.
Bunlar aceleci yorumlar deðil mi?
A. Manço: Fransa’da olaylara
daha az Türk’ün karýþtýðý doðru,
fakat burada da sosyal nedenler
var. Kýsaca Türkler, yerel meselelerle daha az ilgileniyorlar, kendilerini olaylarýn içinde görmüyorlar. Sonuç olarak da beklentileri daha az. Mesela göçün ilk
yýlarýnda Türkler’de dönme isteði
mevcuttu. Buraya alýþmak için
özel bir çabalarý yoktu. Oysa
Arap kökenli vatandaþlar daha
baþtan geleceklerini burada gördüler. Okula daha düzenli gittiler. Belçika ve Fransa’daki
Araplarýn
eðitim
seviyesi
Türklere oranla daha yüksek,
ama diplomalarýna uygun iþlerde
deðiller. Sonuç olarak beklentileri karþýlanmayýnca kendilerini
aldatýlmýþ hissettiler. O yüzden
tepkileri daha sert olabilir. Ýkinci
bir gözlem daha var: geleceklerini burada gören Araplar, dil
olsun, aile düzeni olsun Türklere
oranla kimliklerini daha az korudular. Bunun nedeni tartýþýlýr.
Ama sonuçta kimlik arayýþýnda
daha büyük sorunlarla karþýlaþmalarýna da neden olabilir. Tabii
bütün bunlar gözlem. Her þeyi
açýklamaya yetmiyor.
E: RESNE: Türkler yerel meselelerle daha az ilgileniyorlar diyorsunuz. Bu bir entegrasyon
sorunu mu?
A. Manço: Hayýr illa öyle görmemek gerekir. Ben tam tersi,
her gittiðim yerde Türklerin baþarýlý sayýlmalarý gerektiðini söylüyorum. Evet az ilgileniyorlar,
ama sonuçta buraya fazla sorun
yaþamadan yerleþmeyi baþardýlar. Zor þartlarda geldiler. Her
þeye raðmen burada evler aldýlar,
bu önemli bir unsur. Ayrýca iþ
dünyasýnda giriþim oraný oldukça
fazla. Belki Avrupalýlarýn beklediði þekilde yerleþmedi Türkler,
ama sonuçta yerleþti. Bunu anlamak ve alkýþlamak da gerekir.
Daniel Ducarme (MR, Frankofon
Liberal Parti) “entegrasyon baþarýsýzlýkla sonuçlandý” demiþti.
Katiyen katýlmýyorum.
27 Ekim'de Kuzey Afrikalý iki gencin polisten kaçarken
trafonun üzerine düþüp elektrik akýmýna kapýlarak ölmesiyle
patlak veren ve Ýçiþleri Bakaný Sarkozy’nin Maðrepli gençleri
‘ayak takýmý’ olarak nitelendirmesi sonucu artan þiddet olaylarý, Fransa'nýn yakýn tarihinin en büyük isyanlarýndan birine
dönüþtü. Binlerce otomobilin yakýldýðý olaylar sonucunda
Fransa hükümeti sokaða çýkma yasaðý ve yurtdýþý etmeleri de
içeren sert önlemler aldý. Hatta parlamentoda kabul edilen
bir yasa tasarýsý, gerektiði taktirde güvenlik gerekçesiyle
camilere kamera yerleþtirilmesine olanak saðladý.
Sayfa 11.qxp
29.11.2005
05:33
Seite 1
Aralýk 2005
GÜNDEM
11
T
ürban konusu Türkiye’nin yýllardýr üzerinde en fazla polemik
yapýlan, tüm kesimden siyasilerin oy
avcýlýðý için kullandýðý, zaman zaman
raftan indirilip ýsýtýlmaya çalýþýlan
konularýn baþýný çekiyor. Avrupa Ýnsan
Haklarý Mahkemesi Büyük Dairesi’nin
10 Kasým’da açýkladýðý kararýn yarattýðý
yankýlar da bu konudaki tartýþmalarýn
Türkiye’nin ayrýlmaz parçasý olmaya
devam edeceðinin göstergesi niteliðindeydi. Siyasetin üst kademelerinden
karara gelen bazý mesajlar ise anlaþýlýr
olmaktan çok uzak olmalarýyla dikkat
çektiler.
Bu mesajlarýn en vahimleri ve hedefi tamamen ýskalayanlarý arasýnda
“AÝHM’nin kararý baðlayýcý deðil”,
“Mahkeme’nin bu konuda söz söylemeye hakký yok” ve “Söz söyleme
hakký ulemanýndýr” dikkat çekenlerdi.
Mahkeme’nin kararýnýn baðlayýcý olmadýðýný iddia edenler ve bu kararýn sadece Leyla Þahin davasýyla sýnýrlý olduðunu düþünenler için yapýlabilecek tek
bir analiz var, o da bu söylemlerin
sahiplerinin AÝHM’nin iþleyiþinden,
sisteminden ve Türkiye’nin bu sitemdeki yerinden haberdar olmadýklarýdýr.
Hatta bunu anlatabilmek için bir kaç
örnek de verilse iyi olur. Madem AÝHM
kararlarý baðlayýcý deðildi Türkiye,
neden Rum Titiana Loizidu’ya tazminatýný, o güne kadar Kýbrýs konusunda
izlediði stratejiyi bir kenara itme riskini
[email protected]
AÝHM ve türban
Madem AÝHM kararlarý baðlayýcý deðildi,
neden bu kararlar nedeniyle Türkiye yýllardýr
milyonlarca euro tazminat ödüyor?...
alarak týkýr týkýr ödedi? Madem AÝHM
kararlarý baðlayýcý deðildi neden Öcalan konusunda verilen karar kabul
edildi ve belki de dosyanýn yeniden
açýlmasý gündeme gelecek? Madem
AÝHM kararý baðlayýcý deðildi neden
Leyla Zana ve arkadaþlarý hakkýnda
yeniden yargýlama süreci baþlatýldý?
Madem AÝHM kararlarý baðlayýcý deðildi neden bu kararlar nedeniyle Türkiye
yýllardýr milyonlarca euro tazminat
ödüyor? Bu “madem” ve “neden”ler
CD&V/N-VA ittifaký çýkýþýný sürdürüyor
e Standaard ve VRT tarafýndan 2-16 Kasým tarihleri arasýnda yapýlan kamu oyu
yoklamasý sonuçlarýna göre CD&V/NVA ittifaký ilk sýraya yerleþti. Flaman
Bölgesi Hükümet Baþkaný Yves
Leterme (CD&V) ilk kez en popüler
politikacý seçildi. (Jean-Luc Dehaene
(CD&V) ikinci Freya Van den Bossche
(SP.A) ise üçüncü.) SP.a-Spirit ittifaký
üzerinde ise kara bulutlar dolaþýyor.
2004 Bölge seçimlerine göre
D
CD&V/N-VA ittifaký oylarýný 3.2 oranýnda artýrdý. Diðer partilerdeki artýþ ya
da azalmalar kamuoyu yoklamasýnýn
hata payý içinde kalýyor. Mayýs ayý
kamuoyu yoklamasýna göre SP.A-Spirit
% 20’nin altýna düþtü. CD&V/N-ittifaký
ise oylarýný % 2,1 arttýrdý.
Flamanlarýn 2/3’ü Leterme baþkanlýðýndaki Flaman bölge hükümetine
güveniyor. Baþbakan Verhofstadt ise
popülerlik sýralamasýnda 6. sýraya indi.
Deðiþim
Güvenilen kurum ya da kiþi
Belçika Federal Hükümeti
Baþbakan Verhofstadt
Flaman Hükümeti
Flaman Hükümeti Baþkaný Leterme
(Mayýs 2005) yoklamasýna göre+-
50%
56%
65%
67%
-2%
-4%
0%
3%
istenildiði kadar uzatýlabilir ama sonuç
deðiþmeyecektir. AÝHM’nin aldýðý
kararlar Türkiye açýsýndan baðlayýcýdýr.
Tartýþmalarda dikkat çekilmesi
gereken bir baþka nokta da davayý
Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanmýþ ve
türban yasaðýnýn Büyük Daire önündeki savunmasýný da AKP hükümetinin
yapmýþ olmasýdýr. Türkiye’nin AÝHM
önünde yaptýðý en kýsa savunma olarak
kurum tarihine geçse de, devlet politikasýndan vazgeçilmediðini yansýtan bir
Flaman beyin takýmý
Belçika’nýn
bölünmesini istedi
çizgiyle, AKP tabanýna türban yasaðýnýn savunulduðu görüntüsünü vermeyecek bir çizgi arasýna sýkýþsa da bu
Türkiye Cumhuriyeti’nin ve onu temsilen AKP iktidarýnýn savunmasý olarak
kayýtlara geçmiþtir. Savunmanýn son
maddesinde “AÝHM’nin 4. Dairesi tarafýndan alýnan kararýn aynen onaylanmasý saygýyla talep olunur” görüþüne
yer verilmesi de bu tartýþmada unutulmamasý gereken unsurlardan birini
oluþturuyor.
Türban yasaðýný ilke olarak meþru,
ulaþýlmak istenen amaçlara uygun ve
bu baðlamda demokratik bir toplumda
gereklilik
olarak
deðerlendiren
AÝHM’nin aldýðý kararýn, mevcut yasaðýn haklýlýðýný konfirme ettiðini ancak
türban konusunda yeni yasal düzenleme yapýlmasýný yasaklamadýðýnýn altýný
çizmekte de fayda var. Ancak
Türkiye’nin gerçekleri ve Anayasa
Mahkemesi’nin aldýðý kararlar göz
önüne alýndýðýnda bunun zor hatta çok
zor olduðunu söylemek de yanlýþ
olmaz sanýrým. Son olarak türban tartýþmalarýnda AB’nin rol üstlenmesini ve
yasaðýn kaldýrýlmasý yönünde baský
yapmasýný bekleyen kesimlere de
deðinmek gerek. Bu kesimlerin
beklentilerinin karþýlanmasý söz konusu deðil. Bunun da iki nedeni var.
Birincisi AB içinde türban konusunda
ortak bir uygulama yok. Ýkincisi de
AÝHM’nin türban kararý...
Ebru Van Gogh
Haber Merkezi
þadamlarý, gazeteciler ve
entellektüellerden oluþan
Flaman beyin takýmý (think
tank) Warande grubu, Flaman
bölgesinin AB içinde baðýmsýz bir
devlet olmasýný isteyen bir bildiri
yayýnladý. Grup, Brüksel’in AB
kontrolündeki
bir
“Avrupa
Bölgesi” haline getirilmesini istiyor.
Flaman özerkliðini sosyo-ekonomik bir perspektifte deðerlendiren bildiri sahipleri, Valon bölgesiyle, Flaman bölgesinin her
geçen gün çok daha farklý dünyalar haline geldiklerini belirttiler.
Grup, Belçika federal yapýsýnýn
küreselleþmenin getirdiði yeni
fýrsatlardan yararlanmada yetersiz
kaldýðýný bildirdi. Grup ayrýca bu
yapýnýn etkisiz ve hantal olduðunu Brüksel ve Valon bölgelerinin
yararýna, ancak Flaman bölgesinin
zararýna çalýþtýðýný açýkladý.
Grup, Brüksel’in AB kontrolündeki bir “Avrupa Bölgesi” haline
getirilmesini istedi.
'Le Soir' gazetesine konuþan
Belçika’nýn federal birlikteliðinden yana olan tarihçi Marc
Reynebau “bildiriye imza atanlarýn demokratlýðýnýn tartýþmalý
olduðunu ve istemlerinin hiçbirinin yeni olmadýðýný” belirtti.
Ý
Fikret Aydemir
ollanda’da öldürülen Theo
Van Gogh’un 1 yýldýr boþ
olan köþesini Ebru Umar
yazacak Hollanda’nýn baþkenti
Amsterdam’da tam bir yýl önce
sokak ortasýnda öldürülen yönetmen
Theo Van Gogh’un Metro gazetesindeki köþesini Ebru Umar adlý bir Türk
kýzý yazacak.
Ebru Umar, Rotterdam’da eðitimini
tamamladýktan sonra beþ yýl, ING’de
çalýþtý. Umar’ýn “Burka & Blahniks”
adlý bir kitabý bulunuyor.
H
Sayfa 12.qxp
29.11.2005
05:38
Seite 1
12
SÖYLEÞTÝK
Aralýk 2005
‘Sanat da bir dua þeklidir’
Mehmet
Aydoðdu
Serpil Aygün
M
ehmet Aydoðdu kendisini nasýl
tanýmlar? Kimdir Mehmet Ay-
doðdu?
Her þeyden önce bir insan var. O
insanýn anne ve babasýnýn verdiði bir
isim bu. Bunun ötesinde Mehmet Aydoðdu, 7-8 yaþlarýnda Tommix okuyup
onun kopyelerini yaparak sanat hayatýna baþlayan bir insan. O dönemlerde
televizyonlar falan yoktu. Sadece radyo
vardý. Onun için biz, el becerilerimizle kendi dünyamýzý yaratýyorduk.
“Mehmet Aydoðdu ne zaman Mehmet Aydoðdu oldu” diye soracak olursak; bana olduðum yerel çevrenin dýþýna çýktýðýmda “Mehmet Aydoðdu” oldum.
Çünkü ondan önce baþkalarýnýn bana
verdiði adlarla, baþkalarýnýn yarattýðý
koþullarla varolan bir çocuk, bir insandým. Ne zaman “Mehmet Aydoðdu”
olmaya karar verdim, bana verilen adýn
dýþýna çýkmaya baþladým. Yani benim
için suni bir þekilde çizilmiþ olan yaþam
anlayýþýnýn dýþýnda bir vücut, bir
mekan, yaþam aramaya koyuldum. Size
verilen ad ve soyadýn dýþýna çýkarak, siz
kendiniz oluyorsunuz.
Resimle 7-8 yaþlarýnda, göçle 11
yaþýnda tanýþtý. 17
yaþýnda ilk sergisini
açtý, 20 yýl sonra
Belçika kültürüne iz
býrakanlar arasýna
girdi. Kalbi ile beyni
arasýndaki yolda
kendini aradý,
Sanatýyla dua etti.
Ýnsaný kutsadý, ona
hizmet etti. Eþi ve
çocuklarýyla Liegé’de
yaþýyor, üretiyor ve
bu hayatýn içinde
ben de varým diyor,
Mehmet Aydoðdu.
Y
ani Mehmet Aydoðdu, Türkiye’de doðan ve Türkiye’de annebabasýnýn ona verdiði isim ve deðerlerle yetiþen ama bunlarý alýp ancak bun larla yetinmeyip kendini arayan bir
Belçikalý ve Türkiyeli sentezi.
Tabii tabii. Benim sanat anlayýþým
olsun ya da faal olduðum ortamlardaki
giriþimlerde üretimlerine de baktýðýnýzda ben hiçbir zaman “yalnýz bir þeyin bir yerde olduðuna” inanmýyorum.
Ben þimdi Amerika’da ya da baþka
bir yerde yaþayacaðým ve sürekli sadece Anadolu’da olup bitenlerle ilgileneceðim. Siz yaþadýðýnýz yerden toplumdan da bir þeyler almak ve onlara da
bir þey vermek zorundasýnýz. “Yeryüzü, eðer yeryüzü diyorsak bir tek yeryüzü var. Bir Amerikalý için ayrý yeryüzü, Türkler için ayrý yeryüzü yok.
Evren herkese ait.”
Siz kapýnýzý dýþ dünyaya kapatýp,
sonra baþka insanlarýn sizin hayatýnýzda etkili olacak kararlar almasýný bekleyemezsiniz. Bir þey isteyebilmek için
bir þeyler de yapmanýz lazým.
‘Y
aþamda aktif olmak lazým, deðiþtirip dönüþtürmek için de
yaþamýn içinde olmak gerekir’ diyorsu nuz.
Tabii. Biz Türkiyeliler olarak çok büyük bir yanlýþ içindeyiz. Biz modernleþme akýmýnýn içinde yer alabilmek
için her þeyi kabul eder hale geldik. En
Sanatçýlar dünyanýn neresinde olursa olsun sürgünde
yaþýyorlar. Onun için de var olan zenginliði ifade edebilecekleri noktalardan uzaklaþtýrýlýp yalnýzca atölyelere, galerilere, þimdi bir de müzelere ve çaðdaþ sanat merkezlerine
mahkum ediliyoruz. Oralar bizim hapishanelerimizdir.
aþaðýlayýcý davranýþlarý bile.
Bir dönem burnumuzdan kýl aldýrtmayacak kadar “bir Türk dünyaya bedeldir” diyorduk. Bugün bir Türk yine
dünyaya bedel olabilir. Ama “ bir tek
evren içinde varolan dünyanýn içinde
yer alan ve o desenin bir parçasý olarak
siz, kendiniz, o dünyaya bedelsiniz. Ama bir parça olarak o dünyanýn bütünlüðü içine girmediðiniz zaman da siz,
sessiz bir güçsünüz. Ve etkisiz bir güçsünüz. Siz geleceðin deseninin, çizgilerinin içinde yer almadýðýnýz sürece
ayvayý yemiþsiniz demektir. Ancak ayva reçeli olursunuz.
Ö
zellikle Belçika’da yaþayan
Türkleri düþündüðümüzde dünya ile birleþmek, o desenin içinde yer
almak için somut olarak neler yapmak
gerekir?
Her þeyden önce herkesin yaþadýðý
ülküde olup bitenlerle ilgilenmesi
gerekir. Duyarlý olmak; her þeyden
önce kendi adýnýn, soyadýnýn ne olduðunu ve hangi sokakta hangi nolu
evde yaþadýðýný bilmektir. Bazý hemþehrilerimiz arasýnda, yaþadýðý sokaðýn
adýný bilmeyenler var. Geçmiþle ilgili
konuþmuyorum. Onlar yaþanmýþ bitmiþ artýk. Ben þimdiden bahsediyo-
rum. Biz þu anda, þu saatte burada
sohbetimizi yapýyorsak birkaç saniye
sonra olacaklara bir þeyler atmak zorundayýz.
Düþüncelerimiz bir bumerang olsun. Onu attýðýmýzda ileriye gidiyor.
Sizin fiziksel ve düþünsel olarak
bulunmadýðýnýz bir yere kadar gidiyor. Ve dönerek bize geri geliyor.
Bumerangýn gidip gelerek çizdiði
daire bizden ileride, bizim bulunmadýðýmýz bir yerden dönüp geliyor.
Çocuklarýmýz gibi yani.
Kimimiz büyük özverilerle, kimimiz
rastlantý sonucu çocuk sahibi oluyoruz. Ama onlar yarýnýn geleceði,
bedensel ve fiziksel dünyalarý yaratýyorlar. Onlarda bizim geleceðe atmýþ
olduðumuz, ama hiçbir zaman hakim
olamayacaðýmýz, uzaktan bile ilgilenemeyeceðimiz, müdahale edemeyeceðimiz varlýklar. Sanýyorum ki sorunuzun cevabýna þimdi geleceðim. O zaman, bir: her þeyden önce aile yaþamýmýzý ona göre ayarlamamýz lazým, iki:
çocuklarýmýzla ve gençlerimizle iliþkimizi daha saðlýklý ve daha gerçekçi bir
zemin üzerine çekmemiz lazým.
S
anatýnýza gelecek olursak... Siz
kendi kültürümüzdeki çeþitliliðimiz varken tutup batýya özenme dav ranýþý baþarýsýzlýða götürüyor diyorsu nuz. Peki siz kendi sanatýnýzda Anadolu’yu, Asya yüzünü nasýl kullanýyorsunuz?
Asya felsefesinde her þeyin bir sonu
vardýr. Ölümsüzlük diye bir þey yoktur. Her þey her an gelip, yaþar ve kaybolur. Örneðin bir sinek 3-4 gün
yaþar. Sineðe benziyoruz, geçiciyiz.
Asya felsefesinde geçicilik var.
Zaman geçiyor, doða deðiþiyor, o da
geçici. Hiçbir þey ayný kalmýyor deðil
mi? Ýnsanoðlu da ayný. Ama ne zaman
siz, Avrupa ve Katolik kültürüne
yaklaþýyorsunuz sürekli bir ölümsüzlük söz konusu ve tecimsel deðerler
söz konusu. Bugün bakýyorsunuz;
sanki bir milyon dolara satýn alýnmýþ
bir Picasso, artýk hiçbir zaman yeryüzünden kaybolmayacak. Aman tanrým,
nereye gidiyoruz yani! Biz insanlar bir
gün kaybolacaksak, bir milyon dolarlýk
Picasso da kaybolacak yani.
Ýnsanoðlu kaybolmaya mahkumsa,
insanoðlunun yapmýþ olduðu þeyler de
kaybolmaya mahkumdur.
Tekrar Asya felsefesine dönecek
olursak, insanoðlunun yapmýþ olduðu
her þey bir baþka insanoðlu içindir.
Hiçbir çýkar beklemeden, doðal bir
þekilde. O zaman yaþamýn içinde var
olan her devingenlik , her hareketlilik,
her yaratýcýlýk insan içindir. Öyleyse
sanat da insan içindir.
Sayfa 13.qxp
29.11.2005
05:40
Seite 1
13
Aralýk 2005
S
izin sanat anlayýþýnýz gerçeküstücü olarak tanýmlanýyor. Ama siz konuþmalarýnýzda hep gerçeði vurguladýnýz. Peki sanatýnýzdaki gerçe küstücülük nereden geliyor?
Sanýyorum ki ben gerçeðin
ötesindeki noktalarda gezinen
bir insaným. Ama maalesef batý
dünyasýnda yaþadýðýnýz için
belirli bir sanat ekolünün içinde yer almadýðýnýz taktirde,
uluslararasý sanat ortamýna girmeniz çok zor. 80’li yýllarda
sanat ortamýna girdiðimde,
Alman ekspresyonist ekolü
ivme noktasýnda idi. Ben o
dönemde sürrealizme daha
yakýn düþsel, düþündürücü
belirli bir çalýþma içindeydim.
Ýnsanlar o dönemlerde benden
sürrealist ekolün mirasçýsý diye
bahsettiler. Ýnsanlar adlandýrmayý çok seviyor. Bir konu
üzerinde yetersiz bilgiye sahip
olduklarý için, görüþ darlýðý
içinde olduklarýndan, birileri
“þu þudur” diye adlandýrýnca,
insanlar da öyle söylüyor.
Aslýnda benim sürrealizmle
herhangi bir iliþkim yok. Ben
dadaizmde olduðu gibi dýþkýmý boyamýyorum. Benim son
yaptýðým çalýþmalardan birisi
1100 tane kurumuþ yapraðý
10cm. aralýklarla çivileyip,
küçük bir yazýyla “sanat bir
baþka dua þeklidir” diye yazdýðim çalýþmadýr.
Sanatýn gerçeði, insanoðlunun yaþam gerçeði ile ilgili
olamayabilir. Ama görünen
her þey yaþamýn içindeki her
an ifade deðiþtirebilir, kullaným þekli deðiþebilir, bizim
anlayýþýmýzdaki ifadesi de
deðiþebilir. O zaman deðiþim
aniden modernite akýmýnýn
getirmiþ olduðu noktada birleþiyor. Fakat benim çýkýþ noktam daha farklý. Ben Asya kültürüne daha yakýn bir insaným.
Ben her þeyin deðiþebileceðine, kaybolabileceðine, geçici
olduðuna inanýyorum ve savunuyorum.
izin “Belçika Kültürüne Ýz Býrakanlar” kitabýnda adýnýz geçiyor. Türkiye’de doðup Belçika’ya
geliyorsunuz ve Belçika
kültüründe iz býrakan biri
oluyorsunuz. Nasýl geliþti
bu süreç?
Burada aileme selam yollamak istiyorum. Ailem evine
kapanýp kalmadý. Kendi ihtiyaç ve ideallerini fazlaca abartmadan yaþamýþlar ve çocuklarýný okutmak için çaba sarfetmiþler. Bunun için onlara minnettarým. Babam her ne kadar
avukat, doktor olmam için
ýsrar etse de sanat alanýnda
okulda baþarýlý olmam onlarý
etkiledi. Ama ilk zamanlar zor
olmuþtu. Kafirler gibi insan
S
resimleri yapmak, insan yüzlerini aslý gibi yapmak, “bu
adam kendini tanrý mý sanýyor”
þeklinde yorumlara neden
oluyordu. Ýlk sergimi 17 yaþýnda açtým. Hiç Türk yoktu
sergilerimde. Hep Belçikalýlar
geliyordu. Ne zaman ki
Belçikalýlar beni anlatmaya
baþladý, Belçikalý televizyonlarda gösterilince Türkler de
beni tanýdý. Bir de Türkiyeli
Türkler beni Avrupalý Türklerden daha önce tanýyýp sahiplendi. Bu da ilginç bir durumdur.
S
anatçýsýnýz ama bunun
yanýnda politika da yap mak istiyorsunuz. Sanatla anlatmak istediklerinizi anlata madýnýz mý? Bu sebeple mi
politika yapmak istiyorsunuz?
Hayýr hayýr. Sanýyorum ki
sanatýmýn içinde insan unsuru
yoðun bir yer tuttuðu için siyasette aktif olmamak, benim
için bir hayal kýrýklýðý olurdu.
Siyasette bir þeyler yaparak,
baþkalarýnýn sýrtýndan, danýþmanlarýn sýrtýndan bir þeyler
yapmak istemiyorum. Belçikalý
ya da Türkiyeli siyasetçi arkadaþlarým gibi benim, kendimi
siyasette ispatlamaya ihtiyacým
yok. Benim kendi düþüncelerim var. Bu düþüncelerimi, o
günün þartlarýnýn vermiþ olduðu olanaklarla, gerçeðe en
yakýn
noktaya
götürmek
istiyorum. Ýnsanoðlunu bu
kadar kutsayan bir sanatçý olarak siyasette bulunmam çok
doðal.
Bakýnýz, siyasetteki sanatçýlarý, düþünürleri kimler dýþladýlar? Bu endüstriyel denilen
akým, bizleri tecimsel (ticari)
bir ortama itti. Aslýnda bütün
uygarlýklara bir bakýn; hepsinde o dönemdeki mimarlar,
yaratýcýlar, sanatçýlar, zanaatçýlar önemli bir yer tutmuþlardýr.
Ne zaman bu liberal düzen
yerleþti, biz doðal olan yerimizden mahrum edildik.
Sanatçýlar dünyanýn neresinde
olursa olsun sürgünde yaþýyorlar. Onun için de var olan zenginliði ifade edebilecekleri
noktalardan uzaklaþtýrýlýp yalnýzca atölyelere, galerilere,
þimdi bir de müzelere ve çaðdaþ sanat merkezlerine mahkum ediliyoruz. Oralar bizim
hapishanelerimizdir. Orada
dünyaya tek bir gözümüzle
bakýyoruz. Ama bizim de iki
gözümüz iki kulaðýmýz var.
Neden iki gözümüzle bakmayalým? Çünkü tecimsel ortamýn gerektirdiði yaptýrýmlar
var. Onun gereklerini yerine
getiremediðinizde uluslararasý
ortamda yer alamýyorsunuz.
Çünkü siz tecimsel askersiniz.
Mehmet
Aydoðdu’nun
hayatýn devingenliðini anlattýðý ‘dokuz
yaþam’ eseri
Sayfa 14.qxp
29.11.2005
01:54
Seite 1
Aralýk 2005
HAYIF-life
14
Alamancý Hababam Sýnýfý
Burdur’da - II
[email protected]
Radika olduk
*
rta yol, orta þeker, aþýrý idarecilik. Son yýllarda, orta þekerlilik salgýný yaygýn.
“Aman kýzdýrmayalým, sakýn ha fazla tepki
almayalým”, tasalarý almýþ baþýný gidiyor. Meydan,
meþru olabilme uðruna, kendi kimliðini saklayanlarýn, yadsýyanlarýn, ödlek saklambaç oyununa
dönüþmüþ.
Emperyalist sistemin dünya düzenini tek baþýna
belirlediði þu son 15 yýldýr, hayatta tek önemli ölçü
ticaret ve iktisat.
Önemsenmenin tek yolu ekonomik baþarý.
Baþka bin bir türlü baþarýlar, baþarýdan sayýlmýyor.
Her þey ama gerçekten her þey, spor, sanat, eðitim,
O
Emperyalist sistemin dünya düzenini
tek baþýna belirlediði þu son 15 yýldýr, hayatta tek önemli ölçü ticaret ve
iktisat. Neo-liberal gözlükten baþka
gözlük takýlmýyor gözlere.
ulaþým, sosyal hizmet, çocuk bakýmý, hava raporu,
saðlýk hizmetleri, … ekonomik getirisi yoksa
(financial return), var olma hakkýný kaybediyor.
Ya yok olmalý veya yeni (tabi parasal ölçülere
göre) yapýlanmaya gitmeli.
Deðiþimlerin zorunlu olduðunu da, mümkünse
kapitalizmin resmi dili olan, Ýngilizce deyimler kullanarak, savunmalýsýn.
Milyonlarca Yahudinin imha edildiði dönemde,
Yahudi toplumunun eleþtirilecek, kýzýlacak önemli
bir özelliði vardý bence. O karanlýk soykýrýmý yaþarken, Yahudilerin kayda deðer hiç bir baþkaldýrýya,
direniþe geçmemeleri, inanýlmaz bir gerçek. Göz
göre göre, Hz. Ýbrahim’in kurbanlýk koçu gibi,
kuzu kuzu kurbanlýk olmaya razý halleri, beni çileden çýkarýyor.
Tekrar bizim orta þeker, hay hay efendiciliðimize
gelelim. Bu diktatörlük henüz yeni, biliyorum, ama
insan bu kadar da sessiz kalamaz ki. Ortalýkta hiç
ciddi organizeli bir karþý düþünce (contre discours), direnme belirtisi yok. Radikallik, bu kadar
ölmüþ olamaz!
Eski ve yeni kuþaklarý izliyorum, biraz tutarlý
radikal kýpýrtýlar görsem, dünyalar benim olacak.
Benim bildiðim, yeni kuþaklar radikal, sivri çýkýþlar
yaparak,
kuþak
çatýþmasýna
girmeliler.
Sorgulamayý, âsiliði, son dönemlerde yalnýz Ýslami
hareketlerde görebildim. Savunduklarý dünya
görüþleri, kesinlikle benim þahsen benimseyemediðim þeyler. Yöntem ve görüþlerini kýnamaya kýnasam da en azýndan bir baþkaldýrý söz konusu.
Ha doðru bir de sendikalar var, hiç de politik
olmayan, salt ekonomik pastadan pay almak için,
ara sýra sokaklara dökülüp, düdüklerini üfleyerek
yürüyen bir kalabalýðýn çobanlýðýný yapmaktalar.
Aah ah! Radikal derken, kala kala radika* kaldýk.
*Radika=yapraklarý salata olarak yenilen bitki
21 gün deyip geçmeyin! Yýllarca anlatsan da, yazsan da bitmiyor...
Erdinç Utku
Yýllarca askerlik anýlarýmý
anlatýp kafa þiþirmektense...
Bizde âdet olduðu gibi yýllarca
askerlik anýlarýmý anlatýp tanýdýklarýmýn kafasýný þiþirmektense
izlenimlerimi yazmayý yeðledim.
attýðýmýz çöpler yine bizler tarafýndan toplanýyor. 21 gün boyunca bir kez de koðuþ temizliði
(tuvaletler de dahil) sýrasý geliyor.
42 yaþýnda gecikerek askere baþvurduðu için 7668 Avro ödeyen
bir arkadaþýmýzýn sözleri hâlâ
kulaðýmda: “Bok temizlemek için
7668 Avro veriyorum.''
Mantýk yok,
“Mýntýka temizliði” var!
''Askerlikte mantýk yok'' mu
bilmem ama ''mýntýka temizliði''
var! Kahvaltý sonrasý günün ilk
yoklamasýna kadar daha önce
belirlenmiþ bir alanda (mýntýka)
15-20 dakika temizlik yaptýrýlýyor.
Bu bölgede çoðunlukla bizlerin
içtikleri sigaralarýn izmaritleri ve
Kaytaran kaytarana
21 günün içinde 4 gün de istirahat var. Doktora “görünüp” istirahat(doktor raporu) almak isteyenlerin çoðuna istediði kadar
izin veriliyor. 4 günlük süreyi
herkes sanki kaytarýlmasý gereken yasal bir hak gibi görüyor.
Burdur'da Atatürkçülük
ve milliyetçilik aþýlanýyor
Biraz abartýlý da olsa içeriði iyi
hazýrlanmýþ konferanslarla genç
subaylar, emperyalist ABD ve
diðer komþularýmýzýn Türkiye
üzerine oynadýðý oyunlar konusunda bilgi veriyorlar. Salt verilmiþ olmak amacýyla peþ peþe
düzenlenen ve dinlenmeye fýrsat
bulamayan askerlerin biraz da
''zoraki'' dinledikleri sunumlarýn
etkililiði konusunda þüphelerim
var.
baþkaný seçiliyor. Yöntem çok
basit; 25 kiþi uzundan kýsaya
doðru sýralanýyor ve hepsine
1'den baþlayarak 25'e kadar
numara veriliyor. En uzunu, yani
1 numara da manga baþkaný
oluyor.
Alay komutaný dertli…
Patates soyma, bulaþýk yýkama
Yemekhanede orta kalitede
yemek veriliyor. Yemekleri özel
sektör
hazýrlayýp
daðýtýyor.
Patates soyma, bulaþýk yýkama ve
yemek daðýtma tarihe karýþmýþ.
Akýl yaþta deðil “BOY”dadýr!
Asker adaylarý kayýt sýrasýna
göre 25'lik gruplara (manga) ayrýlýyorlar. Bu gruplara bir manga
Bir sonraki dönemde (Ocak 2006)
Burdur’a gideceklere öneriler;
Havlu(banyo ve yüz için), pijama, eþofman(Alayýn kantininde
kamuflaj desenli ve Burdur armalý pijamalar satýlýyor), terlik, iki
takým elbise, bolca yeþil fanila, atýlabilecek don ve siyah uzun
çorap, postal için tabanlýk (ortopedik bir þey alýrsanýz ayaðýnýz
daha rahat eder, - postalýnýzý iki boy büyük almayý unutmayýn),
boyuna asýlan cinsten para kesesi, gözlük kýlýfý - yedek gözlük
(gözlük takýyorsanýz), týrnak makasý, ayak için pudra, yara bandý,
postal vurmasý halinde kullanýlacak cinsten ortasý delikli nasýr
bantlarý, kulak týkacý (koðuþtaki horlamaya karþý), göz baðý (koðuþlar her zaman karanlýk deðil, özellikle ranzanýn üst katýnda yatýyorsanýz), þampuan, diþ macunu, diþ fýrçasý, týraþ býçaðý ya da týraþ
makinesi ve en önemlisi grip ve soðuk algýnlýðýna karþý ilaçlar ve
aðrý kesicileri mutlaka çantanýza alýn. Eðer Belçika vatandaþý deðilseniz T.C. pasaportunuzu yanýnýzda götürmeyi aman ha unutmayýn.
Fotoðraf makinesi, cep telefonu ve her türlü elektronik cihaz
yasak. Fotoðraf makinesi götürürseniz teslim olunca alýp, son gün
geri veriyorlar. Cep telefonlarý ise çarþý iznine çýkarken veriliyor ve
dönüþte geri alýnýyor.(Kýþlada kartlý telefonlardan uygun koþullarda telefon görüþmesi yapmak mümkün. Telefon kartlarý kantinlerde satýlýyor)
Ýçinde uyuþturucu olan ilaçlar da yasak. Giriþte doktorlar getirdiklerinizi kontrol ediyorlar.
Alay komutaný Albay
Mustafa Bingül, Burdur'da
askerlik yapanlarýn deneyimlerini
gerçekçi bir þekilde diðerlerine
aktarmadýklarýndan yakýnýyor,
olumsuz anlatýmlardan kaçýnmamýzý istiyor. Fahiþeler ve dilenciler konusunda uyanýk olmamýzý
isteyen komutan, fiyatlar konusunda da dikkatli olmamýzý salýk
veriyor. Normal askerler de bizim
yüzümüzden alýþveriþ yapamaz
olduklarýný, fiyatlarýn yükseldiðini
söylüyorlar.
Burdur ekonomisi
dövizli askerlik yapanlar
sayesinde canlanýyor.
3402 kiþi bu küçük kentin ekonomisinde önemli rol oynuyor.
Askerlerin karýlarýna kýzlarýna laf
atmalarýndan (hatta bazen parmak) korkan Burdurlular askerlerin çarþý iznine çýktýðý günlerde
sokaða çýkmýyorlar.
Son söz
Gelenlerin çoðu gelmeden
önce internetten þöyle bir araþtýrma yapýyor ve önceki yýllarda
askerlik yapanlarýn “o yýllara ait”
deneyimlerinden yararlanýyorlar.
Ancak sürekli bir geliþim ve iyileþtirme süreci yaþayan dövizli
askerlik uygulamasý her geçen
gün daha “düzgün” hale getiriliyor. Bu durumda da birkaç yýl
öncesinin deneyimi bile bazen
“þimdiki gerçekleri” yansýtmýyor.
21 gün deyip geçmeyin!
Yýllarca anlatsan da, yazsan da
bitmiyor.
BÝTTÝ
29.11.2005
05:43
Seite 1
Aralýk 2005
E
S
K
Ý
y
a
þ
a
m
l
a
r
E
S
K
Ý
m
e
k
a
n
l
a
r
HAYIF-Life
[email protected]
er yýl Kasým ayýnýn ortalarýnda
Brüksel’in merkezini öðrenciler
istila eder. Çoðu insan ne olduðunu pek anlamaz ama “Saint-V” bayramý
olduðunu bilir ve “tembel öðrenciler yine bira
içip sokaklara iþeyecek” yorumlarý yapýlýr.
Zamanla eðlenceye dönmüþ olsa da bu gün
aslýnda bir anma günüdür.
1843’te Eski Öðrenciler Birliði’nin doðmasýndan itibaren her yýl 20 Kasým’da, 1834’te
Brüksel Serbest Üniversitesi’ni kuran PierreThéodore Verhaegen anýlýr. Verhaegen, mason
çevrelerinde itibarlý bir avukattý. “Ýnsan Sever
Dostlar Locasý”nda faal olan Verhaegen’ýn bu
kiþiliði, Brüksel Üniversitesi’nde masonluðun
H
15
Haylaz öðrenciler bayramý
“Saint-Verhaegen”
Erdem Resne
daima güçlü olmasýnda
en büyük etkendir. 20
Kasým günü Üniversite’de
bayram günü ilan edilir,
ama baþlarda bu bayram
sadece eskilerin bir araya
geldiði bir gündür. Zamanla yeni öðrencilerin
de katýldýðý bayrama
1888’de bugünkü adý
verilir: “Saint-Verhaegen”
(Evliya Verhaegen). Mason ve laik eksenli Brüksel Üniversitesi’nde dini
aðýrlýklý “evliya” kelimesinin kullanýlmasý, aslýnda
o zamanýn en güçlü oluþumu Katolik Leuven
Üniversitesi’ne ve dolayýsýyla da Kilise’ye karþý
mizahi ve eleþtirel tavrý simgeler.
Verhaegen’ýn heykeli önüne çiçek býrakýlmasýnýn yaný sýra zaman içinde birçok yer ve
insan bu bayram gününde anýldý: 1963’ten itibaren, II. Dünya savaþýnda 18 öðrencinin infaz
edildiði Tir Nati-onal’a da gidilir. Zaman içinde
eðlence ve üniversite folklorunun aðýr bastýðý
bayramýn tarihinde Manneken-Pis de, çokça
uðranan yerler arasýnda: öðrenci kostümleriyle
kuþatýlan küçük çocuðun, su yerine bira iþediði
günler de oldu!
23 yýldýr Brüksel’de kuþaktan kuþaða aktarýlan kültür sanat mirasý
HASRET VÝDEO
Sayfa 15.qxp
Türkiye ve Avrupa’daki en büyük Türk filmlerinin arþivi
Belçika’da
‘Türk toplumunu etkilemenin en
etkili yolu’
Binfikir gazetesine ilan
vermektir!
ARADIÐINIZ HER ÞEYÝ BULABÝLECEÐÝNÝZ TEK ADRES
Hiçbir yerde yok demeyin, bir de HASRET VÝDEO’ya sorun
Rue Geefs 47, 1030 Bruxelles / Her gün 14:00-22:00 arasý açýk
Yaygýn daðýtým aðý,
nitelikli içeriði ve
güvenilir çizgisiyle
BÝNFÝKÝR, reklamlarýnýzýn Türk toplumuna etkili ve inandýrýcý bir þekilde
ulaþmasýný saðlar.
Amacýmýz
‘siyasi çizgi’
deðil, nitelikli bir
‘yayýn çizgisi’
www.binfikir.be
Belçika’nýn
‘Türkçe’ gündemi
The Ýmam: el Tayyip
ýllar öne bir Muhammed Ali’nin boks maçlarý,
bir de Kasparov’un santranç karþýlaþmalarý
gecenin geç saatlerinde verilirdi.
Kurmalý saatlerimizi ayarlayýp, sabaha karþý uyanýrdýk. Merak ve heyecanla, Muhammed Ali ve
Kasparov’un oyunlarýný izlerdik.
Kasparov’un o inanýlmaz satranç hamlelerine hayran
kalýrdýk...
Kültür ve Sanat Vakfý’nýn
galasýný yaptýðý, imam
hatip kökenli, kimliðini
Diyanet’e göre
saklayan bir bilgisayar
iyi bir imamýn
mühendisinin, kansere
yakalanan liseden arkaeðitim görmüþ
daþý köy imamýnýn isteði
olmasý, yabancý
üzerine köyüne dönüp
imamlýk yapan uzun
dil bilmesi; ideal
saçlý, motosikletli farklý
bir tip, baþarýlý
bir tipte ama sevgi ve
inanç dolu hitaplarýyla
ve örnek bir kiþi,
tüm köylülerin sevgisini
ahlaklý bir insan
kazanan imam Emre’nin
(Emrullah)
hikayesini
olmasý, medyayý
anlatan “The Ýmam” filda iyi takip
mini izlerken, santranç
oyununa takýldým. Göetmesi gerekiyor.
rünmez ve bilinmez eller,
ustaca santranç oynuyorlar.
Tam da bunlara kafa yorarken, Diyanet Ýþleri
Baþkanlýðý, “bir imamda olmasý gereken özellikleri”
belirledi. Diyanet’e göre iyi bir imamýn eðitim görmüþ
olmasý, yabancý dil bilmesi; ideal bir tip, baþarýlý ve
örnek bir kiþi, ahlaklý bir insan olmasý, medyayý da iyi
takip etmesi gerekiyor.
Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’na göre “misyon sahibi
örnek bir imam”ýn özellikleri þunlar olmalý:
- Uzmanlýk seviyesinde ilahiyat eðitimi yapmýþ, felsefe tarih, sosyoloji, psikoloji ve eðitim dallarýnda bilgiye sahip olmalýdýr.
- Dünyadaki sosyal ve kültürel geliþmeleri yakýndan
takip etmelidir. Bunun en güzel yolu yabancý dil bilmektir.
- Medyayý sürekli takip etmeli, internetten kendi
alanlarýyla ilgili geliþmeleri izlemeli, gerekli yerlerle
devamlý temas halinde olmalýdýr.
- Daima hayatýn gerçeklerini göz önünde bulundurmalý, insanlarý yargýlayan, mahkum eden, yasaklayan,
korkutan bir üslup ve tavýrdan uzak durmalýdýr.
- Sadece peþinde namaz kýlanlarýn deðil, herkesin
hocasý olmalýdýr.
- Siyasi konularda tarafsýzlýklarýný korumalarý gerekir. Çok partili hayat ve demokrasinin gereði bunu
gerekli kýlmaktadýr.
- Camiler birer halk eðitim merkezi gibi fonksiyon
görmelidir. Sosyal, eðitim, saðlýk gibi alanlarda bilgilendirme programlarý düzenlenmelidir.
...
Bütün bu geliþmelere Ýngiltere Baþbakaný Tony
Blair’in perspektifi olan “büyük resim”ine bakýnca,
Hýristiyanlýk aleminin Ortaçað’ýn sonunda yaþadýðý
‘Rönesans’ý hala gerçekleþtiremeyen Ýslam dünyasýnýn ‘reformu’nun karda býrakýlan ayak izlerini merak
ve heyecanla izlemeye devam edeceðiz...
Y
Sayfa 16.qxp
29.11.2005
01:57
Seite 1
Aralýk 2005
ARTfikir
16
Konuþulamayanlar
Kadýnlar bu oyun aracýlýðýyla ayný zamanda Belçika seyircisine de dünyalarýný
açarak kendi iç dünyalarýnda konuþulmasý 'yasak' olan konulara deðiniyorlar.
[email protected]
Ýlknur Cengiz
Gent’teki
“Meleðin Düþüþü”
...Bavuldan çýkarýp giydiði elbiseyi
gören babasýndan tokat yiyor. Ve o
ana kadar boyun eðme ve kaderine
razý olma yolunu seçen kýz, babasýnýn
bu tepkisi karþýsýnda, onu öldürüyor.
Gent Film Festivali’nde dikkatleri
çeken bir diðer Türk filmi de "Meleðin
Düþüþü" idi.
"Meleðin Düþüþü" Yunanistan'la ortak yapým
ve desteðini Euroimage'den alan bir film.
Sessizliðin hakim olduðu film; bir yumak ipi,
çalýlara dolayarak yokuþ yukarý çýkan bir el ve
nefes sesleriyle baþladý. Bu, baþrol oyuncusu
Zeynep’in sessiz dünyasýndan bir portre idi.
Zeynepi’n dileði yaþadýðý hayattan kurtulmak.
Yatýrlara gidiyor, dua ediyor. Sonunda ona, trafik
kazasýnda ölmüþ bir kadýnýn elbiseleriyle dolu bir
bavul geliyor. Bavuldan çýkarýp giydiði elbiseyi
gören babasýndan tokat yiyor. Ve o ana kadar
boyun eðme ve kaderine razý olma yolunu seçen
kýz, babasýnýn bu tepkisi karþýsýnda, onu öldürüyor.
Zeynep’in babasýný öldürüþ nedeni bir nevi
özgürlüðüne kavuþmasý oluyor.
Bu bavul ona iyilik olarak mý, yoksa kötülük
olarak mý geldi, onu bilmiyoruz.
Aslýnda bunlar, filmin finali de dahil, hayatla
olan baðlarýmýz üzerine herkesin baþka bir þekilde yorumlayacaðý þeyler.
Çünkü hiçbirimiz ne tam iyiyiz, ne de tam
kötü. Bazen þeytanýn oyununa geliyoruz, bazense meleksi yanýmýzý dinliyoruz. Þu var ama; biz
aslýnda hiçbir zaman kendi kaderimizi belirleyemiyoruz. Film, tamamen düþündürmek üzerine
kurulu.
Öykü sonlanmýyor. Zeynep'in balkona çýktýðý
sahneyi yaþadýðý kötü hayata meydan okuma olarak da yorumlayabilirsiniz, intihar giriþimi olarak
da...
"Meleðin Düþüþü", Kaplanoðlu'nun ilk filmine
göre daha karanlýk, karamsar, belki daha simgesel, mekânlarýn geri plânda kaldýðý; karakterlerin,
hatta Zeynep karekterinin üzerine kurulmuþ bir
film. Bence filmin adý baþrol oyuncusu olan
Zeynep’in bir süreçten baþka bir sürece geçiþini
anlatýyor.
Bu filminde, tercihler ve suç olgusu etrafýnda
gezinen Kaplanoðu, "Meleðin Düþüþü” ile Antalya
Altýn Portakal Film Festivali'nden 6 ödülle dönmüþtü.
9 Eylül Üniversitesi Sinema-Televizyon
Bölümü mezunu olan Semih Kaplanoðlu, 2001'de
çektiði "Herkes Kendi Evinde"nin ardýndan
"Meleðin Düþüþü" ile yoluna devam ediyor.
32.
nderhuids-derinin altýnda’ Brüksel’deki yabancý kadýnlara destek olan bir
derneðin kanatlarý altýnda sahnelendi. Oyun Belçika'da yaþayan yabancý kökenli kadýnlarýn
hayat hikayalerini anlatýyor.
Farklý nesilden kadýnlarýn hikayelerinin anlatýldýðý oyun espiritüel, içten ama ayný zamanda
da acý gerçekleri ortaya koyarak
burada yaþayan yabancý kökenli
kadýnlarýn hayatlarýndan kesitler
veriyor.
Oyunda Flamanca’nýn yanýsýra
Türkçe þarkýlar ve hikayeler de
yer alýyor.
Oyuncular çok farklý kökenlerden olunca bu renklilik oyuna da yansýmýþ. Oyun sonrasý
yönetmen Willy Thomas'la kýsa
bir söyleþi yaptýk:
‘O
Oyunun konusunu kýsaca anlatýr mýsýnýz?
Göçmen kadýnlarýn hikayeleri.
Kadýnlar göçmenin, ülkelerinden ayrýlýþýn beraberinde getirdikleri ve ayrýldýktan sonra yaþadýklarý zorluklarý ve mutluluklarý anlatýyorlar. Bunlar genelde
þimdiye kadar gizli kalmýþ,
anlatýlmamýþ hikayeler.
Oyunun deðindiði bir diðer
konu da farklý kültürlerin birbiri
hakkýndaki görüþleri, birbirleriyle paylaþtýklarý veya paylaþamadýklarý. Bunun iç dünyalarýna
yansýmasý veya etkisi. Farklý
kültürlerdeki kadýnlar bu oyunda biraraya geldiler ve hikayelerini samimiyetle birbirleriyle
paylaþtýlar.
Kadýnlar bu oyun aracýlýðýyla
ayný zamanda Belçika seyircisine de dünyalarýný açarak
kendi iç dünyalarýnda konuþulmasý 'yasak' olan konulara deðiniyorlar.
bayanlarýn hikayeleri. Bu bayanlarla sohbetler düzenlendi. Sultan Ballý bu sohbetlerde konuþulan konularý not aldý ve
elimizdeki birçok malzeme arasýnda seçim yaparak yine sohbet
þeklinde sahneledik. Bizim için
farklý konulara deðinebilmek
çok önemli idi. Bu konuda çok
titiz davrandýk.
Willy Thomas
rini rahatça anlatabilmeleri seyircide bir iz býrakabiliyor.
Oturup üzerinde düþündüðümüz deðil, gerçekten yaþanmýþ
ve duygunun hakim olduðu
hikayeler olduðu için hem
anlatan bayanlar hem de izleyici
için ulaþýlmaz, uzak bir konu
deðil.
Yasak veya gizli kalmýþ
hikayelerin bu kadar kolay
anlatýlabilmesinde katkým olsun
istedim, bu tür konulara daha
çok eðilinmeli diye düþündüðüm için de bu oyunu seve
seve yönettim.
Hikayelerin gerçekten yaþanmýþ olduðunu söylediniz. Senaryo nasýl oluþtu?
Hikayeler oyuncularýn ve
hatta bu oyunda rol almayan
Oyuncularý nasýl seçtiniz?
Bu konuyla da Sultan Ballý ve
'Yabancý Kadýnlara Destek' olan
dernek ilgilendi. Oyuncu kabiliyetinden çok hikayeyi anlatýþ
tarzý önemliydi. Sonuçta sunulan tam anlamýyla bir tiyatro
deðil de, kadýnlar arasýnda
yapýlan sohbetlerden kesitler
idi.
Bizim en büyük problemimiz
zamanýmýzýn kýsýtlý olmasý idi.
Normal bir tiyatro oyununa iki
yýlda hazýrlanýrken bu oyunu 34 ay içerisinde çýkarmak zorunda idik. Bu biraz da kendi
seçimimizdi. Dolayýsýyla oyunu
rahat ve çok sade gerçekliðiyle
sahneledikleri için oyuncularýmla gurur duyuyorum.
Bu oyunu yönetmek istemenizdeki neden nedir?
Doksanlý yýllarýn baþýnda 'Dito
Dito' adlý bir Tiyatrocular Derneði ile birlikte çalýþmalarýmýz
oldu. Dernek aþýrý saðýn ön
plana çýkmasý sonucunda çalýþmalarýný daha çok yabancýlara
yönelik yaparak bütün oyunlarý
iki dilde uyarlamaya baþladý.
Böylece yabancýlara ulaþma
þansý daha da arttý.
Sanat dünyasýnýn bu konuya
eðilmesi çok önemli, çünkü aþýrý
sað (hatta aþýrý sol dahi) bu
sorunsalý zaman zaman gizlemeye calýþýyorlar. Biz bu konulardan kaçmamaya çalýþýyoruz,
hatta gerekirse üstüne üstüne
gidiyoruz.
Bu oyunda ayný zamanda dini
inançtan da bahsediliyor. Ben
inançlý deðilim ama oyuncularým inançlarýndan bahsedebilmeliler. Artýlarýný ve eksilerini
bu podyumda tartýþabilmeliler.
Onlarý sýnýflara ayýrmadan konu
tartýþmaya sunulmalý. Hikayele-
Sayfa 17.qxp
29.11.2005
01:58
Seite 1
Aralýk 2005
ARTfikir
Neden giriþ sahnesini hamile
bir kadýnla yapýp, oyunu bir
anda yalnýzca iki kadýnýn eline
býrakarak teyatral bir þekilde
son verdiniz?
Hamile kadýn yeni bir geleceðin metaforu. Bu hepimizin
daha iyi bir gelecek beklediði ve
umudumuzu yitirmememiz gerektiði yönünde bir mesaj.
Buradaki herkesin biraraya
gelip bir þeyler yapabilmesi ve
öðrenmesi hala bir umut kapýsýnýn açýk olduðuna iþarettir.
Böyle olanaklar sunarak bu
insanlarla biraraya gelmek ve
daha da ötesi onlarla bir eser
ortaya koymak çok lüks bir
imkan bence. Örneðin Fransa’daki olaylar birbirini anlamak
istememekten kaynaklanýyor ve
bunu tekrar düzeltebilmek için
de çok çaba gerekiyor.
Oyunun son sahnesine gelince, amacýmýz bir 'tiyatro'
oynamak deðil de bu hikayeleri
anlatmaktý. Baþlangýçtan bu yana oyuncularla bu konuþuluyordu. Onlar için tiyatro oynamak hikaye anlatmak deðil,
daha farklý bir þeydi. Zaman da
kýsýtlý olduðu için tarz seçimi
üzerinde tartýþma lüksümüz
yoktu. Ýki tarzý bu kadar kýsa
süre içerisinde birleþtirmek imkansýzdý. Tarz seçimi konusun-
‘Ýstanbul Hatýrasý’
ve ‘The Imam’a
yoðun ilgi
Canvas’ýn ‘Animasyon Filmi’
ödülünü Köksal aldý
Erdem Resne
ent Görsel Sanatlar
Akademisi (KASK)
öðrencisi Erkan Köksal,
Canvas TV’nin düzenlediði
kýsa metraj yarýþmasý'nýn
Animasyon filmi dalýnda
birincilik ödülü aldý.
En Attendant (Beklerken)
adlý animasyon filmi, okula
G
da da çok net olunmasý gerektiðini düþünüyorum çünkü seyirci oyunun konusunu ve içeriðini iyi anlayabilmeli.
Oyunun çizgisini belirlemek
çok önemli. Son sahnede asýl
anlatýlmak istenen insanlarýn
tiyatro hakkýndaki genel görüþlerinin ne olduðu. Yani bir oyunun abartýlar ve gerçek üstü
taklitlerle daha teyatral olduðu.
Tiyatro olabileceði.
Bunu sohbet esnasýnda birbirlerine tiyatro oynayarak anlatmaya çalýþýyorlar. Belki de onlarýn hayal ettikleri tiyatro daha
çok bu son bir iki dakikada
sunulandýr.
gitmek
üzere
otobüse binen
genç bir öðrencinin hikayesini
anlatýyor. Fakat
beklenmedik bir
biçimde hareketlenen yolculuk boyunca, aralarýnda bale
dansýna yeltenen vücut
geliþtirme uzmanlarýnýn da
bulunduðu birbirinden ilginç karakterler sahne alýyor. Jüri deðerlendirmesinde
Erkan Köksal’ýn yaratýcýlýðý
yaný sýra, filmdeki neþe
unsurunun beðeni topladýðý
belirtildi.
ültür Sanat Vakfý tarafýndan
galasý yapýlan Fatih Akýn’ýn
yönettiði Ýstanbul Hatýrasý filmi
belgesel niteliði nedeniyle bazý
izleyicilerin beklentilerini karþýlayamadý ancak filmi izleyenlerin
çoðu Akýn’ýn yapýtýný beðendiðini
söyledi. Galayý kokteyl ve
Gent’ten Ibýdýklar Grubu’nun verdiði bir konser izledi.
Ayný vakfýn gösterime sunduðu
The Imam’a da Belçikalý Türkler
yoðun ilgi gösterdiler. Galaya
katýlacaðý açýklanan filmin baþrol
oyuncusu Eþref Ziya’nýn gelemediði etkinlikte, film farklý konusu
ve anlatýmýyla ilgi çekti.
K
kü l t ü r s a n a t
etkinlik takvimi
PARDON
EÐRETÝ GELÝN
Mert Baykal’ýn yönettiði
Ferhan Þensoy, Rasim
Öztekin ve Ali Çatalbaþýn da aralarýnda bulunduðu deneyimli oyuncularýn yer aldýðý film,
gerçek bir yaþam öyküsünün sahneye aktarýlmýþ hali.
Atýf Yýlmaz’ýn yönettiði filmde Nurgül
Yesilçay, Müjde Ar ve
Onur Ünsal gibi
oyuncular yer alýyor.
Film 1930’lara deðin
uygulanan “Eðreti
gelinlik” olgusunu
iþliyor.
– Saat: 20.00
DE CENTRALE KÜLTÜR MERKEZÝ
16 Aralýk Cuma Saat – 20:00
DE CENTRALE KÜLTÜR MERKEZÝ
Kraankindersstraat 2, 9000 Gent
Kraankindersstraat 2, 9000 Gent
11 Aralýk Pazar
ZEYNEP BASKAN & DEVRÝM KAYA
Türk Halk Müziði Konseri
Bu Topraðýn Sesleri Halk Müziði yarýþmasýnda 2. ve 3. olan sanatçýlar Gent’te
sahneye çýkacaklar.
18 Aralýk Pazar – Saat: 20.00
DE CENTRALE KÜLTÜR MERKEZÝ
Kraankindersstraat 2, 9000 Gent
ÖZCAN DENÝZ
KONSERÝ
ALÝ GÜVEN
KONSERÝ
9 Aralýk Cuma
Saat: 20.00
Rue
de Launoy 58,
1080 Bruxelles
16 Aralýk Cuma
Saat: 22.00
Metropol Disko
Rue Jan Bollen
51, 1020 Laken
17
[email protected]
Gizli kahramanlar
evgili dostlar bu yazýmý yazarken “Belçika’daki
toplumumuza nasýl faydalý olabilirim” diye çok
düþündüm. Bunun neticesinde ilk gözüme batan,
“toplumsal destek” diye nitelendirdiðimiz olgunun
yetersiz olduðuydu.
Aramýzdan çýkan baþarýlý kahramanlarýmýzýn daha
Onlarý alkýþçok desteðe ihtiyacý oldulamak ve
ðunu gördüm.
Onlarýn yanýnda olalým
motive etmek
sevgili dostlarým. Çünkü
adýna, büyüonlar,baþarýlarýyla itibarýmýzý ve tanýtýmýmýzý en
tecimi alýp
güzel þekilde temsil eden
Belçika’daki
birbirinden deðerli arkadaþlarýmýz. Onlarýn ardýnkahramanladan övgüyle bahsedelim
rýmýzý inceleve onlarý alkýþlayalým ki
daha da baþarýlý olsunlar.
meye baþlaBelçika’dan Avrupa’ya,
dým.
Avrupa’dan dünyaya bayraðýmýzý ve kültürümüzü
dalgalandýrsýnlar. Neden
gençlerimiz onlarý örnek alýp, içlerindeki yeteneði
en güzel þekilde deðerlendirip baþarýya ulaþýp birer
kahraman olmasýnlar.
Onlarý alkýþlamak ve motive etmek adýna, büyütecimi alýp Belçika’daki kahramanlarýmýzý incelemeye
baþladým.
Bilmem duydunuz mu; Belçika’da pek çok zorluðu aþýp bir ilke imza atan sevgili arkadaþým, baðlama üstadý Mahir Tezerdi Anvers’te ‘Tambura’ adýnda
bir Türk televizyon stüdyosu kurdu. Ayný zamanda
içinde bir ses kayýt stüdyosu da barýndýran bu kuruluþun amacý, Belçika’daki Türk toplumuna yönelik
yararlý televizyon programlarý yapmanýn yanýsýra
buradaki genç yeteneklerimize kendilerini ifade
etme olanaðýný saðlamaktýr.
Mahir arkadaþýma, TVT televizyonu için hazýrlayýp
sunduðu “Hicazz” programýnýn hayýrlý olmasý dileklerimi iletirken baþarýlarýnýn devamýný diliyorum.
Umarým, Tezerdi’nin bu projesi sanatla ilgili birçok baþarýlý genç arkadaþlarýmýn önünü açacaktýr.
Sporla ilgilenen arkadaþlarýmýz onu mutlaka tanýrlar. Küçük yaþta topla tanýþýp, Anvers Emirdað Spor
ve Berchem Spor’da, gençlik yýllarýnda kendini
yetiþtirip, Belçika futbolunun sayýlý teknik direktörlerinden birisi olmayý baþardý.
KV Turnhout, Patro, Maasmechelen ve Beringen
Heusden Zolder gibi ikinci lig takýmlarýný yönetti. Ýlk
hedefinin, bir ikinci lig takýmýný birinci lige taþýmak olduðunu söyleyen arkadaþým Fuat Çapa, baþarýsýnýn böylece cok daha kalýcý olacaðýna inanýyor.
Oynanacak bütün maçlarýnda sevgili Çapa’ya
baþarýlar diler, onu en kýsa zamanda birinci ligte
görmeyi arzuladýðýmýzý belirtmek isterim.
Eminim ki toplumumuzdan sivrilerek ileri çýkýp,
bu toplum adýna yararlý iþler baþaran nice Tezerdi ve
Çapa’larýmýz var. Daha sonraki yazýlarýmda, bu gizli
kahramanlarýmýzý irdeleyip su yüzüne çýkararak size
tanýtmaya devam edeceðim.
S
Sevgilerimle…
Sayfa 18.qxp
29.11.2005
02:00
Seite 1
Aralýk 2005
18
Hayt Huyt
Park Haydar
Abi
“Delikanlý adamýn köþesi...
Lightlar ve yumuþaklar okumasýn!”
Evrimini tamamlaymayýp magandalýkla delikanlýlýk arasýnda kalmýþ, harbi yazarýnýz Haydar abi AB-T.C. iliþkilerinden
kadýn-erkek iliþkilerine; þomaj – dop basýmýndan sahte para
basýmýna; gerdek gecesinden Kadir gecesine; beyaz ticaretinden beyaz kadýn ticaretine; BABArazziden külüstür-sanata; silahlý çatýþmadan kuþak çatýþmasýna aklýnýza gelebilecek her konuda engin birikim ve deneyimlerini sizlerle
paylaþýyor.
BELÇÝKA, OLAYLARI UCUZ ATLATMASINI BANA BORÇLU
Yaban ellerde bizim týfýl gençlere abilik yapmak kolay deðil
koçlar. Çocuklarýn üzerinden gözümü ayýramýyorum. Fransa’daki
karýþýklýðý fýrsat bilen bir grup, bizim gençlerin aklýný çelmek için az
çaba harcamadý. Haydar abinizin haberi olmadan Brüksel’de yaprak
kýmýldayamaz. Haber alýr almaz anýnda olaya müdahale ettim.
Mahalle mahalle dolaþýp, kýþkýrtmalara kulak asmamalarýný istedim
bizim gençlerden. Saðolsunlar, birkaç kendini bilmez dýþýnda hepsi
de Haydar abilerinin sözünü dinledi. Diyanet Camilerinde okutulan
“Olaylara karýþmayýn” hutbelerinin etkisi ya da Belçika baþbakanýnýn söylediði gibi “sokak bekçileri”nin baþarýsý deðil bu. Ben
medyatik biri olmadýðým ve övünmeyi sevmediðim için baþkalarý ön
plana çýkýyor. Benim için hiç mühim deðil, önemli olan gençlerimizi
kollamýþ olmamdýr.
EMÝR ÝYÝ ÇOCUKTUR
Alýn iþte size sonuç. Ulan yaptýðýnýzý beðendiniz mi þimdi?
Aramýzdan eli yüzü düzgün, aðzý laf yapan biri çýkmýþ. Hem de iþçi
çocuðu. Taa bakanlýk makamýna kadar yükselmiþ. (Bazýlarý hala
bakan yerine “Devlet Sekreteri” demekte ýsrar ediyor.) Belçika’daki
Türklerin yüzaký ve baþarý simgesi birini bu hale düþürdünüz de
n’oldu? Mahkeme Emir’e “Yalancý, inkarcý” anlamýna gelecek laflar
etti. Bakanlýk koltuðu da sallanmaya baþladý. Þimdi Emir’i bu duruma düþüren “araþtýrmacý-karýþtýrmacý” gazeteciler bayram ediyordur.
Kendilerine “bombalý kýna” paketi gönderecektim ama Emir, “Abi
sen bu iþlere bulaþma ben temyize baþvuracaðým” dedi. TEMYÝZden
biþey çýkmazsa ben gerekeni yapýp, “sorunu” TEMÝZleyeceðim! Emir
Kýr’ýn ufak-tefek hatalarýný görmezden gelmek lazým. “Kol KIRýlýr
yen içinde kalýr” diyebilmeliyiz gerekirse. Demezseniz sizin kolunuz
kýrýlýr. Benden uyarmasý!
KONSOLOSLUK AÇIN, ÝYÝ PARA VAR!
Bir kaðýda iki cümle yazýyorlar, al sana 13 Euro. Konsolosluða
adým atýnca nefes almaktan bile korkuyor insanýmýz. Belki bundan
da para alýrlar diye... Bizim koçlara talimat verdim, araþtýrýyorlar.
Yasal bir engel yoksa hemen Brüksel ve Anvers T.C.
Konsolosluklarýnýn karþýlarýna birer konsolosluk da ben açacaðým.
Acayip para var bu iþte. Üstelik ben fiyatlarý kýracaðým, konsolosluk
fiyatýnýn yarýsýna vereceðim istediðiniz belgeyi. Promosyon olayýna
da gireriz artýk; “Ýki belge alana, üçüncüsü bedava”, “Toplu pasaport uzatmalara grup indirimi” v.b.
Dönerci falan deðil, bu zamanda konsolosluk acacaksýn abi, konsolosluk. Ben bunu bilir, bunu söylerim. Gerisi boþ! Dönerci açar
gibi, gazete çýkaranlarýn ya da reklam þirketi kuranlarýn halini
görüyoruz.
MEHMET AYDOÐDU EKSÝKTÝ SANKÝ!
Beni dinleyen yok bu gazetede. Entellik düzeyini azaltýn diye yýrtýnýyorum adamlar gidiyor bir entel daha transfer ediyorlar. Mehmet
iyi çocuktur ama ne söylediðinden, ne de yazýp çizdiðinden biþey
anlamam. Ee adam gerçeküstücü ressam. Bize gerçeküstücü deðil,
gerçeklerle ilgilenen yazar çizer lazým. Üstü size kalsýn, entel-dantellere bahþiþ olarak yani. Gerçek bize yeter de artar bile.
mazsýn. Çanak
(Ýnsanýmýz
AVRUPALI TÜRKLERE
antenine yýldýrým
çaða ayak
düþer, ömür boyu
uyduruyor,
TRT-INT’e mahbeddua ve
kum olursun
hakaretlerini
inþallah.
de doðal ola-Seni gidi charter
rak uyarlýyor.
uçaklarýnda periBinfikir gizli
þan olasýca seni... Döviz hesabý açtýðý
mikrofonuyla iki komþu Türk kadý- banka batasýca!
nýnýn sokak kavgasýný kaydetti.
-Kýzýn turiste kaçar inþallah!
Virgülüne dokunmadan yayýnlýyo-(Ayaðýndan çýkarttýðý terliði diðer
ruz.)
post-modern
beddualar
- Ulan þýllýk garý, benim herife
Polonyalý hatunla kalýyo diye iftira
atmýþsýn. Ferrarisine gaz takýlasýca
orýspý seni... Senin kocan da seni
Flamanla aldatýyo.. Hemi de bir
homoyla... Yaa
-Git ordan kudurmuþ. Ýftira atma
benim adama. Konsolosluk kapýlarýnda sürüm sürüm sürünürsün inþallah.
-Beddua etme... Aþýrý dozdan geberesice seni
-Fark etmeden domuz eti yiyesice
karý. Brüksel-Halle-Vilvoorde gibi
caaart diye ikiye bölerim aðzýný!
-Kafamý bozma, bi vurdum mu
Cordon Sanitaire çarpar, Vlaams
Belang’dan beter olursun! Ýktidarsýzlýk
ilaçlarý da kavuþturamaz seni bi daha
iktidara....
-Hadi ordan þýllýk, kýlýma bile dokuna-
kadýna atarak devam eder.) Flaman
kadýnlarýna abone olmuþ kocanýn
yüzünü göremezsin inþallah.
-Benim kocam mý? Otobana ters
yönde giresice karý...
- Kesin dönüþ yapar da Türkiye’de
yaþamaya mahkum olursun inþallah!
-(Çantasýný komþusunun kafasýna
geçirdikten sonra) Ömür boyu gurbetçi diye anýlýrsýn inþallah!
-Alaturka tuvalet bulamayasýca...
-Sen de sen de...Hormonal dengen
bozulsun. Ýki cinsiyet arasýnda kal!
Gidecek tuvalet bulama!
-AIDS ol da mum gibi eri emi!
-Ömrün boyunca Türkiye’de
“Alamancý” muamelesi görürsün inþallah!
ERDÝNÇ UTKU
Sayfa 19.qxp
29.11.2005
02:01
Seite 1
Aralýk 2005
19
Paris olaylarý ve biz
SAÝT KÖSE
eçenlerde konuþtuðum, sosyal
konular, Fransa ve göçmenleri
iyi bilen bir tanýdýðým, bu vahþi sosyal
patlamanýn kökenlerinin 1983 yýlýna
dayandýðýný söylüyordu.
Kasým ve Aralýk 1983 yýlýnda “ýrkçýlýða karþý eþitlik” baþlýðý altýnda, ikinci
kuþak on binlerce göçmen kökenli
gencin Marsilya’dan Paris’e kadar
yürüyüþü bir uyarýydý.Topluluk, Paris
kapýlarýna geldiðinde sayýlarý yüz bini
G
aþmýþtý. 3 Aralýk 1983 günü, Cezayir
kökenli genç Toumi Djaidja dönemin
Cumhurbaþkaný François Mitterand
tarafýndan kabul edildi. Gençler, iþ
pazarýnda kendileri için yer ve Fransýz
toplumunda fýrsat eþitliði istiyorlardý.
Gençlere Sosyalist Parti tarafýndan
pek çok söz verildi ama kýsa zamanda
unutuldu.
Olayý daha iyi anlayabilmek için
eylemcilere bakmakta yarar var. Bu
gençler, 30-40 yýllýk evlerde, kýþýn iþlemez ýsýtma sistemleri, kirli, köpek pislikleri dolu koridorlar arasýnda, sýnýrlý
alýþ veriþ merkezleri olan, eðlenme,
dinlenme tesisleri olmayan, viran,
karanlýk yerlerde yaþýyorlar.
Bu mahalleler genellikle iþçi mahalleleri olmasýna raðmen, oturanlarýn
büyük kesimi iþsiz ve iþ bulma þansý
çok zayýf kiþilerdir. Devlet, göçten
kaynaklanan toplumla ilgili sorunlarý,
hukuk ve polis yoluyla çözme eðilimindeydi. Son dönemde Sarkozy baskýcý politikalara yöneldi. Aþýrý hareketleri ve sözleri basýnda geniþ yer
buldu.
Fransa’nýn kendine özgü
“Cumhuriyetçi” tavrý olaylarýn çýkmasýný olumsuz olarak etkilemiþtir.
Fransa için ilkesel olarak, dinsel,
etnik, kültürel kökenleri, geldikleri
ülkeler ne olursa olsun devletin
gözünde bütün vatandaþlar ve
Irkçýlýða raðmen
bu ülke bizim
SELAHATTÝN KOÇAK
on haftalarda en çok karþýlaþtýðým soru; Belçika’da da böyle bir
durum olabilir mi? Bunu soranlar
unutmuþ olmalý galiba; 1989-1991 arasýnda Brüksel’de Faslý gençler ve yine
bir kaç yýl önce Anvers’te Abou Jah
Jah’ýn piyasaya çýktýðý anlarda böyle
manzaralar maalesef oldu. Her ne
kadar ayný seviyede çevreye zarar verilmediyse de, bu tatsýzlýklarýn temelinde azýnlýk gruplarý dedikleri bilhassa Müslüman gençlerin isyaný vardý.
Fransa’daki olaylar, polis tarafýndan
kovalandýðý öne sürülen iki Afrika
S
kökenli gencin elektrik akýmýna kapýlýp ölmeleriyle baþlamýþtý. Irkçýlýk
iddialarý ve Fransýz toplumundan
dýþlanmalarýndan ötürü öfke duyan ve
aðýrlýklý olarak Afrika ve Arap kökenli
olan gençler bu olaylardan sorumlu
tutuluyor. Belçika’daki durum bu
tablodan daha mý farklý? Gerçekleri
söylemek gerekirse, Belçika’daki
durum sadece bir konuda farklý, o da
burada azýnlýk toplumu diye tabir edilen yabancý gruplarýn “banliyö” denilen semtlerde kendi baþlarýna býrakýlmamalarý. Diðer taraftan çatýþmaya yol
açan, ýrkçýlýk, iþsizlik, iþ alanýndaki
ayrýmcý tavýr Belçika’da da ayný. Hatta
Belçika, Avrupa’nýn içinde yýllardýr
ýrkçýlýk cetvelinde zirveye oturmuþ. 11
Eylül olaylarýndan sonra Avrupa’nýn
her ülkesi, hem kendi ülkesi içinde
hem de Avrupa’da terröre karþý
önlemler aldý. Gümrüklerde ve
havaalanlarýndaki önlemleri bilhassa
müslüman imajý veren herkes biliyor.
Bu güvenlik tedbirleri alýnýrken, hiç
bir Avrupa ülkesi ayný anda ve ayný
ciddiyetle ýrkçlýða karþý ekstra bir
önlem almadý. Örnek olarak, Belçika
ceza kanunundaki ýrkçýlýkla ilgili maddeler 1980’den kalma. 2003’te ufak bir
deðiþiklik yapýldý. Irkçýlýkla mücadele
etmek isteyen kurumlarýn elindeki
enstrüman sadece bu! Eþit haklar açýsýndan, bazý politikacýlar baðýrýyor;
Gençlik, þiddet
ve varoþlar
HALÝS KÖKTEN
elçika’da ilk gelenlerden bu yana
dördüncü kuþaða eriþtik, ancak
hayatýn zorluklarý ve dertleri bu kuþaðýn da gündeminde. Bunun böyle
olmasýnda sebeplerin baþýnda ekonomik sorunlar geliyor. Dünya ekonomisinin içinde bulunduðu durgunluk ister
istemez Avrupa’yý da etkiliyor. Belçikalý
iþverenlerin, yurt dýþýna yönelerek ucuz
iþ gücü arayýþý, Belçika’da ister istemez,
binlerce insaný iþsiz býrakýyor.
Globalleþen dünyanýn beraberinde
getirdiði sorunlar bunlar. AB’nin
Euro’ya geçmesinden bu yana hayat
pahalýlýðýnýn getirdiði zorluklarla aileler
B
geçimlerini zor saðlýyorlar. Ekonomide
yaþanan görünmeyen ama hissedilen
kriz ister istemez beraberinde bir sýnýflandýrmanýn doðmasýna ve bireyler arasýndaki iliþkilerin olumsuz yönde
degiþmesine sebep oluyor.
Genç nesil bir boþluk içinde kývranýrken, bu boþluða bir de dünyada yaþanan sýkýntýlar eklenince, yavrularýmýz
bu þiddet kültüründen kendilerinikorumakta zorlanýyorlar.Yaþadýðýmýz bu
ülkede hala ciddi anlamda bir yabancýlar politikasý yok. Adaptasyonda yaþanan zorluklar toplumumuzu kendi
kendine yönlendirmeye sevk etmiþtir.
Gençlerimiz iþ ararken ayrýmcýlýkla karþýlaþýyor. Bu oran zannedildiðinin tersine çok yüksek.
Bizlerden önce buralarda ikamet
eden ve maddi durumunu düzeltenlerin, baþka semtlere taþýndýklarýný hepimiz biliyoruz. Onlarýn döneminde
eskimeye yüz tutmuþ asýrlýk binalara
artýk bizler yerleþtik. Yaþam kalitesinin
düþük olduðu yerlerde, maalesef bizler gettolaþmýþ durumundayýz. Bu þartlar altýnda baþarý ve entegrasyon, zor.
Buna raðmen, toplumumuzun içinden,
sayýlarý az da olsa siyasetçi, sanatçý,
sporcu ve iþadamý çýktý. Bu sayýnýn
zamanla artacaðýna inanýyorum. Peki
yatýrýmlar yerini buldu mu?
Gençlerimizin iki kültür arasýnda
bocaladýðý bir gerçektir.
Toplumumuzun bir kesimince hor
görüldükleri de biliniyor.
Gençlerimizin eleþtiriden çok yardýma
ihtiyaçlarý var. Onlara yaþadýklarý top-
Fransa’da yaþayan her kiþi eþit ve
farksýzdýr. Kaðýt üzerinde kalan bu
ilkeler, söylendiðinde kulaða çok hoþ
gelmektedir. Ama uygulamada bu
ilkeler olumlu sonuç vermemektedir.
Deðiþik kiþilerin deðiþik olmalarýndan
gelen gereksinimleri vardýr ve
Fransa’da bu dikkate alýnmamaktadýr.
Türklerin böyle bir ayaklanmaya
katýlmalarý söz konusu olabilir mi ?
Türkiye kökenli göçmenlerin sosyal,
politik ve ekonomik koþullarý deðiþiktir. Türkiye kökenli gençler, olasý
münferit olaylarýn dýþýnda bu tür olaylara karýþmayacaklardýr.
Bu vahþi ayaklanmanýn etkileri
Avrupa’da da görülecektir kanýsýndayým. Yüksek oranda göçmen almýþ
olan ülkeler göçmenlerin sorunlarýný
çözme yolunda bir takým önlemler
alabilirler. Belki de bu ayaklanmanýn
tek yararý bu olacaktýr.
“oy hakkýnýz yar ya!... Bir Türk genci
okulunu bitirmiþ, iþ pazarýnda arayýþa
girmiþ fakat her kapýdan yabancýsýn
damgasýyla geri dönmüþ ise, neye
yarar oy hakký?.. Son günlerde bilhassa Flamanlarla konustuðumda, bana
diyorlar ki, sizin anne ve babalarýnýzla
bir problemimiz yoktu, ama sizin
gençlerinizle hep problem çýkýyor.
Bunun cevabý kolay, ‘bizim’ babalarýmýz madende çalýþmaya getirildi.
Orada çalýþtýklarý sürece sizin gözünüzde iyiydiler. Ne zamanki o annebabalarýn çocuklarý Belçikalý çocuklar
gibi, diploma sahibi oldular, Belçikalý
gençler gibi iþ istemeye basladýlar, iþte
o zaman “kötü” oldular. Peki, yabancý
toplumu içerisinde yapýlacak bir þey
yok mu? Var tabii. Eðitim, eðitim, eðitim. Çünkü iyi eðitimden sonra bulunduðumuz toplum içerisinde artýk
gerek politika, gerek iþ, gerekse de
sanat dünyasýnda, topluma faydalý olabiliriz. Unutmamalýyýz ki, ýrkçýlýða raðmen bu toplum, artýk bizim de toplumumuz...
lumda her iki kimliði rahatça taþýyabilecekleri yolu bizler iyi göstermeliyiz.
Toplumumuzun en büyük ihtiyaçlarýndan biri, uzun vadeli projeler üretmek suretiyle, zor bir dönemden
geçen gençlerimize yardým eli uzatabilmektir. Ancak bu sayede, kendimizi
ve gençlerimizi geleceðe iyi bir þekilde hazýrlayabiliriz.
Fransa da yaþananlar hakikaten
duüþündürücüdür.Bu olaylarý doðru
tahlil etmemiz gerekiyor. Yasananlarýn
trajikliðini, sekiz yaþýndaki, mahallesinin okulunu yakan çocuk, yeterince
anlatýyor. Aslýnda geleceðinin garantisi
sayýlan bir okulu nasýl yakabiliyor?
Tabii iktidardaki partinin Ýçiþleri
Bakaný’nýn sözleri olaylarýn büyümesine sebep olmuþtur. Saðcý partinin
oylarýnýn da paralel olarak artmasý ise
düþündürücüdür.
Fransýz devleti, bir an önce o gençleri tekrar sistemin icine cekebilmeli,
vatandaþlýk duygusunu ve “eþitlik kardeþlik ve özgürlük” gibi cumhuriyetçi
deðerlerin toplumun bütünü tarafýndan hissedilmesine çalýþýlmalýdýr.
Sayfa 20.qxp
29.11.2005
02:03
Seite 1
Aralýk 2005
Sivil Toplum
20
Belçika Alevi Dernekler Federasyonu
Belçika’da Federasyon olarak mücadele ve kaygýmýzýn özü ayný: Aleviliði korumak,
kültürümüzün devamýný saðlamak. Bizim de var olma hakkýmýzýn olduðunu ve eþit
haklarlarla tanýnmamýz gerektiðini gündemde tutmak.
[email protected]
Fethi Gümüþ
General Garcia’ya
mektup götüren adam
eneral Garcia, Meksika’da hükümet kuvvetlerine karþý savaþan bir özgürlük hareketinin komutanýdýr. Günün birinde emrindeki
birliklerden biri hükümet kuvvetleri tarafýndan
pusuya düþürülür. Generale durumun haber verilmesi ve yardým istenmesi gerekir. Birliðin komutaný bir köylüyü yanýna çaðýrýr ve ona bir mektup
vererek bunu General’e götürmesini ister. Köylü,
“emredersiniz“ diyerek mektubu alýr ve General’i
bulmak üzere yola çýkar. Yolda atý ölür, geçtiði
ýrmakta timsahlarýn saldýrýsýna uðrar, boðulma teh-
G
Ýþ dünyasýnda da en üstteki iþverenden en alttaki iþçiye kadar, doðru
görev daðýlýmýnýn ve doðru görev
anlayýþýnýn yapýlmakta olan iþte,
baþarýyý da beraberinde getireceðine
inanýyorum.
likeleri geçirir, uçurumlardan düþme riski ile daðlarda yol alýr ve General’e mektubu ulaþtýrýr.
Mektup, General’e zamanýnda ulaþmýþtýr ve
General, savaþ yerine gelerek birliðini kurtarýr.
Bu olay gerçekten olmuþ mudur, pek bilinmez.
Ama burada önemli olan, hikayenin gerçek olmasý deðil, anlatmak istediðidir.
Amerika’nýn, ekonomik atýlýmý, bildiðiniz gibi
1.Dünya Savaþý’ndan sonra baþlamýþtýr. Ýnanýlmaz
bir hýzla büyüyen bu ekonominin temel felsefesinin, yukarýda anlattýðým hikayedeki anlayýþ olduðu konusunda ekonomik düþünürler hemfikirdir.
Genç köylüye bir görev teklif edilmiþ, O da
bunu kabul ederek mektubu almýþtýr. Dikkat ederseniz köylü, komutana “General kimdir, nerededir, nasýl ulaþýlýr“ gibi sorular sormaz, yolda baþýna gelenlerden yýlgýnlýk duyup geri dönmez. Üzerine aldýðý sorumluluðu sonuna kadar yerine getirir.
Baþarý böyle oluþur. Gerek komutan, gerek
köylü, gerekse de General üzerlerine aldýklarý sorumluluðu sonuna kadar yerine getirmiþler ve
baþarýya ulaþmýþlardýr.
Amerika’nýn ekonomisinde hatta ordu sisteminde inisiyatif alma ve kullanma vardýr.
Ýþ dünyasýnda da iþverenden iþçiye kadar, doðru
görev daðýlýmýnýn ve anlayýþýnýn yapýlmakta olan
iþte, baþarýyý da beraberinde getireceðine inanýyorum.
Ýyi bir iþveren; “nasýl yapýlacak“ gibi sorularý sormadan, sorunlarý kendisi çözecek doðru elemaný
doðru yerde ve zamanda görevlendirir, inisiyatif
kullandýrarak sonuç ister.
Buradan þu sonucu çýkarmak mümkün; beraber
çalýþacaðýnýz elemaný iyi seçmek ve inisiyatif vermek baþarý kapýsýný açan anahtarlardan biridir.
Federasyon Baþkaný Þahmettin Özden:
Belçika Alevi Dernekler Federasyonu 2002 yýlýnýn ekim
ayýnda kuruldu. Federasyonumuzun amacý Alevi kültürünün
Belçika’da devamýný saðlamak,
geliþtirmek ve tanýtmak.
Belçika’da ilk örgütlü hali
1978’de Türkiye’de Maraþ olaylarýndan sonra La Louviere’de
baþladý, sayýlýr.
Federasyonumuzun 4 üye
derneði ve bir tane de sýký iþbirliði yaptýðýmýz dernek var.
Üye derneklerimiz:
Limburg’dan Aleviler
Birliði (1990-1991’de kuruldu.)
Charleroi’dan Alevi Kültür Merkezi (1999’da kuruldu)
Anvers’ten Alevi Kültür
Merkezi (2001’de kuruldu)
Brüksel’den Alevi Sosyal Kültür Merkezi, (2004’de
kuruldu)
Ve dediðim gibi La Laouvière
derneðiyle yakýn iliþkilerimiz
var. Liège’de de yakýnda bir derneðimiz açýlacak, þu an binalarý
inþaat halinde.
Avrupa boyutunda da iyi bir
örgütlenmemiz var. Biz, Avrupa
Aleviler Birliði Konfederasyonu’na baðlýyýz. Avrupa Konfederasyonumuzun yaklaþýk 200
üye federasyonu var. Almanya’dan 100 üyesi var, diðer 100
üyesi de Avrupa’nýn çeþitli ülkelerindeki federasyonlardan oluþuyor, örneðin Ýsveç’ten, Ýsviçre’den, Fransa’dan, Hollanda’dan, Avusturya’dan, Norveç’ten, Danimarka’dan.
Federasyonun misyonu
Federasyonun ilkeleri ve
hedefleri aslýnda tamamýyla
Birleþmiþ Milletler bünyesinde
belirlenen, Helsinki Evrensel
Ýnsan Haklarý beyannamesiyle
özdeþleþiyor. Yani:
Fikir ve inançlarýn özgür ifade edilebilme hakký
Her insanýn eþit deðerde olmasý ve dolayýsýyla insanlarýn hiçbir türlü ayrýmcýlýða
maruz kalmamasý
Din ve devlet idaresinin
(yani laïklik ilkesi) ayrý olmasý
Uluslararasý hukuk ilkelerininin tanýnmasý ve o ilkelere
saygýlý kalýnmasý
Sonuçta, Federasyon olarak
demokrasinin temel prensiplerinin her zaman savunucusu olacaðýz.
Peki “Alevilik bir inanç ve
daha fazla dini gayeleri olmalý,
ama sayýlan amaçlar daha fazla
politik veya siyasi konular” diye
tepki gösterebilirsiniz. Aleviliðin
temel felsefesine biraz sonra
deðineceðim, o zaman bu sayýlan misyonlarýn hiç de felsefemizden uzak olmadýðýný, umarým daha iyi anlayacaksýnýz.
Alevi felsefesine gelmeden
önce, Federasyon olarak Belçika’da ne tür kaygýlarýmýz var,
biraz bunlar üzerinde durmak
istiyorum.
Anadolu’daki Alevi Toplumu, asýrlardýr baský ve yýldýrma
politikalarýna raðmen, kendi
kültür, gelenek ve inancýný
korumayý hep baþarmýþtýr. Sürgünlerin, yasaklarýn ve her türlü
acýmasýz zulüm ve ayrýmcýlýðýn,
üstesinden gelmiþtir, Alevi Toplumu.
Anadolu’da Aleviler hiçbir
zaman durduk yere isyan etmemiþlerdir, kendilerini yok etme,
“temizleme” giriþimlerine karþý
baþkaldýrýlarda bulunmuþlar.
Tabii bugün Belçika’da
elbette öyle bir baský söz konusu deðil.
Ama Belçika’da Federasyon
olarak mücadele ve kaygýmýzýn
özü ayný: Aleviliði korumak,
kültürümüzün devamýný saðlamak. Bizim de var olma hakkýmýzýn olduðunu ve eþit haklarlarla tanýnmamýz gerektiðini
gündemde tutmak.
Bazen aklýmdan þöyle geçiriyorum: Belçika’da bizim çocuklarýmýza, gençlerimize, kültürümüzü, inançlarýmýzý ve en
önemlisi, felsefemizi aktarmak
çok daha zor sanki.
Burada yetiþen kuþak, bir
hayli rahat, ekonomik durumlarý
fena sayýlmaz, Alevi kimlikleriyle ciddi sorunlar yaþamýyorlar.
Osmanlý döneminde ve daha
sonra Türkiye’de Alevi kimliðini
taþýmak, nerden baksan bir
Þahmettin Özden
sorundu. Çünkü sürekli bir tehdit, bir horlanma ve dýþlanma
söz konusu idi. Böylece kimliðinle daha içli dýþlý oluyorsun,
kimliðinden dolayý haksýzlýklara
maðruz kaldýðýn zaman, duyarsýz kalamýyorsun, kalýnmamalý
da.
Buradaki yetiþen kuþaða
Aleviliði yaþatmak, duyarlý kýlmak için bir hayli zorluk çekiyoruz. Belçika’da ve Avrupa’da
Aleviliðe karþý dýþarýdan köklü
tehditler var diyemeyiz, belki de
asýl tehdit kendi içimizde yaþanan duyarsýzlýktýr, diye düþünüyorum bazen. En zor mücadelelerden birisi, duyarsýzlýða
karþý mücadeledir.
Federasyon olarak bir nevi
ne yapýp edip bunun üstesinden
gelmemiz gerekiyor.
Türkiye’de bu duyarlýlýk yine
var. Gariptir Türkiye’de hala bir
tehdit söz konusu. Unutmayalým
Sivas’ta Madýmak Oteli’nin kundaklanmasý, yakýn bir geçmiþte
oldu.
Ýþte maalesef korku da
önemli bir motivasyondur. Türkiye’de Alevilerde hala haklý
olarak, bir korku, bir endiþe var.
Þimdi buradaki gençleri motive
etmek için burada da mý o tür
korkular yaþansýn istiyorum?
Elbette hayýr! Kesinlikle bir daha
asla yaþamayalým, o günleri
diyorum.
Demek istediðim, Federasyon olarak gençlerimizin motivasyonunu, duyarlýlýðýný tekrar
kazanmak için, hangi tür çalýþma yöntemlerine baþvurabiliriz
ve nasýl faaliyetler yapabiliriz?
Bu soruyu sormayý ve cevaplarýný aramayý sürekli canlý tutmalýyýz.
Gelecek sayýmýzda,
baþkanlýðýný Rýfat Can’ýn
yaptýðý Türk Dernekler
Birliði’ni tanýtacaðýz.
Sayfa 21.qxp
29.11.2005
02:09
Seite 1
Aralýk 2005
SPOR
21
Türkiye Futbol Federasyonu’nun Belçika’daki tek temsilcisi Binfikir’e konuþtu:
Genç yetenekler peþindeyiz
Türkiye’ye Galatasaray ile UEFA kupasýný getiren ilk hoca olan
Teknik Direktör Fatih Terim ile birlikte yeni bir çýkýþ yolu arayan
Milli Takýmlar, yurtdýþýnda da ataða kalktý.
Caner Özkara
vrupa’da yetiþen genç futbolcularý Türkiye Milli Takýmlarýna
kazandýrmak isteyen Türkiye
Futbol Federasyonu’nun (TFF) Belçika’daki tek temsilcisi Beytullah Yöney,
Belçika’da da genç yeteneklerin peþinde
olduklarýný duyurdu.
Yurtdýþýnda genç futbolcularý Türkiye
Milli Takýmlarýna kazandýrmaya çalýþtýklarýný belirten Yöney, “Belçika’da da genç
yetenekler peþindeyiz. Gençlerimizi milli
takýmlarýmýza kazandýrmaya çalýþýrken,
bize en büyük engeli babalar oluþturuyor.
Bir anlam veremiyoruz ama durum bundan ibaret. Babalar, çocuklarýnýn daha
çok Belçika milli formasýný giymelerini
istiyorlar. Oysa, babalar unutmamalý ki,
Türkiye milli takýmlarýna davet edilen futbolcularýn kendi baðlý bulunduklarý
kulüplerinde de deðerlerini artýyor” dedi.
Belçika’da 1. lig takýmlarýnda ve bu
A
Beytullah Yöney
Belçikalý Galatasaraylýlar
takýmlarý için Ýstanbul’daydý
Belçika Milli Piyango Ýdaresi
futbol maçý bahislerini
düzenlemek istiyor
Serpil Aygün
illi Piyango Ýdaresi
(MPÝ)
yöneticisi
Joseph-Emile Vandenbosch, önümüzdeki sezon
futbol maçlarý bahislerini
kendilerinin organize
etmek istediklerini açýkladý.
Geçtiðimiz günlerde
ortaya çýkan Belçika futbol maçlarý bahislerindeki
rüþvet skandalý ile ilgili araþtýrma Brüksel Mahkemelerince
araþtýrýlýken MPÝ, kendilerinin
organize edeceði bahislerle,
yolsuzluk ve rüþvet ihtimalinin
ortadan kaldýrýlacaðýný belirtti.
Brüksel Mahkemelerinin iki
haftadýr araþtýrdýðý rüþvet skandalýnda Çinli bir iþadamý olan
Zheyun Ye’nin, Sint-Truiden’la
yapýlan maçlarda skorlarýn
deðiþtirilmesi için rüþvet verdiði iddia ediliyor. Ayný iþadamýnýn Germinal Beerschot-Lierse
maçýna 370 bin Euro yatýrdýðý
ve 4-0 biten bu maçýn skorunun da þu an da þüphe altýnda
kaldýðý bildirildi. Bunun üzeri-
M
Ýstanbul Ali Sami
Yen Stadý’nda
oynanan ve 45.
dakikada
Nobre’nin attýðý
golle Fenerbahçe’nin 1-0 kazandýðý Galatasaray
– Fenerbahçe derbisini EuroAslan
Derneði organizasyonuyla
Belçika’dan
86 Galatasaray
taraftarý da izledi.
ne Lierse Kulubü yöneticilerinin þikayette bulunduklarý
ancak isim bildirmedikleri iletildi. Sint-Truiden Roland
Duchatelet’in Baþkaný Eylül
ayý sonunda gerçekleþen La
Louvière-Racing Genk maç
bahislerine dünya çapýnda
ilgi olduðunu belirtirken
bu maçýn skoru hakkýnda
da þüphe uyandý.
Milli
Piyango Ýdaresi ayrýca bu
bahisleri baþka ülkelerde onlarýn milli piyango idareleri ile
birlikte düzenlemeyi planlýyor.
Ýspanya,
Portekiz,
Ýsveç,
Hollanda ve Lüksemburg ile
görüþmelerinin
sürdüðünü
belirten MPÝ yöneticisi Vandenbosch, Almanya, Fransa ve
Ýngiltere’den olumsuz yanýt
aldýklarýný iletti.
Belçika’da
AnderlechtStandard gibi büyük futbol
maçlarýnýn bahislerini organize
edecek olan Milli Piyango Ýdaresi’ne Hükümet yeþil ýþýk
yaktý.
takýmlarýn alt yapýlarýnda ya da 2. ligde
futbol oynayan süper yetenekler peþinde
olduklarýný vurgulayan TFF Belçika
Temsilcisi Yöney, geçtiðimiz yaz dünya
kupasýnda yarý final oynayan 17 yaþ altý
gençlerden oluþan, U17 Milli Takýmý
gençlerinin geleceðin yýldýzlarý olacaðýný
söyledi. Yöney, geleceðin yýldýzlarý arasýnda yer almak isteyen ve yurtdýþýnda
yaþayan Türk genç futbolcularýnýn da bu
þansý iyi deðerlendirmelerini istedi.
Belçika’da 5 yýldýr bu görevi gönüllü
olarak yapan Beytullah Yöney, “Fatih
hocanýn gelmesiyle birlikte dünyanýn
hiçbir ülkesinde olmayan bu görevimiz
de profesyonel hale getirildi. Almanya’da
6, Belçika, Hollanda, Fransa, Danimarka
ve Norveç’te de 1’er kiþiye Türkiye
Futbol Federasyonu’nun yurtdýþý temsilciliði görevi resmen verildi. Bu görevin
dünyada bir baþka benzeri yok. Çünkü,
hiçbir ülkenin bu kadar çok vatandaþý
yurtdýþýnda yaþamýyor” diye konuþtu.
Haber Merkezi
harleroi, Limburg, Anvers, Gent
ve Brüksel kentlerinden aralarýnda 3 Faslý ve 1 Ýspanyolun da
bulunduðu 86 Galatasaray taraftarý, 27
Kasým Pazar günü gerçekleþen Galatasaray
– Fenerbahçe derbisini izlemek üzere Ýstanbul’a gitti. EuroAslan Derneði organizasyonuyla gerçekleþtirilen bu etkinliði, Binfikir
Gazetesi adýna Caner Özkara yerinde izledi.
Ali Sami Yen Stadý’ndaki maçta takýmlarý-
C
nýn Fenerbahçe’ye 1-0 yenilmesi nedeniyle
maçtan buruk ayrýlan Galatasaray taraftarlarý, maç esnasýnda taraftarlarýn sergilediði
çýlgýn ve fanatik tavýrlarý yadýrgadýklarýný
belirttiler.
Arkadaþýmýz Caner Özkara, maçtaki taþkýnlýklar nedeniyle maç bitmeden apartopar stadyumdan ayrýldý. Belçika’dan özellikle maç izlemeye Ýstanbul’a giden
Galatasaray taraftarlarý Ýstanbul’da doya
doya eðlendiler ve yenilgiyi unutarak
Brüksel’e döndüler.
Sayfa 22.qxp
29.11.2005
02:37
Seite 1
GÜLEN FÝKÝR GÜLEN ÇOCUK
22
Ç
ocuklarýmýzý tanýmadan onlara yardým
edemeyiz. Ýç dünyalarýný, neler yaþadýklarýný anlayabilmemiz için çocuklarýmýzýn
yaþlarýna göre özelliklerini bilmemiz gerekir.
Onlara armaðan alýrken, küçük yavrularýmýzý yaþama hazýrlarken; beklentilerimize
hedef koyarken yaþ gruplarýna göre özelliklerini bir yerlere not edip, arada sýrada göz
ucuyla bakmak, iliþkilerimizi çok iyi bir yerlere getirecektir. Çocuðumuzun gelecekteki
günlerine kendimizi hazýrlamak için de bu
bilgiler yararlý olacaktýr. Onlar için yatýrým
yapacak olanlar veya eðitimciler de hazýrladýðým (yaþ gruplarýna göre) özelliklerinden
yararlanacaklardýr.
Filiz
TOSYALI
Çocuklarýmýzý
tanýyalým
7 yaþýnda bir çocuðun dünyasý
Sessizleþir.
Ben-merkezcilikten kurtulur.
Arkadaþlýk çok önem kazanýr.
Kendini kabul ettirmek için arkadaþ grubunda
önem kazanmak ister.
En saðlýklý dönemi geçirir.
Ýyi yemek yer.
Üþümek nedir bilmez.
Ýlgi alaný çok geniþler.
Cinsel konulara tamamen uzaktýr.
Kurallý oyunlarý sever.
Gammazlýk yapan, kurallara uymayan, mýzmýz
çocuklarýn sonunu görür, bu huyu ya hiç benimsemez ya da böyle biri olmanýn zararlarýný anlar.
Toplumsal deneyimleri oyun içinde elde eder.
Ýþbirliði,
Elbirliði,
Karþýlýklý yardým,
Suça ortak olma.
Yaþamýnda doða çok önemlidir. Bütün baðlarý
kurulabilir.
Ýzcilik giysi olarak algýlanmadan verilmelidir.
Kýz erkek farklýlýklarý çýkar. Bu yaþ grubunda
atýlmazsa yadýrganýrsa ömür boyu sürer.
Aralýk 2005
Kýzlar erkeklere, erkeler kýzlara ilgi duyar ama
arkadaþlýk etmek istemezler. Toplumun yadýrgamasý, ayýplamasý onlarý uzaklaþtýrýr. Karþý cinsi beðenmez gibi davranýrken onlarý genelleþtirerek hareketlerine anlam yükler.
Koleksiyon meraklarý vardýr (Ýlkel dönemlerden
gelen aç kalma korkusu nedeniyle).
8 yaþýnda bir çocuðun dünyasý
Fiziki yapýsýnda gözle görülür bir deðiþim olur
Gözleri iyi uyum saðlar.
Gürültülü patýrtýlý oyunlardan hoþlanýr.
Öðretmenine baðlýlýðý yoktur.
Arkadaþlarýn kümeliðini benimser. Grup önem
kazanýr.
Resimli dergiler önem kazanýr.
Anne baba hayranlýðý baþlar.
Cinsel sorular baþlar, saygýlý sorulardýr.
Ölümü anlar. Ölümden korkmaz.
Baþarýsýzlýðý sevmez, dert yanar.
Dýþarýdaki olaylarý eve taþýr, anlatýr.
Bilgiç bir hal alýr, büyükleri rahatsýz edebilir.
Denge ustalýðý geliþir.
Cesaret kazanýr.
Yemek seçer.
Odasýna çekilir kitap okur.
Baþkalarýnýn kendisine okumasýndan çok zevk
alýr.
Coðrafya ve seyahat kitaplarý önem kazanýr.
Kýzlar ayrý oynamayý baþlatýr.
Arkadaþlýk çok önemlidir.
Erkekler kýzlara kýrýcý davranabilirler.
FÝKÝRCÝKLER
Berdan/ANVERS (11)
Miray/NAMUR (8)
Sinem/BRÜKSEL (4)
Sevgili çocuklar
Bu sayfada yayýnlanmasýný
istediðiniz
resim, þiir, öykü
ve yazýlarýnýzý
Rue Max Roos
39, 1030
Schaerbeek/
Bruxelles posta
adresine ya da
[email protected]
e-posta adresine gönderebilirsiniz.
Sayfa 23.qxp
29.11.2005
02:41
Seite 1
Sayfa 24.qxp
29.11.2005
02:43
Seite 1
Belçika’daki telekom çözümünüz
Bedava
arama
hakkı!
31 Aralık 2005 tarihinden önce Ay Yıldız Faturalı Hat
müşterisi olun, Ay Yıldız veya BASE müşterilerini
aramak için ayda 1 saatten 7 saate varan bedava
konuşma hakkı kazanın.
Daha fazla bilgi için hemen yakınınızdaki bir BASE-shop’a gidin!
www.ayyildiz.be

Benzer belgeler

Aralık 2006

Aralık 2006 ve aktarma gayrede durmuyor, güntindeydik. Bu çadem haberleri hayatýbayla hazýrladýðýmýz ikinci sayýmýzýn içinden hýzla mýzda; Fransa’da akýp giderken, bazý yaþanan ve insanhaberler insanlýk tarilý...

Detaylı

Şubat 2006

Şubat 2006 tarihten sonra yeni ilticacý istatistiði ve dolayýsýyla da bu göçmenleri sindirecek bir plan oluþturmadý. Saðcý hükümetin geliþinden beri de zaten az olan sosyal ödenekler ve dernekçilik yerle bir ...

Detaylı

Kasım 2005

Kasım 2005 açýkladýðý hükümet programýnda erken emeklilik yaþýnýn, 2008’e kadar kademeli olarak 58’den 60’a yükselmesini öngörürken, aðýr iþçiler ve uzun süre çalýþanlar için istisnalar olacaðýný

Detaylı