Katkı Dergisi`16 - Trouw Nutrition TR Gıda Tarım Hay. San. ve Tic. A.Ş

Transkript

Katkı Dergisi`16 - Trouw Nutrition TR Gıda Tarım Hay. San. ve Tic. A.Ş
Aral›k
ÜRET‹M‹N ESAS G‹RD‹S‹ "‹NSAN"
S
S
ay›n Misafirlerimiz, Han›mefendiler, Sektör
ortaklar›m›z..
Ülkemizin eşsiz güzelliklerini içeren yörelerinden
birinde, Belek'te, sizlerle birlikte olman›n mutluluğu
içerisindeyiz.Bu Yumurpiyat'ta da hoş vakit
geçirdiğinizi ümit etmekteyiz. Bu y›l üçüncüsünü
gerçekleştirmek üzere bir araya geldiğimiz
Yumurpiyat'ta, birlikte sektörün sorunlar›n› tart›ş›p,
bunlar›n çözümlerini bulmaya, verilen konferanslar ve
yap›lan panellerle, ülkemizin geçirdiği 2 ekonomik kriz
neticesinde bulunduğu bu noktada, sektörümüzün
geleceği konusunda neler yap›labileceği hususunda
öneriler dinleyerek bir sonuca varmaya çal›yoruz.
Bu arada Yumurpiyat›n diğer yönünü oluşturan,
sportif ve eğlendirici oyunlarla, tatl› bir rekabet
içerisinde,
bizi
günlük
problemlerimizden
uzaklaşt›racak müsabakalar yap›yoruz, sonucunda da
kazananlar› alk›şlayacağ›z ve ödüllendireceğiz. Bu
yar›şlarda kaybeden olmayacak. Yar›ş bile olsa
temelinde sevgi ve dostluk bulunacak...
Küreselleşme ve AB kriterlerine uyum sağlama
süreci içerisinde Teknolojinin rolü hepimizin malumu.
İnsanl›k tarihi ile yaş›t olan teknolojinin son y›llarda
h›zl› gelişme ve değişim içerisinde olduğu hepimizce
bilinmekte. Teknolojide ki bu gelişmeler rekabeti
artt›rm›ş ve bunun sonucunda da 21’inci yüzy›lda
bilgi, rekabet ortam›nda temel unsur haline gelmiştir.
Teknolojinin bilgiye dayal› h›z› süratle artan bir şekilde
devam ederken, üretimin esas girdisi olan "İNSAN"
faktörünün önemi ortaya ç›km›şt›r. İnsan› göz ard›
ederek yap›lacak hiçbir şeyin başar›l› olamayacağ›
kesinlik kazanm›şt›r. Yüksek teknolojiyi kullanacak,
sahip ç›kacak, ona yön verecek yine insand›r.K›saca
işi yapacak olan insand›r ve burada ki insan kavram›
ürünü imal edecek, yetiştirecek ve onu kullanacak
kimselerin tümünü kapsamaktad›r. Yani birlikte
çal›şacak, üretimi artt›racak birbirine sevgi ve
dostlukla bağl› insan topluluğu.
DOSTLUK.......; Dostluk t›pk› hukuk, sanat, ahlak
gibi toplum insan›n›n, toplum içinde gerçekleştirdiği bir
realitedir. Tek baş›na bir insan için dostluk söz konusu
olamaz. Dostluk insanlar aras›nda bir içgüdü ile
başlar. Bu içgüdü insan›n yaln›zl›ktan korkma
duygusudur. İnsan, iyiye güzele ve doğruya yaln›z
baş›na erişemez. Tek baş›na kalm›ş bir insan›n gücü
yetersiz, bilgisi s›n›rl›, ömrü k›sad›r. Dostluğun büyük
unsuru, güven ve güveni doğuran inançt›r. Kinle,
öfkeyle, minnettarl›kla hatta nefretle başlayan
dostluklar vard›r. Ancak, hiç bir zaman dostluk kinle,
nefretle, öfkeyle, minnetle sürüp gitmez. K›sacas›
dostluk, sevgi temeline oturur. Dostlukta mutlaka bir
hoşgörü özgüsü vard›r. Birbirlerini affetmesini
bilmeyenler aras›nda dostluk doğabilir ama
yaşayamaz. Hoşgörü; bu asl›nda kendi benliğimizden,
1
benliğimizin
aman
vermez
iddialar›ndan,
isteklerinden, ›srarlar›ndan bir vazgeçmedir.
Hoşgörünün yan›nda, dostluğun devam unsuru
olan feragat› buluyoruz. Ancak menfaat unsuru ile
dostluğu kar›şt›rmamam›z gerekir. Dostluğun
temeli olan sevgi, asl›nda almak değil vermektir.
Sevginin olduğu yerde her zaman huzur, her
zaman dostluk vard›r. Dostluk ve insan› hedef alan
ve ortak noktan›n insan olduğunu kabullenen bir
yönetim
anlay›ş›nda,
sadece
üründen
yararlanacaklar değil, özellikle ve özellikle
çal›şanlarda göz önüne al›narak verimlilik ve kalite
art›ş› hedeflenmelidir. Kullan›lan teknoloji ne kadar
yeni olursa olsun, neticede onu meydana getiren
de, kullanacak olan da insand›r. Bu nedenle
çal›şanlar›n iyi motive edilmesi gerekir. Para
motivasyonda önemli bir nedendir ama çoğu
zaman yeterli olmamaktad›r. İnsanlar›n başka
beklentileri de vard›r. Çal›şan insan, çal›şma
ortam›nda huzur, iletişim, takdir edilme ve çal›şma
yerinin düzeni gibi unsurlar› da arar.
Birlikte yapt›ğ›m›z, Yumupiyat ad›n› verdiğimiz
bu toplant›lar›m›z, insan›n tek baş›na değil birlikte
hareket etmekle nelere ulaşabileceğine bir örnek
değil mi ?
İnsan dünyaya tek baş›na geldiği gibi, dünyadan
da tek baş›na gider. Gelişi ve gidişi bu derece
bağ›ms›z olan bu iki ayakl› yarat›k, beşikle mezar›
aras›nda tek baş›na yaşayamaz. Zaten onun
›zd›rap ve saadet kaynağ›, teklik ve beraberlik
çelişmesinden ç›k›yor. Düşünce üretebilmek
sadece insana özgü bir özellik. Bu üretimin
kökeninde ise özgür akl›n, bir başka deyişle; kendi
iradesiyle davranan akl›n etkinliği tart›ş›lmaz.
Ancak burada akl›n egoizme kap›lmas› tehlikesini
gözard› etmememiz gerekmektedir. Çünkü ; tüm
yaşam›m›zda görüp izlediğimiz insanlar›n, bütün
söz, hareket, davran›ş ve kararlar›n›n özünde kendi
ç›karlar›n›n olduğunu, ak›llar›n›n da bu ç›karlara
hizmet eden bir eğilim gösterdiğine şahit
olmuşuzdur. Tarih boyunca insanl›k, yaln›z kendi
ç›karlar›n› düşünenlerin elinde yozlaşm›şt›r. Bu
nedenle akl›, iyi ve olumlu düşünme yöntemi ile
doğru nitelik ve ilkelere dayand›rmak gerektiğini
göz ard› etmemeliyiz. Bir insan kendi düşüncelerini
denetim amac› ile kendi içine dönebildiği oranda
kendini tan›yabilir ve bu yolda ilerleyebildiği ölçüde
de kendini bilmenin getirdiği gönül rahatl›ğ›na
erişebilir. Kendini bilmek, ayn› zamanda içindeki
zenginliği yakalamakt›r.
K›ymetli misafirlerimiz, birlikte şöyle bir
düşünelim ;
Yeryuvarlağ› müşterek durağ›m›z. Şimdiye
2
kadar olduğu gibi bundan sonrada buray›
beğenmeyip başka gezegenlere gidebilmemiz
şimdilik mümkün değil. Çaremiz yok. Arz denilen bu
ortak durakta yazlay›p, k›şlayacağ›z. Beş k›ta sanki
beş mahalle, aralar›ndaki okyanuslar onlar›n geniş
caddeleri, her birinde devlet dediğimiz bağ›ms›z
evler var. S›n›rlar› ise bir yang›n duvar› ve bunu
böyle yapan da menfaat çekişmeleri.
O halde insan olarak acaba neler yapmal›y›z ?
*** İnsan›n ilk vazifesi yaşama ve yaşatma hakk›
olmal›d›r.
*** İnsanlar vicdanlar›ndaki "yok etme"
mücadelesini ak›llar› ile yok etmeye çal›şmal›d›rlar.
Böylece
savaş›
doğuran
sebeplerin
en
önemlilerinden biri ortadan kalkm›ş olur.
*** İnsanlar hakikatlerin ayd›nl›ğ›nda, haklar›n›
bilmeli, vazifelerini yapmal›, z›t kuvvetleri
dengelemeye çal›şmal›. Vicdan huzuru insan›
rahatlanan bir faktör. Yaşarken iyi bir ölüme
haz›rlanmas›n› bilmeli. Ruhunda yüksek emellerin,
ferah verici ümitlerin meşalesini daima yan›k ve
uyan›k tutmal›. Bunlar› yapt›ktan sonra beklemeli,
sinmeyerek, ümidini yitirmeyerek , hareketsiz ve
gayretsiz kalmayarak, her güzelin, her iyinin, her
doğrunun yarat›c›s› olan Hakk›n zaferini
beklemeli...
Sözlerimi bir düşünürün şu sözleri ile bitiriyorum:
✔ Paraya gereksiminiz yokmuş gibi çal›ş›n....
✔ Hiç ac› çekmemiş gibi sevin.....
✔ Hiçbir şey beklemeden verin....
KARŞILIĞI NASIL OLSA GELECEKTİR....
Yumurpiyattaki çal›şmalar›m›z›n yol gösterici,
yap›c› ve başar›l› olmas›n› dileyerek, hepinize
hayat›n›z boyunca sağl›k mutluluk ve başar›lar
diliyorum.Katk› ve kat›l›mlar›n›z için sonsuz
teşekkürler. Sizlere sevgi, sayg› ve beni dinlediğiniz
için şükranlar›m› sunuyorum.
Vural AKMAN
İnterkim A.Ş.Yönetim Kurulu Başkan›
YUMURP‹YAT 2002’N‹N ARDINDAN
D
eğerli KATKI okuyucular› bir Yumurpiyat’› daha
geride b›rakt›k. Sektör ortaklar›n›n büyük ilgisi
ile gerçekleştirilen Yumurpiyat’lar art›k bilimsel
ve sosyal boyutlar› ile kendini kan›tlayan sektörel bir
organizasyon olarak kabul görmektedir.
Y›llard›r Sektör Ortakl›ğ› bilinci ile hareket eden
İnterkim firmas› taraf›ndan düzenlenen ve sektör
ortaklar›n› bir araya getirmek, onlar› k›sa bir sürede
olsa stres ortam›ndan uzaklaşt›rmak, kanatl›
sektörünün önemli sorunlar›n› sektörde bilgi ve
deneyimi olan uzmanlarla ele alarak tart›şmak
bunlara çözüm yollar› aramak ve bu konuda kamuoyu
yaratmak gibi bilimsel misyonu olan Yumurpiyat’lar›n
bu y›l yap›lan üçüncüsünde süt ve et sektörünün
sorunlar› ve geleceği de masaya yat›r›lm›şt›r.
Antalya’n›n en güzel turizm beldelerinden olan
Belek’te yap›lan Üçüncü yumurpiyata Türkiye Yem
Sanayiciler Birliği Başkan› Say›n Ülkü KARAKUŞ,
Besd-Bir Başkan› Say›n Kemal AKMAN, Yumurtac›lar
Birliği Başkan› Say›n Nuri SÖZMEN, Bilimsel
Tavukçuluk Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Say›n Avni
ÇAKIR, Set-Bir Genel Sekreteri Say›n Prof.Dr.Erkan
BENLİ, T.C.Hazine Müşteşarl›ğ› Teşvik ve
Uygulamalar Genel Müdürü Say›n Dr. Turan
Serdengeçti, TMO Genel Müdür Yard›mc›s› ve
Yönetim Kurulu Üyesi Say›n Yavuz KOCA, Ziraat
Bankas› Genel Müdür Yard›mc›s› Say›n Muzaffer
ŞAHİN, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkan
Yard›mc›s› Say›n Faik YAVUZ ile Ankara ve Dokuz
Eylül Üniversiteleri’nin değerli öğretim üyeleri ve
Ülkemizin en büyük entegrasyonlar›n›n üst düzey
yöneticileri kat›lm›şlard›r. Söz konusu kat›l›mc›lar›n
büyük bir bölümü gerçekleştirilen 2 konferans ve 2
panelde konuşmac› olarak görev üstlenmişlerdir.
Kat›l›mlar› ve sunumlar› ile yumurpiyat›n bilimsel
bölümünü destek ve güç veren herkese KATKI olarak
teşekkürlerimizi sunar›z.
Katk›n›n bu say›s›nda Yumurpiyat 2002’nin
bilimsel toplant›lar›nda yap›lan konuşmalar› başka bir
ifade ile verilmek istenen mesajlar› özet halinde
yay›nlamak istiyoruz.
“Küresel Rekabette Bilginin Yönetimi” konulu
konferans oturumunu yöneten Türkiye Yem
Sanayiciler Birliği Başkan› Say›n Ülkü KARAKUŞ
konuşmas›nda “Türk Hükümeti’nin Avrupa Birliği
üyeliğini Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesini ve
Atatürk’ün geleceğe bak›ş›n› doğrulayan kilit bir
aşama ve Türkiye Cumhuriyeti için yeni bir basamak
olarak değerlendirmektedir. Türkiye diğer aday 10
ülkeye göre gümrük birliği antlaşmas›n› imzalayan,
serbest piyasa ekonomisi uygulayan bir ülke
olmas›na rağmen bütün bunlar AB taraf›ndan gözard›
edilmekte, kamuoyu araşt›rmalar›na göre % 65
‘üzerinde bir oranla AB’ne kat›l›m fikri dikkate
al›nmamaktad›r. İçine girmek için çaba sarfettiğimiz
AB 400 milyona yaklaşan nüfusu ile Dünya’da
ekonomik bir güç olmuştur. Ancak AB’nin siyasal bir
güç olabilmek için Türkiye’yi içine alma mecburiyeti
vard›r. Bize düşen son aylarda AB üyeliğinin varoluş,
d›ş›nda kalman›n yokoluş olarak alg›lanmas›ndan
kendimizi kurtarmam›z ve yap›sal çal›şmalar›m›za
devam etmemiz gerekmektedir.
Türkiye küreselleflen dünyan›n
tam merkezinde
Doç.Dr.Haluk Soyuer’in “Küresel rekabette
bilginin yönetimi” konulu konuşmas›n›n özeti şu
şekildedir. “Dünyan›n yeni bin y›la henüz girdiği
günümüzde, gelişmişlik düzeyine bağl› olmaks›z›n
tüm ülkeleri ve ekonomileri önemli derecede
etkileyen, politik ve endüstriyel alanda Dünya
dengelerinin yeniden tamamlanmas›n› gerektiren
köklü bir dönüşüm ve değişim süreci yaşanmaktad›r.
Bilgi toplumuna geçiş sürecinde ülke ekonomileri,
klasik yaklaş›mlar ile tan›mlamakta güçlük çekilen
yeni oluşumlar çerçevesinde sürekli değişim
göstermektedir. Son y›llarda yaşanan bu değişim
süreci, sanayi devriminin sonucu ortaya ç›kan
toplumsal ve endüstriyel dinamikleri aç›klamada
yeterli olan klasik iktisat ve yönetim kavramlar›n›n,
geçerliliğini tart›ş›l›r hale getirmekte ve ortaya ç›kan
yeni ekonomik, toplumsal ve endüstriyel dinamikleri
aç›klayabilecek modern kavramlar›n geliştirilmesine
neden olmaktad›r. Art›k günümüzde, ülkelerin ve
endüstrilerin gelişmişlik düzeyinin ve rekabet
gücünün değerlendirilmesinde en önemli unsur, bilgi
üretim ve işleme kapasitesi ile h›z›d›r.
Küreselleşme sermaye, hammadde, insan
kaynağ›, teknoloji ve bilgi olarak ekonomik değerlerin
sayabileceğimiz ve üretim faktörlerinin küresel
boyutta siyaset, politika ve s›n›r tan›maks›z›n sürekli
ak›ş› ve bu değerlerin dünya ölçeğinde kolayl›kla yer
değiştirmesi şeklinde tan›mlanabilir. Küreselleşme
süreciyle, özellikle sermayenin ve bilginin uluslararas›
dolaş›m› yayg›nlaşmaktad›r. Bunun en önemli nedeni,
günümüzde gerek sermayenin ve gerekse bilginin
küresel boyutta h›zla yer değiştirebilmesi için ihtiyaç
duyulan Bilgi teknolojilerinin mevcut olmas› ve sürekli
daha da geliştirilmeye devam edilmesidir.
Günümüzde insan kaynağ›, hammadde ve teknoloji
gibi diğer üretim faktörlerinin küresel boyutta ak›ş› son
derece h›zl› olmakla birlikte, en az›ndan bu unsurlar›n
hareketi belli bir kapasite ve zaman s›n›rlamas›na tabi
olmaktad›r. Oysa sermaye ve bilgi kaynağ›n›n küresel
3
boyutta ak›ş› miktar s›n›rlamas› olmadan bilgisayarlar
arac›l›ğ› ile çok h›zl› bir şekilde gerçekleşmektedir.
Bat› endüstrileri Türkiye’yi sadece büyük bir pazar
olarak değil, yeni pazarlara aç›lmada destek
al›nabilecek güçlü ve güvenilir bir ortak olarak
görmektedir. Türkiye küreselleşen dünyan›n tam
merkezinde küreselleşme sürecinin temel taşlar›ndan
birisidir.
Bu nedenle Ülkemiz işletmelerinin
uluslararas› rekabet ortam›na haz›rlanmas›, küresel
sisteme entegre olmas› ve bu amaçla modern,
bilgisayar destekli yönetim ve iletişim sistemlerini ve
araçlar›n› uygulamaya geçirmesi bir zorunluluk haline
gelmektedir. Son derece sert bir rekabetin yaşand›ğ›
günümüzün dinamik, küresel pazar ortam›nda
işletmelerin yaşayabilmeleri için bilgiye olan ihtiyaç
giderek artmakta, sürekli ve düzenli bilgi ak›ş›n›n
önemi hayati boyutlara ulaşmaktad›r. Bu nedenle
işletmeler bilgi teknolojilerinin sağlad›ğ› alt yap›y›
etkin bir şekilde kullanarak küresel pazardaki
gelişmeleri sürekli izlemeli ve değişime uyum
sağlayabilmek için gerekli kararlar› h›zla almal›d›r.
Art›k günümüzde bilgi üretim faktörleri aras›nda
sermaye, emek, hammadde ve girişimci ile birlikte
önemli bir kaynak olarak ele al›nmaya başlanm›şt›r.
İşletmelerde tüm üretim faktörlerinin verimli kullan›m›
için etkin bir bilgi ak›ş›n›n sağlanmas› ön koşuldur.
Yönetici için işletmede etkin bir bilgi ak›ş›n› sağlamak
en az›ndan bir malzeme ve iş ak›ş›n› düzenlemek
kadar önemlidir. İşletmeler rekabet üstünlüğü elde
edebilmek için bilginin üretilmesi, değerlendirilmesi,
saklanmas›, dağ›t›lmas›, koordinasyonu gibi konular›n
üzerinde titizlikle durmalar› gereklidir.
“Küreselleflme süreci ülkemiz
hayvanc›l›¤›n› nas›l etkileyecek?”
Daha sonra Yumurpiyat 2002’nin bilimsel
faaliyetleri çerçevesinde düzenlenen “Küreselleşme
Sürecinde Hayvanc›l›k Sektörünün Geleceği” konulu
panele geçilmiştir. Panel yöneticisi Prof. Dr. Şakir
Doğan Tuncer konu ile ilgili olarak şu konuşmay›
yapm›şt›r.
“İnsanlar›n
yeterli
ve
dengeli
beslenmesinde önemli rolü bulunan hayvanc›l›k
4
sektörü ulusal geliri artt›rmak, istihdam› artt›rmak, et,
süt, tekstil , deri, kozmetik ve ilaç sanayi dallar›na
hammadde sağlamak ve dengeli kalk›nmaya katk›da
bulunmak, k›rsal alandaki aç›k ve gizli işsizliği
azaltmak ve önlemek, kalk›nma ve sanayileşme
finansman›n› öz kaynaklara dayand›rmak, ihracat
yoluyla döviz gelirlerini artt›rmak, göç olaylar›n› ve
bunun ortaya ç›kard›ğ› sosyal s›k›nt›lar› azaltmak ve
önlemek gibi önemli ekonomik ve sosyal
fonksiyonlara da sahiptir.
Dünyada 21. yüzy›la bilgi toplumu olarak girmeye
haz›rlanan gelişmiş ülkeler ulusal üretimde istikrar›
sağlamak amac›yla, bitkisel ve hayvansal üretimi
daha ak›lc› ve ekonomik politikalarla desteklemekte,
elde edilen üretim art›ş› ile ayn› zamanda önemli bir
d›ş sat›mc› ülke konumuna gelmektedirler.
Günümüzde gelişmiş toplumlarda sağl›kl›
hayvan, sağl›kl› g›da ve sağl›kl› insan slogan›
yaşam›n bir parças› durumundad›r. Bu bağlamda
sözü edilen ülkelerde ve özellikle AB’de bir dizi yasal
düzenlemelerle hayvan sağl›ğ›, çevre ve halk sağl›ğ›
konular›na çok önem verilmektedir. Böylece
üretimden tüketime kadar uzanan süreçte kaliteli ve
sağl›kl› hayvansal g›da elde edilmesi ve tüketilmesi
büyük ölçüde güvence alt›na al›nm›şt›r.
Dünyan›n küçüldüğü, diğer bir ifade ile
küreselleşme sürecinin yaşand›ğ›, değişik hayvansal
ürünlerin bir ülkeden diğerine işlenmiş veya son ürün
olarak
sat›ld›ğ›/tüketildiği
günümüzde
g›da
güvenliğinin önemi her geçen gün artmaktad›r.
Gelişmiş toplumlarda sağl›kl› ve dengeli
beslenmenin sağlanabilmesi, daha dinamik, sağl›kl›
ve yarat›c› nesillerin yetiştirilebilmesi bak›m›ndan
hayvansal ürünler yeri doldurulamaz bir öneme
sahiptir. Ancak bu besin maddelerinin en ideal
hijyenik koşullarda üretilmesi her çeşitten patojen
mikroorganizma ve zehirli kimyasal madde
art›klar›ndan ar›nd›r›lm›ş olmas› stratejik önem
taş›maktad›r.
Dünya küreselleşme sürecindedir. Küreselleşme
ülkemiz
hayvanc›l›ğ›n›
günümüzde
nas›l
etkilemektedir? Önümüzdeki günlerde ise nas›l
etkileyecektir? Bütün bu sorular›n cevaplar›n› ve
küreselleşme sürecinin Ülkemiz hayvanc›l›ğ›n›n
lehine çevrilebilmesi için neler yap›lmas› gerektiğini
panelimizde yer alan değerli konuşmac›lar
aç›klamaya çal›şacaklard›r.
Bir ülke kendi insiyatifiyle kendi
seçti¤i rolü oynayabilir mi?
Beypi ve Beyyem A.Ş. Genel Müdürü Dr. Sait
KOCA’n›n ise panelde yapt›ğ› “küreselleşme
sürecinde kanatl› sektörü” konulu konuşmas› şu
şekilde özetlenmiştir.
“Konuşmama Say›n Emre
Kongar’›n 26 Nisan 2001 tarihinde sunduğu
“Küreselleşme
Bağlam›nda
Türkiye”
konulu
tebliğinden yapt›ğ›m al›nt›larla başlamak istiyorum.
Küreselleşme, iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel
alanlarda baz› ortak değerlerin yerel ve milli s›n›rlar›
aşarak dünya çap›nda yay›lmas›n› ifade ediyor.
Dünya ticareti giderek serbestleşiyor.
Küreselleşmenin iki kaynağ› var. Birincisi iletişimbileşim devrimi, ikincisi Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve
Soğuk Savaş›n bitişi.
Ortaya ç›kan küreselleşmenin üç tane ayağ› var.
Bu üç ayağ› ayr› ayr› görmezsek hiçbir şey
anlamam›z mümkün değil.
Birinci ayak siyasi ayakt›r. Küreselleşmenin
siyasi ayağ› Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasi
liderliği ve dünya jandarmal›ğ›d›r. Küreselleşmenin
ikinci ayağ› ekonomik ayakt›r. Ekonomik ayak
siyasal ayaktan biraz daha değişik bir nitelik taş›yor:
Ekonomik ayak küreselleşmede uluslararas›
sermayenin egemenliği anlam›na geliyor. Uluslararas›
sermaye ne demek? Her bir ülkenin bir başka
ülkedeki yat›r›mlar› ve bunlar›n ard›ndaki büyük
şirketler demek. Bir ülkeden para bir başka ülkeye
gidince o uluslararas› sermaye oluyor.
Küreselleşme hiç kuşkusuz, dünya üretimine el
koymuş durumda. Ne üretilecek, nerede üretilecek,
ne kadar üretilecek, kaça üretilecek kimin için
üretilecek gibi sorunlara yan›t veriyor. Tabii bu işin
sadece üretim ayağ›. Bu üretim ne kadar adil olarak
dağ›t›lacak, yani refah dünya üzerinde ne kadar
dengeli olacak, bu sorunun yan›t› küreselleşmede
yok.Üçüncü ayak çok daha ilginç bir ayak; kültür
ayağ›. Küreselleşmenin kültür ayağ›n›n iki kolu var ve
bu kültür ayağ›n›n iki kolu birbirini dengeliyor. Birbirine
karş› bunlar, yani etkileri ayn› paralelde değil, birbirini
dengeleyen yönde.
Kültür ayağ›n›n ikinci kolu bunun tamamen z›dd›;
kaba ve s›n›rl› deyimiyle mikro milliyetçilik. Mikro
milliyetçilik şu; kendisinin farkl› kültürel öğeler
taş›d›ğ›n› iddia eden her gruba ayr› siyasi özerklik
verilmesi eğilimi.
Öte yandan, küreselleşmeyi sadece ekonomik
alandaki faaliyetleri etkileyen bir unsur olarak görmek
de s›n›rl› bir bak›ş aç›s›n› yans›tmaktad›r. Bu
çerçevede, mallar›n ve sermayenin serbestçe
dolaş›m›n›n yan›s›ra, insanlar›n daha s›k seyahat
etmeleri, bilgi-iletişim teknolojilerindeki h›zl›
gelişmeler ve internet kullan›m›n›n giderek
yayg›nlaşmas›, küreselleşmenin önde gelen itici
güçleri aras›nda bulunmaktad›r. Saydaml›k da,
küreselleşmenin ön plana ç›kard›ğ› kavramlar
aras›nda yer almaktad›r. Gelir dağ›l›m›n›n daha hakça
olmas›, yolsuzluklar›n azalmas›, hatta siyasi
özgürlüklerin ve insan haklar›na sayg›n›n artmas›,
küreselleşmeyle doğru orant›l› gelişen unsurlar
aras›nda say›lmaktad›r.
Küreselleşmenin,
sermayenin
serbestçe
dolaş›m›n› kolaylaşt›rma ve yabanc› yat›r›mlar›
art›rma yoluyla ekonomik gelişmeye olumlu katk›da
bulunduğu herkesçe teslim edilmektedir. Ancak,
küreselleşmenin kriz zamanlar›nda sermayenin daha
çabuk yurtd›ş›na kaçmas›na ve krizlerin diğer ülkelere
daha h›zla yay›lmas›na neden olduğu da bilinen bir
gerçektir.
Yukar›da özetlenenlerle ülkemizde son y›llarda
yaşad›klar›m›z› karş›laşt›r›rsak küreselleşmenin ne
kadar içerisinde olduğunu görürüz.
“Küresel düzen içinde herhangi bir ülke kendi
inisiyatifiyle, kendi seçtiği rolü oynayabilir mi”
diye bir soru sorarsak bu olanağ›n teorik olarak var
olduğunu, ancak pratikte bunu gerçekleştirmenin hiç
de kolay olmad›ğ›n› söyleyebiliriz.
Küreselleşme sürecinde Türkiye tavukçuluğunu
yukar›da özetlenen hususlar› dikkate alarak
değerlendirmek istiyorum.
Piliç eti, hindi eti ve yumurtan›n uluslararas›
ticaretine ilişkin verilere göre toplam ihracat›n %50’si
Amerika
Birleşik
Devletleri
taraf›ndan
gerçekleştiriliyor. Bu ülkenin ihraç ettiği ürünler
genellikle but ve parçalama yapmaya uygun olmayan
düşük gramajl› bütün piliçler ve B kalite bütün piliçler.
İhracat›n önemli bir k›sm›n› gelişmekte olan ülkelere
ve Rusya Federasyonu’na yapmaktad›r. Karkas
fiyat›n›n yar›s›na sat›lan bu ürünleri sat›n alan
ülkelerdeki tavuk yetiştiricilerinin bu rekabete
dayanmalar› mümkün değil. Peki Amerika Birleşik
Devletleri söz konusu ürünleri bu kadar ucuz fiyata
nas›l satabiliyor? ABD’deki tüketici tercihi nedeniyle
göğüs eti çok daha yüksek fiyata sat›labilmekte,
bunun sonucu but eti fiyat› düşebilmektedir. ABD’nin
14 milyon ton piliç eti ürettiğini, bunun 2,8 milyon
tonunu da ihraç ettiğini dikkate al›rsak ihracatta
düşük fiyat›, iç tüketiminde kullanamad›ğ› but eti için
uygulad›ğ›n› görebiliriz.
Amerika Birleşik Devletleri’nde çok güçlü ve etkin
kanatl› örgütleri vard›r. Bu örgüt, yasal düzenlemeler
ve sektörün sorunlar› konusunda sesini hükümete
sürekli olarak duyurabilmekte ve hükümet de örgüte
güven duymaktad›r. Bu ilişki, doğal olarak üretim
fazlas› mallar›n ihracat›nda parasal destekler
verilmesini de içermektedir. ABD ile Rusya
Federasyonu aras›nda yaşanan çelik-piliç krizinin
başlang›c›nda konu ile ilgili bir Amerikal› uzmana
sorduğum “Rusya piliç eti al›m›n› gerçekten
durdurursa ne yapacaks›n›z” sorusuna ald›ğ›m yan›t,
“Piliç eti fiyatlar› daha aşağ›ya çekilecek, hükümet de
desteğini daha da art›racakt›r.” şeklinde oldu. Bu da
ihracatta fiyatlar›n nas›l oluştuğunu
aç›kça
göstermektedir.
Bir çok ülkede, y›llardan beri kanatl› endüstrisini
d›ş rekabetin soğuk rüzgarlar›na karş› koruyucu
tedbirler al›nmaktad›r. Bu tedbirlerin kald›r›lmas›
sürekli gündeme getirilmektedir. Ancak yukar›da
anlat›lan durum karş›s›nda koruyucu tedbirleri
kald›rman›n doğru bir uygulama olacağ›n›
sanm›yorum. Koruyucu tedbirler kald›r›l›nca düşük
fiyatl› ürünler iç piyasaya girecek ve üretimi b›rak›n,
düşük fiyatl› bu ürünleri al›n denilecektir.
5
Baz› ülkeler, örneğin İngiltere, iç piyasada
yaşad›klar› krizi, uygun fiyatla ithal ettikleri hem tam,
hem de yar› işlenmiş haldeki kanatl› ürünleri ile önemli
oranda azaltmaktad›rlar. Ancak bu ithalat kendi
üretimlerini
azaltacak
bir
politikaya
yönlendirilmemektedir.
Üretim yerleri belirlenirken o ülkedeki, ucuz ve
kaliteli yem hammaddesi temin edebilme (m›s›r ve
soya), uygun iklim, ucuz işçilik gibi hususlar önemli
faktörlerdir. Avrupa Birliği d›ş›ndaki diğer ihracatç›
ülkeler, bu faktörlerden bir veya bir kaç›na sahiptirler
ve bu işi götürmeye çal›şmaktad›rlar.
Bu faktörlere sahip pek çok ülke rekabet aç›s›ndan
teorik olarak güçlü durumda olmalar›na rağmen,
pratikte bunu sağlamalar› mümkün olmamaktad›r.
Çünkü onlar›n kanatl› entegrasyonlar› yetersizdir,
verimsiz yap›lanm›şlard›r ve kötü yönetilmektedirler.
Bunun sonucu büyük üretici ülkeler kötü organize
olmuş ülkelere göre daha uygun fiyata üretim
yapabilmektedir.
İthalatç› ülkelere bakt›ğ›m›zda, Avrupa Birliği ve
Japonya ağ›rl›kl› olarak göğüs ürünlerini sat›n al›rlar.
Göğüs ürünleri fiyat› düşük olan ülkelerden, ki bizde
de böyledir, ülkelerinde oluşan fiyat›n çok alt›nda
fiyatla göğüs eti temin edebilmektedirler.
Bizim göğüs eti fiyatlar›m›z ve ürünlerimizin kalitesi
Avrupa Birliği ve Japonya’n›n yoğun ilgisini
çekmektedir. Ancak, Tayland, Çin, Brezilya gibi
ülkeler Avrupa Birliği’ne kanatl› ürünleri satabilirken,
biz istenilen koşullar› sağlayamad›ğ›m›z için maalesef
sat›ş imkan› bulam›yoruz. Bu nedenle Avrupa
Birliğine sat›ş yapabilen Üçüncü Dünya Ülkeleri
listesine girebilmemiz birinci öncelik olarak karş›m›za
ç›kmaktad›r. Bunun sağlanmas›nda birinci koşul,
Tar›m ve Köyişleri Bakanl›ğ›’n›n ürün kontrol
hizmetlerini Avrupa Birliği’nin talep ettiği duruma
getirilmesidir. Bunun sağlanmas›nda da yukar›dada
değindiğim gibi, Bakanl›kla iyi diyalog kurabilecek
örgüte ihtiyac›m›z vard›r.
Türkiye
olarak
küreselleşmenin
d›ş›nda
kalamayacağ›m›za
göre,
Küreselleşmenin
nimetlerinden tavukçuluk sektörü olarak nas›l
yararlanabiliriz?
☛ Tavukçuluk sektörünün Hükümetle ilişkisini üst
seviyede tutabilecek bir örgüte ihtiyac› vard›r. Bu
örgüt sorunlar›n› Hükümete en iyi şekilde
duyurabilecek ve Hükümetin de kendisine güven
duyabilecek şekilde kendisini organize etmiş
olmal›d›r. Bu örgüt ayn› zamanda çok güçlü olmal›d›r.
☛ Entegrasyonlar› yetersiz, verimsiz yap›lanm›ş
ve kötü yönetilen kanatl› sektörleri küreselleşme
bağlam›nda sürekli kaybetmeye mahkumdurlar.
Türkiye’de kanatl› sektörü son y›llarda yapt›ğ› büyük
at›l›mlarla bu konularda çok üst düzeye ulaşm›şt›r.
Üretim aşamas›nda maliyeti düşürme konusundaki
başar›lar da konunun art›s›d›r.
6
☛ Küreselleşme gelirken en büyük kozu teknoloji
ile gelmektedir. Sektörde baz› şeyler ülke içerisinde
üretilmese bile, teknolojinin tüm nimetlerinden
yararlan›r duruma geldiğinden küreselleşmenin bu
yolla gelmesine olanak b›rakmam›şt›r.
☛ Serbest piyasa koşullar›nda korumac›l›k, benim
de hiç tasvip etmediğim uygulamalardan birisidir.
Ancak rakip ülkeler oyunu kurallar›na göre
oynamad›klar› sürece korumac›l›ğ›n devam etmesi
tavukçuluk sektörümüz için zorunluluktur.
☛ Ürünleri farkl›laşt›rarak daha iyi pazarlar
yaratmam›z gerekmektedir. Bunu yaparken kalite ve
hijyenden hiçbir zaman taviz verilmemesi ve ürün
çeşitlemesine önem verilmesi de destekleyici unsurlar
olacakt›r.
☛ En önemli hususlardan birisi de kanatl›
sektörünün gereksinim duyduğu hammaddelerin
yurtiçinde üretilmesi ve uygun fiyatla üretilmesi büyük
önem arz etmektedir. Soya ve m›s›r başta olmak
üzere sektörün ihtiyaç duyduğu hammaddeleri
ülkemizde üretemezsek günün birinde ans›z›n bu
hammaddeleri d›şar›dan temin edemediğimiz zaman
sektörün karş›laşacağ› durumu düşünmek bile
istemiyorum.
☛ Küreselleşmenin iki ayağ›ndan birisi olan
ekonomik ayak, günün birinde güçlü sermaye ile
tavukçuluk sektörüne girmek isteyecektir. Bunun
ülkemiz aç›s›ndan hiçbir sak›ncas› yoktur ve belki de
sektöre iyi bir ivme de kazand›racakt›r. Ancak bu
konuda dikkat edilmesi gereken bir husus vard›r.
Sermaye ülkemize geldiği taktirde, Türk firmalar› gibi
yat›r›m yapmal›d›r. Şu anda sektörümüzde bulunan
bir firma bunun en büyük örneğidir. Derme çatma,
kiral›k tesislerde üretim yapmakta ve her an gidecek
gibi Türkiye’de yat›r›ma para harcamaktan
çekinmektedir. Bu konuda da sektörün haks›z
rekabetten korunmas› için Hükümete ve ilgili kamu
kuruluşlar›na önemli görevler düşmektedir.
☛ Avrupa Birliği Üçüncü Dünya Ülkeleri listesine
vakit geçirmeden girmemiz gerekmektedir.
Konuyu ileride yap›lacak başka toplant›larda daha
detayl› olarak tart›şmak dileğiyle, hepinize sevgi ve
sayg›lar›m›, böyle bir ortam› yaratanlar›n tümüne de
sektör ad›na teşekkürlerimi sunar›m.
“AB sürecinde et ve süt
sektörünün durumu, gelece¤i”
Panelin bir diğer konuşmac›s› olan Setbir Genel
Sekreteri Prof.Dr. Erkan Benli’nin “Globalleşen
Dünya’da Türkiye Et ve Süt Sanayii” konulu
konuşmas›n›n özeti aşağ›da verilmiştir.
Et ve Süt içerdikleri protein yap›lar›, mineral
maddeler ve vitaminler bak›m›ndan insan
beslenmesinde yerine bitkisel kökenli olanlar›n ikame
edilemediği hayvansal orijinli temel protein
kaynaklar›n› teşkil etmektedir. Bu gün için ülkelerin
beslenme ve gelişmişlik düzeylerinin tespitinde kişi
baş›na tüketilen süt miktar› önemli bir gösterge olarak
kabul edilmektedir. Bu tebliğde sizlere Globalleşen
Dünya’da Türkiye Et ve Süt Sanayii ile ilgili bilgiler
verilmeye çal›ş›lacakt›r.
1900’lü y›llar›n baş›ndan bu yana Dünya’ da bir
globalleşme kavram› yaşanmaktad›r.
Nedir globalleflme?
Globalleşme asl›nda sanayi ve tar›mda gelişmiş
olan ülkelerin üretim fazlal›klar›n› üretim yetersizliği
içerisinde olan ülkelere ihraç imkan›n› yaratma
bak›m›ndan ortaya konan bir strateji şeklinde
tan›mlanabilir. Bunun somut bir ifadesini gelişmiş olan
ülkelerin gelişmekte olan ülkelerin rekabet şans›
düşük olan alanlardan çekilerek göreceli üstünlükleri
olan hususlarda yoğunlaşmalar› gerekliliği şeklinde ki
önerileri teşkil etmektedir.
Kalite ve sağl›k yönünden standartlar›n yüksek
olduğu ülkeler üretim zincirinin alt ucundaki diğer
ülkelerin üretimlerinde de ayn› standartlar›n olmas›n›
şart koşmakta böylelikle gümrük vergilerinin karş›l›kl›
olarak azalt›ld›ğ› bu dönemde bu standartlar tarife d›ş›
engeller olarak kullan›lmaktad›r..
Çevre, Sağl›k ve Kalite Standartlar› art›k firmalar›n
rekabet gücü üzerinde önemli ve belirleyici faktörler
aras›na girmiştir. AB’nin 249 mal için ç›karm›ş olduğu
çevre standartlar› ile ilgili 48 lisanstan hiçbirini
gelişmekte olan ülkelere vermemesi bunun tipik bir
örneğini teşkil etmektedir. Böylelikle gelişmekte olan
ülkelerin gelişmiş olan ülkelerin pazarlar›na girişleri
pratikte zorlaşt›r›lmakta, gelişmekte olan ülkeler
gelişmiş ülkelerin daimi bir pazarlar› haline getirilmek
istenmektedir. (Kaynak : TEAE. AB Kalite ve Sağl›k
Standartlar›n›n Türk G›da Sanayi Sektörü Rekabet
Gücü Üzerine Etkisi Mart 2001 Ankara )
Buna karş› Dünya Ticaret Örgütü ise hakl› olarak
bu tekelci zihniyete karş› tarife d›ş› engellerin
kald›r›lmas›na, ortaya yeni düzenlemeler getirmeye
çal›şmaktad›r.
Günümüzde AB, üyelerinin sanayi ve tar›mdaki
dominant
yap›lar›yla
ve
organizasyonel
yap›lanmalar›yla çok önemli bir güç haline gelmiştir.
AB’nin ise en önemli konusunu tar›m ve özellikle
hayvanc›l›k teşkil etmektedir. AB g›da standartlar›n›n
yükseltilmesi için gerekli çal›şmalara başlam›ş ve
tüketicilere sunulan g›da ürünlerini bilimsel risk
analizleri yöntemleriyle denetleyecek, güvenli ve
kaliteli g›da arz›n› sağlayacak tedbirleri belirleyerek
Beyaz Kitap’ta yay›nlam›ş, Kas›m 2000’de Avrupa
G›da Otoritesini oluşturmuştur.
G›da Kanunlar›n›n genel prensiplerini ise Yeşil
Kitap’ ta belirlemiştir.
Bir diğer husus Kodeks Alimantarius ad›n› alan
g›dalardaki normlar› belirleyen düzenlemelerdir.
Ülkeler üretmiş olduklar› g›da maddelerini ihraç etme
durumunda Kodekste belirtilen normlara uygun olarak
üretmek zorundad›rlar.Türkiye Tar›m ve Köyişleri
Bakanl›ğ›’nca
1995 y›l›nda 560 say›l› Kanun
Hükmünde Kararname ile “ G›dalar›n Üretimi,
Tüketimi ve Denetlenmesine Dair” düzenlemeleri
başlatm›ş ve Kodeks Alimantarius’a uygun olarak en
önemli olanlar›ndan başlamak üzere g›da
kodekslerini yay›nlayarak uygulamaya başlam›şt›r.
“Tarladan Sofraya” prensibinin benimsendiği
yeni yaklaş›mda üretim zinciri de denetime tabi
tutulmakta ve yap›lan son düzenlemede g›da
güvenliğinde sorumluluk tamamen sanayiciye
yüklenmektedir. Belirlenen eylem plan›nda 2003
y›l›na kadar kalite, sağl›k ve çevre standartlar›yla ilgili
çok s›k› tedbirlerin uygulanmas› planlanm›şt›r.
Özellikle son zamanlarda çevre ile etkileşim göz
önüne al›narak çevreye olumsuz etkiler b›rakmayan,
çevre duyarl›, sürdürülebilir ve uygulanabilir üretim
metotlar› ortaya konmaktad›r.
Bunlar› sağlama bak›m›ndan İyi Hijyen
Uygulamalar› (Good Hygiene Practice,GHP), İyi
Üretim
Uygulamalar›
(Good
Manifacturing
Practice,GMP), Standart Sanitasyon Uygulamalar›
(SSOP), İyi Labaratuvar Uygulamalar› (GLP),
Engeller Teknolojisi (Hurdle Teknology) ile birlikte
uygulanacak, k›saca HACCP olarak adland›r›lan
(Kritik Kontrol Noktalar›nda Tehlike Analizi Yöntemi)
ile g›da hijyen ve güvenliğini garanti alt›na alan, (ISO
9000 serisi) ile kalite ve yönetim sistemi uygulayan,
(ISO 14000) ile çevreye duyarl›, (SA 8000) ile sosyal
sorumluluklar› yerine getiren firmalar›n rekabet
üstünlüğünü sağlayabileceği gerçeği göz ard›
edilemeyecek en önemli hususlar› teşkil etmektedir.
Bu üç temel düzenleme yüzy›l›m›z›n olmazsa olmaz
unsurlar› haline gelmiş olup, AB ülkelerine ihracat
yapabilmenin ön şartlar›n› teşkil etmektedir.
Ayr›ca
AB
pazar›na
ihracat
yapacak
kuruluşlar›m›z›n pazarda pay alabilmeleri öncelikle
ürünler için yukar›da belirtilen standartlara ve AB’ nin
92/46/EEC Temel Süt Direktifi ve eklerindeki
hususlara, 94/46/EEC Konsey direktifi doğrultusunda
kalite ve hijyen kurallar›na uygun üretime bağl›d›r.
Yaln›z tar›m üreticilerini değil, tüketicileri ve
sanayicileri de piyasada oluşabilecek olumsuz
gelişmelerden koruyacak ABD Federal Süt
Düzenlerini (FMMO), İngiltere Süt Bordu’nu 1933’lü
y›llarda kurmuş, AB FEOGA gibi sistemlerini ve
piyasay› regüle organizasyonlar› gerçekleştirmişken,
bizler hala Süt ve Et Konseylerini yasal olarak
kuramam›ş durumda bu konular›n tart›şmas›n›
yapmaktay›z.
OECD kay›tlar›na göre ABD çiftçi baş›na y›ll›k
13275 $, AB 15625 $ destekleme yaparken
Ülkemizde desteklemeler kald›r›lm›ş ve yerine
Doğrudan Gelir Ödemesi ad› alt›nda üretimi teşvik
edemeyen, yönlendiremeyen bir sistem içerisinde
gülünç destekler verilmeye başlanm›şt›r.
7
Gerek Dünya Bankas› ve gerekse AB ülkeleri tar›m
ve hayvanc›l›kta fiyat desteklerinin azalt›lmas›n› ve
hatta kald›r›lmas›n› talep etmekte, Türkiye GATT
Uruguay Raund Tar›m Anlaşmas› Kararlar›na uyma
mecburiyeti içinde gelişmiş ülkelerin subvansiyonlu
ürünleriyle haks›z rekabete uğramaktad›r
AB' ye üye olmadan, OTP' ye uyum sağlanmadan
ve AB' nin mali imkanlar›ndan (FEOGA ve diğer
fonlar) faydalanmadan AB' ye adayl›k süreci
içerisinde tar›m ürünlerinin Türkiye' de AB aras›nda
gümrük birliğine dahil edilmesi (serbest dolaş›m) Türk
tar›m› aç›s›ndan son derece sak›ncal› olmaktad›r.
Tabiidir ki Türkiye’nin AB aday ülke konumu
içerisinde tam adayl›ğ›n›n gerçekleşmesinden önce
ülke üretici ve sanayicisinin menfi yönde
etkilenmemesi için yapmas› gereken düzenlemeler
bulunmaktad›r.
Türkiye yukar›da belirtilen uluslararas› kural ve
kaidelerine uymak, uluslararas› kuruluşlar›n ve AB’nin
önemli olan ve bir k›sm› belirtilen regülasyonlar›na
uygun olarak g›da maddesi üretmek zorundad›r.
Tabiidir ki Et ve Süt ürünleri üretimi de bu kurallara
uyma durumundad›r.
Bu aç›dan sanayicimizin Dünya’da ve AB’ de
meydana gelen değişimleri, gelişmeleri yak›ndan
izlemeleri ve şimdiden bünyelerini ona göre
düzenlemeye başlamalar› kaç›n›lmazd›r.
Türkiye’de Süt ve Et
Üretimi ve Tüketimi
Y›ll›k ortalama süt üretimi 10 Milyon ton
civar›ndad›r.
Ancak
son
y›llarda
azalma
göstermektedir. DİE verilerine göre 2000 y›l›nda
üretim 9.793.962 ton olup, 2001 y›l›nda üretimin
8.146.000 ton olduğu tahmin edilmektedir.
Süt tüketimine ilişkin 1998 y›l› verilerine göre
Dünya Ortalamas› kişi baş›na 93.7 litre civar›nda olup
(ABD de 292.0 litre, AB de 342.5 litre) bu değer
Türkiye'de 155 litre olarak hesaplanmaktad›r. Bu
rakam 2000 y›l›nda 146.17 litreye düşmüş olup, 23
litrelik k›sm› içme sütü (Sağl›kl› ambalajda olan k›sm›
6 litre) geri kalan› süt eşdeğeri süt ürünleridir.
Üretilen sütün %40 kadar› işletme içerisinde
tüketilmekte, 2000 y›l› verilerine göre %21.8’i modern
işletmelerde işlenmekte, geri kalan›n %50 si sokak
sütü olarak sat›l›rken, %50 si de hijyen şartlar›n›n ne
olduğu bilinmeyen ve denetlenmeyen mandralarda
süt ürünlerine işlenirken, gelişmiş ülkelerde ise
işletme içerisinde tüketilen k›s›m % 2-3 dolaylar›nda
olup geri kalan %97-98’ i modern tesislerde işlenmek
üzere pazarlanmaktad›r.
Türkiye’de halen 803 adet Belediyelere, 96 adet
özel sektöre, 9 adet Et ve Bal›k Kurumuna ait olmak
üzere toplam 908 adet kombina ve mezbaha
bulunmakta olup, y›ll›k 1.370.430 ton büyükbaş,
690.165 ton küçükbaş eti olmak üzere toplam
8
2.060.595 ton kurulu kapasite mevcuttur.
2000 y›l›nda k›rm›z› et üretimi 370.000 ton iken,
2001 y›l›nda düşüş göstererek 259 .000 ton olarak
gerçekleşmiştir. Bir bu kadar da kay›t d›ş› üretim
olduğu tahmin edilmektedir.
Ülke genelinde k›rm›z› et tüketimi, kişi baş›na
yaklaş›k 15-16 kg'd›r. Bunun 9.5-10 kg' › s›ğ›r, 5-5.5
kg'› koyun, keçi ve manda etidir. AB ülkelerinde ise,
kişi baş›na düşen sadece s›ğ›r eti 18-26 kg'd›r.
Koyun, keçi ve domuz eti ile birlikte 76 kg'a kadar
ulaşmaktad›r.
Ülkemizde en az artan nüfus oran›na paralel
olarak et ve süt üretiminin artmas› gerekirken
maalesef son y›llarda maliyetlerdeki art›ş, yaşanan
ekonomik krizler sonucu tüketicilerin sat›n alma
gücünde meydana gelen talep daralmas› sonucu
üretimler de düşmekte, dolay›s›yla kişi baş›na düşen
et ve süt tüketimi azalmaktad›r.
Sorunlar ve çözüm önerileri:
1. Ülkemiz hayvanc›l›ğ›nda genetik verim
kapasiteleri ›slah programlar› ve projeleriyle mutlaka
artt›r›lmal›d›r. İhracat›m›za engel teşkil eden Hayvan
hastal›k ve zararl›lar›yla daha etkin mücadele
edilmelidir.
2. Üretimdeki girdi fiyatlar›n›n yüksekliği üretimi
cayd›r›c› seviyelere getirmiştir. Hükümet destekleme
politikalar›n› yeniden gözden geçirmeli ve mutlaka
girdi subvansiyonlar› yap›lmal›d›r. Tar›msal kredi faiz
oranlar› düşürülmeli vadeler uzat›lmal›d›r.
3. Ekonomik üretim yapabilecek optimal
işletmelerin kurulmas› teşvik edilmelidir.
4. Üreticilerin modern tar›msal metotlar
konular›nda eğitimleri daha yoğun ve etkin bir
seviyeye getirilmelidir.
5. Üreticilerin örgütlenmeleri desteklenmelidir.
6. Kay›t d›ş› üretimler etkin bir şekilde
denetlenerek ortadan kald›r›lmal›d›r.
7. Et ve Süt gibi g›da maddeleri temel besin
maddesi olarak kabul edilmeli ve KDV oranlar›
mutlaka düşürülmelidir.
8. Tüketimi teşvik edecek “Okul Sütü Programlar›”
gibi uygulamalar hükümet politikalar› haline getirilerek
süreklilik kazanmal›d›r.
9. İthalat disipline edilmeli, ihracat› teşvik edecek
tedbirler al›nmal›d›r.
10. Ürün destekleme ve pazarlama (girdi-ç›kt›
piyasalar›) organizasyonlar›n›n yasal ve yap›sal
olarak kurulmas› sağlanmal›d›r.
Sonuç olarak Türkiye Tar›m›nda; Bulunduğu iklim
kuşağ› , toprak, su, güneş, insan varl›ğ› aç›s›ndan son
derece uygun olan bu potansiyeli değerlendirerek,
çevre bilinci içerisinde sürdürülebilir modern tar›m
tekniklerinin
ülke
düzeyinin
tamam›nda
uygulanmas›n› yayg›nlaşt›rm›ş, , birim alan veya birim
üniteden al›nan verim ve kalite aç›s›ndan ileri
düzeyde en ekonomik maliyetli ürünlerin al›nd›ğ›,
bölgesinde g›da güvenliği ve güvenilirliği aç›s›ndan
lider, tar›msal ihracat›n›n gelişmiş olduğu, üreticilerin
sosyal, kültürel ve ekonomik seviyelerinin
yükselmesini sağlayarak daha müreffeh bir
Türkiye’nin yarat›lmas› için :
Tar›mda yeniden bir yap›lanma içinde, Üretici,
Sanayici ve Pazar aras›nda gerekli entegrasyon
sağlanmas›, yukar›da ana hatlar›yla belirtilen
problemler ve çözüm önerilerinin yasal desteklerle
desteklenmesi koşuluyla ülke hayvanc›l›ğ›n›n ve buna
bağl› sanayiin geliştirilmesi mümkün olabilecektir.
Ülkemizde bir yem politikas› var m›?
Panelistlerden biri olan TMO Genel Müdür
Yard›mc›s› ve Yönetim Kurulu Üyesi Yavuz KOCA
ise yapt›ğ› konuşmada Türkiye’de yem kanununun
ve buna bağl› yem yönetmeliklerinin bulunmas›,
sağl›kl› çalişan ve teknolojisi iyi yem bir sanayisinin
varolmas›, talebi karş›layacak kapasitenin ve
üretiminin varl›ğ›, az da olsa ihracaat yap›lmas› ve
ihracaat›n artmas› için destek verilmesi Ülkemizde bir
yem politikas›n›n (%80) varl›ğ›ndan söz edilebilir.
Buna karş›l›k çok uzun y›llard›r m›s›r ve soya gibi
temel girdilerinin çoğunda d›şa bağ›ml›l›ğ›n devam
etmesi, gibi nedenlere bak›ld›ğ›nda ise ülkemizde
yem politikas›n›n (%20) olmad›ğ› ileri sürülebilir.
Türkiye’de yem bitkileri üretimi ve ihracaat son
y›llarda fiilen desteklenmeye başlad›. Yem olmazsa
hayvan olmaz, hayvan olmazsa et, süt ve yumurta
gibi hayvansal ürünler olmaz. K›saca insan›n
yaşam›nda yem birincil güçlerdendir. Dolay›s›yla
yemde devlet politikas› sürekli olmal›d›r. Kal›c› başar›
için art›ş trendinizin rakiplerinize veya emsallerinize
göre daha fazla olmas› gerekiyor. Burada iş kurallar
ve kontrol aç›s›ndan devlete üretim ve verimlilik
aç›s›ndan özel sektöre düşüyor. Hayvanc›l›ğ›n temel
girdisi yem ve hububat, yemin temel girdisi ise
hububatt›r. AB’de hububat, y. tohumlar ve s. yem
bitkileri desteği 63 euro /ton olup Türkiye’de ise
hububata verilen destek 40 euro / ton’dur.
Türkiye’de üretimde karş›laş›lan problemler ham
madde temini yerli/ithal; kapasite kullan›m›/rantabilite
/fizibilite; teknoloji seviyesi ve istihdam kalitesi,
finansmanda karş›laş›lan problemler ilk yat›r›m
kaynağ›; işletme sermayesi/kredisi; öz sermaye oran›;
halkla aç›kl›k; profesyonel finans yönetimi,
pazarlamada karş›laş›lan problemler ise ürünün
nerede pazarland›ğ› (dar/geniş bölge); ihracaat
imkanlar›;
d›ş
ticarette
devaml›l›k
(önün
görülebilirliği); destekler (iç/d›ş-geçici/sürekli); kur
politikalar›nda istikrarl›l›k; ürünün depo/raf ömrü;
yönetimin yap›s›; şeklinde s›ralanabilir. AB ülkelerinin
çoğunda Fransa (ONIC) , Almanya (BLE), Belçika
(BIRB), İtalya (AİMA), Hollanda(VİB), İngiltere (IB),
Avusturya (AMA) TMO benzeri kuruluşlar
bulunmaktad›r. Belçikada BİRB’in 8 adet müdahale
ajans› var hasattan yaklaş›k bir ay sonra müdahale
dönemi başl›yor. Sadece çavdar almakla görevli
ajans›n diğer ürünleri alabilmesi için Brüksel’den izin
almas› gerekiyor. Analizler fiziksel özelliklere göre
yap›lm›yor. Ya BIRB ya da yetkili laboratuvarlarda
yap›l›yor. Laboratuvarlardan sonuçlar 20 gün içinde
al›n›yor.
De¤iflime haz›r m›y›z?
Değişime haz›r m›y›z? Evet, hemen mümkün mü?
Hay›r çiftçi kay›tlar›nda imkans›z başar›ld›, bundan
sonra aç›ğ›m›z olan ürünlerin yönlendirilmesi daha
kolay olacakt›r. Envanter belirli araliklarla yenilenmeli
ve eksikler ivedilikle tamamlanmal›; verim bölge ve
kriterleri belirlenmeli Fransa’da 90, İtalya’da 274
temel verim bölgesi var; TMO, AB ile uyum
çal›şmalar›n› en haz›rl›kl› karş›layan kuruluşlardand›r.
Bu amaçla TMO’nun AB’de olduğu gibi bir müdahale
(intervention agency) kuruluşu olmas›na yönelik
haz›rlad›ğ› proje TKİP ve AB genel sekreterliğine
sunulmuştur.
Popülizmin azalarak devam etmesi, borsalar›n
yetersizliği, tar›m nufüsunun fazlal›ğ›, işletme
büyüklüğünün yetersizliği Türkiye’nin gerçekleridir.
G›da güvenli¤i kavram›
Son panelist olan Ankara Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan EROL’un
“G›da Güvenliği, Halk Sağl›ğ› ve Avrupa Birliği
Uygulamalar›” konulu konuşmas›n›n özeti şu
şekildedir. G›dalar, içerdikleri yaşamsal öneme sahip
maddeler ile canl›l›ğ›n oluşumu ve devam› için
vazgeçilmez önem taş›rlar. Ancak, uygun olmayan
koşullarda sağlanmalar› halinde insanlarda ciddi
sağl›k sorunlar›na ve ekonomik kay›plara neden olan
mikrobiyel, kimyasal ve fiziksel bulaşma ve kal›nt›lar
için de önemli bir kaynak oluşturabilirler. Bu nedenle
g›da güvenliği kavram› tüm dünyada stratejik bir
önem kazanm›ş ve AB’nin de öncelikli konular›ndan
biri haline gelmiştir.
Dünya Sağl›k Örgütü ve G›da Tar›m Örgütü Codex
Alimentarius Uzmanlar Komisyonu g›da güvenliğini
“sağl›kl› ve kusursuz g›da üretimini sağlamak
amac›yla g›dalar›n üretim, işleme, muhafaza,
taş›ma ve dağ›t›m aşamalar›nda gerekli kurallara
uyulmas› ve önlemlerin al›nmas›” olarak
tan›mlam›şlard›r. Geçtiğimiz yüzy›l içerisinde g›da
kaynakl› hastal›klar›n önlenmesine yönelik olarak
g›da hijyeni alan›nda kaydedilen bilimsel ilerlemeler
ve teknolojik gelişmeler ile özellikle endüstrileşmiş
ülkelerde genel olarak daha güvenli g›da üretimi
sağlanabilmiş ve bunlar›n sonucu olarak da, baz›
önemli hastal›klar eredike edilebilmiştir. Buna karş›n,
değişik nedenlere bağl› olarak ayn› ülkelerde başta
Salmonella, Campylobacter, Listeria ve E. coli
9
O157:H7 olmak üzere zoonotik özellikteki bakteriyel
g›da infeksiyonlar›n›n say›s›nda büyük art›şlar rapor
edilmiştir. Yine başta su ve su ürünlerinin paraziter ve
viral
kontaminasyonuna
bağl›
olarak
Cryptosporidium parvum, Hepatit A ve Norwalk
infeksiyonlar›n›n say›s›nda önemli düzeyde art›ş
eğilimi gözlenmektedir. Ayr›ca 1985 y›l›ndan itibaren
başta İngiltere olmak üzere, bu ülke ile canl› hayvan
ve hayvansal ürün ticaretinde bulunan diğer ülkeleri
de etkileyen Bovine Spongioform Encephalopathie
(BSE) hastal›ğ›n›n infekte s›ğ›r eti ile insanlara
bulaşt›ğ› ve insanlarda Creutzfeld-Jacob-Hastal›ğ›’n›n
yeni bir variyetesini (nvCJD) oluşturduğu yolundaki
bulgular ciddi halk sağl›ğ› tehditini ve g›da kontrol
hizmetlerinin globalleşen dünyadaki önemini aç›kça
ortaya koymaktad›r. G›dalardaki antibiyotik, hormon,
pestisid ve ağ›r metal kal›nt›lar› ile g›da üretim
teknolojisinde kullan›m›na izin verilmeyen veya
tolerans limitleri üzerinde kullan›lan katk› maddeleri
de tüm dünyada önemli sağl›k sorunlar›na neden
olmaktad›r.
Avrupa Birliği’nde G›da Güvenliği ve Veteriner
Halk Sağl›ğ›; çerçeve veteriner mevzuat› içerisinde
yer alan, hayvan sağl›ğ›, yem katk› maddeleri ve g›da
katk› maddeleri gibi mevzuat›n diğer bölümlerini de
kapsayan, AB veteriner mevzuat›n›n en önemli
k›sm›n› oluşturmaktad›r. G›da güvenliği ve halk
sağl›ğ› konusunun temelini, çeşitli direktiflerde
belirtilen hükümlerin d›ş müdahalelere yer vermeden
yürürlüğe konularak tabanda uygulanabilirliğini
sağlayacak güçte, iyi organize olmuş ve etkin çal›şan
merkezi yetkili otorite oluşturmaktad›r. Avrupa Birliği
g›da güvenliği, hayvan sağl›ğ›, hayvan refah› ve bitki
sağl›ğ›yla ilgili AB üyesi ülkeler ve 3.ülkelerinin
uymas› gereken ilkeleri içeren belirgin bir yasal iskelet
kurmuştur. Bu temel yap›; genel hükümler, hayvansal
ürünlerin pazarlanmas›, ve üçüncü ülkeler ile olan
canl› hayvan ve hayvansal ürün ticareti ile ilgili direktif
ve düzenlemeleri kapsamaktad›r.
AB’de g›da güvenliği “Çiftlikten Sofraya G›da
Güvenliği”
temel
prensibi
içerisinde
değerlendirilmektedir. Çiftlikten sofraya g›da güvenliği
temel prensibi; hayvan sağl›ğ› (hayvan hastal›klar›n›
önleme ve kontrolü, hayvan refah›, bitki
sağl›ğ›/pestisit güvenliği), hayvan yemlerinin
güvenliği, g›da güvenliği, g›dalar›n etiketlenmesi, g›da
ve veteriner ofislerinin kontrol raporlar›, uluslararas›
g›da güvenliği konular›n› içermektedir. Yine bu temel
yaklaş›m içerisinde g›da güvenliğini sağlamada
etkinlik gösteren G›da ve Veteriner Ofisi de şu kontrol
tedbirlerini öncelikle istemektedir; veteriner hekim
kontrolü, bitki sağl›ğ› kontrolü, g›da ve yemlerin
kontaminasyonunun kontrolü, g›da hijyeni kontrolü,
g›dalarda ›ş›nlaman›n kontrolü, pestisid kontrolü,
organik çiftçiliğin kontrolü ve özel raporlar.
10
Türkiye ve Avrupa Birli¤i
Türkiye ile Avrupa Birliği aras›ndaki ilişkilerin
temeli, 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara
antlaşmas›na dayanmaktad›r. Türkiye, AB ile
1995’ten beri Gümrük Birliği antlaşmas› çerçevesinde
ticari ilişkilerini yürütmektedir. Türkiye–AB ilişkilerinde
dönüm noktas›n› oluşturan 10-11 Aral›k 1999
tarihindeki Helsinki Zirvesi’nde, Türkiye’ye aday ülke
statüsü verilmiştir. Bunu takiben haz›rlanan Kat›l›m
Ortakl›ğ› Belgesi 4 Aral›k 2000 tarihinde Konsey
taraf›ndan onaylanm›şt›r.
Komisyon taraf›ndan haz›rlanan ve Kat›l›m
Ortakl›ğ›’n› amaçlayan belge, diğer konularda olduğu
gibi tar›m ve bal›kç›l›k aç›s›ndan da k›sa ve orta
vadede öncelikler içermekte, ayr›ca Türkiye’nin, AB
veteriner ve bitki sağl›ğ› mevzuat›na uyumu için
uygun stratejiyi belirlemesini istenmektedir. Ancak,
Türkiye’nin tar›msal yap›s›n›n AB’den ve AB’ne aday
diğer ülkelerden büyük farkl›l›klar gösterdiği dikkate
al›nd›ğ›nda, Türkiye ile AB aras›ndaki ilişkilerin en
kapsaml› ve en sorunlu yönünü tar›m alan›nda
özellikle de g›da güvenliği ve halk sağl›ğ› alan›nda
oluşturmas› beklenmektedir. Bu nedenle başta
hayvansal g›dalar olmak üzere g›dalar›n üretiminden
tüketimine kadar olan tüm aşamalardaki kontrolleri ile
AB üyesi ve 3. ülkelerle olan g›da ticaretinin kontrol ve
denetiminin ilgili AB mevzuat› ve direktiflerinin esas
al›narak yap›lacağ› yasal ve altyap› düzenlemeleri
yerine
getirilmelidir.
Bu
yönde
yap›lacak
düzenlemeler, AB ile entegrasyon sürecindeki
Türkiye’de üretilen g›dalar›n güvenliğinin yükseltilerek
g›da endüstrisinin uluslararas› pazarlardaki rekabet
gücünü artt›racak, ayn› zamanda AB ile partnerlik
sürecini h›zland›racakt›r. Bu değişikliklerin en k›sa
sürede tamamlanarak uygulamaya konulmas› halk
sağl›ğ›n› korumaya yönelik hizmetlerin daha iyi bir
şekilde verilebilmesi için de bir zorunluluktur.
Ekonomik krizin sonucu:
Reel sektörde küçülme
Yumurpiyat 2002’nin ikinci gününün bilimsel
program› kapsam›nda yer alan konferans oturumuna
başkanl›k yapan Besd-Bir Başkan› Say›n Kemal
AKMAN şu konuşmay› yapm›şt›r. “Yaşanan
ekonomik kriz nedeniyle reel sektörde, üretim
kapasitelerinde küçülmeler, iş yerlerinin kapanmas›,
işsizliğin artmas›, ihracaatta azalma, yat›r›mlarda
durma, nakit ak›m›nda aksamalar, vergi ve sigorta
primleri dahil ödeme güçlükleri yayg›n hale gelmiştir.
Çizdiğim bu karamsar tabloya rağmen 2002 y›l›nda
enflasyonun aşağ›lara çekilmiş olmas›, tahminlerin
ötesinde büyüme h›z›m›z›n eksilerden %2-3 gibi
art›lara dönmesi bize ümit ve güç vermiştir. Al›nan
ekonomik tedbirlerin bu düzelmede pay› büyük
olmuştur. Ancak, tüm kötü koşullara rağmen üretime
devam eden reel sektörün yaratt›ğ› değerin bu
iyileşmedeki pay› da inkar edilemez. O halde bu h›z›n
devam edebilmesi için reel sektörün yat›r›m, üretim,
istihdam ve ihracaat gücünün
gecikmeden
desteklenmesi gerekir diye düşünüyorum. Hemen her
konuda olduğu gibi bürokrasiyi en aza indirmek reel
sektöre yap›lacak önemli desteklerin baş›nda
gelmektedir. Devlet denetimde etkinleşirken, yat›r›m
yapan, istihdam yaratan, üretimde bulunan
müteşebbisin faaliyetlerini kolaylaşt›ran teşvik eden
bir yol izlemelidir.
Finans aç›s›ndan Türkiye hayvanc›l›ğ›n›n hiç de
cazip bir alan olarak görünmediğini düşünüyorum.
Asl›nda ülkemiz insan›n›n hayvansal protein
ihtiyac›n›n gerektiği gibi karş›lanamad›ğ›n› dikkate
ald›ğ›m›zda,
hayvanc›l›ğ›n
riskli
de
olsa
finansman›ndan
kaç›n›lmamas›
gerektiğine
inan›yorum. İnsan›n fiziki ve akli yeteneklerinin
gelişmesinde çok önemli yere sahip olan hayvansal
protein kaynaklar› et, süt ve yumurtan›n üretiminin ve
tüketiminin artt›r›lmas› Devlet sorumluluğunda ele
al›nmas› gereken bir konudur.
Ekonomik reform program› çerçevesinde
bankac›l›ğ›m›z büyük bir değişim içerisine girmiştir.
Yeni bankac›l›k anlay›ş› içinde faiz subvansiyonlar›
hemen hemen kalkm›ş gibidir. Özellikle tar›msal kredi
faizleri para maliyetlerine bağl› olarak artm›şt›r.
Vadeler 3-6 ay gibi k›sa sürelere indirilmiştir. Bitkisel
ve hayvansal üretim yapan işletmelerin bu koşullarda
kredi kullan›lma şanslar› çok azalm›şt›r. Bildiğim
kadar› ile T.C. Ziraat Bankas›n›n Tar›msal Sanayi
Kredilerine uygulad›ğ› faiz oran› %65’dir. Bu oran
tar›msal kredilere uygulanan faiz oran› ile ayn›d›r.
T.C. Ziraat Bankas›’n›n sözleşmeli üretim yapan g›da
sanayicilerine ayr› bir önem ve öncelik verildiğini de
burada memmuniyetle bildirmek isterim.
Türkiye’de reel sektörün gelece¤i
“Türkiye’de reel sektörün geleceği” konulu
konferansta konuşmac› olan Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği Başkan Yard›mc›s› Faik YAVUZ’un
konuşmas›n›n özeti şu şekildedir. “Türkiye’de reel
sektörün geleceğini tart›ş›lmas› öncelikle geçmişin
doğru olarak değerlendirilmesine ve 2 y›ld›r içinde
yaşad›ğ›m›z krizin sebeblerinin iyi tahlil edilmesini
gerektirir. Türkiye ekonomisini bu kadar k›r›lgan hale
getiren, borçlar›n› bu derece kadar yükselten, finans
piyasalar›n›n gelişmelerini engelleyen sebebler
nelerdir? Bu sorulara verilecek cevaplar önümüzdeki
dönemde uygulanacak ekonomi politikalar›n›n
temelini
oluşturmal›d›r.
Finans
piyasalar›n›
güçlendirmek için tedbirler al›nmal›d›r. Yüzde yüzü
geçen borç/GSMH oran›n›n makul düzeylere
indirilmesi için bütçe disiplini mutlaka sağlanmal›d›r.
Sadece finans çevrelerinde al›nacak önlemlerle
ekonominin k›r›lganl›ğ› azalt›labilir, piyasalarda
güven ortam› sağlanabilir. Ancak sadece bu
önlemlerin Türkiye’nin ekonomik yap›s›n›n temelini
sağlamlaşt›racağ›n› söylemek mümkün değildir.
Türkiye’nin yaşad›ğ› krizler kötü siyasi yönetimlerin
sonucudur. Türkiye milli geliri 200 milyar dolar
civar›nda iken 10 y›lda188 milyar dolar faiz ödemesi
yapm›şt›r. Türkiye özellikle son 10 y›ll›k dönemde
borçlanarak
sağlad›ğ›
kaynaklar›
üretime
yönlendirememiştir. Üretemeyen bir Türkiye, vadesi
gelen borçlar›n› yeniden borçlanarak ödemek
şeklinde k›s›r bir döngünün içine girmiştir.
Bütün bu gelişmeler ne yaz›k ki tar›m ve
hayvanc›l›ğ›m›z› da etkilemiş adeta bitme noktas›na
getirmiştir. Nufusumuzun %35’i, aktif çal›şanlar›n
%45’i k›rsal alanda faaliyet göstermektedir.Türkiye’de
tar›m›n GSMH’daki pay› %12-13, hayvanc›l›ğ›n tar›m
içindeki pay› ise %2.3 düzeyine gerilemiştir. Sektörün
sorunlar› tüketim yetersizliği, üretim maliyetlerinin
yüksekliği, arz ve talep dengesinin kurulamamas›,
tavuk ürünlerine verilen ihracaat iadelerinin
artt›r›lamamas›, yeni üretim tesislerinin kurulmas›n›n
kontrol alt›na al›namamas› şeklinde s›ralanabilir.
Türkiye ekonomisinde istikrar ve tempolu bir büyüme
sürecinin başlang›ç noktas›n›n,kökten bir yeniden
yap›lanma
olduğunu
anlamal›y›z.
Türk
müteşebbisinin birikimi, yat›r›m sevdas› ve
girişkenliği, gerekli ortam sağland›ğ›nda ülkemizi en
yükseklere ç›karmaya yeterlidir.
Devletten en az destek alan
sektör: TAVUKÇULUK
Yumurpiyat 2002’nin ikinci gününde yap›lan
“Sanayileşen hayvanc›l›ğ›m›z ve finans dünyas›“
konulu panelin ilk konuşmac›s› olan Şeker Piliç
Yönetim Kurulu Başkan› Ali BOR özetle “Tavukçuluk
sektörü hayvanc›l›k içinde devletten en az destek
alarak gelişmesini başar› ile tamamlam›ş yegane
sektördür. Broyler konusunda uygulanan entegrasyon
modelleri pek çok sorunu çözmüştür. Entegratör
şirketler günlük civciv ve yem finanse etmekte
veterinerlik servislerini üreticiye ücretsiz olarak
vermektedirler. İç piyasada s›k s›k piyasa
dalgalanmalar› yaşanmakta, buna rağmen üreticiler
11
bundan doğrudan etkilenmemektedirler. Pazarlama
sorunlar› genelde entegre şirketlerin sorunu olarak
kalmaktad›r. Bu sorunlar›n çözümü entegre şirketlere
finans maliyeti olarak yans›makta ve şirketlerin yükü
ağ›rlaşmaktad›r.
Ülkemizde geçimini tavukçuluktan temin eden
insan say›s› 2 milyon kadard›r. Sektörün y›ll›k cirosu
ise 2.5 milyar dolar civar›nda olup GSMH içindeki
pay› yaklaş›k 1.7’dir. Kapasite kullan›m oran›
maalesef % 65’dir. Sektörün geleceğini güvence
alt›na alabilmek için kapasitenin artt›r›lmas› gerekir.
Böylece üretim ve finans yükünün arttmas›
sözkonusu olacakt›r. Üretim art›ş›n›n ülke içinde
s›k›nt›lara ve fiyat dalgalanmalar›na neden olmamas›
için
sektör
yüzünü
mutlaka
İHRACATA
döndürmelidir. Sektörün ihracat yapabilme imkanlar›
her geçen gün daralmaktad›r. AB ülkelerine ihracat
için gerekli şartlar (Devlet garantisi)
hala
sağlanamam›şt›r. AB şartlar›na uyum sağlamaya
gereken önemin verilmesi gecikirse sektör bundan
zarar görecektir. Tavukçuluk sektörü 2001 y›l›nda
büyük bir kriz yaşam›şt›r. Bu krizin en önemli sebebi
genel ekonomik krizin halk›n al›m gücünü düşürmesi
ve üretim planlar› yap›l›rken bunun düşünülmemiş
olmas›d›r. Şirketlerin finans yap›s›n›n sağlam
olmas›n›n önemi ekonomik kriz s›ras›nda daha da
bariz hale gelmiştir. İhracata verilen önem krizin
yaratt›ğ›
bir
f›rsat›n
sektör
taraf›ndan
değerlendirilmesidir. 2001 y›l› krizi sektöre ihracat›n
önemini ve nas›l yap›lmas› gerektiğini öğretmiştir.
İhracat›n sadece kriz zamanlar›nda başvurulmas›
gereken bir enstruman olmad›ğ› hiç unutulmamal›d›r.
Kanatl› eti d›ş ticaretinde Türkiye AB ile özel gümrük
antlaşmalar› yapmak şart›yla Türkiye’nin AB
ülkelerinde rekabetçi olma şans› araşt›r›lmal›d›r.
Yem sanayine devletin bak›fl aç›s›
Ziraat Bankas› Genel Müdür Yard›mc›s› Muzaffer
ŞAHİN’in panelde yapt›ğ› konuşman›n özeti şu
şekildedir. “Teknolojik güç ve sanayileşme
bak›m›ndan en önde gelen ülkelerin tar›msal aç›dan
da etkin olduklar› ve çok ileri düzeyde bulunduklar›
görülmektedir. Ayr›ca günümüzde ekonomik aç›dan
çok güçlü olan ülkeler tar›msal üretimlerinin kendi
gereksinimlerini karş›layacak düzeyde olmas›n› temel
hedef olarak benimsemişlerdir. Ülkemiz tar›m sektörü
bugünkü potansiyeli ile nufüsu iyi bir düzeyde
besleyebilme ve sanayileşmenin gerektirdiği işgücü
ve hammadde ihtiyac›n› karş›layabilme şans›na
sahiptir. Tar›m sektörü, artan tar›msal gelirlerle sanayi
ürünlerine olan talebi artt›rarak sanayileşmeyi teşvik
etmektedir.
Ülkemizde tar›m kesimine kredileriyle destek
sağlayan tek banka olan T.C.Ziraat Bankas› A.Ş.
1863 y›l›ndan Menafi Sand›klar› ile başlad›ğ› tar›ma
kaynak yaratma misyonunu bugüne kadar aral›ks›z
sürdürmüştür. Tar›m kesiminin özellikle geleneksel
12
üretim yap›s›ndan ç›karak sanayileşmesi ve
işletmelerin bugün eriştikleri düzeye ulaşmalar›nda
Ziraat Bankas›’n›n yads›namaz katk›s› bulunmaktad›r.
Ülkemizdeki beyaz et, yumurta, örtü alt› tar›m›, tar›ma
dayal› sanayi, bağc›l›k sektörleri bu örneklerin belli
başl›calar› olup, bugün ulaşt›klar› dünya ölçeğinde
üretim yapabilme ve rekabet edebilme düzeylerinin
alt›nda, işletme sahip ve yöneticilerinin becerileri
kadar T.C.Ziraat Bankas› A.Ş.’nin finansman desteği
sağlamas› da bulunmaktad›r. AB ülkelerinde tar›m
kesimine her ülkede belli bankalarca kredi
kulland›r›lmaktad›r. Kredi kaynaklar› krediyi bankan›n
öz kaynaklar› olup kredi faizi % 8-12 aras›ndad›r.
T.C.Ziraat Bankas› A.Ş.’nin yeni kredi politikas›n›n
temeli, müdilere ait olan ve bankaya emanet edilen
kaynaklar›n etkin bir şekilde işletmecilik ilkelerine
göre çal›şan verimli işletmelere kanalize edilerek,
ekonomimize,
bankam›za,
tar›msal
kredi
müşterilerimize art› değer sağlamakt›r. Bu temel
yaklaş›ma uygun olarak tar›msal krediler yeniden
yorumlanm›ş, ülkemizdeki tar›m›n ve işletmelerin
yap›s›na uygun kredilendirme yöntemleri ve yeni
ürünler uygulamaya konulmuştur.
T.C.Ziraat
Bankas› A.Ş. taraf›ndan uygulamaya konulan yeni
krediler aras›nda üreticilerin tar›msal varl›klar› ile
kullan›lan girdiler esas al›narak 10 milyar TL kadar
limitli olan “Bireysel Çiftçi Kredisi”; “Sözleşmeli
Üretim Kredileri”; “Projeli Tar›msal Krediler” yer
almaktad›r. T.C.Ziraat Bankas› A.Ş. yeni kredi
politikalar› doğrultusunda uygulamaya koyduğu ilave
kredi ürünlerinin yan›s›ra üreticilerimizin içinde
bulunduğu zor koşullar›n bilinci ile sorunlu kredilerin
rehabilitasyonuna da öncelik vererek üreticilerimizin
mağdur olmas›n› önlemeyi ve ülkemiz tar›m›n›n
üretim gücünü kaybetmesinin önüne geçmeyi
hedeflemiştir. Yasalar›n ve imkanlar›n elverdiği
ölçüde ve bankac›l›k kurallar› çerçevesinde tar›msal
kredi kullanan üreticilerimize çözüm üreten yaklaş›m
devam ettirilmiş, üreticilerimizin borçlar›n› kolay
ödeyebilmesi
ve
üretimlerini
aksatmadan
sürdürebilmeleri teminen çeşitli ödeme kolayl›klar›n›
uygulamaya koymuş ve sorunlu tar›msal kredi
alacaklar›n› yeniden yap›land›rm›şt›r. Bugüne kadar
yaklaş›k 2.150 üreticimize ait 17.3 Trilyon TL
tutar›ndaki kredi borcu yeniden yap›land›r›lm›şt›r.
ÖYKÜ... ÖYKÜ... ÖYKÜ....
ZEH‹R
Uzun y›llar önce Çinde Li-Li adl› bir k›z evlenir ve
ayn› evde kocas› ve kay›nvalidesi ile birlikte
yaşamaya başlar.
Lakin k›sa bir süre sonra kay›nvalidesi ile
geçinmenin çok zor olduğunu anlar. İkisinin de kişiliği
tamamen farkl›d›r buda onlar›n s›k s›k kavga edip
tart›şmalar›na yol açar. Bu Çin geleneklerine göre hoş
bir davran›ş değildir ve çevrenin oldukça tepkisini al›r.
Birkaç ay sonra bitmez tükenmez gelin kaynana
kavgalar›ndan ev kendisi için de annesi ile kar›s›
aras›nda kalan eşi için de cehennem haline gelmiştir.
Art›k birşeyler yapmak gerektiğine inanan genç k›z
doğru babas›n›n eski bir arkadaş› olan baharatç›ya
koşar ve derdini anlat›r.
Yaşl› adam ona bitkilerden yapt›ğ› bir ekstre
haz›rlar ve bunu 3 ay boyunca hergün azar azar
kaynanas› için yapt›ğ› yemeklerin içine koymas›n›
söyler.
Zehir az az verilecek, böylece onu gelininin
öldürdüğü belli olmayacakt›r. Yaşl› adam genç k›za
kimsenin ve eşinin şüphelenmemesi icin kaynanas›na
çok iyi davranmas›n› ona en güzel yemekleri
yapmas›n› söyler.
Sevinç içinde eve dönen Li-Li yaşl› adam›n
dediklerini aynen uygular.
Hergün en güzel yemekleri yapar kaynanas›n›n
tabağ›na azar azar zehiri damlat›r. Kimseler
şüphelenmesin diye de ona çok iyi davran›r.
Bir süre sonra kay›nvalidesi de çok değişmiştir ve
ona kendi k›z› gibi davran›r.
Evde art›k bar›ş rüzgarlar› eser. Genç k›z kendisini
ağ›r bir yük alt›nda hissetmeye başlar.
Yapt›klar›ndan pişman bir vaziyette baharatç›
dükkan›n›n yolunu tutar ve yaşl› adama şu ana kadar
kaynanas›na verdiği zehirleri onun kan›ndan
temizleyecek bir iksir için yalvar›r çünkü art›k yaşl›
kad›n›n ölmesini istemez.
Yaşl› adam buğulu gözlerle karş›s›nda konuşup
duran Li-Li ye bakar ve kahkahalarla gülmeye başlar.
"Sevgili Li-Li der , sana verdiklerim sadece
vitamindi.
Olsa olsa kay›nvalidenin daha da güçlenmesini
sağlam›şs›nd›r o kadar. Gerçek zehir ise senin
beyninde oland› ve sen kaynanana iyi davrand›kça o
da yok oldu ve yerini sevgiye b›rakt›. Böylece siz
gerçek bir ana k›z oldunuz” der.
fi‹‹R... fi‹‹R... fi‹‹R....
fiu Korkular›m›z...
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getirdiği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.
W.Shakespeare
FIKRA... FIKRA... FIKRA.....
Deli, saatini hastahane bahçesindeki
- "Nas›l yüzdü¤ünü görmek için."
havuza atm›fl.
- "Peki, kurdun mu?"
Bunu gören arkadafl›:
- "Hay›r."
-"Niye att›n saati havuza" demifl.
- "Enayi, kurmadan yüzer mi?"
13
HUZURLU OLMAK
Ç N 100
ÖNER
GEÇEN SAYIDAN DEVAM
51. Bugününüzü son gününüzmüş gibi yaşay›n.
Öyle olabilir.
52. İç dünyan›z için zaman ay›r›n.
53. Olağan şeylerdeki olağanüstülüğü aray›n.
54. Kendi işinize bak›n, kendinizi başkas›n›n yerine
koymay›n.
55. Hayat› olduğu gibi kabul edin.
56. Yüreğinizin sezgisine güvenin.
57. B›rak›n çoğu zaman başkalar› hakl› olsun.
58. Daha sab›rl› olun.
59. Kendi cenazenize kat›ld›ğ›n›z› farz edin.
60. Önce karş›n›zdaki kişiyi anlamay› hedefleyin.
61. Ruh durumunuzu dikkate al›n: Moralinizin
bozuk olduğu zamanlar sizi yan›ltmas›n.
62. Hayat bir s›navd›r. Alt› üstü bir s›nav.
63. Herkesin onay›n› alamayacağ›n›z› unutmay›n.
Övgü ve yergi ayn› şeydir.
64. Rasgele iyilikler yap›n.
65. Bir davran›ş›n ard›ndakini görmeye çal›ş›n.
66. Gönlü bol olmay› hakl› olmaya yeğleyin.
67. Bugün üç kişiye onlar› ne çok sevdiğinizi
söyleyin.
68. Alçak gönüllü olmaya çal›ş›n.
69. K›şa haz›rl›k (eksikleri gedikleri kapatma)
telaş›ndan kaç›n›n.
70. Her gün birkaç dakikan›z› sevecek birini
düşünmeye ay›r›n.
71. Antropolog olun: Ön yarg›n›zdan uzak, başka
insanlar›n yaşam ve davran›ş tercihlerini inceleyin.
72. Herkesin farkl› olabileceği gerçeğini anlay›n ve
sayg› gösterin.
73. Kendinize bir kamusal yard›m konusu seçin.
74. Hergün en az bir kişiye beğendiğiniz bir
özelliğini söyleyin.
75. S›n›rlar›n›z› öne sürmeyin, yoksa s›n›rl›
olursunuz.
76. Gördüğünüz her şeyde tanr›n›n parmak izi
vard›r.
77. Başkalar›n›n fikirlerinde biraz olsun doğruluk
pay› aray›n.
78. Bardağ›n (ve başka her şeyin de) k›r›lm›ş
olduğunu varsay›n: Herşeyin bir başlang›c› ve bir
sonu vard›r.
14
79. Bu ifadeyi iyi anlay›n: Nereye giderseniz siz
oradas›n›z.
80. Kendinizi iyi hissettiğiniz zaman şükredin, kötü
hissettiğiniz zaman ›l›ml› olun.
81. Postayla evlat edinin. Bir vak›f yoluyla bir
çocuğa yard›m edin.
82. Yaşam› melodram olarak görmeyin.
83. Ayn› anda birkaç şey yapmaya kalkmay›n.
84. F›rt›nan›n Gözü’nde (karmaşan›n ortas›ndaki
sükunet noktas›nda) bulunmaya çal›ş›n.
85. Sahip olmak istediğiniz şeyleri değil, elde etmiş
olduklar›n›z› düşünün.
86. Dostlar›n›zdan ve ailenizden bir şeyler
öğrenmeye aç›k olun.
87. Bulunduğunuz konumdan mutlu olmaya bak›n.
88. Hizmet vermeyi yaşam›n›z›n değişmez bir
parças› haline getirin.
89. Bir iyilik yap›n ve karş›l›ğ›n› ne isteyin, ne de
bekleyin.
90. Varl›ğ›n›z› bir bütün olarak kabullenin.
91. Başkalar›n› suçlamay› b›rak›n.
92. Yard›m etmeye çal›ş›rken önceliğinizi küçük
şeylere verin.
93. Unutmay›n:Bundan yüz y›l sonra dünyada
bambaşka insanlar olacak.
94. Sorunlar›n›za olan bak›ş›n›z› değiştirin.
95. Bir tart›şmaya girecek olursan›z, kendi
görüşünüzü savunmadan önce karş› taraf›n sav›n›
anlamaya çal›ş›n.
96. “Anlaml› başar›”n›n tan›m›n› bir kez daha yap›n.
97. Duygular›n›za kulak verin; size bir şey
söylemeye çal›ş›yorlar.
98. Yaşam›n›z› sevgiyle doldurun.
99. Kendi düşüncelerinizin gücünü bilin.
100. “Daha fazlas› daha iyidir” diye düşünmekten
vazgeçin.
20-21 OCAK 2003
19-23 MAYIS 2003
International Poultry Exposition
Georgia World Congress Centre,
Atlanta, Georgia- USA
Contact: US Poultry & Egg Association
Tel : +1 770 493 9401
Fax: +1 770 493 9257
E-mail [email protected]
Internet: www.poultryegg.org
Agritech03,Israel Trade Fairs&Convention
Center,TelAviv,
Israel. Contact: Conexpo, Tel:+972 3 5140080;
Fax: :+972 3 5140077;
E.mail : [email protected]
3-6 HAZ‹RAN 2003
28 fiUBAT-2 MART 2003
3rd International Poultry Show and Seminar,
BCFCC Bhaban, Dhaka, Bangladesh
Contact: Moshiur Rahman,
Tel : +880 2 9882108
e.mail : [email protected]
Chicken King Show 2003,
Moscow, Russia
Contact: Asti Group. Tel:+7 0957976914;
Fax: +7 0957976915;
Internet: www.astigroup.ru
5-7 HAZ‹RAN 2003
5-7 MART 2003
VIV Asia, Queen Sirikit National Convention
Center, Bangkok Thailand
Contact: Organisers :Jaabeurs Exhibitions and
Media.
Tel: +31 302952772
Fax: +31 302952809
E.mail : [email protected]
Internet: www. viv.net
20-23 N‹SAN 2003
Middle East Poultry Show,
Dubai World Trade Centre Exhibition
Complex. United Arab Emirates
Contact: Media Communication & Promotion.
Tel: +971 4 2692004
Fax: +971 4 2691298
E.mail : [email protected]
Internet: www. mediaccom.com
VIV Poultry Yutav; World Trade Center, Yesilkoy,
İstanbul,Turkey
Contact: Jaabeurs Exhibitions and Media.
Tel: +31 302952772
Fax: +31 302952809
E.mail : [email protected]
Internet: www. viv.net
8-12 HAZ‹RAN 2004
XXII World’s Poultry Congress,
WPSA Turkish Branch,
‹stanbul – TURKEY
Contact: ITU Joint Venture,
Tel: +90 212 231 3021, Fax: +90 212 232 1522
E-mail: [email protected]
Internet: www.wpsa2004.org
Bilgi paylaşarak, hayvanc›l›k ve yem sektörünün sorunlar›na
çözümler üretmeye çal›şt›ğ›m›z bültenimize, sektör sorunlar›na
çözüm önerileriyle katk›lar›n›z› bekliyoruz.
H E M IE
G
RU
BU
IN
T
RC
IL
B
Sahibi
: Ferudun Erdoğan
Yay›n Kurulu Başkan› : Müsamettin Alt›
Yaz› İşleri Müdürü
: Bülent Vural
‹nterkim Kimya Sanayi ‹th. ‹hr. ve Tic. A.fi.
Yap›m
: Replik Ltd. Şti.
Tunal› Hilmi Cad. No: 50/13 06660 K.dere-Ankara
Tel: 0 (312) 419 54 70 • Fax: 0 (312) 425 57 23 İki ayda bir yay›nlan›r.
E
IM
SEL
ALI
SM
A

Benzer belgeler