Bu eserin tam metnini indirmek için tıklayın
Transkript
Bu eserin tam metnini indirmek için tıklayın
International Journal of Languages’ Education and Teaching ISSN: 2198 – 4999, Mannheim – GERMANY UDES 2015 p. 2379-2386 READING AND PRONUNCIATION DIFFICULTIES ENCOUNTERED IN TEACHING TURKISH TO FOREIGNERS YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE KARŞILAŞILAN OKUMA VE TELAFFUZ ZORLUKLARI1 SALİH SAVAŞ 2 ABSTRACT One of the most important challenges faced by learners of Turkish as a foreign language is reading and pronouncing the words correctly. Although words in Turkish seem to be read as written and written as read, occasionally it is not the case, especially with loan words. This is seen as a formidable step for those who learn Turkish as a foreign language. A great majority of loan words in the Turkish language have come from Arabic, Persian and French. These words have brought in their own voice characteristics while entering Turkish. In order to show that the word borrowed from Arabic or Persian has a prolonged sound, the sign of refinement (^) is used above the letters a, ı and u. For example; Kâmil (male name), Lâle (female name, tulip), virâne (wrecks) etc. However, most of the times the sign of refinement is not shown in writing, although the sounds are prolonged. For example; Salih, Fatih, Adil, Tahir, Harun, Adem, Canan, Yakup etc. The sign is not used, even though the first syllable of each of those names is prolonged. The refinement sign is generally used to specify the differences in the pronunciation of the words that are written similarly, but have deferent meanings. âdem (man), adem (absence); âdet (tradition), adet (number) etc. A person learning Turkish as a foreign language might have difficulties in understanding the need to extend the pronunciation of the first syllable in some first names, such as "Salih", but not others, such as Zafer, Şafak, Samet, Hasan, etc. Key Words: Foreign, Turkish, pronunciation. ÖZET Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenenlerin karşılaştıkları en önemli zorluklardan birisi de Türkçedeki kelimeleri doğru okuma ve düzgün telaffuz edebilmedir. Her ne kadar Türkçe yazıldığı gibi okunan ve okunduğu gibi yazılan bir dil gibi görünse de özellikle yabancı dillerden gelen kelimelerdeki okunuş farklılıkları bunu mümkün kılmamaktadır. Bu da Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenenler için aşılması zor bir basamak olarak görülmektedir. Türkçedeki yabancı dillerden gelen kelimelere baktığımızda büyük bir çoğunluğunun Arapça, Fransızca ve Farsça kelimelerden oluştuğunu görmekteyiz. Bu kelimeler Türkçeye girerken kendi ses özelliklerini de beraberinde getirmişlerdir. Arapça ve Farsçadan gelen kelimelerdeki uzun okunan sesleri yazıda gösterebilmek için a,ı,u harflerinin üzerine uzatma ya da inceltme görevinde kullanılan düzeltme işaretini (^) kullanmaktayız. Meselâ; Kâmil, Lâle, virâne, vb. Bizler bu düzeltme işaretini çoğu zaman sesle belirtsek de bunu yazıda göstermemekteyiz. Örneğin; Salih, Fatih, Adil, Tahir, Harun, Adem, Canan, Yakup vb. Bu isimlerin ilk hecesini uzun okumamıza rağmen işaret kullanmamaktayız. Biz düzeltme işaretini genellikle anlam farklılıkları olan kelimelerin söylenişlerindeki farklılıkları belirtmede kullanıyoruz. âdem ( insanoğlu), adem ( yokluk ); adet ( sayı), âdet ( gelenek) vb. Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen bir kimse “Salih” kelimesinin ilk hecesinin uzatılacağını; fakat Zafer, Şafak, Samet, Hasan, vb. isimlerde ise okurken ilk hecenin uzatılmaması gerektiğini kavramada zorluk çekmektedir. Anahtar Kelimeler: yabancı, Türkçe, telaffuz. Bu çalışma Nevşehir Hacı Bektaşi Veli Üniversitesi tarafından düzenlenen “1. Uluslararası Dil Eğitimi ve Öğretimi Sempozyumu’nda” sözlü bildiri olarak sunulmuştur. 2 Dr. Salih Savaş Qafqaz Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, e-posta: [email protected]. 1 2380 Salih SAVAŞ 1. GİRİŞ Dilin tanımı ve Önemi Dili çeşitli yönleriyle ele alan dilbilimciler onu farklı tanımlarla açıklamışlardır. Yabancı yazarlardan Rouck dili, insanlar arasında bir iletişim aracı ( Rouck, 1986:6) olarak tanımlarken; Langacker ise; anlamlar ve ses dizileri arasında ilişki kuran bir ilkeler takımı ( Langacker, 1972:1) şeklinde ifade etmektedir. Dil ve dilcilik sahası uzmanlarından Dilaçar "Dil, Diller ve Dilcilik" adlı eserinde dili, bireyler arasında anlaşmayı sağlayan toplumsal bir sistem ( Dilaçar, 1968:28) olarak nitelendirirken; Doğan Aksan, " Düşünce, duygu ve isteklerin bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan öğeler ve kurallardan yararlanarak başkalarına aktarılmasını sağlayan çok yönlü çok gelişmiş bir dizge." ( Aksan, 2003:55) şeklinde tanımlamaktadır. Dil, canlılar arasında iletişimi sağlayan en önemli vasıtadır. İnsanlar duygularını, isteklerini, düşüncelerini, amaçlarını ve hedeflerini dil aracılığıyla muhataplarına iletir. Dil vasıtasıyla anlaşırlar. Sosyal bir varlık olan insan her zaman toplum içinde yaşamak ister ve buna ihtiyaç duyar. Toplumu oluşturan bireylerin arasında anlaşmayı sağlayan tek vasıta dildir. Bundan dolayı dil insanları bir araya getiren en önemli vasıtalardan biri olarak kabul edilir. Her toplumun kendine özgü bir dili vardır. Afrika'daki kabilelerin yerel dillerinden tutun da büyük devletlerin sistemleşmiş ve kökleşmiş dillerine kadar yeryüzünde binlerce dil mevcuttur. Bu da dillerin insanlar için ne kadar gerekli olduğunu ve dil olmadan insanların anlaşmalarının ne kadar zor olduğunu göstermektedir. Yabancı Dil Öğrenme İhtiyacı Teknolojinin gelişmesi sayesinde insanlar arasında iletişim de gelişmiş ve insanlar farklı coğrafyalardaki diğer insanlarla anlaşabilmek için o insanların dillerini öğrenme ihtiyacı hissetmişlerdir. Ayrıca bir milletin tarihini, kültürünü, gelenek ve göreneklerini öğrenmek için en başta dilini öğrenmek gerekmektedir. Dünyanın değişik yerlerinden ortak amaç ve gayelerle gelip bir arada çalışmak isteyen insanların ortak bir anlaşma dili olması gerekmektedir. Aksi halde her gelen katılımcı diğer katılımcılarla anlaşabilmek için dillerini bilmek mecburiyetinde kalacaktır. Bundan dolayı herkesin ortak olarak kullanabileceği bir ortak dile ihtiyaç vardır. Tarihin değişik dönemlerinde ülkelerin dünyadaki siyasi ve askeri gücüne göre dilleri de baskın halde kullanılmıştır. Meselâ belli bir dönem Fransızca dünyada yaygın bir dil olarak kullanılırken günümüzde onun yerini İngilizce almıştır. Her ne kadar Çince nüfus sayısının çokluğundan dolayı dünyada en fazla konuşanı olan dil olma özelliğini gösterse de İngilizce en yaygın ortak konuşma dili olarak kullanılmaktadır. Bundan dolayı farklı ülkelerden gelip bir arada ortak çalışma yapmak isteyen insanların anlaşabilmeleri için ortak bir dile ihtiyaçları vardır. Yaklaşık altı asır boyunca hüküm süren ve o dönemde dünyada siyasi ve askeri ağırlığı olan Osmanlı İmparatorluğu döneminde de yabancılar Türkçeye karşı ilgi duymuşlar, Türkçe gramer kitapları hazırlamışlar ve yabancı ülke elçileri Osmanlı elçileri ile irtibat kurmak için Türkçe öğrenmişlerdir. Fakat bazı ülkelerin yaptığı gibi Osmanlı'nın siyasetinde hiçbir zaman International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE KARŞILAŞILAN OKUMA VE TELAFFUZ ZORLUKLARI 2381 fethedilen ülkelerdeki vatandaşların dilini ve dinini zorla değiştirmek gibi bir siyaset güdülmemiştir. 1990'lı yıllardan itibaren Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla Türk Cumhuriyetleri birer birer bağımsızlıklarını ilan etmişler ve Türkiye ile olan aradaki engeller de ortadan kalkmıştır. Bundan sonra orada yaşayan Türk topluluklarından binlerce öğrenci Türkiye'ye gelerek eğitim almışlar ve Türkiye Türkçesini öğrenmişlerdir. Aynı zamanda Türkiye'den de o bölgelere öğretmenler giderek eğitim müesseselerinde görev almışlardır. Ayrıca dünyanın farklı ülkelerindeki üniversiteler ile Türkiye'deki üniversiteler arasında yapılan ikili anlaşmalar sayesinde binlerce öğrenci Türkiye'ye gelerek Türkçe eğitim almışlardır. Gerek üniversitelerin bünyesinde kurulan Türkçe öğretim merkezlerinde ( TÖMER ) ve gerekse özel dil öğretim merkezlerinde yabancı ülkelerden eğitim ya da turistik amaçlarla gelen insanlara Türkçe öğretilmektedir. Aynı zamanda dünyanın değişik ülkelerinde faaliyet gösteren üniversitelerin bünyesinde açılan Türk Dili bölümlerinde Türkçenin temel, orta ve ileri seviyeleri ile birlikte Osmanlıca dersleri de verilmektedir. Mesela Amerika'da Harward Üniversitesi dahil olmak üzere elliden fazla üniversitede Türkçe dersleri okutulmaktadır. Türk kültürü, sanatı ve tarihi de anlatılmaktadır. Türkiye'nin resmi kurumu olan Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi ( TİKA ) de dünyanın farklı ülkelerinde açtığı Türk kültür merkezlerinde Türkçe öğretimi alanında faaliyet göstermektedir. Bunlara ek olarak yaklaşık yirmi beş yıldan beri dünyanın yüz elliden fazla ülkesinde faaliyet gösteren Türk okulları, üniversiteleri ve kültür merkezleri de Türkçenin, Türk kültürünün, Türk tarihinin öğretilmesinde ve Türkiye'nin tanıtılmasında önemli rol oynamaktadırlar. 2. YÖNTEM Dünyanın değişik ülkelerinden gelen ve farklı dilleri konuşan insanlara yaklaşık 22 yıldan bu yana Türkçe öğretmekteyim. Öğrencilerin Türkçeyi öğrenirken yaptıkları telaffuz yanlışları ve telaffuzunda zorlandıkları kelimeler incelenerek bunun sebepleri araştırıldı. Türkçe yazılı metinler okutturularak yanlış telaffuz edilen kelimeler gruplandırıldı. Ayrıca belli konularda yazdırılan yazı örnekleri ile dil bilgisi ve imlâ hataları tespit edilerek bunun sebepleri araştırıldı ve hataların giderilmesi yolları araştırıldı. Bu konuda yapılmış benzer çalışmalar incelendi ve ortak noktalar tespit edildi. Türkçeye giren alıntı kelimeler incelenerek Türkçeye olan olumlu ve olumsuz etkileri örneklerle izah edildi. Bizden öncekilerden aldığımız dil mirasımızı değiştirmeden sonraki nesillere teslim etmemizin gereği ve önemi vurgulandı. 3. BULGU VE YORUMLAR Türkçenin Etkilendiği Diller ve Gramerdeki Değişmeler Türkler tarihin hiçbir döneminde birlikte yaşadıkları diğer toplumlara Türkçeyi zorla öğretme ve o milletlerin kendi dillerini kullanmalarını yasaklama şeklinde bir siyaset içinde bulunmamışlardır. Aksine başka dillerin etkisinde daha çok kalmışlardır. Özellikle 8. asırdan itibaren İslâmiyet'in Türkler tarafından kabul edilmesiyle Türkçe üzerinde Arapçanın etkisi başlamış ve başta dini terimler olmak üzere Arapça kelimeler Türkçeye girmeye başlamıştır. Özellikle Anadolu Selçukluları ve Osmanlılar döneminde kelime girmesi en üst seviyeye International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 2382 Salih SAVAŞ ulaşmıştır. Divan edebiyatının da kendine has özellikleriyle şair ve yazarlar Arapça kelime ve terkiplere daha fazla yer vermişler ve Türkçe eski önemini belli bir dönem yitirmiştir. Yabancı dillerden Türkçe kelime alımı o kadar hızlı olmuştur ki bu kelimelerin Türkçe dil bilgisi kurallarına uygunluğu denetlenememiş ve müdahale edilememiştir. Kelimeler geldiği dildeki gibi aynen alındığı için seslendirilme problemi yaşanmış ve harfler üzerine değişik işaretler konulmak suretiyle doğru seslendirilmesi yapılmaya çalışılmıştır. Meselâ Farsçadan ve Arapçadan gelen kelimelerdeki uzun sesleri belirtmek için Türkçe sesli harflerinden a,ı,u üzerine düzeltme işareti adı altında (^) getirilerek yazılışı aynı anlamı farklı kelimelerde oluşabilecek anlam karşılığı giderilmeye çalışılmıştır. Meselâ, adem ( yokluk ), âdem ( insanoğlu); hala ( babanın kız kardeşi ), hâlâ ( henüz ); kar (bir yağış türü ), kâr ( bir ürünün satışından elde edilen gelir ); dahi ( de, da ), dâhi ( âlim, bilgin, ilim adamı ) vb. Düzeltme işareti, hem üzerine konulan sesli harfin uzatılacağını hem de sesli harften önce gelen sessiz harflerin bazılarında ( g,k,l ) okunuşunda dilin üst damağa değdirilerek sesin inceltileceğini gösterir. Düzeltme işaretinin kullanıldığı bazı kelimeler: âmin, âşikâr, âtıl, bekâr, bîgâne, cengâver, dergâh, dükkân, efkâr, ekâbir, erkân, fedakâr, girizgâh, günahkâr, güzergâh, hâsıl, hayâ, hikâye, hünkâr, ikametgâh, imkân, inkâr, iskân, isyankâr, Kâbe, kâbus, kâfi, kâğıt, kâh, kâhin, kâinat, kâmil, kâse, kâşif, kâtip, mâni, mekân, meskûn, pekâlâ, rekât, rengârenk, riyakâr, rüzgâr, sahtekâr, şikâyet, şûra, tatminkâr, tekâmül, tezgâh, tövbekâr, vâris, yegâne, yekûn, zekâ, zekât, zâlim vb. Yabancılara Türkçe öğretiminde düzeltme işaretinin fonksiyonu anlatılır ve uygulamalı olarak seslendirme alıştırmaları yapılabilir. Öğrenciler bu durumda kelimeyi nasıl seslendireceklerini daha iyi kavramış olurlar. Fakat Türkçede bu işaret genel olarak sadece anlam karışıklığına sebep olacak kelimelerde kullanılmaktadır. Yâni kullanılmamasında eğer kelime farklı anlama gelebilecekse bu anlam karışıklığını gidermek için düzeltme işareti kullanılır. Diğer hallerde çok kullanılmaz. Peki konulmadığı durumlarda Türkçeyi öğrenen bir yabancı kelimeyi nasıl doğru olarak telaffuz edecek? Bazen okuma esnasında yapılan telaffuz yanlışlarının sebepleri düzeltme işaretinin yazıda gösterilmemesinden kaynaklanmaktadır. Ana dilleri Arapça ya da Farsça olan öğrenciler ile Türk Cumhuriyetlerinde yaşayan halkın konuşma dillerinde bu kelimeler mevcutsa doğru seslendirmede çok sıkıntı olmamaktadır. Fakat ana dili İngilizce, Fransızca, Almanca ve Rusça gibi farklı dillere sahip olan öğrencilerin bu kelimeleri doğru seslendirmesinde problem yaşanmaktadır. Meselâ, Samet, Salih, saniye, salise, hakem, hakim vb. kelimeler seslendirilirken hangi kelimedeki "a" seslisinin uzun okunacağını bilmemektedirler. Bu da öğrenciler için büyük bir sorun olarak görülmektedir. Tabii ki sürekli tekrar edilen kelimeler belli bir dönemden sonra dile oturmakta ve kısmen de olsa problem çözülmüş gibi görülmektedir. Fakat bu tür kelimelerin sayıca çok olmasından dolayı telaffuz probleminin düzelmesi uzun zaman almaktadır. 18. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devletinin Batıyla olan ilişkileri sebebiyle Batıya açılım başlamış ve Batı ülkelerinde Osmanlı sefirliklerinin açılması ve eğitim için öğrenci gönderilmesiyle ilişkiler artmıştır. 1789 Fransız İhtilalinden sonra Türklerde bir Batı taklitçiliği ve Batı hayranlığı kendini göstermeye başlamıştır.(Tanpınar, 1956:10-11) Tanzimat Döneminde çeşitli eğitim kurumlarında Avrupalı öğretmenlerin ders vermesi, öğrencilerin eğitim için Avrupa’ya gönderilmesi; fikir, edebiyat ve sanat adamlarının Avrupalıları taklit ederek o tarzda eserler vermesi, Batıdaki eserlerin çevirisi yapılırken birçok kelimenin aynen olduğu gibi alınması gibi sebeplerle Avrupa dillerinden ve özellikle International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE KARŞILAŞILAN OKUMA VE TELAFFUZ ZORLUKLARI 2383 Fransızcadan birçok kelime alınmıştır. XX. yüzyılın başlarından itibaren başlayan “tasfiyecilik ve sadeleştirme” hareketlerinde binlerce Arapça ve Farsça kelime ve tamlama atılırken, binlerce kelime de Batı dillerinden Türkçemize girmiştir. Aydın ve okumuş kesim artık eserlerinde “hevesli” yerine “amatör”, ( < Fr. Amateur); “sargı” yerine “bandaj”, ( < Fr. bandage); “aydın kimse” yerine “elit”, ( < Fr. elite); “buhran” yerine “kriz”, ( < Fr. crise); “itiraz, tepki” yerine “protesto”, “topuklu ayakkabı” yerine “iskarpin”, ( < İt. scarpino); “özlem, hasret” yerine “nostalji”, ( < Fr. nostalgie) gibi kelimeler kullanmaktaydılar. Meselâ Y.Kadri Karaosmanoğlu’nun 1954’te yazdığı “Panorama” adlı eserinden bir cümle: “Amerikalının sözünü dinleseydik belki de urbanizm (urban>bedevî Arap) bakımından olsun, sıhhat ve rahatlık bakımından olsun ortaya bu kadar “inestetik” (güzellik duygusuna ters), ( < Fr. inesthetique); bu kadar “irrasyonel”(akıl ve mantık dışı), ( < Fr. irrattionelle); bir şair çıkarmak hatasına düşmezdik.” (Karaosmanoğlu, 1974:223) Bu ve bunun gibi ifadelere sıkça rastlanmaktaydı. Özellikle Fransızcanın o dönemde Türkçe üzerinde etkisinden ve devletlerarası iletişim dili olmasından dolayı Batıdan gelen kelimelerin %80’ini Fransızca kelimeler oluşturmaktaydı. Türkçeye giren yabancı kelimelerin yaklaşık %45'i Arapça, %33'ü Fransızca ve %10'u Farsça kelimelerden oluşmaktadır. Türk Cumhuriyetlerinde yaşayan halkın konuşma dilinde, Türkiye Türkçesine batı dillerinden gelen alıntı kelimelerin büyük bir çoğunluğu bulunmamaktadır. Bundan dolayı öğrenciler bu kelimelerin anlamlarını bilmemekte ve okurken de telaffuzunda zorluk çekmektedirler. Bazı kelimeler ise Rusça aracılığıyla geçtiği için telaffuzlarında yanlışlıklar yapılmaktadır. Meselâ, "voleybol" yerine "valeybol"; "spor" yerine "sport"; "hokey" yerine "hakey"; "Japon" yerine "Yapon"; "roket" yerine "raket"; "Rusya" yerine "Rasiya" vb. Türkçenin kendine has bir dil bilgisi yapısı vardır. Eklemeli dillerden sondan ekli bir dildir. Kelime önüne ek getirilmez. Fakat Farsçadan gelen "bî, nâ, zî" gibi ekler kelime başına gelerek bu kurala uymamaktadır. Meselâ; zîşuur ( şuur sahibi ), bîtaraf ( tarafsız ), bîvefâ ( vefasız ), bîçare ( çaresiz), bîhaber ( haberi olmayan), nâmert (mert olmayan) vb. Türkçede kelime başında iki sessiz harf art arda gelmez. Meselâ; kral, kraliçe, kravat, kreş, gram, plan, spor, krem vb. Türkçede iki sesli harf art arda gelmez. Meselâ, aile, arkeolog, fuar, kaos, kiosk, kuaför, saat, ziraat, cemaat vb. Türkçede ikinci ve sonraki hecelerde "o,ö" seslileri kullanılmaz. Meselâ, doktor, horoz, motor, rapor, balon, maydanoz, ıstakoz, sigorta, salon, banyo, kozmopolit, fayton, teknoloji, televizyon, stüdyo, metro, radyo, kamyon, eşantiyon, biyoloji, laboratuar, kondüktör, traktör, adaptör vb. Bu ve benzeri istisnalar Türkçenin dil bilgisi kurallarına uymamakta ve Türkçeyi öğrenenlere telaffuz sıkıntısı yaşatmaktadır. Çoğu zaman Türkçenin yazıldığı gibi okunan ve okunduğu gibi yazılan bir dil olduğu vurgulanır. Bu ifade saf Türkçe kelimeler için geçerli olabilir; fakat alıntı kelimeler nedeniyle bu kural gerçekleşmemektedir. Teknoloji sürekli olarak gelişmekte ve birçok ülkenin dilinde ortak olarak kullanılan teknik terimler Türkçenin dil bilgisi yapısına uygunlaştırılmadan aynen kabul edilmektedir. Özellikle bilgisayar ve internet teknolojisiyle ilgili terimler basın ve yayın aracılığıyla halkın diline kısa zamanda girmekte ve kullanılmaktadır. Gerek televizyondaki bir programda ve gerekse bir International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 2384 Salih SAVAŞ topluluk karşısında konuşurken kendini bilgili, kültürlü ve aydın gösterme çabasıyla hareket eden kimseler konuşmaları esnasında bildikleri yabancı kelimeleri kullanarak saf Türkçe kelimelerin zamanla hafızalardan kaybolmasına neden olmakta ve Türkçeye ciddi anlamda zarar vermektedirler. Bunun yanında büyük şehirlerin sokak ve caddelerini süsleyen tabelalardaki yazılar da batıya karşı olan hayranlığımızı ve Türkçemizden ne kadar uzaklaştığımızı gözler önüne sermektedir. Bunlardan bazılarını sıralayacak olursak: Ali's Bar, Ahmet's Leder, The Marmara, Hotel, Shop, Cafe, Fast Food, Play Station, İnternet Cafe vb. Bunlardan başka, sürekli kullanarak halkın diline yerleşmekte olan ve kullanırken Türkçe kelime rahatlığıyla kullanılan alıntı kelimeler vardır. Bunların yazı diline aktarılması halinde ciddi manada telaffuz problemleri yaşanmaktadır. Meselâ; background, non stop, part-time, full time, full automatic, stand-by, check-up, center, sprite, by by, no frost, show room, vb. Bazı alıntılara ise yardımcı filler ekleyerek kendi dilimize uydurmaya çalışıyoruz. Meselâ; format atmak, mail atmak, check etmek, refüze etmek, egale etmek, şarj etmek, empoze etmek, deşarj olmak, restore etmek, restart yapmak, fullemek ( araba yakıtı alırken), vb. Kısaltmaları telaffuz ederken yabancı dildeki söylenişleriyle ifade etmekteyiz. Meselâ; TV ( ti vi ), wi-fi ( vay fay ), MP3 ( em pi üç ), vb. Teknoloji ile ilgili terimlerin yazılışlarının ve okunuşlarının farklı olması Türkçeyi ana dili olarak kullananların dahi okurken farklı şekilde telaffuz etmelerine sebebiyet vermekte ve teknolojiden biraz uzak olanların ise okumada ve anlamada zorluk çekecekleri anlamına gelmektedir. Bu tür terimler halkın diline yerleşmeden en uygun Türkçe karşılıkları Türk Dil Kurumu yetkilileri tarafından belirlenmeli ve basın yayın organları tarafından da halkın diline yerleştirilmelidir. Bunun en güzel örneği, son zamanlarda sıkça kullanılan "selfie" kelimesinin Türkçe karşılığı olarak "özçekim" kelimesinin kullanılmasıdır. Bahsedilen alıntı kelimelerin telaffuzu ile ilgili problemler hem Türkçeyi öğreten öğretmenler için hem de Türkçeyi öğrenen yabancılar için çok büyük sıkıntı oluşturmaktadır. Azerbaycanlı Öğrencilerin Yaptığı İmlâ ve Telaffuz Yanlışlıkları Orta Asya'da yaşayan Türk topluluklarının kullandığı dil Türkçenin farklı lehçeleri olsa da gramer yapılarındaki farklılıklardan ve Türkiye Türkçesindeki alıntı kelimelerin yarıya yakınının batı kökenli dillerden olmasından dolayı telaffuz zorlukları yaşamaktadırlar. Türk dillerinin Oğuz grubundan olan Azerbaycan Türkçesi ve Türkiye Türkçesi birbirine çok yakın dil ailesidir. Her iki ülkenin farklı coğrafyada bulunmasından ve farklı dillerden etkilenmesinden dolayı söz varlıklarında farklılıklar bulunmaktadır. Ayrıca dil bilgisi kurallarında da birtakım farklı uygulamalar göze çarpmaktadır. Bu durum yazıda olduğu gibi telaffuzda da yanlışlıkların yapılmasına sebebiyet vermektedir. Azerbaycan'da Türkiye Türkçesini öğrenen farklı yaş grupları üzerinde yaptığım çalışmaya göre aşağıdaki yazım yanlışlarının yapıldığını tespit ettim. Tabii yazıdaki bu yanlışlar okumaya ve telaffuza da tesir etmekte ve öğrencilerin bu yanlışları düzeltmeleri uzun zaman almaktadır. Azerbaycan Türkçesinde "etmek", "olmak", "kılmak" yardımcı filleri ile yapılan birleşik fiillerin tamamı ayrı olarak yazılır. Meselâ; hall olmak, hall etmek, defn etmek, mahv etmek, bahs etmek, zann etmek, hiss etmek, şükr etmek, vb. Fakat Türkiye Türkçesinde herhangi bir ses hadisesi olması durumunda bitişik olarak yazılmaktadır. Hallolmak, halletmek, defnetmek, mahvetmek, bahsetmek, zannetmek, hissetmek, şükretmek, vb. Azerbaycan International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE KARŞILAŞILAN OKUMA VE TELAFFUZ ZORLUKLARI 2385 Türkçesinde ayrı olarak yazılan bu fiiller ayrı olarak telaffuz edilmektedir. Yeterlik fiilinde de buna benzer bir özellik göze çarpmaktadır. "-a bilmek, -e bilmek" yardımcı fiili Azerbaycan Türkçesinde esas fiilden ayrı olarak yazılmakta ve ayrı olarak telaffuz edilmektedir. Örneğin; yapa bilmek, bula bilmek, ala bilmek, baka bilmek, gide bilmek, gire bilmek, vb. Türkiye Türkçesinde bitişik olarak yazılan bu fillerin okunuşu da bir bütün olarak seslendirilir. Türkiye Türkçesinde "ğ" olarak yazılan ve telaffuz edilen birçok ses Azerbaycan Türkçesinde "y" olarak yazılır ve telaffuz edilir. Yaptığım çalışmayla öğrencilerin yazdığı yazılarda bununla ilgili olarak aşağıdaki yazım yanlışlarını tespit ettim. Tabii bunlar telaffuzda da kendini göstermektedir. "deyil, diyil, soyuk, eyer, beyeniyorum, gideceyim, öyrenmek, vb." Bazı kelimelerin başındaki ses farklılıklarından dolayı yapılan yanlışlar telaffuza da yansımaktadır. "keçiyor, keçmiş zamanlarda, tökmek, keçen günlerde, keçmiş zamanlarda, keçsin diye, vb." Kelimelerin içinde sessizlerdeki yer değişiklikleri farklı yazım hataları ve yanlış telaffuzlara sebebiyet vermektedir. Türkiye Türkçesinde (TT) "ileri" Azerbaycan Türkçesinde (AT) "ireli", TT "tembel" AT "tenbel", TT "köprü" AT "körpü", TT "kirpik" AT "kiprik", TT "yaprak" AT "yarpak", TT "kibrit" AT "kirbit", TT "toprak" AT "torpak" Azerbaycan Türkçesinde kelime sonlarına gelen eklerde sert sessiz benzeşmesi olmamaktadır. Fakat Türkiye Türkçesinde sert sessiz benzeşmesi olmaktadır. Bununla ilgili olarak Türkçe bir metnin okunuşunda yapılan yanlışlıklar tespit edilmiştir. "gitmemişdi, konuşdu, geçdi, kalmışdı, birlikde, çalışdık, serbestdir, düşmüşdür, yapdım, tarafdan vb." Kaynaştırma harfinin farklı kullanılmasıyla yapılan yanlışlar: "kapını, baklavanı, çantanı vb." Bu tür yanlışlara Mehmet Kara Gazi Üniversitesi TÖMER öğrencileri üzerinde yaptığı araştırmada da rastlamıştır. "Ben Ankara’nı gezdim. (Ankara’yı); Dün Ali’ni gördüm. (Ali’yi). (Kara, 2010:10) Gelecek zaman ekinin kullanımıyla ilgili yapılan yanlışlar: " olucak, kalıcam, uğrayıcak, vb." Benzer kelimelerin seslendirilmesinde yapılan yanlışlar: "kiçik, soyuk, iyade, taleb, çalışıb, öler, cevab, toyuk, pahlava, basdırma, sarmısak, yumşak, bişirmek, amma, çünki, günki, şorba, vasite, veten, vb." Tarihlerin okunuşunda ve telaffuzunda da yanlışlıklar tespit edilmiştir. Meselâ, "20 Ocak 1990 yılında" ifadesi okunurken "yirmi ocak min dokuz yüz doksanıncı yılda" şeklinde okunmuştur. Farsçanın etkisiyle "80" rakamı bazen "heştad" diye okunmaktadır. 4. SONUÇ Türkçeye her geçen gün yeni bir kelime girmekte ve dilimiz söz varlığı açısından zenginleşmektedir. Fakat alıntı kelimeler dilimize kazandırılırken mutlaka süzgeçten geçirilmeli ve Türkçenin ses ve imlâ kurallarına uygun hale getirildikten sonra kabul edilmelidir. Yabancı kelimeler geldiği dildeki kullanışıyla aynen kabul edilmemeli ve mümkünse Türkçe karşılığı bulunarak dilimize kazandırılmalıdır. Konuşmalarımızda ve yazılarımızda mümkün olduğu kadar Türk kökenli kelimeleri kullanmalı ve bu kelimelerin diğer nesillere aktarılmasını sağlamalıyız. International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 2386 Salih SAVAŞ Türkçemizin yazıldığı gibi okunan ve okunduğu gibi yazılan bir dil olma özelliğini mümkün olduğu kadar sağlamalıyız. Yabancılara Türkçemizi öğretirken alıntı kelimelerin yerine kullanabileceğimiz Türkçe kelimeler varsa mümkün olduğu kadar onları kullanmalı ve Türkçemizin zenginliğini ve ses ahengini onlara da tattırmalıyız. Yabancılara Türkçe öğretiminde kelimelerin doğru telaffuzuna önem verilmeli, sesli ve görüntülü teknolojik aletlerden istifade ederek uygulamalı olarak yaptırılmalıdır. KAYNAKÇA 1. Aksan, D. (2003). Her Yönüyle Dil: Ana Çizgileriyle Dilbilim. Ankara, TDK, sayı: 439 2. Dilaçar, A. (1968) Diller ve Dilcilik. Ankara, TDK yayınları sayı:2639 3. Kara, M. (2010) Gazi Üniversitesi TÖMER Öğrencilerinin Türkçe Öğrenirken Karşılaştıkları Sorunlar ve Bunların Çözümüne Yönelik Öneriler. Gazi Üniversitesi Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, Sayı: 3 Cilt: 8 4. Karaman, E. Azerbaycan'da Türkiye Türkçesi Öğretiminde Karşılaşılan Problemler. Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi Sayı. 28, s.45-58 5. Karaosmanoğlu, Yakup Kadri, (1974) Panorama. İstanbul 6. Langacker, R. W. (1972) Fundamentals of Linguistic Analysis. New York 7. Rouck, J. S. (1986) The Study of Foreign Languages. New York 8. Tanpınar, Ahmet Hamdi (1956) XIX. Asır Türk Edebiyatı. İstanbul Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015