1961

Transkript

1961
KAZGAN
( 1961 )
boty'»
VflPMi VrtA/ı
Ç AKT1R\RIM
s^R K ^O O ^L ^R y
T U L L ftb ’
i
Prof.’ Bedri GÜKSOY
Y ıl: 101, C il(: 101, S:ıyı: 101
AİIŞ F ialı :
Müstemir muvazene ve standart ma- ;
liyet muhasebesi . prensiplerine göre •
hesaplanmıştır.
İtibari
bir
Alıç masrafı :
mefhumdur (muhasebe :
ev ödevi)
Satış F ialı :
Vahdet ahi çok iyi bilir
Basıldığı yer :
Disiplin kurulu başkam Engin'in ne­
zaretimle çatı katı
Her mayıs ayında kaarilerin ıttılaına
îarzolumır. Bilimsel, ilimse), iyimser •
[gülümser, sosyal, toplumsal, kamu- •
sal, İktisadî, fennî, içtimai, ziraî, fik ­
rî, ticari, edebi, ebedî, ahlâkî sınai,
mali, idari, patolojik,
nevıastenik
jeolojik, komik, jüridik, psişiyatrik,
:iddi bir mecmua olup saçı sakalı, fr i­
kiği. kritiği, kızı, erkeği, karıyı, ko­
şayı, teksiri, kitabı, kantini, sınıfı,
koridorları, çatı katını, ilân-ı aşkların
aıeşheri ters çevrilmiş bankları, tale­
beyi ve hocayı görür gözetler, gözden
•kaçan kurtulur, kurtulamayan ayva­
yı yer ve acele münderceııtımıza ba­
lıklama dalar. Yazılarımızın hiç bil
•ıakkı mahfuz olmayıp, 109 kişilik ya: 'a heyetinden hesap sorulabilir. Yazı
kurulu anomin müteselsil, müştak,
derive, müçtemi, kollektif, komandit,
kooperatif mes'ııldür.
Neşriyat Müşaviri :
Sübyanist Yalak Gürel
Vazı işlerini fiilen 1da eden mrsııliyetilz Müdire : Boncuk Gönül
:;V'a/.ı işlerini lmsıraliı edeıı Geııel
j j Sekreter : Fofo Selçuk
'Kesim : Sosyetik Kasıntı Tiiloy
İDekor - Kostüm : Gizli aşık Amiralin
İ Kız: Gülsercn
\lako - tıp : Kınalı saçlı sahtekâr
^Berbat Süleyman
îtGeee Sekreterleri : Uykuda
Güıuliiz Sekreterleri: Sütunlu salonda
frikik yakalıyor
j Mülkiye M eseleleri^ Komplikedir
î İllin ve Teknik : Bizde ne gezer. A l ­
in gel, sifonu çek.
Hayvanlar Alem i :
Ayılar; Ayhan, Cengiz. Turgut. De­
veler; Giiray (inhisarındadır). Kşekr; Hüseyin (inhisarındadır). Davar„ . Davar Şener, Altaıı. örd ek ler;,
vetiıı. İnekler; Kimi söyleyelim k i? ;
Ur/hır; Yamak Ahmet, E r t uğru 1,Gün. .Maymunlar; Verşan. Ziraî M alı-;
■illiler; Seksüel Sebze. Kabak Demir,;
tobur Hikmet.
;
"spıır ; Patlersoıı Sami, Jolıanson Mc-|
•tin, sinek siklet Kız Tuncay, A s fa lt;
•Şeııgiln, Centilmen Meral.
;
•Edebiyat : Efradını cami, ağyarını;
•mâni - Mazlıar Hiçşaşmaz
;
•Mİ/alı : Besim Mütebe.ssim
•Kafa İşleri : Yoktur.
■Vıldıy. falı : A vzb eıg Yıldız
Son sınıl' öğrencilerimizin
tertipledilderi mezuniyet şen­
likleri İm yıl, geçen senelerdekilerine kıyasla çok da,ha neş’eli
çok dalıa başarılı geçti. İk i yıld ır biriken güçle tertiplenmiş ol­
ması belki de; bu törenlerin başarısında müessir olmuştur. Ge­
çen yd bu aylarda yurdumuz ve m illetim iz çok karanlık günler
yaşamakta idi. İçinde bulunulan fevkalâde ve o ııisbettc korku­
lu günlerde öğrencilerim iz geleneksel şenliklerini tertipleyem emişlerdi. Şenlik yapm ak "şöyle dursun, Fakültenin bir öğretim
müesseslisi olarak yaşamakta devam edip etmiyüceği belli de­
ğildi. A n k ara’da kendi yurdunda yüz yılını tamamlamış bir öğ­
retim müessesesi olarak faaliyetlerine devanı edebilip cdemiy e eeğ i•şü plıdi görünüyordu. 27 M ayıs İnkılâbı bütün bu endi­
şeleri silip götürdü. Onun için Fakültenin geçen yıl sekteye uğ­
rayan şenliklerinin bu yıl görülmemiş bir coşkunlukla kutlan­
ması biraz da 27 M ayıs İnkılâbının kutlanması-mânasına gel­
mektedir. Am m a iıısan-oğlu dertsiz de olmuyor. Bugün de içi­
mizi burkan başka hadiseler var. 114 sayılı kanunla artımızdan
ayrılan arkadaşlarımızın, hocalarımızın bıraktıkları boşluklar
bizi bir topluluk olarak üzüyor. Ö ğretim üyelerimizin olduğu
kadar öğrencilerimizin de katıldığı bu üzüntünün kısa zaman­
da dindirileceğim Iıâlâ ve Iıerşeye rağmen umuyoruz.
*❖*
İle r yıl bugünlerde tertiplenen törenler “ Ka,zgan” ın neşir
alanına girm esiyle taçlandırılmış olur. Hu yılki K azgaıı da g ö ­
çen yıllardaki emsali gibi çevrem izdeki hadiseleri mizalıııı
menşurundan geçirerek incelemeye çalışacaktır. A m a Deli kanlılık çağının icabından mıdır, denir, luızaıı bu dergiye aşı­
rı zevkler ve düşünceler hâkim olur. Hani meşhur hikâyedir:
Abdüllıâm it’in vezirlerinden Deli F u a t Paşa, her aklına geleni
yapması ile meşhurmuş. Y in e günlerden birgütı bir merasim
yapılacak, Fu at Paşa da orada, Iıazır bulunacakmış. Sabalı er­
ken kalkıp, sırmalı merasim esvaplarını giym iş, bütün madal­
yalarını takmış, evin önümle bekleyen arabaya binmek üzere
aılıımııı atmış. Nedense birden vazgeçip merasime yaya gitm e­
ye karar vermiş. Günlerden sıcak bir sonbahar. Pasa kapa.lı ya­
kalı merasim elbisesinin ve m iktarı Iıayli kabarık nişanlarının
ağırlığı altında lıem yorulmuş, heııı terlemiş. Gideceği yere
ulaştığında, dalıa önce gelmiş arkadaşları, paşanın ya ya geldi­
ğini ve yorulduğunu görünce takılm ak istem işler:
“ Mâşaallah deli - kanlılığın hâlâ üzerinde” demişler. Paşa
şöyle cevap verm iş: “ Kanlılığı bilmem ama delilik nuıhakkakki yerinde..”
*i:*
Kıssadan Hisse: A ğırbaşlılık, ölçülü olma, başkasına kar­
şı saygı değer bir insanı süsleyen mânevi siynetler ise bütün
ziynet eşyaları gibi bunla,r da gençlere en fa zla yakışır. 1961 '
modeli gençlerin bu mânevi ziynetleri ne kadar iyi taşıdıkları­
nı, kendilerine ne şekilde yaraştırdıklarını görm ek için “ IvAZG A N ” a bakılmalıdır.
*
s#
Son söz sizler içiıı ilk günlerden beri söylediğim iz değiş­
meyen v e ileride de değişmeyecek olan bir temenninin bir kere
daha ifadesi ola,çaktır: Hepinize sağlık ve başarı dileklerimiz.
:
m :::::::::::::::::::::::::::::::::
1
T eşek k ü r ederim..,
Bilm em kimim.
Serseri Ercan Şahaneye geldiği günlerde, haya­
tında ilk telefon konuşmasını yapm ak üzere posta­
neye gitti. Mikrotelefonu kaldırdı ve kendisine öğre­
tilenleri aynen tekrarladı. B iraz sonra karşıdan bir
ses sordu:
— A lo, kimsiniz?
Ercan şaşırdı. Birden intikal edemedi. Bu sıra­
da yanında bulunan Vali Ertuğrula sordu:
— Ertuğrul, kimsiniz diyorlar, ne diyeyim ?
V ali bozulmuştu:
— Be birader, dedi. Cevap ve r işte. Ben bilmem
kimim de.
Ercan gayet emiıı ağızlığa yaklaştı ve :
— A lo, ben B İL M E M K İM İM dedi.
İki sene önce talebe cemiyctiııin Samsun’a yap­
tığı gezide bir partiye davet edilmiştik. Kıbrıslı T e­
oman ile M erzeci Hüseyin tesadüfen yaııyana otur­
muşlardı. B ir müddet sonra Teoman, Hüseyine W.C.
nin yerini sormak için K ıbrıslı şivesiyle Hüseyine :
— Yüzııum ara karşıdadır? diye sordu.
Hüseyin bir kaç saniyelik
şaşkınlıktan sonra;
ga yet sakin yerinden kalktı ve Teom aııa:
— Teşekkür ederim diyerek karşıya doğru yü­
rümeye başladı.
G. V. Z.
Miilkiycde Babar
V____________ ______________________________________________________________________________________________________;----------e
İngilizcedeyim..
Sütunlu salona yoklam a için inen Bedri Giirsoy
F o fo Selçuğu yakalamış soruyordu:
— Gel buraya, ne dersiniz va r sizin?
F o fo Selçuk:
— Fransızca.dersim iz va r efendim.
Bedri Giirsoy tekrar atıldı:
— Peki o halde niye derslere
larda sürtüyorsun?
F o fo hafifçe sırıtarak:
— Ben İngilizcedeyim efendim.
2
gitm eyip, bura­
Ş A B A N ' A
Nur-u aynım Şabuncığım,
*
Biliyorsun, uzun zamandır
suna cevap veremedim.
Türlü «lüleler, biraz (la ihmal arayı böyle açıverdi. Hem
seıı do çoktandır yazmıyordun ya, ne ise.. Son mektubun­
dun sonra kemli kendime dedim ki; bunca yıllık dostu böy­
le unutmak olmaz, nihayet o da İnsan, Niceni verir. Ama
eminim kızmazsın, ne de olsa birbirimizi biliriz.
A lı Şaban alı!... Bu Şahane sensiz olmuyor. Her yer­
de her şeyde sen varsın, senden bir şeyler var. Aıı geçmi­
yor ki seni hatırlamayalım, bele gittikçe sıkılaşan giriş
imtihanlarından sonra... Bu öyle garip bir nostalji ki an­
lamıyorum. Daima sana
rastlayacakmışım gibi bir his
var içimde. Evet Şabancığım,
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sente
Biz sende otomsak bile sen b izdesin yine...
kendimizi iniyle tescili ediyoruz. O kadar vefakâr ve sa­
dıksın ki....
Şahane/yi ııe kadar sevdiğini bilirim. Hepsini anlata­
cağım, te-ker te-ker tat-si-lâ-tıy-la.
Geçen sene, bildiğin hâdiselerden
sonra birkaç giın
içinde lıerşey normale dündii. Tüllâp (nniseccel İnekler ha­
riç) bir ay İçinde hem hazırlandı, hem imtihana girdi. Ta­
bii zevahiri kurtarmak için şikâyetler oldu ama başarı
nishet.1 İra la rım ız ın gayretine rafinen eski günleri pek
aratmadı. N e var ki bıı son durumdan sonra, tüllâbm im­
tihanlara hazırlama kabiliyeti muhterem hocalarımız ta­
rafından da resmrıı öğrenilmiş oluyordu. Siituıılu salonda
tüliâbla yoklamaedık oynayan esbak bakan, sabık dekan,
yeni hakan
olan . Talaş
Cahit’ ten sonra
dekanlığa
(¡iirsey iletiri geliverdi. Ne babacan adam olduğunu
l ¡lirsin, gclgör ki o da birkaç gün sonra kovalamaca sa­
hasına kantini ve yatakhaneleri ekleyerek yanına da iki
yardıır.cı alarak yeni bir strateji ile Uillâb avıııa çıktı.
Haaa! Bedri dedim de aklıma geldi; Etyem ez Hikmetin ri­
vayetine göre -keratanın her 11e kadar gözü körse de kulağı
deliktir- dekan olduktan sonra Bedri bey hecamız iki defa
kramp krizi geçirmiş, T ıp Fakültesine götürmüşler. “ De­
kanlıktan m ı?” diye sorma, niye olduğunu bilirsin .
Şabancığım unutmadan yazayım, geçenlerde bir fır­
tına, “ Sıır” uımızıı yıktı, “ Köklü" müzü köksüz bıraktı,
Ahadan’ı da tâ Eskişelıire Akademiye ticaret hukuku
derslerine kadar yolladı. Tahsin Bekir hocamız ise şivesi
bozuluyor diye Türkçe derslerinden vazgeçti. Şadını A ğ a ­
bey, hâlâ ağabey. Son kitabını tüllâba ithaf etti. Aydın
Yalçın Şalıane'ye döndü. Dersler neşeli geçiyor. Şeylaıı ku­
lağına kurşun şimdilik Forum'daki yazılarından da*bir şey
serınuyor.
A ziz kardeşim, malûmundur, bu Mülkiycdeıı her şey
çıkar -Tıbbiye gibi değildir-. Yenilerde bir de. şövalye çık­
tı. Kemal Fikret hocamıza Legioıı d’Honneur nişanı tev­
cih ettiler. Yeni hocamız üsttinel Besim iktisatlı amma,
(inin ol Mülkiyeliyi çok seviyor. Bir dersi geçiniyor ki
hizlcri yüzümüzü kızartacak kadar İltifata boğmasın. .Ney­
se ki çocuklar altında kalmamağa çalışıyorlar, -011 sıra­
ları bilirsin-. Cıımhur’n geîİnce; sene başından beri bekle­
nen fermanı nihayet geçenlerde okudu. Aslına bakarsan
bu müşterek tebliğ gibi birşey. Tebliğin muhtevasına na­
zaran; Cumhur bey hocamızla Mazlıar bey bocamız mart
imtihanının neticelerini göz önünde bulundurarak yaptık­
ları istişareye dayanarak haziranda pek az tiillâbnı nihaî
sevgiliye kavuşacağını tahmin etmişV*r. Haber bomba gibi
patladı. Fakat millet sineye çekti. Neden deme. Aydın
Yalçın da İşe karışıp bir iiçlü ittifak kurulursa sen o za­
man seyreylo gümbürtüyü. İsmail Türk, Bülent Daver do­
çent oldular. Son Avrupa gezisinde, gidenlerin rivayetine
gör.e, tüllâhı kendilerinden kıl çekmeye teşvik etmişler.
İsmail 11e ise amma Bülent İdarî şubede yoklamadım göz
M E K T U P
açtırmıyor. Fehmi Yavuz’un hakanlıktan sonra pek parag­
raf atladığı yok. Lâkin "garden cities of tcmorrow” ber­
devam. Seha’eımı Orta Doğuya rektör yaptık, tasan gün
geçtikçe yeııi şeyler öğreniyor. Şaban’c.ğım. Aktan Re­
şat’ ın kızınca etrafı zangırdatacak kadar davudi sesi ol­
duğunun da yeni farkına vardık. KoridordakİIer. Sur-İ İsrafil zannettiler.
Mazlıar’m b:ı sene içerde yoklama yapmayıp üstelik
kapıdaki idare memuruna da mani olduğunu söylersem hiç
şaşma. İşte böyle. Neler değişmiyor ki. Birinci sınıfın yeri
bile değişti. Tabiî ağabeylerin yeri de. Biraz sapa geliyor
ama kantin önü yine de epey neşeli oluyor. Şimdilik aşa­
ğıda M ülkiye ruhundan ziyade ' nane” ruhu var, sabah­
ları arasıra “ eşek” ruhu da karışmıyor değil...
İkîgözüm, bu sene Şahanede, seçilip istifa etmek moda
oldu. Siyasi Kutlu genel kurul başkanı iken vazifeyi ciyak
şahıslara devretme lüzumunu duyarak (Nerdon duydııysa)
riyaseti Erhan Ülgenere bıraktı. Ayıhaıı, dâvalardaki biitiin ciddiyetine rağmen etrafı neden güldürdüğünü ve tüllâbııı bir ayıya niye ¿11 kıya.*l etmediğini bir türlü anlaya­
madığından istifayı bastı. Arkasından Ma.vi Engin disip­
lin kurulu başkanı oldu. Gâyet şiddetli bir iki tebliğ ile
islediklerini ve Şem’.i Emre ile Boksör Sami’yi kendine
muavin yaptığını ilân etti. Bir müddet sonra da muavin­
lerini “ alılâk-ı M ülkiyeyi” muhafaza ile ta v zif ederek çatı
katında sıra ile nöbete soktu. Bu yeni fonksiyonundan beri
Maxiıiıiıı otuz iki sayfalık, pıılıı altı liralık haricî mektup
göndermekten vaz geçtiği söyleniyor. Müzikal kovboy Alâeddiu Nisan hâdiseleri sırasında Dernekte tez daktilo et­
mesiyle daha da popüler oldu.
Tiillâb lıızlı bu sene Şııİnme ğini. Clıess özgen, Kafastrof Alâeddiıı, Semaver Yaşar gazetecilik yapıyorlar.
Bu vesile ile Katastrof, yalaklık sahasını Şahanenin dışına
çıkardı. Şimdilik 15. cl evlenme hikâyesinde kader kısmet
çekmekle meşgul. Clıess lıaher uğruna kenefte nasıl sak­
landığını anlata, anlata bitiremez oldu. Vali Ertuğrul, Çin­
gene Şükrü, Ziilkiif Ercan basın alılâk yasasını tanımayan
ilk gazete diye övündükleri “ Mantar“ ı çıkardılar. Şaha­
nede çamur sıçramadık bir kendileri kaldı.’ Soııra nedense
Ayılıan’ııı nazik yardımlarına ve Cahit Talas’ın devam ar­
zusuna rağmen neşriyatlarını tatil ettiler. Tuna Deniz’c
aktı. Gıcık Cengiz bukalemun gibi, 11e olduğunu anlaya­
madık. Küçük ayı Cengiz cemiyete seçildiğinden beri ho­
murdanmaktan vaz geçti. Yalnız kaldığı zamanlarda par­
mağındaki yüzüğe bakıp tatlı tatlı tebessüm ediyor. Merzeei Hüseyin Kıbrıslı şivesiyle Tiirkçeyi epeyce öğrendi,
hayvanlar âlemi ile olan münasebetlerinde gâyet müteyak­
kız. Tarzan İsmet ana mektebinden kimseyi getirmez ol­
du. Haldun Aylıan ise “ Sefaletin
Felsefesi” nin zeylini
yazmakla meşgul. /Cöfte Birol kızlara metafizikten bah­
setmediği zamanlar “ palavracılar” a “ safi” konuşmayı ta­
lim ettirmekle uğraşıyor. 173,25 T.I,. Iık yüzük hikâyesin­
den sonra bazı şeyleri anlatmakta oldukça “ mütekayyız”
davranıyor. Lumumha Özer rasladığı y*rde İki kat olup
üstadım dîye eliııl öptüğü “ z e y lim " 11fil Metinden ustura
dersleri alıyor. Traş üstüne' de “ hatıralar” veya “ Paris
gceelcri” ııi sürünüyor. Davar Şener Avrupa seyahatinden
döndüğünden beri, az çok anlayanlar, İtalyancanııı oldukça
değiştiğini fark «ittiler. Balaban Hasaıı, Fakülteye dadanan
lıir hatunu aıılatmcaya kadar epey kovalamaca oynadı.1Bu­
günlerde kolej civarında “ düıııenli”
dolaşamıyor. Davul
Uçar göbeğinin istikbalinden endişe ettiğinden Haldun ve
flebit Selçuk'la istişarede. Keleş Selâbattiıı sanatı cemiyet
iç.iıı yapmaktan vaz geçti, “ yitirdiğim umutlar üstüne yer­
gi” yİ yazıyor ve diyor ki “ toptanın nnlnctmn tükel düze­
yimizin tırfuıtıları ile zarpuşturulması v.s. v.s..” . Feza Ve­
ledi Orhan Avrupa’da zamparaeılık oynadı. Uzun İlhan
gündüz 8 saat süren sarhoşluk nöbetlerine girip sütuıılu sa-londa böğürmediği zamanlar
ekseriya
çaylarda pistle
3
•
kontrbas çalıyor. H acivat Alptekin'in, çaldırdığı pardesiiyü italikçi Sedad.'a yaptığı foto ğraf ticaretinden sonra
yenilemesiyle "Ortadoğu ve Balkanların en yakışıklı ¡ula­
mı” nöbeti yiııo nüksetti. K el ¡\Ietc, pokerde madrabazla
anlaşıp Kırm ızı lJiilelıtle, Sofist Erolu birkaç defa tığ-u
teber eyledi. Kıış Alpay tatil Kimlerinde kolej öniiııdc bek­
lemeye, olur olmaz yerlerde palto “ filân” unutmaca tövbe
etti. Dünyanın en yakışıklı devesi Gürııy Yunan dilberleri­
ne rozetini lıediye etti. Foto Selçuk telefonlu zamparıteılık
oyunlarında mıılıatablarına kız orta okulundan olup ol­
madıklarım mutlaka soruyor, llskur Tıına ne tarafa çark
edeceğini şaşırdı. Kendi dediğine bakılırsa ayaklar peri­
yodik çalışmalıymış. Kaval Nail etrafı işlemekten vuz jreçti. Vals-clıa elıa'yı isteyene öğretiyor. Klıtlyar Erhan'la Kel­
le lllıaıı, Ürgüb'ün hesaplarını tutuyorlar. İşleri oldukça
ağır. Yem ek yiyecek vakitleri olmuyor. Şıllık Taner’in ho­
calarla arası iyi. Kadife bıyık Altını yeğenlerine amcalık
ediyor. lUarlin Erden, Asftmaııdau ilerdeyse merkez-1 hâke
diiştü. Kikardo Davut okuduktan sonra, lıerkes Keyııes’i
öğrendi. K atolik Orhan ıııazl sigıılı hikâyelere başlamadan
evvel ve iyi geçen lııılllıaıılordan sonra okıınınak iizere yeni
bir l ’ ılter duası yazdı. M illet vekili Halil İbrahim seyredilir
gibi değil, lâcivertsiz görünmüyor. Kadir B og tUllâbla elan
münasebetlerini düzenlemek iizere yeııl bir nizamname ile
Selâm talimatnamesi çıkardı, liurbii Erol, Tekel'e kalite
kontrolörü oklu. Yalak Gürelin tüllâha yutturduğu afyomııt
tesiri nihayet geçti. Simdi Keleşe şiir yazdırıyor. Şaheser­
lerden biri şöyle :
Y o z arık çepel
Eşkin ılgar doru
Güleç özge duru
Yeğ...
Yavru Doğan aktör Aydem irin tesiri ile Bilccikli olduğu­
na karar verdi. Iloşçan halkayı geçirdi, direksiyonu ka­
çırdı, l ’/ l’ Yalçın ile Tulı'ıat Taner orta oyunu oynuyorlar.
Dokuzgiinoğlıt Kcıııal yenilerde şarkı repertuarını değiş­
tirdi.
Yine meraklanıyorsun Şabaneığım. B iraz da Kezban’daıı bahsedeyim. Üzülme, kendisi gayet iyidir. Çok da se­
lâmı var sana. K ızlarla iyi arkadaş, onlardan ayrılmıyor.
Sandık K a fa Modası
H « 5f, kızları da oıısır/, görmedik .v:ı.. Hepsi hamallarından
memnun. H er no kadar bu sene 90 adet âfet. Şalıaııe’yi
şereflendirdi. ise do -hikmetinden sual
olunmaz, ulûm-ıı
siyasiyyeye d a lı» mı istidatlılar nedir?- hu bile biziın ha­
tunları şimdiye kadar kantine iki defadan fazla .indiremedi.
Zâten pek lüzumu da yok gibi "öriinüyor. Yakında epey
düğün davetiyesi alacaksın herhalde ikigöziim. Tonton
¿Sevilin hikâyelerine yakınlarda parmak araları derili yeııi
bir ayak d alı» katıldı. Sııay başarısızlıklardan yılmadan
bahire senaryo yazıyor. Tuncay’ın yaptığı belli değil, avasıra lütfen arzı cudam ediyor. Boncuk Gönül başkan ol­
duktan sonra şimşekleri çekiyor "lıenı zaten arlık burayı
sevm iyor” muş.. Türkân’dan iyi haberler bekleniyor. Yıldız
çözüldü, bohem bayatı falan filân diyor. Avustralya’ya ta­
vukçuluk yapmağa gidecekmiş, ama bırakırlar tın hiç?
Sen olsaıı Kczbaıı’a müsaade eder miydin? Tümay hâlâ
nahif, dctıiz havası yarar belki, nasıl olsa epey alıştı. Tiilây’ın nişanını biliyorsun, bugünlerde Halinde saat 5 çay­
larında daima hazır. Güler dürt senedir geçenlerde ikinci
defa sinemaya gitti. Şcııgüıı hâlâ annesinin sözünden çık­
mıyor. Am iralin kızı Gülseren, kararlar arifesinde düşün­
celi, hazan mânâsız şarkılar da söylediğini rivayet edi­
yorlar. ICsin, Birden, Oya kadim nişanlılar «ruhu. Esin yü­
züğünü mümkün olduğu kadar çok gösteriyor. Güllü Seç­
kin “ Petek petek arılar” ı fazla dinliyemediği için meyus
amma fıkraları ile etrafı neşelendir,iyor. ISpaglıetti Serim,
Avrupa gezisinden sonra çok değişti, evcilikle hususî fi­
kirleri var; asistan ayaklarında. Sugar girl Müşerref heniiz
sessiz s cilasız, Pokli Sevil, diplomasi ile yakından ilgile­
niyor, yüzündeki felâket ifadesinin güzelliğinin hususiye­
tini teşkil ettiğine gerekli .şahıslarca ikııa edildi. Mısır
Püskülü Gülseren kütüphaneden çıkmaz oldu, halen mas­
kot Ilhan’ın tek aşkı.
Birinci sınıf hatunlarını da şöyle bir tanıtayım, sana.
Eksik olmasın çocuklar tasnif ediverdiler, beli 17 cm olan­
lar filân diye.. Bir Güncr var kuğu gibi, ama yalnız. Ayşe
tüllaba göre Şahanenin en güzel kızı, biraz kası­
lıyor tabii. Sen şimdilik bunları, bir de İris'i, Oya’yı,
Nilüfer’! hilscıı kâfi. Hepsi cici kızlar... İşte böyle ci­
ğerparem. Burslar da 250 oldu. Vaziyetim iz sağlam, artık
borçlarımızı öderiz sana. Haydi bu seferlik eyvallah, göz­
lerinden öperim.
Ifoşça kal
AIJKALtUS
4
B İZ B İZ E B E N Z E R İZ (1 )
.SİZ B İZ E B E N Z E M E Z S İN İZ (2 )
... Efendim !? B ir şey mi buyurdunuz?... Muhakkak! Söy­
leyin rica ederim, çekinmeyin. Viski mi? Buyrun... Fıstıklar
da pek taze... .Şu havyardan almanızı rica ediciim... Rica ede­
rim, ıiea ederim buyrıııı... Yaa! ? ? Demek m aiyet memurusu
nuz? Vah vali!! Siz biraz daha içsenize...
... "P all M ail" mı? Mersi. Beji "Chesterfıeld" i tercih ede­
rim. Bfendim, "P all M ail” bana dokunuyor da (:!).... Sorma­
yın nıoıı şer... Her gün bir buçuk saat iş (.anlamadım), sa­
atlerce siiren ziyafet ve gezintiler (efen dim ?), biitiin gece
dans ve içki (nasılmış, oh olsun!!), yorgunluk, yorgunluk,
yorgunluk, (y e te r!) yorgunluktan ölüyorum (II...
...Bütün çabamız, iki ülke arasındaki dostâne münase­
betleri (3)... değil mi ya moııser?... Bu güzel gecenin tadını
üzücü şeylerden bahsederek bozmayalım canım. Tahsildarlık
da fona meslek değil lıaııi, sebat gerek...
... Yook.... Şu .şampanyadan almazsanız darılırım doğru­
su... Hâlis Fransız. Tam kırk yıllık (0) ... Bu mu efendim?
Kuriun izi... yoo pek öııenıl: değil... 'Bir kaç günde iyileşti (7)...
Ne diyordum dear... ilaa, evet... A l yarışlarına olduğu kadar,
g o lf oynamaya da bayılırını (S)... Briç mi dediniz?... Oldukça
zordur... öğrenmek istiyorsanız Kul IJertson'un kitabım salık
veririm (!))...
...Menimin oldııtıı maddaâııı... Şampanya?... Porto mıı?
(10ı... İlıca etlerim, memnuniyetle... Bonsııar madöııazcel...
Mersi, ya s iz?...... Gerçekten öyle........... Gece ay ışığına biiıiinmüş, ılık biı* müzik, no güzel (ligini? .............. Dans eder­
in isiniz (11)...
... Aıabam ı yeni değiştirdim... Bu seferki spor... piknik
mi?... Olur, önümüzdeki pazar giinü (12)... Hay hay madönıuazeel, yarın telefonunuzu beklerim... rica ederim (13)... benim
için büyük şeref... akşam (> dan evvel olmaz... Elçilik binasın­
da saat beş buçuğa kadar resmi kabul var da...
Aptal Nasır
Bilmiyormuş...
Birinci sınıfta iken H alit ranzadan paldır, kül­
dür aşağı yuvarlanmıştı. Arkadaşlar etrafına top­
lanmışlar, her kafadan bir ses çıkıyordu. Şükrü E r
kalabalığı görünce koşup geldi ve:
— N e var, ne oluyor yalın? dedi.
Yerde sersemlemiş bir halde yatan H alit babını
kaldırdı ve Şükrüye şöyle bir bakıp:
— Bilmiyorum, abi dedi. Ben de henüz geldim.
K ibarlık....
(l)
12)
!.!)
(.">)
d i)
d )
IS )
<!>)
110)
111)
1 12)
( IS)
( l ’ı l
P o rfirio R U B İR O S A , “ Mesleğe yeni (/im ılere öğü tler",
C ilt: 2, sayfa lS!,r,2, tel: U S 172.
Turhan F IR A T , (Bilim, sınıfın kapışım açmak yuile ­
tinde. bulanan bir tahsildara hitaben).
^iıınl ilik yerli siya ra içen Serim. Y Ü R D Ö R E N ’in, Am e­
rika seyahatinden sonra söylemeyi âdet edineceği sözler.
T ııry ıtl S E R .ftA R O Ğ LU , (Pa riste, elçiliklerden birinde,
eleiııin doğum yıldönümü münasebetiyle tertiplenen iç­
kili ihi r tide dıiı etlilerden birinin Tu rgııl'u ıı .İnil ve ha­
tırını sorması ¡¡.terine)
San-Gi-Pek vc Muhsin E E R İV A R 'n ı ¡m¡nura sözler se­
risinden 3. kesimin ille cümlesi,
¡¡arap ıızınaııı Sami O N A R A N (hata puyı kirle yılda
birdir).
Gazi A llan G Ü V E N ’in ilerde yazacağı "H a vya nı" adlı
kitabinin 1001 inci sayfasın/la passim.
Hak: " A t yarışları hakkında N u rettin G Ü R E L İ ile m ü­
lakat" vc "K ibrisin Londra Büyük- E lçiliğirM cki göreciııı sırasında y olf sahalarının yıldızı olmağa azm ettim '’.
Bu. sonuncu eser heııiiz tasarı halimle olup Özer N İY A Z İ'y e aittir.
Gün G Ü R (cldtem c K ııl Berlsotı'ıın k ita b ııı salık •ı.crdiğine bakmayın, kendisi başka bir kitaptan öğreniyor>.
Selçuk İNCICSU portoyu Porlofiııod a içmenin tadına
ıloyum olmadığını söylüyor. (S eleıık önümüzdeki se­
çimlerde oyunu Memleketçi P, ye vere ce k tir).
.
Bu soı'ııyu soran Ünal Ü N S A L , “ Hay hay msmııuniyelle" cevabını almıştır. ( Ayın tarihi, c ilt: 1. passim).
Ver.şaıı S E N T İİ R K E R, sözii geçen pazar günii pikniğe
gitm iştir. (Fazla, bilgi için bak: R e m e des lelajioım
lııterııalionales, M a rl X IX L C , sayfa: HS).
Kullu. Ö Z G Ü V E N Ç ’in "R ica ederim." demesinin sebebi,
konuşmakta, olduğu madöınııazeel"nı “ Rahatsız etmiş
olm ıyuyıııı'’ demesidir. (S iz 13 rakkamının ıığıırsıtz ol­
duğuna bakmayın).
Yazıda 1:1 ıleıı fazla dip ııotıı olmadığından ille I-’/, is­
teyenler IV . siyasi şubeye bas vurs'iıular.
Oral Akm an birgün slitunlu salonda dolaşıyor­
du. Arkadaşlarından birisi hızla kendisine bindirin­
ce mukabele etti:
— Çüüüş....
Fakat bu sırada yanında bulunan Vali Ertuğrul ona hitabının hiç de nazikane olmadığını hatır­
lattı. Oral “ hakkın va r” dedi; büııdan sonra daha ki­
bar olmaya karar verdi. Birkaç gün sonra sınıfta
bir kız arkadaş Oralın ayağına basınca Oral gayet,
kibarca müdahale etti:
— Çüşünüz....
5
I
Mülkiyoyo golmesclcrdi ııe O L U R L A R D I, geldiler ııo O L D U L A R
jDemircili Türlcözü
B ülent E ryüksel
E m re E rg in
Özkan A ytaylan
A ld a ttın Y örü k
E n g in Berlccr
E n le n ön ey
Teom an Yayın
U çar D em irkan
Şeref A r ta r
Koksal Çopuraslan
A yhan E rg in
B ir o l Yüksel
Süleyman Halaoğlu
M ete ökte
Giiray K oruyan
Bülent E ge
Hüseyin M erzeei
G iircl Çeliklcanat
Ilhan Karadeniz
Şener Oktay
H ik m et Uluğbay
Cengiz A ltu ğ
Selâhattin Ara-s
Ayhan Yam an
A y d ın E rdoğan
Çetin H acaloğlu
M uzaffer Kazgan
Tııra n F ıra t
Özer A ydınatay
Tuna Is k ır
S U
Olay Graııd H otel Balin’de
geçmişti. V edat Bay taş room scrvice’te çalışıyordu. B ir ara
telefon çaldı. Ecnebi müşteriler­
den birinin odasındaki banyo­
nun musluğu bozulmuş odayı
su basmıştı. A dam cağız İngiliz­
ce olarak durumu uzun uzun an­
latmış fa k a t bizim V edat birşey
anlamamıştı. Tek rar etmesini
rica etti. Adam yine anlatama­
dı. Bunun üzerine bildiği birkaç
türkçe kelime ile anlatmayı ter­
cih e t t i:
—
çok su, pek
Benim oda
su diyordu.
Vedat
durumu
anlamıştı.
Müşterinin su istediğini tahmin
ederek odaya 011 şişe içme suyu
gönderdi.
fi
Fırıncı olurdu. H arbî oldu.
Boyacı olurdu M adıabaz’ın dostu oldu.
Köçek olurdu. Şem’i oldu.
Bskar kalırdı. A y v a y ı yedi.
Meyhanede şarkıcı olurdu. Seçkin bir şahsiyet oldu.
Herhalde basketçi olmazdı. Şen dul oldu.
Göksel A rso y'a rakip olurdu. K ızların sevgilisi oldu.
Kavuncu olurdu. K ızla r geldiğine sevindi.
Tellâl olurdu. Elektro davul oldu.
Terzi olurdu. Baş belâsı oldu.
Sakatatçı olurdu. T ir it oldu.
Orman koruyucusu olurdu. K ollejli kızların hâmisi oldu.
Sahtekâr olurdu. Fırın kapağı oldu.
Kalpazan olurdu. Değişmedi.
Perukacı olurdu. Manocu oldu.
Deveci olurdu. Bumin oldu.
Geldi de ne oldu? Süleymaııın peyki oldu.
Bahçıvan olurdu. A bi oldu.
 şık olmazdı.  şık oldu.
Tıbbi araştırm alara süje olurdu. K elle oldu.
Mecnûn olurdu. F / F D avar oldu.
Kabzımal olurdu. K ırkayak oldu.
Mülkiye rahat ederdi. Gıcık oldu.
Eskici olurdu. Kel oldu.
H iç bir şey olmazdı. P roleter oldu .
Karaborsacı olurdu. Harem ağası oldu.
Balıkçı olurdu. H asır altı müdürü oldu.
Dsde olmazdı. Kocakarı oklu.
İy i koca olurdu. Cıvıttı.
Barbutçu olurdu. Lumumba oldu.
Evlenirdi. Birinci sınıf kızları ile flörte başladı.
1960 -1961 kronolojisi
1 Kasım
7 Kasını
8 Kasım
10 Kasım
12 K asım
1(> Kasım
17 Kasım
2-1
/ Kasım
2.S‘ Kasım
: Fakülte açıldı. Birinci sın ıf bomboş
bizim çocuklar neşesiz.
: Birinci sın ıf 88 kızıyla gönüllerim izi
allak bullak ederek derse başladı.
: Son sınırlar tenha herkes birinci sı­
nıfın önünde keski ayaklarında.
: K ırkayak H ikm et birinci sınıfın kız­
larına ayak atmakla meşgul.
: Tüm ay ilk defa topuklu ayakkabı
giydi.
: Gıcık Cengiz birinci sın ıf kızlarına
muhasebe derslerine başladı.
: Yalak Tuna (namı diğer zam paraeık)
birinci sınıftan gözlüklü bir kızla ta­
nıştı. Kazgan ekibi onu aşk şarkıları
söylerken yakaladı. Zavallı kız...
: Birinci sın ıflarla tanışma çayı; D a­
var A l tan Tıbışlık peşinde.
: Dem irali “ kızım ben harbi konuşu­
rum lına... benimle sinemaya gelirmisin” diyerek aşkını ilân etti.
Kadyo Çocuk Saati
1/ Şubat
11
í>
<2
15
»
»
17
>>
»
18
10 M a rt
l\) M art
2 A ra lık
l(j A ra lık
22 A ra lık
23 A ra lık
23
”
2'/
■”
31
”
3 Ocak
20 Ocak
8.9 Ocak
15
”
'(!
”
Kuş A lp a y bir gün yatakhanede ki­
litli kaldı.
Bülent D aver yunanlı bir dilbere a:;ık oldu.
Turan Nasıı-’a bozuldu.
Seçkin kamarada fık ra anlatmaya
devam etti.
Bülent D aver ve İsmail Türk bazı
pazarlıklara giriştiler.
A y ı Tu rgu t’u kaybettik.
Güler ilk defa derste arka sıraya g i­
dip amiral battı oynadı fakat Cahit
Talaş farkedip bozuldu.
K ö fte Birol beyaz kadın ticaretine
başladı.
Davul U çar’ııı sesi kısıldı.
Gönül Kazgan komitesi başkanı se­
çildi.
: Disiplin kurulu kilit dâvasına baktı.
Başkan birinci sınıftan bir kıza ihtar
verdi. Bu ihtar b ir aşk başlangıcı idi.
: Tuna “ D enize" düştü.
: K ö fte B iıo l 175 liralık bursunun 173
lirası ile kızına yüzük aldı.
: K h tiya r Erhan Eteni ustada yokla­
ma kaçırdı.
: T ir it şişmanlamak için balık yağı
kürüne başladı.
: H ayret M azlıar beyi sın ıfta gülerken
gördük.
: Napolyon (K e l) Mete İzm ir Ordueviııde yılbaşı gecesi dansöz Derya
ile valinin önünde göbek attı.
: Kel Ş eref Samsun gezisinden döner­
ken Çaycıdan dayak yedi. N için ?
: Giilseren O rbay saclarını kesti.
: Maxi Engin nişanlısından ayrlıdı.
(N o t : Bunun kaçıncı olduğu meşlnıldür.)
Musical Cowboy
7
Hocalardan
Büyük
Lâflar
İB R A H İM Y A S A :
E v “B ir çatı altında barınma, günde bir kaç defa bir
sofra etrafında diz çökme, bir kâse çorbaya kaşık çalma,
bir yastıkta kocama, sevişip sataşma olaylarının cereyan
ettiği malisidir."
M A Z H A K JIİÇ ŞAŞ M AZ :
H er yiğitin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi, lıcı- banka­
nın da ayrı bir muhasebe sistemi vardır.
B E D R İ G Ü R SO Y :
Dekanlık vazifesi c a z ip t ir amma cazip okluğu
da k â E ip tir.
kadar
n
C A H İT T A L A Ş :
Bakanlığa giden yol dekanlıktan geçtiği gibi, dekan-"
lığa giden yol da bakanlıktan geçer.
T A H S İN B E K İR B A L T A :
Siddik Sami Oııara göre; “ K ita
seyyaldir.
Avıııpası
sinirleri
K E M A L A R A R .:
"Bakın bakın efendiler! Adam karının evini hacze­
diyor, herif icra mcnıuıu değil, öküzün teki."
A R İF I’ AYASU O G LTJ :
Şey, meselâ, hattâ, şayet, veyahut, lâkin, fakat, bina­
enaleyh. yani, bu sebepten, lıernckadar, filvaki gerçeklen,
v.s. v.s...
A Y D IN Y A L C IN :
"MevcuL
definitıon’a göre
ekonominin
strUktüriinü
Jigsaw Puzzlc'a göre similcre edersek yapılacak essay’lere
göre demonstration finalinde rĞsonncment çok..... galiba
anlıyamadınız. Çüıılui sense of humour yok."
İS M A İL T Ü R K :
“ Merkez Bankası ile Hazine Umum M iklüıiiigii arasın­
daki münasebet karı ile koca arasında geçen münasebete
benzer. Bu münasebette M erkez Bankası kan. Hazine
Unuım Müdürü kocadır.”
K E M A L F İK R E T A K İK :
“ Buraya ucundan k a * damlayan bir hançer veya bir
kuru kafa koyun” .
»E S A T A K T A N :
“ Köylüler vatanperverdir. Vatanını severler, iyi çocuk
yaparlar. İy i asker olurlar."
B E S İM Ü S T Ü N E L :
Himaye yolu ile ticaret hadlerinin lehimize dönmesi için
tekmeyi atmadan önce iyice düşünmek lâzımdır. Aksi halde
yiyeceğiniz tekme daha şiddetli olabilir.
S A D U N A R UN:
Para Banka İmtihanına girip te cevap vermomek. sade­
ce Para Banka’y ı 'bilmemek demektir.
N E R M İN A B A D A N :
“ Sayın hocam ve kocam Yavuz Abadan’a göre cema­
atla kanaat ayrı mefhumlardır.”
. FEILM İ Y A V U Z :
Affedersiniz paragraf atladım.
8
K
ü
ç
ü
k
Sizi ilk gördüğüm zaıııan, A. Smith’in “ mutlak avantaj­
lar" teorisine uygun olarak milletler arası” aşki mü­
nasebetlere” girişmeye karar verdim. Fakat sonraları Ricavdo'nun "nisbi avantajlar” teorisini benimseyerek sizinle ar­
kadaşlıkta dalıi fayda göldüm.
¡Müdebbir bir işletmeci olarak, aşkımın "rantabilıte ve
pıodükt'.vite” hesaplarını hemen yaptım. Bu hesaplar sonucu,
teklif eğrilerimizin kesim noktasının size göre azamî kar
sağlayacak noktada olması için bütün tavizleri vermeye razı
oldum.
Bundan sonra, kalbimdeki her türlü hisleri bir tarafa bı­
rakarak aşkınız üzerinde “ ihtisaslaşmaya” başladım. Bu ih ­
tisaslaşmada "tam istihdam" haline gelebilmek için aldığım
tedbirler sonucu, "m aliye politikasına" uygun olarak bir his
enflâsyonuna düşmemek zorunda olduğumdan, gereken 'ihtima­
mı gösteriyordum.
Kalbimde yeni doğmakta olan bu aşkı konımak içiıı, "F re-
H
a
n
ı
m
deric List'in genç endüstri <lellli"ne uygun olarak, diğer cinsi
latiflere karşı himayeci ve tahdit edici bir politika gütm ey»
başladım.
Aşkınını “ marjinal verim lillği” ni çok yüksek hesaplamış­
tım. 'Fakat sizin takındığınız tavırlar sonucu, “ faiz hadleri
yükseldiğinden” , aşkımın istikbali lıakkmdaki iyi düşüncele­
rim kayboldu ve kalbim bir "depresyon <levresi” ne girdi. He­
le size vivdiğim ‘'nota” ya karşılık gönderdiğiniz "cevabi no­
ta” bütün üm itlerimi kırdı.
•Diğer cinsi lâtife lcarşı koymuş olduğum tahditlere rağ­
men yine de, "aşkı muvazene” m devamlı açık vermektedir. Bu
durum sonucu “ Aşkımın değerini düşürmeye” diğer cinsi lâ­
tiflere daha çek "satın alma gücü" tanımaya, karar verdim.
Mektubumu burada bititcıkeıı, diğer eiıısi lâtiflerin "G.
A. T. T. Anlaşma” sına uygun olarak misilleme yapmayacak­
larım ümit eder, size de "geniş kâr sahası” sağlayan "teklif
eğrileri” gelmesini temenni ederim.
MÜLKİYELİ LERDEN
IÎÜYÜIv LÂFLAIİ
Hiç kimseden çekmedi madra­
bazdan çektiği kadar.
H attâ kırmızılığından bile bu
kadar müteessir değildi.
K ırm ız ı Bülent
Protein sâdece ette mi vard ır?
Bakın ben bütün gıdam ı SEBZ E ’den alırım.
Etyem ez Hikm et
Ümit’siz olsa da Asum aıı’ın ha­
yaliyle mesuttur gönlüm.
Asuman Erden
Güzel olmak istiyorsanız saçla­
rınızı daima benim gibi trapez
yapınız.
K n su ıtı T üla y
H ayvanları koruyunuz
hor görmeyiniz.
Deve Güray
onları
Büyük.adanın en güzel tarafı
eşekleridir.
Hüseyin M crzeci
Kel başa şim şir tarak
K el Şeref
Kam yonlar kavuıı taşır ve ben
ekimi beklerim.
Kavun Teoman
Sevdiğini bulamıyorsan
ğunu sev.
Ton ton Sevil
buldu­
Erkekler denizi, kızlar denizci­
leri sever.
/>*. L . Ü. F.
Petek petek arılar, sakallı İskoç
Mıırtazayı kovalar
N ilm une Pavyon
H er seyahatte yanınızda müs­
hil bulundurunuz.
Bülbiil sesli Giilyüz
Yem eklerden paçayı, danslar
dan ça ça’yı tercih ediniz.
Dansöz Gülden
B ir hilâl uğruna yârab ne 11haıı’lar batıyor.
S ırık İlhan
Aşk, nişanlanmaktır.
Reis Özkan
Zülüflerim düştü hilâl kaşıma,
Japonya’dan getirtem edim ilâ­
cı, uğraştı,m boşu boşuna.
R ealist Sevin
Caz, saz, neşe, her türlü atrak­
siyon ve ilâveten Serim Mogambo’da
Cenova
9
mülkiyeli Kızların töurcu
A L E V B U R CU
His hayatı : Saman altından su yürütüyorsunuz.
İş hayatı : İzm ir mahkemelerinde enteresan bir dâva
konusu oldunuz.
Sıhhat
: Hiç bir geziyi kaçırmayınız. H er hava size
yarar.
,
A Y Ş E BURCU
His hayatı : Balo ve çayları kaçırmayınız. Kısmetinizi
bulmak üzeresiniz.
İş hayatı : Cumhur şakaya gelmez, muhasebeyi iyi çalı­
şınız.
■Sıhhat
: Saçlarınızı omuzlarınıza dökünüz ve siyah
çorap giymekten vaz geçiniz. Size daha çok
yakışacak.
G Ü L D E N B URCU
His hayatı : Mühim kararlar arifesindesiniz.
İş hayatı : Bol bol dansediniz.
Sıhhat
: Avrupa havası size fazlasıyla yaradı.
"A Y H A N B U R CU
His hayatı : Bazı kimselerin fazla dikkatini çekiyorsunuz.
Ayaklardan sakınınız, fakat kaçmayınız.
İş hayatı : Bol bol daktilo yazınız.
Sıhhat
: M akyaj sizi daha da gUzellcştirccck. ilımal
etmeyiniz.
güner
burcu
His hayatı : Etrafınızda kesif bir sis tabakası var. Sizi
görmek mümkün olmuyor.
İş hayatı : N e olur derse girmeyin, siitunlu salonda otuıun (son sınıf erkek korosu)
Sıhhat
: O ne bakışlar öyle, kimi çıldırtmaz böyle.
F R İK İK B U R C U
His hayatı : Durgunlaştınız.
İş hayatı : Dar etek ticareti yapınız.
Sıhhat
: Şişmanlıyorsunuz. Reklâm lara kanmayın ma­
karna şişmanlatarak besler.
G Ü L Y Ü Z B U R CU
His hayatı : Tonton burcunun tesiri
altındasınız. Fakat
işleriniz iyi gitmekte.
İş hayatı : Avusturalya veya Atina'da sekreter olunuz.
Sıhhat
: Bol bol müshil alınız.
S E V İN B URCU
His hayatı : Çok güzel kamufle ediyorsunuz.
İş hayatı : D cıs çalışmaya fazla vakit
ayırıyorsunuz.
Eğlenmenize bakın.
Sıhhat
: Doktorun tavsiyesini dinlemeyin. Bol bol
banyo yapınız.
P IN A R BURCU
His hayatı : Hayranlarınız artıyor.
İs hayatı : Tebessümünüz size bir takım oaşanlar temin
edecek kudrettedir.
Sıhhat
: Mavi rengi tercih ediniz, size çek yakışıyor.
P E K M E Z C İL E R B URCU
His hayatı : Kısmetiniz açılıyor.
İş hayatı : Top oynamaktan vaz geçiniz.
Sıhhat
: Saç tuvaletinizi ihmal etmeyiniz.
İ L K A Y BURCU
His hayat : M avi ve yeşil gözlerden sakının, tehlikeli
olabilir.
İş hayatı : Mylene Demongeot bir dublör arıyor.
Sılılıat
: Yürüyüşünüze biraz daha itina ediniz.
A Y L A N BÜItCU
His hayat : Unutmaya bakın.
î ş hayatı : Biran evvel İspanyol clıa cha’smı öğreniniz.
Sıhhat
: N iye bukadar zayıfsınız?
10
Bunları Biliyormusunuz ?
. — M antarın b irin ci sayısına kızlardan çok crlcckIcrin bozulduğunu
: — Üam hıin M antar ilânlarına kendi, ismini yazıp,
: sonradan (B ana hakaret ed iliyor d iy e ) M antar­
c ıla rı disiplin kuruluna verm ek islediğini
— Nişanlandığından buyana Iiaba M ehm etin pa­
çalarının a rtık çam ur olm adığını
: — G ülerin derslere girm eyip şatonda oturm ak is­
tediğini
— Tüm aym mezun olunca hususi b ir aşçı tutm ak
istediğini
— Cecc M uzafferin hakiki yaşının 30 olduğunu,
— GöııiUün boyu biraz uzasın diye ayağının altına
: siyan ı kâğıdı koyduğunu
— Y ıld ızın Cow G irl olm ak isled iğini
— Şengünün A vru p a gezisinden sonra rüyasında
asfaltta dolaştığını,
— -Sör O ralın her gün iki derslik istihkakı
olduğunu
— Çetin Ilacaloğlunun İcafasım parlatm ak için
hergün ııü g ct cilası kullandığını
— Seçkinin elveda h a tıralar film in de petek petek
a rıla r şarkısı dinlerken şoke olduğunu
: — K e l Şerefin saçları çilesin diye kafasına işkem- j
bc sardığını
— K ö fte B irolun saçlarının dökülmemesi için
yastığı ayak altına koyduğunu
— Pan A m erikan uçağının yanlışlıkla Irm ak
Tülbentçinin kafasına iniş yaptığını
— Okan Ü çerin öliim perdesi film in e Leylâ Sayarı
seyretm ek için sabah 9 da. g irip akşam 22.30 da
ambiilansla çık tığ ın ı
\
— Saf E n g in in yapılan her espriye yarım saat
sonra güldüğünü
— Tarzan ism etin 13 yaşında■ b ir kızla nişanlı
olduğunu
— Barbü E rolu n yalnız m übarek cuma günleri
şarap içm ediğini
— K el Selahattinin tansiyonuna iyi g e lir diye lıcr
gün yarım saat amuda k a lk tığ ın ı
— K a to lik O rhanın dini bütün b ir müslüman
olduğunu....
— Şam Ergünün kadınları küçüm sediğim
— Yalak G ürelin geceleri ayı seyrederek
uyuduğu
— B oksör Saminin karısından dayak yediğini
— N ecla ve günselinin muhasebeden
:
korkm adıklarını
— M etin D em irtaşın ineklem ekten b ık tığ ın ı
; — Dodoz Yaşarın son günlerde aşk hastalığına
tutulduğunu
— Geçkin H ikm etin e t yemeyip o t yediğini
— Alaaddin Y örü k ’iin 29 nisan olaylarında
Dernekte tez yazdığını
M ü ik î y e y e
f
P ir î P r o f.
O N U D A B E N B İL M E M
Kelle İlhan yaz tatilini Adapazaıında geçirir. II.
Sınıf yaz tatilinde idi. Adapazarıııda bir turist hanım
güç durumda kalmış, derdini anlatacak birini ara­
maktadır. K elle memlekette lisan bilir geçindiğinden
turist hanıma yaklaşır ve:
— Do yon speak englislı, diye sorar.
Turist hanım üzgün:
— No der.
K elle müthiş bozulmuştur.
H alka poz attırmak
için tekrar turist hanıma:
— Parlez . Voııs Fraııçais diye tekrar sorar.
Turist hanım nihayet derdini
bulduğu için sevinçli:
anlatacak birini
— Oui der. Kelle başını kaşıyarak cevap verir:
— iy i amma onu da ben bilmem.
---------------------------------------------------------------------------------^
G e lm e s e le r d i...
— Sami Sönmez: Cumhuriyet H alk Partisinde Body
Guard
— Koksal Çopuraslaıı: Ebeye damat
— A ydın E rdoğan: İşportacı
— Kutlu Özgüveııç: A vu k a t
— Özgen A ca r: Spor-Toto bayii
— Şükrü E r : A y ı oynatıcısı
— Türkan Bakaner: Şarkıcı
— Özer N iz a y i: Kavas
— U çar D em irkan : Elektrodavul
— Özkan A yta yla n : Mübaşir
— F ik ret Ceyhun: İmam
— Selahattin A ras : Şair ( ! )
— Sevil A y a ta : Organizatör
— Emel Taşöz: Ressam Bozuntusu
— Güler Canalp: N . A . T. O. da tercüman '
— Haşan Balaban: K ız K ollejin de kapıcı
— Bülent E ryü k sel: 11 ve 17 otobüslerinde biletçi
— F a h ir A rseveıı: Adam ın teki
— Tonak D iim rol: S eyyar kitap satıcısı
— Selçuk M aruflu: Kolacı
— Süleyman H alaoğlu: işletm e Mütehassısı
— Erhan Güven: Ethem Ustaya çırak
— Sevil Yurdakul: İy i niyet elçisi
— Ünal Unsal: Papaz
— Y aşar K ırım lı: Karabüklü kızlar fah ri başkam
— Cengiz Bulut: P o so f Ş oförler Cem iyeti Başkam
— Cengiz A l tuğ: L ü fe r Balıkçıcı
— M acit Ö zdoğan: Pozatör, kasıntı
— Gönül Kam buroğlu: Boncuk
— Em re E rgin : A llahın Belası
— Y ıld ız Göktan: Dedikodu yazarı
— Seçkin iren Falcı
— Gülseren O rbay: E t Balık Kurumu müstahdemi
— Engin B erker: Basketbol Malzemecisi
— Serim Yu rtören: Makarna Fabrikatörü
— Tu rgu t Serdaroğlu: Ormanları Korum a Derneği
Başkanı
— Selçuk İncesu: Kopernik olmazdı
— Taner Yü cel: Sekiz bela
— A ltan Güven: Yüzm e Hocası
— Gürel Çelikkaııat: Tütün Tüccarı
— Birol Yüksel : Beyaz kadın taciri
— Tüm ay Tiizün: A njeliııin dublörü
— Turhan F ıra t: M iskinler tekkesi kurucusu
— Gülseren U çk a ıı: Kütüphane memuru
— G iiray Koruyan: Polis (Bum in)
Olurlardı
IU T 'A
İMtilkiye seni inikleştirir iken
K aç teksire gircıı haşin gecelerle yarıkmış
Mastorlııgıınıı aksettirmesin diye çelıren
La s V (vga „ Üçlüsü
Kaç Propilamin kaç Aktednm la karışmış
, y. KEMAI/den
Aşırmation
İ DR M
SEHPASI
A s ı
û f NÇLI K
X
!
ONP. A
A 5 K.
Destan-ı Sınıf-ı Rabiyyun
Merhaba ey tüllab-ı hepse şemendani
Çoktur nedense feleğin, M ülkiyeye ehsani
İlm i külliyim serveti, zemanın izzeti ehsani;
Bizde cem oldu hepsi, kalmadı gayri noksani
Mene bak, hazirun bir inek kulunuz da
Bahsetsin size uzıııı uzun, ahvali Mlilkiyani
Göıüıı onda iktisat, görün onda maliye,
Gölün onda lıijiyen, görün onda idare,
Görün onda lisan, görün onda tarih var,
Heç kalacak yanında, şu dünyanın erfaııi
: 1 :
★
Bizde öyle sınıflar, dersaneler va rd ır kim,
Hoca tiillab bulamaz, gelince ders zamaııi
Bizde öyle kantinler koridorlar vard ır kim,
Teneffüste boşalır derste dolar her yani,
Öyle yatakhanelerim iz va rd ır kim serin serin,
Solda s ıfır kalıyor, Sibiryaıım ayazi,
Bizde kah donduran kah haşlatan banyolar da var­
dır kim,
Tım arhaneye yo lla tır en soğuk kanlı insani
Öyle salonlarımız va rd ır kim geniş geniş
Hatunları renklidir, frik ik leri ise gani,
Çatı katı, derııc-k bir alemdir Mülkiye
Gayri anlatalım şu tüllab-ı elcraz-ı hıyarani
*
Çok berbat oldu bu yıl şu tüllabın ahvali
Başkanlığa getirdik en kereviz olani
Bizde öyle g iir sesli, Davul Uçar va rd ır kim,
Kantinde konuşurken rahatsız eder •Dekaııi
Öyle bir ism etim iz va rd ır kim süper zampir,
Tavlam akta mahirdir, ilkokullu sübyani
Doğuştan iktisatçı yahudi Mişon Aydın,
Tam beş kere kandırdı, pazarlıkta şeytani
Doldu t d ıı Mülkiyeyi A yıların tamamı
B ir araya gelince h atırlarlar ormanı,
O. al, Turgut ve Ayhan gerçi kafeste ama
İçlerinde Ceııgizdir, en yabani olanı
Sabah akşam “ kel” denmekten bıktı bizim Metecik
Japoıılara h.-.ıp açtı, bulmak için dermani
Dini bütün imanı tam K adir Bey unutulmaz
“ L o Şikago n edir" der, hele bir g ö r U rfa y i
Otonom Sahtekârlar kralıdır Köftem iz,
Doksandokıız ismi var, en son "F ırın K a p a ği”
Serapa fonksiyon, sadık sevgili Gürel
Seçildi ittifak la M iilkiye’nin yalaği
Disiplin rezil oldu, elinde Saf Enginin
Zamparalık sayıyor, bozunca her ııişaııi
Kahredici Unsurdur, düşüklerden Emremiz,
Hamsi kalır yanında, dünyanın en şişmaııi
Gayesi uzmanlıktır, Ürgüpe Ehtiyarın,
Bir rest ile batırır, bütün patrimuani
Eskicilik elinde, kuşa döndü Keleşin
Nezdiııde hiç kalıyor, Fıızuliııin divani
Kendince espridir, Halduııun bütün özü,
Tam dört sene kahretti, sınıftaki tüllabi
Mesafe ile Leylâd a anılır D avar Şener,
F F adı altında dolaştı A vrııp ayi
T a Rom aya yürütür gemiyi, Kavunumuz,
Dans ederken karıştırır, slow ile ça-ça yi
Franki Laine mukallidi geçinir Marlin Erden
Son sın ıfta taktılar, önada nihayet yulari
Sessiz ve yakışıklı G regori Coşkunumuz,
Unutamadı bir türlü, Am asyalI canaııi
K ron ik nişanlıdır, çakılı Reis Özkan
A yla ya tel çekerken g iy e r siyah esvabi
L ü fer balığı seven Kasıntı Cengizim iz
En gıcık pozlarıyla çoktan geçti Dekaııi
Pişm aniyeyle keşkül, sembolleşti Şükrüde
Buçuğuncu milletin, M ülkiyeli evlâdi
Mantarda mantarlaşan Ercanırnız va rd ır kim
Rakıdan sarhoş oldu, en sonuncu şalvarı
Alâkasız işlerin, lâklâkcısı Ertuğrul
Dâva diye yutturdu, talebeye kezzabi
G atolik diye anılır bizim Orhan
Şaka yapmada geçer, “ Kurbağa kuşu” Cemali
Kırm ızının ayracı, Gima “ Hüseyin abi”
K ızları aratmadı ona fındık pmari
Yaa, unuttuk mu sandınız biz, cinsi lâ tifleri
Ahvalinden söz etsek, bitirem eyiz destani
P ier A ngeli ancak, benzetilir Tümaya
D ört yıld ır yere baktı, ama yaktı bir cani
M aliyeciler nişanlı, siyasisi bekârdır
Tiilay, Serim ve B irgen Sınıfın sacayaği
Gülserenin sırdaşı Kadim Dost Suayımız
Hiç bıkmadan dinledi, en çenebaz adami
Tellâklar içersinde, tek natır Poldi Sevil
T e f çalmadan oynattı, bir siyasi tüllabi
Mülkiyede “ yapışık ik iz” diye anılır
M üşerref denilince hatırlarız Türkani
Turgaydanbile çevik kalede Y ıldızım ız
Sinameki kızlara verdi güzel misali
Sadakatte,birinci, yengem iz Y iğ it Esin
K ızıla ya çıkamaz olmadan Arm ağaııi
Boncuk Gönülle Seçkin ayrılm az iki dosttur
İneklikte birinciler; imtihanda heyecani
Geri kalan tiillab da bir âlem dir sınıfta
Oıılarsız olmaz zaten, sınıfı rabiyani
Kısa kes lıazirun, destan denen lıevaııi
Bin sene methetmekle, bitmez bizim tüllabi
“ D ört sene Mülkiyede yedik içtik yan geldik”
Bize de geldi artık “ E Y V A L L A H " demek zamani
Yalak, Davul. Şemi ve Kennedy düzdük biz bu desdestâni
Yazan da yazılan da son sınıfın eşrâfî
13
N E R E D E E Ğ L E N E L İM ?
(Canınızın istediği yerde)
Sinemalar :
S Ü T U N L U B A L O N iFIRAKİK S E Y R E D E N L E R :
A la iıı lan, Sana nc lan, Selah Keleşyan ve Dudubacı. Kü­
tüphanenin önünde frik ik seyrederken fenalık geçirerek ofsayta düşen ve bu suretle arkadaşları tarafından yakalanan
bir adamın yürekler acısı hali, A yı Turgutla korkunç müca­
delesi, Cengiz Bulutvari naraları, Alâaddin Yörükçe serenadları, 'banklar, frikikler, ahlar, oflar, güzel dekorlar, elbiseler
en ucuz taksitle Dikimevinde dikilir.
KANTJtN : S A N D A L Y E ¡FEDA/İLERİ:
Con direk, K ib ıitk a fa Mustafa, K erata Garbo, Liz T a y ­
yör. B ir yoklama kaçağının, dekandan kurtulmak isterken
çay içmek için girdiği kantinde, yapılan baskın sonunda ele
geçen eldivenler, aşk mektupları, renkli k âğıt üzerine itina
ile yazılır. Çöpçatan Film .
P A V Y O N L A R : K L Ü P B B R F E C T İO N N E 17.
Orkestra şefi Tosun idaresinde edebi yazılar, Artistik re­
simler ve dekorlar. H e r türlü atraksiyonlar, esans ve koku­
lar. Orkestradan saksafon solo. A y rıc a enteresan sürprizler.
Konsomasyon olarak tebeşir verilir.
K L Ü P : Ç A T IK A T I.
•Fare 'bulunmayan 'biricik gece kıılübii olup, ondan sonra
böbrek sotemiz ve film numaralarımız nefistir.
Tiyatrolar :
G IC IK O P E R E T İ: Kurucusu Cengiz Gıcık
H A M A M C I O LA C A Ğ IM ;
Yazan: Ayıhan P E Ş T E M A L
T iirk çcsi: Sid K E R İZ
İngilizcesi: Odrcy H E P B U R U N
(N o t: Bütün dillere tercüme yapılır)
Balcşcfi: Kevork Ç İZ M E C İY A N
Balo: 20 lcız, nefis bacaklar, dolgun göğüsler. Her bedene gö­
re korse yap.llır.
Orkestra .ye/t.' İlâhi bestekâr Alâaddin N eva
(Opera esnasında galeriden küfür etmek serbesttir.)
D ekor: Tülay K A S IN T I, iki koltuk, tiç iskemle, bir lavabo,
bir teyp ve az kullanılmış bir akordiyon seyahat dolayısıyla
satılıktır
Bayan Pakize: Soprano
Mösyö Keleşyan: Bas
Bayan Pakize’nin köpeği F i/i: Lirik tenor
M Ü L K İY E V A S F IN D A G A Z E L
Şabaıı Şahano’nin şeb-ii rfızunda ı,vaııdır
Her kafadan daim bir fik ri mantar revandır
IJir giirulı-u inek ııegam atıyla dolar gûş
El farkına varm az ki peyâm-ı hazirandır
Her kahkaha-i istihzaı sebob-i tedib
H er devrin tehdid-i giram lıâlc-ü yeksandır
Am m a lıiissad hcnıaıı bilsin kini Mülkiyo’ye
Ilâccsi lıenı tüllâhı her daim scııalıandır
Yahya K E M AL'den
Tırtıklayan: A U K A L İU S
B İLU M U M K E L L E R E İT H A F E D İLM İŞ T İK
Birkaç tane saç görüyorum
Ufacık ıbir kafada
O ne saç
O ne kafa
Kaldır onu koy rafa
Bc hey mıuı-kafa
K el Sela.
IIA Y IR B A Ş K A M M
Okuma odasının açılacağı gün Kennedy Alp ve arkadaş­
ları içerde oturmuş konuşuyorlardı ve Alpaslan durmadan
sigara içiyordu. M axi Engin atıldı:
— Keıınedy çok sigara içiyorsun âşık mısın?
Alpaslan kasılarak cevap verdi:
—< Hayır, başkamın.
Lodi dıır K a d ir lîiîg
K IIİM I/A H AV U Ç
Içgezideydik. İskcnderunda lokantalarda yemeğin yanın­
da kırmızı turp da getiriyorlardı. B ir yemekte Hasaıı Balaban
garsonu çağırdı:
— Bana, dedi, lûlfen kırmızı havuç getirin.
N E K İL İS E S İ İM İŞ?
Hacı Yalkut Hatayda guruptan ayrılmış ayrıca gezmiş­
ti. Akşam toplanınca gördüklerini anlatmaya başladı:
— Abi, yahu, bir kiliseye girdik: mozaikler filân şaha­
neydi.
(Birisi sordu:
— Hangisine?
—• Hıristiyan kilisesine!...
N E İM İŞ!..
Seha bey hocamıza göre “ CD” niıı herkesin bildiği bir
resmi, iki tane de gayri ıasm i mânası vardır. Gayri resmi-*
lcrden biri (Crctin Dangeureux> yani "tehlikeli deli” diğeri1
de (Contrabandistas Diştiııgueros) “ kibar kaçakçılar” dır.
ÇORBA
Son sınıf Avrupa gezisinde vapurda yemek yiyorduk. De­
ve Güray, Civciv Selçuk ve Yalak Gürel yaııyaııa olurmuşlar
çorba içiyorlardı. O esnada radyoda Chopin'in tanınmış bir
parçası çalıyordu. Deve ile Yalak uzuıı müddet düşündükleri
halde parçanın adım bulamadıkları için Civciv’e dönüp:
— Selçuk, bunun adı ne idi ? Diye sordular.
Selçuk başını çorbadan kaldırdı ve her zamanki bilmiş
pozunu takınarak:
— Yayla çorbası diye cevap verdi.
Kazgamı
Son sınıf kızları olarak toplandık
ve bu yıl son sınıf "Veda Balosuna”
gitmemeye karar verdik. Buna se­
bep erkek arkadaşlarımızın bizi ba­
loya davet etmemeleridir. N e haliniz
varsa görün.
Kazganm notu :
Bütün son stıuf kızla n er­
kek arkadaşlar tarafından Baloya
davet edilmişlerdir.
14
N E Y E R İ İM İŞ
Adana gezisinde Seyhan barajı dolaşılıyordu. Bir ara ge­
niş yeşil sahayı gören Kaval Nail yaııındakine dönerek yahu
dedi:
— Burası amma güzel 'mersiye' yeri be.
M ÜT1CKAYYIZ
Adana’da grup halinde portakal bahçesine gidiliyordu.
K öfte Bit'ol bilir pozlarda ikaz etti:
— Am an çocuklar; dedi. Buralarda portakal araklama­
ya kalkanı domuz gibi vururlar vallahi.
“ ıııütckayyız"
olun.
B A B A C IĞ IM , P A R A T E L L E : S E V G İL İ O Ğ LU M K E L L E - K E L L E İL H A N
15
niii işlerinde saman altından su yü­
rütmesine rağmen Akçakocada Ce­
mal A y geıı hocamız 'ile yaptığı zam­
paralıklar kulağımıza kadar gelmiş­
tir. Sabahları kızlara yalaklaşmaktan derse girememekte, öğleden sonra
ya not çekmekte, ya da s ırf bacak­
larını göstermek
için futbol oyna­
maktadır. Soıı kofana - tırtıl maçın­
da kendisine ismi bizce mahfuz bir
kız tarafından "sahaların herkiilü”
denmiştir.
220 Kıza Akdemir
Üçüncü jeolojik devirde Karade­
niz çökünce bir kısım hamsiler karada kalmıştır. İşte R ıza o hamsile­
rin soyundan gelir. İsimsiz müellifle­
rin basılmamış kitaplarından bir ta­
kım vecizeler yumurtlar. W.C. ya
dahi koltuğunda kitapla gider. Bu­
gün orada kitabını alınamıyacak bir
yere düşürdüğü için ağlamıştır. Bü­
tün büyük burunluların dahi olduğu­
nu iddia eder. Avniniıı dert babası,
Şinasiııin kayın babasıdır. Konuştu­
ğu zaman dakikada 320 kelime sal­
lar. Ebekuşağı
papyonu sosyetede
skandal yaratmıştır. Ağzının içinde
kuyumcu vitrini ışıldar.
■130 Selçuk İııee.sıı
Vıjjt...
Avigııon bağlarında
uzattık bu
boyu. V ıjjt, vıjjt.. Bu kazak İtalyan,
bu gömlek Fransız, bu kravat... v ıjjt!
Bir gün vespayla Çnmlıcaya gitmiş­
tik. Biri (kim o Selçuk?) daha vardı
yanımda... Yeni yeşeren dalların al­
tında.. fesleğen kokusu ve kuş cı­
vıltıları... batan güneş... sağ elim
bilinmeyen bir kuvvetin
etkisiyle...
dur.... ayyü... vıjjt..
259 A rgın ı Ünal
Vatan, ınillel üzerine eıı ateşli nu­
tuklar
çekip
‘'İdealist"
geçinen,
“ Müstahsil anarşist” diye anılan DP.
ııin tek müdafii, Hür. Partinin vefa­
kâr âşığı, C.I-I.P. niıı amansız düş­
manı, Çivril ovasının kumral genci
A rgın ı Üıval, şimdilik hiç bir parti­
den olmamasına rağmen istikbalde
kendini Denizli Senatörü olmaktan
kurtaıamıyacaktır.
Tanıştığı kızların sayısını kendi­
si de bilmediğinden bazan randevu­
larım birbirine
karıştırır.
Pratik,
Pragmatik bir aşk görüşüne sahip ol­
masına rağmen, M ülkiyeli bir güze­
le'soıı olarak gönlünü kaptırarak, bu
ciddî aşk için deli divane olmakta
geceleri bile sayıklamaktadır.
Karikatürist
2(>!) Tunç K ısii:
Babalardan olup, soyadının mâ­
nasını “ İk i kere asker” şeklinde izah
ederse de şimdiye kadar kimseyi iııandıranıamışlşır. Sınıfta çakmanın
tadım çıkarmakta olduğunu
iddia
eder. Gençlik devirlerine ait yaptı­
ğım ız araştırmalar esnasında, arşiv­
lerde kendisine “ Dancing Bear" is­
minin verildiğini tesbil ettik Emin
kaynaklardan öğrendiğimize
göre
şimdilik bir kütüphane memuresinc
kesilmekle meşgul imiş.
Portofiııodayken.... idim. Gece ses­
siz... "Moıı histoire
c'esl l’histoiıe
d'un amour"... Dalgınlığımdan fotoğ­
raf makinamı kaybettim. Vırrrr...
Aloo... Eveet, merhaba. Tanımaz olurmııyuz?... Yarınını?... Saat 11
de... O saatte aile bilgisi dersiniz mi
vaı ?... olur... Saat 2İ de Radyo Çoçuk kulübü programındaki rolünüz
bittikten soma sizi Radyoevi önünden
alirını... (jxüçbnksemalwğ..) Aslında
ben böyle... vallahi değildim. Yıldız
falına düşül düşeli böyle oldum.
301 Ömer IlıçUıcıoğlu
Küçük A y ı
201 Üııver Ünal
"K oııyalı” olmakla övünen Üııver
Ünal, Müllciyenin kıdcmlilcrindendir.
Miilkiyeye ne zaman girdiğini bul­
mak için yapılan biitüıı araştırmalar
mtlsbet bir sonuç vermemiştir. Ken­
dini keskin avcı sanmasına ve vur­
duğu hayvanların etiyle geçindiğini
söylemesine rağmen, bir sinek dahi
avladığı görülmemiştir. Sahte P ıo f.
la verdiği konserlere dinleyici bula­
mamaktan
şikâyetçidir. Karnı ağ­
rıyan herkese karbonat tavsiye et­
tiğinden tiillap arasında “Hern Doctor” diye anılır. Y erli yersiz hocala­
rın taklidini yapmaktan mahkemeye
verilmişse dc, hakim yetkisizlik ka­
rarı verdiğinden kurtulmuştur.
1(5
K a fa kâğıdına, inanmak gerekir­
se milâttan sonra 1934 de Balıkesiriıı
Sarıköy nahiyesinde gözlerini dün­
yaya açmış ve ondan sonra İliç ka­
patmamıştır. Yaşını iki sene küçül­
terek "1936” söylemesi bakımından
yaşlı Kadınlarla bir benzcıiiğ'. var­
dır. Ailesinin bütün ısrarlarına rağ­
men ağzına bir damla içki koyma­
mıştır. İstanbuldan gelen mektupla­
rın ardı kesildiğinden beri can sıkın­
tısından toprak hukuku
de;slcriıı.'
bile girm eğe başladı.
Burnunun
büyüklüğünden ı.ikâyet ettiği varit değildir. Her yemeği
ikişer porsiyon
yemesine
ı-ağınnı
bugüne kadar mide fesadına uğrama­
mış olması arkadaşları arasında dü­
şüklerle bir akrabalığı olduğu zeha­
bım uyandırmıştır. “ Paradan çektik­
lerim " ve ‘Biiyük lâ f etme sanatı"
adlı kitapları yakında basılacaktır.
Kil ¡iengüıı Şenel
Erkekseniz ve Şengiine bir şey
sorduysanız ve O eğer bir aıı daldıysa mutlaka annesinin bu mesele üze­
rimle konuşmasına müsaade edip et­
mediğini
düşünüyordur.
Mekteb-i
Miilkiycyi bitirince Ege Bölgesinde
tiitün yetiştirip biiyük bir sigara fab­
rikası kuracak ve mamullerini (ki
klüp ayarı sert harman olacağı tali­
min dilmektedir)
dış piyasalara,
münhasıran İtalya’ya ihraç edecek­
tir. Bu ideali tahakkuk etmezse ışık­
lı bir asfalt üzerinde inşa edilmiş, şe­
hirden uzakta ancak çok küçük, ra-
P iııg - poııg takımının medarı if­
tiharı bilûmum mali şubeli kızla. ııı
izdivaç
tekliflerini
düşünmeksizin
reddeden Ordinaryüs Talebe. Mülki­
yelim hakiki babası.
30li Teıııııaıı Yayım
"Kam yonlar kavun taşır, beıı ekiıni düşünürüm” mısralarıııın nıııeidi bu yakışıklı genç, bacaklarının gü­
zelliğini lıeıan övmekte ve her mec­
liste “ şu bendeki bacaklar hangi er­
kekle var diyerek son sınıf kızlarını
kıskançlıktan çatlatmaktadır. Gü­
zel dans etmesine rağmen hâlâ cha
elıa ile slow’u ayırdedemcmiştir. Gö-
FALSOLU HAREKET SOYADIMA
YAKIŞMAZ.
M A Z I I A R IIİÇS A Ş M A Z
5LG Taner Yiicel
hat arabaların tırmanabileceği sarp
bir yerdeki şatoda yaşamayı düşün­
mektedir. En sevdiği enstrüman ke­
man, en çok sevdiği insan kız karde­
şidir.
Taııerin doğumu ailede bir Bay­
ram sevinciyle karşılanmıştır. Nurlu
çehresini görmek isteyenler bebeğin
örtüsünü açınca kaytan bıyıklı, cidd!,
haşin ve her haliyle hazirana hürmet
telkin eden bir çehreyle
karşılaşıp
acele durumun ciddiyetine intibak et­
tiler. Etrafına telkin ettiği bu eiddt
atmosfer içinde serpilip gelişen Yedi
Belâ sululuğu ile nam salmış Mek­
tebi Sultanîde bile bu im tiyazlı duru­
munu muhafaza etti.
•174 Kutlu Ö/.güvoııç
Mektebi Mülkiyeııin yetiştirdiği
mümtaz şahsiyetlerden biri olan E t­
ileni K. ö., M. S. 1037 senesinde Mihalıççıkta doğdu. O rta tahsilini Saint-Joseplı papaz mektebinde ikmal edeıı küçük Kutlu burada kim yaya bü­
yük bir istidadı olduğunu fosfor üze­
rinde yaptığı organik araştırmalar
neticesinde bir elemanın patlayıcı
hassasını keşfederek ispat elti.
Mülkiyede talebe iken b ir ara ba­
sın hayalına intisap eden E. K . ö..
M illiyet ve diğer başka kalburüstü
'gazetelerde diplomatik muhabir ola­
rak çalıştı ve bu sahada yüksek Kaabiliyelini verdiği atlatma haberlerle
ispat etli.
Londıada N A T O talebe konfe­
ransında Tiirkiyeyi şan ve şerefle
temsil eden E. K. Ö. delegelerin dik­
katini N A T O ’nım iktisadi yönü üze­
rine çekerek dünya barışına büyük
hizmette bulundu.
181 Yaşar Kırımlı
İdari Şubenin en mümtaz şahsi­
yeti olan Doduz Yaşar, limonun bol
olduğu bir mevsimde Vczirköprüde
gözlerini dünyaya açtı. Parlak zekâ­
sı ile temayüz eden Dodoz, daha okul
çağlarında limonun saç üzerindeki
müsbet tesirini müşahade etmiş, bun­
dan sonra herkese, hattâ Avrupa
gezisinde kendisine briyantin satmak
isteyen Italyaııa bile saçlarına limon
sürmesini tavsiye etmiştir.
ı
•m B AR B Ü (E rol ÖZG EN ) :
Zeüs’ün Ncvşehirdeki bir şarap
fıçısı içinde bıılup çıkardığı ve ondan
sonra bütün meyhanelerin tanrısı ilân ottiğl nazarlık gözlü Jîaküs, tüy­
süzken Saint Joseph’te papazlara şa­
kilik etti, bu arada Mühürdar’da
röntgencilik ilminin türüklerlne vu­
kuf kesbetli. Bilâhare rezaletin her
sahasında ihtisas yaptığı M tilkiye’de
ilk sene top sakalı ile sansasyon ya­
ratıp şöhretinin temellerini attı, ön­
celeri kapalı ve karanlık, daha sonra
sâdece kapalı venihayet açık havada
(ezcümle M O D A iskelesinde) Colctte’e taş çıkartan hayasız strip-tease’leri ile ansiklopediye geçti, h a re ­
ketlerindeki endeterminizm. muvaze­
nesizlik ve istikrarsızlık, sadizmi ile
doğru orantılıdır. N e zaman bir ton
yemek yiyeceği ve ne zaman dağlara
çıkacağı belli olmaz. Yaşını
ancak
astronomlar hesaplayabilir. Şimdiye
kadar hiç evlenmemişse de dolma
parmaklı bir ebeden füı ıığ sahibi ol­
duğu öğrenilmiştir.
Dodoz kızlara ayak atmasını sev­
mez. Ancak henüz teyidine imkân
bulamadığımız bir habere göre D o ­
doz âşıktır. Ayıhaıı, Kel Şeref, Man­
tar Sami ile bir kuartet meydana ge­
tirirler. Dodoz Üzerine Deneme adlı
kitabı hasılat rekoru kırmıştır.
Yedi Belânın bu haşmetli pozis­
yonu kısa zamanda Mektebi Mülkiye
kızları tarafından takdir edildi ve
kendisine ısrarlı lisan dersleri tek­
lifleri gelm eğe başladı.
Kabiliyetli
bir talebeye ders vermenin ilmi zev­
kini tadan Taner, bu işe, arkadaşla­
rın koro haline "Gönül, aşkınla göz
yaşı dökmekle...” şarkısını söyleme­
leri üzerine maalesef son verdi.
Clark Cable’in ölmesi üzerine OrtaŞark, Balkanlar hattâ büttin azge­
lişmiş memleketlerinin güzel bıyıklı
erkeği Unvanını iktisap eden jönü­
müz müteaddit film çevirme teklif­
leri aldıysa da kendine lıas ciddiyet
ve haşinliğini ile bu teklifleri en
seri şekilde reddederek münasebet­
siz zevatın
bir daha Yedi Be­
lâ efendi hazretlerini ebedî olarak
rahatsız etmemelerini temin etti.
518 Ereiiıı Ş A N U
Sarışın olduğu içiıı neslini inkâr
eden bir kürt’tür. Abasından doğar
doğmaz küfür etmeye başlamış ve
İstanbul ile Şark vilâyetlerinin leh­
çelerini meczeden bir argo /lügati
yazmıştır. Mülkiye’deki görünüşte
efendiliği; Sultani’deki serserilikle­
rinden dolayı koğıılup, sürüldüğü Van
lisesinde "hâl ve gidişten” on numara
alması ile başlar. Bu görünüşte efendiliğiııi devam ettirmek için sarfettiği gayret saçlarının dökülmesine
sebep olmuş, kocakarıların tavsiye­
sine uyarak, direk diplerinde poz alan köpeklere çanak tutmuştur. T a ­
kımlardan Galatasarayın, futbolcular­
dan Metin’iıı, şantözlerden Dalida'nm
kronik
hastası olan ŞAM,
mahut
Avrupa gezisinde sigara satışında ka­
zıklandığı zehabına kapılarak Italyada dükkanları soyduğundan Interpol'çe aranmaktadır.
IH!) Haşan Kalaban
Ol
rivayettir ki bu saadetlen tam
ikiyüz bin altı.vüzyetmişiki saat önce
dünyaya gözlerini açtığında "neden
beni bu kadar geç doğurdunuz” diye
annesine çakışmıştı. Mülkiyede baba­
lardan sayılır. "Yatakhanede öğleye
kadar hiç uyandırılmadan yatabil­
mek” üzerinde araştırmalar yapmak­
la ise de sonucunu öğrenmek kabil
olmamıştır. İlk derslere
girmemek
yatakhane prensiplerindendir. Safla­
rı gönlümü işletme makinesini öyle­
sine bir kurar ki, sormayın. Ciddi ge­
çinir aslında cıvıklardandır. Teşki­
lâtçı Mantar Sami’nin dediğine göre
aybaşında yaptırdığı elbiseleri ay so­
nunda satılığa çıkaracak kadar modaisttir.
520 Erol Giilercaıı
515 Sami Sönmez
I
Seyyareler arası serseri, sansas­
yonel dolap Sıvaslı
Suat Sami
Sönmez. İşletme Kürsüsü P ıo f.’ü olup feleğin elinden çemberini kapıp
çevirmiştir. Bilcümle
hükmi şahsi­
yetlerin banisi ve canisi olup, C.H.P.
paspasçısı, vecize ihtilâl ve anarşi
kumandanı, cemiyetin akıl hocasıdır.
P A R A P O L İT İK A S I, A T İ K U Y U Y A G Ö T Ü R Ü P IS L IK Ç A L M A Y A B E N Z E R .
Evde kalmış ihtiyar kızlar tara­
fından en çok okunan bir aşld roma­
nın kıvırcık ve uzuıı saçlı yazarı.
"A şk i karanlık” adını verdiği romaniyle, hem ihtiyar kızları hem de ken­
disini yeni bir hayal tarzının karan­
lığına soktuğundan, mc-s’ut. Kendi­
sinden bizim sokakta “ selâlet ve doğ­
ruluk bakkaliyesi sahibi” diye bah­
sedilir. Eskiden bütün gayesi uzman
olup yeni bir hayal tarzı kurmaktı,
l’oııe seo’nun Gcrgedan’ını gördüğün­
den beri ise lıızlı bir şekilde gergedanlaşma belirtileri ile sayıklıyor.
Peryodik açıklarından ötürü bütün
İS M A İL T Ü R K
17
573: Musíala ö/.kale:
1938
Yılının bir sonbahar sabahı
İzm ir çocuk lıastahanesinde garip
bir mahluk dünyaya geliyordu. K a ­
fasının büyüklüğünden dolayı do­
ğarken ya bebeğin ya da annesini
kurtarmak bahis konusu olmıış, neticcde sezaryenle Mustafa doğmuş­
tur. Doğarken durum doktorların na­
zarı dikkatini celbctmiş, doktorlar­
dan biri "K ib rit K a fa ” diğeri
ise
“ K elle" olarak daha o zaman Mustafayı lâkaplandırmıştır.
H er kime rastlarsa "A llah ulan
goçum, bir sigara verde içek” der.
Gezilerin değişmez kahramanı olup,
son iki senedir seyrettiği filimlerin
hiç birini hatırlıyamamakta ( ! ) ve
anlatamamaktadır. ( ! ) . Sebebini ise
"uyuma mülahazası ile” izah etmek­
tedir. Tahkikat neticesinde bu husus
vârit görülmemiştir.
yemeklere korkunç bir şekilde saldı­
ran ve Orta-Doğunun en kokmuş et­
lerini bile yiyen bir gergedan.
Geceleri " A y m avidir’’ " A y ka­
ranlık” diye sayıklayan ve böylece
ağlıktan kurtulacağına inanan “ Aşırı
iyimser” bir siyanet meleği...
563 Faruk İslâm
' idari .Şubenin fanksiyonsuz tale­
besi, ııe idüğü belirsiz, bir adı da
Maksi I I olan Rast Faruk, Jıanende
olduğunu sanırsa da sesini duyan ol­
mamıştır. Bazı zamanlar havada yü­
rüdüğünden. sabaha karşı eve döner­
ken lağam çukurlarına sık sık dü­
şer. K ı al Faruğun adaşı ve varisi ol­
duğunu iddia etmesine rağmen, men­
şei henüz aydınlanamamıştır. Bir
hastaya kan vermek istemişse de da­
marlarında kan yerine esrar dolaştı­
ğı görülmüş, savcılığa teslim edilmiş­
tir. Soy adının kendisi ile hiçbir il­
gisi yoktur.
Bütün tahsil hayatında
sâdece
arkadaşları ile görülen Mustafa bir­
den açılarak Caz-Caz dan sonra ki
ayağını şahanede atmış ve ne oldu­
ğu belirsiz ( ! )
bir sebeple Fıçı
Coşkundan beter olmuştur. Buııaıılan n insaniyet namına Mâli şube tüllabına müracatlaıı rica olunur.
574 Seyrek Berk Tuııccr
Mülkiye
donjuaıılarından,
Gül
Spor elemanlarından, gözleri badem,
sureti adem, kafası
kabak, zekâsı
toparlak bir yaratıktır. Mülkiye’de
yemiş, içmiş, yatmış, kalkınış, ara­
da bir kitaplarına bakmış nihayet
Kazgan pazarında mezada kalmış­
tır. K ız mekteplerinin giriş, çıkış ve
beden eğitimi
saatlerini kolaylıkla
tutabilen keskin bir hafızası, K ızı­
lay’da zampiı-lik doktorası vardır.
K ızlara yüz vermez, ayaklarına ya­
tar, bakışlaıile yakar. Mektebin ma­
vi boncuğu, sevimlilik rekoru, briçte
kucak kucak şampiyonlukları var­
dır.
Gül Cengiz. Altu ğ
657 İlhan UĞUKOÖIAJ
Saçlarını spor sahalarında tüke­
ten, bütün sporları denediği halde
miskinliği yüzünden bir işe yarama­
yan Ilhan, M ülkiye lokâlinde beleş
yemek yemek için halen güreşmekten
başka birşey yapamadığı halde bas­
ketbolü bırakmamıştır. Spor sekre­
terliğin gerçoniere olarak kullanacak
İzm ir dolaylarının sabık nişanlısı.
Cebeci kızlarının belâlısı, kalp hırsı­
zı, nam-ı diğer G IC IK Cengiz son za­
manlarda sıınf-ı
iptidaiden bir İtiz
Üstadımızın kanına girmiştir. Muha­
sebeyi güç-bela öğrenmesine rağmen
işletmecilikte! kısa zamanda ihtisas
sahibi olmuştur. Am ore hikâyelerin­
de kendisine bakılırsa haşindir. An­
cak cins-i lâtiflerimizden birine göre
sefildir.
Hcrneltadar
çürük kolejli kızlarla Adanalı
sözlerin kendisini A m eıikalı’ya
dan­
ben­
zettiklerini iddia ederse de ona ya­
kın çevreler hiçbir şey benzemediğin­
de müttefiktirler.
18
A R IL A R , K A R IN C A L A R G İB İ İN S A N L A R D A
Iİ01 Yıldı/, «» k lıın
1939 da dünyaya gelen bu arka­
daşın ilk sözü, “ gül gibi kızlarız ya­
ni” olmuştur. Bu seneye kadar (B ig
Star, Buz Dolabı) gibi alâkasız isim­
ler sahibi olmuştur. Avrupa gezisin­
de çok verimli sonuçlar almış ve Portofiııo yolunda otuzbeşinci aşkım ya­
şamıştır? Şimdi Siğnor Forııo denin­
ce gözleri yaşarmaktadır. En büyük
amacının bir şileple Avustralyaya
gitmek olduğunu söyleyerek, milleti
hasta etmiştir. Erkek arkadaşları omm her şeyi ( ! ) iyi anlamasına ön­
celeri bozulmuşlarsa da sonradan
kendileri de bundan hoşlanmışlar ve
Yıldız Maliyyunun dert aııası olmuş­
tu.’. En son olarak “ Bak biz size âşık
oluyor muyuz” diyerek milleti aptal­
ların mıştır.
«05 «tile r Caııalp
kadar yüzsüzlük etmiş ve dini-bütün
mağrur fakat
tarafından dut yedirilmiş
bülbüle
döndürülmüştür.
Baba
Mehmet’le
Bahçelievlere
zamparalığa çıkması
tarafımızdan tesbit edilmiş olup bu
yüzden de karakola düştüğü vakidir.
Son cemiyet seçimlerine N İX O N ka­
sılışı ile girm iş fakaL KISNNEDY
darbesi ile mağlûp olduğundan sık
sık BOM BOKO’yıı
anmaktadır, En
çok sevdiği L Ü F E R balığıdır. Ekseri
hallerde kelebek avcılığı vaktini al­
maktadır. G IC IK lâkabı ile anılır.
JBalıkçı
Güler 1939 yılında doğunca Baba­
annesi sevinçten
bayram elti. Son
demlerinde bana neşe verecek bir to­
run sahibi oldum diye düşünüyordu.
Güler beş yaşında iken hayatı boyun­
ca tutacağı notlar için kâğıt birik­
ti; meye başladı. K â ğ ıt stoku maksi­
mum seviyeye erişince stoku kullan­
maya girişti. Esasen yedi yaşına gel­
miş ve büyük bir merasimle okula
başlamıştı.
Oııbcş senelik tahsil hayatı çevre­
sindekiler için bir azap olmuştur.
Hcrgün bir bardak şekersiz çay içer,
bir dilim ekmek yer. Gayesi liç dört
kilo zayıflam aktır. Son defa geçen
sene ticaret hukuku dersinden kaça­
rak Cebeci sineması kadınlar matine­
sine gitmiştir.
S IĞ IN A C A K B İR Y E R E M U H T A Ç T IR L A R .
IIA S A N K A L A B A N
GOO Krlıığrııl Kunıcııoğlıı
Zaman zaman kendini Roek Huüson sanaıı sırık gibi bir adamdır. Do­
ğ a r doguıaz ebesine ¡mailin mı gari
dediğinden küçüldüğünde harika ve­
let zannedilmiştir. Vaktaki Aydın­
dan Mülkiyeye -sallanmış, ozaıııan
foyası meydana çıkmıştır. Mantarlı­
ğını saklamak için Mantarcı olmuş­
tur. A ııı sıra Bahçelievlere zaıııparacılık oynamağa gittiği 'bütlin ke­
tumiyetine rağmen bilinir. A ttığ ı ya­
lım ayaklar yüzünden aşk mektupla­
rı değilse bile jiletli bıçaklı
tehdit
mektupları alır. 13iı- seferin de böyle
kezzaplı bir tehditten yakasını sıyır­
mak için aecie M illi emniyetli ahile­
rinden yardım istemiştir ( ! ) H er şey­
den çakar.
Fakültenin en usta fonksiyon
çizen adamıdır. Bu sebeple fonksiyon
sahipleri ilk sık sık çatışır. Vali la­
kabı biltiin zannedilenlerin aksine siıdeee Marlon Erdemin yakıştırması­
dır.
Fakültenin sayılı siyasî şahsiyet­
lerinden birisi olan İbrahim Uzun si­
yasî hayata C.H.P. gençlik kolların­
da atıldı. Kendisine sorarsanız ben
C.H.P. li değilim der.
Geçen yıl bir dilbere gönlünü kap­
tırmış ve her ne kadar bu cinsi lâ­
tiften müsbet bir cevap alamamışsa
da sevgisine ihanet olur düşüncesiy­
le etrafında pervane gibi dönen bir
çok genç kıza yüz vermemektedir ( ! )
Bazı geceler sayıklarken ağzından
"S " sesleri çıkmakta ise de bu talih­
li kızın ismini tesbil etmek mümkün
olamamıştır.
(¡10 AlAcddiıı Aşna
TacUttevarihin rivayet ve E vliya
Çelebinin teyid buyurdukları kehanet
gerçekleşmiş, ve gözü ile ağzı açıldı­
ğından beri kimseye konuşma fırsatı
vermeyen bir hilkat garibesi 1356 da
Erciyas eteklerinde vücut bulmuştur.
Bilcümle Kayserilileri bizar ettiğin­
den pederi tarafından Ankara’ya ge­
tirilmiş, genç yaşında çoluk çocuk sa­
atine çerağ edilmiş fakat bu hâl ze­
kâca geri kalmasına sebep olduğun­
dan 21 yaşında dahi “ tonton tavşan”
rollerini oynamaktan kendini kurtaramamıştır.
B ir kızla
tanıştıktan
sonra, 15 gün süren evlenme nöbet­
CİS TUmay Tüziin
19*10 yılında doğduğunu iddia et­
mesine rağmen Mülkiye camiasında­
ki umumî kanaat 19i5 lerde Çorum
yaylasında sabah kızıllığının bulut­
lara aksetmesi ile kopan bir bulut
parçasının içinden bulunduğu şeklin­
dedir. Mektebi Mülkiyeye ilk
defa
şimdi kim olduğu kestirilemiyen bir
kızımızın eteğinden tııtup alt duda­
ğım ısırarak giren (hayret ve şaşkın­
lıkla) bu yavrucağı ilk günlerde bu­
rası orta okul değil diye Mazlıar Hıç•şaşmaz ders dışı etmek istemiştir.
Son sınıf cinsi latifiyunu arasında
zayıflam a rejimini bihakkın tatbik cden yegane hatundur. Bu m uvaffaki­
yetini de yiyeceği yemeğin miktarını
başkalarına
bırakmayıp t kendisinin
tayin etmesine borçludur. M ali şube­
de mukim ‘gül gibi kızlar’ grubunun
faal üyesi olup geçenlerde Mülkiyede
yapılan bir anket neticesi Mülkiye
çeıkes güzeli seçilmiştir. Bu seçimden
hemen sonra yaptığı basın toplantı­
sında Avrupa gezisine götürdüğü
pantalonu ütüsü bozulmasın diye hiç
giym iyeceği
şayiasını
yalanlamak
istemiştir.
lerine tutulur. Hatunlar arasında pek
tefrik yapmaz. -Bununla beraber ayak
attıklarının çoğıınıııı
kızkardcşinin
arkadaşları olduğunu pek az kimse
bilir. En kocaman adamlardan en kü­
çük isimleri ile bahsetmeyi iş sayar.
Fikir işçisi geçinir. Fakat bu iddianın
sadece “ işçi" kısmı doğrudur, önüne
geleni yaladığından dili paspasa dön­
müştür. Organizatörlük ayakları da­
ima çarşaf içindedir. “ K atastıo f’’ di­
ye anılır.
(>07 A lın ır! Karaarslaıı
Bııııdan 21 yıl evvel Pütürge fev­
kalâde bir gün yaşıyordu. Mevsim
bahar, hava güneşli, yıldızlar parlak,
zemin ise miş iniş ağaçlarının çiçek­
leri ile bezenmişti.... Bu fevkalâdeli­
ğin sebebi Hacı Emeettin efendinin
torunu Gavşamtşzâde
Dörtdüvar
Ahmet'in dünyaya gelmesiydi.
Bin bir ihtimam ve itina ile büyü­
tülen Alım et Mülkiyeye
girişinden
sonra tahminler hilâfına Şabanlaş­
maktan kurtıılamıyarak gece gün­
düz ayakta uyudu. Y alak ta uyuduğu
zaman dişlerini gıcııdadıp ne idüğü
belirsiz bir lisanla sayıklar, anti fe­
minist olmasına rağmen Hicran ya­
rasından mıızdariplir. B ir bardak iç­
ki ile W.C. de yatacak kadar sarhoş
olur. Miilkiyedeki tek fonksiyonu iç
gezi organizatörlüğünde bulunmak ve
beceriksizliğini mükemmelen ispat
etmektir.
(¡OH Halil İbrahim Uzun
1910 senesinde Muğla'nın Y a ta ­
ğan kasabasında dünyaya gözlerini
açan bu yakışıklı esmer delikanlı Egeııiıı bütün özelliklerini şahsında
taşımaktadır ( ! ) .
(it i (¡iiııiil Kaıııbıırıığlıı
Fakülte hayatında giydiklerinin
% 80'ııi yeşil olatı bu yeşil gözlü ha­
tunumuz Akbez.de doğmuştur. İnek­
liği ve çolc ıı'ot yediği daima söyle­
nirse de olcadnr şişman değildir.
Sebebi pek basit olan B O NC U K ismi
ile mâruf bu çıtı pıtı kızımızın fen fa ­
kültesi ziyaretleri
istilıfamlara se­
bep olmuştur. Siyasiyim arkadaşla­
rının (K azgan komitesi hademesi)
iltifatını lâyik görmelerine rağmen,
Kazgan komitesi başkanlığını Sevile taş çıkartacak bir hareketlilik ve
beceriklilikle deruhte etmiştir. Ders­
teki konuşmaları ile pek çok defa ho­
caların dikkatini çekmektedir. Ebe­
veynlerine çok bağlıdır. Boyunun kı­
salığına İliç üzülnıcdiğinî söyler ( ! ) .
Daima neş’eli olmak prensibidir. A v ­
rupa gezisi dönüşünde daima Barceloııa’nuı güzelliğinden orayı çok sev­
diğinden ve ilk fırsatta oraya tekrar
gidebilmenin en bliyük arzusu oldu­
ğundan bahsetmektedir.
R ivayet olunur ki, bir keresinde
lııci Sinemasına 12 yaşından küçük
olduğu dddiasıle alınmamıştır.
(¡15 Seçkin İren
1939
Haziranda Tok at’da dünyaya
gelmiştir. Doğar doğmaz annesi Seçkin’in istikbali hakkında bir falcıya
danışmış, fasulye falında meşhur bu
falcı yirmi sene sonra kızınızla mes­
lektaş olacağız diye İren ailesini ke­
dere garketmiştir.
Seçkin Mülkiyede sakin bir hayat
yaşamaktadır. Derslerin sadece üçte,
birini dinler. Geri kalan zamanlarda
çeşitli konularda mektup, fıkra, ma­
ni. türkü v.s. yazar ve bunları büyük
bir maharetle
yanındalti kız arka­
daşlarına ileterek onlarıııda zihinleri­
ni altüst eder, Enteresan Tokat tür­
küleri bilir. İstikbalde sakin bir ha­
y a t sürmek istemekte ve bunun için
de İstanbul’u tercih etmektedir; Bu
kadife gözlü hanım kıza beyaz çok
yakışır. En çok sevdiği şeyler uyku
uyumak, gezmek, konuşmak ve ı-adyoda 'Petek petek arılar' türküsünü
dinlemektir.
H E R T Ü R L Ü B İL A N Ç O E Ş İT L E N İR - C E M İY E T M U H A S İB İ Y A L A K G Ü R E L
19
617 U ç a r D cıııirkan
duğunu zannettiği halde. İlâhi saade­
te ne zamaıı erişeceği kat’i olarak
bilinememektedir. B ir falcı kendisi­
ne (İstikbaline giden yolun
ancak
D O LU N A Y tarafından aydınlatıla­
cağını) söylemiştir.
1910 yılında bir bayram sabalu
İzmirin külhan yatağı lkiçeşmeliklen yükselen davudi, gür bir ses bü­
tün İzm iri kapladı. Doğumu esna-,
smda ebesinin kulaklarının sağır ol­
duğu bizzat annesi tarafından teyid
edilmektedir. İsmini Kerim koymuş­
lar, sonraları oğullarının pilot olma­
sı için Uçara çevirmişlerdir. T ellâl­
lıktan işe bağlıyarak,
mübaşirliğe
kadar yükselmiş,
îzmirden kovul­
masına rağmen Şahanenin gözbebeği
olmuştur.
K ü rt Mustafaııın halefi olan Da­
vulun, sütuıılu salonda yavaş sesle
konuşurken sınıflarda ders yapmak
mümkün olmadığı için idare vasıta­
sıyla susturulduğu
söylenmektedir.
Davul ve Bamblno gibi acaip
isimleri vardır. Burslarını iki ay ön­
ceden takip eder. Davar Şcnerle çok
sevişirler; (.'). Kelle ve İhtiyarın ka­
dim dostu, Las Vegasııı üçüncüsildür. Bahsi müştereği çok sever. İd ­
dia üzerine üç kilo revani yedikten
sonra, hızını alamayarak on bardak
ayran içmiştir. İlk yıllar bir numa­
ralı inek olan Davul, Las Vegasa il­
tihaktan sonra dersleri boykot et­
miş, mezun olduktan sonra tekrar
tellâllığa başlamaya karar vermiş­
tir.
Mülkiyeriin antifeministi olduğu­
nu söyleyerek fors attırmasına rağ­
men, son sınıfta gönlü bir âfete kay­
mış ve kendini kurtaramamıştır.
Avrupa gezisi boyunca harem ağa­
lığı icapmış ve lıiç bir ciıısl lâtifle me­
safeyi sıfua iııdircmemiştir.
Gününün 18 saatim uyumakla, i
saatini saç taramakla ve 2 saatim
da kendince mühim saydığı işleri ko­
nuşmakla geçirir. Ekim ayında bu
programda bir değişiklik yapmakta,
ancak saç tarama saatlerinin bir kıs
mıııı çalışmaya ayırmaktadır.
621 Enlen Öncy
M iilkiye’nin eıı yakışıklılarından
biri olan bu arkadaş az flört etmesi­
ne rağmen son flörtünden geriye ka­
lan “ Üm itsiz olsa da Asumanın haya­
liyle mesuttur gönlüm” mısralarını
sık sık tekrar etmekten kendini ala­
maz. K ızlar arasında el öpmesi ile
(ayasını) meşhurdur. Bilhassa ku­
ğulu parkı ve mehtabını unutacağa
benzememektedir.
Eıı çok sevdiği
Millî Kütüphane W.C. sinde meşhur
ettiği come prima’dır. "H iç bir şey­
den çekmedi, birinci sınıf kızlarından
çektiği kadar’’
mısraları kendisine
bıkkınlık getirmiştir. Sene sonu im­
tihanlarında iki kişinin de mesuliye­
tini üzerine aldığından sene içinde
üç misli çalışmak mecburiyetinde
kalmıştır.
Güzel dans ettiğini zannettiği hal­
de, Antalya gezisinde ancak jüriye
rüşvet vererek dans kralı seçilebil­
miştir.
■Halk türküleri korosııııdadır türkü
bilmez, cemiyet muhasibidir ımıhase
beden anlamaz. Mülkîye dergisinin
sahibidir, derginin ne zamaıı ve ne­
rede çıktığım bilmez.
Tok nıüsbcL yönü A ııli - İnek olu­
şudur.
(¡23 l>ı?ğaıı l ’azareıklı
018 O ral A k ıııa ıı
1354 te Eskişehir'in ormanlık böl­
gelerinden birinde bir post içinde bu­
lunmuştur. Doktorlara gösterilmesine
şehir de büyütülmesine, lise de. hat­
tâ Şahanede okumasına rağmen;
doğduğu yerden gelen özelliklerinden
kurtulamamıştır. El sıkışındaki ne­
zaket ve bir zamanlar Kemal Fikre tin
bile geceleri uyumamasına sebep olan bıyıkları ile meşhurdur. Lâkapla­
rı arasında en çok Umbor adı yerleş­
miştir. Bunun sebebi doğuşunda da
kendisine konan ismin bu olduğu ri­
vayetidir. İsmine yakışır hareketleri,
zilıniyeti ve ses tonu vardır. Ataç
tüıkçesinin hayranıdır. ( ! ) Günlük
konuşma dili ile konuşanlarla arka­
daşlık dahi etmez. ( ! ) Arapça ve A y ı­
ca bilir. Son lisan bakımından Miilkiyede anlaştığı insanlarla sık sık be­
raberdir. Bunlar arasında bilhassa
Katastrof Alûeddin ve Boduk Metin
ile içtikleri su ayrı gitmez.
20
Bursa’mn Yenişehir kazasında doğ­
duğu halde Bllecikli mi yoksa Eski­
şehirli mi olduğuna bir türlü karar ve­
rememektedir. Sağlık müdürü baba­
sının birazcık adama benzesin diye
yaptığı serumlar aksi tesir göstermiş
ve bilindiği gibi mikroskobik kalmış­
tır. Kendisini pehlivan zannedip sık
sık kel Aydeıııir’e saldırmasına, rağ­
men paçalarında çırpınmaktan başka
halt edemez. Oldukça aııli fcmiııist'r.
Dört senedir verilen tavla ve iskam­
bil derslerinin bedelini seller gibi çay
akıtm akla ödemiştir. Kızdırıldığı za­
man gece yarısı Hacettepe’de saatlaıca tur atar. “ Yumuşakçalardan"
kediyi sever. Lakabı "yavrıı” dıır.
624 - Gürel Çclikkaııat
Anasından doğduğu gün ebesine
yalaklık
yapmış,
Şahaneye
g ir­
diğinde de bu konuda doktor Unva­
nını almıştır. Mülkiye dahilindeki
bilûmum lüzumlu
veya
lüzumsuz
bütün işlerde bir fonksiyon
sahibi
olduğu gibi, İtalyan kabinesinde ic­
ra ettiği faaliyetle de, orada da mü­
him bir mevkii işgal etmektedir.
İlâhi askın yer yüzündeki yegâne
temsilcisi olan bu şahıs, minyon tip­
lerden lıoşlanmakta ve yakışıklı ol­
D AN D AN DA D AN DAN, DAN DAN DA DAN
C-.'î Tuncay Tııros
Konyada doğmuştur. Hareketli
ve nazenin bir arkadaştır. Olur ol­
maz şeylere darılır ve kızar. Miilkiyeye gu'diği zaman yalak
değildi.
Fakat profesyonel yalakları zamanla
geride bıraktı. Ağustos böceğinden
daha geveze, cırcır böceğinden daha
fazla yaygaracı ve çocuklardan daha
fazla mızıkçıdır. Muhatabına fikir­
lerini kabul ettiremediği zaman kav­
ga çıkarır. Korkaktır. Hiç bir yere
yalnız gidemez. Fakülteden eve g i­
derken bile arkadaşları oııu otobüs
durağına kadar götürürler.
G27 Davul Orhan
Filozofvari
konuşma ve davra­
nışlarıyla David Hicardo’yu andıran
Davut Orhan, çok ince olan derisini
çatlatır diye hiç sabun kullanmaz,
görüşlerini istikbal
plânlarım hep
kendine saklar, bozulduğu zaman
kulaklarına kadar kıpkırmızı olur.
D A N - D A V U L UÇAR
620 - Aylım ı Yanımı :
1010 yılında Sinop sahillerimle ba­
lık lılar tarafından denizden yakalan­
dığı ıiva y et
olunmaktadır. Üç ya­
şında Latinceyi öğrenmiş, dokuz ya­
sında Yunan mitolojisine
bihakkın
vakıf olmuş, Fransızca ve Italyaneayı orta ikide ikmal etmiş, fakat
hâla Türkçe konuşmasını öğreneme­
miştir. Sınıfı iptidaide kız arkadaş­
larına "Dişi Arkadaşlar” diyecek ka­
dar ince ( ! ) bir kimsedir. İkinci
sınıfta Kelle Gençliğe katılmış, mun­
tazaman her ay bursunun yarısını
Kelle ve Elıtiyara yatırm aya başla­
mıştır.
Çok içki içtiğini söylemesine
rağmen, bir kadeh votka içince ken­
dini Gençlik Parkındaki havuza at­
mıştır. Gıcırdamayı ve mitoloji üze­
rine gaflar yapmayı sever. Denizden
çıkarıldığından sudan nefret eder. Üçiincii sınıfta ilçen bir kere devamlı
İsrarlar karşısında banyoya Bitmiş­
tir. Fadıl Ilakkıdan tra.ş parası ala­
cak kadar yolsuzdur. Paralı ve b a ş ­
lı olduğu günler mutlaka bir fevk a­
lâdelik vardır. Yiizseksenyedi liralık
aşkı Haıııidiyeyi unutanıamaktadır.
683 (Şeref Artar
1036 da doğmuş olııp Safranbolu
eşrafındadır. Anadan doğma keldir.
İstanbul lisesinde mezun olup her
nasılsa fakültemiz camiasına duhul
eylemiştir. Bu dört sene müddetle
arkadaşların huzurunu bozmaktan
başka hiç bir fonksiyonu olmamış­
tır. Yazın daimi olarak Fatihteki fı­
rınlarında çalışır.
Fakültedeki kızlarla pek müna­
sebet: yoktur. Fakat arada sırada
Aydınlık evlerdeki birisine ziyarete
gider. Ramazandan razanıaııa im­
tihandan imtihana sofuluğu
tutar.
Kellik komplekisiııin tesiriyle K öfte
Birolla 3 öğün münakaşaya tutuşur.
10G0 Ekiminde nişanlanmıştır.
Valilerin meslekten
yetişmesine
lüzum olmadığını okuduğu
halde,
kaymakam olunca mutlaka vali ola­
cağını zannederek, şimdiden kendi­
sini avutmaktadır. K elliği sebebiyle
ilk karşısına çıkan kızla hemen ni­
şanlanmıştır. Kiminle ve ne zaman
nişanlandığını hiç bir arkadaşı bile­
memektedir.
631 Sevil A yata
Mektebi Mtilkiyenin her sahada en
faal ve fonksiyon kızıdır. Şeytanlığına
pek güvenir. Arkadaşlarına atılan
ayakların neticesini onlardan daha
çok merak eder. Bu yüzden meyda­
na getirdiği kombinezonları Mişoıı
dahi satmakla bitiremiyor.
Kalbinin ağrısının midesine vurduğu
ve bundan çok koı kduğu bilinir. T ez
canlı ve sıkıntılı psikolojiye sahip ol­
masının sebebi yıllardır ihmal ettiği
ciddi ayaklar meselesidir. Arkadaş­
larının işlerini karıştırmayı en
az
yardım etmek kadar sever. Mutazar­
rır ettiği kimselerin katili Unvanını
ve hışmını hak edecek kadar masum­
dur. En biiyiik meziyetinin sır sak­
lamak olduğu söylcnirsede ağzında­
ki baklayı atamamışsa ilâç stokla­
rında azalma başlar. Bu sebepten ve
gündüz organizasyon yapmak ve
sempati dağıtmaktan vakit kalma­
dığı için gece ders çalıştığından mi­
desinde aspirin ağacı çıktığı söyle­
nir. Gıilyüzle birlikte seyahatleri hiç
kaçırmaz. Katılacak gezi bulamadığı
zaman seyahat tertiplemeğe başla­
ması Acenta Kırm ızı Bülenti rekabet
korkusu içinde bırakmıştır. Kendisi­
ne bozguncu Moskova radyosu de­
nilmesine sebep her söylenen şeyö
önce itiraz etmesidir. Yakından tammıyanların kanaatini değiştirecek
seyyaliyete sahip olan Tonton un her
şeye rağmen çok temiz kalbi vardır.
F akat merak ilik
arzusuna mağlup
olduğu bir gerçektir.
636 Jllrgcn Güven
Giriş imtihanlarına annesinin clindeıı tutarak geldiği için haksız olarak “ anasının kuzusu" Unvanını alan 'Birgenoik, aslında birinci sınıfta
nişanlanmak akıllılığını
gösterecek
kadar açıkgözdür. Üç sene manastır
hayatı sürmüş fakat son sınıfta ti­
yatro ve konserlerde görülmeğe baş­
lamıştır. Ancak
imtihanlarda çok
heyecanlı, seminerlerde aşırı telâşlı
olan ıBirgen mütemmim cüzü olduğu
Tlilay ve Serim’in eğlence tekliflerini
613 Serim Yurt ören
İmtihanların iyi geçtiğini ağzın­
dan bir defa işitmezsiniz ama, kırık
not aldığı vaki değildir. Sosyalizm,
idealizm babında son derece rijit,
pasajda kokoriç yiyip. Hristakiyc
gidecek, Selçuk'un
motoruna bine­
cek kadar da supl’dur. Nedense en­
teresan şeylere karşı fazla bir sem­
patisi vardır. Bu yüzden Avrupada
g ittiği Mogambo. Zanzibar gibi yer­
leri çok beyenmiş ve "aman ne hari­
ka” sözlerini her defasında Tülây'a
tekrar etmekten zavallı kıza gına ge­
tirmiştir. Ccnova'da Lumumba için
yapılan nümayişlerde gaz bombası
yiyecek kadar hararetli olduğu hal­
de 20 Nisanda Tülay gibi yaralanma­
dığı için çok üzgündür. Çok zeki ve
ukalâdır. Fletclıer
\Varren'ın nasıl
elini sıktığını ve Fulbrigt'ı nasıl ka­
zandığını anlatarak, kendi zekâsının
hayranı olduğunu her vesilede ifade
eder. Siyasi şubenin bu yegâr.e gü­
zel kızı, güzelliğini bir parçacık ta
nefis ve şişmanlatıcı makarna ograttene borçludur.
zaman zaman reddederek hayatının
konjoıvktürel bir seyir takip etmesi­
ne sobebiyet vermiştir. Her zaman
"tııbii güzel”
olduğunu iddia eder.
Ve bunu isbat uğruna hiç makyaj
yapmazsa da topuksuz ayakkabı g iy ­
diği de görülmemiştir. Erkek aıkadaşlavile konuşurken "kardeşim” hi­
tabını sık sık kullanır.
612 İKrol Yüksel
1030 larda TUrkiyenin pastırma
bölgesi olan Konya - Kayseri civarın­
da gelişmesini tamamlayarak tesadü­
fen iki ayağının üstüne kalkmış bir
varlıktır.
Yedi aylık doğmasıyla ilk kazığı
ailesine atmış, aynı anda hem Avru ­
pa'da hem de Türkiye’de bulunmakla
fizik kanunlarını. W.C. lerde şarkı
söyleyerek müzik kanunlarını yere
sermiştir.
İlk ve orta tahsili mazbut geçtiği
halde, lise hayatında bayan berberi,
çıraklarının ve 'bilumum domestilcoslarm zihinlerini keskin zamparalıkla­
rı ile işgal etmiştir.
M illkiye’de dolap ve palavracılı­
ğın ilmini yapması ve bu hususlarda
üstün ¡başarı göstermesi hasebiyle
kendisine Kel Selâ tarafından T alley­
rand tinvanı tevcih edilmiştir. Daha'
sonraları bu Unvandan aldığı feyizle
beyaz kadin ticaretine başlamış, an­
cak alâkalı şahıslarca sık sık arandı­
ğından her gece 'biı- kaç yatak değiş­
tirmek mecburiyetinde kalmıştır.
Bilumum
talebe
kongrelerinde
MUlkiye’y i "Otonom K öfte” sıfatı ile
temsil eder.
611 Tülay Deııvuknu
MülkiyenLn yegâne kasıntı k ızı­
dır. Zerafeti ve asaleti ile ayrı bir
sükseye sahiptir. Matem atiğe özel
bir ilgi duymakta olup, 2 x 2 = 5 ol­
duğunu Aynştayn’dan önce bulduğu­
nu iddia etmektedir. F akat buna ken­
disi dahil kimseyi inandıramamakta­
dır. Bütün derslere girer ve ders bo­
yunca resim yapar. Bu resimleri gö­
renler onun Picasso'mm üstadı oldu­
ğuna' hükmeder ( ! ) . Çocukları çok
sevdiğini ve en az altı çocuğunun ol­
masını arzu ettiğini söyler. Çok ze­
kidir; intikal kabiliyeti de çok fazla­
dır. B ir gün kendisine: Sevil Berbe­
rine gittin mi ? diyen Serime, Balıçelievlerdeki Veniis Berbere gittiğini
söylemiştir.
SÜRÜNÜYORUM, O HALDE VARIM - IIALDUN AYIIAN
21
650 Güray Koruyan
G-IG N ail Taçdelen
Amasya'n m cn yakışıklı sarışın
genci olan bu delikanlı Miilkiyeye
girdiği gün sınıflarda bir ablasını
gördü, âşık oldu. O zamanlar gayet
masum âşık ayaklan attı, g itti gel­
di. Ayakkabısını eskitti. Mahcup ol­
duğu için içini dökemedi. Aşkını ab­
lası son sınıfta inek bayramı yapar­
ken itiraf etti. K ız dedi ki, "am a kar­
deşim bunu o zaman söyleseydin y a ” .
İç gezide Adanada gördüğü villâ­
lara ne güzel mersiye yerleri diye
espri yapıyorum zannıyla. şişmiş. İskenderıında barda vals - cha cha yap­
mıştır. Normal bir inektir.
H er defasında "ben bu fakülte­
nin cn iri, uzıııı boylu çocuğuyum"
diyen bu H Ü S N Ü bey Unvanını bu
seııe sınıfı iptidaiden bir oğlana kap­
tırdığı için çok
üzülmektedir. H er
gördüğü deveyi mevcudiyeti ile ka­
rıştırmaktadır. Bu mevzuda esaslı
il tisaslaşııııştır. A yı Turgut ve Kel
M ete gibi vücudu ile mütenasip kim­
selerle
itişip kakışması
kendisine
"B U M İN ” isminin
takılmasına se­
bebiyet vermiştir.
Gönül işlerinde
saman altından su yürüten cinsinlieııdir. Nitekim son sınıf avı ııpa ge­
zisinde Yunanlı bir dilberi kendisine
âşık etmiş. Kızcağızı, vapur rıhtım­
dan ayrılırken, — Güray : Scııd ıııe
pieture, diye avaz avaz bağııtmışUr.
Uzun eşek oyununun çökertilmez as­
lanlıdandır. Miilkiyede "D E V E ” lâ­
kabı ile tanınır.
052 Ağadcdo Çakır
K ara Dağlarının kuytu bir köşe­
sinde dünyaya geldiğinde ilk lâfı
"ben doğmak istemiyorum" olmuş­
tur. Atası Proto - Zırtopozaııın fikri
ve felsefi mirasım tevarüs ettiğini
söylemesine rağmen, tüllap arasında
Çombeniıı gayrimeşru oğlu oiduğu
fik ri hakimdir. Gizlicg attığı ayakla­
rın tutmaması
sonucunda tehlikeli
bir homongolos kesilmiştir. Mektebi
Miilkiyede "g izli ineklik" ilminin ve
kürsüsünün kurucularındandır.
G54 K rcaıı Bozdoğan
047 - E n gin B crlter
Doğduğu yer uzun arkeolojik ve
zoolojik araştırmalar neticesinde da­
hî keşfedilemeyen bu saf vatanda­
şın m illiyeti hakkında da kesin bir
bilgi elde edilememiştir. Döı t sene­
dir Mülkiye formasını giyen bu
sporcu gencimiz, oynadığı bütün
maçlarda takımımızı maalesef mağ­
lûbiyetten kurtaramamıştır ( ! ) . Ken­
disinin her nedense ilk okul sırala­
rından beri ekim aym a karşı husu­
si bir sempatisi vardır, ömründe ilk
zam paralığa orta okul sıralarında
bir kız kaçırmakla başlamış, fakat
yüzüne gözüne bulaştırarak üç giin
hapiste yatmıştır. Fakülteye intisap
ettikten sonra fik ri melekesi biraz
daha terakki ettiğinden artık zam­
paralık deyince aklına k ız kaçırmak
yerine evlenmek gelmektedir. Yemek
parası vermediği halde daha ayın on
beşinde parasının bitmesinin sebebi­
ni Bahçelievler’de aramak lâzımdır.
H er sene şubat imtihanında hangi
dersi çekeceği kendisine malûm ol­
maktadır.
"İstediğim i
alamazsam
ömrün boyunca bekâr kalacağım”
dedirtecek kadar eski yarası tekrar
açılmıştır. Çatı katını istimal eden
ve disiplin kuruluna şikâyet edilen
Mülkiye tarihindeki ilk disiplin ku­
rulu başkamdir.
22
Çorum’un bu ya ğız delikanlısın­
da. Mtilkiye’ye
girişinden bu yana
tek miisbcl tahavviil sakallarının çı­
kışıdır. Mevcudiyetini
"M antarla”
gösteren, serseri Valinin isini baba­
lığı yaptığı Serseri Ercan, Mektebi
Şahaneye girmeden önce Çorum’un
rakidon kullananlarının en madara­
sından mülhem olarak seı telek lâ­
kabına sahipti. Akşam ları sütünü iç­
meden yatmıyan, futbol oynadığını
sanan bu zavallı, son zamanlarda ümiir yoğurduna karşı doğan sempa­
tisinde S/S Adaııa lokantasının rolü
olduğunu söyler. Kaltaf her güldü­
ğüne âşık oluşunu Fahir'le olan dost­
luğuna medyundur, tezi de doktrinde
oldukça
kuvvetli
görünmekledir.
Dört duvar ile birlikte şişmanlamak
için “ papaz karası’’na devanı edip,
bunun masraflarım' muhasibi bulun­
duğu derneğe yüklemiştir. Sık sık
eve sahte masraf yerleri ve fatura­
ları sunar. Çok cömert olup teksirle­
ri para ile sattığı görülmemiştir. Da­
ima hiçbir karşılık
beklemeksizin
kızlara hibe etmiştir.
055 Ü ı ı a l Ü ııs a l
Tarih 31 Ağustos 1939, yer Ber­
lin; Hitler. başbakanlıktaki odasında
Ankara’dan gelecek bir haberi bek­
liyor ve sinirli sinirli dolaşıyor. N i­
hayet saatler tam 24’ü vururken te­
lefon çalıyor. Beklenen haber gelmiş.
Ünal Ünsal doğmuştu. Bu lıeyccan-
la H itler Alman
ordularının Danz ig ’e girmesini emrediyor. Böylece
II. Dünya Savaşı başlıyor.
Ankara Atatürk Lisesi mamulatı
olan Ü ııal siyasî şubeye girince ser­
pilip gelişmiştir. O zamandan beri
göz ağrısından da muzdariptir. Bu
ineğin klâsik müzik sahasındaki oto­
ritesi bu işten anlamayaıılarca teslim
edilmektedir. Doğuştan tenor, bari­
ton, bas. soprano v.s. bilûmum sesle­
re sahip olan Ü.Ü. sık sık Freud.
psikanaliz, şuuraltı gibi lâflarla mil­
letin kafasını ütülemekten zevk aılr.
Spordan iyi aıılar ( ! ) .
inanmayan
Deve Gülay’a sorsun. Siyasi Ünal’ın,
papazlıkla yakından uzaktan bir il­
gisi yoktur.
05 0 A t il â C a n b o la t
Bir ıssız adada M. S. ( ? I tarilı'nde
doğdu. Adanın ıssızlığına, ve aslında
kendi yalnızlığına
halel gelmemesi
için ana ve babasını adadan hemen
sepetledi. Adada cn çok yaptığı şey.
her çeşit gül ekmek, hindistancevizi
sütü içmek, ve hayvanlara modern
bir dil öğreteyim derken kendi dilini
unutmaktı.
Günün fo’riııdc ne olmıış, nasıl ol­
muşsa. M iilkiyeye
intisap etmiştir.
Asıl niyetinin sabotaj olduğu zanne­
diliyor. Her ne kadar aşka dair tek
lâ f etmemişse de yanık bir âşık olup
son sınıf şubatında gül misilICı bir ba­
nımla nişanlanmıştır.
Zamanım yemekhane, yatakhane,
inekhane ve memişhanede geçilir.
İktisat imtihanında hora "spekü­
lâsyon saiki.vle parayı elde tııtmıık
nedir?” deyince hemen, "spekiilâsyonist saikle paıayı elde tutmaktır”
cevabını vermiştir.
r,.')!» Şener Oktay:
Yeşil sahalarda top peşinde koş­
mayı sevdiği kadar, Mülkiye kori­
dorlarında kız peşinde koşmayı da
sever. T. M. T. I'\ genel kongres'ııde Miilklyeyi Kalyada da Türk giietinii ( ! ) temsil etmiş; bu yüzden de
Delege ve F/K adlarını kazanmıştır.
Ehtiyarla K elleye Etlıenı Usta ka­
nalıyla transfer ödemelerinde bulu­
nur. Briç ve blumu iyi bilir ( ! ) ;
ikinci sınıfta ikeıı konuştuğu Leylâsı; "Siyasi Şubeye girmezsen se­
ninle evlenmem dediği için
bütün
yaz lisan çalışmış. Leyla başkasıyla
nişanlandığı içiıı Mali Şubeye g ir­
miştir. Şarkılardan "Karanlık gccclerimiıı güneşi Leylâ'yı' artistlerden
Leyla Sayarı hala sevmektedir.
Konyada bir maç esnasında Beykozlu IOkcrbiçerc posta koyduğu, Alanyada aşk ilahesinin kurbanı ol­
duğu rivayet edilir.
Konya tipi olduğunu kabul etmez
Mevlânaıım oUızikinci göbekten to­
runudur.
F A L A N . : . F İ L Â N ’... S E N N l i B İ L İ R S İ N K İ - O K T A Y BATTI R
ÜG2 Erhan Güven:
1938
<lc İzmirin Dikili kazasında
doğan Erhan, arkadaşlarına: "E v ­
lenseydim sizin kadar oğlum olur­
du" dediğinden Ehtiyar ismini almış­
tır. Mülkiyeye girdiğinden beri ge<;imlni kumardan saglaı-. Etlıenı U s­
tanın Elıtiyura ortaklık teklif etti­
ği söylenmektedir. Kendini Las Vegas grubunun şefi ilân etmiştir.
■Hususi hayatı bir esrar perdesi
altındadır. Hangi şarkıyı beğendiği­
ni bile söylemekten çekinir. Yalnız
renklerden maviyi severmiş. En .bü­
yük amacı birkaç kilo «lyıflam a k tır.
Heı- yıl Kazgan çıkarken fenalıklar
geçirir, lçkd namına yalnızca çay iç­
miştir. Pal ve Burç meraklısıdır.
Iİ78 A y d ı ı ı E r d o ğ a n
"Sınıf geçmek ders çalışmakla
ters orantılıdır" prensibinden dolayı
Harika velet diye de anılır. D iğer
isimleri: Bozuk Para. Haşarat, Ufaklılc, Küsurattır. Kadim dostıı En­
ginle basket maçları yapar, ve da­
ima mağlup olur. Üçüncü sınıfta An­
talya gezisinde Mülkiye forması g i­
yerek milli ( ! ) olmuştur. Kumarın
her çeşidini bildiğini söyleyerek övünür. "Beıı istesem Spor-Toto da
her hafta 011 tuttururum” demesine
rağmen bir kere on tutturmuş, ve
10 lira ( ! ) almıştır:
(¡0 3 A l i . M u z a ffe r K u z g u n
Milâttan önce 1332 tarihinde dün­
yaya gelen Ali M uzaffer Kazgan üze­
rinde hâlâ (antik) kalıntılarını ta­
şımaktadır. Buna rağmen 2!) yaşını
1-1 yaşındaki kızlar için genç bula­
cak kadar Korniş ve modern bir gö­
rüşe sahiptir. Miilkiyeııin istihbarat
şefi olmasına rağmen kendi hayatını
ilgilendi!•en üç mülıim olayı göreme­
miştir. İhtilâli bizzat yaşadığını te­
sadüfen bulunduğu resimlerle isbata
çalışan Cece bu günlerde Yassıadaya
çağrılacağı ümidi içimledir. Çok ha­
zır cevaptır. Lâfı gediğine koyma hu­
susundaki
profesyonelliğini
kabul
edenler'n başında Tonton Sevil g e ­
lir. Çok ketum bir insan olmasına
rağmen, içki masasında hissiyatını
açıkladığı anlarda arkadaşlarının gö­
zü gerçekten yaşarmaktadır. Prof,
larla ve bilhassa Hiçşaşmaz Mazlıar’la arası iyidir. Fakat kavun mev­
simine gelmeden sınıf geçtiği vaki de­
ğildir.
Doğar doğmaz ebesine kombine­
zon sattığı için annesi babası ona
"M işon” adını
takmayı uygun bul­
muşlardır. Bütün kötü huylarını K a ­
bataş lisesinde edindikten sonra Mül­
kiyeye gelen Mişon son iki senede
High Sociely’nin en popüler şalisi
haline gelmiştir. K ızlara yemek ıs­
marlayabilmek için kaybedeceği bü­
tün iddialara girer. Her Istanbula g i­
dişinde "bu sefer ciddî olarak nişan­
lanıyorum”
demesine rağmen, sağ
eli malûm, sol eli ise boştur. Gündüz
konuştuğu kızlarla gece de konuş­
mak iliyadındadır. Kızları saf zan­
netmek hastalığına müptelâ olup, bu­
nu arkadaşlarına da empoze etmeye
çalışır.
Şu günlerde pastahane ve Saray­
lara sahip zengin ufak bir kızla ni­
şanlanmak üzeredir.
Ezeli inek, son dereci saf, çabuk
inanan ve kanan, gizli âşık (!.), eli
açık ve soıı derece iyi bir arkadaştır.
Deıs çalışıp sınıf geçmeyi, bankada
para biriktirmeyi sever. İyi bir aile
erkeği (reisi) ve istikbalin kılıbıklar
cemiyetinin örnek bir âzası olacağı
muhakkaktır.
(¡70 Giilscrrn Orlıay
Soyadından kinaye olacak "A m i­
ralin K ızı” diye anılır. Bilinci sınıf­
tan beri asılanlara hiç yüz verme­
miştir. Dört yıllık gizli âşıktır. Dört
yıldır Gülserendeki tek değişiklik upuzun saçlarını kestirmesidir. Bu fa­
kültede büyük bir sansasyon yarat­
mış bir takım
hocaların derslerini
sekleye uğratmıştır. Mektebin sos­
yal hayatıyla hiç ilgilenmez. Gezilere
pek tabii hiç g’itmcz.
Bu sevimli ve yakışıklı delikan­
lımız, tenakuz ve alâkasızlıklar K ra ­
lıdır. Tenakuz hallerinin başında fiz­
yolojik yapısı ile zevkleri arasındaki
tezat-gelir. Bıı cümleden olarak, maslo r kızların hamisi ve ağabeysidir.
Biitün dertlerinin panzehiri ya­
laklıktır. K ızlar yanında bütün dert­
lerini unutup yalaklık maksadı ile
dünyanın en alâkasız lâflarını eder.
Tütün tarlalarında geçirdiği n-şk
maceralarından gözü korkmuş ve
Mektebi Mülkiye'de ciddi ayaklardan
çekinmiştir. Hastalık ve sağlamlık
zamanları konjonktür devreleri ha­
lindedir. Norm al olarak her 011 gün­
de bir hasta olur. Neşeli zamanlarda
Türkçeyi konuşmayı unutup, Pomak<;u ve Lâzca konuşur. Türkiyenin her
yerinde Arık aradaki kadar tanıdığı
vardır. Bu yüzden International In­
formation Büreau diye tanınır. Dik­
katli olan sırça gibi kalbi vardır, has­
letleri söylenince bozulur.
d a M ele öktu
Napolyoıı'un 199. cu göbek ahfa­
dından olup, tahminen 1.200 leıde İs ­
tanbul’da B elgrat Ormanlan’ııda doğ­
muştur. 1312 de Galatasaray Sultani­
sine duhul edip uzunca bir ımüddet
tahsil ettikten sonra, kayıtların zayi
olması sebebiyle 2. ci defa yeniden
başlamış ve hocaların aşırı sevgisi yü­
zünden teıkedemediği Sultaniden saç­
larım kaybetme pahasına ancak 1957
de ayıılabilmiştir.
Mülkiye'ye girdikten sonra poker
illetine yakalanmışsa da bu oyunu
para mukabili
seyretmeyi oyna­
mağa tercih etmektedir.
Merkez Bankasından burs alma­
ya başladığından beri hem kendi hem
de bankanın istikbali tehlikeye gir­
miştir.
(»< !); jS e la lıa t t n ı A r a s :
(•fil Süleyman Göksel
(¡81 Cemal ICrbay
Yarı karanlık Mülkiye
koridor­
larında insanın tüylerini diken diken
eden boğuk, kısık, çatlak, bet bir ses
yükseldi.
“ Zehir yeşili tarlalarda, kırlan­
gıç misali uçan balıklar
Sen Groenland buzlu yosunu
■Ben Iğdıı ın saçsız Tosunu"
1939
Yılında şiir ve Müzik tanrı­
çası dünyaya K el Sela'yı yolladı. Ve
Keleş "Yağm urlu bir kentte, M inare­
lerin gölgesinde” büytidü.
Birinci sınıfta iken Gazi Eğitim ­
den bir kıza aşık olmuş fakat şiş­
miştir.
Şair geçinir, şiirleri sonundan ba­
şına doğru okumaktan zevk alır. Saç­
ları çıksın diye her gün yarım saat
amuda kalkar. Üçüncü sınıfa kadar
Aristo ile meşgul iken son sınıfta
tavlaya dadannuştır. Zardan başka
her şeyi tutar.
Halterci ve eskici olduğu rivayet
edilir. Yalak Güreli
sübyancılığa
alıştırmakla kabiliyetini ispat etmiş­
tir.
Yatakhanede
motorsikletle gez­
mekten miıftehirdir. Kürtlükle ilgisi
yoktur. Gelmiş geçmiş Mali Şube
krallarının en rezilidir.
B E N İ K T İ S A D E N GE1İİ K A L M I Ş K İ R İ N S A N I M - D A V A R Ş E N E R
23
(>1)5 Özkan A ytaylaıı
68G Turhan Görgiiıı
İlk defa nerede ishali vücut ettiği
anlaşılamamış olmasına rağmen. Lazistanııı -batı kesiminde doğduğu sa­
nılmaktadır. Mektebi Mülkiyeye ¿İr­
dikten sonra bir hocamıza nazire ol­
sun diye göbeğini büyütmüş, bir de
gözlük taktıktan sonra kendine "Sah
te P ro f." adını vererek kız tüllaba
ayaklar atmayı denemişse de, şimdi­
ye kadar hiç birini tutturamamıştır.
Koltuk meyhanelerinde “ çek araba­
nı" makamında -şarkılar söylediğin­
den kendine "davul sesli kart hanen­
de" adı takılmıştır. Bunu tekzTp için
tüllaba konser vermeye kalkışmışsa
da dinleyici bulamadığından kendi
söyleyip kendi dinlemiştir. Diğer adı­
nın "Canbaba" olmasından dolayı
Surıni tarafından .mahkemeye veril­
miş fakat beraat etmiştir. İdarî Şube­
nin göze çarpmaz kellerindendir.
Sin i sıklam âşık olan bu genç,
İzmirde doğmuştur.
Fakültenin en
âşık ve en sadık nişanlısıdır. H er ge­
ce sınıfta mükemmelen görünür. Onu görenler ders çalıştığını zanne­
derlerse ile o ekseriya nişanlısına
mektup yazmakla meşguldür. Posta
g elir gelmez o hemen postanın ba­
şındadır. ¡Kendisine ne zaman mek­
tup geleceğini bilir. B ir sene evvel
P.T.T. idaresinin verdiği açığın bü­
yük bir kısmı Özkan tarafından ka­
patılır. Cebeci
postanesindeki tele­
fon meımııu oııu çok iyi tanır. N i­
şanlısına telefon
etmeye giderken
traş olup bayramlık elbiselerini g iy ­
meyi ihmal etmez. K ara sevdalı ar­
kadaşlara verdiği ııasihatlarla İzıııirı]e verdiği partiler, Lala ile Civcivin
pek lıoşıına gitmiş olup, Borozaıı
Aykuluıı ıniilcmnvm cüzüdür.
(«)(» M uzaffer Giizelıınt.
C87 Avııi Ö/.Cr
Sunay Usluyu ilk gördüğünde g ö­
ğüs ölçülerini soran, sonrada otomo­
bilini omuzlayan Avııi, ilk okulda
"tekdiş A v n i" lisede "Camel Efendi”
lâkaplarıyla tanınırdı. S.B.F. ye g ir­
diğinden bu yana bir çok güzel ( î )
huylarını devam
ettirdi.. Bu arada
güzel konuşma merakı, hocadan söz
isteme tekniği sayesinde bir isim sa­
hibi daha oldu: Mitler, Avniciğim o
kadar İnektir ki. bir keresinde k afa­
y ı bu yüzden bozmuştur da. Avni
Dil - Tarihte kızların hamisi, Kız
Teknikte zilzurna sarhoş bir âşık,
Ziraat
Fakültesinde ise adı dilden
dürmeyen kadim b‘r dosttur.
Konya’nın Karaman kazasında
dünyaya gelirken gümüş büzmeleri­
ni güler yiizle yer yüzüne gönderen
ay. bulutlar arasında kaybolııvermiştir. Aradan yıllar geçti, büyüdü ko­
caman oldu. Kaymakam olayım de­
di. Mülkiyeye girdi. İçi içine sığm ı­
yordu. Çünkii, gençlik boşuna geçi­
yordu. B ir şeyler yapmalıydı. Dil ta­
rihleri, K ız Teknikle: i, Gazi Eğit'ıııleri
dolaştı. Hoylıat üzüntüsünü
ancak Mantar Alım ette
giderebili­
yordu.
Bu günlerde
hüsnüniyetle ayak
atmaya çalışmaktadır. (Nazariyesine gere birde suiniyetle ayak atmak
vardır.) Fakat iki ayağını birden
attığı için düştüğü müşahade oluıımakladı..
G!)7 Fikret (iöktiirk
G00 Fahir Arsevcıı
Malî şubenin bu yakışıklı, yakı­
şıklı okluğu kadar malıçup delikan­
lısı 1039 yılında Sivas'ın Zara kaza­
sında bir kulübede dünyaya gelmiş­
tir. Her nekadar kendisi ecdadının
Zara'nm eski bir derebeyi ve ailesi­
nin asil olduğunu iddia edeıse, as­
lında halis kiirt yavrusudur. Çok has­
sas olup bilûmum musikinin hayra­
nıdır. Bilhassa K lâsik Batı Müz;ğiııi
çok iyi anladığım zanneder. En sev­
diği çarkı “ Ayşem ” dir. O kadar çok
âşık olur ki, bir gün önce âşık olduğu
kızı göstcıscn tanıyamaz. M ülkiye’.ve
nasıl ve ııiçin girdiğini bilmediği gibi
nasıl mezun olacağını ve sonra da ne
yapacağım bilmemektedir. .
(i!)l Vedat Sayar
Diğer bir ismi ‘A fyon kozu” olan
bu yakışıklı çocuk tam dört senedir
gençliğim bo-va gitmesin diye söyle
kolay tarafından tavlanacak bir kız
aramakta, s ııf bu yüzden ııc Seyran
Bağları ne Türk Özü bağları ne de
Koleji ilınıal etmemekte ve 4 taııe ayakkabı eskittiğini yana yakıla iti­
raf etmektedir.
N ereli olduğu belli değildir. Do­
ğudan batıya kuzeyden güneye dur­
madan göç etmiş bir göçmendir. Ön­
leş yıllık tahsil hayatı boyunca 25
okul değiştirmiştir. Felscfik bir ço­
cuktur. Ruhlarla konuşur. Kalbi var­
dır denilemez. Fakat birkaç tslnııblıl'lu genç kısın kalbinde yattığı âşikardır. M ülkiyeye
büyük elçi ol­
mak için girnrş bir hayli İngilizce
öğrenmiş şimdi ise
kaymakamlığa
razı olmuştur.
lüiH Alpaslan Işıklı
Ah zavallı
anneciği; . oğlunun
M iilkiye’ııin en beceriksiz ve en süb­
yan ‘Başkanı olacağını bilseydi acaba
C'nu dünyaya, getirir miydi?
1!M0 yılında Amasya'da doğaıı ve
Miiikiye'de gözleri açılan bu arkada­
şımız. yenile yenile yenmesini öğren­
miş ve nihayet üç sene sonra tüllabııı
bir anlık gafletinden istifade ederek
kahir ( ! ) bir ekseriyetle başkanlığa
seçilmiştir.
Maddeye hiç önem vermediği
"ruh ve kâinat" dergisinin devamlı
okuyucusu olduğundan bellidir. Siga­
rayı içerken, yanmamış tiiliinü ağzı­
nın içine, küllerini ise üstüne başına
döker.
H aftada altı gün açık oturum ter­
tip edip, ayıp olmasın diye kantinden
tüllab toplamakla meşhurdur.
Tüık musikisi aşığıdır l ! ) Kn çtık
sevdiği parça “ Canı kesmez, canı kes­
mez, o yar da benden vaz geçmez”
dir.
Şiııasi (.¡ökler
B ir miktar şiir tozunu, bir kaşık
Sokrat Felsefesini, bir kadeh alkol
içinde çalkalayın... Sevda ateşinde eritin. Erzurum karında soğutun. Bir
adam kalıbına dökün. Ortaya Şiııasi
Gökler çıkar. Takvim mânilerini İz­
mirli veletlerine şiir diye yutturan,
askın spor totosunda (b ir) tutturan
forumun uykusuz çömezlerini Erzu­
rum hikâyeleri ile uyutan, yılda bir
kat elbise, üç takını çarşaf ve bat­
taniye eskildi. Kavaklıdere garabr
terleyen, nota ile horlayan, acaibiilgaraip bir tiptir. İmtihan sabahı H o­
canın haber göndermesi üzerine göm­
leğini koridorda, çoraplarını mer­
divende pantolonunu
imtihan oda­
sında giydiği malûmdur. Soğuk Pat­
lıcan hikâyesiyle meşhurdur.
700 Giilseroıı TJçUaıı
IS'10 yılında Ankara’da doğan bu
arkadaşın Mülkiye ile münasebeti da­
ha beş altı yaşlarında bacak kadar­
ken, biz S.B.F.’ııiıı ne olduğunu bil­
mezken başlamıştır.
O zamanlar Mülkiyeli ağabeylerin
kendisini yoldan çevirerek sarı saç­
larını okşayıp çukulata şeker verdik­
le. 'ni söyliyerek öviinürdü. S.B.F.'ye
gelince hepimiz yalan söylediğini an­
ladık. Artık ağabeyler şeker v.s. ver­
miyorlardı ama iııekizm cereyanına
kapılan bir insan teksirler ve kitap­
lar şüphesiz şekerden daha tatlıydı.
Uç kan sınıfları Haziranda koşar adım geçip son sınıf olunca kendine
teksir verecek ağabeylerin kuş misa­
li uçtuğunu görerek büyük bir üzün­
tüye kapılmıştır.
Resim sahasında
modern kompozisyonlarla iin yapan
Uclıan İstikbâlde kendini ilmi araş­
tırmalara vakfetmeye karar vermiş­
tir.
E V V E L D E N B İ R B İ R D İ K. Ş İ M D İ B E R A B E R O L D U K - BAHA M E H M E T
726 Erlıığrul Yılmaz
717 Koksal Çopıırııslaıı:
1930 un hafif soğuk bir m art sa­
bahı Kırşeiıirde bir vatandaş dün­
yaya geldi. Doğduğunda elli
gram
ağırlığında olan bu hilkat garibesi,
bugiin elli kilo çeker. 13u sebepten
arkadaşları arasında T irit diye anı­
lır. Son sınıfa geldiğinde bir o:nsi
lâtifle evlenmek istemiş, fakat hü­
kümet doktoru evlenmesine müsaaelnıcmiştir.
't
Konyada bir ebe kızıyla bir arada
görülmüş ve bu yüzden de Ebe Da­
madı lakabını almıştır. Şişmanlamak
için lıer türlü çâreye baş vurmuş,
son olarak da “ I. E. Balık Y a ğı” nda karar kılmıştır. En çok kullan­
dığı deyimler, "Seet gibi, ve Teşki­
lâttır.” Kahveye ayda yılda bir gider
ve Lunıumda özerle tavla atıp, her
seferinde sıfıra karşı mağlup olur:
712 Tııncer Kurtul
Meşguliyetlerinin başında kızlar
ve basketbol gelir. Kolejin müdavi­
mi birinci sınıftan üç kızın hamisi,,
cici Macitin fedaisi. Hukuklu kızla­
rın belâlısı, Erdek
grubunun nâra
atıcısı, aıvne ve babasının ilk göz ağ­
rısı, Kırmızının içki ve sefahat arka­
daşı, Miilkiyenin en şıpsevdi aşığı
Yenişehir takımının
fahri kaptanı,
Hacettepcnjn hayranı, Yeni Mahal­
le Otobüslerinin modem mavi saka­
lı. servet avcısı olan K oçyiğit Tuncer.
Altındişli, bitişik kaşlı, karışık su­
ratlı sadist bakışlı,
çaıpık ayaklı,
solgun yanaklı, son derece mahcup
2." yaşında bir gençtir.
700 Alımet Esen
M.Ö. Espiye eyaletine yerleşmiş
siyahı bir aşiretin beyazlaşmaya yüz
tutan kırıntılarından
olup 1331 de
dünyaya dillıul eyleyen bu sahte lâz
uşağı kendini yakışıklı sanma hasta­
larından biridir.
Uzun bacaklı, ince yapılı balıkçıl
duıuşlu ve lâzdır da. Dört ay ceuıiyctçilik oynamış, yemekhane kâhya­
sı olmıış vc fiş toplayışıyla temayüz
etmiştir. Öğretmen bulunduğu K a ­
rasu’nun bir köyünde aşk iksirini
içip yolunu şaşırarak ıMülkiyeye in­
tisap etmiş ve orda da aşk egzersi­
zine peıyodik olarak devam etmiştir.
Yalaklığı beceremez ama uğraşır.
Sıkışınca sesinin
incelmesi mühim
özelliği olııp. mânevi tarafları komp­
likedir.
722 Coçkıııı Üzışık
Ağabi, bir gün Biiyük sinemaya
gitmiştik. Film de - güzelmiş hani.
Koma Tatili
Audrey derken seans
arasını bııTduk, ışıklar yandı. Birden
üzenime kolejli liseli kız talebeler üşüşmezler m i? Gregoı.v’cim at bir
imza, şu defteri imzalar mısın? Gi­
bi lâflarla elimi ayağımı çekiştirme­
ye başladılar; diyecek kadar saf bir
oğlandır. Son günlerde sevdiği kızı
bir İktisat Fakültesi talebesine kap­
tırdığı 'için feıia halde üzgündür.
721 Iloşcaıı Tura
Muhitinde güzel sesi, kızlar ara­
sında çapkınlığı ile meşhurdur. Y az
aylarında sayfiyelerdeki çapkınlığı
dillere destan olmuştur. Bir vaftiz
mıası tarafından kendisine “ Fransız
kedisi” Unvanı verilmiş olup bu sı­
fata lâyık olduğunu defaatle ispat
ettiği iddiasındadır. İkinci ders yılı
sonunda tanışıp çarpıldığı Oya (her­
kesçe bilinen adıyla Mcsııdc) hatun­
la ocak 1061 de nişanlanmıştır. A v ­
rupa g'Czisinde O ya’nın yanından hiç
ayrılmayışı ve hattâ Oya hasta ol­
duğu zaman bile tek başına dans sa­
lonuna gelmeyişi, daha şimdiden gem­
lerini Oya’ya kaptırdığı şeklinde tef­
sir edilmektedir. En çok arzuladığı
şey 8 çocuk sahibi olmaktır.
*
Lâz Ahmetin kadim dostu ve dog­
ma büyüme Trabzon Poııtus eşrafına
mensup olduğundan başka bir husııa yel i bilinmezken, birinci sınıfta di­
siplinci, son sınıfta denetçi ayakları­
na (ki bu son denetçilik ayağının sı­
nıf dostu lâz Amhedin
yemekhane
komisyonu başkanı olması yüzünden
olduğu tahmin edilmektedir.) Yatınca
yıldızı parlamağa başlamıştır. Hele
birde nişanlı - evli devresini son sür’atle kısaltıp, Ankara’ya
yerleşince
cümle tüllaba ağabeylik pozları ta­
kınmaya başlamış ve şöhreti perç&ılenmiştir.
İneklik kafiyelerine gelince, onu
ineklikle pek başı hoş bilmezlerse de,
s ırf Merkez Bankasına kazık atmak
için aldığı bir dolap kitabı ister is­
temez okumak mecburiyetinde kaldı­
ğı rivayet edilmektedir.
Siyasi yönü pek bilinmemekle be­
raber gizli gizli, Trabzon m illetvekil­
liğini de büyük bir ihtimal olarak
şuuraltında sakladığını kadim dostu­
na bildirmiştir.
728 M uzaffer Cebesoy
Tevellüdü 1350 olup, Sivasta doğmuv-tur. Doğuşunda fici gibi olduğun­
dan hilkat garibesi olarak gazeteler­
de resmi intişar etmiştir. Arkadaşla­
rı tarafından Bayram A ğ a nâmı ile
çağırılır. Kendisinin kelimenin tam
mânâsı ile erkek olduğunu zanneder,
oysa ki muhteşem göbeği ve pırasa
bıyığından başka bir erkekl’k husu­
siyeti yoktur. Maddiyata hiç önem
vermez, maneviyatla ise hiç alâkası
yoktur. En büyük zevki bir kadeh
içki birli; ve röntgenciliktir. Daima
büyük işler yaptığım
zanneder. İç
gezi organizatörlüğündeki beceriksiz­
liği ile dört duvar Alımede taş çı­
kartmıştır. Çok keskin bir zampara
olup, sınıfı sânltV.ıı ay gibi nur gibi
bir hatun kişi kendisine âşık olduğu
halde lıiç yüz vermemiştir.
71.’. M acil ö/.rioğaıı
Bandırma’mn
Sığırcı
köyünde
dünyaya gelmiştir. A p tiliği ile tanı­
nan bu genç Neriman KÖKsal’ııı ken­
disine gül hediye ettiğini, takma ac'.ııım "K ızılayın gülü” olduğunu iddia
edecek kadar saftır.
Aşık olabilmesi için dans etme­
sinin ieabett'iğini her zaman söyler.
Fakültenin üçüncü sınıfındayken ilk
ve son defa ağzına aldığı içkiden
sonra ağlıyarak bir kızın atlını sa­
yıkladığı bir hakikattir.
Kendisine
kızların ayak atacak kadar ( ! ) ya­
kışıklı olduğunu söyliyerek derecede
da kendini beğenmiştir, iy i futbol
oynar, bir keresinde Seracettin’i döv­
düğünü ifade etmiştir. "Ben minyon
tipli kızlardan hoşlanırım" demek­
ledir.
725 Alptekin Miiılerrisoğlıı
1938 de Sandıklı’da doğdu. Doğ­
duğu yeri 22 sene sonra Antalya ge­
zisinde vagon penceresinden gördii.
M iilkiyo’de, müderris, pinti, alcordiyon katili, Rory, cavcav ve Hacivat
adlarıyla tanınmış olup, gtizel kızla­
ra zaafı vardır. Keııdis;ııe göre hergiin yeııl bir aşkın arifesindedir. Bu
gidişle bayramı güremiyceeğe ben­
zer. Müstafi nişanlı Maxi Engin’in
nişanlanma hususundaki hararetli
tavsiyelerine ve mânevi tazyiklerine
erkekçe karşı koymuş ve nişanlan­
mamış olmakla öğünür. Yalak Giirel’in sigara otlakçılığına mâni ol­
mak için sigarayı bırakmaya karar
vermiştir.
TAM ADANA KEBAPLIK ET - HACİVAT ALPTEKİN
25
tulamamıştır. Böyle
olmasına rağ­
men ileride bir arkadaşına -gümüş
takım- hediye etmek için para bi­
riktirm eye başlamıştır. Hayatın her
zaman güzel olduğuna inanır ve etrafındak'ileri de buna inandırmaya
çalışır.
732 İllimi Ö/.or
Aslen Polatlılı olup; 30 yaşından
sonra M ülkiye’ye intisab
etmiştir.
* Özellikleri; ineklikte Süleyman’a, pin
tiiikte iskoçlara taş çıkartmaktır.
Gençliğinde müthiş bir kaleci oldu­
ğunu iddia ederse de inanmayın. A n ­
cak dolaptan düşen kitap veya tek­
sirleri kapmakta mâhiıdir. Evli ve 0
çocuk babasıdır.
733 K rkııt Onursal
730 11il İt- Mt: lCryüksel
K e l Şereften ve Madrabazdan
çektiği kadar İliç kimseden çekmedi­
ğini söyliyen K ırm ızı namıyla mftru£ Bülent denince kendisi için hem
bir ayal« atm a vasıtası, hem de bir
ticaret kaynağı olan gezi ve her tür­
lü organizasyon akla golir. Geçen
yıl cemiyetin tertip ettiği, Adana g e ­
zisinin h a z ır la n ıla s ı için, 104 defa
t a k s iy e bindiği ve Adanadaki en pa­
halı ve lüks lokanta olan K A D I lo­
kantası yemek masraflarının Cemi­
yet örtillü ödeneğinden ödendiği tah­
k ik a t komisyonu
kâtibi M e k s ik a lI
Uğur tarafından tesbit edilmiştir.
Yine bu yıl yaptığı İzm ir gezisinden
2000 lira kâr ettiği Madrabaz tara­
fımdan hesaplanmıştır.
Balıkesirin am orf evladı. Gonzales reis dehşetengiz bıyıkları ile ken­
di iddiasına göre hâdiseler yaratmış
nazeninlerin kalbini profesörlerin iıid,detini kazanmıştır. İk i senedir kapta­
nı olduğu Fakülte futbol
takımını
çok seri bir şekilde batırmıştır.
İy i firikik çeker. Her çeşit lisanı ken­
di tesbit ettiği kaidelere göre konu­
şur. His hayatı M azlıar beyin prob­
lemlerine benzer. Sabahları burcunu
okumadan edemez. Hatunların her
cinsine asılır. Sık sık "n'aber naze­
ninim beton gibisin” demeye bayılan
bir vatandaşımızdır.
730 Şükrü Er
Fakülteden en çok ismi olan şa­
hıstır: İsimlerinden bazıları şunlar­
dır: Kılınızı, Stop Lâmbası, Mösyö
Ruj, M ister Red, Herr Rod Tendürdiot, Turnösol kâğıdı, v.s..
Mektepte
birkaç kıza ayak at­
mak istemişse de neticede iimidi cllııde kalmıştır. Samsunda bir \voman'ın kendisine stop lâmbası dedi­
ğ i hatırlardadır. Ahize ile avizenin
farkını bilmez.
731 Sııay Sayıııaıı
Suay kadınlara kaymakamlık hak­
kı tanınsa idi Fatih Kaym akam ı ol­
maya niyetli idi. Mektebi Millkiyeye
tamamen bir tesadüf neticesinde dülıul eylemiştir. Lisedeyken Fakülte­
nin önünden gelip geçtiği halde, onu
Hukuk Fakültesinin bir devamı sa­
nırmış, Geçen seneden beri ciimle şu­
beyi maliyun tüllâbmın kadîm dos­
tudur. Çöpçatanlık yapmağa bayılır.
Sınıfta en az yirm i kişinin akıl ho­
casıdır. “ Y a olduğun gibi görtin ve­
ya göründüğün gibi ol” sözünü ken­
disine diistur edinmiştir. Sınıfça ya­
pılan gezilere bayılır. Geçen seııe A n­
talya'da on, bu sene Avrupada ge­
çirdiği ontıç günün hayatının en gü­
zel günleri olduğunu, bilhassa Portofiııo’yu unutamıyacağını söyler.
Bu sene başındanberi geçirmekte
olduğu mali buhrandan bir türlü kur­
20
Çingene Şükrü. Mülkiyede bu is­
m i duyup da tanımayan, tanıyıp ila
duymayan yok gibidir. Kandıra sâkı'ınlerinden Mehmet Efendisinin or­
tanca oğludur. Fakültede mantarcı­
lığı ve serseriliği ile tanınmıştır. E r­
keklerin sigara içmemesi gerektiği
kanaatindedir. Bolca, su, süt v.s. içer.
ÖmıUııdo ilk ve son defa Gençlik
Parkında bir bardak bira içmiş ve
sağa sola posta koyarak, garsonu
dövmeye kalkmıştır. Çingene Şiikrü
Enişte Bank’tan bursludur. Çok ge­
veze olup çiçeklerden sümbülü, kuş-,
lardan bülbülü, tatlılardan Keşkülü
sever. H er yıl haziranda ağlayarak
rapor almaya kalkmış, fakat hiç ekiırıe gelmemiştir.
701 lliUnıi't U lıığlıay
Doğduğuna pişman olduğu yer ve
y ıl: İsparta. 29.3.1939.
Doğar doğmaz ebesine kızı olup
olmadığını soran bu Akdeniz çocuğu
kızlara karşı aşırı alâkası olduğunu
zanneder. Halbuki Etyem ez olduğu
için bu hususta dikkatli olmasını
tavsiye ederiz. Etyem ez bir kız bu­
lursanız M illi Kütüphane okuma sa­
lonuna haber vermeniz insaniyet na­
mına rica olunur. A ltı senedir Milli
Kütüphanede çalışan bu cins inek
meşgaleleri arasında birtakım kızla­
ra ayak attıysa da her seferinde son
sınıf kızları tarafından cııselenmişlir. Hele son sefer asıldığı k ız çok et
çıkmış; H ikm et asılınca gidip annesi­
ne söylemiş, kızın aııesi da “ sen ora­
ya der» çalışmaya ıııı yoksa Aşıkdaşlık etmeye mi gidiyorsun?" diye­
rek kızı bir ay müddetle Millî Kü­
tüphaneye yollamanuştır. Kantinde
muhasebe dersleri vermek suretiyle
kızlara ayak atar. Bu ot obur inek
yemeklerinde olduğu gibi sosyal ba­
yatında da SEBJSID’lerden hoşlanır
SEBZIü istihlâkini bilhassa Babiloıı,
Göl Gazinosu. İn lim gibi yerlerde
yapar. Bu arada birtakım ayak nu­
maralarına lıazırlanmaktadır. Kızlar,
dikkatli olmanız menfaatiniz iktiza­
sındandır.
744 Alâeddiıı Tiirkay Yöriik
Anası Yörüğü Gelibolu sahilinde
doğurdu. Ebesine yalaklıkla işe başlıyan. güzel sesiyle küçük yaşta, ak­
ranı yavruları ayarlıyan pasif zaıııpir, kızlara bir vampir kadar haşin
davranacak tabiattadır. Meydanlar­
da gazel atmayı m ârifet sayar fakat
bir türlü esas gayesine âlet edemez.
Yen i aşkı için Tunaya yalaklığı ne­
tice vcrm iycccğe benziyor. Yere sil­
g i düşürmek en klâsik numarasıdır.
715 Jletiıı Alper
740 Kemal Nelırozoğlu
•Diyarbakır’da doğmasına rağmen
kül t olmadığını iddia eder. Antibiyo­
tik sesile cümle tüllabı çileden çıka­
rırken sanal yaptığından ' emindir.
Adnan Pekak ve İsmail Şenhabar'ın
coşkun pcrcstişkârdir ( ! ) Hangi ta­
kım galip gelirse onun sempatizanı­
dır. Son'günlerde medeni halini de­
ğiştirm eye çalışırken dengesi bozul­
muş ve beyati araban zannettiği hicazkâr şarkılar bestelemeye koyul­
muştur.
Kuzey Kutbunda doğmuştur. Bu
yüzden doğduğu zamandan beri buz
gibidir. M ülkiyeyc yeni giren bir taş­
ralı hanım kadar mahçuptlır. Kimse­
yi beğenmez kendini bile.. En seve­
rek yaptığı iş uyumaktır. Gününün
15,5 saatini uyumakla, 4.5 saatini okulda not tutmakla. 4 saat'ini kendi­
ni ısıtmaya çalışmakla geçirir. Hiç
bir kıza lâf attığı, yan gözle baktığı
görülmemiştir. Baytar olmadığına esef etmekte, "fakat insanlarla hay­
vanlar aı asıııda bir fark görmediğini
söyleyerek teselli bulmaktadır.
KI R M IZI BİR RE N K DEĞİLDİR - B Ü L E N T ERYÜIİSEL
716 Velılıl Ergin
Onlunun konar mahallesinde de­
ğ il Düz mahallesinde doğmuştur. 1dari Şubenin müstakbel kellerinden
olan Vehbi, arkadaşlarının tavsiyesi
üzerine evlenme ayakları atmışsa da
hiçbirini tutturamamıştır. Halen ezeli bekârlığa namzettir. Bu yıl se­
miner çalışmasında
"Lazların kaz
olmadığım" anlatmıştır. Vücudunun
anatomik ve psikolojik tahlili sonun­
da kadim dostu Çakırın mütemmim
cüzü olduğu hayretle müşahede edil­
miştir.
717 İlhaıı Karadeniz:
1r
- 1939 kasım 10 sabahı Sakarya
vilâyeti hudutlarında bir baş dünya­
ya gelmiştir. Ebesi doğduğunda yal­
nız başının mevcut olduğunu söyle->
inektedir. Bir tıp hârikası
telakki
edilmiş; Londra Tıp Akademisi tara­
fından inceleme konusu olmak için
ailesinden 300.000 sterlince satın
alınmak istenmiştir.
Kendisinin söylediğine göre 1960’ın
son günü hayatında bir dönüm nok­
tası teşkil etmiş ve o gecç hakikî aş­
kını komşu fakültede bulmuştur.
Danslardan clıa - cha’yı, melodiler­
den Portofinoyu, çiçeklerden Çiğdem’i sever.
7.')3 Esin Y iğit
Sınıfımızın en hanını kızıdır. Bi­
rinci sınıftan beri müstakbel yuvası­
nı düşünür. Gâyet güzel örgü örer.
Dcıs saatleri dışında yurtta bulmak
mümkündür. Öğrenim hayatı fakül­
te ile yurt arasında geçer. Gâyet gü­
zel yemek pişirir (! ) . Bu bakımdan
da enişte beyi bir hayli aç bırakaca­
ğından endişelidir, ileı- ders sınıfta
hâzır ve nâzıı-dır.
Kabzımal oğlu olduğundan, "K ü ­
felerle"
alâkalanmaktaıı
hoşlanır.
Modern bir
lıoıııongolos olduğunu
söylemektedir. Mezarlıklarda cinsi
İntifana ıandevıı verdiği, hortlak
zannedilerek kovalandığı söylenmek­
tedir.
Şansızlık eseri Şahaneye girmiş,
birinci sınıfta Mazhaıııı, soıı sınıfta
Ethem Ustanın gözbebeği olmuştur.
İkinci sınıfta civciv Selçukla beraber
bir kolacılık dükkanı açmışlar son sı­
nıfta aralarında anlaşamadıkların­
dan işi teıketmişlerdir. Birinci sınıf­
ta Seçkin bir afete tutulmuş
son
sınıfta sarışın bir hemşclırisindfı
karar kılmıştır. Müfettiş olmaktan
çok zengin ve yaşlı bir kayınpedere
sahip olmayıp arzulamaktadır.
lllıan denilmesine bozulur, kelle
demeyenlerle konuşmadığı görülmüş­
tür. Totoda 13 tutturduğunda muhak­
kak evleneceğini söylemekte, taaddü­
dü zevcatın serbest
bırakılmasının
gerekli olduğunu belirtmektedir.
751 - Emre Ergin
1910 yılının sıcak bir Ağustos sa­
bahıydı... Ve Allah insanları kahret­
sin diye Lazistan’ııı başşehri R ize’du
E m ıe’yi halketti.. Ve aradan seneler
geçti bu portatif ( ! ) vatandaş Miilklye’ye diplomat olmak için geldiği
halde diplomaya f it oldu. Medenî Hu­
kukun menkûl ve gayrimenkûl tef­
rikini alt üst eden Emre, sabahlan
"uyuduk beyler uyuduk’ ’ nidaları ile
bütün tüllâbı daha lâvabolaıda iken
çileden çıkarmaya başlar. Yalaklıkda Gürel’le, çam deviımekde Davul
Uçar’la daimi rekabet halindedir. Ehliyar Erhan’ın isim, elimle tüllâbııı
dert babasıdır. M illkiye’ye girdiğin­
den bari verdiği borçları tahsil ede­
bildiği takdirde hayatının geri ka­
lan kısmının refah içinde geçeceği
söylenebilir. Nerede bir müzik sesi
duysanız orada o’ııu göbek atarken
görebilirsiniz.
Sonu fiyaskoyla ııeticolenen bir
takım ayaklara mutlasılan ve müte­
madiyen yatmış ise de hemen hep­
sinde “ Varmı biı- itirazın” diyerek
milleti uyutmaya kalmıştır.
Mantar gazetesinin Mantar Ahıııetten daha mühim bir müessese ol­
duğu yolundaki cevahiri yunun Llayaeak kadar zekidir.
762 Aylım ı Ergili
İdari Şubenin makama eıı yakı­
şan ( ! ) elemanı olan Ayhan ismiyle
mâruf bu kişi, kışın karlı ve soğuk
bir kış gününde Ankarada dünyaya
geldi. Ziraat Mühendisi olan baba­
sının iştigal sahasıyla çok yakından
ilgilendi. Orman ve mahsullerini çok
sever. Tahsiline çeşitli ormanlık böl­
gelerde devam etti. Sosyal ve siyaset
hayatının en parlak anlarını Mülkiyede yaşamıştır. Mazhar Hiç.şaşmazı
ilalıa birinci sınıfta iken sorduğu
"T ek mi, çift m i? ” suali ile çuvallatmıştır. Çeşitli ayaklar attı. Bu arada
sosyeteye de karıştı. Endonezya Başvekili’nin memleketimizi
ziyaretle­
rinde bir EndonezyalI hanımla arka­
daşlık yaptı ve bu yüzden I. Şubeyi
ziyaret etli. Bundan sonra hayatının
büyük kısmı bu şubede geçti. Gar
Gazinosu, Bomonti,
Göl Gazinosu
Majestik gibi eğlence
yerlerini iyi
bilir.
763 Hüseyin Mer/.eei
756 Oya özgen
Mekteb-i Miilkiyenin ıııes’ut çift­
lerindendir. 1981’iıı
başında cümle
tUUâbın ıcsmen yengesi olmuştur.
İdeal bir ev hanımı olm ağa çok yak­
laşmıştır. Tem izliği gözleri kamaştı­
rır. Seyahatte bile sık sık çamaşır
yıkamıştır. Yün örgü örmeye bayı­
lır. Bu işte sevgili eniştemizi de is­
tihdam eder. Oya denince Hoşçaııı
hatırlamamak Oyayı görünce Hoşçanı görmemek
mümkün değildir.
Ulu Tanrıdan niyazımız mes’ut ç ’ftin saadetüıi daim etmesidir.
75!) Osıııaıı ISıyıkoğlıı :
Sıvas:n meçhul mahallesinde ka­
za eseri gözlerini dünyaya açmış olup, ne yazık ki Konyanın kızgın ve
kurak ikliminde neşvünema bulmak
zorunda kalmıştır. Kurak bir böl­
gede yetişmesine rağmen, atavik bir
hasletin sebebiyle kalıbını ve bilhassa
göbeğini gjeli.ştijnneyi bilmiştir., Bu
başarısının
neticesinde
Şahanede
kendisine "500 koyunlu Kürt Ağası;
Boko-kokolu Reis" Unvanları veril­
miştir.
Aşkına ’siz Hüseyin abi değil mi­
siniz?’ diye karşılık alan talihsiz bir
arkadaşımızdır. Mektebi Mîilkiye'ııin sıkı jönlerinden olduğu halde bir
kıza ayak alamamasının tek sebebi
çekingenliği ve yalaklaşmaya müsait
olmayışıdır. Nerde bir güzel kız gör­
se yanına yaklaşmak ve ona ’sizin
için hayatımın 7,5 - 10 senesini seve
seve veririm ’ diye lâ f atmak ister.
Kızılayda gezerken ne zaman güzel
biı- kız görse derinden bir o f çekerek
Musical Cowboy Alâeddîn’in omuzu­
na yumruk attığından Alâeddin ar­
tık K ızılay’a Hüseyin ile
beraber
gitmekten korkar olmuştur.
770 Orlıaıı Süzen
M ülkiye’ye gelmeden önce Dil - T a ­
rihte “ Kızlara ayak atma ve maliye
politikası” üzerinde ihtisas sahibi ol­
muştur.
*
Yeşil âşkının
vefasızlığı netice­
sinde M ülkiye’de ayaklarını kızlarda
değil futbol sahasında kullanmıştır.
Kars'a işletme, muhasebecisi ola­
rak gitmeyi çok arzu etmektedir. İsa’nın lıaça gerilmesinden sonra katoliklere düşman olmuştur.
Kendisine bir kraliçe bulmanın se­
vinci içindedir, fakat çekingenliği do­
layısıyla onu da "şüpheli sevgililer”
hesabına geçirmiştir.
H ayatta tek isteği nazlı biı- fele­
ğin çemberinden geçmektir. Ekim ayından hiç hoşlanmaz. Sağlama İti­
razcıdır.
. MA R U L U N DA GÖBEĞİ V A R A M A , B E N İ M Gİ Bİ O Y N A T A M A Z - Ş E M ’İ E M R E
27
772 Coşkun Akmcriç
77» -MİSTİN IMBMlItTAŞ
Kütüphaneci Hüseyin efendinin
memleketinde doğmuş, Anadolulum
muhtelif yerlerinde -bilhassa şaıktayotişmiş, okumuş daha sonra buraya
gelm iştir; İnek ve şıpsevdi bir arka­
daştır; N evi şahsına mahsus, gecelere
münhasır bir inekleme sistemi vardır.
Birkaç kişiye aynı zamanda veya bir
kişiye birkaç saatliğine aşık olduğu
olmuştur.
Fakat
yenilerde
tüllabdan bir hanımda ’karar kılmıştır.
Öyleki son zamanlarda ençok kullan­
dığı "cümle benimkini gördünmü” diir.
Mektebi-i şahaneye daha intisap
ölmeden önce Fıçı Çoşkun bir yere
gitse peşinden en az on cinsi latif
gelirdi. Hani elini sallasa ellisi der­
ler ya öyle bir vaziyet.
MUIkiyenin sınıf-ı iptidaisinde iken iiç cinsi latifden evlenme teklifi
almış hepsini de alay ederek refuze
etmiştir. E l elden üstün olduğundan
Fıçı da bir kıza aşık olmuş, ikinci sı­
nıfta nişanlanmış üçüncü sınıfta da­
yanamayıp evlenmiştir. Böylcce bir za
maniamı cevval delikanlısı ( ! ) oku­
la gelmesi için yengelıanımdan izin
alacak derecede kılıbıklaşmıştır. .
Sinemayı, tavla oynamayı ve bil­
hassa çalışmayı sever . Kirpiklerini
-sanki bir matahmiş gibi- uzunluğu
ve Hüseyin efendinin heşherisi ol­
makla öğünür.
ideali Şemdinliye emniyet amiri
( ! ) olmaktır. Oülkiye basketbol ta­
kımının as yedeklerindendir.
A
M adde:
M adde:
M adde:
M adde:
1
2
3
4
—
—
—
—
M adde:
5 —
M adde:
6 —
M adde:
7 —
M adde:
8 —
M adde:
9 —
Madde: 10 —
Madde; 11 —
Madde: 12 —
Madde : 13 —
Madde: 14 —
ş
k
1. Bab. Ahkâm -ı Umumiye
Herkes âşık olabilir
H iç kimsenin aşkına mâni olunamaz
M üm eyyiz olmayan kimse aşık olamaz
A şık olduğunu iddia eden kimse, bey yine kü lfetiyle yüklüdür
Maşuka, sevgilisini kendisini sevm e­
meye icbar edemez.
Aşkın karşılıklı olması mecburi ve
şart değildir. Sevgilinin haberi olma­
dan da aşık olunabilir.
Kim se diğerine vekâleten aşık olmaz.
2. Bab. İlân-ı A şk
İlân-ı aşk tek ta ra flı tevcihi muktezi bir irade beyanıdır.
İlân-ı aşk yazılı şekilde olursa bu ya ­
zıya “ A şk mektubu” denir.
İm zasız aşk mektupları hükümsüz­
dür. M eğer ki yazanın hüviyetini ma­
şukaya haber versin.
A şk ilânını kabul, sarih olabileceği g i­
bi zımni de olabilir.
A şk mektubunun yırtıla ra k mürsiline
iadesi sarih bir red veya yeni bir ica­
ba davet mahiyetindedir.
Sarahaten veya zımnen reddedilme­
miş bir aşk ilânı kaideten kabul edil­
miş sayılır.
3.Bab. İttihadı aşk
Tara fla rın karşılıklı olarak ilân-ı aşk
etmelerinden “ İttihadı aşk” tevel-
lüd eder.
Madde: 15 — İttih adı aşkta ta ra fla r yekdiğerine
karşı sadakat ve müzaharetle mükel­
leftirler.
Madde: 16 — İttihadın bekası ve verim i için sevgi­
liler her çareye hüsnüniyetle baş vu­
rabilirler.
Madde: 17 — Bu .hususlarda ve zımni kabulde
s M.K.Md.3. hükümlerine
a tıfta bulu­
nulabilir.
28
778 ( ) /.er N i z a y i
Kıbıısda doğmuştur.
M ilkiyeıım
en sessiz tiplerinden biridir. Fakat
Fakültede cereyan eden bütün olay­
ların sebep ve neticelerini bilir. İs­
tihbaratı gayet kuvvetlidir. Bilhassa
cinsi lâtiflerin hepsinin tadını bilir.
Birinci sınıftan beri gizli kalmış bir
aşkı vardır. En büyük başarısı, açık
vermeden sevmektir. S/S Adana da
patlatacağı bombanın fitili düştü.
Seçeceği arkadaşlarda kemli vasıfla­
rını arar. Diplomat olunca bütün ar­
zularının tahakkuk edeceğine inanan
lılisnülerdcndir. Vaktinin büyük kıs­
mını pek sevdiği yurt terzisinin ya­
nında ilânlarına varıncaya kadar be­
leş gazete okumakla geçirir.
¿1 11 31 11 11
4. Bab. İttihadın iııkirazı
Madde: 18 — Taraflardan biri diğer tarafın aşkını
istism ar ederse, kusursuz ta ra f her
zaman ve tek ta ra flı olarak bir irade
beyanı ile ittihadı fesh edebilir.
Madde: 19 — Maşukadan birini ölümü, ihaneti,
yeni bir ittihadı aşk kurması gib i ah­
valin herbirinin
zuhurunda, ittihad
kendiliğinden münfesih olur.
Madde: 20 — Maşukadan birisinin üçüncü bir şa­
hısla anlaşması halinde dahi ittihad
münfesih olur.
Madde: 21 — B ir aşık ayni zamanda birkaç maşu­
kayı idare ediyorsa hüsnüniyet id­
diasında bulunamaz.
5.Bab. Netaici inkiraz-:
Madde: 22 — ittih a t tarafeynden birinin ölümü
ile sona ererse, diğer ta ra f sevmekte
devam edebilir.
Madde: 23 — Maşukadan biri diğerinin haberi ol­
maksızın ahirete göçerse, diğer ta ra f
İcra-İflas yollarına baş vurmakta ser
besttir. A lacağını bu yollarla istifa
edebilir. (Bu durumda Bak: İcra İ f ­
las kanununun ilgili m addeleri) Me­
ğ e r ki, borcunu ahirette ödeyeceğine
dair taahhüt (y a z ılı) verm iş olsun.
Madde: 24 — Tara fla rın evlenm eleri halinde, itti­
hat kaideten halaylarının hitamına
kadar devam eder. Bu müddet hal ve
vaziyete g ö ıe uzatılabilir.
Madde: 25 — Bu kanunda hakkında hüküm bulun­
mayan meselelerde ö rf ve adete göre,
ö r f ve adet dahi yok ise Medeni K a ­
nun ve Borçlar Kanununun umumi
hükümlerine göre amel edilir.
Madde: 26 — Bu kanun neşir tarihinden itibaren,
meridir.
Madde: 27 — Bu kanunu icraya biitiin aşıklar
selâhiyetlidir.
Kabul T a rih i: 1 Nisan 1061
Kanun No. su: 131313,001
H A R A M , A D A N A 1,1 K E R A M - K E R A M E T T İ N k ö k a Al .
K İM İ
Çingene Şükrü ile serseri Ercan münakaşa edi­
yorlardı. Sonunda Ercan patladı:
— Senden daha ahmak adam görmedim.
Konuşmayı dinleyen S af Engin, yeni disiplin
kurulu başkanı olmanın heyecanı ile otoritesini ha­
tırlatmak için söze k a rış tı:
— Durun bakalım beni unutuyorsunuz galiba.
NASILMIŞ
Rikardo Davut Haldun A yh an ’a sordu:
— Yahu sen bursunu nasıl harcıyorsun?
— % 20 eğlenceye, f/c 80 ayçiçeği çekirdeğine,
'/ 0,5 iistbaşa, c/> 9,5 ta yem eğe gidiyor.
Am a Halduncuğum senin hesap galiba r/c 110
oldu.
— Y a sorma sorma, maalesef öyle.
DİSİPLİNDE LAISSEZ FAIRE LAISSEZ PASSEIt
Mart imtihanından evvel Tüllap hararetli hara­
retli 4 malî şubede inekliyor. B ir ara ortalık karıştı,
iki kişi ağız kavgası yapıyordu. Maksi namıyla mâ­
ru f disiplin kurulu başkanı Engin de arka sıralardan
birinde oturuyordu. Arkadaşlardan biri Maksiye m ü ­
dahale etmesini söyledi, ve Maksi ga yet sakin:
— Kardeşim prensibimiz L A IS S E Z F A İR E L A İSSEZ PA SSE R .
Cumhuriyet IJayraıııı
IIÜ S N Ü
Erhan Ü lgener’e sordular :
— Dehanın ırsî olduğuna inamı- mısınız?
— Vallahi bilmiyorum, daha çocuğum olmadı.
Uç malî şubeden Ssdat Gezenin dahil olduğu bir
grupta konuşuluyordu, içimizden biri:
— Yahu her sene ekimci olduğum için Cumhu­
riyet bayramını hiç memleketimde geçiremedim.
Sedat hemen atıldı:
— Ben de dikkat ettim hep ay sonuna raslıyor
bu bayram, acaba bu sene ay başına raslar mı?
İ R İ L E lî
Bakarsan dağ olur, bakmazsan bağ olur
Ihsan Bağ
Makarnalardan Ya ylayı,
ediniz
kızlardan A y lâ ’y ı tercih
Reis özlm n
Sefarethane sefalethane değildir
Sacit Şadalulc
Aşk bilardoya benzer, seri olması için turnike gerek
Bilardo Yavuz ,
Hava her zaman teşarşur etmez, siz müteıınis değil­
siniz, o halde muhasebe bilmezsiniz
Baba M elım et
Ay, pardon hocam, sizi Mete zannettim
A y ı T u rg u t
N e zaman müzik dinleyecek olsam, “ endüstrimanlar” a bir şey olur.
D e m ira li
İsterseniz şöyle yürüyelim.
Coğ. Asis. Ahm et
Eleştirm ecilik yeni doğmuş bir sanattır. Sinema
ile1doğmuş bir sanat.
Haşan Balaban
Talebeler kendilerini zeki zannederler, halbuki
hocalar bütün o zeki talebeleri imtahan ederler.
İsm ail T ü rk
S ınıf geçmek ders çalışmakla ters orantılıdır.
E h tiy a r E rhan
Sen Ta lleyı anttan da sahtekârsın, çünki bana bile
ihanet edersin.
K ö fte B irol
En lezzetli balık İstakozdur.
A ydem ir Ceylan
29
>\ i
Bu yıl maildi imkânsızlıklar srmıcıı K A Z G A N oldukça çevikti. Fakal, K A Z G A N 'ın her yılkiııdeıı mükemmel olması
için (tereken her tiiriU gayret ve fedakârlıktan kaçınmadık.
15u arada fiilili belirtmek isleri/, ki, K A Z G A N ’ın lıii,vük lılr kısmının s u m sınıflarla ilgili olmasına dikkat ettik. Yal­
nız, atılan çamurlardan hocalarımızın ve arkr.tlaşlarıııu/.ı.ı bize gücenıııiyccckleriııi ümit ederiz.
K A Z G A N ın çıkmasında bize her lfakınv.îaıı destek olaıı Başbakanlık Müsteşarı
Ifilır i İııcesulu’ya, Rüzgârlı
Matbaa salıip ve mensuplarına, K A Z G A N ’a Karikatür çizeıı Emel Tasü/, ioeıı Uiirf üceııe, İsmet iJümııez’e, ve yazı yaza­
rak ve di¿er şekillerde yardım eden Oral Akmaıı, Cengiz VI tuğ, Alâeddiıı Yörük ve diğer arkaılaşlaıa teşekkürü bir borç
İtiliriz.
IvA Z G A M I I A l î
ACELE
SATILIKTIR
N o t: Yanlış
anlaşılmasın, CA­
C E L E ) satılıkta'.
’ a y a k ATICILARA MÜJDE!
DEMİR ALINACAK
Yarın saat 14.00 de D E M İR A L Î Vapuru; Dsmirlibahçe iske­
lesinden demir alacaktır.
KUR YAPM AK
BAYANLAR
\Ayağı kırılıp ta atamıyanlarV
)Rampalarımızdan istifade ede-(
bilirlir.
Müracaat : Yenişehir asfaltı
İS T E K S E N İZ
Lisan kurslarımız açılmıştır. Gelen bay ve bayanlara istediğiuiz gibi E U R yapabilirsiniz.
Geııç kalmak mı istiyorsunuz?
O HALD E
KEKELERİN NAZARI DİKKATİNE
her sene nüfus kâğıdınızı bir
yaş ufaltınız.
Konuşan oyuncak ayı'lar geldi.
Acele ediniz. D.A.B.
DİKKAT DİKKAT
En nefis Kelle Kebabını R E S T O R A N K E L L E ’de
yiyebilirsiniz..
MANTAR GAZETESİ'ıuleıı
j
■
Daktilo yazan bir B A Y A N ’a ih- \
tiyar vardır. A m a vallahi billâhi :
fjaktilo yazdırm ak için çalıştırı­
lacaktır.
İ
SÎZİNDE
1
Hayalinizde M Ü F E T T İŞ olmak mı var?
O H A L D E çok hayalperestsiniz.
lnanıı- mısınız. Tüıııay, ıbir lügati, bir vergi tatbikatı tek­
sirini, bir çantayı ve bir sandalyeyi tek koluyla çatı katına
çıkardı. Halbuki sınıfların bulunduğu kata çıkaracaktı. Siz
de bu hataya düşmemek için bir broşür isleyiniz.
T r a fik
M iid iir d iiü ii
Mülkiye'ııin bankları ne kadar meşhursa, Ton Ton Sevii'¡11 tatlılığı da okadar meşhurılur. iBııııu bizde ibiliyordıık de­
meyin, bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp.
Ifacılıeşir şekerlemeleri
Salonda ayak atanların nazarı dikkatine:
Ayağınızı kullanırken “ m ütekayyız” olunuz. Zira orada
geçen giiıı ayakkabımı kaybettim. Sizde kaybedebilirsiniz.
T ııııc e l V a r .
Size önemli biı- tavsiye:
Sınıf geçmek mi istiyorsunuz, o halde imtihanlarda ağla­
masını biliniz. Şayet bcceremiyorsanız, ağlama üstadı Birgeıı
den öğrenebilirsiniz. K ayıtlar başlamıştır. Acele ediniz. H azi­
rana pek az kaldı.
A ğ la m a
V
D ersh an esi
A yak atmada D A M P İN G :
Orijinal sistem ucuz, külfetsiz fasılasız ve nizasız, 15
glin müddetle tesirli, 5000 liret ücretli. E ğer bunu da pahalı
buluyorsanız, 17. Bahçelievlcr’c binin. 15 kuruşa temiz seyahat.
w
Koy Tııııcer
Bilhassa Serim hanım için "Bu günlerde sınıfın en güzel
giyinen kızı oldu” diyorlar. Derlerse desinler. Serim hanım
böyle laflara bakıpta bozulacak kız değ’ldlr.
A yıtan ya 3. kâtibi A y ı Turgut bir toplantıda 'boksör Sa­
mi’ye “ A rtık sizinle anlaşmama imkân yok” demişti. Bizde
sana şunu söylüyoruz: ''E ğer aklım tasına toplamayıp sınıfı­
mız hatununa ayale atmakta ısıar edersen bizimde seninle
anlaşmamıza imkân yoktur.”
•V. İ d a r i iju lıe
Birinci sınıf kızlarına:
Söylemeye lüzum yok herhalde, tavlayı acemler bulmuş­
tu. Eğer siz de Erdeıı’i tavlama yolunu bulursanız, bize haber
verin.
İ k in c i s ın ıf k ız la r ı
JTasarrufunuza
İ
s
Bol Faiz
(
ve Zengin ikramiye
■ 1 1
&
TÜRKİYE
EMLÂK KREDİ BANKASI
32
33
TÜRKİYE
S&Sö
i : ; " - " " M "I"
• ¡:3 i . » - s a r i ? W B '
* v * - . . ••«*2
^ : 2 f lu"l"'ıu,u
^'nı.n'n'ı*,"'
Ö K5"
i(»n*ı.„Ü!’ı T ı ' , •••'••••'
m*ı>im .1 11*u 11
11 11
■ ••
I"MiliII ■
IIII IIIIIn
f V H I . l , ..... . ...
nıınıu«numuıı«Minın,,Vı*..,ı,..
fl'U lllllıllM IIIIM ttıu n u ıi il tV/.lır- 1ı
a,ınttuınuıiiinuınıuumwl'ı.ıı-ı, (
lltımuk.ııııunuM ıuuın.ımu-, >
Ii.
IIUitmımiMi|mıuıuımmıifiım-^
! l ll lU ll!iilll| I U H H in il| iliıım iV l
ÖMÜR BOYUNCA AYLSK GELİR
İKRAMİYESİ
r
//
SIMRBANK
MEMLEKETİMİZİN
SAN/\Yİ
e n
BÜYÜK
i «rv £
Si
TEŞEKKÜLÜ
S Ü M E R B A N K'T A
PARANIZ
BİRİKİR, Ş A N S I N I Z
ARTAR
35
ı
En büyük para ikramiyelerini
En çok hesap sahibine dağıtan banka
Ziraat Bankasıdır
>*v
H
A V A V A N
->• >, ay « v i v . v > v
a
z
15
âr* «R «
d
• • • •
^ ik i
,000.000
Ura
■
» » m«
A " A V A KJ ^ ^ IW U İ X * >
tjl
,
c
sA
3Í
&
V-
5 '#
W f a r .'!
í 'i
*< & X ¿
i*'
Ul
ï
«
i«
-•
:3
á ?
^
%
n
E E.
3: - r=s
I
ï s
»
%
m
7 £ -3
2
I/S
*
»
«t
%
¿ fr ..
'»V y *
İ
l
f
“
-H3
Ş,
^
~!=>
¿J
--•
I
n ^ l¿KTUú,tul^
• %
í
V
I
^2.
<=c
£-
^
•?
í
^
^
^
•*=>'
^
c
CQ
İ3
^
i
g
S
SVw
«
a
j
»
' F \V
“ X -^ ,
*I N
S I*
?
X -' a
•i
^
i
t
Ï
^
7.
»
^
-, S
J
I
■£>
í
7
I--
. f a. £
r
-J
ai
uj
5 5
h*
trt.
J^4U1.
3=
¡
P
:r=>
«
^
fi
ca
¡5
ví.
-
I|3 i
•.ai s
^
ce
io
,
23
S
O
cu i ex
%
•3 1
S
"t ?
3
¿=Z
5
51 ^
i S 'ë
c¿
*^1
,
S
¿
¡rr
'
h i
*3
Q
\
g¿
*OLDiSEvifcj,.<
Ï
S
i i i M
•~
^
Ş
«=
ş
* g
«
«=
i o v s i v M
I
^
't |
•
3
-33:
^
s
§
S¿
*-n
T*
<ğl
< y ^ v
gi
5
1
p5
* • Q
2 3 dT
^ cc
a. .
Ï Î 5
5
fiiHHJJitiîHJ'l
g
i
s
¿v,
^
c y »,
'¿ / C ^
~
% 'm í w
^
^ r'
J— °S
S
a¿
-yT-Os «
^'aXiÇ
ai
/f> K ' ö J Î
I ir'
^m,.. nu^
ä
__ + Ş S Ë
% j !
f<
NpMfe^.* KQKñwrnsLfm.
^
/ o
.
O/f. ,V
“ ^
/
5
\
_ . y- N j ".
—t
i
'M H m
XV7
— <r
^
¿¿F
m
._İU«
±
2-5
•*. «=p
—J
.?
M M t i m
C
r
>
v-^
—
5
^
Ş
cr
r
_
fvl '
5 Î5!
\w
$
-
- ^
F I
s5
'■-.
¿
i 1
*s'~ 'eM C iw *rt
r m
^
f
^i? *Î1
* - î
¡5
^
3
PL
\
j i i w
I
S
<....... ........ X i
şniüfitoL
i
ï)
■i
=>
ZJC
J \—
ex
i
t~
—
♦«M
C'.
rx.
í |:
s
İ
^ >
æce
»-V.J
t
C¿
ca¿
»-A-1
XI
Jt •’
'¿J
5C.
ce
£
f~
.
CC
U
^
1
“
¡
ca
en
5C=>CX
en
<
CZj
an
C1¿*
Ä
en
1
»> dac -—
,
-J.
■
a-»
c:
^ “r^j1
S * '"i
»-<
*
U
C . —.
<3
^
^
S v m
"2
O
cu
fQif '<5
«
-a _l
d
s
"3:
ÏÏ
5í ^
*
I
ce
i£
É
/ i
x
""
1 J
ívwéiomwítS #
^
íí §
1
^
.
_
_
_
i
2 ^
a
r
'
1 1 .“
j:
ti >o
Q
s r
•
O 5 'Si
? 3 Sí
İ
I
¿ X A 2y5* ,S ~?s
I
»
M m m 5uñy¿
^ T ^ r n ^|hhvîiitw/ibh'jï|<^|«96îwîm,m
IwRYUNTfOrtflH'J^^g® 6^ S E m$
!J' ! l í! lunoinoèsT
İi 2q £
2
Vj .
£»
^
jt
» *<j
"
H
“■
a=
«-»
v.
»
N
a
§
'¿ I ’
^Ö
£
<
s
, ^
\
^
?
Q¿
. ÑTV I
«
<^*L
<PQ
E£
¿
5t
%
i
I
1
&'
>.?**
3
^
}
/
^ ;^ ^
Ï3
o'
^
»
,.v
D o/
.....
g*
O
%
v
,
c?
az
^
(—
3>
s i
¿o
-—
c->
^
^ ¿ o c tt^
-,
"h.
— Y*
^
I
1
1
^
ar
U f vj
7
^
Ó
>
* «
a ; c>
¡İLHAN*DWIUUJCflß^
g f l ü í t t l E OftU RN _ O f l V f l í S£NE6
£V
<5
<
y U
l
3
"
/
unce
£
y
>
. N
*
;
K C¿ «
^ '-‘- 1 Sí
b
^
S S
r
3.1
S-
^ ¡& \ $ !E L L E
^
«p. /
'5
^
I^ T L ja P S lM fftL n iD D lN
5
5E
r\^
#% , ^
CE
en
1=
Q>-
C\
-S'
*
vnUERïUM ftUUHW NW niW
m
r w
.
to
v j j H t i t i - m
u i t w
i
ce
£
O
S
*.
S
?D £
«ü Ö*
^
—• ^-c
I
c*vïu*:mto «.
w
■
S «I
en
^ 5
I
S' i
H *
a
-f.
MEHHUNSOHa^ ¡>HOP£flDO¿nN„ UíUMJíHRÑ.JieÍSjC>iHfíH-?fíLñyMHUUHN. TRfUK HE1ULTRN.HEHHUÑBtybDI
om tUHMmL _ 5 ílHTEOlPLOn«T t(3Hty_FRB!Li:ENmZ_5»VÂİHİ5nÂURTİLfi_3ÜLBârÜRi/flA/_ z ’Ù LCFM
Dizildiği ve BasildiKr'yerT“R t)ï^KÏX'"M ATB A/r^^ANKAK^^

Benzer belgeler