2007 Ekim Sayı - xn--sevgiyaynlar

Transkript

2007 Ekim Sayı - xn--sevgiyaynlar
EKÝM 2007 Sayý: 466 Fiyat: 3.5 YTL
Manyetik Hipnoz ile Önceki
Yaþamlara Geri Dönüþ
Beden Ýçindeki Bedenler
Deha Beyinlerin Ýtici Gücü
ÝÇÝNDEKÝLER
Beden Ýçindeki Bedenler .................... 2
Dr. Refet Kayserilioðlu
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Manyetik Hipnoz ile
Önceki Yaþamlara Geri Dönüþ ............. 6
Ahmet Kayserilioðlu
Cilt: 39 Sayý:466 Ekim 2007
Onur Baþkaný:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Nihal Gürsoy
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Özenç Kayserilioðlu
Hale Ürkmezgil
Haberleþme Sorumlusu ve
Okur/Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu
0212 252 85 85
Faks: 02122491828
P.K: 471 Beyoðlu/Ýstanbul
Yönetim Yeri:
Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1
Cihangir/Ýstanbul
Baský:
Ýnkýlap Kitabevi San. Tic. A.Þ.
Çobançeþme Mah. Sanayi Cad.
Altay Sok. No:8 Yenibosna/Ýstanbul
Fiyatý: 3.5 YTL
Yýllýk Abone: 40 YTL
Yurt Dýþý: 50 YTL
Görevimiz Tehlike .............................. 17
Güngör Özyiðit
Iþýk Menderes ile Söyleþi ...................... 22
Nihal Gürsoy
Kanatlarýmýn Altýndaki Rüzgâr
(Son Bir Kez) ........................................ 28
John Edwards/Arýn Ýnan
Tipik Çocuklar, Tipik Ölümler
(Çocuklarýn geçmiþ yaþamlarý) ................. 32
Carol Bowman/Nelda Bayraktar
Saklý Düzende Mucize ....................... 36
Halûk Berkmen
Deha Beyinlerin Ýtici Gücü ................ 40
Özer Baysaling
Seçim Tutulmalarý .............................. 46
Funda Ceyhan
SEVGÝ DÜNYASI
Sevgili Dostlar
Bir kýsmýmýz ulusal bütünlük, üniter devlet derken, bunu
pekiþtirmeye çalýþýrken, diðer kýsmýmýz çoktan karþýsýndakine öteki
ve uzlaþýlmaz kiþi gözüyle bakmaya baþladý bile. Dýþ basýnda
Türkiye’nin keskin bir kültürel bölünmüþlük yaþadýðýna dair
yazýlar çýkmakta. Bu tespit, siyaseti de aþan önemde ve derinlikte
bir olguyu iþaret ediyor. Eðer bu doðru ise þaþýrtýcý ve ülkemizin
bu þekilde de olsa bölünmesi, daðýlmasý gerçekten acý. Þeklen,
þartlar öyle gerektirdiði için bir arada olan ama birbirinin yüzünü
görmek dahi istemeyen aileler gibi kavgalý, mutsuz, egolarý
sivrilmiþ insanlar olarak yaþamamýz ne üzücü. Bunun çözümleri
vardýr ve bulunmalýdýr. Sevgi Dünyasý, çýkýlacak her yolun, varýlacak her hedefin, yapýlacak her iþin, her gönlün gýdasýnýn sevgi
olduðuna inanmaktadýr. Doðru, bilinçli, fedakârlýk ve sabýrla
beslenen, saygýlý sevgi. Aslýnda bizler hepimiz, birbirimizi olduðu
gibi kabul etmeye ve sevmeye mecburuz da. Çünkü bizler diðer
canlýlardan farklýyýz, insanýz, kendimizi olduðumuz gibi akýþa
býrakamayýz. Olaylara þekil verecek bir hüviyeti ve kudreti olan
bilgiye sahibiz. Bir yolunu bulup övündüðümüz geçmiþimizdeki
tecrübelerden faydalanarak çareler üretmeliyiz çok geç olmadan.
En Derin Sevgilerimizle
SEVGÝ DÜNYASI
1
ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR
Bütün dünyayý idare eden bir
büyük ruh olduðu gibi, bütün
güneþ sistemini idare eden de
bir büyük ruh vardýr. Fakat
onlarýn altýnda kademe
kademe küçülen, sýký tesir
aðlarý ile biribirine baðlanan
bir idare mekanizmasý vardýr.
Bu idare mekanizmasý gittikçe yükselmekte, gittikçe
büyümektedir. Ýþte bunlarýn
teþkil ettiði hiyerarþik
(kademeli, mertebeli) sisteme, YÜKSEK ÝDARE
MEKANÝZMASI denir.
Dr. Refet Kayserilioðlu
BEDEN ÝÇÝNDEKÝ
BEDENLER
SEVGÝ DÜNYASI
Erdem - Geçen konuþmamýzda organizasyonlar hakkýnda daha geniþ
bilgiler vermeyi vaat
etmiþtiniz. Sizden ilk
ricam, organizasyon ve
organizma ne demektir,
bunlarý söylemenizdir.
Özden - Kelime olarak
organizma ve organizasyon aþaðý yukarý ayný
manâya gelir. Belli bir
vazifeyi yapmak üzere
bir araya gelmiþ fertlerin
veya organlarýn meydana
getirdiði topluluktur.
Organizma bu topluluðun statik (hareketsiz)
durumunu ifade eder,
organizasyon deyince bu
topluluðun çalýþma halindeki durumu anlaþýlýr.
Böyle bir topluluðun
fiiliyatta hareketsiz hali
olamayacaðýna göre her
iki tabir de ayný topluluðu ifade etmiþ olacaktýr.
Erdem - Organizasyonlarda bir idare edenin
(organizatör) bir de idare
edilenlerin bulunduðunu
söylemiþtiniz. Bunlar
arasýndaki münasebet ne
tarzdadýr?
Özden - Organlarýn
hepsi bir bedeni teþkil
ederler. Bu bedende her
organýn bir vazifesi
vardýr. Vazifeler birbirini
3
tamamladýðý için, organizasyonun yürümesinde
hepsi de ayný derecede
lüzumlu ve ehemmiyetlidir.
Yani hiçbir organ ben
diðerinden daha mühim
vazife yapýyorum diye
fazla bir hak iddia edemez. Çünkü o bedende
az veya küçük vazife
gören uzuvlara da ihtiyaç
vardýr. Meselâ bir
bedenin kalbe de ihtiyacý
vardýr, mideye de, ciðere
de, göze de, kulaða da.
Bunlarýn birisi noksan
olursa o beden o yönden
noksan olur. Bütün bu
organlarýn baþýnda da
onlarýn sevk ve idaresiyle görevli bir organizatör vardýr. Organizatör
o bedenin sadece bir
amiri deðil, ayný zamanda sahibi ve mesulüdür.
Yani organizatör organlara bedenimin parçalarý,
bana ait parçalar diye
bakacaktýr. Onlarýn vazifelerini iyi bir þekilde
tanzim etmek, vazifeler
arasýnda iyi münasebetler
kurmak ve her organýn
vazifelerini devamlý bir
þekilde takip etmek de
organizatörün vazifesidir.
Bunlarý iyi bir þekilde
yapamadýðý takdirde
mesuldür.
Erdem - Organizatörün mesuliyeti kime
karþýdýr?
Özden - Mesuliyeti
hem vazifeye karþý, hem
hâkimi bulunduðu organlara karþý, hem de kendi
üstünde bulunan daha
büyük organizatörlere
karþýdýr. Vazifeye karþý
mesuldür; aldýðý vazifeyi
iyi bir þekilde yapmalýdýr
ki daha üst vazifelere
liyâkat kazansýn.
Organlara karþý
mesuldür; çünkü onlarýn
organizatörü olmakla,
onlarýn tekâmül etmeleri
görevini üzerine almýþtýr.
Aralarýnda iyi münasebetler kurarak, her
birinin vazifesini yakýndan takip ederek iyi bir
þekilde çalýþmalarýna,
vazifelerini iyi bir tarzda
yapmalarýna imkân
hazýrlamalýdýr. Çünkü
elinde bulunan çeþitli
vasýtalarla onlarý çok
yakýndan takip, kontrol
ve sevk edebilir. Daha
üst organizatörlere karþý
mesuldür, çünkü organizmalar kademe kademe
yükselirler. Ve bir
bedenin organizatörü,
daha büyük bir bedenin
organý durumundadýr.
Erdem - Burasýný iyice
anlamadým. Bir organiza-
SEVGÝ DÜNYASI
4
tör nasýl baþka bir
bedenin organý
oluyor?
Özden - Meselâ
karaciðeri ele
alalým. Bu birçok
lobülüslerden,
hücrelerden,
damarlardan ve
sinirlerden meydana gelen bir
organizasyondur.
Her bir lob
(karaciðerin
büyük parçalarý)
daha aþaðý seviyede de
lobülüs (küçük parçalar,
vazife gruplarý) ve
hücreler karaciðerin
kademe kademe küçülen
organlarýdýr. Þimdi bütün
karaciðerin bir ruhu, yani
bir organizatörü vardýr.
Bu karaciðere ait bütün
iþlerin iyi bir þekilde ve
birbirine baðlý olarak
yürümesini temin eder.
Ayný zamanda loblarýn
da, lobülüslerin ve
hücrelerin de birer ruhlarý, yani kendi vazifelerini yürütmekle
mükellef birer organizatörleri vardýr. Halbuki
karaciðer de hazým sisteminin bir organýdýr.
Yani hazým sistemi ruhuna tabi bir organdýr ve bu
sistem içindeki vazifesini, sistemin diðer organlarýyla sýký münasebet
halinde yapar. Hazým sistemi ise insan bedenine
ait bir organdýr. Hazým
sisteminin bir ruhu (yani
bir organizatörü) olduðu
gibi, bedenin de bir ruhu
(organizatörü) vardýr.
Beden ise bir aile organizasyonunun bir uzvu
(organýdýr). Karý, koca ve
çocuklar aralarýnda vazife taksimi yapýlmýþ birer
organdýrlar. Bunlarýn
üstünde de aile bedeninin
bir ruhu (bir organizatörü) vardýr. Aile ruhu
aile fertleri arasýndaki
münasebetleri düzenlemek zorundadýr. Bu bir
bedensiz varlýktýr. Fakat
bedensiz deðil, onun
bedeni
ailedir.
Yukarýlara
çýktýkça
organlarýn
serbestlikleri
artmakta,
dolayýsýyla
organizatörler daha
kudretli
olmak zorundadýr.
Erdem Aile ruhu ne
demektir? Aileyi sevk ve
idare eden aile reisi deðil
midir?
Özden - Aile reisinin
ailenin sevk ve
idaresinde rolü büyüktür.
Fakat ne derece büyük
olursa olsun bu aile
bedenini teþkil edip
devamlý ve her yönüyle
sevk edecek kudrette
deðildir. Aile reisi aile
ruhunun ilk planda gelen
yardýmcýsýdýr. Beden
içinde sinir sistemi organizatörünün (ruhunun)
durumu gibidir. Fakat
ailenin bedenli reisi her
zaman erkek deðildir,
bazen de kadýndýr. Aile
ruhunun vazifesi karýkoca arasýnda devamlý
sevgi baðlarý kurup bun-
SEVGÝ DÜNYASI
larý kuvvetlendirerek
münasebetlerin iyi bir
þekilde yürütülmesine
hizmet etmektir. Aileye
girecek yeni fertlerin
düzeni bozmayýp
kuvvetlendirmesine çalýþmaktýr. Aile de bir kabile,
bir þehir veya bir millet
topluluðu içinde bir
organdýr. O halde aile
organizatörü de bir millet
organizatörünün bir
uzvudur. Bir milletin de
idare edici bir ruhu
vardýr.
Erdem - Bu enteresan
iþte. Peki bu millet ruhunun vazifeleri nelerdir ve
bu ruh nerede bulunur?
Özden - Ruh için
nerede bulunur diye sormak doðru deðildir. Ruh
için bir yer yoktur. O her
yerdedir, yani mekânsýz
bir âlem içindedir. Bizim
bedenimizin ruhu
nerededir? Kalbimizde
5
mi, beynimizde mi,
bedenin dýþýnda bir uzak
köþkten mi bedeni idare
ediyor? Hayýr hiç birisi
deðil. Bir yandan
bedenin bütün organlarý
ve organizatörleri ile bir
arada, bir yandan da
onlarýn ne içinde, ne
dýþýndadýr. Vazifelerine
gelince aileler, þehirler,
milleti teþkil eden ýrklar,
çeþitli ekalliyetler veya
ekseriyet halinde bulunan
ve baþka baþka dil
konuþan, ayrý dinleri olan
topluluklar arasýnda bir
bað kurmaktýr. Bu iþin ne
derece zor olduðu meydandadýr. Bu kadar geniþ
fertleri ve aileleri hepsini
ayný anda düþünebilmek,
her birinin icabýnda birbirine zýt ihtiyaçlarýna
cevap verebilmek zorundadýr. Bunun için geniþ
bir haber alma þebekesine, detaylý bir idrak
kapasitesine sahip olmak
ve kudretli bir tesir sistemine malik olmak icap
eder.
Erdem - Bu böyle
yukarýlara doðru gidiyorsa bütün dünyayý idare
eden bir organizatörün,
bir büyük ruhun da
olmasý lâzýmdýr.
Özden - Evet bütün
dünyayý idare eden bir
büyük ruh olduðu gibi,
bütün güneþ sistemini
idare eden de bir büyük
ruh vardýr. Fakat onlarýn
altýnda kademe kademe
küçülen, sýký tesir aðlarý
ile biribirine baðlanan bir
idare mekanizmasý
vardýr. Bu idare mekanizmasý gittikçe yükselmekte, gittikçe büyümektedir.
Ýþte bunlarýn teþkil ettiði
hiyerarþik (kademeli,
mertebeli) sisteme,
YÜKSEK ÝDARE
MEKANÝZMASI denir.
Manyetik Hipnoz
ile Önceki
Yaþamlara Geri
Dönüþ
Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog
SEVGÝ DÜNYASI
MERAKIN BÖYLESÝ
Amerika'da hangi kitapçýya gitseniz
onun bir veya birkaç eserine mutlak rastlarsýnýz.
Hem de edebiyatla, popüler sosyal
konularla ya da politikayla en ufak bir
ilgisi olmamasýna raðmen!..
Bütün bu popülist konularýn en uzaðýnda, fizik biliminin, "Kuantum elektrodinamiði" gibi derin bir konusunda Nobel
Ödülü sahibi Richard Feynman'ýn;
ölümünden neredeyse 20 yýl sonra bile
gündemde kalmasý; onun hemen her
þeye merak duyan, çok zeki, çok þakacý
ve hepsinden önemlisi çok açýk sözlü bir
karaktere sahip olmasýndan!..
Yazdýðý fizik kitabýnýn kapaðýna,
epeyce emek verdiði davulunu çalarken
ki resmini koydurmak istemesi, onun
þakacý ve pervasýz davranýþlarýndan
sadece bir örnek...
Ýlgi duyanlar onun, Prof. Ömür Akyüz
tarafýndan Nar Yayýnlarý'nca Türkçe'ye
kazandýrýlan "Kuantum Elektrodinamiði" (KEDÝ) kitabýndan çok yararlanacaklardýr.
Neyse, konumuz bu deðil...
Bu meraklý karakterin 1940'lý yýllarýn
baþýnda Princeton Üniversitesi'nde fizik
lisansüstü eðitimini yaparken, her hafta
deðiþik konularda verilen konferanslardan birinin "Uygulamalý Hipnoz"
konusunda olacaðýný iþitince; denek
ararken hemen ortaya atýlýp: "Beeeeen!"
diye baðýrýp gönüllü olacaðýndan kimsenin kuþkusu yoktu.
En iyisi bu ilginç hipnoz deneylerini
kendi aðzýndan dinleyelim:
"Bir gece Eisenhardt ayaða kalktý ve
"Ýki hafta sonra, bir psikoloji profesörü
7
hipnoz hakkýnda konuþma yapmak üzere
gelecek. Þimdi, bu profesör hipnoz
hakkýnda sadece konuþmak yerine
gerçek bir hipnoz gösterisi yapmanýn
çok daha iyi olacaðýný düþündü. Bu sebeple gönüllü olarak hipnotize olmak
isteyen insanlar istiyor..."
Hemen heyecanlandým, hiçbir sorum
yok ama hipnoz hakkýnda bir þeyler
öðrenmem gerek. Müthiþ bir þey olacak
bu!..
Dekan Eisenhardt devam ederek, üç ya
da dört kiþi gönüllü olursa iyi olacaðýný,
böylece hipnozcunun önce onlarý bir
denemeden geçirerek hangilerinin hipnotize olabileceðini görme olanaðý bulabileceðini, bu yüzden bu iþ için baþvurmamýzý çok istediðini söyledi.
Dekan salonun bir ucunda idi ve ben ta
uzaktaki diðer ucunda, arkada idim.
Arada yüzlerce arkadaþ vardý. Herkesin
bu iþi yapmak isteyeceðini biliyordum.
Ve çok uzakta arkada olduðumdan beni
göremeyeceðini düþünerek çok korkmuþtum. Bu gösteriye mutlaka katýlmalýydým!
Sonunda Dekan "Ve þimdi soruyorum,
aranýzda gönüllü var mý?" Elimi havaya
kaldýrdým ve sandalyeden fýrlayarak, sesimin çýktýðý kadar, beni duyabileceðinden emin olacak þekilde baðýrdým:
"Beeeeeeeeeeeeen"
Evet beni duydu, çünkü baþka bir kiþi
bile yoktu. Sesim salonda yankýlandý,
çok utanç verici idi. Dekan'ýn o andaki
reaksiyonu: "Evet, kuþkusuz sizin gönüllü olacaðýnýzý biliyordum Bay Feynman
ama merak ediyorum acaba baþka gönüllü olacak mý?" oldu.
Sonunda birkaç arkadaþ daha gönüllü
oldu ve gösteriden bir hafta önce adam
8
gelip hangimizin iyi hipnotize olabileceðini görmek için uygulama yaptý. Olay
Richard
Feynman
hakkýnda bilgim vardý ama hipnotize
olmanýn nasýl bir þey olduðunu bilmiyordum.
Benim üzerimde çalýþmaya baþladý ve
kýsa sürede "Gözlerinizi açamýyorsunuz"
diyeceði duruma geldim.
Kendi kendime, "Ýddia ederim ki gözlerimi açabilirim, ama durumu bozmak
istemiyorum. Bakalým ne kadar ileri gidecek" dedim. Ýlginç bir durumdu. Sadece
biraz sis içinde kalýyorsunuz ve her ne
kadar biraz kendinizden geçseniz bile,
gözlerinizi açabileceðinizden emin oluyorsunuz. Ama kuþkusuz, gözlerinizi
açmýyorsunuz, yani bir þekilde bunu
yapamýyorsunuz.
Bir sürü baþka þeyleri de uyguladý ve
benim oldukça iyi olduðuma karar verdi.
Gerçek gösteriye sýra gelince bizi
sahnede yürüttü ve tüm Princeton
Lisansüstü Koleji Mensuplarýnýn önünde
hipnotize etti. Bu defa etki daha kuvvetli
SEVGÝ DÜNYASI
idi; sanýyorum nasýl hipnotize olunacaðýný
öðrenmiþtim. Hipnozcu deðiþik gösteriler
yaptý. Normal olarak yapamayacaðým
þeyleri yaptýrdý ve sonunda bana hipnozdan çýktýktan sonra, yerime doðrudan
dönmek yerine -ki tabii olarak bu yoldan
gidilmesi gerekirdi- odanýn tüm çevresini
dolanýp yerime arka taraftan yürümemi
söyledi.
Tüm gösteri süresince neler olduðunun
hayal meyal farkýnda oluyordum ve hipnozcunun söylediði þeylere uyuyordum,
ama bu defa karar verdim, "Allah
kahretsin, artýk yeter. Doðrudan doðruya
yerime gideceðim."
Ayaða kalkýp, sahneyi terk etme zamaný
gelince, doðrudan yerime doðru yürümeye baþladým. Ama sonra beni sýkýntýlý bir
duygu kapladý. O kadar rahatsýz hissettim
ki devam edemedim. Salonun tüm
çevresini yürüyerek dolandým.
Bir süre sonra, baþka bir vesile ile bir
kadýn tarafýndan hipnotize edilmiþtim.
Hipnotize olduðum sýrada kadýn: "Bir kibrit yakacaðým, üfleyerek söndüreceðim ve
hemen elinin üstüne dokunduracaðým.
Hiçbir acý hissetmeyeceksin."
"Saçma!" diye düþündüm. Bir kibrit
aldý, yaktý, üfleyerek söndürdü ve elimin
üstüne dokundurdu. Birazcýk sýcak hissettim. O sýrada gözlerim kapalý idi, ama
düþünüyordum. "Bu kolay. Kibriti yaktý
ama elime baþka bir kibriti dokundurdu.
Bunda bir þey yok; sadece bir numara!"
Hipnozdan çýktýðým zaman elimin
üstüne bakýnca çok fazla þaþýrdým. Elimin
üstünde bir yanýk vardý. Kýsa zamanda bir
kabarcýk belirdi ama hiç acýtmadý, hattâ
patladýðý zaman bile.
Hipnozun çok ilginç bir deneyim
olduðunu düþünüyorum. Siz hep kendinize "Bunu yapabilirim ama yapmaya-
SEVGÝ DÜNYASI
caðým" dersiniz. Bu ise yapamayacaðým
demenin bir baþka þekli deðil mi?
(Meraklý Bir Karakterin Serüvenleri.
Evrim Yayýnlarý s:69)
Ne kadar zorlasanýz, tabanca bile doðrultsanýz Feynman'ý gerçek dýþý konuþturamazsýnýz. 1986'da havada infilak eden
Challenger uzay mekiði kazasýný araþtýrma komitesine seçilen Feynman, o çok
meraklý karakterinin bir uzantýsý olarak
bireysel gayretiyle kazanýn gerçek nedenine ulaþmýþ ve hükümetin baskýsýna raðmen bunu açýkça ortaya koymaktan kimse
onu engelleyememiþti. Dolayýsýyla bu
hipnoz deneylerini ve bizim post-hipnotik
telkin dediðimiz; hipnoz sonrasýnda gülünç bir þekilde, salonu fýrdolayý turlayýp
yerine oturmasý emrini aynen uygulamasýný da "ayniyle vâkî" bir serüven
kabul etmekte son derecede haklýyýz.
Görülüyor ki 18. yüzyýlýn son
çeyreðinde manyetik hipnoz teorisini ve
tedavi uygulamalarýný ilk defa ortaya
koyan ve bu yüzden olmadýk olaylara,
Anton Mesmer
9
zorlamalara maruz kalan Mesmer'den ve
izleyicilerinden sonraki yýllarda; köprülerin altýndan sular durmadan akarken;
gerçekler de adým adým gün yüzüne çýkmýþ ve Batý Dünyasý'nda Princeton gibi
saygýn üniversitelerde bile hipnoz konferans ve gösterileri doðal karþýlanýr olmuþtu. (Hipnozun tarihçesi için Fancher'in
"Ruhbilim Öncüleri" Ýdes Yayýnlarý s:144173'den yararlanabilirsiniz).
YURDUMUZDAKÝ
BÝLÝMSEL HÝPNOZ ÇALIÞMALARI
Türkiye'miz Dr. Bedri Ruhselman'ýn
sayesinde yirminci yüzyýlýn ortalarýnda da
olsa bu kervana katýlmaktan geri durmamýþ; onun ve izleyicilerinin büyük
gayretleriyle parapsikolojik olaylarýn ve
hipnozun deneysel araþtýrmalarýnda Batý
ile aramýzdaki boþluk kýsa sürede kapatýlmýþtý.
Aslýnda bu yazýmda 1964 ortalarýnda
bir gece Çetin Altan'ýn da misafirimiz
olduðu çok ilginç bir hipnoz ve
ekminezi deneyinden yeniden
bahsedeceðim. Ancak bizler hipnozla çok daha önceden tanýþmýþ
olduðumuzdan evvela kýsaca o
yýllara dönmek istiyorum.
1959 - 1960'da Ý.T.Ü. Ýnþaat
Fak. Son sýnýf öðrencisiyim.
Kardeþim Abidin de Ý.Ü. Týp'ta
okuyor. Konya Talebe Yurdu'nun
Beyazýt'taki büyük binasýnda
kalýyoruz. Aðabeyim Dr. Refet
Kayserilioðlu, Bedri Ruhselman'dan sonra Metapsiþik Derneði'nin
baþkaný olduðundan, bizler de
onun yanýnda teorik ve pratik bilgilerimizi, görgülerimizi iyice
pekiþtiriyoruz. Herkese açýk Salý
10
günlerindeki toplantýlarýnda Bedri Bey'in
kitaplarýndan konferanslar veriliyor, sonra
da aðabeyimizin operatörlüðünde yapýlan
parapsikoloji ve hipnoz deneylerini misafirlerle birlikte büyük bir istek ve dikkatle
izliyoruz. Teknik bir eðitimin içinden
geçtiðimden, akýl ve mantýðý önde tutuyor, deneylerin pozitif bilimlerin sýký
kontrol þartlarý altýnda yapýlmasý gereðine
çok dikkat ediyorum. Konferanslarýmda
da ayný titizliði gösterdiðimden mezuniyet yýllýðýmýzda arkadaþlarým: "Futboldan sonra alâkalandýðý þey: Metapsiþik.
Ertesi günü bize kesebilmek için cemiyetin seanslarýný kaçýrmaz ve konferanslarýna vizelerinden iyi hazýrlanýr" diye yazmaktan kendilerini alamamýþlardý.
O sýralarda "Ruh ve
Madde" dergisini de yayýnlamaya baþlamýþtýk. Talebe
yurdundaki arkadaþlarýmýzý
da seferber ederek etüd salonunda hep beraber dergileri
zarflayýp, adreslerini yazýp
abonelere postalamayý her
ay þölenimsi bir ritüel haline
getirmiþtik. Angarya çalýþtýrmak olmaz. Arkadaþlarýmýza
borcumuzu onlarý Salý konferanslarýna ve parapsikoloji çalýþmalarýna götürerek
ödemeye çalýþýyoruz.
Ve onlar arasýndan birisi, Hukuk
Fakültesi'nde okuyan Ereðlili Orhan
Ergen hipnoza çok elveriþli bir süje
olarak, aðabeyim tarafýndan keþfedil-
SEVGÝ DÜNYASI
diðinden, herkese açýk salý gecesi toplantýlarýnda aylarca onun üzerinde yapýlan
muhteþem hipnoz denemelerini izliyoruz.
Herkeste gerçekleþmeyen, hipnozun derin
somnambül safhasýna kolaylýkla inen
Orhan Ergen'in telkinle deðiþik kiþiliklere
bürünmesini; kaðýt parçalarýný bir çiçek
gibi zevkle koklamasýný, uyuþtu denen
koluna acý duymadan iðne batýrýlmasýný,
ya da vücudunun tamamen katýlaþtýrýlarak
katalepsi haline getirilmesini; belli sesleri
duymama emrinin aynen gerçekleþmesini; hipnoz sonrasý yapmayý kabul ettiði
davranýþlarýn, telkin edildiði gibi saati
saatine uygulamasýný defalarca izledik.
Uyandýktan sonra olanlarýn hiçbirini
hatýrlamayan arkadaþýmýzýn, örneðin
toplantýdaki belli bir hanýmdan, belli bir
zamanda çantasýný istemesi telkinini,
uyanmadan önce kabul etmiþse; zaman
yaklaþýrken koltuðundaki sýkýntýlý kýpýrdanýþlarýný ve tam vaktinde, mahcup ve
ezik bir edayla, hanýmdan çantasýný
istemesini, içimizden kahkahalar atarak
izliyorduk. Bu post-hipnotik telkinlerden
çok ilginç olanlarýndan biri, seansý takip
eden gün yapacaklarýyla ilgiliydi. Yapýlan
bu hipnoz deneylerini biz her ay "Ruh ve
Madde" dergisinde aynen yayýmlýyorduk.
Bu sonraki günle ilgili post-hipnotik
telkinin verildiði seansta bulunan ve sonraki gün, tesadüfen, telkinin uygulanma
saatine yakýn bir zamanda süjemiz Orhan
Ergen'le ayný mahalde olan Suat Tahsuð
arkadaþýmýz bakýnýz dergimizde bunu
nasýl anlatmýþtý:
"... Bir defasýnda süjeye, ertesi gün saat
dörtte, operatörlüðü yapan Dr. Refet
Kayserilioðlu'na telefon etmesi telkin
edilmiþti. Ertesi gün tesadüfen kendisini
saat üç buçukta Florya plajýnda gördüm.
SEVGÝ DÜNYASI
Kendisiyle birkaç dakika konuþtum. Bir
gün evvelki post-hipnotik telkini unuttuðumdan, arada bir sorduðum sualleri
dalgýnlýkla cevaplandýrmasý hayretimi
mucip oldu. Saat dörtten evvel kendisiden
ayrýldým. Sonradan haber aldýðýma göre,
süje tam dörtte plajda telefon aramýþ ve
mevcut telefondan istifade ederek Refet
Bey'e telefon etmiþtir. Tespit ettiðimize
göre, saat dörtten evvel böyle bir þeyi
düþünmüyor, ancak dalgýn bir halde
bulunuyordu. (Ruh ve Madde sayý:7
sayfa: 21)
Orhan Ergen'le yapýlan hipnoz deneylerinde en ilgimizi
çekeni bütün bunlarýn ötesindeydi. Telkinle yaþamýnýn
geçmiþ yýllarýna götürülüyor
ve o anlarý, sanki ruhsal teyp
bandýnda o metreye gelmiþçesine aynen tekrar yaþýyordu.
Bir sonraki seansta ayný anlara getirilince yine aynýsýný
tekrarlýyordu.
Çocukluðu Ereðli'de geçtiðinden þivesi
hemen o yöreye uygun hale geliyordu.
Hele bir de doðumdan önceki spatyom
(âhiret) hayatýna ve daha önceki yaþamlarýna inildiðinde süjemizin yaþadýklarý
hepimize ilgimizi kamçýlayan yeni bilgiler getiriyordu. Önceki hayatýnda
Boðazda Arnavutköy'de avare bir þekilde
bomboþ yaþayýp genç yaþta ölen süjemizin öte âlemdeki vicdanî hesaplaþmalarý,
nedametleri ve bu yeni hayatýna hazýrlanýrken yaptýðý planlama celseleri tüm izleyenlere geniþ düþünce ufuklarý açmýþtý.
11
Evet, bu 1964'den önceki yýllardaki bu
kýsa gezimizden sonra asýl konumuza
gelebiliriz. Ama izninizle takvimi yine
biraz geriye çevirmek istiyorum. Öyle ya,
"Çetin Altan'ý bir hipnoz seansýna çaðýrmak nereden de aklýmýza geldi ki?" haklý
olarak sorabilirsiniz.
Cevabýmýz basit: "Olaylar böyle geliþti
de ondan!.."
Aynen þöyle oldu: Metapsiþik Derneði’nden ayrýldýktan sonra yayýmladýðýmýz
"Ruh Dünyasý" dergisinin Milliyet
Gazetesi'ndeki tanýtým ilanlarýnýn Çetin
Altan'ýn "Taþ" sütunun altýndaki en çok
dikkat çeken yerde çýkmasýna özen gösteriyorduk. Bunlar yazarýn ilgisini çektiðinden 1964 Mart sayýsýný alýp okumaya
baþlýyor. Aksilik bu ya... Derginin 22 nci
sayfasýnda "Ankara'daki Ruhî Olay"
baþlýklý yazýyý okuyan yazarýmýz çok
celâlleniyor. Aslýnda dergimize ünlü
bestekâr Erol Sayan ve bir arkadaþý
tarafýndan yayýmlanmak için gönderilen;
aralarýnda deðiþik mesleklerden kiþilerin
ve profesörlerin bulunduðu 9 kiþilik bir
heyetin önünde yapýlan bir parapsikoloji
deneyinin anlatýldýðý imzalý bir tutanaktýr,
yazarýmýzý sinirlendiren. Tüm heyetçe
imzalanan bu tutanakta; kollu bir sandalyede oturan süjenin iplerle tamamen
baðlanýp, uçlarý balmumu ile mühürlendikten sonraki iki buçuk dakika içinde
ipler ve balmumu hiç çözülmeden baðlarýndan kurtulup ayaða kalkmasý olayýnýn
tanýðý olduklarý ifade ediliyordu. Parapsikolojide "Demateryalizasyon, Materyalizasyon" olayý dediðimiz Batý Dünyasý'nda
çok denenmiþ; ruh fotoðraflarý, apor, çift
bedenlenme, astral seyahat olaylarýnýn
temelini oluþturan bir kanunun uygulanmasý idi aslýnda tutanakta belirtilen...
12
Bizler baþýmýza geleceklerden habersiz
hem bu tutanaðý ve hem de olayýn bilimsel açýklamasýný dergimizde yayýnlamýþ
ve birkaç gün sonra da Çetin Altan'ýn
"Taþ" sütunundan nasibimizi almýþtýk.
6 Mart 1964 tarihli Milliyet Gazetesi'nin ikinci sayfasýnda:
Ölülerle Konuþma
Masa Uçurma
Duvar Geçme
Çarpýcý baþlýðý altýnda Çetin Altan
dergimizdeki bu tutanaktan söz ediyor,
alaycý bir dille "Oh ne güzel; bakýnýz profesörlerimiz nelerle uðraþýyor; bir de
ülkemizde bilimsel araþtýrma yapýlmýyor
diye hayýflanýyoruz!.." yollu dalgasýný
geçiyordu. Yazý ironik cümlelerle aynen
þöyle noktalanmýþtý:
"Þu kiþi kimse, bir de diþini sýkýp duvar
geçse önce ben mürit olacaðým kendisine.
Serden, gülden, yardan, huzurdan çoktan
geçtik, bir geçmediðimiz þu duvarlar
kaldý. Ondan da geçmesini bir öðrensek, o
zaman ne alacaklýlar, ne evdekiler, ne
mürettiphane zor tutar beni!.."
LÜTFEN YELPAZELERÝMÝZÝ
BÝRAZ DAHA AÇALIM
Gerçekte, yazarlarýmýz, aydýnlarýmýz
ilgi yelpazelerini biraz daha açarak, günlük olaylarýn, politikanýn, kiþisel çekiþmelerin ötesinde, çevrelerinde olup
bitene biraz daha alýcý gözle baksalardý
her þey daha ne güzel olacaktý. O zamanlar, en az yirmi yýldýr ciddi kitaplarý ve
çalýþmalarýyla ortada olan bir Doktor
Bedri Ruhselman vardý. Hak ettiði ilgiyi
görmemiþti, ne yazýk ki!.. Ýnanýr mýsýnýz,
o zamanlar, Ý.Ü. Hukuk Fakültesi’nde
öðrenci olan ve Radyo-Magazin gibi
aktüalite dergilerinde yazýlarý, röportajlarý
SEVGÝ DÜNYASI
yayýmlanan aðabeyim Baha Kayserilioðlu, Dr. Bedri Ruhselman'la ilk ciddi
röportajý yapanlardan biri olmuþtu.
Halbuki daha tutarlý dergi ve gazeteler
olmalýydý asýl ilgi göstermesi gerekenler.
Eðer onun 1946'da neþrettiði "Ruh ve Kâinat" kitabý bir
kez okunsaydý; Crookes tüplerinin bulucusu, Nobel ödüllü ünlü fizik-kimya profesörü
Sir William Crookes'un pozitif
bilim çalýþmalarýný yanýsýra;
20 yýlý aþkýn bir süre parapsikoloji çalýþmalarý yaptýðý;
ruh fotoðraflarý çektiði;
1882'de Ýngiltere'de deðiþik
branþtan dünya çapýndaki
bilginlerin SPR ismiyle organize olup ruhsal deneyler
yaptýklarý ve gönül rahatlýðýyla kendi imzalarýyla
çýkarttýklarý dergide bunlarý
neþrettikleri görülmekte gecikilmezdi. O zaman "Ankara
Deneyinin" tutanaðýndaki imza sahibi bilim adamlarý, yerilmek ne kelime, belki övülürdü bile!..
Her neyse, biz Milliyet'teki bu yazý
üzerine ne yaptýk, ona gelelim. Çok þükür
ki o aylarda aðabeyimin Taksim Lamartin
Caddesindeki muayenehanesinde; akþamlarý, fazla uðraþýlmadan anýnda çok derin
bir manyetik uykuya giren, uyanýnca
SEVGÝ DÜNYASI
hiçbir þey hatýrlamayan bir genç üzerinde
hipnoz ve ekminezi çalýþmalarý yapýyorduk. Bu genç, Doktor Aðabeyime, 1964
baþlarýnda kalp rahatsýzlýðý, ölüm korkusu, deniz araçlarýyla seyahat ürküntüsü
taþýdýðý için tedavi amacýyla getirilmiþti.
Halbuki denizden uzak bir Anadolu Þehir
çocuðuydu. Asansör olmadýðýndan ikinci
kattaki doktorun önüne sýrtta taþýnarak
getirilebilmiþti.
Doktor Bey, hastasýný önce inceliyor ve
kalp rahatsýzlýðý dahil, hepsinin psikolojik
kökenli olduðunu görüp rahatlýyor.
Ýnanýyor ki, hipnoz içinde yapacaðý
telkinlerle tedavisi o kadar zor olmayacak. Hastasýnýn çok az bir çabayla, hipnozun en derin safhalarýna çabucak
indiðini görünce ekminezi yaparak, yani
telkinle eski günlerine gidip bu ölüm ve
deniz korkusunun kökenini araþtýrmaya
koyuluyor. Doðumundan önceki tarihlere
inince baþka bir isimle, baþka bir þehirde,
Bursa'da doðup büyüyen ve sonra da
teknelerde tayfa olarak çalýþan bir kiþilikle karþýlaþýyor. Denizde, genç yaþýnda bir
jandarma baskýnýnda çatýþma esnasýnda
öldürülmüþ olmasý, onun bu yeni hayatýna
ölüm ve deniz korkusu fobisi kýlýðýnda
kolayca taþýnýyor. Hastalýðýn kökeni bulununca, telkinle tedavisi de çabuklaþýyor.
Artýk muayenehaneye yardýmsýz kendisi
gidip gelebiliyor. Bizler, akþamlarý küçük
bir grup halinde muayenehanede çalýþmalar yaptýðýmýzdan; Doktor Bey, hastasýný hem tedavi, hem ortaklaþa deney
yapmak amacýyla aramýza getirmeye
baþladý. Ekminezi ile onun geçmiþ Bursa
hayatýný, tayfalýk serüvenlerini, denizaþýrý
gezilerini adým adým izledik. O zamanlar
Ýstanbul'un en büyük Statik-betonarme
hesap bürolarýndan birinde þef olarak
13
çalýþýyordum. Bazý Ý.T.Ü. Ýnþaat Fak.
Öðrencileri de hesaplarýmýzda yardýmcý
oluyordu. Onlardan biri olan Engin
Akatay'ý da bu akþam seanslarýna götürmüþtüm. Ýkimiz Bursa'nýn kurtuluþ tarihini bulup, ne olduðunu belirtmeden, bir
kâðýda yazýp Doktor Bey'e vermiþtik.
Ýstiyorduk ki telepati veya yönlendirme
ile, alýnan sonuç bulanýklaþmasýn. Biz
ikimiz önceki seanslarda süje ile aramýzda
telepati olmadýðýný zaten saptamýþtýk.
Operatörümüz ekminezi ile Eylül 1922'ye
gelince -ki süjemiz bu önceki yaþamýnýn
12. yaþýnda ölüyordu- Türk ordusunun
bilmem ne kapýsýndan girdiðini; Yunanlýlarýn þehri yakýp yýkarak kaçtýklarýný,
dayýsýnýn bir Yunan askerini yakalayýp
hakladýðýný detaylarýyla anlatmýþtý. Uyandýktan sonra, Bursa'nýn kurtuluþ tarihini
kendisine sorduðumuzda, yüzümüze gülümseyerek bakmýþ: "Ben tarihçi miyim
ki, nereden bileceðim?!.." demiþti.
DENEMEYÝ
PSÝKÝYATRÝ PROFESÖRÜ
YAPIYOR
Süjemiz üzerinde en önemli denemeyi
ise davetlimiz olan psikiyatri Profesörü
rahmetli Ayhan Songar yapmýþtý. Bir
yaþýndan büyük kiþilerin ayak tabaný iðne
ile hafifçe çizilirse, baþparmak ve diðer
parmaklar kapanýr ve öne doðru kývrýlýr.
Buna Babinski menfi denilir. Bir yaþýndan
küçük bebeklerde, ya da bacak hareket
sinirlerinde harabiyet olanlarda ise parmaklar açýlýr ve geriye doðru kývrýlýr,
buna da Babinski müspet denir.
Psikoloji ve psikiyatride çok iþe
yarayan bu Babinski refleksi, Batý
Dünyasýnda ekminezi yapýlan süjelerde
SEVGÝ DÜNYASI
14
denenmiþ ve hipnoz uykusundaki kiþi,
telkinle hangi yaþa indirilmiþse o yaþýn
gereði olan menfi veya müspet Babinski
ile karþýlaþýlmýþtý. Anlaþýlmýþtý ki,
ekminezi denemesinde sadece ruhsal
kayýtlarda geriye gidilmekle kalýnmýyor,
bedenin sinir sistemi bile o yaþa göre
tepki veriyordu.
Biz Metapsiþik Derneði'nde önceki yýllarda baþka süjelerde ekminezi de bu
Babinski refleks denemelerini yapmýþ ve
ayný olumlu sonuçlarý almýþtýk. Daha da
ötesi, iki hayatýnýn arasýna rastlayan
spatyom (âhiret) dönemini yaþayan süjelerde, ayak tabaný çizilip gýdýklanan
süjelerin, rüzgârsýz havalardaki yapraklar
gibi hiç tepki vermeden hareketsiz
kaldýðýný saptamýþtýk.
Prof. Songar uyumakta olan ve ekmineziyle geçmiþ yýllarýna indirilen süjemizin, ayakkabýlarýný, çoraplarýný çýkararak
iðne ile gençlik ve bebeklik çaðlarýnda
Babinski refleks denemelerini yaptý ve
yaþýna uygun menfi ve müspet refleks
sonuçlarýný hepimize gösterdi. Spatyom
(âhiret) dönemine indirildiðinde, daha
önce gýdýklanmaktan dolayý zor zaptedilen bacaklarýnýn tamamen hareketsiz
kaldýðýný hep beraber izledik. Uyandýrýldýktan sonra sayýn Profesör bizlere:
"Bunu süjeye önceden öðretseniz bile,
yapamaz; çünkü reflekslerine hakim olamaz" demiþti.
GEÇMÝÞ YILLARIN
BURSA'SINDA
Ýþte Sayýn Altan'ýn yazýsý, biz bu denemeler içindeyken çýktýðýndan, "en güzel
kanýt gözlem ve deneydir" diyerek kendisini muayenehaneye davet ettik.
Rahmetli karýsý ile bir arkadaþýný da
beraberinde getirmiþti. Böylece hipnoz
deneyi baþladý. Hipnoz içindeki süjenin,
telkinlere uygun deðiþik davranýþlarý
sergilendikten sonra Doktor bey, süjeye
ilginç bir emir verdi: "Þimdi sadece
benim ve Çetin Bey'in sesini duyacaksýn,
diðerlerini duymayacaksýn" dedi. Biz
ismiyle hitap edince cevap vermiyor,
sadece ikisini yanýtlýyordu. Olur ya, seslerini tanýdýðý için böyle davranýyordur. Bu olasýlýðý yok etmek için içinde
Çetin Altan'ýn bulunduðu ve bulunmadýðý iki grup yapýlýp karýþýk bir sýra
ile süjeye ismiyle hitap edilince, her
defasýnda cevap sadece Sayýn Altan'ýn
bulunduðu gruba verilmiþti. Telkinle
beþ duyuda bile iptaller ve seçicilikler
yaptýrýlabileceði bir defa daha ortaya
konmuþtu.
Þimdi asýl göstermek istediðimiz
ekminezi denemesine sýra gelmiþti.
Beþ yýl sonrasýnda 1969 yýlýnda
SEVGÝ DÜNYASI'nda bu ilginç
deneyden bahsetmiþtim. Oradan
aktarýyorum:
SEVGÝ DÜNYASI
Süjemizin bu hayatýna ait olan yýllarý
yaþatýlýrken Çetin Altan'ýn yüzünde
tebessümlerin uçuþtuðunu görüyordum.
Belliydi ki süjenin evvelden hazýrlanmýþ
olduðu, bir oyun yapýldýðý þüphesini taþýyordu. Hele doðumdan önceye geçilip
1934’de Þevket isminde yeni bir þahýsla
karþýlaþýnca sayýn yazarýn þüphesinin
iyice kuvvetlendiðini hissediyordum. Bu
sýrada beklemediðimiz bir þey oldu.
Süjemiz 1925-1930 yýllarý civarýnda
yaþatýlýrken Çetin Altan soru sormak
isteðinde bulundu. Meðer kendisi
Bursa'nýn o yýllarýný biliyormuþ. Soru ve
cevaplar þöyle olmuþtu:
"Sen dondurma yer misin?"
"Evet"
"Nerede?"
"Nerede olursa"
"Setbaþýna gider misin?"
"Evet"
"Orada nerede yersin?"
"Dondurmacý ÞABAN'da"
Çetin Altan yerinde irkilmiþti. Sormaya
devam etti: "Sinemaya gider misin?"
"Ben sinema bilmem" "Ama orada, meydanda bir sinema var gitmiyor musun?"
Bu soruyu sormuþ ve sinemanýn yerini
iyice tarif etmiþti. Hipnotizma içinde
derin uyumakta olan süjemiz bir an durdu
ve: "O tarif ettiðiniz yerde bir inþaat
yapýlýyor, ama sinema mý bilmem!"
Çetin Altan'ýn yüz ifadesinden süjenin
tamamen gerçeði aksettirdiði anlaþýlýyordu. Bursa'lý olmayan bir kiþinin doðumundan 7 sene evveline ait dondurmacý
Þabaný ve belli bir yerdeki inþaatý bilmesine imkân ve ihtimal olmadýðýndan sayýn
yazar müthiþ þaþýrmýþtý. Bunun bir tertip
olmasý da suya düþüyordu. Zira biz bunlarýn sorulacaðýný nereden bilebilecektik?
15
Deney bittiði zaman Çetin
Altan iki sorusunun da cevabýnýn doðru olduðunu söyledi.
Hattâ bir ara: "Vay canýna,
öldükten sonra yaþamak
ha!.." dedi. Bilmeyiz kendisinde ne iz býraktý bu olay.
Fakat ayrýlýrken þöyle söylüyordu Dr. Refet Kayserilioðlu'na: "Doktor Bey, bu
deneylerin adedini arttýrýn,
cidden çok enteresan..."
Geçmiþteki yazýmda: "Bilmeyiz kendisinde ne iz býraktý bu olay?" diye sormuþtum. Sonraki yýllarda bunun cevabýný
almakta gecikmedik. Sanýyorum "Þeytanýn Gör Dediði" baþlýklý köþe yazýlarýnýn birinde; güvenilir kiþilerin tertiplediði böyle bir hipnoz deneyine
katýldýðýný ve ilginç bir þekilde doðumlardan çok önceki tarihlerde bir baþka
þehirdeki Bursa Setbaþý'ndaki dondurmacý
Þaban'ý uyumakta olan süjenin dile
getirdiðini yazýsýnda heyecanla aktarmýþtý. Bilimin sýnýrlarýný geniþletmesini
bu tür olaylarý da inceleme alanýna katmasý gerektiðini, haklý olarak bu yazýsýnda öneriyordu.
Sayýn yazarýn bu sözleri bize çok doðal
göründüðünden, yazýyý kesip saklamak
gereðini duymamýþtým. Keþke yapsaymýþým. Çünkü daha sonraki yýllarda
sanýyorum bir soruya verdiði cevapta
daha farklý þeyler söylüyordu. Bunu
geçmiþte bir gazetede okumuþ, üzerinde
fazla durmamýþtým. Ancak Ata Nirun dostumuzun o her zamanki yoðun çalýþma ve
16
titiz araþtýrmalarýyla hazýrlayýp bu yýl
yayýmladýðý: "Türkiye'de Ruhlar ve
Ruhçular" kitabýnýn 447. sayfasýnda Çetin
Altan'ýn sözleri evvelce okumadýðým
bölümleriyle birlikte þöyle aktarýlýyordu:
Çetin Altan: "Seansta Bulunmam Ýnanmamý Gerektirmez..." diyordu.
"...Hipnotizmayý ve kiþinin bebekliðine
kadar inmeyi, bilim de kabul etmiþtir. Bu
usulü örneðin diþ çekmede, psikoterapide,
doktorlar da kullanýr, hokkabazlar da.
Oysa hipnozla geçmiþ yaþamlara dönmek,
daha doðrusu reenkarnasyonun gerçekliði, henüz bilimsellik kazanamamýþtýr.
Benim böyle bir seansta bulunmam,
reenkarnasyona inanmamý gerektirmez.
Ben bilimin inandýðý ölçüde inanýrým.
Ama henüz çözülmemiþ konularý da yok
saymam, açýklamalarý beklerim. Ayrýca
seansta sorduðum soru bilinmeyecek bir
þey deðildi. Bursa'nýn meþhur dondurmacýsý Þaban'ý sormuþtum. Bursa'yý biraz
tanýyan, bir þeyler duyan herkes bilebilir.
Oysa bir sinemayla ilgili sorumu ise
bilemedi. Bunun dýþýnda, öyle oldu
demiyorum ama uyutulacak kiþiye ne
söyleyeceði önceden dikte ettirilebilir, o
da uyuyunca aynen nakledebilir... Dünya
Sevgi Birliði'nde o seansa katýlmýþ
SEVGÝ DÜNYASI
olmam, yýllardýr her yerde kullanýlýyor...
Demek bu çevrelerin böyle bir propagandaya ihtiyaçlarý var... Bu konular henüz
bilimsellik kazanmamýþtýr ama bir arayýþ
var tabii. Bilim geniþledikçe, bu konularý
da kendi alanýna aldýkça, birçok þey açýða
çýkabilir..."
Herkesin inancý, kendisini ilgilendirir;
bize ancak saygý duymak yaraþýr. Ancak
olaylarýn aktarýlmasýnda yanlýþlýklar
varsa, bunu düzeltmek de boynumuzun
borcu.
Sinemayla ilgili soruyu süjemiz
"BÝLEMEDÝ" deðil; tam tersine, hattâ
telepati kuþkusunu bile yok edecek þekilde gerçeðe tam uygun cevapladý. Bunu
o gece bizzat Çetin Altan'dan iþittik: "Ben
'Tayyare Sinemasý' diye sormuþtum ama,
'orada bir inþaat yapýlýyor' deyince hafýzamý yokladým, gerçekten de o tarihte inþa
halindeydi" demiþti.
Eðer gerek "dondurmacý" ve gerekse
"sinema" cevaplarýnda bir tutarlýlýk ve
olaðanüstülük olmasaydý kimse Çetin
Altan'a, o benim kesip saklamaya gerek
duymadýðým yazýsýný yazdýramazdý.
Doðaldýr ki gazete arþivlerinden bu
yazýyý bulur bulmaz SEVGÝ DÜNASI'nda
sizlerle paylaþacaðým.
SEVGÝ DÜNYASI
17
Görevimiz
Tehlike
Güngör Özyiðit, Psikolog
Bugün
özelde
Türkiye,
genelde dünya
kaygan bir
zemin
üzerinde.
Küresel ýsýnma, kuraklýk
ve su sýkýntýsý
günlük
yaþamýmýzý
etkilemeye
baþladý bile.
Diðer yandan
gözlerden
gizlenen,
kitlelerden
saklanan baþka
dehþet senaryolarý da var.
Örneðin serseri
mayýnlar gibi,
çantalar içinde
404 (dört yüz
dört) atom
bombasý
dolaþýyor
dünyada.
Bunlarýn bir
kýsmýnýn Bin
Ladin'in elinde
olduðu
düþünülüyor.
Zülfü Livaneli
"Vatan"daki
köþesinde
Boston'a
çaðrýlý olarak
gittiði resmi bir
konferansta,
Amerika'nýn
beyni sayýlan
Harvard
Üniversitesi'nde, saygýn
bir bilim
adamýnýn ilginç
bir konuþmasýndan söz
ediyor. Bilim
adamlarýnýn
18
ortak sunuþlarýný içeren bu konuþmalarda
özetle þunlar söyleniyor:
"Sovyetler Birliði'nin" çöküþüyle birlikte, sistemin tekrar kontrol altýna alýnmasý arasýnda geçen otorite boþluðu
döneminde bu ülkeden 404 atom bombasý çalýnmýþ. Bunlar birer evrak çantasýna sýðacak büyüklükte bombalar. Ama
her birinin Nagazaki'ye atýlandan yüz kat
daha fazla tahrip gücü var. Uzmanlar, bu
bombalarýn gümrüklerdeki x ýþýný cihazlarý tarafýndan da görülmediðini söylüyor. Yani dünyada þehirleri yok edebilecek 404 adet bomba birilerinin elinde.
Bombalardan bir kýsmýnýn Bin Ladin'in
elinde olabileceðini, Ladin'in 'Elimizde
Ýslâm bombasý var!' derken bunu ima
ettiðini düþünen bilim adamlarý, çare
olarak da þunu öneriyorlar:
SEVGÝ DÜNYASI
"Bu konuda ne yazýk ki elimiz kolumuz baðlý. Birisi Washington'u uçurmayý
aklýna koyarsa, eline bir çanta alýp gelerek bunu yapabilir. Bu durumda, bomba
patladýktan sonra neler yapabilecekleri
konusunda halký aydýnlatmaktan baþka
çare yok. Böyle bir durumda herkesin
aklýna kaçmak gelir. Sakýn bunu yapmayýn.
Evin bodrumu gibi bir yerlere girin,
kapýlarý sýkýca kapatýn. Yeme-içme derdine düþmeden en az üç gün orada bekleyin. Sonra da kaçabildiðiniz kadar
uzaða kaçýn. Belki üç ay yaþama þansýnýz
olur."
Kýsaca dünyadaki durum bu derece
vahim.
Gelelim özelde tehlike sinyalleri veren
ülkeye, Türkiye'ye.
SEVGÝ DÜNYASI
SON HESAPLAÞMA
Bir süre önce Fransýz "Le Monde"
Gazetesi'nde Türkiye ile ilgili çok önemli
bir deðerlendirme yazýsý çýkýyor.
"Hürriyet'ten" Rahmi Duman'ýn
köþesinde bu yazýdan alýntýlar aktarýyor:
"Türkiye son ve büyük bir hesaplaþmaya doðru gidiyor" diyen Fransýz
Gazetesi, sosyolojik bir çözümlemeyle
Türkiye'nin toplumsal dokusuna dikkati
çekiyor:
"Bu ülke korkulduðu gibi ýrk ya da
dine dayalý bir bölünme yaþamadý. Daha
korkunç ve daha temel bir bölünmeyle
sakatlandý. Cumhuriyet boyunca süren
'kültürel bölünme' artýk iyice keskinleþti.
"Bir yanda, ayakkabýlarýný sokak
kapýsýnýn önünde çýkaran, kadýnlarýn
baþýný örttüðü, erkeklerin sokaða pijamayla da çýkabildiði, erkek çocuklarýn
kahveye gittiði, kýzlarýn tam bir baský
altýnda yaþadýðý, türkü ile arabesk arasý
bir müzikten hoþlanan, belki de hiç kitap
okumamýþ, hiç dans etmemiþ, karý-koca
birlikte hiç lokantaya gitmemiþ, hiç tiyatro seyretmemiþ, iyi eðitim alamamýþ,
dini inançlarý kuvvetli, kalabalýk bir kitle
var.
"Diðer yanda ise, kýz lisesiyle Robert
Kolej yelpazesinde eðitim görmüþ, bir
düðün salonunda veya kolej partisinde
dans etmiþ, sinemaya giden, çok fazla
olmasa da kitap okumuþ, müzik zevki
pop þarkýlarla klasik müzik arasýnda
dolaþan, evi nispeten daha iyi döþenmiþ,
kýzlarýn flörtüne izin verilmese bile göz
yumulan, Allah'a inanan ama ibadete pek
aldýrmayan, kadýnlarýn baþýný örtmediði,
gazetelere bakan, magazin haberlerini
izleyen, kendini birinci gruba kýyasla çok
19
geliþmiþ hisseden, entelektüel düzeyi çok
yüksek olmasa da okumuþ yazmýþ, Batý
standartlarýna yakýn bir grup var.
"Bu iki grubun yaþam tarzý birbirinden
kopuk. Onlarý, Batý'daki sýnýflar arasýnda
olduðu gibi ortak bir zevk yaratan
kültürel bir zemin yok. Hayatlarý,
inanýþlarý, zevkleri birbirinden farklý.
Hattâ birbirine düþmanca..."
Birinci grubun Cumhuriyet boyunca
aþaðýlanýp, dýþlandýðýný, Baþbakan
Erdoðan'ýn sýk sýk söylediði gibi zenci
muamelesi gördüðünü dile getiren Le
Monde, þimdi bu grubun siyasal olarak
örgütlendiðini ve iktidara gelecek kadar
güçlendiðini vurguluyor. Ýkinci grubun,
ise azýnlýkta kaldýðýný ve artýk bir daha
iktidara gelme olasýlýklarýnýn ise iyice
azaldýðýný söylüyor.
Tam bu noktada ise tarihi bir çeliþki
ortaya çýkýyor: Batýlý olan seçkinci 'ikinci
grup' oyunu batýlý deðerlere göre oynarsa
kaybedeceðini, bir daha iktidara gelemeyeceðini görüyor. O yüzden batýnýn
demokratik deðerlerine sýcak bakmýyor.
Yaþam biçimi olarak batýya uyum
saðlayamayan kesim ise, iktidarý ancak
batý ölçütlerini kabul ederek ele geçirebileceðini bildiði için demokrasiye caný
gönülden baðlanýyor ve Batý ile iliþkilerini geliþtirmek istiyor.
Bu kültürel parçalanmada 'ordu' kritik
bir denge unsuru olarak ortada yer alýyor.
Eðer birinci grubu desteklerse, batý
demokrasisi iyice yerleþse ordu iktidarýný
kaybedecek.
Gerçekte birinci grubun çocuklarýnýn
oluþturduðu ordu, kendi iktidarýný
sürdürmek için ikinci grupla iþbirliði
yapýyor.
Ýþte bu iki grup, siyasal iktidar için son
20
kez hesaplaþacak. Seçim sonrasý deðerlendirildiðinde birinci raundu birinci
grup kazanmýþ gibi duruyor. Gerçi yargý,
ordu, bürokrasinin önemli bir bölümü
ikinci grubun arkasýnda.
Sayýn Gül'ün Cumhurbaþkaný olmasýyla, yargýda ve bürokraside birinci grubun
lehine deðiþiklikler olabilir.
Maç henüz bitmiþ deðil. Bütün hýzýyla
ve gücüyle devam ediyor. Le Monde
yaklaþan tehlikeyi görüyor ve gösteriyor.
Bu arada bizim politikacýlar bakýn
neleri tartýþýyorlar ve neler yapýyorlar.
Sayýn Baþbakan, Gül'ün
Cumhurbaþkaný adayý olmasý nedeniyle,
yine türbaný gündeme getirerek
"Atatürk'ün annesi ve eþi de türban takýyordu. Bakýp da ders alsýnlar" diyor.
Ve Zübeyde Haným ile Latife Haným'ýn
baþlarý örtülü fotoðraflarýný kanýt olarak
gösteriyor.
Tufan Türenç "Bu Vahim Yanlýþý
Baþbakan bile yaptý" baþlýklý yazýsýnda
tarihten not düþüyor:
"Þapka ve Kýlýk Kýyafet Kanunu 29
Kasým 1925'te çýkarýldý. Oysa Atatürk'ün
annesi Zübeyde Haným 14 Ocak 1923'te
vefat etti. Atatürk, Lâtife Haným'la 29
Ocak 1923'te evlendi. 11 Aðustos 1925'te
boþandý."
Sayýn Baþbakan'ýn dediði doðru.
Bundan birileri ders almalý, ama kim
acaba?
ARADAKÝ FARK
O arada "Hürriyet'ten" Mehmet Yýlmaz
"Lâiklik ile Ýslâmcýlýðýn yarattýðý fark adý
altýnda, ibret alýnacak ilginç bir haber
geçiyor:
"Hindistan ve Pakistan 60. kuruluþ yýl-
SEVGÝ DÜNYASI
larýný kutluyorlar. Ýngiliz emperyalizminin 'böl-yönet' ilkesinin bir sonucu
olarak baðýmsýzlýðýn ardýndan 'Hint
Yarýmadasý' din temelinde ikiye bölündü.
O tarihe kadar birbiriyle iç içe ve ayný
toplumsal-ekonomik þartlar altýnda
yaþayan iki halkýn yollarý ayrýldý. Aradan
geçen altmýþ yýldan sonra Hindistan
bugün hýzla büyüyen ekonomisi,
dünyaya örnek gösterilen demokrasisi ve
teknolojik atýlýmlarýyla bambaþka bir
ülke. Pakistan ise yola birlikte çýktýðý
komþusundan çok geride. Demokrasisi
doðru dürüst iþlemiyor. Ekonomisi çökmüþ durumda. Ýslâmcý fanatizm ülkeyi
esir almýþ durumda.'60 yýlda bu farký
yaratan nedir' diye düþünmek, ülkemizdeki tartýþmalar için de yararlý olabilir.
Aradaki temel fark þu: Hindistan lâik bir
ülke ve lâiklik, ülkedeki dini farklý topluluklarýn bir arada yaþayabilmelerine
olanak saðlýyor. Pakistan ise Ýslâmi
temellere dayanan bir anayasa ile
yönetiliyor. Türkiye'de lâik demokratik
düzenin savunucularýný 'lâikçilikle'
suçlayanlarýn Hindistan ile Pakistan
arasýndaki geliþme farklýlýklarýna ve
bugün çözmek durumunda olduklarý
problemlerin niteliklerine bakmalarýnda
yarar var."
Ýçinde çok þeyi barýndýran bir haber bu.
Hani 'habere bak, kadere bak' gibi bir
þey.
Ýnanca dayalý, tartýþýlmaz bir alan olan
din, siyasallaþtýðýnda anlaþma ve uzlaþma
olanaklarýný ortadan kaldýrýr. Toplum gerilir, kutuplara ayrýlýr ve birbirini dinlemeyen, dinlemediði için de anlamayan
insanlar arasýndaki mesafe gittikçe açýlýr.
Can Yücel'in "En Uzun Mesafe" þiiri
yaþanan bir gerçekliðe dönüþür:
SEVGÝ DÜNYASI
En uzak mesafe ne Afrika'dýr,
Ne Çin,
Ne Hindistan,
Ne seyyareler...
Ne de yýldýzlar geceleri,
Iþýldayan...
En uzak mesafe iki kafa arasýndaki,
Mesafedir,
Birbirini
Anlamayan...
21
Iþýk Menderes
ile söyleþi
Nihal Gürsoy
Nihal Gürsoy - Iþýk Haným, sizi kýsaca
tanýyabilir miyiz?
Iþýk Menderes - 1963 yýlýnda
Ankara'da dünyaya geldim. Kanada'da
Siyasal Bilgiler, Paris'te Ýletiþim ve
Halkla Ýliþkiler okudum. Uzun ve kýsa
metrajlý film çalýþmalarý yaptým. Küçük
yaþlardan beri ruhsal konular ilgimi çek-
miþtir, yaþamým boyunca Tanrý aþký,
dünya ve insanlarla iliþkilerimi
belirleyen unsurlarýn en önemlisi oldu.
Bayezid-i Bistami'nin çok sevdiðim bir
sözü var, "Hakikat aramakla bulunmaz,
ancak bulanlar hep arayanlardýr" diyerek
gerçek yolcusunun hikayesini çok güzel
bir þekilde özetlemiþ. Ben de bu konuda-
SEVGÝ DÜNYASI
ki deneyimlerimi paylaþmak üzere "sahi,
nedir gerçek dediðimiz þey?", "seks,
çikolata ve ruhaniyet", "imdat, üstat
aranýyor!" isimli kitaplarýmý çýkardým.
Kitaplar, 2001 yýlýndan itibaren Radikal
Gazetesi'ndeki "metafizik köþe" adý altýndaki köþe yazýlarýmdan derlendi.
Nihal Gürsoy - Ruhsal konularla
küçük yaþlardan itibaren ilgilendiðinizi
söylediniz, nasýl baþladý bu ilgi?
Iþýk Menderes - Kader ve karma
konusunu mutlaka biliyorsunuzdur. Bana
göre ruh, doðacaðý ülkeyi, ülkenin
vibrasyonunu, ailesini seçer. Aileyle ilgili
bir takým karmik faktörler olabiliyor
çünkü, uzun zamanlar boyu ruh yolculuðu yapmýþ olduðumuz kimseler olabilir
ailemizdeki kiþiler. Ayný zamanda sosyal
ve ekonomik kondisyonunu, kendi
yaþamýnýn ihtiyaçlarý doðrultusunda
seçiyor çünkü orada olmaya ihtiyacý var
olgunlaþabilmek için. Bence bu deðiþtirilmeyen bir alt yapý. Yaþamýnýzýn ilk 13
yýlýný yani bilinçlenmeye baþladýðýmýz,
özgür irademizi kullanmaya baþladýðýmýz
zamana kadar olan kýsmýný önceden
kabul ettiðimiz bu ortama gelerek belirliyoruz. Bu gözle bakýnca, doðduðum
aile ve yaþadýklarým garip gelmiyor bana.
Bu nedenle ben mi konuyla ilgilendim,
konu mu benimle ilgilendi bilemiyorum.
Özgür iradenizi kullanmaya baþladýktan
sonra gerekli deðiþiklikleri yapabiliyorsunuz elbette.
Lisede iken elimden düþürmediðim,
sýkýldýðým derslerde gizli gizli hatmettiðim bir "Güzel Sözler" kitabým vardý.
Ýnsanlarýn bir ömür tüketip yaþamdan
çýkarabildiklerini tek bir cümleye sýðdýrmalarý büyüledi beni. Onlarý okuyup
anlarsam, nispeten daha az hata yapýp,
sorunlarý kolaylýkla atlatabileceðimi
23
düþünürdüm. Yanýlmýþým. Çünkü suya
girmeden yüzme öðrenilmiyormuþ.
Her zaman içimde çok büyük bir Tanrý
aþký oldu. Benim yolumu bana bulduran
bu Tanrý aþký oldu. Hiçbir zaman bir
öðretiye veya bir gruba mensup
olmadým. Bir arý gibi çalýþarak, yoluma
uygun gördüðüm, rezonans içinde bulunduðum her öðretiden istifade ederek
sürdürdüm yolculuðumu. Bilginin
evrensel olduðunu, mahiyetinin ve
gücünün de bu olduðunu düþünüyorum.
Nihal Gürsoy - Iþýk Haným, bilgi
çaðýnda yaþayan insanlar olarak artýk
istediðimiz tüm bilgilere kolayca ulaþabiliyoruz. Hýzlanan evrimle birlikte
kadim bilgilerle, yepyeni öðreti ve akýmlar ortaya dökülmüþ durumda. Ruhsallýk
da bundan payýný almýþ olarak büyük bir
hareketlilik yaþýyor bu baðlamda
Türkiye'de ve diðer ülkelerde konuya ilgi
duyanlar ne gibi hatalar yapabiliyorlar?
Sizin bu konudaki tecrübeleriniz nedir?
Iþýk Menderes - Tanrý arayýþý, ulu bir
daða týrmanmak gibidir. Zirvenin davetkâr ve büyüleyici ýþýltýsýna kapýlan
maceraperestin ruhsal gücünü ortaya
çýkarmak, dirayetini artýrmak, istek ve
iradesini ölçmek için pek çok tehlike onu
beklemektedir.
Bu zorlu týrmanýþý nispeten kolaylaþtýran faktör, yolu bilen tehlikeleri
sezinleyen bir rehberdir. Yüzlerce yýllýk
geçmiþe dayanmasýna raðmen kendini
zamana uyarlayabilen spiritüel bilgilerin
ýþýðýnda; sorumluluðuna müdrik gerçek
bir üstat eþliðinde katedilen aydýnlanma
yolu, kiþinin yere daha saðlam basmasýna, ruhsal fantezilere daha az kapýlmasýna, uhrevi gerçeklerle dünyevi ihtiyaçlarý
daha kolay uzlaþtýrmasýna yardým eder.
Üstadýn varlýðý aktarýlan bilginin korun-
24
masýný saðlarken, öðrencinin de yanlýþa
saplanmasýna set çeker. Kadim bilgiler
hýzlanan evrimle birlikte ortaya
dökülürken; (Galaktik sapmadan dolayý),
zaman hýzlandý çünkü ruhundaki karanlýðý aydýnlatmadan, aþkýn yakýcý ateþiyle
kavrulmadan, kiþiliðindeki defolarýn
farkýna bile varmadan, kulaktan dolma
bilgiler, kitap ve seminerlerden edindikleri öðretilerle ahkâm kesmeye kalkan,
aðzý güzel lâf yaptýðý için etrafýna bir
sürü insan toplamayý baþaran Yeni Çað
münevverleri (!) yeni bir tehlike unsuru
olarak karþýmýza çýkmaya baþladý. Nesli
giderek zaten tükenen gerçek öðretmenlerin itibar kaybetmesine yol açtý. Filanca
boyuttan gelen varlýklara kanal olmak,
bilinçaltýnýn frekansýna girerek kiþiye ait
özel bilgileri açýða çýkarmak, bilumum
objeleri düþünce gücüyle yerinden oynatmak, her derde devaymýþçasýna þifacýlýk
taslamak o insanýn yüksek bir farkýndalýða, müthiþ bir ruhsallýða sahip
olduðunu göstermez. Hattâ aksine, bu
korkunç bir cehaletin, bedeli aðýr
ödenecek bir acizliðin en somut
örneðidir. Sahte bir guruya yakalanýp
önce onunla oyalanmak bazen gerçek bir
cevheri tanýyýp, deðerini kavramanýzda
size ýþýk tutabiliyor. Yolu kaybederek,
tekrar yolu bulmayý öðreniyorsunuz.
Yolun kendisi olmuþ üstatlar bulmak çok
kolay deðil tabii.
Þimdilerde mutluluk tacirleri çok kitap
satýyor, çok konferans veriyor, herkes
gidiyor, çünkü gerçeði komprime bir
tablet gibi alýp aydýnlanabileceklerini ve
mutluluðu yakalayýp, acýlardan uzaklaþabileceklerini zannediyorlar. Halbuki acýdan kaçtýkça daha çok yakalanýyor, mutluluðun peþinden koþtukça daha çok
uzaklaþýyoruz, yaþam düalite üzerine
SEVGÝ DÜNYASI
kurulu öncelikle bunu kabul etmemiz
gerekli. Bizim aydýnlanma sistemimizdeki bütün çaba düalistlik yapýnýn üzerine
çýkabilmek olmalý. Bugünün insaný tüketim toplumunun alýþkanlýklarýný benimsemiþ durumda istediði þeylere çabucak
ulaþmak ve kullanmak istiyor, mistik
öðretiden akan bilgi için bu mümkün
deðil. Aydýnlanma için iki düþünce
arasýndaki en uzun mesafe de diyebiliriz
bir anlamda, bu mesafe sebat, dirayet,
itidal ve ihtiyatla alýnabilir. Bu cefa
gerektiren bir süreç. Siz bana geçen gün
çok güzel bir lâf söylediniz "aklýmýzdan
gönlümüze damlýyor, akmýyor" dediniz;
bu cümleyi uzun zamandýr arýyordum
inanýn. Yavaþ yavaþ bilgi edinerek, bu
bilgileri tecrübeye dönüþtürerek, tecrübeden elde ettiklerimizi yaþama geçirerek
ilerlemek gerekir.
Evrimin hýzlanmasý az önce de
söylediðim gibi, güneþ sistemimizdeki
galaktik kaymanýn etkisiyle zamanýn da
hýzlanmasýna baðlý ama sürecin hýzlanmasýndaki en önemli etkenlerden biri de
üstatlarýn fonksiyonlarý oldu, kimdir bu
üstatlar. Peter Devnov, Yogonanda,
Shirdi Sai, Blavatsky, Alice Bailey,
Emmot Fox, Earnst Holmes gibi. Yeni
Çað aslýnda 1800'lü yýllarýn sonlarýnda
baþlayýp 1900'lü yýllarýn ortalarýna kadar
süren pek çok öncünün çalýþmalarýný
içeren bir dönemdir, bunlar gerçek öðretmenlerdir. Bunlarýn bazýlarý yüksek varlýklarla (ruh olarak) irtibat kurabilmiþ ve
büyük bilgileri, araya hiçbir parazit
girmeden alabilmiþ kimselerdir. Düþünce
gücü, çekim yasasý gibi hayatýmýzý etkileyen en önemli yasalarý onlar sayesinde
öðrenebildik.
Tanrý'ya giden pek çok yol var. Þimdi,
spiritüellik adýna söylüyorum, Tanrý'ya
SEVGÝ DÜNYASI
giden her yol mubah. Týpký aþkta ve
savaþta her þeyin mubah oluþu gibi.
Arýnmak için herkesin ruhuna uygun bir
yol var. Bu, mistik bir gruba girmek olabilir, bir vizyon okuluna girmek olabilir,
bir dine mensup olmakla olabilir, spiritüalizme ile ilgili bir yol olabilir veya
parapsikoloji ile, çok bilgili bir yaþam
koçu eþliðinde olabilir, her türlü þekilde
olabilir. Bu iþe gönül veren gerçekten
dileyen kiþinin önce ruhaniyetle uðraþmaya hazýr mýyým diye kendisine sormasý gerekir.. Elbette bundan sonra çok
çeþitli safhalardan geçecektir. Tanrý
dediðimiz, her yerde olan, baþý ve sonu
olmayan, her þeyi iþiten ve bilen o bilinçle bütünleþmek silahý lütuf yasasý
dýþýnda kolayca gerçekleþmesi imkânsýz
bir þey.
Nihal Gürsoy - Arýnmaktan, tam
olarak neyi kastediyorsunuz? Bu iþe
karar vermiþ, niyet etmiþ bir kiþinin sizin
tecrübelerinize göre hangi safhalardan
geçmesi gerekir?
Iþýk Menderes - Ýnsan Tanrý'nýn bir
parçasý, içinde O'nun özü var. Arýnmak
ise, o özü ortaya çýkarabilmek çabasýdýr.
Bu çok ciddi bir iþtir. Ciddi bir emek
ister, nasýl olduðuna gelince; bedeni, bilinçaltýný, ruhu arýndýrýp, damýtmak gerekir. Damýtmak biliyorsunuz simya'da da
çok önemli. Simya; metali altýna dönüþtürmek için yedi safha geçirir. (Þimdi o
Latince isimleri saymayayým size)
Altýna dönüþtürmek için seçtiði metale
ise bir isim veriyor simya "magnum
opus" diyor. Magnum opus, "büyük eser"
demektir. Bizler Tanrý'ya benzemeye
çalýþýrken, gerçekleþmekte olan büyük
eserleriz. Bunun mimarý da biziz, heykeltraþý da biziz, ancak kendi çabamýzla
yaratabileceðimiz bir eser bu.
25
Öncelikle iyi düþünerek, kendinize
uygun olan yolu seçmeniz gerekiyor.
Ruhaniyetle ciddi bir biçimde uðraþmaya, yani arýnmaya karar vermiþ ve
yolunuzu da seçmiþseniz þunu kabul
etmeniz gerekmektedir ki artýk
yaþamýnýzý ve buna baðlý pek çok þeyi
deðiþtirmek durumunda kalabilirsiniz.
Benim izlediðim yol, mistiðin yoludur.
Yani Tanrý'yý deneyimlemeye yöneliktir
benim yolum. Dolayýsýyla, öðrendiklerimi de bu açýlýmdan paylaþabilirim sizlerle.
Geçirilen ilk safhanýn adý, "ruhun
karanlýk gecesidir" Mistitizm'de Ruhun
karanlýk gecesinin karþýlýðý Türkçe'de
"Makber" gibi bir þey. Bu, çok kýsa bir
süredir ama çok uzunda sürebilir.
Hakikaten, paramparça oluyor, ruh adeta
parçalara bölünüyor, olmasý gereken de
bu, istenmeyen unsurlarýn açýða çýkýp
ayýklanabilmesi için. Bu devreyi
geçirirken hiçbir þeyle, hiç kimseyle
bütünleþemezsiniz, özdeþleþemezsiniz,
böyle de olmasý gerekiyor. Issýz karanlýk,
Tanrý'nýn bile olmadýðýný, ulaþamayacaðýný zannettiðin bir safha. Gerekli olan
da bu, iþte bu sizin inisiyasyonunuzdur.
Gizem okullarýndaki mabetlerde de
yapýlan bu. Paramparça oluyor benliðiniz
ve istenmeyen unsurlarý görmeye, anlamaya çalýþýyorsunuz. Daha sonra tekrar
benlikle bütünleþmeye baþlýyorsunuz. Bu
iþlemin amacý atýklarýnýzdan kurtulup
tekrar benliðinizle buluþmaktýr. Sonra bir
açýlým oluyor beyninizde ve ruhunuzda
ama iþ bununla bitmiyor ki ilâhi bilgilerle ruhunuzu ve aklýnýzý beslemeye
baþlýyorsunuz, ayný esnada bunlarý yaþama da geçirmeye çalýþýyorsunuz. Eðer
çok yaþlý ve olgun bir ruhsanýz bu nispeten daha kolay olabilir. Tecrübeyle haya-
26
ta geçirmediðiniz hiçbir bilgi sizin
deðildir, siz sadece bir kütüphane olarak
dolaþýrsýnýz, o kadar.Bilgi, davranýþ
haline gelip, tecrübeye dönüþtüðü zaman,
onu artýk senden hiç kimse, hiçbir güç
alamaz. Evrim de bu demek zaten.
Yüzleþme, arýnmaya çalýþan insan için
çok önemli. Ýyi olmaya, aydýnlanmaya
gayret ederken, kendi ruhundaki karanlýðý görmeyen insan bunu baþaramaz.
Karl Jung, þöyle diyor, "Ýyi mi olmak
istersin, yoksa bütün mü?" Cevap tabii
ki, "bütün olmak isterim" olmalý. Çünkü
bütünle birleþebilmen için bütün olmak
gerekir. Bütün olmak için de önce içindeki iyi ve kötü ile uzlaþman gerekir. Kimi,
ne ile suçluyor ya da yargýlýyorsanýz
önce kendinize bakýnýz. Siz de onu farklý
bir biçimde yapýyorsunuzdur. "Bunu asla
yapmam" demeyin onu sahiplenip, dýþlamadýðýnýzda bir sýçrama yaparsýnýz,
çünkü bir parçanýzý daha kendinize entegre etmiþsinizdir. Bütün böyle olunur.
Dolayýsýyla, bize bütün halinde deðil,
parçalar halinde olduðumuzu gösteren iki
reaksiyon var. Bir kiþiyi delice idealize
etmek veya onu yerlere batýrmak.
Ýkisinde de reaksiyon var, anlamamýz
gereken þu ki bu konuda entegre deðiliz
ve halletmemiz gereken þeyler var. O
nedenle bildiklerimizi tecrübe ederken
sabýr, sebat, dirayet, itidal ve ihtiyat çok
önemli. Hep ayný hýzla gitmeniz ve yükselmeniz mümkün deðildir, yasa da
böyledir.
Bütün bunlarý yapan öðrenci bir gün
þunu söyleyebilir, "yaptým, yaptým, yaptým... olmuyor, ben bu iþten vazgeçiyorum." Ýþte sebat, sabýr, dirayet bunun için
çok önemli. Ayrýca egonun terbiyesi ve
sýnýrlarýný bilmesi açýsýndan da bu gerekli. Ego, kendisini benliðin merkezi olarak
SEVGÝ DÜNYASI
görmek eðilimindedir,buna karþýlýk ruhun
onu kontrolü altýna almasý gerekmektedir. Dolayýsýyla öðrencinin kendisine
þunu hatýrlatmasý lâzýmdýr. "Hakikat, aramakla bulunmaz. Ama bulanlar, hep
arayanlardýr." Siz bunu bilfiil yaptýðýnýz
zaman ve yaparken baþkalarýnýn da
yaþamlarýna yardým ettiðinizde kâinatýn
eli mahkum size yardým etmeye, çünkü
siz zaten kâinatsýnýz.
Aydýnlanmaya giden yolun en önemli
taþlarýndan biri de itidaldir. Yani orta yol,
makul yol anlamýnda söylüyorum bunu.
Çünkü bizler, özgür iradesini kullanan
varlýklar olarak doðruyu buluyor ve uyguluyoruz. Ýhtiyatla karar vermek, bulduðumuz doðruyu da itidalle uygulamak
gerekir. Baþka yollar nasýldýr bilmem
ama mistik genelde bu yolu takip eder.
Tanrý aþký olursa, o alevi takip etmek,
engelleri aþmanýzda size yardýmcý oluyor.
Tanrý ile güzel bir aþk iliþkisi oluþturmak
bir öðrencinin en büyük ihtiyacýdýr.
Nihal Gürsoy - Zikir, oruç, ibadet,
meditasyon gibi pek çok uygulama bu
yola girmiþ kiþilerin kullandýðý metotlar
olarak biliniyor. Kiþinin yükselmesine
katkýsý oluyor mu bu metotlarýn?
Iþýk Menderes - Arýnmak, ruhun
deðiþik safhalarda ve deðiþik periyotlarda damýtýlmasý oluyor. Ruhumuzun ve
bedenimizin saflaþmasý, saðaltýlmasý
gerekiyor. Zikir, meditasyon, ibadet, oruç
veya hepsi, hangisi sizin ruhunuza uyuyorsa, uygun olaný seçip araç olarak kullanabilirsiniz. Kâinatta var olan her þey,
bir enerji ve frekans olduðu için, neye
odaklanýrsanýz onun frekansý ve enerjisi
içine çekilirsiniz. Örneðin zikir, Tanrý'nýn
vasýflarýnýn isimler halinde tekrarlanmasýdýr. Aslýnda o vasýflar sizde de mevcut olduðundan, buna odaklanarak
SEVGÝ DÜNYASI
düþünmeniz o vasýflarý ortaya çýkarmak
için gereken bir prosedürdür. Sebatla
yapýlan zikir bu frekansý açar. Þöyle bir
ilâhi yasadan bahsedeyim size. Evrende
olan her þey enerji yani ýþýk olduðuna
göre buna baðlý olarak iþleyen ilâhi
dönüþüm yasasý, yüksek frekanslý ýþýðý
dönüþüme uðratacaðýný söyler.
Dolayýsýyla, zikir, meditasyon, oruç,
ibadet vs gibi metotlarý kullandýðýmýz
zaman, yüksek frekanslý bir ýþýðý oluyoruz. Iþýk bizi yavaþ yavaþ dönüþüme
uðratmaya baþlýyor, amaçta budur zaten.
Iþýn fizyolojik boyutuna bakarsak, beynimizdeki korku merkezinin yönlendirilerek terbiye edilmesi, yatýþtýrýlmasý iþine
yarayan beta dalgalarýnýn yoðunlaþtýðý
bir durumdur bu ayný zamanda.
Beynin en geliþmiþ yeri olan ön
loblarýna eskiden "Tanrý noktasý" denirdi.
Oradaki birtakým
snaptik baðlantýlarýn saðlanýp
fonksiyonunu
geliþtirmek ve
açmak bakýmýndan da çok önemli.
Nihal Gürsoy Ölüm, hakkýnda
neler düþünüyorsunuz,
edindiðiniz bilgi
ve tecrübeler
doðrultusunda?
Iþýk MenderesRuhlar, giymeleri
gereken elbiseyi
giyerek, o þahsiyete bürünerek
çýkýyorlar sahneye. Rollerini
27
gerçekleþtirdikten sonra da elbiselerini
çýkararak, kendi asli kiþiliklerine biraz
daha farklý ve geliþmiþ olarak, dönüyorlar. Yaþam, ilâhi yasalar çerçevesinde
böyle gerçekleþiyor. Bu gezegene gelen
bütün ruhlarý ve kendimi büyük bir
takdirle karþýlýyorum. Çünkü, hakikaten
evrim için çok zor bir yer burasý, tabii ki
baþka gezegenlerde ve boyutlarda yaþam
nasýldýr bunu bilmiyoruz. Bilincimiz
sýnýrlý ama hakikaten zor bir yerde
olduðumuzu biliyoruz. Dolayýsýyla burada gerçekleþtirilen farkýndalýðýn, burada
geliþtirilen ruhun, ayný oranda elde ettiði
zafer de çok büyük. Bu boyuta doðmak,
ruh için ölüm demek aslýnda, çünkü bilinci kýsýtlanýyor. Ölmek de ruh için yeni
bir aleme doðum, çünkü bilinç yeniden
özgürleþir. Bunu artýk kabul edip ölümle
de uzlaþmamýz gerekir. Çünkü ölüm,
özgürlük demek
aslýnda.
Nihal Gürsoy Iþýk Haným, sizinle konuþup sormak istediðimiz
o kadar çok konu
var ki, bu
söyleþide yer
veremediðimiz.
Gelecekte
yeniden sohbet
etmek üzere diyerek teþekkür
ediyorum.
Iþýk MenderesBen de çok
teþekkür ediyor,
okuyucularýnýza
sevgilerimi
sunuyorum.
Görüþmek üzere.
SEVGÝ DÜNYASI
28
Psiþik Medyum, öte alemdeki
sevdiklerimizle konuþuyor
Kanatlarýmýn
Altýndaki Rüzgâr
John Edwards/Çeviri: Arýn Ýnan “SON BÝR KEZ” adlý kitaptan
Geçen ay, oðlunun ölümünden tam yedi ay sonra medyum
Edwards'ýn kapýsýný çalan Mary'nin trans okumasýna þahit olmuþtuk. Medyum Edwards, yaptýðý irtibatý yardýmcýsý Ellen vasýtasýyla
kaðýda geçirmiþti. Bu irtibat sýrasýnda Andrew annesine, babasýna
iyi durumda olduðunu iletmesini çünkü onun buna çok ihtiyacý
olduðunu ve ayrýca aralarýnýn düzelmesi gerektiðini söylemiþti.
Ýrtibat sýrasýnda geliþen en ilginç olaylardan birisi de medyum
Edwards'ýn mezun olduðu lisedeki hocasýnýn Andrew'un babasý
Tony Miracolo olduðunu keþfetmesi olmuþtu.
Bu ay baþka bir konuyla kitaba devam ediyoruz.
Anthony Vanaria bu aný asla unutmayacaktý. Evden tam çýkmak
üzereyken annesi onu durdurarak
babasýnýn oturma odasýndaki en sevdiði
köþesinde televizyon seyrederken
aniden yere düþtüðünü, etrafýnda parlak
bir hale oluþtuðunu ve bedeninden
çýkan ýþýðýn yükselerek tavana doðru
çýktýðýný söylemiþti.
Anthony New York þehrinin itfaiye
departmanýnda acil týbbý prosedürler
öðretmeniydi. O zamanlar yirmili
yaþlarýnda olan Anthony annesinin sözleri üzerine hemen içeri girerek babasýna bakmýþtý. Gerçekten de babasýna
garip bir þey olmuþtu. Ona doðru
eðildiði zaman babasýnýn ciddi bir kalp
krizi geçirdiðini anlamýþtý. Hemen
müdahale etmiþ ancak baþarýlý olamamýþtý.
Anthony babasýnýn kalp krizi geçirmiþ olmasýndan dolayý kendisini suçlu
SEVGÝ DÜNYASI
hissediyordu. Acil týp görevlisi olarak
çalýþmasýna, herkesi bu konuda eðitmesine raðmen kendi babasýna yardýmcý
olamamasý onu kahretmiþti. Anthony,
babasý tam öte aleme geçerken
annesinin gördüklerini de unutamamýþtý.
O gece gerçek olduklarýna yemin
edebileceði kadar canlý rüyalar görmüþtü. Bana göre bunlar birer rüya
deðil, öte alemden onunla kurulan irtibatlardý. Anthony o gece babasýnýn
kendisini rüyasýnda ziyaret ettiðini
söyleyerek: "Babam beni aþaðý kata
29
kadar götürdü. Yemek odasýnýn
kapýsýndan içeri girdik. Orada kendisinden bir yýl kadar önce vefat etmiþ
olan kardeþini gördük. Babam onunla
kart oynamaya baþladý. Ona nasýl
olduðunu sordum bana iyi olduðunu
söyledi. Orada olmanýn nasýl bir þey
olduðunu sorduðum zaman da bana:
"Gerçekten çok güzel. Sen de bunu bir
gün öðreneceksin" dedi. "Peki ama
baba, orasý nasýl bir yer bana anlatabilir misin?" diye sorumu
yinelediðimde bana: "Bunu sana
anlatamam" dedi. Sonra da kardeþiyle
30
beraber kapýdan
çýkýp gittiler.
Ardýndan ben
aniden uyandým"
demiþti.
Skeptik bir kiþi,
Anthony'nin
gördükleri için,
babasýnýn trajik
ölümü neticesinde gördüðü bir rüya
diyebilir ama ben ýsrarla bunun öte
alemle yapýlan gerçek bir görüþme
olduðunu söylüyorum.
Anthony'nin babasýnýn ölümünden
kýsa bir süre sonra annesi hayat sigortasýndan para almak istediðinde gerekli
evraklarý evde bulamamýþtý. Bunun
üzerine babasý yeniden rüyasýnda
gözükerek ona belgelerin yerini göstermiþti. Diðer önemli evraklarla beraber
onu tavan arasýndaki bir kasaya koymuþtu. Sabah olduðunda Anthony
annesini çaðýrarak ona belgeleri bulacaðý yeri tarif etmiþti. Gerçekten de
sigorta belgeleri tam da babasýnýn
söylediði yerde çýkmýþtý.
Anthony babasýyla üçüncü bir
görüþme daha yaptý. Bu kez kýz
kardeþinin üç yaþýndaki oðlu Marty
rüyasýnda bisiklet sürmeye çalýþýyordu.
Kardeþi babasýna doðru dönerek:
"Bisiklet sürebilecek yaþta deðil" diyordu. Babasý ise: "Sorun deðil. Ona
öðretirim" dedikten sonra da bisikletin
arkasýný tutarak ona binmesi için
yardým ediyordu. Bu rüyadan bir kaç
SEVGÝ DÜNYASI
gün sonra
kýzkardeþi onu arayarak oðlunun
sürekli olarak
bisiklete binmeye
çalýþtýðýný ancak
onunla bir türlü
baþ edemediðini
söylemiþti.
Altý yýl sonra Anthony'nin annesi
araba kullanýrken bir kalp krizi geçirdi.
Aylarca komada kaldý. Anthony
annesinin tümüyle bu dünyadan kopmak ve öte aleme geçmek istediðini
biliyordu ve hastane yönetimine yaþam
ünitesinin fiþinin çekilmesini rica etti.
Ancak buna izin vermediler. Sonunda
Anthony o kadar ýsrarcý oldu ki bunu
kabul etmek zorunda kaldýlar. Anthony
çok üzgündü. Babasýnýn ölümüne seyirci kalmýþ, annesinin ölmesine ise izin
vermiþti.
Annesi öldükten bir yýl sonra
Anthony bana trans okumasý için geldi.
Babasýnýn ölümünden sonra ruhsal irtibatlarla ilgilenmeye baþlamýþtý. Annesi
de vefat edince içinde oluþan güçlü
duygular kendisini bana doðru yönlendirmiþti. Annesinin yaþam ünitesinden
ayrýlmasýna neden olmasý, aile içinde
hoþ karþýlanmamýþtý. Bu nedenle kendisini sürekli olarak suçlu hissediyordu. Annesinin trans okumasý sýrasýnda
gelerek gönlünü rahatlatmasýný bekliyordu.
Karýsýyla beraber bir yaz akþamý
SEVGÝ DÜNYASI
ofisimin kapýsýna geldiklerinde
otoparktan 222 plaka no.lu bir aracýn
çýkmakta olduðunu fark ettiler. Bu
rakamýn, 22 Þubat doðumlu olan annesini iþaret ettiðini düþünen Anthony, o
gün benim kanalýmla annesiyle güzel
bir irtibat kuracaðýna inanmýþtý.
Gerçekten de o gün hem annesi hem
de babasý geldiler. Anthony'ye sevgilerini yolladýlar. Annesi ise onun kendisini suçlu hissetmesi için hiç bir neden
olmadýðýný söyledi ona. Anthony annesi
için yapýlabilecek her þeyi yapmýþtý.
Beyni zaten tüm iþlevini yitirmiþti ve
onun için yapýlabilecek en iyi þey yaþam ünitesinin fiþini çekmekti. Bunlarý
duyan Anthony hýçkýrýklara boðuldu ve
"Ýnanýn çok rahatladým" dedi.
Trans okumasýnýn sonuna doðru
Anthony babasýna bir soru sormak istediðini söyledi ancak irtibat kesildiði
için soramadý. Buna raðmen Anthony
babasýna sormak is-tediði sorunun cevabý-ný bir
nebze olsun
almýþtý
aslýnda.
Anthony
ile karýsý
babasýnýn
ölümünden
sonra evlen-
31
miþlerdi. Düðün sýrasýnda çalýnacak
müzik "Mr. Wonderful" olarak belirlendiði halde disc jokey yanlýþlýkla:
"Kanatlarýmýn Altýndaki Rüzgar"
þarkýsýný çalmýþtý. Bu, anne ve
babasýnýn en sevdiði þarkýydý. Daha
sonra þarkýyý neden deðiþtirdiðini sorduðunda DJ ona: "Bir adam geldi ve
sizin istediðiniz þarkýnýn bu olduðunu
söyledi" demiþti. Anthony DJ'den
adamý tarif etmesini istediðinde adam
aynen babasýný tarif etmiþti.
Trans okumasý sýrasýnda Anthony'nin
babasýna sormak istediði de buydu iþte.
Ama, babasý düðünlerinde yanlarýnda
olduðunu söyleyerek zaten bu sorunun
da cevabýný vermiþ olmuþtu.
Ofisimden çýktýktan sonra Anthony
ve karýsý kendilerini çok rahatlamýþ hissetmiþlerdi. Tam bu sýrada radyoyu
açtýklarýnda karþýlarýna "Kanatlarýmýn
Altýndaki Rüzgar" þarkýsý çýktýðýnda
arabalarýný bir kenara çekerek aðlamaya
baþlamýþlar
ve Tanrýnýn
kendilerine
verdiði
güzel hediye
için O'na
þükretmiþlerdi.
32
SEVGÝ DÜNYASI
ÇOCUKLARIN GEÇMÝÞ YAÞAMLARI
Tipik
Çocuklar,
Tipik
Ölümler
Carol Bowman'ýn,
"Children's Past Lives"
Kitabýndan Çeviren: Nelda Bayraktar
Geçen ay, terapi sýrasýnda tüm detaylarýyla yaþanýlan ölüm
anýnýn zor olmasýna raðmen hayli iyileþtirici etkisinden söz
etmiþ, Dr. Woolger'ýn bu konuda yaptýðý çalýþmalarý ve kullandýðý teknikleri incelemiþtik. Geçen ayýn en çarpýcý
vakalarýndan birisini, Dr.Woolger'ýn ismi Edith olan bir hastasý üzerinde denediði regresyon tecrübesi oluþturmuþtu.
Þimdiki hayatýnda baþarýlý bir dansçý olan Edith ne yazýk ki
aðrýlý bir eklem hastalýðýndan muzdaripti. Geçmiþ hayatýna
döndürüldüðünde Rus sarayýna karþý isyan eden bir grupta
yer aldýðý ve elindeki bombanýn patlamasýyla can vermiþ
olduðu ortaya çýkan Edith, ölüm anýný tüm detaylarýyla
yaþadýktan sonra içindeki olumsuz enerjiler ve yoðun duygular
çözülmüþ,, dahasý eklem aðrýlarýndan kurtularak yeniden dans
edebilmeye baþlamýþtý. Bu ay konumuza tipik çocuklar, tipik
ölümler baþlýðýyla devam ediyoruz.
SEVGÝ DÜNYASI
Dr. Woolger'ýn kitabý
Chase ve Sarah'ýn
yaþadýklarý deneyimlerin
olaðanüstü olmadýklarýna
beni iyice inandýrmýþtý.
Dr.Woolger çocuklarýn
anýlarýyla ilgili özel bir
þey söylememesine raðmen iyileþtirme tekniði
ve özellikle de Edith'in
vakasý çocuklarýmýn baþýna gelenlerini daha iyi
anlamama neden olmuþtu. Tüm bunlardan yola
çýkarak çocuklarýmýn
geçmiþ yaþamlarýndan bu
hayatlarýna hesaplarýný
henüz kapatmadan
33
gelmiþ olduklarýna hükmettim.
Sarah evdeki yangýn
korkusundan kurtulmaya
çalýþýrken ölmeden önceki güçlü duygularýný
yeniden yaþamýþtý.
Ailesiyle vedalaþacak ya
da geçmiþ hayatýnýn
hesabýný kapatacak
zamaný olamamýþtý. Anne
ve babasýna karþý, kendisini evde unuttuklarýndan dolayý, kýzgýnlýk
duygularý içersindeydi.
Tüm bedenini yalayan
alevlerin korkunç duygusunu yaþýyordu. Acý ve
ýstýrap dolu olan bu
duygularýn bir kez su
üstüne çýkmalarýna izin
verdiðinde, aðladýðýnda
ve anne ve babasýna karþý
olan kýzgýnlýk duygularýný ifade etmeye
baþladýðýnda aslýnda
onlarý suçlamamasý
gerektiðini çünkü onlarýn
kendisini kurtarmak için
ellerinden geleni yapmýþ
olduklarýný görmüþtü.
Böylece de içindeki
kýzgýnlýk duygusundan
kurtulmuþtu.
Sarah ile beraber mutfak masasýnýn etrafýnda
SEVGÝ DÜNYASI
34
oturduðumuz dakikalarý
hatýrladým. Tüm kýzgýnlýk
dolu duygularý ve korkularý bir anda yok olmuþ
ve kýzým bu þekilde
fobisinden kurtulmuþtu.
Chase'in vakasýnda ise
yüksek seslerden korkmasý ve egzamasýnýn
iyileþmesi için büyük bir
yýkým yaþamasý gerekmiyordu. Onun ihtiyacý
olan tek þey yeni bir
farkýndalýk ve anlayýþ idi.
Ne zaman ki ölüm anýný
deneyimleyerek öte
alemdeki durumunu
kavradý iþte o zaman
þimdiki hayatýndaki
sorunlarýn aslýnda eski
hayatýna ait olduklarýný
da anladý. Chase'in
hesabý da iþte o zaman
kapanmýþ oldu.
Ancak yine de kafamý
kurcalayan bir soru
vardý. Çocuklarýmýn
geçmiþ yaþam anýlarý
"Baþka Hayatlar Baþka
Benlikler" isimli kitapta
yer alan komplike
vakalardan oldukça farklýydý. Sarah'ýn ve
Chase'in geçmiþ yaþamlarýndaki ölümleri en az
onlarýnki kadar trajik ve
korkunç olmuþtu ama
çocuklarýmýn travmalarý
yüzeye yakýn bir yerdeydiler ve ortaya çýkarýlabilmeleri için nazikçe
dokunulmalarý yeterli
olmuþtu. Peki aradaki
farký yaratan neydi? Bu
soruyu kendime defalarca sordum.
Çocuklarýn anýlarý
yüzeye daha yakýndý.
Yaþlarýndan dolayý
tecrübe katmanlarý
birbiri üstünde
yeterince birikmemiþ, bu konular
kiþiliklerinin birer
parçasý haline
gelmemiþlerdi. Çok
küçük çocuklarýn
geçmiþ hayatlarýndan getirdikleri
problemlere giriþ
yapmalarý ve bunlarý çözüme ulaþtýrmalarý daha kolay
oluyordu. Bir
yetiþkinin defalarca
yapýlan seanslarla
halledebildiði bir
sorunu onlar bir kaç
dakika içersinde
çözebiliyorlardý.
DIÞ DÜNYAYI
ARDIMIZDA
BIRAKMAK
Philadelphia'dan taþýndýktan sonra Norman
Inge ile bir telefon görüþmesi yaptým. Ona sormam gereken bir yýðýn
soru vardý ve hiç acýmasýzca ona bu sorularý
birbiri ardýnca sýralamaya
baþladým. Norman, benim bir arayýþ içersinde
olduðumu anlamýþ ve bana yardým etmeye karar
vermiþti. Bu nedenle
bana bir teklifte bulundu:
Onu Florida'da ziyaret
edebilirsem, bana regresyon deneyimlerinin nasýl
yapýldýðýný öðretebilecekti. Tek þartý vardý, o da
eve döndükten sonra
öðrendiklerimi uygulamaya devam etmemdi.
Peki, ben Florida'da iken
çocuklarýma kim bakacaktý?
Þansa bakýn ki, bir kaç
hafta sonra annem arayarak Florida'da bulunan en
sevdiði arkadaþýnýn yanýna gideceðini, þayet arzu
edersek bizim de onunla
beraber gelebileceðimizi
SEVGÝ DÜNYASI
söyledi. Annemin
arkadaþý Norman'ýn evine
çok yakýn bir mesafede
oturuyordu. Böylece biz
rahatlýkla Florida'ya
gidebildik.
Vardýðýmýzýn ertesi
günü çocuklarý annemle
birlikte býrakarak
Norman'ýn evine gittim.
Norman'la iki gün
boyunca þifa teknikleri,
bilinç altý ve hipnotizma
hakkýnda konuþtuk.
Norman'ý soru yaðmuruna tutuyordum. Çocuklarýmýn hipnoz prosedürlerinin tamamýndan
geçmeden nasýl olur da
geçmiþ yaþam anýlarýna
daldýklarýný bir türlü
çözemiyordum. Çocuklar
üzerinde yapýlan hipnoz
denemeleri yetiþkinlerinkinden farklýlýk gösteriyor muydu? Sarah ve
Chase'i yeniden geçmiþ
hayatlarýna döndürseydik
ayný hayatlara mý gideceklerdi?
Norman, hipnozun
odaklanma ya da herhangi bir þeye konsantre
olma halinden baþka bir
þey olmadýðýný anlattý.
Aslýnda bizler, hipnozun
35
çeþitli hallerini bir
düþünceden diðerine
odaklanarak yaþýyorduk
zaten. Örneðin TV, film
ya da okurken heyecan
duyduðumuz her hangi
bir romana odaklanmýþsak, çevremizdeki
seslerden ve aktivitelerden soyutlanýyorduk.
Böyle bir durumda adeta
hafif bir transa giriyorduk. Otobanda araba
sürürken de yola o denli
konsantre olabiliyorduk
ki sapacaðýmýz kavþaðý
unutabiliyorduk.
Beynimizin bir bölümü
arabayý kullanmayý ve
yolda ilerlemeyi idare
ediyordu ama bilinçli
farkýndalýðýmýz geçici
olarak askýya alýnýyordu.
Ayný þey hipnotik trans
için de geçerliydi. Zihin
içsel düþünceler, duygular ve imajlarla doluyken
bilinçli farkýndalýðýmýz
bir süreliðine askýya alýnabiliyordu. Bilincimiz
tümüyle kapanmýyordu.
Ýþte bundan dolayý kiþi
regresyon denemesi
sýrasýnda doktordan bir
kaðýt mendil isteyebiliyor
ya da tuvalete gitmek
istediðini söyleyebiliyordu. Tüm bunlarý yapmasýna raðmen koltuða geri
oturduðunda trans halini
devam ettirebiliyordu.
Norman ayný þeyin
çocuklar için de geçerli
olduðunu söyledi. Ancak
çocuklar yetiþkinlere
nazaran hipnoza daha
kolay girip çýkýyorlardý.
Özellikle çok küçük
çocuklarý incelediðiniz
zaman, bir þeyi kýsa süreliðine incelediklerinde
gözlerinin irileþtiðine ve
nefes ritimlerinin deðiþtiðine tanýk olursunuz.
Ýþte onlar tam bu sýrada
dünyadan kopmuþlardýr.
Bu nedenle de çevrelerinde olup bitenlerden
habersizdirler. Onlarýn bu
durumda deneyimledikleri nedir? Bunu tam
olarak bilemiyoruz ama
bazý psikologlar, hiç
kesintisiz þekilde
çevrelerindeki her hangi
bir þeyi inceleyebilen
çocuklarýn daha parlak
ve daha yaratýcý olduklarýný söylüyorlar.
(Gelecek Ay:
Konumuza kaldýðýmýz
yerden devam edeceðiz)
SEVGÝ DÜNYASI
36
Saklý Düzende
Mucize
Haluk Berkmen
David Bohm, anlamýn her yerde hazýr
ve nazýr olma niteliði, telepati ve uzaktan
görme fenomenlerine olasý bir açýklama
getirdiði inancýndadýr. O her iki
fenomenin de aslýnda yalnýzca
psikokinezinin farklý biçimleri olduðunu
düþünür.
Týpký Psikokinezi gibi bir zihinden bir
nesneye iletilen bir anlam rezonansý söz
konusudur. Anlam uyumu ya da rezonansý bir kez saðlandý mý, aksiyon her iki
yönde de baþlar. Böylece uzaktaki sistemin anlamý gözlemcinin içinde
harekete geçerek bir tür tersine
psikokinezi üretir ve sonuç olarak o sistemin imgesini o kiþiye geçirir.
Saklý düzende farklý süptilitede bir
çok düzey vardýr. Zihnimiz bu süptil
SEVGÝ DÜNYASI
düzeylere ulaþabilecek yeteneðe sahipse,
o zaman bu, olaðan olarak gördüklerimizden çok daha fazlasýný görebileceðimiz
anlamýna gelir.
Buradaki olgu bir tür mekan dýþý
karþýlýklý baðlantý biçiminin sonucudur.
Bu daha derin bir mekan dýþýlýk olgusu,
bir tür süper mekan dýþýlýk olgusuyla
açýklanabilir.
MUCÝZELER
Holografik evren anlayýþýnda
mucizelerin açýklanmasý oldukça spiritüel bir görünüm arz ediyor. Plotinos'un
anlattýðý "Sudur Silsileleri" spiritüalizmin
birlik ve teklik halinde varoluþunu kendi
deyimleri ile anlatýyor. Ve þuurlu kozmik
enerinin bir amaç ve maksat etrafýnda
saçaklanmalar ve þuur anlamlarý
yaratarak fiziðe ve maddeye yansýmasýndan söz ediyor. Kadim ve doðu bilgelik
ekollerinin varoluþ açýklamalarýnýn
hemen hemen hepsi þimdi de bilim
adamlarý tarafýndan benzer cümlelerle
holografik olarak anlatýlýyor. Ama
dikkatli bir gözlemci için arada hiç fark
yok.
Kadim Bilgelik diyor ki: "Evrenin aslý
ruhtur, ruh enerjisidir. Her þey ruhtan
sadýr olur. Önce metafizik sonra fizik
vardýr. Evren sonsuz fizik ve ruhsal
mekanlardan oluþmuþtur. Her mekanýn
kendine has þartlarý ve belli bir zaman
yoðunluðu vardýr. Özdeki birlik, uygulamada farklý görünümler ve roller, farklý
ortak alanlar ve planlaþmalar þeklinde
karþýmýza çýkar."
Çaðýmýzýn en önemli olgularýndan biri
de küreselleþme. Her kavramýn küresel
olarak ele alýnmasý bilim -fizik doðu bil-
37
geliði ve spiritüalizmi ayný platformda
buluþturuyor, ama asla ihmal edilmemesi
gereken önemli gerçek ilahiliðin ve
Ruhsal Alanýn (Saklý Düzenin) varolmuþ
olan her þeyi kapsamasý, sarýp sarmalamasý ve her þeyin O'ndan ötürü var
olmasýdýr.
Fizikçi Tiller'in evren modeli de
oldukça kapsamlý ve spiritüel aðýrlýklý.
Onun görüþüne göre, "Tanrý evreni ilahi
bir düþünce modeli olarak yaratmýþ olabilir. Bu ilahi model, kozmik enerji
alanýnýn giderek daha az süptil düzeylerini bir dizi hologram sýrasý boyunca etkilemiþ ve sonuçta fiziksel bir evreni holograma dönüþtürmüþ olabilir."
"Eðer bu doðruysa...", diyor Tiller, "...
insan bedeninin holografik nitelikte
olduðu konusunda bir diðer gösterge
sayýlabilir. Çünkü her birimiz gerçekten
de küçücük birer evren olabiliriz. Dahasý
eðer düþüncelerimiz gerçekliðin daha
süptil yapýdaki enerji alanlarýnda hayaletimsi holografik imgelerin biçimlenmesine neden olabiliyorsa, bu görüþ insan
zihninin mucizeleri nasýl oluþturabildiðini de açýklamýþ olacaktýr." Ama mucize
oluþturmak isteyen zihinlerin önce
doðruluðu ve dürüstlüðü öðrenmesi
sonra da uygulamasý koþuluyla tabii ki;
aksi takdirde bilmedikleri yasalarý ihlal
ettiklerinden bir sürü sýkýntý, dert ve
karmik borçla karþýlaþmalarý kaçýnýlmaz
hale gelebilir…
Foijan dedi ki: Þimdi ölmüþ olan öðretmenim Wuzu, öðretmeni Baiyun'un her
zaman açýk ve net olduðunu, hiçbir
savunma görüntüsü olmadýðýný söyledi.
Ne zaman yapýlmasý gereken bir görev
olduðunu görse, atýlýp yolu gösterirdi.
Akýllý ve yetenekliyi ortaya çýkarmaktan
SEVGÝ DÜNYASI
38
hoþlanýr, fýrsatçý bir tutumla insanlara
kýrýlýp sonra terk edenlerden hoþlanmazdý. Hiçbir þeyden etkilenmeden
bütün gün tek bir iskemlede dimdik otururdu.
Bir keresinde bir öðrenciye þöyle dedi:
"Yol'u korumak, yoksullukta rahat
olmak, yamalý giysi giyenlerin temel
yazgýsýdýr. Baþarý ya da yoksunluk,
kazanma ya da kaybetme yüzünden yönlerini deðiþtirenler, Yol konusunda
konuþmaya layýk olmayan insanlardýr."
Hatta eþzamanlýlýðý ya da psiþemizin en
içsel derinliklerindeki süreç ve imgelerin
dýþ gerçeklikleri nasýl biçimlenmekte
olduðunu da açýklayabilir. Bu noktada
enerjilerin ve iradenin yerli yerinde kullanýmý çok büyük önem kazanmaktadýr.
Xuetang dedi ki: Öðrencilerin enerjileri
iradelerinden daha fazlaysa, küçük, ufak
insanlar haline gelirler. Ýradeleri enerjilerine egemense, yüce, dürüst, insanlar
olurlar.
Bazý insanlar nasihate karþý inatçý bir
düþmanlýk duyarlar ve bu konuda hiçbir
yol göstericiliði kabul etmezler. Onlarý
böyle davranmaya zorlayan enerjileridir.
Yüce ve dürüst insanlar, iyi olmayan bir
þeyi yapmaya çok zorlansalar bile,
ölümüne bölünmemiþ ve tutarlý kalýrlar.
Onlarý böyle davranmaya zorlayan
iradeleridir.
EÞZAMANLILIK
Eþzamanlýlýk konusunu çok ciddiye
alan bir baþka fizikçi de F. David
Peat'dýr.
Peat, Jung tipi eþ zamanlýlýklarýn yalnýzca gerçek olmakla kalmayýp bunlarýn
saklý düzenle ilgili baþka bir kanýtý daha
sunmakta olduðunu söylemektedir. Eðer
her þeyin kaynaðý olan temelde ya da
saklý düzende zihin ve madde arasýnda
bir bölünme yoksa, ortaya çýkan gerçekliðin bu derin baðlantýnýn izlerini taþýmakta olmasýnda þaþýracak bir þey yoktur. Peat eþzamanlýlýðýn, fiziksel dünyayla içsel psikolojik gerçekliðimiz arasýnda
hiçbir ayrýlýk bulunmadýðýný açýklamakta
olduðu düþüncesindedir.
Bir eþzamanlýlýðý deneyimlediðimiz
zaman, aslýnda deneyimlemekte olduðumuz þey, "insan zihninin bir an için
gerçek düzeninde çalýþmasý, toplumun ve
doðanýn içine yayýlarak, giderek incelen
düzeyler boyunca ilerleyerek, zihnin ve
maddenin kaynaðýndan geçip
yaratýcýlýðýn içine dalmasýdýr."
Bir akýþta yaratýcýlýk için þunlar
söyleniyor: "Yüce Ruh Yasadýr. Yasanýn
ardýndaki düþüncedir, sayýsýz tezahürlerdeki hayatlarýn, o olmaksýzýn fonksiyon göremeyeceði sonsuz evrenin sebebi
olan kudrettir. Ruhsal varlýklar
olduðunuz için sizlerde Yüce Ruh'a ait
bütün saklý kudret bulunmaktadýr.
Hepiniz Yüce Ruh'un sonsuz kudretine
katkýda bulunuyorsunuz. Yeryüzüne
doðuþ olayý, Yüce Ruh'un bir parçasýnýn
madde içinde bedenlenmesidir. Bu parçada potansiyel olarak Yüce Ruh'un tüm
tanrýsallýðý mevcuttur. Bu ise sonsuz
olanaklara sahip olarak açan çiçeðin
tohumudur."
SONUÇ
Evrenin ve insan varlýðýnýn böylesine
kapsamlý þekilde izah edilmesi bizleri
biraz tedirgin edebilir ve bize "bu büyüklük karþýsýnda ne yapabiliriz ki..."
SEVGÝ DÜNYASI
sorusunu sordurabilir. Bu soruya bir Zen
hikayesiyle cevap vermek mümkündür:
Bir keþiþ Joþu'ya þöyle seslenmiþ;
-Daha manastýra yeni geldim. Lütfen
bana her þeyi öðret.
Joþu ona þu soruyu yöneltmiþ;
-Bugün pirinç lapaný yedin mi?
-Evet yedim.
-O zaman sen ilk önce git ve tabaðýný
yýka.
Þu anda yaþamakta olan ve tüm dikkatini günlük olaylara yöneltmiþ olan birisi
bir gün bir aydýnlanma (þuurlanmasatori) deneyi yaþadýðýnda insan varlýðýnýn her davranýþýnýn ardýndaki gizli
vazifeyi ve bütünsel yaþamýn mucizesini
hiçbir þeyin birbirinden ayýrt edilemeyeceðini fark edecek ve þöyle diyecektir;
Ne kadar mucizevi, ne kadar mistik!
Odun taþýyorum, su getiriyorum.
Bir Zen deyiþi, ruhsal öðretilerde uygulama yapacak kiþiler için þunlarý söylüyor; Zen'e baþlamadan önce daðlar dað ve
ýrmaklar da ýrmaktýr. Zen'i uygularken
39
daðlar artýk dað ve
ýrmaklar da ýrmak
olmaktan çýkar. Ancak insan bir kez aydýnlandýn mý, daðlar
yine dað ve ýrmaklar
yine ýrmak olacaktýr.
Foijan, Shun
Fodeng'e dedi ki: En
kusursuz insanlar
ünü ve refah içinde
olmayý düþünmezler
ve gerçeðe ulaþanlar
baský ya da yýkýmdan korkmazlar.
Kazanýlacak bir
yarar görüldüðü
zaman gücünü uygulamak, ya da karlý
olduðu görüldüðü zaman hizmetini önermek, sýradan ve küçük insanlarýn
davranýþýdýr.
Bilen söylemez,
Söyleyen Bilmez. .
Lao-Tzu
Kaynakça:
Holografik Evren-Michael Talbot-Ruh
ve Madde Yay.
Fiziðin Tao'su-Fritjof Capra-Arýtan
Yay.
Psikanaliz ve Zen Budizm-Erich
Fromm-Yol Yay.
Taoculuk Zen ve Batý Kültürü-Alan
Watts-Yol Yay.
Zen Eti, Zen Kemiði-Paul Reps-Yol
Yay.
Zen Zihni Baþlangýç Zihnidir-Shunryu
Suzuki-Dharma Yay.
Liderlik Sanatý-Zen Dersleri-Thomas
Cleary-Anahtar Kitaplar.
40
SEVGÝ DÜNYASI
Deha
Beyinlerin
Ýtici Gücü
Özer Baysaling
SEVGÝ DÜNYASI
Y
ýllar önce, beyin cerrahý olan
bir profesör arkadaþýmýn
"Deha beyinlerin analizi"
konulu bir konferansýný dinlemiþtim. Konunun özeti ise,
"Baþarýya giden yolda, acýlarýn insanlarý geliþtirdiði" tezini yansýtýyordu.
Branþlarýnda üne eriþmiþ, bilime ve
sanata hizmet etmiþ insanlarýn çoðunun
hayatlarýnda acý çektikleri ve o acýlarýn
onlarý geliþtirerek, konularýnda dehalar
yarattýklarý söz konusu edilmiþti.
Konferans sonunda bir baþka arkadaþ,
konuya esprili bir yaklaþýmla yorum
getirerek "madem acýlar insanlarý
geliþtirip, yaratýcýlýða itiyor, o halde biz
de çocuklarýmýzý, dahi beyinler safýna
sokmak için, onlara sýkýntý çektirelim,
hatta günde üç öðün dövelim!" demiþti.
Bu yorum her ne kadar hafif bir þaka
olarak gülüþmelere yol açtýysa da, konferansý veren arkadaþýmýzý da üzmüþtü.
Nitekim bazý düþünürler acý çekmeyi;
kiþisel bir trajediyi, baþarý ve zafere
dönüþtüren bir etken olarak görürler.
Ancak, "acýlarýn çocuðu" misali, gereksiz yere acý çekmek de kahramanca
deðil, mazoþistçe bir durumdur...
Çocuða acý çektirecek bir terbiye sistemi doðru olmasa da, zamanýmýzda
çocuk yetiþtirmenin bazý ailelerde
sýnýrsýz zaafa dönüþerek, çocuklarý
dejenere ettiði de göz ardý edilemez.
Günümüzde çocuðu memnun etmek
için (bilhassa varlýklý aileler ve anneler
açýsýndan) aþýrý zaaf gösterilmekte ve
müthiþ ödünler verilmektedir. Bunun
sonucu da ekseriyetle bu tür gençlerin,
tüketici toplumun bir parçasý olarak yetiþtiðini, geliþemediðini ve sorumluluk
41
almaya yanaþmadýðýný görmekteyiz.
Basýn ve yayýn organlarýnýn
sergilediði örnekler, tüketim ihtirasýnýn
artmasý, gençleri deðer yargýlarýndan
kopararak, hep hazýra konmaya ve
baþýboþluða itmektedir. Gazete ve mecmualarýn dedikodu bölümlerinde bunlarý ibretle izlemekteyiz. Esasýnda bu
gençler, verilen imkanlara göre, çok
daha iyi yetiþtirilebilirlerdi.
Pedagog olmadýðým ve çocuk terbiyesinde de iddiam bulunmadýðý
halde, spor yönüm dolayýsýyla, hâlâ
gençlerle birlikte olabildiðim için,
onlarla birçok þeyi paylaþabilmenin
mutluluðunu yaþamaktayým. En
önyargýlý olunacak gençte bile, ne
cevherler bulunduðunu görmekten mutluyum. Buna raðmen ailelerinin gösterdiði aþýrý zaafýn onlarýn aleyhine
olduðunu da üzülerek izliyorum.
Öyle bir mutlu azýnlýk da var ki "bu
kadarý da fazla" dedirtiyor insana.
Sadece yazlarý Ýstanbul'da, Bodrum'da
ve çeþitli bölgelerdeki eðlence yerlerinde, gençlerin keyiflerine akýtýlan
servet, memleketteki tüm yoksul
çocuklarý doyurabilecek seviyede. Bir
gencin günlük harcamasý, yeri geldiðinde bir iþçi ve memurun aylýk maaþlarýný kat be kat geçiyor. Özel okul,
araba, cep telefonu, gezme masraflarý
ise, aylýk birkaç orta gelirli aileyi rahat
içinde geçindirebilecek düzeyde.
Bazen daha da akýl almaz harcamalarý var. Küçücük çocuklarýn altýnda
son model (spor Mercedes, Ferrari,
BMW vs.) lüks araba ve cipler.
Bunlarýn her biri yüz milyarlarca
deðerde. Gittikleri lokallerde servet
42
akýtýyorlar. Memleketimizde aç insanlar
olduðunu düþünemiyorlar bile. Genç
hep istiyor ve tüketiyor. Kendi emeði
ile elde etmediði þeylerden de çabucak
býkýyorlar.
Kýzlar ve erkekler, aþk dedikleri iliþkilerinde bile, birbirlerinden çabucak
sýkýlýyorlar. Evlilik sorumluluðuna
girmek istemiyorlar. Hatta birbirlerinden ayrýldýktan sonra en yakýn
arkadaþlarýnýn eþleri ve sevgilileriyle
birlikte olabiliyorlar ve buna
"arkadaþlýk, deneyim, yaþamamýz
lazýmdý..." þeklinde açýklamalar getirebiliyorlar. Sonunda çoðu büyük bir
boþluða düþerek alkol ve uyuþturucu
baðýmlýsý oluyorlar
Bu tür ailelerdeki ebeveynlerin çoðu,
çocuklarýnýn sevgisini kazanmak için,
hep verici ve istekleri giderici yolu
üstlenmekteler. Binlerce yýlda, kültür
etkileþimleriyle günümüze kadar
gelmiþ ve yararlarý kanýtlanmýþ olan
temel manevi deðerleri ve eðitici
uðraþýyý bir kenara býrakýp, tavýr koyma
cesareti de gösteremediklerinden,
gençler daha da boþlukta kalýyor.
Okullarda gerçek eðitim deðil, sadece
sýnav çözmeye yarayan öðretim
yapýlýyor. Çocuklar genç yaþta, okumaya, çalýþma hayatýna, tasarrufa
alýþtýrýlamýyor.
Yoksul aile çocuklarý ise bu tüketime
özenerek yoldan çýkabiliyor. Geçim
sýkýntýsýndaki ebeveyn de bir raddeden
sonra çocuða etkili olamýyor.
Televizyon ve bilgisayar gibi araçlar
gençleri sanal aleme sürükleyip aile ve
toplumdan koparýyor. Aile içi paylaþým
SEVGÝ DÜNYASI
kalmayýnca sevgi ve birliktelik baðlarý
da gevþiyor.
Çocukluk ve gençliðimizde bize,
þükür etmek, terbiyeli olmak öðretilirdi. "Öptün mü bey amcanýn ve teyze
hanýmýn elini?.. Sus büyüklerin yanýnda konuþma... Ayýptýr, günahtýr!.." þeklinde ikazlarla yaþamýmýz aþýrý
denetlenirdi. Bu da modasý geçmiþ bir
terbiye sistemiydi. Hepimizde korkaklýk, bastýrýlmýþ isyan duygularý ve kendi
hayatlarýmýzý yaþayamama sorunlarýna
yol açardý. Ama birlikte yemek yerdik.
Birlikte güler, birlikte aðlardýk. Birbirimizi daha çok sever ve paylaþýrdýk.
Þimdi ise sýnýrsýz bir özgürlük.
Ebeveynin çocuklarýnýn geçimi için,
sabah karanlýðýnda yollara düþtüðü
evde, genç öðlenlere kadar yatýyor. Ne
kahvaltýda, ne öðlen ve akþam yemeklerinde bile beraber deðiller. Kopukluk
ve egoizm gýrla...
Þüphesiz herkesin lüksü elindeki
imkanlarla orantýlý. Orta bir yol bulunamýyor. Sonuçta aþýrý zaaf, denetimsizlik ve manevi deðerlerden uzaklaþma gencin aleyhine olmakta. Konu
daha bilimsel olarak da irdelenebilir...
ACI ve SIKINTILARIN
YARATTIÐI
DEHA BEYÝNLER
Konumuz olan "Dahi beyinlerin analizi" açýsýndan, çocukluðunda acý ve
sýkýntý çekenlerin daha baþarýlý
olduðunu gösteren örneklemeler
çoðunlukta.
Fransýzlarýn ünlü yazarý Victor
SEVGÝ DÜNYASI
43
Victor Hugo,
26 Þubat 1802,
22 Mayýs 1885
Chateaubriand (4 Eylül 1768 – 4
Temmuz 1848) da çocukluðunu þatoda
geçirdi. O da asabi bir insan olan
babasýnýn korkusuyla yaþadý. Hastalýk
derecesinde romantik ruhlu kýz
kardeþinde teselli aradý.
Oliver Twist’in Maceralarý (1837 1839) David Copperfield (1849 - 1850)
Ýki Þehrin Hikayesi (1859) Büyük
Ümitler (1860 - 1861) gibi ünlü romanlarýn yazarý, Ýngiliz edebiyatýnýn önde
gelen yazarlarýndan Charles Dickens,
babasý borçlarý yüzünden hapse girince
küçük yaþta çalýþmaya baþladý. Bu onu
baþarý ve zenginliðe itti.
Suç ve Ceza, Budala, Karamazov
Kardeþler gibi romanlarýn yazarý,
dünya entelektüel düþüncesine ve
dünya edebiyatýna büyük etkisi olan
ünlü Rus yazar Dostoevski (11 Kasým
1821 - 9 Þubat 1881) krala karþý ihtilale karýþtýðý için ölüm cezasýna çarptýrýldý. Daha sonra bu ceza önce kürek,
sonra dört sene Sibirya'ya sürgünle
Hugo'nun, aile anlaþmazlýklarý, siyasi
olaylar ve Juliette Drouet ile iliþkisi,
fikir ve duygularýnda derin izler býrakmýþtýr. Birçok eserinde Juliette'nin
anýsýndan kaynaklanan duygu yoðunluðu ve mistisizm hakimdir. On sekiz
yýllýk sürgün yaþamýnda, çektiði hasret
ve acýlarýn etkisiyle birçok eser yaratmýþtýr. Sefiller (Les Miserables)
romanýný bu sýrada yazmýþ ve acý çeken
insanlarýn ruh halini olaðanüstü yansýtmýþtýr.
Kýrmýzý ve Siyah (1830), Parma
Manastýrý (1830) gibi romanlarýnda
karakterlerin psikolojik analizlerini
yaparak realizmin öncülüðünü yapan;
Stendhal adýný kullanan Fransýz yazar
Marie-Henri Beyle (23 Ocak 1783 - 23
Mart 1842), varlýklý bir ailenin
çocuðuydu. Dadýlarla büyütüldü.
Ancak altý yaþýnda annesini kaybetmiþ
olmasýnýn acý ve etkisini hayatý boyunca yaþadý. Bu onda nefret ve kin hislerini de beraber getirdi.
Charles Dickens
Fransýz Edebiyatýnda romantizmin
(7 Þubat 1812 –
kurucularýndan yazar, politikacý ve
diplomat olan François-René de
9 Haziran 1870 )
44
sonuçlandý. Hayatý bu yüzden hep yoksulluk içinde geçti. Çektiði acýlar dev
eserler yaratmasýna sebep oldu.
En ünlü eseri Kayýp Zamanýn Ýzinde
adlý nehir romanla tanýnan Fransýz
yazar ve eleþtirmen Marcel Proust (10
Temmuz 1871 - 18 Kasým 1922)
dokuz yaþýnda astýma yakalandý. Bu
onun tüm yaþamýný etkiledi. Ýnziva
içinde yaþadý. Son senelerinde ses ve
koku geçirmemesi için, her yanýný
mantarla izole ettirdiði odasýnda,
sadece birkaç yakýn dostu dýþýnda hiç
kimseyle görüþmedi.
Jacques Offenbach'ýn Hoffman’ýn
Masallarý isimli operasý’na konu olan
Alman besteci, müzik eleþtirmeni,
karikatürist E. T. A. Hoffmann,
babasýndan boþanan annesi onunla
ilgilenmediði için, dayýsý tarafýndan
büyütüldü. Bu onda aþýrý duygu yüklenmesi yaptý ve yazý, resim, musiki
dallarýnda harika eserler oluþturmasýna
neden oldu.
E. T. A. Hoffmann (24 Ocak 1776 - 25 Haziran 1822)
SEVGÝ DÜNYASI
Fransýz romancý ve oyun yazarý
Honoré de Balzac (20 Mayýs 1799 - 18
Aðustos 1850) küçük yaþta çeþitli
iþlere girip çýktý. Özellikle noter katipliði onu geliþtirerek, hayatý daha iyi
tanýmasýna sebep oldu. Yazarlýða
baþladýðý sýralarda aile dostu bir edebiyat profesörü kendisine "ne iþ
yaparsan yap, ama edebiyat aslaaa..."
demesi üzerine, hýrs kazanarak kendini
yazarlýða verdi. Her gün on dört saat,
hatta bazen yirmi dört saat çalýþarak
muhteþem eserler meydana getirdi.
Dünya Edebiyatýnýn baþyapýtlarýndan
biri olan Ýlâhi Komedya adlý eseriyle
tanýnan Floransalý Ýtalyan þair Dante
(1265 - 1321) de annesini erken yaþta
kaybetti. Annesinin ölümü ve dokuz
yaþýndayken bir kýza aþýk olmasý onda
acýlar yarattý. Bu acýlarýn etkisiyle çok
derin ve karanlýk bir üslubu olmasýna
raðmen dev eserler meydana getirdi.
Rusya’nýn ünlü kiþilerinin mensup
olduðu geniþ bir aristokrat aileden
gelen, Savaþ ve Barýþ, Anna Karenina
gibi eserlerin yaratýcýsý, Cervantes’ten
sonra en büyük romancý olarak kabul
edilen Kont Lev Nikolaevich Tolstoy
(1828–1910) iki yaþýnda annesini,
dokuz yaþýnda babasýný kaybetti. Son
yýllarýnda ise kendisine on dört çocuk
veren karýsý Sofya ile geçimsizliðe
düþerek evden kaçýp manastýrlarda
yaþadý. Bu acýlar onun da harika eserler
meydana getirmesine sebep oldu.
Kýsaca “da Vinci” diye isimlendirilen, Rönesans insanýnýn arkitepi ya da
evrensel deha olarak tasvir edilen,
Ýtalyan bilim adamý, matematikçi,
SEVGÝ DÜNYASI
mühendis, kaþif, ressam, heykeltraþ,
mimar ve mizisyen Leonardo di ser
Piero da Vinci (15 Nisan 1452 - 2
Mayýs 1519) hukukçu bir baba ile
köylü bir hizmetçi kýzýn çocuðuydu.
Doðar doðmaz büyükbaba yanýna gönderildi. Annesini hiç görememiþ
olmanýn acýsýyla yaþarken her dalda
olaðanüstü eserler ve buluþlar yarattý.
Alman matematikçi, astronomist ve
astrolojist Johannes Kepler'in (27
Aralýk 1571 - 15 Kasým 1630) dört
yaþýndayken geçirdiði çiçek hastalýðý
gözlerinde ve ellerinde çeþitli sakatlýklara yol açtý. Maceracý sarhoþ bir baba
ile akýl dengesi bozuk bir annenin
çocuðuydu. Bu yüzden çok acý çekti ve
ruhsal güvensizlik içinde yaþadý. Bu
onda büyük bir mücadele gücü yarattý
ve yirmi üç yaþýnda astronomi profesörü ve sonra da kraliyet matematikçisi
olarak büyük buluþlara imza attý.
Buluþlarýyla dünyayý etkileyen 100
insan sýralamasýnda Hz. Muhammed’ten sonra 2. sýrada gösterilen Ýngiliz
bilimadamý Sir Isaac Newton’un (4
Ocak 1643 - 31 Mart 1727) babasý
doðumundan önce öldü. Prematüre
doðdu. Cýlýz ve hastalýklý büyüdü. Bu
onun çalýþma þevkini kamçýladý.
Dahiyane buluþlar yaptý.
Ahmet Mithat Efendi (1844-1912)
Tophane’nin kabadayýlarla ünlü
Karabaþ Mahallesindendi. Küçük yaþta
babasýný kaybetmiþti.
Ahmet Rasim (1865-1932) Fatihli
yoksul bir aile çocuðuydu. Babasý o
doðmadan evi terk etmiþti.
Türk edebiyatýna hikaye, oyun,
roman türünde 54 eser býrakan, bir süre
45
Hüseyin Rahmi Gürpýnar (17 Aðustos 1864, 8 Mart 1944)
Kütahya milletvekilliði de yapan ünlü
yazarýmýz Hüseyin Rahmi Gürpýnar, üç
yaþýndayken annesini kaybetti ve
çocukluðu hastalýklarla geçti.
Aþýk geleneðinin son büyük temsilcisi kabul edilen, pekçok sanatçýya esin
kaynaðý olmuþ Aþýk Veysel Þatýroðlu
(1894-21 Mart 1973) yoksul bir köylü
çocuðuydu. Yedi yaþýnda çiçek hastalýðýndan gözleri kör oldu. Bu onda aþýk
felsefesiyle nice derin söz ve güzel
türkü oluþturmasýna vesile oldu...
Bu büyük insanlar acýlar çektiler. Zor
þartlarda mücadele ettiler... Ancak sanatta olaðanüstü eserler yaratýp, yaptýklarý akýl almaz buluþlarla bilime hizmet
vererek topluma öncü oldular.
Bu insanlar Tanrý tarafýndan, bizlere
ýþýk tutmalarý için gönderilmiþ görevlilerse eðer, dahi beyinlerin itici gücünde, çektikleri sýkýntý ve acýlarýn önemli
rolü olsa gerek!.. Bugünkü çok kormacý ebeveynlerin de bundan pay çýkarmasý gerekir. Ruhen ve bedenen saðlýklý nesiller yetiþmesini diliyorum.
SEVGÝ DÜNYASI
46
seçim tutulmalarý
Funda Ceyhan, Ýç Mimar ve Feng Shui Uzmaný
Bazý yollar zordur. Adý Tao ' da
olsa, henüz sizin tarafýnýzdan bir isim
verilmese de ...
Üzerinde bulunduðunuz patikanýn
en zor zamanlarýndan biri yolculuðun
bitmeyeceðini sandýðýnýz zamanlardýr.
Ümitsizlik sizi sarar ve gücünüzü
kolayca kaybedersiniz. Hedefiniz sizi
yolun sonuna doðru büyük bir mýk-
natýs gibi çekerken, içinde bulunduðunuz duygusal sýkýntýlarýnýz
nedeni ile hedefe doðru yola ilk çýktýðýnýz zamanýn inatçý kararlýlýðýný
unuttuðunuzu fark etmezsiniz.
Ýnsanoðlunun en büyük sýkýntýlarýndan biri, yarý yolda vazgeçmek deðil
midir ?
Ev veya iþ yerinizde kendinize kur-
SEVGÝ DÜNYASI
maya çalýþtýðýnýz dünyaya ilk
adýmýnýzý atarken, ne çok þey düþünmüþtünüz. Hayatýn sürprizleri bir
yana hiç düþündünüz mü, hayallerinizin ne kadarýný gerçekleþtirdiðinizi.
Astrolojik döngülerde Ay ve Güneþ
tutulmalarý insanlýk serüveninin çok
özel zamanlarýdýr. Geçmiþe dönüp
bakýldýðýnda tarihe de adýný geçirmiþ
pek çok felaket ile adýný neredeyse
tutulmalar ile bütünleþtirmiþ olaylar,
tutulmalarýn bireysel depremleri ne
kadar çok tetiklediðini unutturmuþtur.
Sayýca çok insanýn kaderini ayný anda
etkileyen Tutulmalarýn , dünya
topraðý üzerindeki yansýmalarý onlarý
gönüllerinde ve nefislerinde yaþayan
insanlarýn ikinci depremi olmaktadýr.
Tutulmalarýn zamanlarý, bazý etkileri ile kendimize , baþkalarýna ve
hayata verdiðimiz sözlerin ne
kadarýný tutabildiðimizi bizlere hatýrlatýlan dönemlerdir.Bu yüzden bireysel olarak son derece önem taþýrlar.
Sevgileriniz, sorumluluklarýnýz ve
seçimleriniz ile ilgili sýnanýrsýnýz.
Eðer farkýnda deðilseniz, hayat size
kendini hatýrlatacaktýr. Yeterince gösterdiðiniz her fark edemeyiþ, diðer
tutulmada kendini size daha büyük
bir hýzla hatýrlatacaktýr.
Tutulmalar dünya üzerinde çeþitli
aralýklar ile gerçekleþirken, elbette
her tutulmadan bahsetmiyoruz, bazý
tutulmalar hayatýmýzda minör etki
yaparken, bazý tutulmalar majör etkilerde bulunurlar. Týpký yaþamýmýza
47
kabul ettiðimiz insanlar ve geri kalan
tüm seçimlerimiz gibi. Ne zaman yarý
yolda geri döndünüz. Ya da ne
zamandýr o yarý yolda öylece beklemektesiniz.
Seçimlerimizin ne kadar sahibiyiz.
Çin Astrolojisinde, tüm Batý
Astrolojisinin içindeki tekrarýndan
çok daha fazla ay döngüleri konu
olur. Lo Shu karesi, Zi Wei Dou Shu
ya da 9 Star ki gibi pek çok yöntem
ile bu döngüler için pek çok öngörüde bulunabilirsiniz. Hepsinin de
hayatýmýzdaki seçimler ve tekrar eden
dönemler ile ilgisi bulunmaktadýr.
Yaþamýnýzda sizi ve çevrenizdekileri býktýracak kadar sýklýkta tekrar
eden olaylar olduðu gibi, hayatýnýza
damgasýný vurmuþ benzer karakterli
pek çok olayý da neredeyse ayný
biçimde , oyuncularý farklý olmak
üzere yeniden ve yeniden yaþayabilirsiniz. Yaþam size her tutulmada
aynasýný göstermektedir.
Evlerimizi, iþ yerlerimizi
seçtiðimizde yaþamýmýzda büyük bir
döngüye adým atarýz. Bana sýk sýk ,
nasýl oluyor da, bizleri tanýmadan
internet üzerinden hayatlarýmýzý bu
kadar iyi bilebiliyorsunuz diyorlar.
Bu yeterince bakmak ve gönülden
görmek isteyen göz için inanýn zor
deðil..
10.000 yýllýk Çin takvimi , onca
yýlýn ay döngülerini hatasýz kaydetmiþtir. Ayýn etkileri ile hareketlenen,
tekrar eden olaylar zaman kaliteleri
ölçüldüðünde görülür ki, bir daha bu
48
tekrarý ne zaman yapacaðýnýn da izini
içinde saklamýþtýr. Zaman size
taþýdýðý kalite ile tüm gerçekleri fýsýldayabilir. Ve bilirsiniz ki, Mucize
yoktur, yalnýzca siz onu anlayacak
kadar bilgi sahibi olmadýðýnýzda
gerçekleþmektedir.
Kanal D Emlak, Mekanýn Enerjisi
programýna geçen hafta konuk oldum.
Sanýyorum siz de beni ancak gelecek
hafta izleyebileceksiniz.
Seçimlerimizin önemini azda olsa
anlatmaya çalýþtým. Fakat dar bir
zamana tüm bir hayatýn doðruluklar
ve hatalar ile dolu profilini çizmek
için sýðmak elbette çok zor. Yalnýzca
burada tekrar etmek istediðim bir þey
var. Seçimlerimizin þu ya da bu þekilde olmasýný destekleyen harika bir
düzenin çocuklarýyýz. Üzerimizdeki
gücün etkisini fark etmeden tüm
seçimlerin gücünün bizim elimizde
olduðunu söylemek büyük bir hata
olur.
Eþyalarýnýz seçimlerinizin ispatýdýr.
Onlarý orada olmalarýna haklý
gösteren pek çok hikaye yaþanýr.
Vazgeçilmezliklerinin ve terk edilmezliklerini sebebi budur. Bu yüzden
atýlamayýþlarýnda haklýdýrlar.
Cansýz gibi görünen eþyanýn üzerimizde hak iddia edemeyeceðini
düþünüyorsunuz. En azýndan bildik
anlamda. Fakat söylemeye yetkin
olduðu deðerleri sizinle enerjisini
paylaþarak yapabileceðini unutuyorsunuz. Bir Ýç Mimar olarak her
zaman , baþkalarýnýn mekanlarý
SEVGÝ DÜNYASI
üzerinde hak iddia eden Ýç Mimarlarý
yadýrgamýþýmdýr. Bir tasarým, bir
dekorasyon ile bir baþka hayat ve
hayalin, kendi hayalleriniz ile yaratýlmasýna tanýk olursunuz. Ne kadarýna
sahip olabileceðinizin sýnýrlarýný
bilmez iseniz, asla bir mekanda sizden o mekana ruh vermenizi isteyen
kiþiye gereken ruhu veremezsiniz.
Yalnýzca sizin hayalleriniz ile dolu
bir oda hediye etmeniz içten bile
deðildir.
Döngüler ile pek çok þeyi fark edebilirsiniz. Hayatýn size gösterdiði
ipuçlarýný takip ederek büyük puzzle '
daki rolünüzü dosdoðru gerçekleþtirebilirsiniz. Tabii ki bolca sabýr gereklidir.
Eðer hayatýnýzý yeniden ele almak
istemiyorsanýz!, yolun ne zamandýr
ayný bölümünde kalakaldýðýnýzý
görmek için geri dönüp kendinize ve
evinize bakýn. O size her þeyi
söyleyecektir.
Seçimleriniz hayatýnýzdaki iþaretlerinizdir. Nereden geldiðinizin ve ne
yöne gidebileceðinizin. Ve bunlarý
gerçekleþtirmek için pahalý ve yeni
mobilyalar edinmek zorunda
deðilsiniz. Bu harika Feng Shui rüzgarýnýn sizden istediði asla bu olmayacaktýr. Tüm olaný yeniden düzenlemek size büyük bir enerji getirecektir.
Yeter ki, denemek isteyin.
Harika bir Çin deyiþi vardýr " Asýl
iþi gökyüzü yapar, insanlar birer temsilcidir."
Deðerli
Okuyucularýmýz
Sevgi Dünyasý Dergimiz
Haziran 2007 tarihinden
baþlamak üzere yalnýzca
abonelerimize ulaþacaktýr.
Bizlerle olmaya devam
etmek istiyorsanýz,
Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1
Cihangir/Ýstanbul adresine
mektupla veya Haberleþme
Sorumlusu ve Okur/Abone
Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu’na (0212) 252 85 85 no’lu telefonla, (0212)
249 18 28 no’lu faxla abone adresinizi bildirmenizi rica ederiz.
En içten sevgilerimizle
Sevgi Dünyasý
Adý, Soyadý:
Adres:
Posta Kodu:
Ýlçe:
Ýl:
Tel:
Abone ücreti:
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
Yurt içi (40 YTL)
................
Yurt dýþý (50 YTL)
................
Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý)
Akbank, Taksim Þb. 7020 (Sevgi Yayýnlarý)
Yapý Kredi, Balmumcu Þb. 70102274 (Sevgi Yayýnlarý)

Benzer belgeler

2008 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar

2008 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar Beden Ýçindeki Bedenler .................... 2 Dr. Refet Kayserilioðlu

Detaylı

2008 Mart Sayı - xn--sevgiyaynlar

2008 Mart Sayı - xn--sevgiyaynlar Mart ayý deyince akla ilk önce Dünya Kadýnlar Günü gelir ve tabii ülkemizdeki kadýnlarýn durumu. Kadýn Statüsü Genel Müdürlüðünün bildirdiklerine göre, kadýnlarýmýzda okullaþma konusunda son yýllar...

Detaylı

2006 Kasım Sayı - xn--sevgiyaynlar

2006 Kasım Sayı - xn--sevgiyaynlar Beden Ýçindeki Bedenler .................... 2 Dr. Refet Kayserilioðlu

Detaylı