Orta Asya`nın Konumu ve Sınırları

Transkript

Orta Asya`nın Konumu ve Sınırları
ORTA ASYA
I. Coğrafi Konumu ve Sınırları
I.1.-Orta Asyanın Matematik Konumu
Asya kıtasının ortalarında etrafı genelde yüksek dağlarla çevrelenmiş ve kapalı havza
karakterinin ağır bastığı bölgeye “Orta Asya “ denir. Kuzeyinde Sibirya, doğusunda Çin,
güneyinde Himalaya dağları ve Hindistan, batısında Hazar denizi, Ural dağları ve Avrupa
kıtasının yeraldığı Orta Asyanın coğrafi kordinatlarına göz attığımızda
şu özellikler
dikkatimizi çeker: Orta Asyanın kuzey sınırlarından 55º N paraleli geçer. Burası yaklaşık
olarak Novosibirsk şehri üzerinden geçen enleme tekabül eder. Güney sınırı ise 27 º N
enlemine kadar iner. Bu enlem Himalaya dağları üzerinden geçen enlemdir. Doğu sınırı 124 º
E meridyenine kadar uzanır ki burası Yablonoy dağlarının doğu ucudur. Orta Asya batıda 52º
E meridyenine ulaşır ki burası Hazar denizinin orta kesimleridir.
1.1.1.Orta Asyanın sınırları
Orta Asyanın
batı sınırının önemli bir kısmını
Hazar denizi oluşturur. Hazar denizinde
sınır orta çizgiden geçer. Böylece Hazar denizinin Asya ve Avrupa kıtaları
arasında
bölüşülmüş bir deniz olduğu anlaşılır. Hazar denizi Orta Asyanın batı sınırının tamamını
oluşturamaz. Bu sebeple Asya ile Avrupa kıtası arasındaki sınırın bir kısmı olan Ural nehri
aynı zamanda Orta Asyanın da batı sınırı olarak kabul edilir. (Daha kuzeyde Ural dağları
üzerinde 55ºN kuzey paralelinde Orta Asyanın batı sınırının son bulduğunu kabul edebiliriz.
Orta Asyanın batı sınırları açısından üzerinde durulması gereken en önemli özelliklerden
biri, Avrupa kıtasına açık oluşu, Avrupa kıtası ile arasında aşılmaz coğrafi engellerin
bulunmamasıdır. Durumu tarihi coğrafya açısından etüd edersek, Orta Asya halklarının
(Turaniler, Ariler) gerek ilk ve gerekse orta çağlarda rahatlıkla Avrupa kıtasına geçebilme ve
göçedebilme imkanlarının bulunduğunu anlarız. Mesela Hazar denizi gemiler vasıtasıyla
geçilerek karşı kıyıdaki Kafkasya bölgesine ulaşılabiliyordu (Hazar denizinin doğu ve batı
kıyılarında karşılıklı iskeleler konumundaki Bakü ve Kızılsu (Krasnovodsk, Türkmenbaşı),
ortalama doğu-batı mesafesi 300 km). Hazar denizinde denizcilik
tarihinin en az
Karadenizdeki kadar eskilere uzandığı bilinmektedir.
Orta Asya ile Avrupa arasındaki geçişleri kolaylaştıran diğer bir alan Hazar denizinin kuzey
kıyıları ile Ural dağlarının güney etekleri arasında kalan bölgedir. Buraya tarihi bir ad olarak
“kavimler kapısı” denilmektedir. Bu bölge fiziki coğrafya olarak düzlüklerden ve step bitki
örtüsünden oluşmuş olan bir bölgedir. Geçişleri engelleyecek önemli coğrafi oluşum yoktur.
Ural ve Volga nehirleri Orta Asyadan gelen halkların göçlerini hiçbir zaman durduramamıştır.
Orta Asya atlı kavimleri (Hunlar, Peçenekler, Kıpçaklar, Oğuzlar, Avarlar, Moğollar)
yüzbinlerce kişiden oluşmuş olan topluluklar halinde Kavimler kapısından geçerek
Karadenizin kuzeyindeki step bölgelerine yayılmışlardır. Hatta bu kavimler hep batıya
giderek Baltık kıyılarına ve Almanya ovalarına kadar inmişler ve belki de çok daha önceki
dönemlerde Britanya adalarına bile geçmişlerdir. Biz tarihin her döneminde Doğu ve Orta
Avrupanın Orta Asyadan gelen kavimler göçlerinden her bakımdan (dil, din, ırk) etkilendiğini
biliyoruz. Bu nedenle Bazı medeniyet tarihçileri Avrupayı Akdeniz Avrupası ve Avrasya
olarak ikiye ayırmışlardır. Avrasya Alp dağlarının kuzeyinde kalan ve orta Asya ile bir
bütünlük arzeden çok geniş coğrafi bölgedir.
Önceki paragraflarda da belirtilmiş olduğu gibi Orta Asyanın kuzeyinde Sibirya adı verilen
coğrafi bölge yeralır. Sibiryanın, Orta Asya ile olan sınırında da bir belirsizlik ve açıklık göze
çarpar. Buralarda her iki bölgeyi birbirinden ayıran önemli coğrafi engeller ve yüksek dağlar
yoktur. Sibirya ile orta Asyanın sınırı vejetasyon kuşaklarına göre saptanmaya çalışılmıştır.
Bir çok coğrafyacı, tayga adı verilen ibreli ormanların güney sınırını, Sibirya ile Orta Asyayı
ayıran sınır olarak kabul etme eğilimindedir. Batı sibiryada tayga-step sınırı yaklaşık olarak
55 º N paraleli boyunca uzanmaktadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır
ki Tayganın güneyinde Ural dağları ile Obinin İrtiş kolu arasında uzanmakta olan stepler
(İşim, Baraba, Kulunda) nemli stepler karakterindedirler ve bu sahalar açık havza
niteliğinde olup Obinin kolları olan Tobol, İşim ve İrtiş akarsuları tarafından
akaçlanmaktadırlar. Yani kısacası fiziki coğrafya itibariyle orta Asya ile pek benzerlikleri
bulunmamaktadır. Fakat tarihi coğrafya açısından bu stepler, Orta Asya kökenli ve Kazak adı
verilen Türk boylarının vatanları olduğu için Orta asyanın sınırları içine dahil edilmişlerdir.
Bugünkü Kazakistan- Rusya sınırı ise söz konusu steplerin önemli bir bölümünü Rusya
federasyonuna bırakmış durumdadır. Aslında yukarda adı geçen stepler, kazakların
anayurduna dahil olduğu için Kazakistan sınırları içinde olmalıydı. Tarihi coğrafya sürecinde
Kazakistan eşiği adı verilen yükseltilerin kuzeyinde ve tayganın güneyinde bulunan bu nemli
stepler Sibir Hanlığının (1582 de yıkıldı) toprakları idi. 1700 lü yılların ortalarından itibaren
Rus çarlığınca işgal edilmiş ve buralara kaleler kurulmuştur (Tyumen, Omsk, Novosibirsk)
daha sonra bu arazi, çernozyum türü verimli topraklara sahip olduğundan dolayı tarıma
açılmış ve yerleşilmiş, kaleler şehir haline gelmiştir. Bu sırada çok önemli miktarda rus ve
alman kökenli nüfus bu bölgelere getirilip yerleştirilerek buraları kolonize edilmiştir.
50-55 ° kuzey paralelleri arasında uzanan Kazakistan stepleri, batıdan doğuya doğru iki
bölüm halinde ele alınabilir.
1.1.1.1-İşim stepleri . bu stepler Ural dağları ile İrtiş ırmağı arasında uzanan çok geniş
steplerdir. Söz konusu step alanının merkezi kısmından İşim nehri geçtiği için bu adla
anılmaktadır. İşim stepleri yaklaşık 500 000 km ² lik bir alan kaplayan adeta uçsuz bucaksız
denecek derecede geniş steplerdir. İşim stepleri günümüzde Kazakistan ve Rusya arasında
siyasal olarak bölüşülmüştür. Kuzey kesimi Rusyaya aittir. İşim steplerinin alanı
jeomorfolojik olarak yapısal bir düzlüktür. Yani Batı Sibirya ovasının bir parçasıdır. Ovanın
temelinde mesozoik katmanları yeralır. Ruslar XVII. Yüzyıl başlarından itibaren bu stepleri
göçebe Kazakların elinden alarak kolonize etmişler ve tarıma açmışlardır. Çünkü İşim
steplerinin toprak türü çernozyumlardır. (karatopraklar). Günümüzde Kazakistanın başkenti
olan Astana (Akmolinsk, Zelinograd, Akmola)
İşim steplerinde ve Obinin İşim kolu
kenarında kurulmuş olan bir yerleşmedir. İşim steplerindeki diğer önemli şehirler İrtiş
kenarındaki Omsk ile Tobol kıyısındaki Kurgandır. Her iki şehir de Rusya Federasyonuna
aittir.
1.1.1.2-Baraba stepleri: Kuzey Kazakistan steplerinin doğu bölümünü teşkil eder. Bu step
alanı İrtişin doğusunda kalır, güneyde Altay dağlarının eteklerine, doğuda yukarı Obiye kadar
devam eder. Bu step alanı yaklaşık 217 000 km² kadar bir yüzölçümüne sahiptir. Kazakistan
ve Rusya arasında paylaşılmıştır. Daha önce de belirtilmiş olduğu gibi bu stepler Tatar adı
verilen Türk topluluklarının (Kırgız, Kazak) vatanıdır. Baraba steplerinin Altay dağlarına
komşu olan kesimine “Kulunda stepleri” adı verilir. Kulunda stepleri Baraba steplerine göre
kurakçıldır. Halbuki Baraba stepleri yer yer ağaç topluluklarının (çoğunlukla huş, betula
cinsinden) mevcut olduğu “ağaçlı stepler” karakterindedir. Her iki step sahasında topraklar
“çernozyum” tipindedir. Gerek Kulunda ve gerekse Baraba steplerinde yerel kapalı havzalar
karakterinde
tuzlu göller bulunur. Kulunda stepinde bulunan gölün adı da “Kulunda
gölüdür”. En derin yeri 4 m kadar olan gölün yüzölçümü 768 km² dir. Baraba stepinde ise
Çanı gölü yeralır. En derin yeri 10 m kadar olan bu tuzlu gölün, yüzölçümü 2500 km ²
kadardır. Günümüzde önemli tarım sahaları olan Baraba steplerinde XVIII. Yüzyıl
başlarından itibaren Ruslar tarafından bir çok şehirler kurulmuştur. Bunlardan bir Pavlodar
kentidir (500 000 ) İrtiş nehri kıyısına kurulmuş olan bu şehir Kazakistana aittir. Baraba
steplerinde ise Novosibirsk kenti yeralır. Novosibirsk kenti de yukarı Obi kenarında
kurulmuştur.
Baraba stepleri
Kuzey Kazakistan steplerini dünyanın en uzun ve önemli demiryollarından biri kateteder. Bu
9288 km uzunluğundaki Transsibirya demiryoludur. 1891-1905 yılları arasında inşa
edilmiştir. Moskovadan başlayan bu demiryolu kuzey stepleri bölgesindeki Tyumen-Omsk
ve Novosibirsk şehirlerinden geçer. Pasifik Okyanusu kıyısındaki Vladivostok limanında son
bulur. Rusyanın Kuzey Asyaya egemen olmasını sağlayan bu demiryolu daha sonraki yıllarda
tali hatlarla çevresindeki bir çok yerleşmeye bağlanmıştır.
Şekil : Kazakistanın Semey (Semipalatinsk) şehrinde bir camii.
Aslında Orta Asya ile batı Sibiryayı ayıran jeomorfolojik sınır Kazakistan eşiği adı verilen
yükseltilerdir. Tayga ile Kazakistan eşiği arasındaki saha bir geçiş sahasıdır. Obi havzasının
yukarı kesimine tekabül eden
stepler sahası beşeri bakımdan orta Asya sayılır. Bunun
nedenleri daha önce açıklanmıştır. Kazakistan eşiği ile Ural dağları arasında yeralan ve batı
sibiryayı Aral havzasına bağlayan kuzey güney doğrultulu depresyon (Turgay kapısı) kuzey
Kazakistan step topluluklarının kullandığı doğal bir yol konumunda idi. Kazakistan eşiğİnin
kuzey eteklerindeki nemli stepleri batıya doğru takiben Turgay çukurluğuna ulaşan bu tarihi
yol, aynı zamanda doğu Orta Asyayı doğu Avrupaya açan bir yoldu.
Orta Asyanın Batı Sibirya ile olan kuzey sınırında, kuzey Kazakistan steplerinin doğu ucunda
orta Asya atlı kavimlerinin kullandığı tarihi bir yol güzergahı daha vardır. Burası yukarı İrtiş
vadisidir. Yukarı İrtiş vadisi Çungaryayı kuzey Kazakistan steplerine açan doğal bir yol
güzergahıdır. Bu doğal yol aynı zamanda Doğu ve Batı Orta Asyayı da birbirine
bağlamaktadır. Bilindiği gibi Çungarya adı verilen geniş depresyon batı kenarında bulunan
birkaç doğal geçit vasıtasıyla güney ve kuzey Kazakistan steplerine yani batı Orta Asyaya
açılmaktadır. Bu geçiş noktalarına “Çungarya Kapıları” adı verilmektedir ki bunlardan biri
de yukarda açıklanmış olan yukarı İrtiş vadisidir. Yukarı İrtiş vadisi İlk ve orta çağda Hunlar,
Göktürler ve Moğollar tarafından çok sık olarak kullanılmış olan doğal ve tarihi bir yol
güzergahıdır. Moğolistan- Çungarya-yukarı İrtiş vadisi- kuzey Kazakistan stepleri- Turgay
kapısı yolunu izleyen atlı Orta Asya kavimleri Ural dağlarının güney ucundan dolanarak
Hazar denizinin kuzeyindeki Kavimler kapısından Karadeniz kuzeyindeki pontik stepler
bölgesine ulaşıyorlardı. Tarih çağları boyunca step alanında toplanan bu kavimler zaman
zaman doğu Avrupadan orta Avrupaya geçişler yapmışlar, Baltık kıyılarına kadar
gelmişlerdir. Doğu Avrupanın yerli halklarıyla karışan ve kaynaşan bu atlı göçebeler
etnogeneze maruz kalarak yeni ve yakın çağların “Kazak “ adı verilen toplulukları olarak
karşımıza çıkmışlardır. Günümüzde ise bunlar bugünkü Ukrayna halkını oluşturmaktadırlar.
Orta Asyanın kuzey sınırı Altay dağlarının batı ucundan itibaren doğuya doğru Altayların
kuzey kanadını takiben Sayan (Soyon) dağlarına (Batı ve doğu Sayan dağları) ulaşır.
Çizilen bu sınıra göre Yukarı Yenisey havzası (Küçük yenisey) Orta Asyanın sınırları içinde
kalmaktadır. Burası açık bir havzadır. Ormanlarla örtülü dağlara ve bol su kaynaklarına sahip
bir alan olması itibariyle Orta Asyanın genel tabii özelliklerinden farklı özelliklere sahiptir.
Bununla beraber bu tali havzanın halkları tarihi gelişim süreci itibariyle orta Asya halklarıyla
yakın ilişkilere sahip olduklarından dolayı havza orta Asyanın sınırları içinde bırakılmıştır.
Yukarı Yenisey havzası idari olarak Rusya Federasyonuna bağlı özerk bir cumhuriyettir
(Tannu Özerk Cumhuriyeti, yönetim merkezi Kızıl).
Orta Asya ile Orta Sibirya arasındaki sınır Sayan (Soyon) dağlarından doğuya doğru Baykal
gölünün güneyinden geçer. Baykal gölünü güneyden çevreleyen dağlara Baykal güneyi
dağları (Kamar –Daban dağları ve Barguzin dağları) adını veriyoruz. Sınır daha doğuda
Yablonoy dağlarını takibeder ve bu dağların kuzeydoğu ucunda doğu Asya sınır ile birleşir.
Çizilen bu sınırlar Rusya Federasyonuna bağlı Buryat Özerk Cumhuriyeti dışta bırakırken.,
Çita ilinin güney doğu bölümü Orta Asyaya dahil eder.
Orta Asyanın kuzey sınırı çizilirken ağırlıklı olarak doğal bitki örtüsü göz önüne alınmıştır.
Stepin sona erip tayganın başladığı sınır, Orta Asyanın da sınırı olarak kabul edilmiştir. Kuzey
Altaylar, Batı ve doğu Sayanlar, Baykal güneyi dağları ve Yablonoy dağları iğne yapraklı
ağaç topluluklarının görülmeye başladığı dağlardır. Ormanlar bu dağların genellikle kuzey
yamaçlarında ve 1500 m den başlamakta ve 2000 m ye kadar yükselmektedirler. Bu rakımın
üzerindeki kuşak alpin zondur. Alpin zon daima yeşil çayırlar zonudur ve 2500 m ye kadar
yükselir ve bu zonun üzerinde de daimi kar ve buzullar katı yeralır. Güney Sibirya dağları adı
verilen bu dağların kuzeyinde yeralan Abakan havzası gibi bazı havzalarda stepler yer alsa
bile bu alanlar orta Asyaya dahil değildirler. Ancak beşeri ilişkiler ve tarihi süreç göz önüne
alındığında batı ve orta Sibirya ile orta Asyanın her bakımdan birbirini tamamladığı dikkat
çeker. Bilhassa batı Sibiryanın güneyi, Altay dağları bölgesi, Tannu ülkesi, Buryat ülkesi ve
Baykal gölü bölgesi, Çita bölgesi Türk ve Moğollarla akraba bir çok topluluğun yaşadığı
bölgelerdir. (Altaylı, Tuva, Hakas, Buryat, Moğol )
Altay Türkleri Altay dağları bölgesinde yaşarlar. Günümüzde bu bölge Rusyaya bağlı özerk
bir cumhuriyettir. Bu özerk devletin başşehri Gorno-Altaysk kentidir. Hakaslar, eskiden
Abakan Türkleri olarak bilinen topluluktur. Günümüzde, Hakaslar Rusya Federasyonuna
bağlı özerk bir cumhuriyet olan Hakasyada yaşamaktadırlar. Bu ülke Tannu Tuvanın kuzey
komşusudur. Hakasyanın başkenti Abakan şehridir. Tannu Tuva özerk cumhuriyetinden daha
önce bahsedilmişti. Daha doğuda Baykal gölü güney kenarında Buryat özerk cumhuriyeti
bulunur. Buryatlar Moğollarla akraba bir kavimdir. Buryat Cumhuriyetinin başkenti Ulan Ude
kentidir. Bu şehir transsibirya demiryolu üzerinde yeralır. Baykal gölünün kuzeybatı
kenarında buluna Irkutsk şehrine kadar gelen demiryolu, gölün güneybatı kenarını dolaşarak
Ulan Udeye ulaşır. Transsibirya demiryolu buradan doğuya doğru devam ederek Çita
şehrine gelir. İkinci dünya savaşından önce Mançuryanın Harbin şehri üzerinden Vladivostok
limanına ulaşan demiryolu, Rus-Çin münasebetlerinin bozulması üzerine, Amur nehrini
takibeden yeni demiryolu tamamiyle Rus arazisininden geçen uzun ve dolaşık bir hat ile
Habarovsk kenti üzerinden Vladivostok limanına ulaşmaktadır
Yablonoy dağlarının güneyindeki bölge yani Şilka ve Onon havzası Moğol yurdudur. Moğol
yurdunun doğu hududu Büyük Hingan (Kingan) dağlarına kadar uzanır. Bu dağlardan doğuya
doğru olan bölge, bir doğu Asya kavmi olan Mançuların yurdudur.
Orta Asyanın doğu sınırı Büyük Kingan (Hingan) dağlarının Yablonoy dağları ile kesiştiği
noktadan başlar ve bu dağları takiben güneye doğru uzanır. Büyük kingan dağlarının batısında
kalan alan Moğolların yurdudur ve tartışmasız bir şekilde orta asyaya dahildir. Buna karşılık
Büyük kingan dağlarının doğusu Mançuryadır ve Mançu adı verilen milletin yurdudur.
Günümüz Çini siyasal olarak Kingan dağlarını batıya doğru aşmış ve Moğolların yurdunun
bir kısmını işgal ederek buraları İç Moğolistan özerk bölgesi adıyla kendine bağlamıştır.
Kabaca kuzey güney doğrultusunda uzanan Büyük Kingan dağlarını Pekin yakınlarına kadar
takibetmek mümkündür. Pekin yakınlarında orta asyanın denize (Pasifik okyanusu-peçili
körfezi) çok yaklaştığı görülür. Pekinin batısında Büyük Kingan dağlarından Kuzey Çin
Platolarına geçilir. İki jeomorfolojik ünite arasında yeralan bir geçitten kuzey çini
Moğolistana bağlayan tarihi bir yol geçer. Bu yol Moğolistan içlerine kadar uzanır. Bu yol
hem bir ticaret hem de bir savaş yoludur. İç Asya halklarının (Hunlar) bu yolu kullanarak Çini
istila ettikleri ve Pekini (Beijing) ele geçirdikleri tarihi belgelerle sabittir. Pekinin batısında
yeralan Kuzey çin platosuna ait jeomorfolojik engellerin Çini iç Asyalıların istilalarından
koruyamaması sebebiyle Çinliler , Çin seddi adı verilen ve kilometrelerce uzanan yüksek ve
sağlam, savunma amaçlı bir duvar inşa etmişlerdir. Bu duvar kuzey Çin platolarının
kuzeydoğu kenarından başlayıp, güneybatıya doğru binlerce kilometre boyunca uzanır.
Duvarın tüm amacı iç asya halkının akınlarını uzaklarda keserek pekin geçidini, pekini ve çini
istilalardan korumaktır.
Çin ovasının batısında, Pekin ile Hoang Ho nehri arasındaş kabaca kuzey-güney
doğrultusunda uzanan yüksekliklere Kuzey Çin Platosu adı verilir. Yukardaki satırlarda
Büyük Kingan dağları ile Kuzey Çin Platosu arasındaki bir gedikten tarihi Çin- Orta Asya
yolunun geçtiği belirtilmişti. Kuzey Çin Platoları adı verilen yükseklikler jeolojij ve
jeomorfolojik bakımlardan adeta Büyük Kingan dağlarının bir devamı gibidir. Her iki yerşekli
de kabaca kuzey-güney doğrultusunda uzanır. Orta Asya ile Doğu Asya arasında bir sınır
teşkil eden Kuzey Çin platosunda
yükseklikler bazen 2800m ye ulaşır. Kuzey Çin
Platosunun doğusunda Çin ovası yeralır. Batısında ise Ordos Bozkırı adı verilen kurak
stepler bölgesi vardır. Kuzey Çin Platosunun güney kenarını Hoang Ho nehri (Sarı ırmak)
derin bir boğazla yararak Çin Ovasına geçer.
Tibet Platosunun doğusundan doğan Hoang Ho nehrini Peçili körfezine dökülünceye kadar
çizdiği güzergah çok ilginçtir. Anahatlarıyla önce kuzeye doğru akan akan bu nehir daha
sonra yönünü doğuya çevirir, sonra Kuzey Çin Platosunun güneye doğru akar ve keskin bir
dirsek yaparak yine doğuya yönelir, Kuzey Çin platosunu bir boğazla yararak Kuzey Çin
ovasına açılır ve kuzeydoğu yönünde bir müddet
devam ettikten sonra Şantung
yarımadasının kuzeyinde Peçili körfezine dökülür (uzunluğu 4845 km). Böylece Hoang Ho
nehri yukarı ve orta mecralarında Orta Asyayı ilgilendiren bir akarsu olarak ortaya çıkar.
Hoang Ho nehrinin mecrasının çizdiği ters U şeklinin arasında kalan bölgeye Ordos bozkırı
adı verilir. Bozkırın güney sınırını Hoang Ho’ya karışan Vey ırmağı (Wey Ho) olarak alacak
olursak. Yüzölçümü yaklaşık olarak 200 000 km ² olarak kabul edilebilir. Orta Asyanın doğal
bir ünitesi olan Ordos bozkırı
monoton bir bölge olmayıp jeomorfolojik bakımdan
farklılıklara sahip bir sahadır. Ordos Bozkırının kuzeyinde çöl şartları hakimdir. Yağışlar 200
mm civarındadır. Fiziki olarak da yer yer kumullara rastlanılmaktadır. Bozkırın güney kesimi
ise löss depolarından oluşmuş bir alandır. Bu lös depoları kuzeyden gobi çölü üzerinden
güneye doğru esen rüzgarların taşıdıkları çöl tozlarının birikmesiyle oluşmuştur. Lösler bitki
besin maddelerince çok zengin, sarımtrak renkli depolardır. Kalınlıkları bazı kesimlerde 400
m yi bulabilir. Lösler bu sebeple en verimli tarım toprakları olarak kabul edilirler. Hoang Ho
nehri güzergahı boyunca lös depoları içinden geçtiği için
bunları aşındırmakta ve
taşımaktadır. Bazı araştımalara göre nehrin 1 m³ suyu 40 kg kadar lös orijinli sediment ihtiva
etmektedir. Çünkü lösler gevşek depolardır.
Ordos bozkırı siyasal coğrafya bakımından daima mücadeleye sahne olmuş bir mekândır.
M.Ö 300 lü yıllarda bu bölgeye hakim olabilmek için
Hunlarla Çinlilerin mücadele
ettiklerine dair tarihi belgelerde bilgiler vardır (Gumilev 2002). Daha önceki paragraflara
açıklandığı gibi Hoang Ho yayının çevrelediği ve Ordos Bozkırı adı verilen saha Orta
Asyanın fiziki sınırları dahilindedir. Ordos bozkırının halkı da Çin kökenli değil, orta Asya
kökenli insanlardır (Moğollar). . Fakat stratejik önemi büyük olduğundan tarih boyunca Çin
bu bölgeye hakim olmak istemiştir. Ordos bölgesinin stratejik önemi iki sebepten kaynaklanır.
Birincisi Çine giden yolları kontrol eden bir bölge olmasından kaynaklanır. Daha önceki
paragraflarda açıklandığı gibi Orta Asyanın doğu kesimi binlerce yıl Orta Asya kökenli
halklarla Çinin mücadelesine sahne olmuştur. Çinliler yerleşik ve ziraatla uğraşan (sedanter)
bir toplumdu. Halbuki Orta Asya halkları ise göçebe hayvancıydılar (nomad). Tarih boyunca
çeşitli sebeplerle göçebe Orta Asya milletlerinin (Türkler, Moğollar), yerleşik ve zengin
Çine,organize akınlar yaptığı, çini yağmalayıp tahrip ettiği bilinmektedir. Çinliler, hareketli,
hızlı ve iyi ok atan göçebe süvarilerle başa çıkmakta zorluk çekince, ülkelerini korumak
amacıyla yüksek ve kalın bir duvar inşa etmişlerdir (M.Ö. 300 lü yıllarda). Yaklaşık 6000 km
kadar uzunluğa sahip bu görkemli duvara Çin Seddi adı verilir. Çin seddi Pekin (Beijing)
kentinin kuzey kesimlerinden başlayıp kabaca batıya doğru, Nanşan dağlarının batı ucuna
kadar ulaşır. Bu sağlam, yüksek ve kalın duvarlar tarih içinde Hunlar, Göktürklüler ve Çengiz
Han tarafından bir çok kere aşılmıştır. Çin seddinin bir parçasıda Ordos Bozkırından geçer ve
bölgeyi adeta ikiye böler. Çin seddi yapılmadan önce kalabalık Orta Asya göçebeleri Hoang
Ho nehrini rahatlıkla geçerek Ordos bölgesine giriyorlar ve güneye doğru inerek Vey nehri
vadisini yoluyla Çin ovasına ulaşıyorlardı. Çin seddinin yapılması Göçebe akınlarını Ordos
bozkırında oyaladı veya durdurdu. Böylece Çin anavatanı Orta Asya kavimlerinin ani
istilalarına karşı kısmen korumuş oldu.
Şekil : Çin Seddi (inşası M.Ö. 300). Yükseklik 6 m, genişlik 7 m, uzunluk 6000 km. Çine olan Hun akınlarını
durdurmak amacıyla inşa edilmiştir.
Ordos bozkırının ikinci stratejik önemi verimli ziraat topraklarına sahip olmasından ileri gelir.
Lös araziler Ordos bölgesinin güney kesimleridir. Kuzey ise bir yarı çöl veya çöl dür. Çin
seddi Ordos bölgesinin çöl kısmını dışta bırakırken, lös topraklarının bulunduğu kesimi
içeriye dahil etmiştir. Günümüzde de Ordos bölgesinin çöl olan kuzey kısmı İç Moğolistan
özerk bölgesinin sınırları içindedir. Halbuki lös topraklarının bulunduğu verimli arazi Çinin
Şensi (Shaanxi) vilayetidir.
Kuzey Çin Platosu (veya dağları) güney ucunda başka bir jeomorfolojik üniteyle kesişir. Bu
jeomorfolojik ünite Çin-Ling (Qinling) veya Üstün dağlarıdr. Önceden de belirtildiği gibi
kuzey çin platosu kabaca kuzey-güney doğrultusunda uzanırken, Çin-Ling dağları kabaca
doğu-batı doğrultusunda uzanır. Çin Ling dağları da Orta Asya ile doğu Asya arasında sınır
teşkil eden dağlardır. Yani fiziki olarak bu dağların kuzeyinde kalan arazi Orta Asyaya ait
sayılır. Çin Ling dağları doğu batı doğrultusunda yaklaşık 1000 km kadar uzanır. En yüksek
zirvesi 3767 m ye ulaşır (Taibai Shan). Aslında Çin Ling dağlarını jeolojik ve jeomorfolojik
olarak Karanlık dağlarının bir uzantısı olarak kabul etmek mümkündür. Hatta bu silsile
doğuya doğru Funyu dağları ve Hvayyang dağları adı altında
Yangçe nehrine kadar
takibedirlirler.
Çin Ling dağları sadece Orta Asya ve doğu Asyayı ayıran bir sınır değil aynı zamanda bir
iklim sınırı ve Çin ülkesini de kuzey ve güney çin olmak üzere iki ayıran doğal bir sınır olarak
kabul edilebilir. Çin Ling dağlarının kuzeyinde kurak bir karasal iklim hüküm sürerken
güneyde nemli bir subtropikal iklim başlar. Çine mahsus bir memeli türü olan Panda bu
dağlardam itibaren güneye doğru görünmeye başlar. Yine Mesozoikten
günümüze
gelebilmiş. endemik bir ağaç türü olan Gingko biloba nın vatanı bu dağlardır.
Şekil: Mesozoik zamandan kalma endemik ağaç türü olan Gingko biloba’nın dal ve yaprakları. Bu ağaç kışın
yapraklarını döker, ilkbaharda yeşerir. Kendine özgü çiçekleri ve meyvaları vardır.
*