`Medeniyet`i Anlamak

Transkript

`Medeniyet`i Anlamak
Uluslararası Sempozyum
yüceltme ve reddiye arasında
‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
International Symposium
The Civilization Debate
Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
Tebliğ Özetleri
Abstracts
Üst bir tanımlama olarak “Medeniyet”, karşı çıkanları ve sahiplenenleri üzerinden çokça tartışılagelmiştir. Medeniyet kavramı,
bugün sosyal bilimlerden uluslararası ilişkilere, tarihten kültür
araştırmalarına, “Medeniyetler İttifakı” ve “dinler arası diyalog” gibi
siyasi projelere kadar geniş bir alanda ve farklı düzlemlerde kullanılmaktadır.
Medeniyet kavramı, müspet yaklaşımla ele alındığında çoğu kez,
kolektif değerler bütünü, insanlığın en üst mertebesi, barbarlığın
karşıtı olarak insani, hukuki, ahlaki tutum ve davranışları ifade
eden ve medeniliğin sonucu olarak ortaya çıkan bir dünya görüşü,
varlık tasavvuru ve düzen fikri olarak anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, olumsuzlayıcı bir yaklaşıma konu olarak işlevsiz bir soyutlama, seküler bir din olarak görülmekte ve tıpkı ulus, kültür ve devlet kavramları gibi meta anlatı veya muğlak tarihî bir kurgu olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Gelinen noktada “medeniyet tasavvuru”, “medeniyet fikri” terkipleri ile sıklıkla karşılaşıldığı hâlde kavramın tarihsel seyrinde nasıl bir
gücü, hangi değerlerle, ne şekilde tasavvur ettiğine dair fikirleri
izlemek zorlaşmış; dahası bu karmaşa içinde, üretildiği zemine nispetle bir iddia taşımayan değerlendirmeler, kavramsal dönüşüm
sürecini dikkatle okunması gereken bir sahaya çevirmiştir. Bu durum, ülkemiz aydınlarının bir dizi somut adım atmalarını gerekli
kılmaktadır.
Yüceltme ve Reddiye Arasında Medeniyet’i Anlamak üst başlığı etrafında düzenlenecek bu uluslararası sempozyum, bu bağlamda
önemli bir fırsat olarak öngörülmüştür. Umuyoruz ki sempozyumun bu amaç doğrultusunda oluşturacağı hareketlilik, medeniyete ilişkin tartışmaları berraklaştırarak tartışmanın gündelik siyasetin kıskacından sıyrılmasına ve derinlikli bir şekilde tartışılmasına
imkân sağlayacaktır.
The term “Civilization” plays a significant role in today’s world. It
has been and is currently being discussed by those who consider themselves civilized and also by those who reject the term.
This term is used today in a broad context and on many different
levels: from the social sciences to international relations, from interreligious dialogue to cultural research, and from art history to
social projects like “the union of civilizations.”
Most of the time, the concept of civilization is understood to have
a positive connotation. Among these connotations, it is used to
describe (1) the entirety of collective values, (2) as an expression
of a humanitarian-legal-moral attitude and consequential behaviors against barbarianism and therefore as a word view which then
results from being civilized, and (3) as a vision of the existence and
conception of order. On the other hand, the conception of “civilization” is also viewed as being a functionless abstraction and as a
secular religion. In any case, it has become an obscure historical
term used in a national, cultural, and political context.
As for the present situation, even though “the vision of civilization” very often meets face to face with “the concept of civilization,”
it has become difficult to observe how its power, with which values, and how it has been perceived throughout the term’s historical development. Compared to the present foundation however,
more recent non-ideological evaluations are turning this area into
a field which observes the process of conceptual transformation
which should be studied very carefully.
The symposium, Civilization Debate: Between Glorification and
Denial, is therefore seen as a very important opportunity for the
international community. Its goal is to create an arena for such
intellectual liveliness by providing a forum, both before and after the symposium, to accommodate critical discussion and bring
greater clarity to all topics related with civilization while also avoiding the trappings of everyday politics.
Medeniyet’i Anlamak Sempozyumu, özel olarak 2012 yılında kaybettiğimiz iki kıymetli Müslüman
düşünürün anısını yaşatmayı hedeflemektedir. Avrupalı devletlerin her
türlü sömürgeci politikalarına karşı
Kuzey Afrika’da verilen mücadelenin en önemli isimlerinden Cezayirli
entelektüel şahsiyet Ahmed bin Bella ve medeniyet fikrine
ilişkin kapsamlı yaklaşımını Müslüman düşünce dünyasına
Ahmed bin Bella
Roger Garaudy
armağan eden Roger Garaudy, eserleri ve eylemleri ile coğrafyamızın bundan sonra da saygı ile anılacak iki ismi olmayı
başarmışlardır. Çok kısa bir zaman aralığı ile art arda yitirdiğimiz bu isimler, “’Medeniyet’i Anlamak” sempozyumunda özel
bir oturum ile anılarak medeniyet mefkûresine yaklaşımları
ele alınacaktır. Bu sayede, uluslararası kamuoyunun İslam dünyasının
yirminci yüzyıldaki fikir
ve hareket zenginliğini
yeniden gündeme alması arzulanmaktadır.
Along with the symposium’s main goal, another important
goal is the remembrance of two valuable Muslim thinkers
who left this world for the next life during 2012. The Algerian
intellectual, Ahmed bin Bella, who opposed all forms of European states’ colonial and imperial politics, along with Roger
Garaudy, whose ideas about civilization have become very
influential in the current Islamic world of thought. Due to
their activities and works, they have become respected personalities throughout the entire Islamic world. As such, their
names, to whose Maker we entrust, will be remembered during a special session during the symposium “Understanding
Civilization” together with the ideals for which they strove. By
doing so, we hope to highlight the Islamic world’s richness in
ideas and movements during the twentieth century. Bin Bella
and Garaudy spent their entire lives striving both intellectually and through action.
Ahmed bin Bella
Roger Garaudy
www.uskudar.bel.tr
Türkiye’nin ilim ve kültür şehri olarak dünyaya açılan kenti İstanbul’un sekiz bin yılı aşan soylu
kentlilik tarihinde, onu İslam medeniyetinin unsurları ile ilk tanıştıran ve kuşkusuz yüzyıllardır bu atmosferini koruyan Üsküdar, müstesna bir konuma sahiptir. Üsküdar, medeniyetlerin
buluştuğu İstanbul’un tarihe mal olan dönüşümlerinde, her vakayı serinkanlılıkla seyretmiş
ve anlaşılabilirliğini temin etmiş emin bir liman hüviyetindedir. Üniversiteleri, kütüphaneleri,
sivil akademik kurumları ve kültür merkezleriyle Üsküdar’ın tarihsel misyonu bugün de canlı
bir atmosferde sürmektedir. Bu atmosferin sağladığı enerji, ilim ve sanat erbabının yine aynı
sükûnet ile bu coğrafyada buluşmasını temin etmektedir. Üsküdar Belediyesi, kentin tarihsel
misyonunu sürdürmek düşüncesi ile “Medeniyet’i Anlamak Sempozyumu”nun hayata geçirilmesini sağlamıştır.
Mimar Sinan Mah. Hakimiyet-i Milliye Cad. No: 35 Üsküdar / İstanbul | Tel : +90 (216) 531 30 00
www.ilke.org.tr
Sempozyumun gerçekleşmesinde öncülük eden kurum İLKE Derneği, 2010 yılında Üsküdar’da
kurulmuştur. İslami ve insani değerler çerçevesinde yaşama, yaşanmasına vesile olma, toplumda bu yönde bir dönüşümün gerçekleşmesine ön ayak olma amacına yönelik olarak “hayır”
odaklı “iş üretmek” şeklinde özetlenecek gayesiyle İLKE, pek çok çalışma sahası için hayati bir
mesele olan ‘medeniyet’e ilişkin yapılması gereken bir sorgulamanın lüzumuna inanmaktadır.
Sultantepe Mah. Selmanipak Cad. No: 63/1 Üsküdar / İstanbul | Tel: +90 (216) 532 63 70
On yıldır sayısız ilmî ve fikrî çalışmaya öncülük eden İlmî Etüdler Derneği (İLEM) Üsküdar’da
tertip ettiği faaliyetleri sonucu elde ettiği tecrübeyle bir ilmî muhit olma yolunda önemli
mesafeler kat etmiştir. İLEM, uzunca bir süreden beri çalışmalarında odaklandığı ‘‘medeniyet’’ kavramının sürdürülebilirliğine katkıda bulunmak gayretiyle bu sempozyuma katkı
yapmaktadır.
www.ilmietudler.org
Halk Caddesi, Türbe Kapısı Sokak, No: 13/4 Üsküdar / İstanbul | Tel: +90 (216) 310 43 18
Üsküdar Municipality
Just as any international scholarly symposium takes into account the magnitude of the benefits to be procured; in the same way
does an organization consider the magnitude of its burden and responsibilities in sponsoring a symposium. Despite having an
urban history extending more than eight thousand years, Turkey’s scholastic and cultural city, Istanbul, is just now again opening to the world. Within the city of Istanbul lies Üsküdar, which while being the first part of the city to be introduced to Islamic
civilization, has also played an exceptional role in preserving it and its atmosphere. Located within a city which has been the
center of a mix and exchange of different civilizations, Üsküdar has observed all these events and changes with a cool, level
head; and in doing so, has developed the identity of being a welcoming, safe haven to all who come to Istanbul. Today’s universities, libraries, academic institutions, and cultural centers found in Üsküdar support its historical mission while also providing a
lively atmosphere. This atmosphere provides the academic and artistic masters with the necessary tranquility required to come
together and share ideas. The mission of Üsküdar’s administartion is to lay the foundation for such possibilities and opportunities to take place in this region.
ILKE Association of Science, Culture and Education
The leader in this symposium’s realization, İLKE, was founded in 2010 in Üsküdar. Keeping both Islamic and humanitarian values
in mind while striving to enliven them in society, ILKE, desires to produce beneficial works which focus on influencing society in
a positive direction. Stemming from how the issue of ‘civilization’ and its various relations play such a vital role in many academic
circles, ILKE, has found it necessary participate in its examination and discussion.
Scientific Studies Society (ILEM)
ILEM has been the leader in both academic and intellectual fields for the last ten years, producing numerous works. Through its
activities staged in Üsküdar and the experience gained through them, it has taken vital steps in becoming a credible academic
milieu. With its years of producing works which focus on the ability to sustain the notion of ‘civilization’, İLEM will form an important part of the symposium for its intellectual additions in this field.
Uluslararası Sempozyum / International Symposium
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak / The Civilization Debate Between Glorification and Denial
Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi / Bağlarbaşı Congress Center - Üsküdar, İstanbul
9-10 Şubat/ February 2013
9 ŞUBAT CUMARTESİ / FEBRUARY 9th SATURDAY
09:00 - 09:30 Kayıt / Registration
09:30 - 10:00 Açılış ve Protokol Konuşmaları / Opening Remarks
Lütfi Sunar, İlmi Etüdler Derneği Başkanı / President of Scientific Studies Society
Davut Şanver, İLKE Derneği Başkanı / President of ILKE Association
Mustafa Kara, Üsküdar Belediye Başkanı / Mayor of Uskudar Municipality
10:00 - 11:30 Ahmed Bin Bella ve Garaudy Özel Oturumu / Special Session in memory of Ahmed bin Bella & Garaudy
Oturum Başkanı / Moderator: Hasan Ekmen
Samiha Khalifa - Ahmed b. Bella ve Mücadelesi / Bin Bella and his Challenge
Cemal Aydın - Garaudy: Beşeriyetin İnsanca Yaşaması İçin Çırpınan Adam / Garaudy: A Man Endeavored for Humanity
Yacob Mahi - İlahi Veche Yöneliş: Garaudy’nin Düşüncesinde Medeniyet’in Direnişi / Turning towards the Divine Face: Resistance of Civilization in Garaudy’s Thought
11:30-11:45 - Kahve Molası / Coffee Break
11:45 – 13:15 1. Oturum: Medeniyet: Bir Dünya Tasavvuru / Session 1: Civilization: A World Vision
Oturum Başkanı / Moderator: Alparslan Açıkgenç
Tahsin Görgün - “Kelam”ı Yeniden Yükseltmek: Bir Vahiy Medeniyeti Olarak İslam / Re-glorifying the “Word”: Islam, as a Civilization of Wahy
Yusuf Kaplan - Sünnet-i Seniyye ve Futuhat-ı Medeniyye / Sunnah Saniyyah and Futuhat al-Medeniyyah
Farid Alatas - Erring Modernization and the Future of Islamic Civilization / Hatalı Modernleşme ve İslam Medeniyetinin Geleceği
13:15- 14:20 - Öğle Arası / Lunch
14:20 - 15:50 2. Oturum: İslam Medeniyeti’nin Geleceği / Session 2: The Future of Islamic Civilization
Oturum Başkanı / Moderator: Bilal Kemikli
Ziauddin Sardar - Islamic Futures in Post-Normal Times / Post-Normal Zamanlarda İslami Gelecek
Mustafa Tekin - Müslümanların Medeniyet Kodları / Muslims’ Codes Of Civilization
Mustafa Demirci - Medeniyetlerin Zaman Algısı ve İslam Medeniyetinin Devirleri Meselesi / Civilizations’ Perception of Time and the Ages of Islamic Civilization
15:50-16:10 - Kahve Molası / Coffee Break
8
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
16:10-17:40 3. Oturum: Medeniyet Yargılanıyor: Batı Düşüncesinde Uygarlık Eleştirileri / Session 3: Civilization under Trial:
Criticism of Civilization and Modernity in the Western Thought
Oturum Başkanı / Moderator: Mehmet Ali Büyükkara
Stjepan Mestrovic - Civilization and the Barbarian Temperament / Uygarlık ve Barbar Mizaç
Murat Çemrek - Otekileştiricilik ile Coğulculuk Arasında Medeniyeti Kavramak / Conceptualizing Civilization between Othering and Pluralism
Yunus Kaya - Medeniyetler Küreselleşmenin Neresinde? Küreselleşmenin Medeniyetlere ve Medeniyetler Arası İlişkilere Etkisi / The Effects of Globalizations on Civilizations and Inter-civilizational Relationship
19:00 - Sempozyum Yemeği
10 ŞUBAT PAZAR / FEBRUARY 10th SUNDAY
9:30-11:30 4. Oturum: İslam Düşüncesinde Medeniyet: Kavramlar ve Bağlamlar / Session 4: Civilization in Islamic Thought:
Concepts and Contexts
Oturum Başkanı / Moderator: Burhan Köroğlu
Hikmet Yaman - Aklı-başında Olmakla Kalbi-başında Olmak Arasında: İslam düşüncesinde Kalbin Epistemolojik Fonksiyonu / Between Being Reasoncentered and Heart-centered: The Epistemological Function of the Heart in Islamic Thought
İbrahim Halil Üçer - Medeniyetler Arası Etkileşimin Vasatı: Arapça Tercüme Hareketi ve Helenistik Mirasın İslam Dünyasındaki Dönüşümü Üzerine /
On the Arabic Translation Movement and Transformation of Helenistic Heritage in The Islamic World
Salim Aydüz - The perception of the Ottoman Civilization in the West during the 15th and 16th Centuries / 15. ve 16. Yüzyıllarda Avrupa’da ‘Osmanlı
Medeniyeti’ Algısı
Serdar Özdemir - Medeniyetler Arasındaki Farklılığı Kendi İnsan Modelleri Arasındaki Fark Üzerinden Okumak / Analyzing The Differences Between
Civilizations over The Differences Between Their Own Models of Human
11:30 - 11:50 - Kahve Molası / Coffee Break
11:50 - 13:20 5. Oturum: Türkiye’de Medeniyet Fikri / The Notion of Civilization in Turkey / Session 5: The Notion of Civilization in Turkey
Oturum Başkanı / Moderator: Necmettin Kızlkaya
Vahdettin Işık - Medeniyet Okumalarını Mukaddime Üzerinden Tartışmak / Discussing Readings on Civilization within the Context of Ibn Khaldun’s Work,
Muqaddimah
Veli Karataş - “Üç Mesele” Ekseninde Medeniyetin İnsanlığa Getirdikleri-Götürdükleri / Pros and Cons of Civilization: In the Framework of “Three Affairs”
Necmettin Doğan - İslamcı Düşüncede Medeniyet ve İlerleme Kavramlarının Etkileşimi / Interaction of the Concepts of Civilization and Progress in the
Islamist Thought
13:20 - 14:20 - Öğle Arası /Lunch
14:20 - 15:50 6. Oturum: Medeniyet: Amaçlar ve Araçlar / Session 6: Civilization: Means and Ends
Oturum Başkanı / Moderator: Nihat Erdoğmuş
Muhittin Bilge - Medeniyet, Modernlik ve Bir Medeniyetsizleştirme Girişimi Olarak Modernleşme / Civilization and Modernity: Modernization as a Forcing Power
Mustafa Aydın - Kultur ve Medeniyet İkilemine Farklı Bir Bakış / A Different Perspective on the Dilemma of Culture and Civilization
Hasan Kösebalaban - Türk Dış Politikasında Medeniyet Söylemi / Civilizational Discourse in Turkish Foreign Policy
16:10 - 17:00 - Kapanış Oturumu ve Değerlendirme / Closing Session and Assessment
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
9
ÖZEL
Ahmed b. Bella ve Mücadelesi
OTURUM
Çatışmalarla yıpranan bir bedende, sürekli işleyen bir akla sahip Ahmed bin Bella’nın kulakları, küçüklüğünden beri özgürlük
ve millî iradenin tekrar dirilmesi için mücadele gibi ihlas ve vatandaşlık ruhuna delalet eden kelimeleri duymaya alışmıştır.
Cezayir toprakları içinde doğmuş, yaşamış ve ölmüş olmasına rağmen bütün İslam ve Arap atmosferlerini teneffüs etmiştir.
Açık görüşlü, sağlam metotlu olduğu için Cezayir halkı, bütün ümit ve hedeflerini ona bağlamış, özellikle Cezayir topraklarında bağımsızlık bayrağının tekrar dalgalanması yolunda onu lider edinmiştir. Bella’nın vefatıyla, özgürlüğe gözünü dikmiş tüm
işgal altındaki topraklarda yaşayan insanlar, işte o an büyük bir toplum adamını, hırsı vicdanların dayanağı olan bir şahsiyeti
kaybettiklerini anlamışlardır. Onu karalamaya çalışan şayialara rağmen o; saf, temiz ahlak ve güzel yaşayışıyla, tüm şayiaları
ufuklardaki rüzgârların dumanı giderdiği gibi bertaraf etmiştir. Ahmet bin Bella her şeyden önce temiz bir zihniyet oluşturmak için savaşmıştır. Arap ülkelerindeki bütün (farklı) görüşleri ortak bir noktada toplayacak itidale dayalı İslami bir fikir için
savaşmıştır. Kendi memleketinde ezilmeyi yaşamayacak bir nesil yetiştirmek için nefsini ve tüm değerli şeylerini harcamıştır.
Masası üzerine bir sürü dosyalar ve haritalar serilmiş olması ancak ve ancak istiklal fikrinden ileri gelmektedir. Mağniye’den,
Cezayir’in batısında küçük bir bölgeden çıkıp medreselerde eğitim görmüştür. Erken yaşta asker olmuş ve düşman saflarında
savaşmak için zorlanmıştır. İkinci Dünya Savaşı gibi birçok savaşa katılmış, çeşitli sebeplerle hapsedilmiş ve türlü işkencelere
maruz kalmıştır. Nihayetinde 2012 yılında temiz bir siret, paklanmış bir kalp ile ahirete irtihal etmiştir.
Samiha Khalifa
Lisans eğitimini Cezayir Hadj Lakhdar Batna Üniversitesi’nde Klasik İngiliz Dili ve Klasik Fransız Dili bölümlerinde tamamladı. 2007 yılında Cezayir El-Hilal Enstitüsü’nde Sinema ve Televizyon Yayıncılığı diploma
programından mezun oldu. Lahay Global University’de Gazetecilik ve Medya master programını The Psychology of Communication başlıklı tezi ile tamamladı. Suriye, Cezayir ve İspanya televizyonlarında yayınlanan
Indama Tatamarado El-Akhlak adlı televizyon dizisi için yazdığı senaryo 2009 yılında Cezayir Fennec d’or ödüllerinde en iyi senaryo seçildi. Suriye ve Cezayir’de çok sayıda televizyon filmi yapımında görev aldı. Atham
Jotha adında bir roman yayımladı. Khalifa, hâlen Marmara Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.
10
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
Although his body was ravaged by wars, these conflicts opened Ahmed bin Bella’s mind to many things. Since a very young
age, Bin Bella became used to hearing words inspiring a revival of freedom, national will, a spirit of sincerity, and patriotism.
Despite being born, living, and dying in Algeria, he lived and breathed a pan-Islamic and pan-Arab atmosphere. Because of
his solid methods, opened-mindedness, his striving for the hopes and goals of the Algerian people, and his efforts in opening
the way for the Algerian flag to fly freely again, he was made leader of Algeria after independence from France. When his time
of death finally occurred, every individual desiring freedom living on any land under invasion understood that they had lost
a great man who would fight against those who would slyly conspire against them. Although rumors were circulated with
the intent to sully his reputation, his pure character blew them away as if they were no more than simple smoke. Ahmed bin
Bella fought primarily to form a pure mindset of those around him. He collected all the different perspectives and thoughts
from throughout the Arab world into one mutual point and then fought for a moderate Islamic idea. He spent his heart and
soul along with all of his material possessions in order to raise a generation who did not grow up under oppression in Algeria.
Both he and those around him who lived under foreign occupation witnessed that he always had maps and files sprawled
out on his desk for the sole goal of independence. He left Maghnia, a small region in the west of Algeria, and was educated
in the madrassahs. He became a soldier at an early age and was forced to fight in enemy ranks. He participated in many wars,
including World War II, and was imprisoned and subject to a lot of difficulties throughout his life. In the end, he passed away
leaving pure morals behind.
SPECIAL
Bin Bella and his Challenge
SESSION
Samiha Khelifa received her Bachelor’s degree from the Departments of English Language and Classic French Language in Algeria’s University of Batna. She graduated from Al-Hilal Institute of
Algeria’s Cinema and Television Broadcasting diploma program in 2007. She finished a Journalism and Media Master’s program at Lahaye Global University with her thesis titled The Psychology
of Communication. She received the Algerian Fennec d’or award for best scenario in 2009 for the scenario she wrote for the television series Indama Tatamarado El-Akhlaq, broadcast in Syria,
Algeria, and Spain. She has worked in many television film productions throughout Syria and Algeria and has published a novel, Atham Jotha. She is currently working as an Assistant Lecturer
at Marmara University’s Arabic Language and Literature Department.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
11
ÖZEL
Garaudy: Beşeriyetin İnsanca Yaşaması için Çırpınan Adam
OTURUM
Roger Garaudy (Roje Garodi), yirminci yüzyılda tarihin kırılma anlarını birebir yaşadığı için, tarih boyunca insanlığın
dinine, kurduğu medeniyetlere, milletlerin kültürlerine sahip çıkma ihtiyacı duydu.
Birinci Dünya Savaşı patlak vermezden bir sene önce dünyaya geldi. Rusya’daki Ekim İhtilali’ni, yani Bolşevik İhtilali’ni
gördü. 1929’da, dünya çapında yaşanan Büyük Buhran patlak verdiğinde 16 yaşındaydı. Hitler iktidara geldiğinde o bir
felsefe doçentiydi ve dünya artık apayrı bir buhranın eşiğindeydi. İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde ise 27 yaşındaydı ve askere alınmıştı. 28 yaşında Nazi Almanya’sına karşı direnişçilerin safında vuruşuyordu. İşte o yıllarda, tutsaklığı da
yaşadı toplama kampına sürgüne gönderilmeyi de. Cezayir’deki sürgün hayatı sırasında kurşuna dizilecekken Müslüman askerlerin ateş emrini reddetmeleri sayesinde hayatta kaldı.
O zamana kadarki kısa hayatında görüp geçirdiği bu olaylar, zihninde “İnsanlık böyle barbarca değil de insanca nasıl
yaşar ve yaşamalıdır?” sorusunu uyandırdı.
İnsanlığın huzur ve sükûn içinde hayat sürmesinin çarelerini aramak için, öncelikle insanlığın din, kültür ve medeniyetlerini yakından tanımak istedi. Latin Amerika’nın on dört ülkesini adım adım dolaştı. Küba’da Castro ve Cezayir’de bin
Bella ile beraber oldu. Ülkesinde milletvekilliği, senatörlük ve millet meclisi başkan yardımcılığı görevleri yapmasının
ardından Sovyetler Birliği’nin Stalin döneminin en kritik anlarında iki sene bu ülkede yaşadı. Yoksul ve çaresiz halkların
derdine deva olmak için gezip görmediği kıta bırakmadı.
Bütün bunlardan sonra vardığı kanaat şu oldu: Her medeniyet, yüzyıllarca süren insan emeğinin karşılığıdır ve o yüzden
saygıya layıktır. Her medeniyet, mutlaka bir başka medeniyetten beslenmiştir. Batı medeniyeti de varlığını Doğu ve
İslam medeniyetine borçludur. Batı medeniyeti günümüzde artık hastalıklı hâle gelmiştir. Şifaya kavuşması, diğer medeniyetlerle kuracağı dostane ilişkilere bağlıdır.
Ve hep şunu haykırdı: Torunlarımıza yaşanılabilir bir dünya bırakmak istiyorsak medeniyetler arasında insani ve birbirinin eksikliğini tamamlayıcı yakın ilişkiler kurmak zorundayız.
Cemal Aydın
1948 Isparta, Şarkikaraağaç doğumlu. İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız ve Roman Dilleri ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Tercüman gazetesi dış haberler servisinde
çalıştı. Bu arada Cezayir, Irak ve Singapur’u görüp gezme fırsatı buldu. Üniversite yıllarından itibaren Fransa’ya sık sık gitti. Çeşitli liselerde Fransızca öğretmenliği yaptı. Emekli olduktan sonra Türk Edebiyatı Vakfı’na
müdür oldu. Fransızcadan dilimize otuzu aşkın eser çevirdi. Bunlar arasında Roger Garaudy (Roje Garodi)’den 10, Eva de Vitray-Meyerovitch (Eva dö Vitre-Meyeroviç)’ten de İslâmın Güleryüzü, başta olmak üzere 4
kitap tercümesi bulunuyor. Roger Garaudy’den Amerikan Efsanesi çevirisi ile Türkiye Yazarlar Birliği 2002 yılı çeviri ödülünü kazandı
12
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
Because Roger Garaudy experienced first-hand the devastating moments of the twentieth century, he felt it absolutely
necessary for humanity to reclaim and protect the different religions and cultures it has established throughout history.
SPECIAL
Garaudy: A Man Endeavored for Humanity
SESSION
Garaudy was born one year before the outbreak of the First World War. He was witness to the Red Revolution in Russia,
in other words, he saw the outbreak of the communist revolution. He was sixteen years old when the global economic
crisis struck and twenty when Hitler came into power. Later, after he had become an assistant professor of philosophy,
the world was on the brink of a completely different crisis. When the Second World War finally broke out he was twentyseven and a soldier. At twenty-eight, he was shot while fighting in the resistance against Nazi Germany and it was then
when he experienced prison life and was exiled to a concentration camp. While living in exile in Algeria he was ordered
to be shot by a firing squad but was spared due to the Muslim soldiers refusing the order to fire. All of these events left
him with the question: “How can and how should humanity live like humans instead of the brutal barbarians of today?”
In order to find the solution for humanity to live in peace and tranquility, he wanted to learn first-hand about humanity’s different religions, cultures, and civilizations. He traveled through fourteen countries in Latin America on foot. He
shared company with Castro in Cuba and Bin Bella in Algeria. After working as a Member of Parliament, Senator, and
Vice President of the National Assembly in his home country of France, he lived for two years during the most critical
moments of Stalin’s rule in the Soviet Union. He didn’t leave a continent unturned in his quest to find a solution to the
impoverished and desperate people of the world.
After having lived through all of this, he came to the conviction that: Every civilization is the fruit of human work and for
that reason is deserving of respect. Every civilization has, without exception, been nourished by another. Both Western
civilization and its existence are indebted to Eastern and Islamic civilizations. Today’s Western civilization has fallen into
a diseased state and is in need of building bridges of friendship with other civilizations in order to find the cure to its
sickness. And he always declared the following: If we want to leave a livable world behind for our grandchildren then
we absolutely must build tight-knit, humanitarian relations with the civilizations of the world which complement each
others’ shortcomings.
Cemal Aydın was born in 1948 in Şarkikaraağaç, Isparta, Turkey. He graduated from the Istanbul Higher Institute for Islamic Studies and Istanbul University Department of French and Roman
Languages and Literature. While working in the foreign news services of the newspaper Tercüman he had the opportunity to travel to Algeria, Iraq, and Singapore. Since his university years he
has travelled quite often to France and has also taught French in a number of high schools. After retiring, he became the director of the Turkish Literature Foundation and has translated more
than thirty works into Turkish from French. Among them are ten from Roger Garaudy and four from Eva de Vitray-Meyerovitch, including Islam, l’autre Visage. He won the 2002 award for translation by the Turkish Writers Union for his translation of Roger Garaudy’s Le Mythe Americain.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
13
ÖZEL
İlahi Veche Yöneliş: Garaudy’nin Düşüncesinde Medeniyet’in Direnişi
OTURUM
Modernite’nin öncülleri materyalist insanı ürettiğinden beri, hayatımız kaos içinde. Mana arayışının, hayatın bir anlamı
olduğu yaklaşımıyla insana bir bakışı olmalı. Bu arayışı, ona ilahi vech ile direnç ağlarının örülmesine imkân sağlar. Yine
bu anlam arayışı, farklı geleneklerin kökenlerinin eleştirisi ve dinlerin tashihidir ki bu da yaklaşan kaosa karşı geleceğin
habercisidir. Roger Garaudy, monoteist geleneklerin zenginliğini, doğu’nun Zen gelenekleri, Afrika’nın eski geleneklerini ortaya koyarak bir umudun kapısın aralamıştır. Bu da mantık sınırlarının ötesinde insanın kendini aşmasına imkân
verir, onun derecesinin yükselmesine ve ilahi olanın tahakkuk etmesine katkıda bulunur.
Dr. Yacob Mahi
Brüksel Avrupa Enstitüsü’nde İlahiyat Master derecesi aldı. Lisasnüstü eğitimini St-Louis Üniversitesi’nde ‘‘Felsefi ve Dini İlimler’’ alanında sürdürdü. Lille’de Charles de Gaulle Üniversitesi’nden ‘Kültürlerarası Olayların
Analizi Ve Dini İlimler’ Uzmanlık Eğitimi aldı. Charles de Gaulle Üniversitesi- Dinler Tarihi Enstitüsünde ‘‘Tarih, Dini İlimler ve Kültürlerarası Olayların Analizi’’ başlığındaki çalışması ile doktora derecesi aldı. İslam Hukuku ve İslamoloji konularında dersler verdi. Strasbourg Üniversitesi, 2011-2012 öğretim yılında, Hukuk Fakültesi ile Siyasal Bilimler ve İşletme Fakültelerinde Kaynakların Hermenötik Okunması, İslam’da Çoğulculuk
ve Düşünce Akımları, İslam’ın Temelleri ve Pratik Ritüeller başlıklarında dersler verdi. Halen, Belçika’daki Fransız toplumuna İslam dini ile ilgili dersler vermektedir. Euromuslim network de yönetici olarak görev
yapmakta, La Libre Belgique, Euromuslims.com, Le Chou de Bruxelles’da yazıları yayınlanmaktadır.
14
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
Our world life a chaos since the postulates of the modernity filled the materialistic man. The quest of sense (direction)
must be able to make glimpse in the human being, a way of saying that the life has a sense. She allows him to weave
networks of resistance with Divine face. It is by the criticism of the fundamental of diverse traditions, and proofreading
of the diverse religions, that the future is on the way against the walking in the chaos. Roger Garaudy enters open a
reading of hope, by putting what, in wealth of the monotheist traditions, the Zen traditions of the east and the African
ancestral traditions, what allows the man to surpass himself without being in a logic of variations, but good in a growing phase of the human being which comes true in the Divine.
SPECIAL
Turning towards the Divine Face: Resistance of Civilization in Garaudy’s Thought
SESSION
The author had his Master of Arts in Theology at the European Institute in Brussels. He continued his post graduate studies in ‘‘Philosophical and Religious Studies’’ at St-Louis University, and later
had training in “Analysis of Cross-Cultural events and Religious Studies” at Charles de Gaulle University of Lille. He received a PhD degree from Charles de Gaulle University Institute of History of
Religions with his dissertation entitled “History, Religious Studies and Analysis of Cross-Cultural Events”. He has given lectures on Islamic law and Islamology. He taught Hermeneutic Reading of
Sources, Pluralism and Intellectual Movements in Islam, Fundamentals of Islam and Practical Rituals at Strasbourg University, Faculty of Law and Political Science and Business Faculties in the
2011-2012 academic year. He currently gives lectures to the French community about Islam in Belgium and serves as an administrator in Euromuslim network. His articles have been published
in La Libre Belgique, Euromuslims.com, and Le Chou de Bruxelles.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
15
“Kelam”ı Yeniden Yükseltmek: Bir Vahiy Medeniyeti Olarak İslam
1.
OTURUM
Son asırlarda yaşanan süreç içinde, siyasetin ilim ve metafizik karşısında kazandığı konum ile birlikte Müslümanlar, ilahî kelam
ile olan irtibatlarında da bir zaaf dönemi yaşadı. İslam medeniyeti, İlahî Kelam’ın etkin varlığının ilim olarak tahakkuk etmesiyle alakalı olduğu için, siyasetin asli yerine döndürülerek, ilme yer açması, varlık ile gevşeyen/zayıflayan irtibatı güçlendirmenin
de bir yoludur. Bu husus, kelam ile irtibat noktasında sahih bir yol/yöntem sorusunu ortaya çıkarmakta ve Müslümanların son
iki asırlık macerasını on beş asırlık tecrübesı ışığında müzakereye yöneltmektedir. Kelam ile irtibatın sadece Mushaf ile irtibat
olarak düşünülmesi kadar, meseleyi sadece bir geleneğe bağlılık olarak kavramak da meselelerle yüzleşmek ve onlara hâl
çareleri geliştirmeyi sağlamamaktadır. Meselelerin ilmî hüviyetleri içinde mahiyetlerine uygun bir şekilde keşfedilerek nazari
olanların nazari bir şekilde, ameli olanların da ameli bir şekilde çözülmesi yönünde bir gayret, en azından bir yol arayışının
önemli adımları arasında sayılabilir.
Her türlü “anything goes” söylemine karşı Müslümanlar yol ve yöntemden, tarik ve usulden vazgeçemezler; tarik ve usul, varlık
kadar bilgi ve yöntemi de işaret ettiği için on beş asırlık tecrübe, geleceğe bakarken önemli bir birikim ve vazgeçilemez bir
zemin olarak İlahî Kelam ile irtibatı güçlendirirken hatırlanması gerekenlerin başında gelmektedir. İlâ-yı Kelimetullah, her şeye
rağmen kalıcı olarak ancak ilim yoluyla tahakkuk edebilir.
Prof. Dr. Tahsin Görgün
Lisans eğitimini 1984 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde “Elmalılı Hamdi Yazır’ın Goruşleri ve İlim Felsefesi” başlıklı bitirme teziyle tamamladı. Freie Universität Berlin’de ‘Sprache, andlung und Norm’
(Dil, Davranış ve Hüküm) başlıklı tezi ile fıkıh usulü ve felsefe doktorası yaptı. 1995 yılında Türkiye’ye dönerek “İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM)’nde” araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2005-2007 yılları arasında
Almanya’da Frankfurt Goethe Üniversitesi’nde ve Viyana Üniversitesi’nde misafir hoca olarak bulundu. Temel ilgi alanları arasında fıkıh usulü, Osmanlı dönemi ve Meverâünnehir ağırlıklı olmak üzere İslam düşüncesi
tarihi, felsefenin dil, bilgi, ahlak, tarih, siyaset, bilim, toplum gibi muhtelif konuları, Kur’an araştırmaları, Osmanlı-Batı ilişkileri ve Osmanlı’nın Batı’ya tesiri, Alman idealist felsefesi ve hermeneutik gibi konular yer
almaktadır. Görgün, hâlen İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölüm Başkanı olarak görev yapmaktadır.
16
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
In recent centuries, Muslims experienced some disconnection with the science of Kalam (Islamic theology) with politics gaining superiority over science and metaphysics. Islamic civilization is related to promoting the status of divine kalam as a science, hence it is a way to re-locate politics to where it belongs in, make some space for science and strengthen the weakened
contacts with existence. This point raises the question of the authentic way to contact with Islamic science, and leads the way
to negotiate the Muslims’ adventure of the last two centuries in the light of fifteen hundred years’ experience. The contact
with Kalam should not be limited to a liaison with the Mushaf (compiled, written pages of the Qur’an), or a commitment to
the tradition only in order to confront the problems and to suggest remedies. To that end, the scientific nature of matters should be explored, the theoretical ones should be resolved theoretically and the practical ones should be resolved practically
in the quest for a method.
SESSION
Re-glorifying the “Word”: Islam, as a Civilization of Wahy
1
Despite the discourse of “anything goes”, Muslims cannot abandon the way and the method, because these signify the existence as much as knowledge and methodology. Therefore while looking at fifteen centuries-old experience, methodology
should be remembered as a significant and indispensable ground to strengthen the contact with Islamic science. Dignifying
God’s name and Islam (İ’lây-i kelimetullah) may be permanently achieved through science.
Professor Tahsin Görgün received his Bachelor’s degree from Ankara University’s Theology Department with the thesis titled Elmalı Hamdi Yazır’s Views and Philosophy of Knowledge. He received
his Ph.D. in Fiqh Methodology (Islamic Jurisprudence) and Philosophy from the Free University of Berlin with the thesis titled Speech, Behavior, and Norms (GR: Sprache, Handlung und Norm).
He returned to Turkey in 1995 where he began working as a researcher at İSAM (Islamic Research Center) in Istanbul. Between the years 2005 and 2007, he was a guest professor at Germany’s
Frankfurt Goethe University and at Vienna University. His main areas of interest include Fiqh Methodology, the history of Islamic though – especially during the Ottoman period and of Transaxonia, Qur’anic research, relations between Ottomans and the West, the effects of the Ottoman State upon the West, German idealist philosophy, and hermeneutics. Görgün is currently the
Philosophy Department Head at 29 Mayıs University’s Faculty of Literature.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
17
Sünnet-i Seniyye ve Fütûhat-ı Medeniyye
1.
OTURUM
Bu tebliğde, Sünnet-i Seniyye’ye dayanan yeni bir medeniyet tasavvurunun ipuçları verilmeye çalışılacak. Yazar, yalnızca Müslümanların yaşadıkları medeniyet krizini değil, insanlığın yaşadığı varoluşsal krizi anlama, anlamlandırma ve aşma sürecinde,
Sünnet-i Seniyye’nin anahtar rolü oynayacağını düşünüyor.
Hakikatin kaynağının Sünnet-i Seniyye’de gizli olduğu öncülünden yola çıkan yazar, bu tebliğde, geliştirdiği tarih felsefesinin
ışığında, hem bir medeniyetler tipolojisinin hem de çağımızın varoluşsal sorunlarını anlamlandırabilmemize ve aşabilmemize öncülük edecek yeni bir medeniyet fikrinin ve bu medeniyet fikrini geliştirecek ve hayata geçirecek (âlim, arif, hakim
şahsiyetlerinden oluşan) öncü kuşağın teorik ve pratik temellerinin Sünnet-i Seniyye’den nasıl çıkarılabileceğini gösteriyor.
Modern meydan okumayla birlikte Batı uygarlığı, geldiği postmodern aralıkta, hem diğer medeniyetlere hayat hakkı tanımadı
hem de bizzat yaşadığı varoluşsal krizi bütün insanlığa yaşatan ayartıcı bir yok oluş süreci üretti. Batı uygarlığının bu süreçte
geliştirdiği seküler zeitgeist, başka medeniyetlerin kendi zeitgeistlarını hem yuttu hem de bunun kaçınılmaz sonucu olarak
bütün insanlığın algı kaplarını, zihin setlerini, duyma, düşünme ve varoluş biçimlerini seküler zeitgeist’a kapatarak yok etti/
hükümsüzleştirdi. Tek bir zeitgeist’ın bütün insanlığın zeitgeist’ı konumuna yükseltilmesi, insanlığı, yazarın “semantik intihar”
olarak adlandırdığı bir çağ körleşmesinin eşiğine fırlattı. Ortaya çıkan “pornografik algılama” biçimi, önce asimilasyon sonra da
simülasyon biçimleriyle insanın algılama biçimlerini iptal etti.
Yazar bu tebliğde, ayartıcı ve estetize yöntemlerle varlığını sürdüren pornografik algılama biçiminin ürettiği ve bütün insanlığı
tek bir zeitgeist’a kapatan çağ körleşmesinin, Sünnet-i Seniyye’de şifrelenen (1-ilim/akval/ilme’l-yakîn/epistemolojik; 2-irfan/
ef’al/ayne’l-yakîn/fenomenolojik; 3-hikmet/ahval/hakka’l-yakîn/ontolojik) üç aşamalı süreci harekete geçirerek gerçekleştirebilecek bir ümmileşme süreciyle aşabileceğini ve hayatı bir bütün olarak kavrama ve yaşama imkânı sunan bu üç aşamalı
sürecin, aynı zamanda hem insanlığın varoluşsal krizinin hem de Müslümanların medeniyet krizlerinin nasıl aşılabileceğinin
yol haritasını sunduğunu çeşitli açılardan gösteriyor.
Yusuf Kaplan
1964 yılında Şarkışla’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Kayseri’de tamamladı. 1986 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü, Sinema-TV Ana Sanat Dalından
mezun oldu. Üniversite öğreniminden sonra İngiltere’ye gitti. 1989 yılında M.E.B.’dan İngiltere’de mester ve doktora yapmak üzere burs kazandı. 1991 yılında East Angila Üniversitesi’nde “Story-Telling and MythMaking Medium: Television” adlı master tezi hazırladı. 1992 yılının Nisan ayında Londra’da Londra Üniversitesi ve Middlesex Polytechnic’te Dr. Roy Armes’ın danışmanlığında doktarasını tamamladı. İlim ve Sanat,
Yedi İklim, Kayıtlar, Kitap Dergisi, Girişim, İslam, Kadın ve Aile gibi dergilerle Zaman ve Milli Gazete gibi günlük gazetelerde çeşitli yazı, röportaj ve çevirileri yayımlandı. Michel Foucault, Baudrillard, Milan Kundera,
Umberto Eco ve John Berger gibi yazar ve düşünürlerden çeşitli çeviriler yaptı. Bir süre Yeni Şafak gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği’ni üstlendi. Ardından 3 yıl Umran Dergisi’ni yönetti. Bilgi Üniversitesi’nde
öğretim üyeliği yaptı. Halen Yeni Şafak Gazetesi’nde yazmakta. 25 Şubat 2006’ya kadar TV5 Genel yayın Koordinatörlüğü yaptı, daha sonra TVNet’in kurucuları arasında yer aldı.
18
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
This article will attempt to offer hints of a new concept of civilization based on the tradition of the Prophet Muhammed
(pbuh). The writer believes that the Prophet’s tradition will play the key role in understanding, giving meaning to, and overcoming not only the crisis of civilization experienced by Muslims, but also the existential crisis experienced by all of humanity.
SESSION
Sunnah Saniyyah and Futuhat al-Medeniyyah
1
The presentation starts with the premise that the source of truth is hidden in the Prophet (pbuh)’s tradition. In this article, he
will then show how, in the light of his developments in the philosophy of history, one can extract from the Prophet’s tradition
a new concept of civilization and both theoretical and practical foundations so that this concept may be developed and put
into practice [stemming from ‘alim (learned), ‘arif (wise), and hakīm (savant) personalities], both as a typology of civilizations
and as the premise for us to make sense of and overcome the existential problems of this age.
Western civilization, together with modern confrontation, in the post-modern era, has not recognized the right of other civilizations but has produced a rather seductive process leading to annihilation to the existential crisis that it has itself experienced. The secular worldview, which western civilization has developed as a result of this process, has been swallowed whole
by other civilizations. Furthermore, by rendering any other possible worldview void and limiting it to a secular worldview, it
has completely destroyed humanity’s means of perception, mental platforms, feelings, thoughts, and existential conceptions.
Humanity’s having and exalting a single worldview has created a situation where it has thrown itself onto the verge of an age
of decline which the writer dubs “semantic suicide.” The recent “pornographic sense” perception has completely annihilated
humanity’s mechanisms of perception first though assimilation, then through simulation.
In this article, the writer will show through various angles the process which forces every human into a single world view produced by the “pornographic sense” perception. The writer will also demonstrate how this perception has been sustained by
seductive and esthetic means. Furthermore, the method to overcome this single world view will be illustrated through three
steps hidden within the tradition of the Prophet Muhammed: [1-’ilm/aqwāl/’ilm el-yaqīn (epistemological); 2-’irfan/ef’āl/’ayn
el-yaqīn (phenomenological); 3-hikmah/ahwāl/haqq el-yaqīn (ontological)]; and by putting these three steps into practice, a
process of their general acceptance will begin. This general acceptance will then lead to life being able to be understood as
a complete whole. Finally, the writer will provide a road map on how both Muslims will overcome their civilization crises and
how all of humanity will overcome its existential crisis.
Yusuf Kaplan was born in 1964 in Şarkışla, Turkey. He finished his primary and secondary studies in the city of Kayseri. In 1986, he graduated from Dokuz Eylül University’s School of Fine Arts
and Theater and Visual Arts Department with a major in Cinema and Television. In 1989, he was awarded a scholarship from Turkey’s Ministry of Education to complete his Master’s and Doctor’s
degrees in England. In 1991, he prepared his Master’s thesis titled Story-Telling and Myth-Making Medium: Television at East Angila University. In April of 1992, he finished his Doctorate from
London Universty and Middlesex Polytechnic with Dr. Roy Armes as his advisor. He has published a variety of articles, interviews, and translations in both daily newspapers, such as Zaman and
Milli Gazete, and journals, such as İlim ve Sanat, Yedi İklim, Kayırlar, Kitap Dergisi, Girişim, İslam, Kadın ve Aile. He has translated the works of many writers and thinkers into Turkish. Among his
translations are the works of Michel Foucault, Baudrillard, Milan Kundera, Umberto Eco, and John Berger. He has previously worked as the Editor in Chief of the newspaper Yeni Şafak, directed
publications of the journal Umran Dergisi for three years, taught as an assistant professor in Bilgi University, and until February 25, 2006 was the General Coordinator of Turkey’s TV5, after which
he went on to help found TVNet. He currently writes for Yeni Şafak, famous daily newspapers of Turkey.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
19
Hatalı Modernleşme ve İslam Medeniyetinin Geleceği
1.
OTURUM
Müslüman düşünürler ve devlet adamları on dokuzuncu yüzyıldan beri toplumun ve siyasi ekonominin değişen doğasının
farkındadır. Avrupa’da başlayan modernleşme süreci, İslam âlemine de yayılmış, Müslüman toplumlara çesitli fırsatlar sunduğu kadar, zorluklar da çıkarmıştır. Yabancı düşmanı olmamalarına rağmen, El-Afgani, Said Nursi, bin Bella ve Garaudy gibi
düşünürler, Batı uygarlığının bazı yönlerini eleştirmiş, Müslüman topluluklarda yaşanan bazı sorunları Batılılaşma ile ilişkilendirmistir. Bu düşünürlerin Batı uygarlığına dönük eleştirileri, yapısal ve kültürel eleştiri olmak üzere ikiye ayrılabilir. Batılı ve
dolayısıyla modern uygarlığa dönük bu eleştirilerin birçoğu bugün de hâlâ geçerlidir ve bu durum, modernleşmenin hatalı olarak tanımlanmasına yol açmıstır. Hatalı modernleşme, Üçüncü Dünya ülkelerinde modernleşme sürecinin doğurduğu
olumsuzluklar ve bunun getirdiği kaygıların sonucunda, 1970’li yıllarda ortaya çıkmış bir terimdir. Bu makale, modern uygarlıkların yaşadığı sorunlar örneğinde, hatalı modernleşmenin tanımı ve özellikleri üzerinde durmaktadır. Çalışma ayrıca İslam
medeniyetinin geleceğine yönelik okumaların, çağdaş uygarlığın hastalıklarını doğru teşhis etmemize ve sosyal ve ekonomik
reform programı yapabilme becerimize bağlı olduğunu öne sürmektedir.
Doç. Dr. Farid Alatas
Malezyalı Syed Farid Alatas, National University of Singapore (NUS)’deki Malay Dili departmanının zümre başkanı ve sosyoloji doçentidir. NUS’ye katılmadan önce University of Malaya’nın Güneydoğu Asya Çalışmaları Bölümü’nde ders vermekteydi. İlgi alanları arasında, tarihî sosyoloji, sosyal bilimler sosyolojisi, din ve dinler arası diyalog sosyolojisi yer almaktadır. 1991 senesinde ABD’deki John Hopkins University’sinde
doktorasını yapmıştır. Hâlen UNESCO’nun kolu olan International Sociological Association’da yürütme kurulunda yer almaktadır Çeşitli kitap ve makaleleleri, uluslararası yayınlarda yer almaktadır. Democracy and
Authoritarianism in Indonesia and Malaysia: The Rise of the Post-Colonial State (1997) ve Alternative Discourses in Asian Social Sciences: Responses to Eurocentrism (2006) yayınlarından bazılarıdır. Asian Interfaith
Dialogue: Perspectives on Religion, Education and Social Cohesion (2003); Covering Islam: Challenges and Opportunities for Media in the Global Village (2005) ve Asian Anthropology (2005) dâhil olmak üzere tashih
ve neşrinde bulunduğu eserlerdendir. Alatas’ın, 2012 senesinde İbn Haldun üzerine çalışmalarının yer alacağı kitabı Oxford Üniversitesi Yayınları arasından çıkacaktır.
20
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
Since the nineteenth century Muslim thinkers and statesmen have become aware of the changing nature of the society and
political economy of the times. The process of modernization that took off in Europe earlier had already spread in the Muslim
world and presented opportunities and challenges to the people there. Despite not being xenophobic, scholars and thinkers
such as Al-Afghani, Nursi, bin Bella and Garaudy were critical of certain aspects of Western civilization and associated some of
the problems with Westernization. Their criticisms of Western civilization can be divided into structural and cultural criticism.
Many of the problems they identified in Western and, therefore modern, civilization are still valid today and can be described
as erring modernization. Erring modernization is a term that emerged in the 1970s amidst concerns with the problem of
modernization having gone wrong in the Third World. This paper focuses on the definition and traits of erring modernization
as informed by the problems of modern civilization. The paper suggests that our reading of the future of Islamic civilization
should depend on our diagnosis of the ills of our contemporary modern civilization and the extent to which we are able to
embark on a programme of meaningful social and economic reform.
SESSION
Erring Modernization and the Future of Islamic Civilization
1
Syed Farid Alatas, a Malaysian national, is Head of the Department of Malay Studies and Associate Professor of Sociology at the National University of Singapore. He lectured at the University of
Malaya in the Department of Southeast Asian Studies prior to joining NUS. His areas of interest are historical sociology, the sociology of social science, the sociology of religion and inter-religious
dialogue. Among his recent books is Alternative Discourse in Asian Social Science: Responses to Eurocentrism (Sage, 2006). His book on the thought of Ibn Khaldun is forthcoming in 2012 by
Oxford University Press and I.B. Tauris. Another book on Ibn Khaldun’s historical sociology is forthcoming by Routledge. He received his PhD from John Hopkins University, USA in 1991 and has
lectured in the University of Malaya, prior to his appointment in NUS. He presently serves in the executive committee of the International Sociological Association under UNESCO and is one of
Singapore’s leading academic and proponent of interfaith dialogues. Prof. Farid has published several books and written extensively in international journals. Among some of his publications
are: Democracy and Authoritarianism in Indonesia and Malaysia: The Rise of the Post-Colonial State (1997) and Alternative Discourses in Asian Social Sciences: Responses to Eurocentrism
(2006). He has also co-edited and published several works, including Asian Interfaith Dialogue: Perspectives on Religion, Education and Social Cohesion (2003); Covering Islam: Challenges and
Opportunities for Media in the Global Village (2005); and Asian Anthropology (2005).
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
21
Post-Normal Zamanlarda İslami Gelecek
2.
OTURUM
Yüzyıllar boyunca Müslüman toplumlar, amaçsızca bir istenmeyen gelecekten diğerine, bir krizden ötekine sürüklendi. Toplumların değişim hızının nispeten yavaş olduğu eski dönemlerde, kalıcı kriz hâline rağmen, bir toplumun hayatta kalması
mümkündü; ancak, değişim hız kazandıkça toptan çökme ihtimali çok daha yükseldi. Yaşatılabilir bir gelecek için bize hem
tehdit oluşturan hem de imkânlar sunan çağdaş zamanların önemini kavramak gerekir. Çağdaş zamanlarda, bir zamanlar
“normal” olan artık kayboldu ve eski Ortodoks inançların öldüğü, yenilerinin henüz ortaya çıkmadığı post-normal bir döneme
girildi. Post-normal zamanları üç kavramla niteleyebiliriz: karmaşıklık, kaos ve çelişkiler. Müslüman toplumların sorunları da
dâhil olmak üzere tüm sorunlar, karmaşık, küreselleşmiş, içiçe geçmiştir ve birbirine pozitif geri bildirim oluşturur. Nesneler
ve olaylar katlanarak büyümekte; değişim, hızlı ve küresel çapta yaşanmaktadır. Cep telefonları, bloglar, e-postalar ve 24 saat
haber yapan medya, Facebook ve twitter sayesinde sürekli birbirimizle iletişim içinde, olayların farkında ve anında tepki vermeye hazır, zincirleme reaksiyon başlatabilmek için yeterli araçlarla donanmış bir hâldeyiz. Bu nedenle kaotik davranış üretme
ihtimali son derece yüksektir. Finansal piyasaların çöküşü kadar Arap Baharı da hem olumlu hem olumsuz yönleri ile postnormal zamanların birer ürünüdür. İslam ve Müslüman toplumlar açısından bakıldığında, post-normal zamanlarda çağdaş
sorunlarımız için basit, tek boyutlu yanıtlar bulmamız imkânsızdır.
Problem çözmede klasik atomistik, hukuk temelli yaklaşımı kullanmak, yani tek bir cevap üretebilmek için rehberlik, argüman
ve tavır aramak, Kur’an’dan bir iki sureden, Peygamberimiz’in (s.a.v) sünnet ve hadislerinden ya da klasik hukukçuların görüşlerinden alıntı yapmak artık tehlike yaratacak derecede eskidir. Basit hukuk kuralları ve dindarlık bildirimleri, giderek daha
karmaşık bir hâle gelmekte, hızla değişen dünya için alakasız kaçmaktadır. Küreselleşmiş bir dünyaya proaktif olarak katılmak
ve yaşanabilir geleceği şekillendirmek için, post-normal zamanların itici güçlerini anlamamız, aksiyom, değer, kavram ve etik
kaygılarla temel düzeyde ilgilenmemiz gerekir. Böylece, İslam sadece bir inanç, din ya da yapılması ve yapılmaması gerekenleri sıralayan bir inançlar kümesi olarak görülemez. İslam’ın entegre ve bütüncül bir dünya görüşü olarak takdir edilmesi
gerekir. Bu anlayış, bizlerin İslam’ı yeniden düşünmemizi, bir etik ve ahlak sistemi olarak yeniden hayal etmemizi ve başlıca
ilkelerinden hareketle, tuğla tuğla yeniden inşa etmemizi gerektirir.
Prof. Dr. Ziauddin Sardar
1951’de Kuzey Pakistan’da doğdu. Çok genç yaşta ailesiyle birlikte Londra’ya göç etti. Gençliği, Hackney, Doğu Londra’da geçti. Londra’da City University’de fizik ve iletişim bilimleri okudu. Nature dergisinin İslam
Dünyası temsilciliğini yaptı. New Scientist dergisinin Orta Doğu’da bilim danışmanlığı görevinde bulundu. Londra’da Inquiry (el-Efkâr) dergisinin yayımlanmasında görev aldı. Bilim, bilim felsefesi, bilginin İslamileştirmesi gibi konularda birçok eseri bulunmaktadır. Ziauddin Sardar, kırk beşi aşkın kitap yazdı. The Future of Muslim Civilisation (1979) ve Islamic Future: The Shape of Ideas to Come (1985), İslam’ın geleceğinde
klasikleşmiş eserleri arasındadır. Postmodernism and the Other (1998) isimli kitabı ciddi bir şöhret kazandı ve de kitabı Why do People Hate America? (2002) uluslarası en çok satan kitaplar arasına girdi. Ziauddin
Sardar, Muslim Institute Cemiyeti’nin başkanıdır. Aynı zamanda “çağdaş sanat ve kültür üzerinde eleştirel bakışlar” ortaya koymaya çalışan Third Text dergisini neşreden Black Umbrella Trust’un başkanlığını yapmaktadır. Ziauddin Sardar; politika, organizasyon ve gelecek araştırmaları üzerine aylık bir dergi olan Futures’un editörüdür. Aynı zamanda New Statesmen, The Guardian ve The Independent’a düzenli olarak katkıda
bulunmaktadır ve radyo-televizyon programlarına devam etmektedir.
22
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
For centuries Muslim societies have been aimlessly drifting from one undesirable future to another, moving from one crisis to
another. Once it was possible for societies to survive despite a permanent state of crisis, when the speed of change was relatively slow, however with the accelerating rate of change, the probability of total collapse is much higher. To have any notion of
a viable future we must grasp the significance of contemporary times, which offer both threats and potentials. In contemporary times, all that was once ‘normal’ has vanished; we have entered a postnormal period when old orthodoxies are dying and
new ones have not yet emerged. Post-normal times are characterised by three C’s: complexity, chaos and contradictions. All
of our problems, including the problems of Muslim societies, are complex, globalised and interconnected, and they generate
positive feedback. Things multiply quickly, change is rapid and occurs globally. Thanks to mobile phones, blogs, e-mails, and
24-hour news media, Facebook, and twitter, we are constantly connected, cognizant, prepared to react instantly, equipped
with the means to set off new patterns of chain reactions. The probability of generating chaotic behaviour is thus exceptionally high. The meltdown of the financial markets and the Arab Spring are a product of post-normal times with both negative
and positive aspects. From the perspective of Islam and Muslim societies, post-normal times suggest that there are no simple,
one-dimensional answers to our contemporary problems.
SESSION
Islamic Futures in Post-Normal Times
2
The classical atomistic, jurisprudence based approach to solving problems (which requires looking for guidance, arguments
and positions, quoting single verses of the Qur’an or one or two traditions of the Prophet Muhammad (pbuh), or the opinion
of the classical jurists, to produce a single answer), is dangerously obsolete. Simplistic legal rulings and declarations of piety
are irrelevant in an increasingly complex and rapidly changing world. To participate proactively in a globalised world, and
shape viable futures, we need to understand the driving forces of post-normal times, and engage at the basic levels of axioms,
values, concepts and ethical concerns. Thus, Islam cannot be seen just as a faith and religion, or a set of beliefs with a list of
dos’ and don’ts. It has to be appreciated as an integrated and holistic worldview. This requires us to rethink Islam, re-imagine
it as an ethical and moral system, and rebuild it brick by brick, starting from the very first principles.
Ziauddin Sardar, writer, broadcaster and cultural critic, is Visiting Professor, the School of Arts, The City University, London. He has been described as a ‘‘critical polymath’’ and works across a
number of disciplines ranging from Islamic studies and futures studies to science policy, literary criticism, information science to cultural relations, art criticism and critical theory. He was born
in Pakistan in 1951 and grew up in Hackney, East London. Ziauddin Sardar has published over 45 books. The Future of Muslim Civilisation (1979) and Islamic Futures: The Shape of Ideas to
Come (1985) are regarded as classic studies on the future of Islam. Ziauddin Sardar has written and presented numerous television programmes. He is Chair of the Muslim Institute, a learned,
fellowship society that promotes knowledge and thought from a critical Muslim perspective. He is the also the Chair of the Black Umbrella Trust, the publishers of Third Text, a journal that
provides ‘‘critical perspectives on contemporary art and culture’’, which he co-edited from 1996 to 2006. Ziauddin Sardar is the editor of Futures, the monthly journal of policy, planning and
futures studies, and a regular contributor to the New Statesman, the Guardian and book pages of the Independent. He is widely known for his radio and television appearances.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
23
Müslümanların Medeniyet Kodları
2.
OTURUM
“Medeniyet”, günümüzde hem bir kavram olarak hem de sonuçları itibarıyla tartışılmaya devam etmektedir. Bu tartışmalar da
önemli oranda örtük ve açık biçimde arka planında “Batı Medeniyeti”nin işgal ettiği bir zemin üzerinde yapılmaktadır. Kavrama olumsuz yaklaşanlar kadar olumlu yaklaşanlar da onun neliği, tarihi ve bir kültüre ne kadar değdiğini sorunsallaştırmaktadırlar. Bilhassa medeniyet kavramına olumsuz yaklaşanlar, onun civilization=uygarlık kökünden kaynaklanan batılı içeriğine
vurgu yapmakta ve İslam dünyasının teorik ve tarihsel birikimlerine yabancılığını dile getirmekte; şu anda Batı uygarlığının
dünya ölçeğinde yol açtığı negativiteyi de bu görüşleri teyit edici bir öge olarak ortaya koymaktadırlar. Bu ise son kertede
medeniyet kavramının bizzat kendisine bir reddi ifade etmektedir.
Medeniyet kavramını olumlama tavrı da kendi içerisinde farklı saiklerden beslenmektedir. Öncelikle hayranlık düzeyindeki
olumlama, Batı medeniyetinin ürünleri ve ete kemiğe bürünerek kendisini ortaya koyduğu büyülü dünyasından büyük oranda etkilenerek ortaya çıkmaktadır. Bu, bazan kendi içerisinde psikolojik bir rahatlık sağlama ve Batı’dan geri kalınmadığını
ispat çerçevesinde, bugünden başlayarak geriye doğru medeniyet kavramını yeniden içeriklendirme tavrına doğru dönüşebilmektedir. Bu durum, kimi zaman Batı medeniyetinin evrenselleştirilmesine doğru gidebilmektedir. Öte yandan, Batı’da
geliştirilen “tarihin sonu” gibi tezler ise oldukça inhisarcı biçimde Batı medeniyeti lehinde tüm dünya hafızasını yok etmeye
çalışmaktadır.
Medeniyet, hem dayandığı istinatgâh noktası ve referansı, hem buna dayanarak sunduğu hayat tarzı ve stili hem de ahlak,
esetetik, mimari, edebiyat, bilgi vb. boyutlarıyla hayatı kuşatıcı yansımaları olan bir kavramdır. Bu bağlamda geçmişte farklı
paradigmalar üzerinden inşa edilmiş medeniyet dairelerinden bahsetmek mümkündür. Her farklı medeniyet, ortaya koyduğu eserler, hayata yansımaları, farklı stil, tarz, öneri ve projeksiyonunun içeriği ile diğerinden ayrılır. Bu açıdan insanlık tarihi
boyunca, birbirinden farklı medeniyetler görüldüğü gibi Müslümanların da farklı zamanlarda kurduğu medeniyetlerden bahsetmek mümkündür.
Biz bu tebliğde, tarihsel tecrübe ve bugünkü tartışma ve ihtiyaçlardan hareketle, Müslümanların medeniyet kodlarını ya da
parametrelerini tartışmak istiyoruz. Böyle bir tartışma, Batı medeniyetinin inhisarcı medeniyet iddiası ve tezlerine cevap olacağı gibi, kadim mirasın medeniyete dair niteliklerini de gündeme getirecektir. Temel amacımız; tarihsel tecrübe ve ana referanslarına dayanarak Müslümanların medeniyet kodlarını, yukarıda zikrettiğimiz modern zamanların medeniyet algılarından
farklı olarak içeriklendirmektir. Bunun için temel başvuru kaynaklarımız ise tarihsel tecrübe ve birikimlerimiz olacaktır.
Doç. Dr. Mustafa Tekin
1968 yılında dünyaya gelmiştir. Lisans öğrenimini Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde görmüştür (mezuniyet: 1991) . Yine aynı fakültenin “Din Sosyolojisi” alanında, 1995 yılında hazırladığı ‘‘Mevlâna
Celaleddin Rumi’de Din ve Toplum” başlıklı teziyle yüksek lisansını tamamlamıştır. Aynı üniversitenin aynı bölümünde yaptığı doktorasını da 2003 yılında bitirdiği “Türkiye’de Aydın Kadınlara Göre Din ve Kadın” başlıklı
teziyle tamamlamıştır. Yayımlanmış çok sayıda kitabı, ulusal dergilerde yer almış makaleleri ve uluslararası toplantılarda yapmış olduğu zengin sunumları bulunan Tekin, çalışmalarını modern ve postmodern süreçte
İslami imkânlar üzerinde yoğunlaştırarak sürdürmektedir. Kendisi hâlen İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Ana Bilim Dalında başkanlık ve eğitmenlik yapmaktadır.
24
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
“Civilization,” as both a concept and in terms of its results, continues to be hotly debated today. These debates take place in
an arena that is occupied, both implicitly and openly, by “Western Civlization.” Just as there are many who view this concept
positively there are just as many who view it negatively, this fact makes its reason for being, history, and how much it affects
a culture more problematic. Particularly those who view the concept of civilization negatively emphasize its Western content
stems from the pre-supposion that civilization is equivalent to establishment. This then makes the theoretical and historical
accomplishments of the Islamic world into a foreign object. This then produces a negativity that is entailed in the world measuring device used by the Western establishment and so they produce an element which corroborates these views. They also
submit it as a factor that corraborates these views. This is, however, completely contrary to the concept of civilization.
SESSION
Muslims’ Codes Of Civilization
2
The attitude of attempting to affirm and show the concept of civilization in such a positive light may be fed by alterior motives. Affirmation, primarily on the level of reverence, appears and is highly influenced by the products of Western civilization
and the magical world in which it brought itself to fruition. Sometimes to bring pyschological comfort to one’s own innerself
and to proove that one’s own civilization has not fallen behind the West, the concept of civilization, beginning today and extending into the past, may be turned into a re-enrichment attitude. This situation may sometimes even lead to universalizing
Western civilization. On the other hand, theses like “The End of History,” which have been developed in the West, are working
in a very exclusivist manner to eradicate the memory of the entire world in favor of Western civilization.
Civilization, including its basis and the point of reference on which it is constructed and the life style, morals, estetics, architecture, literature, knowledge, etc that it presents, is a concept that encompasses all aspects of life. In this context, it is possible to
mention circles of civilization constructed on top of different past paradigms. Each different civilization differs from the other
in terms of the works it has produced, reflections toward life, different styles, forms, recommendations, and projections. In this
respect, just as different civilizations have been observed throughout human history, it is possible to discuss various Muslim
civilizations which have been established by in different times.
In this text, we would like to discuss Muslims’ codes or parameters of civilization with historical experience and with the debates and needs of today. Just as such a discussion will be a response to Western civilization’s exclusivist claim on civilization and
the assumpsions based on it, so will it bring to light the qualities of ancient inherentence regarding civilization. Our primary
goal is to enrichen Muslims’ codes of civilization and the above mentioned perceptions of civilization in modern times in a
different light by relying on historical experience and the core references,. In order to achieve this goal, our primary sources
of reference will be our own historical experiences and what we have learned and gained from them.
Associate Professor Mustafa Tekin was born in 1968 and received his bachelor’s education from Konya Selçuk University’s Theology Department, graduating in 1991. He finished his Master’s
program in 1995 from the same university’s field of ‘‘Religious Sociology’’ with his thesis titled Religion and Society in Mawlana Jalaleddin Rumi, and in 2003 he finished his Ph.D. program with
the thesis titled Religion and Women in Turkey according to Intellectual Women, again from the same university and department. Tekin has had a large number of books published, his articles
have been included in various Turkish journals, and has given many presentations in different international meetings. His work concentrates on Islamic opportunities during the modern and
postmodern process. He currently presides over and teaches in the Faculty of Religious Sociology in Istanbul University’s Theology Department.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
25
Medeniyetlerin Zaman Algısı ve İslam Medeniyetinin Devirleri Meselesi
2.
OTURUM
Dönemlendirilmesi yapılmamış bir tarih, bölümlere ayrılmamış, plansız bir kitap çalışması gibidir. Spengler’in de vurguladığı
gibi tarih, geçmişin düzenli bir takdimidir ve bu takdim arayışı her şeyin üzerine bina edildiği bir postula hâline dönüşmektedir. Bundan dolayı hemen bütün dinlerin ve medeniyetlerin eski çağlardan beri zamanı algılama biçimleri ve kendilerine göre
geçmiş taksimleri hep olagelmiştir. Dönemlendirmeler, biraz da bir kültür ve medeniyet içinde farklılaşan kültür modellerini,
değerleri ve bunları temsil eden insan tiplerini öne çıkarır ve görmemizi sağlar.
On üç asır boyunca İslam’ın içinden geçtiği farklı süreçleri göz önünde bulundurmazsak, tarihî bir realite olarak hiçbir zaman
var olmayan, soyut bir İslam resmiyle karşı karşıya kalırız. Şimdiye kadar yapıldığı hâliyle, hanedanları ve milletleri temel alan
bir yaklaşım, en başta İslam tarihindeki siyasi yapıları aşan ve tarihin daha derininde akıp giden süreklilikleri göz ardı etmektedir. İslam’ın sadece siyasi yapılar oluşturmakla sınırlı kalmadığını; bilakis kendine has bir düşünce sistemi, toplumsal yapısı,
kültürü, sanatı, en geniş anlamda da bir medeniyeti olduğunu yeterince vurgulamamaktadır. Ne kadar aktif olurlarsa olsunlar,
milletler ve hanedanlıklar, medeniyet hayatı içindeki bütünün küçük bir parçası olmaktan öteye geçemezler. Bu yüzden İslam
medeniyetini, milliyetleri ve hanedanlıkları aşan bir bakış açısı ile algılamak gerekir. Bunu için de “ağaca değil, ormana”, yani
geçmişe daha sistemli ve daha panoromik bir bakış açısı ile bakmayı gerektirir.
Bu tebliğ, her medeniyetin kendine özgü bir tarihsel serüveninin olduğu gerçeğinden hareketle; kendine ait bir zaman algınsının ortaya konulmasının zorunluluğu üzerinde durmaktadır. İslam medeniyetinin de bu anlamda şimdiye yaşadığı tarihî
tecrübeyi sistemli bir şekilde yansıtacak sağlıklı bir zaman algısının ortaya konmamasının, bu medeniyetin anlaşılması için
hayati bir önemi olduğunu vurgulamayı ve bu eksikliğin giderilmesi için, İslam medeniyetinin devirlerine ilişkin şimdiye kadar
yapılmış tasnifleri karşılaştırarak yeni bir taslak sunmayı hedeflemektedir.
Prof. Dr. Mustafa Demirci
Mustafa Demirci, 1967 yılında Konya’nın Çumra kazasına bağlı Tahtalı Köyü’nde doğdu. Orta ve lise eğitimini Karaman İmam-Hatip Lisesi’nde tamamladıktan sonra (1986), Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne
girdi ve 1991 yılında buradan mezun oldu. Ardından Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisansa başladı ve 1995 yılında “Beytü’l-Hikme: Kuruluşu, Faaliyetleri ve Etkileri” teziyle mezun oldu. Bu
arada Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne İslam Tarihi ve Medeniyeti alanında asistan oldu. Aynı yıl Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktoraya başladı. Doktora sırasında 1997-1998 yıllarında Ürdün Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak çalıştı. 2001 yılında “Abbasiler Zamanında Toprak Sistemi” adlı teziyle mezun oldu. Tekrar Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ne döndü. 2005 yılında Yrd. Doç. Dr., 2006
Yılında Doçent oldu. 2007 yılında Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih bölümüne geçti. 2011 Haziranında Profesör oldu. Hâlen aynı üniversitede öğretim üyeliği yapmaktadır.
26
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
The human brain makes sense of time by dividing it into centuries, years, months, days, hours, minutes, and seconds. It makes sense of different events by placing them into various categories. An uncountable number of phenomena and universe
is complicated, meaningless, and frightening for the divisive human brain. Humans try to understand the ocean of time by
inventing categories and dividing them into different pieces. In this perspective, the division of the historical process according to a certain logical structure and addressing its further sub-titles is a scientific prerequisite because, on one hand, it is
a mandatory requirement of human intelligence and, on the other, it requires knowing and analyzing the orderliness in the
world of scientific phenomena. A history which has not been divided into different periods is like an unplanned book which
has not been divided into chapters. Just like Spengler emphasizes, history is the ordered presentation of the past and the
investigation of this presentation which turns into a necessary condition on which everything is constructed.
SESSION
Perception of Time in Civilizations and the Ages of Islamic Civilization
2
For this reason, the ways that almost every religion and civilization divides its perception of time have always been determined according to their own existence. This is because every civilization has its own phases of development, historical paths,
different rhythms, and civilization type depending on its specific internal dynamics and interactions it has come face-to-face
with. Every civilization has its own first, middle and new periods which may also be termed as young, mature, and elderly.
Fixing the divisions of any civilization’s periods also reveals the different phases and civilization types passed through within
its entire historical context. This is because since all of these occur within a specific time, they have their own different series
of cultures, value sets, and typology which reflect their character types. As such, dividing a civilization into different periods
helps one to observe a piece of the changing culture models and values, as well as the types of humans which represent
them, within a specific culture and civilization.
This text starts with the reality that every civilization has its own historical adventure and holds that it is, therefore, absolutely
necessary for every civilization to use its own perception of time. It is also emphasized that it is of the utmost importance
that Islamic civilization is in need of a healthy perception of time that systematically reflects its own historical experiences so
that it may be made sense of. In order to remove this deficiency, this text’s goal is to present a new draft that compares the
classifications which have been used to relate the time periods of Islamic civilization up until today.
Professor Mustafa Demirci was born in 1967 in the village of Tahtalı near Çumra, Konya. He finished his high school education from Karaman’s Imam-Khatib High School in 1986 and later graduated from Selçuk University’s Theology Department in 1991. Afterwards, he received his Master’s degree from the same university in 1995 with his thesis titled Bayt ul-Hikmah: Foundation,
Actions, and Effects. Meanwhile, he became an assistant in the Field of Islamic History and Civilization at Yüzüncü Yıl University’s Theology Department. After finishing his Master’s degree in
1995, he immediately began his Ph.D. program in Marmara University’s Institute of Social Sciences. While working on his Doctorate program, he also worked as a guest assistant lecturer at
Jordan University between the years of 1997 and 1998. He graduated in 2001 with his thesis titled Land System During the Abbasid Period after which he returned to Yüzüncü Yıl University
where he became an Assistant Professor in 2005 and then an Associate Professor in 2006. In 2007 he began to work in Selçuk University’s College of Arts and Sciences where he became a full
professor in 2011. He is currently teaching in the same university.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
27
Uygarlık ve Barbar Mizaç
3.
OTURUM
Medeniyet kavramını, kültür ve ilerleme gibi moderniteye eşlik eden kavramlardan ayırt etmek kolay değildir. Sosyal bilimlerde, uygarlık, genellikle Norbert Elias, Anthony Giddens, Max Weber, Karl Marx ve Batılı tarzda fikir üreten diğer yazarlarla
ilişkilendirilir ki sanki sadece Batılı olan medeni, dünyanın geri kalanı ise barbarmış gibi bir durum ortaya çıkar. Bu teorilerde,
atıfta bulunulan ve adları geçen filozoflar çoğunlukla Kant, Comte, Hegel ve diğer Darwin öncesi düşünürlerdir. Bu etnosentrik varsayımlar, uygarlığa dönük çağdaş örtük tartışmalarda sorguya çekilecek ve bu tartışmalar uygarlık sürecinin Arthur Scopenhauer, Georg Simmel, William James, John Dewey, Charles Darwin ve Thorstein Veblen gibi ihmal edilmiş kuramcılarını ve
kuramlarını dâhil ederek genişleyecektir. Bu genişletilmiş tartışmadan çıkan yeni anlayışlar şunlardır: Medeniyet ve “barbarlık”
birbirinin karşıtı değildir, uygarlık süreci de barbar bir mizaç içerir ve bu mizacı, alışkanlıklar ve sosyal kurumlar yoluyla aktarır.
“Medeniyet”, statik bir durum ya da barbarlar tarafından rahatsız edilebilecek geçici bir dinlenme “yeri” değildir. Toplumun
“evrimi” (Darwin), bizi hayali bir mükemmellik, bir uygarlık durumuna götürmez; tersine, ucu açık, çatışmalı ve kolektif bir
varoluş mücadelesi sergiler. Uygarlık sürecine dönük bu geniş tartışmadan çıkarılan sonuç, medeniyetin hep Durkheim’ın
“anomisi”, Freud’un “id”i ve Veblen’in “avcı” alışkanlıklarına ve varoluş mücadelesinin bir parçası olan diğer ayaklanmalara tabi
olacak olmasıdır.
Prof. Dr. Stjepan Gabriel Mestrovic
1955 doğumludur. Ünlü Hırvat heykeltıraş Ivan Mestrovic’in torunudur. Mestrovic, hukuk ve sosyoloji profesörü ve savaş suları konusunda uluslararası üne sahip bir uzmandır. ABD’nin 2003 yılında gerçekleştirdiği
Irak işgalinde, dünya kamuoyunu sarsan Ebu Gureyb vahşeti ile ilgili davalarda ve Yugoslaya’nın parçalanması sürecindeki suistimallere ilişkin pek çok davada tanıklıkta bulunmuştur. “Rules of Engagement? A Social
Anatomy of an American War Crime—Operation Iron Triangle, Iraq” , “The Good Soldier on Trial?” en son çıkan yayınları arasındadır. Bu iki kitap, daha önce yayımlamış olduğu “The Trial of Abu Ghraib: An Expert
Witness Account of Shame and Honor” başlıklı çalışmasından sonra neşredilmiş olup yukarıda bahsi geçen uluslararası mahkemelerde gerçekleşen tanıklıklarını içermektedir. Mestrovic, Harvard Üniversitesi’nden üç
diplomaya sahip olup doktorasını Syracuse University’sinde tamamlamıştır. Şu an Texas A&M University’de sosyoloji profesörüdür.
28
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
The concept of civilization is difficult to distinguish from the accompanying meanings of modernity, culture, and progress.
In the social sciences, civilization is typically associated with the writings of Norbert Elias, Anthony Giddens, Max Weber, Karl
Marx, and others who write in a Western-centric manner, as if the West were civilized while the rest of the world is “barbaric.”
The philosophers who are usually invoked or implied in these theories are Kant, Comte, Hegel, and other pre-Darwin thinkers. These ethnocentric assumptions will be questioned in the contemporary, implicit discussions of civilization, and this
discussion will be broadened by including neglected theorists and theories of the civilization process: Arthur Scopenhauer,
Georg Simmel, William James, John Dewey, Charles Darwin, and Thorstein Veblen. The new insights that emerge from this
broadened discussion include: civilization and “barbarism” are not polar opposites, and the civilization process includes the
barbarian temperament, which is transmitted through habits and social institutions; “civilization” is not a static state but a
temporary resting “place” that can be upset by barbaric forces at any time; the “evolution” of society (from Darwin) does not
lead to an imaginary state of perfection (civilization) but is an open-ended, conflict-ridden and collective instance of the
struggle for existence. The conclusions drawn from this broader discussion of the civilization process are that civilization will
always be subjected to Durkheim’s “anomie,” Freud’s “id,” Veblen’s “predatory” habits, and other upheavals that are part of the
struggle for existence.
SESSION
Civilization and the Barbarian Temperament
3
(1955- ) He is an American sociologist, professor, author of over fifteen boks and a distinguished expert in matters of war crimes. He testified on the trials regarding Abu Ghraib torture
and prisoner abuse and at the International Criminal Tribunal for the former Yugoslavia. His latest book is “The Good Soldier on Trial?” and published shortly before this work was Rules of
Engagement? A Social Anatomy of an American War Crime--Operation Iron Triangle, Iraq. It follows The Trials of Abu Ghraib: An Expert Witness Account of Shame and Honor and both books
are accounts of the realities of the cases in which he served as an expert witness. Mestrovic is presently a sociology professor at Texas A&M University and holds three degrees from Harvard
University and a Ph.D. degree from Syracuse University. He is a grandson of the renowned Croatian sculptor Ivan Mestrovic. One of his best known books, Postemotional Society, attempts
to extend David Riesman’s concept of other-directedness in The Lonely Crowd and apply it to contemporary social life, particularly the idea of fake sincerity. Genocide after Emotion (1996)
is an anthology edited by him. It attempts to resolve the contrasts of social upheaval and warfare, confusions of histories and manipulations of reality by introducing a theoretical construct
he calls ‘‘postemotionalism’’, which he considers to be a more appropriate term than postmodernism to ‘‘capture the fission, Balkanization, ethnic violence and other highly emotional
phenomena of the late 1990s’’. The anthology contains a wide variety of interpretations and responses to the break-up of Yugoslavia, including a historical outline and analysis of the
conflict through the Austro—Hungarian and Ottoman empires, responses and representations by the American media, and psychoanalytical interpretations of Serb—Croat ‘‘otherness’’.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
29
Ötekileştiricilik ile Çoğulculuk Arasında Medeniyeti Kavramak
3.
OTURUM
Bir kavram olarak “medeniyet”in ilk çağrışımları, imar gibi olumlu olduğu kadar o, tekliği, tekilliği hatta tikelliği de ifade etmektedir. Zira her medeniyet, ortaya koyduğu parametreler bakımından bile hem çağdaşı hem de kendisinden önceki medeniyetleri barbarlıkla itham eder. Bu bakımdan her medeniyet, kendisini “el-medeniyet” olarak takdim ederken sorgulanamaz, hatta
eleştirilemez; ama “ancak intisap edilen” bir noktadadır. Edward Said’in Şarkiyatçılık’ta eleştirdiği gibi, oryantalist çalışmalar,
Batı medeniyetinin diğer medeniyetleri/barbarlıkları ancak bir araştırma konusu olarak ele alıp tahrif edebilme yet/k/isini billurlaştırmaktadır. Bir kimlik olarak medeniyet ise “biz” ve “onlar” çizgisisini oluşumundan itibaren çekerek doğasında ötekileştirici bir nitelik taşımaktadır. Ulus kimliğinin ulus-devlet yapısında siyasi erki elde etmesiyle diğer kimlikler, bu “çatı” kimliğinin
altında sosyolojik ve hiyerarşik anlamda alt kimlikler olarak var olabilmektedirler. Hâlbuki -birbiriyle çatıştığı zamanlar olmakla
beraber- nasıl ki rollerimiz adetince kimliğimiz eş zamanlı mümkün olabiliyorsa birden fazla medeniyete mensubiyetimiz de
söz konusu olabilir. Bunun “ucuz bir eklektizm” olmadığını, bizatihi her medeniyetin diğerlerinden devşirdikleriyle var olabilmesinde ve varlığını idame ettirebilmesinde görmekteyiz. Bu bakımdan medeniyeti kavramak, doğasındaki ötekileştiricilik
kadar çoğulculuğu, kısacası medeniyetleri de kavramaktan geçmektedir. Tebliğ, “medeniyet” kavramının eleştirel bir yeni okumasının, medeniyeti tabulaştırmaya en iyi ilaç olduğunu önermektedir.
Doç. Dr. Murat Çemrek
22 Kasım 1974’de Konya’da dünyaya gelen Murat ÇEMREK, ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden 1996’da mezun olduktan sonra yüksek lisans ve doktorasını burslu olarak Bilkent Üniversitesi Siyaset
Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde sırasıyla 1997 ve 2002’de tamamladı. Bu bölümde bir dönem yarı-zamanlı olarak “Sosyolojiye Giriş” dersi verdi. Daha sonra Bişkek’teki Atatürk Alatoo Üniversitesi Uluslararası
İlişkiler bölümünde 2004 yılı Ocak ayına kadar öğretim üyesi olarak çalıştı. Çemrek, Collegium Budapest: Institute for Advanced Studies’te “Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri’nde İnsan Hakları Sorunsalı” üzerine doktora sonrası araştırmasını tamamladı ve 2004 Eylül’ünden bu yana Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Aynı zamanda Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde uzmanlık
yapmakta; bu kurumun çıkardığı ve kendisinin de yayın kurulunda bulunduğu Stratejik Düşünce Dergisi’nde yazmaktadır. Taraf, Yeni Şafak ve Star gazetelerinde de yorumları çıkan Çemrek, 5150’den fazla üyesi olan
e-Network of Academia in Social Sciences (e-NASS)’ın kurucusudur. Çemrek, Türkiye’de bir ilk olan lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin yönettiği bir think-tank olan Global Politikalar Araştırma Merkezi’nin (GLOPOL)
ve çıkardıkları derginin danışmanlığını da yürütmektedir.
30
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
As a concept, the first connotation that comes to mind with thinking of “civilization” is positive construction. However, it also
expresses unity, singleness, and even particularness. This is because every civilization accuses both other past and contemporary civilizations of barbarianism, even toward the very parameters that each civilization uses. As such, even while every
civilization considers itself as “the civilization,” it is a point which may neither be questioned nor criticized, and is instead something to which one may simply belong. Just as Edward Said critiques in his book Orientalism, Orientalist works deal with
how Western civilizations make other civilizations/barbarianisms into a research topic and then crystallize their authority to
distort them. As an identity, civilization carries an inherent quality of othering due to its drawing such a sharp line of “us” and
“them.” Within the structure of the national identity of a nation-state lies political authority and due to this authority, other
identities are able to exist as sociological and hierarchal sub-identities under this overarching identity. However, just as it is
possible for one to simultaneously hold multiple identities depending on the different roles he/she plays, including when
these identities may clash with each other, it may also be possible for one to claim membership to more than one civilization
at the same time. This is not “a cheap eclecticism” in and of itself, it is seen that every civilization has taken from others in order
to form and sustain itself. In this respect, in order to conceptualize civilization, one must be able to understand the concept of
“otherness,” and as much as one understands this, he/she must also understand the idea of “pluralism.” This text recommends
that a new and critical reading of the concept of “civilization” is the medicine against the illness of making civilization into a
taboo.
SESSION
Conceptualizing Civilization between Othering and Pluralism
3
Murat Çembrek was born on November 22, 1974. He received his Bachelor’s degree from Middle Eastern Technical University’s Political Sciences and Public Administration Department
in 1996. Afterwards, he completed his Master’s and Ph.D. programs at Bilkent University’s Political Sciences and Public Administration Department under a full scholarship between the
years of 1997 and 2002. After teaching an “Introduction to Sociology” class part-time for one semester there, he worked as an assistant lecturer in Atatürk Ataloo University’s International
Relations Department at Bishkek, Kyrgyzstan until January of 2004. Çemrek finished his Post-Doctoral research topic, The Problematique of Human Rights in European Union and Turkish
Relations, at Collegium Budapest: Institute for Advanced Studies and has continued to work in this field as an Assistant Professor at Selçuk University’s Department of International Relations
since September of 2004. A member of Institute of Strategic Thought Çemrek, is also a member of Journal of Strategic Thought it publishes. While providing commentary in the newspapers
of Taraf, Yeni Şafak, and Star, he is also the founder of e-Network of Academia in Social Sciences (e-NASS) which has an excess of 5,150 members. Çemrek also manages Turkey’s first undergraduate and graduate student think-tank, Global Politikalar Araştırma Merkezi (Global Politics Research Center – GLOPOL) as well as provides consultation for the journal it publishes.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
31
Medeniyetler Küreselleşmenin Neresinde?: Küreselleşmenin Medeniyetlere ve Medeniyetler Arası İlişkilere Etkisi
3.
OTURUM
Köklerinin çok daha eskiye gittiği yaygın bir biçimde kabul edilse de küreselleşme, yirminci yüzyılın ikinci yarısında dünya
ülkelerini ve halklarını etkileyen ve dönüştüren bir süreç olarak iyice gün yüzüne çıkmıştır. Bu çalışmada, bazen geri dönülmez
bir süreç olarak da görülen küreselleşmenin medeniyetler üzerindeki ve medeniyetler arası ilişkilere olan etkisini tartışacağız.
Kimileri tarafından medenileştirici, bölgeleri ve kültür havzalarını yakınlaştırıcı bir süreç olarak görülen küreselleşme, medeniyetler çatışması tezinde de görülebileceği gibi, kimileri tarafından da ayrılıkları gün yüzüne çıkaran ve kültür havzalarını birbiriyle karşı karşıya getirerek çatışmalara zemin oluşturan bir süreç olarak kabul edilmektedir. Bu birbiriyle zıt iki beklentinin
iyi analiz edilmesi, hem küreselleşme hem de medeniyet tartışmaları açısından önemlidir. Bu amaçla, literatürdeki kuramsal
tartışmalar ve ampirik bulgular gözden geçirilirken küreselleşmenin yabancılara ve göçmenlere karşı tutuma olan etkisini
inceleyen bir çalışmanın sonuçları da sunulacaktır.
Dr. Yunus Kaya
Lisans eğitimini 2001 yılında Koç Üniversitesi Sosyoloji ve Uluslararası İlişkiler Bölümleri’nde tamamladı. Doktorasını 2007 yılında “Gelişmekte Olan Ülkelerde Küreselleşme, Endüstrileşme Ve Toplumsal Sınıf” başlıklı
teziyle Duke Üniversitesinde tamamladı. Halen, North Caroline Üniversitesi Wilmington’da Sosyoloji ve Kriminoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Küreselleşme, kalkınma ve toplumsal eşitsizlik
konularında çalışmalarına devam etmektedir.
32
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
Since it is accepted that roots widen as they go back in time, then although globalization appeared during the second half
of the twentieth century as a process affecting and transforming the countries and peoples of the entire world, its roots also
extend back much farther. In this work, we will discuss the effect that globalization, as a process which sometimes cannot
be reversed, has on both civilizations themselves and on their inter-relations. By some, globalization is seen as a “civilizing”
process bringing regions and cultural centers closer together. By others, it is seen as a process of bringing up differences and
confrontations of cultural centers and then creating an area for them to fight against each other as can be seen in the “clash
of civilizations.” A good analysis of these two opposing expectations is important within both debates on globalization and
civilization. With this goal in mind, while the theoretical arguments and empirical evidence in this topic’s literature will also
be examined, investigating the effect of globalization’s anti-foreigner and anti-immigrant attitude will be submitted as one
of this work’s results.
SESSION
The Effects of Globalizations on Civilizations and Inter-Civilizational Relationship
3
Yunus Kaya finished his bachelor’s degree in 2001 Koç University’s Departments of Sociology and International Relations. He earned his Ph.D. in 2007 from Duke University with his thesis titled
Globalization, Industrialization, and Social Class in Developing Countries. He is currently working as an assistant professor in North Carolina University-Wilmington’s Department of Sociology
and Criminology where he continues to work on the topics of globalization, development, and social equality.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
33
Aklı-başında Olmakla Kalbi-başında Olmak Arasında: İslam Düşüncesinde Kalbin Epistemolojik Fonksiyonu
4.
OTURUM
Müslüman düşünürler, kalbi son derece aktif bir bilgi merkezi ve vasıtası olarak tasavvur ederler. Kelamcı ve filozofların mantık
boyutu ağırlıklı olarak formülleştirdikleri akıl-merkezli epistemolojilerinin yanı sıra mutasavvıflar, kalp-merkezli bir epistemolojik sistem ortaya koyarlar. Sufilere göre en önemli insani bilgi, kaynak ve vasıtası olan bu kalp, insanın algı eşiğine ve
tecrübe alanına devasa boyutlar ve zenginlikler kazandırır; onlara göre kalp, bilginin her formunda yetkin bir performansa
sahiptir ve o, hem ilim ve marifet hem de akletme ve fıkhetme makamıdır. Mutasavvıfların anlayışına göre, cismani kalbin
insan vücudundaki hayatiyet arzeden konumuyla paralel olarak manevi kalp de insanlık mefhumunun hülasasını oluşturur.
Bu ikinci anlamdaki kalp, idrak eden, âlim ve arif olan, irade ve şuur sahibi olan ruhani bir varlıktır, ilahî bir cevherdir; rabbani
bir latifedir, insanın asıl hakikatini oluşturan nurani bir cevherdir. Sufiler, bu varlığa “Hakîkat-i insâniyye” (essence of mankind)
derken filozoflar aynı şeyi “nefs-i nâtıqa” (rational soul) olarak isimlendirir. Bu tebliğ, İslam düşüncesinde kalp mefhumunun
epistemolojik çerçevesini tahlil etmekte ve bu konuyu, özellikle de felsefe ve tasavvuf çalışmaları bağlamında ele almaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Hikmet Yaman
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü Tasavvuf Ana Bilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Yrd. Doç. Dr. Hikmet Yaman, Doktorasını 2008 yılında Harvard Üniversitesi’nde
“Erken Dönem İslam Düşüncesi’nde Hikmet Kavramı” başlıklı tezi ile tamamladı.
34
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
Muslim Thinkers hold the heart to be a profoundly active center of knowledge and as the vehicle that is able to make proper
use of it. Along with theologists and philosophers who formulated a reason-centric epistemology based heavily on the element of logic, Sufis present a heart-centric epistemological system. According to Sufis, the heart is the most important source
of humanly knowledge and is also the very means to make use of it, holding that it brings expansive dimensions and immense richness to a person’s threshold of perception and areas of experience. They also believe that the heart is able to make perfect use of every form of knowledge, that it is the seat of learning and wisdom, and the office of deciphering and adjudication.
The Sufi understanding holds that while the physical heart is the location inside the human body which supplies vitality, it
also holds that the spiritual heart is the summary of one’s sense of humanity. The heart, in this second understanding, is a spiritual entity and divine gem of perception which is both knowledgeable and enlightened as well as the manifestation of both
will and consciousness. An absolutely divine blessing, the heart is a luminous gem which forms a human’s true essence. While
Sufis call this entity the “haqîqat-i insâniyye” (essence of mankind), philosophers name it the “nefs-i nâtıqa” (rational soul).
This text will attempt to analyze the epistemological framework of this specific notion of the heart within Islamic thought as
contemplated in both philosophical and Sufi works.
SESSION
Between Being Reason-centered and Heart-centered: The Epistemological Function of the Heart in Islamic Thought
4
Hikmet Yaman, Ph.D. (2008) in Near Eastern Languages and Civilizations, Harvard University, is Assistant Professor at Divinity School, Ankara University, Turkey. He has published on philosophical and mystical epistemologies in Islamic thought.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
35
Medeniyetler Arası Etkileşimin Bir Vasatı Var mıdır? Yunanca-Arapça Tercüme Hareketi
ve Helenistik Mirasın İslam Dünyasındaki Dönüşümü Üzerine
4.
OTURUM
Kültür ve medeniyetler arasındaki etkileşim, hiçbir şeyin kendine özgü bir yerinin bulunmadığı matematiksel bir uzayda gerçekleşmez. Bir medeniyete ait birikimin, zaman, mekân, dil ve kültür unsurlarından bağımsız bir şekilde bir başka medeniyet
havzasına aktarılması mümkün değildir. İslam dünyasında VII.-X. asırlar arasında gerçekleşen tercüme hareketleri, bunun en
önemli örneklerinden birini sunar. Müslümanların Fars, Yunan ve Hint gelenekleriyle kurdukları bu yaratıcı ilişkinin temelinde,
bu etkileşimin vasatını teşkil eden paradigma içi unsurların belirleyici ve yönlendirici etkisi bulunur. Bu döneme ilişkin dikkatli
bir okuma, bugün İslam dünyasının “katı olan her şeyi buharlaştırma” ve kültürel tüm doğal yerleri “demir bir kafes”te eritme
temayülündeki bir uygarlıkla ilişkilerine dönük önemli imkanlar sunacaktır.
İbrahim Halil Üçer
Lisans eğitimini 2004 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde tamamladı. Aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Felsefesi Bilim Dalı’nda hazırladığı ‘‘Ebu Hayyân et-Tevhîdî ve Felsefî Kişiliği’’
başlıklı teziyle 2007 senesinde yüksek lisansını tamamladı. 2010-2011 eğitim yılında McGill Üniversitesi Institute of Islamic Studies’te misafir araştırmacı olarak bulundu. İbrahim Halil Üçer hâlen ‘‘İbn Sînâ Felsefesinde Suret Anlayışı’’ başlıklı doktora tezini hazırlamaktadır. İlgi alanları arasında felsefenin bilgi, varlık ve ahlak gibi konuları, Yeni-Efl atunculuk düşüncesi, İslam düşüncesinde metafizik gelenekler, İbn Sînâ felsefesi
ve etkileri, İşârât şerhleri geleneği, Fahreddin er-Râzî, Molla Fenârî ve Müteahhir dönem İslam düşüncesi gibi konular bulunmaktadır. Üçer, hâlihazırda İstanbul Medeniyet Üniversitesi Felsefe Bölümünde görev
yapmaktadır.
36
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
Since nothing exists in a bubble, interactions between cultures and civilizations do not occur on a mathematical plane. It
is not possible for accumulations belonging to one civilization, such as time place, language, and culture, to be transferred
independently to another civilization center. The translation movement which occurred in the Islamic world between the 7th
and 10th centuries is one of the most striking examples of this. (In the creative relationships that Muslims established with
Persian, Greek, and Indian traditions, there are distinctive and guiding effects of the inner organs of paradigms which form
the medium of these interactions. Performing a careful reading on this period today may bring out very important results
pertaining to the future with a civilization which has an inclination to destroy everything built in the Islamic world and an
inclination to destroy the value of every natural place of cultural value by putting it into in an “iron cage.”
SESSION
Is there a Medium in Inter-civilization Interactions? On the Arabic Translation Movement and Transformation of Helenistic Heritage in The Islamic World
4
İbrahim Halil Üçer finished his Bachelor’s education in 2004 at Marmara University’s Theology Department. He then completed his Master’s program in 2007 from the same university’s Social
Sciences Institute in the Field of Islamic Philosophy Science with the thesis titled Abu Hayyān at-Tawhīdī as a Philosopher. He was a guest researcher at McGill University’s Institute of Islamic
Studies between the years of 2010 and 2011. He is currently preparing his doctorate thesis titled The Conception of Form in Avicennas Philosphy His areas of interest include philosophical topics
(ie. knowledge, existance, and morals), Neo-Platonic thought, metaphysical traditions in Islamic thought, Ibn Sina’s philosophy and effects, Ishārāt commentary tradition, and Mutaākhkhir
thought, including Fakhr ad-Dīn ar-Rādī and Molla Fanārī. Üçer is presently working in Istanbul Medeniyet University’s Department of Philosophy.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
37
15. ve 16. Yüzyıllarda Avrupa’da ‘Osmanlı Medeniyeti’ Algısı
4.
OTURUM
Türk-İslam medeniyetinin en mühim temsilcilerinden birisi olan Osmanlı Devleti, gerek coğrafi yakınlık gerekse siyasi ilişkiler
sebebiyle 14. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa devletleriyle çok yakın ilişkiler içerisine girmiştir. Daha çok politik ve
askeri yönleri öne çıkan bu ilişkilerin arkasında hem dinî hem de medeniyet çerçevesinde değerlendirilebilecek çok önemli
ilişkiler yumağının olduğu da önemli bir gerçektir. Hiç şüphesiz, Avrupa ile ilişkileri değerlendirirken medeniyet bağlamındaki
ilişkilerin de çok ciddi bir şekilde analiz edilmesi lazımdır. Burada takdim edilecek olan tebliğde, Osmanlıların ciddi siyasi bir
güç olarak ortaya çıkmaya başladıkları 15. yüzyılın başlarından 16. yüzyılın sonlarına kadar, Avrupa’da medeniyet bağlamında
nasıl algılandığı konusu incelenecektir.
Doç. Dr. Salim Aydüz
Lisansını 1990 Yılında İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümünde, yüksek lisansını aynı üniversitenin Bilim Tarihi bölümünde 1994 yılında tamamlayan Aydüz, 1998 ‘de doktor ünvanını aldı. 1999 yılında Fatih Üniversite’si
Tarih Bölümü’nde göreve başlayan Salim Aydüz, 2003 yılından 2013 yılına kadar Fatih Üniversitesi’nden izinli olarak Manchester Üniversitesi’nde ve (FSTC )The Foundation for Science Technology and Civilisation’de
misafir öğretim üyesi ve senior researcher olarak bulundu. Türk-İslam bilim, teknoloji ve tıp tarihi konularında araştırmaları olup çok sayıda ulusal ve uluslar arası yayınları bulunmaktadır. Halen İngiltere’nin Manchester şehrinde bulunan British Muslim Heritage Centre’da (BMHC) Senior Researcher olarak görevlidir.
38
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
The Ottoman Empire, which was one of the most important representatives of the Turkish-Islamic civilization, was in a very
close relationship with European states due to its geographical proximity and political connections, starting from the second
half of the 14th century. This relationship was prominently political and military; however, the tangle of relationships involved
aspects of both religion and civilization. No doubt, the relations in the context of civilization must be analyzed very seriously
when evaluating the relations with Europe. This paper will examine how the Ottomans were perceived in the context of European civilization when they began to emerge as a serious political force at the beginning of the 15th until the end of the
16th century.
SESSION
The Perception of the Ottoman Civilization in the 15 and 16 Centuries in Europe
4
Aydüz, completed his Bachelor of Arts in 1990, and then Master of Arts in the Department of History, Istanbul University. Then joined the Ph.D. program in the same department and was granted
a Turkish Religious Foundation Centre for Islamic Studies (TDV İSAM) scholarship in 1998 for his dissertation under the supervision of Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu. In 1999, Aydüz worked in
the Department of History in Fatih University, Istanbul until 2003. He worked at the University of Manchester and FSTC as a guest lecturer and senior researcher between 2033 and 2013. Ayzüz’s
research interests include Turkish-Islamic science, technology and history of medicine, and have numerous national and international publications. Currently, Assoc. Prof. Dr. Aydüz employed as
a Senior Researcher at the British Muslim Heritage Centre (BMHC) in Manchester, England.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
39
Medeniyetler Arasındaki Farklılığı, Kendi İnsan Modelleri Arasındaki Fark
Üzerinden Okumak
4.
OTURUM
Medeniyetlerin ortaya koyduğu ürünlerin farklılığı, makâsıdının/niyetlerinin ve referanslarının /teorilerinin farklı oluşundan
ileri gelmektedir. Bu farkı, kurumlarında, sanatında, mimarisinde, şehirlerinde, idari yapısında görmek mümkündür. Ancak asıl
bakılması ve görülmesi gereken yer “insan modelleri” arasındaki farklılıktır. Esasen, diğerlerinde ortaya çıkan farkın asıl nedeni
de insan modelindeki farklılıktan kaynaklanmaktadır. Zira, medeniyetin muhatabı insan, yapıcısı insan, taşıyıcısı insan, etkeni
insan, etkileyeni insandır. Bu duruma bağlı olarak her medeniyetin bir eğitim sistemi ve o sistemin de yetiştirmek/inşa etmek
istediği bir “insan modeli” vardır. Bu demektir ki, her medeniyet kendi insan modeli ile var olur. Dahası sürdürülebilirliğini de
model insanını yetiştirebildiği oranda sağlayabilir.
Bu bağlamda İslam medeniyetine baktığımızda, şüphesiz medeniyetimizi diğerlerinden ayırt eden en önemli vasfı, “insan
merkezli bir medeniyet” olmasıdır. Şeyh Edebali’nin lisanı ile “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” şuurunda olmaktır. Ancak buna
rağmen “her medeniyetin kendi insan modeli üzerine var olma” hakikati, belki diğerlerinden daha fazla, İslam medeniyeti için
söz konusu edilmelidir. İslam’ın temel referanslarında tanımlanan, Hz. Peygamber’in (s.a.) rol model olarak örnekliğini sergilediğini insan modelini ve bu modellerin öncülük ettiği toplumu inşa etmeden, İslam medeniyetinin hayata kendi rengini vermesini beklemek, tarihsel gerçekliğe uygun düşmeyecektir. İlk inşasında böyle olduğu gibi, bundan sonra da ancak bununla
mümkün olabilecektir.
Yrd. Doç. Dr. Serdar Özdemir
1964 yılında Sivas’ta doğdu. Lisans eğitimini Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde, yüksek lisansını, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi Anabilim Dalında “Hz. Peygamber’in Seriyyeleri”
adlı teziyle tamamladı (1996). Doktorasını M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi Anabilim Dalı’nda “Osmanlı Devleti’nde Devşirme Sistemi” teziyle tamamladı (2003). Akademik hayatına 1994 yılında Sakarya
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne araştırma görevlisi olarak başladı. Halen SAÜ. İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi öğretim üyesi olarak devam etmektedir. İlk dönem İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi, Medeniyet Tarihi alanındaki
çalışmalarını sürdürmektedir.
40
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
The differences between the products of civilizations are because of the divercities of their intentions an theories. İt is possible to see those differences in their institutions, art, architecture, city and administrative structure. However the major
issue is model of human. Forway, all those divercities are because of the differences between models of human essentially.
Cause, the determinant, affecting, collocutor, producer and conveyor of civilization is human. According to this, all civilizations has their own educational systems and all those systems train the model of human for their own purposes. That means
the models of human creates civilizations. Moreover, sustainability of civilizations is directly related to training process wich
is mantioned above.
SESSION
Analyzing The Differences Between Civilizations over The Differences Between Their
Own Models of Human
4
In this context, it is clear that the most significant difference between Islamic civilization and other civilizations is being
“human centered”. As Şeyh Edebali says “Cherish human so the state goes ahead”. In spite of the fact that, the reality of “the
models of human creates civilizations” is valid to Islamic civilization more than other civilizations. It will be against historicity
to expect Islamic civilization’s penetration to life without constructing the society that which accepts Prophet Mohammed as
the model of human. As in its first formation of Islamic civilization, producing its own model of human is a neccessity.
He was born in 1964 in Sivas. He got his bachelor degree from Marmara University, Faculty of Theology and his master degree from Sakarya University, Institue of Social Sciences, Department
of History of Islam with his thesis “Prophet Mohammed’s Seraya” (1996). He got his doctor’s degree from Marmara University, Institue of Social Sciences, Department of History of Islam with his
thesis “The Devshirme System in Ottoman Empire” (2003). He started his academic life at Sakarya University, Faculty of Theology as research assistant in 1994. He is stil an instructor of History
of Islam in Sakarya University, Faculty of Theology. He continues studying Earlier History of Islam, History of Ottoman Empire and History of Civilizations
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
41
Medeniyet Okumalarını Mukaddime Üzerinden Tartışmak
5.
OTURUM
Güncelliği artan ve farklı disiplinleri buluşturan bir alanda “medeniyet” kavramının değerlendirmesinin yapılacağı bu tebliğde, kavramın taşıdığı farklı anlamlar dikkate alınacaktır. Medeniyet kavramını, tecrübe ve birikimlerin vardığı “en üst” düzeyi
ele alan yaklaşımlara karşılık, bir “durumu/hâli” “meşrulaştırma”da ve “âlemşümul” hâle getirmede “araç” olarak kullanan değerlendirmelerin varlığı, kavrama dair özgün bir değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır. Bu tebliğde, kavramın değerlendirilmesinde İbn Haldun’un muhalled eseri “Mukaddime” eksene alınacak, bu sayede farklı yaklaşımlar arasında mukayese yapacak
ve medeniyet kavramı ile ilgili tartışmalara açıklık kazandırılmaya çalışılacaktır.
Vahdettin Işık
Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde tamamladı. Yüksek lisansını aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tamamladı. Modernleşme dönemi Türk siyaset ve düşüncesi, eğitimin felsefi ve
kurumsal dönüşümü, modern dönem İslam Düşüncesi’nin meseleleri gibi konularda çok sayıda makale kaleme aldı. Şair ve Düşünür Sezai Karakoç Kitabı ve ‘‘Vefatının 75. Yılında Mehmed Akif’’ kitaplarının editörü
olan Işık’ın ‘‘Kültürel Yabancılaşma (II. Meşrutiyet’te ve Günümüzde)’’ adlı bir kitabı bulunmaktadır. ‘‘Said Halim Paşa ve Dönemi’’, ‘‘İslamcılık: Tarih ve Zihniyet’’ başlıklı yayın çalışmalarını da sürdüren Işık, Fatih Sultan
Mehmet Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü’nde genel sekreter olarak görev yapmaktadır.
42
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
This article will analyze the concept of civilization by taking into consideration the different meanings it carries. Civilization is
an area whose news continuously increases and which is intertwined with various other disciplines. As such, the concept of
civilization will bring these approaches to the “highest level” because of its experience and accumulations. A “justification” of
a “condition” and the process of “universalizing” it will be used as a means to understand the existence of these assessments
and, as such, an original analysis regarding these concepts has been rendered necessary. In this article, Ibn Khaldun’s seminal
work, “Muqaddimah”, will be focused on while performing this analysis. Therefore, this work will make comparisons between
different approaches and attempt to offer clarity to the debates concerning the concept of civilization.
SESSION
Discussing Readings on Civilization within the Context of Ibn Khaldun’s Work, Muqaddimah
5
Vahdettin Işık finished his Bachelor’s education in Istanbul University’s Sociology Department. He received his Master’s degree from the same university’s Social Sciences Institute. He has
written a large number of articles on such topics as Turkish politics and thought during the modernization period, educational philosophy and its switch to corporatism, and issues of Islamic
thought pertaining to the modern period. Işık was the editor of the books Sezai Karakoç: Poet and Thinker and Mehmed Akif, 75 Years after His Death as well as the author of Cultural Alienation
(The Second Period of Constitutional Monarchy and Today). He currently works as the general secretary at Fatih Sultan Mehmet University in The Institute for the Union of Civilizations where
he is continuing his publication works of Sa’id Halim Pasha and his Era and Islamism: Its History and Ideology.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
43
“Üç Mesele” Ekseninde Medeniyetin İnsanlığa Getirdikleri-Götürdükleri
5.
OTURUM
İsmet Özel, medeniyet kavramına olumlu bakan görüşlerin aksine medeniyete olumsuz ve muhalif bir bakış açısıyla yaklaşır.
İçtenliğin yok oluşu, israfın artması, maddileşme, dünyevileşme, ahireti unutma, yabancılaşma gibi olumsuzluklar üzerinden
medeniyeti değerlendirir. Batı medeniyetine optimisme, universalisme ve eurocentirisme gibi temel hususiyetleri çerçevesinde ve insanlığa yaşattığı olumsuzluklar üzerinden bakan İsmet Özel, İslam’ın bir medeniyet projesi olarak okunamayacağını,
çünkü medeniyetin insan kişiliğini ve toplum yapısını bozduğunu; bir donuklaşma ve taşlaşma olduğunu belirtir. Medeniyetin
bir sınıflaşma ve sömürüyü beraberinde getirdiğine dikkat çeken Özel’e göre medeniyet, insanların maddeye karşı zaaflarının
artması; servet biriktirme çabasına düşmesi, israfın yaygınlaşması, lüks yaşam arzusu, ihtiyaçların çoğalması ve nihayet maddeye mahkumiyetlerinin somutlaşması sürecidir.
Veli Karataş
1993 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 1998 yılında aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Bilim Dalı’nda ‘‘On Dokuzuncu Yüzyılda Yenileşme Çabaları ve
Osmanlı Ulemasının Tavrı’’ başlıklı tezi ile yüksek lisansını tamamladı. Karataş’ın ilgi alanları arasında İslam düşünce tarihi, İslamcılık, çağdaş İslam düşüncesi gibi konular yer almaktadır. Yayınları arasında Bilginin
Kaynakları Meselesi, İslamcılık Hakkında Bazı Mülahazalar zikredilebilir. Veli Karataş İstanbul’da hizmet veren çeşitli sivil toplum kuruluşlarında eğitimcilik, danışmanlık ve yöneticilik yapmaktadır.
44
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
Ismet Özel, instead of looking at the concept of civilization in a positive light, approaches it with a negative and hostile
perspective. He considers civilization to be based on negative qualities, such as a complete lack of sincerity, the increase of
wastefulness, materialism, secularization, forgetting about the hereafter, and alienation of people different than oneself.
SESSION
Pros and Cons of Civilization: In the Framework of “Three Affairs”
5
Ismet Özel, by taking the basic characteristics of optimism, universalism, and Euro-centrism toward Western civilization into
consideration, looked at the negative things which civilization has forced humanity to experience. He then states that it
cannot be regarded as a civilization project of Islam because civilization has tarnished, corrupted, and killed both the human
identity and social structure.
Özel calls attention to the fact that it is civilization which has brought class stratification and exploitation to humanity. He
furthermore emphasizes that it is a process which has caused humans to feel an increase in weakness toward material goods,
to fall into a constant pursuit of earning and hoarding wealth, to become more wasteful, to desire a more luxurious life, and
to multiply their amount of needs. Essentially, it has solidified humans’ utter subjection to material items.
Veli Karataş graduated from the Theology Department of Marmara University in 1993. In 1998, he finished his Masters from the same university’s Social Sciences Institute in the Field of Philosophy and Religion Sciences, the title of his thesis on Reformation Efforts in the 19th Century and the Attitudes of the Ottoman Ulema. Karataş’s areas of interest include the history of Islamic
thought, Islamism, and contemporary Islamic thought. Among his publications are The Issue of Sources of Knowledge and Some Remarks on Islamism. Karataş provides pedagogical, counseling,
and administrative services in various civil society institutions of Istanbul.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
45
İslamcı Düşüncede Medeniyet ve İlerleme Kavramlarının Etkileşimi
5.
OTURUM
Batı felsefesinde ilerleme kavramının özel bir yeri vardır. Çünkü Batı merkezli düşüncenin omurgasını, bu kavram etrafında
oluşturulan dünya tarihi tasavvurları oluşturmuştur. 19. yüzyılda daha da popüler hâle gelen kavram, İslam dünyasında da
çok farklı açılardan değerlendirilmiş ve nihayetinde genel olarak içselleştirilmiştir. Bu bildiride, özellikle Türkiye’deki modern
İslamcılığın medeniyet tasavvurundaki söz konusu bakiyenin izleri tartışılacaktır.
Yrd. Doç. Dr. Necmettin Doğan
Necmettin Doğan 1998 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden mezun olduktan sonra aynı bölümde yüksek lisans yaptı. 2007 yılında Freie Üniversitaet Berlin Sosyoloji Bölümünde doktorasını tamamladı.
2010-2011 arasında George Mason Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmalarda bulundu. Doğan 2005 yılından beri İstanbul Ticaret Üniversitesinde akademik çalışmalarına devam etmektedir.
46
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
The concept of progress holds a very special place within Western philosophy. This is because the backbone of Western-centrist thought has been formed around how the world historically perceived it. The concept of progress became extremely popular within the Muslim world during the 19th century during which it was evaluated from many different angles and ended
in a general internalization by the Muslim world. The remnant traces of modern Islamicism’s idea of civilization, particularly of
those in Turkey, will be discussed in this text.
SESSION
Interaction of the Concepts of Civilization and Progress in the Islamist Thought
5
Necmettin Doğan received both his Bachelor’s and Master’s degrees from Istanbul University’s Sociology Department. He then completed his Doctorate program from the Free University of
Berlin in 2007. Between 2010 and 2011 he conducted Post-Doctoral research at George Mason University. Since 2005, Doğan has been continuing his academic pursuits at Istanbul Trade
University (İstanbul Ticaret Üniversitesi).
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
47
Medeniyet, Modernlik ve Bir Medeniyetsizleştirme Girişimi Olarak Modernleşme
6.
OTURUM
Medeniyet, bir kavram olarak yeni olmakla birlikte bir olgu olarak binlerce yıllık geçmişe sahip bir vakıadır. Dolayısıyla medeniyeti, tekabül ettiği müşahhas fotoğraftan ayrı, soyut bir kavram olarak ele almak, onun anlam haritasının dışında kalmaya
yol açacaktır. Toynbee, “Tarihe devletlerden değil, medeniyetten bakmalı; çünkü devletler, medeniyetlerin bağrında yetişip
sonlanan geçici siyasal fenomenlerdir.” tespitiyle; Braudel, tarihin bütüncül bir perspektiften okunabilmesinin olmazsa olmaz koşulu olarak medeniyeti adres göstermesiyle; Huntington’un daha da iddialı bir ifadeyle: “İnsanlık tarihi medeniyetlerin
tarihidir. İnsanlığın gelişimini başka terimlerle düşünmek mümkün değildir” sözüyle medeniyetin sadece tarihi anlama ve
anlamlandırmadaki rolüne değil, aynı zamanda bugüne ve geleceğe ilişkin mühim bir okuma aracı olduğuna işaret etmiş
oluyorlardı. Medeniyetleri karşılaştırdığımızda, aralarında, beslendikleri ve kendilerini kendileri yapan değerler çerçevesinde
birtakım farklılıklar bulunduğunu çok sarih bir biçimde müşahede etmekteyiz. Bu da doğal olarak yukarıda söz edilen beşerî
bilimciler de dâhil olmak üzere, herkesin kendi mensubu olduğu medeniyet değerlerini merkeze alan bir tarih ve toplum
çözümlemesine yol açmaktadır/açmıştır. Bu bildiride, medeniyet fenomeni ve onu sahici kılan özelliklerinin vahiyle olan bağı
ve onun, bir zihinsel tutum ve olgu olarak “modernlik” ile olan ilişkisinin irdelenmesi; aynı zamanda modernliğin Batı dışı toplumlar tarafından kendi hayatlarına geçirilmesinin hikâyesi olarak modernleşmenin, aslında nasıl bir “medeniyetsizleştirme”
girişimi olduğunun hem teorik bağlamda hem de Sezai Karakoç’un ifadesiyle bir “hakikat medeniyeti” olan İslam medeniyeti
bağlamında tartışılması hedeflenmektedir.
Dr. Muhittin Bilge
Giresun, Çanakçı doğumlu (1962). İlk ve ortaöğrenimini Çanakçı ve Trabzon’da, yüksek öğrenimini Gazi Üniversitesi’nde tamamladı. Aynı üniversitenin Siyaset ve Sosyal Bilimler Bölümü’nde yüksek lisans yaptı(1996).
Ankara Üniversitesi (SBF) Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü’nde doktorasını tamamladı. (2004). Medeniyet ve Diriliş (Hece Yay.,2004), Türk Modernleşmesi ve Sivil Toplum (Binyıl Yay., 2009) ve Batılılaşma, Sivil
Toplum, Cuntacılık (A Yay., 2012) olmak üzere yayınlanmış üç kitabı bulunan Bilge, halen bir kamu kuruluşunda çalışmakta olup, evli ve üç çocuk babasıdır.
48
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
Civilization is a phenomenon which has only recently existed as a concept but which has also existed as a reality whose history spans thousands of years. As such, its corresponding concrete existence is one thing, whereas dealing with it as an abstract concept causes it to fall outside of its own semantic map. When Toynbee states that, “History mustn’t be looked at from
the point-of-view of states but from the point-of-view of civilizations because states themselves are but temporary political
phenomena raised in the bosom of civilizations,” when Baudel applies the condition that if history is not read with a holistic
perspective it shouldn’t be read at all, and when Huntington assertively states that, “The history of humanity is the history
of civilizations. It is not possible to think of humanity’s progress under any other term,” they indicate that civilization is not
merely an understanding of history nor does it simply play a role in its interpretation, but is a vehicle to an important reading
concerning both today and the future. When we compare civilizations, we observe very distinct differences among them, in
their sources, and in the value scales that make them unique. This, naturally, causes/has caused everyone, including the above mentioned social scientists, to become an analysis of the very society and history of their own civilizations’ values of which
they themselves are members. I will attempt to discuss the phenomenon of civilization and its relationship with revelation
– which is what gives it true substance – while also examining its relationship with “modernity” as an intellectual attitude and
phenomenon. At the same time, we will also attempt to argue that modernization, as an account of modernity’s application
by non-Western societies, is actually an initiative to force them to become uncivilized, both in a theoretical context and also
within the context of Islamic civilization which as, Sezai Karakoç puts it, is the “civilization of truth.”
SESSION
Civilization and Modernity: Modernization as a Forcing Power to Be Uncivilized
6
He was born in Giresun, Çanakçı in 1962. Having completed his primary and secondary education in Çanakçı and Trabzon, respectively, he studied in Gazi University and graduated with a Master
of Arts degree in the Department of Political and Social Sciences in 1996. He completed his PhD in Ankara University, Department of Public Administration and Political Science in 2004. Bilge
has published three books, Civilization and Revival (Medeniyet ve Diriliş (Hece Publishing, 2004), Turkish Modernization and Civil Society (Türk Modernleşmesi ve Sivil Toplum, Binyıl Publishing,
2009), and Westernization, Civil Society, Militarism (Batılılaşma, Sivil Toplum, Cuntacılık, A Publishing, 2012). He is currently employed in a public institution, and married with three children.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
49
Kültür ve Medeniyet İkilemine Farklı Bir Bakış
6.
OTURUM
Medeniyetle ilgili tartışmaların, tabir caizse demirbaş konularından birisi kültür ve medeniyet arasındaki ilişki, kesiştiği ve
ayrıldığı noktalardır. Kültür (la culture) kelimesini, ilk defa, insanın (ekin gibi) doğaya eklediği şey anlamında Fransızlar kullanmıştı. Geride kalmak istemeyen İngilizler, bugün bizim medeniyet kelimesiyle karşıladığımız civilisation kavramını ileri
sürdüler. Daha geniş anlamlı olduğu iddia edilse de bu da kültür anlamında idi. Daha sonra Almanlar, kültürün bir topluma
özgü, medeniyetin ise toplum üstü, genel, bölgesel ve hatta evrensel olduğunu ileri sürdüler. Bizde de Z. Gökalp gibi sosyolojinin ilk temsilcileri, kültür ve medeniyeti bu hâliyle aldılar. Kültürü kendi toplumumuza ait gören, medeniyeti ise evrensel
sayan anlayış, Batılılaşma sürecimizi de meşrulaştıracak işlevsellikteydi. Yani dinimiz ve milliyetimizin dışında evrensel olan bir
medeniyete intisap edebilirdik. Bu görüş, günümüze kadar özellikle bazı milliyetçi çevreler tarafından savunulageldi.
Aslında sorun çözülmüş değildi. Bir medeniyetin de kendine özgü öncüllerinin olduğu, bunun yerine göre millî, yerine göre
gayrimillî özellikler taşıdığında şüphe yoktu. Kaldı ki alt yapısını, malzemesini kültür oluşturuyorsa sınır ne idi? Bu çerçevedeki
açıklamalardan birisi, ünlü düşünür P. A. Sorokin’e aittir. Sorokin’e göre, evet, malzemenin aslı kültürdür. Medeniyet ise kültürel
oluşumların en üst aşamasıdır. Kültürler; kültür kümeleri, kültür sistemleri, üst kültür sistemleri ve nihayet büyük kültür sistemleri aşamalarından geçerler. Medeniyet bir büyük kültür sistemidir. Her toplum bir medeniyet kuramaz; ama bu aşamaya
gelememiş bir kültürleri muhakkak vardır.
Bütün bu açıklamalarda kültür ve medeniyet farkı, niteliğinden çok aidiyetinde veya örgütleniş biçiminde gösterilmeye çalışılmıştır. Niteliksel farka hemen hemen hiç değinilmemektedir. Bu çizgide bir ayrım ve tanımlamaya ve nihayetinde bütüncü
bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.
İsmet Özel, medeniyet kavramına olumlu bakan görüşlerin aksine, medeniyete olumsuz ve muhalif bir bakış açısıyla yaklaşır.
İçtenliğin yok oluşu, israfın artması, maddileşme, dünyevileşme, ahireti unutma, yabancılaşma gibi olumsuzluklar üzerinden
medeniyeti değerlendirir. Batı medeniyetine optimisme, universalisme ve eurocentirisme gibi temel hususiyetleri çerçevesinde ve insanlığa yaşattığı olumsuzluklar üzerinden bakan İsmet Özel, İslam’ın bir medeniyet projesi olarak okunamayacağını,
çünkü medeniyetin insan kişiliğini ve toplum yapısını bozduğunu; bir donuklaşma ve taşlaşma olduğunu belirtir. Medeniyetin
bir sınıflaşma ve sömürüyü beraberinde getirdiğine dikkat çeken Özel’e göre medeniyet, insanların maddeye karşı zaaflarının
artması, servet biriktirme çabasına düşmesi, israfın yaygınlaşması, lüks yaşam arzusu, ihtiyaçların çoğalması ve nihayet maddeye mahkûmiyetin somutlaşması sürecidir.
Prof. Dr. Mustafa Aydın
1950 yılında Konya’da doğan Mustafa Aydın, 1976 yılında Selçuk Üniversitesi Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun olmuştur. 1987’de Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi’nde Yüksek Lisans’ını
tamamalamış, aynı bilim dalında doktora derecesini 1991’de almıştır. 2010 yılından beri Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanlığı görevini sürdüren Aydın, Din Sosyolojisi, Bilgi Sosyolojisi, Kurumlar sosyolojisi,
Siyaset sosyolojisi, Değişim Sosyolojisi, Antropoloji alanları ile ilgilenmektedir. Moderniteye Dışarıdan Bakmak (2009), Gençliğin Dini ve Sosyal Değerleri (2010), Siyasetin Sosyolojisi: Bir Sosyal Kurum Olarak Siyaset
(2002), İslam’ın Tarih Sosyolojisi (2001) basılmış kitaplarında bir kaçıdır.
50
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
Debates pertaining to civilization revolve around the main subjects of the relationship between culture and civilization and
their points of convergence and divergence. The French were the first people to use the word culture (FR: la culture) for whom
the meaning was something added to nature. The English, who did not want to fall behind, then put forward the concept of
civilization, which may translated into today’s Turkish as medeniyet. In a wider sense, this word too may also share the same
meaning as the word culture. Later, the Germans purported the idea that culture is particular to a single society but that
civilization transcends society, is general, regional, and even universal. Z. Gökalp, like the first representatives of sociology in
Turkey, understands culture and civilization in this sense. This understanding of culture belonging to a specific society and
civilization being universal has worked to make our Westernization process seem legitimate. Specifically, we were able to
become affiliated with a universal civilization different than our religion (Islam) and our (Turkish) nationality. This perspective
has been defended especially by those within certain nationalist circles up until this very day.
SESSION
A Different Perspective on the Dilemma of Culture and Civilization
6
Actually, this problem has not yet been solved. There is no doubt that a civilization carries its own particular premises and
antecedents which may be either national or non-national characteristics. With this being the case, if culture forms the infrastructure and materials, what then is the limit? One of the explanations to this question belongs to the famous thinker P. A.
Sorokin. According to Sorokin, culture is indeed the origin of the materials. Civilization, however, it the highest level of cultural institutions. Cultures pass though different configurations: (1) culture collections, (2) culture systems, (3) superior culture
systems, and finally (4) Great Culture Systems. Civilization belongs to this fourth category. Not every society may establish a
civilization, but all do have a culture.
Even if it is difficult to redesign the established concepts of culture and civilization, at least we must be sensitive and conscious about their contents. Civilization already constructs itself in accordance with today’s general understand of it and instrumental technological Western Civilization is a typical example. We need to revive and construct our utopia around Islamic
culture.
Professor Mustafa Aydın was born in 1950 in Konya and graduated from Selçuk University’s Higher Institute for Islamic Studies in 1976. He received his Master’s degree from the same
university’s Department of Social Sciences in Religious Sociology in 1987 and then his Ph.D. from the same department in 1991. Since 2010, Aydın has served as the President of Selçuk
University’s Department of Sociology where his areas of interest include Sociologies of Religion, Knowledge, Institutions, Politics, Change, and Anthropology. His published works include
Looking Modernity from the Outside (2009), Religious and Social Values of the Youth (2010), Sociology of Politics: Politics as a Social Institution (2002), and Islam’s Sociology of History (2001).
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
51
Türk Dış Politikasında Medeniyet Söylemi
6.
OTURUM
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) 2002’de iktidara gelerek Türkiye’nin, 1990’lı yılların başından itibaren ilk tek parti hükümetini kurmuş oldu. AK Parti’nin ülkeyi geleneksel dış politika rotasından çıkaracağına dair yerli ve uluslararası korkulara rağmen
hükümetin, esasen tarihî kökenleri bulunan güvenlik ittifakı stratejilerinden uzaklaşmadığını tespit etmek mümkündür. Bu
makalede, Türk dış politikasındaki asıl değişimin dış politika kararlarının yanı sıra dış politikanın söylemsel yöneliminde olduğu tezi ileri sürülmektedir. Avrupa ve Batı’nın modernleşmenin zirve noktası olduğu tezine dayalı Batı-merkezli medeniyet
söylemine karşı çıkarak AK Parti, dış politikada Türkiye’yi otantik bir medeniyetin temsilcisi olarak ileri sürmüştür. Bu yeni dış
politika yönelimi, medeniyetler ittifakı projesi ve yine Türkiye’nin İslam İş Birliği Teşkilatı’nda oynadığı liderlik rolüyle kurumsallaşmıştır. Bunun yanı sıra Türkiye, Filistin’den Arakan’a kadar birçok Müslüman insan hakları meselesinde sözü en fazla
duyulan ülke duruma gelmiştir. Bununla birlikte AK Parti döneminde Türkiye, Batı’dan kendi bağımsız medeniyet kimliğini
tanıması talebinde de bulunmuş oldu. Kendi otantik kimliğine yapmış olduğu vurgu ve bu yeni medeniyet söylemi ile Türkiye,
bölgenin en önemli aktörlerden biri olarak Orta Doğu politikasına da ağırlık vermeye başladı.
Yrd. Doç. Dr. Hasan Kösebalaban
Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünden mezun oldu (1995). Uluslararası Japonya Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisans (1997) ve Utah Üniversitesi’nde siyaset
bilimi alanında doktora derecelerini tamamladı(2006). 1998 yılında Almanya Tübingen Üniversitesi’nde uluslarararası ilişkiler alanında lisansüstü çalışmasında bulundu. ABD’de Utah (2001-2005), Mississippi State
(2005-2006), Michigan State (2006-2008) ve Lake Forest (2008-2011) üniversitelerinde mukayeseli siyaset, dışpolitika, Orta Doğu ve Doğu Asya siyasi sistemleri, küreselleşme ve Türkiye siyaseti üzerine dersler verdi.
Güneydoğu Asya’da İslam ve Siyaset (İstanbul: İlke Yayıncılık, 1997) ve Turkish Foreign Policy: Islam, Nationalism, and Globalization (Palgrave Macmillan, 2011) başlıklı telif ve Religion and Politics in Saudi Arabia (Lynne
Rienner, 2008) başlıklı edisyon kitapları yayımlandı. Insight Turkey, World Affairs, Middle East Politics, Mediterranean Quarterly, Critical Middle Eastern Studies, International Journal of Middle East Studies, Middle
East Journal ve Contemporary Islam gibi akademik dergilerde yayınlanmış makaleleri ve kitap eleştirilerinin yanısıra The Oxford Encyclopedia of the Islamic World (John Esposito, ed.)’da yayınlanmış ansiklopedi
maddeleri bulunmaktadır.
52
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
In 2002, the Justice and Development Party (JDP) came to power and formed a single party government that Turkey lacked
since early 1990s. Despite initial domestic and international fears that the JDP government could take Turkey out of its traditional foreign policy orbit, it essentially has not deviated from the country’s historically-rooted security alliance strategies.
This article argues that that the real shift in Turkish foreign policy has been in its discursive orientation as much as in actual
foreign policy decisions. Challenging the conventional West-centric civilizational narrative that regards Europe and the West
as the culmination and peak of modernization, Turkish foreign policy under the JDP has exerted itself as a representative of
an authentic civilization. This new foreign policy orientation is institutionalized in the alliance of civilizations initiative as well
Turkey’s desire to be take the leadership in global Muslim institutions including the Organization of Islamic Cooperation.
Turkey also took the upper hand in voicing support for Muslim causes, ranging from Palestine to Arakan. However, this was
coupled by another demand from the West, that is recognition of its own civilizational identity. With this new civilizational
discourse that emphasized its own authentic identity, Turkey has returned back to the Middle East to assert itself as a major
player in the region.
SESSION
Civilizational Discourse in Turkish Foreign Policy
6
Hasan Kösebalaban graduated from Malaysia’s International Islamic University’s Political Science Department in 1995. Afterwards he completed his Master’s program in International
Relations at Japan University in 1997 and then received his Ph.D. from Utah University’s Political Science Department in 2006. He then worked in the USA at Utah (2001-5), Mississippi State
(2005-6), Michigan State (2006-8), Lake Forest (2008-11) where he taught classes on comparative politics, foreign policy, Middle Eastern and Central Asian political systems, globalism, and
Turkish politics. He has authored the books Islam and Politics in Southeast Asia (Istanbul: İlke Publications, 1997) and Turkish Foreign Policy: Islam, Nationalism, and Globalization (Palgrave
Macmillan, 2011). He also co-edited the compilation book, Religion and Politics in Saudi Arabia (Lynne Rienner, 2008). He has had articles published in various academic journals, including
Insight Turkey, World Affairs, Middle East Politics, Mediterranean Quarterly, Critical Middle Eastern Studies, International Journal of Middle East Studies, Middle East Journal, and Contemporary Islam. He has also written entries for the encyclopedia The Oxford Encyclopedia of the Islamic World (John Esposito, ed.) as well as several book reviews.
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
53
Bilim ve Danışma Kurulu / Scientific and Advisory Comitee
Alparslan Açıkgenç, Prof. Dr., Yıldız Teknik Üniversitesi
Yusuf Kaplan, Yeni Şafak Gazetesi
Köksal Alver, Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi
Veli Karataş, Yaygın Eğitim ve Kültür Derneği (YEKDER)
Berdal Aral, Prof. Dr., Fatih Üniversitesi
Yunus Kaya, Dr., University of North Caroline
Mustafa Aydın, Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi
Murteza Bedir, Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi
Muhittin Bilge, Dr., Radyo Televizyon Üst Kurulu
Murat Çemrek, Doç. Dr., Ahmet Yesevi Üniversitesi
Mustafa Demirci, Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi
Alpaslan Durmuş, Eğitim Danışmanlığı ve Araştırmaları Merkezi
Bilal Kemikli, Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi
Necmettin Kızılkaya, Yrd. Doç Dr., Yalova Üniversitesi
Hasan Kösebalaban, Yrd. Doç. Dr., İstanbul Şehir Üniversitesi
Lütfi Sunar, Yrd. Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi
Mustafa Şen, GENAR Araştırma Danışmalık Eğitim
Nihat Erdoğmuş, Prof. Dr., İstanbul Şehir Üniversitesi
Murat Şentürk, Yrd. Doç. Dr., Kırklareli Üniversitesi
Tahsin Görgün, Prof. Dr., İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi
Mustafa Tekin, Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi
Vahdettin Işık, Medeniyetler İttifakı Enstitüsü
Hikmet Yaman, Yrd. Doç. Dr., Ankara Üniversitesi
Düzenleme Kurulu / Organization Comitee
Muhammed Turan Çalışkan, İlmi Etüdler Derneği
Yunus Çolak, İLKE İlim Kültür Eğitim Derneği
Hasan Ekmen, Üsküdar Belediyesi
Yusuf Ziya Gökçek, İlmi Etüdler Derneği
Süleyman Güder, İLKE İlim Kültür Eğitim Derneği
Hediye Karaca, Üsküdar Belediyesi
Hüsnü Saraç, Üsküdar Belediyesi
54
Uluslararası Sempozyum
Yüceltme ve Reddiye Arasında ‘Medeniyet’i Anlamak
Ahmed bin Bella ve Roger Garaudy Anısına
Katılımcılar / Participants
Alparslan Açıkgenç, Prof. Dr., YTÜ Fen Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, İstanbul, Türkiye
Cemal Aydın, Türk Edebiyatı Vakfı, İstanbul, Türkiye
Mustafa Aydın, Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü, Konya, Türkiye
Salim Aydüz, Doç. Dr., British Muslim Heritage Centre, Manchester, İngiltere
Farid Alatas, Doç. Dr., National University of Singapore, Department of Malay Studies, Singapur
Muhittin Bilge, Dr., Radyo Televizyon Üst Kurulu, Ankara, Türkiye
Mehmet Ali Büyük Kara, Prof. Dr., İstanbul Şehir Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi
Murat Çemrek, Doç. Dr., Ahmet Yesevi Üniv. Avrasya Araştımaları Merkezi, Türkistan, Kazakistan
Mustafa Demirci, Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Konya, Türkiye
Necmettin Doğan, Yrd. Doç. Dr., İstanbul Ticaret Üniv., Fen-Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü, İstanbul, Türkiye
Hasan Ekmen, Üsküdar Belediyesi, Başkan Yardımcısı, İstanbul, Türkiye
Nihat Erdoğmuş, Prof. Dr., İstanbul Şehir Üniv. İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik Bölümü, İstanbul, Türkiye
Tahsin Görgün, Prof. Dr., İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, İstanbul, Türkiye
Vahdettin Işık, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, İstanbul, Türkiye
Yusuf Kaplan, Yeni Şafak Gazetesi, İstanbul, Türkiye
Veli Karataş, Yaygın Eğitim ve Kültür Derneği, İstanbul, Türkiye
Yunus Kaya, Dr., University of North Caroline Wilmington, Department of Sociology and Criminology, Wilmington, USA
Bilal Kemikli, Prof. Dr., Dumlupınar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Kütahya, Türkiye
Samiha Khalifa, Öğr. Gör. , Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü, İstanbul, Türkiye
Necmettin Kızılkaya, Yrd. Doç. Dr., Yalova Üniversitesi, Hukuk Fakültesi
Burhan Köroğlu, Yrd. Doç. Dr., Bahçeşehir Üniversitesi Medeniyet Araştıraları Merkezi, İstanbul, Türkiye
Hasan Kösebalaban, Yrd. Doç. Dr., İstanbul Şehir Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler
Bölümü, İstanbul, Türkiye
Yacob Mahi, Dr., Scholars and Theologian and Islamologue, Pr in Islamic sciences in Brussels, Belgium
Stjepan Mestrovic, Prf. Dr., Texas A&M University, Department of Sociology, Texas, USA
Serdar Özdemir, Yrd. Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Sakarya, Türkiye
Ziauddin Sardar, Prof. Dr., The City University, the School of Arts, Londra, İngiltere
Mustafa Tekin, Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü, Din Sosyolojisi Ana Bilim Dalı, İstanbul, Türkiye
İbrahim Halil Üçer, Arş. Gör., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, İstanbul, Türkiye
Hikmet Yaman, Yrd. Doç. Dr., Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü Tasavvuf Ana Bilim Dalı, Ankara, Türkiye
International Symposium
The Civilization Debate Between Glorification and Denial
In Memory of Ahmed bin Bella & Roger Garaudy
55
9-10
Şubat
February
2013
Bağlarbaşı Kongre
ve Kültür Merkezi
ÜSKÜDAR
Sultantepe Mah. Selmanipak Cad.
No:63/1 Üsküdar PK:34674 / İstanbul
www.medeniyetianlamak.org
[email protected]
+902165326370 / +905545925377

Benzer belgeler