Köy-Koop Haber Gazetesi 56. Sayı
Transkript
Köy-Koop Haber Gazetesi 56. Sayı
Türkiye’nin Tarım Gazetesi TEMMUZ 2016 Yıl:5 Sayı:56 TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ Hayvancılık Desteklerinin Kapsamı Belli Oldu Türkiye Koop 25. Genel Kurulu Yapıldı »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının “Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği” 24 Haziran 2016 Tarih ve 29752 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. Bakanlık kayıt sistemlerine kayıtlı, yurt içinde doğmuş, besi süresini tamamlamış erkek sığırlarını, mevzuata uygun kesimhanelerde kestiren ve sözleşmeli besicilik yapanlar 1-300 baş arası kestirdikleri hayvan başına 200 lira destekleme ödemesi alabilecek. Hayvan hastalıkları ile mücadele çerçevesinde Bakanlıkça belirlenen programlı aşılamalar için uygulayıcılara 75 kuruş ile 1,5 lira arasında değişen miktarlarda ödeme yapılacak. Çoban desteği kapsamında 250 küçükbaş ve üzeri anaç hayvan varlığına sahip işletmelere 5 bin lira ödenecek. Tiftik keçisi yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi için tiftik üreticilerine belirli şartlar çerçevesinde kilogram başına 22 lira ödenecek . Detayları » Syf 12’de »» Genel Kurulda konuşan Genel Başkan Muammer Niksarlı, kooperatifler arası işbirliğine duyulan ihtiyacın giderek arttığına dikkat çekti ve yeni yasal düzenleme konusunda geç kalındığını ifade etti. 2016 Yılı Hububat Alım Fiyatları Açıklandı 184 Büyük Ova Tarımsal SİT Alanı İlan Edilecek »» Başbakan Binali Yıldırım, 2016 yılı için hububat müdahale fiyatını Anadolu Sert Kırmızı Buğday için ton başına 910 lira olarak açıkladı. »» Tarım arazilerinin tarım dışı kullanımını önlemek için hayata geçecek olan Büyük Ova Projesi’yle 184 tarımsal potansiyeli yüksek ova, tarımsal sit alanı ilan edilecek. Bu fiyata kaliteye göre yüzde 7 prim verileceğini bildiren Yıldırım, TMO'nun çiftçiden bugüne kadar aldığı yükleme ve boşaltma ücretini de artık almayacağını açıkladı. Partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuşan Yıldırım, ekmeklik buğday alım fiyatının ton başına 910 TL olarak belirlendiğini bildirdi. TMO'nun 2016 Dönemi Hububat Alım Fiyat ve Politikaları ile ilgili yapılan açıklamada ise, 2016 yılı buğday üretiminin geçen yıla göre %9,3 azalışla 20,5 milyon ton, arpa üretiminin %15,6 azalışla 6,75 milyon ton olarak gerçekleşeceği tahmin edildiği bilgisi aktarıldı. » Syf 6’da Baklagillerde Acı Reçete... Nereden... Nereye... Baklagiller, besleyici değeri yüksek gıdalardır. Tüm dünyada insan ve hayvanların beslenmesinde yaygın olarak tüketilir. İnsan eliyle tahrip edilen doğayı onarması, toprağın yapısını düzeltmesi, suyu koruması gibi birçok yararlı özelliklerinden dolayı; BM 2016’yı Uluslararası Bakliyat Yılı olarak ilan etmişti. Bu sayımızda, ZMO’nın baklagillerde Türkiye’nin son 14 yıldaki durumuna ilişkin yaptığı detaylı araştırmayı sizlerle paylaşacağız. » Syf 18’de Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, sunum yaptıkları Bakanlar Kurulu üyelerinin Büyük Ova Projesi’ne ‘evet’ dediklerini söyledi. Bakanlık, tarım sektörü için hayati önemde bir karara imza attı. Tarıma elverişli arazinin 24 milyon hektar olduğu ancak şu anda sadece 19 milyonunun kullanıldığı Türkiye'de her yıl ortalama 50 ile 100 bin hektar arasındaki toprak tarımsal üretimden bir şekilde çıkıyor. 30 Haziran 2016 tarihinde Ankara’da gerçekleşen Genel Kurul’da, 2015 yılında ve 2016 yılı ilk yarısında gerçekleştirilen faaliyetleri özetleyen Niksarlı, ICA Avrupa’nın Brüksel’de yapılan Genel Kurulu sırasında TÜRKİYE KOOP’un mülteciler konusunu ICA gündemine aldırdığını ve bu konuda Türkiye’de Avrupa kooperatifleri ile birlikte bir çalıştay yapılma- sı önerisinin kabul edildiğini söyledi. Bu çalıştayın yeri ve stratejisinin ilgili bakanlıklarla görüşülmesine devam edildiğini belirtti. » Syf 9’da Kırsal Kalkınma Eylem Planı Yayımlandı »» Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi kapsamında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından hazırlanan Plan Resmi Gazete’de yayımlandı. Tarım arazilerinde parçalanmanın giderek artması, özellikle miras ve göç nedeniyle tarımda verimliliğin olumsuz etkilenmesi de çalışmanın yapılmasının başlıca nedenlerinden biri. » Syf 6’da Eylem planı, Onuncu Kalkınma planı (2015-2018) ve Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi (2014-2023) ile Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi (UKKS) (2020) gibi Ulusal Kalkınma ve Strateji dökümanlarında ortaya konulan hedeflerle uyumlu olarak kırsal ve kent- sel alanlar arasındaki gelişmişlik farkının azaltılması ve bu alanlar arasındaki etkileşim ve bütünleşmenin güçlendirlmesi suretiyle refahın ülke sathına daha dengeli yayılmasına katkı sağlaması ve kırsalın cazip hale getirilmesi hedefleniyor. » Syf 20’de Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Erol AKAR Küresel Düzeyde Kooperatif Ekonomiler Yeni Köylülük Ön Yargılardan Kurtulmak » Syf 2’de » Syf 5’te » Syf 9’da Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Mehmet SEVER Abdullah AYSU Aziz Sancar Üzerine Çiftçi mi? Topçu mu? 10 Adım Paketiyle Yeni Kördüğümler » Syf 4’te » Syf 7’de » Syf 13’te Tevfik Fikret CENGİZ Dr. Erhan EKMEN Dr. Nezaket CÖMERT Geleceği Tahmin Edemezsiniz Ama Planlarsınız BrExit Kazanan Kim? Kırsalda Yoksulluğun Azaltılması: Tarım? » Syf 20’de » Syf 16’da » Syf 15’te KOOPERATİFÇİLİK 2.6 Milyon Kooperatif 1 Milyar üye veya müşteriye sahip Kooperatifçi selamlarımla. 1- DAES : Département des affaires économiques et sociales mi adaylık başvurusu gerçekleştirilmişti. 4-9 Kasım 2012 tarihlerinde Güney Afrika’nın Cape Town şehrinde yapılan “Dünya Süt Zirvesi 2012”ye katılan 57 ülkenin oy birliği ile 2017 Dünya Süt Zirvesi’nin (IDF World Dairy Summit 2017) ülkemizde yapılması kararlaştırıldı. Karar, Türkiye’nin IDF Ulusal Komite üyeleri ve IDF Ulusal Komite Sekreteri Prof. Dr. Nevzat Artık’a bildirildi. 2017 Dünya Süt Zirvesi’nin ülkemizde toplanacak olmasının süt sektörüne önemli bir ivme kazandıracağını belirten Prof. Dr. Artık, genel kurulda alınan kararın, Türkiye Süt Sektörü’nün uluslararası arenada tanınması ve sektörün gelişmesi açısından çok önemli olduğunun altını çizdi. 01/07/2016 Haziran 2016 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödemesi 26/07/2016 01/07/2016 Nisan-Mayıs-Haziran 2016 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin 26/07/2016 Ödemesi 01/07/2016 Motorlu Taşıtlar Vergisi 2. Taksit Ödemesi 01/08/2016 01/07/2016 Haziran 2016 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin Beyanı ve Ödemesi 01/08/2016 01/07/2016 Haziran 2016 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim 01/08/2016 Formu (Form Ba) 01/07/2016 Haziran 2016 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim 01/08/2016 Formu (Form Bs) 01/07/2016 2015 Yılına ilişkin Gelir Vergisi 2. Taksit Ödemesi 01/08/2016 KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. YAYIN KURULU • Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI • Yrd.Doç.Dr. Caner KOÇ • Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA • Yrd. Doç.Dr. Ertuğrul GÜREŞÇİ • Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN • Dr. Özdal KÖKSAL • Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK • Dr. Neşe N. TOPRAK • Prof.Dr. Cem ÖZKAN • Dr. Selen Deviren SAYGIN • Doç.Dr. Yener ATASEVEN • Uzm. Dr. Esra GÜNERİ • Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI • Ünal ÖRNEK • Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA • Erol AKAR • Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA • Tevfik Fikret CENGİZ Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. SA M LA AÇLI KOO P ER RK Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) önderliğinde 2009 yılında Berlin’de yapılan Dünya Süt Zirvesi’nde Uluslararası Sütçülük Federasyonu’na (IDF) üye olan Türkiye, IDF Dünya Süt Zirvesi için adaylık başvurusunda bulunmuştu. Türkiye’nin IDF nezdinde temsilinin Ulusal Süt Konseyi’ne devredilmesinin ardından da USK tarafından “2017 Dünya Süt Zirvesi” için res- 01/07/2016 1-15 Temmuz 2016 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı 26/07/2016 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi LİKLERİ M E »» Uluslararası Sütçülük Federasyonu’nun (IDF) Güney Afrika’nın Cape Town şehrinde yapılan Dünya Süt Zirvesi 2012’de 57 ülke delegasyonunun oy birliğiyle 2017 Dünya Süt Zirvesi’nin (IDF World Dairy Summit 2017) İstanbul’da yapılacak. Göre Üçer Aylık Beyanname Verme Hakkından Yararlananlar İçin) BİR 2017 Dünya Süt Zirvesi İstanbul’da Gerçekleşecek Nisan-Mayıs-Haziran 2016 Dönemine Ait Tevkifatların Muhtasar 01/07/2016 Beayanname ile Beyanı ve ödenmesi (GVK 98. Maddesinin 3. Fıkrasına 26/07/2016 F 2-https://www.un.org/development/ desa/fr/news/social/cooperatives-2.html 3-Bkz: Measuring the Size and Scope of the Cooperative Economy: Results of the 2014 Global Census on Co-operatives; For the United Nations Secretariat Department of Economic and Social Affairs Division for Social Policy and Development; April 2014. http://www. un.org/esa/socdev/documents/2014/coopsegm/grace.pdf 4-Daha fazla bilgi için bkz: Dip not 3. 5-Bkz : http://www.un.org/esa/socdev/ documents/2014/coopsegm/grace.pdf 01/07/2016 Haziran 2016 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddele26/07/2016 rine Göre Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanı ve Ödenmesi İ AT Dünyanın tüm kıtalarındaki 145 ülkeden elde edilen bu bilgiler, kooperatifler hakkında toplanmış en kapsamlı veri tabanını oluşturmaktadır. Türünün ilk örneği olması nedeni ile kuşkusuz zaman içinde iyileştirmeler yapılacaktır. 1 milyardan fazla kooperatif ortağı ve müşterisi bulunmaktadır. Kooperatiflere üyelik/ ortaklık başvuruları bireysel niteliktedir. Örneğin 65 milyon nüfuslu Fransa’da 147 milyon kooperatif ortağı bulunmaktadır. Yani Fransa’da bir kişi 2.25 adet ko- Geçerli en son yıl süresince tüm kooperatiflerin dünya ölçeğindeki yıllık geliri 2.98 trilyon US dolarına ulaşmıştır. Bu gelir 19.6 trilyon US dolarlık aktif varlık yoluyla gerçekleştirilmiştir. Küresel düzeyde kooperatif gelirler birleştirildiğinde, Fransız ekonomisinden büyük, Almanya ekonomisinin ardından dünyanın 5. Ekonomisi konumundadır. Bununla birlikte kooperatifler genellikle yerel varlıkları sahiplenen ve çalıştıran işletmelerdir. Dünyada kooperatif ekonomisi ulusal gelirinin (GSYİH olarak) % 10’unun üstünde olan 4 ülke bulunmaktadır: Yeni Zelanda % 20, Hollanda % 18, Fransa % 18 ve Finlandiya % 14.5 Özetle küresel düzeyde kooperatiflerin ekonomideki etkinliğinin, 2008 krizinden bu yana hızla arttığı gözlemlenmektedir. Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı ve ödenmesi M Özet İstatistikler- 145 ülke Kooperatif varlıkları 20 trilyon US dolara, yıllık gelirleri de 3 trilyon US dolara ulaşmıştır. • Kuzey Amerika, iş hacmi (744 milyar US dolar +) bakımından ikinci ve ortak sayısı ( 134,7 milyon) bakımından üçüncüdür. Haziran 2016 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen 01/07/2016 Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı 26/07/2016 RI Araştırma, Rabobank’ın desteği ile Ağustos 2013- Mart 2014 zaman aralığında gerçekleştirilmiş, ilk bulguları Nisan 2014’de yayınlanmıştır3. Bir çok eksiklerine rağmen uluslararası düzeyde kooperatifler hakkında önemli bir veri tabanını oluşturmaktadır4. Araştırmaya katılan kooperatiflerin ofislerinde veya satış yerlerinde 12.6 milyon işçi çalıştırıldığı saptanmıştır. Bu rakam Ekvator’un yetişkin nüfusunun biraz üstündedir ve dünya nüfusunun % 0.02 düzeyindedir. Ancak bu rakama Çin’deki 982 400 tarım kooperatiflerinde çalışanlar dahil değildir. 01/07/2016 Nisan-Mayıs-Haziran 2016 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı 25/07/2016 V E D İ Ğ E R TA Küresel düzeydeki bu araştırma yardımı ile uluslararası toplum, topluluk ekonomilerinin canlandırılmasında ve sosyal dokularının güçlendirilmesinde , ekonominin merkezine insanın oturtulmasında katkıda bulunan kooperatifler hakkında ilginç bilgilere ulaşmıştır. • Asya, kooperatif (1, 9 milyon) ve ortak ( 484,1 milyon) sayısı bakımından 1. Kıtadır. İstihdam sayısı (4,3 milyon) bakımından ikinci, iş hacmi (653 milyar US dolar +) bakımından üçüncüdür. 01/07/2016 Haziran 2016 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı ve ödenmesi 25/07/2016 MA Her ülkedeki kooperatif sayıları, kooperatiflerin ortak/müşteri sayıları, istihdam ettiği insan sayısı, kooperatiflerin iş hacimleri (brüt yıllık gelirleri), ulusal düzeydeki aktif varlıkları gibi temel ekonomik göstergeler derlenerek analiz edilmişlerdir. • Avrupa, kooperatif (356,4 bin) ve ortak(368 milyon) sayısı bakımından, Asya’nın ardından , ikinci sıradadır buna karşın, nüfusa göre ortak oranı % 45,55 ile oldukça yüksektir. Avrupa kooperatif istihdam (5 ,2 milyon) bakımından birinci, iş hacmi (yaklaşın 1,5 trilyon US doları) bakımından ikinci sıradadır. 01/07/2016 Nisan-Mayıs-Haziran 2016 Dönemine Ait GVK 67. Madde Kapsamında 25/07/2016 Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanname ile Beyanı ve ödenmesi IN 770,000 kooperatif ofislerinde ve satış yerlerinde 12.6 milyon işçi çalışıyor. Kooperatifler hakkında ulusal düzeyde toplanan veriler, kıtalara ve bölgelere göre global tabloların hazırlanmasına olanak vermektedir. 8 bölge (Aşağısahra Afrikası, Asya, Karaibler, Avrupa, Latin Amerika Orta-Doğu ve Kuzey Afrika, Kuzey Amerika, Okyanusya) içinde üç bölge dikkati çekmektedir : 01/07/2016 Haziran 2016 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödemesi 15/07/2016 K operatife ortaktır. Ancak mevcut verilerden bir kişinin 1’den fazla kooperatife üyeliğinin ayrıntıları hakkında bilgiye ulaşmak pek mümkün değildir. Bununla beraber, bir ülkede kooperatiflerin gelişmişlik göstergesi olarak “kooperatif ortağı sayısı /ülke toplam nüfusu” ölçütü önemli bir göstergedir. Bölgesel ve küresel düzeyde kooperatifler 01/07/2016 Haziran 2016 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim 15/07/2016 Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödemesi L [email protected] 01/07/2016 Haziran 2016 Dönemine Ait Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu Kesin15/07/2016 tisi Bildirimi ve Ödemesi KA Bilgiler, küresel düzeyde 145 ülkenin ilgili devlet kurumlarından ve kooperatif birliklerinden , toplanmıştır. Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN Kooperatiflerin tüm sektörlerde temsil edildikleri küresel düzeyde vurgulanmıştır: bankacılık, sigortacılık, tarım, hizmetler, ticaret, emek kooperatifleri, konut, sağlık, eğitim ve sosyal. 01/07/2016 16-30 Haziran 2016 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı 14/07/2016 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi Ğİ • KÖY Kalkınma ve sosyal politika için BMÖ-DAES birimi küresel bir kooperatif araştırması planlar. Araştırma, finansal hizmetler, tarım, kredi kooperatifleri, kamu ve sosyal hizmetler, vb.. kooperatifleri hakkında sektöriyel ve bölgesel düzeyde bilgileri kapsayan bir veri tabanı oluşturmayı amaçlamıştır. Faaliyet sektörlerine göre kooperatifler Haziran-2016 Dönemi muhasebe işleri ile ilgili yapılması gerekenleri maddeler halinde aşağıda sıralamış bulunmaktayız. Her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor. RLİ BMÖ, sosyal ve ekonomik kalkınmada ve fakirliğin azaltılmasında, istihdam yaratılmasında ve toplumsal bütünleşmede kooperatiflerin katkısının önemli olduğunu kabul etmektedir. Kalkınmanın bir paydaşı olarak kooperatif hareket, toplulukların özerkliğini teşvik etmede, insanlık onurunu yükseltmede ve kalkınmak için Milenyum Amaçlarına ulaşmada önemli bir sosyo-ekonomik aktördür. Değerli Kooperatif Ortakları, Bİ »» “BMÖ- Sosyal ve ekonomik işler bölümü1” kooperatiflerin faaliyetleri ve çalışma alanları hakkında daha fazla bilgi edinebilmek için , kooperatiflerle ilgili küresel bir araştırma gerçekleştirdi2. MUHASEBEDE BU AY Z Küresel Düzeyde Kooperatif Ekonomiler E 2 Temmuz 2016 Köy-Koop Haber İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Recai PAÇİN Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96 Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected] Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Temmuz 2016 ANKARA Baskı: Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA Tel: 0312. 395 95 96 Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Temmuz 2016 Köy-Koop Haber 4 GÜNDEM Aziz Sancar Üzerine “Süt’te Sıkıntılar Devam Ediyor” »» Aziz Sancar, kooperatifçilik açısından ne ifade eder diye hiç düşündünüz mü? Bana kalırsa disiplinli ve birlikte çalışmanın ve bu ülkeye sahip çıkmanın örneği oldu. Kooperatifçiliğinin de temel felsefesi bu değil mi? Aziz Sancar, Türkiye’nin karanlıklar içinde olduğu bir dönemde bir ışık patlaması oldu. Sancar, DNA’nın bozulmalara uğradığında kendini nasıl onardığını ortaya çıkartmasıyla Nobel Ödülü’ne hak kazandı. Aziz Sancar’a verilen Kimya dalındaki ödülü bu yıl üç bilimci paylaştı. Sancar, Türkiye’ye borcunu nasıl ödeyeceği konusunda duyarlılıkları olan bir bilimciydi. Bir açıklamasında “Benim için en büyük ödül, Türk araştırmacıların, biyoloji, genetik ya da moleküler biyoloji kitaplarında, benim buluşlarıma rastlamaları, bunları bir Türk buldu demeleridir.” diyordu. Telefonla bağlandığı televizyon kanalına ise, “Bana çok güzel öğretim veren kendi memleketimdir. Bana olağanüstü tıp eğitimi verdi ve o buradaki başarımının kaynağı oldu” diye konuşuyordu. Sancar Neyi Buldu? Sancar’ın araştırmalarını iki başlık altında incelemek olası. Birincisi, insan vücudunda biyolojik saatinin nasıl işlediğini ortaya çıkaran çalışmalarıdır. İkinci ve ödüle değer bulunan çalışmaları ise DNA onarımının mekanizmaları hakkında olmuştur. Bilindiği üzere kalıtımın ve canlı yaşamının anahtarı DNA molekülüdür. DNA, insan yaşamı boyunca yaşla birlikte hasara uğrar. Bu hasarın nedenleri arasında solunan hava, ortamdaki kimyasallar, içilen ilaçlar, tüketilen gıda ve geçirilen hastalıklara kadar birçok etmen rol oynar. Ancak hasar gören DNA, kendi kendini onarabilme yeteneğine sahiptir. Sancar, bu mekanizmanın bilinmesi doğrultusundaki buluşlara imza atmıştır. Bu mekanizmasının bilinmesi ise başta Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI İzmir Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu [email protected] kanser olmak üzere birçok hastalığın sağıtımında yeni yollarının bulunmasına kapı açacak bilgileri içermektedir. Onkologlar, Sancar’ın buluşu sayesinde kimi kanser türlerinin tamamen önlenebilmesi yanında, kemoterapinin de ortadan kalkmasının olası olabileceğini belirtmektedirler. Türkiye’ye nasıl yansıdı? Sancar’ın Nobel Ödülü, Türkiye’de aklı başında olanlar için hiç şüphesiz büyük sevinç yaşattı. Ancak bu sevince, kimliğiyle ilgili yorum ve tartışmalar yakışmadı, sanki gölge düşürdü. Kimileri soyunun Kürt olduğunu anlatmak istedi. Kimileri de ailesinin Arap kökenli olduğuna değinmeye çalıştı. Kafalar sıyrılmıştı. Sözü edilen konulara bakın. Ödülün ardına sığdırılmış bir yaşam boyu emek ve çalışkanlık ilk ağızda akla gelmiyor ve ödülün özü etnik kökende aramaya kalkışılıyordu. Ancak en güzel cevabı Aziz Sancar ve eşi veriyordu. Onlar, kendi maddi girişimleriyle ABD’de kurdukları Türk Evi’nin önünde okumalarına yardımcı oldukları ve barınsınlar diye evlerine konuk ettikleri öğrencilerle fotoğraf veriyorlardı. Üstelik fotoğraf, Atatürk’lü bayrağın önünde çektiriliyordu. Bu fotoğrafla Sancar, dünya ve Türkiye kamuoyuna içinden çıktığı ülkenin ortak kimliği dışında başka bir etnik köken arayışında olmadığını gösteriyordu. Aziz Sancar’a binlerce teşekkür ediyorum. Hem insanlık adına, hem de Türkiye’nin etnik kökende ayrışması için çanak tutanlara karşı birleştirici ortak kimliğe vurgu yaptığı için. Kooperatifçilerin Aziz Sancar’dan çıkaracağı dersler var. Canlı Hayvan İthalatında Gümrük Vergisi Sıfırlandı! »» Bakanlar Kurulu, İthalat Bakanlar Kurulu, İthalat Rejimi Kararına ek Kararda değişiklik yaparak AB’den damızlık düve ithalatında yüzde 7.8 olan gümrük vergisini sıfırladı. Bakanlar Kurulu, et fiyatlarının düşürülmesi için Et ve Süt Kurumu’na (ESK) sıfır gümrükle yurtdışından et ithal etme yetkisi verirken, Ekonomik Bakanlığı’nın talebiyle sıfır gümrükle ithalat için tarife kontenjanı da açılmıştı. Konuya ilişkin yeni bir Bakanlar Kurulu Kararı, 24 Haziran Cuma Günü Resmi Gazete’de yayımlandı. Bakan- lar Kurulu’nun 25 Nisan 2016 tarih ve 2016/8795 sayılı kararı ile yürürlüğe konulan İthalat Rejimi Kararı’na Ek Karar’da değişikliğe gidildi. Güney Kore, Malezya ve AB’den ithalatta geçerli. Hayvan varlığını artırmaya katkı sağlayacağı değerlendirilen karar hükümleri, Ekonomi Bakanı tarafından yürütülecek. »» Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız gazetemize yaptığı açıklamada, süt sektöründe yaşanan sıkıntıları değerlendirdi. Sektörde yaşanan sorunların halen devam ettiğini, çıkış yollarından biri olan süt tozu formülünün bu şekliyle sorunları gidermeye çözüm olmayacağını belirtti. Çiğ sütte yaşanan krizin uzun süredir devam ettiğini, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik göreve geldiğinde de çiğ sütte ciddi bir krizin var olduğunu hatırlatan Köy-Koop Genel Başkanı Yıldız, “Yaşananları kısaca hatırlayacak olursak; Ulusal Süt Konseyi’nin Haziran 2014’ten bu yana çiğ sütün litre başına 1 lira 15 kuruşluk referans fiyatı fiili olarak 1 liranın altına düşürülmüştü. Girdi maliyetlerini karşılayamayan üreticilerimiz de süt ineklerini kesime gönderiyordu. Fiyat istikrarı ve süt ineklerinin kesimini durdurmak için, Bakan Faruk Çelik, hem bizlerle hem de sanayiciyle toplantılar gerçekleştirdi. Arz fazlası sütün sanayiciler tarafından satın alınarak süt tozuna dönüştürülmesi kararı alınarak, süt tozu ihracatı için ton başına verilen destek artırıldı. Ancak sanayicinin yanlış tutumu üzerine, Bakanlık sanayicileri devre dışı bıraktı. Et ve Süt Kurumu ile piyasaya müdahale edildi.” dedi. Yıldız, “Müdahale kararında, üretici birlikleri, kooperatifler bölgelerindeki arz fazlası çiğ sütü litresi 1 lira 15 kuruştan satın alacak, süt tozuna dönüştürecek ve süt tozunu da Et ve Süt Kurumu satın alacaktı. Böylece çiğ sütte fiyatın düşmesi ve inek kesiminin önüne geçilecekti. Kooperatifler olarak biz de Et ve Süt Kurumu ile sözleşmeler imzaladık. Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü’nde 22 Mart’ta yapılan toplantıda ilimizle ilgili 80 ton arz fazlası kota aldık. Bu 80 ton sütü Süt Ofi- sinde süt tozu haline getirdik. Bazı köy kooperatiflerimizin alıcı firmalarla anlaşamamasından kaynaklanan talep fazlası sütleri Köy-Koop olarak yine biz toplamaktayız. Süt Ofisin sütleriyle birleştiğinde bu süt miktarı 105 ton’a kadar yükseliyor. Süt tozu ve krema haline gelen sütlerin Mayıs ayı ödemeleri üreticimize ulaştı. Haziran ayı içersinde de fatura ve evraklarımızı tamamlayıp bayramdan önce üreticimize süt tozu ödemelerinin yapılması ve emeklerinin karşılığını vermek için çaba harcıyoruz” dedi. Süt tozu dağının altında herkes kalabilir Et ve Süt Kurumu’nun, 24 Mayıs 2016 tarihinde elindeki 3 bin tonun üzerindeki yağsız süt tozunu ihale ile yurtiçinde satışa çıkardığını, bunun da çiğ süt alımlarına büyük bir darbe vuracağını belirten Yıldız, “Türkiye genelinde yapılan süt tozu ihalesinin yurtdışına açılması gerekli, mevcut süt tozu ve krema stokları daha eritilmeden yeni üretimler de üzerine eklenince bu sorun artarak devam ediyor. Acilen yurt dışına açılması lazım, yoksa bu süt tozu stokları artarak devam edecek. Bu sorun halledilmezse süt tozu dağının altında herkes kalabilir. Çiğ süt veya süt tozu ülke içinde kaldıkça çiğ süt fiyatının artması da inek kesiminin önlenmesi de mümkün olmayacaktır. Türkiye’de yaşanan bu sıkıntı gelecek aylarda sorunları daha da büyütecektir. Bu durumda, süt tozu ve kreması elimizde patlayacak gibi görünüyor. Süt tozu derken, şimdi kremada da kriz yaşıyoruz.” dedi. Hakımızın süt tüketimini artırıcı uygulamalar devreye sokulmalı Yıldız, “Turizmde yaşanan krizi ister istemez süt sektörünü de etkiledi, birçok otel açılamadı. Okulların tatil olmasıyla okul sütlerinin olmaması, süt sektöründe sıkıntıları giderek büyüttü. Hükümetin mutlaka, süt ve süt ürünleri konusunda dışa açılması, ihracat yapması gerekiyor. İç pazarda da süt tüketiminin teşvik edilmesi gerekiyor. Toplum olarak da süt tüketimi alışkanlığını kazandırılması için kampanyalar yapması, TV kanallarında süt tüketimini artıracak reklamların yapılması gerekiyor.” diye konuştu. Köy-Koop Zonguldak Birliği Olağan Genel Kurul Toplantısını Gerçekleştirdi »» Zonguldak İli Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği’nin olağan mali genel kurulu 16 Haziran 2016 tarihinde Çaycuma Ziraat Odası Başkanlığı Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi. Genel Kurul’a, Nebioğlu Belediye Başkanı ve Nebioğlu Tarımsal Kalkındırma Kooperatifi Başkanı Ertan Aydoğan, Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Coşkun Ulutaş, Ziraat Odası Başkanı Rıza Çapkın, Çaycuma Süt Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Sami Alpan, Kastamonu Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği Başkanı ve Kooperatifler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi, Erol Akar ve bölge kooperatif temsilcileri katıldı. Divan Başkanlığını Erol Akar’ın yaptığı genel kurulda saygı duruşu ile başladı. Yönetim, denetim ve faaliyet raporları okunarak, gelir gider tabloları onaylandı. “Tarım ve hayvancılık faaliyetlerini günümüz şartlarında desteksiz ve dayanışmasız sürdürmenin mümkün olmadığı açık bir gerçektir.” Zonguldak İli Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği Başkanı Bayram Cura faaliyetleri hakkında bilgi vererek; “Birlik olarak faaliyetimiz ortak Kooperatif yönetimleri ile kooperatiflerin ekonomik, idari ve sosyal yapılarını güçlendirmek bakımından sürekli bilgi alışverişini sağlamak olmuştur. Bu doğrultuda, Kooperatiflerin ürettikleri çiğ süt ve diğer ürünlerin pazarlanması konusunda güvenilir pazarlama kanalları tespit edilmiş, üretimden pazarlamaya kadar her türlü faaliyet ile ilgili kooperatiflere bilgilendirme çalışmaları yapılmıştır. 2015 yılında sektörde meydana gelen olumsuz tablo kooperatiflere de yaşandığından nakit sıkıntısı yaşayan bağlı kooperatiflere birliğin mali yapısını bozmayacak ve bilanço dönemini aşmayacak şe- kilde geri ödemeli nakdi destek sağlanmaya devam edilmiştir. Küçük tarımsal işletmelerde tarım ve hayvancılık faaliyetlerini günümüz şartlarında desteksiz ve dayanışmasız sürdürmenin mümkün olmadığı açık bir gerçektir. Bu çerçevede birim kooperatiflerimizin birim kooperatif ortaklarının tarımsal desteklerden faydalanabilmeleri için işleyişteki sorunların giderilmesine gayret gösterilmiş, bu sayede hem birim kooperatif ortakları hem de kooperatif birliğimiz ekonomik kazanç sağlamamıştır” dedi. Köy-Koop Haber Temmuz 2016 TARIM Tarımın Yeni Adresi Afrika! »» Türkiye'nin, Afrika ülkesi Sudan'da kiralayacağı arazide tarım yapacağı haberi tartışma başlattı. Tarım için yeterli toprağımız olduğunu belirten ziraatçiler ve tarım uzmanları Afrika'da arazi kiralama fikrine karşı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik'in Afrika ülkesi Sudan'da arazi kiralayıp tarım yapılabileceğini açıklaması tartışma yarattı. Belçika'nın yüzölçümü kadar tarım alanının artık ekilip biçilmediğini belirten uzmanlar, Türkiye'nin tarım potansiyelinin hatalı tarım politikaları nedeniyle kullanılamadığı görüşünde. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, geçtiğimiz günlerde ilginç bir öneriyi gündeme getirdi. Bakan Çelik, gelişmiş ülkelerin ağırlıklı olarak Afrika'da uzun süreli tarım amaçlı arazi kiraladıklarını, Türkiye'nin de bu imkandan yararlanması gerektiğini belirterek; 'Sudan'a bir ziyaretimiz olacak. Kamu olarak belki TİGEM orada küçük bir alanı işletebilir, ama alanın büyük bölümü özel sektör tarafından işletilsin diye bu girişimlerimiz olacak" dedi. Ancak hem ziraatçiler, hem de tarım uzmanları Afrika'dan tarım arazisi kiralama fikrine karşı. 'Araziler ekilmiyor' Türkiye'nin kendi temel tarım ihtiyaçlarını karşılayabilecek seviyede olduğunu dile getiren Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık; 'Son 13 yıllık dönemde 27 milyon dönüm yani Belçika'nın yüzölçümü kadar tarım arazimiz küçüldü. Çiftçi kazanamayınca toprağını ekmez oldu. Türkiye Sudan'dan, Etiyopya'dan arazi kiralasa da tarım üretimi rayına oturmaz. Böyle bir yaklaşım kendi ülkemizdeki tarım arazilerinin amaç dışı kullanımını hızlandırır. Belçika büyüklüğündeki verimli tarım arazilerimiz boş dururken Sudan'dan arazi kiralamak mantıklı bir girişim değil. Kendi tarım arazilerimize sahip çıkmamız gerek" diye konuştu. 'Su, verimi artırıyor' Olumsuzluklara da değinen Atalık, "Türkiye'nin tarımsal ürünlerinde görülen hastalık ve zararları yetersiz karantina kapsamında ülkemize girmiş ürünlerden kaynaklanmaktadır. Dışarıdan gelen ne kadar çok ürün gelirse risk o denli artacaktır. Su bekleyen yaklaşık 60 milyon dönüm arazimiz var. Tarımda suyun kullanımı verimi yüzde 400'e kadar artırıyor. Türkiye'nin önceliği bu arazileri suyla buluşturmak olmalı. Afrika'dan arazi kiralamanın adı yeni sömürgeciliktir. Mozambik arazilerinin yüzde 30'unda yabancılar tarım yapmakta ancak bu ülkenin yüzde 58'i aç. Gelişmiş ülkelere bakınca evsel israf korkunç boyutta. Yıllık 1 milyar 300 milyon ton gıda israfı söz konusu. Parasal karşılığı 1 trilyon dolar. En büyük gıda israfı gelişmiş ülkelerde hane bazlı meydana geliyor. Dünyada 850 milyon aç insan var ve her yıl 10 milyon in- san açlıktan ölüyor. İklim değişikliği, nüfus artışı kaos getirecek. Afrika'daki aç insanlar, ölmemek için eninde sonunda tarım ürünlerine el koyacaklar' dedi. "Sayın bakanın teşhisi kısmen doğru, tedaviyi ise tamamen yanlış. Türkiye sürekli tarım arazisi kaybediyor, 15 yıldan kısa bir sürede toplam 30 milyon dekara yakın tarım arazisi kaybettik. Bu yaklaşık 3 Kıbrıs adasına denk ve toplam tarım arazimizin yüzde 10'una karşılık gelmekte" diyen Greenpeace Tarım ve Gıda Kampanyası Sorumlusu Tarık Nejat Dinç de şu değerlendirmede bulundu: 'GDO üretilecek' "Kaybın temel sebebi, son 15 yılda uygulanan aile çiftçiliğini yok etmeyi amaçlayan tarım politikalar. Sudan gibi Afrika ülkelerinden arazi kiralama uygulaması ilk kez 2013 yılında karşımıza çıktı ve o dönemde 5 milyon dekar arazi kiralandığı duyuruldu. Yapılan açıklamalardan Afrika'daki söz konusu topraklarda Türkiye'de yasak olan GDO üretimi yapılacağı ve bu GDO'ların da hayvancılık endüstrisine yem hammaddesi sağlamak üzere ülkemize gümrüksüz şekilde sokulacağı anlaşılmakta.' 'Çiftçimiz baş edemez' Ege Üniversitesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya ise, 'Afrika'da tarımcılık yapmak Türkiye'de sebze, meyve fiyatlarını düşürmez. Muhtemelen yabancı ülkelere pazarlayacağımız ürünler tercih edilecektir. Afrika'dan tarım ürünü getirmek çiftçilerimiz için baş edemeyecekleri bir rekabet pazarının oluşmasına neden olacaktır. Birçok süpermarket, ithal ürünlerden satın alabilir. Türkiye'nin toprağı Türkiye'ye yetecek düzeydedir. Buğday fiyatları düşük diye ekim yapılmayan, boş bırakılan binlerce dönüm arazi var. Türkiye'de tarım ve çiftçilik gerçekten kontrollü bir şekilde desteklense hiç bir sorun yaşanmaz' diye konuştu. 'Potansiyeli kullanamıyoruz' Uzmanlar, Türkiye'nin tarımsal üretimde kendi kendisine yetecek kapasiteye sahip olduğunu, ancak yanlış tarım politikaları nedeniyle bu potansiyelini kullanamadığına dikkat çektiler. Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, Bakan Çelik'in önerisini karşı; 'Son 13 yıllık dönemde 27 milyon dönüm yani Belçika'nın yüzölçümü oranında tarım arazimiz küçüldü. Türkiye'de su bekleyen 60 milyon dönüm verimli tarım arazisi var. Afrika'dan toprak kiralayacağımıza kendi arazilerimizi değerlendirelim' dedi. Yeni köylülük 5 »» Köylülük gerek bazı sol gerekse neo-liberal çevrelerce ortadan kaybolacak ve ekonomik rasyonalite açısından kaybolması gereken bir sınıf veya tabaka olarak kabul edilmektedir. Ancak F. Engels 1894 yılında yazdığı “Fransa’da ve Almanya’da Köylü Sorunu” adlı eserde şunları yazıyordu. (Fikret Başkaya’nın “Yeni Paradigmayı Oluşturmak” eserinden naklen) “Küçük köylülüğün vazgeçilmez yok oluşunu öngörüyoruz ama onu hızlandırmak gibi bir yükümlülüğümüz yok… İktidara geldiğimizde büyük toprak sahiplerine yapmak zorunda olduğumuz gibi, küçük köylülerin toprağına (ister tazminat ödeyerek, isterse tazminatsız) zorla el koymayı düşünemeyiz. Engels bu sözlere rağmen köylünün bir sosyal sınıf olarak, yeni bir şey yapmasına, kendi öz kaderinin aktörü olmasına izin vermemektedir. Netice itibariyle 19.yüzyılın son çeyreğinde ve 20. Yüzyıl boyunca sosyalizmin, köylülük ve tarım sorunlarına yaklaşımı, kapitalist modernleşmeci perspektiften özde farklı değildi. Sosyalizmin inşasının köylülüğün tasfiyesinden geçtiği düşüncesi geçerliydi. Sovyet devriminden sonra yegâne amaç olarak ‘üretici güçleri geliştirme’ hedefine kilitlenince ve sosyalizmin inşası da ‘kalkınmacılıkla’ ‘batıyı yakalama’ perspektifi ile özleştirilince, Stalin’in zora dayalı kollektivizasyon macerasının bir faciaya dönüşmesi kaçınılmazdır” Hâlbuki Marx Kapital’in birinci cildinde şöyle diyordu: “Üstelik kapitalist tarımdaki her geliş, yalnız emekçiyi soyma sanatının değil, Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi [email protected] toprağı soyma sanatında da bir ilerlemedir; belli bir zaman için toprağın verimliliğinin artmasındaki her ilerleme, aynı zamanda bu sonsuz verimlilik kaynağının mahvedilmesine doğru bir ilerlemedir.” Neo-liberal düşünce de benzer bir şekilde fakat farklı yönden köylülüğe karşı çıkmaktadır. Bu bakış açısına göre küçük köylü işletmeleri verimsizdir. Ölçeğe göre getiri ilkesi uyarınca işletmelerin büyümesi gerekir. Girişimci veya kapitalist çiftçi modeli geliştirilmelidir. Ülkemizde de özellikle 1980 sonrası zaman zaman geri dönüşler yaşansa da küçük köylü işletmelerini tasfiyeyi amaçlayan tarım politikaları uygulanmıştır. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki tarımsal nüfusun yüzde 5’lerin altına indiği gerçeği ileri sürülerek Türkiye’de de bunun gerçekleşmesi için uğraşılmıştır. Ancak özellikle sanayi ve hizmetler sektörlerinde gelişen otomasyon, bilgisayar ve iletişim sektörlerinin yoğunlaşması, daha geri ülkelere sana- yinin hatta hizmetlerin gönderilmesi (outsourcing), kapitalist sistemin 1970’lerden bu yana içine düştüğü krizin bir türlü aşılamamasının da katkısıyla artık kentlerde istihdam artışı çok sınırlı kalmıştır. Kentlere giden köylü kitlelerine iş yoktur. Diğer yandan tarım; toplum, doğa ve çiftçiler arasında bir ilişkinin kurulmasına yol açmaktadır. Köylülerin doğa ile kurdukları ilişki genel olarak onu koruma eğilimindedir. Bütün bu gelişmeler çağımızda tarımın hem toplum hem de doğa açısından bir kriz içine girmesine yol açmıştır. Gerek 20. yüzyıl gerekse de içinde bulunduğumuz 21. yüzyıl içinde köylüler yukarıda belirtilen değişik düşüncelerin düştüğü ezberi bozan eylemlilikler içine girmişlerdir. Köylüler dünyanın birçok yerinde doğaya saygılı ve doğrudan tüketicilere ulaşan yani pazarlama kanalları oluşturarak, kentli çalışan sınıf ve kesimlerle ittifaklar oluşturarak “yeni köylü” denilen bir gelişmeye yol açmışlardır. Bu oluşumlardan biri olan MST (Topraksızlar) Brezilya’da kolektif tarım işletmeleri de oluşturmuşlardır. SSCB’de zorla kurulan kolektif işletmelerin çöküşüne karşılık MST birimleri başarılı ve doğaya saygılıdır. Yeni köylülük denilen gelişim (her yerde kolektif çiftlikler oluşturmuyor) az veya çok dünyanın her yerinde (ülkemizde de) gelişiyor. Zeytinciliği Bitirecek Yasa Yine Gündemde »» 15 yılda 5 kez değiştirilmeye çalışılan 3573 sayılı zeytinciliği koruma kanunu yine gündeme geldi. Yeni tasarıyla 25 dekar altı alanların sanayiye açılması planlanıyor. Zeytinciliğin koruma kalkanı olarak bilinen 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, 6. kez değiştirilmeye çalışılıyor. 15 yıldır değiştirilmeye çalışılan ve bu kez 16 Nisan 2016’da, Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan başkanlığında gerçekleştirilen 22. Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu toplantısında gündeme gelen değişiklik ile 25 dekar altı zeytin alanlarının sanayiye açılması planlanıyor. Yasanın değişmesi halinde 500 bin ailenin geçim kaynağı olan zeytin alanlarının yüzde 70’inin yok olma tehlikesi bulunuyor. Ansızın yasalaşabilir Ayvalık, Edremit, Burhaniye, Gömeç ve Havran Zeytin Üreticileri dernekleri de zeytincilik kanununda öngörülen değişikliğin, hem çevreye hem de ülke zeytinciliğine büyük ve geriye dönüşü olmayacak zararlara yol açacağını belirterek tepki gösterdi. Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı Aydın Şensal, yasa tasarısının henüz Meclis’e gelmediğini söyledi. 5 dernek savaşıyor Görüş ve öneri için tasarının Tarım Bakanlığı’na gönderildiğini dile getiren Şensal, “Tarım Bakanlığı’nın geri dönüşü 2-3 ayı bulur. Ama bunun peşini bırakmamak gerekiyor. Çünkü yasalar kaşla göz arasında sabaha karşı çıkıveriyor. Her kanaldan bununla savaşacağız” dedi. Tasarının kanunlaşmasının zeytin alanlarının talanı anlamına geleceğini vurgulayan Şensal, şöyle devam etti: “Kararla 25 dekarın altındaki zeytin alanları zeytin vasfından çıkmış oluyor. Türkiye’de zeytin alanlarının yüzde 60- 70’i 25 derkarın altında. Sanki tamamı sanayi yatırımlarına, her türlü imara, maden aramalarına açılmak isteniyor. 5 dernek bununla savaşıyor. Diğer bölgelerde de aynı mücadele var. Bu bir kültür. Buna sahip çıkmak gerekiyor. Tarım Bakanı ile de konuştuk. Dosyayı verdik. Ama sonucunda ne olacak bilmiyoruz. Karamsar çıktık yanından.” mı, santral yapımı gibi sebeplerle kesildi. Örneğin 2014’te Manisa’nın Soma ilçesi, Yırca köyünde, Kolin Grubu tarafından termik santralı yapılması gerekçesi ile 6 bin ağaç talan edildi. Türkiye’de zeytin alanları, işlenen tarım alanlarının yüzde 3.5’ini oluşturuyor. 2023’te 3 milyar dolar değerinde 700 bin ton zeytinyağı üretimi hedefleniyor. 400 bin tonluk sofralık zeytin üretiminin değeri de yaklaşık 900 milyon dolar. 2023 hedefi de 3.5 milyar dolar. Şensal, bu hedeflerin gerçekleşmesi için zeytin ve zeytinyağının ülke ekonomisine katkısını en iyi şekilde sağlayabilmesi için sektörün önündeki tüm engellerin kaldırılması gerektiğini söyledi. Türkiye’de 10 milyon kişi geçimini sağlıyor Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı Şensal’ın verdiği bilgilere göre 2000’de toplamda 90 milyon zeytin ağacı varken, 2013’te ağaç sayısı 170 milyon adete ulaştı. Buna rağmen üretim aynı oranda artmadı, zeytin ağaçları, yol yapı- Oysa hükümet, 2020’li yıllarda zeytincilikte dünya ikinciliği hedefini benimsediğini belirtmişti. En başta değiştirilmek istenen zeytincilik kanunu ve beraberinde getirdiği talan, zeytinciliği bu hedefinden alıkoymakta. 2014-2015 hasat ve üretim yılında, 165 bin ton zeytinyağı üretiminin değeri yaklaşık 600 milyon dolar. Zeytincilik doğrudan ve dolaylı 10 milyonun üzerinde kişinin geçimini sağlıyor. Kaynak : Cumhuriyet 6 Temmuz 2016 Köy-Koop Haber GÜNDEM 2016 Yılı Hububat Alım Fiyatları Açıklandı »» Başbakan Binali Yıldırım, 2016 yılı için hububat müdahale fiyatını Anadolu Sert Kırmızı Buğday için ton başına 910 lira olarak açıkladı. Bu fiyata kaliteye göre yüzde 7 prim verileceğini bildiren Yıldırım, TMO'nun çiftçiden bugüne kadar aldığı yükleme ve boşaltma ücretini de artık almayacağını açıkladı. TMO'nun 2016 Dönemi Hububat Alım Fiyat ve Politikaları İle İlgili Yapılan Açıklama; 2016 yılı buğday üretiminin geçen yıla göre %9,3 azalışla 20,5 milyon ton, arpa üretiminin %15,6 azalışla 6,75 milyon ton olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Ülkemizde hububat hasadı, Mayıs ayı içinde başlamış, bugün itibariyle %35 seviyesine ulaşmıştır. TMO, 18 Mayıs 2016 itibariyle üreticilere depolama imkânı sağlamak amacıyla taahhütname ile ürün alımlarına başlamıştır. Toplam 250 bin ton taahhütnameli alım gerçekleştirilmiştir. Hasat başlangıcından bugüne kadar piyasalar yakından izlenmiş, fiyatların üreticiyi memnun etmesi dolayısıyla müdahale ihtiyacı görülmemiştir. Hasadın yoğunluğuna bağlı olarak özellikle Trakya Bölgesi'nde buğday fiyatlarında düşüş yaşanması nedeniyle bugün itibariyle TMO'nun hububat müdahale fiyatı açıklama ihtiyacı doğmuştur. Bu yıl TMO tarafından hububat alımlarında izlenecek politikalar şunlardır: 1. Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı üreticilerden belgelerindeki üretim miktarının tamamı satın alınacaktır. 2. Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı olmayan kesimler (tüccar) ise üreticiden aldığını belgelemek kaydıyla stoklarındaki ürünü 1 Kasım 2016 tarihinden itibaren TMO'ya satabileceklerdir. 3. Ürünlerini taahhütname karşılığında TMO'ya teslim eden üreticiler; yarından itibaren 10 gün içerisinde ürünlerini geri çekebilecek, emanete bırakabilecek veya TMO'ya satabileceklerdir. 4. TMO, üreticilerimizin iş yerleri önünde uzun süre beklemelerini önlemek amacıyla uyguladığı randevulu alım sistemine devam edecektir. 5. Randevular internet üzerinden www.tmo.gov.tr veya randevu.tmo. gov.tr adreslerinden alınabileceği gibi yine internet sitesi üzerinden şube müdürlükleri ile ajans amirliklerinden de alınabilecektir. 6. Randevu alma işlemi, gerçek kişiler için T.C. kimlik numarası; tüzel kişiler için vergi numarası ile yapılacaktır. 7. Lisanslı depolardaki ürünlere yerinde alım garantisi verilecektir. 8. TMO, altyapısı uygun olan borsalarda da alım yapacaktır. Borsalardan alım yapan iş yerlerinde üreticiler, randevu almak suretiyle hem borsalar üzerinden hem de doğrudan iş yerlerine gelerek ürünlerini TMO'ya satabileceklerdir. 9. Ürününü TMO depolarına emanete bırakan üreticiler makbuz senedini kullanarak TMO'dan %30 avans alabilecektir. 10. Üretici ve tüccar, emanete bırakılan ürünler için TMO'nun anlaşmalı olduğu bankalardan kredi kullanabileceklerdir. Makbuz senedi karşılığı kredi kullananların kredi faizinin %25'i TMO tarafından ödenecektir. 11. Ürün bedeli ödemeleri, ürünün TMO'ya teslim edildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde üreticilerin banka hesaplarına aktarılacaktır. Üretici banka kartı ile ürün getiren üreticilere erken ödeme yapılmakta olup ürününü anlaşmalı bankalardan alınan ürün kartı ile teslim eden üreticilere 15 gün içerisinde ödeme yapılacaktır. Taahhütnameli hububat bırakan üreticilerden, ürününü TMO'ya satmak isteyenlere ürün bedeli bayramdan önce ödenecektir. 12. Üreticilerden bu yıl ilk kez boşaltma ücreti alınmayacaktır. Böylece üretici 6,5 TL/Ton ilave gelir elde edecektir. 2016 yılı için Anadolu Kırmızı Sert (AKS) ekmeklik buğday (proteini %12,5-13, süne oranı %1'e kadar) alım fiyatı ton başına 910 TL olarak belirlenmiştir. Açıklanan fiyatlara, kaliteye göre %7'ye kadar ilave artış uygulanacaktır. Pariteye göre Makarnalık buğday fiyatı 1.000 TL/Ton'dur. Arpa fiyatları üreticiyi memnun edecek seviyede işlem gördüğünden arpa için fiyat açıklamaya gerek görülmemektedir. Bu fiyatlara ilave olarak Bakanlığımız tarafından ton başına 50 TL prim ödemesi ile gübre, mazot ve sertifikalı tohumluk gibi destek ödemeleri yapılacaktır. Anadolu Kırmızı Sert Ekmeklik Buğday için belirlenmiş olan 910 TL/Ton alım fiyatı, Bakanlığımızca verilen 121 TL/Ton prim ve diğer desteklerle birlikte 1.031 TL/Tona Makarnalık buğday için belirlenmiş olan 1.000 TL/Ton alım fiyatı, Bakanlığımızca verilen 121 TL/Ton prim ve diğer desteklerle birlikte 1.121 TL/Tona yükselmektedir. TMO'ya ürün teslim edecek üreticilerimizin, alım noktalarımızda herhangi bir zorlukla karşılaşmamaları için; ÇKS bilgilerini güncellemeleri, Randevularını mutlaka almaları, Ürünlerini randevu alınan gün getirmeleri, Anlaşmalı bankalardan alınacak ürün kartı veya banka hesap numaraları ile alım noktalarına gelmeleri gerekmektedir. Anlaşmalı bankalar: Ziraat Bankası, Halkbank, Akbank, Garanti Bankası, Vakıflar Bankası, Yapı Kredi Bankası, İş Bankası, Şekerbank, Denizbank, TEB, Albaraka Türk, Finansbank. 184 Büyük Ova Tarımsal SİT Alanı İlan Edilecek »» Tarım arazilerinin tarım dışı kullanımını önlemek için hayata geçecek olan Büyük Ova Projesi’yle 184 tarımsal potansiyeli yüksek ova, tarımsal sit alanı ilan edilecek. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, sunum yaptıkları Bakanlar Kurulu üyelerinin Büyük Ova Projesi’ne ‘evet’ dediklerini söyledi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, tarım sektörü için hayati önemde bir karara imza attı. Tarımda karşılaşılan ve verimliliği de önemli ölçüde etkileyen çok parçalı yapı ve işletme başına düşen arazi miktarının diğer ülkelere kıyasla küçük olması nedeniyle bir çalışma başlatıldı. Tarıma elverişli arazinin 24 milyon hektar olduğu ancak şu anda sadece 19 milyonunun kullanıldığı Türkiye'de her yıl ortalama 50 ile 100 bin hektar arasındaki toprak tarımsal üretimden bir şekilde çıkıyor. Tarım arazilerinde parçalanmanın giderek artması, özellikle miras ve göç nedeniyle tarımda verimliliğin olumsuz etkilenmesi de çalışmanın yapılmasının başlıca nedenlerinden biri. Bu kapsamda tarım arazilerinin tarım dışı kullanımını önlemek için hayata geçecek olan Büyük Ova Projesi'yle 184 tarımsal potansiyeli yüksek ova, tarımsal sit alanı ilan edilecek. Proje kapsamında büyük ovalar bütünlük içerisinde tarımsal üretimde tutulacak ve bu ovaların kullanım kararı da tamamen bakanlıkta olacak. Yapılan çalışma ile par- geleceksiniz? Her konuda bağımlı hale geliriz, dışa bağımlı hale geliriz tarımda” dedi. çalı, hisseli, göç ve benzeri nedenlerle ekilemeyen arazilerin devlet tarafından sahipleri lehine kiraya verilmesi sağlanacak. Büyük Ova Projesi’ne ilişkin olarak konuşan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, topraksız hayatın idamesinin mümkün olmadığını dile getirdi. Bakan Çelik, "Her yıl 50 bin ile 100 bin hektar arasında toprak kaybediyoruz. Toprağın siyaseti olmaz, politikası olmaz, bir karış toprağı hep beraber korumak durumundayız. Yani 50 bin, 100 bin hektar araziyi kaybetmenin neticesi, saksıya dönmektir. Kullandığımız tarıma elverişli arazimiz belli. 24 milyon hektar, 19 milyonunu şu anda kullanıyoruz. Siz her 100 bin hektarı heba ederseniz, rakamlar açık, kaç yıl sonra hangi noktaya Bakan Çelik, Bakanlar Kurulunda tarım ve hayvancılıkla ilgili sorunlar konusunda uzun bir değerlendirme yaptıklarını belirterek, "184 büyük ovanın tarımsal sit alanı olarak ilan edilmesi konusunda orada sunumumuzu gerçekleştirdik. Bütün Bakanlar Kurulu üyeleri buna 'Evet' dediler. İnşallah 184 ovamızı koruma altına alacağız" şeklinde konuştu. Türkiye'nin 192 ülkeye ihracat yaptığını, 148 milyar liralık bir tarımsal hasılaya ulaştığını belirten Çelik, toprak analizi desteğine de değindiği konuşmasında, “Kasım ayında ekiyorsan, ekim ayında laboratuara alacaksın ki tohumu, o toprağa attığını ben bileyim. Sen böyle yapmıyorsun. 78 milyonun hakkını haksız yere veremeyiz, 78 milyonun hakkını, hak eden toprak tahlil laboratuarına vereceğiz. Kâğıt alıp, destek alma dönemi bitti. Destekler üreticiye gidecek, kim terliyorsa ona gidecek” ifadelerini kullandı. Düzenleme mirasla kalan araziler üzerinde tasarruflarıda etkileyecek. Paraçalı tarım arazileri için karar verme hakkı devletin elinde olacak. ZMO: “Tarım Arazilerimiz Boş Kalmasın ama ‘Toprak Gaspı’na da Zemin Hazırlanmasın” »» ZMO İstanbul Şubesi bir basın açıklaması yayınlayarak hükümeti toprak gaspları konusunda uyardı. “Kolaycı ve günübirlik politikalar tarı- mımızı bugünkü durumuna geriletmiş, çiftçiyi tarlasının dışına itmiştir” ifadelerine yer verilen açıklama şöyle: Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası basına açıklamada bulunan Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, yabancı yatırımcıların talep ettiği konularda çalışma yapılacağını, Türkiyede yatırımın ve üretimin önünün açılacağını ve ekilmeyen tarım arazilerinin sahipleri lehine kiraya verileceğini belirtti. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı: “Türkiyede işlenmeyen tarım arazisi bulunmamaktadır.” GDOya Hayır Platformu, 11 Mayıs 2015 tarihinde yaptığı “Yanlış Politikalar Ülkeyi GDOlu Soya ve Mısıra Mahkum Etti” başlıklı basın açıklamasında “çiftçimizin kazanamadığı için son 10 yılda 27 milyon dekar tarım arazisini ekmekten vazgeçtiğini, bunun da Belçikanın toplam yüzölçümüne yakın bir miktar olduğunu” belirtmiş, Bakanlık 12 Mayıs 2015 tarihinde cevabi bir açıklama yaparak “Zaman zaman tarım arazilerinin işlenmediği, terk edildiğinin muhalefet tarafından dile getirildiği, Türkiyede işlenmeyen bir tarım arazisi bulunmadığı” yönünde bir ifade sarf etmiştir. Muhalefet kim? Bakanlığa soruyoruz; AKP iktidarının Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli ülkemizde ekilmeyen tarım arazilerinin kiraya verileceğini belirttiğine göre bu durumda muhalefet kim olmaktadır? GDOya Hayır Platformunun açıklamasına yanlış diyen Bakanlığın AKP Hükümetinin açıklamasına da aynı cesaret ile yanlış demesini ya da Platformun açıklamasının doğruluğunu kabul etmesini bekliyoruz. Araziler kime kiralanacak? Özellikle 2007-2008 yıllarında tüm dünyada yaşanan gıda krizi sonrasında petrol zengini Ortadoğu ülkeleri temsilcilerinin ülkemizi ziyaret et- tikleri ve tarım arazisi araştırdıkları yönünde haberler yerli ve yabancı basında zaman zaman yer almaktadır. mişlerdir. Ayrıca FAO, küçük çiftçiliğin önemini vurgulamak amacıyla 2014 yılını Aile Tarımı Yılı ilan etmiştir. Bilmek istiyoruz; tarım arazilerimizin kiraya verilmesi konusu da sayın Caniklinin belirttiği yabancı yatırımcının talep ettiği konuların içinde mi yer almaktadır? Ülkemizde bu konu üzerinde ne kadar durulduğuna bakarsak; tarımsal desteklerden yararlanabilmek amacıyla ÇKSye kayıtlı çiftçi sayısı son 12 yılda 2,8 milyondan 2,2 milyona gerilemiş, 600 bin çiftçi üretimden kopmuştur. Çiftçimizin üretimden neden koptuğu, kırsal alanı neden boşalttığının analizlerini yapmadan, boş arazilerin kiraya verilerek üretimin önünün açılacağı düşüncesi gerçeği ifade etmemektedir. Bilmenizi istiyoruz Yabancı yatırımcıların (finans kurumları, devletler, şirketler vb.) fakir ülkelerde tarım arazisi kiralama ya da satın almasına dünya literatüründe toprak gaspı denmektedir. Özellikle gıda krizi sonrası bu işlemler oldukça hızlanmış, Türkiye de Sudandan 2014 yılında 780 bin dekar tarım arazisi kiralamıştır. Toprak gaspı kapsamında fakir ülkelerdeki milyonlarca insan tek geçim kaynağı olan topraklardan zorla ve hiçbir tazminat ödenmeden sürülmüşlerdir. Gasp edilen topraklar çoğunlukla açlıktan ölümlerin yaşandığı ülkelerde bulunuyor. Üretilen ürünün %70i ihraç ediliyor. Son yıllarda özellikle biyoyakıt bitkileri üretimi için topraklar gasp ediliyor. Bir batı Afrika ülkesi olan Liberyada tüm tarım arazileri yabancılar tarafından işletilirken, halkın yarıya yakını açlık çekiyor. Bir güneydoğu Afrika ülkesi olan Mozambikte verimli tarım arazilerinin %29u yabancı yatırımcıların elinde ve halkın %58i açlık içindedir. FAOnun verilerine göre dünyada 850 milyon aç insan vardır ve her yıl 10 milyon insan açlık/yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Çözüm kiraya mı vermek? 1980lerin başında hazırladığı raporlarla yoksulluğun küçük çiftçilerden kaynaklandığını ve yoksulluğu ortadan kaldırmak için küçük çiftçiliğin yok edilmesi gerektiğini belirten Dünya Bankası, 2009 yılında hazırladığı “Kalkınma için Tarım” raporunda ve FAO da kendi yayınlarında, dünyada şiddetli bir gıda krizi yaşanmaması için küçük çiftçiliğin desteklenmesini öner- Yine muhalif ilan edileceğiz, ama olsun AB bütçesinin %45 ile %55ini tarımsal desteklere ayırırken Maliye Bakanlığı verilerine göre ülkemizde bu oranın %2 olması normal midir? Çok parçalı arazi yapısını toplulaştırarak hızlıca bütünleştirmek, sulamaya açabileceğimiz arazileri bir an önce su ile buluşturmak, çiftçiyi örgütlülük konusunda eğitmek, örgütlerinin çiftçinin lehine çalışmasını sağlamak ve denetlemek, ürünün pazarlanması ve girdilerin temini noktasında kolaylıklar sağlamak, genç çiftçileri ABde olduğu gibi ayrıca desteklemek, küçük çiftçiye ve aile tarımına sahip çıkmak varken yabancı yatırımcılara tarım arazilerimizi kiralamak mı tarımsal üretimimizin önünü açacaktır? Kolaycı ve günübirlik politikalar tarımımızı bugünkü durumuna geriletmiş, çiftçiyi tarlasının dışına itmiştir. Diğer yandan artan nüfus ve iklim değişikliği çerçevesinde gıdanın önemi giderek daha ön plana çıkmaktadır. Bu çerçevede uygulanacak politikalar küçük çiftçiyi tarlasından uzaklaştırarak boşalan arazileri kiraya vermek değil, çiftçinin tarlasına sahip çıkmasını sağlayacak politikaları hayata geçirmek olmalıdır. Ahmet ATALIK TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Köy-Koop Haber Temmuz 2016 TARIM Bakan Çelik'ten Yetiştiricilere Binde 2 Uyarısı »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, anaç koyun keçi desteği ödemesinde binde 2'lik bir kesinti yapılarak, yetiştiricilerin hesaplarına aktarıldığını belirtti. Yapılan kesintinin de birliklere aktarıldığını kaydeden Çelik, "Bundan dolayı yetiştiricilerimizin birliklere herhangi bir ilave ödeme yapmalarına gerek yoktur." dedi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, anaç koyun keçi desteği ödemelerine ilişkin aşağıdaki açıklamayı yaptı: "2016 yılı tarımsal destekleme ödemeleri kapsamında 30-31 Mayıs tarihlerinde 77 ilde olmak üzere 196 bin 252 yetiştiricimize 481 milyon TL anaç koyun keçi desteği ödemesi gerçekleştirildi. Bu ödemelerden binde 1'i il birliklerine, binde 1'i de merkez birliğine olmak üzere binde 2'lik bir kesinti yapılarak, kalan kısmı yetiştiricilerimizin hesaplarına yatırıldı. Bu ödemeler daha önceki dönemlerde birliklerin hesabına aktarılıp, kesintiler yapıldıktan sonra kalan kısım birlikler tarafından yetiştiricilerin hesabına aktarılmaktaydı. Fakat son ödemelerle, destekleme- ler artık doğrudan yetiştiricilerin hesaplarına aktarılmaktadır. Yetiştiricilerimizin hesaplarına aktarılan bu destek ödemeleri, yetiştiricilerimizin hakkıdır. Birliklere ise mevzuatta belirtilen binde 2 tutarındaki payları olan 960 bin TL hesaplarına yatırıldı. Bu yeni uygulamadaki amacımız, bu işi meslek haline getirmiş yöneticileri değil, üretimi ve üreticiyi desteklemektir. Bundan sonra yetiştiricilerimiz, ne kadar destekleme aldığını hesabında görecek ve bilecektir. Yetiştiricilerimizin birliklere herhangi bir ilave ödeme yapmalarına gerek yoktur." İzmir Büyükşehir’den Süt Üreticisine 170 Milyonluk Destek! »» İzmir Büyükşehir Belediyesi, “Süt Kuzusu” projesi kapsamında 2016 sonuna kadar Tire Süt Kooperatifinden 11 milyon litre süt almak için 34 milyon 600 bin liralık sözleşme imzaladı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Kırsalın kalkınması için üreticilerimize yaptığımız alımlarla 230 milyon lira destek sağladık. Tire Süt Kooperatifimize verdiğimiz destekle İzmir’de süt üretimi arttı. Tire Organize Sanayi Bölgesi’nde bir firma 600 kişinin çalışacağı bir fabrika kurdu” dedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Tire Süt Kooperatifi arasında gerçekleşen 11 milyon litre süt için 34 milyon 600 bin liralık sözleşme, üreticinin yüzünü güldürdü. Kocaoğlu: Üreticiye 230 milyon lira destek sağladık Yapılan törende konuşan Kocaoğlu, kalkınmasını sağlamak için kooperatifleri desteklediklerini belirterek, “Kırsalın kalkınması için üreticilerimize yaptığımız alımlarla 230 milyon lira destek sağladık. Tire Süt Kooperatifimize verdiğimiz destekle İzmir’de süt üretimi arttı. Tire Organize Sanayi Bölgesi’nde bir firma 600 kişinin çalışacağı bir fabrika kurdu” dedi. Tire Süt Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Eskiyörük, konuş- masında, Tire Süt Kooperatifinin kalkınma modeli olarak Türkiye’ye örnek olduğunu belirterek, Tire’nin sütün merkezi olduğunu söyledi. Tire Kaymakamı Mehmet Demirezer de diğer belediyelerin projeyi örnek alması gerektiğini vurgulayarak, böylece hem çocukların, hem de süt üreticileri sevineceğini dile getirdi. İzmir Büyükşehir Belediyesince, “Okul Sütü” projesi olarak başlayan ve Eylül 2012’den itibaren “Süt Kuzusu” projesi olarak devam eden alımlar kapsamında Tire Süt Kooperatifinden 2006-2015 yılları arasında 135 milyon 809 bin liralık süt alımı yapıldığı açıklandı. 2016 yılı süt alımı sözleşmesi ile bu rakamın 170 milyon 400 bin liraya ulaştığı ifade edildi. Kişi Başına Yıllık Süt Tüketimi (litre) Çiftçi mi, Topçu mu? 7 »» Bir tarafta 2016 Avrupa futbol şampiyonası, yaz tatili, saih kentlerimizden manzaralar, dizilerin mevsime özel bölümleri, amaca uygun TV programları. Diğer tarafta terör saldırıları, savaş, yangın, aşırı sıcaklardan zarar gören ürünler, ödenemeyen borçlar, var olan işsizliğe ek olarak turizm bölgelerindeki işsizlik. (Yaz dönemi yoksul ailelerin çocukları, özellikle de öğrenciler tatil bölgelerinde çalışırlardı.) Çok çelişkili ve düşündürücü bir tablo. Yazı başlığımız gereği bir konuya odaklanıyoruz. Çiftçi ailelerimiz düşünüyor. Çocuğumuz çiftçi mi olsun, topçu mu? Çiftçi olursa her türlü olumsuz ve acı sonuçlarla baş başa yaşayacak. Topçu olursa ünlü olacak, zengin olacak, TV’lerde seyredilen güzel tatil beldelerinde tatil yapacak, hele birde Fatih Terim olabilirlerse! Bu yazımızı okuyabilenlerin büyük çoğunluğu düşüncelerinde büyük bir çelişki yaşayacaktır diye düşünüyorum. Bayram tatili ya da okulların kapanması nedenlerinden deniyle ürününün derdine düşen çiftçi ailelerimiz yaşanılanlarla ilgili ne düşünüyor acaba! Bizim düşüncemiz: dolayı memleketlerine giden büyük çoğunluk birer küçük hediye alabilmek ve bayram masraflarını karşılayabilmek için ek krediler veya dolaylı borçlanmalar içinde boğuşurken, bir transfer ücreti ‘’İnsanı’’ her türlü idealizimden uzaklaştırır mı acaba? Hele birde mevsim normallerinden yüksek seyreden hava sıcakları ne- Herkes bildiği, becerebildiği, öğrendiği, eğitimini aldığı, mutlu olabildiği işi yapacak. Ancak neden o işi yapması gerektiğini, karşılığındaki kazanımlarının tüm ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığını, üretimdeki pay ile tüketimdeki payının adaletli olup olmadığını, her şeyden önce ne yaparsa yapsın bir ‘’insan’’ olarak hiç kimseden üstün veya geri olmadığını düşünecek ve sorgulayacak. Sadece robot gibi mecburen işini yapmak değil, duyarlı bir birey olarak bilinçli, kültürlü, düşünen ve sorgulayan bir “insan’’ olarak davrandığında pek çok sorun çözülmüş olacaktır. Çiftçilik becerilerimiz ve koşullarımız gerektiriyorsa çiftçi olacağız. Ancak zevk ve spor olsun diye top da oynayacağız. . Köy-Koop Haber Temmuz 2016 KOOPERATİFÇİLİK TÜRKİYE KOOP 25. Genel Kurulu Yapıldı »» • Genel Kurulda konuşan Genel Başkan Muammer Niksarlı, kooperatifler arası işbirliğine duyulan ihtiyacın giderek arttığına dikkat çekti ve yeni yasal düzenleme konusunda geç kalındığını ifade etti. Genel Kurula sunulan 2015 çalışma raporunda gerçekleştirilen faaliyetler özetlendi ve 2016 iş programı ve tahmini bütçe yer aldı. TÜRKİYE KOOP 25. Genel Kurulu 30 Haziran 2016 tarihinde Ankara’da yapıldı. Divan Başkanlığını TESKOMB Marmara Bölge Başkanı Bahri Şarlı, Başkan Yardımcılığını Nurettin Almasulu ve Yazman Üyeliği de Birol Bozkurt’un yaptığı genel kurulu açış konuşmasını Genel Başkan Muammer Niksarlı yaptı. Niksarlı konuşmasında 2015 yılında ve 2016 yılı ilk yarısında gerçekleştirilen faaliyetleri özetledi. Kooperatif istatistikleri projesine dikkat çeken Niksarlı, Milli Birliğin de iştirak ettiği çalışmalarda önemli mesafe alındığını ifade etti. Tarımsal kooperatifler ile tüketim kooperatifleri arasında doğrudan mal alımı için işbirliği yapılması girişiminde bulunulduğunu, ancak bundan bir sonuç alınamadığını belirten Niksarlı, aynı konuda Bulgaristan, Çin ve Polonya kooperatifleri ile Türk kooperatiflerini bir araya getirme girişimlerinden de bugüne kadar somut bir sonuç alınamadığını belirtti. Kasım 2015’de TÜRKİYE KOOP ev sahipliğinde Antalya’da yapılan ICA Genel Kurulu ve Küresel Konferansı konusunda da açıklamalarda bulunan Niksarlı, bu etkinliğe katkıda bulunanlara teşekkür etti. Daha sonra Tekgıda-İş’in Eskişehir’de 5.000 ortaklı bir konut kooperatifleri kurulması girişimine de destek verilmeye başlandığını açıklayan Niksarlı, ICA Avrupa’nın Brüksel’de yapılan genel kurulu sırasında TÜRKİYE KOOP’ un mülteciler konusunu ICA gündemine aldırdığını ve bu konuda Türkiye’de Fıratoğlu yaptığı kısa konuşmada Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın kooperatiflere büyük önem verdiğini söyledi. Avrupa kooperatifleri ile birlikte bir çalıştay yapılması önerisinin kabul edildiğini söyledi. Bu çalıştayın yeri ve stratejisinin ilgili bakanlıklarla görüşülmesine devam edildiğini belirten Niksarlı, son olarak Strateji Belgesi’nin önemli hedeflerinden biri olan yasal düzenleme konusunda geçen yıldan beri bir ilerleme sağlanamadığının altını çizerek, ilgili bakanlığı sürekli olarak uyarmaya ve işbirliği önerisinde bulunmaya devam edeceklerini söyledi. Konuklar arasında Tarım Reformu Genel Md. Yard Faruk Fıratoğlu, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Md. Yrd. Kazım Çalışkan ve DGRV Ankara Direktörü İfakat Gürkan bulundular. Faruk Denetim Kurulu raporunun okunmasını müteakip raporlar oylamaya sunularak oybirliği ile kabul edildi ve Yönetim ve Denetim Kurulları ibra edildi. 2106 yılı iş programı ve tahmini bütçesinin de oylanarak kabul edildiği genel kurulda, Ocak-Haziran 2017 aralığında yapılacak harcamalar konusunda da Yönetim Kuruluna yetki verildi. Milli Birliğin, eski bakanlardan ve Bademler Köyü Kalkınma Kooperatifi kurucularından merhum Mahmut Türkmenoğlu adına kurulan vakfa 1.000 TL ile kurucu ortak olması kabul edildi. Ayrıca, Milli Birliğe bir ofis ve eğitim salonu bulunan bir yer satın alınması amacıyla Yönetim Kuruluna bir kampanya düzenlemesi konusunda yetki verildi İlk Teknoloji Köyü Aydın’da Kuruluyor . »» Türkiye’nin ilk akıllı köy projesi Aydın’ın Kasaplar köyünde hayata geçecek. Proje, Yaşar Üniversitesi, Vodafone, Tarım Bilincini Geliştirme Derneği (TABİDER) ve Akıllı Tarım Teknolojileri A.Ş. (TABİT) işbirliğinde yürütülecek. Tarım ekonomisini teknolojinin yardımıyla kalkındıracak yeni nesil kırsal yaşam modeli olan akıllı köy projesi, Yaşar Üniversitesi Mimarlık öğrencilerinin tasarımlarıyla hayat bulacak. Teknoloji kullanılarak tarımsal kalkınmanın sağlanacağı köyde, droneler ile toprak yüzeyinin ölçümü yapılırken, sensörler aracığıyla akıllı telefonlara aktarılan verilerle tarlaları takip etmek mümkün olacak. Tarımsal üretim, tarımsal sulamada yüzde 20 ve hayvancılık maliyetlerinde yüzde 22 tasarruf sağlayacak olan akıllı köyü ziyaret edecek çiftçilere de eğitimler verilecek. Telefonla Kontrol ve Yönlendirme Ülkemizdeki yaklaşık 39 milyon hektar tarım alanının verimli kullanılması için başlatılan projeyle, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin her noktasında kullanılan cihazlar akıllı hale getirilecek. Tarımsal alandaki bütün faaliyetler, otomasyon sistemleri ve ölçümler cep telefonları üzerinden yönetilecek. Çocuklar, gençler ve kadınlar için sosyalleşme ve eğitim programlarının açılacağı akıllı köyde günlük süt üretim miktarından, tavuk yumurtalarının ağırlığına, hava durumundan tarla makinalarının yakıt seviyelerine kadar tüm veriler çiftçilerin akıllı telefonlarından kontrol edilebilecek. Hane Başı 40 Bin TL Gelir Sağlanacak Projenin hayata geçmesiyle birlikte pilot bölgedeki tarım maliyetlerinde ve tarımsal sulamada yüzde 20, hayvancılık maliyetlerinde yüzde 22 tasarruf sağlanacak. Kasaplar köyünde hayata geçirilecek projenin ikinci yılından itibaren hane başına 40 bin TL gelir artışı yaşanmasıyla aileler çiftçiliğe özendirilecek ve köyden kente göçün önüne geçilecek. Yaşar Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğrencileri tarafından tasarlanan akıllı köy, Türkiye’nin her köşesinden gelecek çiftçileri de misafir edecek şekilde tasarlandı. Diğer köylerden getirilen çiftçiler projede yer alan izleme merkezinde, yapılan işlemler ve teknolojik tarımın püf noktaları konusunda eğitimler alacak. Yaşar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Proje Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. İlker Kahraman, “Yaşar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi 3. Sınıf Mimarlık Bölümü öğrencileri ile açık alanları dahil toplamda yaklaşık olarak 37 bin 350 metrekare proje alanına sahip Aydın Kasaplar köyünde TABİDER’in Akıllı Köy Projesi’nde çalıştık. Öğrencilerimiz dönem boyunca mimari proje olarak; çiftçiyi internetle tanıştıran girişimci Tülin Akın ve ekibinin de isteği doğrultusunda iki fazdan oluşan projeler tasarladı. İlk fazda çiftçi merkezi, dijital medya merkezi, gençlik merkezi ve çocuk kampı ikinci fazda ise çiftçi verimlilik merkezi, konuk evi, belediye sosyal tesisleri yer almaktadır. Bunun dışında açık alan tasarımlarını da öğrencilerimiz gerçekleştirdi. Öğrencilerin proje sunumlarına TABİDER ve TABİT üyeleri de katılarak hangi projelerin seçileceğine karar verdiler. Yapılan işbirliği sonucunda seçilen projeler akıllı köyde hayat bulacak” dedi. . Ön Yargılardan Kurutulmak 9 »» Gerek örgütlenmedeki mevcut olumsuz tablonun giderilmesi ile ilgili, gerekse desteklemelerin amaca ulaşmasında, nasıl bir uygulama olmalıdır? diye düşündüğünüzde, üretici örgütlerinin kurumsal bir kimliği olan kuruluşlar haline gelmesi olmazsa olmaz olarak karşınıza çıkıyor. Çünkü ne yaparsanız yapın, hangi kuruluşta görev yaparsanız yapın o kuruluşların hem temsil ettiği kesime, hem de çalışanlarına güven vermesi gerekir. Zaten kurumsallık ile güven ve sürdürülebilirlik arasında ciddi bir bağın olduğu yadsınamaz. O halde örgütlerin en önemli sorununun sürdürülebilirlik ve güven duygusunun oluşumundan geçmektedir. Tabiki bu sorunun kişilerin güvenilirliği ile hatta seçilerek gelmiş olduğu ile ilişkilendirilmesinin de son derece yanlış olduğu ortadadır. Çünkü kooperatifler bir aile şirketi değildir. Zaten olmamalıdır. Son zamanlarda özellikle üretici örgütlerinin yeniden yapılandırılmasında ve destekleme modeli oluşumunda her örgütü ve örgüt yöneticilerini yakından ilgilendiren çalışmalar yapılmaktadır. Bir aymazlıkla bu çalışmalara duyarsız kalmak son derece yanlıştır. Bir fikri olan bir şekilde bu çalışmalara katkı sunmak zorundadır. Üretici örgütlerinin başarılarının bilimsel ve objektif anlamda kayda değer bir değerlendirilmesi yapılmamıştır. Bu güne kadar kooperatiflerin ekonomiye katkısı, yarattığı istihdam, kayıt dışının kayıt altına alınmasındaki rolü, hizmet sektörüne katkıları bilinmemekte, bu konuda ciddi araştırmalarda bulunmamaktadır. Bu verilere ulaşılmadan ve bilimsel değerlendirmeler yapılmadan kooperatiflere ön yargılarla yaklaşılmaktadır. Öncelikle ön yargılardan kurtulmamız gerekir. Bu her kesim için geçerlidir. Sorun yaratan değil sorun çözen bir modelin oluşumu son derece önemlidir. Gerek ülke içinde gerekse ülke dışında tıpa tıp uygulanacak bir model yoktur. Aslında Kooperatifçiliğin kendisi zaten dar ve orta gelir guruplarının gelir düzeyinin artırılmasında ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında önemli bir model ve HAL VE GİDİŞ Erol AKAR Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı argüman olarak değerlendirilmelidir. Bir türlü kurtulamadığımız ön yargılardan mutlak kurtulmalıyız. Lilay Koradan adlı yazarın bir makalesinde anlattığı bu hikâye ibret vericidir. Ve hayatımızın birçok sürecinde bu tür yanlışları sıkça yapmaktayız. Hikâye şöyle: Bir adam baltasını kaybetmişti. Onu, komşusunun oğlunun aldığını sanıyordu. Komşu çocuğunun hareketlerine gidişine bakıyordu. Her şey, onun balta hırsızı olduğunu gösteriyordu. Yürüyüşü, hareketleri, bakışları balta hırsızı gibiydi. Her şey ama her şey apaçık ortadaydı. Yüzü de baltayı andırıyordu. Bütün hareketleri, balta hırsızından başka bir şeye benzemiyordu. Balta hırsızı olmayan bir insan böyle davranamazdı, böyle bakmazdı. Demek ki bu çocuk balta hırsızıydı. Adam bir gün baltasını bir çukurda unuttuğunu anımsadı. O çukura gitti. Baltası olduğu gibi bu çukurda duruyordu. Ertesi gün komşu çocuğunu gördü. Çocuğun hiçbir hareketi bir balta hırsızına benzemiyordu. Görünüşüde bir balta hırsızı gibi değildi. Hatta çocuğun yüzünde birçoklarına göre sevimlilik ve güven vardı. Önyargılardan uzaklaşıldığı, hoşgörü ve güven ortamı ile birlikte her örgüte gerçekçi ve eşit mesafede yaklaşıldığı ölçüde eminim bu gün sorun olarak görülen çoğu tablo olumluya dönüşecektir. . Sait MUNZUR 10 Temmuz 2016 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK 1972 Türkiye Kooperatifler Bayramı Mersin Taşucun’da Kutlanmıştı »» Ülkemizde ilk kooperatif yüce Atatürk tarafından 1936 yılında Tekir Çiftliği Tarım Kredi Kooperatifi’nin bir nolu ortağı olarak kurulmuştu. 1972 Yılında da Türkiye Kooperatifler Bayramı Silifke-Taşucu’nda yapılmıştır. 1972 yılına gelindiğinde, ülkemizde çok amaçlı 6500 köy kalkınma ve diğer tarımsal amaçlı kooperatifler faaliyete geçerek, bu kooperatiflerde üç milyon kooperatif ortağı ile Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Merkez Birliği olan kısa adı Köy-Koop kurulmuştu. Ülkemizin en büyük demokratik kuruluşu durumunda olan Köy-Koop önce il bazında birliklerini sonra konfederasyon olan Köy-Koop Kooperatifler Merkez Birliğini kurmuşlardı. Arslan EYCE Köy-Koop Eski Genel Başkan Yrd. Bu karar üzerine 10 ağustos 1972 yılında ülke genelinden Kars’tan Edirne’ye kadar beş bin kooperatif önderi ve Köy İşleri Bakanı Necmi Sönmez, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, İçel valisi ve kooperatif önderleri ile dört gün süren bayram Mersin, Silifke-Taşucu kasabasında kutlanmıştır. Bayram süresi içerisinde konferanslar ile kooperatifçiler bilgilendirilmiş, Taşucu Balıkçılık Kooperatifine ait olan emek ve ekmek balıkçı gemileri ile çevre gezileri yapılmış, bu bayrama öncülük ve ev sahibliği yapan Arslan Eyce bu bayramda yılın kooperatifçisi seçilmiştir. Kısa sürede önemli başarılar ile kendinden söz ettiren Köy-Koop tarımda meyve suyu ve salça fabrikaları kurmuş, çiftçinin o yıllarda karaborsada satılan traktör ihtiyaTürkiye Taşucu Kooperatifler Bayramına Katılan Protokol Solda Gözlüklü Bakan Necmi Sönmez Onun Yanındaki Mersin Valisi Bayram cını Köy-Koop olaRomanya’dan Tuğran Çetin,Chp Genel Başkanı Bülent Ecevit, Rahşan Ecevit, Köy-Koop Genel rak 15.500 Traktör geBaşkan Yardımcısı Arslan Eyce Silifke Kaymakamı Necdet Uçar tirmiş çiftçiye 901972 Köy-Koop genel kurulunda Ta100. Lira arası satmayı başarmıştır. şucu Balıkçılık Kooperatifi ve aynı zamanda Mersin İçkobirlik Başkanı Ayrıca, kooperatif üyelerinden 10.500 ve Köy-Koop Genel Başkan Yardım- kişiyi de yurt dışına göndermeyi bacısı olan Arslan Eyce, Köy- Koop Ge- şaran Köy-Koop, bu başarılarına çiftnel Kuruluna bir öneri sunarak tür- çinin kredi ihtiyacını karşılamak için kiye kooperatifler bayramı yapılması manisa da kurulmuş on şubesi bulunan Bağ-Bank’ı satın almıştı. nı önermiştir. Bu bayramın atatürk’ün kooperatif- Köy-Koop’un bu hızlı başarısı ülçilikde ilk temelini attığı silifke- ta- kedeki çıkar çevrelerini oldukça şucunda yapılmasını istemiştir. Bu rahatsız ederken, kooperatifçiliği öneriyi de Köy-Koop genel kurulu komünist kuruluşlar gibi algılayan kabül ederek 10 ağustos 1972 yılında çevreler Köy-Koop üzerinde akıl al‘Kooperatifler Bayramı’ yapılmasına maz baskılar kurmuşlardı. karar vermişti. Köy-Koop’u bu şekilde suçlayan güçBu karar üzerine o günkü Köy İşleri ler, 1980 askeri yönetimi Köy-Koop’a Bakanı Necmi Sönmez’e Köy-Koop el koyarak, kayyum atayarak, Köy adına gitmiş olan Arslan Eyce ve di- Enstitülerinde olduğu gibi çiftçinin ğer Yönetim Kurulu Üyeleri bu bay- uyanış ve güçlenmesinden rahatsız ramın da Köy İşleri Bakanlığı’nca olan güçler, 1980 yılında Köy-Kokabül edilmesi ve tüm il valilerine bu op’un kapanmasını sağlamışlardı. konuda destek genelgesinin yazılma- Kapandıktan on yıl sonra bilinçli kosını talep etmişlerdir. Bu talebi kabül operatif önderleri ile tekrar hayata eden sayın bakan Necmi Sönmez ülke geçen Köy-Koop, dün olduğu gibi düzeyindeki tüm valilere genelge çı- bugünde ülke ekonomisine ve çiftkararak bu bayrama valilerin de des- çisine hizmetini sürdürmeye devam tek verilmesi talimatı verilmiştir. etmektedir. . 1972 Yılı Mersin Taşucunda Düzenlenen Türkiye Kooperatifler Bayramına Katılan Önde Oturan Gözlüklü Köy İşleri Bakanı Necmi Sönmez, Solunda Köy Koop Genel Başkanı Ahmet Altun, Sağında Köy Koop Genel Başkan Yardımcısı Arslan Eyce, Ön Sağda Oturan Köy Koop Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Türkmenoğlu Arkasındaki Atatürk Ün Makamında Makam Şöförlüğü Yapmış Taşucu Balıkçılık Kooperatifi Müdürü Sadık Kutlu OR-KOOP 19. Olağan Genel Kurulunu Yaptı »» Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği (OR-KOOP) 19. Olağan Genel Kurulu 02 Haziran 2016 tarihinde, Ankara Büyükhanlı Park Otelde gerçekleştirildi. Genel Kurul’a, CHP Grup Başkanvekili Engin ALTAY’ın yanı sıra CHP Artvin Milletvekili Uğur BAYRAKTUTAN, CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin TURPÇU, 17. Dönem Sinop Milletvekili Barış CAN, OGM İşletme ve Pazarlama Daire Başkanı Kenan AKYÜZ, TOBB Orman Ürünleri Meclis Başkanvekili Sabri AVCI, Tarım Orman İş Sendikası Başkanı Şükrü DURMUŞ, KÖY-KOOP Genel Başkanı Yakup YILDIZ, TAR-KOOP Genel Başkanı Mehmet ÖZKURNAZ, OR-KOOP Yönetim Kurulu üyeleri ve OR-KOOP Bölge Birlik Başkanları ile çok sayıda davetli katıldı. Genel Kurul’da yapılan seçimle; Cafer YÜKSEL, tekrar Genel Başkanlığa seçildi. “ Varlık Nedenimiz Orman Köylüsüdür” Türkiye'nin dört bir yanından 19. Olağan Genel Kurula katılan misafirlere teşekkürlerini sunarak açılış konuşmasını yapan Cafer Yüksel “20 Eylül 1997’de açılışımızı yapmıştık, bugüne kadar elimizden geleni yaptık. Bugün de yaptıklarımızın ve çalışmalarımızın ibra oylaması yapılacak. Her şeyi yaptığımız iddiasında olamayız. Bugün de zaten gündemimizde seçimler var. Bu oylamadan sonra yeni Yönetim Kurulumuzu, Denetleme Kurulumuzu ve Milli Kooperatifler Birliği Temsilcilerimizi seçeceğiz. Bundan 4 yıl önce bana ve arkadaşlarıma güvenerek görev verdiğiniz için teşekkür ediyorum. O gün bizi seçenler içinde olup, ebediyete intikal edenleri rahmetle anıyorum. Yaptığımız çalışmalar esnasında eksikliklerimiz olmuştur. Bunlardan dolayı özür diliyoruz. Yeni seçilecek Yönetim Kurulumuza da başarılar diliyorum. 28 Bölge Birliğimiz, onları ayakta tutan kooperatiflerimiz ve kooperatiflerimizin yöneticileri olmazsa ve hepsinden önce Orman Köylümüz olmazsa bizim varlığımızın anlamı yok. Varlık nedenimiz Orman Köylüsü’dür. Orman Köylümüzün hizmetinde olmak, bizim boynumuzun borcudur. İster yönetime tekrar gelelim ister gelmeyelim biz bu yolda olmaktan hiç pişman olmadık. Ömrümüz olduğu müddetçe sıfatımız ne olursa olsun bu çalışmalarımızı ve çabalarımızı sürdüreceğiz” dedi. KÖY-KOOP Eski Genel Başkanı Hadi İlbaş ise; “Ağaç varsa su var, su varsa ağaç vardır. İkisi birbirine bağlıdır. Balta ormanların baş düşmanıdır. OR-KOOP kuruldu ve bu kurum şimdi ormanların koruyucusu oldu. Artık balta sesi ve keçi korkusu yok. OR-KOOP ormanları koruyor ve aynı zamanda orman köylülerini kalkındırmak için ellerinden geleni yapıyor. Onlara başarılarının devamını diliyorum” dedi. Daha sonra TOBB Orman Ürünleri Meclis Başkanvekili Sabri Avcı konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi. Avcı; “Son günlerde iş dünyasında çok konuşulan Mesleki Yeterlilik Belgesi olmayanların tanımlanmış 40 iş dalında çalışama- yacağı yönünde bilgiler sebebiyle TOBB’a bu uygulamanın ertelenmesi için çok fazla talep geldi. Bu sebeple 1 Temmuz’da başlayacak olan bu uygulama 1 Ocak tarihine ertelendi. Burada OR-KOOP’u kutluyorum. Bu konuda çok ciddi mesafe kaydettiler. Bu alanda yaptıkları çalışmalar sebebiyle de kendilerine teşekkür ediyorum. Orman Köylüsü adına yaptıkları çok önemli işler var ve bunları yakinen takip ediyorum. Bugüne kadar Orman Köylüsü’nü en iyi şekilde temsil eden başta Cafer Yüksel olmak üzere OR-KOOP yönetici ve birlik başkanlarını kutluyorum ve teşekkür ediyorum” dedi. Tarım Orman İş Sendikası Başkanı Şükrü Durmuş ise konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “80 sonrası Türkiye’de uygulanan politikalar Orman Köylüsü’nün bitirilmesine yol açtı. 80’li yıllarda Türkiye’nin nüfusu 40 milyon idi ve 10 milyon Orman Köylüsü vardı. Yani nüfusun %25’ini oluşturuyordu. Orman Köylüsü için uygulanan hatalı politikalar onları ormana hasım etmiştir. Şimdi yaklaşık 78 milyon nüfusumuz var ama Orman Köylümüz 1,5 milyon; yani oransal olarak %10’ların altına düşmüştür. Orman Köylüsü ormana küsmüştür” dedi. KÖY-KOOP Genel Başkanı Yakup Yıldız da sağlıklı kararların çıkması temennisiyle başladığı konuşmasında şunları söyledi: “ Biz 30 yıl önce konuştuğumuz mevzuatı bugün hala konuşuyorsak belli bir noktaya gelememişiz demektir. Kişi başına düşen milli gelirin her yıl arttığını görüyoruz medyada; ancak Orman Köylüsü’nün durumunu size anlatmama gerek yok. Her sene % 3-4 gibi fiyat artışı yapılıyor. Kurumlar Vergisi’ni fazla ödeyeceğinize Orman Köylüsü’nün şartlarını iyileştirseniz iyi olmaz mı? Orman Köylüsü’nün sosyal güvencesi yok. Tarımda kalkınmanın temeli kooperatiflerdir. Kooperatifler olmasa insanlar sömürü düzeninin altında kalır, ezilirler” dedi. Daha sonra konuşmasını yapmak üzere kürsüye CHP Grup Başkanvekili Engin Altay geldi. Altay konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “OR-KOOP’un Türkiye’de varlığının, gücünün, yaptıklarının ve hâkim olduğu alanın kabul edilmesi, bilinmesi lazım. Ulusal basının bu konudaki ilgisizliği üzüntü vericidir. Lafa gelince Orman Köylüsü toplumun en düşük gelirli kesimi, bu doğru ama o zaman bu gelirinin arttırılması lazım. Eğer OR-KOOP gibi bir organizasyon olmasa Orman Köylüsü’nün durumu şimdiki durumdan da kötü olacaktı, bu sebeple, bugün başta Cafer Yüksel olmak üzere emeği geçen kooperatif başkanlarına, birlik başkanlarına teşekkür etmek gerekiyor. OR-KOOP’ta kurumsal aidiyet oluştu, bir kurumsal içselleştirme oluştu. Bundan çok memnunum. Bununla birlikte OR-KOOP ulusal ve uluslararası akreditasyon noktasında Türkiye’de ilk 5 teşekkülden biridir” dedi. Engin Altay, Genel Başkan Cafer Yüksel’e ithafen “Sayın Genel Başkanım kendinizi bu işe vakfettiğinizi biliyoruz. Aynı şekilde burada mevzuata hakimiyet ve davaya vakfedilmiş bir hayat var. Bir Orman Köylüsü çocuğu olarak 15 yıldır Sayın Yüksel’in bu işe nasıl kendini adadığını biliyorum. Bazı insanlar koltuğa oturup güçleneceğini zannederler ama iş, oturduğun koltuğa güç vermektir. OR-KOOP Genel Başkanı Türkiye’de bunu en iyi şekilde yapan, Orman Köylüsü’nün hakkını sonuna kadar arayan ve koruyan ve bunu yaparken de devlete mevzuat öğreterek soran bir kooperatifçi olarak da hak ettiği yere gelmiştir. Uluslararası Kooperatifler Birliği’nde de Avrupa Temsilcisi olarak çok kayda değer bir yerdedir. Sayın Yüksel yoruldu, yıprandı, ailesinden çok ayrı zamanlar geçirdi ama ortaya çıkan eser bir faninin övünebileceği ender eserlerdendir” dedi. Seçilecek yeni yönetime de başarı dileklerini ilettikten sonra konuşmasını bitiren Altay’ın ardından son olarak OGM İşletme ve Pazarlama Daire Başkanı Kenan Akyüz kürsüye geldi ve hem konuşmacıların yönelttiği eleştirilere açıklık getirdi hem de çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Akyüz konuşmasında Orman Köylüsü’nün önemine değinirken, çalışmalarında Orman Köylülerinin refahını ön planda tuttuklarını ve bundan sonraki süreçlerde Orman Köylüsü’nün gelirlerinin artması yönünde planlama yaptıklarını dile getirdi. Genel Kurulun ardından toplanan Yönetim Kurulunda ise görev dağılımında; Genel Başkanlığa Cafer Yüksel, Genel Başkan Yardımcılıklarına da Sabri Özgün, İdris Şenel, Ahmet Çetiner ve İlhami İlan seçildiler. . Köy-Koop Haber Temmuz 2016 11 Temmuz 2016 Köy-Koop Haber 12 TARIM EKONOMİSİ Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği Yayımlandı »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının "Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği" 24 Haziran 2016 Tarih ve 29752 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı. Buzağı Desteklemesi Buzağı, doğduğu işletmesinde en az 4 ay (120 gün) süreyle yaşamış olacak, doğduğu işletmesinde 4 (dört) aydan önce ölen, kesilen veya başka işletmeye gidenler desteklemeden yararlandırılmayacak. Ancak, buzağı yetiştirmeyen entansif süt işletmeleri, il/ilçe müdürlüğü onayı ile 4 (dört) aydan önce buzağı satabilecek, bu buzağı 120 (yüzyirmi) gün yaşamış ve aşıları tamamlanmışsa desteklemeden yararlandırılacak. Buzağı desteklemeleri, soykütüğü işletmelerinde 2017 yılında olmak üzere iki dönemde, ön soykütüğü işletmelerinde ilki 2016 yılında olmak üzere üç dönemde yapılacak olan başvuruların ilki 15 Temmuz 2016 tarihine kadar il veya ilçe müdürlüklerine yapılacak. Bu dönemde başvuru yapmayan yetiştiriciler, sonraki destekleme dönemleri için 1 Kasım-31 Aralık 2016 tarihleri arasında başvuru yapabilecek. yen yetiştiriciler, KKKS’de işletme ve hayvan bilgilerinin güncellenmesini sağlayarak, güncellenmiş hayvanlarının kulak numaralarının listesi bulunan dilekçeyi destekleme başvurusunda bulunmak üzere 1 Eylül-25 Kasım 2016 tarihlerinde üyesi olduğu damızlık koyun ve keçi yetiştiricileri birliğine verecek. Anaç koyun ve keçilerin aynı ırktan olma şartı aranmayacak. Anaç koyun ve keçilerin 1 Eylül 2015 tarihinde ve öncesinde doğmuş olması gerekiyor. Ürettiği tiftiği, Tiftik ve Yapağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Tiftikbirlik), Tiftikbirlik’e bağlı kooperatifler veya damızlık koyun ve keçi yetiştiricileri birliklerine satan ve Tiftik Kayıt Sistemi veri tabanına kaydettiren üreticilere, kilogram başına destekleme ödemesi yapılacak. Tiftikbirlik, Tiftikbirlik’e bağlı kooperatifler veya damızlık koyun ve keçi yetiştiricileri birlikleri, ilçe bazlı icmale esas tabloyu düzenleyerek ilgili il, ilçe müdürlüklerine 15 Temmuz 2016 tarihine kadar tutanak ile teslim edecek. Çiğ süt desteklemesi göre, hastalıklardan ari işletmeler için sağlık sertifikasına sahip olan süt sığırı işletmelerinde bulunan, damızlık boğalar dışındaki, 6 aylığın üzerindeki erkek hayvanlar hariç, tüm sığırlar için hayvan başına doğrudan destekleme ödemesi yapılacak. Ari sığır başına ödeme birim miktarları 500 başa kadar tam olarak, 501 baş ve üzeri için ise yüzde 50’sine karşılık gelen tutarın ödenmesi suretiyle uygulanacak. Hayvan hastalığı tazminat desteği koyun ve keçi sütüne farklı olmak üzere Bakanlığın belirleyeceği dönemler ve birim fiyatlar üzerinden ödenecek. Üretmiş olduğu çiğ sütü, üretici örgütleri aracılığı ile çiğ süt olarak ESK’ya satan veya bu kurum ile yapılan sözleşme çerçevesinde süt tozuna çevirten üreticiler, çiğ süt desteklemesinden yararlandırılacak. Arılı kovan desteklemesi rine ücretsiz dağıtılacak ipekböceği tohumunu sağlayan Bursa Koza Tarım satış Kooperatifler Birliği (Kozabirlik)ne tohum bedeli için kutu başına, ürettiği yaş ipekböceği kozasını Kozabirlik/kooperatifleri veya faaliyet alanı kozadan flatürle ipek çekimi ve işleme olan tüzel kişilik vasıflarına haiz işletmelere satan yetiştiricilere ise kilogram başına ödeme yapılacak. Besilik erkek sığır desteklemesi Hastalıktan ari işletme desteği Malak Desteklemesi Malak desteklemesinden yararlanmak isteyen yetiştiricilerden, Damızlık Manda Yetiştiricileri Birliği bulunan illerde birliğe üye olmak şartlarını taşıyanlar ve birliğe üye oanlar İl Birliğine, üye olma şartı taşımayanlar veya birlik bulunmayan illerdekiler ise il/ilçe müdürlüklerine 1/11/2016 ile 31/12/2016 tarihleri arasında yazılı olarak başvuracaklar. Anaç koyun keçi ve tiftik destekleri Koyun ve keçi yetiştiriciliği yapan, damızlık koyun ve keçi yetiştiricileri birliklerine üye, hayvanları, Koyun Keçi Kayıt Sistemi (KKKS) ve Koyun-Keçi Bilgi Sistemine (KKBS) kayıtlı yetiştiriciler, anaç hayvan başına yılda bir kez olmak üzere desteklemeden yararlandırılacak. Desteklemeden yararlanmak iste- Hayvan hastalıklarında Tazminat Yönetmeliği ile belirlenmiş tazminatlı hastalıkların tespit edilmesi sonucu, Resmi Veteriner Hekim veya yetkilendirilmiş veteriner hekim gözetiminde mecburi kesime tabi tutulan veya itlaf edilen hayvanlar, mezbahalarda tespit edilen tazminatlı hastalık nedeniyle imha edilen hayvanlar ile ihbarı mecburi bir hastalığa karşı koruma sağlamak amacıyla, Resmi veteriner hekim veya sorumluluğundaki yardımcı sağlık personeli ile yetkilendirilmiş veteriner hekim tarafından yapılan aşı ve serum uygulaması nedeniyle öldüğü tespit edilen hayvanların bedelleri hayvan sahiplaerine hayvan hastalığı tazminatı desteği olarak belirtilen esaslara göre yapılacak, Çiğ süt desteklemesi, üretmiş olduğu çiğ sütü, Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik kapsamında faaliyet gösteren süt işleme tesislerine, fatura/e-fatura veya müstahsil makbuzları karşılığında kendisi, yetiştirici, üretici örgütü veya bunların yüzde 50’nin üzerinde paya sahip oldukları ortaklıkları vasıtasıyla satan, Süt Kayıt Sistemi (SKS) veri tabanına altyapısı kurulan yerlerde anlık olarak kayıt yaptıranlara ödenecek. Desteklemeler, hazırlanan ödeme icmalleri esas alınarak, soğutulmuş veya gıda mevzuatına uygun olarak pazarlanmış inek sütüne, üretici örgütleri üzerinden pazarlanan soğutulmuş inek sütüne, manda, Arıcılık Kayıt Sistemine (AKS) kayıtlı, en az 30, en fazla bin adet arılı kovana sahip yetiştirici/üretici örgütü üyesi arıcılara, arılı kovan başına destekleme ödemesi yapılacak. AKS bilgilerini güncelleyen arıcı, destekleme ödemesinden yararlanmak bulunduğu ilin il/ilçe müdürlüğüne 13 Haziran-22 Temmuz 2016 tarihlerinde ilgili belgelerle şahsen veya üyesi olduğu yetiştirici/üretici örgütü aracılığı ile başvuruda bulunacak. İpekböceği yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi ve üretiminin artırılması için yaş ipekböceği kozası üreticilerine ücretsiz dağıtılacak ipekböceği tohumunu sağlayan Bursa Koza Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’ne tohum bedeli için kutu başına, ürettiği yaş ipekböceği kozasını Kozabirlik, kooperatifleri veya faaliyet alanı kozadan flatürle ipek çekimi ve işleme olan tüzel kişilik vasıflarına haiz işletmelere satan yetiştiricilere ise kilogram başına ödeme yapılacak. İpekböceği yetiştiriciliğinin desteklenmesi Kesim tarihi itibarıyla, besi süresinin son 90 gününü başvuranın veya eşinin işletmelerinde tamamlamış, TÜRKVET’e kayıtlı, yurt içinde doğmuş ve en az 12 aylık yaşı tamamlamış erkek sığırlarını (manda dahil) Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik kapsamında faaliyet gösteren kesimhanelerde kestiren ve kesim bilgilerini Kırmızı Et Kayıt Sistemi veri tabanına kaydettiren sözleşmeli besicilik yapan üreticilere, kestirdikleri hayvan başına destekleme ödemesi yapılacak. Yıllık 6 baş ve üzeri sayıda, destekleme şartlarını taşıyan erkek sığır kesimi yaptıranların, kırmızı et üretici birliklerinin bulunduğu yerlerde bu birliğe üye olmaları zorunlu tutulacak. Yıl içinde daha az sayıda kesim yaptıran üreticiler ise birliğe üye olmasa da desteklemeden yararlandırılacak. Üreticiler, Kırmızı Et Üretici Birliğinin olduğu yerlerde birliğe, olmadığı yerlerde ise il ve ilçe müdürlüklerine yazılı olarak müracaat edecek. Yıl içinde yapılan kesimlerin son başvuru tarihi 31 Ocak 2017 olarak belirlendi. Çoban (sürü yöneticisi) istihdam desteği İpekböceği yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi ve üretiminin arttırılması için yaş ipekböceği kozası üreticile- Çoban istihdam desteği 250 ve üzeri anaç küçükbaş (koyun-keçi) hayvan varlığına sahip işletmelere ödenecek. Başvurular işletmenin kayıtlı olduğu il/ilçe müdürlüklerine, 30 Aralık 2016’ya kadar yapılacak. Tebliğe Hastalıklardan ari işletmeler için sağlık sertifikasına sahip olan süt sığırı işletmelerinde bulunan, damızlık boğalar dışındaki, 6 aylığın üzerindeki erkek hayvanlar hariç, tüm sığırlar için hayvan başına doğrudan destekleme ödemesi gerçekleştirilecek. Ari sığır başına ödeme birim miktarları 500 başa kadar tam olarak, 501 baş ve üzeri için ise yüzde 50'sine karşılık gelen tutarın ödenmesi şeklinde yapılacak. Hayvan genetik kaynaklarının yerinde korunması ve geliştirilmesi Bakanlıkça Akkaraman koyunu, Kilis ve Ankara keçileri ile Türk Saanen keçisinin de aralarında bulunduğu hayvan genetik kaynaklarının yerinde korunması için de destekleme yapılacak. Bu kapsamda yavru desteği ile damızlık erkek materyal desteği verilecek. Projeli işletmelerde 20 anaç materyale 1 damızlık erkek materyal oranını geçmemek üzere halen kullanılan damızlık erkek materyale, yıl içinde yavru desteği ile birlikte ödeme yapılacak. Söz konusu desteklemelerden kamu kurum ve kuruluşları yararlanamayacak. Tebliğ, 1 Ocak 2016 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi. Köy-Koop Haber Temmuz 2016 TARIM Havza Modeli Geliyor »» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 1 Ocak 2017'de başlaması planlanan Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli'ni terör olaylarından etkilenen sektörü biran önce canlandırmak için öne çekecek. Hayata geçirilmesi planlanan modele göre ziraat fakültelerindeki akademisyenler çiftçiye destek sağlayacak. Bakanlık daha önce iklim, toprak, topografya, arazi sınıfları ve kullanım şekillerine dayalı olarak belirlenen havza modeli kapsamında 81 ilde ürün deseni belirleme çalışmalarını tamamladı. Yeni sistemle meyvecilikte üretim ve kalite artışının sağlanması, maliyetlerin azaltılması ve ihracat oranının artırılması hedeflenirken meyvecilik havzası çalışmalarında da sona gelindi. Havza çalışmalarında arz ve talep dengeleri gözetilerek iç ve dış pazar ihtiyacını karşılayabilecek ekonomik ve ekolojik olarak en uygun meyve yetiştiriciliğinin yoğunlaştırılması planlanıyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, çiftçilere ürün fazlası konumunda bulunan ürünleri ekmemesi yönünde tavsiyede bulunacak. Üniversitelerin ziraat fakültelerinde görev yapan akademisyenler, yeni tarım dönemiyle birlikte tarlalara inecek ve çiftçilere eğitim verecek. Akademisyenler doğru gübre ve su kullanımı noktasında çiftçiyi bilgilendirecek. Akademisyenler ayrıca, bilimsel üretim konusunda çiftçileri teşvik etmek için girişimde bulunacak. canlandırmak için en kısa sürede başlatılacak. Bu uygulama ile birlikte Türkiye’de bilinçli tarım yapılmasının önü açılacak. Bundan böyle çiftçiler talep olmayan ürünler ekmeyecek. Üniversitelerde görev yapan akademisyenler de çiftçilere yol gösterici konumda bulunacak. Arz talep ilişkisinin dengesini sağlamak için her türlü girişime yer verilecek. Bakanlığın yürüttüğü çalışmalar kapsamında üreticinin ihtiyacı olan ürünleri üretmesi ve daha fazla kazanç elde etmesi sağlanacak. Akademisyenler, neyin ne zaman ekilmesi gerektiğini çiftçilere iletecek. Daha sonraki süreçte bilimsel veriler ve ihtiyaç talebi değerlendirmeye alınarak çiftçilerin verimli ürünler üretmesi önerilecek. Destekler havza modeline göre verilecek. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 7 yıldır rafta bekletilen Havza Modeli’ni 2017’den itibaren başlayacağı duyurulmuştu. Fakat terör olaylarından etkilenen tarım sektörünü Türkiye 30 havzaya bölündü Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 2009 yılında tamamladığı ancak bugüne kadar uygulanmayan “Havza Modeli” kapsamında iklim, topoğrafya ve toprak verileri dikkate alınarak önce 190 tarım havzası belirlendi. Ürün desenleri, havzaların yönetilebilir ve benzer ekolojiye sahip olması kriterleri dikkate alınarak 190 havza birleştirilerek 30 temel havza oluşturuldu. Havzalar, ekolojik olarak benzer özellikleri olan, ülkenin idari yapılanmasına uygun, yönetilebilir büyüklükte ve tarım ürünlerinin en uygun yetiştirilmesi dikkate alınarak belirlendi.Çalışmalar bu 30 havza üzerinden yapılacak. Üzüme AB Darbesi »» Avrupa Birliği’nin çekirdeksiz kuru üzümdeki kalıntı oranlarını düşürmek için Türkiye’ye tanıdığı süre 10 Ağustos 2016’da doluyor. Avrupa Birliği’nin Türkiye’den ithal edeceği çekirdeksiz kuru üzümdeki “chlorpyrifos-ethil” etken maddesinin maksimum kalıntı oranını 0.5 ppm’den 0.01’e düşürmesi ve bunun için 10 Ağustos tarihine kadar süre vermesinin ardından ürünün kilogram fiyatı 5 liradan 3 liraya kadar düştü. Türkiye, dünyanın en büyük kuru üzüm üreticisi. Yılda üretilen yaklaşık 280 bin tonluk kuru üzümün 240 bin tonu ihraç ediliyor. Bunun yüzde 85’i de AB ülkelerine gidiyor. Ancak Avrupa Birliği, Türkiye’deki üreticilerin bağlarındaki salkım güvesine karşı yaygın olarak kullandığı “chlorpyrifos-ethil” etkin maddesinin limit değerlerini 10 Ağustos’tan itibaren değiştirdiğini açıklamıştı. Bu da yılda 500 milyon dolara yakın gelir edilen ihracatın tehlikeye girmesi anlamına geliyor. Üretici perişan İzmir Ticaret Borsası Meclis Üyesi Tayfur Gürcan, Türkiye’nin bu yaptırıma hazırlıksız yakalandığı ve geçen sürede çözüm üretemediği için üzüm üreticisinin perişan olduğunu söyledi. Kuru üzüm kilogram fiyatının 5 liradan 3 liraya gerilediğini belirterek, “Yeni sezonla ilgili de ihracatçının, üreticinin kaygıları var. Kaos ortamı fiyatları aşağıya çekti” dedi. Ziraat Mühendisleri Odası Manisa Şube Başkanı İbrahim Demran ihracatı süren 2015 ürününün daha önceki yıllardan farkı olmadığını vurgulayarak, “Kalıntı değerleri ön plana çıkarılarak, insanların psikolojisiyle, ticaretin dinamikleriyle oynanıyor. Bizim üzümümüz pis değil. Hâlâ AB ülkeleri, örneğin 0.04 ppm limitindeki ürünü almayı sürdürüyor” diye konuştu. Rusya belirsizliği ZMO Manisa Şube Başkanı Demran, yaş üzüm ihracatından da Rusya belirsizliği yaşandığını bildirdi. Alaşehir, Sarıgöl ağırlıklı olmak üzere kentin birçok ilçesinde ağustos başında piyasaya çıkacak yaş üzümün en büyük alıcısının Rusya olduğunu anımsatarak, “240 bin ton yaş üzümün 180 bin tonunu Rusya alıyordu. Ancak uçak krizinin ardından başlayan ambargo nedeniyle şimdi belirsizlik var. Rusya yasağı kaldıracağını açıklamıştı ancak bugüne kadar herhangi bir adım atılmadı” dedi. Manisa Ziraat Odası Başkanı Mustafa Kaçire de, yaş üzüm konusundaki belirsizliğinin sürdüğünü, yasağın kalkmasını beklediklerini söyledi. Üzümü güneş yaktı Son günlerde yurt genelinde gözlenen yüksek sıcaklık, Manisa’daki üzüm bağlarını vurdu. Salkımların güneş ışınlarına direk maruz kalması sonucu üzümler yandı. Sıcaklığın etkisiyle kızaran üzümlerde yer yer kurumalar görüldü. Salkımların güneş görebilmesi ve zirai ilaçların salkımlara direk ulaşabilmesi için “yaprak açılması” olarak bilinen metodu uyguladıklarını belirten üzüm üreticisi Ali Rıza İçki, bu yıl hava sıcaklığının beklenenin üzerinde seyretmesine bağlı olarak salkımların yandığını söyledi. Üzümlerin direk olarak gelen güneş ışınlarına maruz kaldığını anlatan İçki, “Bağlardan bilinçsiz olarak fazla yaprak alındı, salkımlar açıkta kaldı. Güneş altında 41 dereceye ulaşan güneş ışınları üzümleri yaktı, kızarttı ve kuruttu. Yanan üzümler artık bir işe yaramaz” dedi. Alaşehir Ziraat Odası Başkanı Necdet Türk, Alaşehir’deki 68 mahalleden 55’inde bağ bulunduğunu belirterek, şunları söyledi: “Özellikle güney- kuzey yönünde dikilen bağlarda güneş ışınları sabah ve öğleden sonra dik vurduğu için salkımlarda yüzde 30-40’lara varan oranlarda zarara neden oldu. Üreticilerimiz, ayaz, dolu gibi doğal afetlerden sonra şimdi de güneş afetiyla karşı karşıya kaldı. Çiftçi her zaman mağdur ve çaresiz. Biz üreticilerimizi sıcaklar öncesi uyarmıştık. Asmalardan yaprak alınması ve toprak işleme işlerinin bir süre ertelenmesini önermiştik. Ancak buna rağmen yaprak alarak salkımlarını açan üreticilerimiz olumsuz yönde etkilendi. Güneş yanıklarını sigorta kapsamıyor. . 13 10 Adım Paketiyle Yeni Kördüğümler »» Bakanlar Kurulu, 13 Haziran’da Çankaya Köşkü’nde toplandı. Toplantı sonrasında hükümet sözcüsü Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş yerine Başbakan Yardımcısı Nuretin Canikli, “10 Adımlık Ekonomi Paketini” açıkladı. Açıklamada tarıma ilişkin bölümlerde şunlar vardı: • Canikli, “Arazi toplulaştırılmasına yönelik kanun teklifi Meclis’e gelecek.” Arazilerin toplulaştırılması, çok parçalılığın önüne geçmesi açısından önemli ve yararlı. Ancak arazi toplulaştırılmasının şirketlerin elinde toplanmasını kolaylaştırmaya yönelik bir hamle olduğu görüşü yaygın, bu bakımdan endişe verici. • Canikli, “Ekilemeyen arazilerin devlet tarafından kiraya verilmesi sağlanacak, başka ülkelerde verimli tarım arazileri kiralanacak.” Türkiyeli çiftçilerin uygulanan tarım politikaları nedeniyle 2,7 milyon hektar toprağını ekemediği bir gerçek. Çiftçiler bu yüzden mutsuz ve yoksul. Bu durumda başka ülkelerin toprağını kiralamaya kalkışmak ne manaya geliyor. Buradaki kırsal mutsuzluğu oralara taşımak niye? Bu yaman bir çelişki değilse ne? Anlayan biri varsa, biz anlamayanlara da anlatsın ki, anlayalım. • Canikli, “Meraları işgal edenler cezalandırılacak” Türkiye’de ne zaman meraları işgal edenler cezalandırılacak denildiyse, işgalciler ödüllendirilmiştir. İşgalciler için ceza haberi, verilecek ödülün müjdesi olmuştur. Umarım bu kez yanılırız. • Canikli, “Et ve Süt Kurumu tarafından 15 bin ton et ithali yapılarak fiyatların artmaması sağlanacak” Türkiye’nin 1980 yılında nüfusu 45 milyondu. Şimdi 79 milyona yükseldi, nüfus olarak %75 oranında çoğaldık. Hayvan varlığımız 1980’de 85 milyon baş iken, şimdi 56 milyon baş civarında; yaklaşık %65 civarında azaldı. Hükümetin buna karşı argümanı; “Bizim destekleme politikalarımızla hayvan varlığı azalacak, ama hayvan başına verimlilik artacak, sorun olmayacak” şeklinde idi. Ancak altı yılda 2,8 milyar dolar canlı hayvan, 990 milyon dolar işlenmemiş kırmızı et olmak üzere yaklaşık 4 milyar dolarlık canlı hayvan ve karkas et ithal ettik. Görüldüğü üzere hayvancılığa ait ithalat ra- Abdullah AYSU ÇİFTÇİ-SEN Genel Başkanı kamları hükümetin politikalarını desteklemiyor, doğrulamıyor. Yanlış yolda olduğunu işaret ediyor. Ancak hükümetin ithalat politikasındaki ısrarı sürüyor. • Canikli, “2017 Şubat ayına kadar nitratlı gübre satışı engellenecek.” Türkiye’de yılda 5,5 milyon ton kimyasal gübre kullanılıyor, bunun %30’u yani bunun 1,5 milyon tonu nitratlı gübre. Nitrat sanayi geçmiş savaşlarda insanları katletme amaçlı kurulan sanayilerdendi. Savaş bittiğinde tarıma yönlendirildi bu sanayiler. Siz; insanları bir anda değil de, tedricen yok etme amaçlı kullanıma sokuldu, diyebilirsiniz. Gübrenin tarıma yönlendirilmesiyle sadece insan sağlığı değil, toprak ve su da tedricen kullanılamaz hale sokuluyor. Şimdi savaşlarda insanları katletme amaçlı daha farklı teknolojiler var. Biliyoruz. Bugün hükümet, nitratlı gübreler bomba ve patlayıcı imalında kullanılmasın diye devrevi kullanma ve devrevi yasaklama yoluna gidiyor. Yani hükümet, kimyasal gübreyi tarımsal üretimden tümden çıkarıp, yerine münavebe sitemine geçmiyor, hayvan gübresi vb değişik alternatifleri devreye almıyor. Başka bir deyişle hükümet, bir anda değil, aşamalı biçimde insan sağlığının risk altına girmesinde, toprağın ve suyun kullanılamaz duruma sokulmasında bir beis görmüyor. “10 Adımlık Ekonomik Paket” ile tarımdaki çelişkiler yumağına yeni kördüğümler mi atıyor? Tarım ürünleri ithalatında tarife kontenjanı açıklandı »» Bazı tarım ürünlerinin ithalatında uygulanacak tarife kontenjanları belirlendi. Ekonomi Bakanlığı, bazı tarım ürünlerinin ithalatında uygulanacak tarife kontenjanlarını açıkladı. Avrupa Birliği çıkışlı, Arnavutluk, Bosna Hersek, Fas, Filistin, Gürcistan, İran, İsrail, Karadağ, Makedonya, Mısır, Morityus, Sırbistan, Şili, Tunus ve Ürdün menşeli bazı tarım ve işlenmiş tarım ürünleri ithalatında tarife kontenjanı uygulanmasına ilişkin tebliğler ile Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğ, 19 Haziran 2016 tarih ve 29747 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı. 14 Temmuz 2016 Köy-Koop Haber TARIM Kuraklık Sigortası 2017’de Başlıyor »» Üzerinde çok detaylı bir şekilde çalışılan projenin pilot uygulamaları önümüzdeki yıldan itibaren başlayacak. TARSİM Genel Müdürü Yusuf Satoğlu “Buğday üretimi en yüksek olan 3 şehrin ilçelerinde çalışmalarımıza başlayacağız. Konya Cihanbeyli ve Ankara Polatlı gibi belli sayıda ilçede bu pilot çalışmayı deneyeceğiz. Hedefimiz daha sonra 10 üründe Türkiye geneline açılmak. Bu çok önemli bir proje” dedi. Satoğlu “Pilot uygulamaya 2017 yılında başlayacağız. Dünyada örnekleri var. İspanya ve ABD’de uygulanıyor. Kuraklık sigortasında Konya ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden taleplerin geleceğini düşünüyoruz. Kuraklık sigortasıyla toplam sigortalı sayısı da yüzde 20’yi bulur diye tahmin ettiklerini belirterek, “Çiftçilerin ilgisi artmaya başladı. Poliçe adedinde çok ciddi bir artış var. Sigortalanan alanlarda da yüzde 8’lik bir artış var. 6 aylık sürede 1 miyon 300 binin üzerinde poliçeye ulaştık. Çiftçi Kayıt Sistemi’nde (ÇKS) 2.5 milyona yakın üretici var. TARSİM sigortasını kullananlar ÇKS’ye üye olmak zorunda. Üye olmayan sigorta poliçesi kullanamaz. Üreticinin desteklerden yararlanabilmesi için ÇKS’ye üye olması gerekiyor.”dedi. En çok poliçe yaptıran ilin Tekirdağ olduğunu söyleyen Satoğlu, Tekirdağ’dan sonra Konya ve Edirne, toplam prime bakıldığında Manisa birinci. Malatya ise ikinci sırada. Üzüm ve kayısıda bedeller yüksek diye belirtti. Hükümetten 2B ve Tarım Arazisi Olana İkinci Şans »» 2B arazisi için müracaat edip bedelini ödemeyen, taksitini geciktiren ve başvuru yapmayan 226 bin, tarım arazisi satışında başvuru yapmayan 80 bin vatandaşa yeni bir şans daha verilecek. Hükümetten 350 bin vatandaşı ilgilendiren bir haber geldi. Buna göre, 2B arazisi için müracaat edip bedelini ödemeyen, taksitini geciktiren ve başvuru yapmayan 226 bin, tarım arazisi satışında başvuru yapmayan 80 bin vatandaşa yeni bir şans daha verilecek. Yeni düzenleme meclise sunulacak Torba Yasa’ya eklenecek. Böylelikle 2B'de müracaat ettiği halde ödeme yapmadığı için hakkını kaybedenler yeniden başvuru yapıp, bedelini ödemeleri koşuluyla satın alma hakkına sahip olabilecek. Geçen yıl milli emlak arazilerinin satışından yaklaşık 3.1 milyar lira gelir elde edildi. 2B arazilerinin satışından da 4 milyar lira kaynak toplandı. Bu yılın sonuna kadar da 3.7 milyar lira gelir hedefleniyor. Bakkoop Atakta »» Bursa’nın İnegöl İlçesinde, 2006 yılında süpermarketlerle rekabet edebilmek amacıyla 7 bakkalın bir araya gelmesiyle kurulan, bugün 100 ortağa ulaşan S.S İnegöl Bakkallar Temin Tevzii Kooperatifi (BAKKOOP), üyelerin gelirlerinde yüzde 400’e varan artışlar sağladı. Kooperatif Başkanı Bülent Savaşçı, ilk amaçlarının toplu mal alımıyla fiyatlarını alt seviyeye indirip, büyük marketlerle rekabet ortamı yaratmak olduğunu vurgulayarak, 2009 yılına kadar bu hedeflerine ulaştıklarını bildirdi. “BAKKOOP” tabelasıyla 2009’dan sonra ise markalaşmaya gidip, 2012 yılına kadar ilçenin çeşitli bölgelerinde 15 şube açtıklarını anlatan Savaşçı, zamanla eksiklerinin bulunduğunu, yerlerinin dar, ürün çeşitlerinin az olduğunu fark ettiklerini, bunu da yavaş yavaş metrekare yükselterek giderdiklerini ifade etti. Savaşçı, son olarak geçen yıl haziran ayında, 570 metrekarelik örnek bir “indirim mağazası” açtıklarını hatırlatarak, şunları kaydetti: “2006 yılına kadar günlük ciroları bin ile bin 500 lira arasında gezer- ken, BAKKOOP markasından sonra 3 bin ile 5 bin lira arasında ciro yapan üyelerimiz var. Yüzde 300-400 civarında ciro artışı yaptılar. En güzeli artık bakkallar fiyat politikasında zincir mağazalarla aynı, hatta daha aşağı olduğunu fark ettiler. Bakkallar kendileri de inanmıyordu ve bunu yaptılar. Çeşit olarak diğer zincir mağazalara yakın bir çeşit hizmet vermeye başladık. Bunun semeresini bütün bakkallar almaya başladı.” İlçede 30-40 bakkalın da kendilerini örnek alarak değişime gittiğini ifade eden Savaşçı, İnegöl’deki bakkalların, pazardan Türkiye ortalamasının üzerinde pay aldığını, artık insanların şehir merkezindeki zincir mağazalarına gitmeye gerek duymadıklarını dile getirerek, “Çünkü uygun fiyat, çeşit, hizmet var. Bunları yapmaya çalıştık.” ifadelerini kullandı. Nitratlı Gübre Satışı Yasaklandı »» Terör örgütlerinin patlayıcı yapımında kullandığı “Amonyum Nitrat” içeren gübreye ulaşımını engellemek amacıyla nitratlı gübrenin satışı, bakanlık tarafından geçici olarak durduruldu. Türkiye'de kullanılan yıllık 5,5 milyon ton gübrenin 1,5 milyon tonu patlayıcı yapımında kullanılan nitratlı gübre.Türkiye’de yaklaşık 9 bin 700 noktasında gübre satışı yapılıyor. Terör örgütlerinin kötü amaçlarına ulaşmak için tercih ettikleri nitrat içeren gübrelere kolay ulaşımı Bakanlığı harekete geçirdi. Terör örgütünün nitelikli patlayıcılar yanında ağırlıklı olarak amonyum nitrat kullanması üzerine gübreye yönelik acil tedbirler gündeme alındı. Bu tedbirler arasında çipli denetim mekanizmasının daha etkin hale getirilmesi, yani 200- 300 çuvaldan birine mutlaka çip konulması, çiftçi kayıt sisteminden anlık takip yapılması, drone'larla havadan takibin sıkılaştırılması, ithalatçı firmalara sıkı denetim getirilmesi ve son tahlilde gübre ticaretinin tamamen millileştirilmesi, yani yerli üretimden ithalatına kadar devletin tamamen kontrolü ele alması tartışılıyor. LPG tüpleri de bu konunun diğer ayağını oluşturuyor. Tarım sektöründe gübre olarak değerlendirilen ''amonyum nitrat'' bileşikleri yüksek ısıya tabi tutulduklarında bomba etkisi yapıyor. Patlamayan Gübre İçin Ortak Çalışma Başlatıldı Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü ve GÜBRETAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Karayama, nitratlı gübrelerin patlayıcı özelliğini ortadan kaldırılarak kullanılmasıyla ilgili TÜBİTAK ile bir çalışma başlatıldığını söyledi. GÜBRETAŞ’ın da TÜBİTAK ile iş birliği içinde olduğunu vurgulayan Karayama, “Yurt dışında yapılan çalışmalar da takip ediliyor. Özel sektör firmaların bunla ilgili çalışmaları var. Çalışma bittikten sonra bakanlıktan tescil alacaklar ona göre satışa sunacaklar.” dedi. Nitratlı gübrelerin satışının engellenmesinden diğer özel sektör firmaları gibi GÜBRETAŞ’ın da etkileneceğini söyleyen Karayama, “Bundan belli bir döneme kadar satışı yasaklandığı için mutlaka etkilenecekleridir. Ancak, zarar edeceğiz gözüyle bakılmaması gerek. Buradaki tedbirin amacı insanlarımızın can güvenliğidir. Buna da tedbir alınması gerekliydi.” diye konuştu. Karayama, nitratlı gübrenin yasaklanmasının bu dönemde Türk tarımı açısından sıkıntı yaşatmayacağını belirtti. Bitkinin nitratlı gübreye en az ihtiyaç olduğu dönemde olunduğunun altını çizen Karayama, “Nitratlı gübre kuru tarım yapılan alanlar ve ağırlıklı olarak buğday- da kullanılır. Buğdayla ilgili hasat dönemindeyiz. Şubat, mart gibi gübreye ihtiyacı olacak. O dönemde tekrar değerlendirilecektir tabi. Alternatiflerimiz var. Şu anda mevcut gübre arasında bitkinin azot ihtiyacını karşılayacak gübreler mevcut. Üre gibi gübrelerle nitrat olmadan da gübrenin azot ihtiyacı karşılanabiliyor.” dedi. Bu dönemde sulu tarım yapılan ürünlere ağırlık verileceğini vurgulayan Karayama, suyun olduğu yerde nitratlı gübreye ihtiyacın olmadığını kaydetti. Çiftçiler İçin Danışma Hattı Gübretaş, web ve mobilden sonra canlı telefon bağlantısıyla danışmanlık hizmeti başlattı. 0216 468 51 51 nolu Gübretaş Danışma Hattını arayan çiftçilere, uzman ziraat mühendisleri bitki besleme ve koruma konularında anlık olarak bilgi verecek. Bitkilerde Hastalıklar Artık Fotoğraf İle Teşhis Edilecek »» Mersin Üniversitesi Teknopark’ta bir yazılım firması tarafından geliştirilen Plex uygulaması, hasta bitkilerin teşhisini kullanıcıların bir fotoğraf yüklemesiyle mümkün hale getirmeyi amaçlıyor. KOSGEB Destekli Prototip aşamasındaki projenin ilk uygulaması beta sürümüyle yayınlandı. Tüm onayları ve pantentleri alınan ürün Türkiye'de bir ilk olma özelliğini taşıyor. Dünyada böyle bir yazılımın birkaç yazılım firması tarafından denendigini fakat sonuca varılamadıgını belirten Plex uygulamasının yazılım uzmanı Cevat Serin, geliştirdikleri uygulamnın özellikleri hakkında bilgiler verdi. Serin, Plex, Mersin Üniversitesi Teknopark bünyesinde KOSGEB destekli bir girişim olarak 2014 yılında başlayan Cadcom Bilgisayar imzalı bir uygulama olduğunu söyledi. Yapay zeka ve görüntü işleme teknolojileri kullanarak mobil cihazlar için bulut tabanlı uygulamalar geliştirmek isteyen Cadcom'un, Plex ile tarım sektörünü hedeflediğini kaydetti. Plex, 3 milyon çiftçinin hayatını kolaylaştırabilecek uygulama olarak kurgulandı. Sahada çalışma yapan mühendislerin bitki hastalıkları teşhiste yüzde 100 doğruluk oranına ulaşamaması sebebiyle çiftçilerin hastalık teşhisi ve koruyucu önlemler için uzun süre beklemesi gerektiğini kaydeden Cevat Serin, ayrıca sunulan çözümlerin yeterince ekonomik olmaması gibi sorunlar bulunduğunu dile getirdi. Plex ile bu sorunlara çözüm getirmeyi hedeflediklerini belirten Cevat Serin, sözlerine şöyle devam etti: "Plex, belirttiğimiz gibi süreci birkaç fotoğraf yüklemeye indirgeyerek, oldukça kısaltıyor. İlgili hastalığın görsel üzerinden doğru tanımlanması için geliştirilen Plex algoritmaları ziraat mühendisleri tarafından iki yıldan uzun sürede toplanan bitki resimleri kullanılarak geliştirildi. Bunun için Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nden de destek alındı." Serin, ürettikleri ürünün bitkileri görsel yolla teşhis edebilen bir yazılım içinde bir çeşit yapay zeka bulunduğunu, ürünün 5 yıllık bir çalışma ve test çalışmaları sonucunda insanların kullanımına sunduklarını belirtti. Uygulamanın içinde ziraat mühendislerini taklit eden bir yapay zeka bulunduğunu, bu yapay zekanın insanlar gibi normal olarak her şeyi öğrendiğini anlatan Serin, "Beta sürüm uygulaması olan Plex şimdilik yalnızca dört bitkiye ait hastalıklar teşhis edilebiliyor. Bu bitkilerin piyasada tüketimi en yüksek ve en sık hastalık riski gösteren bitkilerdir. İlerleyen etaplarda uygulamanın tam sürümünde 15'e yakın tarım bitkisi bulundurmayı ve uzun vadede Türkiye'deki tüm bitkileri kapsama almayı hedefliyoruz." şeklinde sözlerini tamamladı. Köy-Koop Haber Temmuz 2016 TARIM VE ÇEVRE 15 Kırsal Yoksulluğun Azaltılması: Tarım? SÜTAŞ’ın Doğal Enerji Kırsal yoksul kimlerdir? »» Öncelikle bu sorunun yanıtını vermek en doğru yaklaşım olacaktır. Kırsal yoksul; kırsal alanlarda yaşayan düşük gelirli üreticiler, aile çiftçileri, gelir getirici üretim kaynaklarına ulaşmada son derece kısıtlı imkânları olan kırsaldaki kadınlar ve topraksız tarım işçileridir. Ayrıca sosyal güvenliği olmayanlar, engelli ve yaşlı insanlarda kırsal yoksul insanlar arsında sayılmaktadırlar. Kırsalda yaşayan ve geleceğimizin sigortası olan gençler için de kırsalda yaşam oldukça zorluklarla ve mücadele ile doludur. Çünkü günümüz koşulları, kırsal gençliğin kentli bir yaşam formatına yönelmesine neden olmaktadır. Kırsal yaşam koşulları; gençlerin eğitim, sosyal ve ekonomik beklentilerine tatmin olabilecekleri düzeyde yanıt verecek yeterlilikte değildir. Bu gerçek, maalesef dünyanın her yerindeki kırsal alanlarda hemen hemen aynıdır. Yüksek düzeyde gelir getirici imkânlara sınırlı düzeyde ulaşımları olan kırsal yoksul dediğimiz bu gruptaki insanlar; balıkçılığa, kırsaldaki diğer tarımsal ve ormancılık faaliyetlerine yani doğa koşullarına bağımlı olarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Kırsal yoksulluk nedir ve kırsaldaki zorluklar nelerdir? Kırsal yoksul tanımını yaptıktan sonra kırsal yoksulluk ve kırsaldaki zorluklar kavramlarını da açmak gerekir. Dünyanın genel olarak her yerinde kırsaldaki yaşam koşullarına ve kırsal ekonomiye bir göz attığımızda, ortak sorunun kırsal yoksulluk olduğunu görmekteyiz. Birleşmiş Milletlerin yoksulluk ve sağlıkla ilgili raporuna göre, Dünya nüfusunun en yoksul kesimini oluşturan 1,2 milyar insanın yaklaşık % 75’i kırsal alanlarda yaşamaktadırlar ve günlük 1$ altında gelire sahiptirler. Dünya genelindeki kırsal yoksulluk ortalaması % 29 oran ile % 13 olan kentleşme oranından önemli derecede daha yüksektir. Kırsalda yaşayan insanlar kırsal yoksullukla mücadelenin bir yolu olarak, gittikçe hızla artan miktarda tarım dışı alanlara yönelmeyi ve kentlere göç etmeyi bir çıkış yolu olarak görüyorlar. Çünkü kırsal yoksul olarak tanımladığımız bu insanlar, kırsal yoksulluk kavramının içine giren kırsalda altyapı yetersizliği, diğer temel ihtiyaçların karşılanması ile ilgili hizmetlerin yeterli düzeyde alınamaması ve kredi imkânlarına ulaşmadaki ciddi kısıtlar gibi birçok sorunla birlikte yaşamak zorundalar. Genelde kırsal yoksulluğun azaltılması teorik olarak hızlı ekonomik büyüme ile başarılabilir şeklinde görünmektedir. Ancak uygulamada, yani hayatın içinde hızlı ekonomik büyüme kırsalda her derde deva bir çözüm asla değildir. Çünkü uygulanan politikalar; kırsaldaki tarımsal verimliliği arttırmayı, kırsal altyapıyı iyileştirmeyi, kırsalda yaşayan insanların sosyal hizmetlere ulaşmasını ve sosyal güvenliklerini sağlamayı, kırsaldaki üretici ve tüketici örgütlerinin gelişmesini teşvik etmeyi hedeflemiyorsa kırsal yoksulluk mutlaka devam edecektir. Ayrıca bu politikalar, kırsaldaki kadınların gelir getirici üretim kaynaklarına ve diğer sosyal hizmetleri almalarına ulaşmalarında da yetersiz kaldığı sürece kırsal yoksulluk yine devam edecektir. Dr. Nezaket CÖMERT Ziraat Yüksek Mühendisi [email protected] Kırsal yoksulluğun kök salmış olduğu yerlerde, kırsaldaki insanların sosyo-ekonomik olarak zorluklara karşı fazla dirençli olamadıkları bir gerçektir. Bu gerçekle birlikte iklim değişikliği, diğer çevresel tehditler, dünya nüfusunun her geçen gün artması ve kırsaldan kente göç gibi önemli faktörler de, kırsal alanlardaki yaşam koşulları üzerinde orantısız düzeyde bir baskı oluşturmaktadırlar. Bu gibi zorluklar karşısında kırsal yoksulluk ile mücadele etmenin etkili yollarından biriside, özellikle doğal kaynakların ve mevcut ekolojik dengenin yönetiminde tüm insanlığın elbirliği ile hareket etmesidir. Kırsal yoksulluğun azaltılmasında neler yapılabilir? Kırsal kalkınma politikalarının sadece bitkisel ve hayvansal üretimi arttırmaya odaklanması, ne gıda güvenliğinin sağlanması ne de kırsal yoksulluğun azaltılması için yeterli olmayacaktır. Bunun yerine olabildiğince geniş, etkin, kırsal ekonomiyi çeşitlendirecek ve harekete geçirecek politika yaklaşımları üzerinde çalışılması gereklidir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile ortakları ve diğer uluslararası kuruluşların her biri, kendi uzmanlık alanlarına göre kırsal yoksullukla mücadele etmek için ortak kararlar almışlardır. Bu karaların başlıcaları şunlardır: • Sürdürülebilir kırsal kalkınma için daha geniş bir strateji bağlamında kırsal yoksulluğun azaltılmasına yönelik daha tutarlı bir yaklaşım belirlemek, • Kırsal alandaki kurumları, yerel üreticileri ve bu üreticilerin oluşturduğu tarımsal amaçlı üretici örgütlerini güçlendirmek ve bu örgütler aracılığı ile doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını ve yönetimini sağlamak, • Gelir getirecek kaynaklar ile sosyal hizmetlere ulaşmadaki eşitsizlikler ile özellikle kırsaldaki cinsiyet eşit- sizliğini azaltacak önlemler almak, • Kırsalda gençler, kadınlar ve erkekler için iyi tarım uygulamalarını ve tarım dışı istihdam alanlarını teşvik edecek programları ve politikaları uygulamak, • Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının sağlanması için yatırım yapılması, kırsal yoksulluğun azaltılması, kırsalda kadının ekonomik olarak güçlendirilmesi ve kırsal ekonominin geliştirilmesi teşvik edilirken, kırsal nüfus arasındaki gıda ve gelir düzeyindeki güvensizliğinin etkili bir şekilde azaltılması için sosyal koruma programlarının geliştirilmesi, • Tarımsal amaçlı üretici örgütlerinin özellikle aile işletmelerinin rekabet gücünün geliştirilmesinde, pazar işlemlerinde ölçek ekonomisinin anlaşılmasında ve üreticilerin pazar gücünü kazanmalarında önemli bir araç olduğu ve bu nedenle tarımsal örgütlenmenin güçlendirilmesi gerekliliğidir. Sonuç olarak, kırsal yoksulluğun azaltılmasında sadece tarımsal faaliyetlere odaklanmış tarım politikalarının geliştirilmesi tek başına yeterli olmayacaktır. Kırsaldaki gençlerin özellikle de genç kadınların gerek tarımsal amaçlı örgütler aracılığı ile gerekse de bireysel olarak ekonomiye aktif katılımlarının sağlanması ve üyesi/ortağı oldukları tarımsal örgütlerindeki liderliklerinin geliştirilmesi yönünde politikalar geliştirilmeli ve bu politikaları hayata geçirecek projeler uygulanmalıdır. Ayrıca tarım sektörü tek başına kırsal nüfus için istihdam sağlayamayacaktır. Çünkü özellikle geçimlik çiftçiler dediğimiz aile çiftçileri modernizasyon, ulusal ve uluslararası pazarların taleplerini karşılamada ve adapte olmada, standartları karşılamada zorlanmaktadırlar. Bu nedenlerden dolayı da kırsalda ekonominin çiftlik içi faaliyetlerde ve çiftlik dışı alanlarda çeşitlendirilmesi ve geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacı karşılamaya yönelik politikaların ve çalışmaların sayısının arttırılması önem arz etmektedir. Bütün bunlara ilave olarak, yoksulluk ile mücadelede atılacak en önemli diğer bir adımda tüm ülkelerin küresel işbirliğine gitmesidir. KAYNAKLAR Tesisleri Açıldı »» Sütaş, Türkiye’nin tarımsal nitelikli en büyük biyogaz ve enerji üretim tesisinin açılışını Aksaray’da gerçekleştirdi. Sütaş, enerji ihtiyacının tamamını çiftliklerinin gübrelerinden ve fabrikalarının organik atıklarından üretirken 10 milyon ağaca eş değer sera gazı azaltımı gerçekleştirecek. Süt ve süt ürünleri sektörünün lider markası Sütaş, ineklerin yediği ottan sofralara ulaşan süt ürünlerine kadar süt değer zincirinin her aşamasını yönetip kontrol ettiği entegre bir iş modeliyle çalışıyor. “Çiftlikten Sofralara” entegre iş modelimiz “doğal lezzet”imizin güvencesidir diyen Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, doğal tarım ve doğal enerji için de yatırımlarımıza devam edeceğiz.” dedi. Açılış konuşmasında, “Doğal lezzeti doğal enerji ile üretiyoruz” diyen Yılmaz, açılışı gerçekleştirilen tesisin, 6,4 MWh elektrik enerjisi üreterek süt ürünleri fabrikasının elektrik ihtiyacının tamamını; buhar ve sıcak su ihtiyacının da önemli bir kısmını sağlayacağını ifade etti. Enerji üretiminin diğer bir çıktısı olan organomineral gübre üretimi için devam etmekte olan yatırımlarının 2016 yılı sonunda tamamlanacağını ve yem bitkileri için günde 150 ton özel gübre üretileceğini söyledi. Sütaş’ın bugüne kadar Aksaray’da doğal tarım, doğal enerji ve doğal lezzet üretim tesislerine yapılan yatırımlarının 205 milyon dolara ulaştığını; bin 450 çalışan ve 11 bin süt üreticisi aile ile birlikte tarıma dayalı sanayinin güzel bir örneğini ve bir bölgesel kalkınma modeli oluşturduklarını ifade etti. Muharrem Yılmaz, konuşmasında, Sütaş Aksaray Doğal Enerji Tesisleri’nin küresel ölçekte bir sertifika programı olan Gold Standart tarafından sertifikalandırılan Türkiye’nin ilk biyogaz tesisi ve Çevre Bakanlığı’nın belgelendirdiği ilk tarımsal nitelikli katı atık bertaraf tesisi olduğunu vurguladı. Yılmaz, “Şu ana kadar Aksaray Doğal Enerji Tesislerimize 9 milyon dolar yatırım yaptık. 2016 ve 2017 yılında enerji üretim kapasitesini artırmak ve gübre tesisini kurmak için 17 milyon dolar daha yatırım yapacağız. Yatırımlarımız tamamlandığında tesislerimiz, bin 800 ton/ gün gübre ve atık işleme kapasitesine sahip olacak; elektrik üretimimiz, 15 MWh’e, buhar üretimimiz 10 ton/saat’e çıkacak. Organomineral gübre üretim kapasitemiz ise günde 350 tona çıkacak” şeklinde konuştu. Bursa Karacabey’deki Sütaş tesisleri bünyesinde benzer bir tesisin yer aldığını, Tire’deki tesislerin ise bu yılın Ekim ayı içinde devreye alınacağını kaydeden Yılmaz, doğal enerji ve gübre yatırımlarının toplam tutarının 2017 sonunda 60 milyon dolara ulaşacağını ve böylece 10 milyon ağaçlık bir orman kadar sera gazı salınımını azaltacaklarını ifade etti. . Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar Lahana Kelebeği 1)http://www.worldbank.org/en/news/ feature/2014/03/22/mundo-sin-pobreza-leccion-brasil-mundo-bolsa-familia 2)http://www.ab.gov.tr/files/ardb/ evt/2_turkiye_ab_iliskileri/ 3)http://www.fao.org/about/what-wedo/so3/en/ [Bilimsel adı: Pieris brassicae Linn. (Lepidoptera: Pieridae)] Lahana kelebeği Pieridae familyasına ait bir kelebek türüdür. Kelebek donuk sarı renkli yumurtalara sahiptir. Larvalar dört kez deri değiştirerek beş larva dönemi geçirir. Son dönem larvalar, silindirik, sağlam ve diri görünüşlü olup karın ve göğüs bölgelerinde parlak renkler- le ve sarı renklidir. Erkek kelebeklerin ön kanatlarda kısa aralıklarla siyah renkli pullar bulunmaktadır. Erkek ve dişi kelebeklerin alt kanatları birbirine benzer. Pupalar ilk dönemde soluk yeşil renkli, sonradan üzerinde siyak noktalar belirir. Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN 16 Temmuz 2016 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK 5 Haziran Dünya Çevre Günü »» Birleşmiş Milletler kararıyla her yıl 5 Haziran “Dünya Çevre Günü” olarak kutlanıyor, dünyanın birçok ülkesi gibi Türkiye’de de çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Doğa koruma konusunda duyarlılık yaratmayı, sorunlara dikkat çekmeyi amaçlayan Dünya Çevre Günü, 1972 yılından beri kutlanıyor. BrExit* Kazanan Kim? Değerli kooperatifçi dostlar, »» Son zamanlarda medyada AB ile ilgili gündem futbol şampiyonasından çok İngiltere’nin üyelikten çıkması ile ilgili oldu. Bu nedenle sizlerle bu sayıda AB’de yaşanan son gelişmeler üzerinde durmak istiyorum. üyeliği kabul etmiştir. O günden Geçen sayılardaki yazılarımda AB’de sonra AB - İngiltere ilişkileri hep özellikle Fransa’da ve Yunanissorunlu olmuş, İngiltere sürekli tan’da yaşanan isyanlardan ve sıyukarıda örnekleri verildiği gibi kıntılardan bahsetmiştim. Şimdi ayrıcalıklı bir statü ile dışarıda de medyada şok gibi karşılanan kalmayı tercih etmiştir. Özellikama hiç te şok olmayan İngille Demir Lady Margaret Thattere’nin AB’den ayrılışı ile karşı cher zamanında bu çatışmalar karşıyayız. Bunun şok olmamasıDr. Erhan EKMEN üst düzeye çıkmıştır. nın sebebi İngiltere’nin daha ilk başından beri AB ile ilişkilerinden Şimdi günümüze dönersek ve yuaçıkça görülmektedir. Gelin biraz geçmişe karıda verilen tarihçeye göre bir de konunun bakıp bugün neler olduğunu anlamaya çalı- tarım ile ilişkisine bakarsak; İngiltere’nin ayşalım. rılışı daha anlamlı olacaktır. Öncelikle AB’nin Yüzlerce yıl süren savaşlar ve özellikle II. en eski politikası, AET kurulduktan bir yıl Dünya Savaşından sonra, Avrupa Dün- sonra oluşturulan ilk politika olan Ortak Taya’nın en kanlı bölgelerinden birine dönüş- rım Politikasıdır. AB ortak bütçesinin halen tür. Burada kalıcı barışı getirmek amacıyla %40’dan fazlası bu politikanın işletilebilmesi önce silah yapımının ham maddesi kömür için kullanılmaktadır. Bu ortak bütçe, Almanve çelikte, sonra atom enerjisinde ve en so- ya ve İngiltere gibi ülkeler tarafından diğer ülnunda ekonomide karşılıklı kontrolü sağla- kelere göre daha fazla finanse etmektedirler. yacak ortamlar oluşturulmaya çalışılmıştır. Fransa gibi tarımda ciddi potansiyeli olan ülFransa’nın önderliğinde Avrupa Ekonomik keler ise bu bütçeden diğer ülkelere göre daha Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi fazla faydalanmaktadır. Yani İngiltere kendi Topluluğunu kuran Antlaşmalar 1957 yılın- içinde milli tarım politikalarını yürütmek için da Roma’da (İtalya) imzalanarak ilk somut kendi çiftçisine yeterli desteği AB kuralları geadımlar atılmıştır. Kurucu Altılar olarak reği veremezken, ortak bütçe için verdiği paanılan 6 ülke Belçika, Fransa, Almanya, İtal- ralarla Fransız çiftçilerini destekler pozisyona ya, Lüksemburg, Hollanda tarafından AET düşmüştür. Bunun yanı sıra 20002li yıllarda oluşturulmuştur. İngiltere bu oluşumu des- tarımda sıkça yaşanan reform çalışmaları tateklemesine rağmen içinde yer almamıştır. rım ile ilgili ciddi baskılara ve isyanlara sebep Çünkü İngiltere’nin kendine ait bir hesabı ve olmuştur. Özellikle 2013 yılındaki son reform bunun için kurulu bir düzeni vardı. ve sütte kotaların kalkması gibi uygulamalar Bu düzen, eski İngilizce’de “ortak çıkar, fay- bu durumu zirveye çıkarmıştır. Bir de bunlada” anlamına gelen commonwealth sözcüğü ra yakın bir tarihte uygulamaya girecek AB ile tanımlanan ve karşılıklı ekonomik etkile- ABD Transatlantik Ticaret Ve Yatırım Ortakşime dayanan “İngiliz Milletler Topluluğu” lığı (TTTIP) ile yaşanmaya başlayacak yeni oluşumudur. Tarihte İngiltere’nin eyaleti sorunlar ilave edilirse durum daha iyi anlaveya sömürgesi olmuş ülkelerden oluşmak- şılır hale gelecektir. İngiltere’nin 50 ülkeden tadır. Burada aralarında Malta, Kıbrıs, Ja- oluşan kendi topluluğu adına ABD ile kendi maika, Güney Afrika, Tanzanya, Uganda, gümrük birliği anlaşmasını yapabilmesi için Kenya, Mozambik, Kamerun, Sri Lanka, bir an evvel AB’nin bağlayıcı kurallarından Singapur, Maldivler, Hindistan, Avustralya, kurtulması gerekmektedir. Bu duruma örYeni Zelanda, hatta Kanada gibi 5 kıtadan nek olarak; AB’nin hayvan refahı, hormon bir araya gelen toplam 50 ülkeden oluşan bir kullanımı ve GDO’lu yem konusundaki sıkı topluluktan bahsedilmektedir. Bu ülkelerin kurallar ve yasaklar nedeniyle İngiliz hayvançok önemli doğal kaynakları ve madenleri cılık sektörü ABD’ye karşı rekabette büyük bir bulunduğu ve çoğunun hala Birleşik Krallık dezavantaj ile karşılaşacaktır. İngiltere, Dünhükümdarını sembolik olarak en üst düzey yanın en güçlü kooperatif ekonomisine sahip yöneticileri olarak tanımladıkları düşünü- olsa da piyasadaki bu zayıflığa daha fazla katlürse; bu topluluğun İngiltere için önemini lanmak istememektedir. ve getirisini tahmin etmek zor olmayacaktır. Bütün bu değerlendirmeler ışığında şu sıraİngiltere bu avantajını kaybetmemek için lar bütün Avrupa’yı bir futbol havası sardığı AB’ye hiçbir zaman tam anlamıyla üye olma- için maç skoru gibi bir değerlendirmede bumıştır. Örneğin ortak para birimi oluşturu- lunabiliriz. İngiltere’nin hiç sahaya girmeden, lurken Eurozone bölgesi içine dahil olmamış saha dışında yürüttüğü bu maçtan aniden ve para birimi olarak Sterlin kullanmaya ayrılması, yenik sürdürdüğü maçı bir anda devam etmiştir. Bir başka örnek ise; pasa- avantaja dönmüş ve maçta öne geçmiştir. port kontrolü olmadan ülkeler arası seyahat Hiç bitmeyen bir müsabaka olan bu maçedebilmek için oluşturulan, hiçbir birlikte- ta, İngiltere’nin gözden kaçırdığı bir husus liğe girmeyen İsviçre’nin bile içine girdiği bulunmaktadır. Birleşik Krallığı oluşturan Schengen Bölgesine İngiltere, İrlanda ile Galler, İngiltere, İskoçya birlikte dahil olmamıştır. ve Kuzey İrlanda’nın bu Yani İngiltere her zaman süreç içinde farklı fikirAB’ye kerhen üye olmuşlerde olması nedenle kısa tur. Zaten üyelik süreçi bir süre sonra bu ülkebile sorunlu gerçekleşmişlerden bir ya da ikisinin tir. Danimarka ve İrlanbağımsızlık isteğiyle ayrılda ile birlikte üyelik için ma talebi ihtimali ortaya yaptıkları başvurular İnçıkmıştır. Yüzyıldan fazla giltere yüzünden Fransa bir süreden beri Ortadotarafından ret edilmiştir. ğu’da ülkelerin dağılma Uluslararası Kooperatifçilik General de Gaulle, eski ve parçalanma sürecinde Teşkilatınca bu yıl “gelecek için müttefiki İngiltere’nin demokrasi havarisi olarak hareket etme gücü” teması ilan üyeliğine karşı 1963 ve büyük gayretler gösteren edilen “2 Temmuz Uluslararası 1967 yıllarında iki kez İngiltere’nin, benzer bir Kooperatifçilik Günü”nün veto yetkisini kullanmış, durum karşısında kendi kooperatifçilerimize zorlu müzakerelerden ülkesindeki tutumunu hep kutlu olmasını dilerim. sonra ancak 1973 yılında birlikte göreceğiz. . * Britanya'nın (Birleşik Krallık) ilk iki harfi (Br) ile exit (çıkış) kelimesinin birleşmesinden oluşan Brexit, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkması anlamına geliyor. O tarihten bugüne kamuoyunun duyarlılığı arttı ama bir yandan doğanın başa çıkmaya çalıştığı sorunlar daha da büyüdü. Küresel iklim değişikliği, su sorunu, nükleer enerjinin yarattığı belirsizlik, doğal alanların tahribi, yaban hayat üzerindeki baskı, giderek artan dünya nüfusunun ihtiyaçları ve yarattığı yük bizi koruma anlayışımızı ve yaşam biçimlerimizi gözden geçirmeye zorluyor. Bugünkü tüketim ve üretim modelleri aynı kaldığı taktirde nüfus 2050’de 9 milyar 600 milyona ulaşacak ve bugünkü yaşam tarzımızı sürdürmek için üç gezegene ihtiyacımız olacak… 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde TEMA Vakfı tüm Türkiye’ye doğal varlıkları koruma çağrısı yaptı. Karar vericileri, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne uyumlu politikalar üretmeye davet eden vakıf gezegeni tehdit eden tehlikelere de şöyle dikkat çekti; “Gezegenimiz iklim değişikliği tehdidi altında. Suriye’de 2006 sonrası yaşanan iklim değişikliğine bağlı kuraklıklar nedeniyle yaklaşık 1.5 milyon insan kırsaldan şehirlere göç etmek zorunda kaldı. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgede yüzde 25’lere varan verim kayıpları yaşanıyor. İklim değişikliği ve beraberinde ekosistem üzerine getirdiği baskı unsurları nedeniyle 21. yüzyıl içinde çok sayıda canlı türü yok olacak ya da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.” Su kanununa ihtiyaç var Vakfın açıklamasında tehditler şu şekilde sıralandı; • Orman kaybı: Türkiye’nin toplam 21.5 milyon hektar orman alanının yüzde 48’i erozyona maruz kalıyor ve topraklar yok oluyor. Şimdiye kadar 2/B uygulaması ile 473.420 hektar alan orman rejimi dışına çıkarılmış, Orman Kanunu’nun söz konusu maddeleri ile 2013 sonuna kadar 414.222 hektar ormanlık alanda madencilik, ulaşım, enerji, haberleşme, atık yönetimi ve benzeri amaçlı tesisler için izin verilmiştir. • Su: 2050 yılında dünya nüfusu 9 milyarı geçecek. 2025’ten itibaren 1.8 milyardan fazla insanın su kıtlığına maruz kalacağı tahmin ediliyor. Hala dünyada su tüketiminin yüzde 71’i, Türkiye’de ise yüzde 73’ü tarım sektöründe gerçekleşiyor. ‘81 İlde Su Varlıklarına Yönelik Tehditler’ haritasına göre 37 ilde tespit edilen 72 tehdit var. Tehditlerin öne çıkan sebepleri arasında endüstriyel faaliyetler, havzalar arası su transferleri ve barajlar/HES’ler bulunuyor. Su varlıklarını havza bazında geliştirmeyi, katılımcı ve şeffaf bir anlayışla yönetmeyi hedefleyen bir Su Kanunu’na ihtiyacımız var. • Hava: Dünya sağlık Örgütü (DSÖ) 2016 verilerine göre dünyada şehirlerde yaşayan nüfusun yüzde 80’inden fazlası temiz hava soluyamıyor. Türkiye’de hava kirliliğinin kabul edilebilir sınırı 2015’te 81 ilin 41’inde aşıldı. En yüksek düzeyde hava kirliliği görülen 3 il Aksaray, Ağrı ve muş oldu. DSÖ’nün hava kalitesi limiti dikkate alınarak yapılan değerlendirmede sadece Çankırı’daki değerlerin limitin altında olduğu görüldü. Türkiye’de bir an önce hava kirliliğini önleme konusunda adım atılması ve hava kirleticileri için DSÖ tarafından önerilen sınır değerlerin kullanılmasını sağlamak amacıyla yasal düzenleme yapılması gerekiyor. Büyük mera kaybı • Gıda: 1920’lerin başında arazilerimizin yüzde 56’sını oluşturan meraların oranı bugün yüzde 19’a gerilemiştir ve mevcut meralarımızın yüzde 70’inde bitki örtüsü zayıf ve verimsizdir. Diğer yandan Türkiye’de 2020 yılında 5 milyon nüfus artışı olacağı tahmin edilmektedir. Eklenen nüfus için beslenmede en önemli kısmı tutan tahıl üretimi dikkate alındığında üretimimizin 1 milyon ton artması gerekecektir. Bu durum, eğer verimlilik artışı sağlanamazsa, yaklaşık 400 bin hektar tarım alanına daha ihtiyaç duyulacağı anlamına gelmektedir. • Biyoçeşitlilik: Türkiye biyolojik çeşitlilik açısından çok zengin, ancak 12.000 bitki türünden 1.400’ü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. 5 Haziran Dünya Çevre Günü yasadısı yaban hayatı ticareti için Sıfır Tolerans Köy-Koop Haber Temmuz 2016 KOOPERATİFÇİLİK Dünyadan Kooperatif Hikâyeleri Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN Değerli Kooperatifçi Dostlar, Sizlerle bu hafta kooperatifçilik açısından çok tartışmalı bir konuyu paylaşacağız. İsrail’den bir kibutz hikâyesini aktaracağız. Dünya’da kooperatif benzeri gösterilen ama uygulamada kooperatifçilikten çok farklı olan 2 önemli örgüt tipi bulunmaktadır. Bunlardan biri Sovyetler Birliği zamanında demir perde ülkelerinde yaygın olan Kolhoz ve solhozlar diğeri ise; bugün de varlığını sürdüren İsrail’deki Kibutzlardır. İbranicede “topluluk” ya da “birlikte” anlamına gelen Kibutzlar, İsrail’de ortaklaşa toplum hareketinin gerçekleştirildiği yerleşim bölgelerine verilen isimdir. İlk kez 1909 yılında kurulan ve İsrail devletinin kuruluşunda önemli etkileri olan bu yapı, başlangıçta sadece tarımla sınırlıyken bugün çoğunlukla fabrikalar ve sanayi üretim ile ilgilenmektedir. Halen İsrail nüfusunun %3’ünü oluşturan nüfusu 100- 2000 arasında 250 kadar kibutz vardır. Kibutzlar sosyalizm ve siyonizmin bir araya uygulanmaya çalışıldığı yerlerdir. Burada topluluklar, din merkezli olarak biraya gelmektedir. Bu yaklaşım evrensel kooperatifçilik prensipleri açısından farklı bir durum olarak kabul edilmektedir. Biz bu farklılığa dikkat çekmek amacıyla bu hikâyeyi tercüme edip sizlerle paylaşıyoruz. Beit Shein Vadisi: Kibutziçin Zengin Bir Yuva Zeytin, üzüm, buğday, arpa, incir, hurma ve nar. İncil’de yazılı bu yedi tür, İsrail’in güneşte kavrulan topraklarında yetişmektedir. Kibbutz Sde Eliyahu adlı Kibutz, hayatta kalmak için sadece tarım ilgili işletmelere güvenen ve İsrail’de dini olan tek kibutz olarak yukarıda sayılan yedi çeşitten altısını genellikle pestisit kullanmadan yetiştiriyorlarmış. Merkezi Kibutz binaları yeşil çimenler ve büyük ağaçlarının ortasında bir alanda bulunuyormuş. Taberiye Gölü’ne doğru uzanan Beit Shein vadisinde yer alan Kibutz, göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunuyormuş. Kibutz çeşitli ticari işletmeler tarafından destekleniyormuş. Bunlardan biri olan “Bio-Tur” kooperatifmiş. Kooperatifin hareketli bir yapıya sahip olan bu bölümü, tarım faaliyetleri ve biyolojik kontrol sistemleri ile ilgili çeşitli turlar düzenliyormuş. Sde Eliyahu adlı Kibutz sadece organik üretim yöntemleri için İsrail tarım çevrelerinde önemli bir marka olmakla kalmıyor, aynı zamanda bir adım daha öteye giderek; öncelikle zararlı haşereleri yiyen böcek satışı ve ikinci olarak da serada ve açık alanda tarla bitkilerinin tozlaşmasını sağlayan bombus arısı işini geliştiriyormuş. Nazilerin Üçüncü Reich dönemi sırasında kurtarılan Yahudi çocukları Kibutz’a ait Aliyah Gençlik Hareketi büyütmüş. Bu çocuklara ait grup 1935 yılında buraya gelmiş ve Kibutz 1939 yılında kurulmuş. ve Siyonizmi dinini öğreten ilk hahamlardan biri olarak bilinen ve 1875 yılında ölen Haham Eliyahu Gutmacher, onuruna Sde Eliyahu adı ile bu kibutz kurulmuş. Mübarek Ramazan ayının bolluk ve bereketinin bütün bir yıl üzerinizden eksik olmaması diliyoruz. Umarız bu Bayram ile birlikte bütün ülke birlik ve beraberlik içinde ailelerimizle, sevdiklerinizle nice sağlıklı ve mutlu bayramlar yaşarız. . 17 2016 Uluslararası Baklagiller Yılı ve ICAO »» Dünya her geçen gün iklim değişikliğinin neden olduğu küresel sorunlarla boğuşurken dünyanın geleceğini düşünen uluslararası kuruluşlar ve bilim dünyası çözüm arayışlarını sürdürmekte, toplumda farkındalık yaratma adına etkinliklere devam etmektedir. Bu kapsamda Birleşmiş Milletlere bağlı Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) insanlığın geleceği için gıda güvenliğinin sağlanması ve kaynakların verimli kullanılması yönünde çabalarına devam etmektedir. İklim değişikliği ve gıda güvenliği konusunda etkili olacak ürünlerde dünyanın dikkatini çekmek üzere seçilen konuların ön plana alındığı ve çeşitli etkinliklerle farkındalık yaratmaya yönelik günler ve yıllar ilan etmektedir. Gelecekte muhtemel bir gıda krizi karşısında insanlığın geleceğini kurtaracak ürünlerde dünyayı uyarmakta ve hazırlıklı olmaya davet etmektedir. Bunun için FAO 2004 yılını Uluslararası Pirinç Yılı, 2008 yılını Uluslararası Patates Yılı, 2013 yılını Uluslararası Kinoa Yılı ve 2016 yılını Uluslararası Baklagiller Yılı ilan etmiştir. Üye ülkelerde üretimden tüketime kadar her kesimin bilgilendirilmesini ve bu ürünlerde üretimin öneminin vurgulanmasını hedeflemiştir. 2016 yılı içinde de Uluslararası Baklagiller Yılı faaliyetleri çerçevesinde konu ile ilgili Uluslararası Örgütlerde bu yönde toplantılar yapmakta, insanlığın geleceği için baklagillerin önemini ortaya koyarken üyelerinin konuya önem vermelerini isteyerek, bu yönde çalışmalar yürütmesini önererek FAO’nun çalışmalarına destek olmaktadırlar. Dünyadaki tarımsal amaçlı kooperatiflerin uluslararası üst örgütü olan Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin (ICA) sektör örgütü olan Uluslararası Tarım Kooperatifleri örgütü (ICAO) 23-25 Mayıs 2016 tarihleri arasında Tayland Kooperatifler Birliği’nin (CLT) ev sahipliğinde Bangkok’ta gerçekleştirdiği yönetim kurulu toplantısının ardından 2016 Uluslararası Baklagiller Yılı ve Gıda Güvenliği Semineri gerçekleştirdi. Seminere örgüte üye tarımsal amaçlı kooperatiflerin temsilciler ile başta FAO olmak üzere uluslararası kuruluşlardan temsilciler Ünal ÖRNEK Ziraat Yüksek Mühendisi [email protected] katıldılar. Baklagillerin dünya için önemini ortaya koydular. Gelecekte dünyada yaşanacak bir gıda krizinde ve küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle gıda üretimindeki sorunların aşılmasındaki önemine dikkati çektiler. Tarımsal amaçlı kooperatiflerin bu konuda yaptıkları ve yapacakları çalışmaları dile getirdiler. Araştırma ve geliştirme çalışmalarında kooperatiflere düşen sorumlulukları belirttiler. Gerek toprakların korunması gerekse insanlığın ihtiyacı olan gıdanın güven altına alınması için tarım kooperatiflerinin atması gerekli adımlar ortaya kondu. Dünyadaki kooperatiflerin baklagil üretimindeki yeri ve önemi ele alındı. Dengeli beslenme açısından baklagillerin üretiminin artırılmasının gerekliliği tartışıldı. İklim değişikliği karşısında baklagil üretimi ile sorunların nasıl aşılabileceği dile getirildi. Seminerde konuşmacılar dünyada kooperatifler arası dayanışma ile yaratılacak çözüm yollarını gösterdiler. ICAO ve FAO arasındaki ilişkilere ve bu ilişkilerin gelecekteki çalışmalardaki önemine değindiler. Her geçen gün aratan yoksulluk ve açlık tehlikesi karşısında kooperatiflerce üstlenilecek rolleri değerlendirdiler. Hükümet politikalarında bu yönde yapılması gereken düzenlemeler ele alındı. Başta Tayland olmak üzere ülkelerde bu yönde yapılan çalışmalar sunuldu. Küresel ısınma sonucu değişen üretim desenleri ve teknikleri dikkate alınarak baklagillerin gelecekte insanlık için ne derece önemli olduğu bir kez daha tartışıldı. ICAO’nun global sorunlar karşısında geleceğe yönelik politikaları kapsamında baklagillerin üretimden araştırma geliştirme çalışmaları olmak üzere pazarlamanın son halkasına kadar olan duyarlılığı ortaya konuldu. Örgüte bağlı kooperatifler ile işbirliği ve dayanışmanın bu konuda da gösterilmesinin önemi vurgulandı. Seminerde ülkemiz adına yapılan sunuşta baklagiller konusunda ülkemizde dünden bugüne gelişmeler dile getirildi. Baklagil üretiminin ülkemiz için beslenme, iç ve dış ticaretteki önemine değinildi. Dünyada başlıca üretici ülkeler arasında yer aldığımız konuda bazı ürünlerde neden ithalatçı ülkeler arasında yer aldığımız belirtildi. Üretim potansiyelimizin yüksekliğine rağmen bunu tam anlamıyla değerlendiremediğimiz ifade edildi. Ülkemiz için olduğu kadar dünya içinde önemli olan baklagillerde kooperatiflerin rolünün ne derece önemli olduğu vurgulandı. Özellikle dünyada kooperatifler arası dayanışma ile başta tohum olmak üzere tüm konularda karşılaşılacak sorunların çözümünün kolaylaşacağı açıklandı. Diğer seminerlerde olduğu gibi dünya tarım kooperatifleri global sorunlar konusundaki duyarlılıklarını bu seminerde ortaya koydular. Uluslararası Tarım Kooperatifleri Örgütü seminerde ortaya konulan öneriler doğrultusunda üyeleri baklagiller konusunda gerekli özeni göstermeye davet etti. Üye kooperatiflerin ülkelerinde uygulanan politikalar doğrultusunda baklagil üretimi konusunda etkin olmalarının gerekliliğini işaret etti. Dünyada yaklaşan gıda krizi karşısında baklagillere önem vermemizi bir kez daha üyeleri ve dünya ile paylaştı. . 17 Haziran: Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü »» Bir santimetrekarelik toprağın oluşumu için 600 yıla yakın zamanın geçmesi gerekirken, dünya her yıl çölleşmeye bağlı olarak 12 milyon hektar toprak kaybediyor. 1994 yılında Birleşmiş Milletler’in aldığı bir kararla, 17 Haziran, Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü olarak kutlanmaya başlandı. Çölleşme, en basit anlamıyla yenilenemeyen en önemli doğal kaynağımız olarak kabul edilen verimli toprakların kaybedilmesi olarak açıklanabilir. Çölleşmeye dayanan sorunlar dünya çapında bir buçuk milyar kişiyi etkiliyor. Türkiye’nin uzaydan çekilen fotoğraflarına bakıldığında ise, bilim adamları 50 sene sonra tamamen çöl olabileceğinin uyarısını yapıyorlar. BM her yıl farklı temalarla bugünü kutluyor. Bu Yılda “ Dünyayı Koru, Araziyi İyileştir, İnsanı Yaşat” felsefesiyle kutlanıyor. 18 Temmuz 2016 Köy-Koop Haber TARIM Baklagiller’de Acı Reçete... Nereden… Nereye…. »» Türkiye baklagillerin gen merkeziydi. Maalesef günümüzde dışarıya bağımlı olduk. Dünya üzerinde tarımı çok eski yıllardan beri yapılmakta olan yemeklik tane baklagillerin diğer bir deyişle bakliyat ürünlerinin insan beslenmesinde bitkisel kaynaklı protein gereksiniminin karşılanması bakımından büyük önemi bulunmaktadır. Yemeklik tane baklagillerin iklim ve toprak istekleri dikkate alındığında, Türkiye`nin büyük bir baklagil yetiştirme potansiyeline sahip olduğu görülmektedir. Ülkemizin kuru tarım alanlarında nadasın daraltılmasında nohut ve mercimeğin, sulu tarım arazilerinde fasulye, bakla, bezelye ve börülcenin ekim nöbeti içerisinde bugünkünden daha fazla yetiştirilmesi mümkündür. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, Türkiye`nin girişimleriyle 2016 yılını Uluslararası Bakliyat Yılı ilan etti. Ülkemizde 1988`de 20 milyon dekar alanda baklagil ekimi yapılırken, 2016`ya gelindiğinde ekim alanı yaklaşık 6 milyon dekar‘a geriledi. Üretim ise 1988`de 2 milyon 136 bin ton iken, 2016`ya geldiğimizde % 50 düşüşle 1 milyon tona indi. 1988`de 2 bin ton olan bakliyat ithalatı 2016‘ya geldiğimizde 400.000 tonu geçerek Türkiye‘nin net ithalatçı konuma geldiği görülmektedir. Son 2 yılda baklagildeki dış açık yaklaşık 200 milyon dolar civarındadır. TÜRKİYE’DE EKİM ALANLARI Yıllar Nohut Kuru Fasulye Mercimek Kırmızı Mercimek Yeşil 2002 6 600 000 1 800 000 4 200 000 720 000 2003 6 300 000 1 620 000 3 800 000 620 000 2004 6 060 000 1 550 000 3 790 000 600 000 2005 5 578 000 1 412 000 3 867 000 532 000 2006 5 243 672 1 290 515 3 787 075 454 625 2007 5 036 745 1 092 497 3 572 328 323 083 2008 5 051 654 982 326 2 909 766 276 977 2009 4 559 344 949 280 1 893 780 255 531 2010 4 556 900 1 033 811 2 116 000 228 922 2011 4 464 129 946 254 1 923 225 225 248 2012 4 162 416 931 740 2 147 875 226 903 2013 4 235 570 847 630 2 605 000 206 783 2014 3 885 175 911 103 2 324 461 170 476 2015 3 593 042 935 840 2 074 690 163 881 2016* 3 600 000 900 000 2 100 000 170 000 Kaynak:TUİK *Tahminidir. TÜRKİYE’DEKİ ÜRETİM MİKTARLARI (Ton) Yıllar Nohut Kuru Fasulye Mercimek Kırmızı Mercimek Yeşil 2002 650 000 250 000 500 000 65 000 2003 600 000 250 000 485 000 55 000 2004 620 000 250 000 480 000 60 000 2005 600 000 210 000 520 000 50 000 2006 551 746 195 970 580 298 42 326 2007 505 366 154 243 508 378 26 803 Bakliyat ithalatının büyük kısmını kırmızı mercimek oluştururken, bunu fasulye, yeşil mercimek ve nohut izliyor. Dünya bakliyat üretiminde % 25`lik pay ile Hindistan ilk sırayı almaktadır. Türkiye ise 10.sırada yer almaktadır. 2008 518 026 154 630 106 361 24 827 2009 562 564 181 205 275 050 27 131 2010 530 634 212 758 422 000 25 400 2011 487 477 200 673 380 000 25 952 2012 518 000 200 000 410 000 28 000 Türkiye‘de Ne Oldu da Üretici Baklagil Üretiminden Son Yıllarda Hızlı Bir Şekilde Çekildi? 2013 506 000 195 000 395 000 22 000 2014 450 000 215 000 325 000 20 000 2015 460 000 235 000 340 000 20 000 Bunun birçok sebebi var. 1 – Türkiye‘de üretim maliyetlerinin yüksekliği genel bir sorun. Üretimde kullanılan girdilerdeki fiyat yüksekliği bezginliği artırıyor. Bu sadece baklagiller için değil tüm tarım ürünleri için geçerli. Akaryakıt, gübre, ilaç, tohum gibi temel üretim araçlarında dışa bağımlı olan Türkiye‘de girdi fiyatları sürekli artarken çiftçinin ürettiği ürünün fiyatı aynı oranda artmıyor. Üretici para kazanamadığı için de üretimden kaçıyor. Türkiye‘de tarım dışı kalan 4 milyon hektar alan bunun kanıtı niteliğinde. 2 -Türkiye‘de 1980‘li yılların ikinci yarısında uygulanan destekleyici politikalar, baklagillerin üretimine önemli bir ivme kazandırdı. 1990‘lı yıllarda uygulanan tam tersi politikalar ise baklagillerin üretimini olumsuz etkiledi. Baklagiller, 1994 yılında destekleme kapsamı dışında bırakılınca üretimin azalması yönünde sonuçlar ortaya çıktı. Alımının tamamen durdurulması ve yerine bir pazarlama politikası oluşturulamaması ile birlikte üretici, pazarlama sorunu yaşadı. Ürettiği ürün elinde kalanlar ekim alanlarını, fiyat garantisi olan ve üretimi daha kolay olan diğer ürünlere kaydırarak baklagillerin üretiminden kaçtı. 2016* 461.000 226 000 345 000 21 000 Kaynak:TUİK *Tahminidir. TÜRKİYE’DEKİ VERİMİ (KG/DA) Yıllar Nohut Kuru Fasulye Mercimek Kırmızı Mercimek Yeşil 2002 98 139 119 90 2003 95 154 128 89 2004 102 161 127 100 2005 108 149 134 94 2006 105 152 153 93 2007 100 141 142 83 2008 103 157 37 90 2009 123 191 145 106 2010 116 206 199 111 2011 109 212 198 115 2012 124 215 191 123 2013 119 230 152 106 2014 116 236 140 117 2015 128 251 164 122 2016* 129 241 166 126 Kaynak:TUİK *Tahminidir. 3- Baklagillerin üretiminde işçilik maliyeti diğer alternatif ürünlere göre daha yüksek. Bu da üreticiyi zorluyor. Hasat, çoğunlukla işçiler tarafından elle toplanarak yapılıyor. Alternatif ürünlerde bu maliyet kısmen daha düşük. Üretim maliyetinin artması, verim düşüklüğü nedeniyle Türkiye‘deki üreticiler dünya fiyatları ile yarışamıyor. 4- Üretici tercihini makinalı hasat yapılan ürünlerden yana kullanıyor. Tarımda uygulanan yanlış politika ve yüksek maliyetler nedeniyle daha az zahmetli, maliyeti düşük, insan işgücüne daha az gereksinim duyulan ürünlere yöneliş var. Bu durum baklagillerin üretimi açısından gelecekte de büyük bir tehlikeye işaret. 5- Kaliteli ve verimli tohum kullanımı yok denecek kadar düşük. Devlet ve tohumculuk firmaları baklagillerin üretimine ilgisiz. Bu yüzden kaliteli ve verimli tohum bulmak zor. Çok düşük miktarlar karşısında da üretici kendi yetiştirdiği üründen tohumluk ayırıyor. Bu da verim düşüklüğüne neden oluyor. 6- Baklagil üretiminin iklim koşullarına büyük ölçüde bağlı olması sorun oluşturuyor. Son yıllarda çok tekrarlanan kuraklık en çok baklagillerin üretimini olumsuz yönde etkiliyor. Türkiye‘de iklimsel verilere ilişkin öngörüler kısa süreleri kapsadığından, üreticilere gelecekte yapılacak yönlendirmeler söz konusu olmuyor. 7- Türkiye, baklagillerin üretiminde sorunlar ve darboğazlarla uğraşırken; Kanada, ABD ve Avustralya, 1990‘lı yıllardan sonra baklagillerin üretimine çok önem verdi. Bu ürünlerde araştırma çalışmalarına büyük kaynaklar aktararak altyapı oluşturdu. Elde edilen bulguları üretime aktarıp üretim ve ihracatlarını arttırdı. Türkiye‘de kuru tarım alanlarında daha çok eski toprak işleme teknikleri uygulanmakta, sulu koşullarda ise bölgeden bölgeye, hatta çiftçiden çiftçiye değişen uygulamalar yapılmakta. Böylece, toprak işleme, ekim zamanı ve sıklığı, sulama, gübreleme, hastalıklarla savaşım ve hasat– harman gibi yetiştirme tekniği uygulamalarında yetersiz kalıyor. Bu nedenle birim alan verimi düşerken, üretim maliyeti artıyor. Bakliyat Üretiminin Artırılması İçin; 1. Öncelikle mazot, gübre, ilaç, tohum gibi girdilerin fiyatları kontrol altında bulundurulmalıdır. 2. Hastalık ve zararlılara dayanıklı, makineli hasada uygun, kaliteli, yüksek verimli, yerli tüketicilerin ve dış pazarın isteğine uygun yeni çeşitlerin geliştirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır. 3. Yerel çeşitlerin sürdürülmesi ve geliştirilmesi sağlanmalıdır. 4. Bakliyat ekim alanlarının genişletilmesi için “Nadas Alanlarının Daraltılması Projesi” yeniden başlatılmalıdır. 5. Hasat döneminde bakliyat ithalatına izin verilmemelidir. 6. Hasattan sonra çiftçinin ürününü satın alıp pazarlayacak müdahale kuruluşları oluşturulmalıdır. Ve son olarak, baklagil üretiminde yaşanan sorunları gören Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, çiftçiyi bakliyat üretimine teşvik etmek için 2015 yılında prim desteklerini % 100, 2016 yılında ise % 50 oranında arttırarak kilogram başına desteği 30 kuruşa çıkardı. Bu durum bakliyat üretimini kısmen arttırabilir. Ancak uzun vadede, sorunların çözümlenmesine katkısı yetersiz kalacaktır. Kaynak: ZMO Köy-Koop Haber Temmuz 2016 DOĞA Süt ve Süt Üreticilerinin Sorunları Masaya Yatırıldı »» GTHB, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından Süt ve Süt Ürünleri Dış Pazar Stratejileri Sektör Toplantısı, Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş başkanlığında gerçekleştirildi. Daniş’in süt üreticileri ile bir araya geldiği toplantıda, süt sektöründe yaşanan gelişmeler ve sorunlar masaya yatırıldı. Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş, “Bakanlığımız bünyesinde tarımsal dış pazarlara yönelik yeni bir strateji planı dahilinde sayın bakanımızın talimatlarıyla oluşturduğumuz yapılanmayla ilgili ilk toplantımızı süt ve süt ürünleri sektörüyle yapıyoruz. Türkiye olarak gerçekten tarımsal potansiyelimiz son yıllarda giderek arttı. Verimli üretim yapabiliyoruz, kaliteli üretiyoruz ancak biraz daha dış pazarlara yönelik stratejilerimizi nasıl geliştirebiliriz, onun arayışı içerisindeyiz” ifadesinde bulundu. Daniş, “Tarım Bakanlığı olarak ürünlerin pazarlanması noktasında ‘nasıl daha aktif rol alırız, üretim stratejilerimize pazarların etkisini nasıl yansıtabiliriz’ konularında yapmış olduğumuz toplantılarda sayın bakanımızın bu yönde talimatları doğrultusunda arkadaşlarımızla birlikte yeni bir eylem planı hazırlamış olduk. Bu çerçevede bundan sonraki süreçte ilgili sektörlerle beraber dış pazarlarda avantajlarımız neler dezavantajlarımız neler bunları çalışıp hangi ürünlerimizi hangi çeşidiyle ne zaman nasıl dış pazarlara ulaştırabiliriz bunun arayışı içerisinde olacağız. Bu noktada da tabi ki sektörle ilgili kuruluşlarla da sürekli koordinasyon halinde olmamız gerekmektedir” şeklinde konuştu. Kriz yaşamadık Süt sektörüne bakıldığında her yıl mart nisan aylarından sonra arz fazlası yaşandığını belirten Daniş, “Bu sene bu daha erken başladı. Değişik destekleme modelleri ortaya kondu ancak rekabet ettiğimiz veya ihracat yaptığımız özellikle Avrupa’da bu noktada yıllardan beri vermediği bazı destekleri hayata geçirince zorlandık ve ilk defa Et ve Süt Kurumu tarihinde regülasyon görevi amaçlı piyasadan süt çekmeye başladı . Avrupa’da dünyada sütle ilgili ciddi krizler yaşanırken şu ana kadar biz bunu çok derin bir kriz yaşamadan bu günlere getirdik ve bu süreç hala devam ediyor. Ülkemizin hemen hemen her yerinde soğuk süt anlamında fiyat regülasyonu sağlamış olduk” değerlendirmesinde bulundu. Süt üretimine 20 milyar TL destek “Türkiye süt üretiminde dünyada 10, Avrupa’da ise 3. Sırada” diyen Mehmet Daniş, Son 13 yılda hayvancılık destekleriyle beraber ciddi anlamda artış sağlandığını, hayvancılığa bitkisel üretimde olduğu gibi ciddi katkılar verildiğini kaydetti. Daniş, “Desteklerimiz yaklaşık 11-12 kat artırıldı. Bu dönemde yaklaşık 20 milyar TL destek verilmiş oldu” dedi. İhracat yeterli değil Bakan Yardımcısı, “Yapılan çalışmalarla süt üretimimiz yüzde 122 arttı. Son 13 yılda süt ve süt ürünleri ihracatımız çok ciddi artışlar kaydetti ancak hala bunun yeterli olmadığını düşünüyoruz. Hala uluşabileceğimiz yeni pazarlar ve bu pazarlara sunabileceğimiz yeni ve çeşitli ürünlerimizin olabileceğini düşünüyoruz. Et ve Süt Kurumu’nun yeniden yapılanması, Ulusal Süt Kayıt Sistemi’nin kullanılması, Ulusal Süt Konseyi’nin oluşturulması sütte kurumsal bir yapılanmanın sonucu olarak bugün karşımızda duruyor. Hayvancılığın geliştirilmesi adına Hayvancılık Biyoteknoloji Merkezi’nin kurulması, yerli gen kaynaklarının halk elinde koruma altında desteklenmesi, koyun ve keçi ırklarının halk elinde ıslahı çalışmaları, sürü yöneticisi istihdamına destek, mera ıslah çalışmalarımız, veteriner sınır kontrol noktalarının açılması hayvancılık adına ülkemizde aldığımız mesafenin bir göstergesidir” dedi. Modern süt çiftlikleri artacak Endüstriyel süt üretiminde hedefin 12 milyon ton olduğu değerlendirmesinde bulunan Mehmet Daniş, modern süt çiftliklerinin sayısını artırma gayreti içerisinde olduklarına işaret etti. Daniş, “Süt ürünlerimizin ihracatını artırmalıyız, pazarlara ulaşmalıyız. Hayvan hastalıkları, sürü sağlığı ve yönetim programları konusunda da daha modern daha etkin projeler üzerinde çalışıyoruz” dedi. Türk dondurması butik ürün olarak pazarlanabilir Daniş, “Bizim geleneksel dondurmamız çok farklı. Dondurma konusunda da bir başlık açılabilir diye düşünüyorum çünkü tanıtması çok kolay, tüketimi çok fazla çünkü. Türk dondurması butik bir ürün olarak katma değeri çok yüksek bir ürün olarak belki pazarlanabilir” şeklinde konuştu. Kamu spotları film gibi olacak “Sayın bakanımızın kamu spotlarının kamu spotu şeklinde değil de belki bir sinema kalitesinde insanların prime time da izleyebilecekleri film gibi olması yönünde bir talimatı oldu” diyen Mehmet Daniş, bununla ilgili birkaç deneme yapıldığını kaydetti. Tarım müşavirleri sektörün emrinde Bakan Yardımcısı Daniş, yeni tarım müşavirlerinin Bakanlık bünyesine alındığına dikkat çekerek, “Bunları da Avrupa Birliği gibi Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumlara hemen ataması yapıldı. 5 ülkede müşavirlerimiz var. Bu sayı daha da artacak. Bu arkadaşlarımız sektörün emrinde olacak” vurgusu yaptı. Peygamber Devesi 19 »» Yaz mevsiminin bitmesine yakın dönemlerde ortaya çıkan böceklerin ömrü 3-4 aydır. Güçlü olan birinci çift ayaklarının duruşu, böceğe ellerini açıp dua edermişçesine bir görünüm verdiği gibi, deveye de benzetildiğinden halk arasında adı peygamberdevesi denilmektedir. Kimi yerlerde peygamberböceği de denir. Doğal dengenin önemli bir halkası Genellikle bağ, bahçe ve tarlalardaki zararlı böceklerle (termit, karınca, hamam böceği, kakalak, sinek, kulağakaçan, kene, cırcır böceği, çekirge, tahta kurdu, tahta kurusu, vs.) beslenir. Ekili olan bitkiler için zararlı olan böcekleri tüketir. Bu nedenle doğal dengenin önemli bir halkasını oluşturmaktadır. Eğer protein ihtiyaçlarını tam karşılayamazlar ise büyük sürüngen veya iri haşerelerle (kertenkele, çıyan, akrep, örümcek, yılan, fare, vs.) ve bunun yanında küçük kuş türleriyle beslenmeye çalışırlar. Çok yırtıcı olduğundan peygamberdevesi toplu olarak kapalı bir yere konulduğunda birbirlerini de yerler. Gelişmiş av stratejisi Kamufle olmak için üzerinde yaşadıkları bitkinin, yerin rengini alırlar. Yerde dolaşmaktan çok bitkiler arasında bulunmayı yeğlerler. Bir peygamber devesi yeşil ya da kurumuş bir yaprağa, ince bir dala, bir likene, parlak renkli bir çiçeğe ya da karıncaya benzer bir görünümde olabilir. Bu kamuflaj peygamber devesini düşmanlarından gizlemenin yanı sıra avına sezdirmeden yaklaşmaya ya da kurbanını hareketsiz bir biçimde bekleyerek tuzağa düşürmeye yarar. Karınca taklit eden türleri de bulunur. Peygamber devesi, başarılı bir avcıdır da. Av stratejisi, kusursuz görüş açısına, sessizliğine, sabrına ve şaşırtıcı hızına bağlıdır. Kanatları olmasına karşın, zamanının büyük bölümünü kıpırdamaksızın geçirir ve onu çevresinden ayırt etmek oldukça zordur. Bir yaprağı ya da çiçek tomurcuğunu andıran hayvan avının üzerine atlamak için en uygun zamanı sabırla bekler. Saldırdığında, bir hayvanın sahip olabileceği en hızlı kas hareketlerinden biriyle hareket eder. Peygamber devesi böceği, çiftçilere zarar veren böcekleri tükettiği için faydalıdır. Çok oynak olan başının iki yanında iri gözleri vardır. Görme yeteneği çok iyi olan bu gözler sayesinde avını uzaktan görme yeteneğine sahiptir. Vücudu çok ince ve uzundur. Başını bir yandan diğer yanına döndürebilen ender türlerdendir. Çakı gibi bükülebilen ön ayaklarıyla çekirge, tırtıl, eşek arısı, sinek, kelebek ve bahçelere zararlı daha birçok böceği avlayabilir. Tarım için zararlı birçok böceği tüketirler. Sinir sistemi kafada değil, vücutlarında Dişi peygamber devesi çiftleşme sırasında, genelde erkek böceği yer ama erkek böcek kafası ve ayakları yense bile dişiyle çiftleşme yeteneğini kaybetmez. Peygamber develerinde sinir sisteminin merkezi kafada değil de vücutta olduğu için çiftleşmeye devam eder. Dişiler kozaya benzer büyükçe bir kapsül içinde yaklaşık 100-200 yumurta bırakırlar. Dişileri yumurtalarını havada katılaşan sümüksü bir salgıyla birbirine yapıştırırlar. Kapsül yumurtaları düşmanlardan ve kötü hava şartlarından korur. Peygamber devesi yaşamının büyük bölümünü kıpırdamadan başının altında büktüğü iki ön ayağı ile dua eder ya da meditasyon yapar gibi geçirdiğinden, pek çok insan doğaüstü bir canlı olduğunu düşünmektedir. Yaklaşık 1800 farklı türü bulunur. Kutuplar dışında, dünyanın hemen her bölgesinde yaşayan peygamber devesinin yaygın olarak görüldüğü yerler tropikal ve güneşli iklimin yaşandığı bölgelerdir. Yaşam aralığı, bir yılın ilkbahar aylarından, sonbahar aylarına denktir. Yavrular, ilkbaharda havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte yumurtadan çıkmaya başlarlar. Yumurtadan çıktığında, tıpkı kanatsız erişkinlere benzeyen yavrular sonraki birkaç ay boyunca, dış kabuklarını 5,10 kez değiştirirler ve her seferinde biraz daha büyürler. Yaz sonlarında ise artık erişkindirler. Sık sık çekirgeyle karıştırılır ama benzersiz üçgen başı onun en belirgin ayırt edici özelliğidir. Altı bacağı vardır, ama öndeki iki bacağı sürekli başının hemen altında kıvrılmış olarak durur. . Dünya Son On Yıldır Arı Soyu Hızla Tükenmeye Başladı »» Tarım ilaçları, yaşam alanlarının daralması ve iklim değişiklikleri bu durumun etkisini daha da artırıyor. Kanadalı bilim insanlarına göre arı ölümlerindeki artış tarım sektörünü de etkiliyor. Zira birçok meyve ve sebzenin çoğalmasında arıların önemi büyük. “Birçok tarım ürünü döllenme işleminin polenlerle gerçekleşmesi için böceklere ihtiyaç duyar. Ama arılar ve bal arıları dünya genelinde bu görevde en fazla rolü olan böceklerdir. Bunun temel nedeni onları kolayca yönetebiliyor olmamız. Hangi ürünün döllenmesini istiyorsak arıları o ürünün bulunduğu tarlaya götürmek yeterlidir. Birçok ürün bal arıları olmasaydı çoğalamazdı.” British Columbia Üniversitesi’ndeki araştırmacılar tamamıyla doğal yöntemlerle genetik açıdan daha üstün bir kraliçe arı üretiyor. Bu sayede amaç hızla gerileyen arı soyunun kurtarılabilmesi. bancı bir DNA eklemek gibi bir şey kesinlikle söz konusu değil. Bizim burada yaptığımızın insanların ürünlere yüzyıllardır yaptığı şeyden farkı yok. Arı toplumundaki doğal farklılıklara bakmak ve daha iyi özelliklere sahip bir arı elde etmek için onları döllemek.” Program, arı kolonilerinde ölümlere sebep olan zararlılara, patojenlere ve felaketlere karşı arıların mücadele etmesini sağlayacak genetik özelliklerin yayılmasını amaçlıyor. “Bu kesinlikle bir genetik değişiklik değil. Biz sadece arıların doğal farklılıklarını ve üreme yöntemlerini gözlemliyoruz. Genetik açıdan değiştirilmiş bir organizma elde etmek için arılara ya- Arılar antik Mısır’dan beri insanlar tarafından kullanılıyor. Ve asırlardır hayatta kalabilmek için değişime ayak uyduruyorlar. Bugün de hayatta kalmak için mücadele ediyorlar. Örneğin bir arı kolonisi yüz binlerce işçi arı sayesinde her gün 300 milyon çiçeğin döllenmesini sağlıyor. Araştırmacılar ise onların hayatta kalması için ellerinden geleni yapmakta kararlı. KIRSAL KALKINMA Kırsal Kalkınma Eylem Planı Yayımlandı »» Ulusal Kırsal kalkınma Stratejisi kapsamında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından hazırlanan Kırsal Kalkınma Eylem Planı (2015-2018) 1 Haziran 2016 tarih ve 29729 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. Eylem planı, Onuncu kalkınma planı (2015-2018) ve bölgesel gelişme ulusal stratejisi (2014-2023)ve UKKS (2020)gibi ulusal kalkınma ve strateji dökümanlarında ortaya konulan hedeflerle uyumlu olarak kırsal ve kentsel alanlar arasındaki gelişmişlik farkının azaltılması ve bu alanlar arasındaki etkileşim ve bütünleşmenin güçlendirlmesi suretiyle refahın ülke sathına daha dengeli yayılmasına katkı sağlayacaktır. Ulusal Kırsal Kalkınma stratejisi (2014-2020) esas alınmak suretiyle hazırlanan Kırsal Kalkınma Eylem Planında kırsal cazip hale getirilmeye çalışılıyor. Kadınlara % 75 hibe Kooperatifçilik Destek Programı kapsamında; en az yüzde 90’ını kadınların oluşturduğu kooperatiflere kalkınmada öncelikli yöre olmasına bakılmaksızın yüzde 75 hibe verilecek. Kadın çiftçilere girişimcilik ve kooperatifleşme konularına yönelik eğitimler verilecek. Üretici örgütlerinin kurumsal kapasiteleri artırılacak, Çiftçilik Kırsalda yaşayan gençlere (40 yaş ve altı) cazip hale getirilecek, Küçük ve orta ölçekli işletmeler desteklenecek ve gıda güvenliği güçlendirilecek. Üreticilere “Tarla okulu” şeklinde yerinde eğitim verilecek. Markalaşmaya önem verilecek, coğrafi işaret koruması konusunda farkındalık yaratılacak - Küçükbaş ve büyükbaş işletmelerin altyapıları geliştirilecek. 2018'e kadar 90 bin çiftçinin 230 ürün çeşidinde 3 milyon ton kaliteli organik üretim yapması sağlanacak. Yem bitkisi üretim miktarının arttırılmasıyla meralar üzerindeki otlatma baskısı da azaltılacak. Özgün mimari dokuya sahip köylerde turizm potansiyelinin artması için tanıtım programları hazırlanacak. • Yok olma riski bulunan Türk zanaat ve el sanatları ilçe bazında tespit edilecek. Bunun yanı sıra eğitim atölyelerinde usta-çıkar yöntemiyle bu sanatların yeni nesillere aktarılmasının önü açılacak. Yol üstü satış tezgahları belirlenerek, yöresel yapıya uygun mini marketler tasarlanacak. Buralarda sadece yöresel ürünler satılacak. İyi tarım uygulayan üretici sayısında her yıl % 10 artış olması sağlanacak, Kırsal yerleşim yerlerinde sosyal ve fiziki altyapı geliştirilecek, Fiziksel ve zihinsel engelli bireylerin sosyal yaşama katılımlarının tarımsal faaliyetler yoluyla gerçekleşmesi sağlanacak, “Köy Bilgi Sistemi” oluşturulacak. 14 Bin 970 Genç Çiftçi Projesine Hibe Desteği »» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Çelik, genç çiftçilere 30 bin liraya kadar hibe desteği sağlayacak program kapsamında 14 bin 970 başvurunun hibe almaya hak kazandığını söyledi. Bakan Çelik, genç çiftçi projelerinin desteklenmesi ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamayı yaptı: "Genç Çiftçi Projelerinin Desteklenmesi Programı kapsamında 397 bin genç çiftçimizin başvurusu, illerde vali yardımcısı başkanlığında oluşturulan Genç Çiftçi Proje Değerlendirme Komisyonları tarafından değerlendirildi. sinde 11 bin 77'si bayan ve 3 bin 893'ü erkek olmak üzere 14 bin 970 genç çiftçimiz, hibe almaya hak kazandı. Şehit, gazi, engelli, kadın ve eğitimli genç çiftçilerimize pozitif ayrımcılığın yapıldığı bu değerlendirmeler netice- Oluşturulan asil-yedek listeler bugün itibariyle İl Müdürlüklerince öngörülen şekilde ve Bakanlığın Bu 14 bin 970 projenin; 10 bin 500 adedi büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık, 2 bin 30 adedi arıcılık, 525 adedi kanatlı ve ipek böcekçiliği, 1.915 adedi de meyvecilik, seracılık, mantarcılık ile tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği konularında gerçekleşti. "gencciftci.tarim.gov.tr" adresinden ilan edildi. Asil listede olan genç çiftçiler ile İl/ İlçe Müdürlükleri arasında 11-15 Temmuz 2016 tarihlerinde sözleşme imzalanacak. 3 yıllık bir süreci kapsayan hibe destek programı kapsamında kabul edilen bu projelere, 2016 yılı için 450 milyon liralık bir kaynak kullandırılacak. Önümüzde yıllarda söz konusu bütçe, artırılarak devam ettirilecek. Sistematik Risk, Ekonomik, politik ve sosyal yaşamın değişkenliğinden kaynaklanmakta, tüm finansal (para ve sermaye) piyasaları, işletmeleri ve piyasalarda işlem gören menkul değerlerin tümünü etkilemektedir. Sistematik riski, şirket yöneticilerinin kontrol olanakları yoktur. Ülkede vergi oranlarının artırılması, enflasyondaki değişim, dış ticaret sınırlamaları, kısa vadeli faiz oranlarında değişim, komşu ülkenin savaşa girmesi, petrol üreten ülkelerin savaşa girmesi, politik nedenlerle ihracatın düşmesi gibi riskler sistematik risklere önektir. Sistematik olmayan risk ise, işletmenin kendisinden kaynaklanan, işletme tarafından kontrol edilebilirliği bulunan ve portföy çeşitlendirmesi ile yok edilebilen risk türüdür. Firmanın ve/veya firmanın faaliyette bulunduğu endüstriye ait özelliklerin doğurduğu risktir. Yönetim hataları, teknolojik gelişmeler, yeni buluşlar, tüketici tercihlerine değişmeler gibi etmenler, pay senetlerinin veriminde sistematik olmayan oynamalara yol açabilir. İşletme yönetimi, sistematik olmayan risk kaynakları üzerinde bazı hallerde sınırlı olmakla beraber, doğrudan kontrol olanakları vardır. Sistematik olmayan risk, yatırımcı açısından, portföy yatırımların çeşitlendirilmesi ile giderilebilecek risk olarak da nitelendirilebilir. Çalışanların greve gitmesi, işletmenin önemli bir yönetici veya çalışanının işten ayrılması veya ölümü, düşük maliyetle çalışan yabancı bir işletmenin pazara girmesi, bir turizm firması için rezervasyonların iptali gibi konular sistematik olmayan riskler için verilebilecek örneklerdir. İşletmelerin karşılaşabileceği tüm bu riskleri göz önüne aldığımızda risk yönetimi açısından önemli olan işletmeler tarafından kontrol edilemeyen risklerin ortaya çıkma olasılıklarının matematiksel olarak ölçülmesi ve bu risklerin etkilerinin azaltılabilmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesidir. Risklerin ölçülmesi ve azaltılması için son yıllarda finans dünyasında çok sayıda teknik geliştirilmiştir. Daha sonraki yazılarımızda risk yönetimi teknikleri hakkında bilgi verilecektir. Tarımsal Destekleme ve Faiz Ödemelerine Ayrılan Destek (milyon TL) 60.000 50.000 40.000 30.000 20.000 10.000 0 2006 2010 Tarımsal Destekleme 2014 Faiz 56.000 Çiftlik Faaliyetlerinin Çeşitlendirilmesi ve İş Geliştirme Sektörlerinde ise toplam 6.306 adet başvuru yapıldı. Bu başvurularda talep edilen destek miktarı ise 1,2 milyar TL olup (1.200.481.617 TL) gerçekleştirilmesi planlanan toplam yatırım 2 milyar 50 milyon TL’dir (2.049.834.198 TL). Saniye GÜMÜŞELİ Bahçeşehir Üniversitesi 11.644 Etin, sütün, meyve-sebzenin ve su ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanmasına yönelik olarak toplam 135 adet başvuru yapıldı. Bu başvurular için talep edilen destek tutarı yaklaşık 212 milyon TL (211.967.615 TL), toplam yatırım tutarı ise 467 milyon TL’dir (466.984.473 TL). 1. İşletme içi ve dışı riskler İşletme içi riskler, işletmenin yönetiminden veya iş süreçlerinden kaynaklanan risklerdir. Örneğin yanlış yönetim kararları, çalışanların bilgi ve beceri eksikliği, operasyonel sistemde yapılan hatalar, işletmenin teknolojik altyapısının yetersiz olması gibi konulardan kaynaklanan riskler işletme içi riskler olarak adlandırılır. Bu tür riskler işletme tarafından kontrol altına alınabilir, çünkü işletme yöneticileri değiştirerek, teknolojik altyapısını geliştirerek veya yenileyerek, iş süreçlerini ve çalışanların yeterliliklerini geliştirerek bu sorunları çözebilir. İşletme dışı riskler ise işletme dışında gerçekleşen olaylar ve konulardan kaynaklanan risklerdir. Dolayısı ile bu tür riskleri işletmenin kontrol etmesi mümkün değildir. Piyasada faiz oranlarının düşmesi, döviz kurlarındaki artış, Merkez Bankası tarafından alınan kararlar, finansal kurumlarca kredi olanaklarının daraltılması veya kredi koşullarının zorlaştırılması, doğal afetler gibi riskler işletme tarafından kontrol edilemeyen risklerdendir ve işletmenin bu riskleri ortadan kaldırması mümkün değildir. 2. Yönetilebilir ve yönetilemez riskler Bir önceki bölümde de değindiğimiz gibi işletmelerin kendi kontrolündeki riskler yönetilebilir riskler, işletmenin kontrolü dışında piyasa koşullarından veya doğal afetlerden kaynaklanan riskler ise yönetilemez riskler olarak tanımlanmaktadır. 3. Finansal riskler ve finansal olmayan riskler Finansal risk, işletmelerin finansal yükümlülüklerini karşılayacak ölçüde nakit girişlerinin olmaması durumudur. İşletmeler faaliyetlerini sürdürebilmek için aşırı borçlanmaları durumunda çeşitli nedenlerle bu borçların anapara ve faizleri ödeyemeyecek duruma gelebilirler. Bir işletmenin finansal riski; ödünç alma, satışlarda dalgalanma, hammadde fiyatlarında değişiklik, grev olasılığı, üretim modasının geçmesi, rekabetin artması, likidite yetersizliğine bağlı faktörlerden dolayı artmaktadır. 4. Sistematik Risk-Sistematik olmayan risk 53.006 2020 yılına kadar sürecek olan IPARD II Programı kapsamında, tarım ve gıda sektörlerinin sürdürülebilir modernizasyonu ve kırsalda ekonomik faaliyetlerin çeşitlendirilmesine yönelik destekler verilmeye devam edilecek. Programda 801 milyon avrosu Avrupa Birliği’nden olmak üzere, ulusal katkı ile birlikte toplamda yaklaşık 1 milyar avroluk kaynak projeler aracılığıyla kullandırılacak. IPARD II Programı’nda, ilk programda desteklenen yatırım alanlarına manda sütü ve manda eti üretimi, yumurta tavukçuluğu ve kaz yetiştiriciliği de eklenirken, hayvancılık alanındaki hibe desteklerinin üst sınırı %65’ten %70’e çıkarıldı. Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü [email protected] İşletmelerin karşılaşabileceği riskleri aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz. 9.971 İlki 2011 yılında uygulanmaya başlanan Kırsal Kalkınma Programı (IPARD) kapsamında bugüne kadar 10.742 projeye, yaklaşık 3,5 milyar TL (3.462.393.511 TL) hibe desteği sağlandı. Bu destekler sayesinde 42 ilde, faydalanıcı katkılarıyla birlikte toplamda 7 milyar TL’yi bulan IPARD II’den 1 milyar avro Tevfik Fikret CENGİZ 49.913 Avrupa Birliği’nin aday ülkelere yönelik Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) kapsamında 2011 yılında uygulanmaya başlanan Kırsal Kalkınma Programı IPARD I Programı, 2015 yılı sonu itibariyle sonlandı ve IPARD II Programı başladı. (6.950.264.155 TL) yatırım gerçekleştirildi ve yaklaşık 51 bin kişiye (50.718) istihdam sağlandı. Süt, kırmızı et ve kanatlı eti üretimi ile yumurta tavukçuluğunu kapsayan hayvansal üretim alanında toplam 2.345 adet başvuru alındı. Talep edilen destek tutarı yaklaşık 3 milyar TL (3.025.004.248 TL), toplam yatırım tutarı ise yaklaşık 5 milyar TL’dir (4.958.869.688 TL). 9.148 IPARD I destekleri TKDK tarafından IPARD-II Programı’nın ilk başvuru çağrı ilanına 18 Aralık 2015 tarihinde çıkıldı ve süreç 27 Nisan 2016 tarihinde tamamlandı. Risk Yönetimi ise risklerin tehlikeye dönüşmeden belirlenmesi ve en düşük düzeye çekilmesini sağlayan bir sitematiktir. Risk yönetiminin amacı riskleri ölçülebilir hale getirerek yönetmek ve etkilerini en alt düzeye indirmektir. 48.299 Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) tarafından yapılan açıklamada, Sektörel Anlaşma’nın ilgili hükümleri gereğince IPARD I Programı bütçesinin 2016 yıl sonu itibariyle kapatılacağı bildirildi. TKDK ile imzalanan sözleşmeler kapsamında faydalanıcılara yapılacak ödemeler yılsonu itibariyle tamamlanacak ve 2017 yılından itibaren IPARD I programı çerçevesinde herhangi bir ödeme gerçekleştirilemeyecek. »» Risk, kurumun stratejik, mali ve operasyonel hedeflerini gerçekleştirmesini engelleyecek, her türlü olayın gerçekleşme olasılığıdır. 5.817 »» Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin katkılarıyla oluşturulan fonlarla, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu tarafından yürütülen IPARD I Programı kapsamında kırsal kalkınma projelerine hibe desteği ödemeleri, yıl sonuna kadar tamamlanacak. İşletmelerde Risk Yönetimi 45.963 IPARD I Programı Yıl Sonunda Kapatılacak 4.747 20 Temmuz 2016 Köy-Koop Haber 2015 2016 Kaynak: Maliye Bakanlığı Köy-Koop Haber Temmuz 2016 SAĞLIK Limonlu Suyun Faydaları Nelerdir? »» Limonlu su içilmesi uzmanlar tarafından sık sık öneriliyor? Peki, limonlu suyun sağlığa faydaları nelerdir, limonlu su neye iyi gelir? Yemeklerimizden eksik etmediğimiz salatalarda, zeytinyağlılarda hatta zaman zaman tatlılarda kullandığımız limonun faydalarını hemen hemen hepimiz biliyoruz. Limon turunçgiller ailesinden bir meyvedir. Bu nedenle C vitamini yönünden zengin bir meyvedir. Limon, diğer meyve ve sebzeler gibi birçok vitamin, mineral ve fitokimyasal adı verilen bileşikleri bol miktarda içermektedir. Kuvvetli aroması nedeniyle salatalara ve yiyeceklere güzel bir tat Katar. Limon, magnezyum ve bakır yönünden zengin bir besindir. Limon kan akımını hızlandırıyor Limon tüketiminin kan damarlarını genişletici etkisiyle kan akımı hızlanır. Bu da kalp damar sağlığı açısından olumlu bir etki yaratır. Limon damar açıcı özelliğiyle karaciğerin sağlığı açısından önem taşır. Limon suyunu Sabah uyandığımızda hemen içersek sindirim sistemimizi harekete geçirir. Sabah düzenli olarak içilen limonlu su barsak hareketlerinizin düzenli olmasına yardımcı olur. Limonlu su yaşlanmaya karşı etkilidir İçeriğindeki sitrik asit nedeniyle enzim aktivitesini artırıp karaciğeri temizler dolayısıyla toksit maddelerin atımını hızlandırır. Toksit maddelerin vücutta birikimi cildinizde elastikiyet kaybına neden olur, kırışıklıkları artırır. Limonlu suyun yaşlanmaya karşı etkisi büyüktür. C vitamininin vücuttaki yağın metabolize edilmesinde rol oynadığını düşündürecek bazı araştırmalar vardır. “Amerikan Klinik Beslenme Dergisinde” yayınlanan bir araştırma, yeterli miktarda C vitamini alan katılımcıların egzersiz sırasında yağ yakımını artırdığını belirtmektedir. Araştırmacılar yeterli miktarda C vitamini alanlarda daha düşük beden kitle indeksi seviyesi görülebildiğini söylemektedir. C vitamini tek başına zayıflatıcı etkide değildir ancak egzersiz sırasında yeterli C vitamini tüketenlerin yağ yakımı daha iyi olduğundan kiloları da daha azdır. Diyetinize destek olan limonlu suyunuzun içerisine güzel bir koku ve lezzet katması için tarçın ekleyebilirsiniz. Araştırmalarla kanıtlanan kan şekeri kontrolüne yardımcı olan tarçın iştahınızı kontrol altına alırken zayıflamanıza da yardımcı olacaktır. Tarçın ve limon eklediğimiz su alkali mi olmalı? Dünya sağlık Örgütü (WHO)’nün yayımladığı içilebilir su rehberinde vurgulanan en önemli nokta suyun pH’sının insan sağlığına etkisinin olmadığıdır. Yapılan çalışmalara göre vücudumuz için önemli olan dengedir. Aşırı asidik ya da aşırı alkali su insan sağlığına olumsuz yönde etki etmektedir. Limon, içeriğindeki zengin bileşikleriyle kilo kaybının ötesinde sağlık yararları sağlayabilmektedir. O yüzden limonu sofralarımızdan eksik etmeyelim. Kansere Karşı Brokoli Lahana ve Marul Yiyin ABD’deki araştırma; brokoli, lahana ve marulun genlerde “detoks” etkisi yaratarak boyun ve baş kanserine karşı koruduğunu ortaya çıkardı. Brokoli, lahana ve marulun içinde sulforafen isimli maddenin yoğun olarak bulunduğunu belirterek, bu mad- denin insanları kanserojenlere karşı koruduğunu hatırlattı. Bauman, baş ve boyun kanserli hastalar üzerindeki deneyde, kanserli hücrelere verilen farklı dozlardaki sulforafenin kanserojenleri ortadan kaldıran proteinler üreterek hücreleri koruma altına aldığını söyledi. Dt. Coşkan ARAS SIRA VAR Bir diş hastanesinde birçok hasta sıra beklemekteyken içeri giren bir adam doğruca muayene odasına yönelir. Hastalardan biri adamın yolunu keser: - Hop hop hop beyefendi nereye? Burada bir sürü insan sıra bekliyor. Siz nereye? - Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz? - Kimsen kimsin o beni ilgilendirmez, sıraya gir! - Ben sıraya girersem, senin de muayene olmanı engellerim! - Sen kimsin ki? - Koltukta görürsün, ben sizi muayene edecek diş hekimiyim!!! 21 Uzayan Öksürüğe Dikkat »» Akciğer kaynaklı öksürüklerin çok önemli olduğunu belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali Tunç, uzayan ve bir türlü geçmeyen öksürüklerin ciddi sebepleri olabileceğini söyledi. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali Tunç, öksürük tanıları hakkına vatandaşlara uyarılarda bulundu. Çok basit sebeplerden dolayı öksürük olabileceği gibi çok ciddi sebeplerden dolayı da öksürüğün meydana geldiğini ifade eden Tunç, bazı tansiyon ilaçlarının da öksürüğe neden olduğunu belirtti. Akciğer kaynaklı öksürüklerin çok önemli olduğunu belirten Dr. Tunç, “Üst solunum yolu enfeksiyonu kaynaklı öksürükler, basit faranjit, alerjik nezle, boğaz ve bademcik enfeksiyonu gibi durumlar öksürük sebebi yapabilir. Bunların yanı sıra akciğeri ilgilendiren öksürük sebepleri çok daha önemlidir. 20 gün ve daha fazla uzayan, düzelmeyen bir öksürük tipi olunca enfeksiyondan ziyade daha ciddi sebepler düşünebiliriz. Bugün bir hastam geldi. ‘20 gündür öksürüğüm var. Son 2 gündür hafif bir kan görür gibi oldum’ dedi. Film çektik maalesef akciğer kanseri tespit ettik” dedi. “Bazı İlaçlar da Öksürüğe Neden Olabilir” için hastalarımızın özellikle uzamış ve geçmeyen öksürüklerinde biran önce hekime başvurmalarında büyük fayda vardır” diye konuştu. Öksürüğü olan insanların eczaneden gidip şurup almalarının yanlış olduğuna da değinen Tunç, açıklamalarını şöyle sürdürdü: Bazı tansiyon ilaçlarının da öksürük yaptığını belirten Dr. Tunç, özellikle ACE inhibitörü denilen tansiyon ilaçlarının yüzde 4 ve 20 oranında öksürük yaptığının bilindiğini söyledi. Dr. Tunç, “Bu gibi durumlarda hastanın tansiyon ilacını değiştiriyoruz. Bu durumda öksürük ortalama 20 veya 40 gün içerisinde geçecektir. Böyle tedaviden teşhise gittiğimiz öksürük sebepleri de var. Çok basit gelip geçici öksürük sebebi olabileceği gibi hayatı tehdit edici hastalıklar yapan öksürük sebepleri de vardır. Onun Kalın beldeki tehlike! “Öksürüğü yapan sebepler çok fazladır. Bunun için sebebini bilmeden öksürük şurubunun hangisine iyi geleceğini bilemezsiniz. Bazı öksürük şurupları öksürüğü baskılar. Bazen bu bizim işimize gelmez. Hasta kansere bağlı öksürüyordur. Öksürük şurubu dediğimiz öksürük teskin edici ilacı verdiğiniz zaman geçici süre hastayı rahatlatacak fakat teşhiste gecikmeye yol açacaktır. Biz göğüs hastalıkları uzmanı olarak öksürük teskin edici şuruplar vermeyiz. Astım, KOAH ve bronşit gibi rahatsızlığı olan hastalara içerideki balgamı yumuşatıcı, rahatlatıcı ve özellikli bağlam sökücü ilaçlar veririz”. »» İngiltere’deki Oxford Üniversitesi tarafından yapılan araştırma belin 10 cm kalınlaşmasının kansere yakalanma oranını yüzde 13 artırdığını ortaya koydu. Çalışma 8 Avrupa ülkesinde 140 bin erkek üzerinde yapıldı. İsveç’te düzenlenen Avrupa Obezite Zirvesi’nde sunulan rapor 50 yaşlarındaki erkeklerin beden ölçüleri ve prostat kanseri arasındaki bağı 14 yıl boyunca inceledi. 7 bin prostat kanseri vakasından 934’ü ölümcüldü. Büyük vücut kütle endeksine ve bel ölçüsüne sahip erkeklerin prostat kanserinin daha ağır ve saldırgan türüne yakalanma riski taşıdığını ortaya kondu. Örneğin bel çevresi 94 cm olan bir erkeğin prostat kanserine yakalanma olasılığı bel ölçüsü 84 cm olan bir erkekten yüzde 13 daha fazla. Ve ölme olasılıkları da daha yüksek. İngiliz Sağlık Sistemi bel ölçüsü büyük olan kadın ve erkeklerin daha fazla sağlık sorunu yaşadığını söylüyor. Uzmanlar bunun sebebinin yağ hücrelerinde kansere neden olan . hormonlar olduğunu düşünüyor. Sağlıklı bir kiloda ve aktif kalmanın pek çok hastalığa karşı koruduğu da belirtildi. Uzun Süre İdrar Tutmanın Zararları »» İdrar tutmak zararları en fazla böbreklerde gösteriyor. Uzun süre tutulan idrar mesaneden tekrar böbreklere çıkarak böbreklere karşı bir takım tehditler meydana getirdiğini belirten uzmanlar idrar tutmanın zararlı olduğunu söylüyorlar. Sağlıklı her birey günlük ortalama 2-2,5 litre su tüketmelidir. Erişkin sağlıklı bir bireyin mesanesi 0,5 litre su alabilmektedir. Bu nedenle en az günde iki defa idrar boşaltımı yapılmalıdır. Aksi takdirde mesane içerisinde bekleyen idrarı aşırı tutmanın zararını böbrekler görecektir. • Uzun süre idrara gitmeyen, idrarını aşırı tutan insanlarda, mesanenin zamanla genişlediği görülür. Kişi idrarını tuttukça mesane yavaş yavaş genişler, çünkü mesane içerisinde basıncı belli seviyenin üzerine çıkarmak istemez. İdrarı Fazla Tutmanın Zararları Nelerdir? • Mesanede biriken idrar önce üreter denen idrar torbasıyla böbrekleri birleştiren kanala, ardından da böbreklere baskı yaparak ve bu yolla a kolayca mikroplarla buluşarak böbrek yetmezliğine kadar ileri boyutlara götürebilecek zararlar vermektedir. • İdrar torbasının ancak 3/4'dü rahat bir şekilde dolduktan sonra mesaneye gelen idrar, torbanın kaslarını büzerek kasılmalarını sağlayacak kas yapısını zayıflatacaktır. • İdrarı sık olarak fazla tutan kişilerde genellikle sistit denen idrar torbasının enfeksiyon kapması sorunu yaşanmaktadır. Kadınların idrarı dışarıya boşaltma organının boyutu erkeklere göre daha küçük olduğu için, kadınlarda idrarı tutmadan kaynaklı sistit daha daha fazla görülmektedir. • Mesane genişledikçe çoğunlukla yapısı da bozulmaya başlar. Buna bağlı olarak da mesanenin asli görevini ileride sağlıklı yapamaz hale gelir. Yani idrarı boşaltma eylemi sırasında mesane, içerisindeki idrarın tamamını dökemez hale gelir. Bu durumda her işeme sonrası içeride idrar kalmaya başlar. Kalan bu idrar hem enfeksiyon riski doğurur hem de böbreklere geri kaçmaya başlar. Buna bağlı da böbreklerde harabiyete kadar yol açabilecek bir dizi problemlere sebebiyet verebilir. 22 Temmuz 2016 Köy-Koop Haber ETKİNLİKLER TARIM FUARLARI TAKVİMİ Temmuz Ağustos - Eylül 2016 11.07.2016 - 17.07.2016 Edirne Gıda, Tarım 2016 Traktör ve Tarım Ekipmanları,Elektronik Aletler, Tarım ve Hayvancılık Teknolojileri, İşlenmiş Gıda Ürünleri Renkli Fuarcılık TEMMUZ AYI TARIM TAKVİMİ TARLA ZİRAATI a) Hasadı yapılan hububat tarlalarında anız bozulur. Nadasa bırakılmış tarlalarda ot mücadelesi ve yeşil gübre ihtiyacı nedeniyle ikileme, üçleme yapılır. b) İkinci mahsul olan bitkilerin ekimi yapılır. c) Çapalama, sulama, boğaz doldurma, seyreltme, sırıklara bağlama gibi bakım işleri devam eder. d) Her türlü hastalık ve zararlılara karşı mücadele yapılır. e) Hasat ve harman işleri çeşitli bölgelerde ay boyunca yürütülür. Ambarlanır, saklanır, değerlendirilir. 11.07.2016 - 17.07.2016 1. Bolu 2016 Fuarı Tarım Teknolojileri, Tarımsal Mekanizasyon, Hayvancılık, Yem, Tohum, Fidancılık, Sulama, Gıda ve Gıda Endüstrisi, Seracılık, Zirai Mücadele, Arıcılık Show Fuarcılık 03.08.2016 - 07.08.2016 Çorlu Tarımtech 2016 9. Çorlu Tarım Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama Teknolojileri Tarım, Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama ve Seracılık Teknolojiler,Traktör ve Ekipmanları, Depolama Sistemleri,Soğutma, Havalandırma Renkli Fuarcılık 01.09.2016 - 04.09.2016 Agrotec 2016 20.Uluslararası Tarım ve Tarım Teknolojileri Fuarı Tarım Makinaları, Zirai İlaçlar, Hayvancılık ve Sera Ekipmanlar ANFA Altınpark Fuar Merkezi İnfo Fuarcılık 01.09.2016 - 04.09.2016 3. Agro Sivas 2016 Gıda Tarım ve Hayvancılık Fuarı Tarım Teknolojileri, Tarımsal Mekanizasyon, Hayvancılık, Yem, Tohum, Fidancılık, Sulama, Gıda ve Gıda Endüstrisi, Seracılık, Zirai Mücadele, Arıcılık Shov Fuarcılık 01.09.2016 - 04.09.2016 Uşak 2.Ege Tarım Hayvancılık, Süt Teknolojileri, Çiftlik Ekipmanları, Sera Teknolojileri Fuarı Canlı Hayvan, Hayvancılık ve Tarım Teknolojileri Ekipmanları, Traktör Seracılık, Yem Tohum, Gübre, İlaç, Et ve Süt Teknolojileri Platform Fuarcılık 01.09.2016 - 04.09.2016 IPACK 2016 31.Uluslararası Ambalaj, Paketleme ve Gıda İşleme Sistemleri Fuarı Ambalaj ve Makineleri, Paketleme, Etiketleme, Kolileme, Dolum, Streç Ambalaj Makineleri E Fuarcılık 01.09.2016 - 04.09.2016 Worldfood İstanbul 2016 Süt, Et, Şekerleme, Konserve, Çay ve Kahve, Organik, Deniz Ürünleri, Dondurulmuş ve Hazır Gıda, Gıda Katkı Maddeleri, İçecekler, Yağlar, Bakliyat, Baharat, İçecekler, Doğal Ürünler, Kuru Yemişler E Fuarcılık Türkiye’de 24 saat esasıyla hizmet veren tek Merkez olan Ulusal Zehir Danışma Merkezi, zehirlenmeler hakkında size bilgi verir... MEYVECİLİK a) Toprak işlemesi bazı bölgelerde görülebilir. b) Dikim yoktur. c) Genel olarak durgun göz aşısı başlar. Meyve seyreltme, su buharlaşmasını önleme amacıyla filiz alma, yaprak yolma ve bazı dalların kesilmesi şeklinde budama yapılır. Sık sık sulama yapılır. Gübre şerbetleri de verilir. Ot alma ve çapalama işleri devam eder. SEBZECİLİK a) Sonbahar turfandası için sebze bahçeleri hazırlanır. b) Sonbahar turfandası sebzeler ile ikinci mahsul sebzelerin ekimleri ve dikimleri ya- pılır. c) Sebzeler sık sık sulanır. Çapalama ay boyunca devam eder. Gübreler şerbet halinde verilir. Sebzelerde seyreltme ve dip doldurma işleri yapılır. d) Her türlü sebze hastalık ve zararlılarına karşı mücadele yapılır. e) Her çeşit sebzenin hasadı, ambalajı, pazara sevki devam eder. BAĞCILIK a) Bağlarda toprak işlemesi durmuştur. b) Dikim işleri görülmez. c) Bağlarda uç alma, filiz alma, yaprak seyreltme, sülük ve bilezik alma, koltuk alma ve hereklere bağlama işleri devam eder. Sulama, çapalama gibi bakım işleri yürütülür. d) Her türlü bağ hastalık ve zararlıları ile mücadele edilir. e) Bağlarda üzüm hasadı başlar. Ambalaj ve pazara sevki yanında değerlendirme usullerine de başvurulur. Özellikle kurutmacılık ay sonunda başlar. b) Hayvanlar her ne kadar meralarda besleniyorsa da yem yetersizliği bakımından takviye yemleme yapılır. Özellikle buzağılar ve kuzular için özel besleme yapılmalıdır. İlkbaharda doğan kuzularda kırkım başlar. c) İlkbaharda erken yavru almak amacıyla ılık bölgelerde koç katımı yapılır. d) Çayırlar, yem bitkilerini hasadına devam edilir. Otlar kurutulur, balyalanır, toplanır ve muhafaza edilir. e) Her türlü hayvan hastalık ve zararlıları ile mücadele edilir. HAYVANCILIK TAVUKÇULUK a) Kümeslerde bakım ve temizlik işleri deva) Kümeslerde havalandırma, temizlik ve dezenfeksiyon işleri yürütülür. b) Tavuklara bol yeşillikle birlikte çeşitli yemler verilir. Uygun anızlara tavuklar salıverilir. Civciv ve piliç beslemesine önem verilmelidir. c) Çeşitli tavuk hastalıkları ile zararlılarına karşı mücadele edilir. a) Hayvanların çoğunlukla dışarıda ve merada bulunması dolayısıyla ahır işleri azdır. Ahır besisi yapılan bölgelerde ahırlar temiz, havalı bulundurulmalı ve dezenfeksiyon yapılmalıdır. FUAR KONGRE SEMPOZYUM ARICILIK a) Kovanların temiz ve kullanışlı olmasına dikkat edilir. Kovanlar sarsılmadan çiçeği bol yerlere nakledilir. b) Zayıf kovanların birleştirilmelidir. c) Hastalık ve zararlılarla mücadele edilir. d) Bal hasadına devam edilir. c) Bazı bölgelerde bal hasadı başlamıştır. Mevzuat ▶▶ 24 Haziran 2016 Tarihli ve 29752 Sayılı Resmî Gazete, 2016/8980 2015-2016 Pazarlama Yılında Nişasta Kökenli Şekerler İçin Şeker Kurulu Tarafından Belirlenen Kotanın Artırılması Hakkında Karar ▶▶ 24 Haziran 2016 Tarihli ve 29752 Sayılı Resmî Gazete, Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği (No: 2016/26) ▶▶ 28 Haziran 2016 Tarihli ve 29756 Sayılı Resmî Gazete, 2016/8976 Mirasçılar Arasında Henüz Paylaşımı Yapılmamış Tarımsal Arazilerin Devir İşlemlerinin Harçlardan Müstesna Tutulmasına İlişkin Sürenin Uzatılması Hakkında Karar ▶▶ 28 Haziran 2016 Tarihli ve 29756 Sayılı Resmî Gazete, Bitkisel Üretimde Biyolojik ve/veya Biyoteknik Mücadele Destekleme Ödemesi Uygulama Tebliği (No: 2016/24) ▶▶ 28 Haziran 2016 Tarihli ve 29756 Sayılı Resmî Gazete, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Kontrolüne Tabi Belirli Ürünlerin Girişine Yetkili Gümrük İdareleri ile Resmi Kontrollerini Yapmaya Yetkili İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerinin Belirlenmesine Dair Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ▶▶ 29 Haziran 2016 Tarihli ve 29757 Sayılı Resmî Gazete, Sığır Cinsi Hayvanlar ile Koyun-Keçi Türü Hayvanların İthalatında Kontrol Belgesi Alınabilmesi İçin Aranacak Şartlar Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: 2015/2)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2016/27) ▶▶ 29 Haziran 2016 Tarihli ve 29757 Sayılı Resmî Gazete, Patates Siğili Görülen Alanlarda ve Güvenlik Kuşağında Uygulanacak Desteğe İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama Tebliği (No: 2016/22) ▶▶ 29 Haziran 2016 Tarihli ve 29757 Sayılı Resmî Gazete, Kuru Kayısı Lisanslı Depo Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ▶▶ 30 Haziran 2016 Tarihli ve 29758 Sayılı Resmî Gazete, Bitki Karantinası Fümigasyon Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Temmuz 2016 / Tarım Bulmacası Çözümü Soldan-Sağa: 1- Trüfmantarı 2- İdrak... Darı 3- Üretmek... Tk 4- Kına... Alaka 5- Ir... Şii... Tango 6- Üst... Em... Yaz 7- Zirai... Matara 8- Tr... Sana... El 9- Mi... Akar... Kaza 10- Ümit... Meyan 11- Ara... Ar 12- Tavşan... Yazar Yukarıdan Aşağıya: 1- Tilkiüzümü... Rd 2- Irsi... İmla 3- Ürün... Trt 4- Faraş... Arataş 5- Mai... İri... Ra 6- Mai... Saman 7- Noel... Emare 8- Katman... Yay 9- Ad... Ka... Taka 10-Ratanya... Anaz 11- Irk... Garez... Ra 12- Kozalak Köy-Koop Haber Temmuz 2016 SPOR-TARIM BULMACA Uzun Olur Sporcuların Boyu! 23 »» Şu herkesçe bilinen Guinness Rekorlar Kitabına göre, hala yaşayıp yaşamadıklarını bilmiyorum ama dünyanın en uzun insanı 2 m 46,5 cm ve en kısa insanı da 54,6 cm’lik ölçülere sahipti. Bizim boyla ile ilgili derdimiz bu ölçülerde olmasa bile, konu bitmeyen sorular ve anlaşılmamakta ısrar edilen cevaplar arasında geçmektedir. Öncelikle yılların tecrübesi ile üstüne basa basa söylemekte fayda görüyorum ki “basketbol boy uzatmıyor!”. Bunu, çocuğu boyu uzasın diye basketbol oynatmakta ısrar eden her veliye yıllardır söylememe rağmen, anlatamadım bir türlü. Basketbolcular çok uzun boyluymuş, sıçradıkça uzarlarmış gibi savunmalarına, uzun oldukları için basketbol oynuyor o insanlar dememe rağmen, görünen o ki, boy konusu daha uzun zaman tartışılacak. Boy uzunluğu için herkesçe bilinmelidir ki, genetik faktörler, hormonlar ve beslenme konusu işbirliği içerisinde olmazsa, boy konusunda yapacak fazla da bir şey yoktur. Genetik faktörlerde öncelikli olarak anne ve babanın boy özellikleri ön plandadır. Onlardan gelen gen özellikleri, çocuğun ilerdeki boy uzunluğu hakkında fikir veren ilk tahmin kriterimizdir. Ve beslenme, boy uzaması konusunda en etken olma özelliğini kimselere kaptırmamaktadır. Genetik, hormon konuları beslenme konusu ile desteklenmediği takdirde boy uzatmasını konuşmanın hiçbir faydası yoktur. Beslenme olayında özellikle dikkat edilmesi gereken besinler var ki, bunların düzenli alınması çok önemlidir. Süt ve süt ürünleri bu konuda en başta gelmektedir. Sabah ve akşam içilen bir bardak sütü, çocuklarda alışkanlık haline getirmekle çok şey kazandığını görecekseniz. Özellikle gazlı içeceklerin fazla tüketilmesinin, kalsiyum içerikli besinlerin emilimi üzerine olumsuz Hormonların eksikliği, ya da hormon üretiminin sağlıklı olup olmadığı da çok önemlidir. Bunu yapılacak testlerle anlamak ve eksikliğinde tedavi uygulamak, sorunu çözme anlamında en doğru yollardandır. Düzenli olarak yapılacak iğnelerle mucize sonuçlar alındığı görülmüştür. etki yaptığının bilinmesine rağmen, sofralarına gazlı içecek olmadan oturmayan çok aileye şahit oluyoruz. Okula giden ve saatlerce aç kalan çocuklarınızın çantalarına koyacağınız bir avuç kuruyemiş, onların kalsi- TARIM BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 Y. İzzettin BAŞER 8 9 10 11 12 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Soldan Sağa 1- Kuzey İtalya’da yetişen çok değerli bir mantar türü 2- Anlama yeteneği, anlayış... Mısır tenesi 3- Çoğalmak, artmak... Takımın kısaltılmışı 4- Saç ve elleri boyamakta kullanılan toz... İlgi... 5- Şarkı, türkü... İslamiyette bir mezhep... Bir latin dansı. 6- Alt karşı... İlaç... Bir mevsim 7- Tarımsal... Askerin su kabı 8- Türkiye’nin plaka kodu... Yemen’in başkenti... Bir organımız 9- Bir nota... Gelir, irat... İlçe 10- Umut... Kökü şifalı baklagiller ailesinden çok yıllık bir çalımsı bitki... 11- Fasıla... Utanma 12- Hızlı koşan, postundan yararlanılan bir memeli türü... Edip Yukarıdan Aşağıya 1- Adını bir hayvandan alan bir üzüm çeşiti. 2- Radyumun simgesi... Kalıtımsal.. Yazım 3- Mahsul.. Türkiye Radyo Televizyon 4- Turfanda... Okey ve kağıt oyunlarında beklenen iki sayının arası... 5- Makine Kimya Endüstrisi... Olağandan büyük... Güneş tanrısı 6- Mai... Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan, hayvanlara yedirilen ufalanmış saplar 7- Hz. İsa’nın doğum gününü kutladıkları yortu... Belirti, emare 8- Tabaka... Bir burç 9- İsim... K’ harfinin kalın okunuşu... Karadenize özgü bir sandal 10- Karabuğdaygillerden, 2040 santimetre yüksekliğinde, basit yapraklı, kökü sürgün kesici olarak kullanılan ağaççık... Ufak çapta arı kovanı veya oğul 11- Soy... Kin... Radonun simgesi 12- Çamın odunsu meyvesi. yum ihtiyacı yanında, birçok vitamin ihtiyaçlarını da karşılayacaktır. Düzenli yemek alışkanlığı, deniz-et ürünleri, sebze ve meyvelerden oluşan beslenme, bir de sporla takviye edildiği zaman çocuklarınızdaki boy artışına siz de şaşıracaksınız. Tüm bu anlatılanların uygulanması sırasında dikkat edeceğiniz en önemli konu zamanlama olmalıdır. Eğer büyüme kıkırdaklarının kapanmasından sonra aklınız başınıza geldiyse yapacak bir şey yoktur. Kızlarda adet görmeye başladıktan sonra 2-3 yıl ve erkeklerde 17-18 yaşlarında görülen büyüme kıkırdaklarının kapanması olmadan ya- Bir Çin Hikayesi! Yazan: Aziz Nesin Kung-Su, Güney Çin Denizinde küçük bir balıkçı kasabasıdır. Şirin ka- sabanın hemen bütün halkı, balıkçılıkla geçinir… Pung-Çiyang’ın balıkçı kahvesinde bir sabah, nerden, nasıl geldiği belli olmayan bir kedi yavrusu miyavlamaya başladı. İhtiyar Pung, sıska kedi yavrusunu iri avuçlarının arasına aldı. Küçük tekirin süt mavimsi gözlerine baktı, – Seni bana Allah gönderdi!.. diye söylendi. Sonra çırağına, – Bu küçüğün adı, Çung-Ban… Buna iyi bak!.. dedi. Çung-Ban, küçük maskara, birkaç gün içinde gelişti, büyüdü. Yalnız Pung Amca’nın değil, bütün müşterilerin sevgilisi oldu. Çung-Ban’ın kötü bir huyu vardı, hırsızlık… Aşağı yukarı her kedi hırsızdır. Ama Çung-Ban gibisi görülmemiştir. Daha altı aylık var yoktu, bütün komşular şikayete başladılar. Her sabah, daha gün ağarmadan vazifesine sadık bir memur gibi, işe çıkar, öğleye kadar bütün mahalleyi talan ederdi. Girmediği mutfak, kanştırmadığı teldolap yoktu. Ocakta kaynayan tencerenin kapağını açıp, içinden sıcak sıcak bir parça balığı çalmadığı gün olmazdı. ÇungBan’ı, bütün zararına, hırsızlığına rağmen herkes seviyordu. Çünkü, o kadar kurnazca hırsızlık yapıyordu ki, onun yüzünden zarara ugrayanlar bile, bu hırsızlıkları Çung’un muziplikleri diye karşılarlardı. Birgün, Pung Amca’nın kahvesine bir müşteri geldi. Elindeki balık dolu kesekağıdını rafa koyduktan sonra, kağıt oyununa daldı. Neden sonra kahveden çıkarken elini raftaki kesekağıdına atınca, ağzı bir karış açık kaldı. Kesekağıdının hiçbir yeri bozulmamıştı, fakat içi balık yerine havayla doluydu. Yalnız, altından bir delik açılmıştı. Çung’un, bu kadar kalabalık müşteriden hiçbiri farkına varmadan, balıkları teker teker kesekağıdından boşaltması, herkesi şaşırtmıştı. Çung’un hırsızlıktaki maharetinin bu kadar takdir edilmesinin önemli bir sebebi vardı. Kung-Su kasabasında hırsızlık etmeyen insanın on paralık itibarı yoktu. Çalmak ayıp değildi. Ayıp olan, çalarken yakalanmaktı. Hırsızlık sırasında yakalananlar, bütün kasabada beceremedikleri işi yüzlerine, gözlerine bulaştırdıkları için rezil olurlardı. O kadar ki, hırsızlık yapmayan erkeğe, karısını geçindiremez diye kız vermezlerdi. Kung-Su kasabasının sembolü haline gelen Çung, yıldan yıla efsanevi bir yaratık oldu. Ondört yaşına gelince, zavallı Çung’un gözlerine perde indi. Görmeyen gözleriyle de, bir zaman mesleğine devam etti. Bir insan gibi mutfak kapılarının mandalını açar, ocağın başındaki kadın, başını arkasına döndürünceye kadar, ızgaradaki balığı kapar kaçardı. Kocalarına akşam yemeği yetiştiremeyen geveze kadınlar, hırsız Çung’u bahane ederler, – Ne yapayım? Balığı ocaktan Çung çaldı!.. derlerdi. Bir sabah, Çung’un cesedini yüksek bir duvarın dibinde buldular. Çung, vazife başında ruhunu teslim etmişti. Bütün Kung-Su kasabası halkı, gözyaşı döktü, matem tuttu. Çung’a büyük bir cenaze töreni yapıldı. Çoluk çocuk, genç ihtiyar, mezarının başında toplandılar. Çung’un arkasından, kasabayı bir sessizlik aldı. Ama iki ay sonra bir mucize oldu. Zavallı Çung’un mezarı üstünde büyük bir bina yükseldi: Vergi dairesi… Kung-Su kasabası halkı, birbirlerine vergi dairesini gösterip, – Çung’un ruhu hortladı!.. dediler. pılacak her şey yapılmalıdır. Sporla takviye dediğimizde de lütfen sadece aklınıza basketbol gelmesin. Yüzme, omurgaya daha az yük bindirdiği için sıçramalı sporlardan önce tavsiye edeceğim sporların başında gelmektedir. Özellikle güneş ışınlarının “D” vitamin etkisi de doğru alındığı taktirde, boy uzamasına katkısı muhteşem olacaktır. Son olarak, çocuğunuzun boyu ne olursa olsun, herkesin yapabileceği bir spor dalı olduğunu lütfen unutmayın. Burada dikkat etmeniz gereken sık sık tekrar ettiğimiz gibi ”skor” değil “spor”dur… Spor dolu günler sizinle olsun… Kooperatifçilik Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya kooperatifçiliğindeki en son durum ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik, Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı ve birçok konu ele alınmış. Kooperatifçilik Prof.Dr. Erkan Rehber • Giriş • Tarım Ekonomisi Bilimi • Dünyada Tarım • Türkiye’de Tarım • Tarımsal Üretim Teknolojisi • Tarım ürünlerinin Pazarlanması • Tarım Politikası • Tarımda Örgütlenme ve Kooperatifçilik • Tarım-Çevre www.ekinyayinevi.com Küreselleş(tir)me Karşısı Bilim Politik Yazılar Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.