Köy-Koop Haber Gazetesi 56. Sayı

Transkript

Köy-Koop Haber Gazetesi 56. Sayı
Türkiye’nin Tarım Gazetesi
TEMMUZ 2016
Yıl:5 Sayı:56
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
Hayvancılık Desteklerinin
Kapsamı Belli Oldu
Türkiye Koop 25. Genel
Kurulu Yapıldı
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının “Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama
Esasları Tebliği” 24 Haziran 2016 Tarih ve 29752 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Bakanlık kayıt sistemlerine kayıtlı, yurt
içinde doğmuş, besi süresini tamamlamış erkek sığırlarını, mevzuata uygun
kesimhanelerde kestiren ve sözleşmeli
besicilik yapanlar 1-300 baş arası kestirdikleri hayvan başına 200 lira destekleme ödemesi alabilecek. Hayvan
hastalıkları ile mücadele çerçevesinde
Bakanlıkça belirlenen programlı aşılamalar için uygulayıcılara 75 kuruş ile 1,5
lira arasında değişen miktarlarda ödeme
yapılacak. Çoban desteği kapsamında
250 küçükbaş ve üzeri anaç hayvan varlığına sahip işletmelere 5 bin lira ödenecek. Tiftik keçisi yetiştiriciliğinin teşvik
edilmesi için tiftik üreticilerine belirli
şartlar çerçevesinde kilogram başına 22
lira ödenecek . Detayları » Syf 12’de
»» Genel Kurulda konuşan Genel Başkan
Muammer Niksarlı, kooperatifler arası
işbirliğine duyulan ihtiyacın giderek
arttığına dikkat çekti ve yeni yasal düzenleme
konusunda geç kalındığını ifade etti.
2016 Yılı Hububat Alım
Fiyatları Açıklandı
184 Büyük Ova Tarımsal
SİT Alanı İlan Edilecek
»» Başbakan Binali Yıldırım, 2016 yılı için
hububat müdahale fiyatını Anadolu Sert
Kırmızı Buğday için ton başına 910 lira
olarak açıkladı.
»» Tarım arazilerinin tarım dışı kullanımını
önlemek için hayata geçecek olan Büyük
Ova Projesi’yle 184 tarımsal potansiyeli
yüksek ova, tarımsal sit alanı ilan edilecek.
Bu fiyata kaliteye göre yüzde
7 prim verileceğini bildiren
Yıldırım, TMO'nun çiftçiden
bugüne kadar aldığı yükleme
ve boşaltma ücretini de artık
almayacağını açıkladı.
Partisinin Meclis’teki grup
toplantısında konuşan Yıldırım, ekmeklik buğday alım
fiyatının ton başına 910 TL
olarak belirlendiğini bildirdi.
TMO'nun 2016 Dönemi Hububat Alım Fiyat ve Politikaları ile ilgili yapılan açıklamada ise, 2016 yılı buğday
üretiminin geçen yıla göre
%9,3 azalışla 20,5 milyon ton,
arpa üretiminin %15,6 azalışla 6,75 milyon ton olarak gerçekleşeceği tahmin edildiği
bilgisi aktarıldı. » Syf 6’da
Baklagillerde Acı Reçete...
Nereden... Nereye...
Baklagiller, besleyici değeri yüksek gıdalardır. Tüm
dünyada insan ve hayvanların beslenmesinde
yaygın olarak tüketilir. İnsan eliyle tahrip edilen
doğayı onarması, toprağın yapısını düzeltmesi,
suyu koruması gibi birçok yararlı özelliklerinden
dolayı; BM 2016’yı Uluslararası Bakliyat Yılı olarak
ilan etmişti. Bu sayımızda, ZMO’nın baklagillerde
Türkiye’nin son 14 yıldaki durumuna ilişkin yaptığı
detaylı araştırmayı sizlerle paylaşacağız.
» Syf 18’de
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, sunum yaptıkları Bakanlar Kurulu üyelerinin Büyük Ova Projesi’ne
‘evet’ dediklerini söyledi.
Bakanlık, tarım sektörü için
hayati önemde bir karara
imza attı. Tarıma elverişli
arazinin 24 milyon hektar
olduğu ancak şu anda sadece
19 milyonunun kullanıldığı
Türkiye'de her yıl ortalama
50 ile 100 bin hektar arasındaki toprak tarımsal üretimden bir şekilde çıkıyor.
30 Haziran 2016 tarihinde Ankara’da gerçekleşen Genel
Kurul’da, 2015 yılında ve
2016 yılı ilk yarısında gerçekleştirilen faaliyetleri özetleyen Niksarlı, ICA Avrupa’nın
Brüksel’de yapılan Genel
Kurulu sırasında TÜRKİYE
KOOP’un mülteciler konusunu ICA gündemine aldırdığını ve bu konuda Türkiye’de
Avrupa kooperatifleri ile
birlikte bir çalıştay yapılma-
sı önerisinin kabul edildiğini
söyledi. Bu çalıştayın yeri ve
stratejisinin ilgili bakanlıklarla görüşülmesine devam
edildiğini belirtti. » Syf 9’da
Kırsal Kalkınma Eylem
Planı Yayımlandı
»» Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi
kapsamında Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı tarafından hazırlanan Plan Resmi
Gazete’de yayımlandı.
Tarım arazilerinde parçalanmanın giderek artması, özellikle miras ve göç nedeniyle
tarımda verimliliğin olumsuz etkilenmesi de çalışmanın yapılmasının başlıca nedenlerinden biri. » Syf 6’da
Eylem planı, Onuncu Kalkınma
planı (2015-2018) ve Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi
(2014-2023) ile Ulusal Kırsal
Kalkınma Stratejisi (UKKS)
(2020) gibi Ulusal Kalkınma
ve Strateji dökümanlarında
ortaya konulan hedeflerle
uyumlu olarak kırsal ve kent-
sel alanlar arasındaki gelişmişlik farkının azaltılması ve
bu alanlar arasındaki etkileşim ve bütünleşmenin güçlendirlmesi suretiyle refahın
ülke sathına daha dengeli yayılmasına katkı sağlaması ve
kırsalın cazip hale getirilmesi
hedefleniyor. » Syf 20’de
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Erol AKAR
Küresel Düzeyde
Kooperatif Ekonomiler
Yeni Köylülük
Ön Yargılardan
Kurtulmak
» Syf 2’de
» Syf 5’te
» Syf 9’da
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Mehmet SEVER
Abdullah AYSU
Aziz Sancar Üzerine
Çiftçi mi? Topçu mu?
10 Adım Paketiyle Yeni
Kördüğümler
» Syf 4’te
» Syf 7’de
» Syf 13’te
Tevfik Fikret CENGİZ
Dr. Erhan EKMEN
Dr. Nezaket CÖMERT
Geleceği Tahmin Edemezsiniz
Ama Planlarsınız
BrExit Kazanan Kim?
Kırsalda Yoksulluğun
Azaltılması: Tarım?
» Syf 20’de
» Syf 16’da
» Syf 15’te
KOOPERATİFÇİLİK
2.6 Milyon Kooperatif 1 Milyar üye
veya müşteriye sahip
Kooperatifçi selamlarımla.
1- DAES : Département des affaires économiques et sociales
mi adaylık başvurusu
gerçekleştirilmişti.
4-9 Kasım 2012 tarihlerinde Güney Afrika’nın Cape Town şehrinde yapılan “Dünya
Süt Zirvesi 2012”ye
katılan 57 ülkenin oy birliği ile 2017 Dünya
Süt Zirvesi’nin (IDF World Dairy Summit
2017) ülkemizde yapılması kararlaştırıldı.
Karar, Türkiye’nin IDF Ulusal Komite üyeleri ve IDF Ulusal Komite Sekreteri Prof.
Dr. Nevzat Artık’a bildirildi. 2017 Dünya
Süt Zirvesi’nin ülkemizde toplanacak olmasının süt sektörüne önemli bir ivme
kazandıracağını belirten Prof. Dr. Artık,
genel kurulda alınan kararın, Türkiye Süt
Sektörü’nün uluslararası arenada tanınması ve sektörün gelişmesi açısından çok
önemli olduğunun altını çizdi.
01/07/2016
Haziran 2016 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödemesi
26/07/2016
01/07/2016 Nisan-Mayıs-Haziran 2016 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin
26/07/2016 Ödemesi
01/07/2016
Motorlu Taşıtlar Vergisi 2. Taksit Ödemesi
01/08/2016
01/07/2016
Haziran 2016 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/08/2016
01/07/2016 Haziran 2016 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim
01/08/2016 Formu (Form Ba)
01/07/2016 Haziran 2016 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim
01/08/2016 Formu (Form Bs)
01/07/2016
2015 Yılına ilişkin Gelir Vergisi 2. Taksit Ödemesi
01/08/2016
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi,
çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Yrd.Doç.Dr. Caner KOÇ
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Yrd. Doç.Dr. Ertuğrul GÜREŞÇİ
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
• Doç.Dr. Yener ATASEVEN
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI
• Ünal ÖRNEK
• Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA
• Erol AKAR
• Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA • Tevfik Fikret CENGİZ
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
SA
M
LA
AÇLI KOO
P
ER
RK
Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) önderliğinde 2009
yılında Berlin’de yapılan Dünya Süt
Zirvesi’nde Uluslararası Sütçülük Federasyonu’na (IDF) üye olan Türkiye, IDF
Dünya Süt Zirvesi için adaylık başvurusunda bulunmuştu. Türkiye’nin IDF nezdinde temsilinin Ulusal Süt Konseyi’ne
devredilmesinin ardından da USK tarafından “2017 Dünya Süt Zirvesi” için res-
01/07/2016 1-15 Temmuz 2016 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
26/07/2016 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
LİKLERİ M
E
»» Uluslararası Sütçülük Federasyonu’nun (IDF) Güney Afrika’nın Cape Town şehrinde yapılan
Dünya Süt Zirvesi 2012’de 57 ülke delegasyonunun oy birliğiyle 2017 Dünya Süt Zirvesi’nin (IDF
World Dairy Summit 2017) İstanbul’da yapılacak.
Göre Üçer Aylık Beyanname Verme Hakkından Yararlananlar İçin)
BİR
2017 Dünya Süt Zirvesi İstanbul’da Gerçekleşecek
Nisan-Mayıs-Haziran 2016 Dönemine Ait Tevkifatların Muhtasar
01/07/2016
Beayanname ile Beyanı ve ödenmesi (GVK 98. Maddesinin 3. Fıkrasına
26/07/2016
F
2-https://www.un.org/development/
desa/fr/news/social/cooperatives-2.html
3-Bkz: Measuring the Size and Scope of
the Cooperative Economy: Results of
the 2014 Global Census on Co-operatives; For the United Nations Secretariat Department of Economic and Social
Affairs Division for Social Policy and
Development; April 2014. http://www.
un.org/esa/socdev/documents/2014/coopsegm/grace.pdf
4-Daha fazla bilgi için bkz: Dip not 3.
5-Bkz : http://www.un.org/esa/socdev/
documents/2014/coopsegm/grace.pdf
01/07/2016 Haziran 2016 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddele26/07/2016 rine Göre Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanı ve Ödenmesi
İ
AT
Dünyanın tüm kıtalarındaki 145 ülkeden
elde edilen bu bilgiler, kooperatifler hakkında toplanmış en kapsamlı veri tabanını oluşturmaktadır. Türünün ilk örneği
olması nedeni ile kuşkusuz zaman içinde iyileştirmeler yapılacaktır. 1 milyardan fazla kooperatif ortağı ve müşterisi
bulunmaktadır. Kooperatiflere üyelik/
ortaklık başvuruları bireysel niteliktedir.
Örneğin 65 milyon nüfuslu Fransa’da 147
milyon kooperatif ortağı bulunmaktadır. Yani Fransa’da bir kişi 2.25 adet ko-
Geçerli en son yıl süresince tüm kooperatiflerin dünya ölçeğindeki yıllık geliri
2.98 trilyon US dolarına ulaşmıştır. Bu
gelir 19.6 trilyon US dolarlık aktif varlık yoluyla gerçekleştirilmiştir. Küresel
düzeyde kooperatif gelirler birleştirildiğinde, Fransız ekonomisinden büyük,
Almanya ekonomisinin ardından dünyanın 5. Ekonomisi konumundadır.
Bununla birlikte kooperatifler genellikle
yerel varlıkları sahiplenen ve çalıştıran
işletmelerdir. Dünyada kooperatif
ekonomisi ulusal gelirinin (GSYİH
olarak) % 10’unun üstünde olan 4
ülke bulunmaktadır: Yeni Zelanda
% 20, Hollanda % 18, Fransa % 18
ve Finlandiya % 14.5
Özetle küresel düzeyde kooperatiflerin
ekonomideki etkinliğinin, 2008 krizinden
bu yana hızla arttığı gözlemlenmektedir.
Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı ve ödenmesi
M
Özet İstatistikler- 145 ülke
Kooperatif varlıkları 20 trilyon
US dolara, yıllık gelirleri de 3
trilyon US dolara ulaşmıştır.
• Kuzey Amerika, iş hacmi (744 milyar
US dolar +) bakımından ikinci ve ortak
sayısı ( 134,7 milyon) bakımından üçüncüdür.
Haziran 2016 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen
01/07/2016
Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı
26/07/2016
RI
Araştırma, Rabobank’ın desteği ile
Ağustos 2013- Mart 2014 zaman aralığında gerçekleştirilmiş, ilk bulguları
Nisan 2014’de yayınlanmıştır3. Bir çok
eksiklerine rağmen uluslararası düzeyde
kooperatifler hakkında önemli bir veri
tabanını oluşturmaktadır4.
Araştırmaya katılan kooperatiflerin ofislerinde veya satış yerlerinde 12.6 milyon
işçi çalıştırıldığı saptanmıştır. Bu rakam
Ekvator’un yetişkin nüfusunun biraz üstündedir ve dünya nüfusunun % 0.02
düzeyindedir. Ancak bu rakama Çin’deki
982 400 tarım kooperatiflerinde çalışanlar dahil değildir.
01/07/2016
Nisan-Mayıs-Haziran 2016 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı
25/07/2016
V E D İ Ğ E R TA
Küresel düzeydeki bu
araştırma yardımı ile
uluslararası toplum,
topluluk ekonomilerinin
canlandırılmasında ve sosyal dokularının güçlendirilmesinde , ekonominin
merkezine insanın oturtulmasında katkıda bulunan kooperatifler hakkında ilginç bilgilere ulaşmıştır.
• Asya, kooperatif
(1, 9 milyon) ve ortak ( 484,1 milyon)
sayısı bakımından
1. Kıtadır. İstihdam
sayısı (4,3 milyon)
bakımından ikinci, iş hacmi (653 milyar
US dolar +) bakımından üçüncüdür.
01/07/2016
Haziran 2016 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı ve ödenmesi
25/07/2016
MA
Her ülkedeki kooperatif
sayıları, kooperatiflerin
ortak/müşteri
sayıları, istihdam ettiği insan
sayısı,
kooperatiflerin
iş hacimleri (brüt yıllık
gelirleri), ulusal düzeydeki aktif varlıkları gibi
temel ekonomik göstergeler derlenerek analiz
edilmişlerdir.
• Avrupa, kooperatif (356,4 bin) ve ortak(368 milyon) sayısı bakımından, Asya’nın ardından , ikinci sıradadır buna
karşın,
nüfusa
göre ortak oranı %
45,55 ile oldukça
yüksektir. Avrupa
kooperatif
istihdam (5 ,2 milyon)
bakımından birinci, iş hacmi (yaklaşın 1,5 trilyon US
doları) bakımından
ikinci sıradadır.
01/07/2016 Nisan-Mayıs-Haziran 2016 Dönemine Ait GVK 67. Madde Kapsamında
25/07/2016 Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanname ile Beyanı ve ödenmesi
IN
770,000 kooperatif ofislerinde
ve satış yerlerinde 12.6 milyon
işçi çalışıyor.
Kooperatifler hakkında ulusal düzeyde
toplanan veriler, kıtalara ve bölgelere
göre global tabloların hazırlanmasına
olanak vermektedir. 8 bölge (Aşağısahra
Afrikası, Asya, Karaibler, Avrupa, Latin
Amerika Orta-Doğu ve Kuzey Afrika, Kuzey Amerika, Okyanusya) içinde üç bölge
dikkati çekmektedir :
01/07/2016
Haziran 2016 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
15/07/2016
K
operatife ortaktır. Ancak mevcut verilerden bir kişinin 1’den fazla kooperatife
üyeliğinin ayrıntıları hakkında bilgiye
ulaşmak pek mümkün değildir. Bununla
beraber, bir ülkede kooperatiflerin gelişmişlik göstergesi olarak “kooperatif
ortağı sayısı /ülke toplam nüfusu”
ölçütü önemli bir göstergedir.
Bölgesel ve küresel düzeyde
kooperatifler
01/07/2016 Haziran 2016 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim
15/07/2016 Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödemesi
L
[email protected]
01/07/2016 Haziran 2016 Dönemine Ait Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu Kesin15/07/2016 tisi Bildirimi ve Ödemesi
KA
Bilgiler, küresel düzeyde 145 ülkenin ilgili devlet kurumlarından ve kooperatif
birliklerinden , toplanmıştır.
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
Kooperatiflerin tüm sektörlerde temsil
edildikleri küresel düzeyde vurgulanmıştır: bankacılık, sigortacılık, tarım,
hizmetler, ticaret, emek kooperatifleri,
konut, sağlık, eğitim ve sosyal.
01/07/2016 16-30 Haziran 2016 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
14/07/2016 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
Ğİ • KÖY
Kalkınma ve sosyal politika
için
BMÖ-DAES birimi küresel bir kooperatif araştırması planlar. Araştırma,
finansal hizmetler, tarım, kredi kooperatifleri, kamu ve sosyal hizmetler, vb..
kooperatifleri hakkında sektöriyel ve bölgesel düzeyde bilgileri kapsayan bir veri
tabanı oluşturmayı amaçlamıştır.
Faaliyet sektörlerine göre
kooperatifler
Haziran-2016 Dönemi muhasebe işleri
ile ilgili yapılması gerekenleri maddeler
halinde aşağıda sıralamış bulunmaktayız.
Her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar
konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor.
RLİ
BMÖ, sosyal ve ekonomik kalkınmada ve fakirliğin azaltılmasında, istihdam yaratılmasında ve toplumsal bütünleşmede kooperatiflerin
katkısının önemli olduğunu kabul
etmektedir.
Kalkınmanın bir paydaşı olarak kooperatif hareket, toplulukların özerkliğini
teşvik etmede, insanlık onurunu yükseltmede ve kalkınmak için Milenyum
Amaçlarına ulaşmada önemli bir sosyo-ekonomik aktördür.
Değerli Kooperatif Ortakları,
Bİ
»» “BMÖ- Sosyal ve ekonomik işler bölümü1” kooperatiflerin faaliyetleri ve çalışma
alanları hakkında daha fazla bilgi edinebilmek için , kooperatiflerle ilgili küresel bir araştırma
gerçekleştirdi2.
MUHASEBEDE BU AY
Z
Küresel Düzeyde Kooperatif Ekonomiler
E
2
Temmuz 2016 Köy-Koop Haber
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Recai PAÇİN
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96
Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Temmuz 2016 ANKARA
Baskı:
Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.
Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA
Tel: 0312. 395 95 96
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
Temmuz 2016 Köy-Koop Haber
4 GÜNDEM
Aziz Sancar Üzerine “Süt’te Sıkıntılar Devam Ediyor”
»» Aziz Sancar, kooperatifçilik açısından ne ifade eder
diye hiç düşündünüz mü? Bana kalırsa disiplinli ve
birlikte çalışmanın ve bu ülkeye sahip çıkmanın örneği
oldu. Kooperatifçiliğinin de temel felsefesi bu değil mi?
Aziz Sancar, Türkiye’nin karanlıklar
içinde olduğu bir dönemde bir ışık
patlaması oldu.
Sancar, DNA’nın bozulmalara uğradığında kendini nasıl onardığını
ortaya çıkartmasıyla Nobel Ödülü’ne
hak kazandı. Aziz Sancar’a verilen
Kimya dalındaki ödülü bu yıl üç bilimci paylaştı.
Sancar, Türkiye’ye borcunu nasıl
ödeyeceği konusunda duyarlılıkları
olan bir bilimciydi. Bir açıklamasında “Benim için en büyük ödül, Türk
araştırmacıların, biyoloji, genetik
ya da moleküler biyoloji kitaplarında, benim buluşlarıma rastlamaları, bunları bir Türk buldu demeleridir.” diyordu.
Telefonla bağlandığı televizyon kanalına ise, “Bana çok güzel öğretim
veren kendi memleketimdir. Bana
olağanüstü tıp eğitimi verdi ve o buradaki başarımının kaynağı oldu”
diye konuşuyordu.
Sancar Neyi Buldu?
Sancar’ın araştırmalarını iki başlık
altında incelemek olası. Birincisi,
insan vücudunda biyolojik saatinin
nasıl işlediğini ortaya çıkaran çalışmalarıdır.
İkinci ve ödüle değer bulunan çalışmaları ise DNA onarımının mekanizmaları hakkında olmuştur. Bilindiği
üzere kalıtımın ve canlı yaşamının
anahtarı DNA molekülüdür. DNA,
insan yaşamı boyunca yaşla birlikte
hasara uğrar. Bu hasarın nedenleri
arasında solunan hava, ortamdaki
kimyasallar, içilen ilaçlar, tüketilen
gıda ve geçirilen hastalıklara kadar
birçok etmen rol oynar. Ancak hasar
gören DNA, kendi kendini onarabilme yeteneğine sahiptir. Sancar, bu
mekanizmanın bilinmesi doğrultusundaki buluşlara imza atmıştır. Bu
mekanizmasının bilinmesi ise başta
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu
[email protected]
kanser olmak üzere birçok hastalığın sağıtımında yeni yollarının bulunmasına kapı açacak bilgileri içermektedir.
Onkologlar, Sancar’ın buluşu sayesinde kimi kanser türlerinin tamamen önlenebilmesi yanında, kemoterapinin de ortadan kalkmasının
olası olabileceğini belirtmektedirler.
Türkiye’ye nasıl yansıdı?
Sancar’ın Nobel Ödülü, Türkiye’de
aklı başında olanlar için hiç şüphesiz büyük sevinç yaşattı. Ancak bu
sevince, kimliğiyle ilgili yorum ve
tartışmalar yakışmadı, sanki gölge
düşürdü.
Kimileri soyunun Kürt olduğunu anlatmak istedi. Kimileri de ailesinin
Arap kökenli olduğuna değinmeye
çalıştı.
Kafalar sıyrılmıştı. Sözü edilen konulara bakın. Ödülün ardına sığdırılmış bir yaşam boyu emek ve çalışkanlık ilk ağızda akla gelmiyor ve
ödülün özü etnik kökende aramaya
kalkışılıyordu.
Ancak en güzel cevabı Aziz Sancar
ve eşi veriyordu. Onlar, kendi maddi girişimleriyle ABD’de kurdukları
Türk Evi’nin önünde okumalarına
yardımcı oldukları ve barınsınlar
diye evlerine konuk ettikleri öğrencilerle fotoğraf veriyorlardı. Üstelik
fotoğraf, Atatürk’lü bayrağın önünde
çektiriliyordu. Bu fotoğrafla Sancar,
dünya ve Türkiye kamuoyuna içinden çıktığı ülkenin ortak kimliği dışında başka bir etnik köken arayışında olmadığını gösteriyordu.
Aziz Sancar’a binlerce teşekkür ediyorum.
Hem insanlık adına, hem de Türkiye’nin etnik kökende ayrışması için
çanak tutanlara karşı birleştirici ortak kimliğe vurgu yaptığı için.
Kooperatifçilerin Aziz Sancar’dan çıkaracağı dersler var.
Canlı Hayvan İthalatında Gümrük
Vergisi Sıfırlandı!
»» Bakanlar Kurulu, İthalat Bakanlar Kurulu, İthalat
Rejimi Kararına ek Kararda değişiklik yaparak AB’den
damızlık düve ithalatında yüzde 7.8 olan gümrük
vergisini sıfırladı.
Bakanlar Kurulu, et fiyatlarının düşürülmesi için Et ve Süt Kurumu’na
(ESK) sıfır gümrükle yurtdışından
et ithal etme yetkisi verirken, Ekonomik Bakanlığı’nın talebiyle sıfır
gümrükle ithalat için tarife kontenjanı da açılmıştı.
Konuya ilişkin yeni bir Bakanlar Kurulu Kararı, 24 Haziran Cuma Günü
Resmi Gazete’de yayımlandı. Bakan-
lar Kurulu’nun 25 Nisan 2016 tarih
ve 2016/8795 sayılı kararı ile yürürlüğe konulan İthalat Rejimi Kararı’na Ek Karar’da değişikliğe gidildi.
Güney Kore, Malezya ve AB’den ithalatta geçerli.
Hayvan varlığını artırmaya katkı
sağlayacağı değerlendirilen karar
hükümleri, Ekonomi Bakanı tarafından yürütülecek.
»» Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız gazetemize yaptığı açıklamada, süt
sektöründe yaşanan sıkıntıları değerlendirdi. Sektörde yaşanan sorunların halen
devam ettiğini, çıkış yollarından biri olan süt tozu formülünün bu şekliyle sorunları
gidermeye çözüm olmayacağını belirtti.
Çiğ sütte yaşanan krizin uzun süredir devam ettiğini, Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik
göreve geldiğinde de çiğ sütte ciddi
bir krizin var olduğunu hatırlatan
Köy-Koop Genel Başkanı Yıldız,
“Yaşananları kısaca hatırlayacak
olursak; Ulusal Süt Konseyi’nin
Haziran 2014’ten bu yana çiğ sütün
litre başına 1 lira 15 kuruşluk referans fiyatı fiili olarak 1 liranın altına
düşürülmüştü. Girdi maliyetlerini
karşılayamayan üreticilerimiz de
süt ineklerini kesime gönderiyordu. Fiyat istikrarı ve süt ineklerinin
kesimini durdurmak için, Bakan
Faruk Çelik, hem bizlerle hem de
sanayiciyle toplantılar gerçekleştirdi. Arz fazlası sütün sanayiciler tarafından satın alınarak süt tozuna
dönüştürülmesi kararı alınarak, süt
tozu ihracatı için ton başına verilen
destek artırıldı. Ancak sanayicinin
yanlış tutumu üzerine, Bakanlık
sanayicileri devre dışı bıraktı. Et ve
Süt Kurumu ile piyasaya müdahale
edildi.” dedi.
Yıldız, “Müdahale kararında, üretici birlikleri, kooperatifler bölgelerindeki arz fazlası çiğ sütü litresi
1 lira 15 kuruştan satın alacak, süt
tozuna dönüştürecek ve süt tozunu
da Et ve Süt Kurumu satın alacaktı.
Böylece çiğ sütte fiyatın düşmesi ve
inek kesiminin önüne geçilecekti.
Kooperatifler olarak biz de Et ve Süt
Kurumu ile sözleşmeler imzaladık.
Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü’nde 22 Mart’ta yapılan toplantıda ilimizle ilgili 80 ton arz fazlası
kota aldık. Bu 80 ton sütü Süt Ofi-
sinde süt tozu haline getirdik. Bazı
köy kooperatiflerimizin alıcı firmalarla anlaşamamasından kaynaklanan talep fazlası sütleri Köy-Koop
olarak yine biz toplamaktayız. Süt
Ofisin sütleriyle birleştiğinde bu
süt miktarı 105 ton’a kadar yükseliyor. Süt tozu ve krema haline gelen
sütlerin Mayıs ayı ödemeleri üreticimize ulaştı. Haziran ayı içersinde
de fatura ve evraklarımızı tamamlayıp bayramdan önce üreticimize
süt tozu ödemelerinin yapılması ve
emeklerinin karşılığını vermek için
çaba harcıyoruz” dedi.
Süt tozu dağının altında
herkes kalabilir
Et ve Süt Kurumu’nun, 24 Mayıs
2016 tarihinde elindeki 3 bin tonun
üzerindeki yağsız süt tozunu ihale ile yurtiçinde satışa çıkardığını,
bunun da çiğ süt alımlarına büyük
bir darbe vuracağını belirten Yıldız, “Türkiye genelinde yapılan süt
tozu ihalesinin yurtdışına açılması
gerekli, mevcut süt tozu ve krema
stokları daha eritilmeden yeni üretimler de üzerine eklenince bu sorun artarak devam ediyor. Acilen
yurt dışına açılması lazım, yoksa
bu süt tozu stokları artarak devam
edecek. Bu sorun halledilmezse süt
tozu dağının altında herkes kalabilir. Çiğ süt veya süt tozu ülke içinde
kaldıkça çiğ süt fiyatının artması
da inek kesiminin önlenmesi de
mümkün olmayacaktır. Türkiye’de
yaşanan bu sıkıntı gelecek aylarda
sorunları daha da büyütecektir. Bu
durumda, süt tozu ve kreması elimizde patlayacak gibi görünüyor.
Süt tozu derken, şimdi kremada da
kriz yaşıyoruz.” dedi.
Hakımızın süt tüketimini
artırıcı uygulamalar
devreye sokulmalı
Yıldız, “Turizmde yaşanan krizi ister istemez süt sektörünü de etkiledi, birçok otel açılamadı. Okulların
tatil olmasıyla okul sütlerinin olmaması, süt sektöründe sıkıntıları
giderek büyüttü. Hükümetin mutlaka, süt ve süt ürünleri konusunda
dışa açılması, ihracat yapması gerekiyor. İç pazarda da süt tüketiminin
teşvik edilmesi gerekiyor. Toplum
olarak da süt tüketimi alışkanlığını
kazandırılması için kampanyalar
yapması, TV kanallarında süt tüketimini artıracak reklamların yapılması gerekiyor.” diye konuştu.
Köy-Koop Zonguldak Birliği Olağan
Genel Kurul Toplantısını Gerçekleştirdi
»» Zonguldak İli Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği’nin
olağan mali genel kurulu 16 Haziran 2016 tarihinde Çaycuma Ziraat Odası
Başkanlığı Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi.
Genel Kurul’a, Nebioğlu Belediye Başkanı ve Nebioğlu Tarımsal
Kalkındırma Kooperatifi Başkanı Ertan Aydoğan, Gıda Tarım ve
Hayvancılık İlçe Müdürü Coşkun
Ulutaş, Ziraat Odası Başkanı Rıza
Çapkın, Çaycuma Süt Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Sami Alpan,
Kastamonu Köy Kalkınma ve Diğer
Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği Başkanı ve Kooperatifler Birliği
Yönetim Kurulu Üyesi, Erol Akar ve
bölge kooperatif temsilcileri katıldı.
Divan Başkanlığını Erol Akar’ın
yaptığı genel kurulda saygı duruşu
ile başladı. Yönetim, denetim ve
faaliyet raporları okunarak, gelir
gider tabloları onaylandı.
“Tarım ve hayvancılık
faaliyetlerini günümüz
şartlarında desteksiz ve
dayanışmasız sürdürmenin
mümkün olmadığı açık bir
gerçektir.”
Zonguldak İli Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler
Birliği Başkanı Bayram Cura faaliyetleri hakkında bilgi vererek; “Birlik olarak faaliyetimiz ortak Kooperatif yönetimleri ile kooperatiflerin
ekonomik, idari ve sosyal yapılarını
güçlendirmek bakımından sürekli
bilgi alışverişini sağlamak olmuştur. Bu doğrultuda, Kooperatiflerin
ürettikleri çiğ süt ve diğer ürünlerin
pazarlanması konusunda güvenilir
pazarlama kanalları tespit edilmiş,
üretimden pazarlamaya kadar her
türlü faaliyet ile ilgili kooperatiflere
bilgilendirme çalışmaları yapılmıştır. 2015 yılında sektörde meydana
gelen olumsuz tablo kooperatiflere
de yaşandığından nakit sıkıntısı
yaşayan bağlı kooperatiflere birliğin mali yapısını bozmayacak ve
bilanço dönemini aşmayacak şe-
kilde geri ödemeli nakdi destek
sağlanmaya devam edilmiştir. Küçük tarımsal işletmelerde tarım ve
hayvancılık faaliyetlerini günümüz
şartlarında desteksiz ve dayanışmasız sürdürmenin mümkün olmadığı açık bir gerçektir. Bu çerçevede
birim kooperatiflerimizin birim kooperatif ortaklarının tarımsal desteklerden faydalanabilmeleri için
işleyişteki sorunların giderilmesine
gayret gösterilmiş, bu sayede hem
birim kooperatif ortakları hem de
kooperatif birliğimiz ekonomik kazanç sağlamamıştır” dedi.
Köy-Koop Haber Temmuz 2016
TARIM
Tarımın Yeni Adresi Afrika!
»» Türkiye'nin, Afrika ülkesi Sudan'da kiralayacağı
arazide tarım yapacağı haberi tartışma başlattı. Tarım
için yeterli toprağımız olduğunu belirten ziraatçiler ve
tarım uzmanları Afrika'da arazi kiralama fikrine karşı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik'in Afrika ülkesi Sudan'da
arazi kiralayıp tarım yapılabileceğini
açıklaması tartışma yarattı. Belçika'nın yüzölçümü kadar tarım alanının artık ekilip biçilmediğini belirten
uzmanlar, Türkiye'nin tarım potansiyelinin hatalı tarım politikaları nedeniyle kullanılamadığı görüşünde.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Faruk Çelik, geçtiğimiz günlerde ilginç bir öneriyi gündeme getirdi. Bakan Çelik, gelişmiş ülkelerin ağırlıklı
olarak Afrika'da uzun süreli tarım
amaçlı arazi kiraladıklarını, Türkiye'nin de bu imkandan yararlanması gerektiğini belirterek; 'Sudan'a
bir ziyaretimiz olacak. Kamu olarak
belki TİGEM orada küçük bir alanı
işletebilir, ama alanın büyük bölümü özel sektör tarafından işletilsin
diye bu girişimlerimiz olacak" dedi.
Ancak hem ziraatçiler, hem de tarım
uzmanları Afrika'dan tarım arazisi
kiralama fikrine karşı.
'Araziler ekilmiyor'
Türkiye'nin kendi temel tarım ihtiyaçlarını karşılayabilecek seviyede
olduğunu dile getiren Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı
Ahmet Atalık; 'Son 13 yıllık dönemde 27 milyon dönüm yani Belçika'nın
yüzölçümü kadar tarım arazimiz küçüldü. Çiftçi kazanamayınca toprağını ekmez oldu. Türkiye Sudan'dan,
Etiyopya'dan arazi kiralasa da tarım
üretimi rayına oturmaz. Böyle bir
yaklaşım kendi ülkemizdeki tarım
arazilerinin amaç dışı kullanımını
hızlandırır. Belçika büyüklüğündeki
verimli tarım arazilerimiz boş dururken Sudan'dan arazi kiralamak mantıklı bir girişim değil. Kendi tarım
arazilerimize sahip çıkmamız gerek"
diye konuştu.
'Su, verimi artırıyor'
Olumsuzluklara da değinen Atalık,
"Türkiye'nin tarımsal ürünlerinde
görülen hastalık ve zararları yetersiz karantina kapsamında ülkemize
girmiş ürünlerden kaynaklanmaktadır. Dışarıdan gelen ne kadar çok
ürün gelirse risk o denli artacaktır.
Su bekleyen yaklaşık 60 milyon dönüm arazimiz var. Tarımda suyun
kullanımı verimi yüzde 400'e kadar
artırıyor. Türkiye'nin önceliği bu
arazileri suyla buluşturmak olmalı. Afrika'dan arazi kiralamanın adı
yeni sömürgeciliktir. Mozambik arazilerinin yüzde 30'unda yabancılar
tarım yapmakta ancak bu ülkenin
yüzde 58'i aç. Gelişmiş ülkelere bakınca evsel israf korkunç boyutta.
Yıllık 1 milyar 300 milyon ton gıda
israfı söz konusu. Parasal karşılığı 1
trilyon dolar. En büyük gıda israfı
gelişmiş ülkelerde hane bazlı meydana geliyor. Dünyada 850 milyon
aç insan var ve her yıl 10 milyon in-
san açlıktan ölüyor. İklim değişikliği, nüfus artışı kaos getirecek. Afrika'daki aç insanlar, ölmemek için
eninde sonunda tarım ürünlerine el
koyacaklar' dedi.
"Sayın bakanın teşhisi kısmen doğru,
tedaviyi ise tamamen yanlış. Türkiye sürekli tarım arazisi kaybediyor,
15 yıldan kısa bir sürede toplam 30
milyon dekara yakın tarım arazisi
kaybettik. Bu yaklaşık 3 Kıbrıs adasına denk ve toplam tarım arazimizin
yüzde 10'una karşılık gelmekte" diyen Greenpeace Tarım ve Gıda Kampanyası Sorumlusu Tarık Nejat Dinç
de şu değerlendirmede bulundu:
'GDO üretilecek'
"Kaybın temel sebebi, son 15 yılda
uygulanan aile çiftçiliğini yok etmeyi amaçlayan tarım politikalar.
Sudan gibi Afrika ülkelerinden arazi kiralama uygulaması ilk kez 2013
yılında karşımıza çıktı ve o dönemde 5 milyon dekar arazi kiralandığı
duyuruldu. Yapılan açıklamalardan
Afrika'daki söz konusu topraklarda
Türkiye'de yasak olan GDO üretimi yapılacağı ve bu GDO'ların da
hayvancılık endüstrisine yem hammaddesi sağlamak üzere ülkemize
gümrüksüz şekilde sokulacağı anlaşılmakta.'
'Çiftçimiz baş edemez'
Ege Üniversitesi Tarım Ekonomisi
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya ise, 'Afrika'da tarımcılık
yapmak Türkiye'de sebze, meyve
fiyatlarını düşürmez. Muhtemelen
yabancı ülkelere pazarlayacağımız
ürünler tercih edilecektir. Afrika'dan
tarım ürünü getirmek çiftçilerimiz
için baş edemeyecekleri bir rekabet
pazarının oluşmasına neden olacaktır. Birçok süpermarket, ithal ürünlerden satın alabilir. Türkiye'nin
toprağı Türkiye'ye yetecek düzeydedir. Buğday fiyatları düşük diye
ekim yapılmayan, boş bırakılan binlerce dönüm arazi var. Türkiye'de
tarım ve çiftçilik gerçekten kontrollü
bir şekilde desteklense hiç bir sorun
yaşanmaz' diye konuştu.
'Potansiyeli
kullanamıyoruz'
Uzmanlar, Türkiye'nin tarımsal üretimde kendi kendisine yetecek kapasiteye sahip olduğunu, ancak yanlış
tarım politikaları nedeniyle bu potansiyelini kullanamadığına dikkat
çektiler. Ziraat Mühendisleri Odası
İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık,
Bakan Çelik'in önerisini karşı; 'Son
13 yıllık dönemde 27 milyon dönüm
yani Belçika'nın yüzölçümü oranında tarım arazimiz küçüldü. Türkiye'de su bekleyen 60 milyon dönüm
verimli tarım arazisi var. Afrika'dan
toprak kiralayacağımıza kendi arazilerimizi değerlendirelim' dedi.
Yeni köylülük
5
»» Köylülük gerek bazı sol gerekse neo-liberal çevrelerce ortadan kaybolacak ve
ekonomik rasyonalite açısından kaybolması gereken bir sınıf veya tabaka olarak
kabul edilmektedir.
Ancak F. Engels 1894 yılında yazdığı
“Fransa’da ve Almanya’da Köylü
Sorunu” adlı eserde şunları yazıyordu. (Fikret Başkaya’nın “Yeni
Paradigmayı Oluşturmak” eserinden naklen)
“Küçük köylülüğün vazgeçilmez
yok oluşunu öngörüyoruz ama onu
hızlandırmak gibi bir yükümlülüğümüz yok… İktidara geldiğimizde
büyük toprak sahiplerine yapmak
zorunda olduğumuz gibi, küçük
köylülerin toprağına (ister tazminat
ödeyerek, isterse tazminatsız) zorla
el koymayı düşünemeyiz. Engels bu
sözlere rağmen köylünün bir sosyal
sınıf olarak, yeni bir şey yapmasına,
kendi öz kaderinin aktörü olmasına izin vermemektedir. Netice itibariyle 19.yüzyılın son çeyreğinde
ve 20. Yüzyıl boyunca sosyalizmin,
köylülük ve tarım sorunlarına yaklaşımı, kapitalist modernleşmeci
perspektiften özde farklı değildi.
Sosyalizmin inşasının köylülüğün
tasfiyesinden geçtiği düşüncesi geçerliydi. Sovyet devriminden sonra
yegâne amaç olarak ‘üretici güçleri
geliştirme’ hedefine kilitlenince ve
sosyalizmin inşası da ‘kalkınmacılıkla’ ‘batıyı yakalama’ perspektifi ile
özleştirilince, Stalin’in zora dayalı
kollektivizasyon macerasının bir faciaya dönüşmesi kaçınılmazdır”
Hâlbuki Marx Kapital’in birinci
cildinde şöyle diyordu: “Üstelik kapitalist tarımdaki her geliş, yalnız
emekçiyi soyma sanatının değil,
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
toprağı soyma sanatında da bir ilerlemedir; belli bir zaman için toprağın verimliliğinin artmasındaki her
ilerleme, aynı zamanda bu sonsuz
verimlilik kaynağının mahvedilmesine doğru bir ilerlemedir.”
Neo-liberal düşünce de benzer bir
şekilde fakat farklı yönden köylülüğe karşı çıkmaktadır. Bu bakış açısına göre küçük köylü işletmeleri
verimsizdir. Ölçeğe göre getiri ilkesi uyarınca işletmelerin büyümesi
gerekir. Girişimci veya kapitalist
çiftçi modeli geliştirilmelidir. Ülkemizde de özellikle 1980 sonrası
zaman zaman geri dönüşler yaşansa da küçük köylü işletmelerini tasfiyeyi amaçlayan tarım politikaları
uygulanmıştır. Özellikle gelişmiş
ülkelerdeki tarımsal nüfusun yüzde 5’lerin altına indiği gerçeği ileri
sürülerek Türkiye’de de bunun gerçekleşmesi için uğraşılmıştır.
Ancak özellikle sanayi ve hizmetler
sektörlerinde gelişen otomasyon, bilgisayar ve iletişim sektörlerinin yoğunlaşması, daha geri ülkelere sana-
yinin hatta hizmetlerin gönderilmesi
(outsourcing), kapitalist sistemin
1970’lerden bu yana içine düştüğü
krizin bir türlü aşılamamasının da
katkısıyla artık kentlerde istihdam
artışı çok sınırlı kalmıştır. Kentlere
giden köylü kitlelerine iş yoktur.
Diğer yandan tarım; toplum, doğa
ve çiftçiler arasında bir ilişkinin kurulmasına yol açmaktadır. Köylülerin doğa ile kurdukları ilişki genel
olarak onu koruma eğilimindedir.
Bütün bu gelişmeler çağımızda tarımın hem toplum hem de doğa açısından bir kriz içine girmesine yol
açmıştır.
Gerek 20. yüzyıl gerekse de içinde
bulunduğumuz 21. yüzyıl içinde
köylüler yukarıda belirtilen değişik
düşüncelerin düştüğü ezberi bozan eylemlilikler içine girmişlerdir.
Köylüler dünyanın birçok yerinde
doğaya saygılı ve doğrudan tüketicilere ulaşan yani pazarlama kanalları oluşturarak, kentli çalışan sınıf
ve kesimlerle ittifaklar oluşturarak
“yeni köylü” denilen bir gelişmeye
yol açmışlardır.
Bu oluşumlardan biri olan MST
(Topraksızlar) Brezilya’da kolektif
tarım işletmeleri de oluşturmuşlardır. SSCB’de zorla kurulan kolektif
işletmelerin çöküşüne karşılık MST
birimleri başarılı ve doğaya saygılıdır. Yeni köylülük denilen gelişim
(her yerde kolektif çiftlikler oluşturmuyor) az veya çok dünyanın her
yerinde (ülkemizde de) gelişiyor.
Zeytinciliği Bitirecek Yasa Yine Gündemde
»» 15 yılda 5 kez değiştirilmeye çalışılan 3573 sayılı zeytinciliği koruma kanunu yine
gündeme geldi. Yeni tasarıyla 25 dekar altı alanların sanayiye açılması planlanıyor.
Zeytinciliğin koruma kalkanı olarak
bilinen 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması
Hakkında Kanun, 6. kez değiştirilmeye çalışılıyor.
15 yıldır değiştirilmeye çalışılan ve
bu kez 16 Nisan 2016’da, Başbakan
Yardımcısı Lütfi Elvan başkanlığında gerçekleştirilen 22. Yatırım
Ortamını İyileştirme Koordinasyon
Kurulu toplantısında gündeme gelen değişiklik ile 25 dekar altı zeytin
alanlarının sanayiye açılması planlanıyor. Yasanın değişmesi halinde
500 bin ailenin geçim kaynağı olan
zeytin alanlarının yüzde 70’inin yok
olma tehlikesi bulunuyor.
Ansızın yasalaşabilir
Ayvalık, Edremit, Burhaniye, Gömeç ve Havran Zeytin Üreticileri
dernekleri de zeytincilik kanununda öngörülen değişikliğin, hem
çevreye hem de ülke zeytinciliğine
büyük ve geriye dönüşü olmayacak
zararlara yol açacağını belirterek
tepki gösterdi. Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı Aydın Şensal, yasa tasarısının henüz Meclis’e
gelmediğini söyledi.
5 dernek savaşıyor
Görüş ve öneri için tasarının Tarım
Bakanlığı’na gönderildiğini dile getiren Şensal, “Tarım Bakanlığı’nın
geri dönüşü 2-3 ayı bulur. Ama bunun peşini bırakmamak gerekiyor.
Çünkü yasalar kaşla göz arasında
sabaha karşı çıkıveriyor. Her kanaldan bununla savaşacağız” dedi.
Tasarının kanunlaşmasının zeytin
alanlarının talanı anlamına geleceğini vurgulayan Şensal, şöyle
devam etti: “Kararla 25 dekarın
altındaki zeytin alanları zeytin vasfından çıkmış oluyor. Türkiye’de
zeytin alanlarının yüzde 60- 70’i 25
derkarın altında. Sanki tamamı sanayi yatırımlarına, her türlü imara,
maden aramalarına açılmak isteniyor. 5 dernek bununla savaşıyor.
Diğer bölgelerde de aynı mücadele
var. Bu bir kültür. Buna sahip çıkmak gerekiyor. Tarım Bakanı ile
de konuştuk. Dosyayı verdik. Ama
sonucunda ne olacak bilmiyoruz.
Karamsar çıktık yanından.”
mı, santral yapımı gibi sebeplerle
kesildi. Örneğin 2014’te Manisa’nın Soma ilçesi, Yırca köyünde,
Kolin Grubu tarafından termik
santralı yapılması gerekçesi ile 6
bin ağaç talan edildi.
Türkiye’de zeytin alanları,
işlenen tarım alanlarının
yüzde 3.5’ini oluşturuyor.
2023’te 3 milyar dolar değerinde
700 bin ton zeytinyağı üretimi hedefleniyor. 400 bin tonluk sofralık
zeytin üretiminin değeri de yaklaşık
900 milyon dolar. 2023 hedefi de
3.5 milyar dolar. Şensal, bu hedeflerin gerçekleşmesi için zeytin ve
zeytinyağının ülke ekonomisine katkısını en iyi şekilde sağlayabilmesi
için sektörün önündeki tüm engellerin kaldırılması gerektiğini söyledi.
Türkiye’de 10 milyon kişi
geçimini sağlıyor
Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği
Başkanı Şensal’ın verdiği bilgilere
göre 2000’de toplamda 90 milyon zeytin ağacı varken, 2013’te
ağaç sayısı 170 milyon adete ulaştı.
Buna rağmen üretim aynı oranda
artmadı, zeytin ağaçları, yol yapı-
Oysa hükümet, 2020’li yıllarda zeytincilikte dünya ikinciliği hedefini
benimsediğini belirtmişti. En başta değiştirilmek istenen zeytincilik
kanunu ve beraberinde getirdiği
talan, zeytinciliği bu hedefinden
alıkoymakta. 2014-2015 hasat ve
üretim yılında, 165 bin ton zeytinyağı üretiminin değeri yaklaşık 600
milyon dolar.
Zeytincilik doğrudan ve dolaylı 10
milyonun üzerinde kişinin geçimini
sağlıyor. Kaynak : Cumhuriyet
6
Temmuz 2016 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
2016 Yılı Hububat Alım Fiyatları
Açıklandı
»» Başbakan Binali Yıldırım, 2016 yılı için hububat
müdahale fiyatını Anadolu Sert Kırmızı Buğday için ton
başına 910 lira olarak açıkladı. Bu fiyata kaliteye göre
yüzde 7 prim verileceğini bildiren Yıldırım, TMO'nun
çiftçiden bugüne kadar aldığı yükleme ve boşaltma
ücretini de artık almayacağını açıkladı.
TMO'nun 2016 Dönemi
Hububat Alım Fiyat ve
Politikaları İle İlgili Yapılan
Açıklama;
2016 yılı buğday üretiminin geçen yıla
göre %9,3 azalışla 20,5 milyon ton,
arpa üretiminin %15,6 azalışla 6,75
milyon ton olarak gerçekleşeceği
tahmin edilmektedir.
Ülkemizde hububat hasadı, Mayıs
ayı içinde başlamış, bugün itibariyle
%35 seviyesine ulaşmıştır.
TMO, 18 Mayıs 2016 itibariyle üreticilere depolama imkânı sağlamak
amacıyla taahhütname ile ürün
alımlarına başlamıştır. Toplam 250
bin ton taahhütnameli alım gerçekleştirilmiştir.
Hasat başlangıcından bugüne kadar piyasalar yakından izlenmiş,
fiyatların üreticiyi memnun etmesi
dolayısıyla müdahale ihtiyacı görülmemiştir. Hasadın yoğunluğuna
bağlı olarak özellikle Trakya Bölgesi'nde buğday fiyatlarında düşüş yaşanması nedeniyle bugün itibariyle
TMO'nun hububat müdahale fiyatı
açıklama ihtiyacı doğmuştur.
Bu yıl TMO tarafından hububat
alımlarında izlenecek politikalar şunlardır:
1. Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı üreticilerden belgelerindeki üretim
miktarının tamamı satın alınacaktır.
2. Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı olmayan kesimler (tüccar) ise üreticiden aldığını belgelemek kaydıyla
stoklarındaki ürünü 1 Kasım 2016
tarihinden itibaren TMO'ya satabileceklerdir.
3. Ürünlerini taahhütname karşılığında TMO'ya teslim eden üreticiler;
yarından itibaren 10 gün içerisinde
ürünlerini geri çekebilecek, emanete
bırakabilecek veya TMO'ya satabileceklerdir.
4. TMO, üreticilerimizin iş yerleri
önünde uzun süre beklemelerini önlemek amacıyla uyguladığı randevulu alım sistemine devam edecektir.
5. Randevular internet üzerinden
www.tmo.gov.tr veya randevu.tmo.
gov.tr adreslerinden alınabileceği
gibi yine internet sitesi üzerinden
şube müdürlükleri ile ajans amirliklerinden de alınabilecektir.
6. Randevu alma işlemi, gerçek kişiler
için T.C. kimlik numarası; tüzel kişiler
için vergi numarası ile yapılacaktır.
7. Lisanslı depolardaki ürünlere yerinde alım garantisi verilecektir.
8. TMO, altyapısı uygun olan borsalarda da alım yapacaktır. Borsalardan alım yapan iş yerlerinde üreticiler, randevu almak suretiyle hem
borsalar üzerinden hem de doğrudan iş yerlerine gelerek ürünlerini
TMO'ya satabileceklerdir.
9. Ürününü TMO depolarına emanete bırakan üreticiler makbuz senedini kullanarak TMO'dan %30 avans
alabilecektir.
10. Üretici ve tüccar, emanete bırakılan ürünler için TMO'nun anlaşmalı
olduğu bankalardan kredi kullanabileceklerdir. Makbuz senedi karşılığı kredi kullananların kredi faizinin
%25'i TMO tarafından ödenecektir.
11. Ürün bedeli ödemeleri, ürünün
TMO'ya teslim edildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde üreticilerin
banka hesaplarına aktarılacaktır.
Üretici banka kartı ile ürün getiren
üreticilere erken ödeme yapılmakta
olup ürününü anlaşmalı bankalardan alınan ürün kartı ile teslim eden
üreticilere 15 gün içerisinde ödeme
yapılacaktır.
Taahhütnameli hububat bırakan
üreticilerden, ürününü TMO'ya satmak isteyenlere ürün bedeli bayramdan önce ödenecektir.
12. Üreticilerden bu yıl ilk kez boşaltma ücreti alınmayacaktır. Böylece üretici 6,5 TL/Ton ilave gelir elde
edecektir.
2016 yılı için Anadolu Kırmızı Sert
(AKS) ekmeklik buğday (proteini
%12,5-13, süne oranı %1'e kadar)
alım fiyatı ton başına 910 TL olarak
belirlenmiştir.
Açıklanan fiyatlara, kaliteye göre
%7'ye kadar ilave artış uygulanacaktır.
Pariteye göre Makarnalık buğday fiyatı 1.000 TL/Ton'dur.
Arpa fiyatları üreticiyi memnun
edecek seviyede işlem gördüğünden
arpa için fiyat açıklamaya gerek görülmemektedir.
Bu fiyatlara ilave olarak Bakanlığımız tarafından ton başına 50 TL
prim ödemesi ile gübre, mazot ve
sertifikalı tohumluk gibi destek ödemeleri yapılacaktır.
Anadolu Kırmızı Sert Ekmeklik
Buğday için belirlenmiş olan 910
TL/Ton alım fiyatı, Bakanlığımızca
verilen 121 TL/Ton prim ve diğer
desteklerle birlikte 1.031 TL/Tona
Makarnalık buğday için belirlenmiş olan 1.000 TL/Ton alım fiyatı,
Bakanlığımızca verilen 121 TL/Ton
prim ve diğer desteklerle birlikte
1.121 TL/Tona yükselmektedir.
TMO'ya ürün teslim edecek üreticilerimizin, alım noktalarımızda herhangi bir zorlukla karşılaşmamaları
için;
ÇKS bilgilerini güncellemeleri,
Randevularını mutlaka almaları,
Ürünlerini randevu alınan gün getirmeleri,
Anlaşmalı bankalardan alınacak
ürün kartı veya banka hesap numaraları ile alım noktalarına gelmeleri
gerekmektedir.
Anlaşmalı bankalar:
Ziraat Bankası, Halkbank, Akbank,
Garanti Bankası, Vakıflar Bankası,
Yapı Kredi Bankası, İş Bankası, Şekerbank, Denizbank, TEB, Albaraka
Türk, Finansbank.
184 Büyük Ova Tarımsal SİT Alanı İlan Edilecek
»» Tarım arazilerinin tarım dışı kullanımını önlemek için hayata geçecek olan Büyük
Ova Projesi’yle 184 tarımsal potansiyeli yüksek ova, tarımsal sit alanı ilan edilecek.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, sunum yaptıkları Bakanlar Kurulu üyelerinin Büyük Ova
Projesi’ne ‘evet’ dediklerini söyledi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, tarım sektörü için hayati önemde
bir karara imza attı. Tarımda karşılaşılan ve verimliliği de önemli ölçüde etkileyen çok parçalı yapı ve işletme başına düşen arazi miktarının
diğer ülkelere kıyasla küçük olması
nedeniyle bir çalışma başlatıldı. Tarıma elverişli arazinin 24 milyon
hektar olduğu ancak şu anda sadece 19 milyonunun kullanıldığı Türkiye'de her yıl ortalama 50 ile 100
bin hektar arasındaki toprak tarımsal üretimden bir şekilde çıkıyor.
Tarım arazilerinde parçalanmanın
giderek artması, özellikle miras ve
göç nedeniyle tarımda verimliliğin
olumsuz etkilenmesi de çalışmanın
yapılmasının başlıca nedenlerinden
biri. Bu kapsamda tarım arazilerinin tarım dışı kullanımını önlemek
için hayata geçecek olan Büyük Ova
Projesi'yle 184 tarımsal potansiyeli
yüksek ova, tarımsal sit alanı ilan
edilecek. Proje kapsamında büyük
ovalar bütünlük içerisinde tarımsal
üretimde tutulacak ve bu ovaların
kullanım kararı da tamamen bakanlıkta olacak. Yapılan çalışma ile par-
geleceksiniz? Her konuda bağımlı
hale geliriz, dışa bağımlı hale geliriz
tarımda” dedi.
çalı, hisseli, göç ve benzeri nedenlerle ekilemeyen arazilerin devlet
tarafından sahipleri lehine kiraya
verilmesi sağlanacak.
Büyük Ova Projesi’ne ilişkin olarak
konuşan Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelik, topraksız hayatın idamesinin mümkün olmadığını dile getirdi. Bakan Çelik, "Her yıl
50 bin ile 100 bin hektar arasında
toprak kaybediyoruz. Toprağın siyaseti olmaz, politikası olmaz, bir
karış toprağı hep beraber korumak
durumundayız. Yani 50 bin, 100
bin hektar araziyi kaybetmenin neticesi, saksıya dönmektir. Kullandığımız tarıma elverişli arazimiz belli.
24 milyon hektar, 19 milyonunu şu
anda kullanıyoruz. Siz her 100 bin
hektarı heba ederseniz, rakamlar
açık, kaç yıl sonra hangi noktaya
Bakan Çelik, Bakanlar Kurulunda
tarım ve hayvancılıkla ilgili sorunlar
konusunda uzun bir değerlendirme
yaptıklarını belirterek, "184 büyük
ovanın tarımsal sit alanı olarak ilan
edilmesi konusunda orada sunumumuzu gerçekleştirdik. Bütün Bakanlar Kurulu üyeleri buna 'Evet' dediler. İnşallah 184 ovamızı koruma
altına alacağız" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin 192 ülkeye ihracat yaptığını, 148 milyar liralık bir tarımsal
hasılaya ulaştığını belirten Çelik,
toprak analizi desteğine de değindiği konuşmasında, “Kasım ayında
ekiyorsan, ekim ayında laboratuara
alacaksın ki tohumu, o toprağa attığını ben bileyim. Sen böyle yapmıyorsun. 78 milyonun hakkını haksız
yere veremeyiz, 78 milyonun hakkını, hak eden toprak tahlil laboratuarına vereceğiz. Kâğıt alıp, destek
alma dönemi bitti. Destekler üreticiye gidecek, kim terliyorsa ona
gidecek” ifadelerini kullandı.
Düzenleme mirasla kalan araziler
üzerinde tasarruflarıda etkileyecek.
Paraçalı tarım arazileri için karar
verme hakkı devletin elinde olacak.
ZMO: “Tarım Arazilerimiz Boş Kalmasın ama
‘Toprak Gaspı’na da Zemin Hazırlanmasın”
»» ZMO İstanbul Şubesi bir basın açıklaması yayınlayarak hükümeti toprak
gaspları konusunda uyardı.
“Kolaycı ve günübirlik politikalar tarı-
mımızı bugünkü durumuna geriletmiş, çiftçiyi tarlasının dışına itmiştir”
ifadelerine yer verilen açıklama şöyle:
Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası basına açıklamada bulunan Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli,
yabancı yatırımcıların talep ettiği
konularda çalışma yapılacağını, Türkiyede yatırımın ve üretimin önünün
açılacağını ve ekilmeyen tarım arazilerinin sahipleri lehine kiraya verileceğini belirtti.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı:
“Türkiyede işlenmeyen tarım arazisi
bulunmamaktadır.”
GDOya Hayır Platformu, 11 Mayıs
2015 tarihinde yaptığı “Yanlış Politikalar Ülkeyi GDOlu Soya ve Mısıra
Mahkum Etti” başlıklı basın açıklamasında “çiftçimizin kazanamadığı için
son 10 yılda 27 milyon dekar tarım
arazisini ekmekten vazgeçtiğini, bunun da Belçikanın toplam yüzölçümüne yakın bir miktar olduğunu” belirtmiş, Bakanlık 12 Mayıs 2015 tarihinde
cevabi bir açıklama yaparak “Zaman
zaman tarım arazilerinin işlenmediği,
terk edildiğinin muhalefet tarafından
dile getirildiği, Türkiyede işlenmeyen
bir tarım arazisi bulunmadığı” yönünde bir ifade sarf etmiştir.
Muhalefet kim?
Bakanlığa soruyoruz;
AKP iktidarının Başbakan Yardımcısı
Nurettin Canikli ülkemizde ekilmeyen
tarım arazilerinin kiraya verileceğini
belirttiğine göre bu durumda muhalefet kim olmaktadır? GDOya Hayır
Platformunun açıklamasına yanlış
diyen Bakanlığın AKP Hükümetinin
açıklamasına da aynı cesaret ile yanlış demesini ya da Platformun açıklamasının doğruluğunu kabul etmesini
bekliyoruz.
Araziler kime kiralanacak?
Özellikle 2007-2008 yıllarında tüm
dünyada yaşanan gıda krizi sonrasında petrol zengini Ortadoğu ülkeleri
temsilcilerinin ülkemizi ziyaret et-
tikleri ve tarım arazisi araştırdıkları
yönünde haberler yerli ve yabancı basında zaman zaman yer almaktadır.
mişlerdir. Ayrıca FAO, küçük çiftçiliğin
önemini vurgulamak amacıyla 2014 yılını Aile Tarımı Yılı ilan etmiştir.
Bilmek istiyoruz; tarım arazilerimizin kiraya verilmesi konusu da sayın
Caniklinin belirttiği yabancı yatırımcının talep ettiği konuların içinde mi
yer almaktadır?
Ülkemizde bu konu üzerinde ne kadar durulduğuna bakarsak; tarımsal
desteklerden yararlanabilmek amacıyla ÇKSye kayıtlı çiftçi sayısı son
12 yılda 2,8 milyondan 2,2 milyona
gerilemiş, 600 bin çiftçi üretimden
kopmuştur. Çiftçimizin üretimden
neden koptuğu, kırsal alanı neden
boşalttığının analizlerini yapmadan,
boş arazilerin kiraya verilerek üretimin önünün açılacağı düşüncesi gerçeği ifade etmemektedir.
Bilmenizi istiyoruz
Yabancı yatırımcıların (finans kurumları, devletler, şirketler vb.) fakir
ülkelerde tarım arazisi kiralama ya da
satın almasına dünya literatüründe
toprak gaspı denmektedir. Özellikle
gıda krizi sonrası bu işlemler oldukça hızlanmış, Türkiye de Sudandan
2014 yılında 780 bin dekar tarım arazisi kiralamıştır.
Toprak gaspı kapsamında fakir ülkelerdeki milyonlarca insan tek geçim
kaynağı olan topraklardan zorla ve
hiçbir tazminat ödenmeden sürülmüşlerdir. Gasp edilen topraklar çoğunlukla açlıktan ölümlerin yaşandığı
ülkelerde bulunuyor. Üretilen ürünün
%70i ihraç ediliyor. Son yıllarda özellikle biyoyakıt bitkileri üretimi için
topraklar gasp ediliyor.
Bir batı Afrika ülkesi olan Liberyada
tüm tarım arazileri yabancılar tarafından işletilirken, halkın yarıya yakını
açlık çekiyor. Bir güneydoğu Afrika
ülkesi olan Mozambikte verimli tarım
arazilerinin %29u yabancı yatırımcıların elinde ve halkın %58i açlık içindedir. FAOnun verilerine göre dünyada
850 milyon aç insan vardır ve her yıl 10
milyon insan açlık/yetersiz beslenme
nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
Çözüm kiraya mı vermek?
1980lerin başında hazırladığı raporlarla yoksulluğun küçük çiftçilerden
kaynaklandığını ve yoksulluğu ortadan kaldırmak için küçük çiftçiliğin
yok edilmesi gerektiğini belirten Dünya Bankası, 2009 yılında hazırladığı
“Kalkınma için Tarım” raporunda ve
FAO da kendi yayınlarında, dünyada
şiddetli bir gıda krizi yaşanmaması için
küçük çiftçiliğin desteklenmesini öner-
Yine muhalif ilan edileceğiz,
ama olsun
AB bütçesinin %45 ile %55ini tarımsal desteklere ayırırken Maliye Bakanlığı verilerine göre ülkemizde bu
oranın %2 olması normal midir?
Çok parçalı arazi yapısını toplulaştırarak hızlıca bütünleştirmek, sulamaya
açabileceğimiz arazileri bir an önce
su ile buluşturmak, çiftçiyi örgütlülük konusunda eğitmek, örgütlerinin
çiftçinin lehine çalışmasını sağlamak
ve denetlemek, ürünün pazarlanması
ve girdilerin temini noktasında kolaylıklar sağlamak, genç çiftçileri ABde
olduğu gibi ayrıca desteklemek, küçük
çiftçiye ve aile tarımına sahip çıkmak
varken yabancı yatırımcılara tarım
arazilerimizi kiralamak mı tarımsal
üretimimizin önünü açacaktır?
Kolaycı ve günübirlik politikalar tarımımızı bugünkü durumuna geriletmiş, çiftçiyi tarlasının dışına itmiştir.
Diğer yandan artan nüfus ve iklim değişikliği çerçevesinde gıdanın önemi
giderek daha ön plana çıkmaktadır.
Bu çerçevede uygulanacak politikalar
küçük çiftçiyi tarlasından uzaklaştırarak boşalan arazileri kiraya vermek
değil, çiftçinin tarlasına sahip çıkmasını sağlayacak politikaları hayata geçirmek olmalıdır.
Ahmet ATALIK
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
İstanbul Şube Başkanı
Köy-Koop Haber Temmuz 2016
TARIM
Bakan Çelik'ten Yetiştiricilere
Binde 2 Uyarısı
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, anaç
koyun keçi desteği ödemesinde binde 2'lik bir kesinti
yapılarak, yetiştiricilerin hesaplarına aktarıldığını belirtti.
Yapılan kesintinin de birliklere aktarıldığını kaydeden Çelik, "Bundan
dolayı yetiştiricilerimizin birliklere
herhangi bir ilave ödeme yapmalarına gerek yoktur." dedi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Faruk Çelik, anaç koyun keçi desteği
ödemelerine ilişkin aşağıdaki açıklamayı yaptı:
"2016 yılı tarımsal destekleme ödemeleri kapsamında 30-31 Mayıs tarihlerinde 77 ilde olmak üzere 196
bin 252 yetiştiricimize 481 milyon
TL anaç koyun keçi desteği ödemesi
gerçekleştirildi.
Bu ödemelerden binde 1'i il birliklerine, binde 1'i de merkez birliğine
olmak üzere binde 2'lik bir kesinti
yapılarak, kalan kısmı yetiştiricilerimizin hesaplarına yatırıldı.
Bu ödemeler daha önceki dönemlerde birliklerin hesabına aktarılıp,
kesintiler yapıldıktan sonra kalan
kısım birlikler tarafından yetiştiricilerin hesabına aktarılmaktaydı.
Fakat son ödemelerle, destekleme-
ler artık doğrudan yetiştiricilerin hesaplarına aktarılmaktadır.
Yetiştiricilerimizin hesaplarına aktarılan bu destek ödemeleri, yetiştiricilerimizin hakkıdır. Birliklere ise
mevzuatta belirtilen binde 2 tutarındaki payları olan 960 bin TL hesaplarına yatırıldı. Bu yeni uygulamadaki amacımız, bu işi meslek haline
getirmiş yöneticileri değil, üretimi
ve üreticiyi desteklemektir. Bundan
sonra yetiştiricilerimiz, ne kadar
destekleme aldığını hesabında görecek ve bilecektir. Yetiştiricilerimizin
birliklere herhangi bir ilave ödeme
yapmalarına gerek yoktur."
İzmir Büyükşehir’den Süt
Üreticisine 170 Milyonluk
Destek!
»» İzmir Büyükşehir Belediyesi, “Süt Kuzusu”
projesi kapsamında 2016 sonuna kadar Tire Süt
Kooperatifinden 11 milyon litre süt almak için 34 milyon
600 bin liralık sözleşme imzaladı.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı
Aziz Kocaoğlu, “Kırsalın kalkınması
için üreticilerimize yaptığımız alımlarla 230 milyon lira destek sağladık.
Tire Süt Kooperatifimize verdiğimiz
destekle İzmir’de süt üretimi arttı.
Tire Organize Sanayi Bölgesi’nde bir
firma 600 kişinin çalışacağı bir fabrika kurdu” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Tire
Süt Kooperatifi arasında gerçekleşen 11 milyon litre süt için 34 milyon
600 bin liralık sözleşme, üreticinin
yüzünü güldürdü.
Kocaoğlu: Üreticiye 230
milyon lira destek sağladık
Yapılan törende konuşan Kocaoğlu,
kalkınmasını sağlamak için kooperatifleri desteklediklerini belirterek,
“Kırsalın kalkınması için üreticilerimize yaptığımız alımlarla 230 milyon
lira destek sağladık. Tire Süt Kooperatifimize verdiğimiz destekle İzmir’de
süt üretimi arttı. Tire Organize Sanayi
Bölgesi’nde bir firma 600 kişinin çalışacağı bir fabrika kurdu” dedi.
Tire Süt Kooperatifi Yönetim Kurulu
Başkanı Mahmut Eskiyörük, konuş-
masında, Tire Süt Kooperatifinin
kalkınma modeli olarak Türkiye’ye
örnek olduğunu belirterek, Tire’nin
sütün merkezi olduğunu söyledi.
Tire Kaymakamı Mehmet Demirezer
de diğer belediyelerin projeyi örnek
alması gerektiğini vurgulayarak,
böylece hem çocukların, hem de süt
üreticileri sevineceğini dile getirdi.
İzmir Büyükşehir Belediyesince,
“Okul Sütü” projesi olarak başlayan ve Eylül 2012’den itibaren “Süt
Kuzusu” projesi olarak devam eden
alımlar kapsamında Tire Süt Kooperatifinden 2006-2015 yılları arasında
135 milyon 809 bin liralık süt alımı
yapıldığı açıklandı. 2016 yılı süt alımı
sözleşmesi ile bu rakamın 170 milyon
400 bin liraya ulaştığı ifade edildi.
Kişi Başına Yıllık Süt Tüketimi (litre)
Çiftçi mi, Topçu mu?
7
»» Bir tarafta 2016 Avrupa futbol şampiyonası, yaz tatili, saih kentlerimizden
manzaralar, dizilerin mevsime özel bölümleri, amaca uygun TV programları.
Diğer tarafta terör saldırıları, savaş,
yangın, aşırı sıcaklardan zarar gören ürünler, ödenemeyen borçlar,
var olan işsizliğe ek olarak turizm
bölgelerindeki işsizlik. (Yaz dönemi
yoksul ailelerin çocukları, özellikle
de öğrenciler tatil bölgelerinde çalışırlardı.) Çok çelişkili ve düşündürücü bir tablo.
Yazı başlığımız gereği bir konuya
odaklanıyoruz. Çiftçi ailelerimiz
düşünüyor. Çocuğumuz çiftçi mi
olsun, topçu mu? Çiftçi olursa her
türlü olumsuz ve acı sonuçlarla baş
başa yaşayacak. Topçu olursa ünlü
olacak, zengin olacak, TV’lerde seyredilen güzel tatil beldelerinde tatil yapacak, hele birde Fatih Terim
olabilirlerse!
Bu yazımızı okuyabilenlerin büyük
çoğunluğu düşüncelerinde büyük
bir çelişki yaşayacaktır diye düşünüyorum. Bayram tatili ya da okulların kapanması nedenlerinden
deniyle ürününün derdine düşen
çiftçi ailelerimiz yaşanılanlarla ilgili
ne düşünüyor acaba!
Bizim düşüncemiz:
dolayı memleketlerine giden büyük
çoğunluk birer küçük hediye alabilmek ve bayram masraflarını karşılayabilmek için ek krediler veya
dolaylı borçlanmalar içinde boğuşurken, bir transfer ücreti ‘’İnsanı’’
her türlü idealizimden uzaklaştırır
mı acaba?
Hele birde mevsim normallerinden
yüksek seyreden hava sıcakları ne-
Herkes bildiği, becerebildiği, öğrendiği, eğitimini aldığı, mutlu olabildiği işi yapacak. Ancak neden o
işi yapması gerektiğini, karşılığındaki kazanımlarının tüm ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığını, üretimdeki pay ile tüketimdeki payının
adaletli olup olmadığını, her şeyden
önce ne yaparsa yapsın bir ‘’insan’’
olarak hiç kimseden üstün veya geri
olmadığını düşünecek ve sorgulayacak. Sadece robot gibi mecburen
işini yapmak değil, duyarlı bir birey
olarak bilinçli, kültürlü, düşünen ve
sorgulayan bir “insan’’ olarak davrandığında pek çok sorun çözülmüş
olacaktır. Çiftçilik becerilerimiz ve
koşullarımız gerektiriyorsa çiftçi
olacağız. Ancak zevk ve spor olsun
diye top da oynayacağız.
.
Köy-Koop Haber Temmuz 2016
KOOPERATİFÇİLİK
TÜRKİYE KOOP 25. Genel Kurulu Yapıldı
»» • Genel Kurulda konuşan Genel Başkan Muammer Niksarlı, kooperatifler arası
işbirliğine duyulan ihtiyacın giderek arttığına dikkat çekti ve yeni yasal düzenleme
konusunda geç kalındığını ifade etti. Genel Kurula sunulan 2015 çalışma raporunda
gerçekleştirilen faaliyetler özetlendi ve 2016 iş programı ve tahmini bütçe yer aldı.
TÜRKİYE KOOP 25. Genel Kurulu
30 Haziran 2016 tarihinde Ankara’da yapıldı. Divan Başkanlığını
TESKOMB Marmara Bölge Başkanı
Bahri Şarlı, Başkan Yardımcılığını
Nurettin Almasulu ve Yazman Üyeliği de Birol Bozkurt’un yaptığı genel kurulu açış konuşmasını Genel
Başkan Muammer Niksarlı yaptı.
Niksarlı konuşmasında 2015 yılında ve 2016 yılı ilk yarısında gerçekleştirilen faaliyetleri özetledi.
Kooperatif istatistikleri projesine
dikkat çeken Niksarlı, Milli Birliğin de iştirak ettiği çalışmalarda
önemli mesafe alındığını ifade etti.
Tarımsal kooperatifler ile tüketim
kooperatifleri arasında doğrudan
mal alımı için işbirliği yapılması
girişiminde bulunulduğunu, ancak
bundan bir sonuç alınamadığını
belirten Niksarlı, aynı konuda Bulgaristan, Çin ve Polonya kooperatifleri ile Türk kooperatiflerini bir
araya getirme girişimlerinden de
bugüne kadar somut bir sonuç alınamadığını belirtti.
Kasım 2015’de TÜRKİYE KOOP
ev sahipliğinde Antalya’da yapılan
ICA Genel Kurulu ve Küresel Konferansı konusunda da açıklamalarda bulunan Niksarlı, bu etkinliğe
katkıda bulunanlara teşekkür etti.
Daha sonra Tekgıda-İş’in Eskişehir’de 5.000 ortaklı bir konut kooperatifleri kurulması girişimine
de destek verilmeye başlandığını
açıklayan Niksarlı, ICA Avrupa’nın
Brüksel’de yapılan genel kurulu sırasında TÜRKİYE KOOP’ un mülteciler konusunu ICA gündemine
aldırdığını ve bu konuda Türkiye’de
Fıratoğlu yaptığı kısa konuşmada
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın kooperatiflere büyük önem
verdiğini söyledi.
Avrupa kooperatifleri ile birlikte bir
çalıştay yapılması önerisinin kabul
edildiğini söyledi. Bu çalıştayın yeri
ve stratejisinin ilgili bakanlıklarla
görüşülmesine devam edildiğini
belirten Niksarlı, son olarak Strateji Belgesi’nin önemli hedeflerinden
biri olan yasal düzenleme konusunda geçen yıldan beri bir ilerleme
sağlanamadığının altını çizerek,
ilgili bakanlığı sürekli olarak uyarmaya ve işbirliği önerisinde bulunmaya devam edeceklerini söyledi.
Konuklar arasında Tarım Reformu
Genel Md. Yard Faruk Fıratoğlu,
Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez
Birliği Genel Md. Yrd. Kazım Çalışkan ve DGRV Ankara Direktörü
İfakat Gürkan bulundular. Faruk
Denetim Kurulu raporunun okunmasını müteakip raporlar oylamaya sunularak oybirliği ile kabul
edildi ve Yönetim ve Denetim Kurulları ibra edildi.
2106 yılı iş programı ve tahmini
bütçesinin de oylanarak kabul edildiği genel kurulda, Ocak-Haziran
2017 aralığında yapılacak harcamalar konusunda da Yönetim Kuruluna yetki verildi.
Milli Birliğin, eski bakanlardan ve
Bademler Köyü Kalkınma Kooperatifi kurucularından merhum Mahmut Türkmenoğlu adına kurulan
vakfa 1.000 TL ile kurucu ortak olması kabul edildi. Ayrıca, Milli Birliğe bir ofis ve eğitim salonu bulunan
bir yer satın alınması amacıyla Yönetim Kuruluna bir kampanya düzenlemesi konusunda yetki verildi
İlk Teknoloji Köyü Aydın’da Kuruluyor
.
»» Türkiye’nin ilk akıllı köy projesi Aydın’ın Kasaplar köyünde hayata geçecek.
Proje, Yaşar Üniversitesi, Vodafone, Tarım Bilincini Geliştirme Derneği (TABİDER)
ve Akıllı Tarım Teknolojileri A.Ş. (TABİT) işbirliğinde yürütülecek.
Tarım ekonomisini teknolojinin yardımıyla kalkındıracak yeni nesil kırsal
yaşam modeli olan akıllı
köy projesi, Yaşar Üniversitesi Mimarlık öğrencilerinin tasarımlarıyla
hayat bulacak. Teknoloji
kullanılarak tarımsal kalkınmanın
sağlanacağı
köyde, droneler ile toprak yüzeyinin ölçümü
yapılırken, sensörler aracığıyla akıllı
telefonlara aktarılan verilerle tarlaları takip etmek mümkün olacak.
Tarımsal üretim, tarımsal sulamada
yüzde 20 ve hayvancılık maliyetlerinde yüzde 22 tasarruf sağlayacak
olan akıllı köyü ziyaret edecek çiftçilere de eğitimler verilecek.
Telefonla Kontrol ve
Yönlendirme
Ülkemizdeki yaklaşık 39 milyon
hektar tarım alanının verimli kullanılması için başlatılan projeyle,
tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin
her noktasında kullanılan cihazlar akıllı hale getirilecek. Tarımsal
alandaki bütün faaliyetler, otomasyon sistemleri ve ölçümler cep
telefonları üzerinden yönetilecek.
Çocuklar, gençler ve kadınlar için
sosyalleşme ve eğitim programlarının açılacağı akıllı köyde günlük
süt üretim miktarından, tavuk yumurtalarının ağırlığına, hava durumundan tarla makinalarının yakıt
seviyelerine kadar tüm veriler çiftçilerin akıllı telefonlarından kontrol edilebilecek.
Hane Başı 40 Bin TL Gelir
Sağlanacak
Projenin hayata geçmesiyle birlikte
pilot bölgedeki tarım maliyetlerinde
ve tarımsal sulamada yüzde 20, hayvancılık maliyetlerinde yüzde 22 tasarruf sağlanacak. Kasaplar köyünde hayata geçirilecek projenin ikinci
yılından itibaren hane başına 40 bin
TL gelir artışı yaşanmasıyla aileler
çiftçiliğe özendirilecek ve köyden
kente göçün önüne geçilecek. Yaşar Üniversitesi Mimarlık Bölümü
öğrencileri tarafından tasarlanan
akıllı köy, Türkiye’nin her köşesinden gelecek çiftçileri de misafir
edecek şekilde tasarlandı.
Diğer köylerden getirilen
çiftçiler projede yer alan
izleme merkezinde, yapılan işlemler ve teknolojik
tarımın püf noktaları konusunda eğitimler alacak.
Yaşar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekan
Yardımcısı ve Proje Koordinatörü Yrd. Doç. Dr.
İlker Kahraman, “Yaşar
Üniversitesi Mimarlık Fakültesi 3.
Sınıf Mimarlık Bölümü öğrencileri
ile açık alanları dahil toplamda yaklaşık olarak 37 bin 350 metrekare
proje alanına sahip Aydın Kasaplar
köyünde TABİDER’in Akıllı Köy
Projesi’nde çalıştık. Öğrencilerimiz dönem boyunca mimari proje
olarak; çiftçiyi internetle tanıştıran
girişimci Tülin Akın ve ekibinin de
isteği doğrultusunda iki fazdan oluşan projeler tasarladı. İlk fazda çiftçi merkezi, dijital medya merkezi,
gençlik merkezi ve çocuk kampı ikinci fazda ise çiftçi verimlilik merkezi,
konuk evi, belediye sosyal tesisleri
yer almaktadır. Bunun dışında açık
alan tasarımlarını da öğrencilerimiz
gerçekleştirdi. Öğrencilerin proje
sunumlarına TABİDER ve TABİT
üyeleri de katılarak hangi projelerin
seçileceğine karar verdiler. Yapılan
işbirliği sonucunda seçilen projeler
akıllı köyde hayat bulacak” dedi.
.
Ön Yargılardan
Kurutulmak
9
»» Gerek örgütlenmedeki mevcut olumsuz tablonun
giderilmesi ile ilgili, gerekse desteklemelerin amaca
ulaşmasında, nasıl bir uygulama olmalıdır? diye
düşündüğünüzde, üretici örgütlerinin kurumsal bir
kimliği olan kuruluşlar haline gelmesi olmazsa olmaz
olarak karşınıza çıkıyor.
Çünkü ne yaparsanız yapın, hangi kuruluşta görev yaparsanız yapın o kuruluşların hem temsil ettiği kesime,
hem de çalışanlarına güven vermesi
gerekir. Zaten kurumsallık ile güven
ve sürdürülebilirlik arasında ciddi
bir bağın olduğu yadsınamaz.
O halde örgütlerin en önemli sorununun sürdürülebilirlik ve güven duygusunun oluşumundan geçmektedir.
Tabiki bu sorunun kişilerin güvenilirliği ile hatta seçilerek gelmiş
olduğu ile ilişkilendirilmesinin de
son derece yanlış olduğu ortadadır.
Çünkü kooperatifler bir aile şirketi
değildir. Zaten olmamalıdır.
Son zamanlarda özellikle üretici örgütlerinin yeniden yapılandırılmasında ve destekleme modeli oluşumunda her örgütü ve örgüt yöneticilerini
yakından ilgilendiren çalışmalar yapılmaktadır. Bir aymazlıkla bu çalışmalara duyarsız kalmak son derece
yanlıştır. Bir fikri olan bir şekilde bu
çalışmalara katkı sunmak zorundadır.
Üretici örgütlerinin başarılarının
bilimsel ve objektif anlamda kayda
değer bir değerlendirilmesi yapılmamıştır. Bu güne kadar kooperatiflerin
ekonomiye katkısı, yarattığı istihdam,
kayıt dışının kayıt altına alınmasındaki rolü, hizmet sektörüne katkıları
bilinmemekte, bu konuda ciddi araştırmalarda bulunmamaktadır. Bu
verilere ulaşılmadan ve bilimsel değerlendirmeler yapılmadan kooperatiflere ön yargılarla yaklaşılmaktadır.
Öncelikle ön yargılardan kurtulmamız gerekir. Bu her kesim için geçerlidir. Sorun yaratan değil sorun çözen bir modelin oluşumu son derece
önemlidir.
Gerek ülke içinde gerekse ülke dışında tıpa tıp uygulanacak bir model yoktur. Aslında Kooperatifçiliğin
kendisi zaten dar ve orta gelir guruplarının gelir düzeyinin artırılmasında ve sürdürülebilir kalkınmanın
sağlanmasında önemli bir model ve
HAL VE GİDİŞ
Erol AKAR
Köy-Koop Kastamonu
Birlik Başkanı
argüman olarak değerlendirilmelidir.
Bir türlü kurtulamadığımız ön yargılardan mutlak kurtulmalıyız.
Lilay Koradan adlı yazarın bir makalesinde anlattığı bu hikâye ibret vericidir. Ve hayatımızın birçok sürecinde bu tür yanlışları sıkça yapmaktayız.
Hikâye şöyle: Bir adam baltasını
kaybetmişti. Onu, komşusunun oğlunun aldığını sanıyordu.
Komşu çocuğunun hareketlerine
gidişine bakıyordu. Her şey, onun
balta hırsızı olduğunu gösteriyordu. Yürüyüşü, hareketleri, bakışları
balta hırsızı gibiydi. Her şey ama
her şey apaçık ortadaydı. Yüzü de
baltayı andırıyordu. Bütün hareketleri, balta hırsızından başka bir
şeye benzemiyordu. Balta hırsızı
olmayan bir insan böyle davranamazdı, böyle bakmazdı. Demek ki
bu çocuk balta hırsızıydı.
Adam bir gün baltasını bir çukurda
unuttuğunu anımsadı. O çukura gitti. Baltası olduğu gibi bu çukurda duruyordu. Ertesi gün komşu çocuğunu
gördü. Çocuğun hiçbir hareketi bir
balta hırsızına benzemiyordu. Görünüşüde bir balta hırsızı gibi değildi.
Hatta çocuğun yüzünde birçoklarına
göre sevimlilik ve güven vardı.
Önyargılardan uzaklaşıldığı, hoşgörü ve güven ortamı ile birlikte her örgüte gerçekçi ve eşit mesafede yaklaşıldığı ölçüde eminim bu gün sorun
olarak görülen çoğu tablo olumluya
dönüşecektir.
.
Sait MUNZUR
10
Temmuz 2016 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
1972 Türkiye Kooperatifler
Bayramı Mersin Taşucun’da
Kutlanmıştı
»» Ülkemizde ilk kooperatif yüce Atatürk tarafından
1936 yılında Tekir Çiftliği Tarım Kredi Kooperatifi’nin
bir nolu ortağı olarak kurulmuştu.
1972 Yılında da Türkiye Kooperatifler
Bayramı Silifke-Taşucu’nda yapılmıştır.
1972 yılına gelindiğinde, ülkemizde
çok amaçlı 6500 köy kalkınma ve
diğer tarımsal amaçlı kooperatifler
faaliyete geçerek, bu kooperatiflerde
üç milyon kooperatif ortağı ile Köy
Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Merkez Birliği olan
kısa adı Köy-Koop kurulmuştu.
Ülkemizin en büyük demokratik kuruluşu durumunda olan Köy-Koop
önce il bazında birliklerini sonra konfederasyon olan Köy-Koop Kooperatifler Merkez Birliğini kurmuşlardı.
Arslan EYCE
Köy-Koop Eski Genel Başkan Yrd.
Bu karar üzerine 10 ağustos 1972 yılında ülke genelinden Kars’tan Edirne’ye kadar beş bin kooperatif önderi
ve Köy İşleri Bakanı Necmi Sönmez,
CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit,
İçel valisi ve kooperatif önderleri ile
dört gün süren bayram Mersin, Silifke-Taşucu kasabasında kutlanmıştır.
Bayram süresi içerisinde konferanslar ile kooperatifçiler bilgilendirilmiş,
Taşucu Balıkçılık Kooperatifine ait
olan emek ve ekmek balıkçı gemileri
ile çevre gezileri yapılmış, bu bayrama öncülük ve ev sahibliği yapan
Arslan Eyce bu bayramda yılın kooperatifçisi seçilmiştir.
Kısa sürede önemli
başarılar ile kendinden söz ettiren
Köy-Koop tarımda
meyve suyu ve salça
fabrikaları kurmuş,
çiftçinin o yıllarda
karaborsada
satılan
traktör
ihtiyaTürkiye Taşucu Kooperatifler Bayramına Katılan Protokol
Solda Gözlüklü Bakan Necmi Sönmez Onun Yanındaki Mersin Valisi Bayram cını Köy-Koop olaRomanya’dan
Tuğran Çetin,Chp Genel Başkanı Bülent Ecevit, Rahşan Ecevit, Köy-Koop Genel rak
15.500 Traktör geBaşkan Yardımcısı Arslan Eyce Silifke Kaymakamı Necdet Uçar
tirmiş çiftçiye 901972 Köy-Koop genel kurulunda Ta100. Lira arası satmayı başarmıştır.
şucu Balıkçılık Kooperatifi ve aynı
zamanda Mersin İçkobirlik Başkanı Ayrıca, kooperatif üyelerinden 10.500
ve Köy-Koop Genel Başkan Yardım- kişiyi de yurt dışına göndermeyi bacısı olan Arslan Eyce, Köy- Koop Ge- şaran Köy-Koop, bu başarılarına çiftnel Kuruluna bir öneri sunarak tür- çinin kredi ihtiyacını karşılamak için
kiye kooperatifler bayramı yapılması manisa da kurulmuş on şubesi bulunan Bağ-Bank’ı satın almıştı.
nı önermiştir.
Bu bayramın atatürk’ün kooperatif- Köy-Koop’un bu hızlı başarısı ülçilikde ilk temelini attığı silifke- ta- kedeki çıkar çevrelerini oldukça
şucunda yapılmasını istemiştir. Bu rahatsız ederken, kooperatifçiliği
öneriyi de Köy-Koop genel kurulu komünist kuruluşlar gibi algılayan
kabül ederek 10 ağustos 1972 yılında çevreler Köy-Koop üzerinde akıl al‘Kooperatifler Bayramı’ yapılmasına maz baskılar kurmuşlardı.
karar vermişti.
Köy-Koop’u bu şekilde suçlayan güçBu karar üzerine o günkü Köy İşleri ler, 1980 askeri yönetimi Köy-Koop’a
Bakanı Necmi Sönmez’e Köy-Koop el koyarak, kayyum atayarak, Köy
adına gitmiş olan Arslan Eyce ve di- Enstitülerinde olduğu gibi çiftçinin
ğer Yönetim Kurulu Üyeleri bu bay- uyanış ve güçlenmesinden rahatsız
ramın da Köy İşleri Bakanlığı’nca olan güçler, 1980 yılında Köy-Kokabül edilmesi ve tüm il valilerine bu op’un kapanmasını sağlamışlardı.
konuda destek genelgesinin yazılma- Kapandıktan on yıl sonra bilinçli kosını talep etmişlerdir. Bu talebi kabül operatif önderleri ile tekrar hayata
eden sayın bakan Necmi Sönmez ülke geçen Köy-Koop, dün olduğu gibi
düzeyindeki tüm valilere genelge çı- bugünde ülke ekonomisine ve çiftkararak bu bayrama valilerin de des- çisine hizmetini sürdürmeye devam
tek verilmesi talimatı verilmiştir.
etmektedir.
.
1972 Yılı Mersin Taşucunda Düzenlenen Türkiye Kooperatifler Bayramına Katılan Önde Oturan Gözlüklü Köy
İşleri Bakanı Necmi Sönmez, Solunda Köy Koop Genel Başkanı Ahmet Altun, Sağında Köy Koop Genel Başkan
Yardımcısı Arslan Eyce, Ön Sağda Oturan Köy Koop Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Türkmenoğlu Arkasındaki Atatürk Ün Makamında Makam Şöförlüğü Yapmış Taşucu Balıkçılık Kooperatifi Müdürü Sadık Kutlu
OR-KOOP 19. Olağan Genel Kurulunu Yaptı
»» Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği (OR-KOOP) 19. Olağan Genel Kurulu 02
Haziran 2016 tarihinde, Ankara Büyükhanlı Park Otelde gerçekleştirildi.
Genel Kurul’a, CHP Grup Başkanvekili Engin ALTAY’ın yanı sıra CHP
Artvin Milletvekili Uğur BAYRAKTUTAN, CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin TURPÇU, 17. Dönem
Sinop Milletvekili Barış CAN, OGM
İşletme ve Pazarlama Daire Başkanı Kenan AKYÜZ, TOBB Orman
Ürünleri Meclis Başkanvekili Sabri
AVCI, Tarım Orman İş Sendikası
Başkanı Şükrü DURMUŞ, KÖY-KOOP Genel Başkanı Yakup YILDIZ,
TAR-KOOP Genel Başkanı Mehmet
ÖZKURNAZ, OR-KOOP Yönetim
Kurulu üyeleri ve OR-KOOP Bölge
Birlik Başkanları ile çok sayıda davetli katıldı. Genel Kurul’da yapılan
seçimle; Cafer YÜKSEL, tekrar Genel Başkanlığa seçildi.
“ Varlık Nedenimiz Orman
Köylüsüdür”
Türkiye'nin dört bir yanından 19.
Olağan Genel Kurula katılan misafirlere teşekkürlerini sunarak açılış
konuşmasını yapan Cafer Yüksel
“20 Eylül 1997’de açılışımızı yapmıştık, bugüne kadar elimizden
geleni yaptık. Bugün de yaptıklarımızın ve çalışmalarımızın ibra oylaması yapılacak. Her şeyi yaptığımız iddiasında olamayız. Bugün de
zaten gündemimizde seçimler var.
Bu oylamadan sonra yeni Yönetim
Kurulumuzu, Denetleme Kurulumuzu ve Milli Kooperatifler Birliği
Temsilcilerimizi seçeceğiz. Bundan
4 yıl önce bana ve arkadaşlarıma
güvenerek görev verdiğiniz için
teşekkür ediyorum. O gün bizi seçenler içinde olup, ebediyete intikal
edenleri rahmetle anıyorum. Yaptığımız çalışmalar esnasında eksikliklerimiz olmuştur. Bunlardan
dolayı özür diliyoruz. Yeni seçilecek
Yönetim Kurulumuza da başarılar
diliyorum. 28 Bölge Birliğimiz, onları ayakta tutan kooperatiflerimiz
ve kooperatiflerimizin yöneticileri
olmazsa ve hepsinden önce Orman
Köylümüz olmazsa bizim varlığımızın anlamı yok. Varlık nedenimiz Orman Köylüsü’dür. Orman
Köylümüzün hizmetinde olmak,
bizim boynumuzun borcudur. İster
yönetime tekrar gelelim ister gelmeyelim biz bu yolda olmaktan hiç
pişman olmadık. Ömrümüz olduğu
müddetçe sıfatımız ne olursa olsun
bu çalışmalarımızı ve çabalarımızı
sürdüreceğiz” dedi.
KÖY-KOOP Eski Genel Başkanı
Hadi İlbaş ise; “Ağaç varsa su var,
su varsa ağaç vardır. İkisi birbirine
bağlıdır. Balta ormanların baş düşmanıdır. OR-KOOP kuruldu ve bu
kurum şimdi ormanların koruyucusu oldu. Artık balta sesi ve keçi
korkusu yok. OR-KOOP ormanları
koruyor ve aynı zamanda orman
köylülerini kalkındırmak için ellerinden geleni yapıyor. Onlara başarılarının devamını diliyorum” dedi.
Daha sonra TOBB Orman Ürünleri Meclis Başkanvekili Sabri Avcı
konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi. Avcı; “Son günlerde iş
dünyasında çok konuşulan Mesleki
Yeterlilik Belgesi olmayanların tanımlanmış 40 iş dalında çalışama-
yacağı yönünde bilgiler sebebiyle
TOBB’a bu uygulamanın ertelenmesi için çok fazla talep geldi. Bu
sebeple 1 Temmuz’da başlayacak
olan bu uygulama 1 Ocak tarihine ertelendi. Burada OR-KOOP’u
kutluyorum. Bu konuda çok ciddi
mesafe kaydettiler. Bu alanda yaptıkları çalışmalar sebebiyle de kendilerine teşekkür ediyorum. Orman
Köylüsü adına yaptıkları çok önemli işler var ve bunları yakinen takip
ediyorum. Bugüne kadar Orman
Köylüsü’nü en iyi şekilde temsil
eden başta Cafer Yüksel olmak üzere OR-KOOP yönetici ve birlik başkanlarını kutluyorum ve teşekkür
ediyorum” dedi.
Tarım Orman İş Sendikası Başkanı
Şükrü Durmuş ise konuşmasında
şu ifadelere yer verdi: “80 sonrası
Türkiye’de uygulanan politikalar
Orman Köylüsü’nün bitirilmesine
yol açtı. 80’li yıllarda Türkiye’nin
nüfusu 40 milyon idi ve 10 milyon
Orman Köylüsü vardı. Yani nüfusun %25’ini oluşturuyordu. Orman
Köylüsü için uygulanan hatalı politikalar onları ormana hasım etmiştir. Şimdi yaklaşık 78 milyon
nüfusumuz var ama Orman Köylümüz 1,5 milyon; yani oransal olarak
%10’ların altına düşmüştür. Orman
Köylüsü ormana küsmüştür” dedi.
KÖY-KOOP Genel Başkanı Yakup
Yıldız da sağlıklı kararların çıkması temennisiyle başladığı konuşmasında şunları söyledi: “ Biz 30
yıl önce konuştuğumuz mevzuatı
bugün hala konuşuyorsak belli bir
noktaya gelememişiz demektir. Kişi
başına düşen milli gelirin her yıl
arttığını görüyoruz medyada; ancak Orman Köylüsü’nün durumunu
size anlatmama gerek yok. Her sene
% 3-4 gibi fiyat artışı yapılıyor. Kurumlar Vergisi’ni fazla ödeyeceğinize Orman Köylüsü’nün şartlarını
iyileştirseniz iyi olmaz mı? Orman
Köylüsü’nün sosyal güvencesi yok.
Tarımda kalkınmanın temeli kooperatiflerdir. Kooperatifler olmasa
insanlar sömürü düzeninin altında
kalır, ezilirler” dedi.
Daha sonra konuşmasını yapmak
üzere kürsüye CHP Grup Başkanvekili Engin Altay geldi. Altay konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“OR-KOOP’un Türkiye’de varlığının, gücünün, yaptıklarının ve hâkim olduğu alanın kabul edilmesi,
bilinmesi lazım. Ulusal basının bu
konudaki ilgisizliği üzüntü vericidir.
Lafa gelince Orman Köylüsü toplumun en düşük gelirli kesimi, bu
doğru ama o zaman bu gelirinin arttırılması lazım. Eğer OR-KOOP gibi
bir organizasyon olmasa Orman
Köylüsü’nün durumu şimdiki durumdan da kötü olacaktı, bu sebeple, bugün başta Cafer Yüksel olmak
üzere emeği geçen kooperatif başkanlarına, birlik başkanlarına teşekkür etmek gerekiyor. OR-KOOP’ta
kurumsal aidiyet oluştu, bir kurumsal içselleştirme oluştu. Bundan
çok memnunum. Bununla birlikte
OR-KOOP ulusal ve uluslararası
akreditasyon noktasında Türkiye’de
ilk 5 teşekkülden biridir” dedi. Engin Altay, Genel Başkan Cafer Yüksel’e ithafen “Sayın Genel Başkanım
kendinizi bu işe vakfettiğinizi biliyoruz. Aynı şekilde burada mevzuata
hakimiyet ve davaya vakfedilmiş bir
hayat var. Bir Orman Köylüsü çocuğu olarak 15 yıldır Sayın Yüksel’in
bu işe nasıl kendini adadığını biliyorum. Bazı insanlar koltuğa oturup
güçleneceğini zannederler ama iş,
oturduğun koltuğa güç vermektir.
OR-KOOP Genel Başkanı Türkiye’de bunu en iyi şekilde yapan, Orman Köylüsü’nün hakkını sonuna
kadar arayan ve koruyan ve bunu
yaparken de devlete mevzuat öğreterek soran bir kooperatifçi olarak
da hak ettiği yere gelmiştir. Uluslararası Kooperatifler Birliği’nde de
Avrupa Temsilcisi olarak çok kayda
değer bir yerdedir. Sayın Yüksel yoruldu, yıprandı, ailesinden çok ayrı
zamanlar geçirdi ama ortaya çıkan
eser bir faninin övünebileceği ender
eserlerdendir” dedi.
Seçilecek yeni yönetime de başarı
dileklerini ilettikten sonra konuşmasını bitiren Altay’ın ardından son
olarak OGM İşletme ve Pazarlama
Daire Başkanı Kenan Akyüz kürsüye
geldi ve hem konuşmacıların yönelttiği eleştirilere açıklık getirdi hem de
çalışmalar hakkında bilgiler verdi.
Akyüz konuşmasında Orman Köylüsü’nün önemine değinirken, çalışmalarında Orman Köylülerinin refahını
ön planda tuttuklarını ve bundan
sonraki süreçlerde Orman Köylüsü’nün gelirlerinin artması yönünde
planlama yaptıklarını dile getirdi.
Genel Kurulun ardından toplanan
Yönetim Kurulunda ise görev dağılımında; Genel Başkanlığa Cafer
Yüksel, Genel Başkan Yardımcılıklarına da Sabri Özgün, İdris Şenel,
Ahmet Çetiner ve İlhami İlan seçildiler.
.
Köy-Koop Haber Temmuz 2016
11
Temmuz 2016 Köy-Koop Haber
12 TARIM EKONOMİSİ
Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama
Esasları Tebliği Yayımlandı
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının "Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği" 24 Haziran 2016 Tarih ve 29752
sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.
Buzağı Desteklemesi
Buzağı, doğduğu işletmesinde en az
4 ay (120 gün) süreyle yaşamış olacak, doğduğu işletmesinde 4 (dört)
aydan önce ölen, kesilen veya başka
işletmeye gidenler desteklemeden
yararlandırılmayacak. Ancak, buzağı yetiştirmeyen entansif süt işletmeleri, il/ilçe müdürlüğü onayı ile
4 (dört) aydan önce buzağı satabilecek, bu buzağı 120 (yüzyirmi) gün
yaşamış ve aşıları tamamlanmışsa
desteklemeden yararlandırılacak.
Buzağı desteklemeleri, soykütüğü
işletmelerinde 2017 yılında olmak
üzere iki dönemde, ön soykütüğü
işletmelerinde ilki 2016 yılında olmak üzere üç dönemde yapılacak
olan başvuruların ilki 15 Temmuz
2016 tarihine kadar il veya ilçe müdürlüklerine yapılacak. Bu dönemde başvuru yapmayan yetiştiriciler,
sonraki destekleme dönemleri için 1
Kasım-31 Aralık 2016 tarihleri arasında başvuru yapabilecek.
yen yetiştiriciler, KKKS’de işletme
ve hayvan bilgilerinin güncellenmesini sağlayarak, güncellenmiş
hayvanlarının kulak numaralarının
listesi bulunan dilekçeyi destekleme başvurusunda bulunmak üzere
1 Eylül-25 Kasım 2016 tarihlerinde
üyesi olduğu damızlık koyun ve keçi
yetiştiricileri birliğine verecek. Anaç
koyun ve keçilerin aynı ırktan olma
şartı aranmayacak. Anaç koyun ve
keçilerin 1 Eylül 2015 tarihinde ve
öncesinde doğmuş olması gerekiyor.
Ürettiği tiftiği, Tiftik ve Yapağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Tiftikbirlik), Tiftikbirlik’e bağlı kooperatifler veya damızlık koyun ve keçi
yetiştiricileri birliklerine satan ve
Tiftik Kayıt Sistemi veri tabanına
kaydettiren üreticilere, kilogram başına destekleme ödemesi yapılacak.
Tiftikbirlik, Tiftikbirlik’e bağlı kooperatifler veya damızlık koyun ve
keçi yetiştiricileri birlikleri, ilçe bazlı
icmale esas tabloyu düzenleyerek ilgili il, ilçe müdürlüklerine 15 Temmuz 2016 tarihine kadar tutanak ile
teslim edecek.
Çiğ süt desteklemesi
göre, hastalıklardan ari işletmeler
için sağlık sertifikasına sahip olan
süt sığırı işletmelerinde bulunan,
damızlık boğalar dışındaki, 6 aylığın üzerindeki erkek hayvanlar hariç, tüm sığırlar için hayvan başına
doğrudan destekleme ödemesi yapılacak. Ari sığır başına ödeme birim
miktarları 500 başa kadar tam olarak, 501 baş ve üzeri için ise yüzde
50’sine karşılık gelen tutarın ödenmesi suretiyle uygulanacak.
Hayvan hastalığı tazminat
desteği
koyun ve keçi sütüne farklı olmak
üzere Bakanlığın belirleyeceği dönemler ve birim fiyatlar üzerinden
ödenecek. Üretmiş olduğu çiğ sütü,
üretici örgütleri aracılığı ile çiğ süt
olarak ESK’ya satan veya bu kurum
ile yapılan sözleşme çerçevesinde
süt tozuna çevirten üreticiler, çiğ süt
desteklemesinden yararlandırılacak.
Arılı kovan desteklemesi
rine ücretsiz dağıtılacak ipekböceği
tohumunu sağlayan Bursa Koza Tarım satış Kooperatifler Birliği (Kozabirlik)ne tohum bedeli için kutu
başına, ürettiği yaş ipekböceği kozasını Kozabirlik/kooperatifleri veya
faaliyet alanı kozadan flatürle ipek
çekimi ve işleme olan tüzel kişilik vasıflarına haiz işletmelere satan yetiştiricilere ise kilogram başına ödeme
yapılacak.
Besilik erkek sığır
desteklemesi
Hastalıktan ari işletme
desteği
Malak Desteklemesi
Malak desteklemesinden yararlanmak isteyen yetiştiricilerden, Damızlık Manda Yetiştiricileri Birliği
bulunan illerde birliğe üye olmak
şartlarını taşıyanlar ve birliğe üye
oanlar İl Birliğine, üye olma şartı taşımayanlar veya birlik bulunmayan
illerdekiler ise il/ilçe müdürlüklerine 1/11/2016 ile 31/12/2016 tarihleri
arasında yazılı olarak başvuracaklar.
Anaç koyun keçi ve tiftik
destekleri
Koyun ve keçi yetiştiriciliği yapan,
damızlık koyun ve keçi yetiştiricileri birliklerine üye, hayvanları, Koyun Keçi Kayıt Sistemi (KKKS) ve
Koyun-Keçi Bilgi Sistemine (KKBS)
kayıtlı yetiştiriciler, anaç hayvan başına yılda bir kez olmak üzere desteklemeden yararlandırılacak.
Desteklemeden yararlanmak iste-
Hayvan hastalıklarında Tazminat
Yönetmeliği ile belirlenmiş tazminatlı hastalıkların tespit edilmesi sonucu, Resmi Veteriner Hekim veya
yetkilendirilmiş veteriner hekim
gözetiminde mecburi kesime tabi
tutulan veya itlaf edilen hayvanlar,
mezbahalarda tespit edilen tazminatlı hastalık nedeniyle imha edilen
hayvanlar ile ihbarı mecburi bir hastalığa karşı koruma sağlamak amacıyla, Resmi veteriner hekim veya
sorumluluğundaki yardımcı sağlık
personeli ile yetkilendirilmiş veteriner hekim tarafından yapılan aşı ve
serum uygulaması nedeniyle öldüğü
tespit edilen hayvanların bedelleri
hayvan sahiplaerine hayvan hastalığı tazminatı desteği olarak belirtilen
esaslara göre yapılacak,
Çiğ süt desteklemesi, üretmiş olduğu
çiğ sütü, Gıda İşletmelerinin Kayıt
ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik kapsamında faaliyet gösteren süt
işleme tesislerine, fatura/e-fatura
veya müstahsil makbuzları karşılığında kendisi, yetiştirici, üretici
örgütü veya bunların yüzde 50’nin
üzerinde paya sahip oldukları ortaklıkları vasıtasıyla satan, Süt Kayıt
Sistemi (SKS) veri tabanına altyapısı
kurulan yerlerde anlık olarak kayıt
yaptıranlara ödenecek.
Desteklemeler, hazırlanan ödeme
icmalleri esas alınarak, soğutulmuş
veya gıda mevzuatına uygun olarak pazarlanmış inek sütüne, üretici örgütleri üzerinden pazarlanan
soğutulmuş inek sütüne, manda,
Arıcılık Kayıt Sistemine (AKS) kayıtlı, en az 30, en fazla bin adet arılı
kovana sahip yetiştirici/üretici örgütü üyesi arıcılara, arılı kovan başına
destekleme ödemesi yapılacak. AKS
bilgilerini güncelleyen arıcı, destekleme ödemesinden yararlanmak
bulunduğu ilin il/ilçe müdürlüğüne
13 Haziran-22 Temmuz 2016 tarihlerinde ilgili belgelerle şahsen veya
üyesi olduğu yetiştirici/üretici örgütü aracılığı ile başvuruda bulunacak.
İpekböceği yetiştiriciliğinin teşvik
edilmesi ve üretiminin artırılması
için yaş ipekböceği kozası üreticilerine ücretsiz dağıtılacak ipekböceği
tohumunu sağlayan Bursa Koza Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’ne tohum bedeli için kutu başına, ürettiği
yaş ipekböceği kozasını Kozabirlik,
kooperatifleri veya faaliyet alanı kozadan flatürle ipek çekimi ve işleme
olan tüzel kişilik vasıflarına haiz işletmelere satan yetiştiricilere ise kilogram başına ödeme yapılacak.
İpekböceği yetiştiriciliğinin
desteklenmesi
Kesim tarihi itibarıyla, besi süresinin son 90 gününü başvuranın veya
eşinin işletmelerinde tamamlamış,
TÜRKVET’e kayıtlı, yurt içinde doğmuş ve en az 12 aylık yaşı tamamlamış erkek sığırlarını (manda dahil)
Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay
İşlemlerine Dair Yönetmelik kapsamında faaliyet gösteren kesimhanelerde kestiren ve kesim bilgilerini
Kırmızı Et Kayıt Sistemi veri tabanına kaydettiren sözleşmeli besicilik yapan üreticilere, kestirdikleri
hayvan başına destekleme ödemesi
yapılacak.
Yıllık 6 baş ve üzeri sayıda, destekleme şartlarını taşıyan erkek sığır kesimi yaptıranların, kırmızı et üretici
birliklerinin bulunduğu yerlerde bu
birliğe üye olmaları zorunlu tutulacak. Yıl içinde daha az sayıda kesim
yaptıran üreticiler ise birliğe üye olmasa da desteklemeden yararlandırılacak. Üreticiler, Kırmızı Et Üretici
Birliğinin olduğu yerlerde birliğe,
olmadığı yerlerde ise il ve ilçe müdürlüklerine yazılı olarak müracaat
edecek. Yıl içinde yapılan kesimlerin
son başvuru tarihi 31 Ocak 2017 olarak belirlendi.
Çoban (sürü yöneticisi)
istihdam desteği
İpekböceği yetiştiriciliğinin teşvik
edilmesi ve üretiminin arttırılması
için yaş ipekböceği kozası üreticile-
Çoban istihdam desteği 250 ve üzeri
anaç küçükbaş (koyun-keçi) hayvan
varlığına sahip işletmelere ödenecek. Başvurular işletmenin kayıtlı olduğu il/ilçe müdürlüklerine, 30 Aralık 2016’ya kadar yapılacak. Tebliğe
Hastalıklardan ari işletmeler için
sağlık sertifikasına sahip olan süt sığırı işletmelerinde bulunan, damızlık boğalar dışındaki, 6 aylığın üzerindeki erkek hayvanlar hariç, tüm
sığırlar için hayvan başına doğrudan
destekleme ödemesi gerçekleştirilecek. Ari sığır başına ödeme birim
miktarları 500 başa kadar tam olarak, 501 baş ve üzeri için ise yüzde
50'sine karşılık gelen tutarın ödenmesi şeklinde yapılacak.
Hayvan genetik
kaynaklarının yerinde
korunması ve geliştirilmesi
Bakanlıkça Akkaraman koyunu, Kilis ve Ankara keçileri ile Türk Saanen
keçisinin de aralarında bulunduğu
hayvan genetik kaynaklarının yerinde korunması için de destekleme
yapılacak. Bu kapsamda yavru desteği ile damızlık erkek materyal desteği verilecek. Projeli işletmelerde
20 anaç materyale 1 damızlık erkek
materyal oranını geçmemek üzere
halen kullanılan damızlık erkek materyale, yıl içinde yavru desteği ile
birlikte ödeme yapılacak.
Söz konusu desteklemelerden
kamu kurum ve kuruluşları
yararlanamayacak. Tebliğ, 1
Ocak 2016 tarihinden geçerli
olmak üzere yürürlüğe girdi.
Köy-Koop Haber Temmuz 2016
TARIM
Havza Modeli Geliyor
»» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 1 Ocak 2017'de başlaması planlanan Tarım
Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli'ni terör olaylarından etkilenen sektörü biran
önce canlandırmak için öne çekecek. Hayata geçirilmesi planlanan modele göre ziraat
fakültelerindeki akademisyenler çiftçiye destek sağlayacak.
Bakanlık daha önce iklim, toprak, topografya, arazi sınıfları ve kullanım
şekillerine dayalı olarak belirlenen
havza modeli kapsamında 81 ilde
ürün deseni belirleme çalışmalarını
tamamladı. Yeni sistemle meyvecilikte üretim ve kalite artışının sağlanması, maliyetlerin azaltılması ve
ihracat oranının artırılması hedeflenirken meyvecilik havzası çalışmalarında da sona gelindi.
Havza çalışmalarında arz ve talep
dengeleri gözetilerek iç ve dış pazar ihtiyacını karşılayabilecek ekonomik ve ekolojik olarak en uygun
meyve yetiştiriciliğinin yoğunlaştırılması planlanıyor.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, çiftçilere ürün fazlası konumunda
bulunan ürünleri ekmemesi yönünde tavsiyede bulunacak. Üniversitelerin ziraat fakültelerinde görev
yapan akademisyenler, yeni tarım
dönemiyle birlikte tarlalara inecek
ve çiftçilere eğitim verecek. Akademisyenler doğru gübre ve su kullanımı noktasında çiftçiyi bilgilendirecek. Akademisyenler ayrıca, bilimsel
üretim konusunda çiftçileri teşvik
etmek için girişimde bulunacak.
canlandırmak için en kısa sürede
başlatılacak. Bu uygulama ile birlikte Türkiye’de bilinçli tarım yapılmasının önü açılacak. Bundan böyle
çiftçiler talep olmayan ürünler ekmeyecek. Üniversitelerde görev yapan akademisyenler de çiftçilere yol
gösterici konumda bulunacak. Arz
talep ilişkisinin dengesini sağlamak
için her türlü girişime yer verilecek.
Bakanlığın yürüttüğü çalışmalar
kapsamında üreticinin ihtiyacı olan
ürünleri üretmesi ve daha fazla kazanç elde etmesi sağlanacak. Akademisyenler, neyin ne zaman ekilmesi
gerektiğini çiftçilere iletecek. Daha
sonraki süreçte bilimsel veriler ve
ihtiyaç talebi değerlendirmeye alınarak çiftçilerin verimli ürünler üretmesi önerilecek.
Destekler havza modeline
göre verilecek.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
7 yıldır rafta bekletilen Havza Modeli’ni 2017’den itibaren başlayacağı
duyurulmuştu. Fakat terör olaylarından etkilenen tarım sektörünü
Türkiye 30 havzaya bölündü
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 2009 yılında tamamladığı
ancak bugüne kadar uygulanmayan
“Havza Modeli” kapsamında iklim,
topoğrafya ve toprak verileri dikkate
alınarak önce 190 tarım havzası belirlendi. Ürün desenleri, havzaların
yönetilebilir ve benzer ekolojiye sahip olması kriterleri dikkate alınarak
190 havza birleştirilerek 30 temel
havza oluşturuldu. Havzalar, ekolojik olarak benzer özellikleri olan,
ülkenin idari yapılanmasına uygun,
yönetilebilir büyüklükte ve tarım
ürünlerinin en uygun yetiştirilmesi
dikkate alınarak belirlendi.Çalışmalar bu 30 havza üzerinden yapılacak.
Üzüme AB Darbesi
»» Avrupa Birliği’nin çekirdeksiz kuru üzümdeki kalıntı oranlarını düşürmek için
Türkiye’ye tanıdığı süre 10 Ağustos 2016’da doluyor.
Avrupa Birliği’nin Türkiye’den ithal
edeceği çekirdeksiz kuru üzümdeki
“chlorpyrifos-ethil” etken maddesinin maksimum kalıntı oranını 0.5
ppm’den 0.01’e düşürmesi ve bunun için 10 Ağustos tarihine kadar
süre vermesinin ardından ürünün
kilogram fiyatı 5 liradan 3 liraya kadar düştü.
Türkiye, dünyanın en büyük kuru
üzüm üreticisi. Yılda üretilen yaklaşık 280 bin tonluk kuru üzümün 240
bin tonu ihraç ediliyor. Bunun yüzde
85’i de AB ülkelerine gidiyor.
Ancak Avrupa Birliği, Türkiye’deki
üreticilerin bağlarındaki salkım güvesine karşı yaygın olarak kullandığı
“chlorpyrifos-ethil” etkin maddesinin limit değerlerini 10 Ağustos’tan
itibaren değiştirdiğini açıklamıştı.
Bu da yılda 500 milyon dolara yakın
gelir edilen ihracatın tehlikeye girmesi anlamına geliyor.
Üretici perişan
İzmir Ticaret Borsası Meclis Üyesi Tayfur Gürcan, Türkiye’nin bu
yaptırıma hazırlıksız yakalandığı
ve geçen sürede çözüm üretemediği için üzüm üreticisinin perişan olduğunu söyledi. Kuru üzüm
kilogram fiyatının 5 liradan 3 liraya gerilediğini belirterek, “Yeni
sezonla ilgili de ihracatçının, üreticinin kaygıları var. Kaos ortamı
fiyatları aşağıya çekti” dedi.
Ziraat Mühendisleri Odası Manisa
Şube Başkanı İbrahim Demran ihracatı süren 2015 ürününün daha
önceki yıllardan farkı olmadığını
vurgulayarak, “Kalıntı değerleri ön
plana çıkarılarak, insanların psikolojisiyle, ticaretin dinamikleriyle oynanıyor. Bizim üzümümüz pis değil.
Hâlâ AB ülkeleri, örneğin 0.04 ppm
limitindeki ürünü almayı sürdürüyor” diye konuştu.
Rusya belirsizliği
ZMO Manisa Şube Başkanı Demran,
yaş üzüm ihracatından da Rusya
belirsizliği yaşandığını bildirdi. Alaşehir, Sarıgöl ağırlıklı olmak üzere
kentin birçok ilçesinde ağustos başında piyasaya çıkacak yaş üzümün
en büyük alıcısının Rusya olduğunu
anımsatarak, “240 bin ton yaş üzümün 180 bin tonunu Rusya alıyordu.
Ancak uçak krizinin ardından başlayan ambargo nedeniyle şimdi belirsizlik var. Rusya yasağı kaldıracağını açıklamıştı ancak bugüne kadar
herhangi bir adım atılmadı” dedi.
Manisa Ziraat Odası Başkanı Mustafa Kaçire de, yaş üzüm konusundaki
belirsizliğinin sürdüğünü, yasağın
kalkmasını beklediklerini söyledi.
Üzümü güneş yaktı
Son günlerde yurt genelinde gözlenen yüksek sıcaklık, Manisa’daki
üzüm bağlarını vurdu.
Salkımların güneş ışınlarına direk
maruz kalması sonucu üzümler yandı. Sıcaklığın etkisiyle kızaran üzümlerde yer yer kurumalar görüldü.
Salkımların güneş görebilmesi ve
zirai ilaçların salkımlara direk ulaşabilmesi için “yaprak açılması” olarak bilinen metodu uyguladıklarını
belirten üzüm üreticisi Ali Rıza İçki,
bu yıl hava sıcaklığının beklenenin
üzerinde seyretmesine bağlı olarak
salkımların yandığını söyledi.
Üzümlerin direk olarak gelen güneş
ışınlarına maruz kaldığını anlatan
İçki, “Bağlardan bilinçsiz olarak fazla yaprak alındı, salkımlar açıkta kaldı. Güneş altında 41 dereceye ulaşan
güneş ışınları üzümleri yaktı, kızarttı
ve kuruttu. Yanan üzümler artık bir
işe yaramaz” dedi.
Alaşehir Ziraat Odası Başkanı Necdet Türk, Alaşehir’deki 68 mahalleden 55’inde bağ bulunduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Özellikle güney- kuzey yönünde dikilen bağlarda güneş ışınları sabah
ve öğleden sonra dik vurduğu için
salkımlarda yüzde 30-40’lara varan
oranlarda zarara neden oldu. Üreticilerimiz, ayaz, dolu gibi doğal afetlerden sonra şimdi de güneş afetiyla
karşı karşıya kaldı.
Çiftçi her zaman mağdur ve çaresiz.
Biz üreticilerimizi sıcaklar öncesi uyarmıştık. Asmalardan yaprak
alınması ve toprak işleme işlerinin
bir süre ertelenmesini önermiştik.
Ancak buna rağmen yaprak alarak salkımlarını açan üreticilerimiz
olumsuz yönde etkilendi. Güneş yanıklarını sigorta kapsamıyor.
.
13
10 Adım Paketiyle Yeni
Kördüğümler
»» Bakanlar Kurulu, 13 Haziran’da Çankaya
Köşkü’nde toplandı. Toplantı sonrasında hükümet
sözcüsü Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş
yerine Başbakan Yardımcısı Nuretin Canikli, “10
Adımlık Ekonomi Paketini” açıkladı.
Açıklamada tarıma ilişkin bölümlerde şunlar vardı:
• Canikli, “Arazi toplulaştırılmasına yönelik kanun teklifi
Meclis’e gelecek.”
Arazilerin toplulaştırılması, çok
parçalılığın önüne geçmesi açısından önemli ve yararlı. Ancak arazi toplulaştırılmasının şirketlerin
elinde toplanmasını kolaylaştırmaya yönelik bir hamle olduğu görüşü
yaygın, bu bakımdan endişe verici.
• Canikli, “Ekilemeyen arazilerin devlet tarafından kiraya
verilmesi sağlanacak, başka
ülkelerde verimli tarım arazileri kiralanacak.”
Türkiyeli çiftçilerin uygulanan tarım politikaları nedeniyle 2,7 milyon hektar toprağını ekemediği bir
gerçek. Çiftçiler bu yüzden mutsuz
ve yoksul. Bu durumda başka ülkelerin toprağını kiralamaya kalkışmak ne manaya geliyor. Buradaki
kırsal mutsuzluğu oralara taşımak
niye? Bu yaman bir çelişki değilse
ne? Anlayan biri varsa, biz anlamayanlara da anlatsın ki, anlayalım.
• Canikli, “Meraları işgal
edenler cezalandırılacak”
Türkiye’de ne zaman meraları işgal
edenler cezalandırılacak denildiyse, işgalciler ödüllendirilmiştir. İşgalciler için ceza haberi, verilecek
ödülün müjdesi olmuştur. Umarım
bu kez yanılırız.
• Canikli, “Et ve Süt Kurumu
tarafından 15 bin ton et ithali
yapılarak fiyatların artmaması sağlanacak”
Türkiye’nin 1980 yılında nüfusu
45 milyondu. Şimdi 79 milyona
yükseldi, nüfus olarak %75 oranında çoğaldık. Hayvan varlığımız
1980’de 85 milyon baş iken, şimdi
56 milyon baş civarında; yaklaşık
%65 civarında azaldı.
Hükümetin buna karşı argümanı;
“Bizim destekleme politikalarımızla hayvan varlığı azalacak, ama
hayvan başına verimlilik artacak,
sorun olmayacak” şeklinde idi. Ancak altı yılda 2,8 milyar dolar canlı
hayvan, 990 milyon dolar işlenmemiş kırmızı et olmak üzere yaklaşık 4 milyar dolarlık canlı hayvan
ve karkas et ithal ettik. Görüldüğü
üzere hayvancılığa ait ithalat ra-
Abdullah AYSU
ÇİFTÇİ-SEN Genel Başkanı
kamları hükümetin politikalarını
desteklemiyor, doğrulamıyor. Yanlış yolda olduğunu işaret ediyor.
Ancak hükümetin ithalat politikasındaki ısrarı sürüyor.
• Canikli, “2017 Şubat ayına
kadar nitratlı gübre satışı
engellenecek.”
Türkiye’de yılda 5,5 milyon ton
kimyasal gübre kullanılıyor, bunun
%30’u yani bunun 1,5 milyon tonu
nitratlı gübre.
Nitrat sanayi geçmiş savaşlarda
insanları katletme amaçlı kurulan
sanayilerdendi. Savaş bittiğinde
tarıma yönlendirildi bu sanayiler.
Siz; insanları bir anda değil de,
tedricen yok etme amaçlı kullanıma sokuldu, diyebilirsiniz. Gübrenin tarıma yönlendirilmesiyle
sadece insan sağlığı değil, toprak
ve su da tedricen kullanılamaz hale
sokuluyor.
Şimdi savaşlarda insanları katletme amaçlı daha farklı teknolojiler
var. Biliyoruz.
Bugün hükümet, nitratlı gübreler
bomba ve patlayıcı imalında kullanılmasın diye devrevi kullanma ve
devrevi yasaklama yoluna gidiyor.
Yani hükümet, kimyasal gübreyi
tarımsal üretimden tümden çıkarıp, yerine münavebe sitemine geçmiyor, hayvan gübresi vb değişik
alternatifleri devreye almıyor.
Başka bir deyişle hükümet, bir
anda değil, aşamalı biçimde insan sağlığının risk altına girmesinde, toprağın ve suyun kullanılamaz duruma sokulmasında
bir beis görmüyor. “10 Adımlık
Ekonomik Paket” ile tarımdaki
çelişkiler yumağına yeni kördüğümler mi atıyor?
Tarım ürünleri ithalatında
tarife kontenjanı açıklandı
»» Bazı tarım ürünlerinin ithalatında uygulanacak
tarife kontenjanları belirlendi.
Ekonomi Bakanlığı, bazı tarım ürünlerinin ithalatında uygulanacak tarife kontenjanlarını açıkladı.
Avrupa Birliği çıkışlı, Arnavutluk,
Bosna Hersek, Fas, Filistin, Gürcistan, İran, İsrail, Karadağ, Makedonya, Mısır, Morityus, Sırbistan, Şili, Tunus ve Ürdün menşeli
bazı tarım ve işlenmiş tarım ürünleri ithalatında tarife kontenjanı
uygulanmasına ilişkin tebliğler ile
Bazı Tarım Ürünleri İthalatında
Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğ, 19 Haziran 2016
tarih ve 29747 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.
14
Temmuz 2016 Köy-Koop Haber
TARIM
Kuraklık Sigortası 2017’de
Başlıyor
»» Üzerinde çok detaylı bir şekilde çalışılan projenin pilot
uygulamaları önümüzdeki yıldan itibaren başlayacak.
TARSİM Genel Müdürü Yusuf Satoğlu “Buğday üretimi en yüksek olan
3 şehrin ilçelerinde çalışmalarımıza
başlayacağız. Konya Cihanbeyli ve
Ankara Polatlı gibi belli sayıda ilçede
bu pilot çalışmayı deneyeceğiz. Hedefimiz daha sonra 10 üründe Türkiye geneline açılmak. Bu çok önemli
bir proje” dedi.
Satoğlu “Pilot uygulamaya 2017 yılında başlayacağız. Dünyada örnekleri var. İspanya ve ABD’de uygulanıyor. Kuraklık sigortasında Konya
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden
taleplerin geleceğini düşünüyoruz.
Kuraklık sigortasıyla toplam sigortalı sayısı da yüzde 20’yi bulur diye
tahmin ettiklerini belirterek, “Çiftçilerin ilgisi artmaya başladı. Poliçe
adedinde çok ciddi bir artış var. Sigortalanan alanlarda da yüzde 8’lik
bir artış var. 6 aylık sürede 1 miyon
300 binin üzerinde poliçeye ulaştık.
Çiftçi Kayıt Sistemi’nde (ÇKS) 2.5
milyona yakın üretici var. TARSİM
sigortasını kullananlar ÇKS’ye üye
olmak zorunda. Üye olmayan sigorta poliçesi kullanamaz. Üreticinin
desteklerden yararlanabilmesi için
ÇKS’ye üye olması gerekiyor.”dedi.
En çok poliçe yaptıran ilin Tekirdağ olduğunu söyleyen Satoğlu, Tekirdağ’dan sonra Konya ve Edirne,
toplam prime bakıldığında Manisa
birinci. Malatya ise ikinci sırada.
Üzüm ve kayısıda bedeller yüksek
diye belirtti.
Hükümetten 2B ve Tarım Arazisi
Olana İkinci Şans
»» 2B arazisi için müracaat edip bedelini ödemeyen,
taksitini geciktiren ve başvuru yapmayan 226 bin,
tarım arazisi satışında başvuru yapmayan 80 bin
vatandaşa yeni bir şans daha verilecek.
Hükümetten 350 bin vatandaşı ilgilendiren bir haber geldi. Buna göre,
2B arazisi için müracaat edip bedelini
ödemeyen, taksitini geciktiren ve başvuru yapmayan 226 bin, tarım arazisi
satışında başvuru yapmayan 80 bin
vatandaşa yeni bir şans daha verilecek.
Yeni düzenleme meclise sunulacak
Torba Yasa’ya eklenecek. Böylelikle
2B'de müracaat ettiği halde ödeme
yapmadığı için hakkını kaybedenler yeniden başvuru yapıp, bedelini
ödemeleri koşuluyla satın alma hakkına sahip olabilecek.
Geçen yıl milli emlak arazilerinin satışından yaklaşık 3.1 milyar lira gelir
elde edildi. 2B arazilerinin satışından da 4 milyar lira kaynak toplandı.
Bu yılın sonuna kadar da 3.7 milyar
lira gelir hedefleniyor.
Bakkoop Atakta
»» Bursa’nın İnegöl İlçesinde, 2006 yılında
süpermarketlerle rekabet edebilmek amacıyla 7
bakkalın bir araya gelmesiyle kurulan, bugün 100
ortağa ulaşan S.S İnegöl Bakkallar Temin Tevzii
Kooperatifi (BAKKOOP), üyelerin gelirlerinde yüzde
400’e varan artışlar sağladı.
Kooperatif Başkanı Bülent Savaşçı,
ilk amaçlarının toplu mal alımıyla
fiyatlarını alt seviyeye indirip, büyük
marketlerle rekabet ortamı yaratmak olduğunu vurgulayarak, 2009
yılına kadar bu hedeflerine ulaştıklarını bildirdi.
“BAKKOOP” tabelasıyla 2009’dan
sonra ise markalaşmaya gidip, 2012
yılına kadar ilçenin çeşitli bölgelerinde 15 şube açtıklarını anlatan
Savaşçı, zamanla eksiklerinin bulunduğunu, yerlerinin dar, ürün çeşitlerinin az olduğunu fark ettiklerini,
bunu da yavaş yavaş metrekare yükselterek giderdiklerini ifade etti.
Savaşçı, son olarak geçen yıl haziran
ayında, 570 metrekarelik örnek bir
“indirim mağazası” açtıklarını hatırlatarak, şunları kaydetti:
“2006 yılına kadar günlük ciroları
bin ile bin 500 lira arasında gezer-
ken, BAKKOOP markasından sonra
3 bin ile 5 bin lira arasında ciro yapan
üyelerimiz var. Yüzde 300-400 civarında ciro artışı yaptılar. En güzeli artık bakkallar fiyat politikasında zincir
mağazalarla aynı, hatta daha aşağı olduğunu fark ettiler. Bakkallar kendileri de inanmıyordu ve bunu yaptılar.
Çeşit olarak diğer zincir mağazalara
yakın bir çeşit hizmet vermeye başladık. Bunun semeresini bütün bakkallar almaya başladı.”
İlçede 30-40 bakkalın da kendilerini
örnek alarak değişime gittiğini ifade
eden Savaşçı, İnegöl’deki bakkalların, pazardan Türkiye ortalamasının
üzerinde pay aldığını, artık insanların şehir merkezindeki zincir mağazalarına gitmeye gerek duymadıklarını dile getirerek, “Çünkü uygun
fiyat, çeşit, hizmet var. Bunları yapmaya çalıştık.” ifadelerini kullandı.
Nitratlı Gübre Satışı Yasaklandı
»» Terör örgütlerinin patlayıcı yapımında kullandığı “Amonyum Nitrat” içeren
gübreye ulaşımını engellemek amacıyla nitratlı gübrenin satışı, bakanlık
tarafından geçici olarak durduruldu.
Türkiye'de kullanılan yıllık 5,5 milyon ton gübrenin 1,5 milyon tonu
patlayıcı yapımında kullanılan
nitratlı gübre.Türkiye’de yaklaşık
9 bin 700 noktasında gübre satışı
yapılıyor. Terör örgütlerinin kötü
amaçlarına ulaşmak için tercih ettikleri nitrat içeren gübrelere kolay
ulaşımı Bakanlığı harekete geçirdi.
Terör örgütünün nitelikli patlayıcılar yanında ağırlıklı olarak amonyum nitrat kullanması üzerine gübreye yönelik acil tedbirler gündeme
alındı. Bu tedbirler arasında çipli
denetim mekanizmasının daha etkin hale getirilmesi, yani 200- 300
çuvaldan birine mutlaka çip konulması, çiftçi kayıt sisteminden anlık
takip yapılması, drone'larla havadan takibin sıkılaştırılması, ithalatçı firmalara sıkı denetim getirilmesi
ve son tahlilde gübre ticaretinin tamamen millileştirilmesi, yani yerli
üretimden ithalatına kadar devletin
tamamen kontrolü ele alması tartışılıyor. LPG tüpleri de bu konunun
diğer ayağını oluşturuyor.
Tarım sektöründe gübre olarak değerlendirilen ''amonyum nitrat'' bileşikleri yüksek ısıya tabi tutulduklarında bomba etkisi yapıyor.
Patlamayan Gübre İçin
Ortak Çalışma Başlatıldı
Tarım Kredi Kooperatifleri Genel
Müdürü ve GÜBRETAŞ Yönetim
Kurulu Başkanı Ayhan Karayama, nitratlı gübrelerin patlayıcı
özelliğini ortadan kaldırılarak kullanılmasıyla ilgili TÜBİTAK ile
bir çalışma başlatıldığını söyledi.
GÜBRETAŞ’ın da TÜBİTAK ile iş
birliği içinde olduğunu vurgulayan
Karayama, “Yurt dışında yapılan
çalışmalar da takip ediliyor. Özel
sektör firmaların bunla ilgili çalışmaları var. Çalışma bittikten sonra bakanlıktan tescil alacaklar ona
göre satışa sunacaklar.” dedi.
Nitratlı gübrelerin satışının engellenmesinden diğer özel sektör
firmaları gibi GÜBRETAŞ’ın da etkileneceğini söyleyen Karayama,
“Bundan belli bir döneme kadar satışı yasaklandığı için mutlaka etkilenecekleridir. Ancak, zarar edeceğiz
gözüyle bakılmaması gerek. Buradaki tedbirin amacı insanlarımızın
can güvenliğidir. Buna da tedbir
alınması gerekliydi.” diye konuştu.
Karayama, nitratlı gübrenin yasaklanmasının bu dönemde Türk tarımı açısından sıkıntı yaşatmayacağını belirtti. Bitkinin nitratlı gübreye
en az ihtiyaç olduğu dönemde olunduğunun altını çizen Karayama,
“Nitratlı gübre kuru tarım yapılan
alanlar ve ağırlıklı olarak buğday-
da kullanılır. Buğdayla ilgili hasat
dönemindeyiz. Şubat, mart gibi
gübreye ihtiyacı olacak. O dönemde
tekrar değerlendirilecektir tabi. Alternatiflerimiz var. Şu anda mevcut
gübre arasında bitkinin azot ihtiyacını karşılayacak gübreler mevcut.
Üre gibi gübrelerle nitrat olmadan
da gübrenin azot ihtiyacı karşılanabiliyor.” dedi. Bu dönemde sulu
tarım yapılan ürünlere ağırlık verileceğini vurgulayan Karayama,
suyun olduğu yerde nitratlı gübreye
ihtiyacın olmadığını kaydetti.
Çiftçiler İçin Danışma
Hattı
Gübretaş, web ve mobilden sonra
canlı telefon bağlantısıyla danışmanlık hizmeti başlattı. 0216 468 51 51
nolu Gübretaş Danışma Hattını arayan çiftçilere, uzman ziraat mühendisleri bitki besleme ve koruma konularında anlık olarak bilgi verecek.
Bitkilerde Hastalıklar Artık Fotoğraf İle
Teşhis Edilecek
»» Mersin Üniversitesi Teknopark’ta bir yazılım firması tarafından geliştirilen
Plex uygulaması, hasta bitkilerin teşhisini kullanıcıların bir fotoğraf yüklemesiyle
mümkün hale getirmeyi amaçlıyor. KOSGEB Destekli Prototip aşamasındaki
projenin ilk uygulaması beta sürümüyle yayınlandı.
Tüm onayları ve pantentleri alınan
ürün Türkiye'de bir ilk olma özelliğini taşıyor.
Dünyada böyle bir yazılımın birkaç
yazılım firması tarafından denendigini fakat sonuca varılamadıgını
belirten Plex uygulamasının yazılım uzmanı Cevat Serin, geliştirdikleri uygulamnın özellikleri
hakkında bilgiler verdi. Serin, Plex,
Mersin Üniversitesi Teknopark
bünyesinde KOSGEB destekli bir
girişim olarak 2014 yılında başlayan Cadcom Bilgisayar imzalı bir
uygulama olduğunu söyledi. Yapay
zeka ve görüntü işleme teknolojileri
kullanarak mobil cihazlar için bulut tabanlı uygulamalar geliştirmek
isteyen Cadcom'un, Plex ile tarım
sektörünü hedeflediğini kaydetti.
Plex, 3 milyon çiftçinin hayatını
kolaylaştırabilecek uygulama olarak kurgulandı. Sahada çalışma
yapan mühendislerin bitki hastalıkları teşhiste yüzde 100 doğruluk
oranına ulaşamaması sebebiyle
çiftçilerin hastalık teşhisi ve koruyucu önlemler için uzun süre beklemesi gerektiğini kaydeden Cevat
Serin, ayrıca sunulan çözümlerin
yeterince ekonomik olmaması gibi
sorunlar bulunduğunu dile getirdi.
Plex ile bu sorunlara çözüm getirmeyi hedeflediklerini belirten Cevat Serin, sözlerine şöyle devam
etti: "Plex, belirttiğimiz gibi süreci
birkaç fotoğraf yüklemeye indirgeyerek, oldukça kısaltıyor. İlgili
hastalığın görsel üzerinden doğru
tanımlanması için geliştirilen Plex
algoritmaları ziraat mühendisleri
tarafından iki yıldan uzun sürede
toplanan bitki resimleri kullanılarak geliştirildi. Bunun için Gebze
Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nden
de destek alındı."
Serin, ürettikleri ürünün bitkileri
görsel yolla teşhis edebilen bir yazılım içinde bir çeşit yapay zeka bulunduğunu, ürünün 5 yıllık bir çalışma ve test çalışmaları sonucunda
insanların kullanımına sunduklarını belirtti.
Uygulamanın içinde ziraat mühendislerini taklit eden bir yapay zeka
bulunduğunu, bu yapay zekanın
insanlar gibi normal olarak her şeyi
öğrendiğini anlatan Serin, "Beta sürüm uygulaması olan Plex şimdilik
yalnızca dört bitkiye ait hastalıklar
teşhis edilebiliyor. Bu bitkilerin piyasada tüketimi en yüksek ve en sık
hastalık riski gösteren bitkilerdir.
İlerleyen etaplarda uygulamanın
tam sürümünde 15'e yakın tarım
bitkisi bulundurmayı ve uzun vadede Türkiye'deki tüm bitkileri kapsama almayı hedefliyoruz." şeklinde
sözlerini tamamladı.
Köy-Koop Haber Temmuz 2016
TARIM VE ÇEVRE
15
Kırsal Yoksulluğun Azaltılması: Tarım? SÜTAŞ’ın Doğal Enerji
Kırsal yoksul kimlerdir?
»» Öncelikle bu sorunun yanıtını vermek en doğru yaklaşım olacaktır. Kırsal yoksul;
kırsal alanlarda yaşayan düşük gelirli üreticiler, aile çiftçileri, gelir getirici üretim
kaynaklarına ulaşmada son derece kısıtlı imkânları olan kırsaldaki kadınlar ve
topraksız tarım işçileridir. Ayrıca sosyal güvenliği olmayanlar, engelli ve yaşlı
insanlarda kırsal yoksul insanlar arsında sayılmaktadırlar.
Kırsalda yaşayan ve geleceğimizin sigortası olan gençler için de kırsalda
yaşam oldukça zorluklarla ve mücadele ile doludur. Çünkü günümüz
koşulları, kırsal gençliğin kentli bir
yaşam formatına yönelmesine neden olmaktadır. Kırsal yaşam koşulları; gençlerin eğitim, sosyal ve
ekonomik beklentilerine tatmin
olabilecekleri düzeyde yanıt verecek
yeterlilikte değildir. Bu gerçek, maalesef dünyanın her yerindeki kırsal
alanlarda hemen hemen aynıdır.
Yüksek düzeyde gelir getirici imkânlara sınırlı düzeyde ulaşımları olan
kırsal yoksul dediğimiz bu gruptaki
insanlar; balıkçılığa, kırsaldaki diğer
tarımsal ve ormancılık faaliyetlerine
yani doğa koşullarına bağımlı olarak
yaşamlarını sürdürmektedirler.
Kırsal yoksulluk nedir
ve kırsaldaki zorluklar
nelerdir?
Kırsal yoksul tanımını yaptıktan
sonra kırsal yoksulluk ve kırsaldaki
zorluklar kavramlarını da açmak gerekir. Dünyanın genel olarak her yerinde kırsaldaki yaşam koşullarına ve
kırsal ekonomiye bir göz attığımızda,
ortak sorunun kırsal yoksulluk olduğunu görmekteyiz.
Birleşmiş Milletlerin
yoksulluk ve sağlıkla ilgili
raporuna göre, Dünya
nüfusunun en yoksul
kesimini oluşturan 1,2
milyar insanın yaklaşık
% 75’i kırsal alanlarda
yaşamaktadırlar ve günlük
1$ altında gelire sahiptirler.
Dünya genelindeki kırsal
yoksulluk ortalaması % 29
oran ile % 13 olan kentleşme
oranından önemli derecede
daha yüksektir.
Kırsalda yaşayan insanlar kırsal yoksullukla mücadelenin bir yolu olarak,
gittikçe hızla artan miktarda tarım
dışı alanlara yönelmeyi ve kentlere
göç etmeyi bir çıkış yolu olarak görüyorlar. Çünkü kırsal yoksul olarak
tanımladığımız bu insanlar, kırsal
yoksulluk kavramının içine giren kırsalda altyapı yetersizliği, diğer temel
ihtiyaçların karşılanması ile ilgili hizmetlerin yeterli düzeyde alınamaması ve kredi imkânlarına ulaşmadaki
ciddi kısıtlar gibi birçok sorunla birlikte yaşamak zorundalar.
Genelde kırsal yoksulluğun azaltılması teorik olarak hızlı ekonomik
büyüme ile başarılabilir şeklinde görünmektedir. Ancak uygulamada,
yani hayatın içinde hızlı ekonomik
büyüme kırsalda her derde deva bir
çözüm asla değildir. Çünkü uygulanan politikalar; kırsaldaki tarımsal
verimliliği arttırmayı, kırsal altyapıyı
iyileştirmeyi, kırsalda yaşayan insanların sosyal hizmetlere ulaşmasını
ve sosyal güvenliklerini sağlamayı,
kırsaldaki üretici ve tüketici örgütlerinin gelişmesini teşvik etmeyi hedeflemiyorsa kırsal yoksulluk mutlaka
devam edecektir. Ayrıca bu politikalar, kırsaldaki kadınların gelir getirici
üretim kaynaklarına ve diğer sosyal
hizmetleri almalarına ulaşmalarında
da yetersiz kaldığı sürece kırsal yoksulluk yine devam edecektir.
Dr. Nezaket CÖMERT
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
Kırsal yoksulluğun kök salmış olduğu
yerlerde, kırsaldaki insanların sosyo-ekonomik olarak zorluklara karşı
fazla dirençli olamadıkları bir gerçektir. Bu gerçekle birlikte iklim değişikliği, diğer çevresel tehditler, dünya
nüfusunun her geçen gün artması ve
kırsaldan kente göç gibi önemli faktörler de, kırsal alanlardaki yaşam
koşulları üzerinde orantısız düzeyde
bir baskı oluşturmaktadırlar. Bu gibi
zorluklar karşısında kırsal yoksulluk
ile mücadele etmenin etkili yollarından biriside, özellikle doğal kaynakların ve mevcut ekolojik dengenin
yönetiminde tüm insanlığın elbirliği
ile hareket etmesidir.
Kırsal yoksulluğun
azaltılmasında neler
yapılabilir?
Kırsal kalkınma politikalarının sadece bitkisel ve hayvansal üretimi
arttırmaya odaklanması, ne gıda güvenliğinin sağlanması ne de kırsal
yoksulluğun azaltılması için yeterli
olmayacaktır. Bunun yerine olabildiğince geniş, etkin, kırsal ekonomiyi
çeşitlendirecek ve harekete geçirecek politika yaklaşımları üzerinde
çalışılması gereklidir.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile ortakları
ve diğer uluslararası kuruluşların her biri, kendi uzmanlık
alanlarına göre kırsal yoksullukla mücadele etmek için ortak kararlar almışlardır. Bu
karaların başlıcaları şunlardır:
• Sürdürülebilir kırsal kalkınma için
daha geniş bir strateji bağlamında
kırsal yoksulluğun azaltılmasına yönelik daha tutarlı bir yaklaşım belirlemek,
• Kırsal alandaki kurumları, yerel
üreticileri ve bu üreticilerin oluşturduğu tarımsal amaçlı üretici örgütlerini güçlendirmek ve bu örgütler
aracılığı ile doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını ve yönetimini
sağlamak,
• Gelir getirecek kaynaklar ile sosyal
hizmetlere ulaşmadaki eşitsizlikler
ile özellikle kırsaldaki cinsiyet eşit-
sizliğini azaltacak önlemler almak,
• Kırsalda gençler, kadınlar ve erkekler için iyi tarım uygulamalarını ve
tarım dışı istihdam alanlarını teşvik
edecek programları ve politikaları
uygulamak,
• Doğal kaynakların sürdürülebilir
kullanımının sağlanması için yatırım yapılması, kırsal yoksulluğun
azaltılması, kırsalda kadının ekonomik olarak güçlendirilmesi ve kırsal
ekonominin geliştirilmesi teşvik edilirken, kırsal nüfus arasındaki gıda
ve gelir düzeyindeki güvensizliğinin
etkili bir şekilde azaltılması için sosyal koruma programlarının geliştirilmesi,
• Tarımsal amaçlı üretici örgütlerinin özellikle aile işletmelerinin rekabet gücünün geliştirilmesinde, pazar
işlemlerinde ölçek ekonomisinin
anlaşılmasında ve üreticilerin pazar
gücünü kazanmalarında önemli bir
araç olduğu ve bu nedenle tarımsal
örgütlenmenin güçlendirilmesi gerekliliğidir.
Sonuç olarak, kırsal yoksulluğun
azaltılmasında sadece tarımsal faaliyetlere odaklanmış tarım politikalarının geliştirilmesi tek başına yeterli
olmayacaktır. Kırsaldaki gençlerin
özellikle de genç kadınların gerek
tarımsal amaçlı örgütler aracılığı ile
gerekse de bireysel olarak ekonomiye aktif katılımlarının sağlanması
ve üyesi/ortağı oldukları tarımsal
örgütlerindeki liderliklerinin geliştirilmesi yönünde politikalar geliştirilmeli ve bu politikaları hayata
geçirecek projeler uygulanmalıdır.
Ayrıca tarım sektörü tek başına kırsal nüfus için istihdam sağlayamayacaktır. Çünkü özellikle geçimlik
çiftçiler dediğimiz aile çiftçileri modernizasyon, ulusal ve uluslararası
pazarların taleplerini karşılamada ve
adapte olmada, standartları karşılamada zorlanmaktadırlar. Bu nedenlerden dolayı da kırsalda ekonominin çiftlik içi faaliyetlerde ve çiftlik
dışı alanlarda çeşitlendirilmesi ve
geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacı karşılamaya yönelik politikaların ve çalışmaların sayısının arttırılması önem arz etmektedir. Bütün
bunlara ilave olarak, yoksulluk ile
mücadelede atılacak en önemli diğer
bir adımda tüm ülkelerin küresel işbirliğine gitmesidir.
KAYNAKLAR
Tesisleri Açıldı
»» Sütaş, Türkiye’nin tarımsal nitelikli en büyük
biyogaz ve enerji üretim tesisinin açılışını Aksaray’da
gerçekleştirdi.
Sütaş, enerji ihtiyacının tamamını çiftliklerinin gübrelerinden ve
fabrikalarının organik atıklarından üretirken 10 milyon ağaca eş
değer sera gazı azaltımı gerçekleştirecek. Süt ve süt ürünleri sektörünün lider markası Sütaş, ineklerin yediği ottan sofralara ulaşan
süt ürünlerine kadar süt değer
zincirinin her aşamasını yönetip
kontrol ettiği entegre bir iş modeliyle çalışıyor. “Çiftlikten Sofralara” entegre iş modelimiz “doğal
lezzet”imizin güvencesidir diyen
Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı
Muharrem Yılmaz, doğal tarım ve
doğal enerji için de yatırımlarımıza devam edeceğiz.” dedi.
Açılış konuşmasında, “Doğal lezzeti doğal enerji ile üretiyoruz” diyen Yılmaz, açılışı gerçekleştirilen
tesisin, 6,4 MWh elektrik enerjisi
üreterek süt ürünleri fabrikasının elektrik ihtiyacının tamamını;
buhar ve sıcak su ihtiyacının da
önemli bir kısmını sağlayacağını
ifade etti. Enerji üretiminin diğer
bir çıktısı olan organomineral gübre üretimi için devam etmekte olan
yatırımlarının 2016 yılı sonunda
tamamlanacağını ve yem bitkileri
için günde 150 ton özel gübre üretileceğini söyledi.
Sütaş’ın bugüne kadar Aksaray’da
doğal tarım, doğal enerji ve doğal
lezzet üretim tesislerine yapılan
yatırımlarının 205 milyon dolara
ulaştığını; bin 450 çalışan ve 11 bin
süt üreticisi aile ile birlikte tarıma
dayalı sanayinin güzel bir örneğini ve bir bölgesel kalkınma modeli
oluşturduklarını ifade etti.
Muharrem Yılmaz, konuşmasında,
Sütaş Aksaray Doğal Enerji Tesisleri’nin küresel ölçekte bir sertifika programı olan Gold Standart
tarafından sertifikalandırılan Türkiye’nin ilk biyogaz tesisi ve Çevre
Bakanlığı’nın belgelendirdiği ilk
tarımsal nitelikli katı atık bertaraf
tesisi olduğunu vurguladı. Yılmaz,
“Şu ana kadar Aksaray Doğal Enerji Tesislerimize 9 milyon dolar yatırım yaptık. 2016 ve 2017 yılında
enerji üretim kapasitesini artırmak
ve gübre tesisini kurmak için 17
milyon dolar daha yatırım yapacağız. Yatırımlarımız tamamlandığında tesislerimiz, bin 800 ton/
gün gübre ve atık işleme kapasitesine sahip olacak; elektrik üretimimiz, 15 MWh’e, buhar üretimimiz
10 ton/saat’e çıkacak. Organomineral gübre üretim kapasitemiz ise
günde 350 tona çıkacak” şeklinde
konuştu. Bursa Karacabey’deki
Sütaş tesisleri bünyesinde benzer
bir tesisin yer aldığını, Tire’deki
tesislerin ise bu yılın Ekim ayı içinde devreye alınacağını kaydeden
Yılmaz, doğal enerji ve gübre yatırımlarının toplam tutarının 2017
sonunda 60 milyon dolara ulaşacağını ve böylece 10 milyon ağaçlık
bir orman kadar sera gazı salınımını azaltacaklarını ifade etti.
.
Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar
Lahana Kelebeği
1)http://www.worldbank.org/en/news/
feature/2014/03/22/mundo-sin-pobreza-leccion-brasil-mundo-bolsa-familia
2)http://www.ab.gov.tr/files/ardb/
evt/2_turkiye_ab_iliskileri/
3)http://www.fao.org/about/what-wedo/so3/en/
[Bilimsel adı: Pieris brassicae Linn. (Lepidoptera: Pieridae)]
Lahana kelebeği Pieridae familyasına ait bir kelebek türüdür. Kelebek donuk sarı renkli yumurtalara
sahiptir. Larvalar dört kez deri değiştirerek beş larva dönemi geçirir.
Son dönem larvalar, silindirik, sağlam ve diri görünüşlü olup karın ve
göğüs bölgelerinde parlak renkler-
le ve sarı renklidir. Erkek kelebeklerin ön kanatlarda kısa aralıklarla
siyah renkli pullar bulunmaktadır.
Erkek ve dişi kelebeklerin alt kanatları birbirine benzer. Pupalar ilk
dönemde soluk yeşil renkli, sonradan üzerinde siyak noktalar belirir.
Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN
16
Temmuz 2016 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
5 Haziran Dünya Çevre Günü
»» Birleşmiş Milletler kararıyla her yıl 5 Haziran “Dünya Çevre
Günü” olarak kutlanıyor, dünyanın birçok ülkesi gibi Türkiye’de de
çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Doğa koruma konusunda duyarlılık
yaratmayı, sorunlara dikkat çekmeyi amaçlayan Dünya Çevre Günü,
1972 yılından beri kutlanıyor.
BrExit* Kazanan Kim?
Değerli kooperatifçi dostlar,
»» Son zamanlarda medyada AB ile ilgili gündem futbol
şampiyonasından çok İngiltere’nin üyelikten çıkması ile ilgili oldu.
Bu nedenle sizlerle bu sayıda AB’de yaşanan son gelişmeler üzerinde
durmak istiyorum.
üyeliği kabul etmiştir. O günden
Geçen sayılardaki yazılarımda AB’de
sonra AB - İngiltere ilişkileri hep
özellikle Fransa’da ve Yunanissorunlu olmuş, İngiltere sürekli
tan’da yaşanan isyanlardan ve sıyukarıda örnekleri verildiği gibi
kıntılardan bahsetmiştim. Şimdi
ayrıcalıklı bir statü ile dışarıda
de medyada şok gibi karşılanan
kalmayı tercih etmiştir. Özellikama hiç te şok olmayan İngille Demir Lady Margaret Thattere’nin AB’den ayrılışı ile karşı
cher zamanında bu çatışmalar
karşıyayız. Bunun şok olmamasıDr. Erhan EKMEN üst düzeye çıkmıştır.
nın sebebi İngiltere’nin daha ilk
başından beri AB ile ilişkilerinden
Şimdi günümüze dönersek ve yuaçıkça görülmektedir. Gelin biraz geçmişe karıda verilen tarihçeye göre bir de konunun
bakıp bugün neler olduğunu anlamaya çalı- tarım ile ilişkisine bakarsak; İngiltere’nin ayşalım.
rılışı daha anlamlı olacaktır. Öncelikle AB’nin
Yüzlerce yıl süren savaşlar ve özellikle II. en eski politikası, AET kurulduktan bir yıl
Dünya Savaşından sonra, Avrupa Dün- sonra oluşturulan ilk politika olan Ortak Taya’nın en kanlı bölgelerinden birine dönüş- rım Politikasıdır. AB ortak bütçesinin halen
tür. Burada kalıcı barışı getirmek amacıyla %40’dan fazlası bu politikanın işletilebilmesi
önce silah yapımının ham maddesi kömür için kullanılmaktadır. Bu ortak bütçe, Almanve çelikte, sonra atom enerjisinde ve en so- ya ve İngiltere gibi ülkeler tarafından diğer ülnunda ekonomide karşılıklı kontrolü sağla- kelere göre daha fazla finanse etmektedirler.
yacak ortamlar oluşturulmaya çalışılmıştır. Fransa gibi tarımda ciddi potansiyeli olan ülFransa’nın önderliğinde Avrupa Ekonomik keler ise bu bütçeden diğer ülkelere göre daha
Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi fazla faydalanmaktadır. Yani İngiltere kendi
Topluluğunu kuran Antlaşmalar 1957 yılın- içinde milli tarım politikalarını yürütmek için
da Roma’da (İtalya) imzalanarak ilk somut kendi çiftçisine yeterli desteği AB kuralları geadımlar atılmıştır. Kurucu Altılar olarak reği veremezken, ortak bütçe için verdiği paanılan 6 ülke Belçika, Fransa, Almanya, İtal- ralarla Fransız çiftçilerini destekler pozisyona
ya, Lüksemburg, Hollanda tarafından AET düşmüştür. Bunun yanı sıra 20002li yıllarda
oluşturulmuştur. İngiltere bu oluşumu des- tarımda sıkça yaşanan reform çalışmaları tateklemesine rağmen içinde yer almamıştır. rım ile ilgili ciddi baskılara ve isyanlara sebep
Çünkü İngiltere’nin kendine ait bir hesabı ve olmuştur. Özellikle 2013 yılındaki son reform
bunun için kurulu bir düzeni vardı.
ve sütte kotaların kalkması gibi uygulamalar
Bu düzen, eski İngilizce’de “ortak çıkar, fay- bu durumu zirveye çıkarmıştır. Bir de bunlada” anlamına gelen commonwealth sözcüğü ra yakın bir tarihte uygulamaya girecek AB ile tanımlanan ve karşılıklı ekonomik etkile- ABD Transatlantik Ticaret Ve Yatırım Ortakşime dayanan “İngiliz Milletler Topluluğu” lığı (TTTIP) ile yaşanmaya başlayacak yeni
oluşumudur. Tarihte İngiltere’nin eyaleti sorunlar ilave edilirse durum daha iyi anlaveya sömürgesi olmuş ülkelerden oluşmak- şılır hale gelecektir. İngiltere’nin 50 ülkeden
tadır. Burada aralarında Malta, Kıbrıs, Ja- oluşan kendi topluluğu adına ABD ile kendi
maika, Güney Afrika, Tanzanya, Uganda, gümrük birliği anlaşmasını yapabilmesi için
Kenya, Mozambik, Kamerun, Sri Lanka, bir an evvel AB’nin bağlayıcı kurallarından
Singapur, Maldivler, Hindistan, Avustralya, kurtulması gerekmektedir. Bu duruma örYeni Zelanda, hatta Kanada gibi 5 kıtadan nek olarak; AB’nin hayvan refahı, hormon
bir araya gelen toplam 50 ülkeden oluşan bir kullanımı ve GDO’lu yem konusundaki sıkı
topluluktan bahsedilmektedir. Bu ülkelerin kurallar ve yasaklar nedeniyle İngiliz hayvançok önemli doğal kaynakları ve madenleri cılık sektörü ABD’ye karşı rekabette büyük bir
bulunduğu ve çoğunun hala Birleşik Krallık dezavantaj ile karşılaşacaktır. İngiltere, Dünhükümdarını sembolik olarak en üst düzey yanın en güçlü kooperatif ekonomisine sahip
yöneticileri olarak tanımladıkları düşünü- olsa da piyasadaki bu zayıflığa daha fazla katlürse; bu topluluğun İngiltere için önemini lanmak istememektedir.
ve getirisini tahmin etmek zor olmayacaktır.
Bütün bu değerlendirmeler ışığında şu sıraİngiltere bu avantajını kaybetmemek için lar bütün Avrupa’yı bir futbol havası sardığı
AB’ye hiçbir zaman tam anlamıyla üye olma- için maç skoru gibi bir değerlendirmede bumıştır. Örneğin ortak para birimi oluşturu- lunabiliriz. İngiltere’nin hiç sahaya girmeden,
lurken Eurozone bölgesi içine dahil olmamış saha dışında yürüttüğü bu maçtan aniden
ve para birimi olarak Sterlin kullanmaya ayrılması, yenik sürdürdüğü maçı bir anda
devam etmiştir. Bir başka örnek ise; pasa- avantaja dönmüş ve maçta öne geçmiştir.
port kontrolü olmadan ülkeler arası seyahat Hiç bitmeyen bir müsabaka olan bu maçedebilmek için oluşturulan, hiçbir birlikte- ta, İngiltere’nin gözden kaçırdığı bir husus
liğe girmeyen İsviçre’nin bile içine girdiği bulunmaktadır. Birleşik Krallığı oluşturan
Schengen Bölgesine İngiltere, İrlanda ile
Galler, İngiltere, İskoçya
birlikte dahil olmamıştır.
ve Kuzey İrlanda’nın bu
Yani İngiltere her zaman
süreç içinde farklı fikirAB’ye kerhen üye olmuşlerde olması nedenle kısa
tur. Zaten üyelik süreçi
bir süre sonra bu ülkebile sorunlu gerçekleşmişlerden bir ya da ikisinin
tir. Danimarka ve İrlanbağımsızlık isteğiyle ayrılda ile birlikte üyelik için
ma talebi ihtimali ortaya
yaptıkları başvurular İnçıkmıştır. Yüzyıldan fazla
giltere yüzünden Fransa
bir süreden beri Ortadotarafından ret edilmiştir.
ğu’da ülkelerin dağılma
Uluslararası Kooperatifçilik
General de Gaulle, eski
ve parçalanma sürecinde
Teşkilatınca bu yıl “gelecek için
müttefiki
İngiltere’nin
demokrasi havarisi olarak
hareket etme gücü” teması ilan
üyeliğine karşı 1963 ve
büyük gayretler gösteren
edilen “2 Temmuz Uluslararası
1967 yıllarında iki kez
İngiltere’nin, benzer bir
Kooperatifçilik Günü”nün
veto yetkisini kullanmış,
durum karşısında kendi
kooperatifçilerimize
zorlu
müzakerelerden
ülkesindeki tutumunu hep
kutlu olmasını dilerim.
sonra ancak 1973 yılında
birlikte göreceğiz.
.
* Britanya'nın (Birleşik Krallık) ilk iki harfi (Br) ile exit (çıkış) kelimesinin birleşmesinden oluşan Brexit,
İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkması anlamına geliyor.
O tarihten bugüne kamuoyunun duyarlılığı arttı
ama bir yandan doğanın başa çıkmaya çalıştığı
sorunlar daha da büyüdü. Küresel iklim değişikliği, su sorunu, nükleer enerjinin yarattığı
belirsizlik, doğal alanların tahribi, yaban hayat
üzerindeki baskı, giderek artan dünya nüfusunun ihtiyaçları ve yarattığı yük bizi koruma anlayışımızı ve yaşam biçimlerimizi gözden geçirmeye zorluyor. Bugünkü tüketim ve üretim
modelleri aynı kaldığı taktirde nüfus 2050’de
9 milyar 600 milyona ulaşacak ve bugünkü
yaşam tarzımızı sürdürmek için üç gezegene
ihtiyacımız olacak…
5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde TEMA Vakfı
tüm Türkiye’ye doğal varlıkları koruma çağrısı yaptı. Karar vericileri, Birleşmiş Milletler
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne uyumlu
politikalar üretmeye davet eden vakıf gezegeni
tehdit eden tehlikelere de şöyle dikkat çekti;
“Gezegenimiz iklim değişikliği tehdidi altında.
Suriye’de 2006 sonrası yaşanan iklim değişikliğine bağlı kuraklıklar nedeniyle yaklaşık 1.5
milyon insan kırsaldan şehirlere göç etmek zorunda kaldı. Türkiye’nin de içinde bulunduğu
bölgede yüzde 25’lere varan verim kayıpları
yaşanıyor. İklim değişikliği ve beraberinde
ekosistem üzerine getirdiği baskı unsurları nedeniyle 21. yüzyıl içinde çok sayıda canlı türü
yok olacak ya da yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya kalacaktır.”
Su kanununa ihtiyaç var
Vakfın açıklamasında tehditler
şu şekilde sıralandı;
• Orman kaybı: Türkiye’nin toplam 21.5 milyon hektar orman alanının yüzde 48’i erozyona
maruz kalıyor ve topraklar yok oluyor. Şimdiye
kadar 2/B uygulaması ile 473.420 hektar alan
orman rejimi dışına çıkarılmış, Orman Kanunu’nun söz konusu maddeleri ile 2013 sonuna
kadar 414.222 hektar ormanlık alanda madencilik, ulaşım, enerji, haberleşme, atık yönetimi
ve benzeri amaçlı tesisler için izin verilmiştir.
• Su: 2050 yılında dünya nüfusu 9 milyarı geçecek. 2025’ten itibaren 1.8 milyardan fazla insanın su kıtlığına maruz kalacağı tahmin ediliyor. Hala dünyada su tüketiminin yüzde 71’i,
Türkiye’de ise yüzde 73’ü tarım sektöründe
gerçekleşiyor. ‘81 İlde Su Varlıklarına Yönelik
Tehditler’ haritasına göre 37 ilde tespit edilen
72 tehdit var. Tehditlerin öne çıkan sebepleri
arasında endüstriyel faaliyetler, havzalar arası
su transferleri ve barajlar/HES’ler bulunuyor.
Su varlıklarını havza bazında geliştirmeyi, katılımcı ve şeffaf bir anlayışla yönetmeyi hedefleyen bir Su Kanunu’na ihtiyacımız var.
• Hava: Dünya sağlık Örgütü (DSÖ) 2016 verilerine göre dünyada şehirlerde yaşayan nüfusun yüzde 80’inden fazlası temiz hava soluyamıyor. Türkiye’de hava kirliliğinin kabul
edilebilir sınırı 2015’te 81 ilin 41’inde aşıldı. En
yüksek düzeyde hava kirliliği görülen 3 il Aksaray, Ağrı ve muş oldu. DSÖ’nün hava kalitesi limiti dikkate alınarak yapılan değerlendirmede
sadece Çankırı’daki değerlerin limitin altında
olduğu görüldü. Türkiye’de bir an önce hava
kirliliğini önleme konusunda adım atılması ve
hava kirleticileri için DSÖ tarafından önerilen
sınır değerlerin kullanılmasını sağlamak amacıyla yasal düzenleme yapılması gerekiyor.
Büyük mera kaybı
• Gıda: 1920’lerin başında arazilerimizin yüzde 56’sını oluşturan meraların oranı bugün
yüzde 19’a gerilemiştir ve mevcut meralarımızın yüzde 70’inde bitki örtüsü zayıf ve verimsizdir. Diğer yandan Türkiye’de 2020 yılında 5
milyon nüfus artışı olacağı tahmin edilmektedir. Eklenen nüfus için beslenmede en önemli
kısmı tutan tahıl üretimi dikkate alındığında
üretimimizin 1 milyon ton artması gerekecektir. Bu durum, eğer verimlilik artışı sağlanamazsa, yaklaşık 400 bin hektar tarım alanına
daha ihtiyaç duyulacağı anlamına gelmektedir.
• Biyoçeşitlilik: Türkiye biyolojik çeşitlilik
açısından çok zengin, ancak 12.000 bitki türünden 1.400’ü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.
5 Haziran
Dünya Çevre Günü
yasadısı yaban hayatı ticareti için Sıfır Tolerans
Köy-Koop Haber Temmuz 2016
KOOPERATİFÇİLİK
Dünyadan Kooperatif
Hikâyeleri
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
Değerli Kooperatifçi Dostlar,
Sizlerle bu hafta kooperatifçilik açısından çok tartışmalı bir konuyu
paylaşacağız. İsrail’den bir kibutz
hikâyesini aktaracağız. Dünya’da
kooperatif benzeri gösterilen ama
uygulamada kooperatifçilikten çok
farklı olan 2 önemli örgüt tipi bulunmaktadır. Bunlardan biri Sovyetler
Birliği zamanında demir perde ülkelerinde yaygın olan Kolhoz ve solhozlar diğeri ise; bugün de varlığını
sürdüren İsrail’deki Kibutzlardır.
İbranicede “topluluk” ya da “birlikte” anlamına gelen Kibutzlar, İsrail’de ortaklaşa toplum hareketinin
gerçekleştirildiği yerleşim bölgelerine verilen isimdir. İlk kez 1909
yılında kurulan ve İsrail devletinin
kuruluşunda önemli etkileri olan
bu yapı, başlangıçta sadece tarımla
sınırlıyken bugün çoğunlukla fabrikalar ve sanayi üretim ile ilgilenmektedir. Halen İsrail nüfusunun
%3’ünü oluşturan nüfusu 100- 2000
arasında 250 kadar kibutz vardır.
Kibutzlar sosyalizm ve siyonizmin
bir araya uygulanmaya çalışıldığı
yerlerdir. Burada topluluklar, din
merkezli olarak biraya gelmektedir.
Bu yaklaşım evrensel kooperatifçilik
prensipleri açısından farklı bir durum olarak kabul edilmektedir. Biz
bu farklılığa dikkat çekmek amacıyla bu hikâyeyi tercüme edip sizlerle
paylaşıyoruz.
Beit Shein Vadisi:
Kibutziçin Zengin Bir Yuva
Zeytin, üzüm, buğday, arpa, incir,
hurma ve nar. İncil’de yazılı bu yedi
tür, İsrail’in güneşte kavrulan topraklarında yetişmektedir.
Kibbutz Sde Eliyahu adlı Kibutz, hayatta kalmak için sadece tarım ilgili
işletmelere güvenen ve İsrail’de dini
olan tek kibutz olarak yukarıda sayılan
yedi çeşitten altısını genellikle pestisit
kullanmadan yetiştiriyorlarmış.
Merkezi Kibutz binaları yeşil çimenler ve büyük ağaçlarının ortasında bir
alanda bulunuyormuş. Taberiye Gölü’ne doğru uzanan Beit Shein vadisinde yer alan Kibutz, göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunuyormuş.
Kibutz çeşitli ticari işletmeler tarafından destekleniyormuş. Bunlardan
biri olan “Bio-Tur” kooperatifmiş.
Kooperatifin hareketli bir yapıya sahip olan bu bölümü, tarım faaliyetleri
ve biyolojik kontrol sistemleri ile ilgili
çeşitli turlar düzenliyormuş.
Sde Eliyahu adlı Kibutz sadece organik üretim yöntemleri için İsrail tarım
çevrelerinde önemli bir marka olmakla kalmıyor, aynı zamanda bir adım
daha öteye giderek; öncelikle zararlı
haşereleri yiyen böcek satışı ve ikinci
olarak da serada ve açık alanda tarla bitkilerinin tozlaşmasını sağlayan
bombus arısı işini geliştiriyormuş.
Nazilerin Üçüncü Reich dönemi sırasında kurtarılan Yahudi çocukları Kibutz’a ait Aliyah Gençlik Hareketi büyütmüş. Bu çocuklara ait grup 1935
yılında buraya gelmiş ve Kibutz 1939
yılında kurulmuş. ve Siyonizmi dinini
öğreten ilk hahamlardan biri olarak
bilinen ve 1875 yılında ölen Haham
Eliyahu Gutmacher, onuruna Sde
Eliyahu adı ile bu kibutz kurulmuş.
Mübarek Ramazan ayının bolluk ve
bereketinin bütün bir yıl üzerinizden
eksik olmaması diliyoruz. Umarız bu
Bayram ile birlikte bütün ülke birlik
ve beraberlik içinde ailelerimizle,
sevdiklerinizle nice sağlıklı ve mutlu
bayramlar yaşarız.
.
17
2016 Uluslararası Baklagiller Yılı ve ICAO
»» Dünya her geçen gün iklim değişikliğinin neden olduğu küresel sorunlarla
boğuşurken dünyanın geleceğini düşünen uluslararası kuruluşlar ve bilim dünyası
çözüm arayışlarını sürdürmekte, toplumda farkındalık yaratma adına etkinliklere
devam etmektedir.
Bu kapsamda Birleşmiş Milletlere bağlı Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO)
insanlığın geleceği için gıda güvenliğinin sağlanması ve kaynakların
verimli kullanılması yönünde çabalarına devam etmektedir. İklim değişikliği ve gıda güvenliği konusunda etkili olacak ürünlerde dünyanın
dikkatini çekmek üzere seçilen konuların ön plana alındığı ve çeşitli
etkinliklerle farkındalık yaratmaya
yönelik günler ve yıllar
ilan etmektedir.
Gelecekte muhtemel bir
gıda krizi karşısında insanlığın geleceğini kurtaracak ürünlerde dünyayı
uyarmakta ve hazırlıklı
olmaya davet etmektedir.
Bunun için FAO 2004
yılını Uluslararası Pirinç
Yılı, 2008 yılını Uluslararası Patates Yılı, 2013
yılını Uluslararası Kinoa Yılı ve
2016 yılını Uluslararası Baklagiller
Yılı ilan etmiştir. Üye ülkelerde üretimden tüketime kadar her kesimin
bilgilendirilmesini ve bu ürünlerde
üretimin öneminin vurgulanmasını
hedeflemiştir.
2016 yılı içinde de Uluslararası Baklagiller Yılı faaliyetleri çerçevesinde
konu ile ilgili Uluslararası Örgütlerde bu yönde toplantılar yapmakta,
insanlığın geleceği için baklagillerin önemini ortaya koyarken üyelerinin konuya önem vermelerini
isteyerek, bu yönde çalışmalar yürütmesini önererek FAO’nun çalışmalarına destek olmaktadırlar.
Dünyadaki tarımsal
amaçlı kooperatiflerin
uluslararası üst örgütü
olan Uluslararası
Kooperatifler Birliği’nin
(ICA) sektör örgütü
olan Uluslararası Tarım
Kooperatifleri örgütü
(ICAO) 23-25 Mayıs
2016 tarihleri arasında
Tayland Kooperatifler
Birliği’nin (CLT) ev
sahipliğinde Bangkok’ta
gerçekleştirdiği yönetim
kurulu toplantısının
ardından 2016 Uluslararası
Baklagiller Yılı ve Gıda
Güvenliği Semineri
gerçekleştirdi.
Seminere örgüte üye tarımsal
amaçlı kooperatiflerin temsilciler
ile başta FAO olmak üzere uluslararası kuruluşlardan temsilciler
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
katıldılar. Baklagillerin dünya için
önemini ortaya koydular. Gelecekte
dünyada yaşanacak bir gıda krizinde ve küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle gıda üretimindeki
sorunların aşılmasındaki önemine
dikkati çektiler. Tarımsal amaçlı
kooperatiflerin bu konuda yaptıkları ve yapacakları çalışmaları dile getirdiler. Araştırma ve geliştirme çalışmalarında kooperatiflere düşen
sorumlulukları belirttiler. Gerek
toprakların korunması gerekse insanlığın ihtiyacı olan gıdanın güven
altına alınması için tarım kooperatiflerinin atması gerekli adımlar ortaya kondu. Dünyadaki kooperatiflerin baklagil üretimindeki yeri ve
önemi ele alındı. Dengeli beslenme
açısından baklagillerin üretiminin
artırılmasının gerekliliği tartışıldı.
İklim değişikliği karşısında baklagil
üretimi ile sorunların nasıl aşılabileceği dile getirildi.
Seminerde konuşmacılar dünyada
kooperatifler arası dayanışma ile
yaratılacak çözüm yollarını gösterdiler. ICAO ve FAO arasındaki ilişkilere ve bu ilişkilerin gelecekteki
çalışmalardaki önemine değindiler. Her geçen gün aratan yoksulluk ve açlık tehlikesi karşısında
kooperatiflerce üstlenilecek rolleri
değerlendirdiler. Hükümet politikalarında bu yönde yapılması gereken düzenlemeler ele alındı. Başta
Tayland olmak üzere ülkelerde bu
yönde yapılan çalışmalar sunuldu.
Küresel ısınma sonucu değişen üretim desenleri ve teknikleri dikkate
alınarak baklagillerin gelecekte insanlık için ne derece önemli olduğu
bir kez daha tartışıldı.
ICAO’nun global sorunlar karşısında geleceğe yönelik politikaları kapsamında baklagillerin üretimden
araştırma geliştirme çalışmaları
olmak üzere pazarlamanın
son halkasına kadar olan
duyarlılığı ortaya konuldu.
Örgüte bağlı kooperatifler
ile işbirliği ve dayanışmanın
bu konuda da gösterilmesinin önemi vurgulandı.
Seminerde ülkemiz
adına yapılan
sunuşta baklagiller
konusunda ülkemizde
dünden bugüne gelişmeler
dile getirildi. Baklagil
üretiminin ülkemiz
için beslenme, iç ve dış
ticaretteki önemine
değinildi. Dünyada başlıca
üretici ülkeler arasında
yer aldığımız konuda
bazı ürünlerde neden
ithalatçı ülkeler arasında
yer aldığımız belirtildi.
Üretim potansiyelimizin
yüksekliğine rağmen
bunu tam anlamıyla
değerlendiremediğimiz
ifade edildi.
Ülkemiz için olduğu kadar dünya
içinde önemli olan baklagillerde
kooperatiflerin rolünün ne derece
önemli olduğu vurgulandı. Özellikle
dünyada kooperatifler arası dayanışma ile başta tohum olmak üzere tüm
konularda karşılaşılacak sorunların
çözümünün kolaylaşacağı açıklandı.
Diğer seminerlerde olduğu gibi
dünya tarım kooperatifleri global
sorunlar konusundaki duyarlılıklarını bu seminerde ortaya koydular.
Uluslararası Tarım Kooperatifleri
Örgütü seminerde ortaya konulan öneriler doğrultusunda üyeleri
baklagiller konusunda gerekli özeni
göstermeye davet etti. Üye kooperatiflerin ülkelerinde uygulanan politikalar doğrultusunda baklagil üretimi konusunda etkin olmalarının
gerekliliğini işaret etti. Dünyada
yaklaşan gıda krizi karşısında baklagillere önem vermemizi bir kez
daha üyeleri ve dünya ile paylaştı.
.
17 Haziran: Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü
»» Bir santimetrekarelik toprağın oluşumu için
600 yıla yakın zamanın geçmesi gerekirken,
dünya her yıl çölleşmeye bağlı olarak 12
milyon hektar toprak kaybediyor.
1994 yılında Birleşmiş Milletler’in aldığı bir kararla, 17 Haziran, Dünya
Çölleşme ile Mücadele Günü olarak
kutlanmaya başlandı. Çölleşme, en
basit anlamıyla yenilenemeyen en
önemli doğal kaynağımız olarak kabul edilen verimli toprakların kaybedilmesi olarak açıklanabilir. Çölleşmeye dayanan sorunlar dünya
çapında bir buçuk milyar kişiyi etkiliyor. Türkiye’nin uzaydan çekilen
fotoğraflarına bakıldığında ise, bilim adamları
50 sene sonra tamamen
çöl olabileceğinin uyarısını yapıyorlar.
BM her yıl farklı temalarla bugünü kutluyor. Bu Yılda “ Dünyayı
Koru, Araziyi İyileştir,
İnsanı Yaşat” felsefesiyle kutlanıyor.
18
Temmuz 2016 Köy-Koop Haber
TARIM
Baklagiller’de Acı Reçete... Nereden… Nereye….
»» Türkiye baklagillerin gen merkeziydi. Maalesef günümüzde dışarıya bağımlı olduk.
Dünya üzerinde tarımı çok eski yıllardan beri yapılmakta olan yemeklik
tane baklagillerin diğer bir deyişle
bakliyat ürünlerinin insan beslenmesinde bitkisel kaynaklı protein gereksiniminin karşılanması bakımından
büyük önemi bulunmaktadır.
Yemeklik tane baklagillerin iklim ve
toprak istekleri dikkate alındığında,
Türkiye`nin büyük bir baklagil yetiştirme potansiyeline sahip olduğu görülmektedir. Ülkemizin kuru
tarım alanlarında nadasın daraltılmasında nohut ve mercimeğin, sulu
tarım arazilerinde fasulye, bakla,
bezelye ve börülcenin ekim nöbeti
içerisinde bugünkünden daha fazla
yetiştirilmesi mümkündür.
Birleşmiş Milletler Gıda ve
Tarım Örgütü, Türkiye`nin
girişimleriyle 2016 yılını
Uluslararası Bakliyat Yılı
ilan etti. Ülkemizde 1988`de
20 milyon dekar alanda
baklagil ekimi yapılırken,
2016`ya gelindiğinde
ekim alanı yaklaşık 6
milyon dekar‘a geriledi.
Üretim ise 1988`de 2
milyon 136 bin ton iken,
2016`ya geldiğimizde %
50 düşüşle 1 milyon tona
indi. 1988`de 2 bin ton olan
bakliyat ithalatı 2016‘ya
geldiğimizde 400.000 tonu
geçerek Türkiye‘nin net
ithalatçı konuma geldiği
görülmektedir. Son 2
yılda baklagildeki dış açık
yaklaşık 200 milyon dolar
civarındadır.
TÜRKİYE’DE EKİM ALANLARI
Yıllar
Nohut
Kuru Fasulye Mercimek Kırmızı Mercimek Yeşil
2002
6 600 000
1 800 000
4 200 000
720 000
2003
6 300 000
1 620 000
3 800 000
620 000
2004
6 060 000
1 550 000
3 790 000
600 000
2005
5 578 000
1 412 000
3 867 000
532 000
2006
5 243 672
1 290 515
3 787 075
454 625
2007
5 036 745
1 092 497
3 572 328
323 083
2008
5 051 654
982 326
2 909 766
276 977
2009
4 559 344
949 280
1 893 780
255 531
2010
4 556 900
1 033 811
2 116 000
228 922
2011
4 464 129
946 254
1 923 225
225 248
2012
4 162 416
931 740
2 147 875
226 903
2013
4 235 570
847 630
2 605 000
206 783
2014
3 885 175
911 103
2 324 461
170 476
2015
3 593 042
935 840
2 074 690
163 881
2016*
3 600 000
900 000
2 100 000
170 000
Kaynak:TUİK *Tahminidir.
TÜRKİYE’DEKİ ÜRETİM MİKTARLARI (Ton)
Yıllar
Nohut
Kuru Fasulye Mercimek Kırmızı Mercimek Yeşil
2002
650 000
250 000
500 000
65 000
2003
600 000
250 000
485 000
55 000
2004
620 000
250 000
480 000
60 000
2005
600 000
210 000
520 000
50 000
2006
551 746
195 970
580 298
42 326
2007
505 366
154 243
508 378
26 803
Bakliyat ithalatının büyük kısmını kırmızı mercimek oluştururken,
bunu fasulye, yeşil mercimek ve
nohut izliyor. Dünya bakliyat üretiminde % 25`lik pay ile Hindistan ilk
sırayı almaktadır. Türkiye ise 10.sırada yer almaktadır.
2008
518 026
154 630
106 361
24 827
2009
562 564
181 205
275 050
27 131
2010
530 634
212 758
422 000
25 400
2011
487 477
200 673
380 000
25 952
2012
518 000
200 000
410 000
28 000
Türkiye‘de Ne Oldu
da Üretici Baklagil
Üretiminden Son Yıllarda
Hızlı Bir Şekilde Çekildi?
2013
506 000
195 000
395 000
22 000
2014
450 000
215 000
325 000
20 000
2015
460 000
235 000
340 000
20 000
Bunun birçok sebebi var.
1 – Türkiye‘de üretim maliyetlerinin yüksekliği genel bir sorun. Üretimde kullanılan girdilerdeki fiyat
yüksekliği bezginliği artırıyor. Bu
sadece baklagiller için değil tüm tarım ürünleri için geçerli. Akaryakıt,
gübre, ilaç, tohum gibi temel üretim
araçlarında dışa bağımlı olan Türkiye‘de girdi fiyatları sürekli artarken
çiftçinin ürettiği ürünün fiyatı aynı
oranda artmıyor. Üretici para kazanamadığı için de üretimden kaçıyor.
Türkiye‘de tarım dışı kalan 4 milyon
hektar alan bunun kanıtı niteliğinde.
2 -Türkiye‘de 1980‘li yılların ikinci yarısında uygulanan destekleyici
politikalar, baklagillerin üretimine
önemli bir ivme kazandırdı. 1990‘lı
yıllarda uygulanan tam tersi politikalar ise baklagillerin üretimini
olumsuz etkiledi. Baklagiller, 1994
yılında destekleme kapsamı dışında bırakılınca üretimin azalması
yönünde sonuçlar ortaya çıktı. Alımının tamamen durdurulması ve
yerine bir pazarlama politikası oluşturulamaması ile birlikte üretici,
pazarlama sorunu yaşadı. Ürettiği
ürün elinde kalanlar ekim alanlarını,
fiyat garantisi olan ve üretimi daha
kolay olan diğer ürünlere kaydırarak
baklagillerin üretiminden kaçtı.
2016*
461.000
226 000
345 000
21 000
Kaynak:TUİK *Tahminidir.
TÜRKİYE’DEKİ VERİMİ (KG/DA)
Yıllar
Nohut
Kuru Fasulye Mercimek Kırmızı Mercimek Yeşil
2002
98
139
119
90
2003
95
154
128
89
2004
102
161
127
100
2005
108
149
134
94
2006
105
152
153
93
2007
100
141
142
83
2008
103
157
37
90
2009
123
191
145
106
2010
116
206
199
111
2011
109
212
198
115
2012
124
215
191
123
2013
119
230
152
106
2014
116
236
140
117
2015
128
251
164
122
2016*
129
241
166
126
Kaynak:TUİK *Tahminidir.
3- Baklagillerin üretiminde işçilik
maliyeti diğer alternatif ürünlere
göre daha yüksek. Bu da üreticiyi
zorluyor. Hasat, çoğunlukla işçiler
tarafından elle toplanarak yapılıyor.
Alternatif ürünlerde bu maliyet kısmen daha düşük. Üretim maliyetinin artması, verim düşüklüğü nedeniyle Türkiye‘deki üreticiler dünya
fiyatları ile yarışamıyor.
4- Üretici tercihini makinalı hasat
yapılan ürünlerden yana kullanıyor.
Tarımda uygulanan yanlış politika
ve yüksek maliyetler nedeniyle daha
az zahmetli, maliyeti düşük, insan
işgücüne daha az gereksinim duyulan ürünlere yöneliş var. Bu durum
baklagillerin üretimi açısından gelecekte de büyük bir tehlikeye işaret.
5- Kaliteli ve verimli tohum kullanımı yok denecek kadar düşük. Devlet
ve tohumculuk firmaları baklagillerin üretimine ilgisiz. Bu yüzden kaliteli ve verimli tohum bulmak zor.
Çok düşük miktarlar karşısında da
üretici kendi yetiştirdiği üründen tohumluk ayırıyor. Bu da verim düşüklüğüne neden oluyor.
6- Baklagil üretiminin iklim koşullarına büyük ölçüde bağlı olması sorun
oluşturuyor. Son yıllarda çok tekrarlanan kuraklık en çok baklagillerin
üretimini olumsuz yönde etkiliyor.
Türkiye‘de iklimsel verilere ilişkin
öngörüler kısa süreleri kapsadığından, üreticilere gelecekte yapılacak
yönlendirmeler söz konusu olmuyor.
7- Türkiye, baklagillerin üretiminde
sorunlar ve darboğazlarla uğraşırken; Kanada, ABD ve Avustralya,
1990‘lı yıllardan sonra baklagillerin
üretimine çok önem verdi. Bu ürünlerde araştırma çalışmalarına büyük
kaynaklar aktararak altyapı oluşturdu. Elde edilen bulguları üretime aktarıp üretim ve ihracatlarını arttırdı.
Türkiye‘de kuru tarım alanlarında
daha çok eski toprak işleme teknikleri uygulanmakta, sulu koşullarda
ise bölgeden bölgeye, hatta çiftçiden
çiftçiye değişen uygulamalar yapılmakta. Böylece, toprak işleme, ekim
zamanı ve sıklığı, sulama, gübreleme, hastalıklarla savaşım ve hasat–
harman gibi yetiştirme tekniği uygulamalarında yetersiz kalıyor. Bu
nedenle birim alan verimi düşerken,
üretim maliyeti artıyor.
Bakliyat Üretiminin
Artırılması İçin;
1. Öncelikle mazot, gübre, ilaç, tohum gibi girdilerin fiyatları kontrol
altında bulundurulmalıdır.
2. Hastalık ve zararlılara dayanıklı, makineli hasada uygun, kaliteli,
yüksek verimli, yerli tüketicilerin ve
dış pazarın isteğine uygun yeni çeşitlerin geliştirilmesi için çalışmalar
yapılmalıdır.
3. Yerel çeşitlerin sürdürülmesi ve
geliştirilmesi sağlanmalıdır.
4. Bakliyat ekim alanlarının genişletilmesi için “Nadas Alanlarının Daraltılması Projesi” yeniden başlatılmalıdır.
5. Hasat döneminde bakliyat ithalatına izin verilmemelidir.
6. Hasattan sonra çiftçinin ürününü
satın alıp pazarlayacak müdahale
kuruluşları oluşturulmalıdır.
Ve son olarak, baklagil üretiminde
yaşanan sorunları gören Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı, çiftçiyi bakliyat üretimine teşvik etmek için 2015
yılında prim desteklerini % 100, 2016
yılında ise % 50 oranında arttırarak
kilogram başına desteği 30 kuruşa
çıkardı. Bu durum bakliyat üretimini kısmen arttırabilir. Ancak uzun
vadede, sorunların çözümlenmesine
katkısı yetersiz kalacaktır. Kaynak: ZMO
Köy-Koop Haber Temmuz 2016
DOĞA
Süt ve Süt Üreticilerinin
Sorunları Masaya Yatırıldı
»» GTHB, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü
tarafından Süt ve Süt Ürünleri Dış Pazar Stratejileri
Sektör Toplantısı, Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş
başkanlığında gerçekleştirildi. Daniş’in süt üreticileri
ile bir araya geldiği toplantıda, süt sektöründe yaşanan
gelişmeler ve sorunlar masaya yatırıldı.
Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş,
“Bakanlığımız bünyesinde tarımsal
dış pazarlara yönelik yeni bir strateji planı dahilinde sayın bakanımızın
talimatlarıyla oluşturduğumuz yapılanmayla ilgili ilk toplantımızı süt
ve süt ürünleri sektörüyle yapıyoruz.
Türkiye olarak gerçekten tarımsal
potansiyelimiz son yıllarda giderek
arttı. Verimli üretim yapabiliyoruz,
kaliteli üretiyoruz ancak biraz daha
dış pazarlara yönelik stratejilerimizi nasıl geliştirebiliriz, onun arayışı
içerisindeyiz” ifadesinde bulundu.
Daniş, “Tarım Bakanlığı olarak
ürünlerin pazarlanması noktasında
‘nasıl daha aktif rol alırız, üretim
stratejilerimize pazarların etkisini
nasıl yansıtabiliriz’ konularında yapmış olduğumuz toplantılarda sayın
bakanımızın bu yönde talimatları
doğrultusunda arkadaşlarımızla birlikte yeni bir eylem planı hazırlamış
olduk. Bu çerçevede bundan sonraki
süreçte ilgili sektörlerle beraber dış
pazarlarda avantajlarımız neler dezavantajlarımız neler bunları çalışıp
hangi ürünlerimizi hangi çeşidiyle
ne zaman nasıl dış pazarlara ulaştırabiliriz bunun arayışı içerisinde
olacağız. Bu noktada da tabi ki sektörle ilgili kuruluşlarla da sürekli koordinasyon halinde olmamız gerekmektedir” şeklinde konuştu.
Kriz yaşamadık
Süt sektörüne bakıldığında her yıl
mart nisan aylarından sonra arz fazlası yaşandığını belirten Daniş, “Bu
sene bu daha erken başladı. Değişik
destekleme modelleri ortaya kondu
ancak rekabet ettiğimiz veya ihracat yaptığımız özellikle Avrupa’da
bu noktada yıllardan beri vermediği
bazı destekleri hayata geçirince zorlandık ve ilk defa Et ve Süt Kurumu
tarihinde regülasyon görevi amaçlı piyasadan süt çekmeye başladı .
Avrupa’da dünyada sütle ilgili ciddi
krizler yaşanırken şu ana kadar biz
bunu çok derin bir kriz yaşamadan
bu günlere getirdik ve bu süreç hala
devam ediyor. Ülkemizin hemen hemen her yerinde soğuk süt anlamında fiyat regülasyonu sağlamış olduk”
değerlendirmesinde bulundu.
Süt üretimine 20 milyar TL destek
“Türkiye süt üretiminde dünyada 10,
Avrupa’da ise 3. Sırada” diyen Mehmet Daniş, Son 13 yılda hayvancılık
destekleriyle beraber ciddi anlamda artış sağlandığını, hayvancılığa
bitkisel üretimde olduğu gibi ciddi
katkılar verildiğini kaydetti. Daniş,
“Desteklerimiz yaklaşık 11-12 kat artırıldı. Bu dönemde yaklaşık 20 milyar TL destek verilmiş oldu” dedi.
İhracat yeterli değil
Bakan Yardımcısı, “Yapılan çalışmalarla süt üretimimiz yüzde 122 arttı.
Son 13 yılda süt ve süt ürünleri ihracatımız çok ciddi artışlar kaydetti
ancak hala bunun yeterli olmadığını
düşünüyoruz. Hala uluşabileceğimiz
yeni pazarlar ve bu pazarlara sunabileceğimiz yeni ve çeşitli ürünlerimizin olabileceğini düşünüyoruz. Et ve
Süt Kurumu’nun yeniden yapılanması, Ulusal Süt Kayıt Sistemi’nin
kullanılması, Ulusal Süt Konseyi’nin
oluşturulması sütte kurumsal bir
yapılanmanın sonucu olarak bugün
karşımızda duruyor. Hayvancılığın
geliştirilmesi adına Hayvancılık Biyoteknoloji Merkezi’nin kurulması,
yerli gen kaynaklarının halk elinde
koruma altında desteklenmesi, koyun ve keçi ırklarının halk elinde
ıslahı çalışmaları, sürü yöneticisi
istihdamına destek, mera ıslah çalışmalarımız, veteriner sınır kontrol
noktalarının açılması hayvancılık
adına ülkemizde aldığımız mesafenin bir göstergesidir” dedi.
Modern süt çiftlikleri artacak
Endüstriyel süt üretiminde hedefin
12 milyon ton olduğu değerlendirmesinde bulunan Mehmet Daniş,
modern süt çiftliklerinin sayısını artırma gayreti içerisinde olduklarına
işaret etti. Daniş, “Süt ürünlerimizin ihracatını artırmalıyız, pazarlara ulaşmalıyız. Hayvan hastalıkları,
sürü sağlığı ve yönetim programları
konusunda da daha modern daha
etkin projeler üzerinde çalışıyoruz”
dedi.
Türk dondurması butik ürün
olarak pazarlanabilir
Daniş, “Bizim geleneksel dondurmamız çok farklı. Dondurma konusunda
da bir başlık açılabilir diye düşünüyorum çünkü tanıtması çok kolay,
tüketimi çok fazla çünkü. Türk dondurması butik bir ürün olarak katma
değeri çok yüksek bir ürün olarak belki pazarlanabilir” şeklinde konuştu.
Kamu spotları film gibi olacak
“Sayın bakanımızın kamu spotlarının
kamu spotu şeklinde değil de belki
bir sinema kalitesinde insanların prime time da izleyebilecekleri film gibi
olması yönünde bir talimatı oldu” diyen Mehmet Daniş, bununla ilgili birkaç deneme yapıldığını kaydetti.
Tarım müşavirleri sektörün emrinde
Bakan Yardımcısı Daniş, yeni tarım
müşavirlerinin Bakanlık bünyesine
alındığına dikkat çekerek, “Bunları
da Avrupa Birliği gibi Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumlara hemen
ataması yapıldı. 5 ülkede müşavirlerimiz var. Bu sayı daha da artacak.
Bu arkadaşlarımız sektörün emrinde
olacak” vurgusu yaptı.
Peygamber Devesi
19
»» Yaz mevsiminin bitmesine yakın dönemlerde ortaya çıkan böceklerin ömrü
3-4 aydır. Güçlü olan birinci çift ayaklarının duruşu, böceğe ellerini açıp dua
edermişçesine bir görünüm verdiği gibi, deveye de benzetildiğinden halk arasında
adı peygamberdevesi denilmektedir. Kimi yerlerde peygamberböceği de denir.
Doğal dengenin önemli bir
halkası
Genellikle bağ, bahçe ve tarlalardaki
zararlı böceklerle (termit, karınca, hamam böceği, kakalak, sinek,
kulağakaçan, kene, cırcır böceği,
çekirge, tahta kurdu, tahta
kurusu, vs.) beslenir. Ekili
olan bitkiler için zararlı olan
böcekleri tüketir. Bu nedenle doğal dengenin önemli bir
halkasını oluşturmaktadır.
Eğer protein ihtiyaçlarını tam
karşılayamazlar ise büyük
sürüngen veya iri haşerelerle (kertenkele, çıyan, akrep,
örümcek, yılan, fare, vs.) ve
bunun yanında küçük kuş
türleriyle beslenmeye çalışırlar. Çok yırtıcı olduğundan
peygamberdevesi toplu olarak kapalı bir yere konulduğunda birbirlerini de yerler.
Gelişmiş av stratejisi
Kamufle olmak için üzerinde yaşadıkları bitkinin, yerin rengini alırlar. Yerde dolaşmaktan çok bitkiler
arasında bulunmayı yeğlerler. Bir
peygamber devesi yeşil ya da kurumuş bir yaprağa, ince bir dala, bir
likene, parlak renkli bir çiçeğe ya
da karıncaya benzer bir görünümde
olabilir. Bu kamuflaj peygamber devesini düşmanlarından gizlemenin
yanı sıra avına sezdirmeden yaklaşmaya ya da kurbanını hareketsiz bir
biçimde bekleyerek tuzağa düşürmeye yarar. Karınca taklit eden türleri de bulunur. Peygamber devesi,
başarılı bir avcıdır da. Av stratejisi,
kusursuz görüş açısına, sessizliğine,
sabrına ve şaşırtıcı hızına bağlıdır.
Kanatları olmasına karşın, zamanının büyük bölümünü kıpırdamaksızın geçirir ve onu çevresinden ayırt
etmek oldukça zordur. Bir yaprağı
ya da çiçek tomurcuğunu andıran
hayvan avının üzerine atlamak için
en uygun zamanı sabırla bekler. Saldırdığında, bir hayvanın sahip olabileceği en hızlı kas hareketlerinden
biriyle hareket eder.
Peygamber devesi böceği,
çiftçilere zarar veren
böcekleri tükettiği için
faydalıdır.
Çok oynak olan başının iki yanında
iri gözleri vardır. Görme yeteneği çok iyi olan bu gözler sayesinde
avını uzaktan görme yeteneğine
sahiptir. Vücudu çok ince ve uzundur. Başını bir yandan diğer yanına
döndürebilen ender türlerdendir.
Çakı gibi bükülebilen ön ayaklarıyla
çekirge, tırtıl, eşek arısı, sinek, kelebek ve bahçelere zararlı daha birçok böceği avlayabilir. Tarım için
zararlı birçok böceği tüketirler.
Sinir sistemi kafada değil,
vücutlarında
Dişi peygamber devesi çiftleşme
sırasında, genelde erkek böceği yer
ama erkek böcek kafası ve ayakları
yense bile dişiyle çiftleşme yeteneğini kaybetmez. Peygamber develerinde sinir sisteminin merkezi
kafada değil de vücutta olduğu için
çiftleşmeye devam eder.
Dişiler kozaya benzer büyükçe bir kapsül içinde yaklaşık
100-200 yumurta bırakırlar. Dişileri yumurtalarını
havada katılaşan sümüksü
bir salgıyla birbirine yapıştırırlar. Kapsül yumurtaları
düşmanlardan ve kötü hava
şartlarından korur.
Peygamber devesi yaşamının
büyük bölümünü kıpırdamadan başının altında büktüğü
iki ön ayağı ile dua eder ya
da meditasyon yapar gibi geçirdiğinden, pek çok insan doğaüstü
bir canlı olduğunu düşünmektedir.
Yaklaşık 1800 farklı türü
bulunur.
Kutuplar dışında, dünyanın hemen
her bölgesinde yaşayan peygamber
devesinin yaygın olarak görüldüğü
yerler tropikal ve güneşli iklimin
yaşandığı bölgelerdir.
Yaşam aralığı, bir yılın ilkbahar aylarından, sonbahar aylarına denktir. Yavrular, ilkbaharda havaların
ısınmaya başlamasıyla birlikte yumurtadan çıkmaya başlarlar. Yumurtadan çıktığında, tıpkı kanatsız
erişkinlere benzeyen yavrular sonraki birkaç ay boyunca, dış kabuklarını 5,10 kez değiştirirler ve her
seferinde biraz daha büyürler. Yaz
sonlarında ise artık erişkindirler.
Sık sık çekirgeyle karıştırılır ama
benzersiz üçgen başı onun en belirgin ayırt edici özelliğidir. Altı bacağı vardır, ama öndeki iki bacağı
sürekli başının hemen altında kıvrılmış olarak durur.
.
Dünya Son On Yıldır Arı Soyu Hızla
Tükenmeye Başladı
»» Tarım ilaçları, yaşam alanlarının daralması ve iklim değişiklikleri bu durumun
etkisini daha da artırıyor.
Kanadalı bilim insanlarına göre
arı ölümlerindeki artış tarım
sektörünü de etkiliyor. Zira
birçok meyve ve sebzenin
çoğalmasında arıların önemi
büyük.
“Birçok tarım ürünü döllenme
işleminin polenlerle gerçekleşmesi için böceklere ihtiyaç
duyar. Ama arılar ve bal arıları
dünya genelinde bu görevde
en fazla rolü olan böceklerdir.
Bunun temel nedeni onları kolayca
yönetebiliyor olmamız. Hangi ürünün döllenmesini istiyorsak arıları
o ürünün bulunduğu tarlaya götürmek yeterlidir. Birçok ürün bal arıları olmasaydı çoğalamazdı.”
British Columbia Üniversitesi’ndeki araştırmacılar tamamıyla doğal
yöntemlerle genetik açıdan daha
üstün bir kraliçe arı üretiyor. Bu sayede amaç hızla gerileyen arı soyunun kurtarılabilmesi.
bancı bir DNA eklemek gibi
bir şey kesinlikle söz konusu
değil.
Bizim burada yaptığımızın
insanların ürünlere yüzyıllardır yaptığı şeyden farkı
yok. Arı toplumundaki doğal farklılıklara bakmak ve
daha iyi özelliklere sahip
bir arı elde etmek için onları döllemek.”
Program, arı kolonilerinde ölümlere sebep olan zararlılara, patojenlere ve felaketlere karşı arıların mücadele etmesini sağlayacak genetik
özelliklerin yayılmasını amaçlıyor.
“Bu kesinlikle bir genetik değişiklik
değil. Biz sadece arıların doğal farklılıklarını ve üreme yöntemlerini
gözlemliyoruz.
Genetik açıdan değiştirilmiş bir organizma elde etmek için arılara ya-
Arılar antik Mısır’dan beri insanlar
tarafından kullanılıyor. Ve asırlardır hayatta kalabilmek için değişime ayak uyduruyorlar. Bugün de
hayatta kalmak için mücadele ediyorlar. Örneğin bir arı kolonisi yüz
binlerce işçi arı sayesinde her gün
300 milyon çiçeğin döllenmesini
sağlıyor.
Araştırmacılar ise onların hayatta
kalması için ellerinden geleni yapmakta kararlı.
KIRSAL KALKINMA
Kırsal Kalkınma Eylem Planı Yayımlandı
»» Ulusal Kırsal kalkınma Stratejisi kapsamında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
tarafından hazırlanan Kırsal Kalkınma Eylem Planı (2015-2018) 1 Haziran 2016
tarih ve 29729 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Eylem planı, Onuncu kalkınma planı
(2015-2018) ve bölgesel gelişme ulusal stratejisi (2014-2023)ve UKKS
(2020)gibi ulusal kalkınma ve strateji dökümanlarında ortaya konulan
hedeflerle uyumlu olarak kırsal ve
kentsel alanlar arasındaki gelişmişlik farkının azaltılması ve bu alanlar
arasındaki etkileşim ve bütünleşmenin güçlendirlmesi suretiyle refahın
ülke sathına daha dengeli yayılmasına katkı sağlayacaktır. Ulusal Kırsal Kalkınma stratejisi (2014-2020)
esas alınmak suretiyle hazırlanan
Kırsal Kalkınma Eylem Planında kırsal cazip hale getirilmeye çalışılıyor.
Kadınlara % 75 hibe
Kooperatifçilik Destek Programı kapsamında; en az yüzde
90’ını kadınların oluşturduğu kooperatiflere kalkınmada öncelikli
yöre olmasına bakılmaksızın yüzde
75 hibe verilecek. Kadın çiftçilere
girişimcilik ve kooperatifleşme konularına yönelik eğitimler verilecek.
Üretici örgütlerinin
kurumsal kapasiteleri
artırılacak,
Çiftçilik Kırsalda yaşayan gençlere
(40 yaş ve altı) cazip hale getirilecek,
Küçük ve orta ölçekli işletmeler desteklenecek ve gıda güvenliği güçlendirilecek.
Üreticilere “Tarla okulu”
şeklinde yerinde eğitim
verilecek.
Markalaşmaya önem verilecek, coğrafi işaret koruması konusunda farkındalık yaratılacak - Küçükbaş ve
büyükbaş işletmelerin altyapıları
geliştirilecek.
2018'e kadar 90 bin çiftçinin 230
ürün çeşidinde 3 milyon ton kaliteli
organik üretim yapması sağlanacak.
Yem bitkisi üretim miktarının arttırılmasıyla meralar üzerindeki otlatma baskısı da azaltılacak.
Özgün mimari dokuya sahip köylerde turizm potansiyelinin artması için
tanıtım programları hazırlanacak.
• Yok olma riski bulunan Türk zanaat
ve el sanatları ilçe bazında tespit edilecek. Bunun yanı sıra eğitim atölyelerinde usta-çıkar yöntemiyle bu sanatların yeni nesillere aktarılmasının önü
açılacak. Yol üstü satış tezgahları belirlenerek, yöresel yapıya uygun mini
marketler tasarlanacak. Buralarda sadece yöresel ürünler satılacak.
İyi tarım uygulayan üretici sayısında
her yıl % 10 artış olması sağlanacak,
Kırsal yerleşim yerlerinde sosyal ve
fiziki altyapı geliştirilecek,
Fiziksel ve zihinsel engelli bireylerin
sosyal yaşama katılımlarının tarımsal faaliyetler yoluyla gerçekleşmesi
sağlanacak,
“Köy Bilgi Sistemi” oluşturulacak.
14 Bin 970 Genç Çiftçi Projesine Hibe Desteği
»» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Çelik, genç çiftçilere 30 bin liraya kadar hibe
desteği sağlayacak program kapsamında 14 bin 970 başvurunun hibe almaya hak
kazandığını söyledi.
Bakan Çelik, genç çiftçi projelerinin
desteklenmesi ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamayı yaptı:
"Genç Çiftçi Projelerinin Desteklenmesi Programı kapsamında 397 bin
genç çiftçimizin başvurusu, illerde
vali yardımcısı başkanlığında oluşturulan Genç Çiftçi Proje Değerlendirme Komisyonları tarafından değerlendirildi.
sinde 11 bin 77'si bayan ve 3 bin 893'ü
erkek olmak üzere 14 bin 970 genç
çiftçimiz, hibe almaya hak kazandı.
Şehit, gazi, engelli, kadın ve eğitimli
genç çiftçilerimize pozitif ayrımcılığın
yapıldığı bu değerlendirmeler netice-
Oluşturulan asil-yedek listeler bugün itibariyle İl Müdürlüklerince
öngörülen şekilde ve Bakanlığın
Bu 14 bin 970 projenin; 10 bin 500
adedi büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık, 2 bin 30 adedi arıcılık, 525
adedi kanatlı ve ipek böcekçiliği,
1.915 adedi de meyvecilik, seracılık,
mantarcılık ile tıbbi ve aromatik bitki
yetiştiriciliği konularında gerçekleşti.
"gencciftci.tarim.gov.tr" adresinden
ilan edildi.
Asil listede olan genç çiftçiler ile İl/
İlçe Müdürlükleri arasında 11-15
Temmuz 2016 tarihlerinde sözleşme
imzalanacak.
3 yıllık bir süreci kapsayan hibe
destek programı kapsamında kabul
edilen bu projelere, 2016 yılı için
450 milyon liralık bir kaynak kullandırılacak. Önümüzde yıllarda söz
konusu bütçe, artırılarak devam ettirilecek.
Sistematik Risk, Ekonomik, politik ve sosyal yaşamın değişkenliğinden kaynaklanmakta, tüm
finansal (para ve sermaye) piyasaları, işletmeleri ve piyasalarda
işlem gören menkul değerlerin tümünü etkilemektedir. Sistematik
riski, şirket yöneticilerinin kontrol olanakları yoktur.
Ülkede vergi oranlarının artırılması, enflasyondaki değişim, dış ticaret sınırlamaları, kısa vadeli faiz
oranlarında değişim, komşu ülkenin savaşa girmesi, petrol üreten
ülkelerin savaşa girmesi, politik
nedenlerle ihracatın düşmesi gibi
riskler sistematik risklere önektir.
Sistematik olmayan risk ise, işletmenin kendisinden kaynaklanan,
işletme tarafından kontrol edilebilirliği bulunan ve portföy çeşitlendirmesi ile yok edilebilen risk türüdür. Firmanın ve/veya firmanın
faaliyette bulunduğu endüstriye ait
özelliklerin doğurduğu risktir. Yönetim hataları, teknolojik gelişmeler, yeni buluşlar, tüketici tercihlerine değişmeler gibi etmenler, pay
senetlerinin veriminde sistematik
olmayan oynamalara yol açabilir.
İşletme yönetimi, sistematik olmayan risk kaynakları üzerinde bazı
hallerde sınırlı olmakla beraber,
doğrudan kontrol olanakları vardır.
Sistematik olmayan risk, yatırımcı açısından, portföy yatırımların
çeşitlendirilmesi ile giderilebilecek
risk olarak da nitelendirilebilir.
Çalışanların greve gitmesi, işletmenin önemli bir yönetici veya çalışanının işten ayrılması veya ölümü,
düşük maliyetle çalışan yabancı bir
işletmenin pazara girmesi, bir turizm
firması için rezervasyonların iptali gibi konular sistematik olmayan
riskler için verilebilecek örneklerdir.
İşletmelerin karşılaşabileceği tüm
bu riskleri göz önüne aldığımızda risk yönetimi açısından önemli
olan işletmeler tarafından kontrol
edilemeyen risklerin ortaya çıkma
olasılıklarının matematiksel olarak
ölçülmesi ve bu risklerin etkilerinin
azaltılabilmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesidir. Risklerin ölçülmesi ve azaltılması için son yıllarda finans dünyasında çok sayıda
teknik geliştirilmiştir. Daha sonraki
yazılarımızda risk yönetimi teknikleri hakkında bilgi verilecektir.
Tarımsal Destekleme ve Faiz Ödemelerine Ayrılan Destek (milyon TL)
60.000
50.000
40.000
30.000
20.000
10.000
0
2006
2010
Tarımsal Destekleme
2014
Faiz
56.000
Çiftlik Faaliyetlerinin Çeşitlendirilmesi ve İş Geliştirme Sektörlerinde ise toplam 6.306 adet başvuru
yapıldı. Bu başvurularda talep edilen destek miktarı ise 1,2 milyar
TL olup (1.200.481.617 TL) gerçekleştirilmesi planlanan toplam
yatırım 2 milyar 50 milyon TL’dir
(2.049.834.198 TL).
Saniye GÜMÜŞELİ
Bahçeşehir Üniversitesi
11.644
Etin, sütün, meyve-sebzenin ve su
ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanmasına yönelik olarak toplam 135
adet başvuru yapıldı. Bu başvurular
için talep edilen destek tutarı yaklaşık 212 milyon TL (211.967.615 TL),
toplam yatırım tutarı ise 467 milyon
TL’dir (466.984.473 TL).
1. İşletme içi ve dışı riskler
İşletme içi riskler, işletmenin yönetiminden veya iş süreçlerinden
kaynaklanan risklerdir. Örneğin
yanlış yönetim kararları, çalışanların bilgi ve beceri eksikliği, operasyonel sistemde yapılan hatalar,
işletmenin teknolojik altyapısının
yetersiz olması gibi konulardan
kaynaklanan riskler işletme içi
riskler olarak adlandırılır.
Bu tür riskler işletme tarafından
kontrol altına alınabilir, çünkü işletme yöneticileri değiştirerek, teknolojik altyapısını geliştirerek veya
yenileyerek, iş süreçlerini ve çalışanların yeterliliklerini geliştirerek
bu sorunları çözebilir.
İşletme dışı riskler ise işletme dışında gerçekleşen olaylar ve konulardan kaynaklanan risklerdir. Dolayısı ile bu tür riskleri işletmenin
kontrol etmesi mümkün değildir.
Piyasada faiz oranlarının düşmesi,
döviz kurlarındaki artış, Merkez
Bankası tarafından alınan kararlar,
finansal kurumlarca kredi olanaklarının daraltılması veya kredi koşullarının zorlaştırılması, doğal afetler gibi riskler işletme tarafından
kontrol edilemeyen risklerdendir ve
işletmenin bu riskleri ortadan kaldırması mümkün değildir.
2. Yönetilebilir ve yönetilemez riskler
Bir önceki bölümde de değindiğimiz gibi işletmelerin kendi kontrolündeki riskler yönetilebilir riskler,
işletmenin kontrolü dışında piyasa
koşullarından veya doğal afetlerden
kaynaklanan riskler ise yönetilemez
riskler olarak tanımlanmaktadır.
3. Finansal riskler ve finansal
olmayan riskler
Finansal risk, işletmelerin finansal yükümlülüklerini karşılayacak
ölçüde nakit girişlerinin olmaması durumudur. İşletmeler faaliyetlerini sürdürebilmek için aşırı
borçlanmaları durumunda çeşitli
nedenlerle bu borçların anapara
ve faizleri ödeyemeyecek duruma
gelebilirler. Bir işletmenin finansal
riski; ödünç alma, satışlarda dalgalanma, hammadde fiyatlarında
değişiklik, grev olasılığı, üretim
modasının geçmesi, rekabetin artması, likidite yetersizliğine bağlı
faktörlerden dolayı artmaktadır.
4. Sistematik Risk-Sistematik
olmayan risk
53.006
2020 yılına kadar sürecek olan IPARD
II Programı kapsamında, tarım ve
gıda sektörlerinin sürdürülebilir modernizasyonu ve kırsalda ekonomik
faaliyetlerin çeşitlendirilmesine yönelik destekler verilmeye devam edilecek. Programda 801 milyon avrosu
Avrupa Birliği’nden olmak üzere, ulusal katkı ile birlikte toplamda yaklaşık
1 milyar avroluk kaynak projeler aracılığıyla kullandırılacak.
IPARD II Programı’nda, ilk programda desteklenen yatırım alanlarına manda sütü ve manda eti üretimi,
yumurta tavukçuluğu ve kaz yetiştiriciliği de eklenirken, hayvancılık
alanındaki hibe desteklerinin üst sınırı %65’ten %70’e çıkarıldı.
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
İşletmelerin
karşılaşabileceği
riskleri aşağıdaki gibi
sınıflandırabiliriz.
9.971
İlki 2011 yılında uygulanmaya başlanan Kırsal Kalkınma Programı
(IPARD) kapsamında bugüne kadar
10.742 projeye, yaklaşık 3,5 milyar
TL (3.462.393.511 TL) hibe desteği sağlandı. Bu destekler sayesinde
42 ilde, faydalanıcı katkılarıyla birlikte toplamda 7 milyar TL’yi bulan
IPARD II’den 1 milyar avro
Tevfik Fikret CENGİZ
49.913
Avrupa Birliği’nin aday ülkelere yönelik Katılım Öncesi Yardım Aracı
(IPA) kapsamında 2011 yılında uygulanmaya başlanan Kırsal Kalkınma Programı IPARD I Programı,
2015 yılı sonu itibariyle sonlandı ve
IPARD II Programı başladı.
(6.950.264.155 TL) yatırım gerçekleştirildi ve yaklaşık 51 bin kişiye
(50.718) istihdam sağlandı.
Süt, kırmızı et ve kanatlı eti üretimi
ile yumurta tavukçuluğunu kapsayan hayvansal üretim alanında toplam 2.345 adet başvuru alındı. Talep
edilen destek tutarı yaklaşık 3 milyar TL (3.025.004.248 TL), toplam
yatırım tutarı ise yaklaşık 5 milyar
TL’dir (4.958.869.688 TL).
9.148
IPARD I destekleri
TKDK tarafından IPARD-II Programı’nın ilk başvuru çağrı ilanına 18
Aralık 2015 tarihinde çıkıldı ve süreç
27 Nisan 2016 tarihinde tamamlandı.
Risk Yönetimi ise risklerin tehlikeye
dönüşmeden belirlenmesi ve en
düşük düzeye çekilmesini sağlayan
bir sitematiktir. Risk yönetiminin
amacı riskleri ölçülebilir hale getirerek yönetmek ve etkilerini en alt
düzeye indirmektir.
48.299
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu (TKDK) tarafından yapılan
açıklamada, Sektörel Anlaşma’nın
ilgili hükümleri gereğince IPARD I
Programı bütçesinin 2016 yıl sonu
itibariyle kapatılacağı bildirildi.
TKDK ile imzalanan sözleşmeler kapsamında faydalanıcılara yapılacak
ödemeler yılsonu itibariyle tamamlanacak ve 2017 yılından itibaren IPARD
I programı çerçevesinde herhangi bir
ödeme gerçekleştirilemeyecek.
»» Risk, kurumun stratejik, mali ve operasyonel
hedeflerini gerçekleştirmesini engelleyecek, her türlü
olayın gerçekleşme olasılığıdır.
5.817
»» Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin katkılarıyla oluşturulan fonlarla, Tarım
ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu tarafından yürütülen IPARD I Programı
kapsamında kırsal kalkınma projelerine hibe desteği ödemeleri, yıl sonuna kadar
tamamlanacak.
İşletmelerde Risk Yönetimi
45.963
IPARD I Programı Yıl Sonunda Kapatılacak
4.747
20
Temmuz 2016 Köy-Koop Haber
2015
2016
Kaynak: Maliye Bakanlığı
Köy-Koop Haber Temmuz 2016
SAĞLIK
Limonlu Suyun Faydaları
Nelerdir?
»» Limonlu su içilmesi uzmanlar tarafından sık sık
öneriliyor? Peki, limonlu suyun sağlığa faydaları
nelerdir, limonlu su neye iyi gelir?
Yemeklerimizden eksik etmediğimiz
salatalarda, zeytinyağlılarda hatta
zaman zaman tatlılarda kullandığımız limonun faydalarını hemen hemen hepimiz biliyoruz.
Limon turunçgiller ailesinden bir
meyvedir. Bu nedenle C vitamini yönünden zengin bir meyvedir. Limon,
diğer meyve ve sebzeler gibi birçok
vitamin, mineral ve fitokimyasal adı
verilen bileşikleri bol miktarda içermektedir. Kuvvetli aroması nedeniyle salatalara ve yiyeceklere güzel
bir tat Katar. Limon, magnezyum ve
bakır yönünden zengin bir besindir.
Limon kan akımını
hızlandırıyor
Limon tüketiminin kan damarlarını
genişletici etkisiyle kan akımı hızlanır. Bu da kalp damar sağlığı açısından olumlu bir etki yaratır. Limon
damar açıcı özelliğiyle karaciğerin
sağlığı açısından önem taşır. Limon
suyunu Sabah uyandığımızda hemen
içersek sindirim sistemimizi harekete
geçirir. Sabah düzenli olarak içilen limonlu su barsak hareketlerinizin düzenli olmasına yardımcı olur.
Limonlu su yaşlanmaya
karşı etkilidir
İçeriğindeki sitrik asit nedeniyle
enzim aktivitesini artırıp karaciğeri
temizler dolayısıyla toksit maddelerin atımını hızlandırır. Toksit maddelerin vücutta birikimi cildinizde
elastikiyet kaybına neden olur, kırışıklıkları artırır. Limonlu suyun
yaşlanmaya karşı etkisi büyüktür.
C vitamininin vücuttaki yağın metabolize edilmesinde rol oynadığını düşündürecek bazı araştırmalar
vardır. “Amerikan Klinik Beslenme
Dergisinde” yayınlanan bir araştırma, yeterli miktarda C vitamini alan
katılımcıların egzersiz sırasında yağ
yakımını artırdığını belirtmektedir.
Araştırmacılar yeterli miktarda C vitamini alanlarda daha düşük beden
kitle indeksi seviyesi görülebildiğini
söylemektedir. C vitamini tek başına zayıflatıcı etkide değildir ancak
egzersiz sırasında yeterli C vitamini
tüketenlerin yağ yakımı daha iyi olduğundan kiloları da daha azdır.
Diyetinize destek olan limonlu suyunuzun içerisine güzel bir koku ve
lezzet katması için tarçın ekleyebilirsiniz. Araştırmalarla kanıtlanan kan
şekeri kontrolüne yardımcı olan tarçın iştahınızı kontrol altına alırken
zayıflamanıza da yardımcı olacaktır.
Tarçın ve limon eklediğimiz
su alkali mi olmalı?
Dünya sağlık Örgütü (WHO)’nün
yayımladığı içilebilir su rehberinde
vurgulanan en önemli nokta suyun
pH’sının insan sağlığına etkisinin olmadığıdır. Yapılan çalışmalara göre
vücudumuz için önemli olan dengedir.
Aşırı asidik ya da aşırı alkali su insan
sağlığına olumsuz yönde etki etmektedir. Limon, içeriğindeki zengin
bileşikleriyle kilo kaybının ötesinde
sağlık yararları sağlayabilmektedir.
O yüzden limonu sofralarımızdan
eksik etmeyelim.
Kansere Karşı Brokoli Lahana ve
Marul Yiyin
ABD’deki araştırma; brokoli, lahana ve marulun
genlerde “detoks” etkisi
yaratarak boyun ve baş
kanserine karşı koruduğunu ortaya çıkardı.
Brokoli, lahana ve marulun içinde sulforafen isimli maddenin yoğun olarak
bulunduğunu belirterek, bu mad-
denin insanları kanserojenlere karşı koruduğunu
hatırlattı. Bauman, baş ve
boyun kanserli hastalar
üzerindeki deneyde, kanserli hücrelere verilen farklı dozlardaki sulforafenin
kanserojenleri ortadan kaldıran proteinler üreterek hücreleri
koruma altına aldığını söyledi.
Dt. Coşkan ARAS
SIRA VAR
Bir diş hastanesinde birçok
hasta sıra beklemekteyken içeri
giren bir adam
doğruca
muayene
odasına
yönelir. Hastalardan biri adamın yolunu keser:
- Hop hop hop beyefendi nereye?
Burada bir sürü insan sıra bekliyor. Siz nereye?
- Siz benim kim
olduğumu biliyor
musunuz?
- Kimsen kimsin
o beni ilgilendirmez, sıraya gir!
- Ben sıraya girersem, senin de muayene olmanı
engellerim!
- Sen kimsin ki?
- Koltukta görürsün, ben sizi muayene edecek diş hekimiyim!!!
21
Uzayan Öksürüğe Dikkat
»» Akciğer kaynaklı öksürüklerin çok önemli olduğunu belirten Göğüs Hastalıkları
Uzmanı Dr. Ali Tunç, uzayan ve bir türlü geçmeyen öksürüklerin ciddi sebepleri
olabileceğini söyledi.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali
Tunç, öksürük tanıları hakkına vatandaşlara uyarılarda bulundu. Çok
basit sebeplerden dolayı öksürük
olabileceği gibi çok ciddi sebeplerden dolayı da öksürüğün meydana
geldiğini ifade eden Tunç, bazı tansiyon ilaçlarının da öksürüğe neden
olduğunu belirtti. Akciğer kaynaklı
öksürüklerin çok önemli olduğunu
belirten Dr. Tunç, “Üst solunum yolu
enfeksiyonu kaynaklı öksürükler,
basit faranjit, alerjik nezle, boğaz ve
bademcik enfeksiyonu gibi durumlar
öksürük sebebi yapabilir. Bunların
yanı sıra akciğeri ilgilendiren öksürük sebepleri çok daha önemlidir. 20
gün ve daha fazla uzayan, düzelmeyen bir öksürük tipi olunca enfeksiyondan ziyade daha ciddi sebepler
düşünebiliriz. Bugün bir hastam geldi. ‘20 gündür öksürüğüm var. Son
2 gündür hafif bir kan görür gibi oldum’ dedi. Film çektik maalesef akciğer kanseri tespit ettik” dedi.
“Bazı İlaçlar da Öksürüğe
Neden Olabilir”
için hastalarımızın özellikle uzamış
ve geçmeyen öksürüklerinde biran
önce hekime başvurmalarında büyük fayda vardır” diye konuştu.
Öksürüğü olan insanların eczaneden gidip şurup almalarının yanlış
olduğuna da değinen Tunç, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
Bazı tansiyon ilaçlarının da öksürük yaptığını belirten Dr. Tunç,
özellikle ACE inhibitörü denilen
tansiyon ilaçlarının yüzde 4 ve 20
oranında öksürük yaptığının bilindiğini söyledi. Dr. Tunç, “Bu gibi
durumlarda hastanın tansiyon ilacını değiştiriyoruz. Bu durumda
öksürük ortalama 20 veya 40 gün
içerisinde geçecektir. Böyle tedaviden teşhise gittiğimiz öksürük
sebepleri de var. Çok basit gelip geçici öksürük sebebi olabileceği gibi
hayatı tehdit edici hastalıklar yapan
öksürük sebepleri de vardır. Onun
Kalın beldeki tehlike!
“Öksürüğü yapan sebepler çok fazladır. Bunun için sebebini bilmeden öksürük şurubunun hangisine
iyi geleceğini bilemezsiniz. Bazı
öksürük şurupları öksürüğü baskılar. Bazen bu bizim işimize gelmez.
Hasta kansere bağlı öksürüyordur.
Öksürük şurubu dediğimiz öksürük
teskin edici ilacı verdiğiniz zaman
geçici süre hastayı rahatlatacak fakat teşhiste gecikmeye yol açacaktır. Biz göğüs hastalıkları uzmanı
olarak öksürük teskin edici şuruplar vermeyiz. Astım, KOAH ve
bronşit gibi rahatsızlığı olan hastalara içerideki balgamı yumuşatıcı,
rahatlatıcı ve özellikli bağlam sökücü ilaçlar veririz”.
»» İngiltere’deki Oxford Üniversitesi tarafından yapılan araştırma belin 10 cm
kalınlaşmasının kansere yakalanma oranını yüzde 13 artırdığını ortaya koydu.
Çalışma 8 Avrupa ülkesinde 140
bin erkek üzerinde yapıldı. İsveç’te
düzenlenen Avrupa Obezite Zirvesi’nde sunulan rapor 50 yaşlarındaki erkeklerin beden ölçüleri ve
prostat kanseri arasındaki bağı 14
yıl boyunca inceledi. 7 bin prostat
kanseri vakasından 934’ü ölümcüldü. Büyük vücut kütle endeksine
ve bel ölçüsüne sahip erkeklerin
prostat kanserinin daha ağır ve
saldırgan türüne yakalanma riski
taşıdığını ortaya kondu. Örneğin
bel çevresi 94 cm olan bir erkeğin
prostat kanserine yakalanma olasılığı bel ölçüsü 84 cm olan bir erkekten yüzde 13 daha fazla. Ve ölme
olasılıkları da daha yüksek. İngiliz
Sağlık Sistemi bel ölçüsü büyük
olan kadın ve erkeklerin daha fazla
sağlık sorunu yaşadığını söylüyor.
Uzmanlar bunun sebebinin yağ
hücrelerinde kansere neden olan
.
hormonlar olduğunu düşünüyor.
Sağlıklı bir kiloda ve aktif kalmanın
pek çok hastalığa karşı koruduğu
da belirtildi.
Uzun Süre İdrar Tutmanın Zararları
»» İdrar tutmak zararları en fazla böbreklerde gösteriyor. Uzun süre tutulan idrar
mesaneden tekrar böbreklere çıkarak böbreklere karşı bir takım tehditler meydana
getirdiğini belirten uzmanlar idrar tutmanın zararlı olduğunu söylüyorlar.
Sağlıklı her birey günlük ortalama
2-2,5 litre su tüketmelidir. Erişkin
sağlıklı bir bireyin mesanesi 0,5 litre
su alabilmektedir. Bu nedenle en az
günde iki defa idrar boşaltımı yapılmalıdır. Aksi takdirde mesane içerisinde bekleyen idrarı aşırı tutmanın
zararını böbrekler görecektir.
• Uzun süre idrara gitmeyen, idrarını aşırı tutan insanlarda, mesanenin zamanla genişlediği görülür.
Kişi idrarını tuttukça mesane yavaş
yavaş genişler, çünkü mesane içerisinde basıncı belli seviyenin üzerine çıkarmak istemez.
İdrarı Fazla Tutmanın
Zararları Nelerdir?
• Mesanede biriken idrar önce üreter denen idrar torbasıyla böbrekleri birleştiren kanala, ardından
da böbreklere baskı yaparak ve bu
yolla a kolayca mikroplarla buluşarak böbrek yetmezliğine kadar ileri boyutlara götürebilecek zararlar
vermektedir.
• İdrar torbasının ancak 3/4'dü
rahat bir şekilde dolduktan sonra mesaneye gelen idrar, torbanın
kaslarını büzerek kasılmalarını sağlayacak kas yapısını zayıflatacaktır.
• İdrarı sık olarak fazla tutan kişilerde genellikle sistit denen idrar
torbasının enfeksiyon kapması sorunu yaşanmaktadır. Kadınların
idrarı dışarıya boşaltma organının
boyutu erkeklere göre daha küçük
olduğu için, kadınlarda idrarı tutmadan kaynaklı sistit daha daha
fazla görülmektedir.
• Mesane genişledikçe çoğunlukla
yapısı da bozulmaya başlar. Buna
bağlı olarak da mesanenin asli görevini ileride sağlıklı yapamaz hale
gelir. Yani idrarı boşaltma eylemi sırasında mesane, içerisindeki
idrarın tamamını dökemez hale
gelir. Bu durumda her işeme sonrası içeride idrar kalmaya başlar.
Kalan bu idrar hem enfeksiyon
riski doğurur hem de böbreklere
geri kaçmaya başlar. Buna bağlı da
böbreklerde harabiyete kadar yol
açabilecek bir dizi problemlere sebebiyet verebilir.
22
Temmuz 2016 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
TARIM FUARLARI
TAKVİMİ
Temmuz
Ağustos - Eylül
2016
11.07.2016 - 17.07.2016
Edirne Gıda, Tarım 2016
Traktör ve Tarım Ekipmanları,Elektronik Aletler,
Tarım ve Hayvancılık Teknolojileri, İşlenmiş
Gıda Ürünleri
Renkli Fuarcılık
TEMMUZ AYI TARIM TAKVİMİ
TARLA ZİRAATI
a) Hasadı yapılan hububat tarlalarında anız
bozulur. Nadasa bırakılmış tarlalarda ot mücadelesi ve yeşil gübre ihtiyacı nedeniyle ikileme, üçleme yapılır.
b) İkinci mahsul olan bitkilerin ekimi yapılır.
c) Çapalama, sulama, boğaz doldurma, seyreltme, sırıklara bağlama gibi bakım işleri
devam eder.
d) Her türlü hastalık ve zararlılara karşı mücadele yapılır.
e) Hasat ve harman işleri çeşitli bölgelerde
ay boyunca yürütülür. Ambarlanır, saklanır,
değerlendirilir.
11.07.2016 - 17.07.2016
1. Bolu 2016 Fuarı
Tarım Teknolojileri, Tarımsal Mekanizasyon,
Hayvancılık, Yem, Tohum, Fidancılık, Sulama,
Gıda ve Gıda Endüstrisi, Seracılık, Zirai Mücadele, Arıcılık
Show Fuarcılık
03.08.2016 - 07.08.2016
Çorlu Tarımtech 2016
9. Çorlu Tarım Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama Teknolojileri
Tarım, Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama
ve Seracılık Teknolojiler,Traktör ve Ekipmanları,
Depolama Sistemleri,Soğutma, Havalandırma
Renkli Fuarcılık
01.09.2016 - 04.09.2016
Agrotec 2016
20.Uluslararası Tarım ve Tarım Teknolojileri Fuarı
Tarım Makinaları, Zirai İlaçlar, Hayvancılık ve
Sera Ekipmanlar ANFA Altınpark Fuar Merkezi
İnfo Fuarcılık
01.09.2016 - 04.09.2016
3. Agro Sivas 2016
Gıda Tarım ve Hayvancılık Fuarı
Tarım Teknolojileri, Tarımsal Mekanizasyon,
Hayvancılık, Yem, Tohum, Fidancılık, Sulama,
Gıda ve Gıda Endüstrisi, Seracılık, Zirai Mücadele, Arıcılık
Shov Fuarcılık
01.09.2016 - 04.09.2016
Uşak 2.Ege Tarım Hayvancılık, Süt Teknolojileri, Çiftlik Ekipmanları, Sera Teknolojileri Fuarı
Canlı Hayvan, Hayvancılık ve Tarım Teknolojileri Ekipmanları, Traktör Seracılık, Yem Tohum,
Gübre, İlaç, Et ve Süt Teknolojileri
Platform Fuarcılık
01.09.2016 - 04.09.2016
IPACK 2016
31.Uluslararası Ambalaj, Paketleme ve Gıda İşleme Sistemleri Fuarı
Ambalaj ve Makineleri, Paketleme, Etiketleme,
Kolileme, Dolum, Streç Ambalaj Makineleri
E Fuarcılık
01.09.2016 - 04.09.2016
Worldfood İstanbul 2016
Süt, Et, Şekerleme, Konserve, Çay ve Kahve,
Organik, Deniz Ürünleri, Dondurulmuş ve Hazır Gıda, Gıda Katkı Maddeleri, İçecekler, Yağlar, Bakliyat, Baharat, İçecekler, Doğal Ürünler,
Kuru Yemişler
E Fuarcılık
Türkiye’de 24 saat
esasıyla hizmet veren
tek Merkez olan Ulusal
Zehir Danışma Merkezi,
zehirlenmeler hakkında
size bilgi verir...
MEYVECİLİK
a) Toprak işlemesi bazı bölgelerde görülebilir.
b) Dikim yoktur.
c) Genel olarak durgun göz aşısı başlar.
Meyve seyreltme, su buharlaşmasını önleme amacıyla filiz alma, yaprak yolma ve bazı
dalların kesilmesi şeklinde budama yapılır.
Sık sık sulama yapılır. Gübre şerbetleri de
verilir. Ot alma ve çapalama işleri devam
eder.
SEBZECİLİK
a) Sonbahar turfandası için sebze bahçeleri
hazırlanır.
b) Sonbahar turfandası sebzeler ile ikinci
mahsul sebzelerin ekimleri ve dikimleri ya-
pılır. c) Sebzeler sık sık sulanır. Çapalama ay
boyunca devam eder. Gübreler şerbet halinde verilir. Sebzelerde seyreltme ve dip doldurma işleri yapılır.
d) Her türlü sebze hastalık ve zararlılarına
karşı mücadele yapılır.
e) Her çeşit sebzenin hasadı, ambalajı, pazara sevki devam eder.
BAĞCILIK
a) Bağlarda toprak işlemesi durmuştur.
b) Dikim işleri görülmez.
c) Bağlarda uç alma, filiz alma, yaprak seyreltme, sülük ve bilezik alma, koltuk alma ve
hereklere bağlama işleri devam eder. Sulama, çapalama gibi bakım işleri yürütülür.
d) Her türlü bağ hastalık ve zararlıları ile
mücadele edilir.
e) Bağlarda üzüm hasadı başlar. Ambalaj ve
pazara sevki yanında değerlendirme usullerine de başvurulur. Özellikle kurutmacılık ay
sonunda başlar.
b) Hayvanlar her ne kadar meralarda besleniyorsa da yem yetersizliği bakımından takviye yemleme yapılır. Özellikle buzağılar ve
kuzular için özel besleme yapılmalıdır. İlkbaharda doğan kuzularda kırkım başlar.
c) İlkbaharda erken yavru almak amacıyla
ılık bölgelerde koç katımı yapılır.
d) Çayırlar, yem bitkilerini hasadına devam
edilir. Otlar kurutulur, balyalanır, toplanır
ve muhafaza edilir.
e) Her türlü hayvan hastalık ve zararlıları ile
mücadele edilir.
HAYVANCILIK
TAVUKÇULUK
a) Kümeslerde bakım ve temizlik işleri deva)
Kümeslerde havalandırma, temizlik ve dezenfeksiyon işleri yürütülür.
b) Tavuklara bol yeşillikle birlikte çeşitli
yemler verilir. Uygun anızlara tavuklar salıverilir. Civciv ve piliç beslemesine önem verilmelidir.
c) Çeşitli tavuk hastalıkları ile zararlılarına
karşı mücadele edilir.
a) Hayvanların çoğunlukla dışarıda ve merada
bulunması dolayısıyla ahır işleri azdır. Ahır besisi yapılan bölgelerde ahırlar temiz, havalı bulundurulmalı ve dezenfeksiyon yapılmalıdır.
FUAR KONGRE SEMPOZYUM
ARICILIK
a) Kovanların temiz ve kullanışlı olmasına
dikkat edilir. Kovanlar sarsılmadan çiçeği
bol yerlere nakledilir.
b) Zayıf kovanların birleştirilmelidir.
c) Hastalık ve zararlılarla mücadele edilir.
d) Bal hasadına devam edilir.
c) Bazı bölgelerde bal hasadı başlamıştır.
Mevzuat
▶▶ 24 Haziran 2016 Tarihli
ve 29752 Sayılı Resmî Gazete,
2016/8980 2015-2016
Pazarlama Yılında Nişasta Kökenli
Şekerler İçin Şeker Kurulu
Tarafından Belirlenen Kotanın
Artırılması Hakkında Karar
▶▶ 24 Haziran 2016 Tarihli
ve 29752 Sayılı Resmî Gazete,
Hayvancılık Desteklemeleri
Hakkında Uygulama Esasları
Tebliği (No: 2016/26)
▶▶ 28 Haziran 2016 Tarihli
ve 29756 Sayılı Resmî Gazete,
2016/8976 Mirasçılar Arasında
Henüz Paylaşımı Yapılmamış
Tarımsal Arazilerin Devir
İşlemlerinin Harçlardan Müstesna
Tutulmasına İlişkin Sürenin
Uzatılması Hakkında Karar
▶▶ 28 Haziran 2016 Tarihli
ve 29756 Sayılı Resmî Gazete,
Bitkisel Üretimde Biyolojik
ve/veya Biyoteknik Mücadele
Destekleme Ödemesi Uygulama
Tebliği (No: 2016/24)
▶▶ 28 Haziran 2016 Tarihli
ve 29756 Sayılı Resmî Gazete,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Kontrolüne Tabi Belirli
Ürünlerin Girişine Yetkili Gümrük
İdareleri ile Resmi Kontrollerini
Yapmaya Yetkili İl Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Müdürlüklerinin
Belirlenmesine Dair Tebliğde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
▶▶ 29 Haziran 2016 Tarihli ve
29757 Sayılı Resmî Gazete, Sığır
Cinsi Hayvanlar ile Koyun-Keçi
Türü Hayvanların İthalatında
Kontrol Belgesi Alınabilmesi İçin
Aranacak Şartlar Hakkında Tebliğ
(Tebliğ No: 2015/2)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2016/27)
▶▶ 29 Haziran 2016 Tarihli ve
29757 Sayılı Resmî Gazete, Patates
Siğili Görülen Alanlarda ve
Güvenlik Kuşağında Uygulanacak
Desteğe İlişkin Bakanlar Kurulu
Kararı Uygulama Tebliği (No:
2016/22)
▶▶ 29 Haziran 2016 Tarihli ve
29757 Sayılı Resmî Gazete, Kuru
Kayısı Lisanslı Depo Tebliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
▶▶ 30 Haziran 2016 Tarihli
ve 29758 Sayılı Resmî Gazete,
Bitki Karantinası Fümigasyon
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Temmuz 2016 / Tarım Bulmacası Çözümü
Soldan-Sağa: 1- Trüfmantarı 2- İdrak... Darı 3- Üretmek... Tk 4- Kına... Alaka 5- Ir... Şii... Tango 6- Üst... Em... Yaz 7- Zirai... Matara 8- Tr... Sana... El 9- Mi... Akar... Kaza 10- Ümit... Meyan
11- Ara... Ar 12- Tavşan... Yazar
Yukarıdan Aşağıya: 1- Tilkiüzümü... Rd 2- Irsi... İmla 3- Ürün... Trt 4- Faraş... Arataş 5- Mai...
İri... Ra 6- Mai... Saman 7- Noel... Emare 8- Katman... Yay 9- Ad... Ka... Taka 10-Ratanya... Anaz
11- Irk... Garez... Ra 12- Kozalak
Köy-Koop Haber Temmuz 2016
SPOR-TARIM BULMACA
Uzun Olur Sporcuların Boyu!
23
»» Şu herkesçe bilinen Guinness Rekorlar Kitabına göre, hala yaşayıp yaşamadıklarını bilmiyorum ama dünyanın en uzun insanı 2 m 46,5 cm ve
en kısa insanı da 54,6 cm’lik ölçülere sahipti. Bizim boyla ile ilgili derdimiz bu ölçülerde olmasa bile, konu bitmeyen sorular ve anlaşılmamakta
ısrar edilen cevaplar arasında geçmektedir.
Öncelikle yılların tecrübesi ile üstüne
basa basa söylemekte fayda görüyorum ki “basketbol boy uzatmıyor!”.
Bunu, çocuğu boyu uzasın diye basketbol oynatmakta ısrar eden her
veliye yıllardır söylememe rağmen,
anlatamadım bir türlü. Basketbolcular çok uzun boyluymuş, sıçradıkça
uzarlarmış gibi savunmalarına, uzun
oldukları için basketbol oynuyor o
insanlar dememe rağmen, görünen
o ki, boy konusu daha uzun zaman
tartışılacak.
Boy uzunluğu için herkesçe
bilinmelidir ki, genetik
faktörler, hormonlar ve
beslenme konusu işbirliği
içerisinde olmazsa, boy
konusunda yapacak fazla da
bir şey yoktur.
Genetik faktörlerde öncelikli olarak
anne ve babanın boy özellikleri ön
plandadır. Onlardan gelen gen özellikleri, çocuğun ilerdeki boy uzunluğu hakkında fikir veren ilk tahmin
kriterimizdir.
Ve beslenme, boy uzaması konusunda en etken olma özelliğini kimselere kaptırmamaktadır. Genetik, hormon konuları beslenme konusu ile
desteklenmediği takdirde boy uzatmasını konuşmanın hiçbir faydası
yoktur.
Beslenme olayında
özellikle dikkat edilmesi
gereken besinler var ki,
bunların düzenli alınması
çok önemlidir. Süt ve süt
ürünleri bu konuda en
başta gelmektedir. Sabah
ve akşam içilen bir bardak
sütü, çocuklarda alışkanlık
haline getirmekle çok şey
kazandığını görecekseniz.
Özellikle gazlı içeceklerin fazla tüketilmesinin, kalsiyum içerikli besinlerin emilimi üzerine olumsuz
Hormonların eksikliği, ya da hormon üretiminin sağlıklı olup olmadığı da çok önemlidir. Bunu yapılacak testlerle anlamak ve eksikliğinde
tedavi uygulamak, sorunu çözme anlamında en doğru yollardandır. Düzenli olarak yapılacak iğnelerle mucize sonuçlar alındığı görülmüştür.
etki yaptığının bilinmesine rağmen,
sofralarına gazlı içecek olmadan
oturmayan çok aileye şahit oluyoruz.
Okula giden ve saatlerce aç kalan çocuklarınızın çantalarına koyacağınız
bir avuç kuruyemiş, onların kalsi-
TARIM BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
Y. İzzettin BAŞER
8
9
10
11
12
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
Soldan Sağa
1- Kuzey İtalya’da yetişen çok değerli bir mantar türü 2- Anlama
yeteneği, anlayış... Mısır tenesi 3- Çoğalmak, artmak... Takımın kısaltılmışı 4- Saç ve elleri boyamakta kullanılan toz... İlgi... 5- Şarkı, türkü... İslamiyette bir mezhep... Bir latin dansı. 6- Alt karşı...
İlaç... Bir mevsim 7- Tarımsal... Askerin su kabı 8- Türkiye’nin
plaka kodu... Yemen’in başkenti... Bir organımız 9- Bir nota... Gelir,
irat... İlçe 10- Umut... Kökü şifalı baklagiller ailesinden çok yıllık
bir çalımsı bitki... 11- Fasıla... Utanma 12- Hızlı koşan, postundan
yararlanılan bir memeli türü... Edip
Yukarıdan Aşağıya
1- Adını bir hayvandan alan bir üzüm çeşiti. 2- Radyumun simgesi...
Kalıtımsal.. Yazım 3- Mahsul.. Türkiye Radyo Televizyon 4- Turfanda... Okey ve kağıt oyunlarında beklenen iki sayının arası... 5- Makine
Kimya Endüstrisi... Olağandan büyük... Güneş tanrısı 6- Mai... Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan, hayvanlara
yedirilen ufalanmış saplar 7- Hz. İsa’nın doğum gününü kutladıkları
yortu... Belirti, emare 8- Tabaka... Bir burç 9- İsim... K’ harfinin kalın
okunuşu... Karadenize özgü bir sandal 10- Karabuğdaygillerden, 2040 santimetre yüksekliğinde, basit yapraklı, kökü sürgün kesici olarak
kullanılan ağaççık... Ufak çapta arı kovanı veya oğul 11- Soy... Kin...
Radonun simgesi 12- Çamın odunsu meyvesi.
yum ihtiyacı yanında, birçok vitamin ihtiyaçlarını da karşılayacaktır.
Düzenli yemek alışkanlığı, deniz-et
ürünleri, sebze ve meyvelerden oluşan beslenme, bir de sporla takviye
edildiği zaman çocuklarınızdaki boy
artışına siz de şaşıracaksınız.
Tüm bu anlatılanların uygulanması sırasında dikkat edeceğiniz en
önemli konu zamanlama olmalıdır.
Eğer büyüme kıkırdaklarının kapanmasından sonra aklınız başınıza geldiyse yapacak bir şey yoktur.
Kızlarda adet görmeye başladıktan
sonra 2-3 yıl ve erkeklerde 17-18
yaşlarında görülen büyüme kıkırdaklarının kapanması olmadan ya-
Bir Çin Hikayesi! Yazan: Aziz Nesin
Kung-Su, Güney Çin Denizinde küçük bir balıkçı kasabasıdır. Şirin ka-
sabanın hemen bütün halkı, balıkçılıkla geçinir…
Pung-Çiyang’ın balıkçı kahvesinde bir sabah, nerden, nasıl geldiği belli olmayan bir kedi yavrusu miyavlamaya başladı. İhtiyar Pung, sıska
kedi yavrusunu iri avuçlarının arasına aldı. Küçük tekirin süt mavimsi
gözlerine baktı,
– Seni bana Allah gönderdi!.. diye söylendi. Sonra çırağına,
– Bu küçüğün adı, Çung-Ban… Buna iyi bak!.. dedi. Çung-Ban, küçük
maskara, birkaç gün içinde gelişti, büyüdü. Yalnız Pung Amca’nın değil, bütün müşterilerin sevgilisi oldu. Çung-Ban’ın kötü bir huyu vardı,
hırsızlık… Aşağı yukarı her kedi hırsızdır. Ama Çung-Ban gibisi görülmemiştir. Daha altı aylık var yoktu, bütün komşular şikayete başladılar.
Her sabah, daha gün ağarmadan vazifesine sadık bir memur gibi, işe
çıkar, öğleye kadar bütün mahalleyi talan ederdi. Girmediği mutfak,
kanştırmadığı teldolap yoktu. Ocakta kaynayan tencerenin kapağını
açıp, içinden sıcak sıcak bir parça balığı çalmadığı gün olmazdı. ÇungBan’ı, bütün zararına, hırsızlığına rağmen herkes seviyordu. Çünkü, o
kadar kurnazca hırsızlık yapıyordu ki, onun yüzünden zarara ugrayanlar bile, bu hırsızlıkları Çung’un muziplikleri diye karşılarlardı.
Birgün, Pung Amca’nın kahvesine bir müşteri geldi. Elindeki balık dolu
kesekağıdını rafa koyduktan sonra, kağıt oyununa daldı. Neden sonra
kahveden çıkarken elini raftaki kesekağıdına atınca, ağzı bir karış açık
kaldı. Kesekağıdının hiçbir yeri bozulmamıştı, fakat içi balık yerine havayla doluydu. Yalnız, altından bir delik açılmıştı. Çung’un, bu kadar
kalabalık müşteriden hiçbiri farkına varmadan, balıkları teker teker
kesekağıdından boşaltması, herkesi şaşırtmıştı.
Çung’un hırsızlıktaki maharetinin bu kadar takdir edilmesinin önemli
bir sebebi vardı. Kung-Su kasabasında hırsızlık etmeyen insanın on
paralık itibarı yoktu. Çalmak ayıp değildi. Ayıp olan, çalarken yakalanmaktı. Hırsızlık sırasında yakalananlar, bütün kasabada beceremedikleri işi yüzlerine, gözlerine bulaştırdıkları için rezil olurlardı. O kadar ki,
hırsızlık yapmayan erkeğe, karısını geçindiremez diye kız vermezlerdi.
Kung-Su kasabasının sembolü haline gelen Çung, yıldan yıla efsanevi
bir yaratık oldu.
Ondört yaşına gelince, zavallı Çung’un gözlerine perde indi. Görmeyen gözleriyle de, bir zaman mesleğine devam etti.
Bir insan gibi mutfak kapılarının mandalını açar, ocağın başındaki kadın,
başını arkasına döndürünceye kadar, ızgaradaki balığı kapar kaçardı.
Kocalarına akşam yemeği yetiştiremeyen geveze kadınlar, hırsız
Çung’u bahane ederler,
– Ne yapayım? Balığı ocaktan Çung çaldı!.. derlerdi.
Bir sabah, Çung’un cesedini yüksek bir duvarın dibinde buldular.
Çung, vazife başında ruhunu teslim etmişti. Bütün Kung-Su kasabası
halkı, gözyaşı döktü, matem tuttu. Çung’a büyük bir cenaze töreni
yapıldı. Çoluk çocuk, genç ihtiyar, mezarının başında toplandılar.
Çung’un arkasından, kasabayı bir sessizlik aldı. Ama iki ay sonra bir
mucize oldu.
Zavallı Çung’un mezarı üstünde büyük bir bina yükseldi: Vergi dairesi…
Kung-Su kasabası halkı, birbirlerine vergi dairesini gösterip,
– Çung’un ruhu hortladı!.. dediler.
pılacak her şey yapılmalıdır.
Sporla takviye dediğimizde de lütfen
sadece aklınıza basketbol gelmesin. Yüzme, omurgaya daha az yük
bindirdiği için sıçramalı sporlardan
önce tavsiye edeceğim sporların başında gelmektedir. Özellikle güneş
ışınlarının “D” vitamin etkisi de doğru alındığı taktirde, boy uzamasına
katkısı muhteşem olacaktır.
Son olarak, çocuğunuzun boyu ne
olursa olsun, herkesin yapabileceği
bir spor dalı olduğunu lütfen unutmayın. Burada dikkat etmeniz gereken sık sık tekrar ettiğimiz gibi
”skor” değil “spor”dur…
Spor dolu günler sizinle olsun…
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim
Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara
Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya kooperatifçiliğindeki en son durum ve
gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş.
Kitapta; Genel Kooperatifçilik, Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında
Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve
Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı
ve birçok konu ele alınmış.
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Erkan Rehber
• Giriş
• Tarım Ekonomisi Bilimi
• Dünyada Tarım
• Türkiye’de Tarım
• Tarımsal Üretim Teknolojisi
• Tarım ürünlerinin Pazarlanması
• Tarım Politikası
• Tarımda Örgütlenme ve Kooperatifçilik
• Tarım-Çevre
www.ekinyayinevi.com
Küreselleş(tir)me Karşısı
Bilim Politik Yazılar
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları
Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve
Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış
ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu
yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna
karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan
metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi
içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını
varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci
görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.

Benzer belgeler