Tarkovski - solak kedi

Transkript

Tarkovski - solak kedi
www.solakkedi.com
Andrei
Tarkovski
A
ndrei Arsenyevich Tarkovski 4
Nisan 1932’de Moskova’nýn
500 kilometre kuzey
doðusunda, Volga Nehri’nin
üzerindeki Zavrazhye’de
doðdu. Tarkovski ailesinin
üyeleri Rus entelijensiyasý
arasýnda bulunuyordu. Babasý Arseni, bir
þair ve çevirmendi. Annesi Maria Ývanovna,
Moskova’daki Devlet Yayýnevi’nde editörlük
yapýyordu ve ayný zamanda bir tiyatro
oyuncusuydu. Tarkovski’nin Marina adýnda,
sonradan dilbilimci olan, kendinden daha
genç bir kýzkardeþi vardý. Tarkovski dört
yaþýndayken annesiyle babasý birbirinden
ayrýldý ve sonradan da boþandýlar. Babasý
iki kez daha evlenirken, annesi bir daha hiç
evlenmedi. Bu ayrýlýk Tarkovski’de derin bir
travma yarattý. Tarkovski bunu sonradan
otobiyografik filmi Ayna’da irdeleyecekti.
Tarkovski ve kýzkardeþi annesi ve
anneannesi ile birlikte yaþadý.
Çaðdaþ Rus sinemasýnýn dehasý olan Andrei Tarkovski (19321986) için “zamanýmýzýn en önemli yönetmeni” diyor Ýngmar
Bergman. Tarkovski’nin filmlerinin düþsel niteliði ve tümüyle
özgün ve akýldan çýkmayan görüntüleri dünyanýn dört bir
yanýndaki ciddi film izleyicilerini büyüledi. Birçok eleþtirmen
onun çok kiþisel vizyonunu yorumlamaya çabaladýysa da o
hep eriþilmez olarak kaldý.
II. Dünya Savaþý sýrasýnda Tarkovski ve
ailesi Yuryevets’de yaþadýlar ama savaþýn
bitmesiyle Moskova’ya döndüler. Maria
Ývanovna çocuklarýna sanat sevgisi
aþýlamaya çalýþtý. Tarkovski önce resim,
edebiyat ve müzik çalýþtý. Baþlangýçta klasik
Rus bestecilerinden çok hoþlandýysa da
sonradan Alman bestecilerine ve özellikle
de Bach’a büyük bir hayranlýk duymaya
baþladý.
Gençken, babasýnýn o zamanlar
yayýnlanmamýþ þiirlerini yanýnda taþýrdý.
Katiller
/ 1956
Çok
sýk görüþmeseler
de Tarkovski babasý
için büyük bir yakýnlýk duyuyor ve bu da
annesinin otoritesine karþý doðal isyanýný
ateþliyordu.
Film okulu
Tarkovski öðrencilik yýllarýnda çektiði “Katiller”
adlý filmde müþterilerden biri rolünde.
Katiller Tarkovski’nin ilk yönettiði film. 1956 yýlýnda
Devlet Sinema Enstitüsünde öðrenci olduðu
dönemde öðrenci arkadaþlarý Marika Beiku and
Aleksandr Gordon ile birlikte çektikleri bu film
Ernest Hemingway’in 1927 yýlýnda yazdýðý kýsa bir
öykünün uyarlamasý.
Film okulundaki ekipmanlarýn yetersizliðinden
dolayý öðrenciler iki veya üç kiþilik gruplar halinde
çalýþýyorlardý. Andrei Tarkovski ve Aleksandr
Gordon, Marika Beiku’dan kendileri ile birlikte
çalýþmalarýný istediler. Ernest Hemingway’in kýsa
öyküsünü uyarlama fikri Tarkovsky’nindi. Bütün
roller okul öðrencileri tarafýndan oynandý.
Beiku, Gordon ve Tarkovski okulun stüdyosunda
bir Amerikan barý oluþturdular. Sahne malzemeleri
öðrenciler tarafýndan evlerinden, akrabalarýndan
ve arkadaþlarýndan temin edildi. Film öðrencilerin
hocasý Mikhail Romm tarafýndan büyük takdir
topladý.
Tarkovski 1951 yýlýnda liseden mezun
olduktan sonra Moskova’daki Doðu
Çalýþmalarý Enstitüsüne girerek Arapça
çalýþtý. Ama ikinci yýl buradan ayrýlarak
Sibirya’da bir jeolojik expedisyonda
çalýþarak vakit geçirdi ve burada hangi
mesleðe yöneleceðine karar verdi. 1954’te
Moskova’ya döndüðünde Devlet Sinema
Enstitüsüne girdi. 500 aday arasýndan
seçilen 15 kiþiden biri olan Tarkovski
burada ünlü film yönetmeni Mikhail
Romm’dan ders aldý.
1957 yýlýnda sýnýf arkadaþý olan ve
yönetmenlik çalýþýrken sonradan
oyunculukta karar kýlan Ýrma Rausch ile
evlendi. 1962’de çocuklarý Arseni dünyaya
geldi. Öðrenci olarak baþkalarýyla iþbirliði
içerisinde iki film yönetti: Ernest
Hemingway’in kýsa öyküsüne dayanan
Katiller ve 1959 yýlýnda Sovyet
televizyonunda yayýnlanan bir belgeseldrama olan Bugün Kimseye Ýzin Yok.
Kendi baþýna yönettiði ilk filmi 1960 yýlýnda
çektiði mezuniyet filmi olan ve yüksek
notlar aldýðý Silindir ve Keman’dý. Bu
Sovyet-gerçekçi gelenekte oldukça
konvansiyonel bir filmdi, ama 46 dakikalýk
Bugün Kimseye Ýzin Yok / 1959
Tarkovski’nin ikinci filmi olan Bugün Kimseye Ýzin
Yok yönetmenin Devlet Sinema Enstitüsünde
öðrenci arkadaþý Aleksandr Gordon ile 1959
yýlýnda çektiði bir film.
Trakovsky filmlerinin tersine bu film bir Sovyet
propaganda filmidir. Tarkovski’nin diðer öðrencilik
filmi olan Katiller’e nazaran bu film daha büyük bir
bütçeyle çekildi. Film, Nazi Almanyasýnýn 2.
Dünya Savaþý sonunda teslim oluþunun
yýldönümünde televizyonda gösterilmek için
çekildiðinden, bütçenin bir kýsmý Sovyet
televizyonu tarafýndan karþýlandý. Bütçenin
büyüklüðü sayesinde ana rollerde Oleg Borisov,
Leonid Kuravlyov ve Stanislav Lyubþin gibi
profesyonel oyuncular kullanýlabildi. Film 3 aylýk
bir süre içerisinde Kursk’ta çekildi ve yayýna
hazýrlanmasý bir 3 ay daha aldý.
Filmin Konusu
Bir kasabada inþaat iþçileri II. Dünya Savaþýndan
kalma bombalar bulurlar. Bir ordu birimi
bombalarýn bertaraf edilmesi için sevkedilir.
Bombalarýn patlatýlmasý þehirde büyük hasara
neden olacaðýndan ordu birimi bombalarý güvenli
bir bölgeye taþýmak zorundadýr. Bütün bir kasaba
boþaltýldýktan sonra askerler bombalarý tek tek
güvenli bölgeye taþýrlar. Bu tehlikeli görev
sýrasýnda bombalarýn bazýlarýnýn patlamasýna
ramak kalýr. Sahnelerden birinde kahraman bir
asker diðer askerleri kurtarabilmek için
bombalardan birini kapar ve kamyondan aþaðý
atlar. Film kasaba halkýnýn dönmesi ve
bombalarýn güvenli bölgede patlatýlmasýyla sona
erer.
Silindir ve Keman / 1960
yüksek notlarla mezun olurken, Rus basýný
da Tarkovski’nin bu filminden övgüyle söz
etti.
Ýlk baþarýlar
Tarkovski’nin ilk uzun metrajlý filmi Ývan’ýn
Çocukluðu oldu. 1962 yýlýnda tamamlanan
film Tarkovski’ye çok geçmeden uluslararasý
bir ün saðladý.
Ývan’ýn annesi rolünü Tarkovski’nin karýsý
Ýrma Rausch’un oynadýðý bu filmde,
ailesinin savaþta kaybeden bir çocuðun
cephede geçen yaþamý sergilenir. Vladimir
Bogomolov’un 1957’de yazdýðý Ývan adlý
Ývan’ýn Çocukluðu / 1962
Tarkovski’nin Sinema okulundaki bu mezuniyet
filmi onun tek baþýna yönettiði ilk filmidir.
Senaryosu Andrei Konçalovski ve Andrei
Tarkovski’ye ait bu film küçük bir çocuk olan Saþa
(Igor Fomçenko) ve bir silindir sürücüsü olan
Sergey (Vladimir Zamanski) arasýndaki
arkadaþlýðýn öyküsüdür.
bu film o dönemki öðrenci filmlerinden
daha uzundu.
Tarkovski o dönemde bilinmeyen bir sinema
öðrencisi olduðu halde fotoðraf yönetmeni
olarak tanýnmýþ bir isim olan Sergey
Urusevski ile birlikte çalýþmayý istedi.
Urusevski bu teklifi kabul etmeyince
Tarkovski Vadim Yusov ile birlikte çalýþtý.
Yusov, Tarkovski’nin sonraki iki filmi olan
Ývan’ýn Çocukluðu ve Andrei Rublev
filmlerinin kameramanlýðýný da üstlenecek
olan kiþiydi. Sonunda, film büyük bir baþarý
elde etti. Tarkovski bu filmden aldýðý çok
Ývan’ýn Çocukluðu filminin arkaplaný II. Dünya
Savaþý’nda iþgalci Almanlar’a karþý direnen Sovyet
ordusunun Doðu Cephesi’dir. Filmin öyküsü sýk sýk
geri-dönüþlerle lineer olmayan bir yapýya sahiptir.
Filmin ana karakteri 12 yaþýnda Rus bir çocuk olan
Ývan’dýr (Nikolai Burlyayev). Bir dizi düþ sahneleri ve
farklý karakterlerin konuþmalarýndan Ývan’ýn anne ve
babasý ve kýzkardeþinin Alman askerleri tarafýndan
öldürüldüðünü anlarýz. Kaçmayý baþaran Ývan bir
partizanlar grubuna katýlýr. Bir süre sonra grup
Alman askerleri tarafýndan ormanda kýstýrýlýr.
Partizanlar Ývan’ý Almanlar’ýn elinden kurtarmak için
onu bir uçaða bindirirler. Kurtulan Ývan yatýlý okula
gönderilir. Ama buradan kaçarak Gryaznov (Nikolai
Grinko) komutasýndaki bir ordu birimine katýlýr.
Ývan orduda ileri cephede savaþmaya kararlýdýr.
Boyunun küçüklüðünden yararlanarak yetiþkinler için
uygun olmayacakkeþif görevlerini baþarýyla yerine
getirir. Sonunda Gryaznov ve diðer askerler onu
askerî okula göndermek isterler. Ama Ývan buna
karþý inatla direnir. Filmden Ývan’ýn savaþma
kararlýlýðýnýn ailesinin intikamýný almak istemesinden
kaynaklandýðýný anlarýz.
Filmin çoðu, cephedeki bir yeraltý sýðýnaðýnda geçer.
Burada, subaylar gelecek emirleri beklemekte,
ölümden korkmakta, saldýrýlar planlamakta ve ývýr
zývýr konulardan konuþmaktadýrlar. Bu sýrada Ývan
sabýrsýzca bir sonraki keþif görevini beklemektedir.
Filmin sonuna doðru askerler ve Ývan cephenin
ötesine tehlikeli bir keþif giriþiminde bulunurlar.
Grubun önünden giden Ývan hiçbir iz býrakmadan
kaybolur.
Filmin son sahnelerinde Nazilerin yenilmesinin
ardýndan Sovyetler’in Berlin’e girdikleri görülür.
Ývan’ýn eski subay arkadaþlarýndan biri bir Nazi
hapishanesi bulur. Buradaki bir belgeden Ývan’ýn
Almanlar tarafýndan yakalanýp idam edildiði
anlaþýlmaktadýr. Subay, infaz odasýna vardýðýnda,
Ývan’ýn çocukluðuna ait son bir geri dönüþ görürüz:
Ývan günýþýðýnýn altýnda bir kumsalda kýzkardeþinin
arkasýndan koþmaktadýr. Filmdeki son görüntü
kumsaldaki ölü aðaçtýr.
kýsa öyküden uyarlanan filmin senaryosu
Mikhail Papava tarafýndan yazýldý. Büyük
ölçüde Dinyeper Nehri yakýnlarýndaki
Kaniv’de çekilen filmde, cennetsi düþ
sahneleriyle gösterilen Ývan’ýn yitik
çocukluðu savaþýn yarattýðý yýkýmla karþýtlýk
içerisindedir.
Rusya’daki ilk resmî gösteriminde büyük ilgi
toplayan bu film uluslararasý alanda da
büyük bir baþarý kazandý. 1962 Film
Festivali’nde Altýn Aslan ödülü’nü kazanan
film ayný zamanda Ýngmar Bergman, Sergei
Parajanov ve Krzysztof Kieslowski gibi ünlü
sinemacýlardan ve Jean Paul Sartre gibi
entellektüellerden çok büyük övgüler aldý.
Bu baþarýdan sonra Tarkovski ikinci uzun
metrajlý filmi Andrei Rublev üzerine
çalýþmaya baþladý. Tarkovski ve sinema
okulundan arkadaþý senarist Andrei
Mikhalkov Konçalovski filmin çekimi
baþlamadan önce iki yýl boyunca senaryo
üzerinde çalýþtýlar.
Ortaçað Rus keþiþi ve ikon ressamý Andrei
Rublev’in mücadeleleri hakkýnda olan bu
film ayný zamanda barbarlýk karþýsýnda
sanatýn zaferini, Andrei Rublev’in ruhanî
yolculuðunda kiþileþen insanlýðýn ruhanî
doðasýnýn bir yönü olarak sanatýn iþlevi ve
sanat fikrinin sýradan insanlarýn
yaþamlarýyla derinden bütünleþmesi
anlatýyor. Sovyet hükümeti filmin yüzeyinin
hemen altýnda yatan alegorik eleþtiriyi
Andrei Rublev / 1966
Andrei Rublev yedi bölümden ve ana filmle gevþek
bir þekilde ilintili bir prolog ve epilogdan oluþuyor.
Ana film yaþamýnýn çeþitli bölümleri boyunca
büyük ikon ressamýnýn hayatýný anlatýyor. Filmin
arkaplanýný 15. yüzyýl Rusyasý oluþturuyor. Bu
dönem çalkantýlarla dolu ve rakip prenslerin
mücadeleleri ve Tatar iþgalleri bu dönemi
karakterize ediyor.
Prolog: Filmin prolog bölümü bir sýcak hava
balonu gezisi için hazýrlýklarý gösteriyor. Balon bir
kilisenin çatýsýndan havalanýr ve altýnda balona
baðlanmýþ olan Yefim isimli bir adam vardýr. Adam
havadan gördüðü manzaradan büyük keyif duyar
ama balonun yere çakýlmasýný önleyemez. Yefim
birkaç yaratýcý karakterin ilkidir, umutlarý kolaylýkla
suya düþen cüretkâr hayalperesti temsil eder.
Soytarý, Yaz 1400: Andrei (Anatoly Solonitsyn),
Danil (Nikolai Grinko) ve Kirill (Ivan Lapikov) iþ
arayan gezici keþiþlerdir. Her üçü de farklý yaratýcý
karakterleri temsil eder. Andrei gözlemcidir,
insanlardaki iyiyi arayan ve korkutmak deðil esin
vermek isteyen hümanist bir sanatçýdýr. Danil içe
kapanmýþtýr ve yaratýcýlýða kendini-gerçekleþtirme
kadar meyilli deðildir. Kirill yetenekten yoksundur
ama ünlü olmak için çaba harcar. Kýskançtýr,
bilgiçtir, çok zeki ve kavrayýþlýdýr. Bu üç keþiþ uzun
yýllar yaþadýklarý Andronikov Manastýrýndan henüz
ayrýlmýþlardýr. Saðanak yaðarken bir çiftlik
ambarýna sýðýnýrlar. Burada bir soytarý (Rolan
Bykov) grup köylüyü eðlendirmektedir. Soytarý sivri
dilli ve müstehzi bir devlet düþmanýdýr. Hayatýný,
sert ve aðza alýnmaz toplumsal yorumlarýyla ve
Boyarlar’la dalga geçerek kazanmaktadýr. Bir süre
sonra bir grup asker tarafýndan yakalanýr ve fena
halde hýrpalanýr.
Yunanlý Theopanes, Yaz-Kýþ-Bahar-Yaz 14051406: Üç keþiþ Andronikov Manastýrý’na geri
dönmüþtür. Yunanlý Theophanes (Nikolai
Sergeyev) Moskova’daki Müjde Katedrali’nin
resimlerle süslenmesinde kendisine yardým etmesi
için Andrei’ye bir haberci yollar. Yunanlý
Theophanes bilinen bir sanatçýdýr, sinizmi ve düþ
kýrýklýðý içerisinde sanatý daha çok bir zanaat ve
sýkýcý bir iþ olarak görmektedir. Hem Danil hem de
Kirill, Andrei’nin gördüðü bu takdir karþýsýnda
bozulurlar. Danil Andrei’ye eþlik etmeyi reddeder,
ama ona iyi dileklerde bulunur. Kirill kýskançlýk ve
büyük bir öfke içindedir ve manastýrý din dýþý
dünya için terkeder. Andrei çýraðý Foma (Mikhail
Kononov) ile Moskova’ya doðru yola çýkar. Foma
bir diðer yaratýcý karakterdir, içsel ikilemleri
olmayan pratik kafalý ticarî sanatçýyý temsil eder.
Ama yine de Andrei ile iyi geçinecek kadar derin
düþüncelidir.
Tatil, 1408: Bir gece yürüyüþü sýrasýnda Andrei bir
grup çýplak paganla karþýlaþýr. Kutlamalarýnda
tensel zevkler ve þehvet vardýr. Andrei gördüðü
ritüellerden etkilenir. Bu sýrada paganlar tarafýndan
yakalanarak bir çarmýha baðlanýr ve sabah olunca
suda boðulmakla tehdit edilir. Marfa adýnda,
üzerinde yalnýzca pelerini olan bir kadýn (Nelly
yazýnýn devamý arka sayfada
gözden kaçýrmadý ve Andrei Rublev 1971
yýlýna kadar Sovyetler Birliði’nde
gösterilmedi. Ama bu sýrada eleþtirmenler
filmi bir þaheser olarak nitelediler. 1969
yýlýnda film Cannes Film Festivali’nde
yarýþma dýþýnda gösterildi ve Federation
Internationale de la Presse
Cinematographique (FIPRESCI) ödülünü
aldý. 1971’de ise Fransýz Sinema
Eleþtirmenleri Sendikasý tarafýndan en iyi
yabancý film seçildi.
Tarkovski filmi siyah-beyaz olarak çekti
ama filmin epilog bölümünde, Andrei
Rublev’in 15. yüzyýlda yaptýðý gerçek
ikonalar gösterilirken renkli film kullandý.
Filmin bu þekilde gerçekliðe yerleþtirilmesi
hikayeyi etkili bir þekilde
sonlandýrmaktadýr.
Andrei Rublev üzerine çalýþýrken, Tarkovski
filmdeki meczup kadýný oynayan karýsýndan
ayrýldý ve oyuncu Larissa Pavlovna
Yegorkina ile birlikte yaþamaya baþladý.
Tarkovski ve Yegorkina 1970’de evlendiler
ve ayný yýl çocuklarý Andrei doðdu.
Bilim-kurgu ve Otobiyografi
Bu sýralarda Tarkovski, Polonyalý bilimkurgu yazarý Stanislav Lem’in 1968 yýlýnda
yazdýðý Solaris adlý romanýndan ayný adla
uyarladýðý filmi üzerine çalýþmaya
baþlamýþtý.
Snegina) Andrei’ye yaklaþýr. Üzerindeki pelerini
yere atar, Andrei&yi öper ve onu serbest býrakýr.
Ertesi sabah Andrei bir kayýkla bölgeden
uzaklaþýrken, bir grup asker paganlarý kýstýrýr.
Marfa nehre doðru koþarak kaçmaya çalýþýr ve
Andrei’nin kayýðýnýn yanýna kadar yüzerek
uzaklaþýr. Andrei onu görmezden gelir.
tutmaktadýr. Yýllardýr ortada görünmeyen Kirill
çýkagelir ve içeri alýnmasýný ister. Baþkeþiþ onun
geri dönmesine izin verir ama Kutsal Kitabý onbeþ
kez yazmasýný þart koþar. Bir gün Tatarlar
yolculuklarý sýrasýnda manastýrda dururlar.
Tatarlardan biri Durochk’yý sekizinci karýsý olarak
yanýnda götürür.
Hesap Günü, Yaz 1408: Andrei ve Danil
Vladimir’de bir kilisenin süslemesinde
çalýþmaktadýrlar. Andrei’nin kendine iliþkin
þüphelerinden dolayý aylardan beri iþ
ilerlelemektedir. Danil’e kendi resimlerinden
tiksindiðini ve insanlarý korkutmak istemediði için
Hesap Günü gibi bir konu üzerinde resim
yapamadýðýný söyler. Vardýðý sonuç bir sanatçýnýn
iþi için gereken zihinsel dinginliðini kaybetmiþ
olduðudur. Büyük Prens için çalýþtýðý zamaný bir
geri dönüþle hatýrlar. Kendisini hoþnutsuz eden
zanaatçýlarýn gözlerini çýkartmýþtýr. Geridönüþ
bittiðinde meczup bir kadýn olan Durochka (Irma
Raush) kiliseden içeri girer. Onun akýldan
yoksunluðu ve masumiyeti Andrea’nýn zihninde bir
þölen resmi yapma fikri uyandýrýr.
Çan yapýmý, Bahar-Yaz-Kýþ-Bahar 1423-1424:
Bir çan yapýmýna tanýk olduðunda Andrei’nin
yaþamý altüst olur. Çan yapýmcýsý ölmüþtür. Oðlu
Boriska (Nikolai Burlyayev) adamlara yalan
söyleyerek çan yapmanýn sýrrýný bildiðini söyler.
Boriska bir diðer yaratýcý karakterdir. Kendi
öneminin ve elindeki iþin zorluðunun farkýndadýr.
Doðal yetenek ve saf inancýn bileþimiyle
yaratabilme yeteneði vardýr.
Saldýrý, Sonbahar 1408: Büyük Prens
Litvanya’dayken, Büyük Prens’in kardeþi ve bir
grup Tatar Vladimir’e saldýrýr. Ýþgal ve bunun
sonucundaki katliam ayrýntýlý bir þekilde gösterilir.
Ünlü sahnelerden birinde bir mýzrak saplanan bir
atýn merdivenlerden düþüþü görülür. Bir diðer ünlü
sahne yakýlan bir ineði gösterir. Tatarlar kiliseye
girerler. Andrei bir Rus’u öldürerek Durochka’ya
tecavüz etmesini önler. Bu olaydan sarsýlan Andrei
kendinden þüpheye düþer ve resim yapmayý
býrakarak sessizlik yemini eder.
Hayýrseverlik, Kýþ 1412: Andrei bir kez daha
Andronikov Manastýrý’ndadýr. Ne resim yapmakta
ne de konuþmaktadýr ve Durochka’yý yanýnda
Boriska çukurun kazýlmasý, kilin seçilmesi, kalýbýn
yapýlmasý, fýrýnlarýn yakýlmasý ve çanýn yukarý
çekilmesi sýrasýnda talimatlar verir. Ve açýlýþ töreni
sýrasýnda çanýn kusursuz bir þekilde çalmasý
üzerine gözyaþlarý içerisinde olduðu yere yýðýlýr.
Töreni izleyen Andrei sessizlik yeminini bozar ve
çocuða birlikte gitmeleri gerektiðini söyler: “Sen
çan yapacaksýn ve ben ikonlar yapacaðým.”
Epilog filmin tek renkli olan bölümüdür. Bu
bölümde Andrei Rublev’in çeþitli ikonlarýndan
ayrýntýlar gösterilir. Son sahnede ikonlar
soluklaþýrken yaðmur sýrasýnda bir nehirdeki dört
at belirir.
Tarkovski’nin bu proje üzerinde
çalýþmasýnýn iki nedeni vardý. Birincisi,
Lem’in yapýtlarýnýn hayranýydý. Ýkinci olarak,
son filmi Andrei Rublev rafa kaldýrýlmýþtý ve
Beyaz, Beyaz Bir Gün adlý senaryosu geri
çevrilmiþti (bu senaryo sonradan 1976
yýlýnda çekilen Ayna filmi olacaktý). Ve
Tarkovski’nin yeni bir iþe ve paraya ihtiyacý
vardý. Sovyetler Birliði’nde popüler ve saygý
duyulan bir yazar olan Lem’in romanýna
dayanan bir film projesi bu çerçevede
doðal bir seçimdi.
Tarkovski bu proje sýrasýnda Lem’le birlikte
çalýþtý. Senaryonun ilk versiyonunu senarist
Fridrikh Gorenþtein ile birlikte 1969
yazýnda yazdý. Ýlk senaryo taslaðýnda filmin
üçte ikisi Dünya’da geçiyor ve Kris Kelvin’le
eski karýsý Hari’nin geçmiþteki iliþkileri
üzerine yoðunlaþýyordu. Bu versiyon hem
Lem hem de Mosfilm’deki komite
tarafýndan eleþtirildi. Son çekim
senaryosunda dünyada geçen sahneler
iyice azaltýldý. Ve Kris Kelvin’le ikinci karýsý
Maria arasýndaki iliþki tümüyle kaldýrýldý.
Lem, kitabýnda insan biliminin insan
idrakinin ötesinde olan bir yabancý yaþam
biçimiyle baþa çýkamayýþýný betimlerken,
Tarkovski, Kelvin’in karýsýna yönelik
duygularý ve uzay araþtýrmasý sýrasýnda
insanýn durumu üzerine odaklanýr. Kelvin’in
uzay yolculuðuyla baþlayan ve tümüyle
Solaris’te geçen romanýn tersine, Tarkovski,
filme Kelvin’in dünyadan ayrýlmadan önce
Solaris / 1972
Film psikolog Kris Kelvin’in (Donatas Banionis)
babasýnýn evinin çevresindeki arazide
dolaþmasýyla baþlar. Bu, Solaris adlý uzak, sývý
kaplý, gezegen benzeri cismin yörüngesindeki uzay
istasyonuna doðru yola çýkmadan bir gün öncedir.
Onlarca yýl süren çalýþmalardan sonra bile oradaki
bilimsel araþtýrmalar gezegenin anlaþýlmasý
konusunda çok az ilerleme kaydetmiþ ve bir krizle
yüzyüze kalýnmýþtýr. Kelvin durumu deðerlendirmek
ve istasyonun geleceðine karar vermek için
gönderilmektedir.
Burton (Vladislav Dvorjetski) adýndaki eski bir pilot
ziyarette bulunmaktadýr. Birlikte yýllar önce alýnmýþ
ifadelerin çekimlerini izlerler. Bu filmde Burton, iki
kayýp bilimadamýnýn aranmasý sýrasýnda Solaris’in
yüzeyinde garip bir þekilde kocaman bir çocuk
gördüðünü anlatmaktadýr. Gemisinin kameralarý
sadece bulutlarý ve sakin yüzeyi kaydetmiþ,
iddialarý da halüsinasyon olarak reddedilmiþtir.
Deneyiminin doðruluðu hakkýnda Kelvin’i ikna
etmeye çalýþýr. Bunu baþaramayýnca da öfkeli bir
þekilde ayrýlýr. Ve arabasýndayken, sonradan
bilimadamlarýndan birinin çocuðuyla karþýlaþtýðýný
ve bu çocuðun, boyu dýþýnda, Solaris’te gördüðü
çocukla ayný olduðunu söyler. Bir sonraki uzunca
sahnede Burton yanýnda oðlu olduðu halde
kalabalýk ve yabancý bir þehrin (Tokyo)
caddelerinde araba sürer. Kelvin, ayrýlmadan önce,
ne kadar çok þey biriktirmiþ olduðunu belli
edercesine, eski kaðýtlarýnýn bir çoðunu bir açýk
hava ateþinde yakar.
Yolculuðu sonrasýnda Solaris’e vardýðýnda Kelvin
kalan üç bilimadamýndan hiçbiri tarafýndan
karþýlanmaz ve uzay istasyonunu tehlikeli bir ihmal
ve intizamsýzlýk içerisinde bulur. Onlarý ararken
arkadaþý Dr. Gibarian’ýn (Sos Sargsyan) gizemli bir
þekilde öldüðünü görür. Geri kalan ikisi sadece iþe
yaramaz ve kafa karýþtýrýcý bilgiler verir. Dr.
Snaut’un (Jüri Järvet), eðer alýþýlmadýk bir þeyler
görürse aþýrý tepki göstermemesi tavsiyesini
aldýktan kýsa süre sonra istasyonda baþkalarýnýn
gözünün önünden görünüp kaybolduklarýný görür.
Solaris’in yavaþça kaynayan, civamsý yüzeyine
yönelik araþtýrmalarýna baþlar.
Derin bir uykudan uyandýðýnda, kapýsýnýn kilitli
olmasýna raðmen odasýnda bir kadýn görür. Bu,
karýsý Hari’dir (Natalya Bondarçuk). O da orada
bulunmaktan en az kendisi kadar þaþkýndýr. Onun
bir tür görüntü olduðunu anlayýnca, kadýnýn aklýný
çelerek onu kendi uzay gemisine bindirir ve uzaya
fýrlatýr. Aceleden roketin çýkardýðý ateþe yakalanýr.
Dr. Snaut yanýklarýyla ilgilenir ve daha fazla
açýlarak “ziyaretçiler”in, bilimadamlarýnýn Solaris’in
dikkatini ilk araþtýrmalarýyla çektikten sonra
görünmeye baþladýðýný söyler.
O akþam Hari odasýnda yeniden belirir. Kelvin bu
kez daha sakindir ve gece boyunca onunla birlikte
kalýr. Uyandýðýnda, bir önceki Hari’nin býraktýðý eþelbiseleri saklamaya çalýþýr. Ama odadan
çýktýðýnda Hari paniðe kapýlýr ve metal kapýya
yazýnýn devamý arka sayfada
anne ve babasýnýn kýrdaki evini ziyaretini
göstererek baþlar. Böylece yeryüzü ile
uzayýn soðuk ve yabancýlaþtýrýcý atmosferi
arasýnda bir karþýtlýk yaratýr.
Filmde Johann Sebastian Bach’ýn bir koral
prelüdü ve eski ustalarýn çeþitli resimleri
görülüyor. Uzay gemisinin içinde Bruegel’in
Aylar resimlerinin orijinalleriyle ayný
boyutta reprodüksiyonlarý vardýr. Filmde
ayrýca Ýkarus’un Düþüþü ve Kardaki Avcýlar
resimlerinden ayrýntýlar kullanýlmýþtýr. Son
sahnede Kelvin babasýnýn önünde diz
çöktüðü ve babasýnýn onu kucaklamasý
Rembrant’ýn Müsrif Evlâdýn Dönüþü
tablosunu hatýrlatýr. Bu resimlerin filmde
kullanýlmasýnýn nedeni Tarkovski için
sinemanýn çok genç bir sanat olmasýnda
yatar. Ýzleyicinin bilinçaltýnda yüzyýllarýn
derinliðinden tarihsel bir perspektif
kazandýrmaya ve böylece izleyicinin
sinemanýn eski bir sanat olduðunu
düþünmesini saðlamaya çalýþmýþtýr.
Solaris filmi 1972 yýlýnda Cannes’da hem
jüri büyük ödülünü hem de FIPRESCI
ödülünü kazandý.
Tarkovski bundan sonra en kiþisel filmi olan
Ayna üzerine çalýþmaya baþladý. 1975
yýlýnda tamamlanan film Tarkovski’nin
kendi çocukluðunu ve ailesinin daðýlýþýný
yeniden canlandýrýr.
Tarkovski burada siyah-beyaz ve renkli film
vururken kendini kötü bir þekilde keser. Kevin onu
yataðýna götürdüðünde, yaralarý gözünün önünde
iyileþir. Dr. Sartorius (Anatoli Solonitsin) bir toplantý
önerisinde bulununca, Kevin onu diðerlerine karýsý
olarak tanýtýr ve ona saygý göstermeleri konusunda
ýsrar eder. Tartýþma sýrasýnda bilimadamlarý
Solaris’in onu Kevin’in ona iliþkin anýlarýndan
yarattýðýný anlamaya baþlarlar. Ýnsan deðildir ama
düþünceleri ve hisleri vardýr. Sartorius bunlarýn
nötrinolardan yapýldýðýný ve onlarý yok etmenin
mümkün olabileceðini öne sürer.
Kelvin Hari’ye çocukluk günlerinden kalma
kendisinin ve anne-babasýnýn ve sonra Hari’nin
kendisinin filmlerini gösterir. Hari uyurken Snaut
gelir ve Kelvin’in beyindalgasý örüntülerini Solaris’e
gönderme planýndan söz eder. Bu þekilde Solaris
onlarý anlayabilecek rahatsýz edici hayaletleriyle
iliþki kurmaya çalýþmaktan vaz geçecektir.
Sartorius’un ise daha radikal bir planý vardýr:
Solaris’e aðýr radyasyonla bombalamak suretiyle
saldýrmak.
Zaman geçtikçe Hari daha baðýmsýzlaþýr ve
Kevin’in görüþü dýþýnda varolabilmeye baþlar.
Sartorius’tan gerçek Hari’nin on yýl önce intihar
ettiðini öðrenir ve Kelvin de ona bütün hikayeyi
anlatýr. Hari sývý oksijen içerek Kelvin’in odasýnýn
kullanýmýnýn ötesine giderek kendi
hikayesini anlatmak için baþka film
kliplerini filmin içerisine katar. Ayna
kekemelikten kurtulmak için hipnotizma
tedavisi olmaya gelen bir çocuðun bir
psikolog tarafýndan muayene edilmesiyle
baþlar. Film sürdükçe, Tarkovski’nin
bilinçaltý açýða çýkar gibi görünür ve filmsel
sesi ayrýlýk, aile parçalanmasý ve savaþtan
dýþýnda yeniden canýna kýyar ama acý ve spazmlar
içinde birkaç dakika sonra yeniden hayata döner.
Solaris’in yüzeyi çalkalanmaya baþlar. Kelvin
ateþler içinde bir uykuya dalar. Rüyasýnda annesi
ve birçok Hariler odasýnda dolanmaktadýr. Kendine
geldiðinde Hari gitmiþtir. Ve Snaut ona Hari’nin
býraktýðý bir notu okur. Hari notta kendisini yok
etmelerini bilim adamlarýndan kendisinin istediðini
yazmaktadýr.
Snaut Kelvin’e, beyin dalgalarýný göndermeye
baþladýktan bu yana Solaris’in yüzeyinde adalar
oluþmaya baþladýðýný söyler. Kelvin Dünya’ya
dönmekle bir zamanlar sevilmiþ ve yitirilmiþ olanla
yeniden bir araya gelmek umuduyla Solaris’te
kalmak arasýnda kararsýzdýr.
Sonra gerisingeri babasýnýn evinin yanýndaki
donmuþ gölün kýyýsýnda görülür. Köpeði ona doðru
koþar ve o da ona doðru mutlu bir þekilde yürür.
Ama bir þeylerin yolunda gitmediðini görünce yüzü
asýlýr: evin içine su dolmaktadýr ve babasý (Nikolai
Grinko) içerde olmasýna raðmen bunun farkýna
deðilmiþ gibi durmaktadýr. Kapýnýn önündeki
merdivenlerde kucaklaþýrlar. Bu sýrada kamera geri
çekilir; ev, göl ve çevredeki arazinin bir adada
olduðu görülür. Ada Solaris’in yüzeyinde
yüzmektedir.
etkilenecek yaþa gelmiþ bir çocuðun
yaþadýðý kargaþayý anlatýr. Ayna yoðun bir
biçimde kiþiseldir ve konusu, öyküsel
olmayan bilinç-akýþý yapýsý daha çok uzun
metrajlý filmlerin deðil, deneysel filmlerin
alanýna girer.
Bir parça Freudçu bir dýþavurum olarak,
genç bir kadýn olarak anneyi oynayan
oyuncu, ayný zamanda anlatýcýnýn karýsýný
da oynar. Tarkovski filmde yaþlý anne rolünü
kendi annesine oynatarak filmi daha da
öznelleþtirmiþtir. Ayrýca Tarkovski’nin babasý
da aktüel anlatýcýnýya kontrpuan olarak
okuduðu þiirleriyle filmde yer almaktadýr.
Bunun yanýsýra Tarkovski bu filmde ikinci
karýsý ve üvey kýzýna da rol vermiþtir. Ayna,
hiç de þaþýrtýcý olmayan bir biçimde Sovyet
bürokrasisine takýlan Tarkovski filmlerinden
bir diðeri olmuþtur.
1977 yýlýnda Tarkovski sinemaya ara
vererek Shakespeare’in Hamlet’ini bir
tiyatro oyunu olarak sahneledi ama bu
oyun Moskova eleþtirmenleri tarafýndan pek
beðenilmedi.
Tarkovski daha sonra 1979 yýlýnda
tamamladýðý bir sonraki filmi Ýz Sürücü
üzerine çalýþmaya baþladý. Boris ve Arkadi
Strugatski’nin Yol Kenarýnda Piknik adlý
bilim-kurgu romanýndan uyarlanan film
Tarkovski’nin çekim aþamasý en sorunlu
olan filmi oldu.
Filmde bir iz sürücü biri kuþkucu bir
profesör, diðeri de sinik bir yazar olan iki
kiþiyi “Kuþak” adý verilen gizemli bir
bölgeye götürme konusunda anlaþýr. Burasý
ýssýz ve fiziksel gerçekliðin yeniden
biçimlendiði bir yerdir. Burada en derin
arzularýn gerçekleþtiði söylenen bir oda
vardýr. Bu odaya varmakla birlikte içeri girip
girmedikleri filmde belli edilmez.
Ayna / 1975
Geniþ bir baðlamda Ayna Alexei’nin (Ignat
Daniltsev) düþünce ve duygularýný ve onun
çevresindeki dünyayý anlatýr. Filmin yapýsý
süreksizdir ve kronolojik deðildir, alýþýlagelmiþ bir
olay akýþý yoktur ve çocukluk hatýralarýylaaktüel
film çekimlerini bir araya getirir. Film üç ayrý zaman
içerisinde gidip gelir: savaþ öncesi dönem, savaþ
zamaný ve 1960’larýn savaþ sonrasý dönemi.
Film Alexei’nin televizyonda bir doktor tarafýndan
bir kekemenin muayene ediliþini izlemesiyle baþlar.
Bir sonraki savaþ öncesi dönemde kýrdaki bir
sahnede, anne Maria (Margarita Terekhova)
yoldan yayan olarak geçen bir yolcuyla (Anatoli
Solonitsyn) konuþmaktadýr. Evin içi ve dýþý
gösterilir ve bir ahýr yanmaktadýr. Bir düþ
sahnesinde Maria saçlarýný yýkar. Savaþ sonrasý
dönemde, 1960’larda, Alexei telefonda annesi
Maria ile konuþurken evin içi görülür. Savaþ öncesi
döneme dönüldüðü bir sonraki sahnede Maria bir
yayýnevinde düzeltmen olarak çalýþmaktadýr. Maria
gözden kaçýrmýþ olabileceði bir hatadan endiþe
duyarken iþ arkadaþý Lisa (Alla Demidova) onu
rahatlatacak sözler söyler.
Savaþ döneminde Alexei, karýsý Natalia ile
tartýþmaktadýr (Natalia rolü, Maria rolündeki ayný
kiþi yani Margarita Terekhova tarafýndan
canlandýrýlmýþtýr). Natalia ondan boþanmýþtýr ve
oðlu Ýgnat ile birlikte yaþamaktadýr (Ýgnat rolünü de
yine Ignat Daniltsev canlandýrmýþtýr). Bunu
Ýspanya Ýç Savaþý ve bir balonun yükseliþi
sahneleri izler. Bir sonraki sahnede ayný ev
görülür. Ýçeride garip bir kadýn (Tamara
Ogorodnikova) oturmaktadýr. Ýgnat, Puþkin’in bir
mektubunu okur ve babasý Alexei tarafýndan
telefonla aranýr. Film savaþ zamanýna döner:
Alexei silah talimi sýrasýnda görülür ve bu arada
Çin-Sovyet sýnýr ihtilafý ve II. Dünya Savaþý’na
iliþkin aktüel film sahneleri görülür. Bir sonraki
sahnede, savaþ sonrasýnda baba (Oleg
Yankovsky) ile oðulun bir araya geliþi gösterilir.
Film sonra savaþ sonrasý 1960’larda Alexei ve
Natalia arasýndaki tartýþmaya geri döner.
Savaþ öncesi döneme dönen filmde ev ve
çevresindeki kýr ve düþsel bir sahnede yataðýnýn
üzerinde havaya kalkan anne görülür. Sonra film
savaþ sonrasý döneme geçer ve Alexei’yi ölüm
döþeðindeyken gösterir.
Son sahne, savaþ öncesi dönemdedir. Anne Maria
hamileyken gösterilir ve ara ara genç ve yaþlý
Maria görülür (yaþlý Maria’yý Tarkovski’nin kendi
annesi Maria Vishnyakova oynamýþtýr).
Ayna büyük ölçüde Tarkovski’nin çocukluðunu
resmeder. Savaþ sýrasýnda Moskova’dan ayrýlýp bir
kýr evine yerleþmeleri, içekapanýk baba ve bir
yayýnevinde düzeltmen olarak çalýþan annesi
filmde belirgin bir þekilde göze çarpar.
Ýz Sürücü / 1979
korunabilmek için kendisi ne yaparsa aynýsýný
yapmalarý gerektiðini söyler. Ýz Sürücü yeni bir yere
doðru yürümeden önce ileriye doðru kumaþ
þeritlerine baðlanmýþ metal somunlar fýrlatarak
çeþitli güzergâhlarý test eder. Kuþak genellikle
zararsýz ve sakin bir görünümdedir, herhangi bir
yerde görünür bir tehlike yoktur. Yazar gerçek bir
tehlike olduðu konusunda kuþkuludur,. Profesör ise
genellikle Ýz Sürücü’nün tavsiyelerine uyar.
Filmin mekâný “Kuþak” adý verilen ve hükümet
tarafýndan kapatýlmýþ bir bölgenin civarýndaki küçük
bir kasabadýr. Filmden anlaþýldýðýna göre Kuþak bir
meteor çarpmasýnýn veya belki de bir UFO iniþinin
yaþandýðý insansýz bir bölgedir. Filmin ana karakteri
olan Ýz Sürücü, insanlarý Kuþaða ve özellikle de en
derin arzularýnýn kabul olunduðu bir odaya götürüp
getiren bir kýlavuz olarakçalýþmaktadýr.
Film Ýz Sürücü karýsý ve kýzýyla evdeyken baþlar.
Karýsý yasal sonuçlarý dolayýsýyla, yeniden yasak
kuþaða gitmemesini istese de o karýsýnýn
yalvarmalarýna kulak asmaz. Ýz Sürücü Kuþaða bir
sonraki yolculuðunda götüreceði müþterileri olacak
Yazar ve Profesör ile buluþtuðu bir bara gider. Yazar
ve Profesör’ün adlarý filmde geçmez, Ýz Sürücü
onlara bu isimlerle seslenmeyi tercih eder. Üçü, bir
jip kullanarak Kuþaðý koruma altýnda tutan askerî
barikattan geçmeyi baþarýrlar ve geçerlerken
askerler tarafýndan üstlerine ateþ açýlýr. Ve sonra
Kuþaðýn kalbine doðru küçük bir drezin üzerinde
ilerlerler.
Ýz Sürücü diðerlerine, çevrelerindeki tehlikelerden
Film büyük ölçüde tehlikeli Kuþak üzerindeki
yolculuk ve karakterlerin neden odayý ziyaret etmek
istediklerini anlattýklarý felsefî tartýþmalar üzerine
odaklanýr. Yazar esinini kaybediyor olmaktan endiþe
duyuyor gözükmektedir. Profesör bir Nobel ödülü
kazanmayý umuyor gözükmektedir. Odaya giç
girmediðini söyleyen Ýz Sürücü Yeni Ahit’ten alýntýlar
yapar ve toplumda inancýn yok olmasýndan yakýnýr.
Önce çayýrlardan yürürler ve sonra Ýz Sürücü’nün
“et öðütücü” dediði bir tünelde ilerlerler. Her ne
kadar Ýz Sürücü sürekli büyük bir tehlikeden söz
etse de üç adamýn hiçbirine hiçbir zarar gelmez.
Odanýn giriþine geldiklerinde yolculuklarý sona erer.
Ýz Sürücü film boyunca “Oklu Kirpi” adýndaki bir
önceki Ýz Sürücü’den söz eder. Kuþaða birlikte
girdikleri þair kardeþi burada ölmüþ, kendisi de
dönüþte piyangodan ikramiye kazanmýþ ama bir
hafta geçmeden canýna kýymýþtýr. Yazar, Ýz
Sürücü’yle Kuþak ve Oda hakkýndaki bilgisiyle ilgili
olarak uðraþtýðýnda, Ýz Sürücü bilgisinin Oklu
Kirpi’den geldiðini söyler.
Bu noktada Profesör, kýsmen meslektaþlarýndan
biriyle yaptýðý bir telefon görüþmesiyle odaya
gelmesinin gerçek nedenini açýða vurur. Yanýnda bir
bomba getirmiþtir ve Oda’yý, kötü insanlar tarafýndan
kiþisel kazanç amacýyla kullanýlabileceði korkusuyla
yok etme niyetindedir. Üç adam hem sözlü hem de
fiziksel olarak kavga ederler ve sonuçta Profesör
bombayý kullanmaktan vazgeçer. Kameranýn odanýn
içerisinde olduðu klasik bir Tarkovski uzun çekimi
adamlarý odanýn dýþýnda oturuyor halde býrakýr ve
içeri girip girmediklerini açýklýða kavuþturmaz.
Çekim, bir saðanaðýn kendiliðinden baþlayýp sona
ermesini gösterecek kadar uzundur.
Bir sonraki sahne, Ýz Sürücü, Yazar ve Profesörü
gerisingeri barda gösterir. Yazar ve Profesör ayrýlýr
ve Ýz Sürücü’nün karýsýyla kýzý gelir. Ýz Sürücü
ailesiyle birlikte bardan ayrýldýðýnda “Maymun”
lâkaplý çocuðunun sakat olduðu ve yardýmsýz
yürüyemediðini görürüz. Daha önceki bir diyalogda
onun “kuþaðýn çocuðu” olarak bir tür genetik
mutasyona uðradýðý belirtilmiþtir. Film Maymun’un
tek baþýna mutfakta oturduðu uzun bir çekimle son
bulur. Kýz bir þiir okur ve sonra kafasýný masaya
dayar ve görünüþe göre telekinetik olarak üç
bardaðý masa üzerinde oynatýr ve bunlardan biri
yere düþer. Üçüncü bardak hareket etmeye
baþladýðýnda, (filmin baþlangýcýnda olduðu gibi) bir
tren geçer ve bütün evin sarsýlmasýna sebep olur.
Ve seyirci bardaðýn hareketinin Maymun’dan mý
yoksa trenden mi kaynaklandýðý konusunda meraka
kapýlýr.
Ýz Sürücü’nün çekimi sýrasýnda çeþitli
sorunlar yaþandý. Dahasý Tarkovski filmin
çekim senaryosundan hoþnut deðildi.
Bunlar yetmiyormuþ gibi 1978 yýlýnýn Nisan
ayýnda Tarkovski bir kalp krizi geçirdi. Ve en
Yolculuk Zamaný / 1979
kötüsü filmin çekimlerinin yarýsý
tamamlandýðýnda kullanýlan filmlerin bozuk
olduðu anlaþýldý. Bunun üzerine Tarkovski,
daha küçük bir bütçeyle de olsa filmi yeni
baþtan çekme konusunda izin aldý ve
Strugatski kardeþler Tarkovski’nin isteði
doðrultusunda senaryoyu yeniden yazdýlar.
Yeni baþtan çekilen film 1979 yýlýnda
tamamlandý ve 1980 yýlýnda Cannes’da
Ekümenik Jüri Ödülü verildi. (Ekümenik Jüri
Ödülü, hýristiyan dini kuruluþlarý tarafýndan
1974’ten beri veriliyor ve jüri heyeti sinema
alanýnda çalýþan profesyoneller ve deðiþik
kültürlerden gelen hýristiyanlardan
oluþuyor.)
Batý’ya iltica
1979 yýlýnda Tarkovski Ýtalya’ya giderek
burada bir televizyon filmi olan Yolculuk
Zamaný’ný çekti. Burada, senaryo yazarý
olan arkadaþý Tonino Guerra ve Ýtalyan
yönetmen Michelangelo Antonioni ile bir
araya geldi. Tarkovski ve Guerra yýllardýr
birlikte bir film yapmayý planlýyorlardý,
sonunda 1983 yýlýnda tamamlanacak
Nostalji filmini planlamaya baþladýlar.
Yolculuk Zamaný 63 dakikalýk bir belgesel ve
yönetmen Andrei Tarkovski’nin Nostalji filminin
çekim hazýrlýklarý sýrasýnda Ýtalya’da yaptýklarý
yolculuklarý anlatýyor.
Ýtalya’da çalýþmak için kendisi ve ailesine
çýkýþ vizesi baþvurusunda bulunduðunda
Sovyet otoriteleriyle yeni sorunlar yaþadý.
Kendisine ve karýsýna çýkýþ izni verildi ama
oðullarýna vize verilmedi. Eðer birlikte
yurtdýþýna çýkacak olurlarsa Tarkovskilerin
iltica baþvurusunda bulunacaklarý
Nostalji / 1983
Nostalji, Ýtalya’da yaþamýþ bir 18. yüzyýl Rus
bestecisini araþtýrmak üzere Ýtalya’yý gezen Rus
yazar Andrei Gorçakov’un (Oleg Yankovsky)
hikayesini anlatýyor. Anlatý soyut, düþsel
sahnelerle kesintilere uðruyor. Filmin
temalarýndan biri mülteci Ruslarýn duygularýný
irdelemek. Eleþtirmenler bunu Tarkovski’nin
kendi Ýtalya’da yaþama deneyimiyle
özdeþleþtiriyorlar. Hikayedeki diðer “nostalji”
biçimlerini, çeþitli karakterlerin kendi ruhsal
yabancýlaþmalarýnýn üstesinden gelme ve diðer
insanlardan fiziksel ayrýlýklarýný onarma istekleri
oluþturuyor.
düþünülüyordu. Ne var ki Tarkovski
Nostalji’yi çevirecekti ve bu film
tamamlandýðýnda gerçekten de Batý
Avrupa’da kalmaya karar verdi.
Guerra ve Tarkovski’nin birlikte yazdýklarý
Nostalji, Ayna kadar olmasa da yine kiþisel
bir filmdir. Adý yine Andrei olan filmin
Kurban / 1986
geçmiþ yaþamý hakkýnda daha fazla þey öðreniriz.
Ayný þekilde postacý Otto’nun paranormal
görüngüler hakkýnda deneyim ve bilgisi olduðunu da
öðreniriz.
Uzun bir jenerik bölümü Leonardo’nun bitmemiþ
resmi “Üç Bilge Kralýn Ziyareti” adlý tablosu üzerinde
görülürken, buna Bach’ýn Aziz Matta’nýn Acýsý
eserinden bir bölüm eþlik eder ve jenerik bölümü
tablonun merkezindeki aðaca doðru yukarý bir
hareketle sona erer.
Film Alexander ve genç oðlunun ýþýltýlý bir denize
karþý kuru bir aðacý dikmeye çalýþmasýyla baþlar. Bu
sýrada Alexander oðluna Zen meseline benzer bir
þey anlatmaktadýr. Az sonra postacý Otto bisikletiyle
gelir; kutlama telgraflarý getirmiþtir. Böylece
Alexander’ýn 50. doðumgünü olduðunu anlarýz.
Ailesiyle yapacaðý kutlamaya postacýnýn yanýsýra
yakýn bir aile dostu ve doktor olan Victor da
katýlacaktýr. Victor, kendisinden hep “Küçük Bey”
diye söz edilen genç çocuðun gýrtlaðýný ameliyat
etmiþtir ve çocuk bu nedenle henüz
konuþamamaktadýr.
Alexander eski bir oyuncu ve þu anda baþarýlý bir
gazeteci, düþünür ve akademisyendir. Görünüþte
sakin ve kendine hakimdir ama gerçekte kiþisel bir
bunalým, varoluþsal bir huzursuzluk yaþamaktadýr.
Günün aðýrbaþlý kutlamalarý sýrasýnda Alexander ve
Akþama doðru bir TV yayýný, önceden yukarýdan
hýzla geçen jetlerin (veya füzelerin) sesinin patlak
veren bir nükleer savaþla ilintili olduðunu haber verir.
Çocuk karyolasýnda uyumaktadýr. Geri kalanlar ise
suskun ve ümitsiz bir þekilde aþaðý katta bekleþirken
Alexander sevgili evinin üst kattaki çalýþma
odasýnda (bu ana kadar inanmadýðý) Tanrý’ya yemin
eder: Eðer Tanrý olanaksýzý gerçekleþtirir ve dünyayý
eski haline getirirse Alexander bundan sonra
sessizlik içerisinde yaþayacak, oðlu ve sevgili evi de
dahil olmak üzere en sevdiði ne varsa her þeyden
feragat edecektir.
Gecenin ilerleyen saatlerinde postacý Otto
Alexander’ý çalýþma odasýnda ziyaret eder ve ondan
gidip Maria ile yatmasýný ister. Maria adanýn öte
tarafýnda yaþayan ve evde de yarý-zamanlý
hizmetçilik yapan bir kýzdýr ve Otto onun “en
iyisinden” bir cadý olduðunda ýsrarlýdýr. Otto, iþlerin
eski haline dönmesinin tek yolunun Alexander’ýn
Maria ile yatmasý olduðunu söyler. Alexander
Otto’nun bisikletini ödünç alarak gecenin
karanlýðýnda Maria’nýn evine gider. Ayinsel bir
þekilde ellerini yýkadýktan ve annesiyle ilgili
dokunaklý bir hikaye anlattýktan sonra uysal ve
lütufkâr Maria’yý kendisiyle seviþmeye ikna etmeyi
baþarýr. Cinsel birleþmeleri birbirine sarýlmýþ
bedenlerinin havaya kalkmasýyla son bulur.
Alexander sabahleyin evindeki çalýþma odasýnda
uyandýðýnda elektiriðin geldiðini farkeder. Sanki bir
önceki gün gibidir. Görünüþe göre Tanrý’ya verdiði
sözü tutmak üzere, diðerlerini kandýrarak evden
uzaklaþtýrýr ve sonra neþeli bir þekilde evi ateþe
verir. Ev cayýr cayýr yanarkenAlexander çevredeki
çamurlu arazide deliyle yaramaz bir çocuk arasý bir
halde dolanýp durur. Yangýn þaþkýn haldeki aileyi
geri getirmiþtir ve Alexander’ýn maskaralýklarýna boþ
yere engel olmaya çalýþýrlar ve bu sýrada “iyi cadý”
Maria da öbür taraftan görünür. Çok geçmeden bir
ambulans gelir. Yarý-komik koþturmalardan sonra,
sessizlik yemininden dolayý yaptýklarýný
açýklayamayan Alexander sonunda araca týkýlýr ve
götürülür. Takip ettiðimiz ambulans “Küçük Bey”in
yanýndan geçer. Çocuk, filmin baþýnda dikmiþ
olduklarý (önceki gün mü, ayný gün mü bilmeyiz)
aðacý sulamaktadýr.
Ambulansý son bir kez görmek için bu noktaya kadar
bisikletiyle gelmiþ olan Maria sessizce uzakta
kayboluþunu seyreder ve sonra Otto’nun gelmiþ
olduðu yoldan bisikletiyle uzaklaþýr. “Küçük Bey”
aðacýn dibine uzanmýþ bir halde gökyüzüne ve
aðacýn dallarýna bakarken ilk ve tek sözlerini söyler:
“Önce Söz vardý. Neden, baba?” Film kameranýn
yavaþça yukarý doðru aðacýn gövdesi boyunca
hareketiyle sona erer (filmin baþlangýcýnda
Leonardo’nun resmettiði aðaçtaki yukarý doðru
hareketi tekrarlamaktadýr). Ve sonra kuru dallarý
pýrýltýlý denizin önünde görürüz. Bunun üzerinde
Tarkovski’nin filmi oðluna ithafý görülür.
kahramaný Kuzey Ýtalya’da yaþayan bir
þairdir. Burada ülkesinden ayrýlmýþ bir Rus
besteci olan Pavel Sosnovski’nin bir
biyografisi üzerine çalýþmaktadýr. Bu hayalî
besteci için model oluþturan kiþi 18.
yüzyýlda yaþamýþ Ukraynalý besteci
Maximillian Beryozovski’dir. Filmin
kahramaný Andrei, týpký Tarkovski’nin
kendisi gibi, kendini iki dünya arasýnda,
kendi vataný ve yaþamayý seçtiði ülke
arasýnda sýkýþmýþ bulur. Andrei Rublev bir
kenara býrakýlacak olursa Nostalji
Tarkovski’nin en þiirsel filmi olduðu
söylenebilir. Bu film Cannes’da Ekümenik
Jüri Ödülü’ne ve FIPRESCI ödülüne lâyýk
görüldü. Öte yandan L'Argent’in yönetmeni
Robert Bresson ile birlikte en iyi yönetmen
ödülünü paylaþtý.
Nostalji’den sonra Tarkovski Batý Avrupa’da
kaldý ve Ýsveç’te son filmi olacak Kurban’ý
çekti. Bu film bir adamýn nükleer bir
felaketi önlemek için kendini feda ediþi
etrafýnda döner. Ama Tarkovski burada da
yine düþler ve gerçeklik ile oynar. Film
1986’da Cannes’da Ekümenik Jüri
Ödülü’nü, Jüri Büyük Ödülü’nü ve FIPRESCI
ödülünü aldý ve iki yýl sonra British
Academy’nin en iyi yabancý film ödülünü
kazandý.
Tarkovski Kurban filminin çekimleri
sýrasýnda hastalandý. Film çekimleri
tamamlandýktan sonra akciðer kanseri
olduðu anlaþýldý. Yapýlan tedaviden bir
sonuç alýnamadý ve hastalýk ilerledi.
Tarkovski’nin yakýnda öleceðini anlayan
Sovyet otoriteleri nihayet oðluna çýkýþ vizesi
“Ýsteyen herkes filmlerime içerisinde kendisini
görebileceði bir aynaya bakar gibi bakabilir.”
“Benim iþlevim filmlerimi seyredenleri sevmeye
ve sevgilerini vermeye ihtiyacý olduklarýnýn ve
güzelliðin kendilerini çaðýrdýðýnýn farkýna
varmalarýný saðlamaktýr.”
verdiler. Tarkovski oðluyla bir araya
geldikten birkaç hafta sonra 28 Aralýk
1986’da hayata gözlerini yumdu.
Tarkovski, ardýnda az denebilecek sayýda
eser býrakmýþ olmakla birlikte bunlar hiç
kuþkusuz dünyanýn en büyük filmleri
arasýnda yer alýyor.