işçi cephesi - GEOCITIES.ws

Transkript

işçi cephesi - GEOCITIES.ws
Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için
iþçi cephesi
Yeni Dönem sayý: 19
Eylül 2005
http://iscicephesi.org
ulusal soruna
SINIFSAL ÇÖZÜM
Ýlan Tahtasý, Gündem ve Politika
syf. 2-7
Kentsel Yaðma Projesi
Ulusal Soruna, Sýnýfsal Çözüm
Doðu Kürdistan’da Ayakalanma ve Ulusal Sorun
ABD Ýran’ý Ýþgal Edebilecek mi?
Sýnýf Mücadelesi
syf. 8 -12
Hükümet Kamu Emekçilerine Kaþýkla Zam Veriyor
Bir Sömürü Yöntemi: Parçabaþý Üretim
Fabrikalardan okur mektuplarý
Coca Cola iþçilerinin Mücadelesi
Turkuaz Ýþçilerinin Tamamý Ýþten Çýkarýldý
Ulugay ve Tibet iÝþçilerinin Mücadelesi Devam
Ýleri Deri Ýþçilerine Jandarma Saldýrýsý
Örsan Tekstilde Ýþten Çýkarma
Erdemir’deProtestolar Yaygýnlaþýyor
Okullar Açýlýyor
syf. 13-14
Okul mu, Ticarethane mi?
Eðitim Parasýz Olmalý
Okullar Yeni Sorunlarla Açýlýyor
65. Ölüm Yýldönümünde Troçki
Leon Troçki, Devrimci ve Marksist
ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR
syf. 15-16
1
ÝLAN TAHTASI
GÜNDEMDEN...
“Kentsel Yaðma Projesi”
Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi, þehir merkezindeki
bazý emekçi semtlerini “iyileþtirme” bahanesi ile yýkmaya baþladý. “Kentsel Dönüþüm Projesi” adý verilen bu saldýrý, mahallelerdeki direniþlere raðmen hýzla
devam ediyor. Yýkýmýn gerçek amacý belli: birincisi,
þehir merkezindeki bu bölgeleri burjuvazinin hizmetine sokmak. Ýkincisi, özellikle solun örgütlü olduðu
mahalleri seçerek bu bölgelerdeki emekçileri þehir
dýþýna atmak ve bu bölgeleri daha da örgütsüz hale
getirmek. Yýkýmlar sonuçlandýðýnda on binlerce insan evlerinden söküp atýlmýþ olacak.
Saldýrýlar önce Pendik Aydos’la baþladý. Direniþe
raðmen gecekondular polis ve jandarmanýn kontrolünde yýkýldý. Direniþ, güvenlik güçlerini birkaç kez
geri püskürtmeyi baþardý. Formula 1 yarýþlarýndan
önce (14 Temmuz 2005) Kurtköy Cambazbayýrý’nda
44 ev daha zorla yýkýldý. Bu
bölgede direniþ birkaç gün
sürdü. Kurtköy’ü Okmeydaný Kulaksýz’daki yýkýmlar izledi. 17 ve 21
Temmuz’da
direniþe
raðmen 48 ev yýkýldý.
Olimpiyat
köyü’nün
yakýnýndaki Bayramtepe’deki 700 konuttan
48’ine yýkým kararý çýktý.
Yýkým ekiplerinin saldýrýsý
halk tarafýndan püskürtüldü. 22 ve 28 Temmuz’da
Nurtepe Güzeltepe’deki
evler yýkýldý. Polisin müdahalesi sonucunda 15 kiþi
Nurtepe’de gözaltýna alýndý. Yýkýmlarýn önümüzdeki
günlerdeki hedefi ise Gülsuyu semti.
Yýkýmlara Karþý Mücadele
2
Mahallelerde, devrimci gruplarýn da desteðiyle,
yýkýmlara karþý önemli direniþler yaþanýyor. Ancak
direniþlerin kitlesel olmayýþý devletin güvenlik güçlerinin kontrolünde yýkýmlarýn gerçekleþmesiyle
sonuçlanýyor. Bu mücadeleleri birleþtirmek için
“Yýkýmlara Karþý Emekçi Halk Koordinasyonu” kuruldu. Koordinasyon, 31 Temmuz’da Okmeydaný’nda
yýkýmlarý durdurmak ve yaþam alanlarýný korumak için
yaklaþýk 3000 kiþinin katýldýðý bir yürüyüþ
gerçekleþtirdi. Ayrýca 28 Aðustos’ta Kadýköy meydanýnda “Kentsel Dönüþüm Projesi”ne karþý bir miting gerçekleþtirildi.
Yýkýmlarýn sona erdiði semtlerde yeni bir mücadele
gündemde “Durak Kondular”. Yýkýmlarýn ardýndan ev
sahipleri “Sosyal konut” denen evlere yerleþtiler. Evlerine bir bedel biçildi, artaný ise taksit taksit
ödenecek. Ancak kiracýlar daha da zor durumda.
Onlar da buna karþý belediye duraklarýný iþgal etmeye giriþtiler. Nurtepe’nin Güzeltepe mahallesinde
evleri yýkýlan 6 kiracý duraða konut olarak yerleþtiler.
Yýkýmlara Karþý Mücadelenin Çeliþkisi
Yýkýmlara karþý emekçi halkýn barýnma hakkýný
savunuyoruz. Bu mücadeleleri destekliyoruz. Ancak
konut sorununun kapitalizm altýnda çözümlenemeyeceðini de biliyoruz. Barýnma sorununun geçici olarak da olsa giderilmesi bir kýsým emekçiyi rahatlatýr,
ancak kapitalist sömürüyü azaltmaz ve bütün iþçi
ve emekçilerin barýnma sorununu da temelden
çözmez. Bu nedenle sol hareketin gücünü bu alana
odaklamasý ve mücadelenin en önemli alaný olarak
burayý görmesi sol hareketi ve mücadeleyi bir çýkmaz sokaða sokar. Kapitalist sistem içerisinde,
mücadelelerle emekçileri ev sahibi yapmak onlarý
mülk sahibi yapmak anlamýna geliyor. Geçmiþte ve
hatta yakýn geçmiþte þehitler verilerek, bedeller ödenerek devrimcilerin koruduðu mahallerde
emekçi halka verilen
gecekondular bugün birer apartmana dönüþtü.
Ev sahipleri de kira gelirleri ile yaþamaya
baþladý. Neredeyse hiçbirinin kapýsý devrimcilere açýlmaz oldu.
Yýkýmlara karþý barýnma hakkýný savunmak ve
emekçi halkla birlikte
mücadele etmek gerekir.
Ancak bu mücadele, emekçi halký mülk sahibi yapmak için mücadeleye veya kapitalizm koþullarýnda
bir tür baðýmsýz “devrimci” gettolar yaratmak hayaline dönüþmemelidir. Bu mücadelenin sýnýf mücadelesiyle baðlantýsý kurulabilmeli ve kapitalist sistem
teþhir edilmelidir. Engels, Konut Sorunu broþüründe
emekçileri konut sahibi yapma ütopyasýný savunan
Proudhon ve diðer küçük burjuva sosyalistleri eleþtirir
ve bunun bir mülk edindirme politikasý olduðunu
açýklar. Hala güncel olduðunu düþündüðümüz,
Engels’in konut sorununun çözümü üzerine önerileriyle yazýmýzý bitirmek istiyoruz.
“Ancak bir þey kesindir; rasyonel kullanýmý varsayýmýyla, büyük kentlerde, herhangi bir gerçek “konut darlýðýný” anýnda giderecek mesken için yeterli
bina zaten vardýr. Bu doðal olarak, ancak, mevcut
sahiplerin mülksüzleþtirilmesiyle, yani onlarýn evlerine
evsiz iþçileri ya da bugünkü evlerinde aþýrý derecede
kalabalýk olan iþçileri yerleþtirerek olabilir. Proletarya, siyasal güç kazanýr kazanmaz kamu çýkarlarý uðruna alýnacak böyle bir önlemin uygulanmasý,
mevcut devletçe yapýlan diðer kamulaþtýrmalar ve
yerleþtirmeler kadar kolay olacaktýr.” (F.Engels, Konut Sorunu, Seçme Eserler, Cilt:II, S:364-447, Birinci Baský, Sol Yayýnlarý, Temmuz 1977)
Derya Deniz
Son dönem geliþmelerin ýþýðýnda gündemin en önemli
maddesi “Kürt Sorunu” haline geldi. Kuþkusuz
“sorun”un kendisi eski ve önemi yadsýnamaz;
dolayýsýyla bu noktada bir yenilik ve/veya deðiþiklik
yok. Yeni ve/veya deðiþik gibi görünen Baþbakan
Recep Tayyip Erdoðan’ýn, Türkiye’nin bir “Kürt
Sorunu” vardýr açýklamasýydý. Hükümet, devletin
“geleneksel yaklaþým”ýnýn dýþýnda olduðu düþünülen
bu ifadesiyle geniþ çaplý bir tartýþmayý tetikledi. Bu
çerçevede tüm kesimler tutum ve konumlarýný bir kez
daha belirttiler. Biz Ýþçi Cephesi olarak tüm halklarýn
olduðu gibi Kürt halkýnýn da kendi kaderini tayin etme
hakkýný dün olduðu gibi bugün de savunuyoruz. Diðer
yandan yaþadýðýmýz çaðda ulusal sorunlar
(baðýmsýzlýk ve toprak sorunu) sosyalist bir devrim
dýþýnda çözüme kavuþamaz. Demokratik devrimin
sorunlarýnýn çözümü sosyalist bir devrim ihtiyacýna
baðlanmýþtýr. Kürt ve Türk iþçi ve emekçilerinin
sorunlarýnýn kaynaðý burjuva kapitalist sistemdir ve
çözüm ulusal deðil sýnýfsal çýkarlara baðlýdýr. Burjuva
devlet ve asker-polis rejimi varlýðýný sürdürdüðü sürece
Kürt halkýna çözüm diye sunulanlar olsa olsa Kürt
burjuvazisinin sorunlarýný çözecektir; Kürt iþçi ve
emekçilerinin deðil. Evet, sorun ulusal deðil sýnýfsal
bir sorundur. Ama bu yaklaþým Kürt halkýnýn kendi
kaderini tayin etme hakkýný teorik düzeyde kabul edip,
pratik olarak görmezden geldiðimiz anlamýna gelmez.
Tam tersine “Kürt Sorunu”nu, “ekonomik, sosyal ve
kültürel” bir sorun olarak gören ve yol, asfalt, okul,
hastane, birkaç Kürtçe eðitim veren dershane ve
Kürtçe yayýn yapan radyo-tv ile bu sorun çözülür diye
bakan anlayýþlarla devrimci Troçkist anlayýþýmýz
arasýnda tam bir uçurum bulunmaktadýr. Bir kez daha
ifade etmek gerekirse; Kürt halký kendi kaderini tayin
hakkýna tam anlamýyla sahip olmalýdýr. Bu hak
sýnýrlandýrýlamaz, þartlara baðlanamaz. Kürt halký
kendi geleceðinin nasýl olacaðýna kendisi karar
vermelidir.
Burjuvazinin çözümü ise, burjuva reformlar yoluyla
Kürt illerini “ekonomik, sosyal ve kültürel olarak
kalkýndýrma”, diðer bir deyiþle kapitalist piyasanýn
ihtiyaçlarýna göre yeniden yapýlandýrmaktýr.
Erdoðan’ýn önce Haziran ayýnda çeþitli kesimlerden
kiþilerce yayýmlanan bildirinin imzacýlarýndan 12’si
ile yaptýðý görüþmede ve ardýndan yaptýðý Diyarbakýr
ziyaretinde “Kürt Sorunu” ifadesini kullanýrken
kastettiði çözüm iþte bu burjuva reform çözümüdür.
23 Aðustos tarihinde gerçekleþen Milli Güvenlik
Toplantýsý’nda, Doðu ve Güneydoðu Anadolu
Bölgesi’ne yönelik olarak, ‘’ekonomik, kültürel ve
sosyal geliþtirme çabalarýnýn’’ arttýrýlmasý vurgusunun
öne çýkmasý, generallerin sadece askeri yöntemlerle
olmaz, sosyal politikalar da gerekir açýklamalarý bu
burjuva çözüm modelinin TSK’nýn da dahil olduðu
çok geniþ bir kesim tarafýndan kabul gördüðünün bir
ifadesidir. Benzer þekilde KONGRA-GEL’in Abdullah
Öcalan’ýn ilan ettiði, “Demokratik Cumhuriyet”
projesinden hareketle “görüþmeler yoluyla barýþýn
saðlanmasýný” sahiplendiklerini ilan etmesi ve ”…Biz
devlete karþý deðil, devleti demokratikleþtirme ve
demokratik devletle Türkiye’nin bütünlüðü
çerçevesinde sorunun çözümünü hedefleyen bir
siyasi anlayýþý esas almaktayýz.” açýklamasýný
yapmasý, bu burjuva çözüm modelinin, silahlý
reformizmden, Demokratik Cumhuriyet reformizmine
gelen PKK önderliði tarafýndan da sahiplenildiðini
göstermekte. Oysa çözüm için BASK örneðini
gösterenler bir þeyi atlýyor ya da saklýyor: örneðin
Ýspanya’nýn en büyük bankasý BASK sermayesine
ait, ulusal mücadelenin sýçrama yaptýðý 1960’lý
yýllarda BASK bölgesi çok önemli bir sanayi merkezi
ve bugün BASK’da yol-asfalt, okul-hastane, kendi
dilinde gazete-okul, radyo-tv var, ama bunlara raðmen
büyük bir iþsizlik söz konusu, rejimin baský ve þiddeti
açýk bir þekilde devam etmekte. Kuþkusuz bu tablo
BASK’lý iþçi ve emekçileri deðil ama BASK ve
Ýspanya burjuvazisini memnun etmekte.
GÜNDEM
Ulusal Soruna, Sýnýfsal Çözüm
Deniz Baykal’ýn “Kürt Sorunu” konusunda CHP’nin
yeni politikasýný anlatýrken Kürt deðil “Güneydoðu
Sorunu” ifadesini kullanmasý bu açýdan önemli.
Baykal aslýnda þunu diyor: Kürt halkýnýn kendi
kaderini tayin etme hakký ve ulusal baðýmsýzlýk
mücadelesi bir terör hareketidir. Ama Türkiye’nin bir
“Güneydoðu Sorunu” vardýr. Baykal’a göre bu sorun
burjuva reformist bir çözüm ile –BASK örneðinde de
olduðu gibi- sermayenin ihtiyaçlarý doðrultusunda
bölgenin yeniden yapýlandýrýlmasýyla çözülmelidir. Bu
tanýmlama ve çözüm planý bugün burjuvazinin,
askerin, hükümetin, CHP’nin, AB ve ABD’nin de
istediði þeydir. Erdoðan’ýn “Kürt Sorunu”, Baykal’ýn
“Güneydoðu Sorunu” ve MKG’nýn “terörle mücadele
sürecek; ekonomik, sosyal, kültürel düzenlemeler
de gerekli” yaklaþýmý bir ve ayný planýn farklý kurumlar
tarafýndan ifadelendirilmesidir. Ve PKK, “Demokratik
Cumhuriyet” projesi ile bu plana göz kýrpmaktadýr…
Ulusal sorun sýnýfsal bir çözüm gerektiriyor. Bu
doðrultuda: Burjuva reformist planlarýn teþhir
edilmesi… Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakký
doðrultusunda verdiði her mücadelenin
desteklenmesi… Bu hakkýn tam olarak elde
edilmesinin ancak tüm bölge düzeyinde olanaklý
olabileceðinin
benimsenmesi…
ABD
emperyalizminin ve Siyonizm’in bölgeden atýlmasý…
Ýslamcý ya da sözde laik tüm kukla ve diktatörlük
rejimlerinin yýkýlmasý… Bütün petrol kaynaklarýnýn ve
aðýr sanayi kuruluþlarýnýn ulusallaþtýrýlmasý… Köklü
toprak reformlarýnýn yapýlarak aðalýk sisteminin
laðvedilmesi… Bölge halklarýnýn kardeþçe birliðini
saðlayacak iþçi ve emekçi iktidarlarýnýn kurulmasý…
Ýþçi Cephesi
3
Doðu Kürdistan’da
ayaklanma ve
ulusal sorun
9 Temmuz günü Ýran’ýn Mahabad
kentinde Ýslamcý diktatörlük rejiminin
güvenlik güçlerinin önce Shwaneh
Gaderi adlý genci, ardýndan da bunu
protesto edenlerin arasýndan iki kiþiyi
daha katletmeleri sonucunda Doðu
Kürdistan’da yaygýnlaþan kitle
ayaklanmalarý þimdilik durulmuþ
gözükmekle birlikte, yakýn gelecekte
bölge Kürtlerinin kendi kaderlerini
tayin hakký doðrultusunda yeni
atýlýmlar yapmaya hazýrlanmakta
olduklarýna iþaret etmekte.
Mahabad protestolarý kýsa sürede
baþta
Sardasht,
Baneh,
Piranshahr, Sanandaj, ve Saghez
olmak üzere diðer Kürt kentlerine
yayýlmýþ, rejim güçleriyle giriþilen
çatýþmalar sonucunda 20 kiþi
ölmüþ, 300 kiþi de yaralanmýþtý.
Ýslamcý diktatörlük ayaklanmayý
bastýrabilmek amacýyla bölgeye
100 bin kiþilik askeri birlik ve 6 bin
kiþilik özel tim gücü yýðmýþ
durumda. Olaylar sýrasýndaki en
önemli geliþmelerden biri de, Ýran
ve Irak’taki peþmergelerin
suskunluðuna karþýlýk, Türkiye’de
üslenmiþ olan HPG (Hézén
4
Parastina Gel – Halk Savunma
Güçleri) gerillalarýnýn 20 ve 21
Temmuz’da Ýran sýnýrýný aþarak 16
Devrim Muhafýzýný öldürtmeleri ve
12’sini de yaralamalarý olmuþtu. 7
Aðustos günü ise bütün Doðu
Kürdistan’da genel grev ilan edilmiþ
ve tüm kepenkler kapatýlmýþtý.
Bütün bu geliþmeler Ýran’ý olduðu
kadar Türk hükümetini de aþýrý
derecede tedirgin etmekte. Nitekim
Aðustos ayý sonunda Ýran ve Türk
istihbarat yetkilileri Van’da bir araya
gelerek PJAK (Partiya Jiyanî Azad
a Kurdistanê - Kürdistan Özgür
Yaþam Partisi) ve HPG gerillalarýna
karþý ortak operasyonlar yapmaya
karar verdiler. Ama Tahran ve
Ankara’yý telaþlandýran sorun bunun
çok daha ötesinde. Ýki hükümet de,
Irak Kürdistaný’nýn federe bir devlet
yapýsýna yönelmesinin Ýran ve
Türkiye’deki Kürtler için bir örnek
ve kendi “toprak bütünlükleri için
bir tehdit” oluþturmasýndan endiþe
etmekteler. Özellikle Ýran hükümeti
Kürt ayaklanmasýnýn Amerika’nýn
bir oyunu olduðunu iddia etmekte
ve Kürtleri emperyalizmin ajaný
olarak suçlamakta, bölgedeki baský
ve katliamlarýný böylece meþru
göstermeye çalýþmakta.
Kürt panoramasý
Kürdistan’ýn bütünü açýsý
bakýldýðýnda, bölgedeki kitlelerin
beklentilerini ve seferberliklerini
denetim altýnda tutan ve
yönlendiren en büyük partilerin
hemen hiç biri ABD’nin bölgedeki
varlýðýna, Irak’taki iþgaline, Ýran
hükümetine yönelik tehditlere karþý
çýkmamakta. Tam tersine Irak’ta
Kuzey Irak Sorumlusu Barzani’nin
KDP’si ve Irak Cumhurbaþkaný
Talabani’nin
KYB’si
ABD
emperyalizmi ile tam bir iþbirliði
içinde bir “mini Kürt devleti”
projesini
gerçekleþtirmeye
çalýþýyorlar. Bu önderliklerin temel
amacý, Barzani açýsýndan Güney
Kürdistan’daki aþiretinin elinde
tuttuðu topraklarý yitirmemek,
Talabani açýsýndan da devlet
bürokrasisi içinde ayrýcalýklý bir yer
edinmek. Bunun yaný sýra elbette,
petrol gelirlerinden kendi
kesimlerine önemli bir pay
kapabilmek. Irak’taki Direniþ
hareketinin verdiði ulusal kurtuluþ
mücadelesine cepheden karþý
olmalarýnýn ve direniþçileri terörist
olarak tanýmlamalarýnýn nedeni de
bu. Bu açýdan bakýldýðýnda, yakýn
gelecekteki Irak Kürt federasyonunda, ya da eðer gerçekleþirse,
gelecekteki bir mini Güney Kürt
devletinde, Kürt halkýnýn ne kendi
kaderini tayin etme hakký, ne de
ulusal baðýmsýzlýðý saðlanmýþ
olabilecek. En iyimser yaklaþýmla,
emperyalizm iþbirlikçisi feodal
aþiretlerin zulmü altýnda yaþayan
bir yeni-sömürge ülke doðmuþ
olacak.
Ýran’daki önde gelen Kürt
partilerinin bölgedeki emperyalist
egemenlik karþýsýndaki tavýrlarý da
Barzani ve Talabani’ninkinden
farklý deðil. Kendi aðýzlarýndan
dinleyecek olursak, 30 Ocak
2005’te Kürdistan Sosyalist
Partisi (PSK) ile Ýran Kürdistan
Demokrat Partisi’nin gerçekleþtirdikleri ortak toplantýda, PSK
temsilcisi Yýlmaz Çamlýbel’in
yaptýðý konuþma çok izah edici:
“Öyle görünüyor ki, Amerika
önümüzdeki günlerde Ýran’a
yönelik bir müdahalesi söz
konusudur. Belki Irak’ta olduðu
gibi, askeri bir müdahale
olmayabilir. Ama þu anda mevcut
olan Ýran rejimini deðiþtirecek bir
POLÝTÝKA
müdahale olacaktýr. Bu durum Türkiye’nin demokratik bütünlüðü Tutumumuz
Doðu Kürdistan’da Kürt halkýný ve sembollerine saygý temelinde
ilgilendirecek önemli bir geliþme barýþ ve demokratik çözüm için Kürdistan’ý parça parça emperolacaktýr. Bu açýdan, halkýmýzýn en ortaya
çýkan
olanaklarýn yalizmin sömürgesi haline getirecek
eski partilerinden biri olan ve deðerlendirilmesi gerektiðini tüm iþbirlikçi planlar, karþý devrime
bugüne kadar zorlu ve fedakar bir düþünüyoruz. Tüm sorumlu siyasi hizmet emekte, Kürt halkýnýn kendi
mücadele sergileyen Ýran Kürdistan aktörlerin sorunu istismar konusu kaderini tayin hakkýný ve ulusal
Demokrat Partisi bu mücadeleye yapmadan çözüm yönünde hassas baðýmsýzlýk mücadelesini engelhazýr olmalýdýr.” Ýran KDP’si genel ve sorumlu davranmasý, sürecin lemekte, ve bölge halklarýný
sekreteri Mustafa Hicri’nin sözleri özellikleri bakýmýndan hayati bölmekte, onlarý emperyalizmin
de ayný açýklýkta idi: “...son öneme sahiptir. Biz devlete karþý yaný sýra kendi baskýcý rejimleri
dönemlerde ABD, Ýran’ý da Büyük deðil, devleti demokratikleþtirme ve karþýsýnda zayýflatmaktadýr. Ne
Ortadoðu Projesi çerçevesi içine demokratik devletle Türkiye’nin ABD birleþik bir Kürdistan’a izin
aldýðý için biz ÝKDP olarak, bütünlüðü çerçevesinde sorunun verecektir, ne de onun kuklasý
oluþabilecek deðiþimlere kendi- çözümünü hedefleyen bir siyasi bölge rejimleri Kürt halkýnýn
mizi hazýrlýyoruz.” Açýk ki, Ýranlý Kürt anlayýþý esas almaktayýz.”
özgürleþmesine olanak tanýliderler de umutlarýný
yacaktýr. Tam tersine
emperyalizme baðlamýþ
uzlaþmacý Kürt önderlikler
durumdalar. (ABD Ýran’daki
iþbirlikçiliklerinin getirdiði
Kürt önderliklerinin tüm emperyalizm
Azerilere yönelik çalýþrantlarla emekçi halk
malarýný da Azerbaycan taraftarlýðýna ve karþý devrimci üzerindeki egemenliklerini
tutumlarýna raðmen, biz devrimci sürdürürken, bölge uluslarý
üzerinden yürütüyor.)
Troçkistler, bir yandan bu önderlikleri birbirine düþürülecek,
Türkiye kesiminde ise emekçi halklara teþhir ederken, bir emekçi halklar birbirine
PKK’nýn ABD emperya- yandan da Kürt ulusunun kendi kaderini saldýrtýlacaktýr.
lizmine bu denli açýk bir tayin hakký doðrultusunda verdiði her
desteði söz konusu deðil. mücadeleyi desteklemeye devam Bununla birlikte, Kürt
Bununla birlikte Öcalan’ýn ediyoruz. Bu hakkýn tam olarak elde önderliklerinin tüm emilan ettiði “Demokratik
edilmesi ancak ABD emperyalizminin ve peryalizm taraftarlýðýna ve
Cumhuriyet” projesi, Kuzey
karþý devrimci tutumlarýna
Siyonizmin bölgeden atýlmasý, Ýslamcý ya
Kürdistan’ý Türkiye’deki
raðmen, biz devrimci
burjuva devletine ve asker- da sözde laik tüm kukla ve diktatörlük Troçkistler, bir yandan bu
polis rejimine baðýmlý rejimlerinin yýkýlmasý; bütün petrol önderlikleri emekçi halklara
ve
aðýr
sanayi teþhir ederken, bir yandan
kýlmaya yönelik. “Görüþ- kaynaklarýnýn
meler yoluyla barýþýn kuruluþlarýnýn ulusallaþtýrýlmasý, köklü da Kürt ulusunun kendi
saðlanmasý” söylemi de bu toprak reformlarýnýn yapýlarak Barzani kaderini tayin hakký
projenin taktik adýmý olarak ve benzerlerine hayat veren aðalýk doðrultusunda verdiði her
geliþtirilmekte. Bu yak- sisteminin
laðvedilmesi; bölge mücadeleyi desteklemeye
laþým, KONGRA-GEL’in halklarýnýn kardeþçe birliðini saðlayacak devam ediyoruz. Bu hakkýn
yayýmladýðý duyuruda
iþçi ve emekçi iktidarlarýnýn kurulmasýyla tam olarak elde edilmesi
açýkça
görülebilir:
ancak ABD emperyaolanaklýdýr.
“Toplumlarýn en duyarlý
lizminin ve Siyonizmin
kesimi olan bir grup aydýn
bölgeden atýlmasý, Ýslamcý
çevresinin barýþ giriþimi
ya da sözde laik tüm kukla
baþlatmasýyla birlikte, Türkiye’de
ve diktatörlük rejimlerinin yýkýlmasý;
Kürt sorununun barýþçýl çözümü PKK Türkiye’ye yönelik bir ABD bütün petrol kaynaklarýnýn ve aðýr
için olumlu bir hava yaratýlmýþtýr. iþgalini elbette savunmuyor, çünkü sanayi kuruluþlarýnýn ulusallaþSon olarak aydýnlarýn Türkiye Türk rejimi ABD’nin kara listesinde týrýlmasý, köklü toprak reformlarýnýn
Baþbakaný ile gerçekleþtirdiði deðil, üstelik onun en yakýn yapýlarak Barzani ve benzerlerine
görüþme
ve
Baþbakanýn dostlarýndan biri. Ama Türkiye’nin hayat veren aðalýk sisteminin
Diyarbakýr’da yaptýðý konuþmada ad emperyalist Avrupa Birliði projesine laðvedilmesi; bölge halklarýnýn
konularak sorun tanýmlanmýþ ve katýlmasýndan yana olduðu ve kardeþçe birliðini saðlayacak iþçi
Kürt sorununun demokratik AB’nin basýncýndan medet umduðu ve emekçi iktidarlarýnýn kurulcumhuriyet ekseninde çözüleceði da kimsenin gizlisi deðil. Özetle, masýyla olanaklýdýr.
beyan edilmiþtir... Aydýnlarýn bölgelerin hiç birinde iþçi sýnýfý ve
giriþimlerine Türkiye Baþbakaný emekçi
halklar
ile
Kürt Önümüzdeki dönemin temel görevi,
Recep Tayyip Erdoðan’ýn verdiði mücadelesinin emperyalizme ve Irak direniþinin ve ulusal kurtuluþ
karþýlýk ve ardýndan yaptýðý kapitalizme karþý birleþtirilmesini mücadelesinin güçlendirilmesi, Kürt
açýklamalar çözüm için olumlu bir savunan kitlesel bir önderlik halkýný da bu mücadeleye katacak
hava yaratmýþtýr. Ancak karþýlýklý bulunmamakta.
önderliðin geliþtirilmesidir.
olarak güven arttýrýcý adýmlarýn
atýlmasýyla sürecin ilerletilmesi
gerekmektedir. Bundan hareketle
Murat Yakýn
5
ABD Ýran’ý
iþgal edebilecek mi ?
ABD baþkaný George W. Bush daha
seçimleri kazanmadan, en önemli
danýþmanlarý Paul Wolfowitz, Richard
Perle, Douglas Feith ve bugün dýþ isleri
bakanlýðýný da yürütmekte olan Condoleza
Rice, “yeni Amerikan çaðý projesi” olarak
tanýnan bir planý gündeme getirmiþlerdi.
Plan temel olarak bölgedeki zengin enerji
kaynaklarýný tümüyle denetim altýna almak
ve ABD’nin bölgedeki jeopolitik etkinliðini
daha da güçlendirebilmek için, Ortadoðu
haritasýný
yeniden
düzenlemeyi
öngörüyordu.
Önce Afganistan’ýn ve ardýndan
Irak’ýn iþgaliyle birlikte yürürlüðe
konan bu stratejik plan iki belirleyici
politika üstünde yükseliyor; ilki
bölgede ABD emperyalizmi’nin
mutlak askeri üstünlüðünün tesisi
-kuþkusuz
emperyalizmin
bölgedeki jandarmasý olan Ýsrail’in
de desteði ile- ve ikincisi Irak, Ýran
ve Suriye gibi ülkelerin o ana dek
sahip
olduklarý
görece
baðýmsýzlýðýn ortadan kaldýrýlmasý.
Irak’taki emperyalist iþgal bir
yandan
bu
politikanýn
derinleþtirilerek
hayata
geçirilmesini saðladý, ama öte
yandan daha önce hesaplanmayan
bir faktör, yani Irak’ta her geçen gün
büyümekte olan anti-emperyalist
direniþ ve bu direniþin neden olduðu
kaos, emperyalizmi çeliþkilerle
yüklü bir sürecin eþiðine getirdi.
Zira ABD hükümeti Irak’ta kontrolü
saðlamak için, ülke içinde ciddi bir
muhalefetle karsýlaþmaksýzýn daha
fazla sayýda asker gönderebilecek
durumda deðil. Öte yandan Irak’ta
geliþen direniþ karþýsýnda askeri bir
yenilgiyi ve bunun politik sonuçlarýný
kabullenerek Irak’tan çekilmeyi de
göze alamýyor. Ýþte bu koþullar
Bush hükümetini, mevcut
emperyalist
stratejiyi
sürdürebilmek ve geniþletebilmek
için deðiþik taktikler izlemeye
zorluyor. Bu taktiklerin baþýnda
askeri iþgalin yaný sýra, Avrupalý
emperyalist müttefiklerle iþbirlikleri
geliþtirmek ve BM gibi araçlarý
seferber ederek -terörizme karþý
mücadele, demokratikleþme
ihtiyacý vb söylemler üzerinden- Ýran
ve Suriye’yi basýnç altýna almak
geliyor.
Ýran’a yönelik nükleer þantaj
Tahran yönetiminin enerji ihtiyacýný
gerekçe göstererek, nükleer
programýna yeniden baþlayacaðýný
ilan etmesiyle beraber, bölgede
Ýran’a yönelik basýnç ve tehditler de
yoðunlaþmaya baþladý. Ýran
yönetimi þu ana dek uluslararasý
atom enerjisi kurumuyla (IAEA)
oldukça þeffaf iliþkiler geliþtirmiþ
olmasýna ve BM kararlarýna
uyacaðýný ilan etmesine karþýn,
yürürlüðe koyulan nükleer program
sayesinde 10 yýl içerisinde nükleer
bomba üretecek kapasiteye
ulaþacaðý ileri sürülerek bir yandan
ABD, diðer yandan ise AB’nin üç
belirleyici ülkesi olan Fransa,
Ýngiltere ve Almanya’nýn ikili
kýskacýna alýnmýþ durumda. Sorunu
daha da kýrýlgan hale getiren ise Ýran
üzerinde her geçen gün artan
basýncýn artýk doðrudan bu ülkenin
egemenlik alanýný tehdit eder hale
gelmesi.
Gerçek þu ki, Ýran’ýn 10 yýl içinde
nükleer
bomba
üretme
kapasitesine sahip olarak,
bölgedeki “demokrasileri” tehdit
edecek hale geleceði gerekçesi
mevcut gerçeklik göz önünde
bulundurulduðunda ikna edicilikten
oldukça uzak kalýyor. Zira dünya
üzerindeki nükleer güç dengesiyle
ilgili rakamlar -yaklaþýk da olsa –
bunun en açýk kanýtý.
Dünya üzerindeki 20 bin nükleer
baþlýðýn yarýsý ABD’nin elinde
yaklaþýk yüzde 40’lýk bir kesimi ise
Rusya Federasyonu’nda bulunuyor.
Geriye kalan baþlýklar, BM
“Güvenlik Konseyi’nin” üyesi olan
üç ülke; Çin, Fransa ve Britanya’nýn
elinde bulunuyor. Öte yandan
Hindistan ve Pakistan’ýn da
yaklaþýk 30 kadar nükleer baþlýða
sahip olduklarý biliniyor. Ama bizzat
BM’nin verileri daha da ilgi çekici
bir durumu ortaya koyuyor, zira
Ortadoðu‘da gerçekleþtirdiði iþgal
ve Filistin halkýna yönelik zulmüyle,
bölgede barýþýn en büyük düþmaný
konumundaki Ýsrail devleti Negef
çölünde 200 kadar nükleer baþlýk
bulunduruyor. Ne var ki, Ýsrail
devletinden ne BM ile iþbirliðine
girmesi talep ediliyor, ne de bu son
derece çatýþmalý bölgede elindeki
nükleer güçle bölge için gerçek bir
tehdit olarak kabul ediliyor.
Gerçek neden
6
Gerçek þu ki, ABD yönetimi 1979
yýlýnda gerçekleþen Ýslam
Devrimi’nden bu yana Ýranda bir
rejim deðiþikliði gerçekleþtirme
uðraþýnda. Bu doðrultuda ülke
içinde dengesizlikler yaratmaktan
askeri iþgale dek uzanan geniþ bir
planlama daima hazýrda tutuluyor.
Bu
amaç
doðrultusunda
Washington yönetimi çeþitli sivil
toplum kuruluþlarý aracýlýðýyla
planlarýný uygulama arayýþýnda.
“Ýran Özgürlük Vakfý” bu stratejinin
en önemli ayaklarýndan birini
oluþturuyor ve Bush yönetiminin
Ýran’a yönelik planlarýný kolaylaþtýrabilmek için dünya ölçeðinde
lobi çalýþmalarý yapýyor. “Ýran’da
Demokrasi için Ýttifak” ve “Ýran
Muhalefet Konseyi” gibi yapýlanmalar tüm güçlerini Tahran
yönetiminin kontrolü kaybetmesi
için seferber ediyorlar.
emperyalizmin mevcut kapasitesini
aþýyor. Ýþte bu çeliþkili durum,
þimdilik Washington yönetimini bir
yandan BM kanallarýný kullanmaya,
diðer yandan da AB’deki
müttefiklerin desteðini elde
edebilmeye zorunlu kýlýyor.
Ýslamcý rejimin çýkmazý
Bugün bir Ýslam Cumhuriyeti olarak
tanýmlanan Ýran’da rejimin kontrolü
bir Þii kliðin elinde. Bu Ýslamcý
diktatörlük, gerçekte 25 yýl önce
Þah Rýza Pehlevi aracýlýðýyla
emperyalizmin ülkede gerçekleþtirdiði soyguna karþý harekete
sömürgesi olmaktan kurtulamamýþ
kapitalist bir ülke. Dahasý kontrolü
elinde bulunduran bu Þii klik kendi
içinde fazlasýyla bölünmüþ durumda ve bu aslýnda pazar üzerinde
hakimiyet kurma arayýþýndaki
burjuvazinin deðiþik sektörleri
arasýnda yaþanan mücadelenin açýk
bir ifadesi. Uygulanmakta olan
“Ýslami ekonomi” ve yürürlükteki
tüm Kuran ilkeleri ülkedeki sermaye
birikimini yoðunlaþtýran özel
mekanizmalar olmaktan öte bir
anlam taþýmýyorlar.
Bu kampanyalarýn Ýran’da mevzi
kazanabilmesi için, söz konusu
Ülkedeki gayrý safi hasýlanýn
kuruluþlara ABD yönetiminden
yaklaþýk yüzde 40’ný kontrol
milyonlarca dolar aktarýlmakta.
etmekte olan Ayetullahlar
Buna karþýn Ýran’da geçen
ve ordu üst yönetim kadeay gerçekleþtirilen baþmesinin hakimiyetindeki
kanlýk seçimleri emperIrak’ta hýzla geliþen direniþ hareketi
rejim, ayný zamanda iþçi
yalizmin ülkeyi içerden
emperyalizmin hýzýný kesmiþ durumda. sýnýfý ve yoksul köylülük ile
dönüþtürme projelerini
þimdilik sekteye uðratacak Her ne kadar Ýran’ýn yeniden denetim ülkenin kuzeyindeki Kürt
sonuçlar verdi. Öncelikle altýna alýnmasý emperyalist projenin halkýna yönelik sistematik
büyük umut baðlanan önemli bir halkasýný oluþturuyorsa da, baskýnýn da temel aracý.
reformist hareket iç krizler Irak’ta askeri ve politik bir sýkýþma söz
sonucu büyük bölünmeler konusuyken yeni bir iþgal hareketine Öte yandan, Ýran kapitayaþadý ve bu bölünme- giriþmek ve bunun için daha fazla lizminin dünya emperyalist
lerinde etkisiyle seçimlerde asker ve mühimmat sevkýyatýný göze sistemi ile bütünleþme
gereksinimleri, Ýran diktabozguna uðradý. Öte almak,
emperyalizmin
mevcut törlüðünü özellikle Avrupa
yandan seçimlerin galibi
kapasitesini aþýyor. Ýþte bu çeliþkili emperyalizminin basýncý
olan Ahmedinecat muhadurum, þimdilik Washington yönetimini altýna sokmakta ve bu da
fazakar sektörlerin adayý
olarak tanýnýyordu ve elde bir yandan BM kanallarýný kullanmaya, rejimin çýkýþsýzlýðýný güçettiði baþarýnýn en önemli diðer yandan da AB’deki müttefiklerin lendirmekte.
nedeni, ülke içinde ya- desteðini elde edebilmeye zorunlu
Ýslamcý diktatörlük rejimiyle
þanmakta olan yoksullaþ- kýlýyor.
ABD emperyalizminin
maya ve yolsuzluklara karþý
baskýlarý arasýnda sýkýþan
geliþtirdiði söylemin, baþta
Ýranlý
iþçi
emekçi
geçmiþ
burjuvazinin
bir
sektörüne
kýrsal kesimdeki yoksul köylülük
yýðýnlarýyla, Kürt halký ve diðer
dayanan
politik
bir
aparattan
baþka
olmak üzere genel bir sempatiyle
ezilen uluslarýn bugün her
bir þey deðil.
karþýlanmasý oldu.
zamankinden daha çok devrimci bir
ABD emperyalizminin, Ýran’ýn Ýslam Devrimi’nden 25 yýl sonra partiye ihtiyacý var.
Murat Yakýn
nükleer programýna yeniden bugün Ýran, emperyalizmin yarý
baþlayacaðýný ilan etmesiyle birlikte Iran üzerinde uygulamaya
baþladýðý basýnç, Irak’ýn iþgal edilmesinden önceki söylemle büyük
paralellik taþýyor. Ne var ki tam da
bu noktada emperyalizmin sýnýrlýlýklarý ortaya çýkmaya baþlýyor.
Zira Irak’ta hýzla geliþen direniþ
hareketi emperyalizmin hýzýný
kesmiþ durumda. Her ne kadar
Ýran’ýn yeniden denetim altýna
alýnmasý emperyalist projenin
önemli bir halkasýný oluþturuyorsa
da, Irak’ta askeri ve politik bir
sýkýþma söz konusuyken yeni bir
iþgal hareketine giriþmek ve bunun
için daha fazla asker ve mühimmat
sevkýyatýný
göze
almak,
7
Hükümet
Kamu Emekçilerine
Kaþýkla Zam Veriyor
Kamuda çalýþan 2 milyon kamu
emekçisini
ilgilendiren
toplu
görüþmeler 15 Aðustos’ta baþladý.
Görüþmeler mini bir oturma kriziyle
baþladý. Hükümet, pazarlýk masasýnda
hem hükümet olarak hem de iþveren
olarak kendisini dayatmaya çalýþtý.
Baþbakan müsteþarýna ayrýlan koltuða
Kamu-Sen’in baþkaný oturunca
pazarlýklarý hükümet adýna yürüten
Devlet Bakaný Mehmet Ali Þahin
toplantýyý terk etti.
Hükümet, pazarlýða baþlar
baþlamaz emekçilerin taleplerine
karþýlýk “kaynak yok”, “mali disiplini
bozamayýz” diyerek IMF’nin
emirlerini yerine getirmiþ oldu.
Bunun yanýnda sendikalarýn ne
toplu görüþme öncesinde ne de
görüþmeler sürecinde görüþmeleri
etkileyecek hiçbir ciddi eylem
yapmamalarý
görüþmelerin
sonucunu etkiledi.
Ayrýca hükümet, bu toplu
görüþmeler sürecinde; sözleþmeli
çalýþma ile milyonlarca kamu
emekçisinin iþ güvencesini ortadan
kaldýran, performansa göre ücret
sistemini öne çýkaran, esnek
çalýþmadan dolayý fazla mesaileri
ortadan kaldýran, siyaset ve grev
yapma yasaðý getiren Kamu
Personel Rejimi taslaðýný
8
dayatmaya çalýþtý. Önümüzdeki
dönem en önemli sorunlarýnýn
baþýnda bu taslak olacaktýr.
Sendikalar ise grev ve toplu
sözleþme hakký tanýnýrsa bu
taslaða onay vereceklerini
belirtiyorlar. Bu daha vahim bir
sorundur.
Yapýlan 4. tur görüþmeler
sonucunda 29 Aðustos 2005 gece
yarýsýnda sendikalarla uzlaþma
saðlayan hükümet, kamu
emekçilerine yýllýk yüzde 5,1
oranýnda zam ve 1 milyon 377 bin
lira ek ödeme, ek ödeme almayan
memurlara ise yýlýn ilk ve ikinci 6
aylarý için 40’ar milyon lira
seyyanen zam yaptý. Yapýlan
zammý Kamu-Sen ve Memur-Sen
kabul ederken, KESK þerh
koyduðu maddeleri Uzlaþtýrma
Kurulu’na götürüyor.
Bugün kamu emekçilerini
hükümete karþý üç konfederasyon
temsil etmekte: KESK, Kamu-Sen
ve Memur-Sen. Tabii ki bu
bölünmüþlük hükümete avantaj
saðlamakta ve hükümet özellikle
devlet tarafýndan desteklenerek
kurulan Kamu-Sen ve Memur-Sen
sendikalarýný KESK’e karþý
kullanmakta.
Kamu iþverenini temsilen
görüþmelere katýlan Kamu Ýþveren
Kurulu Baþkaný,
baþbakan tarafýndan
görevlendirilen bir
devlet bakanýdýr.
Yani emekçilere
karþý pazarlýk yapan
taraf hem kamu
iþvereni, hem de
hükümet adýna
pazarlýk yapacak.
Yapýlan görüþmeler
baþýndan itibaren
eþitsiz bir ortamda
gerçekleþmekte, bu
da yetmezmiþ gibi
kamu emekçilerinin pazarlýk silahý
olan grevli toplu sözleþme hakkýný
tanýmamak için toplu görüþme adý
altýnda görüþmeleri yürütmekte.
Üç sendika konfederasyonunun
toplu görüþmelere ilk kez ortak
katýlmayý becerebilmeleri önemli.
Bunun
nedeni
sendika
yöneticilerinden kaynaklanmýyor.
Gerçek neden, tabandaki
emekçilerin huzursuzluðu. Kamu
emekçilerinin ücretleri açlýk sýnýrýna
yakýn olmasýna raðmen, burjuva
basýn bilinçli olarak emekçilerin
maaþlarýný yüksek göstermek
istiyor. Çünkü memurlarý toplumla
karþý karþýya getirmeyi hedefliyorlar.
KESK’in açýkladýðý zamlý maaþlarla
en düþük memurun eline 649
milyon lira geçecek. Hükümet
kamu emekçilerine verdiði yýllýk
yüzde 5 zamdan iki gün sonra
benzine yüzde 2, doðalgaza yüzde
5 zam yaptý. Kaþýkla verdi,
kepçeyle geri aldý. Bunun da adý
zam oluyor!
Geçmiþin Mirasýyla Nereye
Kadar?
Kamu emekçilerinin, özellikle
1990’lý yýllardan itibaren grevli ve
sendikalý toplu sözleþme hakký için
verdikleri (özellikle de KESK
öncülüðünde) kararlý mücadele
sonucunda hükümetler geri adým
atmak zorunda kalmýþ ve kamu
emekçilerinin örgütlendiði KESK’i
fiilen tanýmak zorunda kalmýþtý.
Kamu emekçilerine grev ve toplu
sözleþme hakký tanýmayan
hükümet, bugün toplu görüþme adý
altýnda kamu emekçileriyle
pazarlýklar yapmakta. KESK, eski
mücadeleci dönemin aksine bugün
uzlaþmacý ve bürokratik bir yapýya
sahip.
KESK
yapýlan
görüþmelerden tabanýn memnun
olmayacaðýný bildiðinden þerh
koyduðunu açýkladý. Eðer KESK
yönetimi yapýlan görüþmeleri olumlu
bulmuyor ise neden tabanýný
harekete geçirmiyor? Çünkü KESK
yönetimin böyle bir derdi yok. Böyle
bir yönetimin eylem çizgisi,
yöneticilerin göstermelik olarak
katýldýklarý basýn açýklamalarýný
aþamaz. Ancak tabandaki
emekçiler bu bürokratlarý eyleme
geçirebilir..
Þahin Yýldýrým
Fabrikalardan
Parçabaþý Üretim Yeni Bir Fabrikadan
Kapitalistler iþçileri daha fazla sömürmek için
her gün yeni yöntemler uygulamaya koyuyorlar.
Bu yöntemlerden biri esnek çalýþmanýn yasal hale
gelmesi. Yine ücretler konusunda da yeni
uygulamalar baþladý. Bazý fabrika ve atölyelerde
performansa dayalý ücret verilirken, bazý
iþyerlerinde de parçabaþý üretim gündeme geldi.
Nedir parça baþý üretim? Parça baþý üretimde
ne kadar üretirseniz o kadar ücret alýyorsunuz. Ýþ
olmadýðýnda veya iþ bir nedenle durduðunda ya da
rahatsýzlandýðýnýzda herhangi bir ücret almanýz söz
konusu deðil. Bu koþullarda iþverenin hiçbir riski
yok. Özellikle tekstil sektöründe, küçük dikim
atölyeleri bu üretim þeklini tercih ediyor. Belirlenen
fason ücretin 1/3’ü iþi diken makineye üretim
karþýlýðý veriliyor. Buraya kadar her þeyin mantýklý
olduðunu düþünüyorsanýz yanýlýyorsunuz. Fason
ücretini iþçiye yansýtmýyor. Daha iþi dikmeye
baþlarken emeðinizin bir kýsmý çalýnmýþ oluyor.
Parçabaþý üretimde, parçabaþý ücret alanlar
genellikle makine bölümüne çalýþanlar. Ortacý,
ütücü, kalite kontrolcü, paketleme bölümü normal
ücretlerini alýr. Parçabaþý üretim yapan iþçiler kendi
performanslarýnýn çok çok üstüne çýkarak gecenin
geç saatlerine kadar çalýþmak zorunda kalýr. Ýþçinin
hiçbir sosyal hayatý kalmaz. Dünya ile hatta ailesi
ile baðlarý kopar. Parçabaþý üretim örgütlenmenin,
birlik olmanýn önünde bir engel haline gelir.
Bu çalýþma koþullarýna ayak uydurmak zorunda
kalan kalite kontrol, paketleme ve ütü bölümleri
de iþ yetiþtirmek için, týpký parçabaþý üretim
yapanlar gibi performanslarýnýn çok üstüne çýkmak
zorunda kalýyor. Bu yorucu tempoya ne kadar
katlanýlabileceði ise belirsiz. Bir süre sonra bu
çalýþma temposuna ayak uydurmak için ilaç
kullanmaya baþlanýyor.
Patronlar, parçabaþý üretim ile iþçileri birbirleriyle
yarýþtýrýyor. Farkýnda olmadan kendi sýnýf
kardeþlerimizle rekabet etmek, hatta çatýþmak
durumuna düþüyoruz. Parçabaþý üretim
sonucunda, belli bir dönem iyi kazanç saðlansa
da, iþlerin durmasýyla birlikte uzun dönemde ücret
alamamak durumuna düþülüyor. Ayrýca parçabaþý
üretimde sosyal güvence de yok. Sigorta yok. Bu
kötü koþullara raðmen yüzbinlerce iþçi bu
dayatmayý kabul etmek zorunda kalýyor…
Sözün kýsasý parçabaþý üretim; iþçileri bölen,
yoðun çalýþma saatleriyle hayattan koparan, sosyal
güvenceden yoksun býrakan ve iþçinin ücret olarak
ne alacaðýný bilmediði bir esnek çalýþma
sistemidir. Patronlarýn kâr hýrslarý iþçileri, kölelik
koþullarýnda çalýþmaya itiyor. Bu koþullarýn
düzelebilmesi için, biz iþçilerin birbirimizle
yarýþmak yerine birlik olup, daha iyi koþullarda
çalýþmak için mücadele etmemiz gerekiyor.
Jiyan
Merhaba
Çalýþtýðým fabrika çeþitli boyutlarda ve þekillerde
demir-çelik üretimi yapýyor. Fabrika dört bölümden
meydana geliyor.
Birinci bölümde hammaddeyi getiren araçlarýn
boþaltýlmasý, getirilen hammaddenin çeþitli boyutlarda
kesilip ocaða verilme iþlemi yapýlýyor. Ýkinci bölümde
ise, ocaktan çýkan köz halindeki malýn hareketli
merdaneler arasýndan geçirilerek istenilen þeklin
verilmesi saðlanýyor. Buradan çýkan mallar elektrikli
testereyle belli ölçülerde kesilip istif bölümüne
gönderiliyor. Ýstif bölümünde ise mallar cinsine göre
istiflenip araçlara yükleniyor. Üçüncü bölüm ise, depo
olarak kullanýlýyor. Burada stok mallar depolanýyor.
Dördüncü bölüm de ise, presler ve torna tezgâhlarý
yardýmýyla sanayide kullanýlabilecek çeþitli
malzemeler hazýrlanýp istifleniyor.
Fabrika iki vardiya olarak çalýþýyor. Ýlk vardiya 08.00–
15.00; ikinci vardiya ise, 15.00–23.00 arasýnda.
Fabrikada toplam 70 iþçi çalýþýyor. Çalýþanlarýn tamamý
erkek iþçiler. Çalýþma koþullarý kötü ve kaza riski
yüksek. Fabrikada geçmiþ dönemlerde kaza geçirip
sakat kalmýþ ama halen çalýþan iþçiler de var.
Çalýþanlarýn büyük bölümü eski diyebileceðimiz
iþçilerden oluþuyor. Yeni iþçi sayýsý az. Ýþçiler arasýnda
diyalog iyi. Ýþçilerin hoþnutsuz olduklarý konularýn
baþýnda, ücretlerin düþük olmasý, iþ kazalarýna karþý
önlem alýnmamasý, yemeklerin az ve kötü olmasý,
banyo kabinlerinin yetersiz (3 adet) olmasý geliyor.
Tabi ki bu sorunlar patrona iletiliyor ama patron
cebinden fazla para çýkmasýn diye iþçilerin sorunlarýna
kulaklarýný týkamýþ durumda.
Bu sorunlarýn çözümü mümkündür. Bizler,
sorunlarýmýzýn çözümü için tek yumruk olabilir ve
kararlý bir þekilde bir araya gelebilirsek neden
taleplerimizi patrona kabul ettirmeyelim?
Bir Metal Ýþçisi
SINIF MÜCADELESÝ
Bir Sömürü Yöntemi:
Yeni Oyunun Adý: Makine Talimatý
Ýþyerinde idare iþçilere 13 maddeden oluþan makine kullanma
talimatýný imzalatmak istedi. Makine talimatý genel olarak makinenin
arýzasý olduðunda sorumluya haber verilmesini isteyen maddeler
içeriyor. Buraya kadarý normal, peki idare bugüne kadar neden bu
veya buna benzer talimatlar imzalatmadý? Çünkü yoðun iþ
temposuna dayanamýyoruz ve bu durum iþ kazalarýnýn artmasýna
neden oluyor. Ýdare, iþ kazalarýnda sorumluluk almamak için, iþçilere
bu talimatlarý imzalatarak sorumluluktan kaçmayý planlýyor. Ýþ
güvenliði almayan idare, en ufak bir iþ kazasýnda iþçilere imzalattýðý
bu talimat sayesinde iþin içinden yað gibi sýyrýlabiliyor.
Ýþçilerin çoðunluðu, “bizler zaten bu kurallara uyuyoruz, neden
bu kâðýdý imzalayalým?” diyerek tepki gösterdiler. Ýdare talimatlarla
ilgileneceðine, ikramiyelerden ve altýncý ayda ücretlerde yapma sözü
verdiði iyileþtirmeden haber versin. Ýþçilerin haklarýna sýra gelince
ketum davranan idareye bizlerin de bir cevabý olmalý. Bizler de
idarenin yapmasý gereken görevleri hatýrlatan bir talimatname
hazýrlamalýyýz.
Bir Tekstil Ýþçisi
9
Örgütlü Birlik Olursak
Kazanabiliriz
Çalýþtýðým fabrikayla ilgili daha önce
birçok haber yazmýþtým. Önümüzde yeni
bir sözleþme süreci var. Bu sözleþme
sürecine gelmeden önce nasýl bir
süreçten geçtik kýsaca bir hatýrlatmakta
yarar görüyorum.
Bundan yaklaþýk 1,5 yýl önce patron 25
iþçiyi iþten atmýþtý. Atýlan iþçiler fabrikanýn
önünde direniþe geçtiler. Bunun üzerine,
biz çalýþmaya devam eden iþçiler, atýlan
arkadaþlarýmýzý geri aldýrmak için
üretimden gelen gücümüzü kullanarak iþ
yavaþlattýk. Ve atýlan arkadaþlarýmýzý geri
aldýrdýk. Atýlan iþçilerin geri alýnmasý
hepimize büyük bir moral oldu. Bu
moralle sendikalaþmaya karar verdik. Ve
sendikaya üye olmaya baþladýk.
Örgütlenme sonucunda yüzde 80’lik bir
çoðunluða ulaþtýk. Sendika tarafýndan
Çalýþma Bakanlýðý’na baþvuru yapýldý.
Ýþçileri sendikaya üye yapan bazý öncüler
ve sendikacýlar iþçilere 4 ikramiye
olacaðý, aylýk ücretlerin 500 milyon Liraya
çýkacaðý, erzak, çocuk parasý, kömür
alýnacaðý vb. vaatlerde bulunuyorlardý.
Nasýl bir sendika istiyoruz?
10
Çalýþma Bakanlýðý’na gönderilen
çoðunluk tespiti, bakanlýktan
patrona gönderildi. Patron hiç itiraz
etmeden sendikayý kabul etti.
Ardýndan bütün gücüyle iþçilere her
türlü baskýyý yapmaya, tutanak
tutmaya baþladý. Ýþçilerin
adreslerine noter aracýlýðýyla
ihtarnameler gönderiyordu.
Performansa dayalý çalýþmayý
dayatýyordu. Buna benzer
uygulamayý hayata geçirmek
istiyordu.
Sendikanýn
duyarsýzlýðýndan dolayý bu süre
içerisinde birçok iþçi iþten atýldý.
Bazý iþçiler ise “kahretsin” diyerek
kendileri iþten çýktýlar.
Devrimci iþçilerin bir kýsmý patron–
sendika iþbirliði sonucu iþten atýldý.
Sendika bürokratlarý, iþyerine
sendikayý sokmak için gece
gündüz demeden emek harcayan
ve her türlü baskýya karþý
örgütlenen ve mücadele eden
iþçileri (bu arkadaþlar tüm
uyarýlarýmýza raðmen sendikaya
güvenmiþ ve açýk faliyet
yürütmüþlerdi.) attýrdýktan sonra
patronla sözleþme masasýna
oturdu.
Sözleþmedeki maddelerin hiçbiri
iþçilere danýþýlarak yapýlmadý. Ve
vaatlerin hiçbiri yerine getirilmedi.
Ýþçilerin sendikaya karþý güvenleri
sarsýldý. “Sendika dedikleri bu
muydu”, “keþke sendikalý
olmasaydýk”, “sendika gelmeden
önce bizler atýlan iþçileri iþe
aldýrmýþtýk. Sendika geldikten
sonra 50’ye yakýn iþçi iþten
çýkarýldý. Sendika seyretti.” demeye
baþladýlar. Hatta iþçilerin bir kýsmý
sendikadan istifa etmeyi bile
düþünüyorlar.
Sendika bürokratlarý, bilinçli, sýnýf
mücadelesi deneyimi olan iþçileri
fabrikada istemezler. Çünkü bu
iþçiler, sendika bürokratlarýnýn
bütün pisliklerini bilirler. Bundan
dolayý bizler, bu gibi sendikacýlara
raðmen sendikalaþmalýyýz. Ama
yukarýdaki gibi bir sendikalaþma
deðil. Eðer bizler birliðimizi,
örgütlülüðümüzü sendikacýlara
havale edersek hata yaparýz; çünkü
onlarýn tek düþünceleri iþçilerden
gelen aidatlardýr. Bu aidatlarý
kaybetmemek için önlerine çýkan
herkese karþý mücadele ederler.
Bizler
bu
yüzden
örgütlenmelerimizi sendikacýlarýn
denetiminde deðil baðýmsýz olarak
yürütmeliyiz.
Ýkinci sözleþme yaklaþýyor,
sendikam uyuyor
O günden bu yana 1,5 yýl geçti.
Ýkinci sözleþme dönemi yaklaþýyor.
Patron boþ durmuyor, hazýrlýklarýný
yapýyor. Sipariþ aldýðý iþler
aksamasýn diye Ýzmir, Bursa,
Moldova’daki fason atölyelere iþ
veriyor. Patron bu iþletmelere
makine yardýmý ve giysi uzmaný
gönderiyor.
Bu önlemleri alýrken bir yandan da
iþyerindeki örgütlülüðü daðýtmak
için her türlü taktiðe baþvuruyor. Ýlk
önce yönetim baþtan aþaðý
deðiþtirildi. Þimdiki idareciler
iþçilerle iyi geçinmeye çalýþýyorlar.
Ýdare “bir sorununuz varsa bize
gelin,
temsilciler
sizlerin
sorunlarýnýzý çözemez” diyorlar.
Ýþçilere yakýnlýk göstererek var olan
birliði daðýtmak istiyor.
Ýþçilerin cephesinde durum biraz
farklý. Ýþçiler bu süre içerisinde çok
yýprandýlar.
Sendikadan
beklentilerin hiçbiri gerçekleþmedi.
Çünkü iþçilerde “Sendika gelirse
her þey hallolur. Bizler bir þeye
karýþmayýz” düþüncesi vardý. Ama
hiçte iþçilerin düþündüðü gibi
olmadý. Þimdi hem patrona karþý,
hem sendika bürokratlarýna karþý
mücadele etmek zorundayýz.
Patron sözleþme öncesi
hazýrlýklarýný yapýyor. Bunu saðýr
sultan biliyor. Sendikacýlardan bir
haber yok. Bizler, sendikacýlardan
baðýmsýz olarak yaklaþan
sözleþmeye hazýrlanabiliriz. Bunun
için güven temelinde tekrardan
örgütlenmeliyiz. Taleplerimizi liste
haline getirmeliyiz. Kýsacasý bir
hazýrlýk yapmalýyýz, yoksa bu
sözleþme diðerinden daha kötü
olacaktýr.
Baþ temsilciyi dýþarýdan
deðiþtirme çabalarý
Fabrikada iki aydýr belli söylentiler
dolaþýyor. Bu söylentiler bazý
arkadaþlar tarafýndan yayýlýyor. Üç
temsilciden birine, özellikle baþ
temsilciye karþý belli tepkiler
geliþiyor. Çünkü baþ temsilci yeterli
bilince ve deneyime sahip biri deðil.
Biz iþçilerin çýkarlarýný korumakta
pasif kalýyor. Bu gerçeði bütün
iþçiler biliyorlar. Ve buna raðmen
bu arkadaþý seçtiler. Eski baþ
temsilci, iþçilere haber vermeden
iþten ayrýlmýþ ve çekip gitmiþti.
Bugün ise baþ temsilcinin
deðiþtirilmesi için iþçilerle
toplantýlar yapýp imza toplamak
istiyor. Bu yolla temsilciyi
deðiþtirmeyi hedefliyor. Bu arkadaþ
bizimle de konuþtu. Kendisine
katýlmadýðýmýzý, özellikle sözleþme
sürecinde iþçiler arasýnda
yaratýlacak bir bölümenin ancak
patronun ekmeðine yað süreceðini
söyledik. Bu fikrimizi diðer iþçilerle
de paylaþtýk. Ve bu arkadaþlar geri
adým attýlar. Bizce sorun sadece
temsilci sorunu deðil. Bugün kim
seçilirse seçilsin eðer iþçilerin kendi
aralarýnda güven temelinde bilinçli
bir örgütlülük yok ise, temsilcilerin
yapacaklarýnýn sýnýrlarý bellidir.
Ýdare, öncü iþçilere þeflik teklif
etti
Ýþçiler þimdiden kim temsilci
olsun diye kendi aralarýnda
konuþuyorlar. Þimdilik iki isim
geçiyor. Bunlardan biri benim
ismim. Ama benim fikrimi almadan
beni temsilciliðe uygun bulmalarý ve
benim ismimi açýktan açýða
konuþmalarý beni rahatsýz ediyor.
Böyle bir söylentiyi duyan iþveren
hemen harekete geçti. Beni ve diðer
iþçiyi çaðýran müdür bizlere bant
þefliði önerdi. Ben ise böyle bir
teklifin geleceðini tahmin ediyordum
ve teklifi uygun bir þekilde nasýl ret
edebileceðim konusunda hazýrlýk
yapmýþtým. Patronun, iþçilerin
güvendiði kiþilere mevki verir ise bu
kiþilerle iþçilerin baðlarýnýn
kopacaðýný düþünüyor. Biz de bunu
bildiðimiz
için
dikkatli
davranmalýyýz. Ben teklife hayýr
dedim. Diðer iþçi arkadaþ ise kabul
etti. Kabul eden arkadaþ kabul
gerekçesini þöyle açýkladý: “iþçileri
daha rahat örgütleriz, daha iyi
yönlendiririz.” Patrona yakýn o kadar
iþçi varken, bizleri neden seçsin?
Patron bu kadar aptal mý? Patronlar
bilinçli olarak bu siyaseti yapýyor.
Duygusal davranmýyorlar, bizler de
patronlara karþý siyasi bir tutum
alamazsak patronlarýn siyasetine
kurban gideriz.
Bir Tekstil Ýþçisi
emek güncesi
Fabrikalardan
Coca Cola Ýþçilerinin Direniþi
110. Gününde
Coca Cola’nýn Yeni Bosna ve
Dudullu’daki depolama ve taþýma
tesislerinde çalýþan 140 iþçi
yaklaþýk 3,5 ay önce taþeron firma
Trakya Nakliyat’a devredildiler.
Koþullarý çok aðýrlaþan iþçilerden
110’u 13 Mayýs 2005’te DÝSK
Nakliyat-Ýþ sendikasýna üye oldular.
Ýþveren, Dudullu’daki 55 iþçiyi
performans düþüklüðü bahanesiyle
19 Mayýs’ta iþten çýkardý. Yeni
Zehirleniyoruz! Kimin Umurunda!
Fabrikada yýllýk izinlerin ardýndan çalýþmaya baþlayan iþçi
arkadaþlarýmýz, içtikleri sudan zehirlendiler. Fabrikadaki su
dolaplarýnýn bakýmýný yapmayan idarenin sorumsuzluðunun faturasýný
iþçiler çekti. Ýdare normal þartlarda iþbaþýnda su içmeyi yasaklýyor.
Yazýn sýcaklýðýnda hem köle gibi çalýþtýrýyorlar hem de su içmeyi
yasaklýyorlar. Acaba bu yasaða kendileri uyuyorlar mý, yoksa bu yasak
sadece iþçilere mi?
Sularý içen iþçiler rahatsýzlýklarýný þeflere söylediklerinde yalaka
þeflerin ilk tepkisi, bir baytar doktor edasýyla, olayýn psikolojik
olduðunu, bu yüzden rahatsýz iþçilerin çalýþmasýný söylemek oldu.
Zehirlenen iþçilerin sayýsý artýðýný gören idare, birkaç gün Turkuaz
marka su aldý..
Sonra tekrardan kuyu suyuna dönüldü. Ayrýca zehirlenen iþçi
arkadaþlar, revirde iðne vurulup evlerine gönderildi. Arkadaþlar, evlerine
gittiklerinde rahatsýzlýklarý geçmedi ve hatta daha da arttý. Bunun
üzerine arkadaþlarýmýz bu kez hastaneye gittiler ve rapor aldýlar. Ýdare
kendisi temiz su içerken iþçilere kuyu suyunu reva görüyorlar.
Saðlýðýmýzý üç kuruþ para için hiçe sayýyorlar. Bizler bu sorunlarýmýza
sahip çýkmadýkça patronlar bizleri daha kötü koþullarda
çalýþtýracaklardýr. Bu kötü çalýþma koþullarýnda çalýþmak istemiyorsak
patrona karþý sorunlarýmýz için bir araya gelip örgütlenmeliyiz.
Bir Tekstil Ýþçisi
Bosna’daki 55 iþçiyi de 2 Temmuzda
iþten çýkaracaðýný açýkladý. Böylece iki
depoda da direniþ baþladý.
Birçok eylem gerçekleþtiren iþçiler
geçen ay içinde Dudullu’daki depoyu
iþgal etmiþlerdi. Ýþgal polisin biber gazlý
saldýrýsýyla zorla bitirildi. Gözaltýlar
yaþandý. Aileler tartaklandý. Çadýrlar polis
tarafýndan yýkýldý. Fakat iþçilerin kararlý
mücadelesi 110 gündür engellenemedi.
Cola iþçiler kimi zaman Bakýrköy
Özgürlük meydaný’nda, kimi zaman
Taksim’de seslerini haykýrdýlar. Basýn
açýklamalarý yaptýlar. Cola iþçilerinin
þiarý, “Cola içme, zulme ortak olma”dýr.
Mücadelenin halka duyurulmasý,
medyanýn kullanýlmasý önemli. Ancak
iþçilerin gücü üretimden ve birliklerinden
gelir. Yani diðer Cola iþçileri mücadeleye
çekilmedikleri sürece, çevre fabrikalar
mücadeleye destek vermediði sürece
Cola iþçilerinin baþarmasý kolay deðildir.
DÝSK, medyatik eylemlerde öne çýkmak
yerine örgütlü olduðu iþyerlerini
mücadeleye katsa Cola iþçilerinin
mücadelesine güç kazandýrýr. DÝSK ve
diðer sendikalar ancak iþçilerin baðýmsýz
ve birleþik mücadelesiyle güçlenir.
Ayrýca tüketmeme kampanyalarý ile
burjuvalara geri adým attýrabilmek
mümkün deðil.
Cola iþçilerinin mücadelesi, iþçi sýnýfýna
örnek olmaya, yol göstermeye devam
ediyor. Bizlere düþen görev, Cola
iþçilerinin direniþini desteklemek ve
mücadelelerine güç vermektir.
11
Turkuaz Ýþçileri’nin
Tamamý
Ýþten Çýkarýldý
Ümraniye Çakmak’taki Turkuaz/
Çakýl Tekstil fabrikasý iþçileri Teksif
Bakýrköy þubesine üye olduklarý
için iþten çýkarýlmaya baþlanmýþtý.
Temmuz ayý sonunda kalan iþçilerin
tamamý da iþten çýkarýldý. Ýþçilerin
örgütlülüðünü engellemek için
fabrikayý kapatmayý göze alan
patron, makinelerini de satmaya
baþladý.
Ýþveren iþçilerin tamamýnýn
tazminatlarýný ödedi. Turkuaz
iþçileri ayrýca patrona karþý “kötü
niyet davasý” açtýlar. Turkuaz
iþçileri, 14 Ekim saat 10’da
Üsküdar Ýþ Mahkemesi’nde
görülecek davalarýna emekten yana
tüm partileri, sendikalarý ve tüm
duyarlý kesimleri davet ediyorlar.
Turkuaz iþçilerinin
mücadelesini destekleyelim!
Sendikalaþmanýn önündeki
engeller kaldýrýlsýn!
Ýþten atýlmalar yasaklansýn!
Ulagay Ýþçilerinin
Eylemleri Devam
Ediyor
Topkapý’daki Ethem Ulagay Ýlaç
Fabrikasý iþçileri DÝSK Lastik-Ýþ
sendikasýna üye oldular ve Çalýþma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý’na
yetki için baþvurdular. Fabrikadaki
403 iþçiden 204’ü sendikaya üye
olmuþtu. Bakanlýk sendikaya
yetkiyi verdi. Ancak iþveren yetkiye
itiraz etti. Ýtiraz üzerine iþçiler de
eyleme geçtiler. Fabrikada sabah
giriþlerde, öðle yemeklerinde ve
akþam çýkýþlarda alkýþlý protesto
yapýlmaya
ve
yürüyüþler
gerçekleþtirilmeye devam ediliyor.
Ýleri Deri Ýþçilerine
Jandarma Saldýrýsý
Çorlu Organize Sanayi’deki Ýleri
Deri Fabrikasý iþçileri sendika üyesi
olduklarý için iþten çýkarýldýlar.
Çýkarmalarýn ardýndan fabrikanýn
adý Müge Deri olarak deðiþtirildi ve
1 Aðustos’tan sonra fabrikaya yeni
iþçiler girmeye baþladý. Direniþteki
iþçilerin üzerine kaçak iþçileri
taþýyan bir kamyon sürüldü. Bu
fiziki saldýrýnýn ardýndan jandarma
direniþ çadýrýna saldýrdý ve 15 Ýleri
Deri iþçisi ve sendika temsilcisi Ali
Bayram, patronun þikayeti üzerine
polis tarafýndan gözaltýna alýndý.
Örsan Tekstil’de
Ýþten Çýkarma
KARTAL Samandýra’da bulunan
Örsan Tekstil iþçileri DÝSK/TekstilÝþ sendikasýna üye oldular. Bunun
üzerine patron 26 iþçinin iþine son
verdi. Ýçerideki iþçiler üzerinde de
baskýlar yoðunlaþtý. Baskýlarý
protesto etmek için fabrika önünde
bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi.
Basýn açýklamasýna müdahale
eden jandarma iþçilere saldýrdý.
Basýna açýklamasýna destek veren
9 iþçinin de iþine son verildi.
Tibet Ýþçilerinin
Direniþi Devam
Ediyor
Pendik Kurtköy’deki Tibet Fabrikasý
iþçileri Petrol-Ýþ sendikasýna üye
oldular. Bunun üzerine 50’si iþten
çýkarýldý. Yaklaþýk 5 aydýr direnen
iþçilerden önce atýlan 8’i iþe geri
dönüþ davasýný kazandýlar. Ýþçiler,
fabrika önündeki çadýrlarýnda
beklemeye devam ediyorlar. Tibet
iþçilerinin direniþinin desteklenmesi
gerekiyor.
Ýþçi Cephesinin Sözü
12
Görüldüðü üzere birçok fabrikada yüzlerce iþçi sendika üyesi olduklarý için
iþten çýkarýlýyor. Oysa yeni Ýþ Yasasý’na göre hiçbir iþçi sendikalý olmasýndan
dolayý iþten çýkarýlamayacaktý. Yaþanan deneyimler ise bunun yalan olduðunu
bizlere gösteriyor.
Sendikalý olduklarý için iþçiler iþten atýlýyor. Ýþe dönüþ davalarý ve kötü niyet
davalarý aylarca hatta yýllarca sürebiliyor. Yasal olarak iþe geri dönüþ davalarý 2
ay içerisinde sonuçlanmak zorunda. Uygulamada böyle olmuyor. Ýþçiler sonuç
alýnmayan mahkeme süreçleriyle aylarca uðraþmak zorunda kalýyor.
Henüz birleþik olmasa ve yerel düzeyde küçük çaplý da olsa yaþanan
mücadelelerin arttýðý görülüyor. Yaþanan tüm olumsuzluklara raðmen iþçi sýnýfý
mücadele etmeye devam ediyor. Bizlere düþen görev iþçi sýnýfýnýn mücadelesinin
içerisinde olmak. Direnen iþçilerle birlikte mücadeleleri sonuna kadar
sürdürmektir…
Erdemir’de
Protestolar
Yaygýnlaþýyor
Kdz. Ereðli’deki Erdemir Demir
Çelik Tesisleri’nin özelleþtirilmek
üzere ihaleye açýlmasý üzerine
iþçilerin baþlattýðý protestolar
devam ediyor. Genel müdür
deðiþikliðinin ardýndan yeni genel
müdürün tehditleri de iþçilere geri
adým attýrabilmiþ durumda deðil.
Erdemir iþçileri belden üstlerini
çýkararak hükümeti protesto ettiler.
Fabrikadan ilçe merkezine
yaklaþýk 3 km yürüyen iþçiler,
“Ampul sönecek hükümet
gidecek”, “Erdemir vatandýr, vatan
satýlmaz”, “Otobana çýkarýz,
hükümeti yýkarýz”, “Erdemir’i
satanlar halka hesap verecek”
sloganlarýný attýlar.
Erdemir iþçiler ayrýca fabrikayý
incelemeye gelecek firmalarý da
fabrikaya sokmamaya hazýrlanýyor.
Ýhale için yeterlilik alan Ýngiliz
Corus Group PLC firmasýnýn
yetkililerinin fabrikaya geleceði
haberi üzerine iþçiler kapýlarda
nöbet tutmaya baþladýlar. Yine
Fransýz ARCELOR firmasý
yetkililerinin geleceði haberi
üzerine de yaklaþýk 2.000 iþçi
fabrikayý terk etmedi ve ertesi
sabaha kadar fabrikada kaldý.
Erdemir’in ana kapýsýndan Anýt’ýn
önüne kadar yürüyen iþçiler,
“Gelecekleri varsa, görecekleri de
var”, “Erdemir vatan, hükümete
isyan” sloganlarý attýlar.
Erdemir’de sendikanýn ana
sloganý olan “Erdemir vatandýr”
þiarý, mücadeleyi bulanýklaþtýran,
yanlýþ bir þiardýr. Örneðin
Erdemir’e TOBB Baþkaný
Hisarcýklýoðlu’nun öncülüðünde
Türkiye burjuvazisi de talip oldu.
Bu durumda Erdemir yerli patrona
gidiyor diye mücadele etmeyecek
miyiz? Oysa fabrikayý kimin aldýðý
önemli deðildir. Çünkü her koþulda
iþten çýkarmalar yaþanacak,
ücretler düþecek, sosyal hak
gasplarý yaþanacak. Yani kim
alýrsa alsýn iþçi sýnýfý kaybedecek.
O nedenle özelleþtirmenin
kendisine karþý olmamýz gerekiyor.
Bu nedenle temel þiarýmýz:
Özelleþtirmeler Yasaklansýn,
Atýlan Ýþçiler Geri alýnsýn ve
Özelleþtirilen Fabrikalar Ýþçilerin
Denetiminde Millileþtirilsin’dir.
EÐÝTÝM
Okul mu,
Ticarethane mi?
Okullarýn açýlmasýna çok az bir
süre kaldý. Bizleri bitmeyen kayýt
sorunlarý ve arkasý kesilmeyen okul
masraflarý bekliyor. Hükümet
yetkilileri, televizyonlarda avaz avaz
baðýrýp, ‘’Eðitime katký parasý
vermeyin’’ diye baðýrýyor. Ama okula
gidip müdürle karþý karþýya gelen
velilerin iþi o kadar kolay deðil.
Kayýt parasýný vermezseniz
müdürün açýklamasý hazýr:
“Kayýtlarýmýz doldu.. Sizin
mahalleden bu okula öðrenci
almýyoruz...’’ Daha akla gelmeyen
bir sürü þey. Ve mecburen bir
þekilde bulunup ödenen paralar.
Öyle ya da böyle para bulunur,
çocuk okula gitmeye baþlar.
Ailelerin sorunlarý bitti mi
sanýyorsunuz? YANILDINIZ!
Dönemin yarýsýna kadar sorun yok
gibi görünür. Ama çocuk bazý
dersleri anlamadýðýný söylemeye
baþladýðýnda baþka bir sýkýntý
baþlar.
Biz, iþçi ailelerinin çoðu tahsilli
deðiliz. Ýlkokul ya da ortaokul
mezunuyuz. Üstelik vaktimizin
çoðu çalýþmakla geçiyor. Doðal
olarak çocuklarýmýz için yeterli
olamýyoruz.
Peki ne yapmamýz gerekiyor? Bu
sefer karþýmýza çocuðumuzun
öðretmeni çýkýyor. Öðretmen,
‘’Çocuðunuz baþarýlý deðil, kursa
vermezseniz baþarýsýz
olur’’ diyor. Öðretmene
o anda þu soruyu
soramýyoruz: ‘’Neden
kursa veriyoruz, o ilgiyi
siz neden derste
göstermiyorsunuz?’’
Ama alýnacak cevap
belli...
Suç kimde: öðretmen
de mi, öðrenci de mi,
velilerde mi? Bu
soygunun suçlusu
kim? Öðrencilere
sorduðumuz zaman,
‘’Bir
sýnýfta
70
öðrenciyle nasýl ders
yapmamý bekliyorsunuz, kurs almalýyým
diyor.’’
Veliler, “Biz cahiliz,
çocuklarýmýz okusun”
diyor. Veriyor kursa,
dershaneye. Ya da ‘’Bana devlet ne
veriyor ki, ben çocuklara onu
vereyim’’ diyen öðretmenler mi tek
suçlu? Yani neden öðretmenlerin
aldýklarý azýcýk maaþla geçinmek
zorunda kalmalarý mý?
Elbette gerçek suçlu her þeyi
parayla alýnýr satýlýr hale getiren bu
sistemdir. Öðretmeni aç býrakan da,
öðrenciyi paralý bir eðitime zorlayan
da, eðitimi kapitalistlerin oyuncaðý
haline getiren de bu sömürü
düzeni. Ýstense
eðitim de, saðlýk
da parasýz olur.
Ýsteyen öðrenci
istediði okulda
okuyabilir.
Ama bu devlet
asla bunu istemez. Onlar
için iþçi çocuklarýnýn cahil kalmasý, fabrikalarda iþçi olarak
çalýþmasý daha
iyidir.
Eðer öðrenci biraz akýllýysa ve
þanslýysa belki okuyabilir. Ama o
zamanda iþsizlik gerçeðiyle karþý
karþýya kalýr. Ya da onlarca yýl
okuduktan sonra bir patronun
sömürüsünün hizmetkarý olmakla...
Zenginlerse en iyi okullarda,
dershanelerde okur, en iyi
hocalardan ders alýr. Yine
üniversiteyi kazanamazsa özel
üniversitelerin güzel sýnýflarý ve
hocalarý onu bekler. Verir parayý
okur. Yetmez Ýngiltere’de,
Amerika’da master yapar. Döner bir
þirkette emekçi halký daha fazla
nasýl soyacaðýný planlar.
Kýsacasý emekçilerin ve çocuklarýný
kurtaracak olan burjuvazinin
kýrýntýlarýyla yaþamak deðil, birlik
olarak sömürüye karþý mücadele
etmektir. Parasýz eðitim mücadelesi böyle bir mücadeledir.
Eðitimde özelleþtirmeye son!
Parasýz eðitim, parasýz saðlýk!
Filiz Yýlmaz
13
Okullar
Yeni
Sorunlarla
Açýlýyor
Eðitim
Parasýz Olmalý
Burjuvazi, eðitimi kreþten
baþlayarak, özel okullarla,
dershanelerle, ücretli etütlerle, vakýf
üniversiteleriyle vb. paralý hale
getirdi. Emekçiler aldýklarý ücretlerle
ailelerini bile geçindiremezken
eðitim harcamalarýyla Eylül ayýnda
masraflarý ikiye katlandý.
Bugün sýnýf mevcudu 50’nin
altýnda ve eðitimi de biraz iyi olan
herhangi bir devlet okuluna
girebilmek için gereken zorunlu
baðýþ 300 YTL.den (milyondan)
baþlýyor. Bu sadece kayýt parasý!
Asgari ücretle çalýþan bir iþçi 350
YTL (milyon) ücret alýyor. Çanta,
önlük, ayakkabý, kýrtasiye giderleri
vb. harcamalarýn haricinde anne
babalar çocuklarýna günlük harçlýk
veremeyecek duruma getirildiler.
Hükümetse, ilköðretim kitaplarýný
ücretsiz vermekle övünüyor.
Aslýnda bu yöntemle kendine baðlý
yayýnevlerine para kazandýrýyorlar.
Madem hükümet ilköðretim
kitaplarýný ücretsiz veriyor, lise
kitaplarýný da ücretsiz vermeli.
Hükümet her yeni öðretim yýlýnda
olduðu gibi bu yýl da yeni
deðiþiklikler yaptýðýný ilan etti. Bu
yeniliklerden biri, liselerin dört yýla
çýkarýlmasýdýr. Liseler dört yýla
çýkarýldýðýnda eðitim daha iyi
olmayacak. Aksine ailelerin yükü
biraz daha artacak.
14
Gençleri liseyi bitirdikten sonra
daha büyük sorunlar bekliyor.
Üniversite yerleþtirme sýnavýna
giren 1 milyon 613 bin adaydan
sadece 378 bini üniversiteye
girebildi. Diðerleri bir sonraki sýnava
hazýrlanacak, büyük bir çoðunluðu
iþsizler ordusuna katýlacak.
Üniversiteye yerleþtirilen 378 bin
öðrenciyi de sorunlar bekliyor.
Birçok öðrenci, 55-458 milyon
arasýnda deðiþen okul harçlarýný
yatýramadýðý
gidemeyecek.
için
okula
Üniversiteye ilk kayýt yaptýranlara
emniyetin hazýrladýðý broþürler
daðýtýlýyor. Bu broþürde öðrenciler,
“terör örgütlerine” karþý uyarýlýyor.
Örgütlerin gençlerin yabancýlaþma
ve yalnýzlýðýný kullandýðý iddia
ediliyor. Polisin þiddetindense
bahsedilmiyor. Sonuç olarak
üniversiteye girmek de, mezun
olmak da sorunlarý bitirmiyor,
gençleri iþsizlikten kurtarmaya
yetmiyor.
Eðitimde Adaletsizlik
Devlet Ýstatistik Enstitüsü
(DÝE)’nin açýklamalarýna göre,
toplumda en büyük uçurum eðitim
harcamalarýnda. Türkiye’nin en
zengin yüzde 20’lik kesiminde aylýk
ortalama eðitim harcamasý 68 YTL
iken, en yoksul yüzde 20’lik
kesimde 50 Ykr. Aradaki fark 146
kat. Bu fark zenginlerle fakirler
arasýndaki uçurumu bir kez daha
gözler önüne seriyor.
KESK’e baðlý Eðitim-Sen
sendikasýnýn açýklamalarýna göre,
sosyal dengesizliðin sonucu olarak
okula
beslenme
çantasý
götüremeyen öðrenciler var. Ayrýca
öðrenciler arasýnda çeteleþme,
hýrsýzlýk, gasp gibi suçlarýn arttýðýna
dikkati çekiyor. Devlet eðitimdeki
sorunlarý düzeltmek için çalýþmak
yerine, bu sorunlarý düzeltmek için
mücadele eden Eðitim-Sen
sendikasýný kapatmaya çalýþýyor.
Emekçi halk eline ücretini
almadan bir bölümü vergiye
kesiliyor. Bu kesintinin karþýlýðý ne
eðitim de, ne de saðlýkta
görülemiyor. Eðitim bilimsel
temellere dayandýrýlmalý ve parasýz
olmalýdýr. Her insan eþit koþullarda
eðitim hakkýndan yararlanmalýdýr.
Nergis Çayýr
Okullarýn açýlmasýna çok az bir
süre kaldý. Her sene olduðu gibi,
bu eðitim yýlýnda da öðrencileri
pek çok sorun bekliyor:
Birincisi, liseler artýk resmen 4
seneye çýkarýldý. Peki iyi mi, kötü
mü oldu? Gerçek þu ki, liselerin
4 yýla çýkarýlmasý eðitim kalitesini
arttýrmaz. Bu eðitim sisteminde 4
sene deðil, 7 sene okusak, üstüne
dershanelerde
kendimizi
paralasak yine çok þey
deðiþmez. Mevcut sistem
eðitimdeki sorunlarý çözemez.
Çünkü çözmek istemez.
Tek dertleri eðitimi paralý hale
getirmek. Lisenin uzamasý da
ailelerin masrafýný arttýrmaktan
baþka bir iþe yaramaz.
Düþünsenize bu sistem deðiþmiþ
ve eðitim parasýz hale gelmiþ.
ÖSS sýnavý diye bir saçmalýk yok
ve isteyen istediði meslekte
eðitimini sürdürebiliyor. Bunu
yapmak
mümkün
ama
kapitalistler bunu istemezler,
çünkü onlarýn tek derdi para.
Paralý hale getirmeye çalýþtýklarý
eðitim, deneysel deðil, ezberci.
Bize suyun 100 derecede
kaynadýðýný öðrettiler ama bunu
ispatlayamadýlar. Yani bize
parasýz ve bilimsel bir eðitim
gerekiyor.
Ýkincisi, bu yýl öðrencileri bir
yeni sürpriz daha bekliyor. Bu
sene pek çok okula “Voyeurgasm”
adý verilen kamera sistemi
yerleþtirildi.
Kamerayla
gözetlenmenin hiçbir öðrenciyi
hatta aklý baþýnda hiçbir öðretmeni
memnun etmeyeceði ortada.
Amaç, uluorta duran kameralarla
öðrencileri korkutup, disipline
sokmakmýþ! Öðrencileri böylesi
bir yöntemle kontrol etme isteði
nasýl bir zihniyetin ürünüdür?
Öðrencilere potansiyel suçlu
olarak gören bir devletin anlayýþý
bu. Ayrýca bir öðrenci koridorda en
fazla ne yapabilir orasý da bir soru
iþareti...
Bir lise öðrencisi
“Lütfen yoldaþlara söyleyin, zaferimizden eminim...
Dördüncü Enternasyonal... ileri!” Leon Troçki
Leon Troçki 1905 ve 1917 Ekim
Devrimi’nin baþlýca önderlerinden
biri, Sürekli Devrim Kuramý’nýn
geliþtiricisi, Kýzýl Ordu’nun
kurucusu ve yer yüzündeki ilk iþçi
devletinin Stalinist bürokrasi
tarafýndan yozlaþtýrýlmasýna karþý
mücadelenin temel lideriydi.
Stalinist bürokrasinin bir katilince
20 Aðustos 1940 tarihinde
Meksika’nýn Coyoacan semtinde
düzenlenen alçakça bir saldýrý
sonucu aramýzdan ayrýldý. Geride
eþsiz öneme sahip yüzlerce eser,
insan uygarlýðýnýn geleceðine
duyulan sarsýlmaz bir umut ve
mücadele azmi ve hiç kuþku yok
ki, Stalinist yozlaþmaya karþý
Bolþevizmin politik ve örgütsel
mevzilerinin korunup geliþtirilmesinin temel bir aracý olan
Dördüncü Enternasyonali býraktý. 65
yýl sonra bir kez daha büyük
ustamýz Troçki’nin gurur veren
hatýrasý önünde saygýyla eðiliyoruz
Yoldaþ Troçki Sosyalizme dek
daima!...
Aþaðýda Troçki ailesinin yaþayan son ferdi ve Leon Troçki’nin torunu olan Esteban
Volkov’un dedesinin ölümünün 60. yýlýnda kaleme almýþ olduðu makaleyi yayýmlýyoruz.
(www.arrakis.es adlý siteden alýnýp, çevrilmiþtir.)
TROÇKÝ
65. ölüm yýldönümünde
Troçki
Leon Troçki,
Devrimci ve Marksist
Meksika’nýn baþkentindeki sakin
Coyoacan semtinde, kaktüs ve sýk
yapraklý aðaçlarla çevrili eski bir
evde 20 Aðustos 1940 gününün o
bunaltýcý öðleden sonrasý yaþananlarýn üzerinden tam 59 yýl geçti.
O gün Lenin ile birlikte Rusya’daki
1905 ve 1917 ekim devrimlerinin en
belirleyici önderlerinden olan
Devrimci Marksist, Leon Davidoviç
Bronstein ya da daha bilindik
ismiyle Leon Troçki, Josef Stalin
tarafýndan emredilmiþ bir cinayetin
kurbaný oldu.
O 20 Aðustos günü her Sovyet
iþçisinden ürperen ve amacý onlar
üzerinde bir terör diktatörlüðü
oluþturmak olan GPU’nun -Stalinist
gizli servis- profesyonel bir katili
haince bir planý hayata geçirdi. Bir
makale üzerinde bazý düzeltmeler
yapma bahanesiyle Kýzýl Ordu’nun
kurucusuna yaklaþmayý baþardý. Ýki
kiþi çalýþma odasýnda baþ baþa
kaldýklarýnda katil, bir buz kýracaðý
ile Troçki’nin baþýna aðýr bir darbe
indirdi. Birkaç saniye içinde
sosyalizmin en parlak savaþçýlarýndan biri yere yýðýldý.
Leon Troçki’nin katledilmesiyle
birlikte Sovyetler Birliði’nde
proletaryanýn devrimci iktidarýný
gasp eden bürokrasi, hem bir
yandan en uzlaþmaz ve tehlikeli
düþmanýndan kurtuluyor, hem de
büyük Ekim Devrimi’nin önderleri ve
en fedakar katýlýmcýlarýndan oluþan
uzun ölüm listesini tamamlamýþ
oluyordu. Böylece Josef Stalin
uzun zaman önce kurbanlarýnca
kendisine takýlan ismi bütünüyle
hak ederek Bolþevik Devrimi’nin
mezar kazýcýsý olma görevini yerine
getiriyordu.
Benim için 20 Aðustos’un o trajik
ve kanlý öðleden sonrasý sanki dün
yaþanmýþ gibi canlýlýðýný koruyor
hala. Henüz 14 yaþýnda bir genç
olan ben Esteban Volkov, yani
Troçki’nin torunu, Natalia ve Lev
Davidoviç’in yakýn arkadaþlarý
Rosmerlerle uzun bir süre
yaþadýktan sonra Meksika’ya
dedemlerin yanýna döneli henüz 1
yýl olmuþtu. 24 Mayýs 1940
tarihinde Stalinist Alfaro Sigueros
tarafýndan gerçekleþtirilen ilk
suikast giriþimi esnasýnda
dedemlerin yatak odasýnda
bulunuyordum.
GPU’nun Cinayeti
Yaklaþýk üç ay sonra eski eve
ulaþan Viyana caddesinden yürüyerek okuldan eve dönüyordum.
Aniden ilerde alýþýlmadýk bir
manzarayla karþýlaþtým. Eski evin
hemen önünde kötü park etmiþ
polis arabalarý ve mavi üniformalarý
ve þapkalarýyla bir grup polis
bulunuyordu. Bu oldukça anormal
bir kargaþalýktý. Yüreðimde derin bir
sýkýþma hissettim ve evde bir þeyler
olduðunu ve bu kez bir önceki kadar
þanslý
olamayacaðýmýzý
düþündüm.
Giriþe yaklaþtým, ama aniden
ardýna dek açýk kapýda durdum.
Bahçede dedemin sekreterlerinden
ve muhafýzlarýndan Amerikalý bir
yoldaþ olan Harold Robins ile
karþýlaþtým. Son derece sinirliydi,
elinde bir tabanca taþýyor ve
umutsuz bir sesle Jackson,
Jackson! Diye baðýrýyordu. O an bu
çýðlýklarýn anlamýný kavrayamadým.
Rosmerlerin dostu ve Amerikalý
Troçkist Sylvia Ageloff’un kocasý ya
da sevgilisi olduðunu sandýðým bu
adamla evde yaþanmýþ olanlarýn ne
iliþkisi olabilirdi?
Bu evde neler olmaktaydý?
Bahçeden eve doðru ilerledim, o an
iki polisin arasýnda yüzü kanla kaplý
o adamý gördüm. Bu yoldaþ
Robins’in sözünü ettiði adamdý.
Kitaplýða girdim ve yemek odasýnýn
yarýya dek açýk kapýsýndan içeri
baktým. Ýþte o an yaþanan trajedinin büyüklüðünü kavrayabildim.
Dedem kafasýnda bir yarayla yerde,
devamý 16. sayfada
15
sayfa 15’den devam
Leon Troçki,
Devrimci ve Marksist
bir kan gölünün içinde yatýyordu ve Natalia ve bir grup
yoldaþ onu çevreleyip baþýna buz tedavisi uygulamaya
çalýþýyorlardý.
Sylvia’nin kocasý, Rosmerlerin Avrupa’dan dönüþte
Meksika’ya getirdikleri, ailemizin büyük bir
konukseverlik gösterdiði ve politikaya büyük bir ilgisi
olduðunu belirten Jackson büyük devrimcinin hayatýna
kast eden GPU’nun basit bir ajanýydý. Evet Jackson
Rus halký üzerinde bir terör krallýðý yaratan bu
iþkenceciler ve katiller ordusuyla baðlantýlýydý. Onlar
Sovyetler Birliði’ndeki karþý devrimin araçlarý, Stalin
diktatörlüðünün ve bürokrasinin temel taþlarýydý.
Artýk o gün yaþananlar üzerinde hiçbir gizem
kalmadý, Bu alçak saldýrý deðiþik etaplardan geçerek
planlandý. Stalin, Beria,
Leonid Eitington, onun
sevgilisi
Caridad
Mercader ve oðlu Katalan
Ramon Mercader Jackson kod adlý- Lenin’in
yoldaþý ve Kýzýl Ordu’nun
kurucusunun katili oldular.
Devrimci Ýyimserlik
“Natalia, bir gün daha
fazla yaþadýk!”, bu her
sabah, günün ilk ýþýklarý
loþ yatak odalarýna
vurmaya baþladýðýnda
Leon
Davidoviç’in
ayrýlmaz yol arkadaþý
Natalia Sedova’ya söylediði sözdü.“ Bir insan tarihsel
görevini yerine getirdiðinde ölüm bir sorun olmaktan
çýkar.” Troçki bu sözü sýklýkla bir grup genç yoldaþa
tekrarlamaktaydý.
Leon Troçki yaþlýlýk yataðýnda huzur içinde ölebilecek
tipte bir insan deðildi. Marks, Engels, Lenin ve bizzat
kendisinin geliþtirdiði gerçek sosyalizm savaþýnýn tam
ortasýndaydý. Bu proleter devrim davasý
kahramanlarýnýn, bir elde silah diðer elde kýzýl bayrakla
canlarýný tereddütsüzce feda ettikleri bir yaþam
biçimiydi. Troçki tarihsel görevini tamamlayarak ve
sarsýlmaz bir aðýrbaþlýlýkla bu hayattan ayrýldý.
Kuþkusuz Troçki, iþçi sýnýfý davasýna katkýsý en yoðun
liderlerin baþýnda gelmektedir. Ýngiliz profesör Sinclair’in
yayýmladýðý bir biyografik çalýþmaya göre, yalnýzca
Troçki tarafýndan incelenmiþ eser ve alýntýlarýn baþlýklarý
400 sayfa tutmaktadýr. Bu nedenle Ernest Mandel’in
dediði gibi “Troçki sosyalist hareketin tarihindeki en
önemli strateji ustasýdýr” demek yanýltýcý olmaz.
16
Troçki yaþamýnýn son yýllarýnda, Stalinist bürokratik
diktatörlüðe karþý mücadelesini inatçýlýkla ve kararlýlýkla
sürdürdü, ve tam da bu nedenle dünyanýn en çok
izlenen devrimcilerinden biri haline dönüþtü. Onun
tarihsel önemine iliþkin bir belirleyici noktada
Stalinistlerin, Sovyetler Birliði’ndeki devrimcilere
yönelik baþlattýðý uyduruk Moskova Duruþmalarý’na
karþý geliþtirdiði savunma oldu.
Meksika devlet baþkaný Cardenas’in kendisini kabul
etmesi üzerine Meksika’ya gitti ve 1937 Ocak’ýnda
buraya varýr varmaz Stalinist bürokrasinin baþlattýðý
cadý avýna karþý çalýþmalarýný hýzlandýrdý. Troçki burada
hem kendisine hem oðluna hem de Ekim Devrimi’nin
deðerlerini savunan diðer devrimcilere yönelik olarak
Moskova Mahkemeleri’nce yöneltilmiþ asýlsýz
suçlamalara karþý daha
uygun
koþullarda
mücadele yürütmenin
olanaklarýna sahip oldu.
Troçki’nin talebiyle,
asýlsýz
suçlamalarý
deðerlendirmek üzere
Amerikalý eðitimci ve
filozof John Dewey’in
baþkanlýðýnda
bir
araþtýrma komisyonu
oluþturuldu. Komisyon
üyelerinin suçlananlarla
en ufak bir kiþisel baðý
olmamasýna azami önem
verildi.
Troçki
bu
komisyon çalýþmalarýnda
kendine yönelik suçlamalarýn bir tekinin bile
kanýtlanmasý halinde GPU cellatlarýna kendini teslim
edeceðini açýkladý. Bu karþý mahkemenin temel hedefi
Troçki’nin onurunu kurtarmak deðildi. Aksine bir
devrimci olarak onun hedefi insanlýk ve tarih karþýsýnda,
Stalinist bürokrasinin suçlarýný teþhir etmek ve
bürokrasinin devrimci tutsaklara yönelik yeni idam
giriþimlerinin önüne geçebilmekti. 13 gün süren yoðun
oturumlarýn sonunda Moskova Mahkemeleri’nin
yönelttiði 18 temel suçlama ele alýndý ve Troçki’nin
suçsuzluðu tüm insanlýða ilan edildi.
Leon Troçki parlak devrimci mücadelesi boyunca
daima Marksizm’e dayandý ve bu günümüzde hala
onun sarsýlmaz enerjisinin ve samimiyetinin temel
kanýtý olmaya devam ediyor. Onun en önemli
eserlerinden biri olan “Ýhanete Uðrayan Devrim”deki
analiz ve öngörülerinin doðruluðu Stalinist rejimlerinin
alaþaðý olmasýyla kanýtlanmýþ oldu. Ýþte bu yüzden,
kahramanca hayatý tüm devrimciler için bir örnek ve
inceleme konusu olmaya devam ediyor.
Esteban Volkov

Benzer belgeler

Devrimci İşçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inşası

Devrimci İşçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inşası olabilecek. En iyimser yaklaþýmla, emperyalizm iþbirlikçisi feodal aþiretlerin zulmü altýnda yaþayan bir yeni-sömürge ülke doðmuþ olacak. Ýran’daki önde gelen Kürt partilerinin bölgedeki emperyalis...

Detaylı

PDF Versiyonu - Kahve Molası

PDF Versiyonu - Kahve Molası reveransý attýrdýktan sonra, tütsüleri yakýyor, saygýyla meyva-çiçek nevalesini yüksekçe bir yere koyuyor, geri geri gelerek bizdeki secde durumunu andýran bir þekilde dua ediyor.. Bütün bu seramon...

Detaylı