ölümcül günah

Transkript

ölümcül günah
YIL: 6 SAYI: 24 EYLÜL 2012
OPSİYON
STRATEJİLERİ
Piyasa durgun ama
hareketlenmesini mi bekliyorsunuz?
Yoksa tersini mi? İşte stratejiler...
BÜLENT
ERTUNA
Forekste kazanma
stratejilerini Gedik Yatırım
Genel Müdür Yardımcısı
Bülent Ertuna anlattı.
KAPALIÇARŞI’DA
RİSK ÇOK HEDGE YOK
Yüzlerce yıllık Kapalıçarşı’da
altın esnafının riskten korunma
yöntemlerini araştırdık...
7
ÖLÜMCÜL
GÜNAH
VE BİR FİNANSAL PİYASA
Finansal sektörde ardı ardına patlayan
skandallar, filmlere konu olan yedi
ölümcül günahı gündeme getirdi
YÖNETİM KURULU
BAŞKANI’NIN MESAJI
Değerlİ okurlar,
IŞINSU KESTELLİ
VOB Yönetim Kurulu Başkanı
Son dönemde, büyük bir titizlikle hayata
geçirilen VOB’u yıldırma politikasını dikkatle
izlediğinizi sanıyorum. Bu yazıda, bu
konudaki düşüncelerimizi paylaşmak ve biraz
dertleşmek istiyorum…
Yalın gerçek şudur: Türkiye’de kurulmuş
bir Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası (VOB)
varken tek hisse senedine dayalı vadeli
işlemler ve opsiyonlar SPK tarafından
İMKB’ye verilmiştir. Amacın, VOB’u köşeye
sıkıştırarak ucuz bir fiyata tek borsa çatısı
altına girmesini sağlamak olduğu açıktır. Bu
safhada muhatap kurumlar tarafından dile
getirilen gerekçelerin bir çoğunun içi boştur.
Evet, dünyada borsalar birleşiyor. Ancak bir
borsanın diğerini metazori yoluyla ele geçirip
piyasaların iyice hantallaşması için değil, daha
yüksek verimlilik için borsaların karşılıklı
anlaşması yoluyla birleşiyorlar. Daha iyi
teknolojik hizmet ve daha rekabetçi bir yapıyı
sağlamak için birleşiyorlar.
Gözetimin ancak tek bir çatı borsada
iyi yapılacağı bilgisi yanıltıcıdır.
Gözetim borsaların değil SPK’nın asli
görevidir. Borsalar bu yapı için gerekli
bilgileri düzenleyici kuruma sağlamakla
yükümlüdürler. Asıl olarak borsalarda
gözetim piyasada şeffaflığı bozucu faaliyetlerle
sınırlı olup, maalesef ülkemizde SPK’nın
kendi asli görevini yapmak yerine bu
görevi delege etmeyi seçmesi nedeniyle bu
söylem ortaya çıkmıştır. Dünyanın önemli
piyasalarına baktığınızda ABD, İngiltere,
Almanya gibi ülkelerde bir çok spot ve vadeli
borsa bulunmaktadır. Bunların gözetimini
yapmak kendi düzenleyici kuruluşlarının
görevi olup SPK’ya verilen borsaları
denetleme görevi de, hele ki AŞ olarak
kurulmuş borsaların şirketsel iç denetim
benzeri denetimlerinin yapılması değil,
gözetim açısından manipülasyon veya aşırı
spekülasyon gibi piyasa bozucu faaliyetlere
ortam sağlamamalarının denetlenmesidir.
İstanbul’un finans merkezi olması için
gerekli olan, zorla diğer borsaların İMKB
çatısında toplanması değil, borsacılık
faaliyetinde rekabet ortamının sağlanmasıdır.
İstanbul Finans Merkezi Projesi bir finans
merkezi projesi olmaktan çıkmış, İMKB’nin
olabilecek en yüksek fiyata satılabilmesi
projesi haline gelmiştir.
VOB ve İMKB rakip değillerdir, asıl
rakipleri yurtdışı platformlar, borsalar
ve OTC’dir. Tekelci yapı ile sadece zaten
yurtdışında inanılmaz boyutlarda olan
işlemlere teşvik verilmiş olur.
VOB, önemli bir değerdir. Bu borsanın
faaliyet alanlarını tıkayıp, fahiş fiyatlı
anlaşmalara mahkum edip, hiç bir ilerleme
yapmasına müsaade etmezseniz şirket değeri
doğal olarak düşer. Söz konusu büyük değer
yok pahasına VOB’un ortaklarının elinden
alınmaya çalışılmaktadır. Bunu aslında şöyle
bir örnekle de vurgulamak olasıdır; Ziraat
Bankası özelleştirilirse, sadece değerinin
artması için, mevduat toplama yetkisi diğer
bankaların elinden alınacak mıdır? Tabii ki
hayır. Durum işte bu derece absürttür.
Yapılması gereken; İMKB, VOB ve Altın
Borsası’nın yapısı hakkında nihai siyasi
kararı alıp, hiç kimseyi mağdur etmeden bir
çözüm üretmek ve sonra da piyasaların hızla
büyümesine dönük kararları hayata geçirmek
olmalıdır. Karar vericilerden adil olmalarını
ve İzmir’in yatırım şevkini kırmamalarını
bekliyoruz.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 3 İÇİNDEKİLER
10 Risk çok, korunan yok
Altın piyasasının kalbi Kapalıçarşı’da
esnaf riskten nasıl korunuyor, neler
yapıyor? VOBJEKTİF araştırdı.
22 7 Ölümcül Günah
Dünyanın dev banka ve finansal
kurumlarında ardı ardına yaşanan
skandallar insanlığın 7 ölümcül
günahını akıllara getirdi.
28 Sırada Hangi Banka var?
Doç. Dr. Coşkun Küçüközmen,
bankacılık skandallarının perde
arkasını VOBJEKTİF için yazdı...
22
48
58
48 Opsiyon Stratejileri-2
Opsiyon piyasalarında kazandıran
stratejiler neler? Piyasa canlı ve
durgunken neler yapılmalı?
40 Röportaj:
BÜLENT ERTUNA
Gedik Yatırım Genel Müdür
Yardımcısı, forekste büyük
yatırımcıların stratejilerini anlattı.
araçları nasıl
58 Türev
muhasebeleştirmeli?
Karmaşık yapıya sahip olan türev
araçların muhasebeleştirilmesinde
hangi unsurlara dikkat edilmeli?
40
SAYI: 24- EYLÜL 2012
SAHİBİ
YÖNETİM YERİ
TEMSİLCİ
Çetin Ali Dönmez
Akdeniz Caddesi Birsel İş Merkezi
No: 14 K: 6 Alsancak 35210 İZMİR
Tel: 0232 481 10 81 Faks: 0232 445 61 85
www.vob.org.tr e-posta: [email protected]
SORUMLU MÜDÜR
TASARIM-İÇERİK-REKLAM
MAHİYETİ
SEM YAYINCILIK
Büyükdere Caddesi Öztürk Sokak Akabe
İş Merkezi No: 1/A Mecidiyeköy/İstanbul
Tel: 0212 347 32 30
YAYIN TÜRÜ
GRAFİK VE BASIM YERİ
Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası A.Ş.
Şamil Demirkan
İktisadi konular
Yerel Süreli Yayın
4 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
İhlas Holding Medya Plaza 29 Ekim Cd.
No: 23 34197 Yenibosna/İSTANBUL
VOB GENEL
MÜDÜRÜ’NÜN MESAJI
Merhaba
ÇETİN ALİ DÖNMEZ
VOB Genel Müdürü
5 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
“Başlamak bitirmenin yarısıdır” diye bir söz
vardır bilirsiniz, biliyorsunuz, biz başladık
ama henüz bitiremedik yeni sistem yazılımı
projesini. Süreç devam ediyor yılmak yok. Bir
Amerikalı filozofun güzel bir sözü aklıma geldi
paylaşayım istedim.
“Başarı tatlıdır iyidir, hatta büyük çabalar
harcanarak, zaman kaybedilerek ve zaman
zaman başarısızlıklarla dolu bir süreçten sonra
gelen başarı daha da iyidir.” Kişisel olarak
beni, kurum olarak VOB’u ve VOB’daki
çalışma arkadaşlarımı başladığı ve başarılı
tamamladığı işler olduğu kadar, başladığı
ancak tamamlayamadığı işler de pişiriyor,
olgunlaştırıyor, önemli olan samimi bir şekilde
çaba sarfetmek, birşeyleri yapmaya gayret
etmek. Niyetimiz sağlam olduktan sonra
yolumuz er geç açık olacak buna inanıyorum.
Bu sayıda sizlere yine dolu bir içerikle
ulaşıyoruz, biraz gecikmeli oldu artık
kusurumuza bakmayın. Yazın da neredeyse
herkes tatildeyken dergimizi çıkarmaktansa
Eylül ayında çıkarmayı biraz da özel olarak
tercih ettik.
Malumunuz İMKB-VOB tartışmaları
devam ediyor, herşeyden önce en önemli
temennim bu tartışmaların bir an önce sona
ermesi ve piyasa enstrümanları üzerine
yoğunlaşmamız. Kariyerimizde çok büyük
önem verdiğimiz opsiyon sözleşmelerinin
ülkemize kazandırılması aşamasında aktif
görev yapmaktan, katkıda bulunmaktan daha
çok sevineceğim bir şey olamaz, bu açıdan
umuyorum bu iş hayırlı bir şekilde sonuçlanır.
Diğer taraftan, genel olarak foreks işlemleri
olarak bilinen kaldıraçlı işlemlere ilişkin
çalışmalarımız devam ediyor, oldukça
önemli ilerleme kaydettik, bu piyasada işlem
yapan ve tecrübe kazanmış kurumlar ile
de görüşmelerimiz devam ediyor, dinamik
bir süreç içinde mümkün olduğu kadar
piyasa dostu, ancak temel prensiplerimizden
de taviz vermeden bu işi en iyi şekilde
sonlandıracağımıza inanıyorum.
Geleceğin hepimize daha iyi günler getirmesi
dileğimle, saygılarımı sunuyorum.
VOB’DAN HABERLER
TİCARET VE FİNANS
MERKEZİ İZMİR’İN
BORSA SERÜVENİ...
OKAN ÜNİVERSİTESİ
ULUSLARARASI İSTANBUL
FİNANS KONGRESİ
Okan Üniversitesi tarafından organize
edilen Uluslar arası İstanbul Finans
Kongresi 13 Haziran tarihinde
düzenlendi. Kongrede VOB Genel
Müdürü Çetin Ali Dönmez “İstanbul
Finans Merkezi Projesi Kapsamında
Finansal Piyasalar İşlemleri, Yeni
Ürün ve Hizmetler” konulu panele
konuşmacı olarak katıldı.
VOB LONDRA IDX’te!
TheFutures Industry Association
(FIA) ve Futures and Options
Association (FOA)’ın her yıl
düzenlediği “International Derivatives
6 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
Expo” 26-27 Haziran 2012
tarihlerinde İngiltere’nin Londra
kentinde gerçekleştirildi.
VOB’un da bir stand ile temsil
edildiği organizasyonda türev
piyasalarda yaşanan son
gelişmeler ve türev piyasaların
geleceğine dair beklentiler
tartışıldı. IDX’in katılımcıları
arasında uluslararası türev ve
finans piyasalarında yer edinmiş
birçok önemli borsa, aracı kurum,
banka, teknoloji şirketi, basın/
yayın kuruluşu ve yöneticileri yer
aldı. VOB standı konferansların
düzenlendiği iki gün boyunca
yabancı yatırımcılar tarafından
yoğun ilgi gördü.
VOB TİŞÖRT YARIŞMASI
SONUÇLANDI
VOB-Yaşar Üniversitesi işbirliğiyle
“T-SHİRT ÜZERİNE GÖRSEL
TASARIM YARIŞMASI “ düzenlendi.
VOB’un kurumsal yapısında
kullanılmak üzere ulusal ve
uluslararası boyutta tanıtımına katkı
sağlamak amacına yönelik olarak
düzenlenen yarışmada jüri özel
ödülünü Seda Yılmaz adlı katılımcı
kazandı.
VOB VE YAŞAR ÜNİVERSİTESİ
İŞBİRLİĞİ İLE “TİCARET VE
FİNANS MERKEZİ İZMİR’İN
BORSACILIK SERÜVENİ”
KONFERANSI YAPILDI
VOB ve Yaşar Üniversitesi işbirliği
ile düzenlenen “Ticaret ve Finans
Merkezi İzmir’in Borsacılık Serüveni”
adlı konferans 10 Mayıs 2012
tarihinde Yaşar Üniversitesi’nde
gerçekleşti. Konferans kapsamında
“Bir Ticaret Merkezi olarak İzmir’de
Borsacılığın Dünü ve Bugünü”,
“Küresel Ekonomide Güncel
Gelişmeler” ve “İzmir’in Global
Markası VOB: Reel Sektör VOB’u Ne
Kadar Tanıyor, VOB’un Kullanımında
Engeller Neler” konulu paneller
düzenlendi.
EURASIA BUSINESS AND
ECONOMİCS SOCIETY 2012
KONFERANSI
Bu yıl 7’ncisi düzenlenen Eurasia
Business and Economics Society
(EBES) Konferansı 24-26 Mayıs
tarihleri arasında İstanbul’da
gerçekleşti. VOB’un da sponsor
olarak destek verdiği konferansta
63 farklı ülkeden 500’den fazla
katılımcı yer aldığıkonferansta açılış
konuşmasını VOB Genel Müdürü
Çetin Ali Dönmez yaptı. Ayrıca
konferans süresince 290’dan fazla
makale sunuldu.
İKSEV CAMERATA
SALZBURG KONSERİ
Avrupa’da köklü bir müzik
geleneğinin sahibi Camerata
Salzburg, altın yıldönümünü
kutladığı 2012 sezonunda,
Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli
keman virtüözlerinden Tuncay
Yılmaz ve Almanya’nın ödüllü obua
solisti HansJörg Schellenberger’e
eşlik ettikleri özel bir konserle
VOB’un sponsorluğunda İzmir
Festivali’nde yer aldı. Konser 28
Haziran 2012 tarihinde Efes Celsius
Kütüphanesi’nde gerçekleşti.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 7 DÜNYADAN
YÜKSEK FREKANSLI İŞLEMLERİ
‘AKLAYAN’ ARAŞTIRMA
“Yüksek Frekanslı İşlemler Piyasa
İçin Zararlı Değil”
Avustralya merkezli bağımsız
araştırma şirketi Capital Markets
Cooperative Research Centre
(CMCRC) tarafından yapılan
bir araştırma, yüksek frekanslı
işlemlerin piyasa volatilitesi ile
ilişkili olmadığını gösteriyor. SGX,
NASDAQ, Euronext Paris, ASX
ve LSE gibi borsalar ile birlikte
yapılan ve toplam iki yıl süren
araştırmaya göre yüksek frekanslı
işlemler tahminin aksine volatiliteyi
düşürücü etkisi olduğu tespit edildi.
LCH Clearnet, International
Derivatives Clearing Group’u
Satın Alıyor
Dünyanın en büyük takas
kurumlarından biri olan LCH
Clearnet mevcut durumda Nasdaq
OMX’in sahip olduğu ve ABD’de
faaliyet gösteren International
Derivatives Clearing Group’u
(IDCG) satın almak için Nasdaq
OMX ile anlaştı. Nasdaq, son
olarak ABD piyasasında takas
hizmeti sunan IDCG şirketini 30
milyon dolara LCH Clearnet’e
satmayı kabul etti. İki kurum arası
görüşmeler Nisan ayından beri
sürmekteydi.
8 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
ASX Birleşmek İçin Borsa Arıyor
Avustralya Borsası (ASX)
yurtdışından farklı bir borsa ile
birleşme veya satın alma planları
yapıyor. 2011 yılında Avustralya
resmi otoritelerin ülke çıkarlarına
aykırı olması nedeniyle Singapur
borsası ile birleşmeyi iptal etmişti.
ASX’in CEO’su Elme Funke
Kupper, eğer resmi otoriteler izin
verirse başka bir borsayı satın
alabileceklerini veya başka bir borsa
ile birleşebileceklerini söyledi.
CME Avrupa’da Borsa Kurmayı
Planlıyor
ABD ve dünyanın en büyük
türev borsalarından CME Avrupa
merkezli bir borsa kurmayı
hedefliyor. Geçen yıl Avrupa
piyasalarının tekelleşmesini
engellemek adına izin
verilmeyen NYSE Euronext ve
DeutscheBörse birleşmesinin
ardından CME Avrupa’da faaliyet
alanını genişletmek adına borsa
kurma çalışmalarına başladı.
CME’nin Avrupa pazarına girmesi
ile birlikte Avrupa’da borsalar arası
rekabetin artması bekleniyor.
Volcker Kanunu’nun 2012
sonunda Yürürlüğe Girmesi
Planlanıyor
ABD yetkilileri büyük yatırım
bankaların kendi adına spekülatif
işlemler yapmasına sınırlama
getiren Volcker Kanunu’nu bu
yıl içersinde yürürlüğe almayı
hedefliyor. Söz konusu kanunun
yürürlüğe girmesi ile birlikte
bankalar kendi sermayeleri
ile piyasada spekülatif işlem
yapmasına sınırlama gelecek.
Böylece bankaların yüksek riskli
işlemler yapmasına ve piyasanın
sistemik riskini yükseltmesine
engel olmak isteniyor.
Asya ve Avustralya Regülatörleri
Algoritmik İşlemler için Denetimi
Arttırıyor
ABD ve Avrupa pazarlarında
yaşanan gelişmeler ışığında
Asya ve Avustralya piyasalarını
denetleyen kuruluşlar algoritmik
işlemlere yönelik yeni denetim
uygulamaları üzerinde çalışıyor.
ABD ve Avrupa piyasalarında
algoritmik işlemlerden dolayı
yaşanan bazı olumsuz piyasa
hareketlerinin Asya’da da
yaşanmaması için bu tür işlemler
yapan şirketlerin uyguladığı
programların yılda en az bir kere
denetime tabi tutulması yönündeki
yasal çalışmalar sürüyor. Avrupa
ve ABD yetkilileri de uzun süredir
algoritmik ve yüksek frekanslı
işlemlerin denetimi konusunda
çalışmalar yapıyor.
ICE Borsa Satın Alacak
ABD merkezli Intercontinental
Exchange’in CFO’su Scott Hill’e
göre ICE yakın gelecekte başka
bir borsayı satın almak için
çalışmalarını sürdürüyor. Mevcut
durumda 1 milyar dolardan fazla
nakit rezervleri bulunduğunu
belirten Hill, başka bir borsayı satın
alarak daha fazla değer yaratmak
istediklerini ve bunu yapmak için
yeterince kaynağa sahip olduklarını
söyledi.
Exchange’in
CFO’su Scott Hill
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 9 DOSYA
10 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
KAPALIÇARŞI’DA
RİSK ÇOK, HEDGE
NEREDEYSE YOK
551 yıllık Kapalıçarşı, altın fiyatını artık anlık veri ve analizlerle takip ediyor.
11 yıllık yükseliş, riskten korunma iştahını artırmış durumda. Ama yeni bir
parasal genişleme, riskini yönetemeyen altın esnafını zora sokabilir.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 11 DOSYA
2
CEREN DİLEKÇİ
12 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
007’nin Şubat sonunda patlak veren
finansal krizin üzerinden beş yıl
geçti. Son beş yılda piyasalar oldukça
çalkantılı bir seyir izlerken bu dönemde
en çok kazandıran yatırım aracı, kriz
zamanlarının güvenli limanı olarak
görülen altın oldu. Geçen beş yılda sarı
metalin fiyatı iki katından fazla artış
kaydetti.
1988 yılında 486 dolar seviyesindeki
altında başlayan düşüş tam 13 yıl
sürerek Şubat 2001’de 261 dolar
seviyesine geldiğinde son buldu. O
günden bugüne kadar soluksuz bir
yükseliş içerisinde olan altında değer
kazancı, küresel kriz ile birlikte daha da
ivme kazandı.
Bir yandan piyasaya sürülen yeni
paranın getiri arayışı, diğer yandan
enflasyonist etkilerin fiyatlanması ve
belki de en önemli etkenlerden biri
olarak merkez bankalarının rezerv
çeşitlendirmesi adına altın alımlarına hız
vermesi. Tüm bunlar, altın fiyatlarının
yeni zirveleri test etmesine neden oldu.
Birinci parasal genişleme öncesi
altının zirve seviyeyi test etmesinde,
FED Başkanı Bernanke’nin bankanın
zor durumda olan ABD ekonomisi
için gerektiğinde destek verecekleri
yönündeki açıklaması oldu. Uluslar arası
piyasada doların değer kaybetmesi ve
stagflasyon kaygıları yatırımcıları altına
yöneltmesiyle spot altının onsu 6 Mart
2008 tarihinde 985,60 dolara ulaştı.
25 Şubat 2008 tarihinde onsu 937,10
HER PARASAL DESTEK
YA DA SPEKÜLASYON,
ALTIN FİYATI ÜZERİNDE
ETKİLİ OLUYOR.
ALTIN 11 YILDAN
BERİ ARALIKSIZ
YÜKSELİYOR.
dolardan işlem gören altın fiyatları altı
işlem gününde yüzde 5 oranında değer
kazandı.
2008 kriziyle beslenmeye başlayan altın,
Kasım 2008’de 760 dolar seviyesinden
yeniden yükseliş trendine girdi. Merkez
bankalarının açıkladıkları parasal
genişleme programları, kötü giden
ekonomilere istenilen ilaç olmazken
piyasalarda yeni genişleme beklentileriyle
geçen yıl Eylül ayında altının ons fiyatı
tüm zamanların en yüksek seviyesi olan
1,922 dolara çıktı.
Son 12 aylık süreçte rekor kıran altın
fiyatları, 2012 yılının ikinci çeyreğinde
yüzde 5 oranında gerileyerek 2008
Eylül’den bu yana en sert düşüşünü
yaşarken piyasalarda oluşan beklentiler
ile yeniden yükselişe geçerek 1,690 dolar
seviyesini aştı.
İÇERİDE DURUM NE OLDU?
Grafik-1
Dış piyasalarda bu hareketlilik yaşanırken
yurt içinde ise 24 ayar külçe altının gram
fiyatı 2009 yılı Eylül ayındaki 47 lira
seviyesinden 2012 Eylül itibariyle 98 liraya
yükselerek üç yıllık süreçte yüzde 108
oranında değer kazandı.
Altın Fiyatları
soluksuz YÜKSELİŞ
990,00
985,50
980,00
970,00
957,00
960,00
959,40
950,00
940,00
937,10
937,25
25.02.2008
Pazartesi
26.02.2008
Salı
27.02.2008
Çarşamba
28.02.2008
Perşembe
29.02.2008
Cuma
03.03.2008
Pazartesi
2010 yılında olduğu gibi altın, 2011
yılında da yüzde 23 reel değer artışı ile
en yüksek getiriyi sağlayan yatırım aracı
oldu. Altının yanında, döviz ve döviz
tevdiat hesapları reel getiri sağlayan
finansal araçlar oldu.
Dünya piyasalarındaki oynaklık
giderek artınca altına yatırım yapmak
vadeli işlem yatırımcıları açısından da
daha cazip hale geldi. 2009-2010 yılları
arasında VOB içinde en yüksek işlem
hacmi artışının altın kontratlarında
yaşanması da bunun en iyi göstergesi
oldu. (Grafik 1)
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 13 DOSYA
Grafik-2
Tablo-1
$2,000
Seçilmiş Yatırım Araçlarının Getirileri
$1,800
2011 %
Nominal
Reel
$1,600
Altın
36.0
23.1
$1,400
3 ay $ DTH
26.5
14.5
$1,200
1 ay $ DTH
25.2
13.3
$1,000
Dolar
22.8
11.2
3 ay € DTH
22.1
10.6
1 ay € DTH
21.0
9.6
Avro
18.9
7.7
3 ay TL Mevduat
7.5
-2.7
Gecelik Repo
6.8
-3.3
Tahvil
6.6
-3.5
1 ay TL Mevduat
6.1
-3.9
İMKB-100
-22.3
-29.7
TÜFE
10.4
-
$800
$600
$400
$200
2006
2008
2010
2012
Grafik-3
120.000
Kaynak: Hazine, TCMB, TÜİK
100.000
80.000
60.000
01
/0
01
1/
20
10
/0
7/
20
10
01
/0
01
01
1/
20
1
1
/0
/0
7/
20
1
1
Tablo-2
Tarih
Kontrat Sayısı
İşlem Hacmi (TL)
2006
1,618
4.769.447
2007
81
238.482
2008
21.641
84.926.183
2009
118.347
593.852.744
2010
144.965
866.198.915
2011
165.729
1.502.346.832
2012
37.194
356.348.011
Toplam
489.575
3.408.680.614
Tarih
Kontrat Sayısı
İşlem Hacmi (TL)
2010
2.523
5.496.900
2011
595.495
1.775.227.687
2012
850.603
2.508.477.066
Toplam
489.575
3.408.680.614
Tablo-3
14 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
01
1/
20
1
2
/0
7/
20
1
2
Emtia grubunda 2010 yılına göre
tarımsal ve metal ürün sözleşmelerinin
hacmi azalırken, kıymetli madenleri baz
alan sözleşmeler iki katına çıktı.
Vadeli Altın İşlem Sözleşmeleri’nin
VOB bünyesinde işlem görmeye başladığı
Mart 2006 tarihinden 2008 yılının
dördüncü çeyreğine kadar kontrat sayısı
ve işlem hacmi sınırlı kaldı. Mart 2006
tarihi ile Eylül 2008 tarihleri arasında
işlem gören kontrat sayısı ancak 2 bin 752
olarak gerçekleşti.
Altının ons fiyatının sürekli olarak
artmaya başladığı 2008 yılının dördüncü
çeyreğinden itibaren işlem gören kontrat
sayısında artış yaşandı. 2011 yılında işlem
gören kontrat sayısı 165 bin 729 olarak
gerçekleşirken, işlem hacmi 1.5 milyar
TL’ye yükseldi. 2012 yılı Ağustos sonu
itibariyle işlem gören kontrat sayısı 37 bin
194 adet seviyesinde gerçekleşirken, işlem
hacmi 356 milyon TL’de bulunuyor.
Dolar/Ons Sözleşmeleri’nin VOB
bünyesinde işlem görmeye başladığı
22.12.2010 tarihinden itibaren kontrat
sayısı ile işlem hacmi artış gösterdi.
Sözleşmelerin işleme açıldığı 2010 yılı
sonunda işlem gören kontrat sayısı 2
bin 523, işlem hacmi ise 5.5 milyon lira
seviyesindeydi. 2012 yılı Ağustos ayına
gelindiğinde ise işlem gören kontrat sayısı
850 bin 603 adede, işlem hacmi ise 2.5
milyar liraya kadar yükseldi.
Alışkanlıklar gereği, altına yatırım
halen fiziken yapılıyor. Bu durum,
uzun vadede altına dayalı finansal
enstrümanlar açısından ciddi bir
potansiyel olduğunu gösteriyor.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 15 DOSYA
ALTININ KALBİ, KAPALIÇARŞI NE DİYOR?
ALTINDAKİ YÜKSELİŞ
KAPALIÇARŞI’YI TEDİRGİN EDİYOR
Fiyatlardaki yükseliş Türkiye’de altın piyasasının kalbi olarak bilinen Kapalıçarşı’da tedirginlikle izleniyor.
Uluslararası piyasalarda altın fiyatlarının her geçen gün yeni rekorlara imza atması nedeniyle insanların
alım gücünde büyük ölçüde düşüş meydana geldiğini belirten Kapalıçarşı esnafı, son 10 senede
insanların alım gücünde yüzde 50’nin üzerinde bir azalma olduğunu belirtiyor.
BİLARDO OSMAN LAKAPLI AYAKLI BORSACI OSMAN ATAÇ
‘SON 10 SENEDE ALIM GÜCÜ YÜZDE 50 DÜŞTÜ’
Altın piyasasını nasıl takip
ediyorsunuz?
Piyasa uzmanları nasıl takip ediyorsa
biz de aynen öyle takip ediyoruz. Hafta
başında bize bülten gelir. Hafta içinde
ABD, Avrupa’daki dataların hepsini takip
ederiz. Foreks, televizyon haberlerini
takip ederiz. Bizim işimiz döviz ve altın
üzerine olduğu için bizim işimiz saate
bakar gibi dakika dakika bunları takip
etmek. Takip ettikten sonra kafamızda
altın ve dövizle ilgili bir fiyat oluşuyor.
parasal genişleme açıklayabiliriz, diğer
gün açıklayamayız yönünde gelen
açıklamaların altın fiyatlarında büyük
oynamalar yaratmasından rahatsızlık
duyuyoruz. Aynı yazı tura olayı gibi
merkez bankası başkanları piyasayla
oynuyor. Bernanke’nin açıklamaları bizi
internette yazı yazmaktan men etti. Artık
yatırımcılar zarar edebilir düşüncesiyle
internetten yorum yapmayı bıraktık.
Perakende altın piyasalarında sıkıntı
devam ediyor. ABD piyasası açılmadan
içeride yaprak kıpırdamıyor. ABD
piyasaları açıldıktan sonra film başlıyor.
Saat 15.30’da datalar geliyor. Önceden
altın piyasası saat 10.00’da döviz piyasası
saat 09.30’da açılırdı. İşler azaldığı için
bizim altın piyasası 12.15, döviz piyasası
11.05’de açılıyor. Bu da işlerin ne kadar
azaldığının göstergesi.
Altın fiyatlarındaki yükseliş sizi nasıl
etkiliyor?
Altın fiyatlarının yükselmesinin
perakendede çok az etkisi oluyor.
Piyasalarda vadeli işlemler son gaz
devam ediyor. Son 10 senede insanların
alım gücünde yüzde 50’nin üzerinde bir
azalma var.
Altın fiyatlarındaki yükseliş hedge
fonların kendi aralarında oynadıkları
filmlerden kaynaklanıyor. Bugün bir
bakıyorsun 1,670. Diğer gün ABD’den
parasal genişleme sinyali gelmediği
zaman birden 70 puan düşüyor. Burada
hedge fonlar kazanıyor. Dünyada
sistem özellikle 2012 de hedge fonlar ve
merkez bankalarının açıklamalarıyla
devam ediyor. ABD’den bugün
MERKEZ DÖVİZ KURUCUSU REŞAT YILMAZ
‘MÜŞTERİLER ZARAR ETTİ’
VOB’da pozisyon alıyor musunuz?
Altında bir oyun var üretim bitmiş
vaziyette. Altın fiyatları aşırı yüksek.
İnsanların alım gücünde azalma olduğu
için kuyumcuların işlerinde 10 senede
bir azalma var. Dünyada altın üzerine bir
16 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
film var. Altın fiyatları yükseliyor ama
altına talep yok. İki senedir yüzde 30
kapasiteyle çalışıyor.
Üç sene önce Türk parasıyla altının
kilosu 28 liraydı. Bu bir anda 40 liraya
çıkınca altın piyasası bayıldı. Herkes
elindekini Türk lirasına çevirdi.
Üretim Türkiye’de bitmiş vaziyette.
Eskiden döviz mevsiminde çeyrek
yetiştiremiyorduk. Haftada toptan 10
kg çeyrek satıyordum. Bu sene 1 kg
satamıyoruz.
YÜZLERCE YILLIK
KAPALIÇARŞI’DA ARTIK
PİYASA EKRANLARDAN,
ANLIK VERİLERLE TAKİP
EDİLİYOR. PİYASA
ORAYI, ONLAR
PİYASAYI İZLİYOR.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 17 DOSYA
ALTININ KALBİ, KAPALIÇARŞI NE DİYOR?
ALTIN PİYASALARI UZMANI MEHMET ALİ YILDIRIMTÜRK – MEHMET ALTIN TİCARET LTD. ŞTİ.
SON SEKİZ AYDA ALTINI HEDGE EDECEK POZİSYONDA DEĞİLİZ
Finansal kriz altın fiyatlarını nasıl
etkiledi?
Biz bir hafta sonra 100 birim altın
satıyorsak ekonomik krizle beraber 10
birime düştü. Şu anda o rakam 2030 birime çıkmış durumda. 2009 ve
2010’da kötü bir dönem yaşadık. Mesela
Türkiye’nin altın ithalatı 2007’de 200
tondu. 2008’de 166 ton düştü. 2009’da
37 ton düştü. Ayrıca 2008’in son çeyreği
ile 2009’un ilk çeyreği arasında 400 ton
külçe altın ihraç ettik. Bu, Türkiye’de
kuyumculuk sektöründe ve altın
piyasasında ilk kez olan bir şeydi. Daha
önce de satmıştık ama bu kadar büyük
bir rakam satmamıştık. Bu yeni gelişen
rafineri ve dünya standardında rafine
edilebilen altınla mümkün oldu. Yani
yastık altı altınlardan gelen altınların bir
kısmı piyasayı karşıladıktan sonra 400
tonu da biz dışarı sattık. Bu altın talebini
düşürdü aynı zamanda Goldman Sachs,
Merill Lynch ve diğerleri gibi büyük
fonlar altın fonu oluşturmuşlardı. Her
birinin elinde 1000 tondan fazla altın
vardı. Altın kuruluşları, yüksek likidite
nasıl olsa enflasyonist baskı oluşturur,
biz de gelişmekte olan ülkelerde bunları
satarız dediler. Ama böyle bir şey
gerçekleşmedi. Çünkü sadece bizde
değil, Hindistan, Dubai, Türkiye, Mısır
yüklü miktarda altın sattı fiziki olarak,
onların pozisyonlarını bozdu. İsviçre’de
bir banka Türkiye’nin altın satması
bizim pozisyonumuzu bozdu dediler.
Dolayısıyla şu anda hala ellerinde
yüklü miktarda altın var, o altına
alıcı getiremiyorlar. Merkez bankaları
da likiditeyi önceki gibi vermek
istemiyorlar. Verdiklerinde büyük
yatırımcıların eline geçiyor. Özellikle
halkın eline geçmiyor, borçlarını
ödeyemiyor. Piyasa da kitleniyor. Büyük
fonlar da ellerinde yüklü miktarda altın
olduğu için tehdit ediyorlar. “Eğer para
vermezseniz biz piyasaları bozarız’’
diyorlar Merkez Bankaları’na. Ama şu
anda Merkez Bankaları duruma hakim.
Biz istersek para veririz, istemezsek
vermeyiz diyorlar ve nitekim altının
yüksek olduğu ay 2011’in Eylül ayıydı.
O noktada FED ‘’Biz parasal genişleme
yapmayacağız’’ dedi. Onun öncesinde
beklentiyle 1,922 dolarlara kadar
yükselen altın gerilemeye başladı. Bir
18 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
Vadeli altın alım satımında nelere
dikkat ediyorsunuz?
Türkiye’de yeni gelişen piyasalar.
Bunlardan birisi VOB, birisi de
foreks piyasaları. Burada biraz daha
profesyoneller işlem yapıyor. Vadelide
altının çok fazla işlem gördüğünü
zannetmiyorum. Orada daha ziyade
İMKB 30 ve pariteler işlem görüyor.
O nedenle VOB vadeli piyasada altın
fiyatlarını çok fazla etkileyebilecek
durumda değil.
daha o noktaları görmesi mümkün
değil, görmedi de..
Altın fiyatlarının nasıl seyretmesini
bekliyorsunuz?
Bundan sonra Eylül ve Ekim itibariyle
altın 1,750 dolarları teknik olarak
görebilir. 1,700’ün üzerinde biraz
kalır, 1,750’yi gösterir sonra çok sert
bir düşüş olur. Ekim sonuna doğru
olacak bir gerilemeden altının tekrar
1,600-1,550 hatta daha da aşağı olma
olasılığı var çünkü verilecek likit
artışı nakit artışı şeklinde olmayacak.
Başka enstrümanlar yoluyla büyük
yatırımcıların likit ihtiyacı olduğunu
söyleyen büyük yatırımcıların işine
gelmeyecek dolayısıyla o altını her
halükarda satmak zorunda kalacaklar’’
diye konuştu.
Altın piyasalarını nasıl takip
ediyorsunuz?
Tüm kanallarımız açık. Tüm
Türkiye’ye buradan fiyatlar veriyoruz.
Dışarıdan otomatik olarak aldığımız
kanallar var. Kanallardan fiyatları
her dakika takip edip güncelliyoruz.
İnternet sitemiz Türkiye’deki yaklaşık
40 bin kuyumcunun 30 bini tarafından
yakından izleniyor. Günün her saatinde
antenlerimiz hep yurtiçine hem de
yurtdışına açık.
Altın fiyatlarındaki yükselişe karşı
kendinizi koruyor musunuz?
Bunu tabii ki tavsiye ediyoruz. Bizim
bu konuda yüklü miktarda çalışmamız
söz konusu değil ama tavsiye ediyoruz.
Özellikle ben onu altından ziyade
paritelerde tavsiye ediyorum. Yani ihracat
yapan firmaların dövizle oluşturdukları
fiyatları mağduriyet olmaması için Vadeli
İşlem ve Opsiyon Borsası’nda kullanması
gerekir diye düşünüyorum. Tabii ki
altın için de yapılabilir ama şu geçen
8 aylık süreçte altını hedge edecek bir
pozisyonda değiliz. Sürekli yükselişler
ardından düşüşler yaşandı. Ama
mesela 2009’da hızlı yükseliş sırasında
hedge etmek doğruydu. Altında dış
piyasalardaki hedge mekanizması daha
çok kullanılıyor.
Yatırımcılara tavsiyeleriniz nelerdir?
Geçen sene ‘’almayınız’’ dediğimiz
halde, yüksek maliyetli altın alan
küçük yatırımcılar var. Bunda biraz da
bankaların mevduatta olan müşterilerini
yönlendirmesinin de etkisi var. 110
liraya kadar alınmış altının gram
fiyatı var. Biz o zaman alınmaması
gerektiğini, yükselişlerin sert düşüşler
getireceğini söylemiştik. Yıl başından
bu yana 99 liradan 90,30 liraya kadar
gerileyen altın fiyatı gördük. Bundan
böyle mevsimsel olarak Ağustos ayının
ortalarından itibaren Ekim sonuna
kadar altında yükseliş trendi başlıyor. Şu
anda onu yaşıyoruz. Dolayısıyla elinde
yüksek maliyetli altın olan yatırımcılara
piyasaları biraz daha yakından izlemeleri
talebiyle, yükselişleri satış fırsatı
olarak, düşüşleri de alış fırsatı olarak
değerlendirerek al-satlarla maliyetlerini
biraz daha aşağı çekebilirler.
türk yatırımcısının
en basİT yatırım
aracı olarak
gördüğü altın
aslında bİrçok
değİŞKENDEN
ETKİLENİYOR.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 19 DOSYA
ALTININ KALBİ, KAPALIÇARŞI NE DİYOR?
HALAÇ ALTIN – DANIŞMAN HALUK MUTLU
‘İHRACATTAN KAZANDIĞIMIZ PARA YURTDIŞINA GİDİYOR’
Kendinizi nasıl hedge ediyorsunuz?
Esnafla bizim takip sistemimiz arasında
fark var. Aracı kurum, banka, finans
şirketleri hedge işlerini nasıl yapıyorsa biz
de o şekilde yapıyoruz. Buradakiler daha
esnaf mantığıyla hareket ediyor.
Altın borsasında future kontratlarda
zayıflık dikkat çekiyor. Mesela Nymex,
Comex’te vadesini siz belirliyorsunuz.
2013’ün Ağustos ayına da 2014’e de
vade var. Eğer benim yurtdışı ayağım
varsa istediğim vadeye kontrat
açabiliyorum. Altın borsasından da
yapıyorum. Bankaların hazinelerinden
de kullanıyorum. Ben bankalarla aynı
sistemi kullanıyorum. Onların gündere
dediği sistem var. 15-20-25 güne
kadar çıkan vadeyle ileri vadeye alım
ya da satım yapıyorlar. Bir de foreks
kullanıyorlar. Diyelim ki forekste aktif
olan Ağustos vade ile Aralık vade. Şu
anda ekranlarında Ağustos ile Aralık
vade çalışıyor. Foreks ekranları üzerinden
Aralık vade işlemlerini yapıyorlar.
Diyelim ki üç ay sonrasına vadeli işlem
yapacağım. Bana bir tane Türkiye’de
piyasa söyleyin yapabileceğim. En iyi
bildiğimiz hazine bankası bile en fazla
15 gün süre tanıyor. Türkiye’de market
yok. Altın borsasının süresi 9 gün, sokak
borsasınınki 15-20 günle sınırlı, banka
hazineleri 15 günle sınırlı. Ya foreks
ekranlarına mahkum kalacağım, ya da
yurtdışını kullanacağım. Yurtdışından
başka tercih edebileceğiniz başka bir
market yok. Dünyadaki en önemli üç
dört altın borsasından biri Türkiye’de ve
bu ülkeye has future, forward ve opsiyon
piyasası yok.
Bankada spot işlem yapıyorum. Sokakta
en fazla 20-25 gün arası belki işlem
yapılabilir. O zaman da üçüncü hafta iş
yaptığınızda şirketin prestijini zedeler,
izin verilmez. Yurtdışında çalıştığımız
müşteri üç aylık işlem yapmak istiyorum
diyor. Benim ülkemde bunu yapacak bir
piyasa yok. Bizde türev ürün olmadığı
için krizden etkilenmek için saçma
bir kalkanın altına girmeyelim. Türev
piyasalarımız olsun ama denetlenebilir
piyasalar da olsun biz de bunları
kullanalım. İhracattan kazandığımız para
resmen yurtdışına gidiyor.
Burada sokak borsası olarak
küçümsenen borsada forward, future
20 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
yapılıyor sadece opsiyon yapılmıyor.
İnsanlara opsiyonun ne olduğu anlatılsa
burada o da yapılır. Burası tezgah üstü bir
piyasa.
Altın borsasına, yurtdışına pas
ediyoruz çok çaresiz kalırsak forekse pas
ediyoruz. Altındaki future kontratları
açsınlar sonsuz seçenekleri görün. Şimdi
ölü sezon olduğu halde böyle. Binlerce
kuyumcu var, onların toptancıları var,
toptancıların da toptancıları var. Hem
külçe altının hem de işlenmiş altının
toptancısı var. Türkiye’nin ithalatı 200250 ton, son dönemde İran kaynaklı
ihracat ayağımız da çok ciddi arttı.
Türkiye, altında dünya piyasalarında
ciddi söz sahibi ama bunu yönetecek bir
iç piyasamız yok. Altın borsası yine son
dönemde bir çok kurumun ataklarıyla
ayakta kalıyor. Merkez bankalarının
munzam ayarlamalarıyla bankalar altına
yönelmeye başladı.
Vadeli alım-satımda nelere dikkat
etmek gerekli?
İki önemli konu var. Biri spotun
ne kadar talep gördüğünü öncelikle
takip etmeniz lazım. Hazır fiziki
altını almak ya da satmak isteyenler
ne kadar iştahlıysa bunlar vadeli
işlemlerde open interest adını verdiğimiz
gösterge. Takip ettiğimiz endekste
açılmış kısa ve uzun pozisyonların
toplamını gösteriyor. Spottaki talep
veya arz open interest’lerde hacmi
arttırıyorsa o kontrata talep olduğunu
ya da olmadığını gösterir. Kısacası
spottaki talep ya da arz ve bunun
open-interestlere olan etkisine bakmak
gerekir.
Mesela altın almak istiyorsunuz
spot altında, dolarınız yok. 3 kg
ton altın alacaksınız. 150.000 dolar
verecek durumunuz yok 15.000 dolar
teminatınızı koyuyorsunuz. Fiziki altına
talep var mı, dönüp açılmış olan total
kontrat sayısına bakacaksınız. Kontrat
sayısında artış varsa, ne kadarı kısa, ne
kadarı uzun ona bakacaksınız. Bunun
dışında başka temel göstergeler var.
Ekonomik datalar, para politikalarına
etki edecek görüşmeler var. Genel
çerçevedeki en önemli gösterge, opsiyon
fiyatları , spot arz-talep, open-interest’ler.
NADİR DÖVİZ GENEL MÜDÜRÜ BURAK YAKIN
‘VADELİ PİYASALAR DAHA DA GELİŞECEK’
Altın fiyatlarındaki yükselişten
kendinizi nasıl koruyorsunuz?
Bankalardan, resmi kurumlardan
kendi pozisyonumuza göre alım ya da
satım yapıyoruz. Kapalıçarşı’da günlük
ve haftalık pozisyonlar açılıyor. Ne kadar
satarsak o kadar yerine koyuyoruz,
ne kadar satarsak da o kadar geriden
alıyoruz. Türkiye’deki bazı aracı
kuruluşlar bizimle çalışmak istiyorlar
ama biz sağlamlık açısından bankayı
tercih ediyoruz. Bankadan fiyat alıp emir
giriyoruz. Bankalar üzerinden olduğu için
dikkat edeceğimiz çok bir şey yok.
Haftalık ne kadarlık işlem
yapıyorsunuz?
Vadeli ve normal alım-satımda haftada
oluşan miktar 150 kg civarında.
Vadeli piyasaları tercih ediyor
musunuz?
Vadeli piyasaya girmemeye, daha çok
bire-bir alım satım yapmaya çalışıyoruz.
O bizim için daha sağlıklı oluyor. Vadeli
piyasada sıkıntılı işlemler oluyor o yüzden
yapmamaya çalışıyoruz. Toplumumuzda
vadeli piyasalar konusunda çoğu
insanımız bilinçlenmemiş durumda.
Sistemin nereye gittiğini veya ne olacağını
bilmediğinden dolayı da vadeli alımsatım fiziki alım-satım kadar tercih
edilmiyor. Biz da daha çok fiziki alımsatım tarafındayız.
Vadeli piyasaların geleceğini nasıl
görüyorsunuz?
Türkiye’de bu işin her geçen gün
gelişeceğine inanıyorum. Kapalıçarşı’da
ekranlar giderek yaygınlaşıyor. Bire-bir
alım satım yapabilecekler. Türkiye’de
zaten genişlemiş durumda daha da iyi bir
duruma gelecek.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 21 DOSYA
LUĞUNDA
LIBOR YOLSUZ
AYBEDEN
KOLTUĞUNU K
’SU
BARCLAYS CEO
...
BOB DIAMOND
22 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
7 ÖLÜMCÜL
GÜNAH
VE BİR
L
A
S
N
A
FİN
SİSTEM
Son bir yıl içinde dünya, Hıristiyanlık
inancına göre insanın sakınması
gereken 7 ölümcül günahın tümünün
finans sektörü tarafından işlendiğine
şahitlik etti. Kapitalizmin kendini
yeniden sorgulamak zorunda kaldığı
bu dönemin sonunda yeni bir finansal
sistem mümkün mü? VOBJEKTİF,
finans dünyasının önde gelen
isimlerine sordu…
TA İÇİNDE
SADECE 4 HAF
MLER
AŞIRI RİSKLİ İŞLE
İLYAR DOLAR
NEDENİYLE 2 M
ZARAR YAZAN
O’SU
JP MORGAN CE
.
JAMIE DIMON..
CEREN DİLEKÇİ
K
ibir… Açgözlülük… Şehvet… Kıskançlık…
Oburluk… Öfke… Tembellik… Bu 7 öğe,
Hıristiyanlık inancına göre, insanın hayatı
boyunca sakınması gereken 7 Ölümcül Günah’ı
oluşturur. Brad Pitt, Gwneyth Paltrow, Kevin
Spacey gibi dev oyuncuların canlandırdığı “Seven” filminde
de bu yedi günaha dikkat çeken bir cinayetler dizisi ele alınır.
Tüm dünyada finansal piyasalarda son dönemde ardı ardına
patlayan skandallar, akıllara ister istemez 7 Ölümcül Günahı
getiriyor.
“Batamayacak kadar büyüyen” obur bankalar… “Bana bir
şey yapılamaz” varsayımıyla hareket eden kibirli finansal
kuruluşlar. Tüm dünyanın referans aldığı liboru manipüle
etmeye kalkışacak kadar aç gözlü davranan devler…
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 23 DOSYA
Oturduğu yerden kolay para kazanmak
adına çekilen cefayı hiçe sayan bir finans
sektörü…
Örnekleri uzatmak mümkün. UBS,
JP Morgan, HSBC, Standard Chartered,
Barclays, RBS ve diğerleri…
Kapitalizmin kendini yeniden
sorguladığı, kuralların yeniden yazıldığı
bu dönem, aslında “para” için bir çağın
kapandığı, yeni bir çağın başladığına
işaret ediyor olabilir. Ancak bunun
sonucunu görmek için biraz daha
zamana ihtiyaç olacak gibi görünüyor.
2009 krizi öncesinde kaldıraçlı işlemler
üzerinden yaratılan fiktif refah etkisi,
bugün hala geçerliliğini koruyor. Ancak
bu kez finansal kriz sonrası önemli
ölçüde denetime alınan kaldıraçların
yerini, başka bir kaldıraç mekanizması
aldı: Merkez bankaları. Piyasalarda
para o kadar bol ve ucuz ki, kapitalizm
tüm sorunlarını erteleyebilmiş, kendini
onarmayı kısmen de olsa başarabilmiş
durumda.
Bu yeniden sorgulamayı ve sonuçlarını
ancak merkez bankalarının piyasaya
sürdüğü devasa likidite çekildiğinde
görebileceğiz.
NELER NELER GÖRDÜK…
Yılın ilk bankacılık skandalı ABD’nin
en büyük bankalarından JP Morgan’dan
geldi. JP Morgan CEO’su Jamie
Dimon, 10 Mayıs tarihinde borçlanma
kağıtlarının temerrüte karşı sigorta
maliyeti olarak sunulan CDS’lerde
(Credit Default Swap) aldığı büyük
pozisyonlar nedeniyle 2 milyar dolar
zarar ettiklerini açıkladı. Haberin
ardından JP Morgan hisselerinde
büyük düşüş yaşandı. CEO Dimon, 200
milyon dolar kâr yapmayı beklerken
zarar ettiklerini belirterek, zarara
gerekçe olarak şirkette para yatırımı ve
yönetimi ile ilgili yetkili şahısların yanlış
yatırımlarını gösterdi.
JP Morgan’ın kredi türevlerinden zarar
etmesinin üzerinden çok geçmeden
piyasalar Libor skandalıyla sarsıldı.
İngiliz bankacılık devi Barclays libor
faiz oranı ile oynadığı ve haksız kazanç
sağladığı gerekçesiyle ABD ve İngiltere
tarafından 290 milyon sterlin ceza
ödemeye mahkum edildi. Barclays’in
aldığı cezayı takiben, ABD denetçileri,
aralarında HSBC, Royal Bank of
Scotland, Barclays, Citigroup, Deutsche
Bank, JPMorgan ve UBS’in yer aldığı yedi
24 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
KAPİTALİZMİN
KENDİNİ SORGULADIĞI
AŞAMADA KALDIRAÇ
DEVRİ BİTİYOR, AMA
YERİNİ ŞİMDİLİK
MERKEZ BANKALARI
ALIYOR.
bankayı faiz oranını manipüle ettikleri
gerekçesiyle sorguya çağırdı. Öte
yandan dünya genelinde bankalararası
borçlanma işlemlerinde kullanılan
Libor’un manipüle edildiği şüpheleri
konusunda, İngiltere Bankacılar
Birliği’nin 2008 yılında hemen her hafta
uyarıldığı ortaya çıktı.
Finansal piyasalar henüz Libor
skandalının etkisini üzerine atamadan,
piyasalarda kara para saklama skandalı
baş gösterdi.
İngiliz bankası Standard Chartered’a
İran ile 250 milyar dolarlık 60
bin bankacılık işlemini sakladığı
gerekçesiyle New York denetçileri
tarafından 340 milyon dolar ceza verildi.
Banka denetçilerle uzlaşarak cezaya razı
oldu.
HSBC’nin kara para aklama ile
suçlanmasına ilişkin olarak ABD
Senatosu Daimi Altkomitesi tarafından
hazırlanan 335 sayfalık raporun
ayrıntılarında, bankanın ABD
iştirakinin 2001 ve 2007 arasında 28 bin
gizli işlem yaptığı ve bu işlemlerin 19,7
milyar dolarlık bölümünün İran ile ilgili
olduğu ortaya çıktı.
Söz konusu skandalların ağırlıklı
olarak İngiliz bankalarında patlaması,
Londra’nın finansal merkez olma
niteliğinin yeniden tartışılmasına yol
açarken ‘Başka bir finansal sistem
mümkün mü?’ sorusunu da beraberinde
getirdi.
VOBJEKTİF, gündeme aldığı
bu tartışmayla ilgili görüşlerini,
Türkiye sermaye piyasası ve finans
dünyasının uzman isimlerine sordu. İşte
uzmanların, bankacılık skandallarının
nedenleri, finansal sistemde yaşanması
muhtemel dönüşüm ve yeni bir finansal
modelin mümkün olup olmadığı
konusunda görüşleri.
ESKİ MERKEZ BANKASI BAŞKANI
GAZİ ERÇEL
‘’YENİ BİR SİSTEM GEREKLİ’’
Libor skandalı, finansal sistemin en
hassas yerinden yara almasına neden
oldu. Kanımca Lehman Brothers’ın
batmasından çok daha önemli bir olaydı.
Çünkü piyasalar kendilerine bir çıpa
ararlar. Yıllardır Libor bankaların en
önemli çıpalarıydı. Bu çıpa bir anlamda
kredibilitesini kaybedince bambaşka
bir sistem ortaya çıktı. Finansal sistem
neye dayanacak, neye göre hareket
edecek, çıpası ne olacak, faizler
nerelerden götürülecek gibi sorular
ön plana çıktı. Tabii bu kısa sürede
çözümlenecek bir olay değil. Çok detaylı
çalışmayı gerektiren bir olay. Kredibilite
kolay kolay biriktirilemez. Yeni bir
kredibilitesi, bilinirliği yüksek bir sistem
kurmak kısa zamanda olmaz, uzun
zamanda olabilir. Dolayısıyla benim
düşüncem, Libor skandalından sonra
dünyadaki finans sisteminin önemli
ayaklarından bir tanesi yok oldu. Onun
yerine mutlaka yeni bir şey getirilmesi
lazım ama getirilecek yeni şey, ne kadar
kredibilitesi yüksek bir enstrümanı
içerse dahi mutlaka zaman alacaktır.
Libora dayanarak, Libor esas alınarak
yeni kararların alınması, finansal
sistemin yönlendirilmesi, çok zor.
Çünkü spekülasyonlara ne kadar açık
olduğu ortaya çıktı. Özetle yeni bir
sistemin kurulması gerekli, bu sistemin
ne olacağı konusunda gerçekten önemli
araştırmaların yapılması lazım. Tüm
bunların üzerine konulacak yeni
sistemin kredibilitesini kazanması için
de önemli bir zamanın geçmesi lazım.
Faiz oranlarının uluslar arası düzeyde
biraz daha üst düzeyde oluşmasına neden
olacaktır. Çünkü kredibilitesi yüksek bir
faiz oranına dayanılarak oluşan uzun
vadeli faizler daha düşük olur.
Bir şeyler yapıldıktan sonra onlara
ne kadar cezalar verilse sisteme yaptığı
tahribatın ortadan kaldırılması son
derece zor olsa da cezalar verilmesi
lazım. Bunları yapan kimselerin bu
kadar önemli bir finansal sistem aracını
çöpe atan kimselerin cezalanması
lazım ama sorunu çözmüyor. İleride
yapılmasına belki engel olacak. Ama
bu tür olaylarda en önemli şey, o
güvenilirliği, kredibiliteyi sağlarken de
bu tür olayların ortaya çıkmamsı için
gerekli olan bir takım mekanizmaları
kurmak. Libor olayında gördük ki işin
içinde çok önemli devlet otoriteleri de
var. Onlara nasıl mani olunabileceği soru
işareti olarak kalacak.
HAKAN ÖZYILDIZ-HAZİNE ESKİ
MÜSTEŞAR YARDIMCISI
‘’BU KAVGA BÖYLE SÜRECEK’’
Ben yeni sistemin her zaman mümkün
olduğunu düşünüyorum. Libor’un
oluştuğu 80’li yıllara bakın. Ondan önce
Londra finans merkezi değildi. O yıllarda
Latin Amerika’da çıkan kriz sonrasında
ABD bankaları çökmek üzereydi.
Amerikan bankalarını kurtarmak için
Brady planı diye bir şey çıkardılar. Brady
o zaman Amerika Hazine Bakanıydı.
Meksika ve Arjantin ile başlayan bir
yöntem geliştirdi. Meksika’nın borçlarını
hazine garantili tahvile çevirdiler. İlk
defa New York’taki bono ve tahvil
piyasasında bu kağıtları işleme soktular.
Borçlu Meksika ama arkasında
Amerikan Hazinesi’nin garantisi vardı.
Ülke kredi derecelendirmeleri de o
yıllarda faaliyet göstermeye başladı.
S&P ve Moody’s ilk olarak o yıllarda
geldi. Arkasından ülkeler Tokyo’ya
gittiklerinde Samuray piyasasında
borçlandılar. Bu sefer de Japonlar ülke
derecelendirmesine başladı. Bunun
nedeni, kriz sonrasındaki işlemlerde New
York piyasalarında çok ciddi sıkıntılar
doğmasıydı. Thatcher bunu gördü, bir
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 25 DOSYA
gecede tüm regülasyonları değiştirdi ve
dedi ki bankalara “Gelin işlemlerinizi
Londra’da yapın, biz size yardımcı
olacağız’.’
Bu sistemler artık ülkeler arasındaki
rekabetin parçası olunca Almanlar,
Fransızlar Londra’nın bu ayrıcalığından
çok fazla hoşlanmıyorlar. AB ve
Euro Bölgesi’ne girmeyen İngiltere
değişik ayrıcalıklar istiyor. Bu
kavga böyle sürecek. Bu bana göre
bir paylaşım kavgası. Eskiden asker
gönderiyormuşsunuz veya direkt
tacirlerinizi göndererek mal alıp
satıyormuşsunuz, şimdi banka
gönderiyorsunuz. Çünkü şirketin
sahibi Fransa’da, New York’ta, Florida,
Miami’de oturabilir, şirketi geliyor
Çin’de üretim yapıyor, Türkiye’ye satıyor.
Bunu yönetecek en iyi mekanizma
bankacılık ve finans sektörüyle olur.
Libor kalkar, yapılması gereken şey
liborun yerine referans faiz bulmaktır.
Ama o Londra’da mı başka yerde mi olur
bilmiyorum ama bugüne kadarki sisteme
baktığınızda Londra hem jeo-stratejik
konumu hem de dünyadaki güvenilirliği
nedeniyle önemli bir ülke, önemli
bir merkez durumunda. Kolay kolay
değişmez diye düşünüyorum. ABD’liler
olabildiğince işi kendilerine kaydırmaya
gayret göstereceklerdir.
PROF. DR. DOĞAN CANSIZLARSPK ESKİ BAŞKANI
‘’KRİZ BİTMEDEN YENİ BİR
FİNANSAL SİSTEM MÜMKÜN
DEĞİL’’
2007’den bu yana finansal piyasalarda
devam eden bir bankacılık krizi
var. Bu sorunun çok kısa sürede
düzeleceği pek gözükmüyor. Avrupa
Birliği’ne üye ülkeler başta olmak üzere
dünyanın her yerinde bankalar zor
bir dönemeçten geçiyor. Dolayısıyla
böylesi skandalların olması doğal diye
karşılamak lazım. Doğaldan kasıt,
böylesi bir kriz ortamından geçen
bankalar artık kendilerini kurtarmak
için kuralları bir kenara bırakıp, bir
takım kuraldışı işlemler yapabiliyorlar.
Zaten krizin ortaya çıkma sebeplerinden
birisi de buydu. Dolayısıyla bu kriz
ortamından kaynaklanan kuraldışı
uygulamaların çok yoğun olduğu bir
ortam yaşıyoruz. Tabii bu hiçbir zaman
bankaların kuraldışı davranışlarının
cezasız kalmasını gerektirmiyor. Tabii
26 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
yenİ kurulacak
Fİnansal sİStemde
regülasyon ve
düzenleme her
dönemden çok
daha fazla önem
kazanacak.
ki verilen cezalar var, yetersiz de olsa
Libor skandalı başta olmak üzere bu
tür olayların ortaya çıkarılması çok
önemli. Çünkü bildiğiniz gibi Libor
olayı tüm uluslar arası parasal işlemlerde
referans olarak alınan bir gösterge.
O bakımdan böylesine güvenilir bir
göstergenin birkaç bankanın işlemleriyle
kalkıp da zarar görmesi düşünülemez.
O bakımdan verilen cezalar yetersiz de
olsa, aslında olması gereken cezalardı.
Dediğim gibi kriz ortamına geçen
bankalarda kuraldışı uygulamalar çok
yaygın bu dönem. Bankacılık kesiminde
para aklama, ABD’nin İran’a destek
veren bankaları ortaya çıkarması gibi
devam eden bir süreç yaşıyoruz. Kriz
ortamı tamamen bitmeden, tamamen
çözüme kavuşmadan yeni bir finansal
sistemin kurulması pek uygun değil.
Çünkü yeni kurulacak finansal sistemde
regülasyon dediğimiz düzenleme ve
denetime çok daha ağırlık verilecek
bir sistem getirilecek. Çok daha regüle
edilmiş, düzenlenmiş ve denetimin
sık yapılabileceği bir finansal sistem
üzerinde zaten çalışılıyor. O bakımdan
şu krizler bitmeden bunun uygulamaya
konulması mümkün değil. Çünkü kriz
ortamında kurallar bir tarafa konulmuş
ve kuraldışı ne kadar uygulama varsa
hepsini finansal piyasalarda görmek
mümkün. Mesela parasal genişleme,
borçlanma gereği şeklinde. Örneğin
Avrupa Birliği’nde borçlanmanın
milli gelire oranının ülkeler bazında
yüzde 60’ı geçemeyeceği söylenir. Ama
yüzde 120’lerde yüzde 200’lere varan
borçlanmalar var. Yani bu kural artık
çalışmıyor. Üçüncü parasal genişleme
yapılması ihtimali konuşuluyor. Son
yapılan Jackson Hole Konferansı’nda
FED Başkanı Bernanke ‘’Gerekirse
parasal genişlemeye gideriz’’ diyerek
umut dağıttı. ECB Başkanı tahvillerini
almak ile ilgili bir takım işlemler
yapılacağının işaretlerini veriyor. Gerek
Avrupa Birliği’nde gerekse ABD ve
dünyanın geri kalan kısmında kural
konusunda uygulamalar açısından
zafiyet görülüyor ve bunu da tolere edilir
ve hoş karşılanabilir bir hale getiriyorlar.
Büyük bir yangın var. Yangını
söndürmek için kurallara uyulmasından
ziyade her ülke ellerindekini seferber
edip bu yangından kurtulmaya
çalışıyorlar. O bakımdan kuralsızlığın
aşırı derecede hakim olduğu bir ortam
yaşıyoruz. Bu dönem geçinceye kadar bu
tür konularda verilen cezalar bir yana
sistemin iyileşmesi için alınacak tedbirler
konusunda çalışmalar devam ediyor ama
bana göre kriz bitmeden yeni bir finansal
sistem mimarisinin uygulanması pek
mümkün gözükmüyor.
BURHAN KARAÇAM – YAPI VE
KREDİ BANKASI ESKİ GENEL
MÜDÜRÜ
SORUN SİSTEMDE DEĞİL,
YÖNETİCİLERİN HIRSINDA
Tüm yaşanan bankacılık skandallarının
ardında farklı uygulamalar yatıyor.
Yöneticilerin kişilikleriyle ilgili ve
kısa vadede büyük karlar elde edip
onlardan kendileri için büyük primler
alma amaçları ve hırsları yüzünden
tüm bunlar gerçekleşiyor. Bankacılık
sisteminin kendisinde sorun olmasından
kaynaklanmıyor. Bunun kontrol altına
alınıp, denetlenmesi lazım. Çünkü
finans sektöründe kağıt üzerinde olan
karlar olduğu için (realize edilmemiş) bu
karların ne kadar kar olup olmadığını
zaman gösterir. Halbuki şu anda
bankacılık sistemi Türkiye’de ve
yurtdışında çok kısa vadeli çalışıyor ve o
kısa vadede defter karlarının gerçek kar
olup olmadığı anlaşılmadan bu kişiler
bir takım nemalara kavuşuyorlar. Ve bu
çok cazip geliyor. Son 10 senenin ortaya
koyduğu bir durum. Finans sektöründeki
mali imkanlar yöneticiler tarafından
daha önceki dönemlerde söz konusu
olmazdı. Bu, insanları biraz daha agresif
olmaya ve daha fazla risk almaya itiyor, o
da bu sorunu yaratıyor.
Liborda da, 2008 krizine neden
olan konu da zaten aşırı riskler alma
ve bu rakamlarla daha kısa vadede
kar amacına dönük manipülasyonları
getiriyor. Halbuki bankacılık sisteminin
uygulayıcıları, yöneticilerinin daha
muhafazakar yapıda olmaları lazım. Bu
kadar risk iştahlı olmaları lazım. Liborla
oynanmasına kimse ihtimal vermezken,
kısa vadede para kazanma hırsı bu tür
kararlara neden oluyor. Finansal modelin
yanlışlığından değil, uygulayıcıların bu
konudaki gözü kararmışlıklarından ve
kısa vadede bir takım getirileri elde etme
çabalarından kaynaklanıyor. Örneğin
geçenlerde de ABD’de bankalarda elde
edilen karlar üzerinden primlerin, kar
paylarının üç yıl sonra ödenmesi konusu
konuşuluyor. Gerçek anlamda bu karlar
realize edilip edilmeyecek mi, doğru
mu değil mi bu ortaya çıksın. Hepsinin
altından yatan neden bu, finansal
modelin yanlışlığı değil.
Yöneticilerin elde edecekleri payların
mutlak suretle belli bir zaman içinde,
karların realize edildiğinden emin
olunacağı, makul bir süre içerisinde
alınması lazım.
ALP TEKİNCE- EKİNCİLER
YATIRIM GENEL MÜDÜRÜ
FİNANSAL SİSTEMDE
RESTORASYON
2008 krizi ve ona bağlı olarak gelen
LIBOR vs krizlerinin ekonomilere
öğrettiği önemli iki ders var. Birincisi,
sermaye piyasasında (ve kısmen
bankacılıkta) bilgiye erişim konusunda
simetriyi kaybetmeyi göze almak, hem
finansal sistemi hem de ekonomileri çok
derinden sarsar. İkincisi, finansal sistemi
gözeten kurumlar, teknolojik ve yaratıcı
yöntemlerle piyasayı izleyip denetim
görevini icra etmelidir.
Detaya girecek olursak ilk ders bilgi
simetrisinin ekonomiler için kritik
önemde olduğunun anlaşılmasıdır.
Eğer Amerikan ekonomisinde olduğu
gibi varlıkları ve alacakları bir sepete
yerleştirip bu sepet bilgisini ihraççı
dışında kimsenin çözemeyeceği
bir hale getirip sonra da bu sepetin
halka pazarlanmasına izin verirseniz
Amerika’da olduğu gibi balon yaratıp
sonra da patlamasını seyretmek zorunda
kalırsınız. Bunun panzehiri, bilginin
en basit haliyle halka sunulabilmesi
ve finans pazarlama ekiplerinin de bu
konuda hassa davrandığının kamu
tarafından gözetlenmesidir.
İkinci derse gelecek olursak,
finans sektöründe gözetim/denetim
otoritelerinin finans sektöründeki
yaratıcılığı kendilerine örnek almaları
ve bu yaratıcılığı mali tablolara
aksettirirken kullanılan usullerden
haberdar olmaları gerekir. Bu konuda
gözetim otoriteleri için en kolay yöntem,
özel sektörden eleman transferiyle
yeniden yapılanmaktır. Ancak ciddi
bir teknolojik yatırıma ve ciddi kalifiye
bireylere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu
nedenle bütçelerinin büyütülmesinde
fayda bulunmaktadır.
Tabii krizden alınan makro ekonomi
dersine de değinmek gerekir. Bu kadar
gelişmiş piyasalar ve derecelendirme
kuruluşlarına rağmen makro
dengesizliklerin fiyatlamalara ancak
kriz sonrasında (her şey gerçekleştikten
sonra) giriyor olması sorgulanması
gereken bir garabettir. Bu noktada
parasal birlik gibi oluşumların mali
birlik olmadan üyeleri arasında rekabet
dengesizlikleri yaratma potansiyeline
sahip olduğu ve bu potansiyelin eninde
sonunda rekabet üstünlüğü olan
üyeye fatura edilebileceği net olarak
anlaşılmıştır.
Bu derslerin ışığında yeniden
yapılanması gereken finansal sistemin
bundan sonra rüştünü ispat etmesi
ve yeniden güven tesis etmesi zaman
alacaktır. Özellikle ekonomiler
normale dönmeye başladığında ya
da enflasyon korkularının gündeme
gelmesi halinde merkez bankalarının
uygulayabilecekleri çıkış stratejileri,
finans sistemini gerçek test ortamına
sokmuş olacaktır.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 27 DOSYA
SIRADA
HANGİ
BANKA VAR?
Bir yandan krizle boğuşan finans dünyası, diğer yandan dünyanın
en büyük bankalarının adlarının karıştığı skandallarla karşı karşıya.
JP Morgan, Barclays, HSBC, Standard Chartered, RBS ve diğerleri.
Soru basit: Sırada kim var?
doç. dr. C. COŞKUN
KÜÇÜKÖZMEN
U
luslar arası finansal piyasalardaki
hareketlilik içinde bulunduğumuz
yaz aylarına rağmen olanca hızıyla
sürüyor. Aslında yaşanan gelişmeler
için hareketlilik yerine skandallar
dizisi ifadesini kullanmak daha uygun
görünüyor.
Hatırlanacağı üzere iki yıl önce
6 Mayıs 2010 tarihinde ABD finans
piyasalarının önemli endekslerinden Dow
Jones, beklenmedik büyüklük ve hızda
bir düşüşü ve hemen ardından gelen
yükselişi adeta aynı anda yaşadı. Saat
14.40’ta Dow Jones endeksi gün içinde
300 baz puandan fazla değer kaybederken
hisse senedi piyasası da 5 dakika içinde
600 puan değer yitirdi. Saatler 14.47’yi
gösterirken düşüş 1.000 puana erişti. Saat
15.07’de ise normale dönüş yaşandı ve 600
puanlık düşüşün geriye dönmesiyle piyasa
toparlandı.
Finans yazınında Flash Crash olarak
adlandırılan bu olayın nedenleri üzerine
gerek Amerikan SPK’sı (SEC) gerek diğer
28 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
denetim otoriteleri ve akademisyenler
hâlâ araştırmalar yapmakta, raporlar
hazırlamaktalar.
Bu yılın piyasaları şoke eden ilk
haberi Mayıs ayında JP Morgan’dan
geldi. Tarihler 10 Mayıs’ı gösterdiğinde
JP Morgan CEO’su Jamie Dimon kredi
türevi işlemlerinden 2 milyar dolar zarar
ettiklerini açıkladı. Sentetik kredi türevi
portföyünün maruz kaldığı bu zarar çok
kısa sürede piyasaları etkiledi ve haberin
hemen ardından JP Morgan hisseleri
büyük bir düşüş yaşadı. JP Morgan
CEO’su Dimon konuyu “hata, ihmal,
dikkatsizlik ve kötü karar” silsilesi ile
açıklamaya çalıştı.
JP Morgan’ın 2 milyar dolarlık
zararının duyurulması piyasalar
kapandıktan sonra gerçekleşti ve bazı
serbest yatırım fonları (hedge funds)
JP Morgan hakkında “JP Morgan özel
paralarla büyük bahisler oynuyordu”
ifadesini kullandılar. Serbest yatırım
fonları dışında bazı kaynaklar ise
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 29 DOSYA
30 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
transferini sağlayan bir mekanizmadır.
Bir nevi sigorta da denilebilir. Ancak
bu bağlamda sözü edilen kredi sigortası
piyasasının en önemli eksiği hiç
şüphesiz elinde sigorta bulunduranların,
söz konusu sigortaya mesnet teşkil
eden varlığa sahip olmamasıdır. Bu
da tamamen istismar riskini (moral
hazard) ortaya çıkarmaktadır ve elinde
sigorta bulunduran taraf neredeyse karşı
tarafın durumunun kötüleşmesi için
dua etmektedir. Zira en büyük kısmı
CDS’lerden oluşan kredi türevi piyasası
Amerikalı hukukçuların deyimiyle
meşrulaştırılmış kumara (legalized
gambling) dönüşmüş durumdadır.
Bu piyasanın kısa zamanda ulaştığı
büyüklük BIS raporlarından elde edilen
verilerle Grafik-1’de gösterilmektedir.
Sadece bu grafiğe bile bakılarak 2008
yılının milat kabul edildiği küresel krizin
hız kazanmasında CDS piyasasının
katalizör rolü kolaylıkla görülebilir.
Oldukça karmaşık yapılar içeren
finansal türev işlemlerinde sadece
spekülâtif amaçlı değil korunma (hedge)
amaçlı işlemlerden de zarar doğabilir.
Dolayısıyla korunma stratejisinin
Grafik-1: JP Morgan, Goldman Sachs, Citibank ve Bank of America’nın Mayıs ayı
içerisinde hisse senedi fiyatları ve günlük getirileri
0,06
0,04
0,02
0
-0,02
-0,04
-0,06
-0,08
J.P. Morgan
Goldman Sachs
12
12
20
20
30
.5.
.5.
26
28
20
12
12
Citi
.5.
20
.5.
24
22
.5.
.5.
20
20
12
12
12
20
20
.5.
20
.5.
16
18
20
12
12
12
14
.5.
.5.
12
10
.5.
20
20
12
12
12
.20
.20
8.5
.20
12
6.5
4.5
2.5
.20
12
-0,1
Bank of America
Kaynak: Yahoo Finance
Goldman Sachs
J.P. Morgan
Citibank
2
29.5
.201
012
22.5
.2
012
15.5
.2
012
8.5.2
2
.201
29.5
22.5
.201
2
15.5
.201
2
012
8.5.2
Bank of America
35
33
31
29
27
25
Kaynak: Yahoo Finance
29.5
.201
2
012
22.5
.2
.201
2
15.5
12
1.5.2
012
2
.201
29.5
.201
2
22.5
2
.201
15.5
8.5.2
0
12
9
8,5
8
7,5
7
6,5
6
8.5.2
0
1.5.2
012
1.5.2
012
120
115
110
105
100
95
90
44
42
40
38
36
34
32
30
1.5.2
012
“JP Morgan’ın, finansal risklere karşı
korunma stratejisi (hedging) kisvesi
altında kâr elde etmek için spekülatif
işlemlere giriştiği ve piyasayı bozduğu”
görüşünde olduklarını açıkladılar.
Haklılarda, zira zararın kamuoyuna
duyurulmasının hemen ardından JP
Morgan hisseleri yüzde 6.7 düşerken
rakip konumundaki diğer büyük yatırım
bankalarının hisselerinde de sert düşüşler
yaşandı. Bu durum Grafik-1’de açık bir
şekilde görülmektedir.
Volcker Rule olarak bilinen,
hâlâ tartışılan ve özellikle yatırım
bankalarının spekülatif türde riskli
türev işlemlerine girmesini büyük ölçüde
engelleyen ve kontrol altına almaya
çalışan yasanın haklılığı ve önemi belki
bu şekilde daha da belirginleşti. CEO
Dimon her ne kadar bu olayın Volcker
Kuralı’nı ihlal etmediğini ancak Dimon
İlkesi’ni ihlal ettiğini söylese de ortada
2 milyar dolarlık vahim bir hatadan
kaynaklanan zarar mevcut. Bu arada
Dimon İlkesi’nin henüz finans yazınında
yerini almadığını, ancak Sayın Dimon
bu konuda finans dünyasını yeterince
bilgilendirirse muhtemelen bir şekilde
layık olduğu yeri alacağını da ifade
etmeliyiz.
Geçen yıl yaklaşık 19 milyar
dolar kâr eden bankanın bu zararı
göğüsleyebileceği ancak zararın 2 milyar
dolarla sınırlı kalmayacağı ifade ediliyor.
Hatta birçok kaynak zararın Haziran ayı
sonu itibarıyla 5-6 milyar dolar civarına
yükseldiğini dile getiriyor. Bu durum hiç
şüphesiz türev ürünlerin spekülâtif amaçlı
olarak kullanımından kaynaklanabilecek
riskleri ve kontrol sürecindeki zaafları bir
kez daha gözler önüne seriyor.
Geçen yılın Kasım ayında İsviçre
kökenli yatırım bankası UBS’in uğradığı
2.3 milyar dolarlık zararı tekrar
hatırlayalım. UBS işlemcilerinden (trader)
Kweku Adoboli’nin Borsa Yatırım Fonları
(ETF) nedeniyle bankayı uğrattığı zarar
adeta bir anda unutuldu. Ancak bugün
yaşananlar bu gibi olaylardan hem yeterli
derslerin alınmadığını hem de gerekli
önlemlerin alınmasında geç kalındığını
göstermekte.
Gelelim JP Morgan vakasına. Kredi
türevi piyasasının mucidi aslında çok
bilinmemekle birlikte JP Morgan’dır ve
geçmişi 1990’lı yılların ortalarına kadar
gitmektedir. Kredi türevi kısaca kredinin
risk kısmının ayrılmasını ve bunun
iyi belirlenmesi gerekiyor. Finansal
piyasalarda nelerin olabileceğini tahmin
etmek kolay bir iş değildir. Elinizde ne
kadar yeterli donanım ve yetenekli insan
kaynağı bulunursa bulunsun, açgözlülük,
hırs ve denetim eksikliği her zaman
kaybettirebilir.
Peki, zarara kadar giden bu sözüm ona
riskten korunma süreci nasıl şekillendi?
Aslında süreç spekülatif bir alım-satım
işlemi. JP Morgan, kredi riskini azaltmak
için kredi temerrüt swaplarından oluşan
bir referans endekse yatırım yapmış.
Kodu S9.CDX.IG olan bu endeks yatırım
yapılabilir (investment grade) seviyede
10 yıllık “Markit CDX North American
Investment Grade Index” olarak bilinen
bir endeks. Görünüşte iyi çeşitlendirilmiş
bir endeks olan ve CDX.NA.IG.9 koduyla
www.markit.com sitesinde mevcut olan
endekste toplam 125 şirkete ait referans
varlık bulunmakta. Her bir şirket %0,8
ağırlığa sahip. Ancak bu endekste yer
alan CIT Group Inc., Federal Home Loan
Mortgage Corporation, Federal National
Mortgage Association ve Washington
Mutual Inc. isimli şirketlerin batık
olduğunu da ifade edelim. Aslında daha
riskli, daha oynak ve ekonomik anlamda
JP Morgan’ın sandığından daha az etkili
olan bu endekse yatırım yapmanın
iyi bir yatırım stratejisi olmadığı kısa
sürede anlaşıldı. Zira referans göstergeler
beklenmedik şekilde hareket etmeye
başlayınca JP Morgan daha fazla para
koydu ancak beklenen olmadı. Hatta JP
Morgan’ın stratejisine (kumarına) ilişkin
şayia yayılmaya başlayınca piyasadaki
rakipleri bu durumu lehlerine çevirmek
için karşıt strateji geliştirerek oyuna
dahil oldular. Bir süre sonra JP Morgan
pozisyonunu daha fazla artırmadı ve
oyundan çekildi, yani bir anlamda zararı
kabullenmek zorunda kaldı.
Söz konusu pozisyonların alınmasında
ön plana çıkan kişi, büyük pozisyonlar
alması nedeniyle kendisine “Londra
Balinası” lakabı takılan JP Morgan
işlemcisi Bruno Michel Iksil. Iksil, krizin
ardından piyasaların düzelmeye başladığı
ve faizlerin düşmesiyle kredi kanallarının
daha da açılacağı öngörüsüyle hareket
ederek büyük CDS pozisyonları almış.
Ancak yukarıda da ifade edildiği gibi
Iksil’e karşı bazı serbest yatırım fonları ve
yatırımcılar da piyasalarda iyileşmenin
gecikebileceği ve faizlerin yükseleceği
öngörüleri paralelinde pozisyon alarak
Grafik-2: Kredi Temerrüt Swapları’nın Gelişimi
Kredi Temerrüt Swapları (CDS) Gelişimi
70.000
6000
60.000
5000
50.000
4000
40.000
3000
30.000
20.000
2000
10.000
1000
0
0
2004 - 2005 - 2005 - 2006 - 2006 - 2007 - 2007 - 2008 - 2008 - 2009 - 2009 - 2010 - 2010 2011 2
1
2
1
2
1
2
1
2
1
2
1
2
1
Sözleşme Büyüklüğü - Sol eksen
(Milyar Dolar)
Brüt piyasa değeri - Sağ eksen
(Milyar Dolar)
Kaynak: BIS - OTC derivatives market activity
beklemeye geçmişlerdi. Gelişmeler
neticesinde JP Morgan’ın stratejisi sonuç
vermedi ve 6 hafta içinde 2 milyar dolara
ulaşan bir zararı açıklamak zorunda
kaldılar. Bu durum Grafik-3’de yer
almakta.
Yeri gelmişken Datamonitor.com
tarafından 2009 yılında yayınlanan ve
JP Morgan’ın güçlü ve zayıf tarafları
analizinden bir alıntı yapalım: Analizde
zayıf taraflar olarak (i) artan kredi
kayıpları nedeniyle kârlılık üzerinde
olumsuz etki, (ii) ABD piyasalarına
aşırı bağımlılık nedeniyle kötüleşen
iç piyasanın bankanın kırılganlığını
artırması, gösteriliyor. JP Morgan’ın
kredi portföyünü koruma altına alma
eğiliminde bu husus ön plâna çıkmış
olabilir. Ancak JP Morgan bunu yaparken
referans varlık olarak portföyün
kompozisyonu dışında bir endeksi nirengi
noktası almış. Dolayısıyla JP Morgan’ın
yaptığı işlem dolaylı korunma stratejisi
görünümü veriyor. Ancak öngörülerinin
beklentileri doğrultusunda gelişmesi
durumunda portföyün büyük kâr
yazacağı gerçeği de dikkate alınmalı.
Sonuç olarak JP Morgan’ı bu işleri
bilmemekle suçlamak yersiz bir yaklaşım
olacaktır. Zira Corporate Quantitative
Research ekibi tarafından hazırlanan
ve 2006 yılı Aralık ayında yayınlanan
“Credit Derivatives Handbook” adlı
yayın kredi temerrüt swapları, piyasaları
ve işlem stratejileri üzerine son derece
önemli ve değerli bilgiler içeriyor. Ayrıca
JP Morgan bir kaç kez dünyanın en iyi
türev ürün işlemi yapan bankası olarak
ödül almış bir banka ve kredi türevlerinin
de mucidi.
İçerİde durum nasıldı?
İlk İkaz sİnyallerİ
görmezden mİ gelİndİ?
CIO (Chief Investment Officer) yöneticisi
Achilles Macris kendi iç kontrol birimi
yöneticisinden gelen ikazları dikkate
almadı. Bankanın varlıklarının yüzde
17’sini yöneten ve 3,1 milyar dolar
kâr eden CIO daha önceki korunma
stratejilerinden elde ettikleri kârın
Grafik-3
Risk Ramp-Up
J.P Morgan placed big bets in
an index tracking cormorate dept.
Hedge funds took the opposite
bet.Below, total positions held
by all investors.
$150 bilion...................................................
125...............................................................
100...............................................................
75...............................................................
50...............................................................
25...............................................................
0
J
F
M
A
M
2012
Note: CDX.NA.IG.9 index 125 companies
Source:Markit
The Wall Street Journal
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 31 DOSYA
verdiği güvenle -aldıkları pozisyonlar
itibarıyla- son derece rahattı. Ancak
pozisyonlar o kadar büyüktü ki (650
milyar dolar) piyasayı da etkilemekteydi.
Yılın ilk çeyreğinde bankanın artış
yönünde hareket beklediği kredi koruma
portföyünün büyüklüğü 149 milyar
dolar tutarındaydı. Böylesine büyük bir
rakamla oyuna başladığınızda “zararı
durdur” tarzında bir stratejiyi uygulamak
pek kolay olamamaktadır. Dolayısıyla
çıkılan yoldan geri dönülme kararıyla
[zararı-durdur (stop-loss)] daha büyük
zararlar atlatıldı.
JP Morgan’ın Riske Maruz Değer
(RMD=VaR) rakamlarına olan aşırı
güveni bilinen bir gerçek. Banka ilk
dönem sonunda 67 milyon dolar
tutarında RMD rakamı üreten modelini
değiştirdi. Zarara uğradıktan sonra
tekrar eski modele geri dönen banka bu
sefer RMD değerini 129 milyon dolar
olarak gördü (hesapladı). Neticede hem
model hem de veri yanlış olabiliyor. Zira
gerçekleşen zarar, neredeyse modelin
15-30 katına tekabül ediyor ki modelin
güvenilirliği açısından kabul edilebilir
bir durum değil. Bu noktada Amerikan
denetim otoritesi OCC tarafından
yayınlanan raporlar da yanıltıcı olabiliyor.
Zira bu raporlardaki veri doğrudan
bankalardan alınıyor ve ne tür bir işleme
tabi tutulduğu en azından dışarıdakiler
tarafından bilinmiyor.
Rİske Maruz Değer
(Value-at-Rİsk)
Modelİ Nedİr?
Basel Komitesi tarafından yayınlanan
piyasa riski düzenlemesi ile gündeme
1993 yılında gelen Riske Maruz Değer
–RMD (Value-at-Risk) modellerinin ilk
uygulamasının JP Morgan bünyesinde
faaliyet gösteren RiskMetricsTM grubu
tarafından yapılmıştır. Banka CEO’su
Dennis Weatherstone tarafından
bankanın tüm risklerinin her iş günü
saat 16.15’te tek bir rakamla gösterilmesi
istendiğinde kendisine RMD rakamı
sunulmuştur. Bu rapor 4:15 raporu olarak
da bilinmektedir. Kısa sürede bir dünya
standardı haline gelen RiskMetricsTM
VaR modeli finansal kurumların belli bir
zaman diliminde (genellikle 1-10 gün),
belli bir olasılık seviyesinde (genellikle
%95-99) kaybedebilecekleri maksimum
zarar rakamını veren bir model.
32 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
rİske maruz değer
hesaplaması,
hangİ modellemeyİ
kullandığınıza
bağlı olarak
değİŞİM
gösterİR.
RMD’nin en güzel tarafı tüm portföy
riskini tek bir rakamla ifade edebiliyor
olmasında yatıyor. RMD hesabının
temel parametreleri standart sapma
(varyans ve kovaryans) ve korelâsyon.
Ancak bu yaklaşım göründüğü kadar
basit ve masum değil. Kullanılan
verinin uzunluğu (özellikle verideki uç
–ekstrem- değerler), standart sapmanın
ve korelâsyonun sabit kabul edilmesi ve
piyasanın normal dağılım varsayımına
uygun hareket ettiği varsayımları
modelin en zayıf tarafları. RMD’nin üç
temel metotla hesap edildiği (varyanskovaryans, tarihi simülasyon ve Monte
Carlo simülasyonu) dikkate alınacak
olursa her bir metodun farklı sonuç
üretmesi ve bunlardan hangisinin gerçeğe
en yakın olduğu ciddi bir tartışma
konusu olacağı aşikârdır. Günümüz
bilgisayar teknolojisi, gelişmiş istatistikî
ve ekonometrik yöntemler ile karmaşık
matematik ve mühendislik modelleri
kullanarak yapılan RMD hesaplarını
anlaşılması kolay olmayan duruma
getirmiştir. Bu noktada birçok denetim
otoritesinin yeterli bilgi ve donanıma
sahip olmadığı da sıkça dile getirilmekte.
Neticede RMD rakamları her türlü riski
gizleyebilecek şekilde de hesaplanabiliyor.
171 milyon dolar yani maruz kalınan
zararın 1/12’si. Bu durumun farklı
yorumları elbette var. Aslında tabloda
dikkat çeken birkaç husus var. İlki 2011
yılına nazaran JP Morgan’ın riskindeki
artış. Diğeri ise listede yer alan diğer
dört bankanın riskindeki azalış. OCC,
diğer dört bankanın riski azalırken JP
Morgan’ın riskinin artmasına belki de
daha fazla dikkat etmeliydi. Her ne kadar
öngörülen RMD rakamı ile gerçekleşen
zarar arasında 12 kat fark olsa da, dikkatli
bir yaklaşımla düşük ihtimalle bile olsa
konunun üzerine gidilerek bir şeyler
yakalanabilirdi. Aşağıdaki tabloda
dikkatlerden kaçan ufak bir hata daha
var, sanki JP Morgan’la ilgili bir şeylerin
yanlış gideceğine dair ipucu veriyor.
Bu hatayı da okuyucuların bulmasını
diliyorum.
Çıkarılacak Dersler
Bu konuda gündeme getirilen yeknesak
bir çözüm maalesef yok. Konuyu
anlayabilmek için gereken bilgi birkaç
disiplinde birden hatırı sayılır bilgi ve
donanıma sahip olmaktan geçiyor.
OCC tarafından yayınlanan ve 2012
yılının ilk çeyreğini kapsayan “Bankaların
Alım Satım ve Türev İşlemlerine İlişkin
Üç Aylık Rapor”da yer alan şu ifade
yeterince dikkat çekici olmalı: “En büyük
beş bankanın alım-satım (trading)
kaynaklı riski RMD cinsinden 564 milyon
dolar olarak raporlanmış olup 2011
yılının ilk çeyreği ile kıyaslandığında
%16.7’lik bir düşüş göstermiştir”. Görülen
o ki JP Morgan’ın zararının 2 milyar dolar
olduğu kabulü altında RMD modeli en
büyük beş banka için toplam 564 milyon
dolarlık bir maksimum zarar tahmininde
bulunuyor. Rapordan alınan RMD (VaR)
tablosu aşağıda. Buna göre JP Morgan
için öngörülen olası maksimum zarar
Risk hesabınızın doğruluğuna yüzde
100 derecesinde güvenmeyin. Farklı
risk hesapları kullanın ve farklılıkların
nedenini araştırın. Elde edilen risk
rakamlarını stres ve senaryo analizlerine
tabi tutarak beklenmedik durumlarda
karşılaşabileceğiniz zararlara ilişkin
bilgi edinin. Bu tür hesaplamalar size
beklenmedik olaylar karşısında hızlı
davranabilme esnekliği kazandırır. Risk
ölçüm modellerinizi belli aralıklarla
güncelleyin ve doğruluğunu kontrol edin
(bugging). Makul derecede şüpheci olun.
Önemli noktada bir elemanınız işi terk
ettiğinde ya da hastalanıp gelemediğinde
geçici olarak da olsa onun yerini alacak
ve gerekli donanıma sahip mutlaka bir
yedek elemanınız olsun. Şirketinizin
Yöneticisi ve Yönetim Kurulu Başkanı
aynı kişi olmasın (J. Dimon gibi). Yüksek
kârları sorgulayın, zira bu kârları elde
ettiğiniz strateji sonsuza kadar sürmez ve
birden zarara dönüşebilir. Türev ürünler
halen karmaşık bir yapıya sahiptir ve bu
karmaşıklık artarak devam edecektir. JP
Morgan’ı denetleyen denetim otoritesi ve
eleman sayısı azımsanamayacak ölçüde
olmasına rağmen bu konuda denetim
otoritelerinin elinde henüz yeterince
gelişmiş silah yoktur. Bu arada JP
Morgan’ın toplam resmi denetçi sayısının
114 olduğunu da ifade edelim [Federal
Reserve Bank of NY (40), FDIC (4) ve
OCC (üç ofiste toplam 70)]. Kim bilir,
Warren Buffett’ın türev ürünleri finansal
kitle imha silahı olarak isimlendirmesinin
anlamı bu olsa gerek.
Bu kadar kısa sürede bu büyüklükte
bir zarara neden olan olayın gözden
kaçmış olması sadece denetim tarafında
değil JP Morgan tarafında da hâlâ bir
muamma gibi görünüyor. Zira banka
tarafından henüz kayda değer bir
açıklama yapılmadı. Alınması gereken
önlemler sıralansa da bu iş o kadar kolay
değil. Artan işlem hacimlerinin yanı
sıra işlem hızının da artması gelecekte
yaşanabilecek tehlikeler hakkında
yeterli bilgiyi sunuyor aslında. Denetim
otoritelerinin ekonomik gerçekleri göz
önüne alarak hareket etmeleri gerekiyor.
Özellikle büyük yatırım bankalarının
adeta tüm piyasayı tekellerine alarak
katma değer yaratmayan ve sisteme
büyük zarar veren işlemlerini çok sıkı
denetlemeleri ve yakından takip etmeleri
gerekiyor. İlk aşamada etkili bir Volcker
Kuralı uygulaması yerinde olabilir. Ancak
her biri en az 100-150 yıllık geçmişe sahip
büyük yatırım bankalarının Amerikan
finans sistemini (ve dolayısıyla küresel
finans sistemini) ve denetim tarafını
olumsuz etkilediği bir gerçek.
JP Morgan gerçekten
TBTF’mİ? Yani batmasına
İzİn verİlemeyecek
kadar büyük mü?
JP Morgan dünyanın en büyük halka
açık şirketi. Bilanço büyüklüğü 2
trilyon doların üzerinde. ABD’nin en
büyük yatırım bankası, “Batmasına izin
verilemeyecek kadar büyük (Too Big
To Fail)” bankaların başında geliyor ki
bu özelliği ile ABD finans sisteminin
kendi içindeki en büyük tehdit unsuru.
Tablo-1
$ in millions
Average VaR q1’12
Average VaR q1’11
Change in Avg. VaR Q1’12 vs Q1’11
% Change in Avg. VaR Q1’12 vs Q1’11
3-31-12 Equity Capital
2011 Net Oncome
Avg VaR Q1’12 / Equity
Avg VaR Q1’12 / 2011 Net Income
JP Morgans Chase
& Co.
Citigroup Inc.
Bank of America
Corp.
The Goldman
Sachs Group
Morgan Stanley
$170
$88
$106
93%
$189.728
$18.976
0.09%
0.9%
$130
$171
($40)
-23%
$181.820
$11.067
0.1%
1.2%
$84
$184
($100)
-54%
$232.499
$1.446
0.0%
5.8%
$95
$113
($18)
-16%
$71.656
$4.442
0.1%
2.1%
$84
$121
($37)
-31%
$62.324
$4.110
0.1%
2.0%
Data Source: 10K & 10Q SEC Reports.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 33 DOSYA
Spekülatif amaçlı hareketlerini artırması
durumunda ekonomiyi rayından
çıkarabilir. ABD’de 2009 yılı itibarıyla
varsayımsal miktarı (notional amount)
290 trilyon dolar olan türev ürün
sözleşmelerinin yüzde 95’i aralarında JP
Morgan’ın da bulunduğu beş büyük finans
kuruluşu tarafından gerçekleştirildi
(diğerleri Citigroup, Bank of America,
Morgan Stanley ve Goldman Sachs). Bu
beş kurum aynı zamanda türev işlemlere
ilişkin düzenleme metnini kaleme alan
kuruluşlar olarak da anılıyor (ki bu
durum işin doğasına aykırı).
Bu büyük kayıp
öngörülemez mİydİ?
Daha öncede ifade edildiği üzere JP
Morgan aynı zamanda kredi temerrüt
swaplarının mucidi. İlk etapta 2 milyar
dolar olarak açıklanan zarar CDS
kaynaklı bir zarar. Konuya ilişkin olarak
10 Mart 2009 tarihinde yayınlanan
bir haberde 31 Aralık 2008 itibarıyla
Citigroup, Bank of America, HSBC, Wells
Fargo ve JP Morgan’ın türev işlemler
kaynaklı toplam net 587 milyar dolar
zarar yazdıkları ifade ediliyor. Aynı
haberde Amerika’nın en büyük beş
bankasının 145 milyar dolarlık destek
paketi almalarına rağmen ekonomik
durumun kötüleşmesi ile birlikte söz
konusu pozisyonlardan ciddi büyüklükte
zarar edecekleri vurgulanmış. Yani
basında çıkan haberlerin ciddi bir
takibi ve analizi birçok şeyi gözler
önüne seriyor ve açıklıyor. Önemli olan
hangi kaynaklardan haber almanız
gerektiğini ya da hangi kaynakları takip
edeceğinizi bilmek ve bu türde haberleri
yorumlayacak bilgi altyapısına sahip
olmak.
Türk fİnans çevrelerİ
bu tablodan nasıl
sonuçlar çıkarmalı?
Başkalarının deneyimlerinden istifade
etmek önemli. Sırf getiriye odaklanmak
yanlış. Konunun detayları, anlaşılması
güç davranışlar ve beklentilerin yanı
sıra teknik unsurları da içeriyor. Riskler
önemsizmiş gibi gelebiliyor. Türev
ürünler neticede birer sözleşme, birer
tasarım, yani yapılandırılmış finansal
ürün (structured financial instrument).
Alınıp satılan şey tek kelime ile “olasılık”,
yani ticaretini yaptığınız şey olasılıktan
başka bir şey değil. Biraz daha basite
34 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
sırf getİRİYE
odaklanmak,
dev bankaların
öngörülemeyen
bu zararları
yazmasının temel
nedenİ.
indirgerseniz tahmin ve öngörülerinizin
üzerine iddiaya girmek, kumar oynamak
da diyebilirsiniz.
Dolayısıyla Türk finans çevrelerinin
çıkarması gereken en önemli sonuç bu
işin getirisi kadar risklerine de odaklı
bir bilinç oluşturmak. Bunun yolu da
eğitimden geçiyor. Ancak bu iş hem
maliyetli hem de bu konuda yetişmiş
eğitmen bulmak çok güç. Zira eğitmenin
sadece kitap/okul odaklı olması yetmiyor.
Aynı zamanda menkul kıymet alımsatım (securities trading) işlemlerine de
vakıf olması gerekiyor.
Ülkemİzde de
benzer hatalar
yaşanabİlİr mİ?
Bu tür hataların bizde de yaşanması
ihtimal dahilinde. Ancak bunu
düzenlemeler yoluyla engellemek
mümkün. Başkalarının hatalarını
iyi analiz etmek, açık kapıları bulup
istismarın önüne önceden geçmek gerek.
Bu çerçevede Volcker Kuralı olarak
bilinen kuralın ve yüzlerce hatta birkaç
bin sayfalık Dodd-Frank Yasası’nın ciddi
bir analizini yapmak gerek. Bu da tabii
ki kapasite, deneyim ve teknik altyapı işi,
yani kolay değil.
Fİnans alanında
yönetİcİler, İnsan
kaynaklı rİsklerİ
yönetebİlmek adına
eğİtİlİyorlar mı?
Aslında JP Morgan’ın başına gelen bu
olay alım-satım riski (trading risk) kadar,
insan kaynaklı operasyonel risk alanına
da giriyor. Operasyonel risk kapsamında
üç temel risk var: İnsan, teknoloji
ve doğal afetler. Bu konuda Basel-II
düzenlemeleri ile birlikte bankacılık
kesiminde ciddi bir algı ve farkındalık
oluştu. Zaten BDDK yönetmeliklerinde
de operasyonel risk konusu kapsamlı
bir şekilde ele alınmış durumda. Ancak
bu konunun eğitimi henüz emekleme
aşamasında. Zira hem finans, hem
hukuk, hem diğer teknik konuları bir
arada harmanlama sürecine geçemedik.
Tabii ki en önemli husus düzenlemenin
denetimi. Denetleyemeyeceğiniz alanları
düzenlemeye kalkmak ise ayrı bir risk.
ABD’de kredİ
türevlerİnİn gelİşİmİ
Grafik-4 ve bu grafiğe mesnet teşkil eden
verilere bakıldığında daha farklı bir
tablo ortaya çıkmakta. Türev ürünlerin
büyük çoğunluğunu faiz oranı ve yabancı
para (döviz kuru) türevleri oluştursa da
kredi türevlerinin gelişim hızı son derece
dikkat çekici. Kredi türevleri 2002 yılı
son çeyreğinde adeta uçuşa geçerken
küresel krizin başlamasıyla birlikte daha
büyük bir hızla düşüşe geçmiş. Ancak
hacim verilerine bakıldığında kredi türevi
piyasasının hâlâ ciddi riskler içerdiğini
söyleyebiliriz.
Bugün ABD bankacılık sisteminin
dikkat çeken en önemli yanlarından biri
de dört büyük yatırım bankasının toplam
türev işlem hacminin yüzde 93,2’lik
kısmını ellerinde bulundurması. Bu
dört banka sırasıyla JP Morgan (%31,4),
Citigroup (%22,7), Bank of America
(%2,4) ve Goldman Sachs (18,7). Sanırım
rakamlar yaşananları ve yaşanacakları net
bir şekilde ifade ediyor ve fazla yoruma da
gerek yok.
BARCLAYS
ve LIBOR OLAYI
JP Morgan’ın kredi türevlerinden
zarar etmesinin üzerinden çok
geçmeden piyasalar bir başka skandalla
sarsıldı. Libor skandalı! Uzun
zamandır gündemde olan ancak ABD
mahkemelerinin kararı sonuçlandırması
ile birlikte gündemin baş köşesine oturan
bir diğer olay da Barclays Bank’ın başı
çektiği ve LIBOR manipülasyonu (hileli
yönlendirme) olarak isimlendirilen olay.
Mahkeme tarafından 455 milyon dolar
cezaya çarptırılan Barclays, suçunu
kabul etti ve itiraz etmedi. Ancak banka
aleyhine bir çok dava açılmış durumda.
Konu Barclays Bank’la sınırlı değil.
Libor oranı belirleyen panele kotasyon
veren 18 bankanın da ceza alması söz
konusu. Ancak işin maddi ve hukuki
boyutu çok büyük, dolayısıyla çözümü
zaman alacağa benziyor.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 35 DOSYA
Grafik-4
1,00
0.80
0.60
Faiz Oranı
Yabancı Para
0.40
Hisse Senedi
Emtia
0.20
Kredi Türevi
referans faİz oranı
lıbor’un manİpüle
edİldİĞİNİN ortaya
çıkması, barclays
gİbİ bİR bankanın
efsane CEO’sunu
koltuğundan ettİ.
Toplam
0.00
-0.20
-0.40
4Ç02 4Ç03 4Ç04 4Ç05 4Ç06 4Ç07 4Ç08 4Ç09 4Ç10 4Ç11 4Ç12
Milayr Dolar
4Ç01
Faiz Oranı
4Ç02
4Ç03
4Ç04
38.305 48.347 61.856 75.518
4Ç05
84.520
4Ç06
4Ç07
107.415 129.547
4Ç08
4Ç09
164.404
Yabancı Para
5.736
6.076
Hisse Senedi
770
783
Emtia
179
233
214
289
598
893
1.073
1.050
Kredi Türevi
395
635
1.001
2.347
5.822
9.019
15.861
15.897
45.385 56.075 71.082 87.880
101.477
131.499
165.645
200.382
TOPLAM
4Ç10
7.182
8.607
9.282
11.900
16.614
16.824
16.553
20.990
829
1.120
1.255
2.271
2.522
2.207
1.685
1.364
RANK
RANK NAME
1
2
3
4
JP MORHAN CHASE BANK NA
CITIBANK NATIONAL ASSN
BANK OF AMERICA NA
GOLDMAN SACHS BANK USA
4Ç11
179.555 193.482 187.509
979
14.036
212.808
TOP 25 COMMERCIAL BANKS, SAs & TCs WITH DERIVATIVES
TOP 04 COMMERCIAL BANKS, SAs & TCs WITH DERIVATIVES
1Ç12
183.742
25.436
26.816
1.589
1.899
1..501
1..474
14150
1.195
14759
14052
231.181
230.794
227.982
TOTAL
ASSETS
TOTAL
DERIVATIVES
$1,842,735
1,312,764
1,448,262
101,927
$71,478,760
51,894,344
46,361,694
42,821,356
$4.705.688
$227.486.417
$212.526.154
Four Banks Dominate in Derivatives
Insured U.S Commerial Banks and Savings Associations 1Q12
Futures & Forwards
Top 4 Banks
All Other Banks
Swaps
Options
Credit Derivatives
TOTAL
0
50
100
150
200
250
$Trillions
Concertration of Derivative Contracts
$
$ in Bilions
Futures & Fwrds
Swaps
Options
Credit Derivatives
TOTAL
Top 4 BKS
35.963
130.724
32.543
13.327
212.556
36 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
%
$
Tot Derivs
15.8
57.3
14.3
5.8
93.2
All Other Bks
4.641
7.947
2.114
724
15.426
%
Tot Derivs
2.0
3.5
0.9
0.3
6.8
$
%
All Bks
40.604
138.671
34.656
14.052
227.982
Tot Derivs
17.8
60.8
15.2
6.2
100.0
Libor, bir bankanın teorik olarak
ödeyeceği faiz. Tabii ki bir de buna
eşlik eden ve kredi riskini yansıtan
kredi spread’i var. Libor günlük olarak
belirleniyor. İşin önemi ise küresel
GSMH’nin birkaç katı büyüklükteki türev
işlemler piyasasında faiz oranlarının
Libor rakamları dikkate alınarak
hesaplanıyor olması. Dolayısıyla küçük
bir oynama bile (örneğin %0,01) 554
trilyon dolarlık piyasada ciddi bir rakam
olarak karşımıza çıkabiliyor.
Barclays olayı ile kredibilitesi büyük
ölçüde sarsılan İngiltere, işin içine FBI’ın
girmesi ile birlikte iyice itibar kaybetti.
Bankanın CEO’su Bob Diamond ve üç
üst düzey yöneticisi alacağı ikramiyeden
vazgeçtiklerini açıkladı. Ancak CEO
Diamond gelen baskılara dayanamayarak
diğer üst düzey yöneticilerden Jerry Del
Missier ile birlikte istifa etti. Asrın suçu
olarak nitelenen Libor olayı sonrasında
başsız kalan Barclays için, içi yakıt dolu
ama başıboş bir şekilde hareket eden
tanker benzetmesi yapıldı.
Liborda hileli yönlendirme uzun
zamandır gündemde. The New York
Times Gazetesi 22 Temmuz 2012 tarihli
sayısında ABD Hazine Bakanı Timothy
Geithner’in 2008 yılında Federal Reserve
Bank of New York yöneticisiyken bu
duruma ilişkin yaptıklarını savunan
ancak aynı zamanda eleştiren bir köşe
yazısına yer verdi. Yazıda New York
Fed’in söz konusu dönemde, Barclays
Bank’ın hileli faiz oranları kote ettiğini
bilmesine rağmen suiistimali önlemediği
ifade ediliyor. Geithner, Libor sürecinin
tabiri caizse modası geçmiş ve her
türlü suiistimale açık çökmüş bir süreç
olduğuna ilişkin kaygılarını dile getirmiş.
Bu durumu ilgili diğer ABD makamları
ile İngiliz makamlarına da bildirmiş.
Geithner’ın kaygılarını ilettiği İngiltere
LIBOR NEDİR?
Libor(London Interbank Offered Rate),
Londra bankalararası para piyasasında
büyük bankaların (panel bankaları)
birbirlerine Amerikan doları üzerinden
borç verme işlemlerinde uyguladıkları
faiz oranıdır. Londra’da işlem yapan
bankaların referans faiz talebini
karşılamak üzere ilk Libor oranı İngiliz
Bankalar Birliği tarafından 1986’da
duyurulmuştur (bbalibor). Libor ilk etapta
sadece Amerikan Doları, İngiliz Sterlini
ve Japon Yeni cinsinden belirlenmekteydi.
Grafik-5
BARCLAYS - Fiyat
BARCLAYS - Getiri
0,2
14
KARA PARA AKLAMA
İDDİALARI: HSBC ve SCB
JP Morgan ve Barclays Bank olaylarının
mürekkebi kurumadan piyasalar bir de
kara para aklama skandalıyla çalkalandı.
İki büyük İngiliz bankasının ABD
makamlarınca kara para aklamaya ve
terör örgütlerine yardımla suçlanmasıyla
başlayan gelişmeler kısa sürede iki
bankaya ve hissedarlarına zor anlar
yaşattı. HSBC’nin kara para aklama
ile suçlanmasına ilişkin olarak ABD
Senatosu Daimi Altkomitesi tarafından
1.8.2
012
1.7.2
012
1.5.2
012
1.8.2
012
1.7.2
012
1.6.2
012
Libor Oranı genellikle tek bir referans
noktası gibi algılansa da aslında 150 farklı
Libor faiz oranı, maksimum 12 aylık
olmak üzere 15 farklı vade ve 10 farklı
para birimi söz konusudur. Libor oranı
günde bir kez olmak üzere Londra saati ile
takriben 11.00 civarında İngiliz Bankalar
Birliği adına Thomson Reuters tarafından
açıklanır. Libor paneline en az sekiz en
fazla 16 banka dahil olmaktadır. Panele
dahil olan bankalar piyasa büyüklüğü,
itibar, deneyim gibi faktörler dikkate
alınarak belirlenmektedir. Libor’un
hesaplanması ise son derece basit bir
ortalama alma işlemidir. Tüm bankalar
tüm vadelerde borç vermeye razı oldukları
faiz oranını sisteme bildirirler. Thomson
Reuters tüm talepleri topladıktan sonra
bunları sıralar ve en yüksek %25 ile en
düşük %25’lik dilimleri çıkarır, ortada
kalan %50’lik dilimdeki rakamların
ortalamasını alarak Libor oranını ilan
eder.
Libor niçin önemlidir? Libor kısa
vadeli faiz oranları olarak tüm dünyanın
referans aldığı bir orandır. Bir çok
finansal türev ürün işlemi bu oranlar
dikkate alınarak gerçekleştirilir. Libor
özellikle ipotekli konut piyasası faiz
oranlarında da esas alınan bir göstergedir.
Neticede Libor doğrudan ya da dolaylı
olarak sokaktaki adama kadar çok büyük
bir kesimi ilgilendirmektedir.
1.6.2
012
0
-0,2
9
1.5.2
012
Merkez Bankası Başkanı Mervyn King ve
yardımcısı Paul Tucker ise ifadelerinde,
New York Fed’in uyarılarının zayıf
olduğunu ve hiçbir suiistimal iddiası
içermediğini ve faiz oranını belirlemenin
teknik zorluklarına işaret eden rutin
kaygıları ifade ettiğini söylediler. Ne
kadar doğrudur bilinmez ama İngiltere
Merkez Bankası’nın 20 Temmuz’da
yayınladığı belgeler, bu durumun
2007’den beri bilindiğini gösteriyor.
Görünen o ki yaşanan küresel finansal
kriz bankaları teknik yönü ağır basan
bir dizi kural dışı davranışa itmiş. İşin
içinde sayıları 18’i bulan dünyanın en
büyük bankalarının olması durumu daha
da karmaşık hale getiriyor. Financial
Times Gazetesi’nden Philip Augar
(29.06.2012) yazısında bu bankalar için
yönetilemeyecek ve düzenlenemeyecek
kadar büyük ifadesini kullanıyor.
Yine aynı gazeteden Patrick Jenkins
(17.07.2012) ise güvenilemeyecek kadar
büyük ifadesini kullanmış. Neticede Libor
skandalının aşırı risk almaya ve büyük
kârlar elde etmeye dayalı, ikramiye odaklı
bankacılık kültüründen kaynaklandığı
aşikâr. Kârların özelleştirilmesinin
(bireyselleştirilmesi), zararın ise kamuya
yüklenmesinin tüm sistemi çökertebilecek
bir istismar riski oluşturduğu artık açık
seçik görülüyor. Bazı kaynaklara göre
Libor’un mesnet teşkil ettiği işlemler
tutarının 600-800 trilyon dolar arasında
olduğu dikkate alınacak olursa, bu tür
işlemlerde çok küçük oynamalar (hileler)
yoluyla elde edilecek tatlı (ama haksız)
kazancın cazibesi iştahları kabartıyor,
adeta usulsüzlüğü teşvik ediyor. Olayın
patlak vermesinin ardından Barclays’in
çarptırıldığı cezanın ardından bankanın
hisse senedi fiyatlarında ve getirisinde
meydana gelen gelişmeler Grafik-5’de
gösterilmektedir.
hazırlanan 335 sayfalık rapor söz konusu
olayı tüm ayrıntıları ile ortaya koyuyor.
HSBC, 2.5 trilyon dolarlık aktifleri, 89
milyon müşterisi, 300 bin çalışanı ve 2011
yılında elde ettiği 22 milyar dolar kârı ile
dünyanın en büyük finansal kuruluşları
arasında yer alıyor. Orijinal adı Hong
Kong Shanghai Banking Corporation
olan banka 80 ülkede yüzlerce birimi
ile faaliyet göstermekte. HSBC Holding
olarak bilinen HSBC Grubun merkezi
Londra’da, bankanın CEO’su ise Hong
Kong’da. Bankanın ABD’deki ana ortağı
ise HBUS (HSBC Bank USA N.A.).
HBUS 470’ten fazla şube ağıyla ABD’de
faaliyet gösteriyor. Aktif büyüklüğü 200
milyar dolar ve 3.8 milyon müşterisi var.
Ulusal bankacılık yapma lisansı var ve
OCC denetimine tabi. HSBC, ABD’de
aralarında Marine Midland Bank ve
Republic National Bank of New York’un
bulunduğu birçok finansal kurumu satın
alarak büyüdü.
HSBC hakkında yapılan kara paranın
aklanmasına yönelik soruşturma
sürecinde altkomite bir çok iddianın yanı
sıra 1.4 milyon dokümanı inceledi. Bu
dokümanlar arasında banka kayıtları,
yazışmalar, e-postalar ve hakkında yasal
soruşturma açılmasını isteyen belgeler de
bulunuyor. Alt komite bu konuda HSBC
yetkilileri ile 75’ten fazla görüşme yaparak
raporu tamamladı.
İlk etapta 700 milyon dolar cezaya
çarptırılan HSBC’nin Meksikalı
uyuşturucu tüccarlarının paralarını
aklayarak sisteme sokma eylemine ilişkin
suçu sabit görüldü.
Söz konusu gelişmelerden sonra
HSBC’nin hisse senedi getirileri ve hisse
senedi fiyatının gelişimi Grafik-6’da yer
almaktadır.
New York Eyaleti Finansal Hizmetler
Departmanı (DFS) 14 Ağustos 2012 tarihli
duyurusunda Standard Chartered Bank’ın
İran’la yaklaşık 250 milyar dolarlık kara
para aklama işine girdiğini belirledi.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 37 DOSYA
Banka 340 milyon dolarlık bir para
cezasına çarptırıldı. Ayrıca SCB iki yıl
boyunca DFS’ye doğrudan bilgi verecek
ve DFS’nin denetim elemanları SBC’de
yerinden denetim yapacaklar. Yaklaşık
dokuz ay süren soruşturma esnasında
yaklaşık 30,000 e-posta, iç yazışma
ve doküman incelendi. Bugüne kadar
gizlenen 60,000 işlem yapıldığı tespit
edildi. Söz konusu işlemlerin tutarının
250 milyar dolar olduğu ve işlemlerin
İran kamu bankalarıyla gerçekleştiği
belirlendi. 2001-2010 arasındaki
dönemi kapsayan kara para aklama
işinden SBC’nin milyonlarca dolar para
kazandığı da raporda yer alıyor.
Bu gelişmeler üzerine SCB piyasa
değerinden 17 milyar dolar kaybetti.
Konu FBI tarafından da soruşturuluyor.
Para cezasının 1,5 milyar dolara
çıkabileceği, hatta SCB’nin ABD’de
bankacılık yapma lisansının iptal
edilebileceği dile getiriliyor. Bu
durumun gerçekleşmesi SCB’yi batma
noktasına bile getirebilir.
SCB, yaşanan gelişmeler karşısında
İranlı müşteriler ile tüm faaliyetlerini
beş yıl önce durdurduğunu ve bu
çerçevede hiçbir işlem yapmadığını,
bugüne kadar yaptığı işlemin ise 250
milyar dolar değil, 14 milyon dolar
olduğunu ifade etti. Bu arada ING
Bank’ın da kara para aklama suçundan
dolayı bu yılın ilk aylarında 619 milyon
dolar cezaya çarptırıldığını da ifade
etmeliyiz.
Söz konusu gelişmelerden sonra
Standard Chartered’in hisse senedi
getirileri ve hisse senedi fiyatının
gelişimi Grafik-7’de yer almaktadır.
ROYAL BANK
OF SCOTLAND
Son haber Royal Bank of Scotland’dan.
Aslında RBS’in bilgi teknoloji
sistemlerinin (IT) çöktüğüne ve sorunun
normal kabul edilemeyecek bir zaman
diliminde çözülememiş olmasına ilişkin
haberler zaman zaman gündemde
yer aldı. Financial Times gazetesi
yorumunda “RBS’in yazılım sisteminin
çökmesi uzun zamandır IT sistemlerini
ihmal edenler için bir uyandırma zili
oldu” yorumunda bulundu.
Sistemlerde meydana gelen arızanın
etkilerinin sanıldığından daha büyük
olabileceği dile getirildi. Zira ödeme
sistemindeki küçük bir aksaklığın etkisi
38 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
büyüyerek artabiliyor.
Bu tür olayların nedenleri muhtelif.
Özellikle gelişen teknoloji nedeniyle
bankaların kısa süreler içinde sistem
üzerine sistem inşa etmelerinin
kaçınılmaz olduğu bir dönemden
geçiliyor. Ancak kurulan sistemlerin ne
kadar sağlıklı işlediğine dair bir test süreci
yok. Diğer taraftan uzman kaynaklar
önümüzdeki on yıl içinde sistemlerini
iyileştirmeyen bankaların çok ciddi
sorunlarla karşılaşmasına da kaçınılmaz
olarak bakılıyor. Sistem üzerine sistem
inşa etmenin ardında yatan gerçek olarak
banka birleşmeleri ve devralmaları
gösteriliyor. Yetkili çevreler bankalar
başlarına ciddi bir olay gelmeden bu
konuda adım atmaya pek gönüllü değiller
diyor ve bankaları kolaycılığa kaçmakla
ve yeni sistemlere gereken yatırımı
yapmamakla suçluyorlar.
RBS’in maruz kaldığı olay ciddiye
alınması gereken büyüklükte. Zira sadece
RBS değil, bu banka ile yakın ilişki
içinde olan bankalar da ciddi seviyede
etkilenmiş durumda. NatWest, RBS ve
Ulster Bank’taki yaklaşık 17 milyon
hesap bu olaydan etkilenmiş bulunuyor.
Bu bankalar kapılarını işgününe denk
gelen Salı günü kapattılar ve sorunu
skandalların bİR
dİğerİ, teknolojİnİN
azİZLİĞİNE uğrayan
royal bank of
scotland oldu.
PİYASA hİÇBİR İhmalİ
cezasız bırakmıyor.
öngörü ve maharet ister. Bu konuda
yetişmiş deneyimli insan kaynağını
verimli kullanmak da kurumların
görevi. Farklı birikime sahip insanların
bir araya gelerek konuları tartışması
ve değerlendirmesi önemli. Finansla
ilgilenen her kurum en azından her
haftanın ilk günü ve gerek görüldükçe bu
SONSÖZ
Uluslar arası finans dünyasının büyük
oyuncuları, büyük hissedarlar ve
politikacılar arasında ne tür pazarlıkların
yapıldığını bilmek adeta imkânsız.
Bu nedenle önümüzdeki günlerde
çıkacak bazı kararların sürpriz karar
olması sürpriz sayılmamalı. Risklerin
çeşitlenerek arttığı
günümüzde risk duyarlılığının aksi
istikamette gidişi endişelendirici bir
gelişme.
HSBC - Fiyat
HSBC - Getiri
0.05
43
1.8.2
012
012
1.7.2
1.6.2
012
1.5.2
012
1.8.2
1.7.2
1.6.2
012
012
012
012
0
-0.05
38
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Grafik-7
STANDART CHARTERED - Getiri
STANDART CHARTERED - Fiyat
1600
0,1
0
1400
-0,1
-0,2
012
1.8.2
012
1.7.2
1.6.2
1.8.2
012
1.7.2
012
012
1.5.2
012
012
1.6.2
1.5.2
012
1200
Grafik-8
012
1.8.2
012
1.6.2
1.5.2
1.7.2
1.8.2
1.7.2
1.6.2
012
0
-0,1
012
15
012
0,1
012
20
012
THE ROYAL BANK OF SCOTLAND - Getiri
012
THE ROYAL BANK OF SCOTLAND - Fiyat
1.5.2
Küresel finansal krizin baş aktörleri
ABD ve İngiltere hem kendi içlerinde,
hem de birbirlerine karşı çözümü güç
olan problemler yaşıyor. Hangi bilgi
ya da haberin doğru olduğuna dair
çelişkiler giderek artıyor. Tereddütler
hisse senedi fiyatlarına yansıyor ancak
kısa sürede gerçekleşen beklenmedik iniş
çıkışlar kafaları karıştırıyor. Denetim
otoritelerinin ipin ucunu kaçırdıkları net
bir şekilde görünüyor. Sınır ötesi faaliyet
gösteren ve büyük paralarla oynayan
yatırım bankalarını tekrar kontrol altına
almak kolay görünmüyor. Türev işlemler
hacminin 1 katrilyon dolara dayandığı
finansal piyasalarda büyük oyuncuların
takibi, denetimi ve düzenlenmesi kısa
sürede gerçekleşecek gibi görünmüyor.
Tüm bu yaşananların bizim gibi
gelişmekte olan ülkeler tarafından iyi
takip edilmesi ve maruz kalınabilecek
riskleri belirlenmeye çalışılması ve
analiz edilmesi gerekiyor. Mevcut
bilgileri kullanarak mevcut olmayan
bilgilere ulaşmak bilgi, deneyim,
tür faaliyetlerde bulunmalı, piyasadan,
akademiden ve reel sektörden davet
edecekleri kişilerle verimli bir tartışma
platformu oluşturmalıdır. Yeri gelmişken
Rekabet Kurumu’nun, CreditAgricole
Yatırım Bankası Türk A.Ş.’nin tam
kontrolünün Standard Chartered Bank
tarafından devralınması işlemine izin
verdiğini de belirtelim.
Grafik-6
1.5.2
gidermek üç günlerini aldı. Buna rağmen
sorun tam anlamıyla giderilmiş değil.
Risk uzmanları problemin tahmin
edilebilir türde olduğunu söylüyorlar.
Zira büyük bankaların karmaşık IT
sistemleri eski/yeni bir çok sistemle
bağlantılı ve bunlardan birinde meydana
gelebilecek aksaklığın kısa sürede tüm
sistemi etkileyebileceği aşikâr. Bu tür
sorunların çözülmesindeki zorluk ise
seyir halindeki bir uçağın motorunu
tamir etmeye benzetiliyor. Böyle bir
durumda soruna müdahale tarzı sorunu
daha da kötüleştirebilir deniliyor. Bu gibi
durumları dikkate alan bankalar bu tür
girişimleri pazar günü sabahın erken
saatlerinde yapıyorlar (Salı günü değil).
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi RBS
bir de faiz oranı swapları ile ilgili hatalı
bir işlem nedeniyle 50 milyon sterlin
karşılık ayırdı. Ayrıca RBS’in Libor olayı
ile ilgili olarak da başı dertte. Bilgisayar
sistemlerindeki arıza nedeniyle 125
milyon sterlin karşılık ayıran banka bu
yılın ikinci yarısında da zarar ettiğini
açıkladı. Bankanın zarar ettiği en büyük
kalemler türev ürünler ve borçlarına
ilişkin dalgalanmalardan kaynaklanan
muhasebe zararları. RBS’in hisse senedi
fiyatlarında ve getirilerindeki değişimler
Grafik-8’de gösterilmektedir.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 39 RÖPORTAJ
Bülent Ertuna
FOREKSTE
TEK POZİSYONLA
KAZANMAK ZOR
Foreks piyasası SPK denetimindeki birinci yılını tamamladı. Gedik Yatırım Genel
Müdür Yardımcısı Bülent Ertuna, birinci yıl sonundaki izlenimlerini VOBJEKTİF ile
paylaşırken, bu piyasada profesyonel yatırımcının tek pozisyonda durmak yerine
nasıl riskten korunma stratejileri uyguladığını anlattı…
S
CEREN DİLEKÇİ
40 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
ermaye Piyasası Kurulu’nun denetime
geçen yıl geçen ve tebliği 31 Ağustos’ta
yürürlüğe giren foreks piyasasında bir yıl
geride kaldı. Önemli bir yatırımcı ilgisiyle
karşı karşıya kalan foreks piyasasında
işlem hacimleri, İMKB’de oluşan hacmin
üzerine çıktı. Bir yandan kaldıraçlı işlem
yapma kültürüne alışmaya çalışan Türk
yatırımcısı, diğer yandan da dünyanın
dört bir yanında sürekli işlem gören
ürünleri alıp satmaya başladı.
Bugüne kadar foreks piyasasında
işlem yapan yatırımcılara yönelik farklı
yorumlar yapıldı. Ancak dünyanın dört
bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de
yüksek risk-yüksek getiri arayışı içinde
olan yatırımcılar için önemli bir piyasa
kamu eliyle düzenlenmiş oldu. Dünyada
günlük işlem hacminin 4 trilyon dolar
düzeyinde seyrettiği foreks piyasasında
işlem hacmi Türkiye’de aylık bazda 120130 milyar TL düzeyinde bulunuyor. SPK
düzenlemesinin ardından atağa geçen
foreks piyasasında işlem hacmi yılın
ilk üç ayında 472 milyar TL’ye ulaşarak
326 milyar liralık hisse senedi işlem
hacmini geride bıraktı. Tüm bunların
tartışmaları arasında geçen birinci yılın
değerlendirmesini, konuyu en yakından
bilen isimlerden biriyle; Gedik Yatırım
Genel Müdür Yardımcısı Bülent Ertuna ile
konuştuk. Ertuna, regülasyonun ardından
yatırımcı güvenindeki artışla birlikte
yatırımcı sayısında yüzde 30-35 oranında
artış kaydettiklerini belirtti. Ertuna,
foreks piyasasında kendi hedeflerini de
anlatırken, önceliği kurumsal yatırımcı
ve hedge kültürüne verdiklerini aktardı.
İşte Ertuna’nın sorularımıza verdiği
yanıtlar…
Foreks piyasasında SPK
düzenlemesinin ardından nasıl bir
değişiklik gözlemlediniz?
Foreks piyasasını tebliğden önceki ve
sonraki dönem diye ikiye ayırmak gerek.
Önceki dönemde, regüle olmayan bir
piyasa olduğu için oyuncuların mevcut
aracı kurumlarla yaptığı çalışmalara
baktığımızda, o dönem büyük bir ilginin
olduğunu gördük. Bu regülasyonu
takiben bir çok kurum lisansı alıp, bu
işi regüle bir şekilde yapmak istedi.
Çünkü regülasyondan önce çalışmayı
düşünen ama tam bir kontrolü olmadığı
için çalışmayı bekleten bir takım
Fotoğraflar: Celal Yıldız
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 41 RÖPORTAJ
Bülent Ertuna
yatırımcılar regülasyondan önce
piyasaya girmemişti. Bu regülasyonun
arkasında ciddi bir yatırımcı atağı oldu.
Sonuçta, yatırımcıların teminat olarak
koydukları paraları güvence altındaydı
ve buna paralel ciddi bir hareket
gördük. Önümüzdeki dönemlerde de
yatırımcının ilgisinin devam edeceğini
öngörüyoruz. Tabii bu sonsuz bir hareket
değil. Piyasanın regüle olmasıyla birlikte
yatırımcı sayısında bir artış var ama yine
regülasyon sebebiyle bir düzen ortamının
oluşmasına paralel olarak bu servisi
42 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
arz eden aracı kurumların sayısında
da bir artış oldu. Dolayısıyla yatırımcı
potansiyeli olarak pasta büyüse de, bu
pastadan pay almak isteyen kurumların
sayısı da arttığından nete nette kurum
bazında çok büyük bir genişleme
öngörmüyoruz. Ama yatırımcı sayısında
bir artış kesinlikle söz konusu ve gelecekte
de aynı potansiyelin devam edeceğini
düşünüyoruz.
Regülasyondan sonra yatırımcı
sayısında yüzde kaçlık bir artış oldu?
Regülasyondan evvel çalışan bir
takım kuruluşlar regülasyonu takiben
çalışmayı durdurdular. Çünkü arkada
regülasyon olmaması, o tür yapıların
işine de geliyordu. Regülasyondan sonra
bir grup çıktı sistemden. Onlar yurtdışı
bacaklı firmalarla direkt konuşarak
çalıştılar, hala da devam ederler.
Genel olarak baktığınızda yatırımcı
sayısı olarak artışın yüzde 30-35’lerde
olduğunu söyleyebiliriz. Rakamı net
olarak ölçmek mümkün olmuyor. Bunun
bir istatistiği yayınlanmıyor. Bu bizim
FOREKS PİYASASINDA
İŞLEM HACMİNİN AYNI
İVMEYLE ARTACAĞINI
DÜŞÜNMÜYORUM. YILI
700 MİLYAR DOLARLA
KAPATABİLİRİZ.
duyularımız, algılarımızla yaptığımız
yorum. Çünkü bir yatırımcı birden çok
kurumla çalışabiliyor. Ben yatırımcı
sayımı rapor ediyorum, X aracı kurum
da rapor ediyor. Toplamına baktığınız
zaman bir sonuca varıyorsunuz
ama kesişen yatırımcılar var. Onu
bilemediğimiz için bu yüzdeyi çok net
söyleyemiyoruz ama gelen aramalardan,
yaptığımız açıklamalardan çıkardığımız
regülasyondan önceki döneme göre
yüzde 30-35’lik bir artış olduğu
yönünde.
Foreks piyasasının işlem hacmi ilk
çeyrekte ilk kez hisse senedi piyasasının
işlem hacmini geride bıraktı.
Yurtdışında en fazla işlem hacminin
yaratıldığı foreks piyasasından yeni yeni
verim almaya başladık. Bundan sonraki
çeyreklerde de benzer seyrin devam
edeceğini öngörüyor musunuz?
Yukarı yönlü bir ivme devam
edecektir ama bu hızla artacağını çok
öngörmüyorum. Hisse senedindeki
işlem hacmini çok rahatlıkla geçeceğini
söyleyebilirim ama burada da bir
doymuşluk var. Sonsuz bir yatırımcı
akışı söz konusu değil. Bir yatırımcı
iki ay işlem yapıyor, üç ay ara veriyor,
sonra yeniden işlem yapıyor. İlk
1-2 yıl yatırımcı girişi göreceğiz,
hacimde artış olacak ama toplamda
baktığınız zaman aynı ivmeyle devam
etmeyeceğini düşünüyorum. Benim
tahminim, altı ayın sonunda yaklaşık
300 milyar dolarlık kümüle hacim
olacağı yönünde. Yılın sonunu da 700
milyar dolar bir hacimle kapatabiliriz.
Gelecek yıl da artışımız devam eder.
Ondan sonra piyasadaki volatiliteyle
birlikte yorumlamaya başlayacağız. Şu
an piyasadaki volatilitenin ne olduğuna
bakmaksızın yatırımcılar merak edip
giriyorlar ama bir doymuşluk sınırına
geldiğimiz zaman aylık hacimleri
yatırımcıların giriş-çıkışından daha
çok, piyasada o ay gördüğümüz piyasa
hareketleri, dünyadaki makro ekonomik
gelişmeler yönlendirecektir. Volatilitenin
yüksek olduğu dönemler hacimler
yüksek olacaktır. Ama gelecek yıl
ortasına kadar giriş yılı. Ondan sonraki
dönemde piyasanın sakin olduğu, haber
beklentisinin olmadığı bir ay hacim
düşebilir. Ondan sonraki aşamada
eğer volatilite yükselirse bir önceki
ayın iki katı hacim görebileceğimizi
düşünüyorum.
Yaz dönemi sizin açınızdan nasıl geçti?
Haziran ayı iyi geçti. Temmuz ve
Ağustos ayları Ramazan’ın da etkisini
göz önüne aldığımız zaman hacimlerde
daralmanın yaşandığı aylardır. Tatil
döneminde yatırımcılar çok fazla işlem
yapmayı tercih etmiyorlar.
Foreks yatırımcının, hisse senedi
piyasasında işlem yapan yatırımcı kadar
kalıcılığı var mı? Genelde kısa sürede pes
edildiği yönünde bir yaygın kanı var.
Gedik Yatırım olarak bizim en çok çaba
sarfettiğimiz nokta orası. Hisse senedi,
banka yatırımcıları kalıcı oluyorlar. Döviz
işi yapan, ithalat ihracatla uğraşanlar
faaliyetleri devam ettiği sürece o hayatları
devam ediyor. Ama bireysel bacaklı
foreks yatırımcının maalesef kalıcılığı çok
uzun süreli olamıyor. Dünya istatistikleri
de bunu söylüyor. Çünkü kaldıraçlı
iş yapıldığı için yönün doğru tahmin
edilemediği, piyasaların öngörülemediği
dönemlerde, yatırımcıda yeterli bilgi ve
eğitim de yoksa, hızlı girişler oluyor ve
kayıplar büyük oluyor. Fakat kaldıraç
etkisi nedeniyle kazançlar da büyük
oluyor. Kazanca da kayba da etkisi
kaldıraçlı. Piyasa ters hareket ettiğinde
kaldıraçı hareket ettiremediği zaman
kaldıracın negatif etkisi nedeniyle uzun
süreli yatırımcıyı yatırımcı olarak görmek
çok mümkün olamıyor.
Bu noktada neler yapılması gerekli?
Yatırımcının bilgilendirilmesi
ve eğitimi çok önemli. Reklam
faaliyetlerinden çok daha fazla önem
verdiğimiz kısım, yatırımcıların
bilgilendirilmesi. Çünkü bir yatırımcıyı
ne kadar uzun süre işlem yapar
şekilde sistemin içinde tutabilirsek,
(bu da yatırımcıya para kazandırarak
olur) verdiğimiz piyasa öngörülerini
yatırımcıya işlem yaptırmak için değil
de işlem yaptığında para kazanmasına
yönelik öngörüleri paylaştığınız zaman
olur. Bazı dönem yatırımcıya şunu
demeniz gerekiyor. Bir öngörü yok
piyasanın gideceği yeri bilmiyorsunuz.
Bunu öngördüğünüz zaman yatırımcıya
‘Biraz duralım şu kararın açıklamasını
bekleyelim’ diyebilmek çok önemli.
Yatırımcıya bunu yönlendirdiğiniz
dakikada eğer tahmininiz yanlışsa
çok fazla kurşun yok. Yatırımcı üç
kere yanlış yere trade ettiği dakikada
kayıpları büyük olabiliyor. Biz bugünden
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 43 RÖPORTAJ
Bülent Ertuna
yarına değil de genel perspektife bakıp
yorumlar vermeye dikkat ediyoruz.
Özellikle arkadaşlarıma ricam, eğer
bir öngörü yoksa sırf işlem yaptırmak
için yatırımcıya bir yön kesinlikle
söylememeleri yönünde.
Yatırımcılara yönelik eğitim
programları yapıyor musunuz?
İnternet üzerinden eğitim portalımız
var. Onun üzerinden düzenli olarak
şubelerimize ve yatırımcılarımıza bu
eğitimi açıklıyoruz. Nasıl çalıştığı ve
teknik terimler hakkında bilgi veriyoruz
ve bunu düzenli olarak yapıyoruz. Benim
kişisel görüşüm, yatırımcının varlığını
uzun süreli sürdürebilmemiz için eğitimi
çok ön planda tutmak gerekiyor.
Foreks piyasalarında işlem yapan
yatırımcı profilini nasıl tanımlarsınız?
Foreksi zaten risk almayı seven
yatırımcılar kullanıyor. Kaldıraç etkisi
belli bir miktarın ötesinde yatırımcıya
risk aldırıyor. En üst kaldıraç sınırını
kullanmayıp daha alt seviyelerdeki
kaldıraç miktarını bize ayarlattırıp
sistem üzerinden işlemi o şekilde
yaptıran çok az yatırımcı görüyoruz.
SPK’nın izin verdiği en yüksek kaldıraç
sınırı 1’e 100. Yatırımcılarımızın çok
önemli bir kısmı o kaldıraç oranın
tanımlı olmasını ve gerekli dakikada
oradan işlem yapmayı istiyor. Dolayısıyla
evet yatırımcılar risk almayı seviyor.
Çok nadir bilinçli, gerçekten dataları
takip edip, dünya üzerindeki makro
gelişmeleri takip edip ona göre pozisyon
alan yatırımcılardan ben kaldıracı 100
olarak kullananı çok görmüyorum.
Genelde 1:40, 1:50, mutlaka bir
güvenlik sınırı arkada bırakarak
işlem yapmaya gayret ediyorlar. Ama
foreks yatırımcısı doğası risk almayı
seven bir yatırımcı tipi. Amaçları ister
istemez karlılıklarını kaldıraç etkisiyle
arttırmak oluyor. Tersinin olmaması
hepimizin isteği, çünkü sonuçta onlar
bizim yatırımcılarımız. Burada marketmaker’lık adına baktığınız zaman
benim yatırımcımın kaybettiği para, ben
işlemlerin önemli bir kısmını markette
kapattığım için benim kazancım
olmuyor, işlem bazında bana kalan
komisyondan kazandığım para. Bu
bazda baktığımda yatırımcılarımın uzun
süre yaşıyor ve para kazanıyor olması
bizim görmek istediğimiz görüntü.
44 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
YATIRIMCI RİSKİ ÇOK
SEVİYOR. AMA BİLİNÇLİ,
GERÇEKTEN VERİLERİ
TAKİP EDEN YATIRIMCI
1:100 KALDIRAÇ
KULLANMIYOR.
Yatırımcılar en fazla hangi ürünlere
yöneliyorlar? Ürünler arasında
korelasyon gözlemliyor musunuz?
Toplam işlem hacminin yüzde 40’ını
Eur/Usd paritesi oluşturuyor. Bunu
yüzde 17 ile Altın Dolar takip ediyor.
Üçüncü sırada ise yüzde 10 ile GBP USD
paritesi yer alıyor. Bu üç işlem aracı,
toplam hacmin yaklaşık yüzde 70’ini
oluşturuyor.
Benim tanımlamaya çalıştığım
bilinçli yatırımcı grubu portföylerini
sepet mantığıyla takip eden yatırımcı
grubu oluyor. Hiç birinde tek euro/
dolar pozisyonu yok. Evet bir korelasyon
var. Ürünler arasındaki korelasyon,
yatırımcının risk algısı ve portföyünü
nasıl oluşturmak istediği ile alakalı
oluyor. Euro/Dolar paritesinde işlem
yapan bir yatırımcı aynı zamanda
altın pozisyonu da taşıyor. Çünkü bir
noktada baktığınız zaman birbirlerini
hedge eden işlemler. Aynı şekilde Euro/
TL ve Dolar/TL’ye baktığınız zaman bu
noktada da kendini sepet mantığıyla
hedge etmeye çalışan yatırımcılarımız
var. Daha komplike çalışanlar da var.
Yatırım sepetleri içerisinde altın olup,
altınla birlikte Euro/Dolar olup buna ters
korele çalışan başka para birimleri ve
emtiaları da içine sokan daha kompleks
yatırımcılarımız da var. Onlar baktığınız
zaman gerçek anlamda profesyonel
yatırımcılar. Euro/Dolar çok hızlı hareket
ettiği zaman ‘çok güzel para kazandım’
şeklinde olmuyor. Diğer taraftakiler
ters bacağında kaybedebiliyorlar ama
toplamda bu tür yatırımcıların çok büyük
paralar kaybetmesi mümkün olmuyor.
Çünkü baktığınız zaman bir tür doğal
hedge ile hareket ediyorlar.
Yatırımcıların anlamakta zorlandığı
konular neler?
Dünya üzerinde işlem yapmanın çok
beynelminel kuralları var. Bu kuralları
bilmeden trade etmeye başlamak riskli
ve yatırımcıya zarar verir. Bir pozisyon
aldığınız dakikada o pozisyon kara
gittiğinde insanın psikolojisi gereği
o pozisyon hemen kapatılır. Fakat
baktığınızda zarar ettiği zaman insan
psikolojisi gereği kendi yaptığına
inançtan dolayı ‘Birazdan döner, piyasa
hareketini tersine çevirir’ mantığıyla
gitmemesi gereken yere kadar zararı
tutar. Burada yatırımcıların en çok
anlamayı istemeyecekleri, trade’in
birinci kuralı stop seviyesidir yani
zararı durdurma seviyesi anayasa
gibidir. Bugün bu işten çıkan bankaya
dönün döviz masalarındaki traderların
temel işi banka adına pozisyon alıp
bankaya para kazandırmaktır. Yönetim
kurulunun kendilerine verdiği birinci
madde stop-loss seviyesidir. Buna
uymak zorundadırlar. Yatırımcılarımıza
verdiğimiz eğitimlerde bunu vurgulamaya
çalışıyoruz. Bununla birlikte en çok
yatırımcıya anlatma zorlandığımız kısım
şu. Bu piyasa OTC, tezgahüstü bir piyasa.
Bu piyasanın açılış-kapanış saati esasında
yok. Beş gün 24 saat diyoruz. Cuma
akşamı kapanıyor, Pazartesi açılıyor
ama borsa denetlemesinde çalışan bir
piyasa olmadığı için likidite nerdeyse
fiyat da orda. Borsa kökenli bir yatırımcı
borsada işlem yaptığında, herhangi
bir kağıdı almak istediğinde ve emir
bıraktığında emri bıraktığı seviyeden
geçer. Çünkü yaptığı iş, borsanın
denetiminde olan listelenmiş bir iştir.
Burada yatırımcı emri bırakır, eğer orada
fiyat oluşmamışsa emrin niteliğine göre
emri bıraktığı yerden farklı bir yerden
emri gerçekleşebilir. Yatırımcılar eğer
geçmişlerinde bir hisse tecrübesi varsa
bu konuyu algılanmak konusunda
zorlanıyorlar.
Forekste tüm kurumlar hemen hemen
aynı hizmeti veriyorlar. Yatırımcılara
daha farklı hangi unsurları sunan
kurumların öne çıkmasını beklersiniz?
Yatırımcı potansiyeli ve mevcut
yatırımcılara baktığınız zaman
hala yüzde 99 düzeyinde bireysel
yatırımcılardan oluştuğunu görürsünüz.
Biz kurumsal yatırımcıları bu sistemin
içerisine koymaya çalışıyoruz. Tüm
yaptığımız altyapı yatırımları, fiyatlama
teknikleri, ürün gamı gelecek dönemde
oluşturmayı planladığınız kurumsal
yatırımcılara uygun olarak planlanıyor
şu an. Bu ilk önce piyasanın çok
derinleşmesini sağlayacak. Çünkü
hacimli bir kurumsal yatırımcı belki
de 100 tane bireysel yatırımcıya denk
oluyor. Hele kurumsal yatırımcı bunu
hedge için yapıyorsa para kayıplarını
çok minimal noktada görmeye başlıyor.
Çünkü hedge için yapılan bir noktada
para kaybı söz konusu değildir. Karşı
pozisyonunun olabilecek bir riske karşı
ters işlemini yapmaktır. O dakikada bir
zarar varsa o zarar sabitlenir. Ne kar
ne de zarar edebilir. Gelecek dönemde
yatırımcıların bizi seçmesi için ön plana
çıkaracağımız en önemli konu, kurumsal
yatırımcıları bu oyunun içine almak.
Amacımız gelecek dönemde Türkiye’de
bu bacağın öncülüğünü yapmak. Benim
kurmaya çalıştığım yapı buna dayanıyor.
O zaman ancak özel bir pazarlama
stratejisi güdebilir, yatırımcı bazlı ürün
geliştirebilirsiniz. Diğer tarafta bireyselde
kitlesel bir pazarlama yapıyorsunuz.
Yatırımcı daha çok ürününüze uyuyor
ama kurumsal bazda gittiğiniz zaman
yatırımcının oluşabilecek hacmine göre
ürünü siz yaptırabilirsiniz. Bizim ileriki
dönemde farklı olacağımız kısım bu.
Kurumsal yatırımcıları bünyenize
çekmek için özel çalışmalarınız var mı?
Platformumuzun içeriğine baktığınız
zaman emtia, altın ve döviz noktasında
çok ciddi sayıda ürün mevcut. Bununla
birlikte kurumsal yatırımcılarımızdan
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 45 RÖPORTAJ
Bülent Ertuna
gelen hedge taleplerini fiyat aldığımız
kurumlarla konuşarak ve fiyat yaparak
yatırımcılara çeşitli ürünler sunuyoruz.
Şu an da net bir şekilde ortaya çıkıp
kurumsal yatırımcılara yönelik bir reklam
faaliyeti açıkçası şu an götürmüyoruz
ama kurumun ilişkisi olduğu bir takım
kurumsal firmalara yapabildiğimiz
ürünleri sunup işlem yapmaya çalışıyoruz.
Yatırımcı profilinize baktığınızda
hedge ve spekülatif amaçlı işlem
yapanların oranı nedir?
Spekülatif amacı tanımlamak
gerekirse, sizin arka tarafta pozisyonunuz
yokken sıfırdan açtığınız her pozisyon
spekülatiftir, bir öngörüye dayanır. Çok
çok büyük bir yüzdesinin spekülatif
amaçlı olduğunu görüyoruz. Yatırımcının
amacı, kaldıracı kullanarak kendi
öngörüsünün karşısında para kazanmaya
çalışarak işlem yapmak oluyor. Hedge
amaçlı işlem yapan yatırımcı sayımız
hacim olarak baktığınızda fena bir hacim
değildir ama yatırımcı sayısı olarak
baktığınızda yüzde 98’i bu işi spekülatif
amaçlı, yüzde 2’lik kısmı hedge amaçlı
yapıyor. Ben, Gedik Yatırım’ın Türkiye
ortalamasını yansıttığını düşünüyorum.
Kurumsal bazda işlem yapan benim
bildiğim foreks alanında başka aracı
kurum yok. Bir İş Yatırım bu alanda öne
çıkıyor. Foreksten evvel de bir takım
faaliyetleri vardı. Foreksle alakalı değil, o
kurum yaklaşımıyla alakalı bir nokta.
Yatırımcıların hedge amaçlı işlem
yapmayı tercih etmemelerinin nedenleri
nelerdir? Hedge amaçlı yapılan işlem
hacmini arttırmak için neler yapılması
gerektiğini düşünüyorsunuz?
Hedge amaçlı yapılan işlemlerin
hacimlerinin düşük olması sadece foreks
ile ilgili bir sorun değil bankaların da
gündemini meşgul eden bir sorun.
İki temel sebebi var: Bunlardan biri,
şirketlerin bilançolarında taşıdıkları
riski hedge etme alışkanlarının
olmamasından kaynaklanıyor. Biz ulus
olarak bu tür riskleri kapatmak yerine
taşımayı tercih ediyoruz. Bu sebeple
aslında biraz da bizlerde gizli. Hedge
işlemlerini bir tür sigorta işlemi olarak
görmek mümkün. Gelişmiş ülkelerdeki
poliçe yaratma oranlarını ülkemiz ile
kıyasladığımızda sorunun cevabı verilmiş
oluyor. Diğer bir sebepte 2001 yılındaki
kur rejimi değişikliğinden bu yana 2006
46 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
yılındaki gelişmekte olan ülkeler krizi
ve 2008 deki global kriz hariç döviz
kurlarının devamlı aşağı yönlü hareketi
ülkemizde hedge e dayalı işlemlerin
gelişmesini yavaşlatmıştır. Hedge
işlemlerinin gelişimi için, kariyerim
boyunca gözlemlediğim en temel faktör
eğitimdir. Şirketlerin sadece faaliyetlerine
odaklanmalarını ve sadece buradan para
kazanmaya yönelmelerini sağladığınızda
hedge doğal bir sonuç olarak zaten
gündeme gelmektedir. “Piyasa hareketleri
faaliyet gelirlerinizi alıp götürmesin”
temel yaklaşım olduğunda hedge işlem
hacimlerinde ciddi bir yükseliş olacağı
kesindir. Bu konuda ülkemizin potansiyeli
de oldukça yüksektir.
Türkiye’de bu konuda daha fazla
adım atılması gerektiğini düşünüyor
musunuz?
Bence yatırımcıyı oldukça koruyan
bir regülasyon mevcut. Tebliğden
önce yatırımcı parasını aracı kuruma
gönderiyordu. Aracı kurumun
yatırımcının parasını nereye teminat
olarak gönderdiği tamamen bir soru
işaretiydi. Kısacası parayı gönderenle
aracı kurum arasında ciddi bir güven
ilişkisinin olması gerekiyordu. Yeni
tebliğle bu durum ortadan kalktı. Otorite
kuruluş dedi ki, yatırımcının teminatı
Takasbank’tadır yani devlettedir. Bu
anlamda baktığınızda yatırımcının en
önemli varlığı marjini yani koyduğu
paradır. Dolayısıyla yatırımcıların sayısını
arttırmak için daha oraya yönelik bir
şey işe yaramayabilir. Çünkü gerçekten
güvendeler. Aracı kurumları bu işe
girmek için cazip hale getirebilecek aracı
kurumlar lehine düzenleme yapılabilir.
Alt yapı zorunlamaları mevcut. Bu işi
belli bir sermaye gücü ve yatırımı olan
kurumların devam ettirmesinden dolayı
tebliğde yer almasını doğru buluyorum.
Hamama giren terler diye bir tabir
vardır. Bu iş böyle bir iş. Yurtdışındaki
kurumları inceleyelim, gece telefonu
kaldırdığınız zaman size 24 saat destek
verecek biri var. Çünkü işin doğası bu.
Asya güneş doğuş-ABD güneş batış
arasında bir piyasa. Bunun doğası var,
başka olabilecek yolu yok. Çünkü karşıda
yatırımcı var. Yatırımcının talebi geldiği
dakikada, gececi arkadaştan o emri
iletebilmesini sağlamam benim şart.
Bu servisi veremiyorsan bu işi esasında
yapmamak gerekiyor. Aynı şekilde
ben karşıda çalıştığım iş ortaklarından
da bu servisi istiyorum. Çünkü benim
buradaki arkadaşım telefonu kaldırdığında
karşı tarafta da birini bulabilmeli. Biz
de karşı tarafta çalıştığımız kurumları
seçerken o şekilde bakıyoruz. Biraz daha
kurumsallaşmaya gidilmesi gerekebilir,
yatırımcıyı koruyacak daha katı önlemler
gelebilir. Ama bunun yanında belli
tanımlamalara aracı kurumlar lehine
esneklikler getirilebilir. Yatırımcı rahat,
güvende. En önemli şeyi parası, teminatı
Takasbank’ta duruyor. Ne olursa olsun ben
orada o parayı götüren, yatırımcıya geri
getiren yerim. Yatırımcı şu an bir aracı
kurum riskini taşımıyor. Dolayısıyla bence
çok yeterli. Yatırımcı girişini sağlayan en
önemli faktörlerden biri de bu.
Foreks piyasasında bir kurum riski
öngörüyor musunuz? Bu bağlamda
aracı kurumlarda olası riskler için neler
söylenebilir?
Kaldıraç etkisi nedeniyle çok ciddi
bir iş. Bu işi yapan kurumların temel
anlamda buradaki riskleri yatırımcılarına
açık açık anlatmaları gerektiğini,
yatırımcının tamamen bilinçlendikten
sonra işlem yapması gerektiğini savunan
bir kişiyim. Hiçbir zaman yatırımcının ne
kadarını anladığından emin olamazsınız
ama en azından bu işi pazarlayan, bu
camiada faaliyet gösteren pazarlamacı
ve satışçıların çok rahat bir şekilde
bunu yatırımcıya anlatıp anladıklarına
kani olduklarının çok önemli olduğunu
düşünüyorum.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 47 DOSYA
opsİyonda
kazandıran
stratejİler
Endeksin kısa vadede durağan, uzun vadede hareketli olacağını mı
düşünüyorsunuz? Veya kısa vadede hareket, uzun vadede durağan seyir. Opsiyon
stratejileri ile her durumda kazanma ve zarar sabitleme şansınız var...
E. Tolga Uysal
VOB Proje ve Ürün Geliştirme Müdürü
N. Ceren Dağlı
VOB Proje ve Ürün Geliştirme Müdürlüğü
Uzman Yardımcısı
[email protected]
B
ir önceki sayıda opsiyonların gizemli
dünyasının kapılarını aralamış ve sizlerle
temel opsiyon stratejilerini paylaşmıştık.
Bu stratejiler piyasanın sadece bir yöne
gideceği beklentisi altında bir ya da birden
fazla opsiyon sözleşmesi kullanılarak
oluşturulan stratejilerdi. Ancak finansal
piyasalarda çoğu zaman piyasanın hangi
yöne gideceğini belirlemek kolay değildir.
Opsiyon sözleşmelerini kullanarak
piyasanın hem yukarı hem de aşağı yönlü
hareketinde kar elde etmek mümkündür.
Hatta piyasanın çok hareketli olduğu
ya da tam aksine çok durağan olduğu
zamanlarda bile bu stratejileri
uygulayarak gelir elde edilebilir.
Bu sayıda temel opsiyon stratejilerine
oranla daha karmaşık bir yapıya
sahip olan ileri opsiyon stratejilerini
ele alacağız. İleri opsiyon stratejileri
isminden de anlaşıldığı gibi temel opsiyon
stratejilerinden biraz daha kapsamlı
olup aslında birden fazla temel opsiyon
48 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
stratejisinin bir arada kullanılmasıyla
oluşturulmaktadır. Yapısal anlamda
ne kadar daha karmaşık görünse de bu
stratejiler yatırımcılara birçok fırsatı da
beraberinde sunmaktadır.
İleri Opsiyon Stratejileri
1. Uzun Pozisyonlu Pergel Stratejisi
Ne Zaman Kullanılır? İMKB30
endeksinin yönü fark etmeksizin çok fazla
değişeceği bekleniyorsa
Avantajı: Endeksin her iki yöne de
hareket etmesi durumunda kar elde etme
imkanı
Nasıl Oluşturulur? Vadesi ve kullanım
fiyatı aynı olan bir alım ve bir satım
opsiyonu satın alınır
Kar: Sınırsız
Zarar: Sınırlı (Ödenen Toplam Prim)
Örnek:
Temmuz ayı itibariyle Ağustos vadeli
VOB-İMKB30 vadeli işlem sözleşmesi
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 49 DOSYA
73,000 seviyelerindeyken uzun pozisyonlu
pergel stratejisi oluşturmak isteyen
yatırımcının 73,000 kullanım fiyatlı
Ağustos vadeli İMKB30 alım ve satım
opsiyonlarının her birini 2,70 TL’den
satın aldığını ve opsiyonların çarpanı
da 100 olduğundan toplam 540 TL (2,70
TL*2*100) prim ödediğini varsayalım.
Grafik 1’de görüldüğü gibi uzun
pozisyonlu pergel stratejisi aslında bir
önceki sayıda anlattığımız alım opsiyonu
alınması ve satım opsiyonu alınması
stratejilerinden oluşmaktadır. Eğer
bu iki stratejiyi birbirinden bağımsız
olarak düşünürsek; İMKB30 endeksi
73,000 seviyesinin altındayken 73,000
kullanım fiyatlı alım opsiyonu içsel
değersiz olacağından opsiyonu alan
yatırımcı opsiyonu kullanmayacak ve
ödediği prim olan 270 TL kadar zarar
edecektir. Fakat İMKB30 endeksi 73,000
seviyesinin üzerindeyken opsiyon içsel
değerli olacağından yatırımcı opsiyonu
kullanacak ve İMKB30 endeksi 73,000
seviyesinin ne kadar üzerine çıkarsa o
kadar fazla kar elde edecektir.
Diğer yandan; İMKB30 endeksi 73,000
seviyesinin üzerindeyken 73,000 kullanım
fiyatlı satım opsiyonu da içsel değersiz
olacağından bu opsiyonu alan yatırımcı
opsiyonu kullanmayacak ve yine ödediği
prim olan 270 TL kadar zarar edecektir.
İMKB30 endeksi, opsiyonun kullanım
fiyatı olan 73,000 seviyesinin altına
indiğinde ise satım opsiyonu içsel değerli
hale gelecek ve yatırımcı kar elde etmeye
başlayacaktır.
Örneğimizde İMKB30 endeksi
kullanım fiyatı olan 73,000 seviyesinin
üzerindeyken alınan alım opsiyonu
kar getirmeye başlarken alınan satım
KISA POZİSYONLU
PERGEL STRATEJİİSİ,
ENDEKSLERİN DURGUN
OLDUĞU DÖNEMLERDE
OPSİYON PRİMİ İLE
PARA KAZANMA
İMKANI SAĞLAYABİLİR.
opsiyonu içsel değersiz olduğundan
yatırımcı 270 TL zarar eder. Diğer yandan,
İMKB30 endeksi 73,000 seviyesinin
altındayken alınan satım opsiyonunda
kar elde edilirken, alınan alım opsiyonu
içsel değersiz olacağından 270 TL
zarar elde edilir. Diğer bir deyişle, bu
stratejide İMKB30 endeksi kullanım
fiyatının üzerinde ya da altında olursa
yatırımcı aldığı opsiyon sözleşmelerinin
birinden dolayı kar elde etmeye başlar.
İMKB30 endeksi kullanım fiyatından
ne kadar daha fazla yüksek ya da düşük
olursa yatırımcı o kadar fazla kar elde
eder. Örneğin İMKB30 endeksi 60,000
seviyesine düşerse yatırımcının almış
olduğu alım opsiyonu içsel değersiz
olacağından yatırımcı opsiyonunu
kullanmayacak ve ödediği prim tutarı
olan 270 TL kadar zarar elde edecektir.
Fakat diğer taraftan almış olduğu satım
opsiyonu içsel değerli olduğundan
yatırımcı opsiyonunu kullanacak ve
opsiyonun içsel değeri olan 1.300 TL
((73,000-60,000)*100) kadar kar elde
edecektir. Bu opsiyonu almak için en başta
270 TL ödediğinden, İMKB30 endeksi
Kar/Zarar
opsiyonunun alınması
opsiyonunun alınması
750
Kar: Sınırsız
500
Zarar: Ödenen Toplam Pirim
250
65,000
-270
67,500
70,000
73,000
76,000
79,000
82,000
-540
1.Seviye
Kar/Zarar=0
2.Seviye
Kar/Zarar=0
50 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
KAR
ZARAR
KAR
Dayanıklı Varlık
Fiyatı
60,000 seviyesindeyken yatırımcının net
karı 760 TL (1.300 TL-540 TL) olacaktır.
Örneğimizde uzun pozisyonlu pergel
stratejisinde yatırımcının maksimum
zararı endeksin opsiyonların kullanım
fiyatı olan 73,000 seviyesine eşit olduğu
İMKB30 seviyesinde ortaya çıkmaktadır
ve yatırımcı ödediği toplam opsiyon primi
olan 540 TL kadar zarar etmektedir.
Diğer taraftan uzun pozisyonlu pergel
stratejisinde yatırımcının kar/zararının
sıfır olduğu İMKB30 endeksi seviyeleri
aşağıdaki şekilde hesaplanabilir:
1.Seviye:
Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon
Primi= 0
(Satın Alınan Alım Opsiyonunun İçsel
Değeri+ Satın Alınan Satım Opsiyonun
İçsel Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen
Prim)
(0+ ((73,000-67,600)*1*100))+(0-540)=0
Kar/Zarar
opsiyonunun alınması
2.Seviye:
Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon
Primi= 0
(Satın Alınan Alım Opsiyonunun İçsel
Değeri+ Satın Alınan Satım Opsiyonun
İçsel Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen
Prim)
(((78,400-73,000)*1*100)+0)+(0-540)=0
opsiyonunun alınması
750
500
Kar: Sınırsız
Zarar: Ödenen Toplam Pirim
250
65,000
-270
67,500
70,000
73,000
76,000
79,000
82,000
Dayanıklı Varlık
Fiyatı
-540
1.Seviye
Kar/Zarar=0
KAR
2.Seviye
Kar/Zarar=0
ZARAR
67,600
KAR
78,400
İMKB30 Endeksi
Seviyesi
67,600-78,400 bandının dışında her fiyat
seviyesinde yatırımcı ödediği primlerin
maliyetini de çıkarıp kar elde etmektedir.
2.Kısa Pozİsyonlu
Pergel Stratejİsİ
Ne Zaman Kullanılır? İMKB30
endeksinin çok fazla değişmesi
beklenmiyorsa
Avantajı: Endeksin durağan olduğu
dönemlerde de opsiyon primi ile gelir elde
etme imkanı
Nasıl Oluşturulur? Vadesi ve kullanım
fiyatı aynı olan bir alım ve bir satım
opsiyonu satılır
Kar: Sınırlı (Alınan Toplam Prim)
Zarar: Sınırsız
Örnek:
Kısa pozisyonlu pergel stratejisi aynı anda
alım opsiyonu satılması ve satım opsiyonu
satılması stratejilerinden oluşmaktadır.
Bir önceki örnekte olduğu gibi
Temmuz ayı itibariyle Ağustos vadeli
VOB-İMKB30 vadeli işlem sözleşmesi
73,000 seviyelerindeyken endeksin
çok fazla değişmeyeceğini düşünen bir
yatırımcı kısa pozisyonlu pergel stratejisi
oluşturarak aldığı opsiyon primleri ile
gelir elde edebilir. Yatırımcının 73,000
kullanım fiyatlı Ağustos vadeli alım ve
satım opsiyonlarını sattığını varsayalım.
Opsiyonların primi 2,70 çarpanları da
100 olduğundan işlemin gerçekleştiği
gün yatırımcının hesabına 540 TL (2,70
TL*2*100) gelir olarak yansır.
Bu stratejide yatırımcının kar elde
edebilmesi için İMKB30 endeksinin çok
fazla hareket etmemesi gerekir. Grafik
2’de görüldüğü gibi İMKB30 endeksi
73,000 seviyesinin altındayken alım
opsiyonun içsel değersiz olduğundan
karşı taraf opsiyonu kullanmaz ve
yatırımcı baştan almış olduğu opsiyon
primi olan 270 TL kadar kar elde eder.
Fakat yatırımcının satmış olduğu satım
opsiyonu içsel değerli olduğundan karşı
taraf bu opsiyonu kullanır ve yatırımcı
zarar eder. Diğer yandan, İMKB30
endeksi 73,000 seviyesinin üzerindeyken
yatırımcının satmış olduğu satım
opsiyonu içsel değersiz olduğundan karşı
taraf opsiyonu kullanmaz ve bu durumda
yatırımcı 270 TL kar elde ederken, satmış
olduğu alım opsiyonu bu kez içsel değerli
olduğundan zarar eder. Bu nedenle, kısa
pozisyonlu pergel stratejisinde İMKB30
endeksinin opsiyonların kullanım
fiyatına eşit olduğu seviyede yatırımcı
maksimum kar seviyesine ulaşır ve almış
olduğu toplam prim olan 540 TL kadar
kar elde eder.
Eğer yatırımcının beklentilerinin
tam tersi olarak İMKB30 endeksi,
opsiyonların kullanım fiyatı olan 73,000
seviyesinden çok fazla uzaklaşırsa
yatırımcı zarar etmeye başlar. Örneğin,
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 51 DOSYA
Kar: Ödenen Toplam Pirim
Kar/Zarar
ENDEKSLERDE AŞAĞI
YA DA YUKARI YÖNLÜ
YOĞUN HAREKET
BEKLENTİSİ İÇİNDE
OLAN YATIRIMCI İÇİN:
UZUN POZİSYONLU
ÇANAK STRATEJİSİ
Zarar: Sınırsız
540
opsiyonunun satılması
270
65,000
67,500
70,000
73,000
76,000
79,000
82,000
Dayanıklı Varlık
Fiyatı
-500
1.Seviye
Kar/Zarar=0
2.Seviye
Kar/Zarar=0
opsiyonunun satılması
endeksin 85,000 olduğu seviyede
3.Uzun Pozİsyonlu
yatırımcının satmış olduğu satım opsiyonu Çanak Stratejİsİ
içsel değersiz olacağından karşı taraf bu
Ne Zaman Kullanılır? İMKB30
ZARAR
KAR
ZARAR
opsiyonu kullanmayacak ve bu durumda
endeksinin yönü fark etmeksizin endeksin
da yatırımcı almış olduğu 270 TL’lik
çok fazla değişeceği
İMKB30bekleniyorsa
Endeksi
opsiyon primi kadar kar
elde
edecektir.
Avantajı:
Endeksin
her iki yöne de
Seviyesi
67,600
78,400
Fakat endeks 85,000 seviyesindeyken
hareket etmesi durumunda kar elde etme
yatırımcının satmış olduğu alım opsiyonu
imkanı
içsel değerli olacak ve karşı taraf opsiyonu
Nasıl Oluşturulur? Vadesi aynı,
kullanacaktır. Böylelikle de yatırımcı
kullanım fiyatı farklı olan bir alım ve bir
opsiyonun içsel değeri olan 1.200 TL
satım opsiyonu satın alınır
((85,000-73,000)*100) kadar zarar
Kar: Sınırsız
edecektir. Ayrıca alım opsiyonunu satarken Zarar: Sınırlı (Ödenen Toplam Prim)
başta kendisine 270 TL’lik prim ödemesi
ÖrneK:
yapıldığından toplamda 660 TL (-1.200 TL
Temmuz ayı itibariyle Ağustos
+540 TL) kadar zarar elde edecektir.
Kısa pozisyonlu pergel stratejisinde
vadeli VOB-İMKB30 vadeli işlem
yatırımcının kar/zararının sıfır
sözleşmesi 73,000 seviyelerindeyken,
olduğuİMKB30 endeksi seviyeleri
çanak stratejisini oluşturmak isteyen
aşağıdaki şekilde hesaplanabilir:
yatırımcının 76,000 kullanım fiyatlı alım
opsiyonunu 1,5 TL ve 67,500 kullanım
1.Seviye:
fiyatlı satım opsiyonunu da 0,7 TL prim
Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon
ödeyerek satın aldığını varsayalım.
Primi= 0
Bu durumda işlemin gerçekleştiği ilk
(Satılan Alım Opsiyonunun İçsel Değeri+
Satılan Satım Opsiyonun İçsel Değeri)+
(Alınan Prim+ Ödenen Prim)
(0+ (-((73,000-67,600)*1*100)))+(540+0)=0
Kar: Ödenen Toplam Pirim
Kar/Zarar
Zarar: Sınırsız
540
2.Seviye:
Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon
Primi= 0
(Satılan Alım Opsiyonunun İçsel Değeri+
Satılan Satım Opsiyonun İçsel Değeri)+
(Alınan Prim+ Ödenen Prim)
((-((78,400-73,000)*1*100)+0))+( 540+0)=0
67,600-78,400 bandının dışında her fiyat
seviyesinde yatırımcı zarar edecektir.
opsiyonunun satılması
270
65,000
-500
anda 220 TL (1,5 TL*1*100+0,7*1*100)
yatırımcının hesabına gider olarak
yansıyacaktır.
Grafik 3’te görüldüğü üzere, aynı uzun
pozisyonlu pergel stratejisinde olduğu
gibi, İMKB30 endeksi yatırımcının
beklediği gibi 73,000 seviyesinden
aşağı ya da yukarı olarak ne kadar fazla
değişirse yatırımcı o kadar fazla kar elde
edecektir. Kar potansiyeli sınırsızdır.
Yatırımcının beklentilerinin
aksine İMKB30 endeksi çok fazla
değişmezse yatırımcı en fazla ödediği
primlerin toplamı olan 220 TL kadar
zarar edecektir. Diğer bir deyişle,
İMKB30 endeksinin seviyesi 67,500’ün
üzerindeyken yatırımcının almış
olduğu satım opsiyonu içsel değersiz
olacak ve yatırımcı bu opsiyonu
kullanmayacağından ödediği opsiyon
primi olan 70 TL kadar zarar edecektir.
Diğer yandan, İMKB30 endeksi seviyesi
76,000’ın altındayken yatırımcının
almış olduğu alım opsiyonu içsel
değersiz olacağından yine yatırımcı bu
opsiyonu kullanmayacak ve ödediği
opsiyon primi kadar zarar edecektir. Bu
67,500
70,000
73,000
1.Seviye
Kar/Zarar=0
76,000
79,000
82,000
Dayanıklı Varlık
Fiyatı
KAR
67,600
opsiyonunun alınması
opsiyonunun alınması
150
Kar: Sınırsız
100
Zarar: Ödenen Toplam Pirim
50
2.Seviye
Kar/Zarar=0
opsiyonunun satılması
ZARAR
Kar/Zarar
52 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
65,000
İMKB30 Endeksi
Seviyesi
67,500
70,000
73,000
76,000
79,000
-150
-220
1.Seviye
Kar/Zarar=0
ZARAR
78,400
-70
2.Seviye
Kar/Zarar=0
82,000
Dayanıklı Varlık
Fiyatı
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 53 DOSYA
durumda İMKB30 endeksi yatırımcının
almış olduğu opsiyonlarının kullanım
fiyatlarının arasındayken kişi ödediği
toplam opsiyon primi kadar olan 220 TL
kadar zarar edecektir.
İMKB30 endeksi 67,500 ‘in altına
düştüğünde satım opsiyonu, 70,000
üstüne çıktığında ise alım opsiyonu içsel
değerli olur. Uzun pozisyonlu çanak
stratejisinin kar/zararının sıfır olduğu iki
İMKB30 endeksi seviyesi aşağıdaki gibi
bulunur:
1.Seviye:
Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon
Primi= 0
(Satın Alınan Alım Opsiyonunun İçsel
Değeri+ Satın Alınan Satım Opsiyonun
İçsel Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen
Prim)
(0+ ((67,500-65,300)*1*100))+(0-220)=0
Kar/Zarar
opsiyonunun alınması
opsiyonunun alınması
150
100
50
-70
-150
-220
Kar: Sınırsız
2.Seviye:
Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon
Primi= 0
(Satın Alınan Alım Opsiyonunun İçsel
Değeri+ Satın Alınan Satım Opsiyonun
İçsel Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen
Prim)
(((78,200-76,000)*1*100)+0)+(0-220)=0
Kar/Zarar
Zarar: Sınırsız
220
67,500
70,000
73,000
1.Seviye
Kar/Zarar=0
KAR
76,000
79,000
Dayanıklı Varlık
Fiyatı
2.Seviye
Kar/Zarar=0
ZARAR
65,300
82,000
KAR
78,200
İMKB30 Endeksi
Seviyesi
İMKB30 endeksi seviyesi 65,300-78,200
bandının dışına geldiğinde yatırımcımız
ödediği primlerin maliyetini çıkartarak
kar elde etmeye başlayacaktır.
Uzun pozisyonlu çanak stratejisinin
uzun pozisyonlu pergel stratejisinden
en büyük farkı alınan alım ve satım
opsiyonlarının kullanım fiyatlarının
farklı olmasıdır. Pergel stratejisinde alım
ve satım opsiyonu satın alan yatırımcı,
dayanak varlık fiyatının sadece bir fiyatın
altına veya üstüne doğru dalgalanmasını
beklerken, uzun pozisyonlu çanak
stratejisini uygulayan yatırımcı dayanak
varlık fiyatının alınan ve satılan
opsiyonların kullanım fiyatları aralığının
dışına çıkarak dalgalanmasını bekler.
Ayrıca pergel stratejisine göre daha az
maliyetli bir pozisyon oluşturmuş olur.
4.Kısa Pozİsyonlu
Çanak Stratejİsİ
Ne Zaman Kullanılır? İMKB30
54 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
opsiyonunun satılması
150
opsiyonunun satılması
70
-50
65,000
67,500
70,000
73,000
76,000
79,000
82,000
Dayanıklı Varlık
Fiyatı
-100
-150
1.Seviye
Kar/Zarar=0
2.Seviye
Kar/Zarar=0
Grafik 4’te görüldüğü gibi, İMKB30
endeksi 67,500 seviyesinin üzerindeyken
67,500 kullanım fiyatlı alım opsiyonu
endeksİn çok
içsel değersiz olacak ve bu durumda da
ZARAR
KAR
ZARAR
karşı taraf
opsiyonu kullanmadığından
değİşmesİNİ
yatırımcı almış olduğu opsiyon primi
beklemeyen
İMKB30 Endeksi
olan 70 TL kadar
kar elde edecektir.
yatırımcılar
65,300 İÇİN
78,200
Seviyesi
Diğer yandan, İMKB30 endeksi 76,000
kısa pozİsyonlu
seviyesinin altındayken 76,000 kullanım
çanak stratejİSİ
fiyatlı alım opsiyonu içsel değersiz
düşünüleBİLİR.
olacağından karşı taraf bu opsiyonu
kullanmayacak ve yine yatırımcı opsiyon
primi olan 150 TL kadar kar elde
edecektir. Bu durumda, İMKB30 endeksi
67,500 ile 76,000 seviyeleri arasındayken
endeksinin çok fazla değişmesi
satılan her iki opsiyonda içsel değersiz
beklenmiyorsa
olduğundan yatırımcı bu seviyeler
Avantajı: Endeksin durağan olduğu
arasında aldığı toplam opsiyon primi olan
dönemlerde de opsiyon primi ile gelir elde
220 TL kadar kar elde edecektir.
etme imkanı
İMKB30 endeksinin çok fazla
Nasıl Oluşturulur? Vadesi aynı,
değişmeyeceğini düşünen yatırımcının
kullanım fiyatı farklı olan bir alım ve bir
beklentilerinin aksine İMKB30 endeksi
satım opsiyonu satılır
seçilen kullanım fiyatlarının dışına
Kar: Sınırlı (Alınan Toplam Prim)
çıktığında satılan opsiyonlardan
Zarar: Sınırsız
kesinlikle bir tanesi içsel değerli
olduğundan yatırımcı çok büyük zararlar
Örnek:
elde edebilecektir.
Önceki örneklerde olduğu gibi
İMKB30 endeksi 67,500’ün altındayken
Temmuz ayı itibariyle Ağustos vadeli
satılan satım opsiyonu içsel değerli
VOB-İMKB30 vadeli işlem sözleşmesi
olurken, İMKB30 endeksi 76,000
73,000 seviyelerindeyken endeksin
seviyesinin üzerindeyken satılan alım
çok fazla değişmeyeceğini düşünen bir
opsiyonu içsel değerli olur ve böylelikle
yatırımcının kısa pozisyonlu çanak
kısa pozisyonlu çanak stratejisinin
stratejisi oluşturarak aldığı opsiyon
kar/zararı da iki ayrı İMKB30 endeksi
primleri ile gelir etmeyi amaçladığını
seviyesinde sıfır olur.
varsayalım. Yatırımcı 76,000 kullanım
fiyatlı alım opsiyonunu 1,5 TL ve 67,500
1.Seviye:
kullanım fiyatlı satım opsiyonunu da 0,7
Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon
TL’den satar ise, işlemin gerçekleştiği ilk
Primi= 0
anda 220 TL (1,5 TL*1*100+0,7*1*100)
(Satılan Alım Opsiyonunun İçsel Değeri+
yatırımcının hesabına gelir olarak
Satılan Satım Opsiyonun İçsel Değeri)+
yansıyacaktır.
Zarar: Ödenen Toplam Pirim
65,000
Kar: Alınan Toplam Pirim
(Alınan Prim+ Ödenen Prim)
(0+ (-((67,500-65,300)*1*100)))+(220+0)=0
Kısa pozisyonlu pergel stratejisini
hatırlayacak olursak, kısa pozisyonlu
pergel stratejisini izleyen yatırımcı,
Kar/Zarar
Kar: Alınan Toplam Pirim
dayanak varlık fiyatı dalgalanmasının,
2.Seviye:
Zarar: Sınırsız
220
opsiyonunun satılması
sadece bir fiyatın etrafında ve az
Opsiyonların
İçsel Değeri+ Net Opsiyon
150
olarak oluşmasını beklerken, kısa
Primi= 0
opsiyonunun satılması
70
pozisyonlu çanak stratejisini izleyen
(Satılan Alım Opsiyonunun İçsel Değeri+
Dayanıklı Varlık
yatırımcı dayanak varlık fiyatının iki
Satılan
Satım
Opsiyonun
İçsel
Değeri)+
65,000
67,500
70,000
73,000
76,000
79,000
82,000
Fiyatı
-50
fiyat aralığında dalgalanmasını bekler.
(Alınan Prim+ Ödenen Prim)
-100
-150
Elde edilen opsiyon primi geliri de kısa
((-((78,200-76,000)*1*100)+0))+( 220+0)=0
1.Seviye
2.Seviye
Kar/Zarar=0
pozisyonlu pergel stratejisine göre daha
Kar/Zarar=0
Endeks seviyesi 65,300-78,200 bandı
düşüktür.
içerisinde kaldığı sürece yatırımcımız kar
elde edecektir.
5. Uzun Pozİsyonlu
Kelebek Stratejİsİ
ZARAR
KAR
ZARAR
Ne Zaman Kullanılır? İMKB30
İMKB30 Endeksi
endeksinin çok fazla değişmesi
65,300
78,200
Seviyesi
beklenmiyorsa
Avantajı: Endeksin durağan olduğu
dönemlerde opsiyon primi ile gelir elde
etme ve endeksin çok değiştiği dönemlerde
zararı sabitleme imkanı
Nasıl Oluşturulur? İki adet başa baş alım
opsiyonu satılır ve bununla eş zamanlı
olarak içsel değersiz ve içsel değerli
birer alım opsiyonu satın alınır (İçsel
değerli ve içsel değersiz opsiyonların başa
baş kullanım fiyatına uzaklıkları aynı
olmalıdır.)
Kar: Sınırlı ((Bitişik Kullanım Fiyatlarının
Farkı)*Sözleşme Çarpanı+ Net Opsiyon
Primi)
Zarar: Sınırlı (Net Opsiyon Primi)
Kelebek stratejisinde daha önce anlatılan
ileri opsiyon stratejilerinden farklı olarak 4
adet opsiyon kullanılmaktadır.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 55 DOSYA
Örnek-Alım opsİyonları
kullanılarak:
Temmuz ayı itibariyle Ağustos vadeli
VOB-İMKB30 vadeli işlem sözleşmesi
73,000 seviyelerindeyken endeksin
çok fazla değişmeyeceğini düşünen bir
yatırımcının uzun pozisyonlu kelebek
stratejisi oluşturduğunu düşünelim.
Yatırımcının 73,000 kullanım fiyatlı
Ağustos vadeli 2 adet alım opsiyonunu
2,70 TL’den sattığını, 76,000 kullanım
fiyatlı alım opsiyonunu 1,5 TL’den ve
70,000 kullanım fiyatlı alım opsiyonunu
4,4 TL’den aldığını varsayalım. Bu
durumda işlemlerin gerçekleştiği ilk
anda, yatırımcı satmış olduğu opsiyonlar
nedeniyle 540 TL (2,70 TL*2*100)
prim geliri elde ederken, almış olduğu
opsiyonlar nedeniyle 590 TL (1,5
TL*1*100+4,4 TL*1*100) prim ödemesi
yapar.
Grafik 5’de görüldüğü gibi, İMKB30
endeksi 70,000 seviyesinin altında ise
yatırımcının almış ve satmış olduğu alım
opsiyonları içsel değersiz olacak ve hem
kendisi hem de karşı taraf opsiyondan
kaynaklanan haklarını kullanmayacaktır.
Bu durumda yatırımcı aldığı ve ödediği
opsiyon primlerine yani net opsiyon
primine bağlı olarak kar ya da zarar
edecektir. Grafikte de görüldüğü gibi,
yatırımcı alım opsiyonlarını almak için
toplamda -590 TL ödemiş, sattığı alım
opsiyonları karşılığında da kendisine
540 TL’lik prim ödemesi yapılmıştır.
Bu durumda İMKB30 endeksi 70,000
seviyesinin altındayken, yatırımcının
beklentisinin aksine endeks aşağı yönlü
UZUN POZİSYONLU
KELEBEK STRATEJİSİ,
ENDEKS DURAĞANSA
OPSİYON PRİMİ GELİRİ
ELDE ETME, İSE
ZARARI SABİTLEME
İMKANI SAĞLAR.
olarak çok fazla hareket etmişken,
yatırımcının edebileceği maksimum zarar
50 TL ile sınırlı olacaktır.
Diğer yandan, İMKB30 endeksi
yatırımcının beklentilerinin aksine bu
kez yukarı yönlü çok fazla hareket eder
ve 76,000 seviyesinin üzerine çıkarsa
yatırımcı yine net opsiyon primi olan 50
TL kadar zarar edecektir. Çünkü İMKB30
endeksi 76,000 seviyesinin üzerindeyken
yatırımcının almış ve satmış olduğu tüm
alım opsiyon sözleşmeleri içsel değerli
olacaktır. Grafik 5’te de görüldüğü
İMKB30 endeksi 76,000 seviyesinin
üzerinde herhangi bir seviyedeyken
yatırımcının almış olduğu opsiyonların
içsel değeri satmış olduğu opsiyonların
içsel değerine eşit olacak bu sayede de
yatırımcı sadece net opsiyon primi olan
50 TL kadar zarar edecektir.
İMKB30 endeksi, yatırımcının
beklediği şekilde çok fazla
değişmediğinde ise yatırımcı kar elde
ediyor olacaktır. En fazla kar elde
Kar: (Bitişik Kullanım Fiyatlarının
farkı) Sözleşme Çarpanı+ Net
Opsiyon Primi
Zarar: Net Opsiyon Primi
Kar/Zarar
540
opsiyonunun alınması
67,500
70,000
73,000
76,000
79,000
82,000
Dayanıklı Varlık
Fiyatı
-150
-440
opsiyonunun satılması
1.Seviye
Kar/Zarar=0
2.Seviye
Kar/Zarar=0
56 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
ZARAR
KAR
ZARAR
İMKB30 endeksi 73,000 seviyesinden
uzaklaştıkça alınan ya da satılan
opsiyonlardan birinin içsel değeri
artarken diğerinin azaldığından, uzun
pozisyonlu kelebek stratejisinin de kar/
zararının sıfır olduğu iki İMKB30 endeksi
seviyesi vardır.
1.Seviye:
Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon
Primi= 0
(Satılan Alım Opsiyonlarının İçsel Değeri+
Kar: (Bitişik Kullanım Fiyatlarının
Sözleşme Çarpanı+ Net
Satın Alınan Alım Opsiyonlarının İçselfarkı)
Opsiyon Primi
Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen Prim)Zarar: Net Opsiyon Primi
Kar/Zarar
(0+(((70,500-70,000)*1*100)+0))+ (540540
opsiyonunun alınması
590)=0
250
2.Seviye:
Opsiyonların
İçsel
Değeri+73,000Net76,000
Opsiyon
Dayanıklı Varlık
65,000
67,500 70,000
79,000
82,000
Fiyatı
-50
Primi=
0
-150
(Satılan Alım Opsiyonlarının İçsel Değeri+
-440
Satın Alınan Alım Opsiyonlarının
İçselopsiyonunun satılması
1.Seviye
2.Seviye
Kar/Zarar=0
Kar/Zarar=0
Değeri)+ (Alınan Prim+
Ödenen
Prim)
(-((75,500-73,000)*2*100)+(((75,50070,000)*1*100)+0))+ (540-590)=0
opsiyonunun alınması
KAR
70,500
opsiyonunun alınması
65,000
Kar=((Bitişik Kullanım Fiyatlarının
Farkı)*Sözleşme Çarpanı)+ Net Opsiyon
Primi
=((76,000-73,000)*100)+(540-590)=250 TL
ya da
=((73,000-70,000)*100)+(540-590)=250 TL
ZARAR
250
-50
ettiği İMKB30 endeksi seviyesi de
satmış olduğu alım opsiyonlarının
kullanım fiyatları olan 73,000
seviyesidir. Uzun pozisyonlu kelebek
stratejisinde yatırımının elde edebileceği
maksimum kar, İMKB30 endeksi 73,000
seviyesindeyken yatırımcının stratejisinde
kullandığı opsiyonların o seviyedeki içsel
değerlerine ve yine net opsiyon primine
bağlıdır. Uzun pozisyonlu kelebek
stratejisinin maksimum kar değeri
aşağıdaki şekilde hesaplanır:
ZARAR
75,500
İMKB30 Endeksi
Seviyesi
Endeks seviyesi 70,500-75,500 bandı
arasında kaldığı sürece yatırımcı kar elde
edecektir.
Uzun pozisyonlu kelebek stratejisini
oluşturan yatırımcının piyasa beklentisi
kısa pozisyonlu pergel stratejisini
oluşturan yatırımcı ile aynıdır. Bu iki
strateji arasındaki tek fark, dayanak
varlığın beklentinin aksine çok hareket
Kar: Net Opsiyon Primi
Zarar: (-Bitişik Kullanım Fiyatlarının
Farkı) Sözleşme Çarpanı + Net
Opsiyon Primi
Kar/Zarar
440
opsiyonunun alınması
150
50
65,000
67,500
70,000
73,000
76,000
-250
79,000
82,000
Dayanıklı Varlık
Fiyatı
opsiyonunun satılması
-540
opsiyonunun satılması
1.Seviye
Kar/Zarar=0
ettiği durumlarda kelebek stratejisinde
zarar sabitlenebilirken pergel stratejisinde
sınırsız zararlar elde edilebilmesidir.
KAR
ZARAR
6. Kısa Pozİsyonlu Kelebek
Stratejİsİ
70,500
Ne Zaman Kullanılır? İMKB30
endeksinin yönü fark etmeksizin çok fazla
değişeceği bekleniyorsa
Avantajı: Endeksin fazla değiştiği
dönemlerde gelir elde etme ve endeksin
durağan olduğu dönemlerde zararı
sabitleme imkanı
Nasıl Oluşturulur? İki adet başa baş
alım opsiyonu satın alınır ve bununla
eş zamanlı olarak içsel değersiz ve içsel
değerli birer alım opsiyonu satılır. (İçsel
değerli ve içsel değersiz opsiyonların başa
baş kullanım fiyatına uzaklıkları aynı
olmalıdır.)
Kar: Sınırlı
Zarar: Sınırlı ((-Bitişik Kullanım
Fiyatlarının Farkı)*Sözleşme Çarpanı+
Net Opsiyon Primi)
Örnek-Alım opsİyonları
kullanılarak:
Temmuz ayı itibariyle Ağustos vadeli
VOB-İMKB30 vadeli işlem sözleşmesi
73,000 seviyelerindeyken, endeksin çok
fazla hareket edeceği düşünen ve böyle
bir durumdaki karını sabitlemek isteyen
bir yatırımcının kısa pozisyonlu kelebek
stratejisi oluşturduğunu düşünelim.
Yatırımcı stratejiyi oluşturmak için,
73,000 kullanım fiyatlı Ağustos vadeli
2 adet alım opsiyonunu 2,70 TL’den
satın almış, 76,000 kullanım fiyatlı
2.Seviye
Kar/Zarar=0
KAR
KISA POZİSYONLU
İMKB30 Endeksi
KELEBEK
STRATEJİSİ
75,500
Seviyesi
ENDEKS DEĞİŞİMİNİN
HIZLANDIĞI
DÖNEMDE
KAZANDIRIR.
İMKB30 endeksinin yatırımcının
beklentilerinin aksine fazla hareket
etmediği dönemlerde de yatırımcı
maksimum zararını sabitlemiştir.
Yatırımcı maksimum zararı almış olduğu
opsiyonların kullanım fiyatı olan 73,000
seviyesinde eder. Kısa pozisyonlu kelebek
stratejisinin maksimum zarar değeri
aşağıdaki şekilde hesaplanır:
Zarar=(-Bitişik Kullanım Fiyatlarının
Farkı)*Sözleşme Çarpanı+ Net Opsiyon
Primi
=(-(76,000-73,000))*100+(590-540)=-250
TL
ya da
=(-(73,000-70,000))*100+(590-540)=-250
TL
İMKB30 endeksi 73,000 seviyesinden
uzaklaştıkça alınan ya da satılan
opsiyonlardan birinin içsel değeri
artarken diğerinin azaldığından, kısa
pozisyonlu kelebek stratejisinin de kar/
zararının sıfır olduğu iki İMKB30 endeksi
seviyesi vardır.
1.Seviye:
Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon
Primi= 0
(Satılan Alım Opsiyonlarının İçsel Değeri+
Satın Alınan Alım Opsiyonlarının İçsel
Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen Prim)
(((-(70,500-70,000)*1*100)+0)+0)+(590540)=0
Kar: Net Opsiyon Primi
Zarar: (-Bitişik Kullanım Fiyatlarının
Farkı) Sözleşme Çarpanı + Net
Opsiyon Primi
Kar/Zarar
440
alım opsiyonunu 1,5 TL’den ve 70,000
kullanım fiyatlı alım opsiyonunu 4,4
TL’den satmış olsun. Bu durumda
işlemlerin gerçekleştiği ilk anda, yatırımcı
satmış olduğu opsiyonlar nedeniyle
590 TL (1,5 TL*1*100+4,4 TL*1*100)
prim geliri elde ederken, almış olduğu
opsiyonlar nedeniyle 540 TL (2,70
TL*2*100) prim ödemesi yapar.
Grafik 6’da görüldüğü üzere, kısa
pozisyonlu kelebek stratejisinde elde
edilebilecek maksimum kar net opsiyon
primine bağlıdır. Çünkü İMKB30 endeksi
satılan alım opsiyonlarının kullanım
fiyatı olan 70,000 ve 73,000 aralığının
dışına çıktığında alınan ve satılan
opsiyonların içsel değerleri birbirine
eşittir. Bu durumda yatırımcı aldığı ve
ödediği opsiyon primlerine bağlı olarak
kar elde eder. Üstteki örnekte, yatırımcı
almış olduğu opsiyonlara toplam 540
TL opsiyon primi öderken sattığı
opsiyonlardan 590 TL gelir elde eder.
Yatırımcının maksimum karı 50 TL’dir.
opsiyonunun alınması
150
2. Seviye:
Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon
Primi= 0
(Satılan Alım Opsiyonlarının İçsel Değeri+
Satın Alınan Alım Opsiyonlarının İçsel
Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen Prim)
(((-(75,500-70,000)*1*100)+0)+((75,50073,000)*2*100))+ (590-540)=0
50
65,000
67,500
70,000
73,000
76,000
-250
79,000
82,000
Dayanıklı Varlık
Fiyatı
opsiyonunun satılması
-540
opsiyonunun satılması
1.Seviye
Kar/Zarar=0
KAR
2.Seviye
Kar/Zarar=0
ZARAR
70,500
KAR
75,500
İMKB30 Endeksi
Seviyesi
Endeks seviyesinin 70,500-75,500
bandının dışında kaldığı durumlarda
yatırımcı kar elde edecektir.
Kısa pozisyonlu kelebek stratejisini
oluşturan yatırımcının piyasa beklentisi
de uzun pozisyonlu pergel stratejisini
oluşturan yatırımcı ile aynıdır. Bu iki
strateji arasındaki tek fark, kelebek
stratejisinde kar belli bir seviyede
sabitlenirken pergel stratejisinde kar
sınırsızdır.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 57 DOSYA
TÜREV ARAÇLARI
DEFTERE NASIL
YAZACAKSINIZ?
Türev araçların yatırım stratejileri kadar, muhasebeleştirme yöntemlerinde de
karmaşık unsurlar öne çıkıyor. Bu nedenle muhasebe esaslarını, sermaye piyasası
açısından öne çıkan unsurlarını iyi özümseyerek hareket etmek gerekiyor.
Şamİl DEMİRKAN
Eğitim ve Tanıtım Müdürü
Emre CAN
VOB Üye İşleri Müdürlüğü Uzman Yrd.
H
58 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
isse senedi ve tahvil gibi sermaye piyasası
araçlarına göre oldukça karmaşık gözüken
türev araçların, bir finansal varlık
olarak muhasebeleştirilmesi de oldukça
karmaşık bir alanı oluşturmaktadır.
Bu karmaşık alanla ilgili doğru ve net
bilgilere sahip olmak için; türev araçların
sermaye piyasası hukuku açısından
tanımı yanında, muhasebenin tanımı,
muhasebenin temel fonksiyonu ve
uluslararası genel kabul görmüş muhasebe
ilkelerini anlayıp özümsemek gerekir.
Bu nedenle türev araçlarda defter belge
kayıt düzeni, uluslararası muhasebe
standartları kapsamında; türev araçların
mali tablolara alınması, değerlenmesi ve
mali tablolardan çıkarılması gibi konuları
incelemeden önce muhasebenin tanımı ve
işlevlerinden bahsetmek gerekir.
1.Muhasebe Nedİr?
Muhasebe şirketlerin finansal özellikteki
işlemleri ve olayları para ile ifade
edilmiş şekilde kaydeden, sınıflandıran,
özetleyerek rapor eden ve sonuçlarını
yorumlayan ve analiz eden bir sistem
bütünüdür. Muhasebenin kendi
kuralları vardır. Bu kurallardan oluşan
bir sistemi ve matematiksel bir sistem
dili vardır. Muhasebe, işletmelerin
varlıklarının ve kaynaklarının
yapısını, bunların kullanılma şeklini
ve zamanını, işletmelerin yaptığı
işlemler sonucunda bu varlıklardaki
ve kaynaklardaki değişmeleri gösterir.
Muhasebe, işletmelerin finansal yapılarını
açıklayacak bilgileri sağlayan ve bu
bilgileri ilgili kişi ve kurumlara ileten bir
bilgi sistemi ile donanmıştır.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 59 DOSYA
Bir bilgi ve veri kontrol sistemi
olan muhasebe şirket yapısına göre
önceliklerini değiştirebilir. Görece
küçük işletmelerde vergi takibi, gelirgider, borç ve alacak kontrolü yeterli
bulunur. Büyük işletmelerde ise kurum
ve kuruluşlara bilgi vermek üzere
analiz ve rapor hizmetleri de önceki
fonksiyonların yanına eklenmelidir.
Muhasebeden beklentileri
karşılayabilmesi için belirli işlevleri
gerçekleştirmesi gereklidir. Bu
özelliklere muhasebenin işlevleri denir.
Muhasebenin işlevleri kaydetme,
sınıflandırma, özetleme ve raporlama
olarak dört ana grupta toplanabilir.
1.1. Muhasebenİn
Temel İşlevlerİ
1.1.1 Kaydetme İşlevİ
Finansal işlemleri belgeleri kaynak
göstererek muhasebe sistemine göre
muhasebe defterlerine kayıt yapılması
aşamasıdır. Verilerin kaynağını
ve geçerliliğini öncelik olarak alır.
Muhasebenin en önemli ve ilk işlevidir.
Muhasebe de kayıtlar doğru ve düzgün
tutulmadan diğer işlevlerin geçerliliği
olamaz. Yapılan her işlem muhasebe
sistemi içinde ilk olarak kayıt altına
alınmalıdır. Bu denetim için olmazsa
olmaz bir öneme sahiptir. Bu kayıtlarda
belgelere dayandırılarak yapılır.
Muhasebe sisteminde iki tür kayıt
yöntemi mevcuttur. Bunlar tek taraflı
kayıt ve çift taraflı kayıt olarak sıralanır.
Çift taraflı kayıt sisteminde muhasebe
kayıtları yevmiye defterine kayıt
yapılarak sisteme kaydedilir.
1.1.2 Sınıflandırma İşlevİ
Kaydedilen veriler belirli zaman
aralıklarında derlenip özelliklerine göre
sınıflandırılır. Böylece farklı nitelikteki
ve gruplardaki işlemleri birbirleri
ile karıştırmadan farklı yerlerde
incelenebilir. Sınıflandırma işlemleri
muhasebe sisteminde, muhasebe
defterlerinden büyük defterlerde
yapılmaktadır.
1.1.3 Özetleme İşlevİ
Sınıflandırılan işlemler dönem
sonlarında toplulaştırılarak özet
çıkarabilmek ve yapılan kayıtların
kontrolünü sağlamak için düzenlenir.
Dönem sonlarında işletmeler birçok
işlem yapmış olur. Bu işlemeleri analiz
60 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
muhasebenİn
dört temel
İşlevİ kaydetme,
sınıflama,
özetleme ve
raporlama olarak
değerlendİrİlebİlİr.
edip incelemek zaman alacağından,
aynı nitelikteki işlemleri özetleyerek
analiz etmek uzmanlara zaman faydası
sağlamaktadır. Muhasebe sisteminde
özetleme fonksiyonu muhasebe
tablolarından mizan kullanılarak yapılır.
1.1.4 Raporlama İşlevİ
En son olarak raporlama fonksiyonunda
kaydedilen, sınıflandırılan ve özetlenen
işlemler mali tablolar aracılığı ile
sonuç safhasına ulaşır. Bu son aşama
raporlamadır. Raporlama muhasebe
sisteminin en son aşaması ve ilgili
kişiye yorum yapma olanağı sunan
aşamadır. Raporlarda işletmelerin
her türlü sonuçları ortaya çıkarılarak
işletme hakkında bilgiler ve yorumlar
yapılmaktadır. Firma bu raporlar
sayesinde gelecek ve bugünü ile
ilgili olarak karar vermekte ve plan
yapmaktadır. Raporlama aşamasında
muhasebe tabloları kullanılır ve bu
tabloların en önemlileri bilanço ve gelir
tablosudur.
2. Tarİhsel Gelİşİm
Finansal piyasalar geliştikçe muhasebe
sistemi de bu değişimden etkilenmektedir.
Finansal araçlardaki değişime paralel
olarak muhasebe standartları da
değişmektedir. Muhasebe standartlarının
tüm dünyada giderek birbirine
yakınlaşması hem şirketlerin daha kolay
işbirliğine gitmesine sağlamakta hem
de kontrol edilebilirlik ve şeffaflık gibi
önemli kavramların da işlevselliğini
artırmaktadır. Bu bağlamda kısaca
Türkiye’deki muhasebe standartlarının
mevzuat açısından tarihi gelişimine
kısaca bakmakta fayda vardır.
Türkiye’de muhasebe sistemini
etkileyen kanunlardan en önemlisi
hiç şüphesiz Sermaye Piyasası Kanunu
türkİye’de
muhasebe
standartlarındakİ
en büyük değİŞİm
sermaye Pİyasası
kanunu’nun
yürürlüğe gİRİŞİDİR.
olmuştur.1981 yılında Sermaye Piyasası
Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bundan
iki yıl sonra ise 1983 yılında Sermaye
Piyasası Kurulu kurulmuştur. 1983
yılında Standart Mali Tablo ve Raporlar
Tebliği yayınlanmıştır. 1984 yılında
Standart Genel Hesap Planı tebliği
yürürlüğe girmiştir. 1989 yılında 3568
sayılı Meslek Kanunu yayınlanmıştır.
Ayrıca Sermaye Piyasasında Mali Tablo
ve Raporlara İlişkin İlke ve Kurallar
Hakkında Tebliğ (Seri:XI, No:1) 1989
yılında geçerlilik kazanmıştır. Bu
Tebliğ’in amacı Sermaye Piyasası
Kanunu’nun 16 ve 22’nci maddeleri ile
“Sermaye Piyasasında Bağımsız Dış
Denetleme Hakkında Yönetmelik”in
19’uncu maddesi uyarınca Sermaye
Piyasası Kanunu’na tabi ortaklıklar ve
aracı kurumlarca düzenlenecek mali tablo
ve raporlar ile bunların hazırlanması
ve ilgililere sunulmasına ilişkin ilke ve
kuralları belirlemektir.
1994 yılında Tek Düzen Muhasebe
Sistemi ve Hesap Planı yürürlüğe
girmiştir. 1994 yılında Muhasebe
sisteminde tekdüzeni sağlamak ve
denetimi kolaylaştırmak amacıyla, Maliye
Bakanlığı tarafından yayınlanan ve 1994
yılında yürürlüğe giren Muhasebe Sistemi
Uygulama Genel Tebliği ile muhasebenin
temel kavramları tanımlanmıştır.
Muhasebe politikalarının açıklanması,
mali tabloların hazırlanması ve sunulması
ile tekdüzen hesap planı ve hesap
çerçevesi düzenlenmiştir. Tek Düzen
Muhasebe Sistemin’de (TDMS) bilanço
ve gelir tablosu temel finansal tablolar
olarak belirlenmiş ve özellikle bilanço ve
gelir tablosunun şekil ve içeriğine yönelik
düzenlemeler yer almıştır. Bu sistemde
varlıkların ve kaynakların değerlemesi
açısından vergi mevzuatına bağlılığı
sürdürmekle birlikte, ticari ve mali
karın ayrı ayrı hesaplanmasına olanak
sağlayarak, muhasebe uygulamalarında
ve finansal raporlamada vergi
mevzuatından göreceli ayrışmayı da
olanaklı hale getirmiştir.
TDMS’nin görece katı yapısı ve
finansal piyasalarda yaşanan değişimler,
muhasebe uygulamalarında bir
değişimi zorunlu kılmıştır. Finansal
piyasalar mevzuattan hep bir adım
önce hareket etmektedir. Bu yüzden
mevzuat alanında da hızlı bir
değişim yaşanmıştır. Diğer yandan
muhasebe uygulamalarındaki uyum
ve yakınlaşmanın sağlanması için
Türkiye’nin de içinde bulunduğu
birçok ülke tarafından kabul gören
Uluslararası Muhasebe Finansal
Raporlama Standartları (UFRS),
muhasebe anlayışında ve muhasebeye
bakış tarzında önemli yenilikler ve
TDMS’ye göre şekillenen muhasebe
uygulamalarında kapsamlı değişiklik
ihtiyacı ortaya çıkarmıştır.
Bu amaçla Mart 2002’de görevi;
denetlenmiş finansal tabloların
sunumunda finansal tabloların ihtiyaca
uygun, gerçek, güvenilir, dengeli,
karşılaştırılabilir ve anlaşılabilir
nitelikte olmaları için ulusal muhasebe
ilkelerinin gelişmesi ve benimsenmesini
sağlayacak ve kamu yararı için
uygulanacak ulusal muhasebe
standartlarını saptamak ve yayınlamak
olan Türkiye Muhasebe Standartları
Kurulu faaliyete geçmiştir. Türkiye
Muhasebe ve Finansal Raporlama
Standartları ile muhasebenin güncel bir
yapıya kavuşturulması hedeflenmiştir.
Bu sayede tüm firmalar ve paydaşların
gereksinmelerini sağlayabilecek ve
farklı işletmeleri karşılaştırabilecek
ve şeffaflığı sağlayabilecek bir yapıyı
oluşturmak amaçlanmıştır.
2005 yılından itibaren Avrupa
Birliği’nde halka açık şirketler kamuya
açıkladıkları konsolide mali tablolarını
Avrupa Birliği’nce kabul edilen
Uluslararası Finansal Raporlama
Standartları’na uyumlaştırmak
zorunda kalmıştır. 2007 yılından
başlayarak ise Avrupa Birliği’ndeki
tüm şirketler bu kapsama katıldılar.
Avrupa Birliği’ne müktesebat olarak
uymak için yasalar çıkaran Türkiye’nin
ise finansal tablolarını Uluslararası
Finansal Raporlama Standartları’nı
uyumlaştırması gereklidir.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 61 DOSYA
forward, swap,
futures ve opsİyon
pİyasalarının tümü
sermaye pİyasası
Kanunu İle türev
araç olarak
tanımlanmıştır.
3. Kamu Gözetİmİ,
Muhasebe ve Denetİm
Standartları Kurumu
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 26/09/2011 tarihli ve
660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ile Başbakanlığa bağlı olarak kurulmuştur
ve 26/11/2011 tarihli tezkere ile Maliye
Bakanlığı’yla ilgilendirilmiştir. Türkiye
Muhasebe Standartları Kurulu’nun tüm
yetkileri Kamu Gözetimi Kurumu’na
devredilmiştir.
Bağımsız denetimden geçmiş finansal
raporlama yeni Türk Ticaret Kanunu’nda
(TTK) bazı işletmeler için zorunlu
kılınmaktadır. Bu doğrultuda yeni TTK
şirket murakıplığı sistemini kaldırarak
bağımsız denetim sistemini getirmektedir.
Yeni dönemde finansal tabloların
hangi kriterlere göre oluşturulduğu,
bu tabloların kimler tarafından ve
nasıl denetleneceği hususları önem arz
etmektedir. 660 sayılı KHK ile kurulan
Kurum bu üç konuda belirlemeleri
yapacak tek otorite konumundadır.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu muhasebe
standartları, denetim standartları ve
bağımsız denetçilerin yetkilendirilmesi
ile gözetilmesi hususlarında tek yetkili
merci olmuştur Yeni TTK ile öngörülen
sisteme paralel olarak, 660 sayılı KHK
çerçevesinde Kurum, uluslararası
standartlara uygun olarak finansal
raporlama ve denetim standartlarını
oluşturmayı, bağımsız denetçilerle
denetim kuruluşlarını yetkilendirerek
bağımsız denetimde uygulama birliğini
sağlamayı, kamu gözetimi yapmak
suretiyle denetim hizmetinin uluslararası
kalite standartlarında verilmesini
sağlamayı amaçlamaktadır.
4. Türev Araçlar
Sermaye Piyasası Kanunu’nun Tanımlar
başlıklı 3’ncü maddesine göre menkul
kıymet dışında kalan ve şartları Kurul’ca
belirlenen diğer evraklarda diğer sermaye
piyasası araçlarını oluşturur. 23.10.2003
tarih ve 55/1262 sayılı Sermaye Piyasası
Kurulu Kararı ile Türev araçlar “diğer
sermaye piyasası aracıdır kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kanunu Madde 22-j
uyarınca, SPK’nın görev ve yetkileri
arasında; her türlü türev araçlarının
niteliklerini, alım ve satım esaslarını,
çalışacakların denetim, faaliyet ilke ve
esasları ile yükümlülüklerini, teminatlar,
62 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
takas ve saklama sistemi konularındaki
esas ve usulleri, düzenlemek yer
almaktadır.
Türev piyasalar, ilerideki bir tarihte
teslimatı veya nakit uzlaşması yapılmak
üzere herhangi bir malın veya finansal
aracın, bugünden alım satımının
yapıldığı piyasalardır. Türev piyasaların
tanımı forward, swap, futures ve opsiyon
işlemlerinin tamamını içermektedir.
Esas itibarıyla, vadeli piyasalar kavramı
türev piyasaları, vadeli işlem sözleşmesi
kavramı “futures” sözleşmelerini, opsiyon
kavramı da “options” sözleşmelerini ifade
etmektedir.
Türev araçlar genellikle üç amaçla
kullanılır:
• Korunma
• Yatırım
• Arbitraj
Kullanımdaki bu farklı amaçlar
bu araçların muhasebeleştirilmesi
konusunda da önem arz eder.
4.1 Türev Ürünlerİn
Muhasebeleştİrİlmesİ
Düzenlemelerİ
Türev ürünlerin muhasebeleştirilmesine
ilişkin düzenlemeler; Sermaye Piyasası
Kurulu tarafından belirlenen SPK Seri
5 No:51 ile Kamu Gözetimi Kurumu
tarafından belirlenen TMS32 ve TMS39
kapsamındaki Finansal Araçlara ilişkin
düzenlemelerdir. Seri V No:51 Numaralı
Tebliğ’de hüküm bulunmayan hallerde,
yine SPK’nın 1992 yılında yürürlüğe
koyduğu ve menkul kıymetlerin
muhasebeleştirilmesini düzenleyen
Tebliğ’deki bazı genel hükümler
uygulanmaktadır.
Türev araçların muhasebeleştirilmesini
düzenleyen düzenlemeleri yürürlüğe
girme tarihleriyle sıralayacak olursak;
o SPK Seri 5 No: 6
31.01.1992
o TMS 32
20.03.1995
o SPK Seri:11 No:1
29.01.1989
o TMS 39
01.01.2001
o SPK Seri 5 No:51
28.08.2001
tarihlerinde resmi gazetede
yayımlanmıştır.
4.2 Türev Araçlarda Defter
Belge Kayıt Düzenİ
SPK Seri V no 51 “Aracı Kuruluşların
Türev Araçların Alım Satımına Aracılık
Faaliyetlerinde Düzenleyecekleri Belgeler
TARİH
AMAÇ
KAPSAM
SPK Seri 5 No:6
31.01.1992
SPK’nun 22. Maddesinin (e) bendine
dayanılarak hazırlanan bu tebliğin amacı
aracı kuruluşların aracılık faaliyetlerinde
düzenleyecekleri belgeler ile muhasebe
işlemlerinde uyacakları esasları
belirlemektir
*Hisse Senedi İşlemlerinin
Muhasebeleştirilmesi
*Borsa Dışı Hisse Senedi Alım Satım
İşlemleri
*Rüçhan Hakkı Kullanımı ve Bedelsiz
Hisse Senetlerinin Muhasebeleştirilmesi
*Temettü Farkları
*Hisse Senedinin Temettü Getirileri
TMS 32
20.03.1995
’ Finansal Araçlar; Kamuyu Aydınlatma
ve Sunum ‘’ bilanço içi ve bilanço
dışı finansal araçların bir işletmenin
finansal pozisyonu, performansı ve
nakit akımları açısından öneminin
anlaşılmasını sağlayacak ve bu
araçlardan beklenen gelecekteki nakit
akımlarının miktarı, zamanlaması
ve belirliliğinin değerlendirilmesine
yardımcı olacak bilgilerin sağlanmasıdır
*Şartlar, koşullar ve muhasebe
politikalarının,
*Faiz oranı riskine ilişkin bilgilerin,
*Kredi riskinin,
*Gerçek değere ilişkin bilgilerin,
*Gerçek değerden yüksek bir değerle
kayıtlarda izlenen finansal varlıkların,
*Gelecekte beklenen işlemlerin hedge
edilmesine ilişkin bilgilerin kamuya
açıklanması
SPK Seri:11 No:1
29.01.1989
Bu Tebliğ’in amacı Sermaye Piyasası
Kanunu’nun 16 ve 22 nci maddeleri ile
“Sermaye Piyasasında Bağımsız Dış
Denetleme Hakkında Yönetmelik”in
19 uncu maddesi uyarınca Sermaye
Piyasası Kanunu’na tabi ortaklıklar
ve aracı kurumlarca düzenlenecek
mali tablo ve raporlar ile bunların
hazırlanması ve ilgililere sunulmasına
ilişkin ilke ve kuralları belirlemektir.
* Menkul Kıymetleri Değerleme
*Türev araçların muhasebeleştirilmesi
* Stokları Değerleme
* İştirakler, Bağlı Ortaklıklar ve Bağlı
Menkul Kıymetleri Değerleme
* Mali Raporlara İlişkin Şekil Ve Esaslar
* Şarta Bağlı Olaylar (Borçlar-ZararlarKârlar)
TMS 39
01.01.2001
’Finansal Araçlar; Muhasebeleştirilmesi
ve Değerlemesi’’ finansal araçların
muhasebeleştirilmesine, değerlemesine
ve finansal araçlara ilişkin bilgilerin
kamuya açıklanmasına ilişkin ilkeleri
belirlemektir. Bu standartla getirilen
temel ilkelerden biri ; türev araçlar dahil
tüm varlık ve yükümlülüklerin bilançoya
yansıtılmasıdır. Hedge amaçlı işlem
yapan kişi ve kurumların muhasebe
kayıtları bu kanunca düzenlenir.
Gerçek değer tahmininde uygulanan
yöntemler ve önemli varsayımlar,
* Finansal varlık alımlarının işlem
tarihi veya takas tarihinden hangisi
itibariyle muhasebeleştirildiğine ilişkin
açıklamalar,
* Finansal risk yönetim hedefleri ve
politikalarına ilişkin açıklamalar,
* Her bir hedge türü için ayrı ayrı olmak
üzere; hedge işlemlerin tanımı,
hedge araçlar olarak dizayn edilen
finansal araçların tanımı, hedge edilen
risklerin
yapısına ilişkin açıklamalar
SPK Seri 5 No:51
28.08.2001
Sermaye Piyasası Kanununun değişik
22. maddesinin birinci fıkrasının (e) ve
(f) bentlerine dayanılarak hazırlanan
bu tebliğin amacı aracı kuruluşların
türev araçların alım-satımına aracılık
faaliyetlerinde düzenleyecekleri
belgeler ile muhasebe işlemlerinde
uyacakları esasları belirlemektir.
Spekülatif amaçlı işlem yapan kişi ve
kurumların muhasebe kayıtları bu
kanunca düzenlenir.
* Sözleşme tutarları
* Hesapların isimlendirilmesi
* Muhasebede izlemede işlem tarihi
* Borsada işlem görmeyen sözleşmeler
* Piyasaya göre değerleme ve
değerleme zamanı
* Vadeli işlem ve opsiyon
sözleşmelerinde verilecek teminatların
kaydı
* Vadeli işlemlerde kısa ve uzun
pozisyon alınması
* Vadeli işlem sözleşmelerinde verilen
teminatlar
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 63 DOSYA
ve Kayıt Düzeni Hakkında Tebliğ”(Tebliğ)
türev araçların muhasebeleştirilmesiyle
ilgili düzenlemeleri kapsar. Aracı
kurumlar Sermaye Piyasası Tarafından
düzenlenen hesap planında belirtilen
hesap isim ve numaralarını kullanmak
ve Tebliğ de belirtilen yönteme göre
muhasebe kayıtlarını oluşturmak
zorundadır. Bu tebliğde sadece VİS ve
Opsiyon sözleşmeleri düzenlenmiştir.
Bu iki ürünün ortak adı “türev araç”
olarak anılmıştır. Bu araçlar borsa
dışında da işlem görse bile bu tebliğe
göre muhasebeleştirilir. Bankalar, tabi
oldukları düzenleyici otorite tarafından
belirlenen hesap planındaki hesap
numaralarını kullansalar bile muhasebe
kayıtlarını oluştururken Tebliğ de
belirtilen yönteme uymak zorundadırlar.
Bu Tebliğde genel olarak araçlardan
değil, müşteri bazında bir yaklaşım
benimsenmiştir. Buna türev araçlarının
özelliği nedeniyle ihtiyaç duyulmuştur.
Kurulun daha önceki tebliğlerinde, gerek
8000’li gerekse 8500’lü hesaplarında
menkul kıymet türleri itibariyle ayrı bir
hesap açılmıştır. Böylece, bir müşterinin
hisse senedi varlığı 8500’de izlenirken,
tahvil varlığı 8860’da izlenmektedir.
Diğer menkul kıymetlerde varlığının
bulunması halinde yine değişik hesaplara
bakmak gerekmektedir. Bu tebliğde
bu yaklaşımdan vazgeçilerek, müşteri
bazında bir yaklaşıma gidilmiştir.
böylece, bir müşterinin hangi araçlarda ne
kadar pozisyonunun olduğunu bir hesaba
bakarak görebilmekteyiz. Bu risk kontrol
amaçlı pasif hesapların toplu olarak
izlenmesi yanında, aktif hesaplar, alınan
pozisyonların niteliğini açıklayacak
şekilde ayrıntılı tutulmaya çalışılmıştır.
Bir teminat verme yükümlülüğünün
doğması, bir gider veya zararın doğması
anlamına gelmemektedir.. Bu nedenle
takas kurumuna teminat verme
yükümlülüğünün doğması, bilanço dışı
kalem olarak izlenmektedir. Teminatın
fiilen verilmesi durumunda ise takas
kurumundan bir alacak, müşterilere bir
borç olarak izlenmektedir. Bu tebliğde
takas kurumundan alacak olarak gözüken
teminatlar takas kurumu altında sözleşme
bazında izlenmektedir.
Bu Tebliğde, müşterinin teminatları ile
müşterinin elde ettiği kar ve zarar aynı
hesapta izlenmektedir (3230). Sözleşme
kapatıldığında, diğer nakit hesabına (120)
transfer edilmektedir. Açık pozisyonlar
64 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
opsİyonlardakİ alım
ve satım İŞlemlERİ
muhasebe
temelİnde
farklı esaslar
dahİLİNDE
DEĞERLENDİRİLİR.
ve hangi sözleşme ile ilgili olduğu nazım
hesaplardan izlenmektedir. Teminat
verme yükümlülüğü nazım hesaplardan
izlenebilmektedir.
Opsiyonun düzenlenmesi sırasında
gerek alım, gerekse satım opsiyonunda
lehdarın bir prim ödeme yükümlülüğü
bulunmaktadır. Bu prim bir zarar
değildir. Hiçbir değişiklik olmazsa,
bu primin değerinde zaman geçtikçe
azalma meydana gelir. Bu azalma lehdar
açısından bir giderdir. Bu nedenle primin
ilk başta bir gider olarak yazılması
doğru değildir. Bunun yerine piyasaya
göre yapılan değerleme sonucu bulunan
değerler gider veya gelir hesapları ile
ilişkilendirilmelidir. Lehdarın maksimum
zararı bu gider kadardır. Bunu ödemesi
ile lehdarın aracı kurum nezdinde
herhangi bir riski kalmaz. Bu nedenle
uzun pozisyon sahiplerinin aracı kuruma
ödedikleri primler aracı kurumdan
bu kişilerin bir alacağı olarak izlenir.
Bunun yanında takas kurumuna teslim
edilen primler ise aracı kurumun takas
kurumundan bir alacağıdır. Piyasaya göre
değerleme sonucunda bu alacak azalır
veya artar.
Döviz işlemlerinde farklı bir mantık
kullanılmıştır. Teminat olarak alınan
döviz menkul kıymetlere benzer şekilde
izlenmektedir. Her bir sözleşme Kısa
ve Uzun olarak iki ayrı varlık olarak
ayrı hesaplarda izlenmektedir. Hisse
senedinden farklı olarak sözleşmenin
bir vadesi vardır. Vade dolduğunda
sözleşmenin ters kayıtla kapatılması
gereklidir. Hisse senedinden farklı olarak
her gün “piyasaya göre değerleme” yapılır
ve bir ödeme zorunluluğu veya tahsil
yapma hakkı doğar. Hisse senedinden
farklı olarak işlem tarihi muhasebesi
kabul edilmiştir. Sözleşmeden doğan hak,
yükümlülük ve teminatlar işlem tarihi
itibarıyla kayıtlara alınır.
Aşağıda türev araçların alım satım
işlemlerinin muhasebeleştirmesine bir
örnekle anlatılmaya çalışılmıştır.
Tablo-1
ABC aracı kurumu, aynı zamanda takas üyesi.
• Sözleşmeler
– 401F_CMCOT1012 vadesi Ekim 2012 de
dolan pamuk sözleşmesi
– 401F_CMCOT1012 vadesi Aralık 2012 de
dolan pamuk sözleşmesi
• Müşteri hesabı (global ve portföy hesabı ayrı)
156 no’lu müşteri Ahmet TAŞ
• Takas Kurumu =Takasbank
Tablo-3
Tablo-2
Bir türev araç alındığında
Nazım Hesaplarda:
– Alınan araçların izlenmesi,
– Ödenmesi gereken teminatlar ve primler,
– Verilen ve alınan gayri nakdi teminatlar,
– Bunların müşteri için veya portföy yapılması,
– Yabancı para teminatlar
Bilanço hesaplarında:
– Nakit Teminatların Ödenmesi,
– Kar-zarar tahakkuku (Mark-to-market),
– Müşterilerden tahsil, borç verme, onlar adına
tahsil
– Prim borç ve alacaklarının tahsil ve tediyesi
• Sözleşme adedi: 1 adet sözleşme /Sözleşmenin
nominal tutarı: 1.000 kg pamuk
• Takas kurumunun verdiği bir isim veya 38
karakterlik bir isim.
Örneğimizde Takas Merkezinin belirlediği
uygulamadaki kod kullanılmıştır.
Tablo-4
Sözleşme kodu: Egepamuk002021450000.00Avobmsnuıgtl
Ege pamuk (12)
• Sözleşmeye dayanak teşkil eden varlığın ismi
C (1)
• Vadeli İşlem: “F”: Alım Opsiyonu: “C” Satım
Opsiyonu “P”
0202 (4)
• Ay ve yıl olarak sözleşmenin vadesi
1.450.000,00 (9)
• Opsiyon kullanım fiyatı
A (1)
• Amerikan Tipi:”A” ; Avrupa Tipi:”E”
• Sözleşmenin işlem gördüğü borsa ve ilgili takas
kurumu
VOB (3)
• Müşteri:”M”; Global:”G”; Aracı kuruluşun Kendi
Portföyü:”R”; Piyasa Yapıcı Bir Aracı Kuruluşun Kendi
Portföyü:”Y” = Hesaplar
M (1)
• Spekülatif:”S”, Korunma Amaclı:”H” - Hesaplar
S (1)
NOT: Parantez
içindeki sayılar
karakterler sayısını
ifade etmektedir.
N (1)
• Uzun Pozisyon:”U”, Kısa Pozisyon:“K”
I (1)
Borsa (veya takas kurumu) sözleşmeleri her
borsa günü itibarıyla uzlaşma fiyatını esas
alarak piyasaya göre değerler (mark-tomarket) Aracı kurumlar bunu defterlere günlük
olarak işlemeyebilir. Ancak müşterilere ekstre
göndermeden önce ve en geç her ay sonunda
defterlere işler. Bilgi işlem sistemleri, müşteri
hesaplarını günlük olarak izlemeye müsait
olmalıdır.
Müşteri 1 adet pamuk sözleşmesi aldı.
Yatırması gereken teminat miktarı 200 YTL.
Tablo-6
• Müşteri bazında
teminat yükümlükleri (ilk
kayıt borç tarafa)
• Teminat çağrıları
• Fiziki Teslimat:”T”: Aksi Takdirde:”N”
U (1)
İşlem tarihi muhasebesi: işlemler borsada
gerçekleştiği tarih itibarıyla (takas tarihi itibarıyla
değil) kayıtlara alınır.
• Aracı kurumların ilave bilgi sağlama yükümlülüğü:
ifa tarihi muhasebesi.
• Portföy Teminatlı Sözleşmeler:”O; Diğerleri:”I”
G (1)
TL (2)
• Grup Teminatlı Sözleşmeler:”G”; Diğerleri:”B”
• Türk Lirası:”TL”, AB Doları:”US”; İsviçre Frangı:”SF”;
Japon Yeni:”JY”, vb. Para birimi
Tablo-5
B
A
• Müşteriden
teminatların nakit veya
menkul kıymet olarak
tahsili,
• Sözleşmelerin ters
işleme kapatılması
Tablo-7
• Sözleşmelerin ters
işlemle kapatılması,
• Teminatların takas
kurumuna tevdi edilmesi
• Müşteri veya
portföy için sözleşme
alınması veya
satılması durumunda
Takasbank’a olan
teminat yükümlükleri
9100 Tevdi Edilecek Türev Piyasa Teminatlarından Borçlular
9100- 156-Ahmet TAŞ
9100- 156-401F_CMCOT1012
200
9600 Tevdi Edilecek Türev Piyasa Teminatlarından Alacaklılar
9600- 001-Takasbank
9100- 001 401F_CMCOT1012
200
9100 hesabının borç bakiyesi, aracı kurumun bir teminat yatırma yükümlülüğü altında olduğunu
göstermekte, 9600 hesabının bakiyesi de bunun nereye yatırılması gerektiğini göstermektedir.
Aynı gün içinde teminatları yatırılan ve açılıp kapanan sözleşmeler için bu kayıt yapılmayabilir.
Bu kayıt uzun, kısa tüm pozisyonlar için yapılır. Müşteriden alınmadan takas kurumuna teminat
verilmesi durumunda ise 9600-001-Takasbank hesabı 9600-002-Portföy Hesabıyla çalıştırılabilir.
EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 65 DOSYA
Tablo-8
8410 Açık Uzun Pozisyon Vadeli İşlem Sözleşmeleri
8410- 001-Takasbank
1
GELECEK SAYILARDA
TÜREV ARAÇLARIN
BİLANÇODA
GÖSTERİM
YÖNTEMLERİNİ
AKTARACAĞIZ.
8410- 001-401F_CMCOT1012
8910 Açık Pozisyon Vadeli İşlem ve Opsiyon Sözleşmelerinden Alacaklılar
8910- 156-Ahmet Taş
8910- 156- 401F_CMCOT1012 uzun
1
Müşteri adına alınan bir adet pamuk sözleşmesi uzun pozisyon
Tablo-9
B
A
9100 Tevdi Edilecek Türev Piyasa Teminatlarından Borçlular
9100- 001-Ahmet TAŞ
9100- 001-Ahmet TAŞ-401F_CMCOT1012
150
9600 Tevdi Edilecek Türev Piyasa Teminatlarından Alacaklılar
9600- 001-Takasbank
150
9100- 401F_CMCOT1012
1 adet pamuk sözleşmesi nedeniyle ortaya çıkan teminat taahhüdünün kaydı
Bu hesapta daha önce bir uzun pozisyon varsa, kısa pozisyon alınması durumunda bu kayıt yapılmaz. Bunun
yerine önceki pozisyon ters kayıtla kapatılır
Tablo-10
8910 Açık Pozisyon Vadeli İşlem ve Opsiyon Sözleşmelerinden Alacaklılar
8910-156-Ahmet Taş
8910- 156-401F_CMCOT1012 uzun
1
8410 Açık Uzun Pozisyon Vadeli İşlem Sözleşmeleri
8410- 001-Takasbank
8410- 001-401F_CMCOT1012
1
Daha önce alınan uzun pozisyon sözleşmenin kısa pozisyon alınarak kapatılması
Daha önce alınan uzun pozisyon var. Bu müşteri için yeni bir kısa pozisyon alınıyor. Bu ters işlem. Bu işlem
neticesinde Müşterinin pozisyonu kapanıyor ve Takas Merkezi nezdindeki açık pozisyon sayımız 1 azalıyor.
Tablo-11
8410- 001-401F_CMCOT1012
1
Kaynakça
Daha önce alınan uzun pozisyon sözleşmenin kısa pozisyon alınarak
kapatılması
1511- 001-Takasbank
1511- 001-401F_CMCOT1012
60
3230 Vadeli İşlem ve Opsiyon Sözleşmelerinden Alacaklılar
(Müşteri Tem, Prim, Kâr ve Zarar)
3230- 156-Ahmet Taş
3230-156-401F_CMCOT1012 uzun
60
Alınan uzun pozisyon nedeniyle doğan nakit teminatın müşteriden tahsil edilip Takasbank’a yatırılması
Bu teminat yükümlülüğünün müşteri tarafından aracı kuruma ödenmesi ve aracı kurumun bunu takasa
vermesi (İlk önce kasa ve banka hesabı ile çalışır ve daha sonra bu hesap takasla kapatılır. Portföy için verilen
teminatlar 1510 hesapta izlenir. Bu durumda 9100 ve 9600 hesaplar ters kayıtla kapatılır.
66 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012
Tebliğ’de aracı kuruluşların risk takibi
ve müşterilerini bilgilendirmek için
ürettikleri çeşitli raporlar bulunmaktadır.
Bu raporların bazıları işlemin yapıldığı
borsanın risk yönetim uygulamalarına
bağlı olarak işlevsiz kalabilir. Örneğin
Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nda
alım satım sistemi müşteri hesaplarının
pozisyon limiti aşımına yol açacak
işlemlere izin vermediği ve limit aşımı
engellendiği için, böyle bir rapora gerek
bulunmamaktadır.Türev Araçlara
Konu Standart Varlıklar Hesap
ekstresi ise müşterinin işlem yaptığı
sözleşmelerin fiziki teslimata konu olması
durumunda düzenlenir. Bu raporların
hangi periyodlarda düzenleneceği ve
müşterilere gönderilme usülleri Tebliğ’de
düzenlenmiştir. Yazımızda Borsamızda
işlem gören türev araçların özellikle aracı
kurumlar tarafından aracılık maksadıyla
veya kendi portföyleri için alınıp satılması
işlemlerine ilişkin defter belge kayıt
kurallarını inceledik. Önümüzdeki
sayılarda ise bu araçların bilançoda
ve bilanço dışında nasıl gösterileceği,
değerleneceğine ilişkin Uluslararası
Muhasebe Standartlarını incelemeye
çalışacağız.
Cemal İbiş; Serdar Özkan (2006) “Uluslararası
Finansal Raporlama Standartları (UFRS)’na Genel
Bakış, Mali Çözüm, 25-42.
Avcı Pınar, Trakya Üniversitesi, Dünyanın
Küreselleşmesi Ve Muhasebenin Önemi, 2011
Konferans bildirgesi.
www.spk.gov.tr/displayfile.aspx?action=displayfil
e&pageid=76&fn=76.pdf
www.tspakb.org/docs/egitim_notlari/vadeli_
islemler_turev.pdf
www.muhasebedersleri.com/genel-muhasebe-2/
muhasebenin-temel-kavramlari.html
www.kgk.gov.tr
7XUNLVK'HULYDWLYHV&RQIHUHQFH_7UNL\H7UHY.RQIHUDQV×
1RYHPEHU_.DV×P
d×UDJDQ3DODFH.HPSLQVNL_,VWDQEXO
ZZZIXWXUHVLQGXVWU\RUJWGF
‡
‡
‡
‡
3DQHO'LVFXVVLRQVZLWK+LJK3UR¿OH/HDGHUV
,QVWUXFWRUOHG(GXFDWLRQDO:RUNVKRSV
+LJK9DOXH1HWZRUNLQJ2SSRUWXQLWLHV
7UDGHVKRZ
7UNL\H7UHY.RQIHUDQVÕGQ\DQÕQ|QGHJHOHQERUVDODUÕQÕDUDFÕ
NXUXOXúODUÕQÕNXUXPVDO\DWÕUÕPFÕODUÕQÕWHNQRORMLúLUNHWOHULLOHo|]P
RUWDNODUÕQÕYHVHNW|USURIHV\RQHOOHULQLELUDUD\DJHWLUL\RU.RQIHUDQV
ER\XQFDVHNW|UGHNLVRQH÷LOLPOHUX]PDQJ|UúOHUL\HQLSL\DVD
UQOHULYHX\JXODPDODUÕWDUWÕúÕODFDN.RQIHUDQVVUHVLQFHLúD÷Õ
JHQLúOHWPHIÕUVDWODUÕ\DQÕQGDELUH\VHOYHNXUXPVDO\DWÕUÕPFÕ
H÷LWLPOHULGHJHUoHNOHúHFHN
‡
‡
.RQIHUDQVÕQWPQHNDWÕOÕP92%VSRQVRUNRGXLOH
<DOQÕ]FDELUH\VHOYHNXUXPVDO\DWÕUÕPFÕH÷LWLPOHULQHNDWÕOÕPLVH
Official Host
Exhibitors
‡
‡
‡
‡
‡
‡
Platinum Sponsors
‡
‡
Dunya
(UVWH6HFXULWLHV,VWDQEXO
,QWHJUDO6HFXULWLHV
0HWDWUN)LQDQVDO<D]ÕOÕP$6
7DNDVEDQN
7KH$VVRFLDWLRQRI&DSLWDO0DUNHW
,QWHUPHGLDU\,QVWLWXWLRQVRI7XUNH\
7UDGHVRIW%XVLQHVV6HUYLFHV
TurkDex
(\OOWDULKLLWLEDUL\OHOLVWHOHQL\RU
Silver Sponsors
Associate Supporter
Mehmet Yanilmaz
)XDU$ODQÕ6WDQW3URPRV\RQYH6SRQVRUOXNODULoLQøOHWLúLP%LOJLOHUL
0V7RQL9LWDOH&KDQYH\DWYLWDOHFKDQ#IXWXUHVLQGXVWU\RUJ
Media Sponsor