ölümcül günah
Transkript
ölümcül günah
YIL: 6 SAYI: 24 EYLÜL 2012 OPSİYON STRATEJİLERİ Piyasa durgun ama hareketlenmesini mi bekliyorsunuz? Yoksa tersini mi? İşte stratejiler... BÜLENT ERTUNA Forekste kazanma stratejilerini Gedik Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Bülent Ertuna anlattı. KAPALIÇARŞI’DA RİSK ÇOK HEDGE YOK Yüzlerce yıllık Kapalıçarşı’da altın esnafının riskten korunma yöntemlerini araştırdık... 7 ÖLÜMCÜL GÜNAH VE BİR FİNANSAL PİYASA Finansal sektörde ardı ardına patlayan skandallar, filmlere konu olan yedi ölümcül günahı gündeme getirdi YÖNETİM KURULU BAŞKANI’NIN MESAJI Değerlİ okurlar, IŞINSU KESTELLİ VOB Yönetim Kurulu Başkanı Son dönemde, büyük bir titizlikle hayata geçirilen VOB’u yıldırma politikasını dikkatle izlediğinizi sanıyorum. Bu yazıda, bu konudaki düşüncelerimizi paylaşmak ve biraz dertleşmek istiyorum… Yalın gerçek şudur: Türkiye’de kurulmuş bir Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası (VOB) varken tek hisse senedine dayalı vadeli işlemler ve opsiyonlar SPK tarafından İMKB’ye verilmiştir. Amacın, VOB’u köşeye sıkıştırarak ucuz bir fiyata tek borsa çatısı altına girmesini sağlamak olduğu açıktır. Bu safhada muhatap kurumlar tarafından dile getirilen gerekçelerin bir çoğunun içi boştur. Evet, dünyada borsalar birleşiyor. Ancak bir borsanın diğerini metazori yoluyla ele geçirip piyasaların iyice hantallaşması için değil, daha yüksek verimlilik için borsaların karşılıklı anlaşması yoluyla birleşiyorlar. Daha iyi teknolojik hizmet ve daha rekabetçi bir yapıyı sağlamak için birleşiyorlar. Gözetimin ancak tek bir çatı borsada iyi yapılacağı bilgisi yanıltıcıdır. Gözetim borsaların değil SPK’nın asli görevidir. Borsalar bu yapı için gerekli bilgileri düzenleyici kuruma sağlamakla yükümlüdürler. Asıl olarak borsalarda gözetim piyasada şeffaflığı bozucu faaliyetlerle sınırlı olup, maalesef ülkemizde SPK’nın kendi asli görevini yapmak yerine bu görevi delege etmeyi seçmesi nedeniyle bu söylem ortaya çıkmıştır. Dünyanın önemli piyasalarına baktığınızda ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkelerde bir çok spot ve vadeli borsa bulunmaktadır. Bunların gözetimini yapmak kendi düzenleyici kuruluşlarının görevi olup SPK’ya verilen borsaları denetleme görevi de, hele ki AŞ olarak kurulmuş borsaların şirketsel iç denetim benzeri denetimlerinin yapılması değil, gözetim açısından manipülasyon veya aşırı spekülasyon gibi piyasa bozucu faaliyetlere ortam sağlamamalarının denetlenmesidir. İstanbul’un finans merkezi olması için gerekli olan, zorla diğer borsaların İMKB çatısında toplanması değil, borsacılık faaliyetinde rekabet ortamının sağlanmasıdır. İstanbul Finans Merkezi Projesi bir finans merkezi projesi olmaktan çıkmış, İMKB’nin olabilecek en yüksek fiyata satılabilmesi projesi haline gelmiştir. VOB ve İMKB rakip değillerdir, asıl rakipleri yurtdışı platformlar, borsalar ve OTC’dir. Tekelci yapı ile sadece zaten yurtdışında inanılmaz boyutlarda olan işlemlere teşvik verilmiş olur. VOB, önemli bir değerdir. Bu borsanın faaliyet alanlarını tıkayıp, fahiş fiyatlı anlaşmalara mahkum edip, hiç bir ilerleme yapmasına müsaade etmezseniz şirket değeri doğal olarak düşer. Söz konusu büyük değer yok pahasına VOB’un ortaklarının elinden alınmaya çalışılmaktadır. Bunu aslında şöyle bir örnekle de vurgulamak olasıdır; Ziraat Bankası özelleştirilirse, sadece değerinin artması için, mevduat toplama yetkisi diğer bankaların elinden alınacak mıdır? Tabii ki hayır. Durum işte bu derece absürttür. Yapılması gereken; İMKB, VOB ve Altın Borsası’nın yapısı hakkında nihai siyasi kararı alıp, hiç kimseyi mağdur etmeden bir çözüm üretmek ve sonra da piyasaların hızla büyümesine dönük kararları hayata geçirmek olmalıdır. Karar vericilerden adil olmalarını ve İzmir’in yatırım şevkini kırmamalarını bekliyoruz. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 3 İÇİNDEKİLER 10 Risk çok, korunan yok Altın piyasasının kalbi Kapalıçarşı’da esnaf riskten nasıl korunuyor, neler yapıyor? VOBJEKTİF araştırdı. 22 7 Ölümcül Günah Dünyanın dev banka ve finansal kurumlarında ardı ardına yaşanan skandallar insanlığın 7 ölümcül günahını akıllara getirdi. 28 Sırada Hangi Banka var? Doç. Dr. Coşkun Küçüközmen, bankacılık skandallarının perde arkasını VOBJEKTİF için yazdı... 22 48 58 48 Opsiyon Stratejileri-2 Opsiyon piyasalarında kazandıran stratejiler neler? Piyasa canlı ve durgunken neler yapılmalı? 40 Röportaj: BÜLENT ERTUNA Gedik Yatırım Genel Müdür Yardımcısı, forekste büyük yatırımcıların stratejilerini anlattı. araçları nasıl 58 Türev muhasebeleştirmeli? Karmaşık yapıya sahip olan türev araçların muhasebeleştirilmesinde hangi unsurlara dikkat edilmeli? 40 SAYI: 24- EYLÜL 2012 SAHİBİ YÖNETİM YERİ TEMSİLCİ Çetin Ali Dönmez Akdeniz Caddesi Birsel İş Merkezi No: 14 K: 6 Alsancak 35210 İZMİR Tel: 0232 481 10 81 Faks: 0232 445 61 85 www.vob.org.tr e-posta: [email protected] SORUMLU MÜDÜR TASARIM-İÇERİK-REKLAM MAHİYETİ SEM YAYINCILIK Büyükdere Caddesi Öztürk Sokak Akabe İş Merkezi No: 1/A Mecidiyeköy/İstanbul Tel: 0212 347 32 30 YAYIN TÜRÜ GRAFİK VE BASIM YERİ Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası A.Ş. Şamil Demirkan İktisadi konular Yerel Süreli Yayın 4 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 İhlas Holding Medya Plaza 29 Ekim Cd. No: 23 34197 Yenibosna/İSTANBUL VOB GENEL MÜDÜRÜ’NÜN MESAJI Merhaba ÇETİN ALİ DÖNMEZ VOB Genel Müdürü 5 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 “Başlamak bitirmenin yarısıdır” diye bir söz vardır bilirsiniz, biliyorsunuz, biz başladık ama henüz bitiremedik yeni sistem yazılımı projesini. Süreç devam ediyor yılmak yok. Bir Amerikalı filozofun güzel bir sözü aklıma geldi paylaşayım istedim. “Başarı tatlıdır iyidir, hatta büyük çabalar harcanarak, zaman kaybedilerek ve zaman zaman başarısızlıklarla dolu bir süreçten sonra gelen başarı daha da iyidir.” Kişisel olarak beni, kurum olarak VOB’u ve VOB’daki çalışma arkadaşlarımı başladığı ve başarılı tamamladığı işler olduğu kadar, başladığı ancak tamamlayamadığı işler de pişiriyor, olgunlaştırıyor, önemli olan samimi bir şekilde çaba sarfetmek, birşeyleri yapmaya gayret etmek. Niyetimiz sağlam olduktan sonra yolumuz er geç açık olacak buna inanıyorum. Bu sayıda sizlere yine dolu bir içerikle ulaşıyoruz, biraz gecikmeli oldu artık kusurumuza bakmayın. Yazın da neredeyse herkes tatildeyken dergimizi çıkarmaktansa Eylül ayında çıkarmayı biraz da özel olarak tercih ettik. Malumunuz İMKB-VOB tartışmaları devam ediyor, herşeyden önce en önemli temennim bu tartışmaların bir an önce sona ermesi ve piyasa enstrümanları üzerine yoğunlaşmamız. Kariyerimizde çok büyük önem verdiğimiz opsiyon sözleşmelerinin ülkemize kazandırılması aşamasında aktif görev yapmaktan, katkıda bulunmaktan daha çok sevineceğim bir şey olamaz, bu açıdan umuyorum bu iş hayırlı bir şekilde sonuçlanır. Diğer taraftan, genel olarak foreks işlemleri olarak bilinen kaldıraçlı işlemlere ilişkin çalışmalarımız devam ediyor, oldukça önemli ilerleme kaydettik, bu piyasada işlem yapan ve tecrübe kazanmış kurumlar ile de görüşmelerimiz devam ediyor, dinamik bir süreç içinde mümkün olduğu kadar piyasa dostu, ancak temel prensiplerimizden de taviz vermeden bu işi en iyi şekilde sonlandıracağımıza inanıyorum. Geleceğin hepimize daha iyi günler getirmesi dileğimle, saygılarımı sunuyorum. VOB’DAN HABERLER TİCARET VE FİNANS MERKEZİ İZMİR’İN BORSA SERÜVENİ... OKAN ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İSTANBUL FİNANS KONGRESİ Okan Üniversitesi tarafından organize edilen Uluslar arası İstanbul Finans Kongresi 13 Haziran tarihinde düzenlendi. Kongrede VOB Genel Müdürü Çetin Ali Dönmez “İstanbul Finans Merkezi Projesi Kapsamında Finansal Piyasalar İşlemleri, Yeni Ürün ve Hizmetler” konulu panele konuşmacı olarak katıldı. VOB LONDRA IDX’te! TheFutures Industry Association (FIA) ve Futures and Options Association (FOA)’ın her yıl düzenlediği “International Derivatives 6 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 Expo” 26-27 Haziran 2012 tarihlerinde İngiltere’nin Londra kentinde gerçekleştirildi. VOB’un da bir stand ile temsil edildiği organizasyonda türev piyasalarda yaşanan son gelişmeler ve türev piyasaların geleceğine dair beklentiler tartışıldı. IDX’in katılımcıları arasında uluslararası türev ve finans piyasalarında yer edinmiş birçok önemli borsa, aracı kurum, banka, teknoloji şirketi, basın/ yayın kuruluşu ve yöneticileri yer aldı. VOB standı konferansların düzenlendiği iki gün boyunca yabancı yatırımcılar tarafından yoğun ilgi gördü. VOB TİŞÖRT YARIŞMASI SONUÇLANDI VOB-Yaşar Üniversitesi işbirliğiyle “T-SHİRT ÜZERİNE GÖRSEL TASARIM YARIŞMASI “ düzenlendi. VOB’un kurumsal yapısında kullanılmak üzere ulusal ve uluslararası boyutta tanıtımına katkı sağlamak amacına yönelik olarak düzenlenen yarışmada jüri özel ödülünü Seda Yılmaz adlı katılımcı kazandı. VOB VE YAŞAR ÜNİVERSİTESİ İŞBİRLİĞİ İLE “TİCARET VE FİNANS MERKEZİ İZMİR’İN BORSACILIK SERÜVENİ” KONFERANSI YAPILDI VOB ve Yaşar Üniversitesi işbirliği ile düzenlenen “Ticaret ve Finans Merkezi İzmir’in Borsacılık Serüveni” adlı konferans 10 Mayıs 2012 tarihinde Yaşar Üniversitesi’nde gerçekleşti. Konferans kapsamında “Bir Ticaret Merkezi olarak İzmir’de Borsacılığın Dünü ve Bugünü”, “Küresel Ekonomide Güncel Gelişmeler” ve “İzmir’in Global Markası VOB: Reel Sektör VOB’u Ne Kadar Tanıyor, VOB’un Kullanımında Engeller Neler” konulu paneller düzenlendi. EURASIA BUSINESS AND ECONOMİCS SOCIETY 2012 KONFERANSI Bu yıl 7’ncisi düzenlenen Eurasia Business and Economics Society (EBES) Konferansı 24-26 Mayıs tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşti. VOB’un da sponsor olarak destek verdiği konferansta 63 farklı ülkeden 500’den fazla katılımcı yer aldığıkonferansta açılış konuşmasını VOB Genel Müdürü Çetin Ali Dönmez yaptı. Ayrıca konferans süresince 290’dan fazla makale sunuldu. İKSEV CAMERATA SALZBURG KONSERİ Avrupa’da köklü bir müzik geleneğinin sahibi Camerata Salzburg, altın yıldönümünü kutladığı 2012 sezonunda, Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli keman virtüözlerinden Tuncay Yılmaz ve Almanya’nın ödüllü obua solisti HansJörg Schellenberger’e eşlik ettikleri özel bir konserle VOB’un sponsorluğunda İzmir Festivali’nde yer aldı. Konser 28 Haziran 2012 tarihinde Efes Celsius Kütüphanesi’nde gerçekleşti. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 7 DÜNYADAN YÜKSEK FREKANSLI İŞLEMLERİ ‘AKLAYAN’ ARAŞTIRMA “Yüksek Frekanslı İşlemler Piyasa İçin Zararlı Değil” Avustralya merkezli bağımsız araştırma şirketi Capital Markets Cooperative Research Centre (CMCRC) tarafından yapılan bir araştırma, yüksek frekanslı işlemlerin piyasa volatilitesi ile ilişkili olmadığını gösteriyor. SGX, NASDAQ, Euronext Paris, ASX ve LSE gibi borsalar ile birlikte yapılan ve toplam iki yıl süren araştırmaya göre yüksek frekanslı işlemler tahminin aksine volatiliteyi düşürücü etkisi olduğu tespit edildi. LCH Clearnet, International Derivatives Clearing Group’u Satın Alıyor Dünyanın en büyük takas kurumlarından biri olan LCH Clearnet mevcut durumda Nasdaq OMX’in sahip olduğu ve ABD’de faaliyet gösteren International Derivatives Clearing Group’u (IDCG) satın almak için Nasdaq OMX ile anlaştı. Nasdaq, son olarak ABD piyasasında takas hizmeti sunan IDCG şirketini 30 milyon dolara LCH Clearnet’e satmayı kabul etti. İki kurum arası görüşmeler Nisan ayından beri sürmekteydi. 8 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 ASX Birleşmek İçin Borsa Arıyor Avustralya Borsası (ASX) yurtdışından farklı bir borsa ile birleşme veya satın alma planları yapıyor. 2011 yılında Avustralya resmi otoritelerin ülke çıkarlarına aykırı olması nedeniyle Singapur borsası ile birleşmeyi iptal etmişti. ASX’in CEO’su Elme Funke Kupper, eğer resmi otoriteler izin verirse başka bir borsayı satın alabileceklerini veya başka bir borsa ile birleşebileceklerini söyledi. CME Avrupa’da Borsa Kurmayı Planlıyor ABD ve dünyanın en büyük türev borsalarından CME Avrupa merkezli bir borsa kurmayı hedefliyor. Geçen yıl Avrupa piyasalarının tekelleşmesini engellemek adına izin verilmeyen NYSE Euronext ve DeutscheBörse birleşmesinin ardından CME Avrupa’da faaliyet alanını genişletmek adına borsa kurma çalışmalarına başladı. CME’nin Avrupa pazarına girmesi ile birlikte Avrupa’da borsalar arası rekabetin artması bekleniyor. Volcker Kanunu’nun 2012 sonunda Yürürlüğe Girmesi Planlanıyor ABD yetkilileri büyük yatırım bankaların kendi adına spekülatif işlemler yapmasına sınırlama getiren Volcker Kanunu’nu bu yıl içersinde yürürlüğe almayı hedefliyor. Söz konusu kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte bankalar kendi sermayeleri ile piyasada spekülatif işlem yapmasına sınırlama gelecek. Böylece bankaların yüksek riskli işlemler yapmasına ve piyasanın sistemik riskini yükseltmesine engel olmak isteniyor. Asya ve Avustralya Regülatörleri Algoritmik İşlemler için Denetimi Arttırıyor ABD ve Avrupa pazarlarında yaşanan gelişmeler ışığında Asya ve Avustralya piyasalarını denetleyen kuruluşlar algoritmik işlemlere yönelik yeni denetim uygulamaları üzerinde çalışıyor. ABD ve Avrupa piyasalarında algoritmik işlemlerden dolayı yaşanan bazı olumsuz piyasa hareketlerinin Asya’da da yaşanmaması için bu tür işlemler yapan şirketlerin uyguladığı programların yılda en az bir kere denetime tabi tutulması yönündeki yasal çalışmalar sürüyor. Avrupa ve ABD yetkilileri de uzun süredir algoritmik ve yüksek frekanslı işlemlerin denetimi konusunda çalışmalar yapıyor. ICE Borsa Satın Alacak ABD merkezli Intercontinental Exchange’in CFO’su Scott Hill’e göre ICE yakın gelecekte başka bir borsayı satın almak için çalışmalarını sürdürüyor. Mevcut durumda 1 milyar dolardan fazla nakit rezervleri bulunduğunu belirten Hill, başka bir borsayı satın alarak daha fazla değer yaratmak istediklerini ve bunu yapmak için yeterince kaynağa sahip olduklarını söyledi. Exchange’in CFO’su Scott Hill EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 9 DOSYA 10 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 KAPALIÇARŞI’DA RİSK ÇOK, HEDGE NEREDEYSE YOK 551 yıllık Kapalıçarşı, altın fiyatını artık anlık veri ve analizlerle takip ediyor. 11 yıllık yükseliş, riskten korunma iştahını artırmış durumda. Ama yeni bir parasal genişleme, riskini yönetemeyen altın esnafını zora sokabilir. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 11 DOSYA 2 CEREN DİLEKÇİ 12 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 007’nin Şubat sonunda patlak veren finansal krizin üzerinden beş yıl geçti. Son beş yılda piyasalar oldukça çalkantılı bir seyir izlerken bu dönemde en çok kazandıran yatırım aracı, kriz zamanlarının güvenli limanı olarak görülen altın oldu. Geçen beş yılda sarı metalin fiyatı iki katından fazla artış kaydetti. 1988 yılında 486 dolar seviyesindeki altında başlayan düşüş tam 13 yıl sürerek Şubat 2001’de 261 dolar seviyesine geldiğinde son buldu. O günden bugüne kadar soluksuz bir yükseliş içerisinde olan altında değer kazancı, küresel kriz ile birlikte daha da ivme kazandı. Bir yandan piyasaya sürülen yeni paranın getiri arayışı, diğer yandan enflasyonist etkilerin fiyatlanması ve belki de en önemli etkenlerden biri olarak merkez bankalarının rezerv çeşitlendirmesi adına altın alımlarına hız vermesi. Tüm bunlar, altın fiyatlarının yeni zirveleri test etmesine neden oldu. Birinci parasal genişleme öncesi altının zirve seviyeyi test etmesinde, FED Başkanı Bernanke’nin bankanın zor durumda olan ABD ekonomisi için gerektiğinde destek verecekleri yönündeki açıklaması oldu. Uluslar arası piyasada doların değer kaybetmesi ve stagflasyon kaygıları yatırımcıları altına yöneltmesiyle spot altının onsu 6 Mart 2008 tarihinde 985,60 dolara ulaştı. 25 Şubat 2008 tarihinde onsu 937,10 HER PARASAL DESTEK YA DA SPEKÜLASYON, ALTIN FİYATI ÜZERİNDE ETKİLİ OLUYOR. ALTIN 11 YILDAN BERİ ARALIKSIZ YÜKSELİYOR. dolardan işlem gören altın fiyatları altı işlem gününde yüzde 5 oranında değer kazandı. 2008 kriziyle beslenmeye başlayan altın, Kasım 2008’de 760 dolar seviyesinden yeniden yükseliş trendine girdi. Merkez bankalarının açıkladıkları parasal genişleme programları, kötü giden ekonomilere istenilen ilaç olmazken piyasalarda yeni genişleme beklentileriyle geçen yıl Eylül ayında altının ons fiyatı tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 1,922 dolara çıktı. Son 12 aylık süreçte rekor kıran altın fiyatları, 2012 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 5 oranında gerileyerek 2008 Eylül’den bu yana en sert düşüşünü yaşarken piyasalarda oluşan beklentiler ile yeniden yükselişe geçerek 1,690 dolar seviyesini aştı. İÇERİDE DURUM NE OLDU? Grafik-1 Dış piyasalarda bu hareketlilik yaşanırken yurt içinde ise 24 ayar külçe altının gram fiyatı 2009 yılı Eylül ayındaki 47 lira seviyesinden 2012 Eylül itibariyle 98 liraya yükselerek üç yıllık süreçte yüzde 108 oranında değer kazandı. Altın Fiyatları soluksuz YÜKSELİŞ 990,00 985,50 980,00 970,00 957,00 960,00 959,40 950,00 940,00 937,10 937,25 25.02.2008 Pazartesi 26.02.2008 Salı 27.02.2008 Çarşamba 28.02.2008 Perşembe 29.02.2008 Cuma 03.03.2008 Pazartesi 2010 yılında olduğu gibi altın, 2011 yılında da yüzde 23 reel değer artışı ile en yüksek getiriyi sağlayan yatırım aracı oldu. Altının yanında, döviz ve döviz tevdiat hesapları reel getiri sağlayan finansal araçlar oldu. Dünya piyasalarındaki oynaklık giderek artınca altına yatırım yapmak vadeli işlem yatırımcıları açısından da daha cazip hale geldi. 2009-2010 yılları arasında VOB içinde en yüksek işlem hacmi artışının altın kontratlarında yaşanması da bunun en iyi göstergesi oldu. (Grafik 1) EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 13 DOSYA Grafik-2 Tablo-1 $2,000 Seçilmiş Yatırım Araçlarının Getirileri $1,800 2011 % Nominal Reel $1,600 Altın 36.0 23.1 $1,400 3 ay $ DTH 26.5 14.5 $1,200 1 ay $ DTH 25.2 13.3 $1,000 Dolar 22.8 11.2 3 ay € DTH 22.1 10.6 1 ay € DTH 21.0 9.6 Avro 18.9 7.7 3 ay TL Mevduat 7.5 -2.7 Gecelik Repo 6.8 -3.3 Tahvil 6.6 -3.5 1 ay TL Mevduat 6.1 -3.9 İMKB-100 -22.3 -29.7 TÜFE 10.4 - $800 $600 $400 $200 2006 2008 2010 2012 Grafik-3 120.000 Kaynak: Hazine, TCMB, TÜİK 100.000 80.000 60.000 01 /0 01 1/ 20 10 /0 7/ 20 10 01 /0 01 01 1/ 20 1 1 /0 /0 7/ 20 1 1 Tablo-2 Tarih Kontrat Sayısı İşlem Hacmi (TL) 2006 1,618 4.769.447 2007 81 238.482 2008 21.641 84.926.183 2009 118.347 593.852.744 2010 144.965 866.198.915 2011 165.729 1.502.346.832 2012 37.194 356.348.011 Toplam 489.575 3.408.680.614 Tarih Kontrat Sayısı İşlem Hacmi (TL) 2010 2.523 5.496.900 2011 595.495 1.775.227.687 2012 850.603 2.508.477.066 Toplam 489.575 3.408.680.614 Tablo-3 14 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 01 1/ 20 1 2 /0 7/ 20 1 2 Emtia grubunda 2010 yılına göre tarımsal ve metal ürün sözleşmelerinin hacmi azalırken, kıymetli madenleri baz alan sözleşmeler iki katına çıktı. Vadeli Altın İşlem Sözleşmeleri’nin VOB bünyesinde işlem görmeye başladığı Mart 2006 tarihinden 2008 yılının dördüncü çeyreğine kadar kontrat sayısı ve işlem hacmi sınırlı kaldı. Mart 2006 tarihi ile Eylül 2008 tarihleri arasında işlem gören kontrat sayısı ancak 2 bin 752 olarak gerçekleşti. Altının ons fiyatının sürekli olarak artmaya başladığı 2008 yılının dördüncü çeyreğinden itibaren işlem gören kontrat sayısında artış yaşandı. 2011 yılında işlem gören kontrat sayısı 165 bin 729 olarak gerçekleşirken, işlem hacmi 1.5 milyar TL’ye yükseldi. 2012 yılı Ağustos sonu itibariyle işlem gören kontrat sayısı 37 bin 194 adet seviyesinde gerçekleşirken, işlem hacmi 356 milyon TL’de bulunuyor. Dolar/Ons Sözleşmeleri’nin VOB bünyesinde işlem görmeye başladığı 22.12.2010 tarihinden itibaren kontrat sayısı ile işlem hacmi artış gösterdi. Sözleşmelerin işleme açıldığı 2010 yılı sonunda işlem gören kontrat sayısı 2 bin 523, işlem hacmi ise 5.5 milyon lira seviyesindeydi. 2012 yılı Ağustos ayına gelindiğinde ise işlem gören kontrat sayısı 850 bin 603 adede, işlem hacmi ise 2.5 milyar liraya kadar yükseldi. Alışkanlıklar gereği, altına yatırım halen fiziken yapılıyor. Bu durum, uzun vadede altına dayalı finansal enstrümanlar açısından ciddi bir potansiyel olduğunu gösteriyor. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 15 DOSYA ALTININ KALBİ, KAPALIÇARŞI NE DİYOR? ALTINDAKİ YÜKSELİŞ KAPALIÇARŞI’YI TEDİRGİN EDİYOR Fiyatlardaki yükseliş Türkiye’de altın piyasasının kalbi olarak bilinen Kapalıçarşı’da tedirginlikle izleniyor. Uluslararası piyasalarda altın fiyatlarının her geçen gün yeni rekorlara imza atması nedeniyle insanların alım gücünde büyük ölçüde düşüş meydana geldiğini belirten Kapalıçarşı esnafı, son 10 senede insanların alım gücünde yüzde 50’nin üzerinde bir azalma olduğunu belirtiyor. BİLARDO OSMAN LAKAPLI AYAKLI BORSACI OSMAN ATAÇ ‘SON 10 SENEDE ALIM GÜCÜ YÜZDE 50 DÜŞTÜ’ Altın piyasasını nasıl takip ediyorsunuz? Piyasa uzmanları nasıl takip ediyorsa biz de aynen öyle takip ediyoruz. Hafta başında bize bülten gelir. Hafta içinde ABD, Avrupa’daki dataların hepsini takip ederiz. Foreks, televizyon haberlerini takip ederiz. Bizim işimiz döviz ve altın üzerine olduğu için bizim işimiz saate bakar gibi dakika dakika bunları takip etmek. Takip ettikten sonra kafamızda altın ve dövizle ilgili bir fiyat oluşuyor. parasal genişleme açıklayabiliriz, diğer gün açıklayamayız yönünde gelen açıklamaların altın fiyatlarında büyük oynamalar yaratmasından rahatsızlık duyuyoruz. Aynı yazı tura olayı gibi merkez bankası başkanları piyasayla oynuyor. Bernanke’nin açıklamaları bizi internette yazı yazmaktan men etti. Artık yatırımcılar zarar edebilir düşüncesiyle internetten yorum yapmayı bıraktık. Perakende altın piyasalarında sıkıntı devam ediyor. ABD piyasası açılmadan içeride yaprak kıpırdamıyor. ABD piyasaları açıldıktan sonra film başlıyor. Saat 15.30’da datalar geliyor. Önceden altın piyasası saat 10.00’da döviz piyasası saat 09.30’da açılırdı. İşler azaldığı için bizim altın piyasası 12.15, döviz piyasası 11.05’de açılıyor. Bu da işlerin ne kadar azaldığının göstergesi. Altın fiyatlarındaki yükseliş sizi nasıl etkiliyor? Altın fiyatlarının yükselmesinin perakendede çok az etkisi oluyor. Piyasalarda vadeli işlemler son gaz devam ediyor. Son 10 senede insanların alım gücünde yüzde 50’nin üzerinde bir azalma var. Altın fiyatlarındaki yükseliş hedge fonların kendi aralarında oynadıkları filmlerden kaynaklanıyor. Bugün bir bakıyorsun 1,670. Diğer gün ABD’den parasal genişleme sinyali gelmediği zaman birden 70 puan düşüyor. Burada hedge fonlar kazanıyor. Dünyada sistem özellikle 2012 de hedge fonlar ve merkez bankalarının açıklamalarıyla devam ediyor. ABD’den bugün MERKEZ DÖVİZ KURUCUSU REŞAT YILMAZ ‘MÜŞTERİLER ZARAR ETTİ’ VOB’da pozisyon alıyor musunuz? Altında bir oyun var üretim bitmiş vaziyette. Altın fiyatları aşırı yüksek. İnsanların alım gücünde azalma olduğu için kuyumcuların işlerinde 10 senede bir azalma var. Dünyada altın üzerine bir 16 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 film var. Altın fiyatları yükseliyor ama altına talep yok. İki senedir yüzde 30 kapasiteyle çalışıyor. Üç sene önce Türk parasıyla altının kilosu 28 liraydı. Bu bir anda 40 liraya çıkınca altın piyasası bayıldı. Herkes elindekini Türk lirasına çevirdi. Üretim Türkiye’de bitmiş vaziyette. Eskiden döviz mevsiminde çeyrek yetiştiremiyorduk. Haftada toptan 10 kg çeyrek satıyordum. Bu sene 1 kg satamıyoruz. YÜZLERCE YILLIK KAPALIÇARŞI’DA ARTIK PİYASA EKRANLARDAN, ANLIK VERİLERLE TAKİP EDİLİYOR. PİYASA ORAYI, ONLAR PİYASAYI İZLİYOR. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 17 DOSYA ALTININ KALBİ, KAPALIÇARŞI NE DİYOR? ALTIN PİYASALARI UZMANI MEHMET ALİ YILDIRIMTÜRK – MEHMET ALTIN TİCARET LTD. ŞTİ. SON SEKİZ AYDA ALTINI HEDGE EDECEK POZİSYONDA DEĞİLİZ Finansal kriz altın fiyatlarını nasıl etkiledi? Biz bir hafta sonra 100 birim altın satıyorsak ekonomik krizle beraber 10 birime düştü. Şu anda o rakam 2030 birime çıkmış durumda. 2009 ve 2010’da kötü bir dönem yaşadık. Mesela Türkiye’nin altın ithalatı 2007’de 200 tondu. 2008’de 166 ton düştü. 2009’da 37 ton düştü. Ayrıca 2008’in son çeyreği ile 2009’un ilk çeyreği arasında 400 ton külçe altın ihraç ettik. Bu, Türkiye’de kuyumculuk sektöründe ve altın piyasasında ilk kez olan bir şeydi. Daha önce de satmıştık ama bu kadar büyük bir rakam satmamıştık. Bu yeni gelişen rafineri ve dünya standardında rafine edilebilen altınla mümkün oldu. Yani yastık altı altınlardan gelen altınların bir kısmı piyasayı karşıladıktan sonra 400 tonu da biz dışarı sattık. Bu altın talebini düşürdü aynı zamanda Goldman Sachs, Merill Lynch ve diğerleri gibi büyük fonlar altın fonu oluşturmuşlardı. Her birinin elinde 1000 tondan fazla altın vardı. Altın kuruluşları, yüksek likidite nasıl olsa enflasyonist baskı oluşturur, biz de gelişmekte olan ülkelerde bunları satarız dediler. Ama böyle bir şey gerçekleşmedi. Çünkü sadece bizde değil, Hindistan, Dubai, Türkiye, Mısır yüklü miktarda altın sattı fiziki olarak, onların pozisyonlarını bozdu. İsviçre’de bir banka Türkiye’nin altın satması bizim pozisyonumuzu bozdu dediler. Dolayısıyla şu anda hala ellerinde yüklü miktarda altın var, o altına alıcı getiremiyorlar. Merkez bankaları da likiditeyi önceki gibi vermek istemiyorlar. Verdiklerinde büyük yatırımcıların eline geçiyor. Özellikle halkın eline geçmiyor, borçlarını ödeyemiyor. Piyasa da kitleniyor. Büyük fonlar da ellerinde yüklü miktarda altın olduğu için tehdit ediyorlar. “Eğer para vermezseniz biz piyasaları bozarız’’ diyorlar Merkez Bankaları’na. Ama şu anda Merkez Bankaları duruma hakim. Biz istersek para veririz, istemezsek vermeyiz diyorlar ve nitekim altının yüksek olduğu ay 2011’in Eylül ayıydı. O noktada FED ‘’Biz parasal genişleme yapmayacağız’’ dedi. Onun öncesinde beklentiyle 1,922 dolarlara kadar yükselen altın gerilemeye başladı. Bir 18 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 Vadeli altın alım satımında nelere dikkat ediyorsunuz? Türkiye’de yeni gelişen piyasalar. Bunlardan birisi VOB, birisi de foreks piyasaları. Burada biraz daha profesyoneller işlem yapıyor. Vadelide altının çok fazla işlem gördüğünü zannetmiyorum. Orada daha ziyade İMKB 30 ve pariteler işlem görüyor. O nedenle VOB vadeli piyasada altın fiyatlarını çok fazla etkileyebilecek durumda değil. daha o noktaları görmesi mümkün değil, görmedi de.. Altın fiyatlarının nasıl seyretmesini bekliyorsunuz? Bundan sonra Eylül ve Ekim itibariyle altın 1,750 dolarları teknik olarak görebilir. 1,700’ün üzerinde biraz kalır, 1,750’yi gösterir sonra çok sert bir düşüş olur. Ekim sonuna doğru olacak bir gerilemeden altının tekrar 1,600-1,550 hatta daha da aşağı olma olasılığı var çünkü verilecek likit artışı nakit artışı şeklinde olmayacak. Başka enstrümanlar yoluyla büyük yatırımcıların likit ihtiyacı olduğunu söyleyen büyük yatırımcıların işine gelmeyecek dolayısıyla o altını her halükarda satmak zorunda kalacaklar’’ diye konuştu. Altın piyasalarını nasıl takip ediyorsunuz? Tüm kanallarımız açık. Tüm Türkiye’ye buradan fiyatlar veriyoruz. Dışarıdan otomatik olarak aldığımız kanallar var. Kanallardan fiyatları her dakika takip edip güncelliyoruz. İnternet sitemiz Türkiye’deki yaklaşık 40 bin kuyumcunun 30 bini tarafından yakından izleniyor. Günün her saatinde antenlerimiz hep yurtiçine hem de yurtdışına açık. Altın fiyatlarındaki yükselişe karşı kendinizi koruyor musunuz? Bunu tabii ki tavsiye ediyoruz. Bizim bu konuda yüklü miktarda çalışmamız söz konusu değil ama tavsiye ediyoruz. Özellikle ben onu altından ziyade paritelerde tavsiye ediyorum. Yani ihracat yapan firmaların dövizle oluşturdukları fiyatları mağduriyet olmaması için Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nda kullanması gerekir diye düşünüyorum. Tabii ki altın için de yapılabilir ama şu geçen 8 aylık süreçte altını hedge edecek bir pozisyonda değiliz. Sürekli yükselişler ardından düşüşler yaşandı. Ama mesela 2009’da hızlı yükseliş sırasında hedge etmek doğruydu. Altında dış piyasalardaki hedge mekanizması daha çok kullanılıyor. Yatırımcılara tavsiyeleriniz nelerdir? Geçen sene ‘’almayınız’’ dediğimiz halde, yüksek maliyetli altın alan küçük yatırımcılar var. Bunda biraz da bankaların mevduatta olan müşterilerini yönlendirmesinin de etkisi var. 110 liraya kadar alınmış altının gram fiyatı var. Biz o zaman alınmaması gerektiğini, yükselişlerin sert düşüşler getireceğini söylemiştik. Yıl başından bu yana 99 liradan 90,30 liraya kadar gerileyen altın fiyatı gördük. Bundan böyle mevsimsel olarak Ağustos ayının ortalarından itibaren Ekim sonuna kadar altında yükseliş trendi başlıyor. Şu anda onu yaşıyoruz. Dolayısıyla elinde yüksek maliyetli altın olan yatırımcılara piyasaları biraz daha yakından izlemeleri talebiyle, yükselişleri satış fırsatı olarak, düşüşleri de alış fırsatı olarak değerlendirerek al-satlarla maliyetlerini biraz daha aşağı çekebilirler. türk yatırımcısının en basİT yatırım aracı olarak gördüğü altın aslında bİrçok değİŞKENDEN ETKİLENİYOR. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 19 DOSYA ALTININ KALBİ, KAPALIÇARŞI NE DİYOR? HALAÇ ALTIN – DANIŞMAN HALUK MUTLU ‘İHRACATTAN KAZANDIĞIMIZ PARA YURTDIŞINA GİDİYOR’ Kendinizi nasıl hedge ediyorsunuz? Esnafla bizim takip sistemimiz arasında fark var. Aracı kurum, banka, finans şirketleri hedge işlerini nasıl yapıyorsa biz de o şekilde yapıyoruz. Buradakiler daha esnaf mantığıyla hareket ediyor. Altın borsasında future kontratlarda zayıflık dikkat çekiyor. Mesela Nymex, Comex’te vadesini siz belirliyorsunuz. 2013’ün Ağustos ayına da 2014’e de vade var. Eğer benim yurtdışı ayağım varsa istediğim vadeye kontrat açabiliyorum. Altın borsasından da yapıyorum. Bankaların hazinelerinden de kullanıyorum. Ben bankalarla aynı sistemi kullanıyorum. Onların gündere dediği sistem var. 15-20-25 güne kadar çıkan vadeyle ileri vadeye alım ya da satım yapıyorlar. Bir de foreks kullanıyorlar. Diyelim ki forekste aktif olan Ağustos vade ile Aralık vade. Şu anda ekranlarında Ağustos ile Aralık vade çalışıyor. Foreks ekranları üzerinden Aralık vade işlemlerini yapıyorlar. Diyelim ki üç ay sonrasına vadeli işlem yapacağım. Bana bir tane Türkiye’de piyasa söyleyin yapabileceğim. En iyi bildiğimiz hazine bankası bile en fazla 15 gün süre tanıyor. Türkiye’de market yok. Altın borsasının süresi 9 gün, sokak borsasınınki 15-20 günle sınırlı, banka hazineleri 15 günle sınırlı. Ya foreks ekranlarına mahkum kalacağım, ya da yurtdışını kullanacağım. Yurtdışından başka tercih edebileceğiniz başka bir market yok. Dünyadaki en önemli üç dört altın borsasından biri Türkiye’de ve bu ülkeye has future, forward ve opsiyon piyasası yok. Bankada spot işlem yapıyorum. Sokakta en fazla 20-25 gün arası belki işlem yapılabilir. O zaman da üçüncü hafta iş yaptığınızda şirketin prestijini zedeler, izin verilmez. Yurtdışında çalıştığımız müşteri üç aylık işlem yapmak istiyorum diyor. Benim ülkemde bunu yapacak bir piyasa yok. Bizde türev ürün olmadığı için krizden etkilenmek için saçma bir kalkanın altına girmeyelim. Türev piyasalarımız olsun ama denetlenebilir piyasalar da olsun biz de bunları kullanalım. İhracattan kazandığımız para resmen yurtdışına gidiyor. Burada sokak borsası olarak küçümsenen borsada forward, future 20 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 yapılıyor sadece opsiyon yapılmıyor. İnsanlara opsiyonun ne olduğu anlatılsa burada o da yapılır. Burası tezgah üstü bir piyasa. Altın borsasına, yurtdışına pas ediyoruz çok çaresiz kalırsak forekse pas ediyoruz. Altındaki future kontratları açsınlar sonsuz seçenekleri görün. Şimdi ölü sezon olduğu halde böyle. Binlerce kuyumcu var, onların toptancıları var, toptancıların da toptancıları var. Hem külçe altının hem de işlenmiş altının toptancısı var. Türkiye’nin ithalatı 200250 ton, son dönemde İran kaynaklı ihracat ayağımız da çok ciddi arttı. Türkiye, altında dünya piyasalarında ciddi söz sahibi ama bunu yönetecek bir iç piyasamız yok. Altın borsası yine son dönemde bir çok kurumun ataklarıyla ayakta kalıyor. Merkez bankalarının munzam ayarlamalarıyla bankalar altına yönelmeye başladı. Vadeli alım-satımda nelere dikkat etmek gerekli? İki önemli konu var. Biri spotun ne kadar talep gördüğünü öncelikle takip etmeniz lazım. Hazır fiziki altını almak ya da satmak isteyenler ne kadar iştahlıysa bunlar vadeli işlemlerde open interest adını verdiğimiz gösterge. Takip ettiğimiz endekste açılmış kısa ve uzun pozisyonların toplamını gösteriyor. Spottaki talep veya arz open interest’lerde hacmi arttırıyorsa o kontrata talep olduğunu ya da olmadığını gösterir. Kısacası spottaki talep ya da arz ve bunun open-interestlere olan etkisine bakmak gerekir. Mesela altın almak istiyorsunuz spot altında, dolarınız yok. 3 kg ton altın alacaksınız. 150.000 dolar verecek durumunuz yok 15.000 dolar teminatınızı koyuyorsunuz. Fiziki altına talep var mı, dönüp açılmış olan total kontrat sayısına bakacaksınız. Kontrat sayısında artış varsa, ne kadarı kısa, ne kadarı uzun ona bakacaksınız. Bunun dışında başka temel göstergeler var. Ekonomik datalar, para politikalarına etki edecek görüşmeler var. Genel çerçevedeki en önemli gösterge, opsiyon fiyatları , spot arz-talep, open-interest’ler. NADİR DÖVİZ GENEL MÜDÜRÜ BURAK YAKIN ‘VADELİ PİYASALAR DAHA DA GELİŞECEK’ Altın fiyatlarındaki yükselişten kendinizi nasıl koruyorsunuz? Bankalardan, resmi kurumlardan kendi pozisyonumuza göre alım ya da satım yapıyoruz. Kapalıçarşı’da günlük ve haftalık pozisyonlar açılıyor. Ne kadar satarsak o kadar yerine koyuyoruz, ne kadar satarsak da o kadar geriden alıyoruz. Türkiye’deki bazı aracı kuruluşlar bizimle çalışmak istiyorlar ama biz sağlamlık açısından bankayı tercih ediyoruz. Bankadan fiyat alıp emir giriyoruz. Bankalar üzerinden olduğu için dikkat edeceğimiz çok bir şey yok. Haftalık ne kadarlık işlem yapıyorsunuz? Vadeli ve normal alım-satımda haftada oluşan miktar 150 kg civarında. Vadeli piyasaları tercih ediyor musunuz? Vadeli piyasaya girmemeye, daha çok bire-bir alım satım yapmaya çalışıyoruz. O bizim için daha sağlıklı oluyor. Vadeli piyasada sıkıntılı işlemler oluyor o yüzden yapmamaya çalışıyoruz. Toplumumuzda vadeli piyasalar konusunda çoğu insanımız bilinçlenmemiş durumda. Sistemin nereye gittiğini veya ne olacağını bilmediğinden dolayı da vadeli alımsatım fiziki alım-satım kadar tercih edilmiyor. Biz da daha çok fiziki alımsatım tarafındayız. Vadeli piyasaların geleceğini nasıl görüyorsunuz? Türkiye’de bu işin her geçen gün gelişeceğine inanıyorum. Kapalıçarşı’da ekranlar giderek yaygınlaşıyor. Bire-bir alım satım yapabilecekler. Türkiye’de zaten genişlemiş durumda daha da iyi bir duruma gelecek. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 21 DOSYA LUĞUNDA LIBOR YOLSUZ AYBEDEN KOLTUĞUNU K ’SU BARCLAYS CEO ... BOB DIAMOND 22 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 7 ÖLÜMCÜL GÜNAH VE BİR L A S N A FİN SİSTEM Son bir yıl içinde dünya, Hıristiyanlık inancına göre insanın sakınması gereken 7 ölümcül günahın tümünün finans sektörü tarafından işlendiğine şahitlik etti. Kapitalizmin kendini yeniden sorgulamak zorunda kaldığı bu dönemin sonunda yeni bir finansal sistem mümkün mü? VOBJEKTİF, finans dünyasının önde gelen isimlerine sordu… TA İÇİNDE SADECE 4 HAF MLER AŞIRI RİSKLİ İŞLE İLYAR DOLAR NEDENİYLE 2 M ZARAR YAZAN O’SU JP MORGAN CE . JAMIE DIMON.. CEREN DİLEKÇİ K ibir… Açgözlülük… Şehvet… Kıskançlık… Oburluk… Öfke… Tembellik… Bu 7 öğe, Hıristiyanlık inancına göre, insanın hayatı boyunca sakınması gereken 7 Ölümcül Günah’ı oluşturur. Brad Pitt, Gwneyth Paltrow, Kevin Spacey gibi dev oyuncuların canlandırdığı “Seven” filminde de bu yedi günaha dikkat çeken bir cinayetler dizisi ele alınır. Tüm dünyada finansal piyasalarda son dönemde ardı ardına patlayan skandallar, akıllara ister istemez 7 Ölümcül Günahı getiriyor. “Batamayacak kadar büyüyen” obur bankalar… “Bana bir şey yapılamaz” varsayımıyla hareket eden kibirli finansal kuruluşlar. Tüm dünyanın referans aldığı liboru manipüle etmeye kalkışacak kadar aç gözlü davranan devler… EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 23 DOSYA Oturduğu yerden kolay para kazanmak adına çekilen cefayı hiçe sayan bir finans sektörü… Örnekleri uzatmak mümkün. UBS, JP Morgan, HSBC, Standard Chartered, Barclays, RBS ve diğerleri… Kapitalizmin kendini yeniden sorguladığı, kuralların yeniden yazıldığı bu dönem, aslında “para” için bir çağın kapandığı, yeni bir çağın başladığına işaret ediyor olabilir. Ancak bunun sonucunu görmek için biraz daha zamana ihtiyaç olacak gibi görünüyor. 2009 krizi öncesinde kaldıraçlı işlemler üzerinden yaratılan fiktif refah etkisi, bugün hala geçerliliğini koruyor. Ancak bu kez finansal kriz sonrası önemli ölçüde denetime alınan kaldıraçların yerini, başka bir kaldıraç mekanizması aldı: Merkez bankaları. Piyasalarda para o kadar bol ve ucuz ki, kapitalizm tüm sorunlarını erteleyebilmiş, kendini onarmayı kısmen de olsa başarabilmiş durumda. Bu yeniden sorgulamayı ve sonuçlarını ancak merkez bankalarının piyasaya sürdüğü devasa likidite çekildiğinde görebileceğiz. NELER NELER GÖRDÜK… Yılın ilk bankacılık skandalı ABD’nin en büyük bankalarından JP Morgan’dan geldi. JP Morgan CEO’su Jamie Dimon, 10 Mayıs tarihinde borçlanma kağıtlarının temerrüte karşı sigorta maliyeti olarak sunulan CDS’lerde (Credit Default Swap) aldığı büyük pozisyonlar nedeniyle 2 milyar dolar zarar ettiklerini açıkladı. Haberin ardından JP Morgan hisselerinde büyük düşüş yaşandı. CEO Dimon, 200 milyon dolar kâr yapmayı beklerken zarar ettiklerini belirterek, zarara gerekçe olarak şirkette para yatırımı ve yönetimi ile ilgili yetkili şahısların yanlış yatırımlarını gösterdi. JP Morgan’ın kredi türevlerinden zarar etmesinin üzerinden çok geçmeden piyasalar Libor skandalıyla sarsıldı. İngiliz bankacılık devi Barclays libor faiz oranı ile oynadığı ve haksız kazanç sağladığı gerekçesiyle ABD ve İngiltere tarafından 290 milyon sterlin ceza ödemeye mahkum edildi. Barclays’in aldığı cezayı takiben, ABD denetçileri, aralarında HSBC, Royal Bank of Scotland, Barclays, Citigroup, Deutsche Bank, JPMorgan ve UBS’in yer aldığı yedi 24 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 KAPİTALİZMİN KENDİNİ SORGULADIĞI AŞAMADA KALDIRAÇ DEVRİ BİTİYOR, AMA YERİNİ ŞİMDİLİK MERKEZ BANKALARI ALIYOR. bankayı faiz oranını manipüle ettikleri gerekçesiyle sorguya çağırdı. Öte yandan dünya genelinde bankalararası borçlanma işlemlerinde kullanılan Libor’un manipüle edildiği şüpheleri konusunda, İngiltere Bankacılar Birliği’nin 2008 yılında hemen her hafta uyarıldığı ortaya çıktı. Finansal piyasalar henüz Libor skandalının etkisini üzerine atamadan, piyasalarda kara para saklama skandalı baş gösterdi. İngiliz bankası Standard Chartered’a İran ile 250 milyar dolarlık 60 bin bankacılık işlemini sakladığı gerekçesiyle New York denetçileri tarafından 340 milyon dolar ceza verildi. Banka denetçilerle uzlaşarak cezaya razı oldu. HSBC’nin kara para aklama ile suçlanmasına ilişkin olarak ABD Senatosu Daimi Altkomitesi tarafından hazırlanan 335 sayfalık raporun ayrıntılarında, bankanın ABD iştirakinin 2001 ve 2007 arasında 28 bin gizli işlem yaptığı ve bu işlemlerin 19,7 milyar dolarlık bölümünün İran ile ilgili olduğu ortaya çıktı. Söz konusu skandalların ağırlıklı olarak İngiliz bankalarında patlaması, Londra’nın finansal merkez olma niteliğinin yeniden tartışılmasına yol açarken ‘Başka bir finansal sistem mümkün mü?’ sorusunu da beraberinde getirdi. VOBJEKTİF, gündeme aldığı bu tartışmayla ilgili görüşlerini, Türkiye sermaye piyasası ve finans dünyasının uzman isimlerine sordu. İşte uzmanların, bankacılık skandallarının nedenleri, finansal sistemde yaşanması muhtemel dönüşüm ve yeni bir finansal modelin mümkün olup olmadığı konusunda görüşleri. ESKİ MERKEZ BANKASI BAŞKANI GAZİ ERÇEL ‘’YENİ BİR SİSTEM GEREKLİ’’ Libor skandalı, finansal sistemin en hassas yerinden yara almasına neden oldu. Kanımca Lehman Brothers’ın batmasından çok daha önemli bir olaydı. Çünkü piyasalar kendilerine bir çıpa ararlar. Yıllardır Libor bankaların en önemli çıpalarıydı. Bu çıpa bir anlamda kredibilitesini kaybedince bambaşka bir sistem ortaya çıktı. Finansal sistem neye dayanacak, neye göre hareket edecek, çıpası ne olacak, faizler nerelerden götürülecek gibi sorular ön plana çıktı. Tabii bu kısa sürede çözümlenecek bir olay değil. Çok detaylı çalışmayı gerektiren bir olay. Kredibilite kolay kolay biriktirilemez. Yeni bir kredibilitesi, bilinirliği yüksek bir sistem kurmak kısa zamanda olmaz, uzun zamanda olabilir. Dolayısıyla benim düşüncem, Libor skandalından sonra dünyadaki finans sisteminin önemli ayaklarından bir tanesi yok oldu. Onun yerine mutlaka yeni bir şey getirilmesi lazım ama getirilecek yeni şey, ne kadar kredibilitesi yüksek bir enstrümanı içerse dahi mutlaka zaman alacaktır. Libora dayanarak, Libor esas alınarak yeni kararların alınması, finansal sistemin yönlendirilmesi, çok zor. Çünkü spekülasyonlara ne kadar açık olduğu ortaya çıktı. Özetle yeni bir sistemin kurulması gerekli, bu sistemin ne olacağı konusunda gerçekten önemli araştırmaların yapılması lazım. Tüm bunların üzerine konulacak yeni sistemin kredibilitesini kazanması için de önemli bir zamanın geçmesi lazım. Faiz oranlarının uluslar arası düzeyde biraz daha üst düzeyde oluşmasına neden olacaktır. Çünkü kredibilitesi yüksek bir faiz oranına dayanılarak oluşan uzun vadeli faizler daha düşük olur. Bir şeyler yapıldıktan sonra onlara ne kadar cezalar verilse sisteme yaptığı tahribatın ortadan kaldırılması son derece zor olsa da cezalar verilmesi lazım. Bunları yapan kimselerin bu kadar önemli bir finansal sistem aracını çöpe atan kimselerin cezalanması lazım ama sorunu çözmüyor. İleride yapılmasına belki engel olacak. Ama bu tür olaylarda en önemli şey, o güvenilirliği, kredibiliteyi sağlarken de bu tür olayların ortaya çıkmamsı için gerekli olan bir takım mekanizmaları kurmak. Libor olayında gördük ki işin içinde çok önemli devlet otoriteleri de var. Onlara nasıl mani olunabileceği soru işareti olarak kalacak. HAKAN ÖZYILDIZ-HAZİNE ESKİ MÜSTEŞAR YARDIMCISI ‘’BU KAVGA BÖYLE SÜRECEK’’ Ben yeni sistemin her zaman mümkün olduğunu düşünüyorum. Libor’un oluştuğu 80’li yıllara bakın. Ondan önce Londra finans merkezi değildi. O yıllarda Latin Amerika’da çıkan kriz sonrasında ABD bankaları çökmek üzereydi. Amerikan bankalarını kurtarmak için Brady planı diye bir şey çıkardılar. Brady o zaman Amerika Hazine Bakanıydı. Meksika ve Arjantin ile başlayan bir yöntem geliştirdi. Meksika’nın borçlarını hazine garantili tahvile çevirdiler. İlk defa New York’taki bono ve tahvil piyasasında bu kağıtları işleme soktular. Borçlu Meksika ama arkasında Amerikan Hazinesi’nin garantisi vardı. Ülke kredi derecelendirmeleri de o yıllarda faaliyet göstermeye başladı. S&P ve Moody’s ilk olarak o yıllarda geldi. Arkasından ülkeler Tokyo’ya gittiklerinde Samuray piyasasında borçlandılar. Bu sefer de Japonlar ülke derecelendirmesine başladı. Bunun nedeni, kriz sonrasındaki işlemlerde New York piyasalarında çok ciddi sıkıntılar doğmasıydı. Thatcher bunu gördü, bir EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 25 DOSYA gecede tüm regülasyonları değiştirdi ve dedi ki bankalara “Gelin işlemlerinizi Londra’da yapın, biz size yardımcı olacağız’.’ Bu sistemler artık ülkeler arasındaki rekabetin parçası olunca Almanlar, Fransızlar Londra’nın bu ayrıcalığından çok fazla hoşlanmıyorlar. AB ve Euro Bölgesi’ne girmeyen İngiltere değişik ayrıcalıklar istiyor. Bu kavga böyle sürecek. Bu bana göre bir paylaşım kavgası. Eskiden asker gönderiyormuşsunuz veya direkt tacirlerinizi göndererek mal alıp satıyormuşsunuz, şimdi banka gönderiyorsunuz. Çünkü şirketin sahibi Fransa’da, New York’ta, Florida, Miami’de oturabilir, şirketi geliyor Çin’de üretim yapıyor, Türkiye’ye satıyor. Bunu yönetecek en iyi mekanizma bankacılık ve finans sektörüyle olur. Libor kalkar, yapılması gereken şey liborun yerine referans faiz bulmaktır. Ama o Londra’da mı başka yerde mi olur bilmiyorum ama bugüne kadarki sisteme baktığınızda Londra hem jeo-stratejik konumu hem de dünyadaki güvenilirliği nedeniyle önemli bir ülke, önemli bir merkez durumunda. Kolay kolay değişmez diye düşünüyorum. ABD’liler olabildiğince işi kendilerine kaydırmaya gayret göstereceklerdir. PROF. DR. DOĞAN CANSIZLARSPK ESKİ BAŞKANI ‘’KRİZ BİTMEDEN YENİ BİR FİNANSAL SİSTEM MÜMKÜN DEĞİL’’ 2007’den bu yana finansal piyasalarda devam eden bir bankacılık krizi var. Bu sorunun çok kısa sürede düzeleceği pek gözükmüyor. Avrupa Birliği’ne üye ülkeler başta olmak üzere dünyanın her yerinde bankalar zor bir dönemeçten geçiyor. Dolayısıyla böylesi skandalların olması doğal diye karşılamak lazım. Doğaldan kasıt, böylesi bir kriz ortamından geçen bankalar artık kendilerini kurtarmak için kuralları bir kenara bırakıp, bir takım kuraldışı işlemler yapabiliyorlar. Zaten krizin ortaya çıkma sebeplerinden birisi de buydu. Dolayısıyla bu kriz ortamından kaynaklanan kuraldışı uygulamaların çok yoğun olduğu bir ortam yaşıyoruz. Tabii bu hiçbir zaman bankaların kuraldışı davranışlarının cezasız kalmasını gerektirmiyor. Tabii 26 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 yenİ kurulacak Fİnansal sİStemde regülasyon ve düzenleme her dönemden çok daha fazla önem kazanacak. ki verilen cezalar var, yetersiz de olsa Libor skandalı başta olmak üzere bu tür olayların ortaya çıkarılması çok önemli. Çünkü bildiğiniz gibi Libor olayı tüm uluslar arası parasal işlemlerde referans olarak alınan bir gösterge. O bakımdan böylesine güvenilir bir göstergenin birkaç bankanın işlemleriyle kalkıp da zarar görmesi düşünülemez. O bakımdan verilen cezalar yetersiz de olsa, aslında olması gereken cezalardı. Dediğim gibi kriz ortamına geçen bankalarda kuraldışı uygulamalar çok yaygın bu dönem. Bankacılık kesiminde para aklama, ABD’nin İran’a destek veren bankaları ortaya çıkarması gibi devam eden bir süreç yaşıyoruz. Kriz ortamı tamamen bitmeden, tamamen çözüme kavuşmadan yeni bir finansal sistemin kurulması pek uygun değil. Çünkü yeni kurulacak finansal sistemde regülasyon dediğimiz düzenleme ve denetime çok daha ağırlık verilecek bir sistem getirilecek. Çok daha regüle edilmiş, düzenlenmiş ve denetimin sık yapılabileceği bir finansal sistem üzerinde zaten çalışılıyor. O bakımdan şu krizler bitmeden bunun uygulamaya konulması mümkün değil. Çünkü kriz ortamında kurallar bir tarafa konulmuş ve kuraldışı ne kadar uygulama varsa hepsini finansal piyasalarda görmek mümkün. Mesela parasal genişleme, borçlanma gereği şeklinde. Örneğin Avrupa Birliği’nde borçlanmanın milli gelire oranının ülkeler bazında yüzde 60’ı geçemeyeceği söylenir. Ama yüzde 120’lerde yüzde 200’lere varan borçlanmalar var. Yani bu kural artık çalışmıyor. Üçüncü parasal genişleme yapılması ihtimali konuşuluyor. Son yapılan Jackson Hole Konferansı’nda FED Başkanı Bernanke ‘’Gerekirse parasal genişlemeye gideriz’’ diyerek umut dağıttı. ECB Başkanı tahvillerini almak ile ilgili bir takım işlemler yapılacağının işaretlerini veriyor. Gerek Avrupa Birliği’nde gerekse ABD ve dünyanın geri kalan kısmında kural konusunda uygulamalar açısından zafiyet görülüyor ve bunu da tolere edilir ve hoş karşılanabilir bir hale getiriyorlar. Büyük bir yangın var. Yangını söndürmek için kurallara uyulmasından ziyade her ülke ellerindekini seferber edip bu yangından kurtulmaya çalışıyorlar. O bakımdan kuralsızlığın aşırı derecede hakim olduğu bir ortam yaşıyoruz. Bu dönem geçinceye kadar bu tür konularda verilen cezalar bir yana sistemin iyileşmesi için alınacak tedbirler konusunda çalışmalar devam ediyor ama bana göre kriz bitmeden yeni bir finansal sistem mimarisinin uygulanması pek mümkün gözükmüyor. BURHAN KARAÇAM – YAPI VE KREDİ BANKASI ESKİ GENEL MÜDÜRÜ SORUN SİSTEMDE DEĞİL, YÖNETİCİLERİN HIRSINDA Tüm yaşanan bankacılık skandallarının ardında farklı uygulamalar yatıyor. Yöneticilerin kişilikleriyle ilgili ve kısa vadede büyük karlar elde edip onlardan kendileri için büyük primler alma amaçları ve hırsları yüzünden tüm bunlar gerçekleşiyor. Bankacılık sisteminin kendisinde sorun olmasından kaynaklanmıyor. Bunun kontrol altına alınıp, denetlenmesi lazım. Çünkü finans sektöründe kağıt üzerinde olan karlar olduğu için (realize edilmemiş) bu karların ne kadar kar olup olmadığını zaman gösterir. Halbuki şu anda bankacılık sistemi Türkiye’de ve yurtdışında çok kısa vadeli çalışıyor ve o kısa vadede defter karlarının gerçek kar olup olmadığı anlaşılmadan bu kişiler bir takım nemalara kavuşuyorlar. Ve bu çok cazip geliyor. Son 10 senenin ortaya koyduğu bir durum. Finans sektöründeki mali imkanlar yöneticiler tarafından daha önceki dönemlerde söz konusu olmazdı. Bu, insanları biraz daha agresif olmaya ve daha fazla risk almaya itiyor, o da bu sorunu yaratıyor. Liborda da, 2008 krizine neden olan konu da zaten aşırı riskler alma ve bu rakamlarla daha kısa vadede kar amacına dönük manipülasyonları getiriyor. Halbuki bankacılık sisteminin uygulayıcıları, yöneticilerinin daha muhafazakar yapıda olmaları lazım. Bu kadar risk iştahlı olmaları lazım. Liborla oynanmasına kimse ihtimal vermezken, kısa vadede para kazanma hırsı bu tür kararlara neden oluyor. Finansal modelin yanlışlığından değil, uygulayıcıların bu konudaki gözü kararmışlıklarından ve kısa vadede bir takım getirileri elde etme çabalarından kaynaklanıyor. Örneğin geçenlerde de ABD’de bankalarda elde edilen karlar üzerinden primlerin, kar paylarının üç yıl sonra ödenmesi konusu konuşuluyor. Gerçek anlamda bu karlar realize edilip edilmeyecek mi, doğru mu değil mi bu ortaya çıksın. Hepsinin altından yatan neden bu, finansal modelin yanlışlığı değil. Yöneticilerin elde edecekleri payların mutlak suretle belli bir zaman içinde, karların realize edildiğinden emin olunacağı, makul bir süre içerisinde alınması lazım. ALP TEKİNCE- EKİNCİLER YATIRIM GENEL MÜDÜRÜ FİNANSAL SİSTEMDE RESTORASYON 2008 krizi ve ona bağlı olarak gelen LIBOR vs krizlerinin ekonomilere öğrettiği önemli iki ders var. Birincisi, sermaye piyasasında (ve kısmen bankacılıkta) bilgiye erişim konusunda simetriyi kaybetmeyi göze almak, hem finansal sistemi hem de ekonomileri çok derinden sarsar. İkincisi, finansal sistemi gözeten kurumlar, teknolojik ve yaratıcı yöntemlerle piyasayı izleyip denetim görevini icra etmelidir. Detaya girecek olursak ilk ders bilgi simetrisinin ekonomiler için kritik önemde olduğunun anlaşılmasıdır. Eğer Amerikan ekonomisinde olduğu gibi varlıkları ve alacakları bir sepete yerleştirip bu sepet bilgisini ihraççı dışında kimsenin çözemeyeceği bir hale getirip sonra da bu sepetin halka pazarlanmasına izin verirseniz Amerika’da olduğu gibi balon yaratıp sonra da patlamasını seyretmek zorunda kalırsınız. Bunun panzehiri, bilginin en basit haliyle halka sunulabilmesi ve finans pazarlama ekiplerinin de bu konuda hassa davrandığının kamu tarafından gözetlenmesidir. İkinci derse gelecek olursak, finans sektöründe gözetim/denetim otoritelerinin finans sektöründeki yaratıcılığı kendilerine örnek almaları ve bu yaratıcılığı mali tablolara aksettirirken kullanılan usullerden haberdar olmaları gerekir. Bu konuda gözetim otoriteleri için en kolay yöntem, özel sektörden eleman transferiyle yeniden yapılanmaktır. Ancak ciddi bir teknolojik yatırıma ve ciddi kalifiye bireylere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle bütçelerinin büyütülmesinde fayda bulunmaktadır. Tabii krizden alınan makro ekonomi dersine de değinmek gerekir. Bu kadar gelişmiş piyasalar ve derecelendirme kuruluşlarına rağmen makro dengesizliklerin fiyatlamalara ancak kriz sonrasında (her şey gerçekleştikten sonra) giriyor olması sorgulanması gereken bir garabettir. Bu noktada parasal birlik gibi oluşumların mali birlik olmadan üyeleri arasında rekabet dengesizlikleri yaratma potansiyeline sahip olduğu ve bu potansiyelin eninde sonunda rekabet üstünlüğü olan üyeye fatura edilebileceği net olarak anlaşılmıştır. Bu derslerin ışığında yeniden yapılanması gereken finansal sistemin bundan sonra rüştünü ispat etmesi ve yeniden güven tesis etmesi zaman alacaktır. Özellikle ekonomiler normale dönmeye başladığında ya da enflasyon korkularının gündeme gelmesi halinde merkez bankalarının uygulayabilecekleri çıkış stratejileri, finans sistemini gerçek test ortamına sokmuş olacaktır. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 27 DOSYA SIRADA HANGİ BANKA VAR? Bir yandan krizle boğuşan finans dünyası, diğer yandan dünyanın en büyük bankalarının adlarının karıştığı skandallarla karşı karşıya. JP Morgan, Barclays, HSBC, Standard Chartered, RBS ve diğerleri. Soru basit: Sırada kim var? doç. dr. C. COŞKUN KÜÇÜKÖZMEN U luslar arası finansal piyasalardaki hareketlilik içinde bulunduğumuz yaz aylarına rağmen olanca hızıyla sürüyor. Aslında yaşanan gelişmeler için hareketlilik yerine skandallar dizisi ifadesini kullanmak daha uygun görünüyor. Hatırlanacağı üzere iki yıl önce 6 Mayıs 2010 tarihinde ABD finans piyasalarının önemli endekslerinden Dow Jones, beklenmedik büyüklük ve hızda bir düşüşü ve hemen ardından gelen yükselişi adeta aynı anda yaşadı. Saat 14.40’ta Dow Jones endeksi gün içinde 300 baz puandan fazla değer kaybederken hisse senedi piyasası da 5 dakika içinde 600 puan değer yitirdi. Saatler 14.47’yi gösterirken düşüş 1.000 puana erişti. Saat 15.07’de ise normale dönüş yaşandı ve 600 puanlık düşüşün geriye dönmesiyle piyasa toparlandı. Finans yazınında Flash Crash olarak adlandırılan bu olayın nedenleri üzerine gerek Amerikan SPK’sı (SEC) gerek diğer 28 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 denetim otoriteleri ve akademisyenler hâlâ araştırmalar yapmakta, raporlar hazırlamaktalar. Bu yılın piyasaları şoke eden ilk haberi Mayıs ayında JP Morgan’dan geldi. Tarihler 10 Mayıs’ı gösterdiğinde JP Morgan CEO’su Jamie Dimon kredi türevi işlemlerinden 2 milyar dolar zarar ettiklerini açıkladı. Sentetik kredi türevi portföyünün maruz kaldığı bu zarar çok kısa sürede piyasaları etkiledi ve haberin hemen ardından JP Morgan hisseleri büyük bir düşüş yaşadı. JP Morgan CEO’su Dimon konuyu “hata, ihmal, dikkatsizlik ve kötü karar” silsilesi ile açıklamaya çalıştı. JP Morgan’ın 2 milyar dolarlık zararının duyurulması piyasalar kapandıktan sonra gerçekleşti ve bazı serbest yatırım fonları (hedge funds) JP Morgan hakkında “JP Morgan özel paralarla büyük bahisler oynuyordu” ifadesini kullandılar. Serbest yatırım fonları dışında bazı kaynaklar ise EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 29 DOSYA 30 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 transferini sağlayan bir mekanizmadır. Bir nevi sigorta da denilebilir. Ancak bu bağlamda sözü edilen kredi sigortası piyasasının en önemli eksiği hiç şüphesiz elinde sigorta bulunduranların, söz konusu sigortaya mesnet teşkil eden varlığa sahip olmamasıdır. Bu da tamamen istismar riskini (moral hazard) ortaya çıkarmaktadır ve elinde sigorta bulunduran taraf neredeyse karşı tarafın durumunun kötüleşmesi için dua etmektedir. Zira en büyük kısmı CDS’lerden oluşan kredi türevi piyasası Amerikalı hukukçuların deyimiyle meşrulaştırılmış kumara (legalized gambling) dönüşmüş durumdadır. Bu piyasanın kısa zamanda ulaştığı büyüklük BIS raporlarından elde edilen verilerle Grafik-1’de gösterilmektedir. Sadece bu grafiğe bile bakılarak 2008 yılının milat kabul edildiği küresel krizin hız kazanmasında CDS piyasasının katalizör rolü kolaylıkla görülebilir. Oldukça karmaşık yapılar içeren finansal türev işlemlerinde sadece spekülâtif amaçlı değil korunma (hedge) amaçlı işlemlerden de zarar doğabilir. Dolayısıyla korunma stratejisinin Grafik-1: JP Morgan, Goldman Sachs, Citibank ve Bank of America’nın Mayıs ayı içerisinde hisse senedi fiyatları ve günlük getirileri 0,06 0,04 0,02 0 -0,02 -0,04 -0,06 -0,08 J.P. Morgan Goldman Sachs 12 12 20 20 30 .5. .5. 26 28 20 12 12 Citi .5. 20 .5. 24 22 .5. .5. 20 20 12 12 12 20 20 .5. 20 .5. 16 18 20 12 12 12 14 .5. .5. 12 10 .5. 20 20 12 12 12 .20 .20 8.5 .20 12 6.5 4.5 2.5 .20 12 -0,1 Bank of America Kaynak: Yahoo Finance Goldman Sachs J.P. Morgan Citibank 2 29.5 .201 012 22.5 .2 012 15.5 .2 012 8.5.2 2 .201 29.5 22.5 .201 2 15.5 .201 2 012 8.5.2 Bank of America 35 33 31 29 27 25 Kaynak: Yahoo Finance 29.5 .201 2 012 22.5 .2 .201 2 15.5 12 1.5.2 012 2 .201 29.5 .201 2 22.5 2 .201 15.5 8.5.2 0 12 9 8,5 8 7,5 7 6,5 6 8.5.2 0 1.5.2 012 1.5.2 012 120 115 110 105 100 95 90 44 42 40 38 36 34 32 30 1.5.2 012 “JP Morgan’ın, finansal risklere karşı korunma stratejisi (hedging) kisvesi altında kâr elde etmek için spekülatif işlemlere giriştiği ve piyasayı bozduğu” görüşünde olduklarını açıkladılar. Haklılarda, zira zararın kamuoyuna duyurulmasının hemen ardından JP Morgan hisseleri yüzde 6.7 düşerken rakip konumundaki diğer büyük yatırım bankalarının hisselerinde de sert düşüşler yaşandı. Bu durum Grafik-1’de açık bir şekilde görülmektedir. Volcker Rule olarak bilinen, hâlâ tartışılan ve özellikle yatırım bankalarının spekülatif türde riskli türev işlemlerine girmesini büyük ölçüde engelleyen ve kontrol altına almaya çalışan yasanın haklılığı ve önemi belki bu şekilde daha da belirginleşti. CEO Dimon her ne kadar bu olayın Volcker Kuralı’nı ihlal etmediğini ancak Dimon İlkesi’ni ihlal ettiğini söylese de ortada 2 milyar dolarlık vahim bir hatadan kaynaklanan zarar mevcut. Bu arada Dimon İlkesi’nin henüz finans yazınında yerini almadığını, ancak Sayın Dimon bu konuda finans dünyasını yeterince bilgilendirirse muhtemelen bir şekilde layık olduğu yeri alacağını da ifade etmeliyiz. Geçen yıl yaklaşık 19 milyar dolar kâr eden bankanın bu zararı göğüsleyebileceği ancak zararın 2 milyar dolarla sınırlı kalmayacağı ifade ediliyor. Hatta birçok kaynak zararın Haziran ayı sonu itibarıyla 5-6 milyar dolar civarına yükseldiğini dile getiriyor. Bu durum hiç şüphesiz türev ürünlerin spekülâtif amaçlı olarak kullanımından kaynaklanabilecek riskleri ve kontrol sürecindeki zaafları bir kez daha gözler önüne seriyor. Geçen yılın Kasım ayında İsviçre kökenli yatırım bankası UBS’in uğradığı 2.3 milyar dolarlık zararı tekrar hatırlayalım. UBS işlemcilerinden (trader) Kweku Adoboli’nin Borsa Yatırım Fonları (ETF) nedeniyle bankayı uğrattığı zarar adeta bir anda unutuldu. Ancak bugün yaşananlar bu gibi olaylardan hem yeterli derslerin alınmadığını hem de gerekli önlemlerin alınmasında geç kalındığını göstermekte. Gelelim JP Morgan vakasına. Kredi türevi piyasasının mucidi aslında çok bilinmemekle birlikte JP Morgan’dır ve geçmişi 1990’lı yılların ortalarına kadar gitmektedir. Kredi türevi kısaca kredinin risk kısmının ayrılmasını ve bunun iyi belirlenmesi gerekiyor. Finansal piyasalarda nelerin olabileceğini tahmin etmek kolay bir iş değildir. Elinizde ne kadar yeterli donanım ve yetenekli insan kaynağı bulunursa bulunsun, açgözlülük, hırs ve denetim eksikliği her zaman kaybettirebilir. Peki, zarara kadar giden bu sözüm ona riskten korunma süreci nasıl şekillendi? Aslında süreç spekülatif bir alım-satım işlemi. JP Morgan, kredi riskini azaltmak için kredi temerrüt swaplarından oluşan bir referans endekse yatırım yapmış. Kodu S9.CDX.IG olan bu endeks yatırım yapılabilir (investment grade) seviyede 10 yıllık “Markit CDX North American Investment Grade Index” olarak bilinen bir endeks. Görünüşte iyi çeşitlendirilmiş bir endeks olan ve CDX.NA.IG.9 koduyla www.markit.com sitesinde mevcut olan endekste toplam 125 şirkete ait referans varlık bulunmakta. Her bir şirket %0,8 ağırlığa sahip. Ancak bu endekste yer alan CIT Group Inc., Federal Home Loan Mortgage Corporation, Federal National Mortgage Association ve Washington Mutual Inc. isimli şirketlerin batık olduğunu da ifade edelim. Aslında daha riskli, daha oynak ve ekonomik anlamda JP Morgan’ın sandığından daha az etkili olan bu endekse yatırım yapmanın iyi bir yatırım stratejisi olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Zira referans göstergeler beklenmedik şekilde hareket etmeye başlayınca JP Morgan daha fazla para koydu ancak beklenen olmadı. Hatta JP Morgan’ın stratejisine (kumarına) ilişkin şayia yayılmaya başlayınca piyasadaki rakipleri bu durumu lehlerine çevirmek için karşıt strateji geliştirerek oyuna dahil oldular. Bir süre sonra JP Morgan pozisyonunu daha fazla artırmadı ve oyundan çekildi, yani bir anlamda zararı kabullenmek zorunda kaldı. Söz konusu pozisyonların alınmasında ön plana çıkan kişi, büyük pozisyonlar alması nedeniyle kendisine “Londra Balinası” lakabı takılan JP Morgan işlemcisi Bruno Michel Iksil. Iksil, krizin ardından piyasaların düzelmeye başladığı ve faizlerin düşmesiyle kredi kanallarının daha da açılacağı öngörüsüyle hareket ederek büyük CDS pozisyonları almış. Ancak yukarıda da ifade edildiği gibi Iksil’e karşı bazı serbest yatırım fonları ve yatırımcılar da piyasalarda iyileşmenin gecikebileceği ve faizlerin yükseleceği öngörüleri paralelinde pozisyon alarak Grafik-2: Kredi Temerrüt Swapları’nın Gelişimi Kredi Temerrüt Swapları (CDS) Gelişimi 70.000 6000 60.000 5000 50.000 4000 40.000 3000 30.000 20.000 2000 10.000 1000 0 0 2004 - 2005 - 2005 - 2006 - 2006 - 2007 - 2007 - 2008 - 2008 - 2009 - 2009 - 2010 - 2010 2011 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 Sözleşme Büyüklüğü - Sol eksen (Milyar Dolar) Brüt piyasa değeri - Sağ eksen (Milyar Dolar) Kaynak: BIS - OTC derivatives market activity beklemeye geçmişlerdi. Gelişmeler neticesinde JP Morgan’ın stratejisi sonuç vermedi ve 6 hafta içinde 2 milyar dolara ulaşan bir zararı açıklamak zorunda kaldılar. Bu durum Grafik-3’de yer almakta. Yeri gelmişken Datamonitor.com tarafından 2009 yılında yayınlanan ve JP Morgan’ın güçlü ve zayıf tarafları analizinden bir alıntı yapalım: Analizde zayıf taraflar olarak (i) artan kredi kayıpları nedeniyle kârlılık üzerinde olumsuz etki, (ii) ABD piyasalarına aşırı bağımlılık nedeniyle kötüleşen iç piyasanın bankanın kırılganlığını artırması, gösteriliyor. JP Morgan’ın kredi portföyünü koruma altına alma eğiliminde bu husus ön plâna çıkmış olabilir. Ancak JP Morgan bunu yaparken referans varlık olarak portföyün kompozisyonu dışında bir endeksi nirengi noktası almış. Dolayısıyla JP Morgan’ın yaptığı işlem dolaylı korunma stratejisi görünümü veriyor. Ancak öngörülerinin beklentileri doğrultusunda gelişmesi durumunda portföyün büyük kâr yazacağı gerçeği de dikkate alınmalı. Sonuç olarak JP Morgan’ı bu işleri bilmemekle suçlamak yersiz bir yaklaşım olacaktır. Zira Corporate Quantitative Research ekibi tarafından hazırlanan ve 2006 yılı Aralık ayında yayınlanan “Credit Derivatives Handbook” adlı yayın kredi temerrüt swapları, piyasaları ve işlem stratejileri üzerine son derece önemli ve değerli bilgiler içeriyor. Ayrıca JP Morgan bir kaç kez dünyanın en iyi türev ürün işlemi yapan bankası olarak ödül almış bir banka ve kredi türevlerinin de mucidi. İçerİde durum nasıldı? İlk İkaz sİnyallerİ görmezden mİ gelİndİ? CIO (Chief Investment Officer) yöneticisi Achilles Macris kendi iç kontrol birimi yöneticisinden gelen ikazları dikkate almadı. Bankanın varlıklarının yüzde 17’sini yöneten ve 3,1 milyar dolar kâr eden CIO daha önceki korunma stratejilerinden elde ettikleri kârın Grafik-3 Risk Ramp-Up J.P Morgan placed big bets in an index tracking cormorate dept. Hedge funds took the opposite bet.Below, total positions held by all investors. $150 bilion................................................... 125............................................................... 100............................................................... 75............................................................... 50............................................................... 25............................................................... 0 J F M A M 2012 Note: CDX.NA.IG.9 index 125 companies Source:Markit The Wall Street Journal EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 31 DOSYA verdiği güvenle -aldıkları pozisyonlar itibarıyla- son derece rahattı. Ancak pozisyonlar o kadar büyüktü ki (650 milyar dolar) piyasayı da etkilemekteydi. Yılın ilk çeyreğinde bankanın artış yönünde hareket beklediği kredi koruma portföyünün büyüklüğü 149 milyar dolar tutarındaydı. Böylesine büyük bir rakamla oyuna başladığınızda “zararı durdur” tarzında bir stratejiyi uygulamak pek kolay olamamaktadır. Dolayısıyla çıkılan yoldan geri dönülme kararıyla [zararı-durdur (stop-loss)] daha büyük zararlar atlatıldı. JP Morgan’ın Riske Maruz Değer (RMD=VaR) rakamlarına olan aşırı güveni bilinen bir gerçek. Banka ilk dönem sonunda 67 milyon dolar tutarında RMD rakamı üreten modelini değiştirdi. Zarara uğradıktan sonra tekrar eski modele geri dönen banka bu sefer RMD değerini 129 milyon dolar olarak gördü (hesapladı). Neticede hem model hem de veri yanlış olabiliyor. Zira gerçekleşen zarar, neredeyse modelin 15-30 katına tekabül ediyor ki modelin güvenilirliği açısından kabul edilebilir bir durum değil. Bu noktada Amerikan denetim otoritesi OCC tarafından yayınlanan raporlar da yanıltıcı olabiliyor. Zira bu raporlardaki veri doğrudan bankalardan alınıyor ve ne tür bir işleme tabi tutulduğu en azından dışarıdakiler tarafından bilinmiyor. Rİske Maruz Değer (Value-at-Rİsk) Modelİ Nedİr? Basel Komitesi tarafından yayınlanan piyasa riski düzenlemesi ile gündeme 1993 yılında gelen Riske Maruz Değer –RMD (Value-at-Risk) modellerinin ilk uygulamasının JP Morgan bünyesinde faaliyet gösteren RiskMetricsTM grubu tarafından yapılmıştır. Banka CEO’su Dennis Weatherstone tarafından bankanın tüm risklerinin her iş günü saat 16.15’te tek bir rakamla gösterilmesi istendiğinde kendisine RMD rakamı sunulmuştur. Bu rapor 4:15 raporu olarak da bilinmektedir. Kısa sürede bir dünya standardı haline gelen RiskMetricsTM VaR modeli finansal kurumların belli bir zaman diliminde (genellikle 1-10 gün), belli bir olasılık seviyesinde (genellikle %95-99) kaybedebilecekleri maksimum zarar rakamını veren bir model. 32 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 rİske maruz değer hesaplaması, hangİ modellemeyİ kullandığınıza bağlı olarak değİŞİM gösterİR. RMD’nin en güzel tarafı tüm portföy riskini tek bir rakamla ifade edebiliyor olmasında yatıyor. RMD hesabının temel parametreleri standart sapma (varyans ve kovaryans) ve korelâsyon. Ancak bu yaklaşım göründüğü kadar basit ve masum değil. Kullanılan verinin uzunluğu (özellikle verideki uç –ekstrem- değerler), standart sapmanın ve korelâsyonun sabit kabul edilmesi ve piyasanın normal dağılım varsayımına uygun hareket ettiği varsayımları modelin en zayıf tarafları. RMD’nin üç temel metotla hesap edildiği (varyanskovaryans, tarihi simülasyon ve Monte Carlo simülasyonu) dikkate alınacak olursa her bir metodun farklı sonuç üretmesi ve bunlardan hangisinin gerçeğe en yakın olduğu ciddi bir tartışma konusu olacağı aşikârdır. Günümüz bilgisayar teknolojisi, gelişmiş istatistikî ve ekonometrik yöntemler ile karmaşık matematik ve mühendislik modelleri kullanarak yapılan RMD hesaplarını anlaşılması kolay olmayan duruma getirmiştir. Bu noktada birçok denetim otoritesinin yeterli bilgi ve donanıma sahip olmadığı da sıkça dile getirilmekte. Neticede RMD rakamları her türlü riski gizleyebilecek şekilde de hesaplanabiliyor. 171 milyon dolar yani maruz kalınan zararın 1/12’si. Bu durumun farklı yorumları elbette var. Aslında tabloda dikkat çeken birkaç husus var. İlki 2011 yılına nazaran JP Morgan’ın riskindeki artış. Diğeri ise listede yer alan diğer dört bankanın riskindeki azalış. OCC, diğer dört bankanın riski azalırken JP Morgan’ın riskinin artmasına belki de daha fazla dikkat etmeliydi. Her ne kadar öngörülen RMD rakamı ile gerçekleşen zarar arasında 12 kat fark olsa da, dikkatli bir yaklaşımla düşük ihtimalle bile olsa konunun üzerine gidilerek bir şeyler yakalanabilirdi. Aşağıdaki tabloda dikkatlerden kaçan ufak bir hata daha var, sanki JP Morgan’la ilgili bir şeylerin yanlış gideceğine dair ipucu veriyor. Bu hatayı da okuyucuların bulmasını diliyorum. Çıkarılacak Dersler Bu konuda gündeme getirilen yeknesak bir çözüm maalesef yok. Konuyu anlayabilmek için gereken bilgi birkaç disiplinde birden hatırı sayılır bilgi ve donanıma sahip olmaktan geçiyor. OCC tarafından yayınlanan ve 2012 yılının ilk çeyreğini kapsayan “Bankaların Alım Satım ve Türev İşlemlerine İlişkin Üç Aylık Rapor”da yer alan şu ifade yeterince dikkat çekici olmalı: “En büyük beş bankanın alım-satım (trading) kaynaklı riski RMD cinsinden 564 milyon dolar olarak raporlanmış olup 2011 yılının ilk çeyreği ile kıyaslandığında %16.7’lik bir düşüş göstermiştir”. Görülen o ki JP Morgan’ın zararının 2 milyar dolar olduğu kabulü altında RMD modeli en büyük beş banka için toplam 564 milyon dolarlık bir maksimum zarar tahmininde bulunuyor. Rapordan alınan RMD (VaR) tablosu aşağıda. Buna göre JP Morgan için öngörülen olası maksimum zarar Risk hesabınızın doğruluğuna yüzde 100 derecesinde güvenmeyin. Farklı risk hesapları kullanın ve farklılıkların nedenini araştırın. Elde edilen risk rakamlarını stres ve senaryo analizlerine tabi tutarak beklenmedik durumlarda karşılaşabileceğiniz zararlara ilişkin bilgi edinin. Bu tür hesaplamalar size beklenmedik olaylar karşısında hızlı davranabilme esnekliği kazandırır. Risk ölçüm modellerinizi belli aralıklarla güncelleyin ve doğruluğunu kontrol edin (bugging). Makul derecede şüpheci olun. Önemli noktada bir elemanınız işi terk ettiğinde ya da hastalanıp gelemediğinde geçici olarak da olsa onun yerini alacak ve gerekli donanıma sahip mutlaka bir yedek elemanınız olsun. Şirketinizin Yöneticisi ve Yönetim Kurulu Başkanı aynı kişi olmasın (J. Dimon gibi). Yüksek kârları sorgulayın, zira bu kârları elde ettiğiniz strateji sonsuza kadar sürmez ve birden zarara dönüşebilir. Türev ürünler halen karmaşık bir yapıya sahiptir ve bu karmaşıklık artarak devam edecektir. JP Morgan’ı denetleyen denetim otoritesi ve eleman sayısı azımsanamayacak ölçüde olmasına rağmen bu konuda denetim otoritelerinin elinde henüz yeterince gelişmiş silah yoktur. Bu arada JP Morgan’ın toplam resmi denetçi sayısının 114 olduğunu da ifade edelim [Federal Reserve Bank of NY (40), FDIC (4) ve OCC (üç ofiste toplam 70)]. Kim bilir, Warren Buffett’ın türev ürünleri finansal kitle imha silahı olarak isimlendirmesinin anlamı bu olsa gerek. Bu kadar kısa sürede bu büyüklükte bir zarara neden olan olayın gözden kaçmış olması sadece denetim tarafında değil JP Morgan tarafında da hâlâ bir muamma gibi görünüyor. Zira banka tarafından henüz kayda değer bir açıklama yapılmadı. Alınması gereken önlemler sıralansa da bu iş o kadar kolay değil. Artan işlem hacimlerinin yanı sıra işlem hızının da artması gelecekte yaşanabilecek tehlikeler hakkında yeterli bilgiyi sunuyor aslında. Denetim otoritelerinin ekonomik gerçekleri göz önüne alarak hareket etmeleri gerekiyor. Özellikle büyük yatırım bankalarının adeta tüm piyasayı tekellerine alarak katma değer yaratmayan ve sisteme büyük zarar veren işlemlerini çok sıkı denetlemeleri ve yakından takip etmeleri gerekiyor. İlk aşamada etkili bir Volcker Kuralı uygulaması yerinde olabilir. Ancak her biri en az 100-150 yıllık geçmişe sahip büyük yatırım bankalarının Amerikan finans sistemini (ve dolayısıyla küresel finans sistemini) ve denetim tarafını olumsuz etkilediği bir gerçek. JP Morgan gerçekten TBTF’mİ? Yani batmasına İzİn verİlemeyecek kadar büyük mü? JP Morgan dünyanın en büyük halka açık şirketi. Bilanço büyüklüğü 2 trilyon doların üzerinde. ABD’nin en büyük yatırım bankası, “Batmasına izin verilemeyecek kadar büyük (Too Big To Fail)” bankaların başında geliyor ki bu özelliği ile ABD finans sisteminin kendi içindeki en büyük tehdit unsuru. Tablo-1 $ in millions Average VaR q1’12 Average VaR q1’11 Change in Avg. VaR Q1’12 vs Q1’11 % Change in Avg. VaR Q1’12 vs Q1’11 3-31-12 Equity Capital 2011 Net Oncome Avg VaR Q1’12 / Equity Avg VaR Q1’12 / 2011 Net Income JP Morgans Chase & Co. Citigroup Inc. Bank of America Corp. The Goldman Sachs Group Morgan Stanley $170 $88 $106 93% $189.728 $18.976 0.09% 0.9% $130 $171 ($40) -23% $181.820 $11.067 0.1% 1.2% $84 $184 ($100) -54% $232.499 $1.446 0.0% 5.8% $95 $113 ($18) -16% $71.656 $4.442 0.1% 2.1% $84 $121 ($37) -31% $62.324 $4.110 0.1% 2.0% Data Source: 10K & 10Q SEC Reports. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 33 DOSYA Spekülatif amaçlı hareketlerini artırması durumunda ekonomiyi rayından çıkarabilir. ABD’de 2009 yılı itibarıyla varsayımsal miktarı (notional amount) 290 trilyon dolar olan türev ürün sözleşmelerinin yüzde 95’i aralarında JP Morgan’ın da bulunduğu beş büyük finans kuruluşu tarafından gerçekleştirildi (diğerleri Citigroup, Bank of America, Morgan Stanley ve Goldman Sachs). Bu beş kurum aynı zamanda türev işlemlere ilişkin düzenleme metnini kaleme alan kuruluşlar olarak da anılıyor (ki bu durum işin doğasına aykırı). Bu büyük kayıp öngörülemez mİydİ? Daha öncede ifade edildiği üzere JP Morgan aynı zamanda kredi temerrüt swaplarının mucidi. İlk etapta 2 milyar dolar olarak açıklanan zarar CDS kaynaklı bir zarar. Konuya ilişkin olarak 10 Mart 2009 tarihinde yayınlanan bir haberde 31 Aralık 2008 itibarıyla Citigroup, Bank of America, HSBC, Wells Fargo ve JP Morgan’ın türev işlemler kaynaklı toplam net 587 milyar dolar zarar yazdıkları ifade ediliyor. Aynı haberde Amerika’nın en büyük beş bankasının 145 milyar dolarlık destek paketi almalarına rağmen ekonomik durumun kötüleşmesi ile birlikte söz konusu pozisyonlardan ciddi büyüklükte zarar edecekleri vurgulanmış. Yani basında çıkan haberlerin ciddi bir takibi ve analizi birçok şeyi gözler önüne seriyor ve açıklıyor. Önemli olan hangi kaynaklardan haber almanız gerektiğini ya da hangi kaynakları takip edeceğinizi bilmek ve bu türde haberleri yorumlayacak bilgi altyapısına sahip olmak. Türk fİnans çevrelerİ bu tablodan nasıl sonuçlar çıkarmalı? Başkalarının deneyimlerinden istifade etmek önemli. Sırf getiriye odaklanmak yanlış. Konunun detayları, anlaşılması güç davranışlar ve beklentilerin yanı sıra teknik unsurları da içeriyor. Riskler önemsizmiş gibi gelebiliyor. Türev ürünler neticede birer sözleşme, birer tasarım, yani yapılandırılmış finansal ürün (structured financial instrument). Alınıp satılan şey tek kelime ile “olasılık”, yani ticaretini yaptığınız şey olasılıktan başka bir şey değil. Biraz daha basite 34 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 sırf getİRİYE odaklanmak, dev bankaların öngörülemeyen bu zararları yazmasının temel nedenİ. indirgerseniz tahmin ve öngörülerinizin üzerine iddiaya girmek, kumar oynamak da diyebilirsiniz. Dolayısıyla Türk finans çevrelerinin çıkarması gereken en önemli sonuç bu işin getirisi kadar risklerine de odaklı bir bilinç oluşturmak. Bunun yolu da eğitimden geçiyor. Ancak bu iş hem maliyetli hem de bu konuda yetişmiş eğitmen bulmak çok güç. Zira eğitmenin sadece kitap/okul odaklı olması yetmiyor. Aynı zamanda menkul kıymet alımsatım (securities trading) işlemlerine de vakıf olması gerekiyor. Ülkemİzde de benzer hatalar yaşanabİlİr mİ? Bu tür hataların bizde de yaşanması ihtimal dahilinde. Ancak bunu düzenlemeler yoluyla engellemek mümkün. Başkalarının hatalarını iyi analiz etmek, açık kapıları bulup istismarın önüne önceden geçmek gerek. Bu çerçevede Volcker Kuralı olarak bilinen kuralın ve yüzlerce hatta birkaç bin sayfalık Dodd-Frank Yasası’nın ciddi bir analizini yapmak gerek. Bu da tabii ki kapasite, deneyim ve teknik altyapı işi, yani kolay değil. Fİnans alanında yönetİcİler, İnsan kaynaklı rİsklerİ yönetebİlmek adına eğİtİlİyorlar mı? Aslında JP Morgan’ın başına gelen bu olay alım-satım riski (trading risk) kadar, insan kaynaklı operasyonel risk alanına da giriyor. Operasyonel risk kapsamında üç temel risk var: İnsan, teknoloji ve doğal afetler. Bu konuda Basel-II düzenlemeleri ile birlikte bankacılık kesiminde ciddi bir algı ve farkındalık oluştu. Zaten BDDK yönetmeliklerinde de operasyonel risk konusu kapsamlı bir şekilde ele alınmış durumda. Ancak bu konunun eğitimi henüz emekleme aşamasında. Zira hem finans, hem hukuk, hem diğer teknik konuları bir arada harmanlama sürecine geçemedik. Tabii ki en önemli husus düzenlemenin denetimi. Denetleyemeyeceğiniz alanları düzenlemeye kalkmak ise ayrı bir risk. ABD’de kredİ türevlerİnİn gelİşİmİ Grafik-4 ve bu grafiğe mesnet teşkil eden verilere bakıldığında daha farklı bir tablo ortaya çıkmakta. Türev ürünlerin büyük çoğunluğunu faiz oranı ve yabancı para (döviz kuru) türevleri oluştursa da kredi türevlerinin gelişim hızı son derece dikkat çekici. Kredi türevleri 2002 yılı son çeyreğinde adeta uçuşa geçerken küresel krizin başlamasıyla birlikte daha büyük bir hızla düşüşe geçmiş. Ancak hacim verilerine bakıldığında kredi türevi piyasasının hâlâ ciddi riskler içerdiğini söyleyebiliriz. Bugün ABD bankacılık sisteminin dikkat çeken en önemli yanlarından biri de dört büyük yatırım bankasının toplam türev işlem hacminin yüzde 93,2’lik kısmını ellerinde bulundurması. Bu dört banka sırasıyla JP Morgan (%31,4), Citigroup (%22,7), Bank of America (%2,4) ve Goldman Sachs (18,7). Sanırım rakamlar yaşananları ve yaşanacakları net bir şekilde ifade ediyor ve fazla yoruma da gerek yok. BARCLAYS ve LIBOR OLAYI JP Morgan’ın kredi türevlerinden zarar etmesinin üzerinden çok geçmeden piyasalar bir başka skandalla sarsıldı. Libor skandalı! Uzun zamandır gündemde olan ancak ABD mahkemelerinin kararı sonuçlandırması ile birlikte gündemin baş köşesine oturan bir diğer olay da Barclays Bank’ın başı çektiği ve LIBOR manipülasyonu (hileli yönlendirme) olarak isimlendirilen olay. Mahkeme tarafından 455 milyon dolar cezaya çarptırılan Barclays, suçunu kabul etti ve itiraz etmedi. Ancak banka aleyhine bir çok dava açılmış durumda. Konu Barclays Bank’la sınırlı değil. Libor oranı belirleyen panele kotasyon veren 18 bankanın da ceza alması söz konusu. Ancak işin maddi ve hukuki boyutu çok büyük, dolayısıyla çözümü zaman alacağa benziyor. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 35 DOSYA Grafik-4 1,00 0.80 0.60 Faiz Oranı Yabancı Para 0.40 Hisse Senedi Emtia 0.20 Kredi Türevi referans faİz oranı lıbor’un manİpüle edİldİĞİNİN ortaya çıkması, barclays gİbİ bİR bankanın efsane CEO’sunu koltuğundan ettİ. Toplam 0.00 -0.20 -0.40 4Ç02 4Ç03 4Ç04 4Ç05 4Ç06 4Ç07 4Ç08 4Ç09 4Ç10 4Ç11 4Ç12 Milayr Dolar 4Ç01 Faiz Oranı 4Ç02 4Ç03 4Ç04 38.305 48.347 61.856 75.518 4Ç05 84.520 4Ç06 4Ç07 107.415 129.547 4Ç08 4Ç09 164.404 Yabancı Para 5.736 6.076 Hisse Senedi 770 783 Emtia 179 233 214 289 598 893 1.073 1.050 Kredi Türevi 395 635 1.001 2.347 5.822 9.019 15.861 15.897 45.385 56.075 71.082 87.880 101.477 131.499 165.645 200.382 TOPLAM 4Ç10 7.182 8.607 9.282 11.900 16.614 16.824 16.553 20.990 829 1.120 1.255 2.271 2.522 2.207 1.685 1.364 RANK RANK NAME 1 2 3 4 JP MORHAN CHASE BANK NA CITIBANK NATIONAL ASSN BANK OF AMERICA NA GOLDMAN SACHS BANK USA 4Ç11 179.555 193.482 187.509 979 14.036 212.808 TOP 25 COMMERCIAL BANKS, SAs & TCs WITH DERIVATIVES TOP 04 COMMERCIAL BANKS, SAs & TCs WITH DERIVATIVES 1Ç12 183.742 25.436 26.816 1.589 1.899 1..501 1..474 14150 1.195 14759 14052 231.181 230.794 227.982 TOTAL ASSETS TOTAL DERIVATIVES $1,842,735 1,312,764 1,448,262 101,927 $71,478,760 51,894,344 46,361,694 42,821,356 $4.705.688 $227.486.417 $212.526.154 Four Banks Dominate in Derivatives Insured U.S Commerial Banks and Savings Associations 1Q12 Futures & Forwards Top 4 Banks All Other Banks Swaps Options Credit Derivatives TOTAL 0 50 100 150 200 250 $Trillions Concertration of Derivative Contracts $ $ in Bilions Futures & Fwrds Swaps Options Credit Derivatives TOTAL Top 4 BKS 35.963 130.724 32.543 13.327 212.556 36 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 % $ Tot Derivs 15.8 57.3 14.3 5.8 93.2 All Other Bks 4.641 7.947 2.114 724 15.426 % Tot Derivs 2.0 3.5 0.9 0.3 6.8 $ % All Bks 40.604 138.671 34.656 14.052 227.982 Tot Derivs 17.8 60.8 15.2 6.2 100.0 Libor, bir bankanın teorik olarak ödeyeceği faiz. Tabii ki bir de buna eşlik eden ve kredi riskini yansıtan kredi spread’i var. Libor günlük olarak belirleniyor. İşin önemi ise küresel GSMH’nin birkaç katı büyüklükteki türev işlemler piyasasında faiz oranlarının Libor rakamları dikkate alınarak hesaplanıyor olması. Dolayısıyla küçük bir oynama bile (örneğin %0,01) 554 trilyon dolarlık piyasada ciddi bir rakam olarak karşımıza çıkabiliyor. Barclays olayı ile kredibilitesi büyük ölçüde sarsılan İngiltere, işin içine FBI’ın girmesi ile birlikte iyice itibar kaybetti. Bankanın CEO’su Bob Diamond ve üç üst düzey yöneticisi alacağı ikramiyeden vazgeçtiklerini açıkladı. Ancak CEO Diamond gelen baskılara dayanamayarak diğer üst düzey yöneticilerden Jerry Del Missier ile birlikte istifa etti. Asrın suçu olarak nitelenen Libor olayı sonrasında başsız kalan Barclays için, içi yakıt dolu ama başıboş bir şekilde hareket eden tanker benzetmesi yapıldı. Liborda hileli yönlendirme uzun zamandır gündemde. The New York Times Gazetesi 22 Temmuz 2012 tarihli sayısında ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner’in 2008 yılında Federal Reserve Bank of New York yöneticisiyken bu duruma ilişkin yaptıklarını savunan ancak aynı zamanda eleştiren bir köşe yazısına yer verdi. Yazıda New York Fed’in söz konusu dönemde, Barclays Bank’ın hileli faiz oranları kote ettiğini bilmesine rağmen suiistimali önlemediği ifade ediliyor. Geithner, Libor sürecinin tabiri caizse modası geçmiş ve her türlü suiistimale açık çökmüş bir süreç olduğuna ilişkin kaygılarını dile getirmiş. Bu durumu ilgili diğer ABD makamları ile İngiliz makamlarına da bildirmiş. Geithner’ın kaygılarını ilettiği İngiltere LIBOR NEDİR? Libor(London Interbank Offered Rate), Londra bankalararası para piyasasında büyük bankaların (panel bankaları) birbirlerine Amerikan doları üzerinden borç verme işlemlerinde uyguladıkları faiz oranıdır. Londra’da işlem yapan bankaların referans faiz talebini karşılamak üzere ilk Libor oranı İngiliz Bankalar Birliği tarafından 1986’da duyurulmuştur (bbalibor). Libor ilk etapta sadece Amerikan Doları, İngiliz Sterlini ve Japon Yeni cinsinden belirlenmekteydi. Grafik-5 BARCLAYS - Fiyat BARCLAYS - Getiri 0,2 14 KARA PARA AKLAMA İDDİALARI: HSBC ve SCB JP Morgan ve Barclays Bank olaylarının mürekkebi kurumadan piyasalar bir de kara para aklama skandalıyla çalkalandı. İki büyük İngiliz bankasının ABD makamlarınca kara para aklamaya ve terör örgütlerine yardımla suçlanmasıyla başlayan gelişmeler kısa sürede iki bankaya ve hissedarlarına zor anlar yaşattı. HSBC’nin kara para aklama ile suçlanmasına ilişkin olarak ABD Senatosu Daimi Altkomitesi tarafından 1.8.2 012 1.7.2 012 1.5.2 012 1.8.2 012 1.7.2 012 1.6.2 012 Libor Oranı genellikle tek bir referans noktası gibi algılansa da aslında 150 farklı Libor faiz oranı, maksimum 12 aylık olmak üzere 15 farklı vade ve 10 farklı para birimi söz konusudur. Libor oranı günde bir kez olmak üzere Londra saati ile takriben 11.00 civarında İngiliz Bankalar Birliği adına Thomson Reuters tarafından açıklanır. Libor paneline en az sekiz en fazla 16 banka dahil olmaktadır. Panele dahil olan bankalar piyasa büyüklüğü, itibar, deneyim gibi faktörler dikkate alınarak belirlenmektedir. Libor’un hesaplanması ise son derece basit bir ortalama alma işlemidir. Tüm bankalar tüm vadelerde borç vermeye razı oldukları faiz oranını sisteme bildirirler. Thomson Reuters tüm talepleri topladıktan sonra bunları sıralar ve en yüksek %25 ile en düşük %25’lik dilimleri çıkarır, ortada kalan %50’lik dilimdeki rakamların ortalamasını alarak Libor oranını ilan eder. Libor niçin önemlidir? Libor kısa vadeli faiz oranları olarak tüm dünyanın referans aldığı bir orandır. Bir çok finansal türev ürün işlemi bu oranlar dikkate alınarak gerçekleştirilir. Libor özellikle ipotekli konut piyasası faiz oranlarında da esas alınan bir göstergedir. Neticede Libor doğrudan ya da dolaylı olarak sokaktaki adama kadar çok büyük bir kesimi ilgilendirmektedir. 1.6.2 012 0 -0,2 9 1.5.2 012 Merkez Bankası Başkanı Mervyn King ve yardımcısı Paul Tucker ise ifadelerinde, New York Fed’in uyarılarının zayıf olduğunu ve hiçbir suiistimal iddiası içermediğini ve faiz oranını belirlemenin teknik zorluklarına işaret eden rutin kaygıları ifade ettiğini söylediler. Ne kadar doğrudur bilinmez ama İngiltere Merkez Bankası’nın 20 Temmuz’da yayınladığı belgeler, bu durumun 2007’den beri bilindiğini gösteriyor. Görünen o ki yaşanan küresel finansal kriz bankaları teknik yönü ağır basan bir dizi kural dışı davranışa itmiş. İşin içinde sayıları 18’i bulan dünyanın en büyük bankalarının olması durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Financial Times Gazetesi’nden Philip Augar (29.06.2012) yazısında bu bankalar için yönetilemeyecek ve düzenlenemeyecek kadar büyük ifadesini kullanıyor. Yine aynı gazeteden Patrick Jenkins (17.07.2012) ise güvenilemeyecek kadar büyük ifadesini kullanmış. Neticede Libor skandalının aşırı risk almaya ve büyük kârlar elde etmeye dayalı, ikramiye odaklı bankacılık kültüründen kaynaklandığı aşikâr. Kârların özelleştirilmesinin (bireyselleştirilmesi), zararın ise kamuya yüklenmesinin tüm sistemi çökertebilecek bir istismar riski oluşturduğu artık açık seçik görülüyor. Bazı kaynaklara göre Libor’un mesnet teşkil ettiği işlemler tutarının 600-800 trilyon dolar arasında olduğu dikkate alınacak olursa, bu tür işlemlerde çok küçük oynamalar (hileler) yoluyla elde edilecek tatlı (ama haksız) kazancın cazibesi iştahları kabartıyor, adeta usulsüzlüğü teşvik ediyor. Olayın patlak vermesinin ardından Barclays’in çarptırıldığı cezanın ardından bankanın hisse senedi fiyatlarında ve getirisinde meydana gelen gelişmeler Grafik-5’de gösterilmektedir. hazırlanan 335 sayfalık rapor söz konusu olayı tüm ayrıntıları ile ortaya koyuyor. HSBC, 2.5 trilyon dolarlık aktifleri, 89 milyon müşterisi, 300 bin çalışanı ve 2011 yılında elde ettiği 22 milyar dolar kârı ile dünyanın en büyük finansal kuruluşları arasında yer alıyor. Orijinal adı Hong Kong Shanghai Banking Corporation olan banka 80 ülkede yüzlerce birimi ile faaliyet göstermekte. HSBC Holding olarak bilinen HSBC Grubun merkezi Londra’da, bankanın CEO’su ise Hong Kong’da. Bankanın ABD’deki ana ortağı ise HBUS (HSBC Bank USA N.A.). HBUS 470’ten fazla şube ağıyla ABD’de faaliyet gösteriyor. Aktif büyüklüğü 200 milyar dolar ve 3.8 milyon müşterisi var. Ulusal bankacılık yapma lisansı var ve OCC denetimine tabi. HSBC, ABD’de aralarında Marine Midland Bank ve Republic National Bank of New York’un bulunduğu birçok finansal kurumu satın alarak büyüdü. HSBC hakkında yapılan kara paranın aklanmasına yönelik soruşturma sürecinde altkomite bir çok iddianın yanı sıra 1.4 milyon dokümanı inceledi. Bu dokümanlar arasında banka kayıtları, yazışmalar, e-postalar ve hakkında yasal soruşturma açılmasını isteyen belgeler de bulunuyor. Alt komite bu konuda HSBC yetkilileri ile 75’ten fazla görüşme yaparak raporu tamamladı. İlk etapta 700 milyon dolar cezaya çarptırılan HSBC’nin Meksikalı uyuşturucu tüccarlarının paralarını aklayarak sisteme sokma eylemine ilişkin suçu sabit görüldü. Söz konusu gelişmelerden sonra HSBC’nin hisse senedi getirileri ve hisse senedi fiyatının gelişimi Grafik-6’da yer almaktadır. New York Eyaleti Finansal Hizmetler Departmanı (DFS) 14 Ağustos 2012 tarihli duyurusunda Standard Chartered Bank’ın İran’la yaklaşık 250 milyar dolarlık kara para aklama işine girdiğini belirledi. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 37 DOSYA Banka 340 milyon dolarlık bir para cezasına çarptırıldı. Ayrıca SCB iki yıl boyunca DFS’ye doğrudan bilgi verecek ve DFS’nin denetim elemanları SBC’de yerinden denetim yapacaklar. Yaklaşık dokuz ay süren soruşturma esnasında yaklaşık 30,000 e-posta, iç yazışma ve doküman incelendi. Bugüne kadar gizlenen 60,000 işlem yapıldığı tespit edildi. Söz konusu işlemlerin tutarının 250 milyar dolar olduğu ve işlemlerin İran kamu bankalarıyla gerçekleştiği belirlendi. 2001-2010 arasındaki dönemi kapsayan kara para aklama işinden SBC’nin milyonlarca dolar para kazandığı da raporda yer alıyor. Bu gelişmeler üzerine SCB piyasa değerinden 17 milyar dolar kaybetti. Konu FBI tarafından da soruşturuluyor. Para cezasının 1,5 milyar dolara çıkabileceği, hatta SCB’nin ABD’de bankacılık yapma lisansının iptal edilebileceği dile getiriliyor. Bu durumun gerçekleşmesi SCB’yi batma noktasına bile getirebilir. SCB, yaşanan gelişmeler karşısında İranlı müşteriler ile tüm faaliyetlerini beş yıl önce durdurduğunu ve bu çerçevede hiçbir işlem yapmadığını, bugüne kadar yaptığı işlemin ise 250 milyar dolar değil, 14 milyon dolar olduğunu ifade etti. Bu arada ING Bank’ın da kara para aklama suçundan dolayı bu yılın ilk aylarında 619 milyon dolar cezaya çarptırıldığını da ifade etmeliyiz. Söz konusu gelişmelerden sonra Standard Chartered’in hisse senedi getirileri ve hisse senedi fiyatının gelişimi Grafik-7’de yer almaktadır. ROYAL BANK OF SCOTLAND Son haber Royal Bank of Scotland’dan. Aslında RBS’in bilgi teknoloji sistemlerinin (IT) çöktüğüne ve sorunun normal kabul edilemeyecek bir zaman diliminde çözülememiş olmasına ilişkin haberler zaman zaman gündemde yer aldı. Financial Times gazetesi yorumunda “RBS’in yazılım sisteminin çökmesi uzun zamandır IT sistemlerini ihmal edenler için bir uyandırma zili oldu” yorumunda bulundu. Sistemlerde meydana gelen arızanın etkilerinin sanıldığından daha büyük olabileceği dile getirildi. Zira ödeme sistemindeki küçük bir aksaklığın etkisi 38 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 büyüyerek artabiliyor. Bu tür olayların nedenleri muhtelif. Özellikle gelişen teknoloji nedeniyle bankaların kısa süreler içinde sistem üzerine sistem inşa etmelerinin kaçınılmaz olduğu bir dönemden geçiliyor. Ancak kurulan sistemlerin ne kadar sağlıklı işlediğine dair bir test süreci yok. Diğer taraftan uzman kaynaklar önümüzdeki on yıl içinde sistemlerini iyileştirmeyen bankaların çok ciddi sorunlarla karşılaşmasına da kaçınılmaz olarak bakılıyor. Sistem üzerine sistem inşa etmenin ardında yatan gerçek olarak banka birleşmeleri ve devralmaları gösteriliyor. Yetkili çevreler bankalar başlarına ciddi bir olay gelmeden bu konuda adım atmaya pek gönüllü değiller diyor ve bankaları kolaycılığa kaçmakla ve yeni sistemlere gereken yatırımı yapmamakla suçluyorlar. RBS’in maruz kaldığı olay ciddiye alınması gereken büyüklükte. Zira sadece RBS değil, bu banka ile yakın ilişki içinde olan bankalar da ciddi seviyede etkilenmiş durumda. NatWest, RBS ve Ulster Bank’taki yaklaşık 17 milyon hesap bu olaydan etkilenmiş bulunuyor. Bu bankalar kapılarını işgününe denk gelen Salı günü kapattılar ve sorunu skandalların bİR dİğerİ, teknolojİnİN azİZLİĞİNE uğrayan royal bank of scotland oldu. PİYASA hİÇBİR İhmalİ cezasız bırakmıyor. öngörü ve maharet ister. Bu konuda yetişmiş deneyimli insan kaynağını verimli kullanmak da kurumların görevi. Farklı birikime sahip insanların bir araya gelerek konuları tartışması ve değerlendirmesi önemli. Finansla ilgilenen her kurum en azından her haftanın ilk günü ve gerek görüldükçe bu SONSÖZ Uluslar arası finans dünyasının büyük oyuncuları, büyük hissedarlar ve politikacılar arasında ne tür pazarlıkların yapıldığını bilmek adeta imkânsız. Bu nedenle önümüzdeki günlerde çıkacak bazı kararların sürpriz karar olması sürpriz sayılmamalı. Risklerin çeşitlenerek arttığı günümüzde risk duyarlılığının aksi istikamette gidişi endişelendirici bir gelişme. HSBC - Fiyat HSBC - Getiri 0.05 43 1.8.2 012 012 1.7.2 1.6.2 012 1.5.2 012 1.8.2 1.7.2 1.6.2 012 012 012 012 0 -0.05 38 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Grafik-7 STANDART CHARTERED - Getiri STANDART CHARTERED - Fiyat 1600 0,1 0 1400 -0,1 -0,2 012 1.8.2 012 1.7.2 1.6.2 1.8.2 012 1.7.2 012 012 1.5.2 012 012 1.6.2 1.5.2 012 1200 Grafik-8 012 1.8.2 012 1.6.2 1.5.2 1.7.2 1.8.2 1.7.2 1.6.2 012 0 -0,1 012 15 012 0,1 012 20 012 THE ROYAL BANK OF SCOTLAND - Getiri 012 THE ROYAL BANK OF SCOTLAND - Fiyat 1.5.2 Küresel finansal krizin baş aktörleri ABD ve İngiltere hem kendi içlerinde, hem de birbirlerine karşı çözümü güç olan problemler yaşıyor. Hangi bilgi ya da haberin doğru olduğuna dair çelişkiler giderek artıyor. Tereddütler hisse senedi fiyatlarına yansıyor ancak kısa sürede gerçekleşen beklenmedik iniş çıkışlar kafaları karıştırıyor. Denetim otoritelerinin ipin ucunu kaçırdıkları net bir şekilde görünüyor. Sınır ötesi faaliyet gösteren ve büyük paralarla oynayan yatırım bankalarını tekrar kontrol altına almak kolay görünmüyor. Türev işlemler hacminin 1 katrilyon dolara dayandığı finansal piyasalarda büyük oyuncuların takibi, denetimi ve düzenlenmesi kısa sürede gerçekleşecek gibi görünmüyor. Tüm bu yaşananların bizim gibi gelişmekte olan ülkeler tarafından iyi takip edilmesi ve maruz kalınabilecek riskleri belirlenmeye çalışılması ve analiz edilmesi gerekiyor. Mevcut bilgileri kullanarak mevcut olmayan bilgilere ulaşmak bilgi, deneyim, tür faaliyetlerde bulunmalı, piyasadan, akademiden ve reel sektörden davet edecekleri kişilerle verimli bir tartışma platformu oluşturmalıdır. Yeri gelmişken Rekabet Kurumu’nun, CreditAgricole Yatırım Bankası Türk A.Ş.’nin tam kontrolünün Standard Chartered Bank tarafından devralınması işlemine izin verdiğini de belirtelim. Grafik-6 1.5.2 gidermek üç günlerini aldı. Buna rağmen sorun tam anlamıyla giderilmiş değil. Risk uzmanları problemin tahmin edilebilir türde olduğunu söylüyorlar. Zira büyük bankaların karmaşık IT sistemleri eski/yeni bir çok sistemle bağlantılı ve bunlardan birinde meydana gelebilecek aksaklığın kısa sürede tüm sistemi etkileyebileceği aşikâr. Bu tür sorunların çözülmesindeki zorluk ise seyir halindeki bir uçağın motorunu tamir etmeye benzetiliyor. Böyle bir durumda soruna müdahale tarzı sorunu daha da kötüleştirebilir deniliyor. Bu gibi durumları dikkate alan bankalar bu tür girişimleri pazar günü sabahın erken saatlerinde yapıyorlar (Salı günü değil). Tüm bunlar yetmiyormuş gibi RBS bir de faiz oranı swapları ile ilgili hatalı bir işlem nedeniyle 50 milyon sterlin karşılık ayırdı. Ayrıca RBS’in Libor olayı ile ilgili olarak da başı dertte. Bilgisayar sistemlerindeki arıza nedeniyle 125 milyon sterlin karşılık ayıran banka bu yılın ikinci yarısında da zarar ettiğini açıkladı. Bankanın zarar ettiği en büyük kalemler türev ürünler ve borçlarına ilişkin dalgalanmalardan kaynaklanan muhasebe zararları. RBS’in hisse senedi fiyatlarında ve getirilerindeki değişimler Grafik-8’de gösterilmektedir. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 39 RÖPORTAJ Bülent Ertuna FOREKSTE TEK POZİSYONLA KAZANMAK ZOR Foreks piyasası SPK denetimindeki birinci yılını tamamladı. Gedik Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Bülent Ertuna, birinci yıl sonundaki izlenimlerini VOBJEKTİF ile paylaşırken, bu piyasada profesyonel yatırımcının tek pozisyonda durmak yerine nasıl riskten korunma stratejileri uyguladığını anlattı… S CEREN DİLEKÇİ 40 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 ermaye Piyasası Kurulu’nun denetime geçen yıl geçen ve tebliği 31 Ağustos’ta yürürlüğe giren foreks piyasasında bir yıl geride kaldı. Önemli bir yatırımcı ilgisiyle karşı karşıya kalan foreks piyasasında işlem hacimleri, İMKB’de oluşan hacmin üzerine çıktı. Bir yandan kaldıraçlı işlem yapma kültürüne alışmaya çalışan Türk yatırımcısı, diğer yandan da dünyanın dört bir yanında sürekli işlem gören ürünleri alıp satmaya başladı. Bugüne kadar foreks piyasasında işlem yapan yatırımcılara yönelik farklı yorumlar yapıldı. Ancak dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de yüksek risk-yüksek getiri arayışı içinde olan yatırımcılar için önemli bir piyasa kamu eliyle düzenlenmiş oldu. Dünyada günlük işlem hacminin 4 trilyon dolar düzeyinde seyrettiği foreks piyasasında işlem hacmi Türkiye’de aylık bazda 120130 milyar TL düzeyinde bulunuyor. SPK düzenlemesinin ardından atağa geçen foreks piyasasında işlem hacmi yılın ilk üç ayında 472 milyar TL’ye ulaşarak 326 milyar liralık hisse senedi işlem hacmini geride bıraktı. Tüm bunların tartışmaları arasında geçen birinci yılın değerlendirmesini, konuyu en yakından bilen isimlerden biriyle; Gedik Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Bülent Ertuna ile konuştuk. Ertuna, regülasyonun ardından yatırımcı güvenindeki artışla birlikte yatırımcı sayısında yüzde 30-35 oranında artış kaydettiklerini belirtti. Ertuna, foreks piyasasında kendi hedeflerini de anlatırken, önceliği kurumsal yatırımcı ve hedge kültürüne verdiklerini aktardı. İşte Ertuna’nın sorularımıza verdiği yanıtlar… Foreks piyasasında SPK düzenlemesinin ardından nasıl bir değişiklik gözlemlediniz? Foreks piyasasını tebliğden önceki ve sonraki dönem diye ikiye ayırmak gerek. Önceki dönemde, regüle olmayan bir piyasa olduğu için oyuncuların mevcut aracı kurumlarla yaptığı çalışmalara baktığımızda, o dönem büyük bir ilginin olduğunu gördük. Bu regülasyonu takiben bir çok kurum lisansı alıp, bu işi regüle bir şekilde yapmak istedi. Çünkü regülasyondan önce çalışmayı düşünen ama tam bir kontrolü olmadığı için çalışmayı bekleten bir takım Fotoğraflar: Celal Yıldız EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 41 RÖPORTAJ Bülent Ertuna yatırımcılar regülasyondan önce piyasaya girmemişti. Bu regülasyonun arkasında ciddi bir yatırımcı atağı oldu. Sonuçta, yatırımcıların teminat olarak koydukları paraları güvence altındaydı ve buna paralel ciddi bir hareket gördük. Önümüzdeki dönemlerde de yatırımcının ilgisinin devam edeceğini öngörüyoruz. Tabii bu sonsuz bir hareket değil. Piyasanın regüle olmasıyla birlikte yatırımcı sayısında bir artış var ama yine regülasyon sebebiyle bir düzen ortamının oluşmasına paralel olarak bu servisi 42 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 arz eden aracı kurumların sayısında da bir artış oldu. Dolayısıyla yatırımcı potansiyeli olarak pasta büyüse de, bu pastadan pay almak isteyen kurumların sayısı da arttığından nete nette kurum bazında çok büyük bir genişleme öngörmüyoruz. Ama yatırımcı sayısında bir artış kesinlikle söz konusu ve gelecekte de aynı potansiyelin devam edeceğini düşünüyoruz. Regülasyondan sonra yatırımcı sayısında yüzde kaçlık bir artış oldu? Regülasyondan evvel çalışan bir takım kuruluşlar regülasyonu takiben çalışmayı durdurdular. Çünkü arkada regülasyon olmaması, o tür yapıların işine de geliyordu. Regülasyondan sonra bir grup çıktı sistemden. Onlar yurtdışı bacaklı firmalarla direkt konuşarak çalıştılar, hala da devam ederler. Genel olarak baktığınızda yatırımcı sayısı olarak artışın yüzde 30-35’lerde olduğunu söyleyebiliriz. Rakamı net olarak ölçmek mümkün olmuyor. Bunun bir istatistiği yayınlanmıyor. Bu bizim FOREKS PİYASASINDA İŞLEM HACMİNİN AYNI İVMEYLE ARTACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM. YILI 700 MİLYAR DOLARLA KAPATABİLİRİZ. duyularımız, algılarımızla yaptığımız yorum. Çünkü bir yatırımcı birden çok kurumla çalışabiliyor. Ben yatırımcı sayımı rapor ediyorum, X aracı kurum da rapor ediyor. Toplamına baktığınız zaman bir sonuca varıyorsunuz ama kesişen yatırımcılar var. Onu bilemediğimiz için bu yüzdeyi çok net söyleyemiyoruz ama gelen aramalardan, yaptığımız açıklamalardan çıkardığımız regülasyondan önceki döneme göre yüzde 30-35’lik bir artış olduğu yönünde. Foreks piyasasının işlem hacmi ilk çeyrekte ilk kez hisse senedi piyasasının işlem hacmini geride bıraktı. Yurtdışında en fazla işlem hacminin yaratıldığı foreks piyasasından yeni yeni verim almaya başladık. Bundan sonraki çeyreklerde de benzer seyrin devam edeceğini öngörüyor musunuz? Yukarı yönlü bir ivme devam edecektir ama bu hızla artacağını çok öngörmüyorum. Hisse senedindeki işlem hacmini çok rahatlıkla geçeceğini söyleyebilirim ama burada da bir doymuşluk var. Sonsuz bir yatırımcı akışı söz konusu değil. Bir yatırımcı iki ay işlem yapıyor, üç ay ara veriyor, sonra yeniden işlem yapıyor. İlk 1-2 yıl yatırımcı girişi göreceğiz, hacimde artış olacak ama toplamda baktığınız zaman aynı ivmeyle devam etmeyeceğini düşünüyorum. Benim tahminim, altı ayın sonunda yaklaşık 300 milyar dolarlık kümüle hacim olacağı yönünde. Yılın sonunu da 700 milyar dolar bir hacimle kapatabiliriz. Gelecek yıl da artışımız devam eder. Ondan sonra piyasadaki volatiliteyle birlikte yorumlamaya başlayacağız. Şu an piyasadaki volatilitenin ne olduğuna bakmaksızın yatırımcılar merak edip giriyorlar ama bir doymuşluk sınırına geldiğimiz zaman aylık hacimleri yatırımcıların giriş-çıkışından daha çok, piyasada o ay gördüğümüz piyasa hareketleri, dünyadaki makro ekonomik gelişmeler yönlendirecektir. Volatilitenin yüksek olduğu dönemler hacimler yüksek olacaktır. Ama gelecek yıl ortasına kadar giriş yılı. Ondan sonraki dönemde piyasanın sakin olduğu, haber beklentisinin olmadığı bir ay hacim düşebilir. Ondan sonraki aşamada eğer volatilite yükselirse bir önceki ayın iki katı hacim görebileceğimizi düşünüyorum. Yaz dönemi sizin açınızdan nasıl geçti? Haziran ayı iyi geçti. Temmuz ve Ağustos ayları Ramazan’ın da etkisini göz önüne aldığımız zaman hacimlerde daralmanın yaşandığı aylardır. Tatil döneminde yatırımcılar çok fazla işlem yapmayı tercih etmiyorlar. Foreks yatırımcının, hisse senedi piyasasında işlem yapan yatırımcı kadar kalıcılığı var mı? Genelde kısa sürede pes edildiği yönünde bir yaygın kanı var. Gedik Yatırım olarak bizim en çok çaba sarfettiğimiz nokta orası. Hisse senedi, banka yatırımcıları kalıcı oluyorlar. Döviz işi yapan, ithalat ihracatla uğraşanlar faaliyetleri devam ettiği sürece o hayatları devam ediyor. Ama bireysel bacaklı foreks yatırımcının maalesef kalıcılığı çok uzun süreli olamıyor. Dünya istatistikleri de bunu söylüyor. Çünkü kaldıraçlı iş yapıldığı için yönün doğru tahmin edilemediği, piyasaların öngörülemediği dönemlerde, yatırımcıda yeterli bilgi ve eğitim de yoksa, hızlı girişler oluyor ve kayıplar büyük oluyor. Fakat kaldıraç etkisi nedeniyle kazançlar da büyük oluyor. Kazanca da kayba da etkisi kaldıraçlı. Piyasa ters hareket ettiğinde kaldıraçı hareket ettiremediği zaman kaldıracın negatif etkisi nedeniyle uzun süreli yatırımcıyı yatırımcı olarak görmek çok mümkün olamıyor. Bu noktada neler yapılması gerekli? Yatırımcının bilgilendirilmesi ve eğitimi çok önemli. Reklam faaliyetlerinden çok daha fazla önem verdiğimiz kısım, yatırımcıların bilgilendirilmesi. Çünkü bir yatırımcıyı ne kadar uzun süre işlem yapar şekilde sistemin içinde tutabilirsek, (bu da yatırımcıya para kazandırarak olur) verdiğimiz piyasa öngörülerini yatırımcıya işlem yaptırmak için değil de işlem yaptığında para kazanmasına yönelik öngörüleri paylaştığınız zaman olur. Bazı dönem yatırımcıya şunu demeniz gerekiyor. Bir öngörü yok piyasanın gideceği yeri bilmiyorsunuz. Bunu öngördüğünüz zaman yatırımcıya ‘Biraz duralım şu kararın açıklamasını bekleyelim’ diyebilmek çok önemli. Yatırımcıya bunu yönlendirdiğiniz dakikada eğer tahmininiz yanlışsa çok fazla kurşun yok. Yatırımcı üç kere yanlış yere trade ettiği dakikada kayıpları büyük olabiliyor. Biz bugünden EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 43 RÖPORTAJ Bülent Ertuna yarına değil de genel perspektife bakıp yorumlar vermeye dikkat ediyoruz. Özellikle arkadaşlarıma ricam, eğer bir öngörü yoksa sırf işlem yaptırmak için yatırımcıya bir yön kesinlikle söylememeleri yönünde. Yatırımcılara yönelik eğitim programları yapıyor musunuz? İnternet üzerinden eğitim portalımız var. Onun üzerinden düzenli olarak şubelerimize ve yatırımcılarımıza bu eğitimi açıklıyoruz. Nasıl çalıştığı ve teknik terimler hakkında bilgi veriyoruz ve bunu düzenli olarak yapıyoruz. Benim kişisel görüşüm, yatırımcının varlığını uzun süreli sürdürebilmemiz için eğitimi çok ön planda tutmak gerekiyor. Foreks piyasalarında işlem yapan yatırımcı profilini nasıl tanımlarsınız? Foreksi zaten risk almayı seven yatırımcılar kullanıyor. Kaldıraç etkisi belli bir miktarın ötesinde yatırımcıya risk aldırıyor. En üst kaldıraç sınırını kullanmayıp daha alt seviyelerdeki kaldıraç miktarını bize ayarlattırıp sistem üzerinden işlemi o şekilde yaptıran çok az yatırımcı görüyoruz. SPK’nın izin verdiği en yüksek kaldıraç sınırı 1’e 100. Yatırımcılarımızın çok önemli bir kısmı o kaldıraç oranın tanımlı olmasını ve gerekli dakikada oradan işlem yapmayı istiyor. Dolayısıyla evet yatırımcılar risk almayı seviyor. Çok nadir bilinçli, gerçekten dataları takip edip, dünya üzerindeki makro gelişmeleri takip edip ona göre pozisyon alan yatırımcılardan ben kaldıracı 100 olarak kullananı çok görmüyorum. Genelde 1:40, 1:50, mutlaka bir güvenlik sınırı arkada bırakarak işlem yapmaya gayret ediyorlar. Ama foreks yatırımcısı doğası risk almayı seven bir yatırımcı tipi. Amaçları ister istemez karlılıklarını kaldıraç etkisiyle arttırmak oluyor. Tersinin olmaması hepimizin isteği, çünkü sonuçta onlar bizim yatırımcılarımız. Burada marketmaker’lık adına baktığınız zaman benim yatırımcımın kaybettiği para, ben işlemlerin önemli bir kısmını markette kapattığım için benim kazancım olmuyor, işlem bazında bana kalan komisyondan kazandığım para. Bu bazda baktığımda yatırımcılarımın uzun süre yaşıyor ve para kazanıyor olması bizim görmek istediğimiz görüntü. 44 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 YATIRIMCI RİSKİ ÇOK SEVİYOR. AMA BİLİNÇLİ, GERÇEKTEN VERİLERİ TAKİP EDEN YATIRIMCI 1:100 KALDIRAÇ KULLANMIYOR. Yatırımcılar en fazla hangi ürünlere yöneliyorlar? Ürünler arasında korelasyon gözlemliyor musunuz? Toplam işlem hacminin yüzde 40’ını Eur/Usd paritesi oluşturuyor. Bunu yüzde 17 ile Altın Dolar takip ediyor. Üçüncü sırada ise yüzde 10 ile GBP USD paritesi yer alıyor. Bu üç işlem aracı, toplam hacmin yaklaşık yüzde 70’ini oluşturuyor. Benim tanımlamaya çalıştığım bilinçli yatırımcı grubu portföylerini sepet mantığıyla takip eden yatırımcı grubu oluyor. Hiç birinde tek euro/ dolar pozisyonu yok. Evet bir korelasyon var. Ürünler arasındaki korelasyon, yatırımcının risk algısı ve portföyünü nasıl oluşturmak istediği ile alakalı oluyor. Euro/Dolar paritesinde işlem yapan bir yatırımcı aynı zamanda altın pozisyonu da taşıyor. Çünkü bir noktada baktığınız zaman birbirlerini hedge eden işlemler. Aynı şekilde Euro/ TL ve Dolar/TL’ye baktığınız zaman bu noktada da kendini sepet mantığıyla hedge etmeye çalışan yatırımcılarımız var. Daha komplike çalışanlar da var. Yatırım sepetleri içerisinde altın olup, altınla birlikte Euro/Dolar olup buna ters korele çalışan başka para birimleri ve emtiaları da içine sokan daha kompleks yatırımcılarımız da var. Onlar baktığınız zaman gerçek anlamda profesyonel yatırımcılar. Euro/Dolar çok hızlı hareket ettiği zaman ‘çok güzel para kazandım’ şeklinde olmuyor. Diğer taraftakiler ters bacağında kaybedebiliyorlar ama toplamda bu tür yatırımcıların çok büyük paralar kaybetmesi mümkün olmuyor. Çünkü baktığınız zaman bir tür doğal hedge ile hareket ediyorlar. Yatırımcıların anlamakta zorlandığı konular neler? Dünya üzerinde işlem yapmanın çok beynelminel kuralları var. Bu kuralları bilmeden trade etmeye başlamak riskli ve yatırımcıya zarar verir. Bir pozisyon aldığınız dakikada o pozisyon kara gittiğinde insanın psikolojisi gereği o pozisyon hemen kapatılır. Fakat baktığınızda zarar ettiği zaman insan psikolojisi gereği kendi yaptığına inançtan dolayı ‘Birazdan döner, piyasa hareketini tersine çevirir’ mantığıyla gitmemesi gereken yere kadar zararı tutar. Burada yatırımcıların en çok anlamayı istemeyecekleri, trade’in birinci kuralı stop seviyesidir yani zararı durdurma seviyesi anayasa gibidir. Bugün bu işten çıkan bankaya dönün döviz masalarındaki traderların temel işi banka adına pozisyon alıp bankaya para kazandırmaktır. Yönetim kurulunun kendilerine verdiği birinci madde stop-loss seviyesidir. Buna uymak zorundadırlar. Yatırımcılarımıza verdiğimiz eğitimlerde bunu vurgulamaya çalışıyoruz. Bununla birlikte en çok yatırımcıya anlatma zorlandığımız kısım şu. Bu piyasa OTC, tezgahüstü bir piyasa. Bu piyasanın açılış-kapanış saati esasında yok. Beş gün 24 saat diyoruz. Cuma akşamı kapanıyor, Pazartesi açılıyor ama borsa denetlemesinde çalışan bir piyasa olmadığı için likidite nerdeyse fiyat da orda. Borsa kökenli bir yatırımcı borsada işlem yaptığında, herhangi bir kağıdı almak istediğinde ve emir bıraktığında emri bıraktığı seviyeden geçer. Çünkü yaptığı iş, borsanın denetiminde olan listelenmiş bir iştir. Burada yatırımcı emri bırakır, eğer orada fiyat oluşmamışsa emrin niteliğine göre emri bıraktığı yerden farklı bir yerden emri gerçekleşebilir. Yatırımcılar eğer geçmişlerinde bir hisse tecrübesi varsa bu konuyu algılanmak konusunda zorlanıyorlar. Forekste tüm kurumlar hemen hemen aynı hizmeti veriyorlar. Yatırımcılara daha farklı hangi unsurları sunan kurumların öne çıkmasını beklersiniz? Yatırımcı potansiyeli ve mevcut yatırımcılara baktığınız zaman hala yüzde 99 düzeyinde bireysel yatırımcılardan oluştuğunu görürsünüz. Biz kurumsal yatırımcıları bu sistemin içerisine koymaya çalışıyoruz. Tüm yaptığımız altyapı yatırımları, fiyatlama teknikleri, ürün gamı gelecek dönemde oluşturmayı planladığınız kurumsal yatırımcılara uygun olarak planlanıyor şu an. Bu ilk önce piyasanın çok derinleşmesini sağlayacak. Çünkü hacimli bir kurumsal yatırımcı belki de 100 tane bireysel yatırımcıya denk oluyor. Hele kurumsal yatırımcı bunu hedge için yapıyorsa para kayıplarını çok minimal noktada görmeye başlıyor. Çünkü hedge için yapılan bir noktada para kaybı söz konusu değildir. Karşı pozisyonunun olabilecek bir riske karşı ters işlemini yapmaktır. O dakikada bir zarar varsa o zarar sabitlenir. Ne kar ne de zarar edebilir. Gelecek dönemde yatırımcıların bizi seçmesi için ön plana çıkaracağımız en önemli konu, kurumsal yatırımcıları bu oyunun içine almak. Amacımız gelecek dönemde Türkiye’de bu bacağın öncülüğünü yapmak. Benim kurmaya çalıştığım yapı buna dayanıyor. O zaman ancak özel bir pazarlama stratejisi güdebilir, yatırımcı bazlı ürün geliştirebilirsiniz. Diğer tarafta bireyselde kitlesel bir pazarlama yapıyorsunuz. Yatırımcı daha çok ürününüze uyuyor ama kurumsal bazda gittiğiniz zaman yatırımcının oluşabilecek hacmine göre ürünü siz yaptırabilirsiniz. Bizim ileriki dönemde farklı olacağımız kısım bu. Kurumsal yatırımcıları bünyenize çekmek için özel çalışmalarınız var mı? Platformumuzun içeriğine baktığınız zaman emtia, altın ve döviz noktasında çok ciddi sayıda ürün mevcut. Bununla birlikte kurumsal yatırımcılarımızdan EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 45 RÖPORTAJ Bülent Ertuna gelen hedge taleplerini fiyat aldığımız kurumlarla konuşarak ve fiyat yaparak yatırımcılara çeşitli ürünler sunuyoruz. Şu an da net bir şekilde ortaya çıkıp kurumsal yatırımcılara yönelik bir reklam faaliyeti açıkçası şu an götürmüyoruz ama kurumun ilişkisi olduğu bir takım kurumsal firmalara yapabildiğimiz ürünleri sunup işlem yapmaya çalışıyoruz. Yatırımcı profilinize baktığınızda hedge ve spekülatif amaçlı işlem yapanların oranı nedir? Spekülatif amacı tanımlamak gerekirse, sizin arka tarafta pozisyonunuz yokken sıfırdan açtığınız her pozisyon spekülatiftir, bir öngörüye dayanır. Çok çok büyük bir yüzdesinin spekülatif amaçlı olduğunu görüyoruz. Yatırımcının amacı, kaldıracı kullanarak kendi öngörüsünün karşısında para kazanmaya çalışarak işlem yapmak oluyor. Hedge amaçlı işlem yapan yatırımcı sayımız hacim olarak baktığınızda fena bir hacim değildir ama yatırımcı sayısı olarak baktığınızda yüzde 98’i bu işi spekülatif amaçlı, yüzde 2’lik kısmı hedge amaçlı yapıyor. Ben, Gedik Yatırım’ın Türkiye ortalamasını yansıttığını düşünüyorum. Kurumsal bazda işlem yapan benim bildiğim foreks alanında başka aracı kurum yok. Bir İş Yatırım bu alanda öne çıkıyor. Foreksten evvel de bir takım faaliyetleri vardı. Foreksle alakalı değil, o kurum yaklaşımıyla alakalı bir nokta. Yatırımcıların hedge amaçlı işlem yapmayı tercih etmemelerinin nedenleri nelerdir? Hedge amaçlı yapılan işlem hacmini arttırmak için neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz? Hedge amaçlı yapılan işlemlerin hacimlerinin düşük olması sadece foreks ile ilgili bir sorun değil bankaların da gündemini meşgul eden bir sorun. İki temel sebebi var: Bunlardan biri, şirketlerin bilançolarında taşıdıkları riski hedge etme alışkanlarının olmamasından kaynaklanıyor. Biz ulus olarak bu tür riskleri kapatmak yerine taşımayı tercih ediyoruz. Bu sebeple aslında biraz da bizlerde gizli. Hedge işlemlerini bir tür sigorta işlemi olarak görmek mümkün. Gelişmiş ülkelerdeki poliçe yaratma oranlarını ülkemiz ile kıyasladığımızda sorunun cevabı verilmiş oluyor. Diğer bir sebepte 2001 yılındaki kur rejimi değişikliğinden bu yana 2006 46 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 yılındaki gelişmekte olan ülkeler krizi ve 2008 deki global kriz hariç döviz kurlarının devamlı aşağı yönlü hareketi ülkemizde hedge e dayalı işlemlerin gelişmesini yavaşlatmıştır. Hedge işlemlerinin gelişimi için, kariyerim boyunca gözlemlediğim en temel faktör eğitimdir. Şirketlerin sadece faaliyetlerine odaklanmalarını ve sadece buradan para kazanmaya yönelmelerini sağladığınızda hedge doğal bir sonuç olarak zaten gündeme gelmektedir. “Piyasa hareketleri faaliyet gelirlerinizi alıp götürmesin” temel yaklaşım olduğunda hedge işlem hacimlerinde ciddi bir yükseliş olacağı kesindir. Bu konuda ülkemizin potansiyeli de oldukça yüksektir. Türkiye’de bu konuda daha fazla adım atılması gerektiğini düşünüyor musunuz? Bence yatırımcıyı oldukça koruyan bir regülasyon mevcut. Tebliğden önce yatırımcı parasını aracı kuruma gönderiyordu. Aracı kurumun yatırımcının parasını nereye teminat olarak gönderdiği tamamen bir soru işaretiydi. Kısacası parayı gönderenle aracı kurum arasında ciddi bir güven ilişkisinin olması gerekiyordu. Yeni tebliğle bu durum ortadan kalktı. Otorite kuruluş dedi ki, yatırımcının teminatı Takasbank’tadır yani devlettedir. Bu anlamda baktığınızda yatırımcının en önemli varlığı marjini yani koyduğu paradır. Dolayısıyla yatırımcıların sayısını arttırmak için daha oraya yönelik bir şey işe yaramayabilir. Çünkü gerçekten güvendeler. Aracı kurumları bu işe girmek için cazip hale getirebilecek aracı kurumlar lehine düzenleme yapılabilir. Alt yapı zorunlamaları mevcut. Bu işi belli bir sermaye gücü ve yatırımı olan kurumların devam ettirmesinden dolayı tebliğde yer almasını doğru buluyorum. Hamama giren terler diye bir tabir vardır. Bu iş böyle bir iş. Yurtdışındaki kurumları inceleyelim, gece telefonu kaldırdığınız zaman size 24 saat destek verecek biri var. Çünkü işin doğası bu. Asya güneş doğuş-ABD güneş batış arasında bir piyasa. Bunun doğası var, başka olabilecek yolu yok. Çünkü karşıda yatırımcı var. Yatırımcının talebi geldiği dakikada, gececi arkadaştan o emri iletebilmesini sağlamam benim şart. Bu servisi veremiyorsan bu işi esasında yapmamak gerekiyor. Aynı şekilde ben karşıda çalıştığım iş ortaklarından da bu servisi istiyorum. Çünkü benim buradaki arkadaşım telefonu kaldırdığında karşı tarafta da birini bulabilmeli. Biz de karşı tarafta çalıştığımız kurumları seçerken o şekilde bakıyoruz. Biraz daha kurumsallaşmaya gidilmesi gerekebilir, yatırımcıyı koruyacak daha katı önlemler gelebilir. Ama bunun yanında belli tanımlamalara aracı kurumlar lehine esneklikler getirilebilir. Yatırımcı rahat, güvende. En önemli şeyi parası, teminatı Takasbank’ta duruyor. Ne olursa olsun ben orada o parayı götüren, yatırımcıya geri getiren yerim. Yatırımcı şu an bir aracı kurum riskini taşımıyor. Dolayısıyla bence çok yeterli. Yatırımcı girişini sağlayan en önemli faktörlerden biri de bu. Foreks piyasasında bir kurum riski öngörüyor musunuz? Bu bağlamda aracı kurumlarda olası riskler için neler söylenebilir? Kaldıraç etkisi nedeniyle çok ciddi bir iş. Bu işi yapan kurumların temel anlamda buradaki riskleri yatırımcılarına açık açık anlatmaları gerektiğini, yatırımcının tamamen bilinçlendikten sonra işlem yapması gerektiğini savunan bir kişiyim. Hiçbir zaman yatırımcının ne kadarını anladığından emin olamazsınız ama en azından bu işi pazarlayan, bu camiada faaliyet gösteren pazarlamacı ve satışçıların çok rahat bir şekilde bunu yatırımcıya anlatıp anladıklarına kani olduklarının çok önemli olduğunu düşünüyorum. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 47 DOSYA opsİyonda kazandıran stratejİler Endeksin kısa vadede durağan, uzun vadede hareketli olacağını mı düşünüyorsunuz? Veya kısa vadede hareket, uzun vadede durağan seyir. Opsiyon stratejileri ile her durumda kazanma ve zarar sabitleme şansınız var... E. Tolga Uysal VOB Proje ve Ürün Geliştirme Müdürü N. Ceren Dağlı VOB Proje ve Ürün Geliştirme Müdürlüğü Uzman Yardımcısı [email protected] B ir önceki sayıda opsiyonların gizemli dünyasının kapılarını aralamış ve sizlerle temel opsiyon stratejilerini paylaşmıştık. Bu stratejiler piyasanın sadece bir yöne gideceği beklentisi altında bir ya da birden fazla opsiyon sözleşmesi kullanılarak oluşturulan stratejilerdi. Ancak finansal piyasalarda çoğu zaman piyasanın hangi yöne gideceğini belirlemek kolay değildir. Opsiyon sözleşmelerini kullanarak piyasanın hem yukarı hem de aşağı yönlü hareketinde kar elde etmek mümkündür. Hatta piyasanın çok hareketli olduğu ya da tam aksine çok durağan olduğu zamanlarda bile bu stratejileri uygulayarak gelir elde edilebilir. Bu sayıda temel opsiyon stratejilerine oranla daha karmaşık bir yapıya sahip olan ileri opsiyon stratejilerini ele alacağız. İleri opsiyon stratejileri isminden de anlaşıldığı gibi temel opsiyon stratejilerinden biraz daha kapsamlı olup aslında birden fazla temel opsiyon 48 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 stratejisinin bir arada kullanılmasıyla oluşturulmaktadır. Yapısal anlamda ne kadar daha karmaşık görünse de bu stratejiler yatırımcılara birçok fırsatı da beraberinde sunmaktadır. İleri Opsiyon Stratejileri 1. Uzun Pozisyonlu Pergel Stratejisi Ne Zaman Kullanılır? İMKB30 endeksinin yönü fark etmeksizin çok fazla değişeceği bekleniyorsa Avantajı: Endeksin her iki yöne de hareket etmesi durumunda kar elde etme imkanı Nasıl Oluşturulur? Vadesi ve kullanım fiyatı aynı olan bir alım ve bir satım opsiyonu satın alınır Kar: Sınırsız Zarar: Sınırlı (Ödenen Toplam Prim) Örnek: Temmuz ayı itibariyle Ağustos vadeli VOB-İMKB30 vadeli işlem sözleşmesi EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 49 DOSYA 73,000 seviyelerindeyken uzun pozisyonlu pergel stratejisi oluşturmak isteyen yatırımcının 73,000 kullanım fiyatlı Ağustos vadeli İMKB30 alım ve satım opsiyonlarının her birini 2,70 TL’den satın aldığını ve opsiyonların çarpanı da 100 olduğundan toplam 540 TL (2,70 TL*2*100) prim ödediğini varsayalım. Grafik 1’de görüldüğü gibi uzun pozisyonlu pergel stratejisi aslında bir önceki sayıda anlattığımız alım opsiyonu alınması ve satım opsiyonu alınması stratejilerinden oluşmaktadır. Eğer bu iki stratejiyi birbirinden bağımsız olarak düşünürsek; İMKB30 endeksi 73,000 seviyesinin altındayken 73,000 kullanım fiyatlı alım opsiyonu içsel değersiz olacağından opsiyonu alan yatırımcı opsiyonu kullanmayacak ve ödediği prim olan 270 TL kadar zarar edecektir. Fakat İMKB30 endeksi 73,000 seviyesinin üzerindeyken opsiyon içsel değerli olacağından yatırımcı opsiyonu kullanacak ve İMKB30 endeksi 73,000 seviyesinin ne kadar üzerine çıkarsa o kadar fazla kar elde edecektir. Diğer yandan; İMKB30 endeksi 73,000 seviyesinin üzerindeyken 73,000 kullanım fiyatlı satım opsiyonu da içsel değersiz olacağından bu opsiyonu alan yatırımcı opsiyonu kullanmayacak ve yine ödediği prim olan 270 TL kadar zarar edecektir. İMKB30 endeksi, opsiyonun kullanım fiyatı olan 73,000 seviyesinin altına indiğinde ise satım opsiyonu içsel değerli hale gelecek ve yatırımcı kar elde etmeye başlayacaktır. Örneğimizde İMKB30 endeksi kullanım fiyatı olan 73,000 seviyesinin üzerindeyken alınan alım opsiyonu kar getirmeye başlarken alınan satım KISA POZİSYONLU PERGEL STRATEJİİSİ, ENDEKSLERİN DURGUN OLDUĞU DÖNEMLERDE OPSİYON PRİMİ İLE PARA KAZANMA İMKANI SAĞLAYABİLİR. opsiyonu içsel değersiz olduğundan yatırımcı 270 TL zarar eder. Diğer yandan, İMKB30 endeksi 73,000 seviyesinin altındayken alınan satım opsiyonunda kar elde edilirken, alınan alım opsiyonu içsel değersiz olacağından 270 TL zarar elde edilir. Diğer bir deyişle, bu stratejide İMKB30 endeksi kullanım fiyatının üzerinde ya da altında olursa yatırımcı aldığı opsiyon sözleşmelerinin birinden dolayı kar elde etmeye başlar. İMKB30 endeksi kullanım fiyatından ne kadar daha fazla yüksek ya da düşük olursa yatırımcı o kadar fazla kar elde eder. Örneğin İMKB30 endeksi 60,000 seviyesine düşerse yatırımcının almış olduğu alım opsiyonu içsel değersiz olacağından yatırımcı opsiyonunu kullanmayacak ve ödediği prim tutarı olan 270 TL kadar zarar elde edecektir. Fakat diğer taraftan almış olduğu satım opsiyonu içsel değerli olduğundan yatırımcı opsiyonunu kullanacak ve opsiyonun içsel değeri olan 1.300 TL ((73,000-60,000)*100) kadar kar elde edecektir. Bu opsiyonu almak için en başta 270 TL ödediğinden, İMKB30 endeksi Kar/Zarar opsiyonunun alınması opsiyonunun alınması 750 Kar: Sınırsız 500 Zarar: Ödenen Toplam Pirim 250 65,000 -270 67,500 70,000 73,000 76,000 79,000 82,000 -540 1.Seviye Kar/Zarar=0 2.Seviye Kar/Zarar=0 50 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 KAR ZARAR KAR Dayanıklı Varlık Fiyatı 60,000 seviyesindeyken yatırımcının net karı 760 TL (1.300 TL-540 TL) olacaktır. Örneğimizde uzun pozisyonlu pergel stratejisinde yatırımcının maksimum zararı endeksin opsiyonların kullanım fiyatı olan 73,000 seviyesine eşit olduğu İMKB30 seviyesinde ortaya çıkmaktadır ve yatırımcı ödediği toplam opsiyon primi olan 540 TL kadar zarar etmektedir. Diğer taraftan uzun pozisyonlu pergel stratejisinde yatırımcının kar/zararının sıfır olduğu İMKB30 endeksi seviyeleri aşağıdaki şekilde hesaplanabilir: 1.Seviye: Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon Primi= 0 (Satın Alınan Alım Opsiyonunun İçsel Değeri+ Satın Alınan Satım Opsiyonun İçsel Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen Prim) (0+ ((73,000-67,600)*1*100))+(0-540)=0 Kar/Zarar opsiyonunun alınması 2.Seviye: Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon Primi= 0 (Satın Alınan Alım Opsiyonunun İçsel Değeri+ Satın Alınan Satım Opsiyonun İçsel Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen Prim) (((78,400-73,000)*1*100)+0)+(0-540)=0 opsiyonunun alınması 750 500 Kar: Sınırsız Zarar: Ödenen Toplam Pirim 250 65,000 -270 67,500 70,000 73,000 76,000 79,000 82,000 Dayanıklı Varlık Fiyatı -540 1.Seviye Kar/Zarar=0 KAR 2.Seviye Kar/Zarar=0 ZARAR 67,600 KAR 78,400 İMKB30 Endeksi Seviyesi 67,600-78,400 bandının dışında her fiyat seviyesinde yatırımcı ödediği primlerin maliyetini de çıkarıp kar elde etmektedir. 2.Kısa Pozİsyonlu Pergel Stratejİsİ Ne Zaman Kullanılır? İMKB30 endeksinin çok fazla değişmesi beklenmiyorsa Avantajı: Endeksin durağan olduğu dönemlerde de opsiyon primi ile gelir elde etme imkanı Nasıl Oluşturulur? Vadesi ve kullanım fiyatı aynı olan bir alım ve bir satım opsiyonu satılır Kar: Sınırlı (Alınan Toplam Prim) Zarar: Sınırsız Örnek: Kısa pozisyonlu pergel stratejisi aynı anda alım opsiyonu satılması ve satım opsiyonu satılması stratejilerinden oluşmaktadır. Bir önceki örnekte olduğu gibi Temmuz ayı itibariyle Ağustos vadeli VOB-İMKB30 vadeli işlem sözleşmesi 73,000 seviyelerindeyken endeksin çok fazla değişmeyeceğini düşünen bir yatırımcı kısa pozisyonlu pergel stratejisi oluşturarak aldığı opsiyon primleri ile gelir elde edebilir. Yatırımcının 73,000 kullanım fiyatlı Ağustos vadeli alım ve satım opsiyonlarını sattığını varsayalım. Opsiyonların primi 2,70 çarpanları da 100 olduğundan işlemin gerçekleştiği gün yatırımcının hesabına 540 TL (2,70 TL*2*100) gelir olarak yansır. Bu stratejide yatırımcının kar elde edebilmesi için İMKB30 endeksinin çok fazla hareket etmemesi gerekir. Grafik 2’de görüldüğü gibi İMKB30 endeksi 73,000 seviyesinin altındayken alım opsiyonun içsel değersiz olduğundan karşı taraf opsiyonu kullanmaz ve yatırımcı baştan almış olduğu opsiyon primi olan 270 TL kadar kar elde eder. Fakat yatırımcının satmış olduğu satım opsiyonu içsel değerli olduğundan karşı taraf bu opsiyonu kullanır ve yatırımcı zarar eder. Diğer yandan, İMKB30 endeksi 73,000 seviyesinin üzerindeyken yatırımcının satmış olduğu satım opsiyonu içsel değersiz olduğundan karşı taraf opsiyonu kullanmaz ve bu durumda yatırımcı 270 TL kar elde ederken, satmış olduğu alım opsiyonu bu kez içsel değerli olduğundan zarar eder. Bu nedenle, kısa pozisyonlu pergel stratejisinde İMKB30 endeksinin opsiyonların kullanım fiyatına eşit olduğu seviyede yatırımcı maksimum kar seviyesine ulaşır ve almış olduğu toplam prim olan 540 TL kadar kar elde eder. Eğer yatırımcının beklentilerinin tam tersi olarak İMKB30 endeksi, opsiyonların kullanım fiyatı olan 73,000 seviyesinden çok fazla uzaklaşırsa yatırımcı zarar etmeye başlar. Örneğin, EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 51 DOSYA Kar: Ödenen Toplam Pirim Kar/Zarar ENDEKSLERDE AŞAĞI YA DA YUKARI YÖNLÜ YOĞUN HAREKET BEKLENTİSİ İÇİNDE OLAN YATIRIMCI İÇİN: UZUN POZİSYONLU ÇANAK STRATEJİSİ Zarar: Sınırsız 540 opsiyonunun satılması 270 65,000 67,500 70,000 73,000 76,000 79,000 82,000 Dayanıklı Varlık Fiyatı -500 1.Seviye Kar/Zarar=0 2.Seviye Kar/Zarar=0 opsiyonunun satılması endeksin 85,000 olduğu seviyede 3.Uzun Pozİsyonlu yatırımcının satmış olduğu satım opsiyonu Çanak Stratejİsİ içsel değersiz olacağından karşı taraf bu Ne Zaman Kullanılır? İMKB30 ZARAR KAR ZARAR opsiyonu kullanmayacak ve bu durumda endeksinin yönü fark etmeksizin endeksin da yatırımcı almış olduğu 270 TL’lik çok fazla değişeceği İMKB30bekleniyorsa Endeksi opsiyon primi kadar kar elde edecektir. Avantajı: Endeksin her iki yöne de Seviyesi 67,600 78,400 Fakat endeks 85,000 seviyesindeyken hareket etmesi durumunda kar elde etme yatırımcının satmış olduğu alım opsiyonu imkanı içsel değerli olacak ve karşı taraf opsiyonu Nasıl Oluşturulur? Vadesi aynı, kullanacaktır. Böylelikle de yatırımcı kullanım fiyatı farklı olan bir alım ve bir opsiyonun içsel değeri olan 1.200 TL satım opsiyonu satın alınır ((85,000-73,000)*100) kadar zarar Kar: Sınırsız edecektir. Ayrıca alım opsiyonunu satarken Zarar: Sınırlı (Ödenen Toplam Prim) başta kendisine 270 TL’lik prim ödemesi ÖrneK: yapıldığından toplamda 660 TL (-1.200 TL Temmuz ayı itibariyle Ağustos +540 TL) kadar zarar elde edecektir. Kısa pozisyonlu pergel stratejisinde vadeli VOB-İMKB30 vadeli işlem yatırımcının kar/zararının sıfır sözleşmesi 73,000 seviyelerindeyken, olduğuİMKB30 endeksi seviyeleri çanak stratejisini oluşturmak isteyen aşağıdaki şekilde hesaplanabilir: yatırımcının 76,000 kullanım fiyatlı alım opsiyonunu 1,5 TL ve 67,500 kullanım 1.Seviye: fiyatlı satım opsiyonunu da 0,7 TL prim Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon ödeyerek satın aldığını varsayalım. Primi= 0 Bu durumda işlemin gerçekleştiği ilk (Satılan Alım Opsiyonunun İçsel Değeri+ Satılan Satım Opsiyonun İçsel Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen Prim) (0+ (-((73,000-67,600)*1*100)))+(540+0)=0 Kar: Ödenen Toplam Pirim Kar/Zarar Zarar: Sınırsız 540 2.Seviye: Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon Primi= 0 (Satılan Alım Opsiyonunun İçsel Değeri+ Satılan Satım Opsiyonun İçsel Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen Prim) ((-((78,400-73,000)*1*100)+0))+( 540+0)=0 67,600-78,400 bandının dışında her fiyat seviyesinde yatırımcı zarar edecektir. opsiyonunun satılması 270 65,000 -500 anda 220 TL (1,5 TL*1*100+0,7*1*100) yatırımcının hesabına gider olarak yansıyacaktır. Grafik 3’te görüldüğü üzere, aynı uzun pozisyonlu pergel stratejisinde olduğu gibi, İMKB30 endeksi yatırımcının beklediği gibi 73,000 seviyesinden aşağı ya da yukarı olarak ne kadar fazla değişirse yatırımcı o kadar fazla kar elde edecektir. Kar potansiyeli sınırsızdır. Yatırımcının beklentilerinin aksine İMKB30 endeksi çok fazla değişmezse yatırımcı en fazla ödediği primlerin toplamı olan 220 TL kadar zarar edecektir. Diğer bir deyişle, İMKB30 endeksinin seviyesi 67,500’ün üzerindeyken yatırımcının almış olduğu satım opsiyonu içsel değersiz olacak ve yatırımcı bu opsiyonu kullanmayacağından ödediği opsiyon primi olan 70 TL kadar zarar edecektir. Diğer yandan, İMKB30 endeksi seviyesi 76,000’ın altındayken yatırımcının almış olduğu alım opsiyonu içsel değersiz olacağından yine yatırımcı bu opsiyonu kullanmayacak ve ödediği opsiyon primi kadar zarar edecektir. Bu 67,500 70,000 73,000 1.Seviye Kar/Zarar=0 76,000 79,000 82,000 Dayanıklı Varlık Fiyatı KAR 67,600 opsiyonunun alınması opsiyonunun alınması 150 Kar: Sınırsız 100 Zarar: Ödenen Toplam Pirim 50 2.Seviye Kar/Zarar=0 opsiyonunun satılması ZARAR Kar/Zarar 52 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 65,000 İMKB30 Endeksi Seviyesi 67,500 70,000 73,000 76,000 79,000 -150 -220 1.Seviye Kar/Zarar=0 ZARAR 78,400 -70 2.Seviye Kar/Zarar=0 82,000 Dayanıklı Varlık Fiyatı EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 53 DOSYA durumda İMKB30 endeksi yatırımcının almış olduğu opsiyonlarının kullanım fiyatlarının arasındayken kişi ödediği toplam opsiyon primi kadar olan 220 TL kadar zarar edecektir. İMKB30 endeksi 67,500 ‘in altına düştüğünde satım opsiyonu, 70,000 üstüne çıktığında ise alım opsiyonu içsel değerli olur. Uzun pozisyonlu çanak stratejisinin kar/zararının sıfır olduğu iki İMKB30 endeksi seviyesi aşağıdaki gibi bulunur: 1.Seviye: Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon Primi= 0 (Satın Alınan Alım Opsiyonunun İçsel Değeri+ Satın Alınan Satım Opsiyonun İçsel Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen Prim) (0+ ((67,500-65,300)*1*100))+(0-220)=0 Kar/Zarar opsiyonunun alınması opsiyonunun alınması 150 100 50 -70 -150 -220 Kar: Sınırsız 2.Seviye: Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon Primi= 0 (Satın Alınan Alım Opsiyonunun İçsel Değeri+ Satın Alınan Satım Opsiyonun İçsel Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen Prim) (((78,200-76,000)*1*100)+0)+(0-220)=0 Kar/Zarar Zarar: Sınırsız 220 67,500 70,000 73,000 1.Seviye Kar/Zarar=0 KAR 76,000 79,000 Dayanıklı Varlık Fiyatı 2.Seviye Kar/Zarar=0 ZARAR 65,300 82,000 KAR 78,200 İMKB30 Endeksi Seviyesi İMKB30 endeksi seviyesi 65,300-78,200 bandının dışına geldiğinde yatırımcımız ödediği primlerin maliyetini çıkartarak kar elde etmeye başlayacaktır. Uzun pozisyonlu çanak stratejisinin uzun pozisyonlu pergel stratejisinden en büyük farkı alınan alım ve satım opsiyonlarının kullanım fiyatlarının farklı olmasıdır. Pergel stratejisinde alım ve satım opsiyonu satın alan yatırımcı, dayanak varlık fiyatının sadece bir fiyatın altına veya üstüne doğru dalgalanmasını beklerken, uzun pozisyonlu çanak stratejisini uygulayan yatırımcı dayanak varlık fiyatının alınan ve satılan opsiyonların kullanım fiyatları aralığının dışına çıkarak dalgalanmasını bekler. Ayrıca pergel stratejisine göre daha az maliyetli bir pozisyon oluşturmuş olur. 4.Kısa Pozİsyonlu Çanak Stratejİsİ Ne Zaman Kullanılır? İMKB30 54 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 opsiyonunun satılması 150 opsiyonunun satılması 70 -50 65,000 67,500 70,000 73,000 76,000 79,000 82,000 Dayanıklı Varlık Fiyatı -100 -150 1.Seviye Kar/Zarar=0 2.Seviye Kar/Zarar=0 Grafik 4’te görüldüğü gibi, İMKB30 endeksi 67,500 seviyesinin üzerindeyken 67,500 kullanım fiyatlı alım opsiyonu endeksİn çok içsel değersiz olacak ve bu durumda da ZARAR KAR ZARAR karşı taraf opsiyonu kullanmadığından değİşmesİNİ yatırımcı almış olduğu opsiyon primi beklemeyen İMKB30 Endeksi olan 70 TL kadar kar elde edecektir. yatırımcılar 65,300 İÇİN 78,200 Seviyesi Diğer yandan, İMKB30 endeksi 76,000 kısa pozİsyonlu seviyesinin altındayken 76,000 kullanım çanak stratejİSİ fiyatlı alım opsiyonu içsel değersiz düşünüleBİLİR. olacağından karşı taraf bu opsiyonu kullanmayacak ve yine yatırımcı opsiyon primi olan 150 TL kadar kar elde edecektir. Bu durumda, İMKB30 endeksi 67,500 ile 76,000 seviyeleri arasındayken endeksinin çok fazla değişmesi satılan her iki opsiyonda içsel değersiz beklenmiyorsa olduğundan yatırımcı bu seviyeler Avantajı: Endeksin durağan olduğu arasında aldığı toplam opsiyon primi olan dönemlerde de opsiyon primi ile gelir elde 220 TL kadar kar elde edecektir. etme imkanı İMKB30 endeksinin çok fazla Nasıl Oluşturulur? Vadesi aynı, değişmeyeceğini düşünen yatırımcının kullanım fiyatı farklı olan bir alım ve bir beklentilerinin aksine İMKB30 endeksi satım opsiyonu satılır seçilen kullanım fiyatlarının dışına Kar: Sınırlı (Alınan Toplam Prim) çıktığında satılan opsiyonlardan Zarar: Sınırsız kesinlikle bir tanesi içsel değerli olduğundan yatırımcı çok büyük zararlar Örnek: elde edebilecektir. Önceki örneklerde olduğu gibi İMKB30 endeksi 67,500’ün altındayken Temmuz ayı itibariyle Ağustos vadeli satılan satım opsiyonu içsel değerli VOB-İMKB30 vadeli işlem sözleşmesi olurken, İMKB30 endeksi 76,000 73,000 seviyelerindeyken endeksin seviyesinin üzerindeyken satılan alım çok fazla değişmeyeceğini düşünen bir opsiyonu içsel değerli olur ve böylelikle yatırımcının kısa pozisyonlu çanak kısa pozisyonlu çanak stratejisinin stratejisi oluşturarak aldığı opsiyon kar/zararı da iki ayrı İMKB30 endeksi primleri ile gelir etmeyi amaçladığını seviyesinde sıfır olur. varsayalım. Yatırımcı 76,000 kullanım fiyatlı alım opsiyonunu 1,5 TL ve 67,500 1.Seviye: kullanım fiyatlı satım opsiyonunu da 0,7 Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon TL’den satar ise, işlemin gerçekleştiği ilk Primi= 0 anda 220 TL (1,5 TL*1*100+0,7*1*100) (Satılan Alım Opsiyonunun İçsel Değeri+ yatırımcının hesabına gelir olarak Satılan Satım Opsiyonun İçsel Değeri)+ yansıyacaktır. Zarar: Ödenen Toplam Pirim 65,000 Kar: Alınan Toplam Pirim (Alınan Prim+ Ödenen Prim) (0+ (-((67,500-65,300)*1*100)))+(220+0)=0 Kısa pozisyonlu pergel stratejisini hatırlayacak olursak, kısa pozisyonlu pergel stratejisini izleyen yatırımcı, Kar/Zarar Kar: Alınan Toplam Pirim dayanak varlık fiyatı dalgalanmasının, 2.Seviye: Zarar: Sınırsız 220 opsiyonunun satılması sadece bir fiyatın etrafında ve az Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon 150 olarak oluşmasını beklerken, kısa Primi= 0 opsiyonunun satılması 70 pozisyonlu çanak stratejisini izleyen (Satılan Alım Opsiyonunun İçsel Değeri+ Dayanıklı Varlık yatırımcı dayanak varlık fiyatının iki Satılan Satım Opsiyonun İçsel Değeri)+ 65,000 67,500 70,000 73,000 76,000 79,000 82,000 Fiyatı -50 fiyat aralığında dalgalanmasını bekler. (Alınan Prim+ Ödenen Prim) -100 -150 Elde edilen opsiyon primi geliri de kısa ((-((78,200-76,000)*1*100)+0))+( 220+0)=0 1.Seviye 2.Seviye Kar/Zarar=0 pozisyonlu pergel stratejisine göre daha Kar/Zarar=0 Endeks seviyesi 65,300-78,200 bandı düşüktür. içerisinde kaldığı sürece yatırımcımız kar elde edecektir. 5. Uzun Pozİsyonlu Kelebek Stratejİsİ ZARAR KAR ZARAR Ne Zaman Kullanılır? İMKB30 İMKB30 Endeksi endeksinin çok fazla değişmesi 65,300 78,200 Seviyesi beklenmiyorsa Avantajı: Endeksin durağan olduğu dönemlerde opsiyon primi ile gelir elde etme ve endeksin çok değiştiği dönemlerde zararı sabitleme imkanı Nasıl Oluşturulur? İki adet başa baş alım opsiyonu satılır ve bununla eş zamanlı olarak içsel değersiz ve içsel değerli birer alım opsiyonu satın alınır (İçsel değerli ve içsel değersiz opsiyonların başa baş kullanım fiyatına uzaklıkları aynı olmalıdır.) Kar: Sınırlı ((Bitişik Kullanım Fiyatlarının Farkı)*Sözleşme Çarpanı+ Net Opsiyon Primi) Zarar: Sınırlı (Net Opsiyon Primi) Kelebek stratejisinde daha önce anlatılan ileri opsiyon stratejilerinden farklı olarak 4 adet opsiyon kullanılmaktadır. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 55 DOSYA Örnek-Alım opsİyonları kullanılarak: Temmuz ayı itibariyle Ağustos vadeli VOB-İMKB30 vadeli işlem sözleşmesi 73,000 seviyelerindeyken endeksin çok fazla değişmeyeceğini düşünen bir yatırımcının uzun pozisyonlu kelebek stratejisi oluşturduğunu düşünelim. Yatırımcının 73,000 kullanım fiyatlı Ağustos vadeli 2 adet alım opsiyonunu 2,70 TL’den sattığını, 76,000 kullanım fiyatlı alım opsiyonunu 1,5 TL’den ve 70,000 kullanım fiyatlı alım opsiyonunu 4,4 TL’den aldığını varsayalım. Bu durumda işlemlerin gerçekleştiği ilk anda, yatırımcı satmış olduğu opsiyonlar nedeniyle 540 TL (2,70 TL*2*100) prim geliri elde ederken, almış olduğu opsiyonlar nedeniyle 590 TL (1,5 TL*1*100+4,4 TL*1*100) prim ödemesi yapar. Grafik 5’de görüldüğü gibi, İMKB30 endeksi 70,000 seviyesinin altında ise yatırımcının almış ve satmış olduğu alım opsiyonları içsel değersiz olacak ve hem kendisi hem de karşı taraf opsiyondan kaynaklanan haklarını kullanmayacaktır. Bu durumda yatırımcı aldığı ve ödediği opsiyon primlerine yani net opsiyon primine bağlı olarak kar ya da zarar edecektir. Grafikte de görüldüğü gibi, yatırımcı alım opsiyonlarını almak için toplamda -590 TL ödemiş, sattığı alım opsiyonları karşılığında da kendisine 540 TL’lik prim ödemesi yapılmıştır. Bu durumda İMKB30 endeksi 70,000 seviyesinin altındayken, yatırımcının beklentisinin aksine endeks aşağı yönlü UZUN POZİSYONLU KELEBEK STRATEJİSİ, ENDEKS DURAĞANSA OPSİYON PRİMİ GELİRİ ELDE ETME, İSE ZARARI SABİTLEME İMKANI SAĞLAR. olarak çok fazla hareket etmişken, yatırımcının edebileceği maksimum zarar 50 TL ile sınırlı olacaktır. Diğer yandan, İMKB30 endeksi yatırımcının beklentilerinin aksine bu kez yukarı yönlü çok fazla hareket eder ve 76,000 seviyesinin üzerine çıkarsa yatırımcı yine net opsiyon primi olan 50 TL kadar zarar edecektir. Çünkü İMKB30 endeksi 76,000 seviyesinin üzerindeyken yatırımcının almış ve satmış olduğu tüm alım opsiyon sözleşmeleri içsel değerli olacaktır. Grafik 5’te de görüldüğü İMKB30 endeksi 76,000 seviyesinin üzerinde herhangi bir seviyedeyken yatırımcının almış olduğu opsiyonların içsel değeri satmış olduğu opsiyonların içsel değerine eşit olacak bu sayede de yatırımcı sadece net opsiyon primi olan 50 TL kadar zarar edecektir. İMKB30 endeksi, yatırımcının beklediği şekilde çok fazla değişmediğinde ise yatırımcı kar elde ediyor olacaktır. En fazla kar elde Kar: (Bitişik Kullanım Fiyatlarının farkı) Sözleşme Çarpanı+ Net Opsiyon Primi Zarar: Net Opsiyon Primi Kar/Zarar 540 opsiyonunun alınması 67,500 70,000 73,000 76,000 79,000 82,000 Dayanıklı Varlık Fiyatı -150 -440 opsiyonunun satılması 1.Seviye Kar/Zarar=0 2.Seviye Kar/Zarar=0 56 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 ZARAR KAR ZARAR İMKB30 endeksi 73,000 seviyesinden uzaklaştıkça alınan ya da satılan opsiyonlardan birinin içsel değeri artarken diğerinin azaldığından, uzun pozisyonlu kelebek stratejisinin de kar/ zararının sıfır olduğu iki İMKB30 endeksi seviyesi vardır. 1.Seviye: Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon Primi= 0 (Satılan Alım Opsiyonlarının İçsel Değeri+ Kar: (Bitişik Kullanım Fiyatlarının Sözleşme Çarpanı+ Net Satın Alınan Alım Opsiyonlarının İçselfarkı) Opsiyon Primi Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen Prim)Zarar: Net Opsiyon Primi Kar/Zarar (0+(((70,500-70,000)*1*100)+0))+ (540540 opsiyonunun alınması 590)=0 250 2.Seviye: Opsiyonların İçsel Değeri+73,000Net76,000 Opsiyon Dayanıklı Varlık 65,000 67,500 70,000 79,000 82,000 Fiyatı -50 Primi= 0 -150 (Satılan Alım Opsiyonlarının İçsel Değeri+ -440 Satın Alınan Alım Opsiyonlarının İçselopsiyonunun satılması 1.Seviye 2.Seviye Kar/Zarar=0 Kar/Zarar=0 Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen Prim) (-((75,500-73,000)*2*100)+(((75,50070,000)*1*100)+0))+ (540-590)=0 opsiyonunun alınması KAR 70,500 opsiyonunun alınması 65,000 Kar=((Bitişik Kullanım Fiyatlarının Farkı)*Sözleşme Çarpanı)+ Net Opsiyon Primi =((76,000-73,000)*100)+(540-590)=250 TL ya da =((73,000-70,000)*100)+(540-590)=250 TL ZARAR 250 -50 ettiği İMKB30 endeksi seviyesi de satmış olduğu alım opsiyonlarının kullanım fiyatları olan 73,000 seviyesidir. Uzun pozisyonlu kelebek stratejisinde yatırımının elde edebileceği maksimum kar, İMKB30 endeksi 73,000 seviyesindeyken yatırımcının stratejisinde kullandığı opsiyonların o seviyedeki içsel değerlerine ve yine net opsiyon primine bağlıdır. Uzun pozisyonlu kelebek stratejisinin maksimum kar değeri aşağıdaki şekilde hesaplanır: ZARAR 75,500 İMKB30 Endeksi Seviyesi Endeks seviyesi 70,500-75,500 bandı arasında kaldığı sürece yatırımcı kar elde edecektir. Uzun pozisyonlu kelebek stratejisini oluşturan yatırımcının piyasa beklentisi kısa pozisyonlu pergel stratejisini oluşturan yatırımcı ile aynıdır. Bu iki strateji arasındaki tek fark, dayanak varlığın beklentinin aksine çok hareket Kar: Net Opsiyon Primi Zarar: (-Bitişik Kullanım Fiyatlarının Farkı) Sözleşme Çarpanı + Net Opsiyon Primi Kar/Zarar 440 opsiyonunun alınması 150 50 65,000 67,500 70,000 73,000 76,000 -250 79,000 82,000 Dayanıklı Varlık Fiyatı opsiyonunun satılması -540 opsiyonunun satılması 1.Seviye Kar/Zarar=0 ettiği durumlarda kelebek stratejisinde zarar sabitlenebilirken pergel stratejisinde sınırsız zararlar elde edilebilmesidir. KAR ZARAR 6. Kısa Pozİsyonlu Kelebek Stratejİsİ 70,500 Ne Zaman Kullanılır? İMKB30 endeksinin yönü fark etmeksizin çok fazla değişeceği bekleniyorsa Avantajı: Endeksin fazla değiştiği dönemlerde gelir elde etme ve endeksin durağan olduğu dönemlerde zararı sabitleme imkanı Nasıl Oluşturulur? İki adet başa baş alım opsiyonu satın alınır ve bununla eş zamanlı olarak içsel değersiz ve içsel değerli birer alım opsiyonu satılır. (İçsel değerli ve içsel değersiz opsiyonların başa baş kullanım fiyatına uzaklıkları aynı olmalıdır.) Kar: Sınırlı Zarar: Sınırlı ((-Bitişik Kullanım Fiyatlarının Farkı)*Sözleşme Çarpanı+ Net Opsiyon Primi) Örnek-Alım opsİyonları kullanılarak: Temmuz ayı itibariyle Ağustos vadeli VOB-İMKB30 vadeli işlem sözleşmesi 73,000 seviyelerindeyken, endeksin çok fazla hareket edeceği düşünen ve böyle bir durumdaki karını sabitlemek isteyen bir yatırımcının kısa pozisyonlu kelebek stratejisi oluşturduğunu düşünelim. Yatırımcı stratejiyi oluşturmak için, 73,000 kullanım fiyatlı Ağustos vadeli 2 adet alım opsiyonunu 2,70 TL’den satın almış, 76,000 kullanım fiyatlı 2.Seviye Kar/Zarar=0 KAR KISA POZİSYONLU İMKB30 Endeksi KELEBEK STRATEJİSİ 75,500 Seviyesi ENDEKS DEĞİŞİMİNİN HIZLANDIĞI DÖNEMDE KAZANDIRIR. İMKB30 endeksinin yatırımcının beklentilerinin aksine fazla hareket etmediği dönemlerde de yatırımcı maksimum zararını sabitlemiştir. Yatırımcı maksimum zararı almış olduğu opsiyonların kullanım fiyatı olan 73,000 seviyesinde eder. Kısa pozisyonlu kelebek stratejisinin maksimum zarar değeri aşağıdaki şekilde hesaplanır: Zarar=(-Bitişik Kullanım Fiyatlarının Farkı)*Sözleşme Çarpanı+ Net Opsiyon Primi =(-(76,000-73,000))*100+(590-540)=-250 TL ya da =(-(73,000-70,000))*100+(590-540)=-250 TL İMKB30 endeksi 73,000 seviyesinden uzaklaştıkça alınan ya da satılan opsiyonlardan birinin içsel değeri artarken diğerinin azaldığından, kısa pozisyonlu kelebek stratejisinin de kar/ zararının sıfır olduğu iki İMKB30 endeksi seviyesi vardır. 1.Seviye: Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon Primi= 0 (Satılan Alım Opsiyonlarının İçsel Değeri+ Satın Alınan Alım Opsiyonlarının İçsel Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen Prim) (((-(70,500-70,000)*1*100)+0)+0)+(590540)=0 Kar: Net Opsiyon Primi Zarar: (-Bitişik Kullanım Fiyatlarının Farkı) Sözleşme Çarpanı + Net Opsiyon Primi Kar/Zarar 440 alım opsiyonunu 1,5 TL’den ve 70,000 kullanım fiyatlı alım opsiyonunu 4,4 TL’den satmış olsun. Bu durumda işlemlerin gerçekleştiği ilk anda, yatırımcı satmış olduğu opsiyonlar nedeniyle 590 TL (1,5 TL*1*100+4,4 TL*1*100) prim geliri elde ederken, almış olduğu opsiyonlar nedeniyle 540 TL (2,70 TL*2*100) prim ödemesi yapar. Grafik 6’da görüldüğü üzere, kısa pozisyonlu kelebek stratejisinde elde edilebilecek maksimum kar net opsiyon primine bağlıdır. Çünkü İMKB30 endeksi satılan alım opsiyonlarının kullanım fiyatı olan 70,000 ve 73,000 aralığının dışına çıktığında alınan ve satılan opsiyonların içsel değerleri birbirine eşittir. Bu durumda yatırımcı aldığı ve ödediği opsiyon primlerine bağlı olarak kar elde eder. Üstteki örnekte, yatırımcı almış olduğu opsiyonlara toplam 540 TL opsiyon primi öderken sattığı opsiyonlardan 590 TL gelir elde eder. Yatırımcının maksimum karı 50 TL’dir. opsiyonunun alınması 150 2. Seviye: Opsiyonların İçsel Değeri+ Net Opsiyon Primi= 0 (Satılan Alım Opsiyonlarının İçsel Değeri+ Satın Alınan Alım Opsiyonlarının İçsel Değeri)+ (Alınan Prim+ Ödenen Prim) (((-(75,500-70,000)*1*100)+0)+((75,50073,000)*2*100))+ (590-540)=0 50 65,000 67,500 70,000 73,000 76,000 -250 79,000 82,000 Dayanıklı Varlık Fiyatı opsiyonunun satılması -540 opsiyonunun satılması 1.Seviye Kar/Zarar=0 KAR 2.Seviye Kar/Zarar=0 ZARAR 70,500 KAR 75,500 İMKB30 Endeksi Seviyesi Endeks seviyesinin 70,500-75,500 bandının dışında kaldığı durumlarda yatırımcı kar elde edecektir. Kısa pozisyonlu kelebek stratejisini oluşturan yatırımcının piyasa beklentisi de uzun pozisyonlu pergel stratejisini oluşturan yatırımcı ile aynıdır. Bu iki strateji arasındaki tek fark, kelebek stratejisinde kar belli bir seviyede sabitlenirken pergel stratejisinde kar sınırsızdır. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 57 DOSYA TÜREV ARAÇLARI DEFTERE NASIL YAZACAKSINIZ? Türev araçların yatırım stratejileri kadar, muhasebeleştirme yöntemlerinde de karmaşık unsurlar öne çıkıyor. Bu nedenle muhasebe esaslarını, sermaye piyasası açısından öne çıkan unsurlarını iyi özümseyerek hareket etmek gerekiyor. Şamİl DEMİRKAN Eğitim ve Tanıtım Müdürü Emre CAN VOB Üye İşleri Müdürlüğü Uzman Yrd. H 58 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 isse senedi ve tahvil gibi sermaye piyasası araçlarına göre oldukça karmaşık gözüken türev araçların, bir finansal varlık olarak muhasebeleştirilmesi de oldukça karmaşık bir alanı oluşturmaktadır. Bu karmaşık alanla ilgili doğru ve net bilgilere sahip olmak için; türev araçların sermaye piyasası hukuku açısından tanımı yanında, muhasebenin tanımı, muhasebenin temel fonksiyonu ve uluslararası genel kabul görmüş muhasebe ilkelerini anlayıp özümsemek gerekir. Bu nedenle türev araçlarda defter belge kayıt düzeni, uluslararası muhasebe standartları kapsamında; türev araçların mali tablolara alınması, değerlenmesi ve mali tablolardan çıkarılması gibi konuları incelemeden önce muhasebenin tanımı ve işlevlerinden bahsetmek gerekir. 1.Muhasebe Nedİr? Muhasebe şirketlerin finansal özellikteki işlemleri ve olayları para ile ifade edilmiş şekilde kaydeden, sınıflandıran, özetleyerek rapor eden ve sonuçlarını yorumlayan ve analiz eden bir sistem bütünüdür. Muhasebenin kendi kuralları vardır. Bu kurallardan oluşan bir sistemi ve matematiksel bir sistem dili vardır. Muhasebe, işletmelerin varlıklarının ve kaynaklarının yapısını, bunların kullanılma şeklini ve zamanını, işletmelerin yaptığı işlemler sonucunda bu varlıklardaki ve kaynaklardaki değişmeleri gösterir. Muhasebe, işletmelerin finansal yapılarını açıklayacak bilgileri sağlayan ve bu bilgileri ilgili kişi ve kurumlara ileten bir bilgi sistemi ile donanmıştır. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 59 DOSYA Bir bilgi ve veri kontrol sistemi olan muhasebe şirket yapısına göre önceliklerini değiştirebilir. Görece küçük işletmelerde vergi takibi, gelirgider, borç ve alacak kontrolü yeterli bulunur. Büyük işletmelerde ise kurum ve kuruluşlara bilgi vermek üzere analiz ve rapor hizmetleri de önceki fonksiyonların yanına eklenmelidir. Muhasebeden beklentileri karşılayabilmesi için belirli işlevleri gerçekleştirmesi gereklidir. Bu özelliklere muhasebenin işlevleri denir. Muhasebenin işlevleri kaydetme, sınıflandırma, özetleme ve raporlama olarak dört ana grupta toplanabilir. 1.1. Muhasebenİn Temel İşlevlerİ 1.1.1 Kaydetme İşlevİ Finansal işlemleri belgeleri kaynak göstererek muhasebe sistemine göre muhasebe defterlerine kayıt yapılması aşamasıdır. Verilerin kaynağını ve geçerliliğini öncelik olarak alır. Muhasebenin en önemli ve ilk işlevidir. Muhasebe de kayıtlar doğru ve düzgün tutulmadan diğer işlevlerin geçerliliği olamaz. Yapılan her işlem muhasebe sistemi içinde ilk olarak kayıt altına alınmalıdır. Bu denetim için olmazsa olmaz bir öneme sahiptir. Bu kayıtlarda belgelere dayandırılarak yapılır. Muhasebe sisteminde iki tür kayıt yöntemi mevcuttur. Bunlar tek taraflı kayıt ve çift taraflı kayıt olarak sıralanır. Çift taraflı kayıt sisteminde muhasebe kayıtları yevmiye defterine kayıt yapılarak sisteme kaydedilir. 1.1.2 Sınıflandırma İşlevİ Kaydedilen veriler belirli zaman aralıklarında derlenip özelliklerine göre sınıflandırılır. Böylece farklı nitelikteki ve gruplardaki işlemleri birbirleri ile karıştırmadan farklı yerlerde incelenebilir. Sınıflandırma işlemleri muhasebe sisteminde, muhasebe defterlerinden büyük defterlerde yapılmaktadır. 1.1.3 Özetleme İşlevİ Sınıflandırılan işlemler dönem sonlarında toplulaştırılarak özet çıkarabilmek ve yapılan kayıtların kontrolünü sağlamak için düzenlenir. Dönem sonlarında işletmeler birçok işlem yapmış olur. Bu işlemeleri analiz 60 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 muhasebenİn dört temel İşlevİ kaydetme, sınıflama, özetleme ve raporlama olarak değerlendİrİlebİlİr. edip incelemek zaman alacağından, aynı nitelikteki işlemleri özetleyerek analiz etmek uzmanlara zaman faydası sağlamaktadır. Muhasebe sisteminde özetleme fonksiyonu muhasebe tablolarından mizan kullanılarak yapılır. 1.1.4 Raporlama İşlevİ En son olarak raporlama fonksiyonunda kaydedilen, sınıflandırılan ve özetlenen işlemler mali tablolar aracılığı ile sonuç safhasına ulaşır. Bu son aşama raporlamadır. Raporlama muhasebe sisteminin en son aşaması ve ilgili kişiye yorum yapma olanağı sunan aşamadır. Raporlarda işletmelerin her türlü sonuçları ortaya çıkarılarak işletme hakkında bilgiler ve yorumlar yapılmaktadır. Firma bu raporlar sayesinde gelecek ve bugünü ile ilgili olarak karar vermekte ve plan yapmaktadır. Raporlama aşamasında muhasebe tabloları kullanılır ve bu tabloların en önemlileri bilanço ve gelir tablosudur. 2. Tarİhsel Gelİşİm Finansal piyasalar geliştikçe muhasebe sistemi de bu değişimden etkilenmektedir. Finansal araçlardaki değişime paralel olarak muhasebe standartları da değişmektedir. Muhasebe standartlarının tüm dünyada giderek birbirine yakınlaşması hem şirketlerin daha kolay işbirliğine gitmesine sağlamakta hem de kontrol edilebilirlik ve şeffaflık gibi önemli kavramların da işlevselliğini artırmaktadır. Bu bağlamda kısaca Türkiye’deki muhasebe standartlarının mevzuat açısından tarihi gelişimine kısaca bakmakta fayda vardır. Türkiye’de muhasebe sistemini etkileyen kanunlardan en önemlisi hiç şüphesiz Sermaye Piyasası Kanunu türkİye’de muhasebe standartlarındakİ en büyük değİŞİm sermaye Pİyasası kanunu’nun yürürlüğe gİRİŞİDİR. olmuştur.1981 yılında Sermaye Piyasası Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bundan iki yıl sonra ise 1983 yılında Sermaye Piyasası Kurulu kurulmuştur. 1983 yılında Standart Mali Tablo ve Raporlar Tebliği yayınlanmıştır. 1984 yılında Standart Genel Hesap Planı tebliği yürürlüğe girmiştir. 1989 yılında 3568 sayılı Meslek Kanunu yayınlanmıştır. Ayrıca Sermaye Piyasasında Mali Tablo ve Raporlara İlişkin İlke ve Kurallar Hakkında Tebliğ (Seri:XI, No:1) 1989 yılında geçerlilik kazanmıştır. Bu Tebliğ’in amacı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16 ve 22’nci maddeleri ile “Sermaye Piyasasında Bağımsız Dış Denetleme Hakkında Yönetmelik”in 19’uncu maddesi uyarınca Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi ortaklıklar ve aracı kurumlarca düzenlenecek mali tablo ve raporlar ile bunların hazırlanması ve ilgililere sunulmasına ilişkin ilke ve kuralları belirlemektir. 1994 yılında Tek Düzen Muhasebe Sistemi ve Hesap Planı yürürlüğe girmiştir. 1994 yılında Muhasebe sisteminde tekdüzeni sağlamak ve denetimi kolaylaştırmak amacıyla, Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan ve 1994 yılında yürürlüğe giren Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği ile muhasebenin temel kavramları tanımlanmıştır. Muhasebe politikalarının açıklanması, mali tabloların hazırlanması ve sunulması ile tekdüzen hesap planı ve hesap çerçevesi düzenlenmiştir. Tek Düzen Muhasebe Sistemin’de (TDMS) bilanço ve gelir tablosu temel finansal tablolar olarak belirlenmiş ve özellikle bilanço ve gelir tablosunun şekil ve içeriğine yönelik düzenlemeler yer almıştır. Bu sistemde varlıkların ve kaynakların değerlemesi açısından vergi mevzuatına bağlılığı sürdürmekle birlikte, ticari ve mali karın ayrı ayrı hesaplanmasına olanak sağlayarak, muhasebe uygulamalarında ve finansal raporlamada vergi mevzuatından göreceli ayrışmayı da olanaklı hale getirmiştir. TDMS’nin görece katı yapısı ve finansal piyasalarda yaşanan değişimler, muhasebe uygulamalarında bir değişimi zorunlu kılmıştır. Finansal piyasalar mevzuattan hep bir adım önce hareket etmektedir. Bu yüzden mevzuat alanında da hızlı bir değişim yaşanmıştır. Diğer yandan muhasebe uygulamalarındaki uyum ve yakınlaşmanın sağlanması için Türkiye’nin de içinde bulunduğu birçok ülke tarafından kabul gören Uluslararası Muhasebe Finansal Raporlama Standartları (UFRS), muhasebe anlayışında ve muhasebeye bakış tarzında önemli yenilikler ve TDMS’ye göre şekillenen muhasebe uygulamalarında kapsamlı değişiklik ihtiyacı ortaya çıkarmıştır. Bu amaçla Mart 2002’de görevi; denetlenmiş finansal tabloların sunumunda finansal tabloların ihtiyaca uygun, gerçek, güvenilir, dengeli, karşılaştırılabilir ve anlaşılabilir nitelikte olmaları için ulusal muhasebe ilkelerinin gelişmesi ve benimsenmesini sağlayacak ve kamu yararı için uygulanacak ulusal muhasebe standartlarını saptamak ve yayınlamak olan Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu faaliyete geçmiştir. Türkiye Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartları ile muhasebenin güncel bir yapıya kavuşturulması hedeflenmiştir. Bu sayede tüm firmalar ve paydaşların gereksinmelerini sağlayabilecek ve farklı işletmeleri karşılaştırabilecek ve şeffaflığı sağlayabilecek bir yapıyı oluşturmak amaçlanmıştır. 2005 yılından itibaren Avrupa Birliği’nde halka açık şirketler kamuya açıkladıkları konsolide mali tablolarını Avrupa Birliği’nce kabul edilen Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’na uyumlaştırmak zorunda kalmıştır. 2007 yılından başlayarak ise Avrupa Birliği’ndeki tüm şirketler bu kapsama katıldılar. Avrupa Birliği’ne müktesebat olarak uymak için yasalar çıkaran Türkiye’nin ise finansal tablolarını Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’nı uyumlaştırması gereklidir. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 61 DOSYA forward, swap, futures ve opsİyon pİyasalarının tümü sermaye pİyasası Kanunu İle türev araç olarak tanımlanmıştır. 3. Kamu Gözetİmİ, Muhasebe ve Denetİm Standartları Kurumu Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 26/09/2011 tarihli ve 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Başbakanlığa bağlı olarak kurulmuştur ve 26/11/2011 tarihli tezkere ile Maliye Bakanlığı’yla ilgilendirilmiştir. Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu’nun tüm yetkileri Kamu Gözetimi Kurumu’na devredilmiştir. Bağımsız denetimden geçmiş finansal raporlama yeni Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) bazı işletmeler için zorunlu kılınmaktadır. Bu doğrultuda yeni TTK şirket murakıplığı sistemini kaldırarak bağımsız denetim sistemini getirmektedir. Yeni dönemde finansal tabloların hangi kriterlere göre oluşturulduğu, bu tabloların kimler tarafından ve nasıl denetleneceği hususları önem arz etmektedir. 660 sayılı KHK ile kurulan Kurum bu üç konuda belirlemeleri yapacak tek otorite konumundadır. Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu muhasebe standartları, denetim standartları ve bağımsız denetçilerin yetkilendirilmesi ile gözetilmesi hususlarında tek yetkili merci olmuştur Yeni TTK ile öngörülen sisteme paralel olarak, 660 sayılı KHK çerçevesinde Kurum, uluslararası standartlara uygun olarak finansal raporlama ve denetim standartlarını oluşturmayı, bağımsız denetçilerle denetim kuruluşlarını yetkilendirerek bağımsız denetimde uygulama birliğini sağlamayı, kamu gözetimi yapmak suretiyle denetim hizmetinin uluslararası kalite standartlarında verilmesini sağlamayı amaçlamaktadır. 4. Türev Araçlar Sermaye Piyasası Kanunu’nun Tanımlar başlıklı 3’ncü maddesine göre menkul kıymet dışında kalan ve şartları Kurul’ca belirlenen diğer evraklarda diğer sermaye piyasası araçlarını oluşturur. 23.10.2003 tarih ve 55/1262 sayılı Sermaye Piyasası Kurulu Kararı ile Türev araçlar “diğer sermaye piyasası aracıdır kabul edilmiştir. Sermaye Piyasası Kanunu Madde 22-j uyarınca, SPK’nın görev ve yetkileri arasında; her türlü türev araçlarının niteliklerini, alım ve satım esaslarını, çalışacakların denetim, faaliyet ilke ve esasları ile yükümlülüklerini, teminatlar, 62 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 takas ve saklama sistemi konularındaki esas ve usulleri, düzenlemek yer almaktadır. Türev piyasalar, ilerideki bir tarihte teslimatı veya nakit uzlaşması yapılmak üzere herhangi bir malın veya finansal aracın, bugünden alım satımının yapıldığı piyasalardır. Türev piyasaların tanımı forward, swap, futures ve opsiyon işlemlerinin tamamını içermektedir. Esas itibarıyla, vadeli piyasalar kavramı türev piyasaları, vadeli işlem sözleşmesi kavramı “futures” sözleşmelerini, opsiyon kavramı da “options” sözleşmelerini ifade etmektedir. Türev araçlar genellikle üç amaçla kullanılır: • Korunma • Yatırım • Arbitraj Kullanımdaki bu farklı amaçlar bu araçların muhasebeleştirilmesi konusunda da önem arz eder. 4.1 Türev Ürünlerİn Muhasebeleştİrİlmesİ Düzenlemelerİ Türev ürünlerin muhasebeleştirilmesine ilişkin düzenlemeler; Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirlenen SPK Seri 5 No:51 ile Kamu Gözetimi Kurumu tarafından belirlenen TMS32 ve TMS39 kapsamındaki Finansal Araçlara ilişkin düzenlemelerdir. Seri V No:51 Numaralı Tebliğ’de hüküm bulunmayan hallerde, yine SPK’nın 1992 yılında yürürlüğe koyduğu ve menkul kıymetlerin muhasebeleştirilmesini düzenleyen Tebliğ’deki bazı genel hükümler uygulanmaktadır. Türev araçların muhasebeleştirilmesini düzenleyen düzenlemeleri yürürlüğe girme tarihleriyle sıralayacak olursak; o SPK Seri 5 No: 6 31.01.1992 o TMS 32 20.03.1995 o SPK Seri:11 No:1 29.01.1989 o TMS 39 01.01.2001 o SPK Seri 5 No:51 28.08.2001 tarihlerinde resmi gazetede yayımlanmıştır. 4.2 Türev Araçlarda Defter Belge Kayıt Düzenİ SPK Seri V no 51 “Aracı Kuruluşların Türev Araçların Alım Satımına Aracılık Faaliyetlerinde Düzenleyecekleri Belgeler TARİH AMAÇ KAPSAM SPK Seri 5 No:6 31.01.1992 SPK’nun 22. Maddesinin (e) bendine dayanılarak hazırlanan bu tebliğin amacı aracı kuruluşların aracılık faaliyetlerinde düzenleyecekleri belgeler ile muhasebe işlemlerinde uyacakları esasları belirlemektir *Hisse Senedi İşlemlerinin Muhasebeleştirilmesi *Borsa Dışı Hisse Senedi Alım Satım İşlemleri *Rüçhan Hakkı Kullanımı ve Bedelsiz Hisse Senetlerinin Muhasebeleştirilmesi *Temettü Farkları *Hisse Senedinin Temettü Getirileri TMS 32 20.03.1995 ’ Finansal Araçlar; Kamuyu Aydınlatma ve Sunum ‘’ bilanço içi ve bilanço dışı finansal araçların bir işletmenin finansal pozisyonu, performansı ve nakit akımları açısından öneminin anlaşılmasını sağlayacak ve bu araçlardan beklenen gelecekteki nakit akımlarının miktarı, zamanlaması ve belirliliğinin değerlendirilmesine yardımcı olacak bilgilerin sağlanmasıdır *Şartlar, koşullar ve muhasebe politikalarının, *Faiz oranı riskine ilişkin bilgilerin, *Kredi riskinin, *Gerçek değere ilişkin bilgilerin, *Gerçek değerden yüksek bir değerle kayıtlarda izlenen finansal varlıkların, *Gelecekte beklenen işlemlerin hedge edilmesine ilişkin bilgilerin kamuya açıklanması SPK Seri:11 No:1 29.01.1989 Bu Tebliğ’in amacı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16 ve 22 nci maddeleri ile “Sermaye Piyasasında Bağımsız Dış Denetleme Hakkında Yönetmelik”in 19 uncu maddesi uyarınca Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi ortaklıklar ve aracı kurumlarca düzenlenecek mali tablo ve raporlar ile bunların hazırlanması ve ilgililere sunulmasına ilişkin ilke ve kuralları belirlemektir. * Menkul Kıymetleri Değerleme *Türev araçların muhasebeleştirilmesi * Stokları Değerleme * İştirakler, Bağlı Ortaklıklar ve Bağlı Menkul Kıymetleri Değerleme * Mali Raporlara İlişkin Şekil Ve Esaslar * Şarta Bağlı Olaylar (Borçlar-ZararlarKârlar) TMS 39 01.01.2001 ’Finansal Araçlar; Muhasebeleştirilmesi ve Değerlemesi’’ finansal araçların muhasebeleştirilmesine, değerlemesine ve finansal araçlara ilişkin bilgilerin kamuya açıklanmasına ilişkin ilkeleri belirlemektir. Bu standartla getirilen temel ilkelerden biri ; türev araçlar dahil tüm varlık ve yükümlülüklerin bilançoya yansıtılmasıdır. Hedge amaçlı işlem yapan kişi ve kurumların muhasebe kayıtları bu kanunca düzenlenir. Gerçek değer tahmininde uygulanan yöntemler ve önemli varsayımlar, * Finansal varlık alımlarının işlem tarihi veya takas tarihinden hangisi itibariyle muhasebeleştirildiğine ilişkin açıklamalar, * Finansal risk yönetim hedefleri ve politikalarına ilişkin açıklamalar, * Her bir hedge türü için ayrı ayrı olmak üzere; hedge işlemlerin tanımı, hedge araçlar olarak dizayn edilen finansal araçların tanımı, hedge edilen risklerin yapısına ilişkin açıklamalar SPK Seri 5 No:51 28.08.2001 Sermaye Piyasası Kanununun değişik 22. maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerine dayanılarak hazırlanan bu tebliğin amacı aracı kuruluşların türev araçların alım-satımına aracılık faaliyetlerinde düzenleyecekleri belgeler ile muhasebe işlemlerinde uyacakları esasları belirlemektir. Spekülatif amaçlı işlem yapan kişi ve kurumların muhasebe kayıtları bu kanunca düzenlenir. * Sözleşme tutarları * Hesapların isimlendirilmesi * Muhasebede izlemede işlem tarihi * Borsada işlem görmeyen sözleşmeler * Piyasaya göre değerleme ve değerleme zamanı * Vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinde verilecek teminatların kaydı * Vadeli işlemlerde kısa ve uzun pozisyon alınması * Vadeli işlem sözleşmelerinde verilen teminatlar EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 63 DOSYA ve Kayıt Düzeni Hakkında Tebliğ”(Tebliğ) türev araçların muhasebeleştirilmesiyle ilgili düzenlemeleri kapsar. Aracı kurumlar Sermaye Piyasası Tarafından düzenlenen hesap planında belirtilen hesap isim ve numaralarını kullanmak ve Tebliğ de belirtilen yönteme göre muhasebe kayıtlarını oluşturmak zorundadır. Bu tebliğde sadece VİS ve Opsiyon sözleşmeleri düzenlenmiştir. Bu iki ürünün ortak adı “türev araç” olarak anılmıştır. Bu araçlar borsa dışında da işlem görse bile bu tebliğe göre muhasebeleştirilir. Bankalar, tabi oldukları düzenleyici otorite tarafından belirlenen hesap planındaki hesap numaralarını kullansalar bile muhasebe kayıtlarını oluştururken Tebliğ de belirtilen yönteme uymak zorundadırlar. Bu Tebliğde genel olarak araçlardan değil, müşteri bazında bir yaklaşım benimsenmiştir. Buna türev araçlarının özelliği nedeniyle ihtiyaç duyulmuştur. Kurulun daha önceki tebliğlerinde, gerek 8000’li gerekse 8500’lü hesaplarında menkul kıymet türleri itibariyle ayrı bir hesap açılmıştır. Böylece, bir müşterinin hisse senedi varlığı 8500’de izlenirken, tahvil varlığı 8860’da izlenmektedir. Diğer menkul kıymetlerde varlığının bulunması halinde yine değişik hesaplara bakmak gerekmektedir. Bu tebliğde bu yaklaşımdan vazgeçilerek, müşteri bazında bir yaklaşıma gidilmiştir. böylece, bir müşterinin hangi araçlarda ne kadar pozisyonunun olduğunu bir hesaba bakarak görebilmekteyiz. Bu risk kontrol amaçlı pasif hesapların toplu olarak izlenmesi yanında, aktif hesaplar, alınan pozisyonların niteliğini açıklayacak şekilde ayrıntılı tutulmaya çalışılmıştır. Bir teminat verme yükümlülüğünün doğması, bir gider veya zararın doğması anlamına gelmemektedir.. Bu nedenle takas kurumuna teminat verme yükümlülüğünün doğması, bilanço dışı kalem olarak izlenmektedir. Teminatın fiilen verilmesi durumunda ise takas kurumundan bir alacak, müşterilere bir borç olarak izlenmektedir. Bu tebliğde takas kurumundan alacak olarak gözüken teminatlar takas kurumu altında sözleşme bazında izlenmektedir. Bu Tebliğde, müşterinin teminatları ile müşterinin elde ettiği kar ve zarar aynı hesapta izlenmektedir (3230). Sözleşme kapatıldığında, diğer nakit hesabına (120) transfer edilmektedir. Açık pozisyonlar 64 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 opsİyonlardakİ alım ve satım İŞlemlERİ muhasebe temelİnde farklı esaslar dahİLİNDE DEĞERLENDİRİLİR. ve hangi sözleşme ile ilgili olduğu nazım hesaplardan izlenmektedir. Teminat verme yükümlülüğü nazım hesaplardan izlenebilmektedir. Opsiyonun düzenlenmesi sırasında gerek alım, gerekse satım opsiyonunda lehdarın bir prim ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu prim bir zarar değildir. Hiçbir değişiklik olmazsa, bu primin değerinde zaman geçtikçe azalma meydana gelir. Bu azalma lehdar açısından bir giderdir. Bu nedenle primin ilk başta bir gider olarak yazılması doğru değildir. Bunun yerine piyasaya göre yapılan değerleme sonucu bulunan değerler gider veya gelir hesapları ile ilişkilendirilmelidir. Lehdarın maksimum zararı bu gider kadardır. Bunu ödemesi ile lehdarın aracı kurum nezdinde herhangi bir riski kalmaz. Bu nedenle uzun pozisyon sahiplerinin aracı kuruma ödedikleri primler aracı kurumdan bu kişilerin bir alacağı olarak izlenir. Bunun yanında takas kurumuna teslim edilen primler ise aracı kurumun takas kurumundan bir alacağıdır. Piyasaya göre değerleme sonucunda bu alacak azalır veya artar. Döviz işlemlerinde farklı bir mantık kullanılmıştır. Teminat olarak alınan döviz menkul kıymetlere benzer şekilde izlenmektedir. Her bir sözleşme Kısa ve Uzun olarak iki ayrı varlık olarak ayrı hesaplarda izlenmektedir. Hisse senedinden farklı olarak sözleşmenin bir vadesi vardır. Vade dolduğunda sözleşmenin ters kayıtla kapatılması gereklidir. Hisse senedinden farklı olarak her gün “piyasaya göre değerleme” yapılır ve bir ödeme zorunluluğu veya tahsil yapma hakkı doğar. Hisse senedinden farklı olarak işlem tarihi muhasebesi kabul edilmiştir. Sözleşmeden doğan hak, yükümlülük ve teminatlar işlem tarihi itibarıyla kayıtlara alınır. Aşağıda türev araçların alım satım işlemlerinin muhasebeleştirmesine bir örnekle anlatılmaya çalışılmıştır. Tablo-1 ABC aracı kurumu, aynı zamanda takas üyesi. • Sözleşmeler – 401F_CMCOT1012 vadesi Ekim 2012 de dolan pamuk sözleşmesi – 401F_CMCOT1012 vadesi Aralık 2012 de dolan pamuk sözleşmesi • Müşteri hesabı (global ve portföy hesabı ayrı) 156 no’lu müşteri Ahmet TAŞ • Takas Kurumu =Takasbank Tablo-3 Tablo-2 Bir türev araç alındığında Nazım Hesaplarda: – Alınan araçların izlenmesi, – Ödenmesi gereken teminatlar ve primler, – Verilen ve alınan gayri nakdi teminatlar, – Bunların müşteri için veya portföy yapılması, – Yabancı para teminatlar Bilanço hesaplarında: – Nakit Teminatların Ödenmesi, – Kar-zarar tahakkuku (Mark-to-market), – Müşterilerden tahsil, borç verme, onlar adına tahsil – Prim borç ve alacaklarının tahsil ve tediyesi • Sözleşme adedi: 1 adet sözleşme /Sözleşmenin nominal tutarı: 1.000 kg pamuk • Takas kurumunun verdiği bir isim veya 38 karakterlik bir isim. Örneğimizde Takas Merkezinin belirlediği uygulamadaki kod kullanılmıştır. Tablo-4 Sözleşme kodu: Egepamuk002021450000.00Avobmsnuıgtl Ege pamuk (12) • Sözleşmeye dayanak teşkil eden varlığın ismi C (1) • Vadeli İşlem: “F”: Alım Opsiyonu: “C” Satım Opsiyonu “P” 0202 (4) • Ay ve yıl olarak sözleşmenin vadesi 1.450.000,00 (9) • Opsiyon kullanım fiyatı A (1) • Amerikan Tipi:”A” ; Avrupa Tipi:”E” • Sözleşmenin işlem gördüğü borsa ve ilgili takas kurumu VOB (3) • Müşteri:”M”; Global:”G”; Aracı kuruluşun Kendi Portföyü:”R”; Piyasa Yapıcı Bir Aracı Kuruluşun Kendi Portföyü:”Y” = Hesaplar M (1) • Spekülatif:”S”, Korunma Amaclı:”H” - Hesaplar S (1) NOT: Parantez içindeki sayılar karakterler sayısını ifade etmektedir. N (1) • Uzun Pozisyon:”U”, Kısa Pozisyon:“K” I (1) Borsa (veya takas kurumu) sözleşmeleri her borsa günü itibarıyla uzlaşma fiyatını esas alarak piyasaya göre değerler (mark-tomarket) Aracı kurumlar bunu defterlere günlük olarak işlemeyebilir. Ancak müşterilere ekstre göndermeden önce ve en geç her ay sonunda defterlere işler. Bilgi işlem sistemleri, müşteri hesaplarını günlük olarak izlemeye müsait olmalıdır. Müşteri 1 adet pamuk sözleşmesi aldı. Yatırması gereken teminat miktarı 200 YTL. Tablo-6 • Müşteri bazında teminat yükümlükleri (ilk kayıt borç tarafa) • Teminat çağrıları • Fiziki Teslimat:”T”: Aksi Takdirde:”N” U (1) İşlem tarihi muhasebesi: işlemler borsada gerçekleştiği tarih itibarıyla (takas tarihi itibarıyla değil) kayıtlara alınır. • Aracı kurumların ilave bilgi sağlama yükümlülüğü: ifa tarihi muhasebesi. • Portföy Teminatlı Sözleşmeler:”O; Diğerleri:”I” G (1) TL (2) • Grup Teminatlı Sözleşmeler:”G”; Diğerleri:”B” • Türk Lirası:”TL”, AB Doları:”US”; İsviçre Frangı:”SF”; Japon Yeni:”JY”, vb. Para birimi Tablo-5 B A • Müşteriden teminatların nakit veya menkul kıymet olarak tahsili, • Sözleşmelerin ters işleme kapatılması Tablo-7 • Sözleşmelerin ters işlemle kapatılması, • Teminatların takas kurumuna tevdi edilmesi • Müşteri veya portföy için sözleşme alınması veya satılması durumunda Takasbank’a olan teminat yükümlükleri 9100 Tevdi Edilecek Türev Piyasa Teminatlarından Borçlular 9100- 156-Ahmet TAŞ 9100- 156-401F_CMCOT1012 200 9600 Tevdi Edilecek Türev Piyasa Teminatlarından Alacaklılar 9600- 001-Takasbank 9100- 001 401F_CMCOT1012 200 9100 hesabının borç bakiyesi, aracı kurumun bir teminat yatırma yükümlülüğü altında olduğunu göstermekte, 9600 hesabının bakiyesi de bunun nereye yatırılması gerektiğini göstermektedir. Aynı gün içinde teminatları yatırılan ve açılıp kapanan sözleşmeler için bu kayıt yapılmayabilir. Bu kayıt uzun, kısa tüm pozisyonlar için yapılır. Müşteriden alınmadan takas kurumuna teminat verilmesi durumunda ise 9600-001-Takasbank hesabı 9600-002-Portföy Hesabıyla çalıştırılabilir. EYLÜL 2012 | VOBJEKTİF 65 DOSYA Tablo-8 8410 Açık Uzun Pozisyon Vadeli İşlem Sözleşmeleri 8410- 001-Takasbank 1 GELECEK SAYILARDA TÜREV ARAÇLARIN BİLANÇODA GÖSTERİM YÖNTEMLERİNİ AKTARACAĞIZ. 8410- 001-401F_CMCOT1012 8910 Açık Pozisyon Vadeli İşlem ve Opsiyon Sözleşmelerinden Alacaklılar 8910- 156-Ahmet Taş 8910- 156- 401F_CMCOT1012 uzun 1 Müşteri adına alınan bir adet pamuk sözleşmesi uzun pozisyon Tablo-9 B A 9100 Tevdi Edilecek Türev Piyasa Teminatlarından Borçlular 9100- 001-Ahmet TAŞ 9100- 001-Ahmet TAŞ-401F_CMCOT1012 150 9600 Tevdi Edilecek Türev Piyasa Teminatlarından Alacaklılar 9600- 001-Takasbank 150 9100- 401F_CMCOT1012 1 adet pamuk sözleşmesi nedeniyle ortaya çıkan teminat taahhüdünün kaydı Bu hesapta daha önce bir uzun pozisyon varsa, kısa pozisyon alınması durumunda bu kayıt yapılmaz. Bunun yerine önceki pozisyon ters kayıtla kapatılır Tablo-10 8910 Açık Pozisyon Vadeli İşlem ve Opsiyon Sözleşmelerinden Alacaklılar 8910-156-Ahmet Taş 8910- 156-401F_CMCOT1012 uzun 1 8410 Açık Uzun Pozisyon Vadeli İşlem Sözleşmeleri 8410- 001-Takasbank 8410- 001-401F_CMCOT1012 1 Daha önce alınan uzun pozisyon sözleşmenin kısa pozisyon alınarak kapatılması Daha önce alınan uzun pozisyon var. Bu müşteri için yeni bir kısa pozisyon alınıyor. Bu ters işlem. Bu işlem neticesinde Müşterinin pozisyonu kapanıyor ve Takas Merkezi nezdindeki açık pozisyon sayımız 1 azalıyor. Tablo-11 8410- 001-401F_CMCOT1012 1 Kaynakça Daha önce alınan uzun pozisyon sözleşmenin kısa pozisyon alınarak kapatılması 1511- 001-Takasbank 1511- 001-401F_CMCOT1012 60 3230 Vadeli İşlem ve Opsiyon Sözleşmelerinden Alacaklılar (Müşteri Tem, Prim, Kâr ve Zarar) 3230- 156-Ahmet Taş 3230-156-401F_CMCOT1012 uzun 60 Alınan uzun pozisyon nedeniyle doğan nakit teminatın müşteriden tahsil edilip Takasbank’a yatırılması Bu teminat yükümlülüğünün müşteri tarafından aracı kuruma ödenmesi ve aracı kurumun bunu takasa vermesi (İlk önce kasa ve banka hesabı ile çalışır ve daha sonra bu hesap takasla kapatılır. Portföy için verilen teminatlar 1510 hesapta izlenir. Bu durumda 9100 ve 9600 hesaplar ters kayıtla kapatılır. 66 VOBJEKTİF | EYLÜL 2012 Tebliğ’de aracı kuruluşların risk takibi ve müşterilerini bilgilendirmek için ürettikleri çeşitli raporlar bulunmaktadır. Bu raporların bazıları işlemin yapıldığı borsanın risk yönetim uygulamalarına bağlı olarak işlevsiz kalabilir. Örneğin Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nda alım satım sistemi müşteri hesaplarının pozisyon limiti aşımına yol açacak işlemlere izin vermediği ve limit aşımı engellendiği için, böyle bir rapora gerek bulunmamaktadır.Türev Araçlara Konu Standart Varlıklar Hesap ekstresi ise müşterinin işlem yaptığı sözleşmelerin fiziki teslimata konu olması durumunda düzenlenir. Bu raporların hangi periyodlarda düzenleneceği ve müşterilere gönderilme usülleri Tebliğ’de düzenlenmiştir. Yazımızda Borsamızda işlem gören türev araçların özellikle aracı kurumlar tarafından aracılık maksadıyla veya kendi portföyleri için alınıp satılması işlemlerine ilişkin defter belge kayıt kurallarını inceledik. Önümüzdeki sayılarda ise bu araçların bilançoda ve bilanço dışında nasıl gösterileceği, değerleneceğine ilişkin Uluslararası Muhasebe Standartlarını incelemeye çalışacağız. Cemal İbiş; Serdar Özkan (2006) “Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (UFRS)’na Genel Bakış, Mali Çözüm, 25-42. Avcı Pınar, Trakya Üniversitesi, Dünyanın Küreselleşmesi Ve Muhasebenin Önemi, 2011 Konferans bildirgesi. www.spk.gov.tr/displayfile.aspx?action=displayfil e&pageid=76&fn=76.pdf www.tspakb.org/docs/egitim_notlari/vadeli_ islemler_turev.pdf www.muhasebedersleri.com/genel-muhasebe-2/ muhasebenin-temel-kavramlari.html www.kgk.gov.tr 7XUNLVK'HULYDWLYHV&RQIHUHQFH_7UNL\H7UHY.RQIHUDQV× 1RYHPEHU_.DV×P d×UDJDQ3DODFH.HPSLQVNL_,VWDQEXO ZZZIXWXUHVLQGXVWU\RUJWGF 3DQHO'LVFXVVLRQVZLWK+LJK3UR¿OH/HDGHUV ,QVWUXFWRUOHG(GXFDWLRQDO:RUNVKRSV +LJK9DOXH1HWZRUNLQJ2SSRUWXQLWLHV 7UDGHVKRZ 7UNL\H7UHY.RQIHUDQVÕGQ\DQÕQ|QGHJHOHQERUVDODUÕQÕDUDFÕ NXUXOXúODUÕQÕNXUXPVDO\DWÕUÕPFÕODUÕQÕWHNQRORMLúLUNHWOHULLOHo|]P RUWDNODUÕQÕYHVHNW|USURIHV\RQHOOHULQLELUDUD\DJHWLUL\RU.RQIHUDQV ER\XQFDVHNW|UGHNLVRQH÷LOLPOHUX]PDQJ|UúOHUL\HQLSL\DVD UQOHULYHX\JXODPDODUÕWDUWÕúÕODFDN.RQIHUDQVVUHVLQFHLúD÷Õ JHQLúOHWPHIÕUVDWODUÕ\DQÕQGDELUH\VHOYHNXUXPVDO\DWÕUÕPFÕ H÷LWLPOHULGHJHUoHNOHúHFHN .RQIHUDQVÕQWPQHNDWÕOÕP92%VSRQVRUNRGXLOH <DOQÕ]FDELUH\VHOYHNXUXPVDO\DWÕUÕPFÕH÷LWLPOHULQHNDWÕOÕPLVH Official Host Exhibitors Platinum Sponsors Dunya (UVWH6HFXULWLHV,VWDQEXO ,QWHJUDO6HFXULWLHV 0HWDWUN)LQDQVDO<D]ÕOÕP$6 7DNDVEDQN 7KH$VVRFLDWLRQRI&DSLWDO0DUNHW ,QWHUPHGLDU\,QVWLWXWLRQVRI7XUNH\ 7UDGHVRIW%XVLQHVV6HUYLFHV TurkDex (\OOWDULKLLWLEDUL\OHOLVWHOHQL\RU Silver Sponsors Associate Supporter Mehmet Yanilmaz )XDU$ODQÕ6WDQW3URPRV\RQYH6SRQVRUOXNODULoLQøOHWLúLP%LOJLOHUL 0V7RQL9LWDOH&KDQYH\DWYLWDOHFKDQ#IXWXUHVLQGXVWU\RUJ Media Sponsor
Benzer belgeler
Türev Araçlar, Piyasalar ve Risk Yönetimi
de taviz vermeden bu işi en iyi şekilde sonlandıracağımıza inanıyorum. Geleceğin hepimize daha iyi günler getirmesi dileğimle, saygılarımı sunuyorum.
Detaylı