Küreselleşme Sürecinde Rekabet Gücünün Artırılması ve

Transkript

Küreselleşme Sürecinde Rekabet Gücünün Artırılması ve
İSTANBUL
TİCARET
ODASI
YAYINLARI
KURESELLESME SURECiNDE
REKABET GUCUNUN
ARTTIRILMASI ve
TURKiYE’DE
KOBi’LER
PROF. DR.
MUSTAFA AYKAÇ
DOÇ. DR.
ZEKİ PARLAK
DOÇ. DR.
SÜLEYMAN ÖZDEMİR
i TO ve
DERGİSİ’NİN HEDİYESİDİR PARAYLA SATILMAZ
KURESELLESME SURECiNDE
REKABET GUCUNUN
ARTTIRILMASI ve
TURKiYE’DE
KOBi’LER
Küreselleşme; uluslararası işbölümünün gelişmesini ve uzun dönemde
uzmanlaşmayı, tüketicilerin daha geniş ürün çeşidine daha düşük
maliyetle erişimini, birikimlerin kullanımında ve kaynak dağılımında
daha etkin bir yapıyı olanaklı kılması ve dolayısıyla ekonomik büyümeyi
ve döngüyü artıracak olması yönünden önemli fırsatlar getirmektedir.
Ancak küreselleşme sürecinde, bir yandan ülke ekonomilerinin diğer
yandan ülke ekonomileri ile finans piyasaları arasındaki bağımlılıkların
güçlenmesiyle, makroekonomik politika uygulamaları konusunda
seçenekler kısıtlanmaktadır. Günümüzde ülkelerde oluşan krizler
tüm dünya ekonomisini büyük ölçüde etkileyebilmektedir. Ayrıca
sistemin küreselleşmesi; tüketici seçimleri ve yaşam biçimleri arasında
güçlü benzerlikler oluşması nedeniyle kültürel tekdüzeleşme ortaya
çıkmaktadır.
“Küreselleşme Sürecinde Rekabet Gücünün Artırılması ve Türkiye’de
KOBİ’ler” isimli bu yayında, bir ülkenin ve dolayısıyla ülkede faaliyet
gösteren işletmelerin küresel sistemde etkili bir konum edinebilmesi,
bu konumu koruyabilmesi ve giderek sürecin belirleyicileri arasında yer
alabilmesi, yeni düzenin sunduğu fırsatlardan zamanında ve en üst
düzeyde yararlanabilmesi amacıyla neler yapılması gerektiği hususları
derinlemesine irdelenmiştir.
ISBN 978-9944-60-276-1
YAYIN NO: 2008-24
ïSTANBUL
TïCARET
ODASI
YAYINLARI
KURESELLEŞME SURECiNDE
REKABET GUCUNUN
ARTTIRILMASI
ve
TURKiYE’DE
KOBi’LER
HAZIRLAYANLAR
Prof. Dr. Mustafa AYKAÇ
Doç. Dr. Zeki PARLAK
Doç. Dr. Süleyman ÖZDEMİR
İstanbul 2009
Yayın No: 2008-24
Copyright © İTO
Tüm haklar saklıdır. Bu yayının hiç bir bölümü, yazarın ve İTO’nun önceden yazılı izni olmaksızın
mekanik olarak, fotokopi yoluyla veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz. Eserin bazı bölümleri veya paragrafları, sadece araştırma veya özel
çalışmalar amacıyla, yazarın adı ve İTO belirtilmek
suretiyle kullanılabilir.
ISBN 978-9944-60-276-1 (Basılı)
İTO ÇAĞRI MERKEZİ
Tel: (212) 444 0 486
İTO yayınları için ayrıntılı bilgi
Bilgi ve Doküman Yönetimi Şubesi
Dokümantasyon Servisi’nden alınabilir.
Tel: (212) 455 63 29
Faks: (212) 512 06 41
E-posta: [email protected]
İnternet: www.ito.org.tr
Odamız yayınlarına tam metin ve ücretsiz olarak
internetten ulaşabilirsiniz.
Yayına Hazırlık
İNFOMAG YAYINCILIK
Baskı ve Cilt
İNKILAP KİTABEVİ YAYIN SAN. VE TİC A.Ş.
Çobançeşme Mah. Altay Sk. No: 8
Yenibosna - İSTANBUL
Tel: (212) 496 11 81-82
Faks: (212) 496 11 81
SUNUŞ
Y
irminci yüzyılın son çeyreğinde, ulaşım ve haberleşme
teknolojileri başta olmak üzere birçok alanda önemli gelişmeler yaşanmış, yeni teknolojilerin üretim faaliyetlerine
uygulanmasıyla birlikte hem mal ve hizmetler çeşitlenmiş, hem de bunların maliyetleri önemli ölçüde düşmüştür. Bu tarihten itibaren, serbest piyasa ekonomisi politikalarının, başta liberal ülkeler olmak üzere çok sayıda ülke tarafından benimsenmeye başlanması,
dünyada serbest ticareti artırmış ve küreselleşme olgusu yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Tüm bu gelişmeler, her konuda kolayca ve zamanında bilgi edinen,
standart ürünlerden ziyade talebe dayalı kaliteli ve düşük maliyetli
ürünleri talep eden bir tüketici profilinin oluşmasına yol açmıştır. İşletmeler de, yeni dönemde ayakta kalabilmek ve büyüyebilmek için hem
teknolojik gelişmeleri yakından takip etmek, bunları derhal üretim
sürecine yansıtmak ve hem de ulusal sınırlar içerisinde olduğu kadar
sınır-ötesi piyasalarda da birbirleriyle kıyasıya rekabet etmek durumu
ile karşı karşıya kalmışlardır.
Küresel rekabet olarak ifade edilen bu yeni ekonomik ortamda, yerel ölçekte faaliyet gösteren işletmelerde, hem yerel, hem de küresel
ölçekte faaliyet gösteren işletmelerle rekabet etmek zorundadırlar. Bu
rekabet ortamında müşteri isteklerini göz önüne alan, müşteri tatminini sağlayan, kaliteli ve düşük maliyetli ürünleri üreterek müşterinin
istediği zamanda ve yerde hızlı bir biçimde sunan işletmeler başarılı
olabilmektedir. Hızlı değişen rekabet ortamında, artık geleneksel yapılanma temelinde rekabet etmek mümkün olmamaktadır. Bu nedenle, birçok firma bu yeni duruma uyum sağlamak için yeniden yapılanmaya gitmektedir.
KOBİ’lerin, temelde, esnek ve müşteri tercihleri doğrultusunda
üretim yapabilme olanaklarına sahip olabilmeleri, yeni rekabet ortamında faaliyet gösterebilme şanslarını artırmaktadır. Ancak, günümüzde bu potansiyele sadece teknolojik düzeyi yüksek olan dinamik
KOBİ’ler sahiptir. Bu yönde kendisini geliştirememiş olan KOBİ’lerin,
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 3
öncelikle küresel rekabet ortamının gerektirdiği bir yapılanmaya gitmeleri gerekecektir.
Bu yapılanmanın temeli, küresel rekabetin gerektirdiği koşulların
gerçekleştirilmesidir. Bu koşullar; kalite, düşük fiyat ve hızdır. Bunlara
ulaşmanın yolu, verimlilik temelinde, kaliteli ve maliyet etkenli biçimde faaliyet göstermekten geçmektedir.
Sonuç olarak, KOBİ’lerde uygulanması düşünülen rekabet stratejileri belirlenirken, küreselleşme sürecinde işletmelerin rekabet
gücüne yönelik teorik yaklaşımların, gelişmiş ülkelerin bu alandaki
deneyimlerinin küresel fırsatlar ışığında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Buradan hareketle, gerek yerel ölçekte, gerekse küresel ölçekte
faaliyet gösteren işletmelerin her geçen gün zorlaşan rekabet koşullarında nasıl davranmaları gerektiği noktasında işletmelere bir yol
haritası çizen “Küreselleşme Sürecinde Rekabet Gücünün Arttırılması
ve Türkiye’de KOBİ’ler” isimli yayınımızın faydalı olmasını diler, çalışmayı Odamız adına gerçekleştiren Prof. Dr. Mustafa Aykaç’a, Doç. Dr.
Zeki Parlak’a ve Doç. Dr. Süleyman Özdemir’e teşekkür ederim.
Dr. Cengiz Ersun
Genel Sekreter
4 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ÖNSÖZ
K
üreselleşme ve hızlı teknolojik değişme, dünya ekonomisinde geniş kapsamlı bir yeniden yapılanmayla birlikte
köklü değişiklilere yol açmaktadır. Bu değişimle birlikte,
uluslararası ticaretin hacmi, yapısı ve yönü kadar ülkelerin uluslararası ticaretten aldığı paylar değişmektedir. Bu köklü değişim
ve dönüşüme ülkelerin ayak uydurabilmesi ve küresel ekonomide güçlü bir konuma sahip olması, bu gelişmelere hızlı ve doğru şekilde cevap
verebilme yeteneğine ve yeni alanlarda rekabet üstünlüğü geliştirme
dinamizmine bağlıdır.
Küresel ekonomide yaşanan yeniden yapılanma, ileri teknoloji
kullanan, esnek üretim yapan ve karmaşık ticari ilişkiler ve iş bölümü
ağlarıyla birbirine bağlanmış KOBİ kavramını ön plana çıkarmıştır.
Diğer bir ifade ile günümüzde KOBİ’ler küresel ekonomide ülkelerin
rekabet üstünlüğünün önemli bir kaynağı haline gelmiştir.
Küresel piyasalarda rekabet üstünlüğünü KOBİ’lere dayandıran
ülkeler incelendiğinde, bu ülkelerin bu konuda etkin şekilde yenilik–
geliştirmeyi ve KOBİ’ler arası işbirliğinin yanı sıra mekânsal birliktelik
ve ağ stratejilerini geliştirmeye yönelik tedbirlere ve altyapı yatırımlarını 1980’li yılların başında gerçekleştirdikleri görülmektedir. Buna
paralel olarak, bilimsel çalışmaların bu konuya 1980’li yıllardan itibaren
yoğunlaştığı ve bunun da KOBİ’lere verilen önemin artmasına katkıda
bulunduğu bilinmektedir.
Tüm bu gelişmeler ışığında, Türkiye’de KOBİ’lere bakıldığında,
gerek yasal düzenlemeler ve mevzuatın ve gerekse alınan tedbirler ve
uygulamaların büyük ölçüde yetersiz olduğu ve ayrıca küresel gelişmeleri 20 yıllık gecikmeyle izlediği anlaşılmaktadır. Öte yandan, Türkiye’de
KOBİ’lere yönelik olarak yapılan bilimsel çalışmaların genellikle bu
işletmelerin finansman, pazarlama, istihdam ve genel yönetsel sorunlar gibi belirli konularla sınırlı kaldığı dikkat çekmektedir. Küresel
ekonomik ve politik dönüşümler çerçevesinde, Türkiye’de KOBİ’lerin
rekabet gücünün değerlendirilmesinde ve rekabet güçlerini arttırıcı stratejilerin geliştirilmesinde yenilik ve geliştirmenin rolünün,
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 5
önemi nispetinde literatürde incelenmediği görülmektedir. Bu nedenle, küresel rekabetin giderek daha yıkıcı hale geldiği ve her gün çok sayıda KOBİ’nin faaliyetine son verdiği ülkemizde, KOBİ’lerin rekabet güçlerinin değerlendirilmesi ve arttırılmasına yönelik bilimsel çalışmaların
yapılması öncelikli hale gelmektedir. Bu proje literatürdeki bu yetersizliği gidermeye yönelik bir çaba olacaktır.
Bu çalışmanın temel amacı, küreselleşme sürecinde KOBİ’lerin
rekabet gücüne yönelik teorik yaklaşımlarını, gelişmiş ülkelerin bu
alandaki deneyimlerini küresel fırsatlar ışığında değerlendirmek ve
Türkiye’nin kendi dinamiklerini ve özgün şartlarını gözeten stratejiler geliştirmektir.
Bu çalışmanın gerçekleştirilmesi, İstanbul Ticaret Odası Yönetim
Kurulu Başkanı Sayın Murat YALÇINTAŞ ve Yönetim Kurulu Üyesi Sayın
Erhan ERKEN ile Genel Sekreter Sayın Dr. Cengiz ERSUN’un destekleri
ile mümkün olabilmiştir.
Bu çalışmanın, ülkemiz bilim yaşamına yeni boyutlar getirmesi ve
ülkemizde KOBİ’lere yönelik ilgi ve önemin daha da artmasına ve ülkemizin rekabet gücüne katkıda bulunması en içten dileğimizdir.
Prof. Dr. Mustafa AYKAÇ
6 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
İÇİNDEKİLER
SUNUŞ
ÖNSÖZ
ŞEKİLLER, TABLOLAR VE GRAFİKLER LİSTESİ
GİRİŞ
3
5
12
16
BİRİNCİ BÖLÜM
KÜRESELLEŞME SÜRECİ, DEĞİŞEN REKABET ve KOBİ’LER
I. KÜRESELLEŞME KAVRAMI ve TANIMI
27
A. Rekabetin Küreselleşmesi ve Yeni Rekabet
33
B. Çokuluslu Şirketler ve Doğrudan Yabancı Yatırımlar
37
1. Çokuluslu Şirketlerin Tarihsel Gelişimi
38
2. Küreselleşme İtici Gücü: Çokuluslu Şirketler
40
3. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları ve Şirket Birleşmeleri 49
C. Uluslararası Ticaret ve Değişen Ticaret Kalıpları
52
D. Üretimin Küreselleşmesi: Küresel Üretim ve
Küresel Dış–Tedarik
59
1. Küresel Üretim Ağlarının Yönetişimi
61
a. Üretici–Merkezli Küresel Üretim Ağları
61
b. Tüccar–Merkezli Küresel Üretim Ağları
67
2. Küresel Üretimin Boyutları
69
3. Küresel Üretimin ve Tedariğin Hacmi
74
II. KÜÇÜK İŞLETMELERİN VE GİRİŞİMCİLİĞİN
YENİDEN DOĞUŞU
79
A. Girişimcilik Kavramı ve Girişimci Tipleri
85
B. Girişim Ekonomisinin Yükselişi
89
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 7
III. KÜRESELLEŞME VE KÜÇÜK ve ORTA ÖLÇEKLİ
İŞLETMELERE YÖNELİK TEHDİT VE FIRSATLAR
92
A. Küçük İşletmelere Yönelik Fırsatlar
93
B. Küçük İşletmelere Yönelik Tehditler
95
İKİNCİ BÖLÜM
GELİŞMİŞ ÜLKELERDE KOBİ’LER: REKABET GÜCÜNÜN
ARTIRILMASI VE YENİDEN YAPILANMA STRATEJİLERİ
I. KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİN
EKONOMİDEKİ ROLÜ VE ÖNEMİ
99
A. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde Yenilik ve Geliştirme
105
B. KOBİ’lerin Küreselleşme ve Uluslararasılaşma Süreci
142
1. Uluslararasılaşma Yaklaşımları
151
a. Safha Teorisi
151
b. Doğuştan Küresel Firmalar Teorisi
154
c. Ağ Bağlantıları Yaklaşımı
156
2. Bağlantı Yaklaşımları
165
a. Tedarikçilerle (KOBİ’lerle) Geriye Bağlantılar
165
b. Tüketicilerle (KOBİ’lerle) İleriye Bağlantılar
167
c. Rekabetçilerle Bağlantılar
170
d. Teknolojik Ortaklarla Bağlantılar
171
e. Diğer Taşma Etkileri
172
f. Tedarikçi Gelişimi
176
g. Tüketicilerle İleriye Entegrasyon
177
3. Ulus–Ötesi Firmalardan KOBİ’lere Yönelik Taşma
Etkilerini Teşvik Eden Diğer Politikalar
C. Uluslararasılaşma ve Dilimlenmiş (NİŞ) Piyasalar
8 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
177
180
II. ULUSLARASILAŞMA SÜRECİNDE DOĞRUDAN
YABANCI YATIRIMLAR (DYY) ve KOBİ’LER
188
III. YURTİÇİ KOBİ’LERİN YETENEKLERİNİ YÜKSELTMENİN
BİR YOLU OLARAK “KÜRESEL DEĞER ZİNCİRLERİ”
194
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TÜRKİYE’DE KOBİ’LER VE KOBİ’LERİN REKABET GÜCÜ
I. TÜRKİYE’DE KOBİ’LERİN GELİŞİMİ
20
A. Tarihsel Süreçte Türkiye’de KOBİ’ler
205
1. Cumhuriyet Öncesi Dönem: Girişimcilik
ve KOBİ’lerin Temelleri
205
2. Cumhuriyet Dönemi: KOBİ’lerin Gelişimi
207
a. 1923–1950 Dönemi
207
b. 1950–1980 Dönemi
208
c. 1980 Sonrası Dönem
209
B. Kalkınma Planları ve KOBİ’ler
210
II. YAPISAL AÇIDAN KOBİ’LERDE MEVCUT DURUM
212
A. 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı Sonuçları’na
Göre Türkiye’de KOBİ’lerin Sayısal Durumu
214
1. KOBİ’lerin Ölçeklerine Göre Dağılımı
214
2. KOBİ’lerin Kamu–Özel Sektör Ayrımına Göre Dağılımı
217
3. KOBİ’lerin Sektörlere Göre Dağılımı
218
4. KOBİ’lerin İllere Göre Dağılımı
220
5. KOBİ’lerin Hukuki Durumuna Göre Dağılımı
220
6. KOBİ’lerin Yaş Ortalamasına Göre Dağılımı
221
7. KOBİ’lerin Faaliyet Gösterilen Yere Göre Dağılımı
222
8. KOBİ’lerin Gösterdikleri Faaliyet Türlerine
Göre Dağılımı
224
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 9
B. 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı Sonuçları’na
Göre Türkiye’de KOBİ’lerde Çalışanlar
225
1. KOBİ’lerde Çalışanların İşletme Ölçeğine Göre Dağılımı
225
2. KOBİ’lerde Çalışanların Kamu–Özel Sektör Ayrımına
Göre Dağılımı
227
3. KOBİ’lerde Çalışanların Cinsiyet Ayrımına Göre Dağılımı
228
4. KOBİ’lerde Çalışanların Sektörlere Göre Dağılımı
228
5. KOBİ’lerde Çalışanların Ölçek Büyüklüğüne
Göre Dağılımı
230
6. KOBİ’lerde Çalışanların İllere Göre Dağılımı
231
III. KOBİ’LERİN EKONOMİDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
232
A. Makroekonomik Politikalar ve KOBİ’ler
232
B. Dünyada ve Türkiye’de KOBİ’ler
234
1. KOBİ’lerin Dünya Ekonomisi İçindeki Yeri
234
a. Gelişmiş Ülkeler ve KOBİ’ler
237
b. Gelişmekte Olan Ülkeler ve KOBİ’ler
239
2. KOBİ’lerin Türkiye Ekonomisi İçindeki Yeri
241
a. KOBİ’lerin Toplam İhracat İçindeki Payı
242
b. KOBİ’lerin Toplam Vergi Gelirleri İçindeki Payı
246
c. KOBİ’lerin Toplam Krediler İçindeki Payı
248
d. KOBİ’lerin İstihdam İçindeki Payı ve İşsizlikle
Mücadeledeki Rolü
252
C. Teknoloji ve Farklılaşan KOBİ’ler
257
1. Teknolojik Düzeyi Zayıf “Statik / Geleneksel KOBİ’ler”
258
2. Yeniliğin ve Teknolojik Gelişmelerin Kaynağı
“Dinamik / Girişimci / Yenilikçi KOBİ’ler”
259
IV. TÜRKİYE’DE KÜÇÜK GİRİŞİMLERİN DESTEKLENMESİ 260
A. KOBİ’lere Yönelik Yasal Düzenlemeler
261
B. KOBİ’leri Destekleyen Kurum ve Kuruluşlar
265
10 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
C. Gerçekleştirilen Destek ve Teşvikler
269
1. KOSGEB’in Destek ve Teşvikleri
273
2. DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI’nın Destek ve Teşvikleri
277
3. HALKBANK’ın Destek ve Teşvikleri
280
D. KOBİ’lerin GZFT Analizi
282
1. KOBİ’lerin Güçlü Yanları
282
2. KOBİ’lerin Zayıf Yönleri
283
3. KOBİ’lerin Önündeki Fırsatlar
283
4. KOBİ’lere Yönelik Tehditler
284
SONUÇ
285
KAYNAKÇA
298
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 11
TABLOLAR, ŞEKİLLER ve GRAFİKLER LİSTESİ
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1 : Küreselleşme Kavramı ve Boyutları
30
Tablo 2 : Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (Milyar Dolar)
43
Tablo 3 : Doğrudan Yabancı Yatırımların Bölgelere ve
Bazı Seçilmiş Ülkelere Göre Dağılımı,
1994–2005 (Milyon Dolar)
44
Tablo 4 : Doğrudan Yabancı Yatırımların Bölgelere ve Bazı Seçilmiş
Ülkelere Göre Dağılımı, 1994–2005 (Milyar Dolar ve Oran) 45
Tablo 5 : Şirket Birleşmeleri ve Satın Alımları :
Sayısı ve Değeri (Milyar $, 1987–2004)
50
Tablo 6 : Yıllar İtibariyle Gelişmiş Ülkelerde İmalat
Mallarına Uygulanan Gümrük Oranları (%)
55
Tablo 7 : Yerel ve Küresel Üretim Seçenekleri
60
Tablo 8 : Üretici ve Tüccar Merkezli Küresel Üretim ve
Dış–Tedarik Yöntemlerinin Temel Özellikleri
63
Tablo 9 : Küresel Üretimin Değişen Yönetişim Yapısının
Tarihsel ve Kavramsal Kökenleri
65
Tablo 10 : Küresel Üretim Ağlarında Mal ve Sermaye Akımı
71
Tablo 11 : Üç Farklı Girişimci Tipi
87
Tablo 12 : Yenilikçi Kabiliyetlerin Temel Belirleyicileri
111
Tablo 13 : Türkiye’nin Uluslararası Mukayesesi
(Seçilmiş Yenilik, Bilim ve Teknoloji Göstergeleri)
117
Tablo 14 : Araştırma ve Geliştirme Harcamaları
138
Tablo 15 : Uluslararasılaşmayı Teşvik Eden Faktörlerin
Sınıflandırması
143
Tablo 16 : Türkiye’de Girişim Sayıları (2003)
214
12 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Tablo 17 : Girişimlerin Ölçeklerine Göre Dağılımı, (2003)
215
Tablo 18 : İmalat Sanayiinde Girişimlerin Ölçeklerine
Göre Dağılımı, (2000)
216
Tablo 19 : SSK’ya Kayıtlı İşyerlerinin Büyüklük Grubuna Göre
Dağılımı (Eylül 2006)
217
Tablo 20 : Haziran 2007 İtibariyle SSK’ya Kayıtlı İşyeri Sayısı
218
Tablo 21 : Girişimlerin Sektörel Dağılımı (2003)
219
Tablo 22 : Hukuki Durumlarına Göre Girişimler (2003)
221
Tablo 23 : Yaş Ortalamalarına Göre Girişimler (2003)
222
Tablo 24 : Faaliyet Gösterilen Yere Göre Girişimler (2003)
223
Tablo 25 : Girişimlerde Çalışanların Sayısı (2003)
225
Tablo 26 : Girişimlerde Ücretle Çalışanların Sayısı (2003)
226
Tablo 27 : SSK’ya Kayıtlı İşyerlerinin Sigortalı Sayısına Göre
Dağılımı (Eylül 2006)
226
Tablo 28 : Haziran 2007 İtibariyle SSK’ya Kayıtlı Sigortalı
Sayısı (Kamu / Özel Sektör)
227
Tablo 29 : Haziran 2007 İtibariyle SSK’ya Kayıtlı Sigortalı
Sayısı (Kadın / Erkek)
228
Tablo 30 : Çalışan Kişi Sayısı İtibariyle Girişimlerde İstihdamın
Yapısı (2003)
229
Tablo 31 : Ölçek Büyüklükleri (Çalışan Sayısı / Girişim Sayısı)
(2003)
231
Tablo 32 : Bazı Gelişmiş Ülke Ekonomilerinde KOBİ’ler
239
Tablo 33 : Bazı Gelişmekte Olan Ülke Ekonomilerinde
KOBİ’lerin Yeri
241
Tablo 34 : Türkiye’de İhracat–İthalat Rakamları (Milyon Dolar)
243
Tablo 35 : Türkiye’de İhracatın Ülkelere Göre Dağılımı (%)
244
Tablo 36 : Türkiye’de İthalatın Ülkelere Göre Dağılımı (%)
244
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 13
Tablo 37 : Türkiye’de Vergi Gelirlerinin Toplam Gelirlere Oranı, %
247
Tablo 38 : KOSGEB Desteklerinin Yıllara ve Faaliyet Alanlarına
Göre Dağılımı, YTL
276
Tablo 39 : KOBİ Teşvik Belgelerinin Yıllar İtibariyle Dağılımı
(Milyon TL)
277
Tablo 40 : 2007 Yılında KOBİ Yatırım Teşvik Belgelerine
Öngörülen Yatırım ve İşletme Kredilerinin
Bölgesel Dağılımı (Ocak–Eylül) (YTL)
278
Tablo 41 : KOBİ Teşvik Belgelerinin Mahiyetlerine Göre Dağılımı
279
Tablo 42 : Halkbank Kredilerinin Türlerine Göre Dağılımı
(Milyon TL)
281
ŞEKİLLER LİSTESİ
Şekil 1 : Küresel Rekabetin Temel Elementleri
36
Şekil 2 : İçe Yönelik Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırım
Stoklarının Sektörel Dağılımı, 1990–2002
47
Şekil 3 : Hizmet Sektöründe Küresel Dış–Tedarik Trendi
73
Şekil 4 : Dikey Uzmanlaşmaya Dayalı Ticaret
77
Şekil 5 : Yenilikçilik Sistemi Modeli
130
Şekil 6 : KOBİ’lerin Teknoloji ve Yenilik Kapasitesi
136
Şekil 7 : KOBİ’lerin Gelişen ve Gelişmiş Ülkelerde Teknoloji ve
Yenilik Kapasitesi
137
Şekil 8 : Lider Firma Yoluyla Firmaların Uluslararasılaşma Süreci
147
Şekil 9 : Upsala Uluslararasılaşma Modeli
153
Şekil 10 : İşletme Stratejisi ve Uluslararası Karşılıklı İlişkiler
155
Şekil 11 : Basit Değer Zinciri
201
Şekil 12 : KOBİ’lerin Değer Zincirlerine Uyum Sağlaması
203
14 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
GRAFİKLER LİSTESİ
Grafik 1 : Dönemlere Göre Şirket Birleşme ve Satın Alımları
51
Grafik 2 : Dünya Üretim ve Ticaret Miktarı, 1950–2002
58
Grafik 3 : Bölgelere Göre Sabit Fiyatlarla Gayri Safi Yurtiçi
Ar–Ge Harcamaları: 1991–2003 (1991=100)
134
Grafik 4 : KOBİ’lerde Farklı Uluslararasılaşma Tarzlarının Önemi
149
Grafik 5 : AB’de Teşebbüs Başına İstihdam Edilen Kişi Sayısı:
Kabul Edilen Ülkeler ve Aday Ülkeler
150
Grafik 6 : Girişimlerin İllere Göre Dağılımı (2003)
220
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 15
GiRiŞ
2 1.
yüzyıla girerken dünyada ekonomik, politik ve
sosyal alanlarda köklü bir değişim ve dönüşüm
yaşanmaktadır. Küresel ekonominin en önemli
aktörü olan ulus devletten işletmelere, teknolojiden iş organizasyonuna ve üretim ve istihdama kadar her şey bu
değişimden nasibini almaktadır. Bu değişimin kapsamı ve etkileri
öylesine büyüktür ki, iki yüzyıl önce gerçekleşen Sanayi Devrimi ile
mukayese edilerek kapitalizmin gelişiminde yeni bir aşamanın veya
endüstriyel bölünmenin eşiğinde bulunduğumuz ifade edilmektedir. Bu değişim ve dönüşümün itici gücü bilgi, iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmelerden kaynaklanan küreselleşmedir.
En genel şekliyle, dünya ekonomisinin daha fazla bütünleşmesi
olarak tanımlanan küreselleşme kavramının, tam olarak neyi ifade
ettiği, sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiği ve nasıl gelişeceği
tartışmalıdır. Bununla birlikte, uluslararası ticaret, üretim, yatırım
ve rekabet alanlarında oldukça belirgin ve somut etkileri son yirmi
yılı karakterize etmektedir. Bu etkiler üretimin, ticaretin ve rekabetin yönü, içeriği ve niteliğini yeniden şekillendirdiği gibi; emek, sermaye, iş organizasyonu, üretim teknolojisi ve ölçeği ile değişiklikleri
de zorunlu hale getirmektedir. Ayrıca, bu çerçevede uluslararası olduğu kadar işletmeler arası ve işletme–içi işbölümü yeniden tanımlanmaktadır. Tarihsel açıdan bakıldığında bu, üretim, istihdam ve
ekonomik büyüme ve kalkınma ilkelerinin yeniden değerlendirmeye tabi tutulduğu yeni bir döneme tekabül etmektedir.
Bu dönemin tanık olduğu önemli gelişme savaş sonrası gelişmiş ülkelerde üretim ve çalışma ilişkilerini karakterize eden büyük
ölçekli üretim veya Fordist–Taylorist üretim modelinin çökmesini
takiben küçük ve orta ölçekli işletmelerin üretim, istihdam ve katma değer yaratma açısından ekonominin yeninden dinamosu haline gelmesidir. Savaş sonrası dönemde büyük ve istikrarlı piyasalara
16 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ve ölçek ekonomisine dayalı kitle üretimi yaygınlaşmıştır. Kitle üretim modelinde işler en küçük unsurlarına kadar bölünerek vasıfsız
işçilerin istihdamını dayanmanın yanı sıra, büyük ve istikrarlı piyasalara yönelik standart mal ve hizmet üretimi, dev ölçekli bürokratik örgütsel yapılar, tek amaçlı makine ve teçhizatına dayalı üretim
sistemini gerekli kılmaktadır. Bu dönemde kitle üretiminin gerekli
kıldığı kitle tüketimini sağlamanın bir aracı olarak uygulamaya konulan Keynezyen talep yönetimi politikaları, uluslararası üretim
fazlası ve ekonomik krizlerin istihdamı ve işleri tahrip eden etkilerini bertaraf etmede oldukça başarılı olmuştur.
Bu dönemde akademik ve politik dikkatler, talep yönetimi ve gelir
eşitliği ile ilgili konulara yönelirken, ekonomik büyümenin nedenlerine yönelik ilgi de zayıflamıştır. Bu çerçevede kitle üretimi ve büyük ölçekli işletmeler ön plana çıkarken, ekonomik etkinliğe sahip olmayan
küçük ölçekli işletmelerin de piyasadan silineceği tahmin edilmekteydi. En iyi ihtimalle bu işletmelerin bir kısmının siyasi ve sosyal nedenlerle muhafaza edilmesi ve desteklenmesi önerilmekteydi.
1960’li yılların sonuna gelindiğinde, gelişmiş ülkelerde uygulanan Fordist–Taylorist model büyük bir başarı sağlamış ve ekonomideki baskın konumunu pekiştirmişti. Ancak, bu yıllarda Fordist
sistemin çöküşünü hazırlayacak çelişkileri de bir krize dönüşecek
şekilde birikmişti. Bir yandan standart mallara piyasaların bölünerek uzmanlık alanlarına ayrışması Fordizmin katı üretim sistemini
çıkmaza sokmuştur. Öte yandan, kitle üretim sistemine esneklik
kazandırarak ucuz, kaliteli ve çok çeşitli mallar üreterek dünya piyasalarını alt–üst eden ve gelişmiş ülkelerin dünya piyasalarındaki baskın konumunu tehdit eden Japon rekabeti ve Güneydoğu Asya’nın
imalat malları üreticisi olarak yükselişi Fordist–Taylorist sistem artık günlerinin sayılı olduğunun habercisiydi. Özellikle otomobil ve
elektronik endüstrisinde 1950’lerde çok alt sıralardan yükselmeye
başlayan Japonya, 1970’lere gelindiğinde bu endüstrilerde ilk sıraya
yerleşerek dünyanın lideri olmuştu.
Fordizmin çelişkileri bunlarla sınırlı değildi. Esnek olmayan örgütsel yapıların aşınması ve aşırı işbölümü Fordist sistemde, verimlilik artışlarını, üretimde yenilikleri engellemiş ve bu alanlarda kötü
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 17
sonuçların alınmasına neden olmuştu. Bu sistemde üretim sürecinin kendisi önemli bir problem kaynağıydı. Üretimin büyük ölçüde
esnek olmayan çok pahalı ve tek–amaçlı makinelerde gerçekleştirilmesi ve yeni bir ürün veya modelin üretimi için tüm makine ve
teçhizatın yenilenmesi Fordist sistemin hızla değişen ve çeşitlenen
piyasa talebine ve artan Japon rekabetine cevap vermesini imkânsız
hale getirmekteydi. Son olarak, Fordist–Taylorist üretim sisteminin
ürettiği son derece rutin, sıkıcı, bıktırıcı, yabancılaştırıcı ve vasıfsız
ve yarı–vasıflı işçiler tarafından yapılan işler işgücünün iş tatminini
yok etmişti. Bu şekilde üretimde kök salmış kriz 1960’lı yılların başından itibaren çok yüksek işçi devri, işe gelmeme, direniş ve büyük
grevler şeklinde kendini göstermeye başlamıştı. Bu gelişmelerin bir
sonucu olarak militanlaşan işçiler ve güçlenen sendikalar, kitle üretimi yapılan işyerlerini yönetilemez hale getirmişti. Çöküş işaretleri
belirgin hale gelen Fordizme son darbeyi de 1970’li yıllarda yaşanan
iki petrol şoku vurmuştur.
Fordizmin çöküşünün ardından 1980’li yıllar, bir yandan Keynesgil politikalar rafa kaldırılırken; neo–liberal iktisat politikalarının uygulamaya konulmuştur. Neo–Liberal politikalara yapılan vurgu ve
bunların uygulamalarının dünyada kazandığı yaygınlık, bir taraftan
akademik düzeyde gerçekleştirilen teorik çalışmalarda çok güçlü kanıtlarla ortaya konulurken, diğer taraftan bu politikaların uygulama
sonuçlarından elde edilen başarılar da bu politikaları adeta alternatifsiz bir konuma yükseltmiştir. Bu politikaların bu konuma gelmelerinde Doğu ve Merkezi Avrupa’nın ve Sovyetler Birliğinde planlı
ekonomililerin çöküşü ve piyasa ekonomilerine yönelmesi de etkili
olmuştur.
Fordizmin çöküşü ve neo–liberal politikaların yükselişiyle, özelleştirme, esnekleşme, kuralsızlaştırma ile teknolojik ve örgütsel yenilenme politikalarını içeren tüm dünyada köklü bir endüstriyel yeniden yapılanma süreci başlamıştır. Bu süreç çerçevesinde, üretim
bölünerek küreselleşmiş, ticaretin serbestleşmesiyle uluslararası
ticaretin hacmi artmış, rekabet küreselleşerek yoğunlaşmış ve bilgi
ve iletişim teknolojilerinin üretim sürecinde kullanılması yaygınlaşmıştır. Yine bu çerçevede piyasaların istikrarsızlaşması ölçek ekono-
18 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
mileri gözden düşürerek küçük ölçeği ve KOBİ’leri yeniden ilgi odağı
haline getirmiştir.
Bu süreç, gelişmiş ülkelerde büyük ve istikrarlı piyasalara dayalı
kitle üretim sisteminin çöküşü ve onun yerine ileri teknoloji kullanan küçük ölçekli işletmelerin ve girişimciliğin baskın olduğu yeni
ve esnek bir üretim modelinin yükselişi olarak görülmektedir. Bu
yeni üretim modelinin temel özelliği, endüstriyel gelişmede girişimcilik ve küçük işletmelere merkezi bir rol atfetmesidir. Küreselleşen
ve artan uzmanlaşma ile yaygın bir dış tedarik ve ağ stratejilerini
esas alan küresel endüstriyel yeniden yapılanma, küçük işletmelerin önemi artırmakta ve onları ekonominin motor gücü haline getirmektedir. Dolayısıyla, bir ekonominin gücü ve dinamizmi artık
o ekonomide faaliyet gösteren KOBİ’lerin sayısı ve gücü ile doğru
orantılı olarak değerlendirilmektedir.
Bu çerçevede, KOBİ’lerin ekonomik büyümenin, uluslararası rekabet üstünlüğü sağlamanın, yeni iş ve istihdam yaratmanın, teknolojik yenilenmenin, yenilik ve geliştirmenin en önemli kaynağı
olarak görülmesi; gelişmiş ülkelerde olduğu kadar gelişen ülkelerde ve uluslararası kurumlar tarafından KOBİ’lerin desteklenmesi ve teşvik edilmesinde önemli bir faktör olmuştur. Hükümetlerin
KOBİ’leri desteklemeye ve teşvik etmeye yönelik politikalar; yeni
bir anlayışla finansal destek politikaları ve kurumlarının yapılandırılması, işletmelerin kümelendirilmesi, dilimli piyasalara yönlendirilmesi, yenilik ve geliştirmenin desteklenmesinden uluslararası
piyasalara eklemlenmeye, küresel üretim zincirine katılmaya ve yerel ağlar geliştirmeye teşvik edilmesine ve destek kurumlarının yeniden yapılandırılmasına kadar pek çok girişimi içermekte ve geniş
yelpazeye yayılmaktadır.
KOBİ’ler, emek–yoğun üretim tekniklerinin kullanıldığı, standart
malların kitle üretimi yerini almaktadır. Yüksek teknolojik yetkinliğe sahip bu yeni KOBİ’lerin temel özelliği “sipariş üzerine üretim”
yapması, aşırı uzmanlaşmanın ve iş bölümüne yer verememesi, işgücünün iş tatminin yüksek ve yabancılaşma eğilimin düşük olması, yüksek esnekliğe sahip olması, işgücünün vasıf düzeyinin yüksek
olmasıdır. Ayrıca işgücünün sendikalaşma eğiliminin ve genel olaKÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 19
rak ücret düzeylerinin düşük olması bu işletmelerin zayıf yönlerini
teşkil etmektedir.
KOBİ’lerin ekonomik açıdan üstün kılan özelliklerden biri, ekonomik krizlere karşı son derece dirençli ve piyasalardaki dalgalanma
ve değişmerle karşı da esnek ve uyumlu bir yapıya sahip olmalarıdır. Nitekim, 1929 Büyük Bunalımı da dahil bundan sonra yaşanan
tüm krizlerin üstesinden gelmede KOBİ’lerin etkili birimler olduklarına dair pek çok örnek mevcuttur. Kriz ortamında birçok büyük boy
işletme varlığını sürdüremezken küçük ve orta boy işletmelerin
hem büyük oranda varlıklarını koruduğu, hem de büyüklerden
boşalan alanlarda faaliyete geçerek ekonomik canlanmaya katkıda
bulundukları ve istihdam kayıplarını telafi ettikleri yaygın olarak
bilinen bir gerçektir. Ayrıca ileri teknoloji kullanmaya başlamaları,
KOBİ’lere büyük ölçekli işletmelerle rekabet etme ve önceki döneme nazaran daha çok çeşitte, daha yüksek kalitede ve daha ucuza
retim yapma imkanı vermektedir.
Kitle üretiminin yükselişinden sonra sadece sosyal ve politik istikrar amacıyla desteklenen KOBİ’ler günümüzde baskın ekonomik
birimler haline gelmiştir. Bu işletmeler, işsizliğin azaltılmasında ve
istihdam hacminin artırılmasında, gelir eşitsizliğinin ve adaletsizliğinin azaltılmasında, bölgelerarası dengesizliklerin giderilmesinde
ve sosyal dışlanmanın önlenmesinde anahtar bir rol oynamaktadırlar. Tüm fonksiyonlar KOBİ’leri ekonomik büyüme ve kalkınma politikaların en önemli aracı haline getirdiği gibi ekonomik ve sosyal politikaların da merkezine yerleştirmiştir.
Dolayısıyla, coğrafi olarak ülke geneline yayılan KOBİ’ler gelişip
güçlenmesi, üretimin artmasına, ekonominin rekabetçi üstünlüğe
sahip olmasına, ihracatın artması ve uluslararası piyasalarda başarı
sağlanmasına, girişimcilik ruhunun canlanmasına ve iç tasarrufların ve yatırımların yükselmesine katkıda bulanan ve ekonomik sistemi canlı ve dinamik tutan birimlerdir. Bunlara ek olarak, politik ve
sosyal istikrar açısından önemli olan orta sınıfın güçlenmesi, mülkiyetin geniş bir tabana yayılması, ekonomide nitelikli ve deneyimli işgücünün oluşmasın, işçi–işveren arasında iyi ilişkilerin gelişmesinde de KOBİ’lerin göz ardı edilemeyecek diğer katkı alanlarıdır.
20 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Küçük ve orta ölçekli işletme kavramı, AB’ye göre “250’den
az çalışanı bulunan işletmeleri içermektedir. Geleneksel olarak,
Türkiye’de KOBİ kavramı imalat sanayisinde faaliyet gösteren küçük
işletmeleri tanımlamak için kullanılmıştır. Ancak, AB’ye uyum çerçevesinde 2006 yılında çıkarılan yeni yönetmelikte (Küçük ve Orta
Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelik), KOBİ kavramının hem sanayi ve hem de
hizmetler sektörünü içerdiği görülmektedir. Yeni KOBİ tanımı, işletmeleri büyüklüklerine göre sınıflandırmada AB kriterlerini benimsemiştir.
Buna göre, 1–250 kişinin çalıştığı veya 25 milyon TL bir ciro/mali
bilançoya sahip olan işletmeler KOBİ olarak adlandırılmaktadır. Bu
yönetmelik, KOBİ olarak kabul edilen işletmeleri mikro, küçük ve
orta büyüklükte olmak üzere üç gruba ayırmaktadır. Mikro işletmeler, çalışan sayısı 10’dan az (1–9 arası) ve yıllık net satış hasılatı (ya
da mali bilançosu) bir milyon TL’yi aşmayan çok küçük işletmelerdir. Küçük işletmeler, çalışan sayısı 50 kişiden az ve yıllık net satış
hâsılatı veya mali bilançosu 5 milyon TL’yi aşmayan işletmelerdir.
Orta büyüklükteki işletmeler ise çalışan sayısı 250’den az ve yıllık
net satış hâsılatı veya mali bilânçosu 25 milyon TL’yi aşmayan işletmelerdir.
KOBİ’lerin ekonomik açıdan önemlerinin artması istatistiklere
de yansımaktadır. Gerek gelişmiş ve gerekse gelişen ülke ekonomilerine bakıldığında, mevcut işletmelerin % 90’dan fazlasının bu tip
işlemlerden oluştuğu dikkat çekmektedir. Benzer şeklide, bu işletmelerin birçok ülkede GSMH’nın % 30 ile % 70’ni; istihdamın % 40 ile
80’ni; yatırımların % 30 ile 60’ını, ihracatın % 10 ile 40’nı gerçekleştirmektedirler. İşletmelerin nerdeyse tamamının KOBİ’lerin oluşturduğu ülkemizde ise istihdamın üçte ikisini ve üretilen toplam katma
değerin % 38’i sağlamaktadır.
KOBİ’lerin ekonomik ve politik açıdan dünya ekonomisinde
önem kazanması akademik alanda da ifadesini bulmuştur. İkinci dünya savaşı sonrasında ekonomik büyüme ve kalkınma açısından alternatifsiz görülen büyük ölçek ve kitle üretimi; bu konumunu kaybetmiş ve büyük ve küçük ölçeğin birbirini tamamladığı yeni
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 21
bir anlayışına dayana bir model ve küresel düzeyde uygulama gelişmiştir. Son yirmi yılda küçük işletmelerin yükselişi ile büyük ölçekli
üretimin küresel düzeyde yeniden yapılanması ve küçük işletmelere yönelik destek politikaları ve stratejilerini konu alan dünyada oldukça kapsamlı ve zengin bir literatür gelişmiştir. Bu literatürün ve
bu konuda mevcut akademik tartışmaların önemli bir kısmı Türkçe
literatüre yansımamıştır. KOBİ’leri, ülke ekonomisi açısından artan
önemi, istihdama, ekonomik büyüme ve dinamizme katkısını açısından ele alan Türkçe literatür Batıdaki literatürle mukayese edildiğinde sayısal açıdan son derece yetersizdir. Ayrıca küresel endüstriyel yeniden yapılanma çerçevesinde Türkiye’de KOBİ’lerin rekabet
gücünü inceleyen çalışmaların yetersiz olduğu dikkat çekmektedir. Bu nedenle bu çalışma, küreselleşeme sürecinde genel olarak
KOBİ’lerin karşılaştığı fırsat ve tehditler çerçevesinde bu işletmelerin yeniden yapılanma stratejilerini gelişmiş ülkelerin deyimleri çerçevesinde tartışmayı amaçlamaktadır.
Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, küreselleşme sürecinin tanımı, kapsamı ve boyutlarını detaylı olarak inceleyerek, küresel düzeyde KOBİ’lerin faaliyet gösterdiği ekonomik
ortamın nasıl değiştiğini ortaya koymaktadır. Bu bölümde ayrıca,
küreselleşme sürecinin KOBİ’ler açısından yarattığı tehdit ve fırsatlar değerlendirilecektir.
İkinci bölümde, genel olarak gelişmiş ülkelerde KOBİ’lerin ekonomik açından yeri ve önemiyle ilgili genel bir değerlendirmeden sonra, gelişmiş ülkelerde KOBİ’lerin rekabet stratejileri ve deneyimleri
incelenecektir.
Üçüncü bölümde ise, ana hatlarıyla Türkiye’de KOBİ’lerin gelişimi, yapısal açıdan KOBİ’lerde mevcut durum, KOBİ’lerin ekonomideki yeri ve önemi ve Türkiye’de küçük girişimlerin desteklenmesi
konuları değerlendirilecektir.
Dolayısıyla, bir ülkede coğrafi alanın geneline yayılmış olan
KOBİ’ler geliştikçe, üretimin artması, ekonominin rekabet gücünün
yükselmesi, dış alım ve dış satımın büyümesi, girişimcilik ruhunun
canlı tutulması, tasarruf ve yatırım düzeyinin yükselmesi, ekonominin bir savunma gücü kazanması vb. sonuçların ortaya çıkmasının
22 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
yanı sıra; KOBİ’lerin o ülkede bölgesel gelişmişlik farklılıklarının giderilmesinde, genel olarak istihdam artışının sağlanmasında, bireylerin
refah düzeylerinin artırılmasında (gelir dağılımında adaletin sağlanmasında), toplumdaki uç grupların (göçmenler, azınlıklar, ayrımcılığa
maruz kalanlar) ve işe girmede dezavantajlı sosyal kesimlerin (gençler, yaşlılar, kadınlar, vasıfsızlar, özürlüler) istihdam şansı bulmasında, bu kesimlerin ekonomiye katılımlarının artırılması yoluyla sosyal
dışlanmanın önlenmesi ve yabancılaşmanın azaltılmasında, daha çok
sayıda insanın sosyal korumaya kavuşması ve yaşam kalitesinin artırılmasında, orta sınıfın güçlenerek toplumun aşırılıklardan ve sosyal çalkantılardan korunmasında, mülkiyetin geniş bir tabana yayılmasında, ekonomide nitelikli ve deneyimli işgücünün oluşmasında,
işçi–işveren arasında iyi ilişkilerin gelişmesinde vb. büyük boyutlarda
katkıları bulunmaktadır. Tüm bu yararları yanında, o ülkede demokrasinin geliştirilmesinde ve ekonomik ve sosyal krizlerin atlatılmasında oynadığı roller de gözden uzak tutulmamalıdır.
Gelecekte, KOBİ’lerin hem ekonomik hem de sosyal açılardan önemlerinin daha da artacağı düşünülmektedir. Gerçekten de,
KOBİ’ler her iki açıdan da sosyo–ekonomik yapıda çok önemli birimlerdir. KOBİ’lerin bir ekonomide toplam istihdam, yatırım, katma değer, vergi, ihracat ve krediler içindeki payı önemli boyutlardadır. Sosyal ve toplumsal açılardan sağladığı katkılar ise işin diğer bir önemli
boyutudur.
KOBİ’lerin sosyo–ekonomik yapı açısından bu denli önemli ekonomik birimler oluşunun fark edilişi, gelişmiş ülkelerde onlara yönelik olarak çok sayıda teşvik ve destek politikalarını ortaya çıkarmıştır. Günümüz dünyasında tüm ülke politikalarının merkezinde,
KOBİ’lerin kurulması, gelişmesi ve korunması için uygun ortamların hazırlanması amacı bulunmaktadır. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler, dünyada olduğu gibi Türk ekonomisi açısından da çok
önemli bir yere sahiptir. Gerçekten, Türkiye ekonomisinin başarılı
olması, çok büyük oranda KOBİ’lerin başarılı olmasına bağlıdır.
KOBİ’ler, esnek yapılarıyla, büyük işletmelerden daha hızlı bir
şekilde talepteki değişikliğe cevap verebilmekte, ürünlerde gerekli
değişiklikleri yaparak ya da yeni ürünler tasarlayarak hızla pazara
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 23
sürebilmektedir. Dolayısıyla, KOBİ’lerin sahip olduğu bu yapı, onların üretime, istihdama, katma değere, vergiye, vb. katkılarını önemli
hale getirmektedir.
Bu nedenle, bir ülkede, yatırımları ve ihracatı artırmak, istihdamı
yükseltmek ve işsizliği azaltmak, ekonomik krizlere karşı dayanıklı bir
ekonomiye sahip olmak isteniyorsa, küçük girişimciliği teşvik edecek
politikaların izlenmesinin gerekli olduğuna inanılmaktadır. Bu amaçla, KOBİ’ler hükümetler tarafından desteklenmekte, bunlara yönelik
yatırım teşvik (krediler, vergi indirimleri, finansman kolaylıkları) ve
yardımları (eğitim, teknoloji, işletme ve pazarlama konularında yardım) artmakta, her tür yasal kolaylıklar sağlanmaktadır.
Bu çalışmanın amacı Küreselleşeme sürecinde KOBİ’lerin karşılaştığı fırsat ve tehditleri ortay koymak ve bu rekabet karşısında
KOBİ’lerin yeniden yapılanma stratejileri gelişmiş ülkelerin deyimleri çerçevesinde tartışarak, Türkiye’ye uygun bir KOBİ yeniden yapılanma modeli önermektedir.
Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, küreselleşme sürecinin tanımı, kapsamı ve boyutlarını detaylı olarak inceleyerek, küresel düzeyde KOBİ’lerin faaliyet gösterdiği ekonomik
ortamın nasıl değiştiğini ortaya koymaktadır. Bu bölümde ayrıca,
küreselleşme sürecinin KOBİ’ler açısından yarattığı tehdit ve fırsatlar değerlendirilecektir.
İkinci bölümde, genel olarak gelişmiş ülkelerde KOBİ’lerin üretim
ve istihdam açısından yeri ve önemiyle ilgili genel bir değerlendirmeden sonra, gelişmiş ülkelerde KOBİ’lerin rekabet stratejileri bağlamında yeniden yapılanma stratejileri incelenecektir.
Üçüncü bölümde ise, ana hatlarıyla Türkiye’de KOBİ’lerin gelişimi, yapısal açıdan KOBİ’lerde mevcut durum, KOBİ’lerin ekonomideki yeri ve önemi ve Türkiye’de küçük girişimlerin desteklenmesi
konuları değerlendirilecektir.
24 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
26 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
BİRİNCİ BÖLÜM
KÜRESELLEŞME SÜRECİ, DEĞİŞEN REKABET ve KOBİ’LER
I. KÜRESELLEŞME KAVRAMI ve TANIMI
Küreselleşme, son otuz yıla damgasını vuran en popular kavramlardan biridir. Bu kavramın kökenleri, modernizmin dünyayı bütünleştireceğini öngören 19. ve 20. yüzyıl sosyologları ve politik–
coğrafyacılarının çalışmalarında yatmaktadır. Bu kavramın gerçek
anlamda kullanımı ise 1960–1970’li yıllara Wendel Wilkie ve Roma
Kulübü’nün çalışmalarına dayanmaktadır. Bunlar, küreselleşme
kavramını ilk kez, Brettonwood sisteminin çökmesinin ve yeni iletişim teknolojilerindeki gelişmenin hemen ardından kullanmıştır.
Bu dönemde dünyanın ekonomik, sosyal ve politik açılardan artarak
bütünleşmesi ile ülkelerin birbirine daha da bağımlı hale gelmesi
karşında mevcut kavramlar yetersiz kalmıştır. Küreselleşme, bu süreci açıklamak için geliştirilen alternatif kavramlardan biridir1. Diğer
bir ifadeyle, küreselleşme kavramının yaygın bir kabul görmesi, geleneksel kavramların bu yeni süreci ifade etmede yetersiz kalmasından kaynaklanmaktadır2.
Çok yaygın kullanılan ve popüler bir kavram olmasına karşın, küreselleşme bir o kadar da tartışmalıdır3. Ayrıca, küreselleşme görece
olarak yeni, oldukça karmaşık ve henüz tamamlanmamış bir süreçtir.
Bu nedenle tam olarak ne ifade ettiği veya hangi anlama geldiği hususunda bir fikir birliği yoktur. Hâlihazırda, küreselleşmenin itici gücü-
1
2
3
D. Held ve A. McGrew, “The Great Globalization Debate: An Introduction”, (der.) D. Held ve
A. McGrew, The Global Transformations Reader, London: Polity Press, 2003, s. 3.
D R. Petrella, “Globalisation and Internationalization: The Dynamics of Emerging Word Order”,
(der.) R. Boyer ve D. Drache, State and Markets: The Limits of Globalisation, London:
Rutledge Publ., 1996, s. 64.
Robert R. Gilpin, The Challenge of Global Capitalism: The World Economy in the 21st
Century, Princeton: Princeton University Press, 2000, s. 293.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 27
nün neler olduğu ve nereye yöneldiği konusunda tutarlı ve kapsamlı ne bir kavram ne de bir teorik açıklama geliştirilememiştir4. Ayrıca,
küreselleşmenin yol açtığı değişim ve dönüşüm süreçlerini kısa bir tanım içinde veya bir cümlede ifade etmek de imkânsızdır. Bu sürecin,
bazı en açık boyutlardan bir kısmının bir süre sonra önemi kalmayabileceği gibi pek çok yeni nitelik kazanması da mümkündür5. Kısaca
küreselleşmenin mevcut tanımlarının oldukça genel ve eksik olduğunu söylemek mümkündür. Bu, kısmen açıklık, bütünleşme ve bağımlılık gibi farklı kavramlarla ilgili terminolojik karmaşadan, kısmen de
ticaret, sermaye ve doğrudan yabancı yatırmaları birbirine bağlama
konusundaki teorik problemlerden kaynaklanmaktadır6.
Küreselleşmeye yönelik tüm tartışmaları vermek bu çalışmanın
amacı dışında kalmaktadır. Bu nedenle, bu çalışmada küreselleşme
kavramı ile ilgili olarak ekonomik faaliyetlerin ulusal sınırlar ötesine
yayılarak artan sayıda ekonomik mekânı birbirine bağlaması şeklinde bir anlayış ile dünyada ekonomik, sosyal ve politik bütünleşme ve
bağımlılığın arttığı hususundaki genel uzlaşma7 esas alınarak birkaç
yaygın tanım verilecektir.
Her bir yazarın her şeyi açıklamak için kullandığı kendine ait
bir küreselleşme tanımı olduğunu sıkça ifade edilmektedir. Dilip,
küreselleşmenin 100’e yakın tanımının olduğunu belirtmektedir8.
Bu nedenle son derece basit olduğu kadar oldukça karşılık tanımlar
da mevcuttur. Küreselleşmenin ekonomik, politik, sosyal ve kültürel boyutları mevcuttur. Ancak küreselleşmeye yönelik tartışmalarda
4
5
6
7
8
A. S. Bhalla, “Introduction”, (der.) A. S. Bhalla, Globalization, Growth and Marginalization,
Ottawa: IDRC Publ., 1998, s. 1–12.
H. Siebert ve H. Klod, “Towards Global Competition: Catalyst and Constraints”, (der.), OECD,
The Future of Global Economy: Towards a Long Boom, Paris: OECD Publ., 1999, s. 116.
P. Bairoch ve R. Kozul–Wright, Globalization Myths: Some Historical Reflections on
Integration, Industrialization and Growth in the World Economy, Discussion Paper,
No: 113, UNCTAD Publ., 1996, s. 3.
Held ve diğ., “Rethinking Globalization”, (der.) D. Held ve A. McGrew, The Global Transformations Reader, London: Polity Press, 2003, s. 54–60. .
D. K. Dilip, Economic Dimensions of Globalization, Boston: Palgrave–MacMillan Publ.,
2004, s. 6.
28 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
genellikle ekonomik boyut ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle yapılan
tanımlar ve en yoğun tartışmalar genellikle ekonomi ağrılıklıdır. Kimi
yazarlara göre küreselleşme, ulaşım ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelere bağlı olarak iletişim ve ulaşım maliyetlerinin düşmesi sonucunda malların, hizmetlerin ve sermayenin sınırlar ötesi hareketliliğini engelleyen sınırların kaldırılması ve ülkelerin ve dünya halklarının
daha fazla bütünleşmesidir9. Dünyayı “küresel bir köye” dönüştüren
yeni teknoloji ve dijital internet sisteminin yarattığı potansiyel iletişim imkânları, bu teknolojilerin ekonomik faaliyetlerde oynadığı
yeni rol ve kuralsızlaştırma politikaları da küreselleşmenin altyapısını ve itici gücünü oluşturan önemli faktörler arasında sayılmaktadır10. Kimi yazarlara göre ise kürselleşmenin merkezi gücü, ticaretin
serbestleşmesi ve Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulmasıdır11. Bu, çokuluslu şirketlere, tüm dünyada devletleri ve işçileri birbiriyle rekabete zorlayarak dünya ekonomisini yönetme gücü sağlamaktadır. Bu
sürece ivme kazandıran diğer etkenler arasında küresel düzeyde mali
piyasaların gelişmesi, vergi cennetleri denilen “deniz–aşırı” (offshore)
bankacılık sisteminin gelişmesi, kurumsal yatırımcıların gelişip güçlenmesi ve serbest ticaret bölgelerinin yaygınlaşması sayılabilir12.
9
10
11
12
J. E. Stiglitz, Globalization and Its Discontents, New York: WW Norton Publ., 2002, s. 35.
T. Hatzichronoglou, The Globalisation of Industry in the OECD Countries, Paris: OECD
STI Working Papers, No: 2, 1999.
J. E. Dolvik ve L. Torres, Globalization, Work and Labour Standards, Globalisation
Project 2001–2002, Ministry of Foreign Affairs of Finland, Report No: 9, 2002.
R. Gomez, Globalization and Labour Standards: Multilateral Worker Protection in
an Era of Footloose Capital, University of Toronto, Centre for Industrial Relations, Working
Paper No: 4, 1998, s. 3
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 29
Tablo 1: Küreselleşme Kavramı ve Boyutları
Kategori
Ana Unsurlar / Süreçler
1. Finans ve Sermaye
Mülkiyetinin
Küreselleşmesi
Finansal piyasaların kuralsızlaştırılması,
Sermayenin sınırılar ötesi hareketliliği,
şirket evliklerinin ve devralmaların artması,
hissedarlığın küreselleşmesi (başlangıç
aşamalarında).
2. Piyasaların,
Stratejilerin
ve Rekabetin
Küreselleşmesi
Ticari faaliyetlerin küresel düzeyde
bütünleştirilmesi, küresel düzeyde
bütünleştirilmiş faaliyetlerin (Ar–Ge ve
Finans) gelişmesi, K üresel parça ve stratejik
ittifak arayışı.
3. Teknoloji ve Bağlantılı
Ar–Ge ve Bilginin
Küreselleşmesi
Teknoloji Birinci Katalizördür. Bilgi ve
iletişim teknolojilerinin gelişmesi tek bir
işletmenin bünyesinde veya işletmeleri
arasında küresel üretim ağlarının
gelişmesini mümkün kılmaktadır.
Küreselleşme yeni üretim paradigmasının
evrenselleşme sürecidir.
4. Yaşam ve Tüketim
Kalıplarının
Küreselleşmesi veya
Kültürün Küreselleşmesi
Baskın olan yaşam tarzının transfer
edilmesi, Tüketim kalıplarının eşitlenmesi,
5. Düzenleme
Kapasitesinin
ve Yönetişimin
Küreselleşmesi
Ulusal hükümetlerin ve parlamentoların
rolünün azalması, küresel yönetişime
yönelik yeni kural ve kurumları tasarlama
çabaları.
6. Dünyanın Politik
Bütünleşmesi Olarak
Küreselleşme
Merkez güçlerin yönlendirdiği devlet
merkezli dünya milletlerinin, küresel, politik
ve ekonomik sistemle bütünleşme analizi
7. Algılama ve Bilincin
Küreselleşmesi
Tek bir dünyaya dayalı sosyo–kültürel süreç.
Küreselci hareket, dünya vatandaşlığı
Kaynak: R. Petrella, “Globalisation and Internationalisation”, (der.)
R. Boyer ve D. Drache, States Aganist Markets: Limits of Globalistion, London: Routlege Publ. 1996.
30 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Tablo 1’den de görüleceği gibi, Petrella‘ya göre, finansal piyasaların
küreselleşmesi; şirket stratejilerinin küreselleşmesi, teknoloji ve bağlantılı Ar–Ge ve bilginin küreselleşmesi, tüketim kalıplarının dünya çapında
tüketici piyasalarına sahip kültürel ürünlere dönüştürülmesi ve nihayet
ulusal hükümetlerin küresel yönetişim kurallarının dizaynında rollerinin azalması küreselleşmenin temel niteliğini oluşturmaktadır13.
Küreselleşme, coğrafi olarak ekonomik faaliyetlerin ulusal sınırların ötesine yayılması anlamına gelen uluslararalılaşma ve çokulusluluktan farklı bir olgudur14. Uluslararasılaşma yeni bir olgu değildir.
Sadece fonksiyonel olarak uluslararası düzeyde yayılmış üretim faaliyetlerin bütünleştirilmesi oldukça yenidir15. Bu nedenle küreselleşmenin en belirgin sonuçlarından biri, küresel üretim sisteminde üretilen bir ürünün milliyetinin tespit edilebilmesinin adeta imkânsız
hale gelmesidir. Küreselleşme, endüstriyel üretimin ve hizmetlerin
emeğin bol ve ucuz olduğu ülkelere kaydırılmasından başka, uluslararası taşeron kullanımı, lisans kiralama, yatırım ortaklığı, stratejik
ittifak, imtiyaz sözleşmeleri ve üretim–paylaşımı gibi yeni boyutlar
kazanmaktadır16. Bu yeni küresel üretim biçimleri, kısmen çokuluslu şirketlerin faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Çokuluslu şirketler
ve üretim ağları dünya ekonomisini büyük ölçüde kontrol etmektedir.
Bu anlamda küreselleşme, çokuluslu firmaların strateji ve davranışlarının yönlendirdiği makroekonomik bir olgu olarak görülebilir.
Öte yandan, küreselleşme, liberalleşme, kuralsızlaştırma, özelleştirme, üretimin küreselleşmesi ve küresel sermaye piyasalarının
yükselişi gibi birbiriyle bağlantılı ekonomik süreçleri de ifade etmektedir17. Bazı BM kurumları küreselleşmeyi, bilgi, iletişim ve ulaşım
13
14
15
16
17
Petrella, a.g.e., s. 64.
A. e., s. 62–64. & P. Hirst ve G. Thompson, “Globalization, Foreign Direct Investment and International Economic Governance”, Organization, Vol.: 1, No: 2, 1994, s. 299.
S. Lael Brainard, A Simple Theory of Multinational Corporations and Trade with a
Trade–off Between Proximity and Concentration, NBER Working Paper, No: 4269, 1993.
N. Tanaka, G. Vickery, “Perspectives on Globalization”, OECD STI Review, 1993, s. 7–12.
J. Petras ve H. Veltmeyer, Globalization Unmasked, Imperialism in the 21st Century,
London: Zed Books, 2001.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 31
teknolojilerindeki gelişmelere dayalı olarak ülkelerin dünya ticaretinde, doğrudan yabancı yatırımlarda ve sermaye piyasalarında etkileşiminin artması ve ticaret ile sermaye akışının gerek küresel ve gerekse
de ulusal düzeyde liberalleşmesi olarak tanımlamaktadır18. Benzer bir
şekilde, başka yazarlar da ekonomik küreselleşmeyi, teknolojik gelişme ve ekonomik politikaların etkisiyle ekonomik faaliyetler, mal ve
hizmet ticareti, doğrunda yabancı sermaye yatırımlar ve küresel sermaye hareketlerinin kapsamının hızla artması olarak görmektedir19.
Bir başka grup yazar ise, daha çok küresel bütünleşmeler derinliğinin artmasını kuralsızlaştırma ve liberalleşme politikalarına atfetmekte ve çokuluslu şirketleri de küreselleşmenin en önemli itici gücü
olarak görmektedir. Bu bağlamda, günümüz küreselleşmesi, sadece
dev çokuluslu şirketlerin mal ve hizmet üretmesi değil, aynı zamanda sosyal, politik ve kültürel yaşamımızı da derinden etkilemesi nedeniyle “şirket küreselleşmesi” (corporate globalization) olarak tanımlanmaktadır.
Küreselleşme, tartışmalı bir kavram olsa da bazı parametreler
kürselleşmenin ulaştığı düzey hakkında kapsamlı bir değerlendirme
yapma imkânı vermektedir20. Bunlar arasında rekabetin ve üretimin
küreselleşmesi, doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve uluslararası ticaretin artması, girişimcilik ve küçük ve orta ölçekli işletmelerin
ön plan çıkması sayılabilir. Küreselleşmenin, küresel düzeyde üretim,
ticaret, finans ve sermaye akışları analiz edildiğinde, küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik olarak hem çok önemli fırsatlar hem de ciddi
tehditler içerdiği görülmektedir. Bu tehdit ve fırsatların neler olduğunu incelmeden önce küreselleşmenin itici güçleri ve baskın sonuçlarıyla ilgili bir değerlendirme yapılması gereklidir.
18
19
20
UNCTAD, Globalization and Liberalization: Development in the Face of Two Powerful Currents, Report of the Secretary–General of UNCTAD, Ninth Session of the Conference,
Midrand, South Africa, 27 April 1996, (Çevrimiçi): http://www. unctad. org/Templates/Download.asp?docid=1518&lang=1&intItemID=2582, s. 11–15.
W. Kennes, Small Developing Countries and Global Markets: Competing in the Big
League, London: Macmillan Press, 2000.
Hatzichronoglou, a.g.e., s. 7.
32 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
A. Rekabetin Küreselleşmesi ve Yeni Rekabet
Bilgi ve iletişim teknolojilerinde hızlı gelişmelerin kolaylaştırdığı dünya ekonomisinde küreselleşme ve serbestleşme, işletmelerin
gelişimi açısından yeni dinamikler ile birlikte yeni rekabet şartları
dayatmaktadır.21 Bu teknolojiler ve küresel ekonomide yaşanan gelişmelerle birlikte işletmelerin örgütlenmelerinde, üretimin organizasyonunda, pazarlamasında, dağıtımında gerek ulusal ve gerekse küresel düzeyde köklü değişikliklere neden olmaktadır. Bu yeni dinamikler
ve şartlar, bir rekabet birimi olarak optimum işletme ölçeği konseptini
yeniden şekillendirmektedir. İşletmeler, faaliyet gösterdikleri alanda
dikey uzmanlaşma, taşeronluk veya ortaklık gibi oldukça yeni işbirliği ve stratejileri uygulayabilmek için en etkin şeklide yeniden yapılanmaya zorlanmaktadır. Böylece uluslararası düzeyde sektörler arası
ve sektörler bünyesinde rekabetin de niteliği değişmektedir. Rekabetin niteliğinin değişmesi, fiyat/kalite ilişkisini değiştirmekle kalmayıp
işletme düzeyinde yenilik yapma, değişen şartlara ve talebe uyum
sağlama yeteneğini ön plana çıkarmaktadır. Bu bakış açısıyla işletme
düzeyinde rekabet gücü, küresel rekabete dayanabilecek mallar ve
hizmetler üretebilme ve teknolojik yetkinliği yükselme anlamına gelmektedir. İşletmenin yetkinliğini sürdürebilmesi ve rekabetçi kalabilmesi ile iş kolunun rekabetçi ve yenilikçi olması arasında sıkı bir ilişki mevcuttur. Zira sektörün yenilik yaratma ve rekabet gücü ne kadar
fazla ise, işletmeler arası işbirliğine dayalı “bilgi taşması” gibi dışsallıkları kullanan işletmelerin de uyum sağlama ve rekabetçi kalma gücü
de o kadar fazla olacaktır.
Yenilik ve yeniliğe yönelik Ar–Ge maliyetleri, işbirliği ve rekabet ikilemini doğurmaktadır. Ortak bir ürün veya standardın geliştirmesinde
işletmeler, işbirliği yaparken daha sonra nihai ürünün pazarlanması ve
satılması aşamasında bu işletmeler rekabet edebilmektedir. Küresel pazarlarda hâlihazırda faaliyet gösteren işletmeler de dâhil olmak üzere,
tüm dünyada işletmeler artık yeni rekabet biçimine ve şartlarına maruz kalmış durumdadır. Korunmuş ulusal piyasalarda faaliyet gösteren
21
UNCTAD, WIR 1995: Transnational Corporations and Competitiveness, New York:
United Nations Publ., 1995
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 33
işletmeler açısından, liberalleşmenin ulusal piyasaları küresel rekabete maruz bırakmasıyla oyunun kurallarını değiştirmektedir. Ayrıca, bu
yeni küresel ortamda tüketicilerin seçenek imkânları artarken tüketici tercihlerinin çok çeşitli ve değişken hale gelmesi işletmelerin maruz
kaldıkları rekabetin yoğunluğunu daha da arttırmaktadır. Bu anlamda,
rekabetçi olmak son derece etkin dağıtım ağları, hızlı teslimat, teknoloji
üreticileri, rakipler ve tüketici ihtiyaçları hakkında daha derin bilgi sahibi olmayı zorunlu kılmaktadır. Bu değişmelere başarılı bir şekilde uyum
sağlayarak tepki verebilme yeteneği, rekabetçiliğin en önemli öğesi haline gelirken yenilikçi kapasite de gerektirmektedir.
Küreselleşen rekabetin yol açtığı maliyet, performans ve işletme
bünyesinde geliştirilen yeniliğin zamanlaması, kısa sürede yenilik geliştirme ile bu yenilikleri uygulamaya yönelik baskılar ve belirsizlikler,
bu yeni şartlara uygun stratejilerin geliştirmesini zorunlu kılmaktadır22. Bu stratejilerden biri, rakip işletmeler arasında kurulan stratejik
ittifaklardır. Rakip işletmelerin belli konularda işbirliğine gitmelerini
ve güçlerin birleştirmelerini gerektiren bu strateji, bazen farklı ülkelerden iki veya daha çok işletmeyi bir araya getirmektedir. Kimi yazarlara göre stratejik ittifak ve işbirliği, çokuluslu şirketler ve diğer büyük
işletmeler arasında en önemli rekabet biçimi haline gelmiştir23.
Rakip işletmeler arasında olduğu kadar baskın işletme ve taşeronları arasındaki bağlantılar, 1980’li yıllarda en önemli rekabet stratejilerinden biri haline gelmiştir24. Küresel ekonomide büyük pazar üreticilerinin faaliyet gösterdiği ABD, Avrupa ve Japonya’nın oluşturduğu
üç büyük ticaret bloğu bünyesinde işletmeler, yüksek teknoloji sektörlerinde oluşan ittifak ağlarının temel unsurunu oluşturmaktadır.
Bu gelişme özellikle Ar–Ge, bilgi teknolojileri alanlarında ve elektronik
22
23
24
G. Hamel ve C. K. Prahalad, “Do You Really Have a Global Strategy?”, Harvard Business Review, Vol.: 63, No: 4, 1985, s. 141.
M. Y. Yoshino ve U. S. Rangan, Strategic Alliances: An Entrepreneurial Approach to
Globalization, Boston: Harvard Business School Press, 1995.
E. Todeva ve D. Knoke, “Strategic Alliances and Corporate Social Capital”, 2001, (Çevrimiçi):
http://www.soc.umn.edu/~knoke/pages/Todeva&Knoke.pdf
34 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
sektöründe büyük bir hızla devam etmektedir25.
Yoshino ve Rangan’a göre pek çok çokuluslu şirket rakipleriyle
stratejik ittifak kurmuş durumdadır. Bu tip stratejik ortaklık ve ittifaklar özellikle rekabetin çok yoğun olduğu iletişim ve otomotiv endüstrilerinde yaygın olmakla beraber çelik, robotik, biyo–teknoloji,
ilaç ve kimya gibi pek çok sektörde gerçekleşmektedir26. Örneğin, General Motors, Fransa, Almanya, Japonya, İtalya, ABD ve İngiltere’de
çoğu ortaklık olan toplam 29 stratejik ittifak kurmuştur. Bu ortaklıkların yaklaşık yarısı Japonya’da yan sanayi firmalarıyla yedek parça temin etmek veya ortak üretim yapmak üzere oluşturmuştur. Pek
çok Avrupa firmasının da gerek kendi aralarında ve gerekse ABD ve
Japonya firmalarıyla stratejik ittifak kurdukları iyi bilinmektedir27. Bu
tip stratejik ittifaklar tüm dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde giderek
yaygınlaşmaktadır. Bu ittifakların gerçek nedeni sektörler arasında ve
sektör bünyesinde farklılık göstermektedir. Ancak esas amacının rekabet gücünü artırmak, istikrarlı bir endüstride yeniden yapılanma
gerçekleştirmek, yeni bir piyasaya geçiş sağlamak ve yeni bir ticari faaliyet başlatmak gibi bir dizi hedefi olduğu söylenebilir28.
25
26
27
28
D. Ernst ve P. Guerrier, “International Production Networks and Changing Trade Patterns in
East Asia: The Case of the Electronics Industry”, 1997, DRUID Working Paper, No: 97–7, s. 20.
Yoshino ve Rangan, a.g.e., s. 170–179.
J. J. Chanaron, “Evaluating E–Learning within Automotive Small–Medium Suppliers”, International Journal of Automotive Technology and Management, Vol.: 6, No: 1, 2006, s. 125.
Yoshino ve Rangan, a.g.e., s. 176.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 35
Şekil 1: Küresel Rekabetin Temel Elementleri
Kurumsal Rekabet
Yurtiçi
Hükümet
Hükümet
Ürün Rekabeti
İşletmeler
İşletmeler
Emek
Yabancı
Sermaye
Emek
Sermaye
Faktör Fiyat Rekabeti
Kaynak: H. Siebert ve H. Klod, “Towards Global Competition: Catalyst
and Constraints”, (der.) OECD, The Future of Global Economy: Towards
a Long Boom, 1999, s. 118.
Küreselleşmenin rekabet üzerindeki bir diğer etkisi de, rekabetin
işletmeler düzeyinden hükümetleri içine alacak şekilde genişlemesidir. Artık hükümetler potansiyel yatımları ülkelerine çekebilmek için
çok çeşitli yatırım imkânları sunarak rekabet etmektedir. Uluslararası mobil yatırımcılar, ya düşük maliyetleri–gelişmemiş altyapılı veya
yüksek maliyetleri–gelişmiş altyapılı yerlerden birini seçmektedir.
Ancak yüksek maliyetli ve kötü altyapılı yerleri asla seçmemektedirler. Bu tip rekabete, “kurumsal rekabet” denilmektedir29. Tablo 2’de
kurumsal rekabet gösterilmektedir. Genel olarak ifade edilecek olursa,
tüm küresel rekabet türleri toplam refahı artıracaktır. Ürün rekabeti, tüketim seçeneklerini zenginleştirecek ve etkin olmayan ürünleri
piyasadan silinecektir. Faktör fiyat rekabeti de kapasite kullanımını artıracak ve tahsisat hatalarından sakınmaya yardımcı olacaktır.
Nihayet kurumsal rekabette de aşırı ve gereksiz hükümet müdahalelerini ortadan kaldıracaktır.
Bu yeni küresel rekabet ortamında yenilik, kapsamlı teknolojik
değişmeler, işletmelerin yeniden yapılanması, yeni üretim kapasi29
Siebert ve Klod a.g.e., s. 120. & M. Marcussen ve L. B. Kaspersen, (2007) “Globalization and
Institutional Competitiveness”, Regulation and Governance, Vol.: 1, No: 3, s. 189
36 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
tesi yaratma, teknolojik yetkinlik ile kapasite oluşturma ve arttırma
gibi geniş bir dizi süreci ifade etmekle birlikte genel olarak değişimle başa çıkmayı öğrenme süreçlerinde meydana gelen sürekli, fakat
küçük değişimlere işaret etmektedir. Bu anlamda yenilik, işletmelerin,
kendileri için yeni olan mallar ile hizmetlerin üretimini ve tasarımını
yönetmek ve uygulamak için kullandıkları süreçleri ifade etmektedir30. Yenilik tanımının bu şekilde geniş tutulması, işletme düzeyinde gerçekleşen öğrenme sürecini, bu sürecin yerel teknolojik yetkinliğin gelişmesinde ve rekabetçiliğin sağlanmasındaki rolünü ön plana
çıkarmaktadır. Ancak, yenilik ve rekabetçilik, işletmelerin faaliyetleri
arasında sayılmasına rağmen, yurtiçi kurumsal ve sosyal çevrelerin,
ulusal makro–ekonomik politikaların, teşvik sisteminin, vasıflı emek
arzının, yerel tedarik imkânları, yatırımlar ve bağlantı düzeyleri gibi
çok geniş bir dizi dışsal faktöre dayanmaktadır.
Bu nedenle, “yenilik yönetimi” sadece üretimin tüm aşamalarıyla
kesişmemekte işletmenin sınırlarını da hızla genişletmektedir. “Sosyal bir öğrenme süreci olarak yeniliğin organizasyonu, tedarikçiler,
kullanıcılar ve yurtiçi bilim ve teknoloji altyapısıyla karmaşık bir etkileşimi yönetmeyi gerektirmektedir31 ”.
B. Çokuluslu Şirketler ve Doğrudan Yabancı Yatırımlar
Küresel düzeyde ekonomik ve politik ortamı yeniden şekillendiren
küresel ekonomik bütünleşme süreci son çeyrek asırda bütün hızlıyla devam etmektedir32. Ekonomik bütünleşmemenin en önemli itici
gücü çokuluslu şirketler ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıdır.
Son 30 yılda çokuluslu şirketlerin sınır–ötesi faaliyetlerini tüm dünyaya yayarken doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının da miktarı,
içeriği ve sektörel dağılımı köklü değişiklikler geçirmektedir. Küçük ve
30
31
32
D. Ernst, L. Mytelka ve Ganiatsos (der.), Technological Capabilities and Export Success:
Case Studies from Asia, London: Routledge Publ, 1989, s. 123.
L. Mytelka ve D. Ernst, “Catching Up, Keeping Up and Getting Ahead: Korean Industry under
Pressure”, (der.) D. Ernst ve L. Mytelka, Technological Capabilities and Export Success:
Case Studies from Asia, London: Routledge Publ., 1989, s. 230.
J. Kleinert, The Role of Multinational Enterprises in Globalization: An Empirical
Overview, Kiel Working Papers, No: 1069, 2001, s. 3.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 37
orta ölçekli işletmelerin faaliyet gösterdikleri ekonomik ortamın anlaşılması için bu kısımda çokuluslu şirketlerin ve onların faaliyetlerinin
sonucu olan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını, tarihsel süreç
içinde değişimi ve güncel eğilimleri incelenecektir.
1. Çokuluslu Şirketlerin Tarihsel Gelişimi
Küreselleşme sürecinin itici gücü olan çokuluslu şirketlerin varlığı
kapitalizmin doğuşuna kadar gitmektedir. Kökenleri bu kadar eski
olmasına rağmen çokuluslu şirketlerin evrensel olarak kabul görmüş
ortak bir tanımı mevcut değildir. Bununla birlikte, birden fazla ülkede katma değerli faaliyette bulunan veya katma değer sahibi olan ve
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını üstlenen şirketler olarak
tanımlamak mümkünüdür33.
Merkantilizm ve Sömürgecilik dönemlerinde Avrupa piyasalarında kıt olan ipek, baharat, kürk, altın ve gümüş gibi ürün ve hammaddeleri başka ülkelerden temin etmek için oluşturulan Doğu Hindistan
Şirketi, Hudson Bay Şirket gibi şirketler bir dereceye kadar modern
çokuluslu şirketlerin orijini temsil etmektedir. Dünya çapında ticaret
yapan ancak üretim yapmayan bu şirketler çokuluslu şirketlerin gerçek ataları değildir. Bu gün bildiğimiz çokuluslu şirketler 19. yüzyıla
kadar da ortaya çıkmamıştır34.
18.yüzyılın sonlarında gerçekleşen sanayi devrimi, hem ülkelerin hem de şirketlerin ticaret ve sömürgeciliğe bakışlarını dramatik
bir şekilde değiştirmiştir. Bu tarihlerde sanayi kapitalizmi, bir yandan ticari kapitalizmin yerini alırken35 öte yanan üretim süreci ile iş
organizasyonunu da dönüştürmeye başlamıştır. 1830 ve 1870’li yıllarda ulaşım, iletişim ve depolama tekniklerinde meydana gelen gelişmeler ulusal ve uluslararası düzeyde yeni piyasa fırsatları yaratmıştır.
33
34
35
R. Jenkins, Transnational Corporations and Uneven Development. London: Methuen
Publ., 1987, s. 1–2.
J. Dunning, Multinational Enterprises and the Global Economy, London: Addison
Wesley Publ., 1993, s. 120.
J. Cantwell, Technological Innovation and Multinational Corporations, Basil Blackwell,
Oxford, 1989.
38 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Bu şirketleri konumsal ve mekânsal stratejilerini yeniden yapılandırmaya zorlamıştır. Bu dönmede yaşanan bir başka gelişme ise, yönetsel devrimdir. Bu, profesyonel yönetici ve idari kadroların ortaya
çıkmasına yol açmıştır. Bu iki gelişme üretim sürecini dönüşürken
sanayi üretimde patlamaya yol açmıştır. Böylece 1830 ve 1870’li yıllar arasında çokuluslu şirketlerin gelişmesi için gerekli olan altyapı
ortaya çıkmıştır. Pek çok Avrupa ülkesine göre ABD, bu gelişmeleri
yaratma ve istifade etme hususunda en iyi konumdaydı. Nitekim ilk
gerçek çokuluslu şirket, 1867 yılında İskoçya’da bir üretim tesisi kuran
Amerikan şirketi Singer olmuştur. Birinci Dünya savaşına kadar olan
süre içinde çok sayıda Amerikan firması, Avrupa ve Latin Amerika
da yatırmalar yapmıştır36. Ancak İngiltere dünyanın en çok yurtdışı
yatırımları olan ülke olma özelliğini korumuştur37.
1919 ve 1939 yılları arasında imalat sektöründe küresel yatırımlar,
Amerikan çokuluslu şirketlerin oluşturdukları ağlar sayesinde, çok
artmıştır. Savaş yılları çokuluslu şirketleri etkilemiş ve Avrupalı çokuluslu şirketlerin büyük bir kısmı ülkelerin sınırlarının ve rejimlerinin
değişmesi nedeniyle pek çok ülkeden yatırımlarını kısmen veya tamamen çekmek zorunda kalmıştır. Bu dönemde etkilenmeyen tek ülke,
en önemli yatırım kaynağı olan Amerika olmuştur. Ancak Amerika’da
1929’da sermaye piyasaların çöküşünden çok etkilenmiştir38.
1930’larda Amerikan yatırımların çoğu gelişmiş Avrupa ülkelerine yönelirken, İngiliz yatırımları Latin Amerika’ya, özellikle demir
yollarına, Alman yatırımları da İskandinav ülkelerine yönelmiştir.
Bu yatırımlar özellikle yeni piyasalar temin etmeye yöneliktir. “Piyasa arayan” yatırım olarak isimlendirilir. Yine bu dönemde, çok miktarda yatırım gelişen ülkelerde petrol, demir olmayan metal ve fosfat gibi yeni hammadde kaynaklarına yönelmiştir. Bu tip yatırımlar,
“hammadde/kaynak arayan yatırım” olarak isimlendirilmektedir.
Bu dönemin bir diğer özelliği de, yatırımların az bir kısmının hizmet
36
37
38
Dunning, Multinational Enterprises and the Global Economy, a.g.e., s. 120.
P. Dicken, Global Shift: Reshaping the Global Economic Map in the 21st Century, London:
Sage Publ., 1992, s. 186.
Dunning, Multinational Enterprises and the Global Economy, a.g.e., s. 119.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 39
sektörüne yönelmesidir39 . Bu dönmede çokuluslu şirketler uluslararası piyasalara öncelikle ürettikleri malları satmak ve sonra da bu
pazarlarda üretim yapmak amacıyla yatırım yapmıştır. Yatırımlarını
mallarını üretmek ve satmak amacıyla yapan şirketlerin öncelikli hedefi ürünlerine yönelecek talep ve satın alma gücünün mevcut olmasıdır. Bu nedenle bu tip yatırımlar kural olarak önce zengin ülkelere
yönelmiştir. Çokuluslu şirketlerin gerek hammadde ve gerekse piyasa
hedefleri, Vernon’un ürünün hayat seyri teorisine dayalı geleneksel
uluslararası işbölümünün bir ifadesidir. Bu işbölümüne göre, sadece
gelişmiş ülkeler sanayi malları üretmektedir. Buna karşın gelişen ülkeler ise tarım ürünleri ve hammadde üretimi yaparak teknoloji ürünleri ile mübadele etmektedir40.
İkinci Dünya Savaşı sonrası dönem, her türlü ticaret ve yatırımın
kesintisiz sürdüğü ve yayıldığı bir dönemdir. Küresel kapitalizmin
doğuşuna ve olgunlaşmasına tanıklık eden bu dönem, iki aşamadan
oluşmaktadır. Bu aşamalardan ilki, 1945–1960 dönemidir. Bu dönemde yatırımların 2/3’sini Amerikan çokuluslu şirketlerinin gerçekleştirmiştir. Küresel yatırımlar ve üretim mütevazı artışlar kaydetmiştir.
Önceki dönemlerin aksine, yatırımlar ağırlıklı olarak gelişmiş ülkelere ve imalat sektörüne yapılmıştır. 1930 ve 40’lı yıllarda yapılan yatırmaların yaklaşık 2/3’si gelişen ülkelere yönelmişken, 1960 yılında bu
oran 1/3’e düşmüştür. Ayrıca, Amerikan ve İngiliz yatırımların % 35’i
de imalat sektörüne yönelmiştir. Bu, doğrudan yabancı yatırımların
niteliğinin değiştiği ve yatırımların, gümrük ve diğer ticari engelleri aşmayı amaçlayan “piyasa arayan” yatırıma dönüştüğünü göstermektedir.
2. Küreselleşmenin İtici Gücü: Çokuluslu Şirketler
1960 sonrası çokuluslu şirketlerin faaliyetlerinin üçüncü aşaması ve küresel üretim dönemi olarak tanımlanmaktadır. Bu dönemde,
çokuluslu şirketlerin yatırım stratejilerinde, yeni bir uluslararası
39
40
A. e., s. 124.
E. J. Malecki, Technology and Economic Development: Dynamics of Local, Regional
and National Competitiveness, Second Edition, Essex: Addison Wesley, 1997, s. 191.
40 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
işbölümüne bağlı olarak köklü değişikler meydana gelmiş ve doğrundan yabancı sermaye yatırımların yönü ve akışı karmaşık bir nitelik
kazanmıştır41. Bu dönemin en temel özelliklerinden biri, doğal kaynaklara ve madenlere yapılan yatırımların toplam yatırımlar içindeki
payının % 10’a kadar gerilemesidir42. Diğer bir ifadeyle, çokuluslu şirketlerin faaliyetlerinin, büyük bir kısmı imalat ve hizmet sektörü faaliyetlerine kaymıştır. Gelişen ülkelerin de kendi çokuluslu şirketlerini
geliştirmiş olmaları bu dönemin bir başka özelliğidir.
Bu yeni dönemde özellikle imalat sektöründe faaliyet gösteren
çokuluslu şirketler, üretimlerini yeni uluslararası işbölümü temelinde dikey olarak parçalayarak gerçekleştirme yoluna gittikleri dikkat
çekmektedir Bu yeni uluslararası iş bölümüne göre, gelişen ülkeler
sadece hammadde ve tarım ürünleri değil imalat malları da üreterek
gelişmiş ülkelere ihraç etmektedir. Bu çerçevede çokuluslu şirketlerin yüksek ücretler ve sosyal maliyetler nedeniyle gelişmiş ülkelerde
rekabetçi bir şekilde üretemedikleri sanayi ve hizmet üretimlerini,
iletişim ve ulaşım teknolojilerinin yardımıyla unsurlarına ayırarak,
emeğin bol ve ucuz olduğu gelişen ülkelere kaydırdıkları gözlenmektedir. Bu yeni yatırım biçimi, ya bir malın üretiminin tamamının ya
da yapılan işin bir kısmının gelişen ülkelere taşınması veya bu ülkelerin işletmeleriyle taşeronluk ilişkisi şeklinde gerçekleşmektedir.
Günümüzde çokuluslu şirketler dünya ekonomisinin en etkin aktörlerdir. 20. yüzyılın son 15 yılında doğrudan yabancı sermaye yatırımların artış hızı hem ticaret hem gelirden daha yüksek olmuştur.
Bu durum, bir önceki 15 yıl olan 1970–1985 yılları arasında yaklaşık
aynı oranda artan gelir, ticaret ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile mukayese edildiğinde, çokuluslu şirketlerin 1980 sonrası dünya
ekonomisinde küreselleşme dalgasını harekete geçiren en önemli itici
güçlerden biri yapmaktadır43.
41
42
43
Dunning, Multinational Enterprises and the Global Economy, a.g.e., s. 117.
UNCTAD, WIR 1995…, a.g.e., s. 10.
F. Sachwald, Impact of Changing Production Location on Foreign Direct Investment, Tokyo Club Foundation for Global Studies, 2005, (Çevrimiçi): http://www. tcf. or. jp/
data/20051121–22_Frederique_Sachwald. pdf, s. 4.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 41
Dünya ticaretinin büyük bir kısmını şirketler–arası–ticaret ve yabancı şubelerle yapılan şirket–içi–ticaret oluşturmaktadır. Bunlar,
çoğu kez küresel ticaret akımından daha fazladır. 1980’li ve 1990’lı yıllarda doğrudan yabancı sermaye yatırımları, ağrılıklı olarak gelişmiş
ülkelerden kaynaklanmış ve gelişmiş ülkelere yönelmiştir44. Bu haliyle küreselleşme, tüm dünyadan ziyade ağırlıklı olarak üç ticaret bloğunu kapsamıştır. Son dönmelerde çok sayıda gelişen ülke ve geçiş ekonomileri de artan bir şekilde küresel mübadele akımına katılmıştır.
2005 yılı itibariyle dünyada 77.000 çokuluslu şirket ve en az
770.000 bin şubesi mevcuttur. Çokuluslu şirketlerin büyük bir kısmının merkezi gelişmiş ülkelerde olmakla birlikte yaklaşık 20.000 civarında çokuluslu şirketin merkezi, gelişen ülkelerdir. Tablodan 2’den
izleneceği gibi, küresel düzeyde içe yönelik doğrudan yabancı sermaye akımı, 1982 yılında, 59 milyar dolarken 1990 yılında 209 milyar dolara ulaşmıştır. 2000 yılında ise 1, 489.8 milyar dolarla tarihsel bir rekor kırmıştır. Ancak sonraki üç yıl gerileyerek 558 milyar dolara kadar
düşmüştür. 2004 yılından sonra tekrar artmaya başmış 2004’de 648
milyar dolar ve 2005 yılında ise 916 milyar dolara olmuştur. Dış akımların da bezer bir seyir takip ettiği Tablo’2 görülmektedir. 1982 yılından 796 milyar dolar olan doğrudan yabancı sermaye yatırım stokları 1990 yılında 1.789 milyar dolara, 2000 yılında 5.083 milyar dolara
yükselmiş ve nihayet 2005 yılında da 10,671 milyar doları bulmuş durumdadır. Bir ekonomi dergisinin yaptığı tahminlere göre, küresel
doğrudan yabancı sermaye stokları 2010 yılında 16.560 milyar doları
bulacaktır. Öte yandan, Tablo 2’den de görüldüğü gibi, küresel düzeyde çokuluslu şirketlerin şubelerinin sayısı 2005’yılında 770.000’ni bulurken, bu şubelerde yapılan üretimin toplamı 4.517 milyar doları, yapılan ihracat 4.214 milyar doları, şubelerin toplam mal varlığı 45.564
milyar doları bulmuştur. Bu şubelerin sağladığı doğrudan istihdam
ise, 1982’de 19 milyon 1990’da, 24 milyon, 2000’de 45 milyon ve 2005
yılında ise 60 milyona yükselmiştir.
44
B. G. Narvetti ve A. Venablee, Multinational Firms in the Global Economy, Boston:
Princeton University Press, 2004.
42 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
209
242
59
28
796
590
DYY (İçe Dönük)
DYY (Dışa Dönük)
DYY (İçe Dönük
Stoklar)
DYY (Dışa Dönük
Stoklar)
Şirket Birleşme ve
Satın Almalar
594
717
Y. Şubelerin Toplam
Üretimi
Y. Şubelerden
Yapılan İhracat
9
Patent ve KnowHow Ödemeleri
2,246
2,285
Toplam Sabit Sermaye Oluşumu
Mal ve Faktör Olmayan Hizmet İhracatı
22,588
11,737
GSH (Cari Fiyatlarla)
4,260
30
4,841
24,197
19,232
Y. Şubelerde
İstihdam (bin)
5,759
1,959
Y. Şubelerin Toplam
Malvarlığı
1191
1,423
151
5660
2717
Y. Şubelerin Satışları
1758
1789
1990
1982
Tipi
5,848
77
6,088
28,264
-
7,091
-
1,363
5933
141
2811
2866
339
327
1995
7,036
66
6,466
31,895
45,587
21,102
3,572
3,167
15,680
1144
6,471
5,803
-
1489,8
2000
7,430
73
6,680
31,900
53,581
24,952
2,600
3,495
18,517
601
6,582
6846
621
735
2001
7,838
72
6,422
32,227
53,094
26,543
3,437
3,437
17,685
370
6,866
7,123
647
651
2002
9,228
93
7,294
36,163
54,170
30,362
3,077
3,706
17,850
297
8,197
8,245
561
558
2003
11,069
98
8,700
40,671
57,394
42,807
3,911
4,283
18,677
381
9,732
8,902
730
648
2004
12,641
91
9,420
44,674
62,095
45,564
4214
4,517
22,171
716
10,671
10,129
778
916
2005
Tablo 2: Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (Milyar Dolar)
Kaynak: Değişik yıllara ait UNCTAD World İnvestment Report’lardan
yazar tarafından derlenmiştir.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 43
220,4
210,3
3,4
124,9
25,1
166,4
8,4
65,2
92,9
92,4
3,1
58,5
40,7
3,4
27,4
0,5
7,8
2,2
5,6
548,1
Avrupa
Avrupa Birliği
Japonya
ABD
Diğer Gelişmiş Ülkeler
Gelişen Ülkeler
Afrika
Latin Amerika
Asya ve Okyanusya
Asya
Batı Asya
Doğu Asya
Çin
Güney Asya
Güney Doğu Asya
Okyanusya
Doğu Avrupa ve BDT
Güney-Doğu Avrupa
BDT
Dünya Toplam
1.409,6
721,6
696,1
8,3
314
89,7
266,8
9,6
109,0
148,3
148,0
3,5
116,3
40,7
4,7
23,5
0,3
9,1
3,6
5,4
1,1337
2000
2001
832,2
393,1
382,0
6,2
159,5
40,4
221,4
19,9
89,4
112,2
112,0
7,2
78,8
46,9
6,4
19,6
0,1
11,5
4,2
7,3
599,3
617,7
393,1
307,1
9,2
74,5
43,4
163,6
13,0
54,3
96,2
96,1
6,0
67,4
52,7
7,0
15,8
0,1
12,9
3,9
9,0
441,2
2002
557,9
274,1
253,7
6,3
53,1
25,0
175,1
18,5
46,1
110,5
110,1
12,3
72,2
53,5
5,7
19,9
0,4
24,2
8,5
15,7
358,5
2003
710,8
217,7
213,7
7,8
122,4
48,3
275,0
17,2
100,5
157,3
156,6
18,6
105,1
60,6
7,3
25,7
0,7
39,6
13,3
26,3
396,1
2004
44 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Gelişmiş Ülkeler
Gelişen Ülkeler
Güney Doğu Avrupa ve BDT
68,2
30,4
1,4
80,4
18,9
0,6
72,0
26,6
1,4
71,4
26,5
2,1
64,3
31,4
4,3
55,7
38,7
5,6
Küresel Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı Akımlarının Oransal Dağılımı
373,9
Gelişmiş Ülkeler
59,2
36,5
4,3
916,3
433,6
421,9
2,8
99,4
6,5
334,3
30,7
103,7
200,0
199,6
34,5
118,2
72,4
9,8
37,1
0,4
39,7
12,4
27,2
542,3
2005
Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları İçe Yönelik Akım
1994-99
Bölge ve Ülke
Tablo 3: Doğrudan Yabancı Yatırımların Bölgelere ve Bazı
Seçilmiş Ülkelere Göre Dağılımı, 1994–2005 (Milyon Dolar)
Kaynak: UNCTAD, World Investment Report 2006: FDI from Developing and Transition Economies, Annex Table B. 1 ve FDI/TNC database,
Paris: UNCTAD Publ., 2006.
486,6
326,5
304,2
22,8
114,3
22,9
64,9
2,5
18,9
43,2
43,5
0,4
32,3
2,2
0,1
10,7
0,0
1,6
0,1
1,5
553,1
Gelişmiş Ülkeler
Avrupa
Avrupa Birliği
Japonya
ABD
Diğer Gelişmiş Ülkeler
Gelişen Ülkeler
Afrika
Latin Amerika
Asya ve Okyanusya
Asya
Batı Asya
Doğu Asya
Çin
Güney Asya
Güney Doğu Asya
Okyanusya
Doğu Avrupa ve BDT
Güney-Doğu Avrupa
BDT
Dünya Toplam
2000
1.244,5
871,4
813,1
31,6
142,6
51,9
143,8
1,5
60,0
82,2
82,2
1,5
72,0
0,9
0,5
8,2
0,0
3,2
3,2
1.097,5
2001
764,2
474,0
435,4
38,3
124,6
47,6
76,7
2,7
32,2
47,2
47,1
1,2
26,1
6,9
1,4
20,8
0,1
2,7
0,1
2,5
684,8
2002
539,5
281,7
265,8
32,3
134,9
36,2
49,7
0,3
14,7
34,7
34,7
0,9
27,6
2,5
1,7
4,6
0,0
4,7
0,6
4,2
485,1
562,1
281,7
265,8
28,8
129,4
39,3
35,6
1,2
15,4
19,0
19,0
-2,2
14,4
-0,2
1,4
5,4
0,0
10,7
0,2
10,6
514,8
2003
2004
813,1
368,0
334,9
32,0
222,4
64,9
112,8
1,9
27,5
83,4
83,4
7,4
59,2
1,8
2,1
14,7
0,0
14,0
0,2
13,8
686,3
Gelişmiş Ülkeler
Gelişen Ülkeler
Güney Doğu Avrupa ve BDT
88,0
11,7
0,3
88,2
11,6
0,3
89,6
10,6
0,4
89,9
9,2
0,9
91,7
6,3
1,9
91,7
13,9
1,7
Küresel Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı Akımlarının Oransal Dağılımı
1994-99
Bölge ve Ülke
83,0
15,1
1,9
778,7
618,8
554,8
45,8
-12,7
-5,7
117,5
1,1
32,8
83,6
83,6
15,9
54,2
11,3
1,5
12,0
0,0
15,1
0,5
14,6
646,2
2005
Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Dışa Yönelik Akım
Tablo 4: Doğrudan Yabancı Yatırımların Bölgelere
ve Bazı Seçilmiş Ülkelere Göre Dağılımı, 1994–2005
(Milyar Dolar ve Oran)
Kaynak: UNCTAD, World Investment Report 2006: FDI from Developing and Transition Economies, Annex Table B. 1 ve FDI/TNC database,
Paris: UNCTAD Publ., 2006.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 45
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının coğrafi olarak dağılımına bakıldığında, (Tablo 3 ve 4) bunların ağırlıklı olarak büyük pazarların bulunduğu gelişmiş ülkelere yapıldığı görülmektedir. Ancak
gelişmiş ülkelerin bu konumlarının erozyona uğradığı ve gelişen ülkelerin de son dönemlerde aldığı payın artığı gözlenmektedir. 1980’li
yıllarda gelişmiş ülkelerin içe dönük doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından aldıkları pay % 82 civarındayken, 1999’da % 76’ya gerilemiş ve nihayet 2005 yılında % 59,9’a düşmüştür. Bu da doğrudan yabancı sermaye yatırımların ve dolayısıyla da üretimin artarak gelişen
ülkelere kaydığı anlamına gelmektedir. Buna karşın, dışa yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırım akımında gelişmiş ülkelerin baskın
konumu önemli ölçüde devam etmektedir. 1990 yılından % 83 olan
gelişmiş ülkelerin payı 2005 yılından % 83’e gerilemiştir45. Bu da çokuluslu şirketlerin büyük bir çoğunluğunun, köken ülkesinin hala gelişmiş ülkeler olduğunu göstermekle birlikte gelişmiş ülkelerin de artık
kendi çokuluslu şirketlerini geliştirdikleri anlamına gelmektedir. Gelişen ülkeler arasında yatırımlar büyük ölçüde güney ve doğu Asya’ya
yönelmektedir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları alan bir diğer
bölge de Latin Amerika’dır. Nitekim gelişen ülkelere 2005 yılından
yapılan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının % 47’si Güney ve
Doğu Asya’ya, % 30’u Latin Amerika’ya % 11’i Güney ve Doğu Avrupa
ile birlikte Bağımsız Devletler Topluluğu’na yönelmektedir.
İçe Yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının sektörel
bileşiminde, dünyadaki genel trende uygun bir şekilde imalat sektöründen hizmet sektörüne doğru bir kayma yaşanmaktadır. Şekil
3’den izlenebileceği gibi, dünya genelinde 1990 yılından toplam yatırımların % 49 hizmet, % 42’si imalat ve % 9’u tarım ve hammadde
sektörüne yapılmıştır. Takip eden yıllarda önemli değişiklikler meydan gelmiştir. 2002’de bu oranlarda sırasıyla % 60 hizmet, % 34 imalat ve % 6 tarım ve hammadde sektörleri şeklinde değişmiştir. İmalat
ve tarım sektörlerinin payları düşerken hizmet sektörü yükselmiştir.
Gelişmiş ülkeler açısından bakıldığında, bu oranlar dünya ortalamasına
45
UNCTAD, World Investment Report 2006: FDI from Developing and Transition Economies, Annex Table B. 1 ve FDI/TNC database, Paris: UNCTAD Publ., 2006.
46 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
oldukça yakındır. Örneğin, 2002’de gelişmiş ülkelerde yabancı sermaye yatırımlarının % 62’si hizmet sektöründe, % 32’si imalat sektöründe
ve % 6’sı tarım ve madencilik sektörlerinde bulunmaktadır.
Şekil 2: İçe Yönelik Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırım
Stoklarının Sektörel Dağılımı, 1990–2002
Kaynak: UNCTAD, World Investment Report 2004: The Shift Towards
Services, Paris: UNCTAD Publ., 2005.
Gelişmekte olan ülkelerdeyse 1990’da yatırımların % 47’si hizmet,
% 46’si imalat ve % 7’si tarım ve maden sektörlerdeydi. 2002’de ise bu
oranların önemli ölçüde değiştiği dikkati çekmektedir. Hizmet sektörü genişlemeye devam ederek toplam yatırımların % 5’ini oluştururken imalat sektörünün payı % 38’e gerilemiş ve tarım ve maden sektörlerin payı ise sabit kalmıştır. Bu, imalat üretiminin gelişen ülkelere
kayması ile bir çelişki oluşturmamaktadır. Bu durumun gerçek nedeni son yıllarda gelişen ülkelere yapılan yatırımların önemli bir kısmının elektrik, doğal gaz ve su şebekeleri, iletişim ve ticari hizmetler gibi
hizmet üreten endüstrilere yapılmış olmasıdır. Dünya yatırım raporuna göre, 1990 ile 2002 yılları arasında elektrik santralleri ve dağıtım şebekelerine yapılan yatırımlar14 kat artarken telekomünikasyon
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 47
sektörüne yapılan yatırımlar 16 kat artmıştır46. Bunlardan başka, son
20 yılda doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının coğrafi dağılımında çok önemli değişiklikler yaşanmıştır. Bu değişikliklerden ilki, dünya çapında doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından en büyük payı
alan ülke olarak Çin’in yükselişidir. 1990’larda, gelişen ülkelerin doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından aldığı payın artışının en önemli göstergesi Çin’in aldığı payın artışıdır. Çin hariç tutulduğunda, gelişen ülkelerin doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından aldığı payda
önemli bir düşüşten söz etmek kaçınılmaz olmaktadır. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları bölgesel olarak incelendiğinde, Güneydoğu
Asya ve Doğu Asya’nın yeni sanayileşen ekonomilerinin, Latin Amerika ülkelerine göre, bu yatırımları çekmede ve sürdürülebilir kalkınma
sürecine dâhil etmede daha başarılı oldukları görülmektedir. Aynı şekilde, 1990’larda Batı Avrupa’nın da (Özellikle Fransa ve İspanya), ABD
ve Kanada’ya rağmen doğrudan yabancı sermaye yatırımları çekmede daha başarılı olduğu anlaşılmaktadır. 2000’lerde Doğu Avrupa ülkeleri (Özellikle Çek Cumhuriyeti Macaristan ve Polonya) (Afrika ülkeleri bu tür yatırımlar için marjinal değer taşımaya devam ederken)
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını çekmede oldukça başarılı oldukları görülmüştür.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının coğrafi dağılımındaki
önemli değişikliklerden bir diğeri ise, bu yatırımların ev sahibi ülkelerin yatırım kalıplarını değiştirmesidir. Doğrudan yabancı sermaye
yatırımların hızı ile ülkelerin yurt–içi yatırımlarının hızı karşılaştırıldığında; Fransa, Kanada, Güney ve Doğu Asya’ya (özellikle Çine) yapılan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında yurt–içi yatırımlara
göre daha hızlı bir artış mevcutken Batı Asya ve Afrika’nın büyük bir
bölümünde artış hızının yavaşladığı görülmektedir. 1990’larda şirketler arası bölgesel ve küresel rekabet ulusal rekabetin yerini almaya başlamıştır. Bu, ekonomik liberalleşme, kuralsızlaştırma, bölgesel
ekonomik bütünleşmeler ile iletişim maliyetlerinin düşmesine bağlı
46
P. Nunnenkamp, Foreign Direct Investment in Developing Countries: What Policymakers Should Not Do and What Economists Don’t Know, Kiel Discussion Papers, No:
380, 2001.
48 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
olarak gerçekleşen şirketlerin küresel düzeyde yeniden yapılanmasının yol açtığı bir sonuçtur. Bu sonuç çerçevesinde kaynaklara, piyasalara ve diğer ülkelere özgü spesifik bilgilere erişim ayrıcalığını
sağlayan geleneksel şirket anlayışı, çokuluslulukla mukayese edildiğinde, daha az önemli hale gelmektedir.
Küresel düzeyde içe yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırım
stoklarına bakıldığında, 1980 yılında gelişmiş ülkeler toplam doğrudan yabancı sermaye yatırım stokunun % 76’sına sahipken, bu oran
1990’da % 71’e, 1995’de % 68’e, 2000’de % 64.8’e, 2002’de 64.5’e, 2005’de
‘yılında ise % 64.2’ye düşmüştür. Öte yandan dışa yönelik doğrudan
yabancı sermaye yatırımları stoklarında gelişmiş ülkelerin baskın konumu devam etmekle birlikte, gelişen ülkelerin de paylarını arttırdıkları dikkat çekmektedir. Nitekim 1990’da % 91,6 olan gelişmiş ülkelerin
payı, 2000’de % 86’ya gerilemiş 2005’de de % 86, 8’le bu oran muhafaza edilmiştir47.
3. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırmaları ve Şirket Birleşmeleri
Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, farklı çevrimlerle farklı bölgelere ve ülkeler yönelik dalgalar şeklinde gerçekleşmektedir48. Gelişmiş
ülkelerde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını 1980’li yıllarda şirket birleşme ve satın alma dalgaları yönlendirmiştir. Son yıllarda ise,
gelişmiş ülkelerde faiz oranlarının düşük olması ve karların artması,
şirket birleşme ve satın almaların en önemli kaynağı olmuştur. Uzun
yıllar şirket birleşme ve satın almaları, daha çok gelişmiş ülke şirketlerinin kendi aralarındaki işlemlerinden kaynaklanmıştır. Ancak gelişen
ülkelerde, 2004 yılında % 36’lık artış görülmüş ve 55 milyar dolarlık
işlem gerçekleşmiştir. Gelişen ülkeler arasında şirket bileşme ve satın almalarında Çin ve Hindistan favori ülkeler olarak dikkat çekmektedir. Buna göre, 2004 yılında Çin’de 6.8 milyar dolar ve Hindistan’da
1.8 milyar dolarlık şirket birleşmesi ve satın alması gerçekleşmiştir49.
47
48
49
UNCTAD, World Investment Report 2006…, a.g.e., s. 303.
Kleinert, The Role of Multinational Enterprises in Globalization…, a.g.e.
UNCTAD, WIR 2005: Transnational Corporations and the Internationalization of
Reseach and Development (Overview), New York ve Geneva: UN Publ., 2005.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 49
Son yıllarda artan şirket birleşme ve satın almaların da bölgesel ağırlıklı olduğu dikkat çekmektedir50. Şirket birleşmelerin önemli bir kısmı gelişmiş ülkelerde gerçekleşmektedir. Sektörel açıdan bakıldığında, bu konuda
hizmet sektörünün baskın olduğu görülmektedir. Nitekim şirket birleşme
ve satın almaların yaklaşık 2/3 hizmet sektöründe gerçekleşmektedir
Tablo 5: Şirket Birleşmeleri ve Satın Alımları: Sayısı ve Değeri
(Milyar $, 1987–2004)
Satın Alma ve Birleşme Sayısı
YIL
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
Satın Alma ve Birleşme
Değeri
Sayısı
Toplam İçindeki
Payı (Sayı)
(Milyar
$)
Toplam İçindeki
Payı (%)
14
22
26
33
7
10
14
24
36
43
64
86
114
175
113
81
56
75
141
1.6
1.5
1.2
1.3
0.2
0.4
0.5
0.7
0.8
0.9
1.3
1.5
1.6
2.2
1.9
1.8
1.2
1.5
2.3
30.0
49.6
59.5
60.9
20.4
21.3
23.5
50.9
80.4
94.0
129.2
329.7
522.0
866.2
378.1
213.9
141.1
199.8
454.2
40.3
42.9
42.4
40.4
25.2
26.8
28.3
40.1
43.1
41.4
42.4
62.0
68.1
75.7
63.7
57.8
47.5
52.5
63.4
Kaynak: UNCTAD, WIR 2000: Cross–border and Development,
New York ve Geneva: UN Publ., 2000.& UNCTAD, WIR 2006, New York
ve Geneva: UN Publ., 2006.
50
UNCTAD, WIR 2000: Cross–border and Development, New York ve Geneva: UN Publ.,2000.
50 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
1990’larda, hızla artan sayıda şirket birleşme ve satın almaları operasyonlarının karakterize ettiği yeni bir endüstriyel yeniden yapılanma dalgası başlamıştır51. 1990 ile 2000 yılları arasında dünya çapında hızla artarak
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının baskın unsuru olarak yeni yatırımların yerini almıştır. 2000 yılında, şirket birleşme ve satın almaların
doğrudan yabancı sermaye yatırımları içindeki oranı % 85’e ulaşmış ancak takip eden yıllarda görece olarak gerilemiştir52. Bu oran gelişen ülkelerde 1980’nin sonlarında sıfırdan başlamış, 1990’nın sonlarında nerdeyse
yarısına ulaşmıştır. Şirket birleşme ve satın–alma faaliyeti esas olarak sınırlı bir grup gelişmiş ülkede yoğunlaşmış bulunmaktadır. Sadece AB–15
ve ABD nerdeyse tüm alıcı şirketlerin köken ülkesi olduğu gibi; bu ülkeler,
şirket birleşme ve satın almaları büyük bir çoğunluğunu da çekmişlerdir.
1990’dan 2003’e kadar olan tüm şirket birleşme ve satın almaların % 61’i bu
iki bölgede gerçeklemiştir. AB sadece % 40 almış durumdadır.
Grafik 1: Dönemlere Göre Şirket Birleşme ve Satın Alımları
60,00
50,00
90-93
00-03
40,00
30,00
20,00
10,00
Afrika
Asya
G. Amerika
Orta Doğu
Okyanusya
Kuzey Amerika
AB Dışı Avrupa
AB 15
0,00
Kaynak: UNCTAD, WIR 2000: Cross–Border and Development, New
York ve Geneva: UN Publ., 2000.
51
52
O. Betrand, Mucheilli J. L. ve H., Zitouna, Location Choices of Multinational Firms: The
Case of Mergers and Acquisitions, Paris: University of Paris I, Mimeo Publ., 2003.
UNCTAD, World Investment Report 2003: FDI Policies for Development: National
and International Perspectives, New York ve Geneva: UN Publ., 2003.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 51
Bununla birlikte 2000’li yıllardan itibaren, AB–15 ve ABD şirketlerine yönelik Şirket birleşme ve satın–alma talebi önemli ölçüde azalırken diğer bölgelerin şirketlerine olan talep yükselmiştir. Bunun
nedeni, kısmen elverişli olmayan ekonomik şartlar ve hisselerin değerlerinin düşmesidir. Ancak daha önemli bir neden, firmaları daha
rekabetçi olamaya ve üretken kaynaklarını daha etkin bir şekilde tahsis etmeye zorlayan artan uluslararası rekabettir.
İşletmeler, yeni piyasalara girmek, rekabet üstünlüklerinin yurt
dışına yaymak, üretim süreçlerinin küresel ölçekte yeniden yapılandırarak ölçek ve alan ekonomilerini gerçekleştirmek maksadıyla şirket birleşme ve satın alma girişiminde bulunmaktadır. Bu işletmeler, maliyet üstünlükleri ve yeni piyasa imkânları daha fazla olduğu
için artık yatırımlarını Asya ve Doğu Avrupa ülkelerine yapmaktadır.
Asya ve Doğu Avrupa ülkeleri 2000’li yıllarda dünyanın 4.en çok tercih edilen şirket birleşme ve satın almalarının hedeflerinden biri haline gelmiştir. Nitekim Grafik 1’den görüleceği gibi, bu dönemde Doğu
Avrupa’nın payı 1990–1993 döneminden % 7’ iken 2000–2003 döneminde % 17’ye çıkmıştır.
C. Uluslararası Ticaret ve Değişen Ticaret Kalıpları
Küreselleşmenin bir başka ifadesi de uluslararası ticaret hacminin
artması ve kalıplarının değişmesidir. Son 50 yılda ticaretin serbestleştirmesi, iletişim ve ulaşım teknolojilerinde gelişmeler, uluslararası
mal ve hizmet ticaretinin hacmini artırdığı gibi yapısını ve içeriğini
de esaslı bir şekilde dönüştürmüştür.
GATT’ın kurulduğu 1947’den beri ticaretin serbestleştirilmesine
yönelik “raunt” olarak isimlendirilen görüşmeler sürmektedir. 1995
yılında Dünya Ticaret Örgütünün, GATT’ın yerine kurulması, ticaretin serbestleştirilmesi yönünde önemli bir kilometre taşıdır. Dünya
Ticaret Örgütü sonrası gelişmeleri incelemeden önce kısa bir tarihsel
bakış, küreselleşme ve ticaret arasındaki ilişkinin daha iyi kavranması
açısından önemlidir.
Tarihsel olarak bakıldığında, farklı küreselleşme dalgaları boyunca
uluslararası ticaretin hacmi, yapısı ve kalıpları da değişmiştir. İlk küreselleşme dalgası 1870 ile 1914 tarihleri arası döneme denk gelmektedir.
52 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Diğer bir ifade ile 19.yüzyılın sonu ile Birinci Dünya Savaşı arası dönemde dünya ekonomisi, mal, sermaye ve işgücünün hareketliliği sayesinde ileri düzeyde bütünleşmiştir. Bu bütünleşme, bugün olduğu
gibi, büyük ölçüde ulaşım (buharlı gemi ve demir yolları) ve iletişim
(telgraf) teknolojilerinde meydana gelen gelişmelere bağlıdır. Bu dönemde ulusal piyasaların dünya ekonomisine sömürgeci sistem altında bütünleşmesi dünya da üretim ve uluslararası ticaretin hacminde
önemli artışlara yol açmıştır. Birinci Dünya Savaşına kadar olan 30 yıllık süre içinde, dünya ticareti % 3,2 oranında artmıştır53. Dünya ticaretindeki bu artış dünya GSMH’nın artışının yaklaşık iki katına eşittir54.
Ulusal servet açısından ölçüldüğünde, bu dönemde, sermaye ihracat
ve ithalat oranlarının günümüzden daha fazla olduğu ileri sürülmektedir. Bu sermaye hareketleri, toprağa dayalı birincil ürünlerin üretiminde ve ihracatında tam bir patlamaya yol açmıştır. Sonuç olarak,
ticaretteki artışlar dünya üretimi % 33 arttırırken gelişen ülkelerin
hammadde ve tarım ürünleri karşılığı imalat mallarının mübadele ettiği edildiği bir uluslararası ticaret kalıbı ortaya çıkmıştır.55
1914 ve 1945 yılları arası dünya ekonomisinde, küreselleşmenin,
üretimin ve ticaretin hacminin azaldığı yıllardır. Bu dönemde uluslararası navlun fiyatları 1/3 oranında düşmesine rağmen uluslararası ticaret azalmıştır. Dünya savaşlarının ve 1929 büyük ekonomik
krizinin etkisiyle pek çok ülkede ithalatı sınırlayan ve talebi ulusal
piyasalara yönelten politikaların uygulamaya konulmasıyla “rekabetçi korumacılık” günün düzeni haline getirmiştir. ABD’nin Smoot–
Hawley Tariff uygulaması ile öncülüğünü yaptığı korumacılık akımı
ile uluslararası ticaret çökerken dünya ekonomik büyümesi de % 30
düşmüştür56. Neticede 1950’ye kadar ihracat olarak dünya geliri,
53
54
55
56
P. Hirst ve G. Thompson, Globalization in Question: International Economy and
Possible Governance, Second Edition, London: Polity Press, 2001, s. 47.
A. Maddison, The World Economy: A Millennial Perspective, Paris: OECD Publ., 2001,
s. 20–23.
World Bank, Globalization, Growth, and Poverty: Building an Inclusive
World Economy, New York: WB Publ., 2002, s. 27.
OXFAM, Rigid Rules and Double Standards: Trade, Globalization and Fight Against
Poverty, OXFAM Publ., 2002, s. 33.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 53
1870’deki seviyesinin % 5 altına düşmüştür57.
Yeni bir küreselleşme dalgası (ikinci dalga), 1945–1980 yılları arası döneme denk gelmektedir. Bu dönemin en çarpıcı özelliği şüphesiz
savaş sonrası dünya ekonomisinin egemen gücü olarak ABD’nin kendi çıkarlarıyla birlikte diğer gelişmiş ülkelerin çıkarlarını koruyacak
küresel bir ticaret rejimi kurmaya çalışmasıdır. Nitekim ABD’nin küresel ticareti, Uluslararası Ticaret Örgütü kurarak, kontrol etme çabası başarısızlıkla sonuçlanmış ve yerine 1947’de GATT kurulmuştur58.
Birleşmiş Milletlerin özel bir kurumu olarak, geçici nitelikte kurulan
ve zamanla kalıcı hale gelen GATT 1948–1994 yılları arasında uluslararası ticareti yöneten çok–taraflı bir araç olarak işlev görmüştür.
1947–1980 yılları arasında GATT çerçevesinde yürütülen çok taraflı ticaret görüşmeleriyle sağlanan ticari engellerin kısmen indirilmesi
ve deniz navlun ücretlerinin 1/3 oranında düşmesi uluslararası ticarete
tekrar ivme kazandırmıştır. Çok–taraflı ticaret görüşmeleri sonucunda
gelişmiş ülkeler arasında imalat mallarına yönelik ticari engeller büyük
ölçüde kalkmıştır. Bununla birlikte gelişmiş ülkelerin, gelişen ülkelerde üretilen mal ve hizmetlere karşı uyguladıkları korumacı politikalar,
gelişmiş ülkelerde üretilmeyen hammaddeler gibi bazı istisnalar dışında, artarak sürmüştür. Gelişen ülkeler, gelişmiş ülkelerle olan ticaretlerinde, özellikle tarım ürünleri ve imalat mallarına yönelik çok ciddi
ticari engellerle karşılaşmıştır59. Bu dönemde korumacılık eğilimi belli mal kalemlerine yönelik olarak seçici usulde uygulanmış ve bu yeni
korumacılık, miktar kısıtlaması, tarife benzeri engeller, gönüllü ihracat sınırlaması, anti–damping vergisi şeklide tarife dışı engellerin artırılmasıyla ifadesini bulmuştur60. Bu dönemde bir kısım gelişen ülke
de hem diğer gelişen ülkelere hem de gelişmiş ülkelere yönelik ticari
engelleri kaldırmıştır. Bu dönemde ticari engellerin kısmen kaldırılma-
57
58
59
60
Maddison, a.g.e., s. 22.
D. K. Das, Trade and Global Integration, CPGR Working Paper, No: 120/03, 2003, s. 5.
D. Tussie, “Globalization and World Trade: From Multilateralism to Regionalism”, Oxford
Development Studies, (Special Issue: Globalization), Vol.: 21, No: 1, 1998, s. 36.
H. E. Temiz, Küreselleşmenin Sosyal Boyutları ve Türkiye Açısından Etkileri, Ankara:
Birleşik Metal Sendikası Yayını, 2004, s. 9.
54 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
sıyla uluslararası ticaret, küresel üretimin iki katına yakın artarmış ve
1870–1914 dönemindeki oranı yaklaşmıştır61. Ancak, ikinci küreselleşme dalgası geleneksel kuzey–güney ticaret kalıbını yeniden canlandırmış, gelişen ülkeler tekrar tarım ürünleri ihraç edip imalat malları ithal
eder hale gelmiştir. Diğer bir ifadeyle, bu ülkeler eşit şartlarda ticaret
yapamamıştır. Bu dönem, gelişmiş ülkeler açısından oldukça kazançlı olmuştur. Kendi aralarında ticari engellerin kalkması, imalat malları
ticaretini hızlandırmış, tarihte ilk kez imalat sektöründe uluslararası
uzmanlaşma önemli hale gelirken büyük ölçekli üretimle ölçek ekonomileri sağlanmıştır. Bu gelişme, nihayetinde uluslararası ticaretin
önemli ölçüde gelişmiş ülkelerin kendi aralarında gerçekleşmesine yol
açmıştır. Gelişen ülkelerin çoğu bu dönemde küresel imalat malları ve
hizmet ticaretinden çok az pay alabilmiştir62. 1980 yılında imalat mallarının gelişen ülkelerin ihracatı içinde sadece 25’lik bir kısmını oluşturması bu gerçeği pekiştirmektedir.
Tablo 6: Yıllar İtibariyle Gelişmiş Ülkelerde İmalat Mallarına
Uygulanan Gümrük Oranları (%)
Ülke
1913
1950
1990
2000
Fransa
21
18
5.9
3.9
Almanya
20
26
5.9
3.9
İtalya
18
25
5.9
3.9
Japonya
30
–
5.3
3.9
Hollanda
5
11
5.3
3.9
İsveç
20
9
4.4
3.9
İngiltere
–
23
4.8
3.9
Amerika
44
14
4.8
3.9
Kaynak: The Economist, “The Economist Survey of the Multinationals”,
June 24 1995, s. 3–4.
61
62
C. Chase–Dunn, Y. Kawano ve B. D. Brewer, “Trade Globalization Since 1975: Waves of Integration in the World System”, American Sociological Review, Vol.: 65, No: 1, 2000, s. 80–83.
World Bank, a.g.e., s. 29.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 55
Tablo 6’dan izlenebileceği gibi, 1950’den itibaren GATT görüşmeleri çerçevesinde gelişmiş ülkeler arasındaki ortalama tarife oranları %
30 seviyelerinden 1990’da yaklaşık % 5’e kadar düşmüştür. 1986–1994
GATT çerçevesinde gerçekleştirilen Uruguay görüşmelerine katılan ülkeler 10 yıl içinde gümrük oranlarını % 33 oranında düşürmeyi kabul
etmiştir. Buna karşın tarife dışı engellerin kaldırılması, bu görüşmelerde gündeme gelmişse de bir sonuç alınamamıştır.
Küreselleşmenin son dalgası tarihte ilk kez birkaç gelişen ülkenin
imalat malları üreticisi ve ihracatçısı olarak uluslararası ticaretten aldığı payı artırmasıyla ile başlamıştır. Bu dönemde 1945–1980 yılları
arasında oldukça düşük olan uluslararası sermaye hareketleri de tekrar ivme kazanmıştır. Bu dönemde gerçekleşen bir başka gelişme de
Hindistan ve Çin gibi dünya nüfusunun yarısını oluşturan iki ülkenin
hem ucuz emek deposu olarak hem de emek yoğun imalat mallarında mukayeseli üstünlüğe sahip bir şekilde küresel ekonomiye entegre
olmasıdır. Bu dönemde uluslararası ticaretin içeriği ve kalıpları köklü
bir şekilde değişmiştir.
1970’lerden sonra çokuluslu şirketlerin küresel üretim ağlarının
gelişmesiyle imalat malları ticareti artırmıştır. Böylece bu ağlara eklemlenen gelişen ülkeler de kısa bir sürede imalat malları ihracatındaki paylarını önemli ölçüde yükseltmeyi başarmıştır. Nitekim 1980
yılından gelişen ülkelerin ihracatlarının sadece % 25’i imalat mallarından oluşurken, 1998’e gelindiğinde bu oran % 80’e yükselmiştir63.
Asya krizinden beri, gelişen ülkelerin gerek imalat malları ihracatı ve
gerekse ithalatı hızla artmaya devam etmektedir. Bu, büyük ölçüde
Çokuluslu şirketlerin, bu ülkelerde gerçekleştirdikleri, katma değeri
düşük ve emek yoğun imalat malları üretimine atfedilmektedir64.
Gelişen ülkelerin ihracatları içinde imalat mallarının oranını, gelişmiş ülkelerle yaklaşık aynı orana (% 80) yükseltmeleri ve uluslararası
63
64
W. Martin, Trade Policies, Developing Countries, and Globalization, (Çevrimiçi): http://
siteresources.worldbank.org/INTGGP/Resources/2866_trade_martin.pdf, Wansington, DC:
WorldBank Publ., 2001.
G. Gaulier, F. Lemoine ve D. Ünal–Kesenci, China’s Integration in East Asia: Production
Sharing, FDI ve High–Tech Trade, CEPII Working Paper, No: 09, (Çevrimiçi): http://www.
cepii.fr/anglaisgraph/workpap/pdf/2005/wp05–09.pdf, 2005.
56 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ticaretteki paylarını çok kısa bir sürede artırmaları oldukça çarpıcı bir
gelişmedir. Bu konudaki bir başka gelişme de, bu ülkelerin hizmet ticaretinden aldıkları payın, 1980–2000 arasında iki katına çıkartarak %
17’ye ulaşmasıdır. Bu, büyük ölçüde gelişen ülkelerin ekonomik politikalarının değişmesinden kaynaklanmaktadır. Genel olarak gelişen ülkelerde imalat mallarına yönelik gümrük tarifeleri düşmüştür. Bu konuda önemli bir gelişme de pek çok gelişen ülkede yatırım rejimlerini
liberalleştirmesi ve yatırım ikliminin diğer boyutlarını geliştirmesidir.
Bu dönemde de uluslararası ticaretin artışı, liberalleşme ile iletişim ve ulaşım maliyetlerinin düşmesine atfedilmektedir65. Hava ve
deniz taşımacılığı alanındaki gelişmeler, gelişen ülkelerin çokuluslu
şirketlerin küresel üretim ağlarına eklemlenmelerini kolaylaştırırken
bilgi teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler de küresel ölçekte bir
üretim sistemini yönetme ve örgütleme imkânı vermektedir.
Bu konu da önemli bir başka husus da, imalat mallarında iki yönlü
bir ticaretin gelişmesi ve üretim sürecinin küresel düzeyde parçalanmasıdır. Bunun anlamı, uluslararası ticarette firma içi ticaretin varlığını sürdürmesi kadar komponent ve parça ticaretinin artmasıdır. Bu
bağlamda imalat malları ticaretinin artmasıyla tarım mallarının uluslararası ticaretteki payının da azalması dikkat çekmektedir. Nitekim
1998’de tarım ürünlerinin gelişen ülkelerin toplam ihracatı içindeki
payı % 10 gerilemiştir. Bu dönemde meydana gelen bir başka gelişme
de ihracatın yönündeki değişimdir. 1980 öncesinde gelişen ülkelerden
yapılan ihracatın % 17’den daha azı gelişen ülkelerin kendi aralarında
gerçekleşirken 1990’nın sonlarında bu oran % 42’ye ulaşmıştır66. Bu
gelişmeler kaçınılmaz olarak uluslararası ticaretin içeriğini ve kalıplarını derinden dönüştürmüştür67.
Grafik’den de izlenebileceği gibi son yarım asırda meydana gelen
gelişmelere bakıldığında, 1950–2000 yılları arası dünya ticareti, dünya
65
66
67
A. J. Venables, “Geography and International Inequalities: The Impact of New Technologies”,
Journal of Industry, Competition and Trade, Vol.: 1, No: 2, 2001, s. 139.
World Bank, a.g.e.
A. Deardorff, International Provision of Trade Services, Trade, and Fragmentation,
Policy Research Working Paper, No: 2548, Washington, DC: World Bank Publ., 2000.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 57
GSMH’sından reel açıdan çok daha fazla artmıştır. Dünya ticareti yıllık % 6 artarken üretim sadece % 4 artmıştır. Diğer bir ifadeyle, dünya
mal ticareti 50 yılda 22 kat artarken üretim ise sadece 7 kat artmıştır.
Birkaç kriz dönemi haricinde dünya ticareti dünya GSMH’dan daha
hızlı artmıştır. 1990’larda ise ticaret, dünya GSMH’dan çok daha hızlı bir şekilde artmıştır. Dünya ticaretinde ortalama artış oranı GSMH
artışın iki katı olmuştur. 1987 yılı dolar esas alınması durumunda,
1950’de % 8 olan küresel mal ve hizmet ticaretinin küresel GSMH oranı 2000’de % 29.5 çıkmıştır68.
Grafik 2: Dünya Üretim ve Ticaret Miktarı, 1950–2002
İNDEKS DEĞERİ (1990=100)
200
180
160
140
Dünya Ticareti
120
Dünya Üretimi
100
80
60
40
20
2002
1998
1994
1990
1986
1982
1978
1974
1970
1966
1962
1958
1954
1950
0
Kaynak: A. Miroux, FDI in Services, WTO Symposium on Cross–Border
Supply of Services, Geneva: WTO Publ., 28–29 April 2005.
1980 sonrası uluslararası ticaret, dünya GSMH’daki artışından iki
kata daha fazla artmıştır. Asya krizi sonrası meydana gelen düşüşe rağmen, 2000 yılında dünya ticareti % 12,4 oranında büyümüş, ancak 11 Eylül ve akabinde sermaye piyasalarının çöküşünden sonra yavaşlamıştır.
2000 yılından 2006 yılına kadar gelişmiş ülkelerde ihracatta yıllık ortalama % 5,7 artış gerçekleşirken bu oran gelişen ülkelerde % 9, 7’dir.
Diğer yadan, ithalata yönelik olarak da benzer bir kalıbın mevcut
68
WTO, International Trade Statistics, Genava: WTO Publ., 2001.
58 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
olduğu dikkat çekmektedir. Bununla birlikte, dünya ticaretinde gelişmiş ülkelerin hegemonyası sürmektedir. Dünya ticaret kalıpları, son
çeyrek asırda oldukça önemli değişikliler geçirmiştir. Gelişen ülkelerin imalat malları ve hizmet ticaretinden aldıkları payların artması
ile uluslararası ticaretin içeriği ve yönü değişmiştir. Gelişen ülkelerin
bu artışı sağlamaları, kendi iç dinamikleri kadar, çokuluslu şirketlerin
küresel üretim ağlarına eklemlenmelerinden kaynaklanmaktadır. Bu
ağların ne olduğu ve nasıl çalıştığının anlaşılması, dünya ticaterindeki
değişimi kavramak açısınan elzemdir.
D. Üretimin Küreselleşmesi:
Küresel Üretim ve Küresel Dış Tedarik
Küreselleşme sürecinin en önemli unsularından biri, üretimin küreselleşmesidir. Literatürde bu sürece işaret etmek için “değer zincirinin küreselleşmesi”, “uluslararası üretim paylaşımı”, küresel üretim
ve “değer zincirinin dilimlenmesi” gibi kavramlar kullanılmaktadır69.
En basit anlamıyla bu süreç, çokuluslu şirketlerin üretimlerini dünyanın başka coğrafyalarına kaydırmaları anlamına gelmektedir. Bununla birlikte, çokuluslu şirketlerin dünyanın farklı bölgelerinde üretim
yapmaları ve üretimlerini dikey olarak koordine etmeleri yeni bir olgu
değildir. Bu süreçte yeni olan, çokuluslu şirketlerin üretim sürecinin
tamamını veya bir kısmını emeğin ucuz olduğu ülkelere kaydırmasıdır. Genellikle imalat sektöründe yaygın olan bu tip yatırımlar 1960’lı
yıllardan sonra yaygınlaşmıştır. Bu sürece işaret etmek için “üretimin
uluslararasılaşması” veya “yeni uluslararası işbölümü” kavramları kullanılmıştır70 .
Üretimin küreselleşmesi, uluslararasılaşmadan farklı olarak, bir
ürünün üretiminde kullanılan girdilerin (sermaye, emek, teknoloji
ve hammadde, ara mallar ve dağıtım) oldukça farklı kaynak ve ülkelerden temin edilmesi anlamına gelmektedir. Bu süreçte, doğrudan
69
70
OECD, Staying Competitive in the Global Economy: Moving up the Value Chain,
Paris: OECD Publ., 2007, s. 16.
F. Fröbel, J. Heinrichs ve O. Kyre, The New International Division of Labour, New York:
Cambridge University Press, 1980.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 59
dikey yatırımların aksine, işletmelerin bağımsızlığı artarken aralarındaki bağlantılar, hangi unsurun nereden geldiğini belirlemeyi adeta
imkânsız hale gelmektedir71.
Üretimin küreselleşmesi süreci, imalat sektöründe otomotiv ve
uçak şirketleri tarafından başlatılmış, daha sonra bu sürece önce tüccar işletmeler (trader) ve ardından da hizmet sektörü katılmıştır. Bu
sürecin günümüzde pek çok diğer sektöre de yayılması, bu konuda
ciddi bir kavram kargaşası yaratmaktadır. Bu konuda çok sayıda farklı
kavram ve tanım mevcuttur. Bu nedenle bu çalışma kapsamında bu
tartışmalara girilmeyecek ve üretimin küreselleşmesine yönelik en
yaygın kullanılan “küresel üretim” ve “küresel dış–tedarik” kavramları
kullanılacaktır.
Üretimin küreselleşmesi, çokuluslu şirketlerin üretimlerinin [tamamını veya belli aşamalarını] bir başka ülkeye kendi bünyelerinde
veya farklı derecelerde dışsallaştırarak kaydırmalarıdır72.
Tablo 7: Yerel ve Küresel Üretim Seçenekleri
Üretim
Yeri
Firma İçinde
Üretim
(In–House)
Firma Dışında Üretim
(Dış–Tedarik ve Taşeron)
Ülke içinde
Üretim hem firma
içinde hem de ülke
içinde gerçekleşiyor
Üretim firma dışından ancak
ülke içinde (yurtiçi dış tedarik)
Yurt Dışında (offshore)
Üretim Yurtdışında
Firmanın Şubesinde
Yapılmaktadır
(offshore: in–house
production)
Üretim Yurtdışında ve Firmanın
Dışında Yapılmaktadır.
Offshore: Outsourcing / Subcontracting
Kaynak: OECD, Off–shoring and Employment: Trends and Impacts,
Paris: OECD Publ., 2007, s. 16.
71
72
A. Wycoff, “The Extension of Networks of Production Across Borders”, STI Review, No: 13, 1993.
OECD, Staying Competitive in the Global Economy…, a.g.e., s. 17 & J. F. Kirkegaard,
(2005), Outsourcing and Off–Shoring: Pushing the European Model Over the Hill,
Rather than off the Cliff, Petersone Instustite Working Paper, No: 05–1, 2005, (Çevrimiçi):
http://www.petersoninstitute.org/publications/wp/wp05–1.pdf.
60 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Daha açık bir ifadeyle çokuluslu şirketler, üretimlerinin tamamını
ve bir kısmını fiziksel olarak farklı bir ülkedeki şubelerine kaydırmakta veya ihtiyaç duydukları mamul veya yarı mamul ürünleri üretmek yerine, farklı derecelerde yurtdışından bağımsız işletmelerden,
dış–tedarik yoluyla temin etmektedir. Daha kapsamlı bir tanım da
üretimin küreselleşmesiyle, belli bir ülkede yerleşik bir işletmenin (o
ülkenin milliyetinde olan bir şirket olup olmasına bakılmaksızın) üretimini yurtdışında (yabancı ülkenin milliyetinde olması veya olmaması önemli değil) bir şirkete kaydırmasına işaret ifade edilmektedir.
Dış tedarik sonucu temin edilen ürünler, genellikle çokuluslu şirketlerin köken ülkesine ithal edilmekte ve çokuluslu şirketlerin kendi markası ile satışa sunulmaktadır.
Küresel üretimi ifade etmek için genellikle küresel mal zinciri veya
küresel üretim ağları kavramları kullanılmaktadır. Tablo 7’den de görüleceği üzere üretimin küreselleşmesi denizaşırı–üretim ve denizaşırı
dış–tedarik olmak üzere iki şekilde gerçekleşmektedir. Diğer bir ifadeyle, üretimin küreselleşmesi bir işletmenin bağımsız bir işletmeden ara
mal ve hizmet satın alması veya üretimin belirli kısımlarının yabancı
bir yere kaydırılması anlamına gelmektedir. Küresel üretim, hem küresel dış–tedarik hem de işletmenin yabancı bir şubede kendi bünyesinde
yaptığı üretimi kapsamaktadır. Dolayısıyla deniz–aşırı veya ulusal sınırların ötesinde kalması küresel üretimin merkezi niteliğidir.
1. Küresel Üretim Ağlarının Yönetişimi
a. Üretici–Merkezli Küresel Üretim Ağları
Hem endüstriyel hem de ticari işletmelerin küresel düzeydeki ekonomik faaliyetleri üretimin küreselleşmesine ivme kazandırmaktadır.
Bu iki farklı tipte sermaye kendi doğalarına uygun bir şekilde iki farklı türde küresel ekonomi ağının gelişimine katkıda bulunmaktadır73.
Gereffi, bunları “endüstri/üretici merkezli” ve ticaret–merkezli küre-
73
G. Gereffi, “Beyond the Producer–Driven / Buyer–Driven Dichotomy: The Evolution of Global
Value Chain in the Internet Era”, IDS Bulletin, Vol.: 32, No: 3, 2001.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 61
sel ekonomik ağlar olarak isimlendirmektedir74. Ayrıca Gereffi, son
dönemlerde elektronik ticaretinde meydana gelen gelişmelere bağlı olarak yeni bir üretim ve ticaret ağının geliştiğini ileri sürmekte ve
bunu internet–yönelimli yeni bir ekonomik ağ olarak isimlendirmektedir. Bu üç küresel üretim ağlarının özellikleri Tablo 8 ve 9’da görülmektedir.
Üretici–Merkezli küresel üretim zincirinde genellikle imalat yapan
büyük çokuluslu şirketler, üretim ağlarını (ileri ve geri bağlantıları da
dâhil olmak üzere) koordine etmektedir. Doğrudan yabancı sermaye
yatırımları, bu tip üretim ağları için merkezi öneme sahiptir. Zira bu
tip çokuluslu şirketler, genellikle hammadde ve pazarlara erişim maksatlı olarak uluslararası ağlar oluşturmaktadır. Yirminci yüzyılın ilk
yarısında, gelişen Amerikan piyasalarına üretim yapmak için hayati
öneme sahip ve çok karlı hammadde kaynaklarına erişim sağlamak
maksadıyla çokuluslu şirketler, dünya çapında petrol, maden ve tarım
gibi doğal kaynak sektörlerinde uluslararası üretim ağları kurmuştur.
Kullanım amacı ulusal piyasalara yönelik olmasına rağmen ulaşım
ve iletişim teknolojilerinde gelişmeler bu ağların bütünleştirilmesini
mümkün kılmıştır.
74
G. Gereffi, (2001), “Shifting Governance Structure in Global Commodity Chains, with Special
Reference to the Internet”, American Behavioural Scientist, Vol.: 44, No: 10, 2001,
s. 1622.
62 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Tablo 8: Üretici ve Tüccar Merkezli Küresel Üretim ve
Dış–Tedarik Yöntemlerinin Temel Özellikleri
Üretici
Tüccar
Yönelim
Endüstriyel [Üretici]
Sermaye
Tüccar Sermaye
Temel Yetkinlikler
Ar–Ge, üretim
Tasarım ve
Pazarlama
Pazara Erişim Engeli
Ölçek Ekonomisi
Alan Ekonomisi
Ekonomik Sektör
Dayanıklı Tüketim
Malları, Ara–mallar,
Yatırım Malları
Dayanıksız
Tüketim Malları
Tipik Endüstriler
Otomobil, Bilgisayar,
Uçak, Yarı–İletken
Giyim, Ayakkabı
ve Oyuncak
Çokuluslu Şirketler
Çoğunlukla
Gelişen Ülkelerden
Yerel İşletmeler
Ana Ağlar
Yatırıma Dayalı
Ticarete Dayalı
Baskın Yapı
Dikey
Yatay
Üretici İşletmenin Mülkiyeti
Kaynak: G. Geretti, “Shifting Governance Structure in Global Commodity
Chains, with Special Reference to the Internet”, American Behavioural
Scientist, Vol.: 44, No: 10, 2001, s. 1622.
1950 ve 1960’lı yıllar, küresel üretim ağlarının gelişiminde önemli bir dönüm noktasıdır. Dayanıklı tüketim ve yatırım malları üreten
sektörlerde çokuluslu şirketler, ithal ikamesi kalkınma modeli uygulayan ülkelerin, özellikle Latin Amerika ve Asya’da, denizaşırı ulusal
pazarlarına girebilmek amacıyla kendi üretim ağlarını oluşturmaya
başladıkları bilinmektedir75. Denizaşırı pazarlarda yeni endüstrinin
gelişimi için hayati önem taşıyan pek çok kaynağa doğrudan erişim
75
G. Gereffi ve D. L. Wyman (der.), Manufacturing Miracles: Paths of Industrialisation in
Latin America and East Asia, Princeton NJ: Princeton University Press, 1990.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 63
imkânına sahip oldukları gibi üretimin öncelikli olarak yerel piyasalar için yapılması nedeniyle de çokuluslu şirketler, ileri ve geri bağlantıların oluşturduğu tüm ağlar üzerinde tam bir kontrol kurmuştur. 1970’li yıllarda bu ülkelerde ithal ikameci kalkınma modelinden
ihracata yönelik kalkınma modeline geçiş, üretici–merkezli küresel
üretim ağlarında da önemli bir değişikliğe yol açmıştır. Böylece çokuluslu şirketler, hammadde ve pazar aramaya yönelik yatırım stratejilerinden başka ucuz emek arama stratejisi de geliştirmiştir. İletişim ve
ulaşım teknolojilerinde meydana gelen gelişmelerin yardım ettiği bu
strateji, çokuluslu şirketlerin üretimin emek yoğun kısımlarını ayırarak emeğin bol ve ucuz olduğu gelişen ülkelere kaydırmaya ve burada
yaptıkları üretimi köken ülkelerine geri göndermelerine dayanmaktadır76. Bu gelişme, büyük ölçüde, metal imalat sektöründen daha çok
emek yoğun teknolojilerin kullanıldığı tekstil, hazır giyim, ayakkabı
ve elektronik montaj endüstrilerinde gerçekleşmiş ve bu yatırımlar
özellikle serbest ticaret bölgelerine yapılmıştır77.
Palley’e göre, Amerikan çokuluslu şirketlerinin üretim yaptıkları ülkelerden ABD piyasalarına geriye ihracata yönelmesi ile küresel
üretimin kalıpları önemli ölçüde değişmiştir78. Palley bu değişimi “Çokuluslu Şirket Devrimi” olarak nitelendirmekte ve devrimin iki temel
sonucuna işaret etmektedir.
76
77
78
Fröbel, Heinrichs ve Kyre, a.g.e.
Z. Parlak, “Yeni Uluslararası İşbölümü Yaklaşımının Eleştirel Bir Değerlendirmesi”, Nusret Ekine
Armağan, Ankara: TÜHİS Yay., 2000.
T. Palley, “The Economics of Outsourcing: How Should Policy Respond”, Levy Economics
Institute Bard Collage, Public Policy Brief, No: 89, 2007, s. 10.
64 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
•Dayanıksız
Tüketim Malları
(1970 ve 1980)
•Hizmetler (B2C)
Online Satış
Online Brokerlik
•Aracılık (B2B)
Otomobiller
Bilgisayarlar
1990’lar ve
2000’ler
• Tüccar
Kaynaklı
Üretim
Kaynakları
• İnternet
Kaynaklı
Üretim
Kaynakları
• Ağ
Bütünleşmesi
(Lojistik ve
Güven)
• Dikey
Bütünleşme
(Mülkiyet ve
Kontrol)
Küresel
Üretimin
Temel İlkleri
• İnternet
• Sanal
B2C
Bütünleşme
(Üreticiden
(Bilgi ve
Tüketim
Erişim)
Piyasalarına)
B2B (Üreticiden
Üretici/Satıcı
Piyasalarına)
• Perakendeci
ve Toptancı
Tüccarlar
• Çokuluslu
Üretici
Firmalar
Ana
Teşvikler
• Sears, Kmart, Montgomery,Wards
JC Penny 1970’ler
•Liz Claiborne (1976) Nike, !1976),
Reebok (1976)
• Perakendeci Küresel Tedarik
•P_r Satıcıların Yükselişi
• Amazon.com (1997)
Dell (1988), Gateway (1993)
E-Trade (1992), Schwab (1996)
AOL (1992)
Yahoo (1996)
Excite (1999)
• Tüketici Kitleselleştirme
•Aracısızlaştırma
Doğrudan Satış
Online Hizmetler
• Yeni internet tarayıcıları
• Wal-Mart, JC Penny, Dillard’s
(1980’in sonları)
• Yalın Perakende
• Elektronik Ticaretin Yükselişi
• JC Penny, Wal-Mart, Kmart
(1985’den sonra)
Özel markaların artması (Marka
mağazalar)
•Özel mal perakendecilerin yükselişi • The Limited (1969), GAP (1976)
• Meksika Filipinler, Tayvan, Kore
(1960 sonrası)
• Petrol Şirketleri 1870
• Maden Şirketleri
• Tarım Şirketleri 20. YY Başlarında
• Fordizm 1920’den sonra
• Japon çokuluslu şirketler Toyota
1960’dan sonra
Küresel ve Ulusal
Öncü Şirketler
• Serbest Ticaret Bölgelerinin
artması
• Dikey olarak bütünleşmiş
çokuluslu şirketlerin küresel
üretim ağları
• Kitle Üretimi
• Yalın Üretim
Kurumsal ve Örgütsel
Yenilik
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 65
IDS Bulletin, Vol.:32, No: 3, 2001, s.4.
G.Gereffi, “Beyond the Producer-Driven/Buyer-Driven Dichotomy: The Evolution of Global Value Chain in the Internet Era”,
• Doğal Kaynaklar
19. YY sonu 20.
YY Başı
•Yatırım ve
Dayanıklı Tüketi
m Malları
Ana Endüstriler
ve Zamanlama
• Üretici
Kaynakları
Üretim
Kaynakları
Küresel
Üretimin
Yönetişim
Yapısı
Tablo 9: Küresel Üretimin Değişen Yönetişim Yapısının
Tarihsel ve Kavramsal Kökenleri
Bunlardan bir tanesi, iş dünyasının teknolojiyi kullanarak üretimi
küresel düzeyde kaygan hale getirmeyi öğrenmesi ve daha da önemlisi, Amerikan işçisini, ücretler, istihdam ve sendika üyeliği açısından
uluslararası rekabete sokmasıdır79.
Bununla birlikte üretici–merkezli küresel üretim ağlarına, daha
çok otomobil, uçak, bilgisayar, yarı–iletken ve ağır–iş makineleri üreten çokuluslu şirketlerin faaliyet gösterdiği sermaye ve teknoloji
yoğun sektörlerde rastlanmaktadır. Otomobil endüstrisi, çok sayıda işletmeyi (ana firma, şubeler ve yan sanayi firmaları) içeren çok
aşamalı üretim sistemiyle üretici–merkezli küresel üretim ağlarının
klasik örneğini oluşturmaktadır. Hill’e göre 1980’li yıllarda “tam–
zamanında” üretim ilkesine göre üretim yapan ortalama bir Japon
otomobil firmasının sahip olduğu çok aşamalı bir üretim ağının ilk
kademesinde 170, ikinci kademesinde yaklaşık 5.000, üçüncü kademsinde 31.600 yan sanayi firması bulunmaktaydı80. Bu tip ağların en ideal örneği, 1960’ların sonlarında Ford ve General Motor’un
uygulamaya koyduğu dünya otomobili projesidir. Ford’un meşhur
“dünya otomobili” Erika’nın parçaların 14 ülkede üretilmekte ve
9 ülkede montajı yapılmaktaydı81. Gerek Ford ve gerekse General
Motor’un ucuz emek kullanımına dayalı olarak geliştirdikleri dünya
otomobili üretme çabaları başarısızlığa uğramışsa da, bu strateji tamamen rafa kaldırılmamış ve yerine çokuluslu otomotiv devlerinin
küresel üretim ağlarına dayalı olarak bu kez “küresel tedarik” (global
79
80
81
Kate Bronfenbrenner ve Stephanie Luce, “The Changing Nature of Corporate Global Restructuring: The Impact of Production Shifts on Jobs in the US, China, and Around the Globe”,
Commissioned Research Paper, Washington, D.C.: US–China Security Review Commission
Publ., 2004, (Çevrimiçi): http://digitalcommons.ilr.cornell.edu/cbpubs/15.
R. C. Hill, “Comparing Transnational Production Systems: Automobile Industry in the USA and
Japan”, International Journal of Urban and Regional Research, Vol.: 13, No: 3, 1989, s.
462–480. & R. C. Hill, “Global Factory and Company Town: The Changing Division of Labour in
the International Automobile Industry”, (der.)
J. Henderson ve M. Castells, Global Restructuring and Territorial Developments,
London: Sage Publ. 1997.
J. H. Dunning, “The Eclectic Paradigm as an Envelope for Economic and Business Theories of
MNE Activity”, International Business Review, Vol.: 9, No: 2, 2000, s. 167.
66 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
sourcing) stratejisi önem kazanmıştır82. Elektronik endüstrisinin
küreselleşmesini araştıran kimi yazarlar da Uzak Doğu’da elektronik
sektörü üretici–merkezli bir ağın varlığına işaret etmektedir83.
b. Tüccar–Merkezli Küresel Üretim Ağları
Tekstil ve Hazır Giyim gibi bazı emek yoğun sektörlerde çokuluslu şirketler açısından işletmeye –özgü– vasıflardan denizaşırı bölgelere yapılacak doğrundan yabancı yatırmalar vasıtasıyla sınırlı bir kar
ve rekabet üstünlüğü sağlanabilir. Bu nedenle pek çok çokuluslu şirket bu sektörlerde, bitmiş mal ithal etme, marka, ticari lisans, montaj
işlemlerini taşeronlaştırma gibi oldukça farklı küresel ekonomik faaliyetleri tercih etmektedir. Nitekim üretici–merkezli küresel üretim
ağlarının aksine, genellikle ihracat yapan küresel üretim ağlarının
oluşmasında büyük perakendeci, pazarlayıcı ve marka ürün satan işletmelerin son derece önemli bir rol oynakları bilinmektedir. Bu ağları, üretici olmayan daha çok tüccar çokuluslu şirketler yönetmektedir.
Bu neden bu ağlar tüccar–merkezli küresel üretim ağları olarak isimlendirilmektedir84. Bu tip bir kürese ağda çok sayıda gelişen ülke tedarikçisi kademeli bir yapı içinde, büyük perakendeci ve satıcı işletmelerin verdiği siparişe uygun üretim yapmaktadır.
Tüccar–merkezli küresel üretim ağlarının oluşumunda ilk aşama,
Wall–Mart, Kmart, JC Penny gibi büyük ölçekli perakendeci mağazaların kurulmasıyla 1960’larda gerçekleşmiştir. Bu mağazalar başlangıçta kendi oluşturdukları “ulusal tedarik sistemlerini” kullanmıştır.
Ancak 1970’lerin sonlarında yoğunlaşan rekabet nedeniyle en düşük
maliyetle üretim yaptırabilecekleri tedarik firmalarını küresel düzey-
82
83
84
U. Jurgens, T. Malsch, K. Dohse, Breaking from Taylorism: Changing Forms of Work in
the Automobile Industry, Cambridge: Cambridge University Press, 1993.
J. Henderson ve R. Phillips, “The Unintended Consequences of Pro–Poor Growth: Globalisation, Industrial Upgrading and the Underdevelopment of Malaysian Electronics”, Paper for the
3rd International Conference of the Centre for Regulation and Competition, Cape
Town, 2004. & D. Ernst, “From Partial to Systemic Globalization: International Production
Networks in the Electronics Industry” BRIE WP 98, 1997.
G. Gereffi ve O. Memodovic, “The Global Apparel Value Chain: What Prospects for Upgrading
by Developing Countries?”, Vienna: UNIDO Strategic Research and Economics Branch Publ.,
2003, (Çevrimiçi9: http://www.unido.org/file–storage/download/?file_id=11900, s. 4.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 67
de örgütlemeye başlamaları tüccar–merkezli küresel üretim ağların
gelişmesine yol açmıştır. Bu durum, Amerikan tedarikçilerini ve işçilerini de küresel rekabete açmıştır. Feenstra’ya göre bu tedarik modelinin ekonomik mantığı oldukça basittir: “Çin fiyatı olarak tanımlanan, dünyada en düşük fiyatla üretim yapan tedarikçiyi bulmak ve en
düşük maliyeti yakalamaktır85”.
Hazır giyim, tüccar–merkezli küresel üretim ağlarının işleyişini
anlamak açısından en ideal bir sektörüdür. Bu tip bir üretim ağında temel olarak, Wall–Mart, Sears ve Roebuck gibi büyük perakendeciler, Marks and Spancer ve J. C. Penny gibi zincir mağazalar ve
Nike, Lewi’s ve Reebook gibi marka ürün satıcılarından oluşmaktadır. Bu şirketler genellikle ürettirmek istedikleri ürünlerin tasarımını kendileri hazırlamakta ve nihai ürünün satışını da kendileri yapmaktadır. Üretimi ise küresel düzeyde organize ettikleri taşeronlara
yaptırmaktadır. Bu nedenle bu şirketlere fabrikasız üreticiler de denilmektedir. Üretici–merkezli ağlarla mukayese edildiğinde, üretim
yapmak için oldukça düşük engellere sahip küresel düzeyde adem–i
merkezi fabrika sisteminin tanımladığı tüccar merkezli ağlarda ileri
düzeyde rekabet mevcuttur.
Gerek üretici–merkezli ve gerekse tüccar–merkezli ağlarda lider
şirketler pazara erişim engelleri kullanarak küresel endüstride farklı
bir türde gelir (kıt servetlerin geliri) elde etmektedir. Bu servetler makine gibi somut, marka gibi soyut veya pazarlama yeteneği gibi aracılık hizmetleri olabilmektedir. Dolayısıyla, üretici şirketler, üretici–
merkezli ağları üretim noktasında kontrol ederken tüccar–merkezli
ağlarda kontrol tasarım ve perakende satış aşamalarında sağlanmaktadır86. Marka–ürünleri geliştiren ve satan işletmeler, genellikle ürünün nerede, ne kadar, nasıl üretileceği ve ne kadar kar sağlanacağını
büyük ölçüde kontrol etme gücüne sahiptir.
85
86
R. Feenstar, “Integration of Trade and Disintegration of Production in the Global Economy”,
Journal of Economic Perspectives, Vol.: 12, No: 4, 1998, s. 45.
Gereffi, “Shifting Governance Structure …”, a.g.e., s. 1620.
68 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
2. Küresel Üretimin Boyutları
1970’li yıllardan sonra küresel düzeyde üretimin dikey olarak parçalanması, işletmelerin bünyesinde ve işletmeler arasında endüstriyel faaliyetlerin doğasında köklü dönüşümlere yol açmıştır. Uluslararası alanda
dünya ticaretinin dünya üretimini geçmesi ve doğrudan yabancı yatırımların her ikisinden daha fazla artması ile olağanüstü değişiklikler
meydana gelmiştir. Küresel düzeyde üretim faaliyetlerine, ortak yatırım, kiralama, lisans kiralama, stratejik ittifaklar vs. gibi yeni uygulamalar eşlik etmiştir87. Bu gelişmeler sayesinde küresel düzeyde farklı üretim yerleri ve üretim faaliyetleri firma içi ve firmalar arası ticaret
vasıtasıyla küresel üretim ve ticaret ağlarına dönüşmüş durumdadır.
Üretimin sadece mekân olarak değil, ayrıca organizasyon olarak da
küreselleşmesi, küreselleşmenin mevcut aşamasının en temel özelliğini oluşturmaktadır. 1960’larda başlayan bu sürece, 1980’den sonra
ticaret ve yatırımların serbestleştirilmesi, ulaşım ve iletişim alanlarında hızlı teknolojik gelişmeler ivme kazandırmıştır88. Bilgi, iletişim ve
ulaşım teknolojisinde meydana gelen gelişmeler ile birlikte yeni yönetim teknikleri üretim sürecinin küresel düzeyde koordinasyonun maliyetini düşürmüş ve çok kolaylaştırmıştır. Böylece üretimin pek çok
sektörde küreselleşmesi mümkün olmuştur. Önceleri, 1960’lı yılların
sonlarından itibaren Tekstil, Hazır Giyim ve Ayakkabı gibi emek yoğun
sektörlerde başlayan küresel üretim 1970’lerde elektronik ve otomobil
gibi sermaye yoğun imalat sektörlerinde de yayılmıştır. 1990’ların sonlarından itibaren ise hizmet sektöründe çağrı merkezleri, bilgisayar yazılımı, finansal ve muhasebe hizmetleri gibi pek çok hizmet işi gelişen
ülkelerde taşeron işletmelerce yaptırılır hale gelmiştir. Üretimin örgütlenme biçimindeki bu dönüşümün küresel ekonomik bütünleşmenin
oldukça farklı ve ileri bir aşamasını teşkil ettiği ileri sürülmektedir89.
87
88
89
OECD, New Patterns of Industrial Globalization: Cross–Border Mergers and Acquisitions and Strategic Alliances, Paris: OECD Publication, 2001. & ILO, Global Production, Local
Jobs: New Perspectives on Enterprise Networks, Employment and Local Development Policy”
International Workshop, Geneva 9–10 March 1998.
S. Hayter, The Social Dimension of Global Production Systems: A Review of the
Issues, ILO Working Paper, No: 25, 2004, s. 1.
A. e., s. 2.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 69
Daha önce belirtildiği gibi çokuluslu şirketler, bu sürecin itici
gücüdür. Bunların, üretim süreçlerini unsurlarına ayırıp çok sayıda
ülke üzerinden bütünleştirmeleri küreselleşmenin de sembolü haline gelmiştir. Bu süreçte, çokuluslu şirketlerin küresel örgüt yapıları
ve küresel üretim faaliyetleri önemli değişiklikler geçirmiştir. 1960’lı
yıllara kadar çokuluslu şirketlerin genellikle dikey olarak bütünleştirilmiş hiyerarşik koordinasyon ve üretim yapılarına sahip oldukları bilinmektedir. Ancak, çokuluslu şirketlerin günümüzde oldukça
farklı bir yapıya sahiptir. Zira pek çok çokuluslu şirketin esneklik ve
rasyonelleşme stratejileri çerçevesinde ihtiyaç duydukları pek çok
ürün, ara–mal ve hizmeti üretmek yerine, küresel piyasalardan tedarik etmeleri, küresel düzeyde ağ tipi bir örgüt yapısının gelişimine
yol açmıştır90. Bu yapı, her bir kademesinde farklı ölçek ve niteliklere haiz çok sayıda taşeron ve yan sanayi işletmesinin bulunduğu bir
piramide benzemektedir91. Piramidin tepesinde merkezi gelişmiş ülkelerde bulunan çokuluslu şirketler, altında bir kısmı çokuluslu olan
büyük tedarikçi şirketler bulunmaktadır. Daha alt kademeler de ise
dünyanın çok farklı ülkelerinde bulunan ve bir kısmı muhtemel kayıtdışı olan binlerce küçük ve orta ölçekli işletme mevcuttur. Bilgi ve
iletişim teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler, çokuluslu şirketlere böylesine karmaşık tedarik sistemlerini başarılı bir şekilde koordine etme imkânı vermektedir92.
90
91
92
G. Gerreffi, J. Humphrey ve T. Sturgeon, “The Governance of Global Value Chaine”, Review of
International Political Economy, Vol.: 12, No: 1, February 2005, s. 90.
Hayter, a.g.e., s. 5.
D. Hummels, J. Ishii ve D. Yi, Kei–Mu, “The Nature and Growth of Vertical Specialization in
World Trade”, Journal of International Economics, Vol.: 54, 2001, s. 75–96.
70 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Tablo 10: Küresel Üretim Ağlarında Mal ve Sermaye Akımı
Sektör
Mal
Akım Tipi
Sermaye
Akım Tipi
Basit tasarım ve nitelik
ihtiyacı (standart hazır
giyim, elektronik ve
oyuncak)
Bağımsız işletmelerle
ara ve montaj edilmiş
mal ticareti
YOK
Düşük Teknolojik ve yüksek
tasarım gereksinimleri
(standart olmayan
hazır giyim, ayakkabı ve
elektronik ve hizmetler)
Firma içi ticaret ve
bağımsız işletmelerle
ara–girdi ve montaj
edilmiş mal ticareti
Teknoloji ve
bilgi esaslı
dikey doğrudan
yabancı sermaye
yatırımları
Yüksek teknoloji ve
Tasarım gereksinimi
(otomobil)
Firma–içi ticaret
Yatay ve Dikey
ve doğrudan
yabancı sermaye
yatırımları
Kaynak: S. Hayter, The Social Dimension of Global Production Systems:
A Review of the Issues, ILO Working Paper, No: 25, s. 6.
Tarihsel olarak uluslararası ticaret ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları, yabancı piyasalarda faaliyet göstermek için alternatif
stratejiler olarak görülmüştür. Ancak uluslararası ticaret ile yabancı yatırımların artık birbirini tamamlayıcı işleve sahip oldukları ifade edilmektedir. Çokuluslu şirketlerin maliyetlerini düşürmek için
üretimlerinin bir kısmını veya tamamını yurtdışında yapmak ve
farklı piyasalarda satmak için yaptıkları yatırım, uluslararası ticareti
artırmaktadır93. Tablo 10’dan görüleceği gibi bu tip dikey yatırımlar
ara–malların küresel düzeyde şubeler arasında dolaşmasına neden
olmakta ve sonuçta ithalat ve ihracatı büyük ölçüde arttırmaktadır94. Dolayısıyla yatırım kalıpları ile ticaret arasındaki bağ daha da
güçlenmektedir.
93
94
Hayter, a.g.e., s. 6.
K. M. Yi, “Can Vertical Specialization Explain the Growth of World Trade?”, 1999, (Çevrimiçi):
http://www.econ.umn.edu/~tkehoe/classes/yi.pdf, s. 5.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 71
Öte yandan, hizmet sektöründe de küresel tedarik modeli yaygınlaşmaktadır. Şekil 2’den görüleceği gibi bilgi teknolojisi ve iletişim altyapısındaki gelişmelere bağlı olarak, daha önce başarılı bir şekilde dışsallaştırılamayan pek çok hizmet artık küresel dış–tedarik yoluyla gelişen
ülkelerde üretilmektedir95. Bu hizmetler, temel bilgisayar bakımı ve
programları, vergi hazırlama, muhasebe, mimari plan, telefon çağrı
merkezlerine kadar geniş bir yelpazeyi içermektedir. İnternet üzerinden
kitap satışlarında olduğu gibi perakende satışların da küresel düzeyde
taşeronlaşması artık mümkün gözükmektedir. Bilgi teknolojisine dayalı işlerin dış–tedarik yoluyla temin edilmesi durumunda potansiyel olarak maliyetlerden % 20 ile % 60 arasında bir tasarruf sağlanacağı tahmin
edilmektedir. Kısaca, küresel tedarik yönteminin daha fazla hizmet çeşidine uygulanmasıyla, gelişmiş ülkelerde hizmet sektöründe ücretler, istihdam ve iş güvencesi küresel rekabete maruz kalmaktadır96. Brainard
ve Litan, ABD’de hizmet sektörünün küreselleşmesi sonucu en iyimser
tahminle yılda ortalama 250.000 istihdam kaybı olacağını ve 2004 yılında 400.000 olan bu sayının 2015 yılına kadar 3.3 milyona ulaşacağını tahmin etmektedir. Bunun 137 milyon olan ABD istihdamı açısından
% 2’lik bir orana tekabül etmektedir. Ancak işçiler açısından işlerini kaybetme konusunda yeterince endişe yaratmaktadır97.
Denizaşırı üretim uygulaması, firmaların temel olarak bilgi teknolojisine dayalı üretim süreçlerini, genellikle dünyada emeğin ucuz
olduğu bölgelere taşımaları süreci olarak tanımlanmaktadır. Temel
amaç ücret maiyetindeki farklıklardan istifade etmektedir. Kural olarak denizaşırı taşeronlaştırılan
95
96
97
T. J. Sturgeon, Why We Cannot Measure the Economic Effects of Off–Shoring,
Services Off–Shoring Working Group Final Report, IPC, Massachusetts Institute of Technology
Publ., 2006, s. 2.
Palley, a.g.e., s. 15.
L. Brainard ve R. Litan, “Services Off–Shoring, American Jobs, and the Global Economy”, Perspective on Work, Winter 2005, (Çevrimiçi): http://www.brookings.edu/~/media/Files/rc/
articles/2005/winter_macroeconomics_brainard/2005winter_brainardlitan.pdf, s. 9. & R.
Dossani ve M. Kenney, “The Next Wave of Globalization: Relocating Service Provision to India”,
World Development, Vol.: 35, No: 5, 2007, s. 779.
72 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Örnek
Firmalar
Temel
İşlemler
• Oracle
• Veritas
• Dell
• Müşteri
Hizmetleri
Sesli / e-posta
• Tele Satış
• Pazarlama
• Ürün Desteği
• Müşteri
Memnuniyeti
•Sipariş İşleme
• Basit Veri Girme
• Hesap
İşlemeleri
• Veri Yönetimi
• Çek ve Kredi Kart
İşleme
• American
Express
• HSBC
Müşteri
Hizmetleri
Bankacılık
Hizmetleri
• HSBC
• ABN-AMRO
• Teknik Destek
• Faturalama
• İnsan
Kaynakları
• Finans
• Genel
Muhasebe
İşletme
Hizmetleri
• Mc Kisney
• American
Express
• Paket Yazılım
• Yazılım
Geliştirme
• Veri Analizi
• Veri Koruma
• Veri Yönetimi
Bilgi Hizmeleri
Vasıflı Emek İhtiyacı Artıyor
İşlemlerin Karmaşıklığı Artıyor
• SAP
• Microsoft
•GE
• Mühendislik
• Ürün Tasarım
• Ürün Test
Araştırma
Hizmetleri
Şekil 3: Hizmet Sektöründe Küresel Dış Tedarik Trendi
Hizmetler, genellikle veri girmek ve veri işlemek, çağrı merkezleri, destek hizmetleri gibi basit işlerdir. Şekil 3’den görüleceği gibi son
dönemlerde daha fazla vasıf gerektiren görevler uygulama geliştirme,
bakım, teknik destek, muhasebe ve Avrupa’da yapılan MR gibi bilgisayar taramalarının analizi de Hindistanlı radyologlar tarafından yapıl-
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 73
maktadır98. İngilizce konuşabilen 1,5 milyar nüfusuyla Hindistan, hizmet sektöründe denizaşırı dış–tedarik ve taşeronluk ilişkilerinde en
popüler ülke olma özelliğine sahiptir. Çin ve Filipinler gibi ücretlerin
düşük olduğu ülkelerde faaliyet gösteren çokuluslu şirketlerin de pek
çok servis hizmetini deniz–aşırı dış tedarik yönetimiyle Hindistan’dan
temin etmektedir. 2003 yılında, Hindistan’dan yapılan toplam yazılım
ve hizmet ihracatı 12 milyar dolar civarındadır. Bunun 2008 yılında 38
milyar dolara ulaşması beklenmektedir99.
3. Küresel Üretimin ve Tedarikin Hacmi
Küresel üretim ve tedarik genellikle mamul veya yarı mamul, ara–
mallar ve parçaların ticaretini içermektedir. Son yıllarda uluslararası
ticaretin bünyesinde, çokuluslu şirketlerin şubeleri veya bağımsız taşeron firmalar tarafından üretilip üretilmediğine bakılmaksızın ara–
malların ticareti, nihai malların ticaretinden çok daha hızlı artmıştır.
Küresel üretim ve tedarikin hacminin ölçülebilmesi için genellikle
son derece kesin ölçülmesi sebebiyle doğrunda yabancı sermaye yatırmaları esas alınmaktadır. Ancak bu yaklaşım yanıltıcı olduğu ifade
edilmektedir100. Bu tip ticaret açık bir şekilde uluslararası ticaret verilerinde ölçülmediğinden, bunu ölçmek için ekonomistler genellikle
farklı ölçüm yöntemleri kullanmaktadır101. Bununla birlikte tüm çalışmalar, son 30 yılda bu sürecin dünya çapında yaygınlık kazandığını
ve ara–malların ticaretinin de çok büyük artışlar gerçekleştiğini gösterdiği konusunda hemfikirdir.
98
99
F. Levy ve K. Yu, Off–Shoring Radiology Services to IndiaIPC, Massachusetts Institute
of Technology Working Paper Series, MIT–IPC–06–005, 2006. & N. V. Long, R. Riezman ve A.
Soubeyran, Fragmentation, Outsourcing and the Service Sector, CIRANO Scientific
Series No: 43, 2001, (Çevrimiçi): http://www. cirano.qc.ca/pdf/publication/2001s–43.pdf.
DBR, Economics: Digital Economy and Structural Change, No: 45, September 27,
2004, (Çevrimiçi): http://www.dbresearch.com/PROD/DBR_INTERNET_EN–PROD/
PROD0000000000179790.pdf, s. 3
100
101
W. Milberg, The Changing Structure of International Trade Linked to Global Production System: What are the Policy Implications, ILO Working Paper, No: 33, 2004, s. 9.
J. Kleinert, “Growing Trade in Intermediate Goods: Outsourcing, Global Sourcing or Increasing Importance of MNE Networks?”, Review of International Economics, Vol.: 11, 2003,
s. 464–482,
74 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Feenstra ve Hanson, ABD imalat sektöründe kullanılan toplam
ara–mallar içinde ithalatın oranının 1971’de % 6,5’ken 1979’da % 8,5’a
ve 1990’da % 11,5’e yükseldiğini bulmuştur102. Bu bulguları destekleyen başka bulgular da mevcuttur. Antras ve Helpman’a göre, 1977
yılında ABD’de çokuluslu şirketlerin yurtiçi tedarik oranı % 23’ken
1999 yılında % 16’ya gerilemiştir. Buna karşın Çokuluslu şirketlerin
şubelerinden yaptıkları ara–malların ithalat değeri de 1977 yılından
1999 yılına kadar 5 kat artmıştır103. Üretimin küresel düzeyde parçalanmasının bölgesel ticaret kalıpları üzerindeki etkilerini inceleyen başka yazarlar ise, ara–malların ticaretinin dünya imalat malları
ticaretinden çok daha fazla arttığını ve Doğu Asya’nın bu yeni küresel işbölümüne olan bağımlılığının görece olarak ABD ve Avrupa’dan
daha fazla olduğunu iddia etmektedir104. Diğer bir ifadeyle, bölgesel
ticarette dikey uzmanl aşmaya dayalı büyüme ve dinamizmin Doğu
Asya’nın küresel ekonomiye olan bağımlılığını arttırmıştır.
Kanada, Japonya, İngiltere ve ABD’de 1970’den 1995’e kadar iki dijit imalat sektörü verilerini incelendiğinde, ithal girdilerin toplam girdiler içindeki payının, bu ülkelerde düzenli bir artış gösterdiği dikkat
çekmektedir105. Makine ve taşıt araçları sektörlerine yönelik dış ticaret istatistiklerinde, üretimin küreselleşmesine yönelik oldukça çarpıcı kalıpların geliştiği görülmektedir106. Bu sektörlerde imalat malları
ticaretinin yaklaşık % 50’si gerçekleşmektedir. Dış ticaret istatistikleri, sadece bu sektöre ait parça ve komponent ticaretini, montaj edilmemiş malların ticaretinden ayrıştırılarak vermektedir. Araştırma102
103
104
105
106
R. C. Feenstra ve G. H. Hanson, “Global Production Sharing and Rising Inequality:
A Survey of Trade and Wages”, (Çevrimiçi): http://www. econ. ucdavis. edu/faculty/fzfeens/
pdf/Survey–Feenstra–HansonREV. pdf.
Pol P. Antras ve E. Helpman, “Global Sourcing, ” Journal of Political Economy, Vol.: 112, No:
3, 2004, s. 552–580.
P. Athukorala ve N. Yamashita, Production Fragmentation and Trade Integration:
East Asia in a Global Context, Australian National University, Economics, Departmental
Working Papers, No: 5, 2005.
J. Campa ve L. Goldberg, “The Evolving Export Orientation of Manufacturing Industries
Evidence from Four Countries”, NBER Working Papers, No: 5919, 1997.
A. Yaets, Just How Big Global Production Sharing, World Bank Policy Research Working
Paper, No: 1871, 1998, s. 11.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 75
lar bu sektörde 1980’den itibaren parça ve komponent ticaretinin,
bitmiş malların ticaretinden çok daha fazla ve hızlı arttığını göstermektedir. 1978 yılında toplam ticaret içindeki payı % 26 olan parça ve
komponent ticareti, 1995’de % 30’a çıkmıştır. Tüm sanayileşmiş ülkelerde makine ve taşıt araçları sektöründe toplam ticaretin bir unsuru
olarak parça ve komponent ihracatında önemi artışlar gerçekleşmiştir. Ancak bu artışın en fazla olduğu ülke, Doğu Asya’da kendi küresel
üretim sistemini kuran Japonya’dır.
Küresel ticaretin bileşimindeki değişimi inceleyen ve genellikle ticaret–merkezli ölçütler kullanan yazarlar, uluslararası ticarette ara–malların öneminin giderek arttığını ifade etmektedirler. Bu
ölçütlerden biri “ticaretin işlenmesidir”. Bu, gümrük terminolojisinde, ithal edildikten sonra yeni katma değer ilave edilen ara–malların
ihraç edilmesi anlamına gelmektedir. Diğer bir ifadeyle ithal edilen
ara–malların yeni işlem gördükten sonra ihraç edilmesidir. Şekil
4’den görülebileceği gibi, bu süreç bazen dikey uzmanlaşma olarak
da isimlendirilir. Feenstra ve Hanson, Çin’de ihraç edilen işlenmiş
ithalat girdilerin değerinin 1988’de 12, 4 Milyar dolardan 1998’de
97, 2 Milyar dolara çıktığını, bunun da bu ülkenin ihracatının yaklaşık
% 50’sini oluşturduğunu ileri sürmektedir107. Gelişmiş ülkelerin
kendi aralarında da “işlenmiş ithal ara–mal ihracatı” artmaktadır.
Nitekim Amerika’nın Avrupa ile olan ticaretinde, “ihraç edilen işlenmiş ithal ara–malların” ticaretinin payının 1988 % 17,7’den 1994’te
% 19,8’e yükselmiştir108. Benzer bir çalışma da “ihraç edilen işlenmiş
ithal ara–malların” uluslararası ticaretteki payının OECD ülkelerinde
1960 ile 1990 yılları arasında % 20 civarında arttığını bulmuştur109.
Bu artış, imalat ve elektronik endüstrilerinde oldukça yüksektir.
Uluslararası ticaret istatistiklerinde, sadece birkaç sektörde dış–
tedarik ve dikey uzmanlaşmayla ilgi sağlıklı veri bulmak mümkün
107
108
109
Feenstra ve Hanson, a.g.e., s. 5–7.
Milberg, a.g.e.
D. Hummels, D. Rapoport, ve Y. Kei–Mu, “Vertical Specialization and the Changing Nature of
World Trade”, Federal ReserveBank of New York Economic Policy Review, Vol.: 4, No:
2, 1998, s. 81.
76 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
olmakla birlikte, tekstil, hazır giyim, oyuncak ve doğrudan satış,
finans ve elektronik tüketim malları gibi pek çok diğer sektörde de
bu uygulamanın yaygınlaştığı bilinmektedir110.
Şekil 4: Dikey Uzmanlaşmaya Dayalı Ticaret
Dikey Uzmanlaşmaya Dayalı Ticaret
$ 50 Milyar Parça
1. Ülke
2. Ülke
$ 50 Milyon
Yerel Üretim Parça
$ 150 Milyon
Bilgisayar
$ 50 Milyon
Sermaye ve Emek
$ 50 Milyon
Yurtiçi Satış
$ 100 Milyon
Bilgisayar İhracatı
3. Ülke
Kaynak: D. Hummels, D. Rapoport ve K. M. Yi, “Vertical Specialization
and the Changing Nature of World Trade”, Federal ReserveBank of New
York Economic Policy Review, 1998, s. 82.
110
Milberg, a.g.e.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 77
OYUNCAK BEBEK BARBİNİN KÜRESEL ÜRETİM
AĞLARINDA ÜRETİLMESİ 111
Barbi’nin üretilebilmesi için gerekli olan plastik ham
maddesi (plastik ve saçlar) Tayvan ve Japonya’dan temin edilmektedir. Barbi’nin montajı, bu ülkelerle birlikte Filipinlerde
yapılmaktaydı. Ancak, artık bu işlemler, işçilik ücretlerinin
daha düşük olduğu Endonezya, Malezya ve Çin gibi ülkelerde
yapılmaktadır. Bu iş için gerekli olan plastik kalıplar, Barbi’nin
dekorasyonu için gerekli olan boyalar gibi ABD’den gelmektedir. İşçilik ve Barbi’ye elbise yapmak için kullanılan kumaşlar
da Çin’de üretilmektedir. Üretimi tamamlanmış Barbi bebekler Honkog’dan ABD’ye 2 Dolara ihraç edilmektedir. Bu 2 Doların 65 Senti hammaddeye ve 35 Senti de Çinli işçilere gitmektedir. Geri kalan 1 Doların bir kısmı nakliye masraflarına
giderken bir kısmı da Honkong’daki aracı işletmenin kârı ve
işletim giderlerini oluşturmaktadır.
Bu bebekler ABD’de 10 Dolara satılmaktadır. Bunun en az
1 Doları Mattel’e gitmekte ve geri kalan nakliye, pazarlama,
ABD’de toptan ve perakende satış masraflarını oluşturmaktadır. Bu yüzden katma değerin büyük bir kısmı Amerikan faaliyetleri sonucu oluşmaktadır. Tüm dünyada her iki saniyede
bir Barbi satılmaktadır. 1995 yılında Mattel’in sadece Barbi satışlarından toplam hasılatı 1.4 trilyon dolar civarındaydı.
111
Daha önce de belirtildiği gibi, üretimin küresel düzeyde yeniden
organizasyonu büyük ölçüde iletişim ve ulaşım teknolojilerinin gelişimine bağlıdır. Küresel üretim ve dış–tedarik gibi ara–malların ülkeler
arasında dolaşması nedeniyle nakliye masraflarına karşı oldukça du-
111
R. Feenstra, “Integration of Trade and Disintegration of Production in the Global Economy”,
Journal of Economic Perspectives, Vol.: 12, No: 4. 1998, s. 7.
78 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
yarlı olduğunu belirtmektedir112. Ulaşım ve iletiş maliyetlerin artması, küresel üretimi kesintiye uğratabilir. Küresel üretim ve dış–tedarik
hem küçük işletmeler hem de gelişmekte olan ülkeler için önemli imkânlar sunmaktadır. Bir malı bütün olarak üretmek mümkün
olmasa bile, bir ve bir kaç parçasını üreterek küresel üretim ağlarına
bağlanmak mümkün olabilir. Küresel dış–tedarik veya küresel taşeron uygulaması, gelişen ülkelerde küçük işletmelerin gelişmesi ve büyümesi için çok önemli fırsatlar sunmaktadır.
II. KÜÇÜK İŞLETMELERİN VE GİRİŞİMCİLİĞİN
YENİDEN DOĞUŞU
Küreselleşme sürecinde gelişmiş ülkeler de üretim süreci ve endüstriyel yapıda meydan gelen önemli değişimlerden biri de kitle üretiminin
yerine girişimciliğin ve küçük işletmelerin yükselişidir. Küreselleşme ve
teknolojik gelişmelere bağlı olarak gelişmiş ülkelerde, 1980’den itibaren
kapsamlı bir endüstriyel yeniden yapılanma süreci gerçekleşmiştir. Bu
süreç, gelişmiş ülkelerde büyük ve istikrarlı piyasaların ön koşul olduğu
kitle üretim sisteminin çöküşü ve onun yerine ileri teknoloji kullanan
küçük ölçekli işletmelerin ve girişimciliğin baskın olduğu yeni ve esnek
bir üretim modelinin yükselişi olarak görülmüştür113. Bu yeni üretim
modelinin temel özelliği, endüstriyel gelişmede girişimcilik ve küçük işletmelere merkezi bir rol atfetmesidir. Küreselleşen ve istikrarsızlaşan
piyasalarda büyük ölçekli üretimi sürdürmek artık imkânsızdır. Artan
uzmanlaşma ile yaygın bir dış tedarik ve ağ stratejilerini esas alan küresel endüstriyel yeniden yapılanma küçük işletmelerin önemi artırmakta ve onları ekonominin motor gücü haline getirmektedir114.
Girişimcilik ve girişim ekonomisine yönelik tartışmaları değerlendirmeden önce Savaş sonrası gelişmiş ülkelerde üretim sistemlerini
112
113
114
Venables, a.g.e., s. 139–159.
P. Hirst ve J. Zeitlin, “Flexible Specialization Verus Post–Fordism”, Economy and Society,
Vol.: 20, No: 1. 1991, s. 2–3.
K. Sakai, Global Industrial Restructuring: Implication for Small Firms, DTSI/DOC
(2002) 4, Paris: OECD Publ., s. 2.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 79
karakterize eden kitle üretiminin özelliklerine kısaca bir göz atmak
yaralı olacaktır. Savaş sonrası gelişmiş ülkelerde üretim sistemleri,
büyük ölçekli işletmelerin etkin olduğu kitle üretimine dayanmaktadır. Bu modelin esası, 19 yüzyıldan itibaren Amerikan sanayicilerinin
mevcut mekanizasyonu daha öte değiştirme ve geliştirmelerinde yatmaktadır. Bu yeni sistem, ölçek ekonomilerinden istifade edebilmek
için üretilen modellerin standartlaştırılarak, seri olarak üretilme esasına dayanmaktadır. Tüm bunları gerçekleştirmede Henry Ford’un
kayan bant sistemini üretim sürecine uygulaması belirleyici bir role
sahiptir. Bu yeni üretim modeli ve teknolojinden etkin bir şeklide istifade edebilmek için “yeni endüstriyel bir işletmenin” yaratılması
gerekmiştir. Bu yeni endüstriyel işletme, üç farklı türde yatırımın sonucu olarak gelişmiştir. Bunlardan ilki, teknolojik gelişmelerin dikte ettiği ölçek ve alan ekonomilerinden istifade edebilmek için yatırımın yeterince büyük olmasıdır. İkincisi, büyük ölçekte üretilen mal
ve hizmeti satın alacak kadar büyük pazarlama ile dağıtım ağlarının
kurulmasına yönelik yapılan yatırmaların yapılmasıdır. Üçüncüsü ise,
bu büyüklükte üretim ve dağıtımın süreçlerinin düzenli olarak işleyebilmesi ve kaynakların gelecekteki üretim ve dağıtım için tahsis edilebilmesi için hiyerarşik bir yönetsel yapı geliştirme ihtiyacıdır115. Tek
amaçlı makine ve teçhizat kullanımına ile vasıfsız işgücü istihdamına dayalı kitle üretimi açısından ölçek ekonomilerinin gerçekleştirilmesi elzemdir. Ölçeğinin büyük olması ve esnekliğin olmayışı, kitle
üretiminin ekonomik kesintilere ve pazar dalgalanmalarına karşı oldukça duyarlı yapmaktadır. Bu nedenle pazarda ve üretimde belirsizlik en aza indirilmek zorundadır. 1900’lü yılardan sonra birbirini takip
eden şirket birleşme dalgaları kitle üreticilerinin ihtiyaç duyduğu istikrarlı bir ekonomik ortamı sağlayacak dev ölçekli işletmelerin, gelişmesine ve baskın hale gelmelerine neden olmuştur. Bu nedenle hızla
artan üretimi satın alacak tüketici talebini ve piyasalarda istikrar sağlamak için devlet ekonomiye müdahale etmek zorunda kalmış ve ulu-
115
P. Higonnet, D. S. Landes ve H. Rosovsky (eds.), Favorites of Fortune: Technology,
Growth and Economic Development Since the Industrial Revolution, Cambridge:
Harvard University Press, s. 432.
80 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
sal ekonomide kitle üretimini kitle tüketimi ile desteklemek amacıyla
1920’lerin sonlarından itibaren “Keynesyen ekonomi modeli” geliştirilmiştir. Daha sonra bu model, İkinci Dünya Savaşı sonrası tüm Batı
ülkelerinde uygulamaya konulan ekonomi politikası haline gelmiştir.
Fordist birikim rejimi ile kitle tüketimi, İkinci dünya savaş sonrası gelişmiş toplumlarda yüksek büyüme oranı, verimlilik ve ücretlere dayalı ekonomik kalkınmanın atın çağının temel özelliği olmuştur116.
Sanayi Devriminden sonra işletmelerin ölçeğinin sürekli büyümesi, nihayetinde büyük ölçekli işletmelerin ve kitle üretiminin endüstriyel büyümenin motor gücü haline gelmesi, zamanla kitle üretimin tüm
sektörlere yayılacağı ve uzun dönemde etkin olmayan küçük ölçekli
üretimin yok olacağı yönündeki varsayımları pekiştirmiştir. Bu dönemde küçük işletmeler ve girişimcilik bir çeşit lüks olarak değerlendirilmiş
ve gelişmiş ülkelerin maliyet etkinliği sağlayabilmek için mutlaka karar–
almayı merkezileşmeleri gerektiği vurgulanmıştır. Küçük işletmelerin
genel olarak büyük işletmelerden daha az etkin olduğu, çalışanlar açısından daha düşük ücret ve yan ödeme anlamına geldiği, yeniliklere çok
az katkıda bulunduğu, küçük işletmelerin görece öneminin zaman içinde azalacağı öngörülmüştür117. Ancak ekonomik açıdan etkin olmasa da
sosyal ve politik istikrar aracı olmaları küçük ölçekli işletmelerin Savaş
sonrası dönemde varlıklarını sürdürmelerine imkân vermiştir.
Kitle üretiminin yükselişiyle küçük işletmelerin üretim, istihdam
ve katma değer açısından paylarının düşmesi ve ekonomi açısından
önemlerinin azalması istatistiklere de yansımıştır. İngiltere’de imalat
sektöründe küçük işletmelerin payı, 1935’de % 38’den 1958’de % 24’e
ve 1963’de % 20’ye düşmüştür118. Benzer trendi ABD’de görmek de
mümkündür. Büyük işletmelerin istihdam ve toplam mal varlığı kitle
üretim dönemi süresince artmıştır. En büyük 100 işletmenin ülkede-
116
117
118
E. Taymaz, Small and Medium–Sized Industry in Turkey, Ankara: State Institute of
Statistics Publ., 1997 s. 10
F. M. Scherer, “Changing Perspectives on the Firm Size Problem, ” (der.) Z. J. Acs ve D. B.
Audretsch, Innovation and Technological Change: An International Comparison,
Ann Arbor: University of Michigan Press, 1991, s. 25
J. Boswell, The Rise and Decline of Small Firms, London: George Allen and Unwin Publ.,
1972, s. 20’den aktaran: Taymaz a.g.e., s. 10
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 81
ki işletmelerin toplam mal varlığı içindeki payı 1925’de 34, 5’e, 1933’de
% 42, 5’e 1958’de % 46’ya, 1968’de de % 48, 4’e yükselmiştir119.
Ancak 1960’ların sonlarından itibaren çeşitli gelişmeler, Fordist–
Taylorist modelin sürdürülmesini zorlaştırırken büyük işletmelerin
baskın konumları da sarsmaya başlamıştır. Bu durum ekonomik, politik ve teknolojik pek çok faktöre atfedilmekle birlikte birkaç sebep
ön plana çıkmaktadır. Bunları; esnek olmayan tek–amaçlı makine ve
teçhizat kullanımına dayalı üretim sisteminin hızla değişen ve çeşitlenen piyasa talebini karşılamada yetersiz kalması; Japonya gibi çok
güçlü ve yeni rakiplerin ortaya çıkması; Fordist–Taylorist katı hiyerarşik örgütsel yapının ve aşırı işbölümünün verimlilik artışlarını ve
üretim yeniliklerini sınırlandırmasıdır. Ayrıca yüksek işçi devri, işe
gelmeme, direniş, büyük grevler ve işçilerin militanlaşması ile güçlü
sendikaların fabrikaların yönetilemez ve üretimi sürdürülemez hale
getirmesi şeklinde sıralamak mümkündür120.
1970’li yılların sonlarından itibaren tüm dünya da mantar biter
gibi küçük ölçekli işletmelerin sayılarının hızla artmasıyla girişimcilik yaygınlaşmaya başlamıştır. Bilgi teknolojisinde meydana gelen gelişmeler ve bilgi ekonomisinin yükselişinin de bu trendi güçlendirdiği
ileri sürülmektedir. Bu nedenle artık küçük firmaların ve girişimciliğin gelişmiş ülkelerde yeniden yükselen bir eğilimdir. Bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yaygınlaşmasına yönelik trendin sadece gelişmiş ülkelerle sınırlı olmadığını,
gelişen ülkede de gözlendiğini ortaya koymaktadır121.
Gelişmiş ülkelerde imalat sektöründe ölçeğin küçülmesi ve küçük
ölçekli işletmelerin öneminin artması pek çok nedene atfedilmektedir. Ancak bunlar arasında iki önemli neden ön plan çıkmaktadır122.
119
120
121
122
M. Aglietta, A Theory of Capitalist Development: The US Experience, London: Verso
Publ., 1987, s. 222’den aktaran: Taymaz a.g.e., s. 10
Z. Parlak, Sanayi ve Çalışma Sosyolojisi Ders Notları (Basılmamış), 2004.
G. Loveman ve W. Sengenberger, “The Re–Emergence of Small–Scale Production:
An International Comparison”, Small Business Economics, Vol.: 3. No: 1, 1991, s. 37
B. Carlson, “The Rise of Small Business: Causes and Consequences”, (der.) W. J. Adams,
Singular Europe: Economy and Policy of European Community After 1992, MI:
University of Michigan Press, 1992, s. 150.
82 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Bunlardan birincisi, 1970’li yıllardan itibaren, dünya ekonomisinde rekabetin ve piyasalarda belirsizliğin artması ile birlikte ile birlikte piyasaların bölünmesidir. Diğeri ise teknolojik gelişmelerdir123. Teknolojik
gelişmeler, özellikle bilgi teknolojilerinin üretim sürecinde kullanılması, ölçek ekonomilerin önemini azaltırken küçük ölçekli işletmelere de tek–amaçlı makine ve teçhizat kullanmadan büyük işletmelerle
rekabet edebilme imkânı vermekte ve onları daha verimli hale getirmektedir. Bu dönüşüm, sadece imalat sektöründe değil ekonominin
tüm diğer sektörlerinde işletme ölçeğinin büyük ölçüde küçülmesine
imkân vermektedir124.
Küçük ölçekli işletmelerin gelişmiş ekonomilerde öneminin artmasını kimi yazarlar, emek arzında artış, tüketici zevklerindeki değişme ve işleteme kurma konusundaki düzenlemelerin gevşetilmesi (özellikle ABD’de) ve bu dönemin “yaratıcı yıkım dönemi” olması
gibi nedenlere de bağlanmaktadır125. Buna karşın bazı yazarlar da
küçük işletmelerin artan önemini, kitle üretimi yapan dev ölçekli işletmelerin üretimlerinin esnek uzmanlaşma temelinde adem–i
merkezileşmesi, dikey olarak parçalanması ve yeni girişimcilerin ortaya çıkmasına atfedilmektedirler126. Buna göre, büyük ölçekli işletmelerin, daha küçük ve daha yatay olarak koordine edilmiş örgütsel
birimler oluşturacak şekilde yeniden yapılanması, daha çok bağımsız küçük işletme dernekleri gibi davranan büyük şirketlerin sahip
olduğu çok sayıda küçük ölçekli işletmenin kurulmasına yol açmaktadır. Bu nedenle küçük işletmelerin istihdamının artması, küçük işletmelerin dinamizmi kadar büyük şirketlerin sahip oldukları işletmelerin ölçeğini küçültmeleri ile de ilgilidir.
Kimi yazarlar, Avrupa’da ve Amerika’da küçük ve orta ölçekli işletmelerin yükselişini, gelişmiş ülkelerin mukayeseli üstünlü-
123
124
125
126
C. Partten, The Competitiveness of Small Firms, Department of Applied Economics
Occasional Paper, No: 57, Cambridge: Cambridge University Press, 1991, s. 120.
W. A. Brock ve D. s. Evans, “Small Business Economics”, Small Business Economics, Vol.: 1,
No: 1, 1989, s. 15.
A. e., s. 5.
Loveman ve Sengerberger, a.g.e., s. 25–35
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 83
ğünün imalat sektöründen bilgi–temelli faaliyetlere kaymasıyla
da açıklamaktadır.127 Bunara göre bilgi ve iletişim teknolojilerinde
meydan gelen gelişmeler, bilgi ve sermayenin ABD ve Avrupa gibi
maliyeti yüksek üretim yerlerinden dünya maliyetleri düşük olan
yerlere ucuz bir şekilde kaydırılmasına imkân vermektedir. Bu yüksek maliyetli bölgelerde ekonomik faaliyetler artık monoton ve rutin imalat işlere bağlı olması imkânsızdır128. Küreselleşme dünyanın
başka yerlerine kolay ve ucuz bir şekilde kaydırılamayan bilgi temelli faaliyetleri gelişmiş ülkelerin mukayeseli üstünlüğünün temeli haline getirmektedir.
Son dönmelerde kamu ve özel kesimin küçük ve orta ölçekli işletme politikalarının da küçük işletmelerin sayısal olarak artışında rol
oynadığı ifade edilmektedir. Artan işsizlik nedeniyle, iş yaratıma, ekonomik büyüme ve uluslararası rekabete yönelik kaygıların artması,
gelişmiş ülkelerde hükümetleri, küçük işletmeleri teşvik etmeye zorlamaktadır. Önceleri Avrupa’da bazı hükümetler bu hususta tereddütlü adımlar atsa da 1995’den sonra daha uygun yaklaşımlar benimsemek zorunda kalmıştır.
1980’lerden sonra küçük işletmelerin ekonomik açından öneminin artması istatistikî verilerde görülebilmektedir. Bazı bulgulara
göre, ABD’de 5.000 büyük işletmenin istihdamdaki payı 1970 yılından
% 20’den 1996’da 8,5’a düşmüştür129. OECD ülkelerinde ise 1972–1998
yılları arası işletme sahiplerinin sayısı 29 milyondan 45 milyona yükselmiştir. 1984 ile 1998 yılları arasında İrlanda, Kanada, Yeni Zelanda,
Portekiz ve İzlanda da işletme mülkiyeti oranı % 3’den fazla artmıştır.
127
128
129
D. B. Audretstch ve A. R. Thurik, “What is New About New Economy: Sources of Growth in
the Managed Economy”, Industrial and Corporate Change, Vol.: 19, 2001, s. 795–821.
M. Carree ve R. Thurik, “Understanding the Role of Entrepreneurship for Economic Growth”,
Institute for Development Strategies, 2005, s. 2
R. Thurik ve s. Wenneskers, “A Note on Entrepreneurship, Small Business and Economic
Growth”, ERIM Report Series Research Management, ERS–2001–60–STR, 2001, s. 4–5.
84 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
A. Girişimcilik Kavramı ve Girişimci Tipleri
Küçük ve orta ölçekte işletmelerin sayılarının ve öneminin hızla artması girişimcilik kavramını ve girişimcilik rolünü tekrar ekonomik
gündemin ilk sıralarına yerleştirmiştir. Girişimcilik, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde uzunca bir süre ekonomik teoride ihmal edilmiş bir üretim faktörüdür. Ancak son dönemlerde yapılan pek çok
akademik çalışma girişimciliğin ekonomik büyümenin önemli bir
aracı olduğunu ve ekonomik büyüme ile girişimcilik arasında pozitif
bir ilişkinin bulunduğunu göstermektedir130.
Küçük işletmelerin ekonomik açıdan öneminin artması, girişimciliğin de tüm dünyada ekonomik ve sosyal gelişmenin motoru olarak
görülmesine yol açmaktadır131. Ancak girişimcilik, çok boyutlu ve oldukça farklı anlamlarda kullanılan bir kavramdır. Bu nedenle de oldukça tartışmalıdır132. Bununla birlikte, kimi yazarlar, girişimciliği,
yeni ekonomik fırsatları yaratma ve algılama ile işletmenin yerini ve
kayaklarını kullanma ve oluşturma kararının bir bileşimi olarak tanımlamaktadır133. Bu tamımda karar alma, girişimcilik rolünün ayrılmaz bir parçası olmakla birlikte fırsatlara da vurgu yapılmaktadır.
Kaynakları kullanma kararı da girişimciyi yöneticiden ayıran farktır.
Ayrıca, girişimciliğin, kendi hesabına ve riskine çalışan kişi anlamına
gelen mesleki bir yönü de mevcuttur. Kendi kendini istihdam eden ve
iş adamı kavramları girişimcilikle mesleki anlamda eş anlamlı olarak
kullanılmaktadır.
Genellikle üç farklı girişimcilik rolünden ve tipinden bahsedilmektedir. İlk olarak girişimcilik, en basit anlamıyla küçük işletme
anlamına gelmektedir. Ancak son dönemler de büyük ölçekli işlet-
130
131
132
133
D. B. Audretsch ve M. Sanders, Globalization and the Rise of Entrepreneurial Economy, Jena Economic Research Papers, No: 3, 2007..
Auderetsch ve diğ., “Impeded Industrial Restructuring: The Growth Penalty”, KYLOS, Vol.: XX,
No: 1, 2002.
A. M. Carree ve A. R. Thurik, “The Impact of Entrepreneurship on Economic Growth”, (der.)
D. B. Audretsch ve Z. J. Acs, Handbook of Entrepreneurship Research, Boston: Kluwer
Academic Publishers, 2003, s. 441.
A. M. Wennekers ve A. R. Thurik, “Linking Entrepreneurship and Economic Growth”, Small
Business Economics, Vol.: 13, No: 1. 1999, s. 47–48.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 85
melerde, işletmenin ana faaliyetlerin dışında kalan işlerle yeni iş
alanları geliştirme anlamına gelen “şirket girişimcisi” (interprenurship/corporate enterprenur) de “terminolojinin bir parçası haline
gelmiştir134. Bu konuda karışıklıklar büyük ölçüde modern işletme
teorisinde ekonominin temel aktörü olan girişimciliğin dikkate alınmaması ve genel ekonomik teoride tümüyle ihmal edilmesinden
kaynaklanmaktadır. Bölgeler ve ülkeler arasında mevcut ekonomik
performans farklılıklarını açıklamaya çalışan kimi yazarlar, bu farklılıkları açıklama da klasik teorilerin yetersiz kaldığını ve bunun nedenin de “girişimci sermayenin” mevcudiyetini dikkate almamaları
olduğunu ileri sürmektedir135.
Girişimcilik kavramının ikinci anlamı ise, yeni işletme kurma anlamına gelmektedir. Yerel düzeyde birikmiş bilginin, değerlerin, deneyimler ve kaynakların yeni işletmelerin kurulması açısından önemi
büyüktür136. Dev ölçekli işletmelerin dolduramadığı piyasa fırsatlarını
değerlendiren girişimcilik, yerel ekonomik kalkınmanın anahtarı olarak görülmektedir137. Bu rol, kar fırsatlarını algılama rolüdür. Bir kısım
küçük işletmenin oluşumu, büyük ölçekli işletmelerin üretmek yerine bir kısım mal ve hizmeti dışarıdan tedarik etmeye dayalı esneklik
stratejilerinden kaynaklanmaktadır. 1980’ler sonrasında bu stratejilerin yaygın bir şekilde uygulanması gelişmiş ülkelerde küçük ölçekli işletmelerin sayısını ve önemini artırmış ve büyük işletmelerin baskın
konumlarının da erozyona uğratmasına yol açmıştır
Nihayet, girişimcilik kavramı, yenilik yaratma ve karmaşık bir
üretimin sistemin sevk ve idaresi anlamında gelmektedir138. Büyük
ölçekli teknolojik yenilik, oldukça farklı bir çabadır ve basit bir girişim-
134
135
136
137
138
B. Antoncic ve R. D. Hisrich, “Clarifying the Intrapreneurship Concept”, Journal of Small
Business and Enterprise Development, Vol.: 10, No. 1, 2003, s. 2–4.
D. B. Audretsch ve M. Keilbach, Entrepreneurship Capital and Economic Performance,
CEPR Discussion Papers, No: DP3678, London: CEPR Publ., 2003, s. 5.
E. Malecki, Technology, and Economic Development: The Dynamics of Local,
Regional and National Competitiveness, Second Edition, London: Longman Publ., 1997,
s. 158.
Wennekers ve Thurik, a.g.e., s. 33–34.
M. Casson, Enterprise and Competitiveness, Oxford: Basil Blackwell Publ., 1990, s. 45.
86 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
cilikten farklıdır. Bu anlamıyla girişimcilik kavramı, Schumpeter’in
çalışmalarına dayanmaktadır. Kapitalizmin özünü oluşturan bir süreç olarak “yenilik geliştirme”, “yeni bileşimleri gerçekleştirme”, yeni
ürünler, üretim süreçleri, hammaddeler ve organizasyonlar şeklinde
kendini ifade etmektedir139. Schumpeter’in yenilikçi girişimci anlayışı
onun “yaratıcı yıkım” kavramına dayanmaktadır. Bir yenilik, yüzlerce
işletmenin rekabet gücünü kaybetmesine yol açtığı gibi yeni fırsatlar,
yeni sektörler ve işletmelerin de ortaya çıkması anlamına gelmektedir. Bu bağlamda bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler oldukça
önemlidir. Zira bu teknoloji, çeyrek asır önce hiçbiri mevcut olmayan
pek çok yeni ürün, yeni endüstriler ve yeni işletmelerin gelişmesi kadar yeni istihdam ve mesleklerin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Tablo 11: Üç Farklı Girişimci Tipi
Kendi Kendini İstihdam Eden
Çalışan
Girişimcilik
Bağımsız Girişimci
(Schumpeteryan)
Şirket Girişimcisi
(Intarprenurship)
Yöneticilik
Yönetici Girişimci
(Managerial Business Owners)
Üst Düzey
Yöneticiler
Kaynak: A. M. Wennekers, Entrepreneurship at Country Level Economic
and Non–Economic Determinants, Rotterdam: ERIM Publ., 2006, s. 27.
Tablo 11’de üç farklı girişimci tipi tanımlamaktadır. Tabloda ilk
olarak, yeni ekonomik fırsatları algılama, yararlanma ve yaratmaya
odaklanan bir davranış tipi olarak girişimci ile kaynakları organize
ve koordine etme anlamında yöneticilik arasında davranışsal bir ayrım yapılmaktadır. İkinci olarak, ticari bir işletmeye kendi hesabına
ve riskine sahip olanlar ve yönetenler arasıda mesleki bir ayrım yapılmaktadır. Bu ayrıma dayalı olarak, kendi–kendini istihdam eden,
şirket ve yönetici girişimci olmak üzere üç farklı girişimci tipi ortaya
139
Malecki, a.g.e., s. 158.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 87
çıkmaktadır. Bunlar, bağımsız girişimci, yönetsel (ticari işletme yöneticisi) girişimci resmi meslek anlamda girişimcidir ve şirket girişimcisi veya “intrarprenur”dur. Wennekers ve Thurik, Schumpeteryan girişimcilerin genellikle küçük işlemelerde bulunduğunu ve bunların
yenilikçi ve mevcut piyasa yapısını yaratıcı bir şekilde yıkan bağımsız
işletmelerin sahibi olduklarını belirtmektedir.140 Bu işletmeler genellikle gelişerek yönetici istihdam eden ticari şirketlere dönüşmektedir.
İşletme–içi girişimci veya girişimci yöneticiler de girişimci sayılmaktadır. Bunlar, işverenleri adına ticari bir girişimde bulunarak zamanlarını, itibarlarını ve bezende işlerini riske atmaktadırlar.
Girişimcilik, belli bir yasal, kültürel, ekonomik ve politik ortamda
gerçekleştiğinden, girişimci davranışının oluşmasında sosyo–ekonomik
çevre ile destek ağları son derece önemlidir. Bu ağlar, girişimciyi örgütlü
öğrenmeye ve kaynaklara bağlayan kurumsal bağdır. Silikon Vadisinde
mevcut üretim ağlarını araştıran, Saxenian, bölgenin girişimcilik kapasitesinin sadece burada mevcut yüksek beşeri sermaye donanımı ve bilgiye değil, şahıslar, işletmeler ve endüstriler arasında bilgi akışını sağlayan
iletişimin de önemli olduğunu ileri sürmektedir. Girişimcilik açısından
zengin olan “Silikon Vadisini” inceleyen Saxinian göre:
“…. [Silikon Vadisi], sadece vasıflı işçi, tedarikçi bölgeyi farklı kılan enformasyonun bir yerde yoğunlaşmış şekli değildir. Çok çeşitli bölgesel
kurumları–Stanford Üniversitesi, birkaç meslek odası, yerel işveren
örgütleri, uzmanlaşmış danışmanlık, pazar araştırma ve hakla ilişkiler şirketleri ve girişimci sermaye–hiçbir girişimcinin tek başına sahip
olamayacağı teknik, mali ve ağ hizmetleri sunmaktadır. Bu ağlar sektörel engellere baş kaldırmaktadır: bireyler kolayca yarı–iletken firmasından hard–disk firmasına veya bilgisayar firmasından ağ firmasına
geçmektedir. Bunlar yerleşik bir işletmeden yeni kurulan bir işletmeye geçmekte veya tersini yapmaktadır. Hatta bazen pazar araştırması
veya danışmanlık şirketine oradan da yeni kurulan bir işletmeye geçebilmektedir… Bu adem–i merkezi ve akışkan ortam, elle tutulamayan
teknik kapasite ve anlayışın yayılmasını teşvik etmektedir141.
140
141
Wennekers ve Thurik, a.g.e., s. 48.
A. Saxian, “Regional Networks and the Resurgence of Silicon Valey”, California Management Review, Vol.: 33., 1990, s. 95.
88 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Bu tip ortamlar girişimci sermaye açısından zengin olduğu için
ekonomik aktörler açısından yüksek bir yeni işyeri kurma eğilimi yaratmaktadır142. Yeni işletme kurma eğiliminin engellendiği diğer bağlamlar, girişimci sermaye açısından zayıf olarak nitelenmektedir. Girişimci sermaye, rekabet edebilirlik ve büyüme açısından birkaç yoldan
pozitif bir etki yaratmaktadır. Bunlar, girişimci sermayenin bilgi taşması yaratması; işletme sayısını artırarak ve rekabeti kızıştırtarak
ekonomik büyüme yaratması; işletmeler arasından çeşitlilik sağlayarak ekonomik çıktı yaratmasıdır.
Kimi yazarlar, girişimci sermayenin, rekabete gücü ve ekonomik
büyümeyi birkaç yoldan tetiklediğini ileri sürmektedir143. İlk olarak,
bilgi taşması yaratmaktadır. Bilgi, içsel büyümeyi harekete geçiren
önemli bir mekanizmadır. İkinci olarak girişimci sermaye, işletme sayısını ve rekabeti artırarak ekonomik büyüme yaratmaktadır. Üçüncü
olarak, girişimci sermaye işletmeler arasıda çeşitlilik yaratarak ekonomik girdi yaratmaktadır.
B. Girişim Ekonomisinin Yükselişi
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin ve girişimciliğin ekonomik
büyümede öneminin artmasına paralel olarak gelişmiş ülkelerde
mukayeseli üstünlük kaynağı olarak bilgi sektörünün ön plana
çıkması kimi yazarlarca yeni bir ekonomik modelin yükselişi olarak
görülmektedir. Bu yazarlar, ekonomik modelleri, girişimciliğe
yönelik yaklaşımlar temelinde tanımlamaktadır. Buna göre Savaş
sonrası gelişmiş ülkelerde egemen olan ekonomik model “kontrollü
ekonomi” (Managed Economy) dönemi olarak isimlendirilirken
1980 sonrası küçük ve orta ölçekte işletmelere dayalı yeni
model de “girişim ekonomisi” (Entrepreneurial economy) olarak
isimlendirilmektedir. Kontrollü Ekonomiyi, istikrar, uzmanlaşma,
homojenlik, ölçek, kesinlik, tahmin edilebilirlik ve ekonomik
142
143
D. B. Audretsch, “Entrepreneurship Capital and Economic Growth”, Oxford Review of
Economic Policy, Vol.: 23, No: 1, 2007, s. 70–72.
D. B. Audretsch ve A. R. Thurik, A Model of the Entrepreneurial Economy, Discussion
Papers on Entrepreneurship, Growth ve Public Policy, No: 17, 2004, s. 6–7
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 89
büyüme karakterize ederken girişim ekonomisini ise, esneklik,
istikrarsızlık çeşitlilik, yenilik, ileri ve geri bağlantılar ve kümelenme
ve ekonomik büyüme şekillendirmektedir.
Bu iki ekonomik model, birbirinden oldukça farklıdır. Kontrollü
ekonomi modelinin, kaynağı büyük ölçekli üretimin baskın olduğu
bir ekonominin ihtiyaç duyduğu ekonomik, politik ve sosyal istikrardır. Buna karşın “girişim ekonomisi modelinin gelişiminin kaynağı ise
bilgi üretiminin rekabet üstünlüğü haline gelmesi ile “girişimsel sermaye” ve girişimsel faaliyet yaratma kapasitesidir144.
Yirminci yüzyılın son çeyreğine kadar olan dönemde gelişmiş ülkelerde, büyük ölçekli işletmeler ekonomide baskın bir konuma yükselirken kitle üretimi etkinliğin sembolü haline gelmiştir. Bu dönem,
büyük işverenlerin ve işletmelerin gücünün büyük hükümetler ve
büyük sendikalarla dengelendiği bir dönem olarak görülmektedir.
Kitle üretiminin sağlıklı bir şeklide sürdürülebilmesi, istikrasızlığın
ve belirsizliği ortadan kaldırmasına bağlı olduğundan bu dönemde,
kurumalar ve sınıflar arası işbirliği ve uzlaşma sağlanmıştır145. Bu
nedenle istikrar, süreklilik ve homojenlik “kontrollü ekonomininin”
olmasa olmaz şartlarıdır.146 Bu ekonomi modelinde, hiyerarşik ve
bürokratik bir örğüt yapılarıyla, büyük ölçekli işletmeler standart
ürünlerin kitle üretimini yaparken güçlü sendikaların örgütlediği işçilere de ömür boyu istidam ve tüketimi garanti edecek yüksek ücretler vermektedir. Kontrolü ekonomi döneminde, küçük işletmelerin sayıları ve ekonomi içindeki rolleri büyük ölçüde gerilemişti. Bu
dönemde küçük işletmelerin etkin olmadığı, çalışanlara daha düşük
ücret ve kötü çalışma şartları sağladığı, yenilik ve geliştirme açısından yetersiz oldukları düşünülmekteydi147 .
Kontrollü ekonominin aksine, girişim ekonomisinin en belirgin
özelliği esneklik, istikrasızlık, çeşitlilik, yenilik ve ekonomik büyüme-
144
145
146
147
Audretsch ve Thurik, A Model of the Entrepreneurial Economy, a.g.e., s. 2–3.
M. Piore ve C. Sabel, Second Industrial Divide: Possibilities for Prospects, New York:
Basic Books Publ., 1984.
Audretsch ve Thurik, “What is New About the New Economy…”, a.g.e., s. 11.
Audretsch ve Thurik, A Model of the Entrepreneurial Economy, a.g.e., s. 3.
90 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ye dayanmasıdır. Girişim ekonomisinde üretimin temel girdisinin bilgi ve mukayeseli üstünlüğün kaynağı da yeniliktir. Bilginin, yenilikçi
kümelenmelerde ve üretim ağlarında üretilmesi, girişim ekonomisini
bölgesel ve yerel merkezli yapmaktadır148 .
Kontrollü ekonominin odağını süreklilik oluşturmaktadır. Buna
karşın girişim ekonomisi doğası gereği değişimi tetiklemekte ve ondan beslenmektedir. Yenilik ve icatlar, her iki model için önemlidir.
Ancak yenilikçi faaliyetlerin anlamı ve gerçekleşme merkezleri çok
farklıdır. Kontrollü ekonomide yenilikler, genellikle kitle üretimi yapan şirketlerin temel yetenekleri ve teknolojik yörüngeleri çerçevesinde gerçekleşen tedrici geliştirmedir. Buna karşın, girişim ekonomisinde ise, yenilik yeni iş alanları geliştirme, yeni işletmeler kurma ile
yeni ürünler üretme yeteneğine dayanmamaktadır. Bu aynı zamanda girişim ekonomisinde ürünün hayat seyrinin kısa olması ve radikal yenilikçiğin zorunlu olması anlamına gelmektedir.
Kontrollü ekonominin en temel çelişkilerinden biri, istihdam artışlarının genellikle ücretlerin düşürülmesi ile sağlanmasıdır. Buna karşın girişim ekonomisi ise yüksek istihdam ile yüksek ücret bileşimine
imkân vermektedir. Aynı zamanda düşük ücretler, yüksek istihdam
anlamına gelmemektedir. Audretsch ve Thurik, girişim ekonomisine
uygun politikalar uygulayan OECD ekonomilerinin, 1970 ve 1980 yıllarda ekonomik ve endüstriyel yeniden yapılanma esnasında kaybedilen istihdam kadar yeni istihdam yaratıklarını belirtmektedir149.
Kontrolü ekonominin dış çevresinde, istikrar ve homojenlik esastır. Bu istikrar, kontrollü ekonomi de mal talebinin homojen olmasından kaynaklanmakta ve daha düşük istihdam, iş ve işletme devrine
yol açmaktadır. Buna karşın girişim ekonomisinin dış çevresini çeşitlilik ve heterojenlik ve ileri düzeyde türbülans karakterize etmektedir.
Bundan dolayı, yüksek işletme devri girişim ekonomisinin temel özelliğidir. Zira her yıl çok sayıda yeni işleteme kurulurken bir o kadarı da
varlığını sürdüremeyip kapanmaktadır. Bu, girişim ekonomisinde bir
tür doğal çeşitlik ve ayıklama mekanizmasının işlemesidir.
148
149
Audretsch ve Thurik, “What is New About the New Economy…”, a.g.e., s. 11.
Audretsch ve Thurik, A Model of the Entrepreneurial Economy, a.g.e., s. 6.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 91
Çeşitlilik ve uzmanlaşma her iki model arasındaki büyüme ve
teknolojik gelişme oranlarındaki farklığı açıklamaktadır. Endüstriyel
faaliyetlerde uzmanlaşma ve mübadele maliyetlerin düşmesi ve dolayısıyla daha çok statik etkinlik anlamına gelmektedir. Buna karşın
çeşitlilik faaliyetleri, yeni fikirlerin mübadelesini kolaylaştırmakta ve
bu yüzden daha fazla dinamik etkinliğe neden olmaktadır. Bilgi taşması, yenilik faaliyetinin önemli, bir kaynağı olması nedeniyle çeşitlilik girişimsel ekonominin temel şartıdır ki o ekonomide düşük mübadele masrafları daha fazla bilgi taşması fırsatı için feda edilmektedir.
Bu iki farklı ekonomi modelleri arasında işletme davranışı açından da önemli farklılıklar mevcuttur. Kontrollü ekonomi modelinde,
emeğin diğer üretim gidilerinden bir farkı yoktur. Genellikle vasıfsız
emek kullanıldığı için emek homojendir ve kolayca değiştirilebilir. Bu
ekonomi modelinde işletmeler işgüçlerini, komuta ve kontrol esasına
göre örgütlemektedir. Üretim sürecinde, emeğin doğrudan kontrolü
esastır. Buna karşın, girişim ekonomisinde ise, bilginin mukayeseli üstünlüğün kaynağı olması nedeniyle doğrudan kontrol,(virgül) etkin
bir iş organizasyonu oluşturmaz. İşgücünün, yeniliklere katılabilmesi ve yenilik geliştirmesi, yeni yetenekler kazanabilmesi için motive
edilmesi gerekir. Yönetsel stratejiler, işgücünü denetlemek yerine, işyerinde işbirliğini teşvik etmektedir.
III. KÜRESELLEŞME ve KÜÇÜK ve ORTA ÖLÇEKLİ
İŞLETMELERE YÖNELİK TEHDİT VE FIRSATLAR
Küreselleşme süreci ve hızlı teknolojik değişme, dünya ekonomisinden üretim, istihdam, rekabet ve mukayeseli üstünlükler açısından
son derece önemli değişikliklere yol açmıştır. Her türlü ticari işletmenin faaliyet gösterdiği ekonomik ve politik ortam, sonsuza kadar
değişmiş bulunmaktadır. Küreselleşme güçlerinin şekillendirdiği bu
yeni ekonomik ortam, küçük işletmeler açısından pekçok fırsat sunduğu kadar tehdit de yaratmaktadır. Her geçen gün daha da yoğunlaşan kafa–kafaya küresel rekabetin etkisiyle son derece istikrasız hale
gelen ekonomik ortamda küçük ve orta ölçekte işletmelerin varlıklarını sürümeleri kürselleşmenin sunduğu fırsatları iyi kullanmalarına
92 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ve tehditlerden de sakınmalarına bağlıdır. Kısaca, “her gün artan küreselleşeme ve liberalleşme, ulusal ve küresel ticaret arasındaki farklığı muğlâklaştırmakta, işletmeleri küreselleşme veya yok olma arasıda
bir tercihe zorlamaktadır150 ”.
Küreselleşen dünyada bilgi teknolojisine dayalı yeni üretim modeli, küçük ölçekli işletmelerin geliştiği ve rekabet ettiği bir gelecek
öngörmektedir. Bu yeni üretim modeli, üretimin ve yenliğin gerçekleştiği yerler ve mukayeseli üstünlüklerin kalıplarında köklü değişiklikler getirmektedir. Küçük işletmelerin, teknolojik yetkinliliklerini arttırması ve emek yoğun teknolojilerin kullanımından yüksek
teknolojiye geçmesi gerekmektedir. Küresel düzeyde teknoloji ağırlıklı üretim ve ticaret, daha hızlı büyümektedir. Nitekim küresel ihracat
kalıpları incelendiğinde, tarım ve hammadde ihracatının son derece yavaş artmasına karşın teknolojik yoğunluklu mal ve hizmetlerin
ticareti son derece dinamiktir. Küçük işletmeler bu değişimi takip
etmeleri önemlidir.
A. Küçük İşletmelere Yönelik Fırsatlar
Ancak üretimin küresel düzeyde parçalanması, küresel dış tedarik ve
küresel üretim, çokuluslu şirketlerin artan yatırımları kadar bilgi ve
iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, küçük işletmeler için faaliyetlerini küreselleştirme imkânı ile birlikte pek çok fırsat sunmaktadır. Çokuluslu şirketler, dünyanın her yerinde pazarlara girmek veya ucuz
üretim faktörlerinden istifade etmek için yatırım yapmakta veya yatırımlarını oralara kaydırmaktadır.151 Üretimin küreselleşmesi, küçük
işletmelere sürekli olarak yeni ürün ve hizmetler satma ve yeni piyasalara küresel üretim ve tedarik zincirine eklemlenerek girme imkânı
sunmaktadır. Bu durum imalat sektörü kadar hizmet sektörü içinde
de geçerlidir. Bu imkânlardan faydalanabilmesi için küçük ve orta ölçekli işletmelerin gerekli teknolojik donanım, esneklik ve hızlı hareket
150
151
E. Hibbert, “The Globalisation of Markets: How Can SMEs Compete?”, (Çevrimiçi): http://
www.mubs.mdx.ac.uk/Research/Discussion_Papers/Marketing/dpap_mkt_no10.pdf, s. 3.
A. Mundim, R. Alessandro ve A. Stocchetti, “SME in the Global Market: Challenges, Opportunities and Threats”, Brazilian Electronic Journal of Economics, June 2000, s. 3.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 93
kabiliyetine sahip olmaları gerekmektedir. Otomotiv, hassas aletler ve
bilimsel aletler gibi imalat sektöründe çok amaçlı teknolojilerde yoğunlaşan küçük işletmeler, küresel üretim sisteminde uzmanlaşmış
tedarikçiler haline gelirken kendilerine yeni bir rol geliştirdikleri gibi
piyasadaki yerlerini de sağlamlaştırmaktadır152 .
Öte yandan bilgi teknolojileri, küçük işletmelere internet ve
elektronik ticaret aracılığı ile küresel piyasalara erişimi büyük ölçüde kolaylaştırmaktadır. Bilgi teknolojisinden etkin bir şekilde yararlanan küçük işletmeler, ticari ortak ağlar geliştirerek yeni pazarlar
bulma imkânlarını sunmaktadır. Küçük işletmeler ağlar oluşturarak doğrudan yurt–dışına yatırım yapmaksızın küresel ölçekte üretim yapma imkânı da vermektedir153. Bu işbirliğinin bilgi ağları vasıtasıyla gelişmesi durumunda sanal bir girişim söz konusu olacaktır.
Belli imalat üretim zincirinde yer alan küçük işletmelerin oluşturduğu bu tip sanal ağların bazıları Avrupa ülkelerinde bölgesel kümelenmeler şekilde mevcut olduğu bilinmektedir. Bu tip ağlar gücünü sadece işletmeler arasıda yer alan etkileşimin niteliğinden değil, ayrıca
bu işbirliği ağlarına dâhil olmak isteyen işletmelerin kabul etmek zorunda olduğu bazı ön koşullardan almaktadır.
Bilgi teknolojilerindeki gelişmeler, küçük işletmelere küresel stratejik ittifaklar ve ortaklıklar kurma imkânı da vermektedir. Stratejik
ittifaklar, yapılan yeni tip yatırım olarak tanımlanmakta ve yabancı
müşteriler, tedarikçiler ve rakipler gibi partnerle ortaklık, lisans anlaşması, bilgi mübadelesi anlaşmaları, birbirinden azınlık hissesi satın
almayı, ortak araştırma ve geliştirme yapmayı içermektedir154. Kimi
orta ve küçük çokuluslu şirketlerin teknoloji geliştirmek, daha ekonomik Ar–Ge yapmak, yeni ürünlerde daha çabuk üretime geçmek ve
yeni oluşan piyasalara girmek gibi hedeflerini gerçekleştirmek mak-
152
153
154
OECD, Staying Competitive in the Global Economy…, a.g.e., s. 39.
M. C. Bourdeau ve diğ., “Going Global: Using Information Technology to Advance Competitiveness of Virtual Transnational Organization”, Academy of Management Executive, Vol.:
12, No: 4, 1998, s. 123.
H. L. Dhingra, Globalization of SMEs Through Strategic Alliances: An Emperical Analysis of
Investment Strategies of Canadian SMEs in the Asia–Pacific Countries, ASEAN Economic
Bulletin, Vol.: 8, No: 1, 2004.
94 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
sadıyla küçük ve orta ölçekli işletmelerle ortaklık ilişkisine girdiği
bilinmektedir. Ayrıca küçük işletmeler de uluslararası ittifaklar ve
küresel küçük işletmelerle ortaklıklar kurabilmektedir.
Bölgesel ve küresel ağlar, küçük işletmelere, bölgesel ve küresel
piyasalarda küçük ölçeğin avantajlarıyla esnekliği, ölçek ve alan ekonomileri ile birleştirme imkânı vermektedir155 . Büyük işletmelerle
mukayese edildiğinde, küçük işletmeler küresel piyasalarda hızla değişen şartlara, tüketici tercihlerine, talebin niteliğine uygun üretim
yaparak veya üretimlerini çeşitlendirerek daha kolay uyum gösterebilmektedir.
Geleneksel olarak çok küçük işletmeler genellikle ulusal piyasalara yönelik üretim yapma eğilimindedir. Ancak bazıları, işletmeler arası bağlar ve kümelenmeler vasıtasıyla artan bir şekilde küresel piyasalarda faaliyet göstermektedir. OECD ülkelerinde imalat sektöründe
faaliyet gösteren küçük işletmelerin yaklaşık % 25’inin uluslararası rekabet gücüne sahip oldukları ve bu oranın daha da arttığı ifade edilmektedir156.
B. Küçük İşletmelere Yönelik Tehditler
Öncelikle sınırlı kaynaklara sahip olan küçük ve orta boy işletmelerin, küresel piyasalara kendi çabalarıyla çıkmaları ve burada rekabet
edebilmelileri pek çok güçlük ve tehdit içermektedir. Bu konu da oldukça ciddi engeller mevcuttur. Küreselleşme sürecinin sunduğu fırsatları yakalamada genellikle küçük işletmelerin idari, mali kaynakları yetersizdir. Hızla değişen üretim teknolojileri karşında bunlar ne
sahip oldukları teknolojiyi güncelleyebilmekte ne de mevcudu muhafaza edebilmektedir157.
Küçük işletmelerin Ar–Ge yapmakta güçlük çekmeleri ve sermayelerinin yetersiz oluşu, küresel üretim zincirine gerektiği gibi bütünleşmelerini ve konumlarını yükseltmelerini imkânsız hale getirmek-
155
156
157
OECD, “Small and Medium Sized Enterprises: Local Strength, Global Reach”, Policy Brief,
June 2000, s. 4.
OECD, 2000, s. 4.
OECD, Staying Competitive in the Global Economy…, a.g.e., s. 39.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 95
tedir. Zira küresel üretim, bu işletmeleri ürün geliştirmeye katkıda
bulunmaya ve kendi üretim ağlarını oluşturmaya zorlamaktadır. Bunları sermaye ve uygun finansal destek yokluğunda gerekçeleştirmeleri
mümkün değildir.
Öte yandan küresel üretim zincirlerine küçük ve orta ölçekli işletmelerin eklemlenmesi, bazı ciddi tehditler de içermektedir. Sözleşme
yetkisinin bir veya birkaç katılımcının elinde bulunduğu yerde küçük
işletmenin küresel üretim zincirindeki işlevi tek bir üretim çemberine
bağımlı olması durumunda: bu işleteme ileri derecede bağımlı olma,
hiçbir yenilik yapmama ve işgücünün vasfını geliştirememe ve nihai
ürünle hiçbir bağ kuramama riskiyle karşı karşıyadır158. Gerçekte bazı
çokuluslu işletmenin veya yeniden yapılanarak küçülen büyük işletmelerin dış tedarik politikaları, genellikle düşük katama değerli işleri
üçüncü kişilere/ taşeronlara devretmeye ve bunlarla yüksek katma
değerli işleri paylaşmamaya dayanmaktadır. Bu da bazı çok küçük işletmenin küresel üretime dayalı olarak teknoloji ve yüksek vasıflara
dayalı bir yetkinlik ve rekabet üstünlüğü geliştiremeyeceği anlamına
gelmektedir.
Öte yandan pek çok gelişen ülkede, küçük işletmelerin genel durumu incelendiğinde, bunların büyük bir kısmını düşük verimlik, düşük kaliteden muzdarip oldukları ve genellikle yerel piyasalara üretim
yaptıkları görülmektedir.159 Teknolojik dinamizmden uzak olan bu
işletmelerin çoğu büyük işletmelere dönüşememekte veya modern
teknoloji kullanabilir hale gelememektedir. Küreselleşme ve ithalat
rejiminin liberalleşmesi nedeniyle ithal edilen mallarla veya yabancı
şirketlerle rekabet şansı bulunmayan bu işletmeler, büyük olasılıkla
kapanacak veya piyasadan çekilecektir. Hızla değişen teknoloji ve rekabet şartları, küreselleşme ve liberalleşme karşısında modern küçük
işletmelerin bile rekabet problemleriyle karşı karşıya oldukları ifade
158
159
Mundim, Alessandro ve Stocchetti, a.g.e., s. 3.
S. Lall, Strengthening SMEs for International Competitiveness, Paper Presented for
the Egyptian Centre for Economic Studies Workshop on What Makes Your Firm Internationally Competitive?, 2000, (Çevrimiçi): http://www.eclac.org/mexico/capacidadescomerciales/CD% 20Taller% 20Haití/Documentos/3.2Lall2000.pdf.
96 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
edilmektedir. Bu durum sadece imalat sektörüyle sınırlı olmayıp tüm
hazır giyim, ayakkabı, gıda sektörü gibi emek yoğun tüketim mallarının üretildiği sektörlerde de söz konusudur.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 97
98 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
İKİNCİ BÖLÜM
GELİŞMİŞ ÜLKELERDE KOBİ’LER: REKABET GÜCÜNÜN
ARTIRILMASI VE YENİDEN YAPILANMA STRATEJİLERİ
I. KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİN
EKONOMİDEKİ ROLÜ VE ÖNEMİ
Robert Solow, ekonomik büyümenin kaynaklarını emek ve sermaye
faktörü olarak açıklamış ve bu faktörlerin en iyi şekilde büyük ölçekli üretimde kullanıldığını vurgulamıştır. 20.yy yüzyıl ilk üç çeyreğinde
artan ulaştırma maliyetleri, işletmeleri üretim ölçeğini büyütmeye zorlamıştır. Bu dönemde büyük ölçekli teşebbüslerin ekonomideki rolü ve
önemi artmıştır. Bu gelişme süreci bütün OECD ülkelerinde büyük ölçekli iktisadi faaliyetleri öne çıkartmıştır. Aynı dönemde girişimciliğin
ve küçük işletmelerin önemi zayıflama eğilimi göstermiştir.
Romer, Lucas, ve Krugman gibi iktisatçılar ekonomik büyümenin
açıklanmasında emek ve sermaye gibi geleneksel üretim faktörlerinin
yeterli olmadığını ve bilginin içsel büyüme modellerinde hayati bir
faktör haline geldiğini vurgulamışlardır160. Küresel piyasalarda rekabet gücünün ve ekonomik büyümenin en önemli belirleyicisi olarak
bilginin ortaya çıkışı, yeni ve küçük teşebbüslerin önemini gündeme
getirmiştir. Geleneksel anlayış küreselleşmenin küçük işletmeler için
yıkıcı sonuçlar doğurabileceğini tahmin etmiştir. Bunun yanı sıra, küresel ekonomide küçük işletmelerin maruz kalacağı bilginin ilave maliyetleri, yabancı yatırımın temelde büyük firmaların bir faaliyeti olacağı beklentisinin temel sebebini oluşturmuştur161.
160
161
Paul Romer, “Increasing Returns and Long–Run Growth”, Journal of Political Economy,
Vol.: 94, No: 5, 1986, s. 1002–1037. & Paul Krugman, “Increasing Returns and Economic
Geography”, Journal of Political Economy, Vol.: 99, 1992, s. 483–499.
R. Caves, Multinational Enterprise and Economic Analysis, Cambridge: Cambridge
University Press, 1982, s. 53.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 99
Chandler’e göre küresel olarak rekabet etmek için firma ölçeğinin
büyük olması zorunludur162. Dev ihracatçı teşebbüslerin hâkim olduğu bir dünyada küresel piyasalar, küresel ürünler ve küresel oyuncular ilgi odağı haline gelmiştir. Küçük ölçekli teşebbüslerin yabancı piyasalar hakkında bilgi edinmenin, uzak mesafelerle haberleşmenin
ve ulusal hükümetlerle müzakere etmenin sabit maliyetleri sebebiyle
büyük teşebbüslerin karşı karşıya kaldığı bu konularda zayıf durumda
kaldıkları düşünülmektedir. Birbirini etkileyen bu güçlere rağmen bütün dünyada ekonomik ve sosyal gelişmenin motoru olarak girişimcilik hızlı yükselen bir kavram olmuş ve girişimcilik kavramının rolü
belirgin şekilde değişmiştir.
Audretsch ve Thurik (2001)163, girişimciliğin öneminin ekonomi
modelinin kontrollü ekonomiden girişimci ekonomiye kaymasıyla
önemli ölçüde değiştiğini iddia etmişlerdir164 . Kontrollü ekonomi, bir
ekonomiye yönelik siyasi, sosyal ve ekonomik bir tepkidir ve büyük
ölçekli üretimin güçleri tarafından yönlendirilir. Bu da, rekabetçi üstünlüğün kaynağı olarak emek ve sermayenin hâkim üretim faktörü
olmasını yansıtır. Bunun aksine girişimci ekonomi modeli üretim faktörü olarak sadece bilginin değil; farklı ve tamamlayıcı bir faktör olarak girişimci sermayenin hâkimiyetinin yönlendirdiği bir ekonomiye
siyasi, sosyal ve ekonomik bir tepkidir. Geleneksel teoriler girişimciliğin ekonomik büyümeyi frenleyeceğini öngörmesine rağmen yeni
sanayi teorileri girişimciliğin ekonomik büyümeyi teşvik edeceği, harekete geçireceği ve geliştireceğini iddia etmektedir. Geleneksel teoriye göre bilgi, ekonomik büyümede bir role sahip olmayıp, ekonomik
büyümeyi desteklemede ölçek ekonomilerinden yararlanma gücü belirleyicidir. Bunun aksine, yeni teoriler yapısı gereği dinamiktir ve bilginin oynayacağı role vurgu yapmaktadır. Bilgi doğal olarak belirsiz,
162
163
164
A. Chandler, Scale and Scope: The Dynamics of Industrial Capitalism, Cambridge:
Harvard University Press, 1990, s. 78.
Audretsch ve Thurik, “What’s New About the New Economy…”, a.g.e. & R. E. Lucas, Jr.,
“Making a Miracle”, Econometrica, Vol.: 61, No: 2, 1993, s. 251–272. & R. E. Lucas, Jr., “On the
Mechanics of Economic Development”, Journal of Monetary Economics, 1988, s. 22.
EC, Observatory of European SMEs: SMEs in Europe, Paris: OECD Publ., 2003, s. 13–15.
100 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
asimetrik ve yüksek işlem maliyetlerini beraberinde getirdiğinden
yeni fikirlerin beklenen değeriyle ilgili farklılıklar ortaya çıkmaktadır.
Bu sebeple insanlar bilgilerinin algılanan değerini ticarileştirmeye teşebbüs ederek bir girişimi terk etmeye ve yeni bir girişimi başlatmaya yönelik bir teşvike sahip olurlar. Gelişmeyle ilgili bu teorilerin ayırt
edici özelliği, temel faktör olarak değişim üzerinde yoğunlaşmasıdır.
Değişimin temel unsuru olarak yenilikçi faaliyet ekonomik büyümenin temel itici gücüdür. Piyasaya giriş, büyüme, faaliyeti sürdürme ve
zamanla teşebbüslerin değişimi yenilikçilikle bağlantılıdır. Bölgelerin
ve hatta bütün ekonomilerin dinamik performansı, yenilikten kaynaklanan potansiyelin nasıl elde edileceğiyle ilişkilidir.
Küçük işletme girişimciliğinin rolü hakkındaki gelişmeyle ilgili
yeni teoriler, çok sayıda teşebbüsün ekonomiye giriş yaptığı ve çok sayıda teşebbüsün de ekonomide faaliyetini sürdürdüğü hareket halindeki piyasaları vurgulamaktadır. Girişimciliğin gelişmesiyle ilgili görüş, teşebbüslerin üretimin çok küçük ölçeğinde faaliyete geçtiklerini
ifade etmektedir. Bu teşebbüsler, yeni ekonomik bilginin beklenen değerini kendine mal etme arzusu tarafından harekete geçirilmektedir.
Fakat bir sektörde ölçek ekonomilerinin büyüklüğüne bağlı olarak bir
teşebbüs başlangıç ölçeğinde süresiz olarak faaliyetine devam edemez. Ölçek ekonomileri göz ardı edilemezse, yeni teşebbüs varlığını
sürdürebilmek için büyüme eğiliminde olacaktır.
Girişimcilik ekonomik performans üzerinde çeşitli sebeplerle pozitif bir etki meydana getirmektedir. Bu sebeplerden birincisi, bilginin
taşma etkilerini içeren mekanizmadır. Bilgi taşma etkileri içsel büyümenin önemini vurgulayan bir mekanizmadır. Bu tür aktarma mekanizmalarının tanımlandığı önemli bir alan girişimciliği içermektedir.
Bu sebeple girişimcilik yeni teşebbüslerin faaliyete geçmesini ve büyümesini ifade etmekte ve başlangıç kaynağından bilginin taşmasına
yönelik bir mekanizma olarak etkili olmaktadır.
Girişim sermayesinin ekonomik büyüme üzerinde olumlu etki
meydana getirmesinin ikinci yol, artan sayıda teşebbüsün rekabeti arttırmasıdır. Porter (1990)’a göre165 rekabet, yerel olarak faaliyet
165
M. Porter, The Competitive Advantage of Nations, New York: The Free Press, 1990.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 101
gösteren bir tekelci firmaya göre bilgi dışsallıklarını daha fazla teşvik
eder. Çok sayıda teşebbüs yeni fikirler için rekabeti arttırmakla kalmaz; fakat aynı zamanda bütün teşebbüsler arasında artan rekabet
özellikle yeni ürünlerde uzmanlaşan yeni teşebbüslerin piyasaya girmesini hızlandırır. Bu sonuç gerekli tamamlayıcı girdiler ve hizmetlerin büyük ve dikey olarak entegre olmuş üreticilerden değil; küçük,
uzmanlaşmış, dilimlenmiş (niş) teşebbüslerden elde edilebileceği gerçeğini yansıtmaktadır.
Girişim sermayesinin ekonomik büyüme üzerinde olumlu etki
meydana getirdiği üçüncü yol, teşebbüsler arasında farklılık meydana
getirmesidir. Teşebbüs sermayesi sadece çok miktarda yeni teşebbüs
meydana getirmekle kalmaz; fakat aynı zamanda o bölgedeki teşebbüslerin çeşitliliğini arttırır. Bir bölgedeki teşebbüslerin farklılaşma
derecesi, o bölgenin büyüme potansiyelini etkilemektedir. Dolayısıyla girişim sermayesi; bilginin, artan rekabetin ve artan farklılaşmanın
bir kanalı olarak hizmet etmek suretiyle ekonomik büyümeye ve üretime katkıda bulunabilir166.
Endüstriyel yeniden yapılanma, firmaların ve bunların yaygın taşeron stratejilerinin artan uzmanlaşması ile karakterize edilmektedir. Karşılaşılan küresel rekabet, hızlı teknolojik değişiklikler, gelişen piyasa şartları ve artan araştırma ve geliştirme maliyetleri çerçevesinde firmalar,
temel yetkinliklerinde ve temel faaliyet alanlarının dışında, taşeronlaşmada yoğunlaşarak, üretimin değişik faaliyetlerinde daha fazla uzmanlaşmaktadırlar. Uzmanlaşma ve dilimli (niş) piyasaların167 gelişmesi,
KOBİ’lerin yüksek büyüme hızına yönelik anahtar stratejilerden biridir.
Bununla birlikte, 1990’lardan itibaren yoğun rekabet ortamı ve küreselleşme sürecinin getirdiği zorunluluklar, her boyuttaki firmayı örgütsel
yeniden yapılanmaya itmiştir. Günümüzde şirketler artan risk, yoğunlaşan rekabet, azalan tahmin etme gücü ve akışkan firma ve sanayi engellerinin etkili olduğu bir ortamda faaliyet göstermek zorundadır. Diğer
bir ifade ile belirsizliğin güçleri tarafından kuralları belirlenen yeni bir
166
167
EC, Observatory of European SMEs…, a.g.e., s. 13–15.
Niş Piyasa: Piyasanın özel ihtiyaçları karşılamaya yönelik küçük bir bölümü.
102 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
rekabet alanı ortaya çıkmıştır168. Bu yeni rekabet alanı küresel bir özelliğe sahip olup hiçbir iktisadi, sosyal, siyasal, kültürel ve teknolojik gelişme bunun etkisinin dışında kalamamaktadır.
Küreselleşme kavramı dünya ekonomisindeki mevcut ekonomik ilişkilerin çok yönlü arttığını göstermekte ve dünya ticaretinin
serbestleştirilmesi, Avrupa’nın birleşmesi, Merkezi ve Doğu Avrupa
ekonomilerinin serbest piyasa ekonomisine geçişi, doğrudan yabancı yatırımların (DYY) ve emek göçünün artması, yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde iktisadi ve siyasi tüm kesimler arasındaki
bağlantıları arttırmaktadır. Bu gelişme, bir ülke veya şirketin faaliyetini bütünüyle bağımsız bir şekilde yerine getirmesine imkân tanımayan ve alansal olarak parçalanmış faaliyetlerin fonksiyonel bütünleşmesiyle sonuçlanmaktadır. Yeni küresel güçler, tüm işletmeleri
piyasalardaki rekabet stratejilerini değiştirmeye zorlamaktadır169.
Mesela Nokia, (dünya piyasasının 1/3’üne hâkim olan en büyük mobil
telefon üreticisi) bütünleşmiş kâğıt üretimi ve diğer materyal üretiminden 1990’ların başında bir telekomünikasyon şirketine kendisini
dönüştürdü.
Firmalar uzmanlaşma hedefini sürdürdükçe ve küresel piyasalarda rekabet etmek için dışsal tamamlayıcı kaynaklara yönelik
arayış içinde oldukça, daha küçük firmalar uluslararası iş bağlantılarına dâhil edilmiş olacaktır. Küresel yeniden yapılanma eğilimi, acımasız uluslararası rekabeti ve temel düzenleme maliyetlerini daha
fazla hissedenler dâhil olmak üzere rekabet gücü zayıf küçük firmalar
üzerinde negatif etkiye sahip olabilir. Çeşitli işletme bağlantıları yoluyla endüstriyel yeniden yapılanma (özellikle sınır ötesi ittifak, birleşme ve satın almalar yoluyla), küresel seviyede ürünlerin ve hizmet
tedarikçilerinin birleşmesini ve yoğunlaşmasını hızlandırabilir. Diğer
taraftan bu durum, niş ürünler ve hizmetler, gelişmiş teknolojiler ve
168
169
Salvatore Sciasca, Lucia Naldi ve Erik Hunter, “Market Orientation as Determinant of Entrepreneurship: An Empirical Investigation on SMEs”, Entrepreneurship Management, Issue:
2, 2006, s. 21.
A. P. Muizer ve G. J. Hospers, Strategic Study: Industry Clusters and SME’s, EIM Publ.,
1998, s. 9–10.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 103
piyasa bilgisi gibi maddi ve maddi olmayan varlıklara sahip KOBİ’ler
için uluslararası iş fırsatlarının yollarını açmıştır170.
1970’lerden itibaren KOBİ’lerin sayısındaki artış II. Dünya Savaşı’ndan
itibaren en yüksek orana ulaşmıştır. Avrupa Birliği’nde kendi hesabına
çalışanlar ve KOBİ’lerin oluşturduğu toplam istihdam 1988’de 11.6 milyon iken 18 milyonu aşmış ve 1990’ların sonunda 1990’ların sonunda
18 milyonu aşmış ve toplam işgücünün 2/3’ü KOBİ’ler tarafından istihdam edilmiştir. ABD’ de toplam istihdamın yaklaşık % 53’ü küçük işletmeler tarafından gerçekleştirilmiştir. İktisadi faaliyetlerde büyük firmalardan küçük firmalara kayış, hizmetler veya finans sektörlerine göre
imalat sektöründe daha büyük olmuştur. Küçük firmaların gerçekleştirdiği istihdam payı ekonominin tümüne göre mal üreten sektörlerde daha hızlı artmaktadır. Dolayısıyla 1980’lerin başında çalışanların
% 80’i İtalyan imalat sanayinde istihdam edilirken 1980’lerin ortasında
Amerika’da bu oran % 37 olarak gerçekleşmiştir171.
1930’lardan itibaren küçük firmalara göre büyük firmaların sahip
olduğu üstünlükler üzerinde durularak bunların önemi vurgulanmıştır. Bu üstünlükler şu şekilde sıralanabilir:
• Yenilikçi faaliyet yüksek sabit maliyet gerektirdiğinden, Ar–Ge çalışmaları ölçek ekonomilerini önemli hale getirmiştir.
• Piyasa gücünü sürdürecek kadar firma ölçeğinin büyük olması,
bir firmanın maksimizasyonunun bir aracı olarak yenilikçi faaliyete yönelmesini mümkün kılacak ve böylece büyük ölçek sayesinde ilave kazançları elde etmesi mümkün olacaktır.
• Ar–Ge faaliyeti riskli ve maliyetli olduğundan büyük ölçekli firmalar, Ar–Ge faaliyetlerini farklılaştırarak ve başarı ihtimalini arttırarak riski dağıtabilir.
Büyük ölçeğin öne çıkarılan bu üstünlüklerine karşı, günümüzde
küçük firmaların bilgi dayalı ekonominin gelişmesiyle artan
üstünlükleri vurgulanmaktadır. Küçük ölçekli firmaların başlıca
üstünlükleri ise şu şekilde sıralanabilir:
170
171
OECD, OECD Small and Medium Enterprise Outlook 2000, Paris: OECD Publ., 2000, s. 63.
Justin Bryon, Comparison of Small and Medium Sized Enterprises in Europe and in
the USA, Florence, KY: Routledge Publ., 2001, s. 26–27.
104 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
• Küçük ölçekli firmalar daha az bürokratik ve faaliyet yapıları
itibariyle daha hareketli olabilir.
• Yenilikçi faaliyetler küçük ölçekli veya yeni faaliyete geçen firmalarda daha iyi gelişebilir.
• Küçük ölçekli firmalar yenilikçi faaliyeti, gelişme stratejilerinin
merkezine yerleştirirler.
• Ulaştırma, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler sebebiyle yoğunlaşan küresel rekabet, büyük ölçekli imalat malları
üreten firmaları rekabet gücü zayıf işletmelerini elden çıkartmaya yöneltmiş ve üreticileri yalın imalata zorlamıştır.
• Sanayileşmiş ülkelerde yüksek faiz, enflasyon ve işsizlik oranları ile döviz kuru istikrarsızlığı ve büyüme oranlarındaki düşüş sebebiyle ortaya çıkan belirsizlik, 1970 ve 1980’lerde daha
esnek ve küçük firmaların tercih edilmesini beraberinde getirmiştir.
• Farklılaştırılmış ürünlere yönelik artan tüketici talebi sebebiyle yoğunlaşan piyasa parçalanması, küçük ölçekli ve esnek firmalara yönelik tercihi arttırmıştır.
Sonuç olarak 1970’lerden itibaren küçük firmalar genel olarak
Avrupa Birliği ve ABD ekonomilerinde önemini arttırmış ve özel
olarak da sermaye piyasaları ve bu ülkelerin yatırımcıları için bu
firmaların önemi artmıştır172.
A. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde Yenilik
ve Geliştirme
Küreselleşme ortamında büyüme ve rekabet üstünlüğünün itici
güçleri olarak yenilik ve teknolojinin artan önemi ve buna yönelik
politikalara yapılan vurgu, önemli fırsatlar sunmaktadır. Günümüzde yenilik kapasitesi ve bilgi yaratmada ilk sırada yer alan ülkeler,
küresel piyasalarda büyüme ve rekabet gücü açısından da en güçlü
olanlardır. Dünya ekonomisine entegre olmayı amaçlayan ülkeler,
yeniliği uzun vadede rekabet gücü için anahtar olarak kabul etmek-
172
Bryon, a.g.e., s. 27–28.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 105
tedirler. Bu kavram, bu ülkeler için ekonomik büyüme, siyasi istikrar,
özel sektör performansının arttırılması ve küresel piyasalarla gelişmiş
mal ve hizmetleriyle bütünleşmesidir. Buna karşılık ürün ve üretim
süreçlerinde yeni teknoloji ve teknikler kullanılarak yenilik gerçekleştirilemezse ve uygun adımlar atılmazsa bu süreçlerden hiçbirinin tamamlanması ve öngörülen kazançların sağlanması mümkün görülmemektedir173. Bir firmanın temel stratejisi olarak kabul etmesi gereken
yenilikçilik, işletmenin üst yönetiminde görev alan liderlerin kendilerini bu faaliyete ileri derecede adamasını ve tutku olarak benimsemesini
gerektirmektedir. Yenilikçilik, ürünler, hizmetler ve süreçlerden oluşan
farklı derecede risk ve getirilere sahip bir portföy olarak tanımlanabilir.
Yenilikçilik hissedarlara, tüketicilere, çalışanlara ve yöneticilere ve tüm
topluma fayda sağlayan bir süreçtir174.
Bölge ve ülkelerin üreticilerinin kazançlı çıkacak şekilde küresel ekonomiye katılmasında rol oynayan temel yetenekler; yenilik yapmak, ürün
ve süreç geliştirmede devamlı ilerleme kaydetme gücü ile pazarlama ve
dağıtım kanallarını geliştirebilmektir. Yenilik konusunda üretime yapılan
vurgu, firmaların öğrenme yeteneğini ön plana çıkarmakta ve bu yetenek sektörlerin sadece verimliliği için değil, tüm ulusal yenilik sistemini
ilgilendirmektedir. Bu çerçevede firmaların yenilikçilik kapasiteleri teknolojik öğrenmeye bakış açılarıyla ilgilidir. Teknolojik öğrenme ise, dışsallıklar ve karşılıklı bağlantılar şeklinde yaygındır. Teknolojik öğrenme süreci sanayinin gelişmesi için önemlidir ve otomatik olarak gelişmekten çok
bilinçli şekilde ve hedef odaklı olarak gelişebilir. Her teknolojinin öğrenme
gerekleri farklı olduğundan öğrenme süreci teknolojiye özgü bir nitelik
gösterir. Bazı teknolojiler teçhizatta şekillenmesine karşılık diğer
bazıları daha çok örtülü unsurları içerir. Süreç teknolojileri, mühendislik
teknolojilerine göre (makine ve otomobil) daha fazla teçhizatta şekillenmiştir. Tek bir faaliyetten oluşan yetenekler diğer faaliyete kolay şekilde
173
174
Glenda Napier, Sylvia Schwaag Serger, Emily Wise Hansson, Strengthening Innovation
and Technology Policies for SME Development in Turkey: Opportunities for Private Sector Involvement, Malmö: IKED Publ, 2004, s. 7.
D. Thomas, Innovating the Corporation: Creating Value for Customers and Shareholders, Blacklick, OH: McGraw Hill Trade Publ., 2000, s. 5, 8.
106 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
transfer edilemez. Farklı teknolojiler vasıf ve bilgi bakımından farklı boyuta sahiptir. Bazı teknolojiler daha dar bir uzmanlaşma gerektirirken
diğerleri daha geniş bir uzmanlaşmayı gerekli kılmaktadır. Teknolojik öğrenme konusu girdilerin ve/veya sermaye mallarının tedarikçileriyle, rakiplerle, tüketicilerle ve teknoloji tedarikçileriyle doğrudan karşılıklı etkileşim tarafından yönlendirilmektedir. Teknolojik açıdan karşılıklı ilişkiler,
bir ülke içinde ve dışında ortaya çıkmaktadır. İthal edilen teknoloji, gelişen ülkelerde teknolojik öğrenmeye çok önemli bir girdi sağlamaktadır.
Teknoloji sürekli değiştiğinden yenilikçiliğin dış kaynaklarına erişim devamlı teknolojik gelişme için hayati öneme sahiptir. Teknolojik yeteneklerin rekabetçi üstünlüğün bir belirleyicisi olarak kabul edilmesi, ticaretin
serbestleştirilmesi ve istihdam arasındaki ilişkiyi değiştirmektedir 175.
Bununla birlikte üretim sürecinde yenilik önemli bir rol üstlenmesine rağmen tek başına yeterli görülmemektedir. Çünkü bir işletmenin yenilik yapma kapasitesi rakiplerine göre daha düşük ise bu,
firmanın katma değerinin ve piyasa payının düşmesiyle sonuçlanabilecek bir durumdur. Aynı durum ülkeler için de geçerlidir ve rakiplerine göre bir ülkenin yenilik yapma gücünün zayıf olması, uzun
vadede o ülkeyi fakirleşerek büyüme gerçeği ile yüz yüze getirebilir.
Dolayısıyla yenilik kavramı nispi bir çerçevede ele alınmalı ve yenilik
hızı rakiplere göre değerlendirilmelidir. Bu noktada en önemli soru,
firmaların/ülkelerin yeniliği nasıl algıladıkları ve hangi yollarla gerçekleştirdikleridir.
Son yıllarda bu konuda iki yaklaşım öne sürülmüştür. Bunlardan
ilki, temel yetkinlikler üzerine yoğunlaşmaktadır176. Bu yaklaşımın
temel görüşü, firmaların belli özelliklerini tanımlamak için yeteneklerini sorgulamaktır. Bu özellikler: Nihai tüketiciye sağlanan değer, rakiplerin sahip olduğu üstünlüklerden fazlasına sahip olmak ve bu üstünlükleri rakiplerin taklit edememesi. Dolayısıyla bir firmanın yenilik
gerçekleştirme kapasitesi, bu yetkinliklerde yoğunlaşması ve bu üç
175
176
Sanjaya Lall, The Employment Impact of Globalisation in Developing Countries,
QEH Working Paper Series, QUEHWPS93, 2002, s. 8.
G. Hamel ve C. K. Prahalad, Competing for the Future, Boston: Harvard Business School
Press, 1994, s. 91–93
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 107
ölçütü karşılayamayan fonksiyonları dışarıdan tedarik etmesidir. Bir
firma için bu yaklaşımın faydalı sonucu, dinamik bir dünyada temel
yetkinliklerin vazgeçilmez ve katı olmasıdır. Bunun yanı sıra, kapasite yükseltme görevinin bir parçası geçmişteki uzmanlık alanlarının
terk edilmesidir. Bir işletmenin rekabetçi üstünlüğünü arttırmak için
işletme yönetimi temel yetkinlikleri, işletme birimlerinin bir portföyü
olarak kabul etmek yerine, temel yetkinliklerinin bir portföyü olarak
kabul edilmelidir. Bir işletmede temel yetkinlik bakış açısının eksik olması, aynı zamanda temel ürünlerin dış tedarikçilerine karşı kendisinin artan bağımlılığı konusunda duyarsızlaşmasına yol açabilir177.
İkinci yaklaşım ise, dinamik yetenekler üzerine yoğunlaşmaktadır 178. Bu yaklaşıma göre uzun vadede bir şirketin kârlılığı, piyasa üzerinde kontrol sağlayarak (tekelci piyasaya benzer özellikler
kazanarak) değil, firmanın dinamik yeteneklerinin gelişmesiyle sürdürülebilir. Firmanın kârlılığını uzun vadede sürdürebileceği başlıca
dinamik yeteneklerin ilki; kendisinin yeniden yapılandırılması ve kapasitesinin de dâhil olduğu öğrenmeyi kolaylaştıran içsel süreçlerdir.
Bu husus, günümüzde öğrenen örgütler şeklinde ifade edilmekte ve
her ölçekten işletmenin piyasalarda, sosyal yapıda, teknolojide ve hayatın bütününde meydana gelen gelişmeleri yakından takip etmesi
ve bundan kendisi için vizyon oluşturmasıdır. İkincisi, kendi faaliyetlerinde veya bölgesel ve ulusal yenilik sistemleri tarafından belirlenen
faaliyetlerde belirli yetkinliklere ulaşması durumudur.
Üçüncüsünde ise, değişim firmanın rotasıdır. Değişim rotaya bağlı
olarak gerçekleşir. Bu, birbiriyle ilişkili kavramların her biri, kapasite
yükseltme kabiliyetinin anlaşılması için bir zemin sağlamaktadır. Bu
kavramlar, özellikle firmanın kendi faaliyetlerinden doğan ürün ve
süreçlerde iyileşmeyi zorlayan ve hızlandıran faktörlerin anlaşılmasında yardımcıdır179.
177
178
179
Hamel ve Prahalad, Competing for the Future…, a.g.e., s. 244.
David Teece ve Gary Pisano, “The Dynamic Capabilities of Firms: An Introduction”, Industrial
and Corporate Change, Vol.: 3, No: 3, 1994, s. 538–539.
Rapheal Kaplinksy ve Jeff Readman, Investigation SMEs in Global Value Chains:
Towards Partnership for Development, Vienna: UNIDO Publ., 2001, s. 27–28.
108 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Günümüzde mevcut ekonomik ortam; küresel rekabet, hızlı teknolojik gelişmeler, kısa ürün hayat döngüleri, oldukça çeşitlenmiş
tüketici talepleri ile birlikte birleşme, satın alma ve ortaklık yoluyla değişen teşebbüs yapıları tarafından karakterize edilmektedir.
Böylesine yoğun rekabet ve karmaşıklığın hâkim olduğu ortamda,
beşeri sermaye ekonomik büyümenin ve teknolojik gelişmenin en
önemli motoru olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla, ekonomik
büyüme fiziki sermayeden çok işgücünün bilgi, vasıf ve yetkinliklerinden oluşan beşeri sermayenin birikimine daha bağımlı hale gelmiştir. Bunun sonucu olarak gelişmiş ülkeler son 30 yılda, esas olarak ekonomik kalkınmayı ve rekabetçi üstünlüğü destekleyen bir
faktör olarak bilginin, en önemli girdilerden bir haline geldiği büyük
bir dönüşüm sürecini yaşamışlardır. Makroekonomik açıdan bakıldığında, bilginin ekonomik büyüme üzerinde büyük etkiye sahip olmasının birkaç sebebi bulunabilir. Bu sebeplerden ilki, kısmen bilgi
ve iletişim teknolojilerinin yaygın şekilde kullanılmasından dolayı,
öncesi ile mukayese edilemeyecek ölçüde bilginin çok hızlı ve çok
geniş alana yayılmasıdır. İkincisi ise, günümüzün gelişmiş ekonomilerinin belirleyicisi ve hâkim sektörü olan hizmetler sektöründe,
maddi olmayan varlıkların önemli bir rol oynadığı dikkate alınırsa;
teknolojik yeniliklerin daha etkili ve daha hızlı yayılması ve üretim
sürecinde kullanılmasının, beşeri sermayenin bilgi, vasıf ve yetkinlik seviyesinin yüksekliğine bağlı olacağı söylenebilir. Bu yöndeki çabalar, bilgiye–dayalı ekonomilere kayışı ifade etmekte ve bu süreç
de vasıflı emek talebinde artışa yol açtığı gibi aynı zamanda bilgi–
yoğun istihdamda da artışa yol açmaktadır. Teşebbüslerin sahip olduğu beşeri sermayelerinin vasıf ve yetkinliklerinin geliştirilmesi,
özellikle KOBİ’lerin rekabet gücünün ve yenilikçi faaliyetlerinin hızlandırılmasında temel araçlardan biri olarak kabul edilmektedir180.
KOBİ’lerin bilgi ve yenilikçilik temellerini kuvvetlendirmek
gayesiyle, 2000 yılından itibaren Ar–Ge faaliyetlerini destekleyici
önemli adımların atıldığı bilinmektedir. Avustralya, Macaristan, İtalya,
180
EC, “Competence Development in SMEs”, Observatory of European SMEs: SMEs in
Europe, Paris: OECD Publ., 2003, s. 11–12.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 109
Portekiz ve İsviçre gibi ülkelerin de aralarında bulunan ülkelerde, Ar–
Ge harcamalarının 2/3 veya daha fazlası KOBİ’lere tahsis edilmiştir.
KOBİ’lerin yenilikçi kapasitelerinin gelişmesi ve yeni teknolojilere
sahip olmasını desteklemek gayesi ile bu işletmelerin küresel ağlara
katılması, kamu–özel sektör işbirliği imkânlarının arttırılması,
çalışanlarının vasıf seviyesini yükseltmek için mesleki eğitime
önem verilmesi ve kümelenmeleri teşvik edilmektedir. Bu yönde
atılacak adımların KOBİ’lerin uluslararasılaşmasını daha fazla teşvik
edeceği ve küresel değer zincirlerine katılma derecesinin artacağı
beklenmektedir. Bu çerçevede birçok OECD ülkesinde hükümetler
piyasa araştırmaları sunan, standartlar ve kalite konusunda
bilgilendiren program ve kurumları geliştirmiş durumdadır. Bu
konuda örneklerden biri olarak İspanya’nın “Dış Teşvik Eylem
Planı” verilebilir. Bu plan, ihracat potansiyelinin analizini yaparak
İspanya’daki çok sayıda küçük ve orta ölçekli işletmenin faaliyetlerini
uluslararasılaştırmasına katkıda bulunmuştur181. Birçok OECD
ülkesinde, KOBİ’lerde yenilik ve geliştirmeyi destekleyen özel tedbirler
geliştirilmiştir. Son yıllarda OECD ülkeleri Ar–Ge’ye yönelik özel
yatırımları daha fazla teşvik etmek gayesi ile bu tür harcamaların
vergilendirilmesi konusunda önemli değişiklikler yapmışlardır.
Norveç’te 2002 yılında Ar–Ge harcamaları için % 20 vergi indirimi
sağlayan yeni bir sistem uygulamaya konulmuştur. İngiltere’ de ise
2000 yılında Ar–Ge harcamalarını % 150’sini düşülmesine imkân
veren bir vergi kanunu kabul edilmiştir. Avustralya’da ise firmalara
Ar–Ge harcamalarının % 125‘ini düşme imkânı veren vergi teşvikleri
yürürlüğe konulmuştur. Ar–Ge faaliyetlerini geliştirmeye yönelik
olarak İspanya’ da bu tür yatırımlar için sağlanan vergi indirimleri
% 10 arttırılmıştır. Ayrıca yenilikçiliğin yanı sıra Ar–Ge yatırımlarına
ilaveten patent ve lisans şeklinde teknoloji satın almanın maliyetleri ile
ilişkili sermaye yatırımlarına yönelik teşvikleri de kapsayacak şekilde
vergi indirimi genişletilmiştir 182.
181
182
OECD, SME and Entrepreneurship Outlook 2005, Paris: OECD Publ., 2005, s
NSF, “Chapter 4”, Science and Engineering Indicators, Arlignton: National Science Foundation, Division of Science Resources Statistics, 2004, s. 63.
110 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Tablo 12: Yenilikçi Kabiliyetlerin Temel Belirleyicileri
Anahtar
Belirleyiciler
Katkıda Bulunan
Faktörler
Bilgiye Erişim
- Ulusal bilim temeli
(sanayi–üniversite
işbirliğini aracılığa
erişim ve bunun gücü)
- Ar–Ge harcamaları
- Özel sektör Ar–Ge
faaliyeti
- Bilgi ve iletişim teknolojilerine
ulaşma ve kullanma (telefon,
mobil telefon, internetin
yaygınlığı)
- Genellikle bilgi ve
iletişim teknolojileri
yoluyla bilginin
uluslararası
kaynaklarına
bağlanma yeteneği
Göstergeler
- Bilimsel yayınlar
- İşgücündeki araştırmacılar
- Bilgi ve iletişim teknolojileri
harcamalarının GSYİH içindeki
payı
- İnsani gelişme göstergeleri
- Ar–Ge ile ilgili uluslararası işbirliği
Ürün ve
Hizmetlere
Bilgiyi Aktarma
Yeteneği
- Beşeri sermaye
- Eğitim istatistikleri
- Özel sektör rekabeti
- Patent faaliyetleri
- Sermayeye ulaşma
- Yenilik faaliyetleri
- Risk sermayesi arzı
- DYY (Doğrudan yabancı yatırım)
- Uluslararası rekabet gücü
sıralaması
- KOBİ’lerin büyüme ve gelişmesi
- İmalatın sektör bileşimi
- Dış ticaretin bileşimi ve seviyesi
Yeniliğe İstekli
Olma
- İstikrarlı ekonomik ve
politik şartlar
- Girişimcilik
- Siyasi makro ekonomik çerçeve
şartları (GSYİH artışı enflasyon,
yolsuzlu ve kayıtdışı ekonomi)
- Teşvik yapısı
- Yeni kurulan şirketlerin sayısı
- Üniversite ve özel
sektör arasındaki
işbirliği
- Yenilikçi faaliyetlerin bilimin
veya tekno–parkların sayısı ve
performansı
- Kümelenme ve
uluslararası ağ
faaliyetleri
- Bölgesel kalkınma ve kümelenme
faaliyetleri
- Firma örgütlenmesinde değişim
Kaynak: Glenda Napier, Sylvia Schwaag Serger ve Emily Wise Hansson,
Strengthening Innovation and Technology Policies for SME Development in Turkey: Opportunities for Private Sector Involvement, Malmö:
IKED Publ, 2004, s. 28.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 111
Özellikle KOBİ’lerin beşeri kaynaklarının vasıf ve yetkinliklerinin kapasitesini yükseltilmesi konusunda, başkalarından öğrenme
ve iş başında öğrenme gibi KOBİ’lerin ayırıcı özelliğini taşıyan farklı yol ve yöntemlerden yararlandıkları bilinmektedir. Yaparak öğrenmeye dayanan bu yöntemlerin çoğu teşebbüslerin rekabetçi üstünlüğün temelini oluşturan, anlatılmaksızın gerçekleşen vasıf
yetkinliklerin oluşmasını sağlamaktadır. ”Yetkinlik Zincir Modeli”183
ne göre KOBİ’lerin yetkinlik temelini geliştirmede uyguladıkları iki
alan bulunmaktadır. Bunlardan ilki, kendi bünyelerindeki insan kaynakları arasında arzulanan yetkinlik türünü firmanın geliştirmesine
yönelik tedbirleri ifade eden firma bünyesindeki geliştirmedir. İkincisi ise, yetkinliğin dışsal olarak temin edilmesidir. Bu yol teşebbüsün
performansını arttırmak için temel kabul edilen ve içsel olarak yetersiz kaldığı durumda dışarıdan farklı dışsal yetkinlikleri temin etmesi
veya bunlara ulaşmasıdır184.
Genel olarak teşebbüslerin ve özel olarak da KOBİ’lerin yenilikçi faaliyetlere ve yetkinliklerin geliştirilmesine gittikçe daha fazla önem verir
hale gelmesinde etkili olan başlıca faktörler şu şekilde sıralanabilir:
1. Bilgi ve iletişim başta olmak üzere, yeni teknolojilerin işyerlerinde yeni yetkinlikleri ve vasıfları olduğu kadar yeni örgütsel yapıları
da gerekli kılması ve hayata geçirmesidir. Teşebbüslerin teknolojik ve
örgütsel yeniliklerinin başarıya ulaşması, büyük ölçüde her seviyede
görev yapan insan kaynaklarının çevrede ve piyasalarda ortaya çıkan
değişiklikleri özümsemesini sağlayan yeteneğine, vasıf seviyesine ve
entelektüel kapasitesine bağlı olmaktadır.
2. Piyasaların artan şekilde uluslararasılaşması ve bunun sonucu
olarak KOBİ’lerin karşılaştığı rekabetçi baskılarla birlikte onları devamlı
meşgul eden hukuki düzenlemeler, ilave yetkinliklerin arttırılması ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. Bunun sonucu olarak KOBİ’lerin vasıflı ve
temel yetkinliklere sahip personeli işe almada ve işe alınanları elde tutma konusunda önemli zorluklarla karşılaşması uyarıcı bir role sahiptir.
183
184
Odd Nordhaug, Human Capital in Organisations: Competence Training and Learning, Oslo: Scandinavian University Press, 1993, s. 50.
EC, “Competence Development in SMEs”, a.g.e., s. 13. .
112 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
3. Bazı ülkelerde, resmi eğitim sisteminin teşebbüslerin mevcut
ihtiyaçlarını karşılayamaması sebebiyle KOBİ’lerin vasıflı personel
talepleri karşılanmamakta ve yenilikçi kapasiteleri geliştirilmemektedir. Bu durum, personelin vasıf seviyesini ve temel yetkinliklerini
geliştirmede KOBİ’lerin kendi faaliyetlerine güvenmeleri ve önem vermeleri gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
4. Yetkinliklere bilgiye ve vasıflara dayanan işletmelerin rekabetçi
üstünlükleri, rakipler için genellikle daha az görülebilir ve taklit edilmesi daha zordur. Bu ise, işletmelere sürdürülebilir ve dinamik bir üstünlük temeli sağlamaktadır185.
Bir ülkenin kalkınması ve zenginleşmesinde yenilik kavramının
rolü ile ilgili düşünceler İbn Haldun’a dayandırılabilir. Ülkelerin zenginleşmesinde yenilik kavramının önemini Adam Smith’den 400 yıl,
Michael Porter ve Paul Romer’dan 600 yıl önce vurgulayan İbn Haldun halen günümüz için de değer taşıyan bu fikirleri ile adı geçen yazarlara ışık tutmuştur. İbn Haldun’a göre, uluslararası işbölümünün
temeli beşeri kabiliyetlerdir. Ekonomik gelişmenin kaynağı ve itici
gücü üretken ve yenilik yapma kabiliyetine sahip olan emektir. Adam
Smith, “Milletlerin Zenginliği (1776) ” başlıklı eserinde, İbn Haldun’un
fikirlerinden farksız şekilde ve merkantilist düşüncenin ülke zenginliğini altın ve gümüşe bağlayan görüşüne reddiye olarak bir ülkenin zenginliğini o ülkedeki emeğin üretkenlik derecesi ve bu üretken
emeğin sayısı ile açıklamıştır. Michael Porter ise, “Milletlerin Rekabetçi Üstünlüğü” başlıklı eserinde bir ülkenin zenginliğini rekabetçi üstünlüğe bağlamış, rekabetçi üstünlüğü ise o ülkedeki insanların yenilik yapma ve üretim teçhizatının kapasitesini yükseltme kabiliyeti ile
açıklamıştır. Porter’a göre, bir ulusun nasıl rekabetçi olabileceği sorusu yerine, bir ülkenin nasıl, belli bir sektör veya sanayi dalında başarılı
uluslararası rekabetçilerin üssü haline geldiğini sormak daha önemli
olduğu gibi, rekabetçi üstünlüğü ulusal düzeyde düşünmek de yanlıştır. Bir ülkenin hangi sektörlerde dünya standartlarına göre rekabetçi
üstünlüğe ve üretkenliğe sahip olduğu cevaplandırılmalıdır. Unutulmaması gereken en önemli hususlardan biri de, rekabetçi üstünlü-
185
A. e., s. 14.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 113
ğün; uygun makro ekonomik politikalara, yeterli altyapı imkânlarına,
elverişli vergi ve diğer yasal düzenlemelere ve teşvik edici faiz ve döviz kuru politikalarının varlığına bağlanamayacağıdır. Her ülkenin beşeri, iktisadi, teknolojik ve doğal kaynakları sınırlı olduğundan hiçbir
ülkenin her sektörde veya her piyasada rekabetçi üstünlüğe sahip olması da beklenemez186.
Porter’a göre, ülkeler devalüasyondan ve ücret oranlarına bağlı
kalmaktan kaçınarak makroekonomik politikaların ötesine geçmeli
ve rekabetçi üstünlüğün gerçek kaynakları üzerinde yoğunlaşmalıdır.
Uzmanlaşmış beşeri sermaye kaynaklarına artan şekilde yatırım yapılması, çalışanların vasıf eğitiminin teşvik edilmesi, sanayi ile eğitim
kurumları arasında bağlantılar kurulması, çıraklık ve kalfalık eğitimi
yoluyla eğitimin uygulamalı yapılmasına önem verilmesi, araştırma
ve geliştirmenin teşvik edilmesi ve üniversitelerde uzmanlaşmanın
desteklenmesi yapılması gerekenler arasında yer almaktadır. İşletmeler ve iş örgütleri ise, uzmanlık ve vasıf gerektiren personelin arttırılmasına, bilgi ve iletişim teknolojilerinin geliştirilmesine katkıda
bulunmalı ve iş dünyası ile eğitim kurumları arasında köprü kurulmasına destek vermelidir187.
Paul Romer, Michael Porter’ın düşüncelerini geliştirerek bir ülkedeki gerçek servetin yeniliklerden geldiğini ileri sürmüştür. O’na göre,
ekonomik büyümeyi sürükleyen en önemli unsur yeni fikirlerdir. Bu
fikirlerin hayata geçirilmesini ise, hükümetlerin takip edecekleri en
önemli politikaların vergi ve harcamalardan çok yeniliklerin hızını
arttırması ve bu konuda gerekli destek ve teşviklerin sağlanması şeklinde açıklamaktadır188. Bu noktada yenilik kavramı ile ilgili esas vurgu, ülkelerin doğal kaynakları ve kurulu tesislerinden daha da önemli
olarak üretken emek ve yenilik yapma kapasitesi olması gerektiğidir.
186
187
188
Mustafa Özel, “Kapitalizm ve Rekabet”, (Der.) Mustafa Özel, Küresel Rekabet, İstanbul:
İz Yay., 1994, s. 9–10
Özlem Öz, The Competitive Advantage of Nations: The Case of Turkey, Aldershot:
Ashgate Publ., 1999, s. 171.
Mustafa Özel, “Küreselci Dünyanın Ulusalcı Türkiye’si”, Anlayış Dergisi, Sayı: 44, Ocak 2007,
s. 20–21
114 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Yenilik ve üretim teçhizatının kapasitesini yükseltmenin ülkenin
ekonomik kalkınması ve zenginleşmesindeki rolü geniş açıdan görüş
birliği ile vurgulanırken, firmaların uluslararasılaşması, ekonomik küreselleşme sürecine katılması ve sürdürülebilir rekabetçi üstünlüğünü arttırmasında yenilik yapma gücü ve üretim teçhizatının kapasitesini arttırma kabiliyeti hayati rol oynamaktadır. Avrupa’da ekonomik
gelişmenin her bir safhasında, öncekilerle hiçbir bağı bulunmayan
ayrı girişimciler sınıfının rol aldığını ve başarılı olduğunu ifade eden
Henri Pirenne’ye göre bir devrin girişimci sınıfı önceki devrin girişimci sınıfından doğmamakta; aksine önceki dönemde faal olan girişimciler yeni gelişen şartlara ve ihtiyaçlara uyum sağlayamadıklarından
mücadeleden çekilerek bir aristokrat sınıf haline gelmektedirler. Onların yerini yeni, gelişen şartları ve ihtiyaçları kavrayan ve buna göre
üretim yapabilen cüretkâr girişimciler almaya başlamaktadır. Böylece, her gelişme döneminin başında yeni bir girişimci sınıf ortaya çıkmakta ve ekonomik gelişmeyi sürükleyen lokomotif güç olarak görev
yapmakla birlikte gelişen şartlara ayak uydurma ve yenilik yapma gücünü kaybettiklerinde ise tutucu ve aristokrat hale dönüşmektedir189.
Bu konuda Fransız tarihçi Fernand Braudel, Batı kapitalizminin sadece imtiyazlı bir azınlığa hizmet etmiş olmasının büyük bir muamma
olduğunu şöyle ifade etmektedir.
“Esas sorun, geçmişte toplumun “sermayedarlar” diye nitelemekte tereddüt etmeyeceğim şu kesimin, nasıl olup da diğer kesimler ile
ilişkilerini kesmiş olarak adeta bir cam fanus içinde yaşamak zorunda
kalmış olduğu; nasıl olup da genişleyemediği ve toplumun bütününü
fethedemediğidir? Bu dönemde piyasa ekonomisinde, kayda değer bir
sermaye birikimi artışı, nasıl olup da sadece bazı sektörlerde mümkün olmuşken, ekonominin bütününde mümkün olamamıştır?” De
Soto’ya göre bu fanus, kapitalizme, kapıları sadece imtiyazlı bir azınlığa açık olan özel bir kulüp niteliği kazandırmakta ve fanusun dışında kalan milyarlarca insanı öfkelendirmektedir190. Bu ifadeler, tarihi
189
190
Mustafa Özel, “Din, Ticaret ve Çok Ortaklı Şirketler”, Anlayış Dergisi, Sayı: 43, Ocak 2007, s. 18.
Hernando De Soto (2005), Sermayenin Sırrı, (Çev.) Murat Aygen, İstanbul: Liman Yay.,
s. 45–46.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 115
olarak kapitalist gelişmenin, ülkelerin tüm kesimlerini ve kaynaklarını
ekonomik faaliyete katmada ve dinamik bir gelişmenin sağlanmasında
hastalıklı bir özü barındırdığını vurgulamayı mümkün kılmaktadır.
Girişimciliğin batıdaki gelişiminde, bireycilik ve onun somutlaşmış hali olan burjuva rolünü öncelikle hatırlamakla birlikte, kolektif
ve yaygın girişimci sınıfın sanayi, ticaret, finans ve hizmet sektörlerinde en önemli gelişme potansiyeline sahip olduklarını gözden
uzak tutmak mümkün değildir. Almanya’da 19.yüzyılın ortalarında Deutschebank ve Commerzbank gibi yatırım bankalarının küçük sanayi şirketlerine ortak olarak ve bu işletmelere uzun vadeli ve
düşük faizli krediler sağlayarak kendine özgü bir modeli hayata geçirdikleri ve başarılı olduklarını hatırlamak, büyük ölçeğin ve ulus–
ötesi dev şirketlerin adeta bir mit haline getirildiği günümüzde son
derece önemlidir191. Bağımsız büyük firma temelli sistemin derinlerde yatan katılığı; ekonomik, sosyal, teknolojik ve siyasi şartlarda meydana gelen hızlı değişikliklere uyum sağlama yeteneğinden
mahrum olduğu konusunda emareler 1970’lerin ikinci yarısında ortaya çıkmaya başlamış ve bu husus birçok yazar tarafından dile getirilmiştir192.
Bu gelişmelerin devamında, ürün farklılaştırmasının ve yenilikçiliğin rekabetçi üstünlüğün en önemli kaynağı haline geldiği, kütlevi
üretimden esnek üretime kayışın üstün yönlerinin vurgulandığı, bağımsız firma temelli anlayışın yerini bölgesel olarak ağlarla birbirine
bağlı üretim modelinin üstün konuma geldiği ve yerleşik eski teşebbüslerin yerini yeni ve dinamik teşebbüslerin aldığı bir süreç yaşanmaktadır. Bu çerçevede, küresel işbölümüne sahip yerel ve bölgesel
küçük ve orta ölçekli sanayi ve ticaret işletmelerinden oluşan yerel
191
192
Özel, “Din, Ticaret ve Çok Ortaklı Şirketler”, a.g.e., s. 21.
M. Piore ve Sabel C., The Second Industrial Divide: Possibilities for Prosperity, New
York: Basic Books, 1984. & A. L. Saxenian, Regional Advantage: Culture and Competition in Silicon Valley and Route 128, Cambridge, Mass.: Harvard University Press, 1994.
& Nitin Nohria, “Is a Network Perspective a Useful Way of Studying Organizations?” (der.)
Nitin Nohria ve Robert G. Eccles, Networks and Organizations: Structure, Form, and
Action, Boston: Harvard Business School Press, 1992, s. 1–22. & M. Castells, The Rise of the
Network Society, Oxford: Black well Publ., 2000.
116 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ve bölgesel işletme kümelenmeleri, birbirinden oldukça farklı çok sayıda faaliyetin küresel olarak bir zincirde bütünleştirilmesini ifade
eden küresel değer zincirlerinin ortaya çıkması, büyük ölçekli işletmelere karşı küçük ve orta ölçekli işletme anlayışını koymak yerine,
büyük ölçekli işletmeler ile KOBİ’lerin iyi bir terkibinin nasıl mümkün
olabileceğini net olarak göstermektedir. Buna paralel olarak küreselleşme, ülkelerin mukayeseli üstünlüğünü geleneksel üretim girdileri
olan emek, sermaye ve doğal kaynaklardan bilgiye ve yeni teknolojilere kaydırmıştır. Bu süreçte hükümetler, bilginin yaratılması ve ticarileştirilmesiyle yakından ilgilenmektedirler.
Tablo 13: Türkiye’nin Uluslararası Mukayesesi
(Seçilmiş Yenilik, Bilim ve Teknoloji Göstergeleri)
GSYİH’nın
Oranı
Olarak
Ar–Ge
İle İlgili
Harcama
(%)
10.000 Kişi
Başına
Düşen
İnternet
Kullanıcısı
(2003)
100 Kişi
Başına
Düşen
PC Sayısı
(2003)
ABD
5514
65, 9
54, 3
154, 5
8, 6 (1999)
2, 82
Japonya
4489
38, 2
68, 0
166, 7
9, 7
3, 09
Finlandiya
5089
44, 2
90, 1
310, 9
15, 1
3, 40
Fransa
3656
34, 7
69, 6
147, 2
7, 1
2, 20
Ülkeler
100 Kişi
Başına
Düşen
Mobil Tel
Aboneliği
(2003)
1 Milyon
İstihdam
Kişi Başına Edilen 1.000
Patent
Kişi Başına
Müracaatı Araştırmacı
(2002)
Sayısı
Almanya
4727
43, 1
78, 5
301
6, 7
2, 49
Polonya
2325
10, 6
45, 1
2, 7
3, 7
0, 67
İsveç
5731
62, 1
88, 9
311, 5
9, 6 (1999)
4, 27
1
1, 1
0, 64
(2000)
806
4, 5
İngiltere
4231
40, 6
84, 1
128, 7
5, 5 (1998)
1, 9
AB 15
3847
37, 1
86, 4
158, 5
5, 8
1, 93
Türkiye
40, 8
Kaynak: Glenda Napier, Sylvia Schwaag Serger, Emily Wise Hansson,
Strengthening Innovation and Technology Policies for SME Development in Turkey, IKED Publ., 2004, s. 53.
Tablo’dan da görülebileceği gibi, seçilmiş diğer ülkeler ile mukayese edildiğinde Türkiye, bu göstergelerin çoğunda en alt sıradakiler
arasında yer almaktadır (Tablo 13). Türkiye, belirgin şekilde internet
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 117
kullanıcılarında kişi başına düşen bilgisayar bakımından, patent müracaatları bakımından ve işgücünün yüzdesi olarak araştırmacı bakımından belirgin şekilde düşük rakamlara sahiptir. Bu göstergelerde
bütün AB üyesi ülkeler, AB’nin yeni üye ülkeleri ve aday ülkeler dahil
durumdadır. Ar–Ge’ye yönelik yatırım söz konusu olduğunda 2000
yılında % 0.6 civarındaki rakamla Türkiye, GSYİH’nın yüzdesi olarak
Ar–Ge’ye yönelik gayri safi harcama bakımından çoğu AB üyesi ve diğer aday ülkelerden daha düşük rakamlara sahiptir. Sadece Litvanya,
Romanya ve Güney Kıbrıs GSYİH’nın yüzdesi olarak Ar–Ge’ ye yapılan harcamalarda Türkiye’den daha düşük rakamlara sahiptir. Diğer
OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında sadece Meksika’nın Ar–Ge harcamaları daha düşüktür.
Dünyada her ülke, küçük ve büyük ölçekli firmaların bir terkibinden/bileşiminden oluşan endüstriyel yapılara sahip olabilir ve aynı
seviyede rekabetçi özellik taşıyabilirse de, verimliliği arttırmada,
ekonomik büyümeyi hızlandırmada ve daha fazla sayıda istihdam
yaratmada benzer potansiyele sahip olabilir. Uygulamada gelişmiş
ülkelerde firmaların ölçek dağılımı mukayese edildiğinde bu açıkça
görülmektedir. İtalya’da büyük ölçekli teşebbüsler imalat işgücünün
sadece % 17, 8’ini istihdam etmekte ve katma değerin % 27, 4’üne katkıda bulunmakta iken Almanya’da bu oranlar sırasıyla % 39 ve % 54,
5’tir. İngiltere’de ise bu oranlar % 44, 9 ve % 40, 8’dir. Bazı yeni sanayileşen Asya ülkelerinde (Çin ve Güney Kore gibi) imalat malları
ihracatında büyük ölçekli teşebbüslerin payı % 40–60 civarındadır.
Diğer bazı ülkelerde (Singapur, Malezya ve Tayland gibi) ise bu oran,
% 10–16 seviyesindedir. Tüm bu ülkeler, yüksek büyüme hızını gerçekleştirmeleri bakımından dünya üzerindeki en iyi örneklerdir193.
Asya ve Pasifik bölgesinde KOBİ’ler sahip oldukları teknolojiler ve işletme büyüklükleri açısından çok geniş bir yelpaze görünümündedirler. Bu işletmeler geniş üç dizi faaliyeti yerine getirmektedirler.
En üst grupta yer alanlar büyük teşebbüslerle alt işveren olarak yakından bağlantılı ve çeşitli imalat ve tüketim maddeleri üreten KOBİ
193
Tilman Altenburg ve Ute Eckhardt, Productivity Enhancement and Equitable Development: Challenges for SME Development, Viena: UNIDO Publ., 2006, s. 4.
118 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
sektörüdür. Bu tür teşebbüsler genellikle ileri teknoloji kullanmakta,
şehir ve liman çevresinde yerleşmişler ve gelişmiş alt yapı hizmetlerinden yararlanmaktadırlar. Ayrıca şehirleşme ve yerelleşme modern KOBİ sektörünün gelişmesini hızlandırmaktadır. İkinci grupta
yer alan KOBİ’ler ise genellikle kırsal alanlarda bulunan zanaatkâr
esnaf ve diğer küçük aile işletmelerinden oluşan geleneksel KOBİ
sektörüdür. Bu tür KOBİ’ler gelişmemiş uygulamaları kullanan işletmeler bölümünde yer alırlar ve hammadde tedariği ve nihai ürünlerin satışı için yerel piyasalara dayanırlar. Üçüncü olarak ekonominin
tarımsal yapısı ve parçalanmış piyasalar, düşük teknoloji ve zayıf
altyapı emek yoğun imalat üretimini teşvik etmektedir. Bu iki KOBİ
grubu arasında tarıma dayalı sanayiler tarımsal hammaddeleri temel üretim girdisi olarak kullanan yarı kırsal kesim ağırlıklı olanlarıdır. Bu işletmeler ürünlerini satmak için çok uzak piyasalara bağımlıdırlar. Bu tip KOBİ’ler kasaba civarında kümelenerek ve toplama
merkezleri oluşturarak gelişen ülkelerin acil ihtiyaçlarının karşılamada büyük bir potansiyele sahiptirler194. KOBİ’ler tüm işletmelerin % 95 ile % 99’luk bir kısmını oluşturmakta ve dünya ekonomisinde ağırlıklı bir sektörü temsil etmektedir. Yenilikte, girişimcilikte
ve risk almada özel bir örneği oluşturan bu gruptaki firmalar, yükselen ve gelişen ülkelerde olduğu kadar ileri sanayileşmiş ülkelerde
de esneklik ve dinamizmin temel kaynağı olarak kabul görmektedirler. KOBİ’lerin geliştirilmesine yönelik destek ve programların uygulandığı OECD ülkelerinde, yeni istihdam fırsatlarının yaratılmasına
KOBİ’ler önemli katkıda bulundukları gibi yenilik verimlilik ve ekonomik büyüme için de önemli bir aktör konumundadırlar.
KOBİ’lerin güçlenmesi ve küresel ekonomik faaliyetlere katılması her ülkenin ekonomik kalkınması ve esenliği için hayati öneme sahip bir konu olarak kabul edilmesine rağmen, KOBİ’lerin ülke
ekonomisi için yerine getirmesi beklenen bu fonksiyonu firmala-
194
Bhavani P. Dhungana, “Strengthening the Competiveness of Small and Medium Enterprises
in the Globalization Process: Prospects and Challenges”, Investment Promotion and Enterprise Development Bulletin for Asia and the Pasific, No: 1, New York: ESCAP, United
Nations Publication, 2003, s. 12.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 119
rın tek tek gerçekleştirmesi mümkün değildir. Küreselleşmenin itici
üçleri, uluslararası ticaretin serbestleşmesi, finansal akımların hızlanması, mal, sermaye, emek ve diğer kaynakların hareketliliğinin
artması nedeniyle ulusal sınırları aşmakta ve ulusal hâkimiyeti zayıflatmaktadır. Büyük ölçekli firmaların yanı sıra küçük ve orta ölçekli işletmeler de günümüzde daha yoğun ve küresel bir rekabet
ortamını paylaşmak zorunda kalmaktadır. Dolayısıyla uluslararası
piyasalarda rekabetçi üstünlüğe sahip olmadıkça faaliyet gösterdikleri alandan bağımsız olarak KOBİ’lerin varlığını sürdürmesi gittikçe zorlaşmaktadır. Yurtiçi piyasalar, geniş, rekabetçi ve bütünüyle
küresel bir piyasanın tamamlayıcı parçaları haline gelmektedir. Bu
yüzden uluslararası seviyede rekabet etmek, sadece bir tercih değil
aslında ekonomik bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bu eğilim, bütün ekonomiler için sadece olağanüstü rekabetçi bir ortam
yaratmakla kalmayıp aynı zamanda KOBİ’lerin yaşamakta olduğu
uluslararasılaşma ve küresel ekonomiye katılma sürecinin de kaçınılmazlığını ortaya koymaktadır195.
KOBİ’lerin verimlilik artışına ve kalkınmaya katkısına daha
yakından bakıldığında, farklı başlangıç özelliklerine sahip, kalkınma
sürecinde benzer olmayan ekonomik rolleri yerine getiren ve verimlilik ve istihdam artışına oldukça farklı düzeylerde katkıda bulunan bu işletmelerin tipleri arasında ayırım yapmak gerektiği anlaşılmaktadır. Bu noktada, KOBİ’lerin kayıtlı veya kayıtdışı faaliyetlerde
yoğunlaşıp yoğunlaşmadıkları, yenilikçi veya geleneksel piyasalarda
alışılmış faaliyetlerle sınırlandırılmış olup olmadıkları, gelecek vaat
eden yeni iş fikirlerinden yararlanmak için veya zor ekonomik şartlarda asgari ilave gelir sağlamak için kurulmuş olup olmadıkları, büyük ölçekli kütlevi üretim ile rekabet etmeleri veya niş piyasalarda
uzmanlaşıp uzmanlaşmadıkları büyük önem taşımaktadır.
Verimlilik artışına katkısı bakımından KOBİ’lerin önemli rol oynadığı bilinmektedir. KOBİ’lerin endüstriyel yapının rekabet gücünü
arttırmada iki önemli role sahip olduğu söylenebilir. Bu rollerden bi-
195
Gilbert Cruz–Cerreon, Transitions Towards an Enterprenuial Economy: A Case Study
Based Investigation of the SME Internationalization Prosess, 2007, s. 2.
120 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
rincisi, bazı KOBİ’lerin mevcut piyasaların yeniden yapılanmasında
ve yeni piyasaların ortaya çıkarılmasındaki rolleriyle verimliliğe ve
GSYİH artışına katkıda bulunmalarıdır. Bu kuruluşlar yenilik yaratmaya ve yaymaya olduğu kadar; yeni piyasalar geliştirmeye yardım
etmek ekonomik gelişmeyi yurt sathına yayma suretiyle değişimin
öncüleri olarak görev yaparlar. Değişen piyasa şartları, endüstriyel
yapıların devamlı uyarlanmasını gerektirir. Yeni ve yenilikçi şirketler, yeni ürünleri ve süreçleri hayata geçirirler. Buna karşılık, değişen
şartlar karşısında bazı yerleşik şirketler rekabet edemez duruma düşer ve piyasadan çekilmek zorunda kalırlar. Bu süreç, değişime daha
iyi uyum sağlayan ve geleceğe yatırım yaparak geleceği planlayan yenilikçi firmaların, eskilerin yerini almasını mümkün kılar. Bazı büyük
şirketler, faaliyetlerini dağıtmaya ve yeni küçük şirketleri faaliyete geçirerek değişime ayak uydurabilirler. Bazı büyük şirketler ise bunda
başarısız olabilir. Diğer bazı şirketler ise, büyük şirketler bünyesinde
büyüme yolunu tercih edebilir. Bu piyasaya giriş veya piyasadan çıkış
süreci ile büyüme ve küçülme süreci, sağlıklı ve devamlı bir dalgalanma yaratır ve çevrimsel etkileşime dönüşür. Bu süreç aynı zamanda
kaynakların daha verimli kullanılmasına yönelik arayışın da bir ifadesi olarak kabul edilebilir.
İkinci rol ise, bir taraftan büyük şirketler büyük ölçeğin avantajından yararlanırken, diğer taftan büyük firmalar için tamamlayıcı
özelliğe sahip olan bazı KOBİ’lerin, esnekliğin ve hızlı karar almanın
avantajlarından yararlanmasıdır. Buna imkân bulan KOBİ’lerin tüketicilerle daha yakın ilişki kurmak ve hızlı karar alma yeteneği sebebiyle işlem maliyetlerini düşürmesi mümkün hale gelmektedir.
Dolayısıyla, bir ülkenin rekabet gücünün, küçük ve büyük ölçekli
firmaların bir bileşimini gerekli kılan bir konu olmasının yanı sıra;
ölçek ekonomilerini esneklikle ve uzmanlaşmanın avantajlarıyla
birleştiren uygun bir işbölümünü gerçekleştirme sorunu olduğunu
da söylemek mümkündür196.
Bu sebepledir ki her KOBİ’nin bu fonksiyonları benimseyip yerine getirdiğini ve verimlilik artışına katkıda bulunduğunu söylemek
196
Altenburg ve Eckhardt, a.g.e., s. 5.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 121
mümkün olmamaktadır. KOBİ’ler ve uzmanlaşmanın belirli kalıplarını benimseyen işletmeler, verimlilik artışına oldukça önemli katkıda bulunurken, diğerlerinin yenilikçi olmadıkları görülmektedir. Bu
tür işletmelerin esas olarak durgun piyasalardaki tüketici talepleri
ile kendilerini sınırlandırmaları, onların yenilikçilik ve dinamizmden
uzak kalmalarına yol açmaktadır. Ürün ve hizmetlerde, üretim süreçlerinde, tasarımda, pazarlama ve dağıtım kanallarında, kalitede, yönetim ve örgütlenme tarzlarında, mevcut işletmeleri taklit etmeleri,
bu işletmelerin en belirgin özellikleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bu
durum, KOBİ’lerin önemli bir kısmının piyasaya girişte zayıf engellerle karşılaştığı ve dolayısıyla rekabetin yoğun yaşandığı, aşırı arz ve
düşük getirilerin hâkim olduğu sınırlı faaliyetler üzerinde yoğunlaşan düşük gelirli ülkeler için geçerlidir. Bu özellikler küçük ölçekli üretim için büyük ölçüde uygun olmayan kütlevi ürünler ve hizmetlerin standardize edilmesini sağlar. Bu tür KOBİ’lerin yenilikçilikte geri
kalması kaçınılmaz ve yeni pazarlar yaratması imkânsız olduğu gibi,
ekonomide yapısal değişimi hızlandırması da beklenemez. Aynı zamanda bu tür KOBİ’ler, büyük ölçekli üretim için tamamlayıcı olan ve
sinerji yaratan özel yetkinliklerini ve yeteneklerini geliştirme konusunda zayıftırlar197.
Küreselleşme ile ilgili politik tartışmalar büyük ölçüde, yüksek işsizlik pahasına yüksek ücretlerin sürdürülmesi tercihine karşı, daha
düşük ücret oranlarının kabul edilmesi karşılığında yüksek istihdam
seviyelerinin tercih edilmesi arasındaki bir takasla sonuçlanmıştır.
Küreselleşme, yüksek ücret seviyeleri ile uyumlu olmayan geleneksel
orta teknolojili sanayilerde, ülkelerin mukayeseli üstünlüğünü zayıflatmıştır. Dolayısıyla, teknolojik yenilikler gerçekleştirilmeden, işletmelerin yenilikçi kapasiteleri arttırılmadan ve rekabetçi üstünlüğün
temel kaynağı haline gelen bilgiye dayalı ekonomik faaliyetlere uygun olarak beşeri sermayenin temel yetkinlikleri geliştirilmeden yüksek ücretler ile birlikte yüksek istihdam seviyelerinin sürdürülmesi mümkün değildir. Rekabetçi üstünlük sağlayan adımların atılması
durumunda, yeni istihdam fırsatları yaratmak adına yüksek ücretle197
A.e., s. 6.
122 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ri kurban etmek gerekmediği gibi, ücret düzeylerini ve sosyal güvenlik ağını korumak için daha düşük istihdam seviyesine razı olmak da
gerekli değildir. Bilgiye dayalı ekonomik faaliyetlerin kazandırdığı rekabetçi üstünlüğün sunduğu bu alternatif, ekonomik faaliyetlerin,
OECD’nin yüksek maliyetli ülkelerinin mukayeseli üstünlüğü kaybettiği geleneksel sanayilerden mukayeseli üstünlüğün yüksek ücretler
ve yüksek istihdam seviyeleri ile mümkün ve uyumlu hale getirilebildiği bilgiye dayalı sektörlere (bilgiye dayalı ekonomik faaliyete) kaydırılmasını ifade etmektedir. Yüksek ücret seviyeleri ile uyumlu olan
mukayeseli üstünlüğün ortaya çıkışı, işletmelerin yenilikçi faaliyetlerine dayanmaktadır. Buna örnek olarak, ortalama gelir ülkenin diğer
bölgelerinden % 50 daha yüksek olmasına rağmen istihdamın 1992–
1996 arasında % 15 artış gösterdiği Silikon Vadisi verilebilir. 1997 yılında Silikon Vadisi’nde ücretler yaklaşık ulusal ortalamadan 2 kat fazla
artmasına rağmen, 53 binden fazla istihdam yaratılmıştır.
Bilgiye dayalı ekonomik faaliyetlerin önem kazandığı sanayilerde,
yenilikçi ürünlerin küresel talepleri yüksektir ve halen hızla artmaktadır. Günümüzde, yüksek ücretli ülkelerin mukayeseli üstünlüğünden yenilikçi faaliyetlerin artan önemine doğru bir kayma yaşanmaktadır. Mesela ABD’nin iletişim sektörü 1991’de % 5’ten 1998 yılında
yaklaşık % 20’ye çıkarak yıllık büyüme oranında büyük artış yasamıştır. Bunun aksine ekonominin diğer alanları, bu dönem boyunca yaklaşık % 3 seviyesinde düşük bir artış yaşamıştır. Bu dönemde ABD’deki
yenilikçi faaliyetlere yönelik çabalarda büyük bir sıçrama yaşanmıştır.
Bu durum, 1985’te Amerikan yatırımcıları tarafından yapılan patent
müracaatlardaki patlama ile kendini göstermiştir. Yükselen bu eğilimin sonucu olarak 1995 yılında 120.000 patent müracaatı yapılmıştır.
Hatta vasıfsız isçilere yönelik talep bütün OECD ülkelerinde önemli
ölçüde azalmasına rağmen ABD’de vasıflı emek talebi patlamıştır.
Mukayeseli üstünlüğün daha fazla bilgiye dayalı ekonomik faaliyetlere kayması dikkate alındığında, KOBİ’lerin bu şartlarda varlık gösteremeyeceği ve silineceği yolunda tahminler ileri sürülmüştür. Oysa ülke ekonomilerinde KOBİ’ler tarafından gerçekleştirilen
ekonomik faaliyetlerin payı, çoğu OECD ülkesinde yükselmiştir. Bazı
KOBİ’ler, diğer büyük şirketler gibi, küreselleşmeye kurban olurken diKÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 123
ğerleri varlığını sürdürmek için yeni stratejileri benimsemişler ve hatta küreselleşen ekonomide rekabet güçlerini arttırmışlardır. Bu yönde
başarı sağlayan KOBİ’lerin, uluslararasılaşmaya daha fazla önem veren, verimliliği yükseltmeye çalışan ve daha fazla bilgiye dayalı faaliyetleri benimseyenler olduğu ve yenilikçi stratejileri uyguladıkları bilinmektedir198.
Ülkelerin kalkınma sürecinde teknoloji transferi ve bilgi büyük ölçüde, üretim ve pazarlamada küresel değer zincirleri içinde ve küresel piyasalarda kontrol edilmekte ve paylaşılmaktadır. Değer zincirleri içinde bilgi transferi iki yönde gelişmektedir. Bir taraftan ulus–ötesi
şirketler ve yerel tedarikçiler arasındaki dikey bilgi akışı diğer taraftan ülkelerdeki destekleyici sanayinin işbirliği grupları arasındaki yatay bilgi akışı şeklinde gerçekleşmektedir. Bu iki yöndeki bilgi akışları
çerçevesinde hükümet bünyesindeki sanayi teşvik ve koordinasyon
birimleri, sanayileşmenin derinleşmesini teşvik etmek ve sürdürülebilirliğini sağlamak için bilgiyi kontrol eden ve paylaşan gruplardan
tüm topluma yaymayı amaçlamaktadır199. Bilginin topluma yayılmasında güdülen amaçlardan biri toplumun geliştirilmesi olduğu kadar
bilgi teknolojileri ve ürünlerine yönelik talebin oluşturulması ve devamlılığının sağlanmasıdır.
Bilgiye dayalı sanayilerde yenilikçi ürünlerin küresel talebi canlıdır
ve bu eğilim devam etmektedir. Bilginin ticarileştirilmesi ve üretime
katkıda bulunabilen vasıflı emek (altın yakalı) talebi, arzına göre daha
hızlı artmaktadır. Vasıflı emeğin bilgi üretim sürecine yoğun olarak
katıldığı alanlar dünyada halen sınırlıdır. Birçok gösterge, yüksek ücretli ülkelerin mukayeseli üstünlüğünün zayıflamasıyla yenilikçi faaliyetlerin artan önemine doğru bir kaymanın yaşandığını göstermektedir. Bunun en çarpıcı örneği gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm
dünyada iletişim sektörünün 1990’lardan itibaren hızlı bir büyüme
trendine girmesi ve ekonomideki payının % 25’in üzerine çıkarması-
198
199
OECD, Enhancing the Competitiveness of SMEs Through Innovation, Paris: OECD
Publ., 2000, s. 5–6.
Dennis McNamara, “Building an Asia–Pacific Economic Community”, Learning Communities and Global SMEs Conference, 24 May 2005, Jeju–Korea, s. 2.
124 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
dır. Bunun aksine ekonominin diğer alanları, aynı dönemde daha düşük büyüme gerçekleştirmiştir. Gelişmiş ekonomilerdeki yenilik çabası bu dönemde büyük bir sıçrama göstermiştir.
Bu gelişmelere paralel olarak vergi indirimleri finansal teşvikler
ve diğer teşviklerle birlikte, büyük teşebbüslerin faaliyete geçirilmesini esas alan geleneksel ekonomik kalkınma yaklaşımları bilim
adamları nezdinde gözden düşmüştür. Bunun yerine yeni işletmelerin kurulması ve mevcut işletmelerin gelişmesinin desteklenmesi
büyük bir ilgi görmüştür. Bu yeni yaklaşımın iki temel özelliği bulunmaktadır. Birincisi, girişimcilerin ve küçük işletmecilerin desteklemesi ve geliştirilmesidir. İkincisi ise, altyapıyı genişletmek ve geliştirmek ile birlikte yüksek vasıflı ve eğitimli işgücünün istihdam
edilmesidir. Her iki özellik de toplumda hayatın kalitesinin geliştirilmesini ve çekici iş ortamının kurulmasını amaçlar.
Geleneksel yaklaşımın bir yansıması olan ve büyük firmaları teşvik etmeye yönelik ekonomik kalkınma stratejilerinin, büyük ölçüde
başarısız olduğu veya çok yüksek maliyet karşılığında ancak başarının mümkün olduğu kabul edilmektedir. Öncelikle istihdam yaratma
yeteneği ve girişimci–yenilikçi cesareti sebebiyle küçük işletmelere
yönelik teşvik edici bir ortamın oluşturulmasıyla bir veya iki büyük
girişimciye teşvik sağlamaktan daha fazla istihdam imkânı temin edilebileceği düşünülmektedir200. Küçük girişimciliğin bu özelliği, hükümetler tarafından büyük ilgi toplamış ve dünya çapında ciddi ölçüde
destek almalarına neden olmuştur.
Bu desteği ve ilgiyi göz ardı eden daha birçok akademisyen,
daha fazla bilgiye dayalı ekonomik faaliyete yönelik mukayeseli
üstünlükteki kaymayı dikkate alarak, KOBİ’lerin yok olacağını tahmin
etmiş fakat gerçekte KOBİ’lerin gerçekleştirdiği ekonomik faaliyetin
payı birçok OECD ülkesinde yükselmiştir. Bazı KOBİ’ler, diğer büyük
şirketler gibi küreselleşmeye kurban olurken diğer KOBİ’ler varlığını
sürdürmek için yeni stratejileri benimsemişler ve bu stratejileri
sayesinde küreselleşen ekonomide rekabet güçlerini arttırmışlardır.
200
Kelly Edmiston, “The Role of Small and Large Businesses in Economic Development”, Federal
Reserve Bank of Kansas City Economic Review, Second Quarter, 2007, s. 73.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 125
Bu noktada daha fazla verimli olmaya ve daha fazla bilgiye dayalı
faaliyetlere geçmeye çalışan gelişmiş ülkelerdeki KOBİ’lerin bazı
stratejileri gelişen ülkelerde faaliyet gösteren KOBİ’ler için yol gösterici
özelliklere sahiptir.
Gelişen ülkelerde KOBİ’lere yönelik artan ilginin sebebi
bu ülkelerde KOBİ’lerin rekabet gücünün, yeniliğin, istihdam
yaratmanın, verimlilik artışının ve ekonomik büyümenin aracı
olarak görülmesidir. Bu ilginin artışında KOBİ’lerin ve girişimciliğin
yeniliğin, dinamizmin ve esnekliğin temel kaynağı olarak tüm
dünyada kabul görmesidir. Uluslararası seviyede KOBİ’lere yönelik
ilginin artışında bir dönüm noktası OECD tarafından İtalya’nın
Bologna kentinde düzenlenen Birinci Bakanlar Konferansı’dır. Bu
konferans “OECD SME Outlook 2000” adında yayınlanmıştır. İkincisi
2002 yılında yayınlanmıştır. OECD ekonomileri için girişimciliğin
hayati rolüne verilen önem göz önünde bulundurularak Üçüncü
Bakanlar Konferansı, 3–5 Haziran 2004 tarihleri arasında İstanbul’da
gerçekleştirilmiş ve “OECD SME and Entrepreneurship Outlook”
adıyla yayınlanmıştır. 2005 yılında aynı adla dördüncü sayısı
yayınlanmıştır.
KOBİ’ler, tüm dünyada toplam işletme sayısının % 95’i ile % 99’u
arasında büyük bir oranla işletme örgütlerinin en baskın şeklini oluşturmaktadır. 2003 yılında AB’de işletmelerin % 99.8’i KOBİ’lerden
(<250) oluşmaktaydı. Küçük işletmeler (<50) ise, birçok ülkede imalat
işletmelerinin en az % 95’ini oluşturuyordu. Küçük firmaların imalat işletmeleri arasında en yüksek paya sahip olduğu İtalya’da bu oran % 99
iken ABD, İrlanda ve Slovak Cumhuriyetinde % 80’le en düşük paya sahipti. OECD ülkelerindeki tüm imalat işletmelerinin % 1–% 4 arasındaki
bir kısmı 100 ve daha fazla işçi çalıştıranlardan oluşmuştur. Bunun istisnası olarak 100 ve daha fazla işçi çalıştıran imalat işletmelerinin toplam içindeki payının yüksek olduğu ülkeler Slovak Cumhuriyeti, İrlanda ve ABD’dir (sırasıyla % 10, % 9, % 7)201.
KOBİ’ler yenilikçi şirketler haline gelebilmek için faaliyetlerini gerçekleştirdikleri üç farklı yoldan birini benimserler. Bunlar:
201
OECD, SME and Entrepreneurship Outlook 2005, a.g.e., s. 16.
126 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
• Ürün–Piyasa Seviyesi: Yeni bir piyasaya geçiş yapmak veya yeni
bir ürünün üretimine geçmek (geleneksel çiftçilikten organik
gıda üreticiliğine geçmek),
• Süreç Seviyesi: İş süreçlerinden biri veya daha fazlasını yeniden
yapılandırmak (tarımsal ürünleri internet yoluyla satışını
yapmak),
• İş Modeli Seviyesi: İş modelini tümüyle değiştirmek (tarımsal
ürünlerden doğa turizmine geçmek)202.
KOBİ’lerin iktisadi faaliyet üzerindeki etkisi, doğrudan bilgi ve yenilik konularıyla ilişkilidir. Politika açısından bu ilişki bölgesel yenilik sisteminin temelidir. Sanayi bölgeleri ile ilgili birçok çalışma, ilgili
faktörler olarak uzmanlaşmış küçük firmaların ağları dâhilinde iş bölümünü mümkün kılan dışsal ekonomilerin varlığı ve alansal olarak
belirli sosyal ve kültürel unsurlara ve hepsinden önemlisi karşılıklı
güvene dayanan sanayi atmosferinin varlığına işaret etmektedir. Bu
çerçevede Kaliforniya Okulu olarak adlandırılan yaklaşım, dikey dağılma gibi ekonomik faktörler, düşük işlem maliyetleri ve uzmanlaşmış yerel emek piyasalarına vurgu yapmaktadır. Ayrıca sözleşmelerin
bulunması, belirsizlik durumunda ekonomik aktörleri koordine eden
kayıtdışı kural ve alışkanlıkların altını çizmektedir. Buna karşılık öğrenen ekonomiyi ele alan Nordik Okulu ise, makro ve mikro seviyede rekabet gücünün temeli olarak yenilik üzerinde yoğunlaşmaktadır. Yenilik, karşılıklı güven ve işbirliğine dayanan ve coğrafi yakınlık
tarafından hızlandırılan, karmaşık ve karşılıklı etkileşim halinde öğrenmeye dayanır. Bu yaklaşım genel olarak, örgütsel ve kurumsal düzenlemelere ve ilişkilere göre işleyen ve bilginin üretilmesi, kullanımı
ve yayılmasını sağlayan özel ve kamu çıkarlarının, resmi kurumların
ve diğer örgütlerin karşılıklı etkileşimine işaret etmektedir. Bu yaklaşımın temel özellikleri, yeniliğin meydana getirilmesinde kurumsal,
sosyal ve kültürel çerçevenin önemini olduğu kadar yeniliğin geliştiği
sosyal ilişkilerin ve sosyal sermaye hakkında yerel öğrenme sistemle-
202
EFS & EQUEL, Management Practices on Innovation in European SMEs: Survey
Report, 2007, s. 27.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 127
rinin önemini vurgulamaktır. Bu çerçevede coğrafi yakınlığın ve yoğunlaşmanın da hayati role sahip olduğuna işaret edilmektedir203.
Ekonomik küreselleşme ortamında, temel ekonomik itici bir güç
olarak yeniliğin önemi daha iyi anlaşılmaya başlanmıştır. Ülkeler yenilikçi güçlerini sürdürmek ve arttırmak için devamlı çaba sarf etme
gereği duymaktadırlar.
Küresel rekabeti sürdürmeye yönelik çabalar, teknoloji piyasalarının küreselleştiği günümüzde uluslararası bir özellik taşımaktadır.
Yeni teknolojilerle piyasalara giriş ve kısa ürün, yenilik döngüsünün
ortaya çıkışı, yenilikçi şirketler üzerinde büyük bir baskı meydana getirmektedir. Küreselleşme sebebiyle üretim yapılarının değişmesi ve
bu yolla uluslararası rekabetin artması, çok sayıda şirketi standart faaliyetlerden standart dışı faaliyetlere ve piyasalara kaydırmıştır. Sermaye yoğun ve bilgi yoğun mal ve hizmetlerde artan uzmanlaşma yüksek emek maliyetine sahip ülkelerin temel özelliğidir. Yeni uluslararası
işbölümü rekabet gücünü arttırmasına rağmen birçok ülke yenilik ve
eğitimi, ekonomik büyümeyi teşvik etmenin ve istihdam kayıplarını
azaltmanın önemli bir aracı olarak değerlendirmektedir. Aynı şekilde
üretim sürecine yüksek vasıflı emeğin dâhil olması yeniliği teşvik etmektedir. Bu döngü artarak birbirini desteklemektedir204.
Günümüzde bu döngünün öneminin benimsendiğinin göstergesi
olarak hükümetler, yenilik açığını kapatmak amacıyla KOBİ’lerin teknolojik temelini geliştirmek ve yenilik kültürünü kuvvetlendirmek
için kapsamlı programlar geliştirmişlerdir. Özellikle KOBİ’ler, yeniliğin
finansmanı, yeni teknolojiler ve yönetim modellerinin benimsenmesi ve temin edilmesi kadar fikri mülkiyet haklarının korunması konusunda da birçok zorlukla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Bu zorlukların aşılması çerçevesinde birçok OECD ülkesinde hükümetler, çok sayıda program ve projeyi uygulamaya yeni teknolojileri ve Ar–Ge faaliyetini teşvik etmek amacıyla devam etmekte-
203
204
Massimo Florio ve Emanuele Ozzimo, Innovation Strategies for SMEs and Clusters:
The Challenges of a Globalised Europe, Milan: Universty of Milan, CSIL–Centre for
Industrial Studies, Working Paper, No: 2006–16, s. 14.
OECD, SME and Entrepreneurship Outlook 2005, a.g.e., s. 119–120. .
128 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
dirler. KOBİ’lerde yeniliği teşvik etmeye yönelik olarak uygulanan
program ve projelerin başlıcaları, Japonya’da SBIR (1999), İspanya
PROFIT (2000), Avustralya COMET (1999–2000), BAA (2001) ve BITS,
Kanada IRAP ve TPC, Portekiz TDMPIS, Hollanda ve İsveç ICP, Finlandiya TEKES, Avusturya Kind&Knet, Norveç SMB, Almanya PROgram
INNOvation’dır205
Bu program ve projeleri hayata geçiren OECD ülkelerin büyük bir
çoğunluğu gelişmiş ülkelerden oluşmaktadır. Bu ülkelerdeki bu programların temel hedefi KOBİ’lerin Ar–Ge’ye yönelik faaliyetlerini arttırmaktır. OECD ülkelerinde toplam Ar–Ge’nin çok küçük bir kısmı
KOBİ’lere ait olmasına rağmen göstergeler, yeni ürünleri piyasaya sürmede ve mevcut ürünleri tüketici ihtiyaçlarına uyarlamada KOBİ’lerin
yenilik sistemine önemli ölçüde ve artan şekilde katkıda bulunduğuna işaret etmektedir. Büyük işletmelere göre küçük firmaların düşük
seviyede kalan Ar–Ge harcamaları dikkate alındığında yeni ürün geliştirmede küçümsenemeyecek paya sahip oldukları görülmektedir206.
205
206
OECD, Small and Medium Enterprise Outlook 2002, Paris: OECD Publ., 2002, s. 21–22.
Zoltan Acs ve David B. Audretsch, Innovation and Small Firms, M.A.: MIT Press, 1990, s. 168.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 129
Şekil 5: Yenilikçilik Sistemi Modeli
Çerçeve Şartlar
Finansal ortam, vergileme
ve teşvikler, yenilik ve girişimcilik
eğilimi ve mobilite
TALEP
Tüketiciler (Son talep)
Üreticiler (Ara talep)
Sanayi Sistemi
Büyük Şirketler
Olgun
KOBİ’ler
Aracılar
Araştırma
Enstitüleri,
Brokerlar
Eğitim ve Araştırma
Siyasi Sistem
Profesyonel Eğitim
ve Öğretim
Hükümet
Yüksek Eğitim
ve Araştırma
Yönetişim
Kamu Sektör
Araştırma
Yeni Teknolojik
Temelli Şirketler
RTD Politikalar
Altyapı
Bankacılık,
Risk Sermayesi
IPR ve Bilgi
Yenilik ve İşletme
Desteği
Standartlar
ve Normlar
Kaynak: Glenda Napier, Sylvia Schwaag Serger, Emily Wise Hansson,
Strengthening Innovation and Technology Policies for SME Development in Turkey, IKED Publ., 2004, s. 27.
Firma ölçeği açısından Ar–Ge ile bağlantılı çok sayıda uygulamalı
çalışma, büyük firmaların önemli ölçüde Ar–Ge faaliyeti yürüttüklerini göstermektedir. Buna rağmen çok güncel göstergeler Ar–Ge faaliyetinde KOBİ’lerin önemli rol oynadığını ortaya koymaktadır. Yenilikçi faaliyetlere yapılan yatırım, KOBİ’lerin yükselişinde önemli bir
itici güç olarak kabul edilmektedir. Ulusal Bilim Vakfı (1999), KOBİ’ler
tarafından gerçekleştirilen sanayi sektöründeki toplam Ar–Ge harcamalarının Amerika’da 1985–95 arasında 3 kat arttığını göstermektedir. Buna karşılık, büyük firmaların bu harcamalardaki artışı, sadece
% 20 seviyesinde kalmıştır. Bu vakıf, aynı zamanda Ar–Ge harcamalarının satışlara oranının 1985’te % 3,4’ten 1995’te % 3.9’a yükseldiğini ve buna karşılık büyük firmalar için bu oranın % 3.5’ten % 3.1’e
130 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
gerilediğini tespit etmiştir207.
Bu noktadan hareketle, KOBİ’lerin Ar–Ge faaliyetlerinin arttırılmasında hükümet politikaları ve teşvikleri en etkili araç olarak değerlendirilmelidir. Buna bağlı olarak teoride büyük bir firmanın istihdam
ve kişisel gelirde önemli kazançlar sağlayarak yerel ekonomik büyümeyi harekete geçirdiği düşünülebilir. Firma tarafından yaratılan gelir ve istihdam fırsatlarından kaynaklanan doğrudan etkilerin, bu sonucu meydana getirdiği varsayılır. Gerçekte ise bu, büyük firmaların o
alandaki diğer firmalar üzerindeki etkisidir. Büyük firmalara sağlanan
teşviklerin ekonomi üzerindeki etkisi, ancak büyük firmaların küçük
firmaları harekete geçirmesiyle başlar ve genişler. Diğer bir ifade ile
hükümetlerin firmalara sağladığı teşviklerin ekonomi üzerindeki net
etkisinin belirlenmesinde, dolaylı etkiler doğrudan etkilere göre daha
büyük ağırlık taşımaktadır. Ekonomiye net olumlu etkinin yaratılmasında büyük firmalara teşvik sağlanması; hem bu net etkiyi geciktirebilir veya hiç gerçekleşmemesi tehlikesini ortaya çıkarabilir ve hem de
bu yolun izlenmesinin maliyeti küçük firmalara teşvik verilmesinden
daha yüksek olacaktır208.
Bir bölgede yeni faaliyete geçen büyük firmaların meydana getirdiği
etkilerin çoğu dolaylı etkiler veya taşma etkileridir. Pozitif taşma etkileri; tedarikçilerle bağlantıları artan tüketici harcamalarını, bir firmadan
diğerine bilgi transferini ve paylaşılan ortak işçi havuzunu içermektedir. Negatif taşma etkileri ise aynı şekilde önemlidir. Negatif taşma etkileri ile ilgili örnekler; emek arzı ve diğer girdiler üzerindeki kısıtlamaları,
ücretler ve kiralar üzerindeki yükselme baskısını, altyapı darboğazını ve eğer yerleşik firmaya mali teşvik sağlanıyorsa kamu gelirlerinde
yeterli artışlar olmaksızın bütçe üzerindeki artan harcama baskılarını
içermektedir. Büyük firmalardan kaynaklanan bu negatif etkilerin ortaya çıkması, küçük firmaları o bölgeden uzaklaştırabilir.
Mevcut firmaların genişlemesi, istihdam hacminde genişletici role sahiptir. Genel olarak 1000 işçi çalıştıran bir firmanın mevcut
207
208
OECD, Enhancing the Competitiveness of SMEs…, a.g.e., s. 6.
Edmiston, a.g.e., s. 75.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 131
üretim tesislerini genişletmesi durumunda, net istihdam etkisinin
sonucunda, istihdamını 2000 işçiye yükseltmesi beklenir. Bu sonuç,
içsel olarak istihdam fırsatı meydana getirme kavramını ön plana çıkarmakta ve firmanın büyümesinin potansiyel olarak yeni firmanın
faaliyete geçmesine göre istihdam açısından daha iyi olduğu soncunu
vermektedir209.
Birçok durumda devletler veya yerel yönetim birimleri mevcut firmalar için daha teşvik edici bir iş ortamı yaratmak amacıyla aynı kaynakları yatırıma tahsis ettiklerinde daha büyük getiriler elde edebilirler. Dolayısıyla, büyük firmaların faaliyete geçmesi genellikle daha
maliyetlidir. Bu yüksek maliyet, hem doğrudan harcamalar ve hem
de ekonomik kalkınmanın diğer teşvikleri açısından fırsat kayıpları
şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca büyük firmaların faaliyete geçmesi, rekabetçi bir ekonomik
kalkınma alanı meydana getirebileceği için maliyetlidir. Mesela, firmaları çekmek için yerel hükümetlerce vergi indirimlerini kullanma
kararı, bu bölgelerin komşularının kararlarına bağımlıdır. Muhtemeldir ki bir ülkenin komşuları da bu yola giderse vergi indirimleri firma
sayısını arttırmak için kullanabilir. Dolayısıyla komşuluk ilişkisinin
bulunduğu bir bölgedeki ülkeler birbirlerini vergi indirimlerini kullanmaya zorlayabilirler. Bu tip bir rekabet ülkeler için çok maliyetli olabilir. Bir ülke, bir firmanın faaliyete geçmesiyle yollar, kanallar ve kamu
hizmetleri gibi altyapı yatırım maliyetlerini üstlenmek zorunda kalacaktır. Bir ülke, sanayisini genişletmek ve geliştirmek için çeşitli
teşvikler yerine yeni yatırımları çekmek için büyük şirketlere teşvik
sağlama yolunu tercih ederse, iki farklı maliyeti göğüslemek zorunda kalacaktır. Bu maliyetlerin ilki, büyük şirketlerin yatırımlarını ülkesine çekmek uğruna kendi halkının refah seviyesini yükseltmek
amacıyla kullanabileceği vergi gelirlerini sanayi altyapı yatırımlarına tahsis etmesidir. İkincisi ise, bölgedeki diğer ülkeler ile yatırımları
çekme rekabetine girerek zaten altyapı yatırımları sebebiyle azalmış
olan vergi gelirlerini, artan vergi teşvikleri yoluyla, daha da azaltmasıdır. Yatırımları çekme uğruna, bölgedeki diğer ülkelerle girişilen bu
209
A.e., s. 75–76.
132 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
yarış (race to the bottom), hükümetler için kısa vadede cazip olsa
dahi, uzun vadede yükleyeceği maliyetler, hükümetlerin vergi gelirleri üzerinde artan bir baskı oluşturacaktır. Bu yolun tercih edilmesi yerine, üretimi, istihdamı, ihracatı ve dolayısıyla sosyal refahı arttırmak
amacıyla ülkedeki mevcut sanayiye teşvik sağlanması, hem yeni altyapı yatırımları ve hem de vergi teşvikleri sebebiyle oluşan vergi gelirleri üzerindeki baskının uzun vadede azalmasını mümkün kılacaktır.
Ayrıca, büyük firmaların bir ülkede yatırım yapmaya teşvik edilmesi ve bu yolun tek çare olarak görülmesi, ülkenin ekonomik kaynaklarının israfına yol açabilir ve yatırımlarda riayet edilmesi gereken
rasyonel davranışı bozabilir. Bir ülke çok büyük emek arzı bolluğu, piyasa için ucuz ulaştırma maliyeti veya diğer doğal avantajlar sebebiyle yeni yerleşen bir firmaya düşük maliyetli üretim imkânları sunabilir. Buna karşılık diğer bir ülke kârlı finansal teşvikler sunarak rasyonel
yatırım yaptığı yerden firmayı başka yere çekmek isterse, kaynaklarını gereksiz yere harcamış olacaktır.
Tüm bu sebeplere dayanarak büyük firmaların vergi teşvikleri ve
diğer teşviklerle faaliyete geçirilmesine alternatif olarak küçük işletme sektörünün desteklenmesi fikri önem kazanmıştır. Girişimcilik
ve küçük işletme konusunda artan ilgi, ABD başta olmak üzere birçok
gelişmiş ülkede yeni istihdam fırsatlarının küçük işletmeler tarafından yaratıldığı inancı ile örtüşmektedir. Küçük işletmeler gerçekten
her yıl net yeni işlerin büyük çoğunluğunu yaratmaktadır210 . Mesela, ABD’de küçük işletmelere ve girişimciliğe ilginin attığı 1990–95 yılları arasında yeni faaliyete geçen KOBİ’ler tarafından meydana getirilen istihdam artışı büyük şirketlere göre daha fazla olmuş ve hatta 20
kişiden daha az işçi çalıştıran KOBİ’ler ise, yeni yaratılan istihdam fırsatlarının 1/3’ni gerçekleştirmişlerdir. Bu trendin uzantısı olarak daha
yeni KOBİ’nin faaliyete geçmesi sonucu KOBİ’lerin gerçekleştirdiği istihdamda % 144.69 artış meydana gelmiştir211.
210
211
A.e., s. 87.
David B. Audretsch, The Economic Role of Small–and Medium–Sized Enterprises:
The United States, Working Paper, 2000, s. 19.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 133
Grafik 3: Bölgelere Göre Sabit Fiyatlarla Gayri Safi Yurtiçi
Ar–Ge Harcamaları: 1991–2003 (1991=100)
210
210
190
190
170
170
150
150
130
130
110
110
100
100
90
90
91 92 93 94 95 96 97 98 99 00 01 02 03
ALM
ABD
AB-15
OECD
Japonya
91 92 93 94 95 96 97 98 99 00 01 02 03
ALM
FRS
GBR
Kuzey
Orta
Güney
Kuzey Avrupa: İsveç, Finlandiya, Norveç, Danimarka, İrlanda, İzlanda
Güney Avrupa: İtalya, Portekiz, İspanya, Yunanistan
Orta Avrupa: Belçika, Hollanda, Avusturya, İsviçre
GBR: Büyük Britanya
Kaynak: OECD, Main Science and Tecnology Indicators, Paris: OECD
Publ., 2004, s. 29.
Dünya ekonomisinde önemli bir yeri olan ülke ve bölgelerde 1991–
2003 döneminde KOBİ’lerin Ar–Ge harcamaları açısından performansının artma eğiliminde olduğu görülmektedir (Grafik 3). Bununla birlikte bu harcamalardaki performansı bakımından ülke ve bölgeler
arası önemli farklılıkların ortaya çıktığı dikkat çekicidir. Buna göre
bölge temelinde en büyük artışı gerçekleştiren Kuzey Avrupa ülkelerine karşılık en düşük artışı Güney Avrupa ülkeleri gerçekleştirmiştir.
Güney Avrupa ülkelerinin bu durumu daha yakından değerlendirildiğinde 1991–1997 yılları arasında bu harcamalarda OECD ve Avrupa
Birliği ortalamasının altında kaldığı ve ancak 1997 yılından itibaren
bu harcamalarda artış kaydettiği dikkat çekmektedir. Ülke temelinde
ise en büyük artışı, Japonya, Büyük Britanya, Fransa ve Almanya’yı
geride bırakarak ABD gerçekleştirmiştir. Gelişmiş bölge ve ülkelerdeki
KOBİ’lerin Ar–Ge harcamaları açısından performansları belirli dönemlerde düşük kalmasına karşın özellikle 1994–1997 yılları arasında artış
eğilimine girdiği görülmektedir.
134 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Son on yılda KOBİ’lerin Ar–Ge harcamalarındaki artışa rağmen
yeni teknolojileri benimseme ve uygulamada olduğu kadar yeni ekonomik şartlara uyum sağlamada hızlı ancak yenilik yapmada zayıf
kabul edilmektedir. Bir diğer ifade ile KOBİ’ler genellikle yeniliği hızlı kabul eden fakat yavaş yenilik yapan kuruluşlar olarak nitelendirilmektedirler212. Firmaların yenilikçi rolü ile ilgili olarak Audretsch,
ekonomide büyük firmaların kopyası olarak küçük firmaları sadece
üretimi arttırmakla rollerinin sınırlandıramayacağını ifade etmekte ve küçük firmaların esas rolünün değişimin öncüleri (agents of
change) olarak görev yaptıklarını ifade etmektedir. Diğer bir ifade ile
küçük firmalar büyük firmaların görevli birer kopyası olmaktan çok
kendilerine özgü yenilikçi faaliyet yoluyla ekonomik kalkınmayı hızlandıran ve yeni boyutlar kazandıran birimlerdir213. Yenilikle ilgili teorilerin başlangıç noktası firmayı esas almakta ve teknolojik yenilikte
firmaların performansı içsel bir faktör olarak değerlendirilmektedir.
Bu görüşe göre firmalar dışsal olarak varlığını korumakta ve yenilikçi faaliyetin oluşturulması sürecine yeni ekonomik bilginin dâhil edilmesinin peşine düşmektedirler. Yeni ekonomik bilgi meydana getiren
en önemli kaynak genel olarak Ar–Ge kabul edilmektedir. Uygulamalı
çalışmaların çok büyük bir kısmı, Ar–Ge bilgi girdileri ile yenilikçi çıktılar arasında güçlü ve olumlu bir ilişki bulunduğunu göstermiştir214.
Hem gelişmiş hem de gelişen ülkelerde teknolojik yenilik kapasitesi bakımından bazı firmalar, çok sınırlı vasıflara sahip ve özel işlemler gerçekleştirmesine rağmen diğer firmalar uzmanlaşmış işgücü
istihdam etmekte ve sistematik bir biçimde yenilik peşinde koşmaktadırlar. KOBİ’ler açısından yeni teknolojiler ve yenilik geliştirme yetenekleri dört farklı şekilde gerçekleşmektedir:
• Düşük Teknolojili KOBİ’ler: Sınırlı teknik imkânlarla ve temelde
yerel olarak yerleşik firmalardan kopyalama yaparak ve eski tek-
212
213
214
Florio ve Ozzimo a.g.e., s. 2.
David B. Audretsch, Innovation and Industry Evaluation, Cambridge: MIT Press. 1995,
s. 165.
Audretsch, The Economic Role of Small–and Medium–Sized Enterprises…, a.g.e.,
s. 10.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 135
nolojileri kullanarak rutin işlemleri yerine getiren düşük teknolojili KOBİ’lerin yenilik yapma arzusu ve ihtiyacı düşüktür.
• Belirli Teknolojik Yeteneklere Sahip KOBİ’ler: Bu işletmeler,
tecrübeli teknik elemanları ve mühendisleri istihdam ederek
mevcut teknolojileri kullanmada ustalaşmış ve teknik çözümleri benimserler fakat yeni bilgiyi nadiren yaratırlar.
• Teknolojik Yetkinliğe sahip KOBİ’ler: Teknolojik yenilik yapmada uzmanları ve mühendisleri istihdam eden ve ayrıntılı işbölümünü gerçekleştiren, (uluslararası değer zincirine katılan)
fakat sistematik olarak yenilik arayışında olmayan KOBİ’ler.
• Güçlü Yenilik Yapma Yeteneğine Sahip Araştırmacı KOBİ’ler: Bu
işletmeler kendi araştırma bölümlerini faaliyete geçirmekte ve
piyasa fırsatlarını izleyebilmekte ve uzun vadeli piyasa gelişmelerini takip edebilmektedirler.
Şekil 6: KOBİ’lerin Teknoloji ve Yenilik Kapasitesi
Kısmi
Bilgi-Yaratıcılık
4
3
Büyük ölçüde Bilgi
ve Elementlerin
Kullanılmasıyla
Sınırlı
Kaynak
Performanslar
Teknolojik ve Liyakatli
KOBİ’ler
2
Teknolojik
ve Kapasiteli KOBİ’ler
1
Kaynak
Performanslar
136 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Şekil 7: KOBİ’lerin Gelişen ve Gelişmiş Ülkelerde Teknoloji ve
Yenilik Kapasitesi
4
3
3
2
2
Tip 1
Tip 1
Gelişen Ülkeler
Gelişmiş Ülkeler
Kaynak: Tilman Altenburg ve Ute Eckhard, Productivity Enhancement
and Equitable Development: Challenges for SME Development, Paris:
UNIDO Publ., 2006, s. 25.
Tüm ülkelerde çok sayıda firma seviye 1’den seviye 4’e düşme eğilimindedir. Bunun sonucunda Şekil 6’daki piramit oluşur. Genellikle
seviye 3 ve 4’deki şirketler küçük değildir fakat hiç değilse orta ölçekli
işletmelerdir. Şekil 7’de görüldüğü gibi girişimciler topluluğunun içindeki bu tür şirketlerin oranı, gelişen ve gelişmiş ülkelere göre değişir.
Gelişen ülkelerde (özellikle düşük gelirli ülkelerde) KOBİ’ler ortalama
olarak bilgi üretiminde yetersizdir ve firmalar sistematik olarak Ar–Ge
faaliyetleri bakımından hemen hemen yok durumundadır. KOBİ’lerin
büyük bir çoğunluğu tip 1’e dahildir. Bu da açıkça KOBİ’lerin büyük çoğunluğunun finans, insan kaynakları, teknoloji ve piyasa bilgisi bakımından yetersiz kaynakları ve arza dayalı dinamikleri gibi özelliklere
sahip olduğunu göstermektedir. Fakat orta ölçekli işletmeler dahi nadiren araştırma geliştirme yaparlar. Bu sonuç, gelişen ülkelerde orta
ölçekli işletmelerin çoğunun yetersiz yurtiçi piyasalara hitap etmek
zorunda kalmaları gerçeğine bağlanabilir215.
Gerçekte yenilik faaliyetinin önemli bir kısmının büyük şirketler
tarafından gerçekleştirildiği ile ilgili görüşler yaygındır. Küçük firma-
215
Altenburg ve Eckhardt, a.g.e., s. 24–26.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 137
lar ise Ar–Ge faaliyetinden çok patent faaliyeti ile daha fazla ilgilidir.
Büyük firmalar imalat sanayinde küçük firmalara nazaran yenilik faaliyetinde önde olmalarına rağmen küçük firmalar istihdam bakımından belirgin şekilde üstündürler216.
Tablo 14: Araştırma ve Geliştirme Harcamaları
Ar–Ge Eğilimi ve GSYİH’ının
Ar–Ge Eğilimi ve
GSYİH’ının Ar–Ge
Harcamasına Oranı (%)
AB27
Ar–Ge Harcaması
Toplam
İçinde
İşletmeler
Tarafından
Finanse
Edilen Ar–Ge
2001
2004
2005
2005
(Milyon
Euro)
Yıllık Ortalama Artış Oranı
2001–2005 (%)
2004
1.5
54.9
1.88
1.84
1.84
201 020
AB25
1.88
1.85
1.85
200 633
1.5
54.9
AB15
1.94
1.91
1.91
196 076
1.4
55.2
Belçika
2.08
1.85p
1.82p
5 428p
–1.7
60.3**
Bulgaristan
0.47
0.51
0.50
106
6.8
28.2
Çek Cum.
1.20
1.26
1.42
1 417
8.3
52.8
Danimarka
2.39
2.48
2.44
5 097p
2.1
59.9**
Almanya
2.46
2.50
2.51
56 356p
1.0
66.8
Estonya
0.71
0.88
0.94
104p
16.5
36.5
İrlanda
1.10p
1.21p
1.25
2 020p
8.5
57.2p
Yunanistan
0..64
0.61p
0.61
1 112p
3.2
28.2**
İspanya
0.91
1.06
1.12p
10 100p
8.4
48.0
Fransa
2.20
2.14
2.13p
36 396p
0.6
51.7
İtalya
1.09
1.10
:
15 253*
0.8
:
Kıbrıs
0.25
0.37
0.40p
54p
15.2
18.9
Letonya
0.41
0.42
0.57
73
17.6
46.3
216
Audretsch, The Economic Role of Small–and Medium–Sized Enterprises…,
a.g.e., s. 22.
138 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Ar–Ge Eğilimi ve
GSYİH’ının Ar–Ge
Harcamasına Oranı (%)
Litvanya
Lüksemburg
Macaristan
Malta
Hollanda
2001
2004
0.67
0.76
1.65****
1.66
Ar–Ge Harcaması
Toplam
İçinde
İşletmeler
Tarafından
Finanse
Edilen Ar–Ge
2005
(Milyon
Euro)
Yıllık Ortalama Artış Oranı
2001–2005 (%)
0.76
157
11.4
19.9
1.56p
458p
1.8
80.4
2005
2004
0.92
0.88
0.94
838
5.0
37.1
:
0.63
0.61p
27p
:
18.6***
1.80
1.78p
:
8 723*p
0.4
51.1**
Avusturya
2.04p
2.23
2.36p
5 784p
5.4
47.2
Polonya
0.62
0.56
0.57
1 386
1.1
26.9
Portekiz
0.80
0.77p
0.81p
1 189p
0.4
31.7**
Romanya
0.39
0.39
:
235*
:
44.0
Slovenya
1.55
1.45
1.22p
338p
:
58.5
Slovakya
0.63
0.51
0.51
194
–0.6
38.3
Finlandiya
3.30
3.46
3.46
5 474
3.8
69.3
İsveç
4.25
:
:
11 109
0.2
65.0**
Birleşik Krallık
1.83
1.73
1.73
29 956*
0.7
44.2
1.11***
1.22
1.22
345*
9.5
43.0
Türkiye
0.72
:
:
1 280***
–1.0
41.3***
İzlanda
2.98
2.83
:
297*
1.5
43.9**
Norveç
1.60
1.62
1.51p
3 599p
0.5
49.2**
Çin
0.95
1.23
1.34
24 042
19.7
65.7
Japonya
3.13
3.18
:
117 483*
2.0
74.8
ABD
2.76
2.68
:
251 254p*
1.7
63.7p
Hırvatistan
p: geçici veya tahmini veri *2004 / **2003 / ***2002 / ****2000
Tablo 14’e göre 2005 yılında Ar–Ge harcamalarının GSYİH’ya oranı olarak Ar–Ge eğilimi 2004’e göre AB–27’de aynı seviyede kalmıştır
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 139
(% 1.84). AB 27’de Ar–Ge eğilimi büyük ekonomiler göre önemli ölçüde düşüktür. ABD’de bu eğilim % 2.68, Japonya’da 3.18, Çin’de ise
1.34’tür. Ar–Ge eğilimi, GSYİH’nın % 0.04’lük kısmını oluşturan Kıbrıs
ve Romanya’ya karşılık % 3.9’la İsveç arasındaki büyük farklılık dikkat çekmektedir. Tabloda dikkat çeken bir diğer husus ise, üye devletler arasında toplam Ar–Ge harcamalarının büyük kısmının işletmeler
tarafından gerçekleştirildiği ülkeler sırasıyla Lüksemburg, Finlandiya,
Almanya, İsveç, Belçika ve Danimarka’dır. AB27’de Ar–Ge harcamalarının % 55’i işletmeler, % 35’i devlet ve % 8’i ise yurtdışı fonlar tarafından gerçekleştirilmektedir.
Büyük şirketler ve KOBİ’lerin yenilikçi ve Ar–Ge çalışmaları konusundaki geleneksel görüş büyük şirketlerin teknolojik değişim ve
yenilikçi faaliyetin motoru olduğunu savunurken, Gellman ve Audretsch gibi bazı yazarlar, KOBİ’lerin büyük firmalara göre daha yenilikçi olduğunu iddia etmektedirler. Gellman (1976, 1982), büyük firmalara göre küçük firmaların çalışan başına 2.45 kat daha fazla katkıda
bulunduğunu verilerle ifade etmiştir. Aynı konuda Audretsch (1995)
de büyük firmalara göre küçük firmaların çalışan başına yeniliğe 2.38
kat daha fazla katkıda bulunduğunu ifade etmektedir. Buna ek olarak
Audretsch (1995), bazı sanayilerin KOBİ’lerin yenilik faaliyetini teşvik
etmesine karşılık bazı sanayilerin de büyük şirketlerin yenilik faaliyetini hızlandırdığını ifade etmektedir. Örneğin KOBİ’ler elektronik yazılım donanımında ve süreç kontrol araçlarında yenilikçi faaliyete daha
fazla katkıda bulunmasına karşılık büyük şirketler ise ilaç ve uzay sanayinde yeniliğe daha fazla katkıda bulunmaktadır. Bu farklılık, rutinleşmiş (tekdüze) ve teşebbüs gücüne dayalı teknoloji rejiminden ileri
gelmesiyle açıklamaktadır217 . Aynı konuya değinen Winter’a göre, teşebbüs gücüne dayalı rejim, yenilikçi faaliyetler için uygun olmasına
rağmen, yerleşik ve geleneksel firmalar için uygun değildir218.
217
218
Audretsch, The Economic Role of Small–and Medium–Sized Enterprises…, a.g.e.,
s. 23.
Sidney G Winter, “Schumpeterian Competition in Alternative Technological Regimes”,
Journal of Economic Behavior and Organization, Vol.: 5, Eylül–Ekim 1984, s. 297.
140 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Büyük şirketlerle KOBİ’lerin yenilik oranları arasındaki farklılıklar, sermaye yoğunluğu, sektörde yoğunlaşma ve bir sektörde büyük
şirketlerin yer alma derecesi ile sektördeki yenilikçi faaliyetin toplam miktarına göre açıklanabilir. Büyük şirketler özellikle sermaye
yoğun, reklâm yoğun, yoğunlaşmış ve yüksek oranda sendikalaşmış
sanayilerde üstünlüğe sahip olma eğilimindedirler. Bunun karşısında
KOBİ’lerin yenilikte aktif bir rol oynaması bu şirketlerin yeni ürünleri ve hizmetleri geliştirme ile piyasaya sürme mekanizmaları hakkında Rothwell, (1989) küçük firmaların yönetim yapılarındaki farklılıklar sebebiyle yenilikçi üstünlüğe sahip olabileceğini öne sürmektedir.
Scherer, (1991), bu konuyu daha da ileriye götürerek büyük firmalardaki bürokrasinin Ar–Ge’de riski üstlenmede engelleyici olduğunu
iddia etmektedir. Büyük organizasyonlarda yeni projelerin getirdiği
riskleri üstlenmeme konusundaki direncin kırılamaması, yenilikçi faaliyetlerde büyük şirketlerin zaafını ortaya çıkarmaktadır. Buna karşın bir KOBİ’de yenilikçi bir karar çok az sayıda insan tarafından alındığından ve bürokratik kısıtlamaların bulunmadığı böyle bir ortamda
yenilikçi fikirler kolay ve hızlı şekilde filizlenir fakat uygulanması
daha zor ve uzun zaman almaktadır. Çok sayıda KOBİ’nin, büyük firmaların idari kısıtlamaları tarafından engellenen araştırmacılardan
yararlanma yoluna gittiği ortaya çıkmaktadır219 .
Sonuç olarak Scherer, (1988) KOBİ’lerin yenilikçi faaliyete sahip olduğu üstün yönlerini şu şekilde özetlemektedir: “KOBİ’lerin en önemli birincil üstünlüğü oldukça karmaşık yapılanmış bir örgüte göre daha az
bürokratik olmalarıdır. İkincisi ise ayrı ayrı parçalar, materyal ve üretim
tekniklerini içeren çok sayıda detaylı icatlara dayalı teknoloji birikiminde
üstün olmalarıdır. Bu tür gelişmeleri sağlamaya yönelik satış imkânları,
genellikle dev şirketlerin menfaati için oldukça uygundur. Her bir müteşebbisin gıdası, her yıl milyonlarca dolarlık satış fırsatına sahip yeni
ürün veya süreçten kaynaklanacaktır. Üçüncüsü, tehditler, personel ve
potansiyel ödüller arasındaki bağlantıların sıkı olduğu küçük örgütte heyecan verici bir pazar payını korumak daha kolaydır220 .
219
220
Scherer, a.g.e., s. 24–38.
OECD (2000), a.g.e., s. 34.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 141
Yeniliğin KOBİ’ler için asıl önemi, fiziki dünyada ölçek ekonomisi ve standartlaştırma kavramları hâkim iken, yeni teknolojilerin gelişmesi ve yayılmasıyla oluşan dijital dünyada müşteri odaklı mal ve
hizmet üretiminin gelişmesiyle küçük firmalara açılan fırsatların artmasıdır. Küreselleşme ve uluslararasılaşma sürecine dâhil olmak ve
rekabetçi üstünlük elde etmek için dijital teknolojiyi var olan üstünlük ve yetkinliklerini geliştirmek için kullanmasıdır. Dijital dünya,
KOBİ’lere küresel pazarlarda mal ve hizmetlerini en düşük maliyetlerle pazarlama imkânı vermekte ve aynı zamanda elektronik ticaret ve
internet temelli araçlar yoluyla finansal hizmetlere, eğitim ve yönetim programı gibi ürünlere erişim imkânı sağlayarak örgüt ve yönetim açısından yeteneklerini geliştirme imkânı vermektedir.
Sonuç olarak yenilik kavramının KOBİ’ler için en basit anlamı, küresel piyasalarda var olma veya ulusal piyasalarla ve ulusal standartlarla sınırlı kalmaktır. KOBİ’lerin küresel piyasalara eklemlenebilmesi ve
küresel piyasaların bu işletmeleri değer zincirlerine dâhil edebilmesi
için yenilik yapmak ve bu yenilik yaratma sürecini sürdürmek gerekmektedir. Yenilik KOBİ’ler için bu noktada küresel piyasanın, rekabetçi
üstünlüğün ve uluslararasılaşma sürecinin anahtarı konumundadır.
B. KOBİ’lerin Küreselleşme ve Uluslararasılaşma Süreci
Küreselleşme sürecinin gelişip serpildiği ve etkilerinin hayatın her
alanını kuşattığı son 20 yıllık dönemde, küresel işletmecilik anlayışı,
hem ihracata yönelik faaliyetlere ağırlık veren ve hem de yurtiçi piyasalarda yoğunlaşan işletmeleri etkileyen bir faktör olarak uluslararası
rekabeti, öncesi ile mukayese edilemeyecek derecede arttırmıştır. Kader ortaklığı yapmış gibi artan küresel rekabet ile kol kola giden bir diğer önemli gelişme ise; KOBİ’lerin artan şekilde uluslararasılaşmasıdır
ve bunun kökleri siyasi, iktisadi ve teknolojik değişikliklerden beslenmektedir. Küresel iş dünyasının önemli değişikliklere sahne olduğu bu
süreç, yurtiçi piyasaları koruyan ve dış piyasalardan ayıran hükümet
kaynaklı engellerin kaldırılmasını, üretimin ve ulaşımın teknolojik yapısında ve iletişim teknolojilerinde hızlı değişiklikleri içermektedir. Bu
engellerin kaldırılması, yeni uluslararası fırsatları ortaya çıkarttığı gibi
tüketicilere, tedarikçilere ve iş ortaklarına ulaşmak, teknolojik geliş-
142 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
meler yoluyla daha kolay hale gelmiştir. Küresel iş ortamının gelişmesiyle çok sayıda küçük ve orta ölçekli işletmenin uluslararası faaliyete
katılması, hızla artış eğilimi gösteren bir gelişmedir. Bu uluslararası
faaliyetleri başlamasını sağlayan itici güçler içsel ve dışsal olarak ikiye
ayrılabilir. Uluslararasılaşmanın gelişmesini yöneticilerin kavramaya
dayalı öğrenmesine ve yetkinlik gelişimine dayandıran bu yaklaşım,
tecrübe artışıyla uluslararasılaşmanın artacağını öngörmekte ve uluslararası faaliyetlere yönelik isteğin KOBİ’lerin kendi içsel güçlerinde
kaynaklandığını iddia etmektedir. Başka bir ülkedeki dilimli (Niş) piyasayı hedef seçen ve bu uluslararası piyasadaki kaynaklardan yararlanmak isteyen bir yöneticinin tutumu, içsel kaynaklı uluslararasılaşmaya örnek olarak verilebilir. Dışsal kaynaklı uluslararasılaşma yaklaşımı
ise, dışsal ağ ilişkilerinin etkisi üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu ağ ilişkileri bir KOBİ işletmesinin uluslararası fırsatlarla ilgili yeni öngörüler
sunabilir ve uluslararası faaliyetlerin başlatılmasını etkileyebilir221.
Tablo 15: Uluslararasılaşmayı Teşvik Eden Faktörlerin
Sınıflandırması
İÇSEL
İnisiyatif
Kullanmaya
Dayanan
Tepkiye
Dayanan
DIŞSAL
• İdari Zorlama
• Benzersiz Üretim/ Yetkinlikler
• Pazarlama Üstünlükleri
• Ölçek Ekonomileri
• Dış Piyasa Fırsatları
• Risk Farklılaştırması
• Mevsimlik Ürünlerin
Satışlarının Artması
• Küçük Yurtiçi Piyasa
Kaynak: G. Albaum, J. Strandskov ve E. Duerr, International Marketing
and Export Management, Thirth Ed., Essex: Addison Wesley Logman
Ltd., 1998, s. 40.
221
A. Çalışkan, A. Joern, M. Meijnen, F. V. Moers ve F. Shapmann, “The First Steps of Internationalasition of SMEs: Serendipitous or Intentional?”, International Journal of Globalisation
and Small Business, Vol.: 1, No: 3, 2006, s. 303.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 143
KOBİ’lerin içe dönük uluslararasılaşması (ithalat) ile dışa dönük
uluslararasılaşması (ihracat) arasında kuvvetli bir bağlantı vardır. Zira
bu işletmelerin, uluslararasılaşmanın başlangıç safhasında, etkin ithalat faaliyetleri başarılı ihracat faaliyetlerini belirlemektedir. Uluslararası piyasalarda ortaya çıkan büyüme belirli ürünlere yönelik talebi
canlandıracaktır. Bu ise, faaliyet gösteren KOBİ’leri uluslararası piyasalara ürün satmaya yöneltecektir. Yurtiçi piyasanın zayıflaması veya
daha büyük tüketici kitlesine ulaşma ihtiyacı da uluslararası piyasalara yönelmeyi teşvik edebilir. KOBİ’lerin uluslararasılaşmasını teşvik
eden faktörlerden biri de, yurtiçi piyasalara göre yurtdışı piyasaların
daha yüksek kâr fırsatları sunmasıdır222.
İtalyan KOBİ’leri üzerine yapılan bir araştırma, dış piyasalara
açılmanın çok çeşitli yollarını ele alan uluslararasılaşma sürecinin
en önemli etkileyici faktörü olarak firma tipini değerlendirmektedir. Bu araştırmaya göre yeni görüşler, çok çeşitli stratejik ve örgütsel yaklaşımlar kadar, uluslararası büyüme kalıplarının çeşitliliğini
dikkate almalıdır. Burada sorulması gereken soru şudur: Büyük şirketlerin parçalanmasıyla birlikte yenilikçi piyasaların ele geçirilmesi ve küçük firmaların örgütsel karmaşıklığının artmasına paralel
olarak ölçek kavramı yeniden gözden geçirilmeli midir? Yine aynı
araştırmanın sonucu, firmanın ihracat performansının, hem firma
ölçeğiyle ve hem de firmanın yaşı ile ilişkili olmadığını ortaya koymuştur. Küçük firmaların uluslararasılaşması, tüketicinin yerleşim
yeri dikkate alınmaksızın, piyasaların bölümlendirilmesini öngören
stratejinin benimsenmesine yol açmaktadır. Bu strateji firmanın
uluslararası piyasalara daha hızlı giriş yapmasına ve başarılı olmasına imkân vermektedir223.
İşletmelerin uluslararasılaşma sürecinde hızla yol almasında,
öncelikle kendisini uluslararası ticaretin serbestleştirilmesine ada-
222
223
Sara Gustavsson ve Erica Lundgren, Internationalization of SMEs: The Challenge of
Selecting Foreign Market Entry Modes, Lulea University of Technology, 2006, s. 5.
James H. Taggart, “Introduction: Companies and Countries, Changes and Choices”, (der.) J.
H. Taggard, Multinational in a New Era: International Strategy and Management,
Gordons Ville, VA: Palgrave Macmillan Publ., 2001, s. 5.
144 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
yan Dünya Ticaret Örgütü’nün faaliyetlerinin ihmal edilmesi mümkün olmayan rolü bulunmaktadır. Bu sürecin her geçen gün ivme
kazanmasında ve hayatın her alanının en önemli gerçeği haline gelmesinde, uluslararası ticaretin serbestleşmesi kadar rolü olan bir diğer faktör ise, değişmez sanılan çok şeyi tahmin edilemeyen büyük
bir hızla değiştiren bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerdir.
Bu alandaki baş döndürücü gelişmeler, bilgi ve iletişim imkânlarına
erişim hızını tahminlerin ötesinde arttırdığı kadar, ekonomik faaliyetlerin en temel unsuru olarak bilginin üretilmesi ve yayılmasını da
ön plana çıkarmıştır. Bütün bu gelişmeler ile paralel giden bir diğer
gelişme ise, önemli ölçüde düşüş gösteren ulaştırma maliyetleridir.
Bu ise, uluslararası niteliği daha ağır basan ve daha küreselleşmiş bir
üretim yapısının ortaya çıkmasında anahtar rolü oynamıştır. İşletmelerin uluslararası faaliyetlere katılmasının geleneksel yolu olarak
ihracat, halen önemini korumakla birlikte, son 20 yılın uluslararasılaşma tecrübesi, işletme faaliyetlerini büyük ölçüde farklılaştırmıştır. İşletmeler ihracat faaliyetlerine önem verdikleri kadar, karşılıklı
etkileşim halindeki iç ve dış piyasalara yönelik bir dizi faaliyete katılmakta ve bu doğrultuda politikalar benimsemektedirler. Bu doğrultuda firmalar grubu veya bir sanayi bölgesi şeklinde firmalar arası ilişkiler, özellikle gelişen ülkelerdeki KOBİ’lerin uluslararasılaşma
çabalarını güçlendirebilir. Yabancı ortaklıklar kurmak, yabancı ülkelerde yatırımlar yapmak, başka bir ülkedeki firmaları satın almak
ve bu firmalar ile birleşmek, üretimi parçalayıp işleri farklı ülkelerde
taşeron üreticilere kaydırmak (outsourcing) ve ülke sınırlarının ötesinde uluslararası kümelenmelerin oluşturulmak, yeni ve tercih edilen yollar olmuştur. Yeni ve büyük pazarlara açılmak, teknik bilgi ve
yeni teknolojilere ulaşmak, ilave üretim kapasitesine yükseltmek, finans ve sermaye kaynaklarına erişmek bu yolların tercih edilmesinde itici faktörleri oluşturmaktadırlar. Burada yeni ve büyük pazarlara ulaşma çabası, bir şirketin ihracat yapmasını veya yurtdışındaki
tedarikçiler ve yabancı şirketlerle ortaklık yoluyla ürünlerine yönelik piyasanın genişletilmesini ifade etmektedir. KOBİ’lere çeşitli fırsat pencereleri açan bu tür uluslararası faaliyetler; tasarım, Ar–Ge,
üretim, pazarlama, reklâm, dağıtım, bakım ve satış sonrası hizmetKÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 145
ler gibi farklı iş fonksiyonlarının bütünleştirilmesini mümkün hale
getirmekte ve üretimdeki tüm değer zincirini faaliyet kapsamına almaktadır. Geleneksel olarak ihracat, uluslararasılaşmış bir teşebbüs
haline gelmek isteyen işletmeler için izlenen temel yol ve yaklaşım
olarak kabul edilmiştir. Yeni değer zinciri yaklaşımının uluslararasılaşma tartışmasına dâhil edilmesi, bu alanda yeni ufukların açılmasına yol açmıştır. Uluslararası ticaret için olduğu kadar, uluslararası
ticaret ortamında rekabet gücüne sahip olmak için de büyük önem
taşıyan faaliyetlerden oluşan uluslararasılaşma sürecinde değer
zinciri, işletme faaliyetlerinin ulusal sınırlar ötesinde dikey şekilde
parçalanmasını ve dünyanın farklı ülke ve bölgelerindeki işletmelerin zincire dâhil edilmesini imkân dâhiline sokmaktadır. KOBİ’lerin
küreselleşme sürecinde uluslararası piyasalara açılması konusunda
yapacağı stratejik tercih, büyük ölçekli şirketlerin tercihlerine göre
önemli ölçüde farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar; asimetrik bilgi,
farklı risk eğilimleri ile ölçek ve alan ekonomilerinden yararlanmak
için farklı fırsatların karakterize ettiği dışsal piyasaların karmaşıklığı
ve belirsizliği ile ilgilidir. Bu konularda işletmelerin üstesinden gelmek zorunda kaldığı sorunların çözümü, küçük ve büyük ölçekli işletmeler arasındaki farklı yetenekleri yansıtır. Bazen bu yetenekler
işletmelerin kendi bünyesinde oluşturulabileceği gibi genellikle dışarıdan temin edilmektedir. Büyük ölçekli işletmelerin bu yetenekleri içselleştirmede daha güçlü oldukları bilinmektedir. Buna karşılık küçük ve orta ölçekli işletmeler ise piyasadan temin ettiği veya
satın aldığı reel ve finansal hizmetlere dayanmak zorundadır. Bu
hizmetler ne kadar karmaşık ve karmaşıklaşmış olursa da bu işletmelerin uluslararasılaşma safhaları ve hızı da o kadar gelişmiş olur.
Bu sebeplerle uluslararasılaşma sürecinde yüksek işlem maliyetleri
dikkate alınarak, KOBİ’lerin faaliyetlerini uluslararasılaşmanın daha
basit şekillerine yoğunlaştırmaları, küçük ölçeğin bir sonucu olarak
değerlendirilmektedir. KOBİ’lerin lider firma yoluyla uluslararasılaşması ile ilgili örneklerden biri İtalyan firmalarının Latin Amerika’da
firmalar arasında çeşitli anlaşmalar yaparak faaliyetlerini hızlandırmasıdır. Bu anlaşmaları yapan firmalar, ortak sosyal ve beşeri temele dayanan işbirliği tecrübesi, coğrafi yakınlık, aynı üretim alanında
146 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
uzmanlaşma gibi İtalyan firmalarının temel özelliklerini başarılarının nedenini yansıtır. İtalyan KOBİ’lerinin firmalar arası işbirliği konusunda esas tecrübesi bu firmaların yükselen ekonomilerde uluslararası faaliyetlerini geliştirmesinde de temel belirleyici olarak
dikkat çekmektedir. Sanayi bölgelerinin tam oluşmadığı bir endüstriyel yapıya sahip olan bazı Latin Amerika ülkelerinde, İtalyan firmalarının uluslararası yatırımlarını arttırmaları için dışsal ekonomiler
sunan elverişli şartların bulunduğu tespit edilmiştir. Bu tür uluslararası faaliyetlerin genişlemesine yönelik destekleme biçimleri uzmanlaşmış finansal aracılar veya lider bir firma gibi çeşitli kurumsal
birimlerden kaynaklanabilir224.
Şekil 8: Lider Firma Yoluyla Firmaların Uluslararasılaşma
Süreci
Eğitim
ve Teknoloji
Hizmetleri
Girdi Sağlayan Alt
Sektördeki Firmalar
Lider Firma
Reel Hizmetler
- Mali Hizmetler
- Ulaşım Hizmetleri
Aynı Malların
Diğer Üreticileri
Çıktı Sağlayan Alt
Sektördeki Firmalar
Kaynak: Michelle Bagella ve Carlo Pietrobelli, “From SMEs to Industrial Districts in the Process of Internationalisition: Theory and Evidance”,
(der.) Meine Pieter van Dijk, Enterprise Clusters and Networks in Developing Countries, London: GBR Frank Cass Publ., 1997, s. 2000.
Şekil 8’de görüldüğü gibi lider bir firma dış piyasalar hakkında bilgi
edinmede özel bir yeteneğe sahip olup riskleri ve pozitif–negatif dışsallıkları en iyi şekilde değerlendirebilir. Lider firma aynı zamanda sürecin
başından itibaren diğer firmalarla paylaşmaksızın uluslararasılaşma
224
Michelle Bagella ve Carlo Pietrobelli, “From SMEs to Industrial Districts in the Process of
Internationalisition: Theory and Evidance”, (der.) Meine Pieter van Dijk, Enterprise Clusters
and Networks in Developing Countries, London: GBR Frank Cass Publ., 1997, s. 205.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 147
sürecinin başlangıç maliyetini üstlenecektir. Böyle bir firma doğrudan
yabancı yatırım veya risk sermayesinin olabilirliğini araştıracak ve kendi üretiminin girdi ve çıktı alt sektörlerinde, hizmet tedarikinde ve aynı
malların üretiminde faaliyet gösteren diğer KOBİ’lerden isteyeceği proje tekliflerinin desteklenmesini üstlenecektir.
Genel olarak KOBİ’lerin uluslararasılaşmasında belirleyici olan
iki temel faktör grubu yaygın olarak vurgulanmaktadır. Bunlardan
KOBİ’leri uluslararasılaşmaya iten ilk temel faktörler grubu; piyasa
büyüklüğü ve maliyetler gibi doğrudan ekonomik değişkenlere dayanan, şirketin rekabet gücünü arttırmaya yönelik isteğidir. Ölçek ekonomilerine yoğunlaşan KOBİ’ler, şu amaçlarla uluslararasılaşma konusunda istekli davranabilirler:
a) Piyasalara giriş: Piyasa farklılaştırması yaratarak, yeni ürünleri
piyasaya sürerek veya yurtiçi piyasada artan uluslararası rekabet yoluyla gerçekleşmektedir.
b) Alt tedarikçilere erişim: Üretimin rasyonelleşmesi ve emek maliyetlerinin asgariye düşürülmesi ihtiyacının yol açtığı bir durumdur.
Bu çerçevede KOBİ’lerin uluslararasılaşması değer zinciri yaklaşımıyla yakından ilişkilidir. Değer zinciri yaklaşımı esas olarak; satın
alma, üretim ve satışlarda getirilerin en yüksek seviyeye yükseltilmesini ve maliyetlerin asgari seviyeye düşürülmesini ifade etmektedir.
Fakat, KOBİ’leri uluslararasılaşmaya iten ikinci temel faktörler
grubu ise, şirketin stratejik gelişmesiyle bağlantılıdır. Bazı işletmeler,
rekabet gücü kazanmak amacıyla piyasaya yeni ürünler ya da hizmetler sumak için yenilikçi kapasitelerini arttırmaya çalışırlar. Diğer
bazı işletmeler ise, stratejik işbirliği yoluyla daha büyük piyasalara giriş sağlama arayışı içinde olabilirler. Uluslararası kaynakları kullanarak KOBİ’ler bu arzuyu yerine getirmek isterler ve şu imkânlara erişim elde ederler:
a) Uluslararası yetkinliklere ve kaynaklara (teknoloji, teknik bilgi
vb.) erişim.
b) Uluslararası ticari ilişkilere erişim: Bu ilişkiler ortak Ar–Ge ve yenilikçilik faaliyetleri bakımından öğrenme sürecini ve bilgi paylaşımını içerir.
148 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
c) Finans ve sermayeye erişim: Yabacı piyasalardan finans ve sermaye kaynaklarının temin edilmesi ve kullanılması.
İhracat yapan veya yurtdışında faaliyet gösteren KOBİ’lerin uluslararasılaşmasında yeni ve büyük pazarlara açılmak, en etkili faktördür.
Bu faktör, ihracat yaparak, tedarikçiler oluşturarak veya yurtdışında
risk sermayesi yoluyla bir şirketin ürünlerine yönelik piyasasının genişleme imkânlarını yansıtmaktadır. Sadece ihracat yapan KOBİ’ler için
yeni ve büyük pazarlara açılmak, teknik bilgi ve teknolojiye veya yurtiçi
piyasalarda yüksek üretim maliyetlerine erişmekten daha etkili bir faktör değildir. Avrupa Birliği’nde KOBİ’ler arasında uluslararasılaşmanın
farklı tiplerinin genel bir manzarası aşağıdaki grafikte görülmektedir.
Grafik 4: KOBİ’lerde Farklı Uluslararasılaşma Tarzlarının
Önemi
Yabancı Tedarikçi
Temin Eden
18%
İhracat Yapan
Uluslararasılaşmamış
6%
63%
Yurtdışında
Ortaklık Kuran
13%
Kaynak: EC, Observatory of European SMEs: Internationalisation of
SMEs, Paris: OECD Publ., 2003, s. 14.
KOBİ’lerin tamamı ihracat yapmaksızın ve/veya yabancı bir kuruluşu olmaksızın KOBİ’lerin % 18’i sadece ithalat yapmakta, bunların
% 12’si yabancı tedarikçiler veya ihracatla birlikte ithalat yapmaktadır.
Dolayısıyla KOBİ’lerin % 13’ü daha karmaşık uluslararasılaşma tarzını
benimsemekte ve hemen hemen tamamı yabancı tedarikçiye sahip
olmaktadır. İhracatın genellikle yabancı tedarikçiyle birlikte ele alınması ise ilgi çekicidir. Bu durum yabancı bir tedarikçiye sahip olunmasının bir şekilde ihracatla ilgili faaliyetleri desteklediğini ya da teşvik
ettiğini göstermektedir.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 149
Grafik 5: AB’de Teşebbüs Başına İstihdam Edilen Kişi Sayısı:
Kabul Edilen Ülkeler ve Aday Ülkeler
Letonya
Hollanda
Romanya
İngiltere
Avusturya
Litvanya
Almanya
Danimarka
İrlanda
Lüksemburg
Estonya
Slovakya
İsviçre
Fransa
Belçika
Avrupa-19
Norveç
Finlandiya
İsveç
Lihtenştayn
İspanya
Slovenya
AB-19 ve Aday Ülkeler
Çek Cumhuriyeti
Top. Aday Ülkeler
Portekiz
Türkiye
İtalya
Malta
İzlanda
Macaristan
Polonya
Güney Kıbrıs
Yunanistan
0
2
4
6
8
10
12
14
Kaynak: EC, Observatory of European SMEs: Internationalisation of
SMEs, Paris, OECD Publ., 2003, s. 14.
Grafik 5’e göre, ortalama teşebbüs büyüklüğü açısından aday ülkeler arasında büyük farklılıklar olduğu görülmektedir. Gerçekten Akdeniz Ülkelerinde ortalama firma ölçeği nispeten küçüktür. Bu, aday ülkelerdeki KOBİ’lerin rolünün Yunanistan ve İtalya gibi AB üyesi Akdeniz
Ülkeleri’ndekine benzer olduğu görülmektedir. Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri, özellikle Baltık Ülkeleri’nde ortalama teşebbüs ölçeği oldukça büyüktür. 1990’ların ikinci yarısında bu ülkelerde teşebbüs ölçeği
kayda değer ölçüde küçülmüştür. Bu, bu ülkelerin Avrupa–19 ortalama
teşebbüs ölçeğine yakınlaştığını ifade etmektedir. Teşebbüs sektörünün yeniden yapılanması, bu gelişmenin arkasındaki itici güçtür.
150 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
16
1. Uluslararasılaşma Yaklaşımları
a. Safha Teorisi
Firmaların uluslararasılaşma sürecinde farklı safhaların bulunduğu düşüncesi genel olarak kabul edilmektedir. Bu safhalar; mal ve hizmetlerin ihracatı yoluyla uluslararası piyasalara açılmak, konsorsiyum yapmak, risk sermayesi oluşturmak ve doğrudan yabancı yatırım şeklinde
mal ve hizmet üretimine yabancıların ortak edilmesini kapsamaktadır.
Firmalar genel olarak uluslararasılaşmaya yönelik eğilimleri ve bunu
etkileyen özellikleri bakımından iki grupta değerlendirilmektedir. Bunlardan ilki, geleneksel imalat firmaları; ikincisi ise, yenilikçi odaklı küçük
şirketlerdir225. Geleneksel imalat firmalarıyla yenilikçi küçük firmaların
karşılaştırılmasında birinci grupta yer alanlar, büyük şirketlerin imalat
sistemlerine entegre olmuş alt işveren ve tüketicilerdir. Üretime yönelik bir kültürle faaliyet gösterirler; küresellikten ziyade yerellik üzerinde yoğunlaşmışlardır; adım adım uluslararası genişleme yolunu tercih
ederler ve genellikle aile işletmeleridir. İkinci grupta yer alanlar ise daha
dinamik bağımsız ve küreselleşmeye odaklanmış ve yurtiçi piyasadan
ziyade uluslararası piyasaya ağırlık veren firmalardır.
KOBİ’lerin izlediği farklı uluslararasılaşma yolları, tek bir sürecin
farklı safhalarını gösterir veya yapısı, faaliyetleri ve fonksiyonları bakımından farklılık arz eden KOBİ’lerin yaptığı stratejik tercihleri temsil eder. Uluslararasılaşma sürecinin geçerli yaklaşımlarından biri, geliştirici adımlardan oluşan Safha Teorisidir. Teoriye göre, bir firmanın
uluslararasılaşma yolculuğu dört safhadan oluşmaktadır226 :
• Birinci safha, düzenli hiçbir ihracat faaliyetinin bulunmaması,
• İkinci safha, bağımsız temsilciler yoluyla ihracat yapılması,
• Üçüncü safha, yurtdışında kendi satış temsilciliklerinin kurulması,
• Dördüncü safha ise, üretim faaliyetlerinin yurtdışına kaydırılmasıdır.
225
226
Jim Bell, Dave Crick ve Stephen Young, “Small Firm Internationalizm and Business Strategy”,
International Small Business Journal, Vol.: 22, 2004, s. 29.
EC, Observatory of European SMEs…, a.g.e., s. 24.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 151
Bu teorinin temelini oluşturan anlayış, geliştirici adımlardan oluşan sürecin riskleri ve bir anda yapılması gerekli olacak yatırım tutarını azaltacağı beklentisidir. Bunun mümkün olması ile işletmelerin
kısa coğrafi mesafede bulunan piyasalara ihracat yapmaya başlayacağı beklenmekte ve bu piyasalarda başlangıç olarak ihracat tecrübesi
kazanacaklarına inanılmaktadır. Firmaların bu tecrübeyi kazandıktan
sonraki adımları ise, ihracat faaliyetlerini uzak ve büyük piyasalara
genişletmeleridir. KOBİ’lerin kademeli olarak tecrübelerini arttırdıkları ve birbirini takip eden adımlardan oluşan bu sürecin dinamik özelliği, İzlanda ve İspanya tecrübeleri ile teyit edildiği gibi, uluslararası çalışmalar tarafından da desteklenmiştir. Bununla birlikte, safha teorisi
iki temel model olarak ele alınmaktadır. Bunlardan ilki Upsala Uluslararasılaşma Modeli (U–Modeli), ikincisi ise Yenilikçilikle İlişkili Model
(I–Modeli)’dir227.
1970’lerin başında İskandinav ülkelerinde KOBİ’lerin uluslararasılaşmasıyla ilgili bir grup araştırmacı tarafından yapılan araştırma
“Upsala Okulu” olarak ifade edilmiş ve küçük firmaların bütün içsel
sürecinin dinamikleriyle ilgilenmişlerdir. Bu modelde bir firmanın
yurtdışı piyasalara bağlılığı iki faktöre dayandırılmıştır. Bu faktörlerden ilki; tahsis edilen kaynakların miktarı ve bağlılık derecesidir ve
pazarlama, örgütlenme ve insan kaynakları açısından gerekli yatırımların büyüklüğü şeklinde etkili olabilir. Buna karşılık ikincisi; kaynakların alternatif kullanımının belirlenmesinde zorluğu ve bunların alternatif kullanım alanlarına transferine işaret etmektedir. Bu model
firmaların uluslararasılaşmasıyla ilgili çalışmalarda önemli bir etkiye
sahip olmuş ve modelin dayandığı temel düşünceleri test etmeye yönelik önemli araştırmalar yapılmıştır. Bu model, determinist olarak
eleştirilmiş ve modele göre firmaların gelişmesi halinde bireylerin
stratejik tercihlerinin bulunmayacağı vurgulanmıştır228
227
228
Mitja Ruzzier, Robert D. Hisrich ve Bostjan Antoncic, “SME Internationalization Research:
Past, Present and Future”, Journal of Small Business and Enterprise Development,
Vol.: 13, No: 4, 2006, s. 482.
S. Andersson, “The Internationalization of the Firm from an Entrepreneurial Perspective”, International Studies of Management and Organization, Vol.: 30, No: 1, 2000, s. 63–93.
152 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Şekil 9: Upsala Uluslararasılaşma Modeli
Piyasa Bilgisi
Piyasaya Bağlılık ve Güven
Bağlılıkla İlgili Kararlar
Mevcut Faaliyetler
Kaynak: Mitja Ruzzier, Robert D Histrich ve Bostjan Antoncic (2006),
“SME Internationalization Research: Past, Present and Future” Journal of
Small Business and Enterprise Development, Vol. 13 No.4, s. 483
Bu modele yöneltilen diğer bir eleştiri ise, modelin öngördüğü şekilde, günümüzde birçok firmanın geleneksel uluslararasılaşma kalıbını izlemediği ve birçok firmanın doğuştan uluslararası özelliğe sahip
olduğudu belirtilmiştir. Bunlar da uluslararası yeni girişimler, doğuştan küresel şirketler veya küresel olarak faaliyete başlayanlar olarak
adlandırılmıştır229.
İkinci olarak uluslararasılaşmanın son safhası olarak bir firmanın
yenilikçiliği dikkate alınmış ve özellikle KOBİ’lerin ihracat artış süreçleri üzerinde ağırlıklı olarak durulmuştur. Firmaların uluslararasılaşmasını ihracat artışıyla açıklamaya çalışan bu modele göre üç safha
tanımlanmıştır. Bunlar;
• İhracat öncesi Öncesi Safha
• İhracatın Başlangıç Safhası
• İhracatın Gelişmiş Safhası
Bireysel öğrenme olarak işlem görür ve üst yöneticiler firmanın
uluslararası faaliyetlerinin anlaşılmasında önemli yönünü temsil
ederler.
229
P. P. McDougall, “The Effects of Industry Growth and Strategic Breadth on New Venture
Performance and Strategy Content”, Strategic Management Journal, Vol.: 15, No: 7, 1994,
s. 537–554.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 153
b. Doğuştan Küresel Firmalar Teorisi
İşletmelerin uluslararasılaşma sürecini açıklamaya yönelik bir diğer
yaklaşım ise, işletmelerin “doğuştan küresel” veya “küresel yeni girişimler” olması ile bağlantılıdır. Bu tür şirketler, hem yapısı itibariyle
küresel olan ve hem de yurtiçi piyasada çok sınırlı bir potansiyele sahip olan niş (dilimli) bir piyasayı faaliyet alanı olarak seçen ekonomik
kuruluşlardır. Bu işletmeler, kuruluşlarından beş yıl sonra genellikle
ihracat yapmaya başlarlar. Varlığını ihracata borçlu olan işletmeler,
özellikle yenilikçi teknolojiye sahip sektörlerde yeni ürün tiplerini ve
hitap ettikleri piyasalarda yenilikleri çok hızlı gerçekleştirirler. Bu şekilde de uluslararası piyasaların lideri ve yenilikçisi olurlar. Doğuştan
küresel işletmelerin genellikle bilgi–yoğun olarak nitelenen sektörlerde faaliyet gösterdikleri bilinmektedir.
Firmaların uluslararasılaşma konusundaki kararlarını etkileyen
faktörler; yöneticilerin uluslararasılaşmaya bakış açıları ve risk değerlendirmeleri, ağ bağlantılarının ve kaynakların kullanılması ve yönetim ekibinin tahmin edilemeyecek kadar çok sayıda belirsizliğe nasıl
tepki göstereceğidir230. Piyasalarda ani düşüş ve çıkışlar ile yeni gelişen stratejilerin şartlarının belirlediği ve hızlı değişen ortamlarda faaliyet gösteren bu tür şirketler, uzun zaman boyunca açık kalmayan
“fırsat pencerelerinin” üstünlüklerinden yararlanabilir. Bu şirketlerin
çok sınırlı ürün yelpazeleri olamsı nedeniyle ürünlerinin hızla gözden düşmesi ve yurtiçi piyasa talebinin sınırlı olması; gelişen ülkelerde pek çok sektörde faaliyet gösteren firmalar ve özellikle KOBİ’ler,
uluslararasılaşma veya küresellemeye ihtiyaç duyarlar. Aynı zamanda uluslararası yeni girişimler olarak bilinen bu işletmeler, başlangıcından itibaren çok sayıda ülkede ürünlerinin satışından ve farklı
kaynakları kullanmaktan doğan önemli rekabet üstünlüğü elde etme
arayışındadırlar. Bu şirketlerin uluslararası alanda hızlı genişlemesine
katkıda bulunan faktör ise, güçlü sanayi yapısının bulunmaması ve
230
Martin Spence ve Dave Crick, “A Comparative Investigation into the Internationalisation of
Canadian and UK High–Tech SMEs”, International Marketing Review, Vol.: 23, No: 5,
2006, s. 528–529.
154 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
şirket tarihinin uzunluğudur231. Uluslararası faaliyetlere adanmış şirketler olarak da adlandırılan bu işletmeler, süreçlerde veya teknolojide
önemli değişiklikler gerçekleştirebilirler. Bu sebeple, katma değerde
çok büyük artışlar sağlayan ve uluslararası faaliyetlerde yoğunlaşırlar. Aynı zamanda “bilgi yoğun” özellikleri bünyelerinde barındırmaya
paralel olarak aktif girişimciler tarafından kurulan küçük firma olma
özelliği gösterirler. Bu firmaların ortaya çıkışı bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, niş (dilimli) piyasaların genişlemesi ve uluslararası ortaklarla karşılıklı yarar sağlayan ilişkilerin gelişmesini hızlandıran küresel ağ bağlantılarının güçlenmesi ile açıklanmaktadır232.
Şekil 10: İşletme Stratejisi ve Uluslararası Karşılıklı İlişkiler
Çevresel
Etkiler
Fonksiyonel
Stratejiler
İçsel
Firma Kaynakları
Karar alıcıların özellikleri
Yönetim yetkinlikleri
Finans
İşletme Stratejisi
İnsan Kaynakları
Elverişli/elverişsiz iç/dış
piyasa şartları
Sanayi/sektör eğilimleri
Küreselleşme eğilimleri
Operasyon
Organik Büyüme
Kazanılmış Büyüme
Ürünler
Pazarlama
Piyasalar
Uluslarasılaşma
Biçimsel İlişkiler
Ağ İlişkileri
Kaynak: Jim Bell, Dave Crick ve Stephen Young, “Small Firm Internationalization and Business Strategy”, International Small Business Journal, Vol.: 22, No: 1, 2004, s. 43.
231
232
Spence ve Crick, a.g.e., s. 527.
G. Knight ve S. T. Cavusgil, “The Born Global Firm: A Challenge to Traditional Internationalization Theory, (der.) S. T. Cavusgil ve T. K. Madsen, Advances in International Marketing:
Export and Internationalizing Research–Enrichement and Challenges, New York:
JAI Press, 1996, s. 11–26.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 155
Şekilde görüldüğü gibi, bir firmanın uluslararasılaşma süreci esas
olarak çevresel etkiler, fonksiyonel stratejiler ve işletme stratejisi tarafından etkilenmektedir. Alınan ilk kararlar, çok farklı stratejik iş alanlarını içeren olaylar dizisinin bir sonucu olarak hareket halinde oluşturulur. Bu değişiklikler, hızlı büyüme ve uluslararasılaşma şartları
altında bilgi yoğun firmalar arasında çok önemli olmuştur. Bu firmaların bazılarında risk sermayesi finansmanı ve uzmanlığın firmaya
kazandırılması organik büyüme kadar kazanılmış büyümeyi de desteklemektedir.
c. Ağ Bağlantıları Yaklaşımı
Bu yaklaşım, işletme bağlantıları içinde şekillenmiş aktörler olarak firmaların anlaşılması için uygun bir çerçeve sağlamaktadır. Firma için
yeni olan ağ bağlantılarına yapılan yatırımlar, başka firmalarla ve piyasalarla bütünleşmesini ve farklı ağ bağlantıları arasında koordinasyonu
ifade etmektedir. Bu yaklaşım, aynı zamanda, ağ bağlantıları arasında
karşılıklı etkileşim yoluyla piyasa bilgisinin geliştirilmesine ve kademeli öğrenmenin önemine vurgu yapmaktadır. Ağ bağlantılarına dâhil bir
firmanın durumu mikro ve makro açıdan değerlendirilebilir.
Mikro açıdan tamamlayıcı ilişkiler kadar rekabetçi ilişkiler de uluslararasılaşma sürecinin önemli unsurları olarak kabul edilmektedirler.
Bir diğer ifadeyle firmalar hem işbirliği hem de rekabet yoluyla karşılıklı bağımlılık ilişkisine sahiptirler. Makro açıdan ise hem doğrudan
(ağ bağlantısına dâhil ortaklar) ve hem de dolaylı (ağ bağlantısına dahil olmayan ortaklar) ilişkiler dikkate alınmaktadır. Ağ bağlantılarının
mikro ve makro yönlerinin birleştirilmesiyle uluslararasılaşmanın ağ
bağlantıları açısından dört kademesine işaret edilmektedir. Bunlar;
erken başlayan, geç başlayan, tek başına uluslararası olan ve diğerleri
arasında uluslararası olan kademelerdir233 .
Buna ilaveten ağ bağlantıları, değer zincirinin çeşitli safhalarında diğer firmalarla kurulacak sinerji ilişkisini güçlendirebilir. Yönetim ekibinin uluslararası tecrübesi, kurulan uluslararası ağ bağlantıları yoluyla firmaların hızlı genişlemesini etkileyebilir. Bu personel ve
233
Ruzzier, Hisrich ve Antoncic, a.g.e., s. 482
156 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
işletme bağlantıları, ortak menfaatlerin paylaşıldığı iletişim altyapısı
olarak fonksiyon icra ederler. KOBİ’lerin yöneticileri uluslararasılaşma
sürecinin başlamasında, dış piyasalarda genişlemek için, büyük ölçüde bu ağ bağlantılarına güvenirler. Aynı zamanda küreselleşme ve
ulus–ötesi şirketlerin küresel değer zincirlerinde artan hâkimiyetini
ifade etmektedir. Ulus–ötesi şirketlerin iktisadi faaliyetlerde sahip olduğu pay, küreselleşmenin de bir ölçüsü kabul edilmektedir234. Ağ
bağlantılarının kullanılması, iş ve tanınma fırsatları sağlayarak uluslararasılaşma sürecini hızlandırabilir. Süreç yaklaşımına göre, firmanın uluslararasılaşmasının analizinde bir diğer yol, başlangıç noktası
olarak ağ bağlantısının kullanılmasıdır.
Küreselleşme ve uluslararasılaşma sürecinin bir sonucu olarak,
gelişen ülkelerdeki yerel piyasalara çokuluslu şirketlerin (ÇUŞ’ların)
girişi, KOBİ’lere her zaman yarar sağlayan bir süreç olarak değerlendirilemez. Bu, piyasalara giren yeni aktörler arasında rekabetin şiddetlenmesi anlamına gelmektedir. Bunun yanı sıra çokuluslu şirketler,
mal ve hizmet tedarikinde her durumda yerel tedarikçileri seçmez
ve onları destekleyici rol oynamazlar. Latin Amerika’da, telekomünikasyon ve enerji sektörlerinde özel girişimler ve çokuluslu şirketlerin birleşmesinden kaynaklanan kazanç, mühendislik işleri yapan
KOBİ’lerin ve çokuluslu şirketlere farklı şekillerde destek veren tedarikçilerin zayıflamasına ve hatta kapanmasına neden olmaktadır. Ticaretin serbestleşmesi; doğal olarak bazı yabancı birleşmelere, ara
mamul ithalatında yerel tedarikçilerle işbirliğine gitmektense mevcut
kendi küresel tedarik zincirlerini veya başka işletmeler tarafından kurulmuş bir zinciri kullanma fırsatı vermiştir. Bu sürecin sonucu olarak yerel KOBİ’lerin kapasitesi, imalat veya hizmet sektörlerinde zayıflamakta veya yok olmaktadır235.
KOBİ’lerin geleneksel olarak yurtiçi piyasalarda yoğunlaştığı ve
halen bu işletmelerin çoğunun yerel varlıklara ve piyasalara bağımlı
234
235
Lall, The Employment Impact of Globalisation…, a.g.e., s. 4.
UNCTAD, Linkages, Value Changes and Outward Investment: Internalization Patterns of Developing Countries’ SMEs, Trade and Development Board, Ninth Session,
22–25 February, Geneva: UNCTAD Publ., 2005, s. 4.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 157
oldukları gözden uzak tutulmamalıdır. Ancak, artan şekilde küreselleşen ve uluslararası ekonomik faaliyetlere katılan KOBİ’ler, uluslararası
stratejik birleşmeler yoluyla olduğu kadar kendi aralarında ve çokuluslu şirketlerle risk sermayesi oluşturarak da uluslararası rekabet güçlerini arttırma yoluna gitmektedirler. Bu çerçevede KOBİ’ler, uluslararası
üretim ağlarına katılarak esneklik ve düşük bürokrasi gibi küçük ölçeğin üstünlükleri ile firmalar grubunun sağladığı ölçek ve alan ekonomilerinin üstünlüklerini birleştirme imkânını elde etmektedir. KOBİ’lerin,
dünyada genel olarak firmaların çoğunluğunu oluşturduğu, toplam istihdamda büyük paya sahip olduğu ve gelecek on yılda dünya üzerindeki kırsal nüfusun iki milyar artacağı dikkate alındığında; istihdam
sağlayan temel aktörler olarak bu işletmelerin desteklenmesinin ekonomik ve sosyal gelişme açısından taşıdığı hayati rol daha iyi anlaşılabilir. Çünkü küreselleşme sürecinin hız kazanmasıyla kaybedenler ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, bir taraftan ekonomik büyüme ile sosyal
kalkınma arasında uzlaşma temin etmek ve diğer taraftan da kalkınmanın sürdürebilirliğini sağlamak ilave maliyetler yüklemektedir. Küreselleşme sürecinin yol açtığı olumlu sonuçların yanı sıra, eşitsizlik ve
fakirlik de aynı derecede önemli ve kesin küresel sosyal ve ekonomik
sorunlar olarak dünyanın gündeminde önemli bir yer işgal etmektedir.
Ülkeler arasında ekonomik mesafenin önemini kaybetmesi şeklinde ifade edilen küreselleşme, özellikle KOBİ’ler için yeni tehdit ve
fırsatlar yaratmıştır. Ulusal ekonomilerin bütünleşmesini beraberinde getiren bu süreç, ulusal sınırlar ötesinde ürünlerin, sermayenin ve
emeğin hareketliliğini büyük ölçüde hızlandırmaktadır. Benzer şekilde doğal kaynaklar, emek ve sermaye gibi kaynakların tahsisini ve etkin kullanımını sağlayarak ekonomik etkinliğin arttırılmasına katkıda
da bulunmaktadır. Bu, aynı zamanda üretimin ve ticaretin küreselleşmesini ifade etmekte ve küresel üretim hacminde ve ticaret–GSYİH
oranında keskin artışlara yol açmaktadır. Mukayeseli ve rekabetçi üstünlüklere göre ülkeler arasında parçaların üretilmesine imkân verecek şekilde üretim sürecinin küresel ölçekte parçalanması, bu sürecin
bir sonucudur. Uluslararası ticaret hacminin ve doğrudan yabancı yatırımların hızla artması ve bilgi teknolojilerinin hızla gelişmesi ve yayılması, küresel bilgi akışını hızlandırmıştır. Bu gelişmelerin sonucu
158 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
olarak, uluslararası işlem maliyetlerinde ciddi düşüşler yaşanmış ve
küresel finansal bir sistem ortaya çıkmıştır. Daha serbestleşmiş ve piyasa temelli ekonomik süreçlerin dünya üzerinde işlerlik kazanması,
küreselleşme sürecinin doğal sonucu olarak değerlendirilmektedir.
Ayrıca, döviz kuru düzenlemelerinde olduğu kadar sermaye ve finansal akımlar alanında da daha büyük riskler ile yaşamak zorunda kalan
ülke ekonomilerinde kırılganlık ve dalgalanmaların kaçınılmaz hale
gelmesi de bu sürecin sonucu olarak ele alınmaktadır.
Ticaretin serbestleşmesi, aynı zamanda rekabetin daha fazla uluslararasılaşması anlamına gelmektedir. Diğer bir problem ise, gelişen
ülkelerdeki KOBİ’ler için öneme sahip olan pek çok ürünün yüksek
gümrük vergileriyle korunmasıdır. Asya’da ve Pasifik ülkelerindeki
kanıtlar, ticaretin serbestleşmesi ile KOBİ’lerin faaliyet gösterdiği sektörlerde beklenen yüksek kazançların gerçekleşmediğini göstermektedir. Pek çok ülkede, ithal edilen ürünler arasında yerli ürünlerin talebi azalmakta ve rekabet birçok KOBİ’yi saf dışı bırakmaktadır.
Bu gelişmeler ışığında, KOBİ’lerin rekabet gücünün hangi faktörlere bağlı olacağı ve bu doğrultuda neler yapılabileceği, aşağıdaki soruların cevaplandırılmasına bağlıdır236:
1) Küreselleşmiş dünya ekonomisinde, bir ülkede faaliyet gösteren
KOBİ’lerin uluslararası rekabet gücünü sürdürmesini sağlayacak
başlıca politika reformları neler olacaktır?
2) KOBİ’lerin verimlilik ve etkinlik seviyeleri nasıl arttırılabilir? Bunun için gerekli olan kurumsal ve altyapı faktörleri nelerdir?
3) KOBİ’lerin uzun vadeli istikrarı, ihracat başarısı ve rekabet gücü
üzerinde döviz kuru krizlerinin sonuçları ve etkileri nelerdir?
4) KOBİ’lerin rekabet gücü ve uzun ömürlü olmaları üzerinde bölgeselciliğin ve çok taraflı anlaşmaların etkileri nelerdir?
5) Uluslararası piyasada KOBİ’lerin teşvik edilmesi ve rekabet gücü
açısından tüm ekonomi ile bütünleştirilmiş hangi politika konuları önemlidir ve ekonomik büyüme stratejisinde KOBİ’lere verilen rol nedir?
236
Dhungana, a.g.e., s. 8–11.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 159
Buna paralel olarak, finansal piyasaların serbestleşmesiyle,
KOBİ’lerin uluslararası sermaye piyasalarına ulaşmalarının kolaylaştığı doğrudur. Gelişen ülkelerdeki KOBİ’lerin büyük bir çoğunluğu için
halen en önemli problem, sermayeye ulaşmaktır. Bu da, rekabet güçlerini geliştirebilmeleri için etkili olan bir faktördür. Sermaye kaynaklarına sınırlı ulaşım, sadece ulaşılması mümkün olan bilgiden yoksun
kalmalarına değil, aynı zamanda şirketin küçük ölçeğinden dolayı ihtiyaç duyulan sermayeyi elde edememelerine de neden olmaktadır.
Borç alacaklar yüksek riski göze aldığından, KOBİ’ler genellikle büyük
şirketlerden daha yüksek faiz oranları ödemek zorundadırlar. Pek çok
Afrika ülkesinde faiz oranlarının % 30’u aşması da bu durumun bir
göstergesidir237. Gelişen ülkeler arasında bir korku daha vardır ki o da
sermaye ve risk yönetimine ilişkin bir çerçeve oluşturan Yeni Basel II
rejimidir. Bu çerçevede, Basel II rejimi, KOBİ’lere kredi verecek olan
yerel bankaların halen sınırlı olan kapasiteleri üzerinde negatif etkiye sahip olacaktır. Çünkü Basel II rejimi, ticari bankaların kredi verme
oranları üzerinde daha kısıtlayıcı kurallar getirecektir. Oysa belirli finansal tedbirler, ihracata yönelik KOBİ’lerin finansal durumunu iyileştirmek için ve dolayısıyla bu firmaların küresel piyasalarda devamlı genişlemesini hızlandırmak için gerekli olacaktır.
KOBİ’lerin uluslararasılaşmasıyla ortaya çıkan diğer önemli problemler ise, iş ortamında kaynak yetersizliği ve işletmeler için uygun
olmayan iş ortamlarıdır. Özellikle Afrika, Latin Amerika ve birçok gelişen ülkedeki iş ortamı, her zaman girişimciliğe yardımcı olmamakta
ve genellikle destekleme hizmetleri yetersiz kalmaktadır. Bunun yanı
sıra, gelişen pek çok ülkede iş ortamı küçük firmaların, büyük firmalar
ve çokuluslu şirketlerle daha fazla bağlantı kurma imkânlarına sahip
olan orta ölçekli işletmelerle birlikte büyümesine engel olmaktadır.
Bu çerçevede hükümetlerin, ulus–ötesi şirketlerin taleplerini karşılayacak şekilde KOBİ’ler için hukuki ve idari altyapı ile birlikte fiziki
237
K. Kwaku, Enhancing Capacities of Small and Medium Enterprises for Inter–firm
and Cross–border Business: Lessons from COMESA/SADC Regions for Rest of
Africa, International Conference on Trade and Investment, Maximising the Benefits of
Globalisation for Africa, Dakar, Senegal: OECD Publ., 23–26 April, 2003, s. 10.
160 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ve beşeri altyapıyı geliştirmesi büyük bir önem taşımaktadır. Bunun
yanı sıra ulus–ötesi şirketler piyasalara giriş, teknoloji, vasıflı personel
ve finansman kaynaklarına erişimi hızlandırarak KOBİ’lerin küreselleşmenin tehditlerine karşı koymalarına yardım edebilir. KOBİ’lerin
ulus–ötesi şirketler ile bu tür bağlantılar oluşturabilmesi; örgütlenme,
yönetim ve vizyon açısından istikrar kazanmalarını gerekli kılmaktadır. Küreselleşme, ulus–ötesi şirketlerin üretim yapısını ve taşeron ağlarını değiştirerek KOBİ’ler ile ulus–ötesi şirketler arasındaki bağlantıları geliştirmiştir. Ulus–ötesi şirketler esneklik, maliyet düşüşü ve hıza
dayandırdıkları küresel stratejilerini uygulamada KOBİ’ler ile bu tür
bağlantılara ihtiyaç duymaktadırlar238.
KOBİ’ler için diğer önemli bir kısıtlayıcı ise; teknoloji, sağlık, kalite
ve çevre açısından uluslararası ve şirket üretim standartlarının sayısının artmasıdır. Bu standartlar, gelişen ülkelerdeki KOBİ’lerin uluslararası piyasalarda genişlemesini engelleyen ve bunların ulus ötesi şirketler için tedarikçi olma şartlarını sınırlandıran yeni bir ticaret engeli
haline gelmektedir.
Bütün bunların yanı sıra gelişen ülkelerde faaliyet gösteren
KOBİ’ler; sermaye kaynakları, teknik ve idari kapasiteleri açısından sınırlamalara tabi olduklarından, yatırım yapan ülkelerde ortaklara ihtiyaç duymaktadırlar. Çünkü bu ortaklar sermaye ve diğer stratejik
kaynaklara ulaşmada katkıda bulunabilir ve yerel bürokratik engelleri aşabilirler. Dolayısıyla bu ortaklar, gelişmiş ülkelerdeki benzerlerinden ziyade yerel firmalarla (KOBİ) bağlantılar oluşturma eğilimindedirler. Bu aynı zamanda yerel KOBİ’lerin gelişmesi için özellikle faydalı
olan yerel ekonomide çok yönlü bir bütünleşmeyi ifade etmektedir.
Hükümetlerin KOBİ’ler ile ulus–ötesi şirketler arasındaki bağlantıları güçlendirme konusunda oynayabileceği diğer rol ise; mühendislik, yönetim, finansman, pazarlama ve hukuki konularda eğitim ve
fiziki altyapıyı devamlı geliştirmesi ve idari yükleri azaltmasıdır. Özel
sektörle yakın bir işbirliği sağlayarak destek kurumları ve hizmetleri
sunan hükümetler, teknolojik yenilikleri ve teknoloji transferini hız-
238
UNCTAD, The Relationship Between SMEs and TNCs to Ensure the Competitiveness of SMEs, Outcome for the Expert Meeting, Geneva: UNCTAD Publ., 2000, s. 3.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 161
landırabilir ve mesleki eğitime katkıda bulunabilir. Bu anlamda hükümetler, ulus–ötesi şirketler ile KOBİ’ler arasındaki bağlantıları ve
işbirliğini geliştirmede üç yaklaşımı benimseyebilir. Bunlardan ilki,
KOBİ’lerin performansını arttırmaktır. Yerel hizmetler ve ürünlerin
talebinde yetersizlik bulunmamakla birlikte, KOBİ’lerin bu mal ve
hizmetleri gerekli kalite standartlarına göre üretme ve dağıtma kapasitelerinde yetersizlik bulunduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Dolayısıyla, hükümetlerin politikaları KOBİ’ler için seçici ve rekabetçi üstünlüklerini geliştirmeye yardım edecek şekilde dinamik işletmeler
haline gelmeye teşvik edici olmalıdır. İkinci yaklaşım, yabancı yatırımları çekmeye yönelik tedbirlerin, bölgenin olumlu özelliklerini öne
çıkarmakla birlikte yatırım ve üretim kurallarının serbestleştirilmesine vurgu yapmaktadır. Bu, hükümetin hedef yatırımlar için uzun vadeli vizyon geliştirmesine ve planlama yapmasına işaret etmektedir.
Üçüncü ve son yaklaşım ise, hükümetlerin belirli bağlantı politikalarına ağırlık vermesi gerektiği ile ilgilidir. Belirli bağlantıların geliştirilmesi, ulus–ötesi şirketleri yerel topluluk ile taşeron ilişkilerini, isim
hakkı anlaşmalarını (franchising), teknolojik işbirliği fırsatlarını ve diğer taşma etkilerini arttırmaya teşvik etmek anlamına gelecektir.
Buna ilaveten gelişen ülke firmaları, olgun teknoloji kullanmada
ve fiyat üzerinden rekabet eden malların üretiminde rekabetçi üstünlüklere sahip olabilirler. Bu firmalar tarafından transfer edilen teknolojiler, gelişen ülkelerin şartlarına genel olarak emek yoğun oldukları ölçüde daha iyi uyum sağlarlar ve mevcut yerel girdileri de etkin
kullanabilirler. Fakat gelişen ülke firmalarının bu teknolojilerde sahip
olduğu avantajlar genellikle zayıftır ve dolayısıyla kendilerini yakalamak isteyen diğer yerli firmalar tarafından yenilgiye uğratılabilirler. Son olarak yatırım yapan ülke için gelişen ülke teknoloji transfer
etme şartları, sanayileşmiş ülkelerin firmaları tarafından transfer
etme şartlarına göre daha tercih edilir niteliktedir.
Bununla birlikte gelişen ülke firmaları, yatırım yaptıkları ülke için
bazı olumsuzluklara da sahiptir. Mesela Ar–Ge faaliyetlerinin yetersiz
olmasına bağlı olarak bu firmalar, şubeleri veya risk sermayesi ortakları için uluslararası standartları karşılayan yenilenmiş ve geliştirilmiş
teknoloji gücüne sahip olmayabilirler.
162 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Ticaretin serbestleşmesinin etkisi ile ilgili bir örnek, ithalat serbestleşmesinin yurt içinden ziyade küresel kaynak tedariki için yabancı
ortaklıklara yol açtığı Brezilya otomotiv sektörüdür. Ulusal KOBİ’lerin
ve büyük parça üreticilerinin sayısı, 1990’da 2000 iken 1993’te 750’ye
gerilemiştir. Benzer bir eğilim Arjantin otomotiv endüstrisinde gözlemlenebilir. Birçok Latin Amerika ülkesi, ürün ve teknoloji tasarımında uluslararası teknoloji sınırına yaklaşmakla birlikte bunların yerel
üretiminden ziyade ithal edilmiş parçaları bir araya toplamaktadır. Bu
toplama süreci, bu ülkelerdeki KOBİ’lere yerli girdileri kullanma ve teknoloji geliştirme açısından herhangi bir kazanç sağlamamaktadır. Bir
diğer örnek ise, elektronik endüstrisinde ihracata yönelik ulus ötesi
şirket birleşmelerinin hızla arttığı, Meksika’nın Guadalajara Bölgesi’dir.
Bazı küresel tedarikçiler, elektronik sektöründe birkaç ulus–ötesi şirketi takip etmiştir. Belirli ara ürünler için yerel tedarikçiler veya KOBİ taşeronları bu süreçte temsil edilmemiştir. Hatta bazı yarı mamul ürünler için ise, yerel şirketler yeni rekabetle başa çıkamamış veya yabancı
yatırımcılar tarafından satın alınmıştır239.
Firmaların uluslararası faaliyetlere katılmasını belirleyen en
önemli faktörlerin başında firmanın köklü geçmişe sahip olup olmadığı ve ölçeği gelmektedir. Firmaların köklü geçmişe sahip olması konusunda yapılan birçok çalışma, firma tecrübesi ile uluslararasılaşma
safhası arasında olumlu bir ilişkinin bulunduğunu ortaya koymaktadır. Diğer taraftan, firma ölçeği ile aşırı kaynakların ve teknik bilginin
(know–how) elde edilebilirliği arasında paralellik bulunduğu gözlemlenmektedir. Firmaların uluslararası faaliyete katılması konusunda
akla gelen ilk soru, ölçeğin etkisi ile alakalıdır. Buna göre bu etki, çok
yönlü anlaşmalardan kaynaklanan bölgesel genişlemenin basitleştirilmesi ve giriş engellerinin azaltılması sebebiyle sorgulanmıştır. Bununla birlikte, uluslararasılaşma süreci bu faktörlerin ve yeteneklerin
yerel piyasadan uluslararası alana kaydırılmasını gerekli kılmaktadır.
Uluslararasılaşma sürecinde yaşı veya ölçeğinin bir firmaya rekabetçi
avantaj sağlayıp sağlamadığı sorusu, halen tartışılmaktadır. Tecrübeyi
sağlayan faktör olarak firmanın geçmişi ile aşırı kaynaklara ve teknik
239
UNCTAD, Linkages, Value Changes and Outward Investment…, a.g.e., s. 5.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 163
bilgiye (know–how) yönelik unsurlar olarak da firma ölçeği ve büyüklüğünün, firmaların uluslararası piyasalara bağlılık derecesi ile ilişkili olduğu iddia edilmektedir240. Bir firmanın kendi ülkesindeki yerel,
bölgesel ve ulusal faaliyetlerinin kapsamı, o firmanın uluslararası faaliyetlerini genişletmesinin belirleyicisi olmaktadır. Sonuç olarak bir
firmanın yaşından, ölçeğinden ve ulusal faaliyetlerinin kapsamından
oluşan görüntüsü, o firmanın uluslararasılaşma seviyesi ile pozitif bir
ilişkiye sahiptir.
Firmaların uluslararası faaliyetlere katılmasını belirleyen diğer
önemli faktörler ise, üretimden daha hızlı genişleyen ticaretin ve
özellikle doğrudan yabancı yatırımların hız kazanmasıdır. Bu süreçte
ulus–ötesi şirketler, KOBİ’lerin gelişmesinde önemli aktörler konumuna gelmektedirler. Bu bağlamda gelişen ülkelere ve geçiş ekonomilerine yönelik Doğrudan Yabancı Yatırım (DYY) akımları, 1990’dan 1998’e
kadar 6 kat artarak önemli ölçüde büyümüştür. Bu ülkelerin küresel
doğrudan yabancı yatırım akımları içindeki payı 1980’lerin ortasında
% 18 iken, 1998’de % 42’ye yükselmiştir. DYY akımları gelişen ülkeler
arasında eşitsiz şekilde dağılmasına rağmen bazı yeni sanayileşen ülkeler bu artıştan aslan payını almakta ve GSYİH içindeki bu yatırımların oranı düşük gelirli ülkelerde de artmaktadır241.
DYY KOBİ’ler açısından sadece sermaye akımlarını değil; yönetim
ve örgüt uzmanlığı, teknoloji ve piyasalara giriş gibi diğer ekonomik
varlıkların transferini de içermektedir. Ulus–ötesi şirketlerin üretim
süreçleri ve yönetim teknikleri, genellikle uluslararası en iyi uygulamaları ve sürekli gelişmeyi temsil ederler. Toplam faktör verimliliği seviyeleri, gelişen ülkelerdeki yerel firmalarla karşılaştırıldığında,
ulus–ötesi şirketlerin daha yüksektir. Aynı şekilde diğer performans
kriterlerine bakıldığında da, ürün kalitesi ile teknolojik yenilik ve geliştirme gücünün yüksek olduğu görülmektedir. Gelişen ülkelerdeki
yerel firmalar ile ulus–ötesi şirketler arasıdaki bu performans açığı,
yerel KOBİ’lere yönelik yol gösterici bir özelliğe sahiptir. Bir taraftan
240
241
Francisco José Acedo ve Juan Florin, “An Entrepreneurial Cognition Perspective on the
Internationalization of SMEs”, Business Media LLC, 2006, s. 51.
Altenburg ve Eckhardt, a.g.e., s. 5.
164 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ulus–ötesi şirketler yeni bilgi ve teknolojilerin kaynağı olarak görülürken, diğer taraftan ulus–ötesi şirketlerin yerel şirketler üzerindeki rekabet tehdidinin her zaman mevcut olduğu unutulmamalıdır242.
KOBİ’lerin uluslararasılaşma sürecinin ortaya konulabilmesi için
öncelikle ulus–ötesi şirketler ile KOBİ’ler arasındaki çok yönlü ilişkilerin ve bağlantıların incelenmesi önem taşımaktadır. Ulus–ötesi şirketler ile KOBİ bağlantılarının yoğunluğu ve teknolojik yenilenmeye yönelik olarak bu bağlantılardan yararlanacak firmaların ve ülkelerin bu
konudaki kabiliyeti karşılıklı etkileşim içindeki üç faktöre bağlı olarak
farklılaşmaktadır.
Bu faktörler; yüksek ulus–ötesi şirket standartlarını karşılayacak
potansiyele sahip olan KOBİ’lerin varlığı, ulus–ötesi şirketlerin şirket
stratejileri ve destekleyici kamu politikalarının varlığı ve etkinliğidir.
Bu bağlantıların incelenmesi, küreselleşmenin en önemli aktörleri olarak kabul edilen ulus–ötesi şirketlerin faaliyetlerinin izleyicisi
olarak KOBİ’lerin küreselleşerek uluslararası piyasalarla bütünleşme ve küresel aktörler haline gelme sürecinin açıklığa kavuşturulmasını mümkün kılacaktır. Bu noktada ulus–ötesi şirketler ile KOBİ’ler
arasındaki beş farklı bağlantıdan söz edilebilir.
2. Bağlantı Yaklaşımları
a. Tedarikçilerle (KOBİ’lerle) Geriye Bağlantılar
Ulus ötesi şirketlerin çoğu rekabetçi ve ileri teknoloji içeren çok
geniş bir yelpazede girdilerin zamanında teslim edilmesine ihtiyaç
duyarlar. Bu şirketler; üretim için gerekli olan parçaların, bileşenlerin ve hizmetlerin tamamını kendi bünyesinde üretemediklerinden
bu tür ürünlerin etkin şekilde dışsal tedarikçilerine ihtiyaç duyarlar.
Ulusötesi şirketlerin bu özelliklerine bağlı olarak taşeronlaşma istikrarlı şekilde artmakta ve desteklenmektedir. Sonuç olarak, küçük
teşebbüslerin esnekliği ile büyük ölçekli üretim ekonomilerinin birleşmesi, teşebbüs ölçeklerinin iyi dengelenmiş bir bileşenini ortaya çıkarmaktadır. Ulusötesi şirketlerle bu yöndeki bir birleşme KOBİ’lere,
242
A.e., s. 7.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 165
uluslararasılaşma konusunda tek başına elde edemedikleri çeşitli imkânlar ve yetkinlikler (küresel piyasalara, pazarlama ve dağıtım
kanallarına ve finans–sermayeye erişim ile insan kaynakları ve eğitim
gibi konular) sağlamaktadır. Aynı zamanda büyük ölçekli teşebbüsler,
üretimde kullandıkları girdilerin büyük bir bölümünü KOBİ’lerden tedarik ederek (geriye bağlantılar) KOBİ’lere yeni piyasalar açmaktadırlar.
KOBİ’ler, uluslararasılaşma sürecinde ulus–ötesi şirketlerle kurdukları
bağlantılar sebebiyle kendi ülkelerinde modernleşme ve büyümeye hız
kazandırabilirler. Böylece yerel ekonomi ile küresel ekonomik aktörler
arasında ekonomik ilişkilerin kurulması ve sürdürülmesi mümkün olmaktadır243. Bir diğer ifade ile KOBİ’ler, küresel piyasalarda meydana gelen ürün, üretim, dağıtım ve teknoloji konularındaki yenilikleri ülke geneline yayma ve benimsetme rolünü de yerine getirmektedirler.
Ulusötesi şirketlerle KOBİ’lerin oluşturduğu bu bağlantılar, aynı
zamanda KOBİ’ler için büyük bir tehlikeyi de bünyesinde barındırmaktadır. Buna göre, bütün tedarik ilişkileri KOBİ’ler için eşit fayda
sağlamamaktadır. Tedarikçi konumunda olan çoğu KOBİ’nin işbirliği girişimi, önemli ölçüde kendi girdilerini kullanan ulus–ötesi firmaya göre şekillenir. Bu durum, KOBİ girdilerini kullanan bir ulus–ötesi
şirketin, ücret maliyetlerini düşürmek veya talepteki dalgalanmaları
azaltmak için tek bir tedarikçi KOBİ ile ilişki kurması halinde geçerlidir. Aksi takdirde, makul bir ulus–ötesi firma, tedarikçi KOBİ’nin teknolojik uzmanlığını, faaliyet esnekliğini veya ölçek ekonomilerini kullanılabilir hale getirmek isterse kolayca bir tedarikçi KOBİ’yi diğerine
karşı kullanabilir. Açıkçası bu, ulus–ötesi şirketlerin KOBİ’ler arasında
rekabeti daima alevlendirebilme gücüne sahip olduğu anlamına gelmektedir. Bir ülkenin hem kendi firmalarını ve hem de dolaylı olarak
ekonomisini küresel piyasalarda söz sahibi yapmak amacıyla girdiği
uluslararasılaşma sürecinde karşılaşacağı bu tehlike, bazı KOBİ’lerin
uluslararası piyasalardan tamamen silinmesine ve hatta ulusal ekonominin rekabet gücü ve ihracat açısından büyük darbe almasına da
243
Hubert Schmitz, “Globalized Localities: Introduction”, (der.) Hubert Schmitz, Local Enterprises in the Global Economy: Issues of Governance and Upgrading, Cheltenham:
Edward Elgar Publ., 2003, s. 4-5.
166 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
neden olabilir. Gelişen ülkelerin KOBİ’lerinin, Ar–Ge faaliyetlerine yeterince ve devamlı önem vermemeleri ve teknolojik yenilik yapmamaları, ulus–ötesi firmaların kendilerinden isteyecekleri standartlarını karşılayamaz duruma düşme tehlikesi yaratır244.
Ulusötesi firmalar ile KOBİ’lerin kurdukları tedarikçi–tüketici ilişkisinin bir boyutuna ait bu olumsuz senaryo bir yana bırakılırsa, ulusötesi şirket tüketicileri; çok sınırlı sayıda güvenilir orta ölçekli tedarikçiyle istikrar ve uzmanlığa dayalı ilişkiler kurma eğilimindedir.
Ancak, sadece dalgalanan talep şartlarına ve geçici düşük faktör maliyetlerine dayanan ve kalite ve güvenilirlik açısından standartları yükselten bir durumun mevcut olmasıyla KOBİ’ler ile ulusötesi firma arasındaki bu ilişki zayıflar ve yok olur. Diğer bir ifade ile ülke şartlarında
olumlu bir değişmenin mevcut olması, tüketici konumundaki ulusötesi firmaların başka ülke ve bölgelerdeki KOBİ’leri tercih etmelerine yol açabilir. Bu noktada tercih edilen KOBİ’lerin öne çıkan özelliği;
bütün değer zinciri boyunca vasıflı ve yüksek seviyede motive olmuş
işgücünü istihdam etmesidir. Bir başka deyişle bu tercih, ulusötesi firmalar tarafından gerekli görülen imalat süreci uygulamalarının,
maliyet düşüşlerinin ve yenilikleri benimseme ve hayata geçirme süresinin önem kazanması anlamına gelmektedir. Bu durum potansiyel
küresel KOBİ adayları için artan giriş engellerini ifade etmektedir. Fakat aynı zamanda ulusötesi firma, tercih ettiği KOBİ tedarikçilerinin
çalışma şartlarının iyileşmesine yardım etmekte ve teknolojik yenilenmeye yönelik fırsatlar yaratmaktadır. Bağlantılar yoluyla yerel işletmelerin dış birimleri ve ticaret bağlantıları, özellikle yeni faaliyete
geçen firmalar için önem taşımaktadır245.
b. Tüketicilerle (KOBİ’lerle) İleriye Bağlantılar
Tedarikçilerle geriye bağlantıların tersine, ulusötesi şirketler tüketicilerle (KOBİ’lerle) farklı tipte bağlantılar geliştirebilirler. İleriye bağlantıların en yaygın ve yoğun olanı, pazarlama merkezlerinde ortaya çıkmak-
244
245
UNCTAD, Linkages, Value Changes and Outward Investment…, a.g.e., s. 7.
H. Schmitz ve K. Nadvi, “Clustering and Industrialization: Introduction”, World Development, Vol.: 27, No: 9, 1999, s. 1511.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 167
tadır. Marka ürünlerini taşeronlaştıran ulusötesi şirketler, pazarlama
merkezlerinin performansını arttırmaya önem verirler ve bu alana büyük yatırım yaparlar. Mesela otomobil bayileri, benzin istasyonları, lokanta zincirleri ve seyahat acenteleri gibi faaliyetlerin taşeronlaştırılması, markalı ürünler üreten şirketlere önemli üstünlükler sağlamaktadır.
Temelde ulusötesi şirketler riskleri ve dağıtım kanallarına yatırımı minimize ederken KOBİ’lerle kurdukları bu tür ileriye bağlantılar yoluyla çok
geniş piyasaları hızlı şekilde bünyelerine katabilirler. Ulusötesi şirketler
sırasıyla faaliyetlerinde yüksek ve homojen standartları sürdürmeye
önem verdikleri gibi aynı zamanda kendilerinin mal ve hizmetlerinin
dağıtımcısı konumundaki KOBİ’ler için de kapsamlı eğitim sunarlar. Dolayısıyla, KOBİ dağıtımcısı, ulus–ötesi şirketin tescillenmiş piyasa itibarı ve teknoloji transferi ile birlikte tanınmış ve benimsenmiş markasını
kullanarak fayda sağlamaya devam ederler. Bu durum, KOBİ’ler için bir
taraftan büyük ölçüde başarısızlık riskini azaltırken, diğer taraftan daha
önce üstlenmedikleri risklerle yüzleşmeleri anlamına da gelmektedir.
Ulusötesi şirketlerin yerel KOBİ’lerle girdikleri ileriye dönük bu bağlantının temeli, ulusötesi firma adına satış yapma hakkının bir dizi riskin
paylaşılması karşılığında KOBİ’lere devredilmesidir246.
İleriye bağlantıların bir diğer boyutu ise, büyük şirketlerin alıcıları, satış birimleri veya temsilcileri vasıtasıyla yerel birimlerde önemli
gelişmelere öncülük etmesidir. Bu tür bağlantılar, yerel olarak faaliyet
gösteren KOBİ’lerin üretimin organizasyonu, yönetim yetkinlikleri,
finansman, pazarlama, reklâm, yeni teknolojiler ve piyasalardaki gelişmeler hakkında ana dağıtıcı veya üretici şirketten bilgi birikimi ve
tecrübe açısından önemli ölçüde yararlanmasına katkıda bulunur247.
KOBİ’lerde kümelenme ve yenilik sistemleri ile ilgili tartışmalar,
genel olarak yerel bağlantılar çerçevesinde şekillenirken; küresel bağlantılar ve bunların yerel etkilerinin incelenmeye başlanması bağlantılar kavramına yeni boyutlar ilave eden bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Bu yaklaşım, sadece bağlantıların daha geniş boyutta
246
247
UNCTAD, Enhancing the Competitiveness of SMEs Through Linkages, Geneva: UNCTAD Publ., 2000, s. 5.
Schmitz ve Nadvi, a.g.e., s. 1511.
168 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
toplanmasını ifade etmemektedir. Bunu aksine küresel bağlantılar
yaklaşımı, yerel işletmelerin kapasite yükseltme stratejileri ve tercihleri ile ilgili anlayışı dönüştüren bir özelliğe sahiptir. Küresel bağlantıların yerel işletmeler için önemini anlamak için, yerel üreticiler
için ölçütleri kimin belirlediği sorusunu sormak gerekir. Yerel üreticilerin, isimsiz küresel piyasalara ihracat yapmadığını ve güçlü küresel
firmalar tarafından yönetilen değer zincirlerinden nasiplendiklerini
hatırdan çıkarmamak gerekir. Böyle bir zincirin yönetimi söz konusu
olunca, bazı büyük teşebbüslerin ölçütleri belirleyeceği ve yerel işletmelerin de bu doğrultuda faaliyet göstereceği sonucunu çıkarmak gerekir. Ancak, kalite ve çalışma standartları gibi bazı ölçütlerin de zincir dışından belirleneceği ve riayet etmenin zorunlu tutulabileceği de
unutulmamalıdır248.
KOBİ’lerin ulusötesi firmalarla ileriye bağlantıları aracılığı ile ortaya çıkan bu ilişkilerin KOBİ’ler açısından doğuracağı tehlikeler de
mevcuttur. Buna göre KOBİ’lerin ulusötesi firma adına satış yapma
hakkı karşılığında üstlendiği riskler, çoğu zaman bu şirketlerin ulus–
ötesi firmalara bağımlığının en yüksek seviyeye çıkmasına yol açmaktadır. Pazarlama, dağıtım ve servis kanallarının oluşturulmasında KOBİ’lerin büyük ölçüde rol üstlenmesi ve sınırlı kaynaklarını bu
alana tahsis etmeye zorlanması, yenilik ve Ar–Ge faaliyetleri için halen yeterli kaynaklara sahip olmayan bu şirketlerin ağır yükler altında
kalmalarına sebep olmaktadır.
İleriye bağlantıların bir diğer türü ise, sanayi üretim teçhizatı alıcılarıyla gerçekleştirilen ilişkilerdir. Makine, teçhizat veya ara mallarının ulusötesi üreticilerinin büyük bir kısmı, gelişen ülkelerde faaliyet
gösteren tüketicilerine (KOBİ’lere) katkı sağlamaktadır. Yaygın olarak
satın alınan makinelerin ya da teçhizatın nasıl kullanılacağı hakkında
KOBİ çalışanlarını eğitmek üzere ulusötesi şirketler uzman personel
göndermenin yanı sıra bakım ve tamir hizmeti de verirler. Fakat birçok durumda da teknoloji transferi ulusötesi firmanın öncelik verdiği
bir konudur. Bu durumda KOBİ’lerin tüketici taleplerini karşılamasına
yardım eden uluslararası kalite standartları ve piyasa eğilimleri hak248
Schmitz, a.g.e., s. 4.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 169
kında da ulusötesi firmalar bilgilendirme çalışmaları yapar.
Ulus–ötesi şirketler adına satış yapma hakkının KOBİ’lerce devir
alınmasında olduğu gibi, sanayi üretim teçhizatının ve yeni teknolojilerin KOBİ’lere transferi konusundaki ilişki, bir yönüyle de KOBİ’lerin
ulus–ötesi firmalara bağımlı hale getirilmesini ifade etmektedir. Şöyle
ki; ulus ötesi şirketten transfer edilen sanayi üretim teçhizatının ve
yeni teknolojilerin KOBİ’ler tarafından beklenen getirilere ulaşmadan
yenileri ile ikame etmeye zorlanması, KOBİ’leri bu tür malların zorunlu alıcısı konumuna getirmektedir. Bu yönüyle bu bağlantı türünün,
KOBİ’lere ulusötesi firmalarla ilişkilerinde avantajlar sunduğu kadar
tehlikeleri de beraberinde getirdiğini dikkate almak gerekir.
c. Rekabetçilerle Bağlantılar
Rekabet kavramı, teknolojik öğrenmeye yönelik en temel itici güçtür.
Gelişen bir ülkenin piyasasına giriş yapan ulusötesi şirketler, ulusal düzeyde rekabet eden yerel şirketlerin kendilerini geliştirmelerini teşvik
edebilir. Yapılan araştırmalar, ulusötesi şirketlerin teknoloji ithalatı ile
yerel rakibin yatırım ve üretim artışı arasında pozitif bir ilişki bulunduğunu göstermektedir. Bu yönüyle yabancı yatırımcılar, yeni standartlar oluşturabilir ve bütün sanayide yenilikleri teşvik eden sağlıklı bir
rekabet ortamı yaratabilir. Diğer taraftan yerel rakipler, ulusötesi şirket
standartlarının gerisinde kalırlarsa yabancı yatırımcılar bu firmaları piyasa dışına iterler. Bu durum, yerel rakiplerin ulus–ötesi şirketlerce satın alınmasının yanı sıra oligopolistik piyasa gücüne de yol açar.
Bu yaklaşımın uygulamadaki yansımasının örneği mobilya sektöründe IKEA’nın dünya çapındaki faaliyetlerinde görülebilir. Ürünün üretiminden son tüketiciye ulaştırılması ve satış sonrası hizmetlere (tasarım, üretim, pazarlama, satış, montaj ve servis gibi) kadar sorumluğu
kendi elinde tutan geleneksel mobilya sektöründe faaliyet gösteren firmaların davranış kalıbının aksine, IKEA ürünlerinin tasarımlarını ünlü
tasarımcılara yaptırarak, üretim sürecinde yeni teknikler kullanarak,
pazarlama konusunda büyük merkezler oluşturarak ve en önemlisi
montajını müşterinin kolaylıkla yapabileceği mobilyalar üreterek sıradan firmaların zorlanacağı yeni bir anlayışı hayata geçirmiştir. IKEA bu
anlayışı hayata geçirmesi sonucunda maliyetleri düşürerek, ölçek eko-
170 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
nomilerinden yararlanarak ve tüketici odaklı üretimi gerçekleştirerek
mobilya sektöründe dünya çapında rekabet üstünlüğü elde etmiştir.
Mobilya sektöründeki bu yeni anlayışın bu sektörde faaliyet gösteren
KOBİ’ler için anlamı, mevcut anlayışa uygun üretim sürecine eklemlenme ile piyasadan çekilmek zorunda kalma arasında bir tercihle karşı
karşıya kalmalarıdır. Bu tercih sonucunda yeni anlayışa uygun üretim
sürecine eklemlenemeyen KOBİ’lerin büyük bir çoğunluğunun piyasa
dışında kalmaları ve piyasada oligopol güce sahip birkaç büyük firmanın piyasaya hakim olması kaçınılmazdır.
d. Teknolojik Ortaklarla Bağlantılar
Bazı ulusötesi şirketler, yerli KOBİ ortaklarıyla bazı ortak projelere girişmektedirler. Bu projeler; risk sermayesi, lisans anlaşmaları ve stratejik birleşmeler dâhil hisse satın alma veya hisse dışı bağlantılar gibi
çeşitli şekillerde gerçekleşmektedir. KOBİ’lerin faaliyet gösterdiği bazı
ülkeler, risk sermayesinde yerel firmaları için ortaklar bulmak veya
yerel firmalarına teknoloji lisansı sağlamak amacıyla yabancı yatırımcılara ihtiyaç duyarlar. Bunun dışındaki durumlarda, ülkenin herhangi bir çaba göstermesine gerek kalmaksızın yerel firmalar ve ulusötesi
firmalar arasında teknolojik ortaklık her iki tarafın da menfaati doğrultusunda gönüllü olarak gerçekleşir. KOBİ’lerin bakış açısından değerlendirildiğinde bu bağlantılar, bilgi ve teknolojinin yeni alanlarına
giriş sağlamak için fırsat olarak görülmektedir. Buna karşılık, ulusötesi
şirketler yerel politikaya, kurumlara ve piyasalara KOBİ’ler vasıtasıyla
erişim imkânı elde ettiğinden, yerli ortakları (KOBİ’leri) kabullenirler.
Fakat ortaklardan her birinin izlediği hedeflerin farklı olması durumunda bazı çatışmalar ortaya çıkabilir. Bu safhada yerel ortaklar, muhataplarının belirli bilgi ve teknolojilerine mümkün olduğunca erişim
sağlamaya çalışacaklardır. Buna karşılık ulusötesi firma ise, teknolojik
açıdan değerli olan bir bilginin sızmasından kaçınma yoluna gidecektir. Bu sebeple faydaların ortaklar arasında karşılıklı dağılımı karmaşık
ve devamlı bir pazarlığı gerekli kılmaktadır249.
249
UNCTAD, Enhancing the Competitiveness of SMEs…, a.g.e., s. 7.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 171
e. Diğer Taşma Etkileri
Ulusötesi şirketler bazen tedarikçiler olarak kendileriyle doğrudan
bağlantılı olmayan yerel KOBİ’lere teknik bilgi transfer ederler. Bu
bilgi transferi iki dolaylı taşma etkisi ile açıklanabilir. Ulusötesi şirketler herhangi bir ülkede yeni faaliyete geçtiğinde bu taşma etkilerinin ilki olan “Gösteriş Etkisi” ortaya çıkmaktadır. Ulusötesi şirketlerin
stratejilerini kopyalamak ve gözlemlemek yoluyla yerel müteşebbisler (KOBİ’ler), bu şirketlerin ürünlerini ve yönetim tekniklerini taklit
ederler. Böylece KOBİ’ler, firmalar arası çeşitli işbölümü tarzlarını öğrenirler ve geleneksel olmayan piyasalara giriş imkânı elde ederler. Bu
durum, kendiliğinden ve hatta şuursuz bir süreç veya planlanmış ve
sistematik mukayese alıştırması şeklinde meydana gelebilir.
İkincisi ise, beşeri sermayeye dayalı taşma etkileridir. Bu etki,
ulus–ötesi şirketlerin personelini kendi ihtiyaçlarını aşacak şekilde
eğitmeleri durumunda meydana gelir. Ulusötesi şirketler genellikle daha gelişmiş teçhizata, daha güncellenmiş üretim süreçlerine ve
yönetim tekniklerine sahip olduğu kadar yerel şirketlere göre daha
yüksek kalite standartlarına da sahiptirler. Dolayısıyla bu şirketler,
çalışanlarından verimlilik ve yaratıcı düşünce açısından daha yüksek
talepte bulunurlar ve bu sebeple eğitime daha fazla yatırım yaparlar.
Ulusötesi şirket, çalışanlarına bu tür eğitim faaliyetlerini kendi bünyesinde sunma imkânına sahip olmasa bile çeşitli konularla ilgili, belirli
vasıfları, davranışları ve fikirleri sunan programları satın alma yoluna
gidebilir. Bu yolla tecrübe kazanan ve bilgi edinen ulusötesi şirket personeli, bağımsız yerel şirketleri kurmak için ulusötesi firma tarafından kazandırılan yönetim ve teknik vasıflarını kullanmak amacıyla
şirketteki işlerini terk ederler. Bu bağlamda bazı ulusötesi şirketler ev
sahibi ülkede vasıflı personel yetiştirilmesine önemli katkılar yapan
ve adı konulmamış kolejler konumundadır.
Bu bağlantılar incelendiğinde, ulusötesi şirketlerin değer zinciri
boyunca yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya bağlantılar yoluyla ortaklarıyla karşılıklı ilişkilerde yoğunlaştığı ve artan şekilde değer
katan süreçlerinin belirli aşamalarında uzmanlaştığı görülmektedir.
Firmalar arası işbirliği daha karmaşık hale geldikçe, tedarikçiler ve tüketicilerle yakınlık önemli bir avantaj haline gelmektedir. Bu sebep-
172 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
le ulusötesi şirketler komşu firmalarla yoğun bağlantılara önem vermektedirler. Sonuç olarak bu şekilde uzmanlaşmış KOBİ ortakları için
yeni fırsat pencereleri açılmaktadır. Özellikle bu, ticari olmayan işletme hizmetlerinde ve sınırlı ölçek ekonomilerine sahip niş ürünlerde
geçerlidir.
Aynı zamanda küresel rekabet yoğunlaşırken ulusötesi şirketlerin
ortaklarından talepleri de yükselmekte ve çeşitlenmektedir. KOBİ ortakları ürün kalitesi, fiyat ve teslimle ilgili uluslararası standartlara yaklaşmaktadır. Eğer yerel şirketler bu standartlarda geri kalırsa, ulusötesi
şirketler genellikle tanınmış uluslararası ortaklarını, kendilerini ev sahibi ülkede takip etmeye teşvik ederler. Bunun sonucu olarak, ulusötesi kümeler ortaya çıkabilir. Bu da, yerel ekonomilerin dışlanmasına ve
ulus ötesi şirketlerle bağlantıların kurulamamasına sebep olur.
Yerel KOBİ’lerin rekabet gücü açısından bakıldığında, ulus–ötesi
şirketlerin KOBİ’lerden kaynaklanan taşma etkilerinin ve bağlantılarının zayıflığının temel sebebi, doğrudan yabancı yatırım ile ilgili iş
fırsatlarını elde etme konusunda KOBİ’lerin yetersiz kalmasıdır. Ulus–
ötesi şirketlerle KOBİ’lerin işbirliğine yönelik engeller temelde farklılık
arz etmektedir. Bu farklılıkları üç başlık altında ele almak mümkündür. Birincisi, öngörülen ortaklık türüyle ilgilidir. Buna göre tedarikçilere yönelik talepler, dağıtımcılar veya temel ortaklara yönelik taleplerle aynı değildir. İkinci olarak, ulus–ötesi şirketlerin yerel KOBİ’lerle
ortaklık arayışına niçin girdiği önemlidir. Bu sebepler yeni teknolojilere sahip olmak, uzmanlaşmanın avantajlarından yararlanmak, emek
maliyetlerini düşürmek ve hükümet bürokrasilerine erişimi kolaylaştırmaktır. Son olarak ise, endüstriyel faaliyetin özellikleri önem kazanmaktadır. Bu özellikler; teknolojik karmaşıklık, sermaye ve optimal ölçek ihtiyacıdır.
KOBİ’ler ulusötesi şirketler için tedarikçiler olarak ele alınırsa, piyasaya girişe yönelik engeller oldukça düşük seviyede kalabilir. Konfeksiyon hattı, oyuncak ve ayakkabı gibi emek yoğun ve teknolojik
olarak basit sektörlerde bu durum geçerlidir. Bu faaliyet alanlarında
düşük ücretler ve çalışma standartları, çevre maliyetlerinin dışsallaştırılması ve istikrarsız talep şartları gibi nedenler ulusötesi şirketlerin
KOBİ’leri bir tedarikçi olarak kabullenmesi için yeterli olabilir. Kalite
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 173
standartlarına uyum özellikle üretimin bir şirket veya markayla bağlantılı olduğu yerlerde gittikçe daha önemli hale gelmektedir. Tedarik
ilişkileri maliyet temelli olduğunda bile, çoğu ulusötesi şirket kalite
konusunda taviz vermeyecektir. Düşük ücret ve düşük standartlarda
taşeronlaşma küresel üretim zincirleri içerisinde ortadan kalkacaktır.
Elektronik ve otomobil gibi teknolojik olarak karmaşık faaliyetlerde
ulusötesi şirketlerin tedarikçilere yönelik talepleri özellikle yüksektir.
KOBİ ortakları ürünlerini devamlı geliştirmek için kendi Ar–Ge faaliyetlerine artan şekilde ihtiyaç duymaktadırlar250.
KOBİ’ler ulusötesi şirketlerin tüketicileri olarak kabul edilirse–
özellikle isim hakkı alan firmalar olarak–piyasaya girişe yönelik engeller nispeten düşüktür. İsim kullanma hakkının temel üstünlüklerinden biri bağımsız (franchise anlaşması yapmamış) işletmeye göre
daha az girişimcilik vasıfları gerektirmesidir. Bununla birlikte temel
yönetim vasıflarının yanı sıra müteşebbisler isim kullanma ücreti kadar saygın pazarlama merkezlerine yönelik yatırımlarla ilişkili sermaye maliyetlerini üstlenmek ve belirli kalite standartlarına razı olmak
zorundadırlar.
KOBİ’ler yatırımlarda ortak girişimci olarak kabul edilirse öncelikle zorunlu ve gönüllü ortak girişimleri birbirinden ayırt etmek gerekir. Yabancı yatırımcılar zorunlu ulusal hisse sebebiyle yerel ortak
almak zorunda kalırlarsa, yerel adaylar diğer yurt içi firmalarla rekabet etmek zorundadırlar ve piyasaya girişe yönelik engeller bu yüzden nispeten düşüktür. Ortaklık gönüllü ise, yerel KOBİ sürdürülebilir
kazan–kazan (win–win) ortaklığı için uygun muhatap ortaklar belirlemeye ve tercihe şayan sözleşmeler müzakere etmeye muktedir olmalıdır. Ayrıca KOBİ’ler minimum etkinlik standartlarına ulaşmaya
ihtiyaç duyarlar ve ortaklık için belirli varlıklara katkıda bulunurlar.
Bu varlıklar, yerel piyasa bilgisine olduğu kadar hükümet düzenlemelerine ve yerel politika tecrübesine dayalı varlıklar veya teknolojik
imkânlar olabilir.
Kamu politikası, bağlantıların ve taşma etkilerinin güçlendiril-
250
UNCTAD, Report on the Expert Meeting on Relationships Between SMEs and
TNCs to Ensure the Competitiveness of SMEs, Geneva: UNCTAD Publ., 2000, s. 13.
174 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
mesinde önemli bir unsurdur. Günümüzde doğrudan sermaye yatırımlarını (DSY) sınırlandırmaya ve yerel girdi kullanma mecburiyeti getirmeye yönelik politikalarda, teknoloji lisansı alma veya
hisse senedi alma şartı nadiren etkili olduğu konusunda görüş birliği
vardır. Yatırım politikalarının serbestleştirilmesi, teknolojik öğrenme
ve bağlantı oluşturma fırsatlarından yararlanmak için yeterli değildir. Ulusötesi şirketler ve yerel KOBİ’ler arasında bağlantıları ve taşma
etkilerini geliştirmek için politikalar üç temel konuyu içermelidir.
Bunlar; KOBİ’lerin genel performansının iyileştirilmesi, doğrudan
yabancı yatırımın çekilmesi ve ulus–ötesi şirketlerle bağlantılı yerel
KOBİ’lerin ıslah edilmesidir.
Sanayileşme sürecinde KOBİ’lerin büyük şirketlerle kurduğu bağlantılar çok yönlüdür. Büyük şirketler, endüstriyel modernleşme sürecinde ölçek yoğun faaliyetlerinde KOBİ’lere rekabet üstünlüğü sağlama eğilimindedirler. Fakat bu şirketler uzmanlaşmış KOBİ’ler için yeni
piyasalar yaratmaktadır (taşeronlar, parça tedarikçileri, isim hakkı
verdiği şirketler ve satış sonrası hizmetler vb. ). Büyük şirketler aynı
zamanda yerel KOBİ’lerin yararlandığı bazı niş piyasaları KOBİ’lere
bırakmaktadırlar. Endüstriyel örgütlenmenin yapısal değişimi geliştikçe KOBİ’ler kaçınılmaz olarak yeni roller kabul etmek zorundadır.
Sanayi ve özellikle KOBİ politikası, bu yapısal değişme ile mücadeleye yardım etmelidir ve KOBİ’lerin rekabetin yeni kurallarına ayak uydurmasını sağlamalıdır. Büyük ölçekli üretime tamamlayıcı olan ve
niş piyasalardan yararlanan faaliyetlerde küçük şirketlerin uzmanlaştığı durumda yapılacak teşvik, gelişen ve bütünleşmiş üretim sistemi olmalıdır. Esas yapılması gereken, büyük firmaların karşı karşıya
olduğu rekabet üstünlüklerine sahip olamadığı durumda KOBİ’lerden
ve mikro teşebbüslerden oluşan dinamik bir grubun tercih edilmesidir. Böyle bir tercih ise, seçici politikaları gerekli kılmaktadır. Bunlar;
KOBİ’lere yönelik yenilik politikaları, yeni faaliyete geçen firmalar için
risk sermayesi fonları, üniversite faaliyetlerinin hızlandırılmasına yönelik programlar ve KOBİ’ler ile büyük şirketler arasında bağlantı kurmaya yönelik politikalardır251.
251
UNCTAD, Enhancing the Competitiveness of SMEs…, a.g.e., s. 8.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 175
KOBİ’lerin performansını iyileştirmek ve doğrudan yabancı yatırım çekmek için gerekli olan genel politika şartlarının iyileştirilmesinin yanı sıra, ulusötesi şirket–KOBİ bağlantılarını geliştirmek ve ıslah
etmeye ve ulusötesi şirketlerden teknik bilgi (know–how) transferini
KOBİ’ler arasında hızlandırmaya yönelik politikalar tavsiye edilmektedir. Bu politikalar, tedarik gelişimi, tüketicilerle ileriye entegrasyonun
geliştirilmesi, teknolojik işbirliğinin teşvik edilmesi ve ulus–ötesi şirketlerden KOBİ’lere teknik bilgi transferini geliştirmeye yönelik destek tedbirlerini içermektedir.
f. Tedarikçi Gelişimi
Ulusötesi şirketlere yönelik tedarikçilerin gelişmesine ilişkin programlar, dört önemli tecrübenin altını çizmektedir. Tedarikçi politikaları:
• Yurt içi girdi kullanma şartları dayatmak, piyasa tahsis politikalarından çok yerel tedarik temelini desteklemeye yönelik gönüllü
tedbirler üzerinde yoğunlaşmalıdır,
• Öngörülen firma içi işbölümü ile ilgili orta veya uzun dönem bir
vizyona dayanmalı, hedefler ve hedef grupları açıkça belirlenmelidir. Politika yapıcıları sürdürülebilir rekabet gücü için teşvik edici
olan tedarik ilişkilerinin türleri konusunda fikir sahibi olmalıdır,
• Büyük şirketlerin tedarik geliştirme programlarına dâhil olmasını
ve buna önem vermesini başlangıçta temin edebilmelidir,
• Uyumlu, iyi koordine edilmiş ve şeffaf olmak. Uzman birimlerle
birlikte çalışan tedarikçi geliştirmeye yönelik öncü bir birim oluşturulmalıdır.
Tedarikçi geliştirmeye yönelik politikalar arasında ulusötesi şirketlerin talebiyle KOBİ’lerin arzını uyumlaştırmaya yönelik kurumlar kadar, arz malları ve hizmetleri konusunda ortaya çıkacak fırsatlar hakkında da KOBİ’lerin bilgilendirilmesi özellikle önemlidir. Kurumların
uyumlaştırılması, tedarik fuarları ve sergileri kadar taşeron değişim
programlarını da kapsamaktadır. Bu araçlar, tedarikçiler ve tüketiciler arasında ilk sözleşmenin yapılması için yardımcı rolü oynamaktadır. Bununla birlikte uyumlaştırma genellikle nihai işbirliği için yeterli değildir. Çünkü katılımcı tedarikçiler, tüketiciler tarafından gerekli
görülen tüm standartları karşılamaz. Bazı ülkeler, tedarik ilişkileri ve
176 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
teknoloji transferinde yoğunlaşmaya yönelik ekonomik teşvikler sunmaktadır. Bu teşvikler, tüketicilere veya tedarikçilere yarar sağlayabilir. Potansiyel tüketiciler gerçekten yerel tedarikçilerle ilgilenirse, KOBİ
adaylarının rekabet gücü düşük değilse ve tedarik ilişkileri bu teşvikler olmaksızın gelişmezse, bu tür teşvikler maliyetli ve anlamlıdır.
g. Tüketicilerle İleriye Entegrasyon
Çoğu durumda isim hakkı alan firmalar, müteşebbislik gücünü geliştiremez ve hükümet desteğine ihtiyaç duymaz. Bazı ülkelerde özel
sektör kuruluşları, topluma hizmet sağlayan mevcut kuruluşlarla
isim hakkı sözleşmesi yapar. Hatta bazı danışmanlık firmaları bu işlemlerde uzmanlaşmıştır. Bununla birlikte bazı ülkeler ve uluslararası örgütler, gelişen KOBİ’lere yönelik bir araç olarak isim hakkı sözleşmesini teşvik etmeye yönelik programlar benimsemiştir.
3.Ulusötesi Firmalardan KOBİ’lere Yönelik Taşma Etkilerini
Teşvik Eden Diğer Politikalar
Özel sektör firmaları, temel yetkinliklerinin bir parçası olan değerli bilgilerin sızmasından kaçınma konusunda çok dikkatli olmalarına
rağmen bu, endüstriyel örgütlenmenin evrensel prensipleriyle ilgili teknik bilgi konusunda geçerli değildir. Çoğu ulusötesi şirket, insan
kaynakları yönetimi, kalite yönetimi, istatistik süreç kontrolü, fabrika
planı ve lojistik gibi alanlarda yerel şirketlerin önündedirler. Bu bilgi,
temel yetkinliklerin belirli bir grubunun parçası sayılmadığı gibi, ulusötesi şirketler bunu paylaşma konusunda oldukça istekli de olabilirler. Yerel iş topluluğu arasında bu tür bilgilerin yayılması iyi şirket vatandaşları olarak kendilerinin imajını geliştirmeye yardım ettiği için,
ulusötesi firmaya faydalı olabilir252.
Ulusötesi şirket–KOBİ bağlantıları konusundaki başarılı örnekler
(elektronik, otomobil ve tekstil sektörleri), gelişen ülkeler tarafından
izlenecek stratejiler konusunda önemli dersler ihtiva etmektedir. Gelişen ülkelerde elektronik donanım sanayi en dinamik sektörlerden
252
Altenburg ve Eckhardt, a.g.e., s. III.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 177
biridir ve bu sektörde taşma etkilerinin çok büyük olması beklenmektedir. Güney Doğu ve Doğu Asya ülkelerinde yatırım, katma değer, sanayi üretimi, ihracat ve istihdam açısından elektronik üretimi, öncü
bir sanayi sektörüdür. Bu sektörde büyük ölçüde ulus–ötesi şirketler
hâkimdir. Son zamanlarda Asya dışındaki gelişen ülkeler (Meksika,
Kosta Rika ve Macaristan gibi) tercihli elektronik yatırım alanlarında
önem kazanmıştır. İlk yıllarda basit montaj, test ve paketleme işlemleri gelişen ülkelere transfer edilmiştir. Bugün için, ulusötesi elektronik şirketleri artan şekilde ürünlerinin tasarımı ve pazarlanmasında
yoğunlaşmaktadır. Bu yüzden tüm imalat süreci taşeronlaştırılmaktadır. Bu durum, standart montaj ürünlerinde uzman olan taşeronlar
için yeni fırsat pencereleri açmaktadır.
Ulusötesi şirketlerin öncü olduğu elektronik üretiminde üç bölge ele alınabilir. Bunlar; Guadalajara–Meksika (ulusötesi şirketlerin
en yeni yoğunlaştığı ve yerel şirketlere desteğin görülmediği yerdir),
Penang–Malezya (yerel tedarikçi ve vasıf gelişiminde önemli bir dinamizm gösteren eski bir üretim yeridir fakat halen yenilikçi görünümden uzaktır) ve son olarak Singapur’dur (basit montaj hattı modelini
KOBİ’lere yan ürünler üreten dinamik bir yapıya dönüştürmüştür).
Bu üç bölgedeki sanayi kümelerinin performansları farklı şekilde gerçekleşmiştir. İlk ulusötesi şirket yatırımları ile tedarikçi gelişiminin
yükselişi arasında zaman yönünden gecikme görülmektedir. Singapur ve Penang’da yerel tedarikçiler elektronikte ilk büyük doğrudan
yabancı yatırım akımlarından 10–20 yıl sonra gelişmeye başlamıştır.
Singapur ise elektronik sektörü henüz gelişirken bu sanayiye dâhil olmuş ve yoğunlaşmış uluslararası rekabet ile karşılaşmadan yerel tedarikçiler gelişme imkânı bulmuştur.
Otomobil sektöründeki KOBİ ve ulusötesi şirket bağlantıları ile ilgili başarılı örneklere bakıldığında öncelikle, 1990’ların ortasında birçok
gelişen ülkenin ulusal otomobil politikasını geliştirmeye yönelik korumacı politikaları sürdürdüğü ve bu ülkelerin ithalat üzerine yüksek tarifeler koyduğu ve bunun da yurt içi piyasalara hitap etmek isteyen yabancı otomobil üreticilerini yerel montaj hattı fabrikaları kurmaya yönelttiği
görülmektedir. İthal ikame politikaları, ticareti ve rekabeti sınırlandırdığında yeni gelişen otomobil sanayileri dünyadaki rakiplerine göre daha
178 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
verimsiz olmuştur. Küreselleşmeye paralel olarak otomobil üretiminin
serbestleştirilmesi önemli sonuçlar doğuran bir gelişmedir. Yerli otomobil üretimini sürdürmeye çalışan ülkeler, büyük yabancı otomobil şirketlerine ürünlerinin çoğunu satmadıkça bunu sürdürmeleri mümkün
olmayacaktır. Otomobil piyasasına ulus–ötesi şirketlerin hâkim olduğu
durumda ise, bu şirketler yurt içi üretimden uzaklaşacaklardır.
Montaj fabrikalarının modernizasyonu ve bunların küresel ve
bölgesel işbölümü doğrultusunda yeniden yönlendirilmesi nedeniyle, ulusötesi şirketler tedarik ağlarını modernize etmeye gerek duyarlar. Otomobil üreticileri kendi politikalarını başka piyasalarda sürdürmek için, o ülkelerdeki yerleşik tedarikçileri teşvik etmektedir. Bu
süreçte, etkin olmayan birçok yerel tedarikçi üretimini durdurmakta
veya dışlanmaktadır. Sonuç olarak gelişen ülkelerde liberalleşme sanayi kümelerinin belirli bir türüne yol açmaktadır ki bu kümelerin
oluşmasında ulusötesi otomobil firmaları ve onların öncü dış tedarikçileri belirleyicidir. KOBİ’lerin otomobil parçaları üretimiyle ne ölçüde bütünleşebilecekleri, ulusal sanayinin rekabet gücüne ve destek programlarının mevcudiyetine bağlıdır.
KOBİ’ler ile ulus ötesi–şirket bağlantıları bir diğer örneği oluşturmaktadır. Tekstil sadece, sanayileşmenin ilk dönemleri boyunca en
önemli sanayi kollarından ve gelişen ülkelerde ihracat gelirlerinin
kaynaklarından birisi olmayıp ayrıca büyük ve küçük firmalar arasında taşeron düzenlemelerinin yapıldığı bir sanayi koludur. Bu sektörde
montaj faaliyetlerine yerli KOBİ’lerin girmesine yönelik engeller azdır.
Montajın otomasyonu çok zordur ve bu sebeple oldukça emek yoğundur. Emek yoğunluğundan dolayı tekstil üretiminde katma değerin %
80’i montajdır. Bu sürecin düşük maliyetli ülkelere taşeron şeklinde
kaydırılmasına yönelik güçlü bir teşvik vardır (yüksek ücretli ülkeden
düşük ücretli ülkeye). Dolayısıyla tekstil üretimin taşeronlaştırılmasında emek maliyetlerinin düşüklüğü önemli rol oynamaktadır. Bazı
durumlarda tüketiciler talep dalgalanmasının üstesinden gelmek için
diğer firmalarla sözleşme yapmaktadırlar. Tekstil zinciri, bu sebeple
elektronik donanım ve otomobil endüstrilerinden oldukça farklıdır.
Yeni giysi üreticileri için piyasaya giriş engelleri düşük olduğu gibi rekabet şiddetli ve kâr marjları oldukça düşüktür. Bunun aksine, yüksek
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 179
rantlar pazarlamacılar tarafından elde edilmektedir. Tekstil şirketlerinin kârlılığı büyük ölçüde iki faktöre bağlıdır. Bunlar; olumlu ürün
imajı oluşturarak marka rantı yaratmak ve etkin tedarik zincirini yönetme gücüdür. Dolayısıyla, bu sektördeki çoğu ulus–ötesi şirket, küresel marka oluşturmaya önem vermekte ve toptan dağıtımı geliştirmektedir. Ayrıca, bu şirketler tekstil montajını bağımsız şirketlere
devretmektedir. Günümüzde uluslararası toptancılar ve pazarlamacılar artan şekilde tepeden tırnağa tedarikçilerle çalışmaktadır. Bu eğilim, yerel KOBİ tedarikçilerinin geliştirilmesine yönelik önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu süreç, fiyat, kalite ve ihracat bakımından yabancı
alıcıların tercihlerini, uluslararası yerel müteşebbislerin öğrenmesine
imkân vermektedir. Bu eğilim ayrıca, ana üreticilerin güvenilir yerel
tedarik kaynaklarının gelişmesini umduklarından, yerel ekonomide
geriye bağlantılar yaratır. Bu da yerel ekonominin gelişmesi için yaratılan bir fırsatı ifade etmektedir253.
C. Uluslararasılaşma ve Dilimlenmiş (NİŞ) Piyasalar
Firmaların uluslararasılaşma süreçleriyle ilgili literatür, büyük firmaların davranışlarının gözlemlenmesine dayandırılmıştır. Buna karşılık KOBİ’ler büyük firmaların davranışını ve büyüme yolunu takip
etmeye veya bu alanda başarısız olmaya tahsis edilmiş adım adım gelişme gösteren türler olarak tasvir edilmiştir. Son otuz yılda büyük
firmalar, ürünleri, üretim teçhizatını, yarı mamulleri, hizmetleri ve
sermayeyi satın almak kadar üretimi ve satışları etkilemiş olan uluslararasılaşmayı zorlamışlardır. Önemli tabii engellerle (talebin yapısı,
dağıtım sistemleri vb. ) ve suni engellerle (gümrük vergileri, kotalar
ve teknik düzenlemeler) halen parçalanmış bulunan dünya piyasalarında çokuluslu firma modeli, çeşitli ülkelerde ticari ve verimli şubeler oluşturularak ve yerel birimlere ürünleri alıştırma politikaları yoluyla farklılaştırmaya ve piyasa gecikmesine dayandırılmıştır. Aynı
zamanda çokuluslu şirket küresel yapıda elde edilmiş olan faaliyetlerin merkezileşme imkânından tam olarak yararlanmıştır. 1980’lerin ikinci yarısında çok sayıda sektör çoğu doğal ve yapay engellerin
253
Altenburg ve Eckhardt, a.g.e., s. 9.
180 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
kademeli parçalanmasını görmüştür. Büyük firmalara, çok geniş
fonksiyonlara ulaşmaya yönelik küresel bir örgüt şeklinde genişleme
imkânı veren piyasadaki gecikmelerin önemli ölçüde ortadan kaldırılması da bu sürecin bir sonucudur. Küçük ölçekli firmalar esas olarak
ihracata dayalı yaklaşımın bir sonucu, 1990’larda dış piyasalarda güçlü şekilde var olma ve rekabetçi üstünlüğe sahip olma durumunun
özelliğini korumuştur. Uluslararasılaşma süreci genellikle asimetrik
olarak nitelendirilmiştir. Çünkü ticari fonksiyon yerine getirmek için
güçlü bir uluslararası bağlılıkla birlikte geri kalan faaliyetlerin bir yurtiçi örgütünün bulunmasını gerektirir. Bu asimetrik görüş genellikle bu uluslararası stratejinin eksik olduğu inancına yol açmıştır. Asimetri zımnen–finansal, idari ve örgütsel kısıtlamaların varlığına bağlı
olarak–büyük firma modeli tarafından temsil edilen en iyi yola göre
küçük firmaların, yaptığı tercihlerin optimalin altında kaldığı inancını ifade etmektedir. Uluslararası literatür gerçekte eşitlik ifade etmeyen anlaşmalardan ortak yatırımlara ve doğrudan yabancı yatırıma
kadar firmanın ölçeğindeki paralel bir büyümenin eşlik ettiği daha
yoğun uluslararasılaşma biçimlerinde ilk adımı küçük ihracatçı firmanın temsil ettiği düşüncesine dayanan görüşü esas almıştır. Uluslararasılaşmanın geleneksel görüşünü vurgulayan klasik büyüme paradigması, küçük firmayı şirket örgütünün geçici bir modeli olarak
değerlendirilmektedir.
Kara Avrupası’nda özellikle İtalya’da büyük ölçekli firmaya alternatif olarak ekonomik alanın aracısı olarak küçük firma görüşü geliştirilmiştir. Büyük firma, stratejik ve örgütsel esneklikle birlikte girişimciliğe olan eğilimi ve bağlılığının bir sonucu olarak; sahip olduğu
üstünlüklerden en iyi şekilde yararlanabilmesini mümkün kılan, zamanın akışına bağlı olarak kendi orijinal yapısında barındırdığı bir
güce sahiptir. Uluslararası literatür bu konuya artan bir ilgi göstermiş,
sanayi bölgeleri örneğinde olduğu gibi, bu işletmelerin uluslararası rekabet gücünü arttıran orijinal yaklaşımlar geliştirme gücünü ortaya
koymaya çalışmıştır. Bu çerçevede bazı çalışmalar, ölçek olarak küçük
olmasına rağmen küresel seviyede piyasanın bir bölümünde lider olarak ortaya çıkan yükselen niş firmalar örneğine ayrılmıştır. Bu firmalar küçük firmaların uluslararası büyüme trendleriyle ilgili gelişme
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 181
evrelerini ele alan teorilere bir meydan okumayı (reddiyeyi) temsil
etmektedir254. Küreselleşmeyle birlikte bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, KOBİ’lerin güçlenmesinde dikkate alınacak yeni tercihler olarak ortaya çıkmaktadır. Küçük bir şirket dünyanın farklı kısımlarında niş (dilimli) piyasalara hitap edebilir. Bu küçük işletmeler
bilgi ve iletişim teknolojileri yoluyla faaliyetlerini birbirine bağlayabilir. Küçük ölçeğin esnekliğinin sağladığı üstün yönler ile ticari ortakların ağ bağlantılarından doğan ölçek ekonomilerinin bir araya getirilmesi, bu sürecin en önemli özelliğidir. KOBİ’lerin bu ağ bağlantılarını
gerçekleştirmesi, bu işletmenin birçok fonksiyonunun taşeronlaştırılmasına ve iş alanlarında daha etkin faaliyet göstermesine imkân vermektedir. Ağ bağlantıları ve kümelenmeye yönelik imkânlar birçok
sektörde görülmekte ve KOBİ’ler için niş piyasaların geliştirilmesi yoluyla yeni fırsatlar sunmaktadır255.
Küçük firmaların rekabetçi üstünlüğe sahip olmasının geleneksel
yolu, bazı piyasalarda veya faaliyet alanlarında, bilgi ekonomisinde veya
daha geleneksel sanayilerde ve hizmetlerde uzmanlaşma stratejisinin
sürdürülmesidir. Bununla birlikte, geleneksel uzmanlaşmış ve dilimli (niş) faaliyetler, küçük ölçekli firmaların belirli bir üretim düzeyinden
sonra nadiren bu tür işletmelerin büyümesine müsaade eder. Bu, küçük
firmaların gelişmesinde, yeni piyasalar yaratma kapasitesine dayanan
dilimli (niş) faaliyetleri sürdürmelerinin önemli olduğunu göstermektedir. Bu faaliyetler yelpazesi ileri teknoloji (işlemci bilgisayarlar, uydu alıcılar, vb. ) den hizmetlere (danışmanlık, hukuki danışmaya), sanayiye (belirli sanayiler için teçhizat) ve tarıma kadar yayılmaktadır256.
Almanya’daki KOBİ sektörü, dilimli (niş) piyasaların gelişimi bakımından iyi bir örnek teşkil etmektedir. Coğrafi farklılaşma ile ürün
uzmanlığının birleştirildiği bu ülkede, büyük işletmeler genellikle
254
255
256
Antonella Zucchella, “The Internationalisation of SMEs: Alternative Hyphotheses and Emprical Survey”, (der.) J. H. Taggart, Multinationals in a New Era: International Strategy
and Management, Gordons Ville, VA: Pallgrave Macmillan Press, 2001, s. 49.
Napier, Serger ve Hansson, a.g.e., s. 53.
G. Walter, Fostering the Development of Innovative SMEs, EU–RECEP–BCEOM,
Moscow, 2005, s. 17.
182 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
kendi risk stratejilerini daha iyi dengelemek için ürün farklılaştırılmasını teşvik ederken; küçük ölçekli işletmeler ise ürün farklılaştırma
kapasitesine sahip olmadıklarından bu stratejiden uzak kalmakla birlikte verimlilik seviyelerini yükseltmek ve ölçek ekonomilerine ulaşmak için küresel piyasalarda genişlemeye büyük önem vermektedirler. Küçük ölçekli işletmelerin yurtdışında yatırım yapmaya teşvik
edilmesi, ölçekleri yurtiçi piyasalar için ancak yeterli olmaları ile çelişkili bir durum ortaya çıkarmaktadır. Böyle bir durumda, küçük ölçekli
işletmelerin yurtdışı piyasalara açılmasını mümkün kılan başarılı yol,
dilimli (niş) stratejisini benimsemektir. Almanya’da ‘Mittelstand’ olarak adlandırılan küçük ve orta ölçekli işletmelerin dilimli piyasalardan
yararlanma konusunda elde ettiği başarı da, önemli bir örnek teşkil
etmektedir. Bu tür işletmelerin çoğu (Krones, Körber/Hauni, Weinig,
Webasto ve Terta Werke), kamu işletmesi olarak bilinmemektedir. Bu
işletmelerin sahip olduğu küresel piyasa payı, dev Alman şirketlerinin
payını aşmaktadır. Ürettikleri uzmanlaşmış ürünler açısından Mittelstand şirketleri, küresel piyasa payının % 70 ile % 90’ına sahiptirler ve Almanya ticaret fazlasının meydana gelmesinde en önemli rolü
oynamaktadırlar257.
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin dilimli (niş) piyasalarda sağladığı başarı konusunda en iyi örneklerden biri de, Japon şirketi “Harada
Industry”dir. Radyo anteni ve otomobil ve cep telefonları için benzer
küçük elektronik parçaların üretiminde uzmanlaşan şirket, devamlı niş ürünleri geliştirerek, kalite kontrolü yaparak ve dünya çapında
saldırgan satış faaliyetlerine girişerek dünya çapında bir şirket haline
gelmiştir. 1957 yılından itibaren Japon otomobil üreticilerinin şirketin
radyo antenlerini kabul etmesiyle işe başlayan şirket, daha sonra kişisel radyolar ve cep telefonlarının antenlerinin üretimine geçerek üretim ağını genişletmiştir. Bugün Harada, dünyadaki tüm otomobil antenlerinin 1/3’den fazlasını (Japonya’da % 50’den fazlası, ABD’de % 25,
Avrupa’da % 10) üretmektedir. Şirket piyasadaki bu üstün konumunu,
dünyadaki önemli bütün otomobil üreticileri ve diğer elektronik firmaları ile uzun vadeli tedarik anlaşmaları yaparak elde etmiştir. Şir257
OECD, Enhancing the Competitiveness of SMEs…, a.g.e., s. 13.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 183
ketin tedarik anlaşmaları yaptığı büyük otomobil şirketleri arasında
Japonya’da Toyota, Honda, Nissan, Mazda ve Mitsubishi; ABD’de General Motors, Ford ve Chrysler; Avrupa’da ise Jaguar ve Volvo bulunmaktadır. Elektronik şirketi olarak da ABD’de Motorola ve Japonya’da
Sony, Fujitsu ve Matsushita bulunmaktadır258.
Son otuz yılda sayısı hızla artan KOBİ’ler için dünya piyasalarının gelişme evreleriyle ilgili yaklaşım zımni ve açık olarak benimsenmiştir. Bu tür işletmeler yurtiçi piyasalarda satışlarını yoğunlaştırma
suretiyle işe başlamakta ve daha sonra tekâmül ederek dış piyasaların sunduğu fırsatlardan yararlanmaktadırlar. Bu işletmelerin coğrafi
alanı, piyasaya girmek için engelleri azaltmak ve hem teknik ve hem
de kültürel yapının işlem maliyetlerini düşürmek amacıyla yakın piyasalarla sınırlıdır. Diğer firmalar ise tamamen farklı bir yaklaşımı benimsemiştir. Bu tür firmaların coğrafi alanı geniştir ve ihracat/satışlar oranı yüksektir. Fakat bu durum kademeli büyümenin ve yurtiçi
piyasada uzun bir tarihi geçmişe sahip olmanın bir sonucu değildir.
Bu firmalarda küresel itici güç, iş tasavvuru ve rekabet durumları için
küçük bir role sahip olan yurtiçi piyasa ile birlikte harekete geçer. Bu
çerçevede küçük firmaların davranışını açıklamaya yönelik iki temel
strateji bulunmaktadır.
a. Bunlardan ilki uluslararası öğrenmenin kademeli ve birbirini izleyen bir süreç ile birlikte firmaların kültürel ve coğrafi açıdan en yakın olanlarında faaliyetlerini genişletmesine yol açan yakınlık yaklaşımıdır.
b. İkincisi ise küresel yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre firma yatay
olarak dünya piyasasını bölümlere ayırmakta, tek bir varlık olarak görülmekte sınırlı bir alıcılar gurubunu hedeflemekte aynı türden ürün
ve hizmetlerin arzına (küresel niş stratejisi) göre yerleşim yerini seçmekte birbirini izleyen uluslararasılaşma sürecini benimsemektedir.
Birinci yaklaşım çerçevesinde firmalar fiziki yakınlığa göre piyasaları seçerler. Bu piyasalar kültürel olarak yakındır ve bir ürünün sadece sınırlı yerel adaptasyonlarını mümkün kılmaktadırlar. Bu stratejik
tercih kendi ülkesinde kalan firmanın örgütsel merkezini gören ih258
Sakai, a.g.e., s. 16.
184 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
racat stratejisi ile uyumludur. Günümüzde birçok malın üretiminde
emek maliyetlerini kontrol etme ihtiyacı artan şekilde üretimin yer
değiştirmesine yol açmaktadır. Üretimin ülkeler ve bölgeler arasındaki dağılımı açısından yerel ortaklarla yapılan işbirliği anlaşmaları dış
piyasaların belirli yönlerinin daha iyi öğrenilmesine imkân vermektedir. Kendi birimleri (üretim yerleri, satış ağları) ve diğer firmalarla
ortaklık sistemleri yoluyla uluslararası tedarik merkezini ve satış süreçlerini örgütleyerek küçük uluslararası firmanın yeni bir modelini geliştirmek mümkündür. Küresel yaklaşımda firma, fiziki uzaklık
probleminin ve dünya piyasasının orijinal görüşü yoluyla dış piyasaların farklılaşmasıyla ilgili zorluğun üstesinden gelebilir. Bu, alternatif bir yaklaşımı temsil etmektedir. Çünkü bu görüş, dünya piyasasının yatay olarak bölümlenmesini gerçekleştirmeyi, dünyanın farklı
her yerinde ortaya çıkan belirli ihtiyaçları tatmin etmeyi istemektedir. Dolayısıyla, potansiyel tüketiciler grubunun belirlenmesine yönelik oldukça yaratıcı bir sürece yol açtığı için bu yaklaşım, orijinal yaklaşım olarak adlandırılmaktadır. Bir firmanın arzının benzersiz oluşu
ana ülkedeki firmaların ihracat yapma kararı ile uyumludur ve üretimin alansal değişimiyle sınırlıdır. Çünkü ürünün temelinde yatan
özel teknik bilgi firmanın örgütsel ve üretimle ilgili merkezleri arasında bir çakışmaya yol açar. Bu noktada kendi dilimli (niş) piyasalarında
dünya lideri olan birçok küçük İtalyan firmasının başarısı ve rekabetçi üstünlüğünün firmaya ve yerel sisteme özgü faktörlerin bir sonucu
olmasına bağlanmaktadır259. Arzın benzersiz oluşu, rekabet stratejisini fiyat dışı unsurlara kaydırmakta ve bu da ulaştırma maliyetlerini
azaltmak için satış piyasalarında olduğu kadar, düşük emek maliyetli
ülkelerde üretmeye karar vermeyi gereksiz hale getirmektedir. Dünya piyasaları vizyonunda yaratıcılık ve arzın benzersiz oluşu bir firma
için (özellikle küçük firma) arzu edilen rekabetçi ortamın yatılmasını
mümkün kılmaktadır. Bu ise üç sebepten ileri gelmektedir:
a. Birincisi; oluşturulan dilimli piyasanın kontrolü ve bilgi anlamında uluslararası piyasaların karmaşıklık derecesinde ciddi bir
azalış söz konusudur.
259
Zucchella, a.g.e., s. 50.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 185
b. İkincisi; rekabet ortamındaki karmaşıklık derecesinin azalmasıdır. Rekabetçi ortam, küçük bir firmanın piyasa lideri olmayı
arzu ettiği çok sayıda fiili ve potansiyel rakibin bulunması anlamında olduğu kadar; oldukça sınırlanmış ve fiyat dışı anlayışın
hâkim olduğu bir çerçevenin belirlenmesi anlamındadır.
c. Üçüncüsü ise örgütsel karmaşıklığın derecesindeki azalmadır.
Çünkü merkezi örgütsel yapı aracılığıyla firma küresel ölçekte
faaliyet gösterir. Bütün bunların ışığında küresel dilimli (niş) firma, şirket ölçeği fikrini yeniden düşünmemizi sağlayan stratejik bir modeldir. Bu özelliğe sahip firma aynı zamanda geleneksel küçük firma düşüncesinin ötesine geçmekte ve uluslararası
piyasalarda genişleme yollarını göstermektedir.
Değeri esas alan yaklaşıma göre KOBİ’ler farklılaşmış bireysel tercihlerin tatminine yönelmektedir ve bu da merkezi olmayan küçük
piyasa dilimlerine yol açmaktadır. Piyasalarda büyük firmalarda rekabet edebilmek için küçük firmalara kaynaklarını etkin şekilde tahsisi
etmek zorundadır. Çok hızlı teknolojik değişime ve mal ve hizmetlere yönelik esnek talep şartları altında firmalar, şirketin bölümlerine
tahsis ettikleri kaynakları niş piyasalardaki talebin artışına göre ayarlamalıdır. Şirketlerin rekabet gücünün ön şartları; dinamik emek vasıf gelişimi, risk yönelişli sermaye, piyasa şeffaflığı ve girişimcilik ve
stratejik yönetim ile ilgilidir260. KOBİ’lerin piyasalarda gösterdiği faaliyetlere büyük firmaların tepkisi KOBİ’ler açısından izlenecek üç
farklı stratejiye işaret etmektedir. Bu stratejilerin ilki farklılaştırılmış
ürünleri sunarak piyasadaki açığı doldurmayı hedefleyen dilimli (niş)
stratejisidir. İkincisi aynı ürünleri, sunarak, büyük rakiplerin piyasayı
geliştirme çabalarından yararlanmayı öngören serbest yarış stratejisidir. Üçüncüsü ise rakip büyük firmalar üzerinde rekabetçi üstünlük
sağlamak için stratejik birleşmelere gitmektir.
Niş stratejisi küçük işletme literatüründe üzerinde en fazla durulan konulardan biridir. Niş stratejisi izlendiğinde KOBİ’ler karşı karşıya
260
Karl Heinz Shmidt, “Value Creation by Allocation of Resources in SMEs Under Different
Conditions of Economic Development”, International Journal of Enterpreneurship and
Small Business, Vol.: 2, No: 4, s. 304.
186 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
kaldıkları kaynak yetersizliğini dikkate alarak rakipleri olan büyük şirketlerle doğrudan rekabet etmekten kaçınmayı tercih ederler. Bu aynı
zamanda denizaşırı piyasalara açılarak veya kaynak yetersizliği bulunmayan rakiplerin ihmal ettiği piyasa dilimleri üzerinde yoğunlaşarak başarılabilecek bir hedeftir. Bu tercihler iki önemli konuyu gündeme getirmektedir. Birincisi niçin rakip büyük işletmeler KOBİ’lerin
hedef aldığı dilimli piyasaları ihmal ederler? Özellikle bu dilimli piyasalar KOBİ’ler tarafından sunulan mal ve hizmetlerin kârlılığı yüksek
olduğunda. Böyle bir durumda büyük firmaların davranışı, birçok şirket tarafından niş piyasa çok kârlı bir tercih olarak uzun süre kabul
edildiğinde normal gözükmemektedir. İkincisi ise küçük firmaların
büyük firmalarla doğrudan rekabetten kaçınması tercihidir. Bu ise küçük firmaların piyasaya girmesine büyük firmaların saldırgan şekilde
tepkide bulunacağını zımni olarak varsaymaktadır.
Büyük firmaların dilimli piyasayı ihmal etmesinin sebeplerinden
birisi etkin olmayan uygulamalara takılıp kalması ve dolayısıyla dilimli piyasanın taleplerine uyum sağlayamamasıdır. Bu tür durumlarda
KOBİ’ler üretim esnekliğini sağlama gücüne ve arzusuna sahip olduklarından ve yerel talep özelliklerini karşılayacak şekilde kurulduklarından üstündürler. Ancak dilimli piyasaların küçük firmalara hitap
etmesi büyük firmaların bu piyasaları daima KOBİ’lere bırakacakları anlamına gelmemektedir. Büyük firmalar, potansiyel güçleri oluştuğunda bu tür dilimli piyasalara girmeyi öğrenmeleri kaçınılmazdır. Bununla birlikte büyük firmalar KOBİ’ler tarafından doldurulan
dilimli piyasaları ihmal etmeye yönelik rasyonel kararlar alabilir ve
KOBİ’lerin bu piyasalara girmelerine göz yumabilir. Böyle bir kararın
alınmasıyla büyük firmalarla doğrudan rekabet etmeyi KOBİ’ler arzu
etmediği gibi büyük firmalarda KOBİ’lerle rekabetin sadece dilimli piyasalarda değil bütün piyasalarda fiyatları düşüreceğini bilirler. Fiyatların düşmesi ise bütün piyasalardaki büyük firmalar için kar marjlarını azaltacak ve dolayısıyla büyük firmaların kayıpları “yaşa ve yaşat”
anlayışını tercih etmelerine yol açacak kadar büyük olacaktır. Niş piyasalarda başarılı olmak için KOBİ’ler toplam olarak farklılaşmış firmalar yerine büyük rakip şirketlerinin ikame edebileceği ürünleri arz
etmelidir. KOBİ’lerin ürünleri rakipleri olan büyük firmalar tarafınKÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 187
dan ne kadar ikame edilebilirse büyük firmalar için azalan kar marjları sebebiyle kayıpları daha büyük olur. İkamenin sınırında KOBİ’ler
rakipleri olan büyük şirketlerin benzer ürünlerini arz edebilir ve dolayısıyla büyük şirketlerin piyasa geliştirme ve pazarlamasından yararlanabilirler. Büyük şirketlerin küçük firmalara müsamaha göstermesi
büyük işletmelerin bazı piyasa paylarını kaybetmelerine yol açmakla
birlikte KOBİ’lerin piyasaya girişine karşı aktif olarak mücadele etmeye göre daha az maliyetlidir. Büyük ölçekli işletmeler çok yüksek maliyet oluşturmasına rağmen, KOBİ’lerin piyasaya girişine savaş açması
bazı durumlarda büyük firmalar için tercih edilebilir. Büyük firmalar,
geniş finansal kaynaklar kullanarak KOBİ’leri kendi piyasalarından
uzaklaştırmakta başarılı olacaklarına inanırlarsa böyle maliyetli kararları alabilirler261.
II. ULUSLARASILAŞMA SÜRECİNDE DOĞRUDAN
YABANCI YATIRIMLAR (DYY) ve KOBİ’LER
Gelişen ülkelerin tümü uluslararası sermaye akımlarından eşit olarak yararlanmamaktadır. Gelişen ülke firmalarının doğrudan yabancı yatırım akımları bakımından iki önemli dalgadan bahsedilmektedir262 . Birinci dalga olarak kabul edilen 1960 ve 1970’lerde Asya ve
Latin Amerika kökenli firmaların yatırımları, temelde gelişen ülkelere ve çoğu kez de komşu ülkeler yönelmiştir. Gelişen ülkelerin DYY’da
ikinci dalga ise; Hong Kong, Tayvan, Singapur ve Kore firmalarının
yatırımlarının artmasıyla başlamıştır. Aynı dönemde, Latin Amerika ve Hindistan firmalarının yatırımları zayıflamıştır. Bu ikinci dalga döneminde, gelişen ülkelerden kaynaklanan DYY’ın niteliklerinde
önemli değişiklikler meydana gelmiştir. DYY ile ilgili bu ikinci dalga;
piyasaların serbestleşmesi, ekonomik küreselleşme ve çarpıcı gelişmelerin bir sonucu olmuştur. Bu ikinci dalgaya öncülük eden ülkeler hızlı
261
262
Khai S. Lee, Guan H. Lim ve Soo J. Tan, “Dealing with Resource Disadvatages: Generic Strategies for SMEs”, Small Business Economics, Vol.: 12, 1999, s. 299–301.
J. H. Dunning, R. van Hossel ve R. Narula, Explaining the ‘New’ Wave of Outward FDI
from Developing Countries: The Case of Taiwan and Korea, Research Memoranda
009, Maastricht Economic Research Institute on Innovation and Technology, 1996, s. 12.
188 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ekonomik büyüme, yeniden yapılanma ve kalkınma açısından yeni
bir kalkınma yolu meydana getirmiştir. 1990’ların başından itibaren
ise, dışarıya yönelen DYY’ın bir kaynağı olarak yeni gelişen ülkeler ortaya çıkmıştır. Bu ülkeler; Arjantin, Brezilya, Şili ve Meksika vb. Latin
Amerika ülkelerinin yanı sıra Çin, Hindistan ve G. Afrika’dır. Bu gelişen ülkeler arasında Çin, çok kısa bir zamanda önemli miktarda dışarıya yatırım yapan ülke olarak ön plana çıkmıştır. Artan küresel rekabetle birlikte, şirketlerin rekabet gücünü sürdürmede ve artırmada
yabancı piyasalara yatırım yapmak zorunlu hale gelmektedir. Ülke dışına yatırım yapmak gelişen ülke firmaları için yeni kaynaklara ulaşma imkânı verdiği kadar bu yatırımlar birçok teşebbüsün stratejisinin
önemli bir unsuru haline gelmiştir. Yatırımları çeken gelişen ülkeler
için bu, yeni sermaye kaynağı anlamına gelmekte ve gelişmiş teknoloji ve beşeri sermaye vasıflarına erişimi ifade etmektedir. Genel olarak
yatırım alan gelişen ülkelerde DYY’ın olumlu ve olumsuz etkilerinin
dışında, gelişen ülke firmalarının büyümesi ve artan faaliyetleri, gelişen ülkeler arasında güçlü ekonomik ilişkilerin artmasını beraberinde
getirmektedir. Gelişen ülkelerin firmaları ile yatırımcı ülkeler arasındaki işbirliğinin az gelişmiş ülke firmalarının bütünleşmesini ve canlanmasını sağlanması ve bu firmaların yabancı yatırımcıların değer
zincirine katılımının artması beklenmektedir.
Gelişen ülkelerden kaynaklanan DYY, dünya stokunun 1/10’u ve
toplam akımlarının 2003’te % 6’sıdır (859 milyar $ ve 36 milyar $ sırasıyla). Bu akımlar geleneksel olarak ulusötesi şirketler tarafından
yönlendirilmiştir. Bununla birlikte, daha sonraları KOBİ’ler özellikle
Asya’da dışarıya yatırım yapan kuruluşlar olarak gelişmeye başlamış
ve bu anlamda bunların katkıları ekonomik büyüme için önemli bir
faktör haline gelmiştir263.
KOBİ’lerden kaynaklanan DYY ev sahibi ve misafir ülkede KOBİ
sektörünün gücünü artıracak potansiyele sahiptir. Bu yatırımlar sadece yatırım yapan firmaya ve onun ortağına fayda sağlamakla ve
fırsatlar yaratmakla kalmaz fakat aynı zamanda ileriye ve geriye bağlantılar yoluyla diğer firmalara da faydalar sağlar ve böylece teknolo263
UNCTAD, Linkages, Value Changes and Outward Investment…, a.g.e., s. 8.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 189
ji, bilgi ve verimlilik bakımından taşma etkileri meydana getirir. DYY
aynı zamanda orta ölçekli teşebbüslerin büyümesini teşvik ederek
kaybolan orta sınıfın yeniden oluşmasına katkıda bulunur. Büyük teşebbüslerden kaynaklanan yatırımlarla karşılaştırıldığında KOBİ’lerin
gerçekleştirdiği DYY, yerel sermayeye bağlantılar yoluyla çok yönlü
etkilere yol açma eğilimindedir. Bununla birlikte KOBİ’lerin DYY’nın
riskler oluşturabileceği dikkate alınmalıdır. Yabancı yatırımların oluşturduğu artan rekabete, yerli firmalar karşılık vermede başarılı olamazlarsa köken ülkedeki yerel firmalar dışlanabilir.
Asya’daki KOBİ’lerin DYY özellikleri ile ilgili UNCTAD264 tarafından yapılan araştırmaya göre, dışarıya yatırım yapma sebepleri büyük firmalar tarafından yapılan yatırımlarla büyük ölçüde aynı sebeplere dayanmaktadır. Çeşitli faktörlerin nispi önemi farklılaşsa dahi
bu faktörler 4 temel gruba ayrılabilir:
• İtici faktörler (yatırımı alan ülkede artan maliyetler),
• Çekici faktörler (fırsatların gelişmesi, düşük maliyetli üretim,
hükümet teşvikleri),
• Yönetim faktörleri (vasıflara sahip olmak ve bilgiye uluslararası
düzeyde en iyi şekilde ulaşmak),
• Değişken faktörler (doğru zamanda doğru yerde olmak, yabancı
ortaklarla ittifak oluşturmak veya yurt dışında müşteri edinmek).
Esas olarak, KOBİ’lerin düşük üretim maliyetine sahip olma fırsatı kadar, bu işletmelerin geniş bir alanda yatırım yapması için önemli
teşviklerle birlikte yeni ve gelişmiş pazarları keşfetme fırsatı da önemlidir. Aynı zamanda yönetim ve değişken faktörler KOBİ’lerin yatırım
alanlarında oldukça etkilidir. Nasıl ki değişken faktörler küçük işletmeler için önemliyse, yönetim faktörleri de orta ölçekli işletmeler için
önemlidir. KOBİ’lerin diğer faktörlerle ilişkilerinde, itici faktörler iç piyasada maliyetleri yükseltir ve rekabeti arttırır. Bu da itici faktörlerin
KOBİ’lerin yatırım alanlarını çok az etkileme eğiliminin bulunduğunu
göstermektedir. Hükümet tarafından sunulan çekici faktörler (çeşitli
264
UNCTAD, Handbook on Foreign Direct Investment by Small and Medium–Sized
Enterprises: Lessons from Asia, Geneva: UNCTAD Publ., 1988, s. 15.
190 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
yatırım teşvikleri gibi), küçük işletmelerden çok, orta ve büyük işletmeler için önemli role sahiptir.
Bunun yanı sıra bazı taşeron KOBİ’ler, büyük oluşumları takip
ederek yatırım alanlarına yönelirler ve kendi faaliyetlerini uluslararasılaştırarak kendi imkânlarını arz ederler. Günümüzde pek çok çokuluslu şirketlerin tedarikçileriyle yakın ve çok yönlü ilişkiler içindedirler. Yurt dışında ortaklarını takip eden KOBİ’ler, kendi mal ve
hizmetleri için dış piyasalarda talebin olduğunun farkındadırlar.
KOBİ’ler için en yaygın yatırım şekli, yatırım yapan ülkedeki mevcut yerel KOBİ’lerle bir tür risk sermayesi şeklinde ortaklık ve ağlar
kurmaktır. Ortaklık veya müttefiklik şeklinde Asya’ya yapılan yatırımların yarısı KOBİ’ler tarafından yapılmaktadır. Yeni yatırımlar cazip değildir; çünkü yeni bir yatırım, yatırımcı için büyük riskler ve
finansal yükler anlamına gelir. Mevcut yerel işletmeleri kullanan
yatırımcı; yerel ortağı sermayeye ve teknolojiye ulaştığı ve tecrübe
edindiği zaman, yerel bilgi ve bağlantılarından yararlanabilir. Büyük
firmalarla karşılaştırıldığında KOBİ’ler, yerel işletmeler ve yerel tedarikçilerle daha fazla bağlantı geliştirmektedirler. Stratejik ve finansal kararlar çoğunlukla köken ülkede alınır. KOBİ’ler tarafından çok
önemle değerlendirilen diğer faktörler ise, vasıf düzeylerinin ve yerel
yöneticinin geliştirilmesi için yerel piyasalara ihtiyaç duyulmasıdır.
Gelişen ülkelerdeki küçük işletmelerin kendi aralarında komşu ülkelere yatırım yapma eğiliminde oldukları görülmektedir. Bunda, esas
olarak kültürel bağların ve coğrafi yakınlığın önemli bir rolü vardır.
Ticari ilişkiler ve kültürel bağlar yoluyla komşu pazarlar hakkında derinlemesine bilgiye sahip olmak mümkün olur. Bu yatırımlar sayesinde KOBİ’ler, yabancı pazarlar hakkında bilgi toplama ile ilişkili büyük
maliyetlerini düşürebilir265.
Yurtdışına yatırım yapan KOBİ’ler daha fazla büyüme eğilimine
sahip KOBİ’ler arasından çıkabilir. Bunlar KOBİ’lerin nispeten küçük
bir kısmını oluşturmakla birlikte ekonomiye büyük katkı yaparlar.
Genel olarak yabancı yatırımlar, uluslararası tecrübeye sahip KOBİ’ler
arasından çıkmaktadır. Bunun istisnası ise, uluslararası tecrübesi ek265
UNCTAD, World Investment Report 2004, Geneva: UNCTAD Publ., 2004, s. 177.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 191
sik olmasına rağmen yurtdışına yatırım yapmaya eğilimli yüksek teknolojiye dayalı KOBİ’lerdir. Bu KOBİ’ler için ihracat yapma ve lisans
alma yabancı piyasalardaki ilk adımları oluşturur. Tecrübeler göstermektedir ki, büyük firmalara göre KOBİ’ler faaliyetlerini daha hızlı
uluslararası seviyeye çıkarmaktadır. Asya KOBİ’leri için kuruluştan ilk
uluslararası faaliyete kadar 0.7 yıl geçmektedir. Oysa büyük firmalar
için bu süre 0.9 yıldır. KOBİ’ler dışarıda birçok engeller ile karşılaşmaktadırlar. Problemler firmanın kendi içinde olduğu kadar, köken ve alan
ülkede de bulunmaktadır. Yaygın içsel problemler, yönetim düzeyindeki eksiklikler ve uluslararası tecrübe yetersizliğidir. KOBİ yatırımcıları için temel problemlerden biri yatırım fırsatları ve yerel şartlar
hakkındaki bilgi eksikliğidir. Makroekonomik belirsizlikler ve yolsuzluk KOBİ’ler için temel problemleri oluşturmaktadır. Diğer engeller
ve maliyet arttırıcı faktörler; gelişmemiş altyapı, telekomünikasyon
ve ulaşım sistemi, kültürel farklılıklar ve finansal kaynaklara sınırlı
erişimdir. Bundan başka KOBİ’ler genellikle, yatırımları da içine alan
hukuk sistemi ve idari düzenlemelerin getirdiği yükümlülükleri uygulama bakımından uygun yapıya sahip değildirler. KOBİ’ler için bir
diğer engel ise, uygun bir ortak bulmada yaşanan zorluktur. Dışarıya yatırım yapan KOBİ’lerin büyük çoğunluğu ortaklık yapacağı yerel
KOBİ’leri aradığından, köken ülkelerin KOBİ sektörünün gelişmesini
teşvik etmesi önemlidir. Böylece yerel teşebbüsler dışarıdan yatırım
yapan KOBİ’lerle risk sermayesi veya diğer ortaklıklar şeklinde işbirliği imkânı elde ederler266.
Bununla birlikte bazı ülkelerin, küçük firmalar için daha uygun
olan politikaları ve düzenlemeleri değiştirerek KOBİ’lerin uluslararasılaşmasına ve küreselleşmesine (mesela Endonezya, Malezya ve
Tayland gibi ülkelerde asgari ölçek gereklilikleri (şartları) yabancı yatırımcılar için kaldırılmıştır) katkıda bulunduğu bilinmektedir. Bu asgari gereklilikler, kendi KOBİ’lerini yabancı rekabetten korumak için
birçok ülkede müracaat edilen önemli tedbirler arasında yer almış ve
kullanılmıştır. Benzer şekilde, uluslararası kuruluşlar ile ilişkilerin ge-
266
UNCTAD, (2005), Linkages, Value Changes and Outward Investment…, a.g.e.,
s. 9–10.
192 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
liştirilmesi, küresel piyasalarla ilgili gelişmelerin izlenmesi, ortak yatırımlar ve işbirliği imkanlarının oluşturulması kadar; finansman,
teknoloji, altın yakalı personel ve yönetim uzmanları, eğitim programları ile dağıtım ve pazarlama kanallarına erişim gibi konularda da
yerli KOBİ’lerin uluslararası piyasalara açılmaya paralel olarak küresel değer zincirlerine dahil olmasına yönelik politikalar hükümetlerce benimsenebilir ve uygulanabilir. Buna ilaveten, ileriye–geriye bağlantılar ve çeşitli taşma etkileri yoluyla yerli KOBİ’leri destekleyecek,
rekabet gücünü arttıracak ve ülke ekonomisini küresel değer zincirlerine dâhil edecek şekilde yabancı yatırımların çekilmesi konusunda
tedbirler alınabilir ve bu amaçla düzenlemeler yapılabilir. DYY’ları teşvik etmede bürokrasinin azaltılması, sunulan pek çok hizmetin tek
merkezde bir araya getirilmesi ve birbiriyle bağlantılı şekilde işleyişini
sağlayan düzenlemelerin yapılmasıyla gerçekleştirilmiştir.
KOBİ’ler ve onların gelişmesi için bir iş ortamı yaratmada hükümet ve uluslararası düzeydeki çabalar kadar teşebbüslerin kendi aralarında da çaba göstermeleri hayati öneme sahiptir. Bu ise, KOBİ’lerin
dernekler ve üst örgütler yoluyla ihtiyari bir şekilde olabileceği gibi
devlet öncülüğünde oluşturulan kuruluşlar ve kümelenmeler aracılığıyla da gerçekleştirilebilir. Bu işbirliği için hem köken ve hem de yatırım alan ülkelerde bazı şartların yerine getirilmesi gerekmektedir.
Yatırım alan ülke, gerekli vasıf, finansal hizmetler, teşvikler ve iş fırsatlarıyla ilgili tam bilgiyi yurtiçi teşebbüslere sağlayarak KOBİ’lerin
yatırımlarını teşvik edebilir. Köken ülkede ise, ileri bir alt yapıya ve
gerekli hizmetlere ve bilgiye ulaşma imkânını sahip yabancı yatırımcılara sağlamak kadar, DYY’larda uygun ortaklar haline getirilmeye
çalışılan KOBİ’leri teşvik etmek için politikaların geliştirilmesi ve uygulanması önemlidir. Diğer bir önemli faktör ise, hükümetler arasında işbirliği ortamının geliştirilmesidir. Bu noktada uluslararası örgütler ve işbirliği faaliyetleri hayati role sahip faktörlerdir.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 193
III. YURTİÇİ KOBİ’LERİN YETENEKLERİNİ
YÜKSELTMENİN BİR YOLU OLARAK
“KÜRESEL DEĞER ZİNCİRLERİ”
Önceki kısımda işaret edildiği gibi, rekabetçi yetenekleri kazandırma ve güçlendirmenin bir yolu olarak dışarıya yatırım yapmak,
KOBİ’lerin mukayeseli olarak yüksek dereceli teknolojik kapasitelerini kurmuş olmalarını gerekli kılmaktadır. Bununla birlikte gelişen
ülkelerdeki birçok firma, gelişen piyasa şartlarının gerektirdiği büyük ve çok yönlü yeteneklere sahip değildir. Bu şirketler için küresel
ekonomiyle kazançlı şekilde bütünleşmenin tek yolu, uluslararası
değer zincirleri çerçevesinde kendi aralarında işbirliği yapmaktır. Faaliyetlerinin boyutları dikkate alındığında çokuluslu şirketler mevcut küreselleşme tartışmalarının merkezinde yer almaktadırlar. Bu
şirketlerin üretim sürecini parçalara ayırmaları ve farklı birçok ülkede bütünleştirmeleri küreselleşmenin başlıca sembolü halin gelmiştir. Bunun en güzel örneği Ford’un dünya otomobilinin parçalarının
14 ülkede üretilmesi montaj işlemlerinin de dokuz ülkede yapılması
gösterilebilir. Son yirmi yılda uluslararası ticarette meydana gelen
değişiklik dikkate alındığında; uluslararası ticaret içinde ara malların
payının arttığı ve bunun doğrudan yabancı yatırımlardan kaynaklanan firma içi ticaret veya yakın firmaların taşeronlaştırılması yoluyla oluştuğu görülmektedir. Ara malların ticaretinin, nihai mallardan
daha hızlı artması, küresel üretim anlayışını yansıtmaktadır. Bu gelişme, “dış tedarik, ” “üretimin uluslararası parçalanması”, “değer zincirinin dilimlenmesi”, “küresel üretim paylaşımı”, “üretimin uluslararası bütünleşmesi, ” “dikey uzmanlaşma”, “ürün içi uzmanlaşma,
” “küresel üretim ağlarının doğuşu” ve “küresel değer zincirleri” olarak adlandırılmıştır. 20. yüzyılın bütün başarılı firmalarını karakterize eden dikey örgütlenmenin bazı zayıf yönleri bulunmakta ve
dikey parçalanma bu zayıf yönleri ortaya çıkartmaktadır. Bu zayıf
yönlerden birincisi bu yapıdaki firmaların uluslararası firmalardaki
rekabetçi değişikliklere hızlı şekilde cevap verememesidir. İkincisi ise
üretim sürecinin farklı safhaları arasındaki ilişkileri ifade eden süreç
alanındaki yeniliklere gösterilen dirençtir. Üçüncüsü ise yeni ürünle-
194 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
rin piyasaya sürülmesine gösterilen sistematik dirençtir267 .
Değer zincirleri analizinde öncelikle küresel alıcılar şeklinde lider
firmaların bulunduğunu ve zincirde faaliyet gösteren diğer firmalar
için kuralları belirlemekte ve bunların uygulanmasını emretmektedir.
Küresel alıcıların iki sebeple zincirdeki faaliyetlerin koordinasyonuna güvenmeyecekleri ve zincirleri yönetmeyi tercih edecekleri görülmektedir. Bu sebeplerden birincisi, küresel alıcılar tasarım ve marka
oluşturma yoluyla bir ürün farklılaştırma stratejisinde ne kadar ısrar
ederse, ürün özelliklerini tam karşılayan tedarikçilere ve aranan bu
özelliklerin kontrol edilmesine o ölçüde ihtiyaç olacaktır. Dolayısıyla,
küresel alıcılar belli mal ve hizmetler için belirledikleri vazgeçilmez ve
büyük önem taşıyan özellikleri karşılayacak ve bunları koruyacak şekilde değer zincirinde yer alacak tedarikçileri talep ederler ve bu zinciri yönetirler. Küresel alıcıların zinciri yönetmek istemelerinin ikinci
sebebi ise, tedarikçilerin başarısız olma riskidir. Emniyet ve standartlarla konusunda artan dikkatle birlikte kalite, teslimde güven ve geri
dönme süresi gibi faktörlere dayanan rekabetin artan öneminden dolayı, tedarikçilerin hatalarından alıcıların büyük zarar görme riski bulunmaktadır268.
Aslında değer zincirleri firmaların işbirliği ağlarıdır. Küresel değer zincirlerine katılmak, KOBİ’lere uluslararasılaşma ve yurtdışı piyasalarda büyümek için önemli fırsatlar sunmaktadır. Çünkü küresel
değer zincirlerine katılmak, KOBİ’lerin tedarikçilerine, tek başlarına
küçük ölçekli üreticiler durumunda iken karşılaştıklarına göre daha
düşük maliyetlerle küresel piyasalara erişim imkânı sunmaktadır. Bir
veya daha fazla değer zinciri ile bütünleşen KOBİ’ler faaliyetlerini bir
bütün olarak genişletme imkânına kavuştukları gibi bu faaliyetlerde istikrar da kazanmış olmaktadırlar269. Bu firmalar, üretimin nihai
tüketiciye teslimi ve gerektiğinde kullanımdan sonra çöpe atılmasına kadar izlenen ara safhalar yoluyla tasarımdan tasavvura kadar bir
267
268
269
Milberg, a.g.e., s. 55.
Schmitz, a.g.e., s. 6.
OECD, Enhancing the Role of SMEs in Global Value Chains, OECD Publ., Tokyo, 31
May–1 June 2007, s. 4.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 195
ürünün bütün ömür döngüsünü içerir. Değer zincirleri sadece tek bir
firma içindeki süreçler üzerinde yoğunlaşmaz. Daha ziyade bu zincirler, bir zincire birlikte bağlanmış ve çeşitli yerlerde yerleşmiş farklı firmaların yer almasını içerir. Bu zincir içerisinde belirli tedarikçiler ve
alıcılar birbirine sıkı sıkıya bağlanmıştır. Bu durum, piyasalarda etkin
üretim süreçleri ve mümkün ulaşım hizmetleri hakkında bilgi akışını hızlandırır. Değer zincirindeki her bir bağlantı, nihai ürüne belirli
miktarda değer ilave eder. Değer zincirleri bir firma içindeki girdilerin
fiziksel dönümüşümü üzerinde yoğunlaşmadığından, bu zincirler değer zincirindeki farklı bağlantılarda bulunabilen ekonomik getirilerin
elde edilmesi imkânını sunar. Birincil ekonomik getirilerin realizasyonu üretimle ilişkili faaliyetlere dâhil edilirken, bu getiriler artan şekilde
tasarım, ürün geliştirme ve markalama gibi üretim dışındaki alanlara
kaymıştır. Küresel üretim, dış tedarik, tedarikçiler arasında rekabet
meydana getirirse firmalar bünyesindekine göre daha çok dışsal olarak kontrol edilecektir. Bunun sonucu olarak tedarikçiler üzerindeki
rekabetçi baskının emek maliyetleri veya çalışma standartları üzerindeki baskıya dönüşmesi muhtemeldir. Taşeronlar arasında piyasa yapısının bu içselliği, küresel değer zinciri kavramında gösterilebilir. Küresel değer zinciri kavramı girdi/çıktı tablosunun sütun vektörünün
benzeridir. Küresel değer zinciri üretim sürecindeki farklı bağlantılar
ve her bir bağlantı içindeki güç yapısını ve sahipliği vurgulamaktadır.
Lider firma küresel değer (mal) zincirini kontrol etmektedir270.
Değer zincirleri içinde yer alan üreticilere yönelik meydan okuma;
küreselleşmenin faydalarını en iyi şekilde elde etmek için nasıl, nerede ve hangi piyasalarda faaliyet göstermeleri gerektiğinin belirlenebilmesidir. Birçok durumda firmalar küresel piyasalara katılmaktadır
ve değer zincirlerinin küreselleşmesi de KOBİ’ler için ciddi tehditleri
beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla küresel piyasalara katılmak,
ekonomik katma değerin çok düşük seviyelerde bulunduğu mal ve
hizmet piyasalarında gerçekleşebilmektedir. Firmaların rekabetçi yeteneklerini geliştirmek için ihtiyaç duydukları husus, getirilerinden
tatmin olacak şekilde faaliyetlerini devamlı geliştirme kapasitesidir.
270
Milberg, a.g.e., s. 62.
196 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Bu karmaşık bir süreçtir ve KOBİ’ler kendi yeteneklerini devamlı geliştirme sürecinde sadece öz kaynaklarıyla yetinemezler. Girdiler için
rekabetçi bir tedarikçiye sahip olmak, ulus–ötesi şirketler için çok faydalıdır ve KOBİ’lerin kendi faaliyetlerini geliştirmelerinde ve tedarikçi
olarak desteklenmelerinde büyük alıcı şirketler önemli rol oynarlar.
Değer zincirlerine erişim için doğru yolun bulunması ve en yüksek getirilerin sağlanması her zaman kolay değildir. Kaplinsky ve
Morris’e göre (2001), KOBİ’lerin küresel ekonomiye dâhil olması için
iki temel yol bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, KOBİ’lerin reel olarak zayıf düşme pahasına gelişmesini ifade eden düşük yoldur. İkincisi ise, KOBİ’lerin katma değeri yüksek mal ve hizmet üretiminde yoğunlaşarak rekabet üstünlüğü ve gelir artışı sağladığı yüksek yoldur.
Düşük yol, fakirleşerek büyüme olarak tasvir edilen bir gelişmeyi ifade eder. Bu yol tercih edilirse, ekonomik faaliyette artış olmasına rağmen firmaların getirileri azalır (mesela artan ihracat düşük ücretler
ödenerek sürdürülebilirse veya ihracat mallarının fiyatları ihracatın
hacminden daha hızlı düşerse).
Birçok firmanın küresel piyasalara katılımı arttıktan sonra, öncesine göre zayıf düştüğü bilinmektedir. Benzer şekilde, bazı durumlarda ülkeler genel ekonomik faaliyette bir artışa rağmen ticaret hadlerinde bir azalmayla karşı karşıya kalabilir. Bu durumlarda altı çizilen
sorun, genellikle düşük katma değere sahip faaliyetlerde ve dolayısıyla oldukça rekabetçi piyasalarda firmaların uzmanlaşmasıdır. Bu
piyasalara giriş nispeten oldukça düşüktür ve artan rekabetle birlikte firmalar kendilerini oldukça korunmasız durumda bulabilirler. Bu
durumda, bu firmaların getirileri dibe vurma anlamında bir aşınmaya
tabi olur. Artan firma sayısı, çok düşük maliyetle fiziki girdileri yüksek kaliteli çıktılara dönüştürme gücüne sahip olduğunda ve gittikçe
daha düşük fiyat seviyelerinde firmalar arasında üretim yapmaya yönelik baskı bulunduğunda, bu durum gelişen ülke üreticilerinin ihracat mallarının fiyatında bir düşüşe yol açar.
Diğer taraftan veriler firmaların, bölgelerin veya ülkelerin küresel
ticaret hadlerini azaltmaksızın büyük fayda sağladıklarını göstermektedir. Bu yolla kazançlı çıkan ülkelere Doğu Asya, Çin ve Hindistan
dâhildir. Küreselleşen piyasalarda başarılı şekilde rekabet eden firKÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 197
malara sahip bu ülkeler, küresel ekonomiye yüksek yolu takip ederek
dâhil olmuştur.
Yüksek katma değer düzeylerine sahip zincirle ilişkili faaliyetlerin
yerine getirilmesi önemli ölçüde firmanın korumasızlığını azaltabilir. Gerçekten yenilik kapasitesi ve ürün ve süreç gelişiminde devamlı iyileştirme yapılması, uluslararası değer zincirlerine faydalı katılım
konusunda anahtar faktördür. Bununla birlikte, bir değer zinciri çerçevesinde KOBİ’lerin faaliyetlerini geliştirme söz konusu olduğunda
zincir içi faaliyetlerin mümkün fonksiyonel muhtemel dağılımı kadar,
zincirdeki her halkanın yeniden örgütlenmesini içerecek şekilde geliştirilmesi göz önünde bulundurmalıdır.
Değer zincirlerinin KOBİ’lere sunduğu fırsatları ve kapasite yükseltme imkanlarını daha iyi anlamak için, değer zincirlerinin homojen olmadığı ve farklı kısımlar tarafından rant ödeneği için, fırsatlar
zincirden zincire farklılaşabilir. Esas olarak, ekonomik aktörlerin rekabet tarafından tehdit edildiğinde izleyebileceği 4 yol vardır. Bu yollar
karşılıklı olarak dışlayıcı değildir ve şu konuları içermektedir: Süreçte,
üründe, fonksiyonda ve zincirde dereceyi yükseltmedir.
Süreçlerde dereceyi yükseltme, bir firma içinde içsel süreçlerin artan etkinliğiyle ilişki kurarken (üretim sistemini yeniden örgütleyerek
veya yeni teknolojiyi devreye sokarak firmalar fiziki girdiler fiziki çıktılara daha etkin bir biçimde dönüştürebilir), ürün derecesini yükseltme,
eski ürünlerin geliştirilmesi sürecini ifade etmekte veya piyasaya yeni
ürünler sağlanmaktadır. Bu artan katma değerle birlikte daha gelişmiş
ve karmaşık (sofistike) ürün hatlarına kayışı ifade etmektedir.
Süreç ve ürünlerde kapasite yükseltme daha kolay anlaşılabilirken, bunlar muhtemelen değer zincirinden elde edilecek getirilerin
daha büyük payını sunma eğilimindedirler. Tecrübe göstermektedir
ki eğer firmalar bu alanlarda kapasiteyi geliştirirlerse ve acımasız rekabete konu olan değer zincirindeki halkalarda uzman olarak devam
ederlerse, bu yoğunlaşmanın fakirleştiren büyümeye yol açması riski yüksek olacaktır. Süreç ve fonksiyonel kapasite yükseltme, küresel
ekonomiye katılmayı artırma veya rekabet gücünü korumaya yönelik
gerekli şartlar olarak maalesef dikkate alınmaktadır ve bir değer zinciri sisteminde daha ileri kapasite yükseltmek için ilerleme sağlayabilir.
198 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Fonksiyonel kapasite yükseltme, bir firmanın faaliyetlerinin genel
vasıf içeriğini artıracak şekilde yeni fonksiyonların kazanılması veya
mevcutlarının ilga edilmesi suretiyle katma değerinin arttırılmasına
işaret eder. Fonksiyonel kapasite yükseltme, bir ölçüde süreç ve ürün
kapasitesini yükseltmeye göre daha karmaşıktır. Çünkü fonksiyonel
kapasite yükselteme, saygın zincirler içindeki faaliyetlerin karışımındaki değişimi içerir ve muhtemelen değer zincirindeki diğer halkalara geçmeyi ifade eder. Daha önce belirtildiği gibi ekonomik rantların
tahsisi; tasarım, ürün geliştirme, pazarlama gibi genel olarak üretim
dışındaki faaliyetlere kaydığından yüksek düzeyde katma değer tarafından nitelenen zincirdeki diğer halkalara kayma, yerel firmaların
derecelerini yükseltebilmeleri için iyi bir yoldur271.
Bununla birlikte, bazen tümüyle değer zincirine erişmeye yönelik
engeller firmaların kapasite yükseltmeleri için oldukça zayıftır. Böyle bir durumda firma için en uygun yol zincirin derecesini yükseltme
olacaktır. Değer zincirinin derecesini yükseltmek suretiyle firmalar,
sahip oldukları belirli yetenekleri bir sektörden diğerine geçmek için
kullanabilirler. Bu tür sektörler arası kapasite yükseltme, Çin’in Tayvan bölgesindeki sanayileşmenin özelliklerinden biridir. Tayvan’lı firmalar transistorlu radyo imalatındaki yetkinliklerini hesap makinesine kaydırmışlar ve televizyon setleri imalatı konusundaki bilgilerini
kullandıktan sonra PC monitör ekranlarına, diz üstü bilgisayarlara ve
son olarak da wap’lı telefon üretimine geçmişlerdir.
Fonksiyonel ve değer zincirinde kapasite yükseltmeyi gerçekleştirmek karmaşık olmasına rağmen KOBİ’lerin rekabetçi nitelikleri kazanmaları için uygun fırsatlar sunabilir. Bazı zorluklar zincirdeki yüksek değer ilave eden halkalara kaymak suretiyle dereceyi yükseltme
seviyesinden kaynaklanabilir (pazarlama veya tasarım). Bu büyük ölçüde zincir yönetiminin derecesine ve biçimine bağlıdır. Küresel üretim ağları artan şekilde anahtar öncü firmalar (genellikle alıcılar) tarafından koordine edilmektedir. Bu sadece hangi firmaların zincirin
parçası olacağını belirlemenin yanı sıra bu değer zincirlerine katılmak
için yerine getireceği süreçleri içeren şartları belirler.
271
Kaplinksy ve Readman, a.g.e., s. 21–25.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 199
Önemli rant tahsisine izin veren alanlar büyük güçlü küresel alıcılar tarafından oldukça korunan alanlar olduğundan, KOBİ’lerin bu
alanlara girişi zor olabilir272. Bununla birlikte, zincir–içi ve zincirler
arası kapasite yükseltme karmaşık olsa bile, TATA ve Tayvanlı firmaların tecrübesindeki gibi örnekler, bu tip kapasite yükseltmelerin mümkün olabileceğini göstermektedir.
Sonuç olarak kanıtlar göstermektedir ki küresel değer zincirlerine
katılmak, küresel ekonomiye kazançlı şekilde entegre olma konusunda KOBİ’lere yeni fırsatlar sunmaktadır. Bununla birlikte bir zincirin
parçası haline gelmenin sağlayacağı faydalar otomatik olarak maddi
katkıya dönüştürülemez. KOBİ’ler inisiyatif kullanarak hareket etmeye ve sürekli şekilde faaliyetlerinin derecesini yükseltmek için fırsat
arayışına ihtiyaç duyarlar. Bunu yaparken de, değer zincirleri artan
şekilde öncü firmalar tarafından koordine edildiğinden sadece hangi
firmaların zincire katılacağı değil fakat aynı zamanda firmaların derecesini yükselttikleri faaliyetin alanını hâkim olarak belirleyen firmalar oldukları göz önünde bulundururlar. Küresel değer zincirlerinde
KOBİ’lerin durumunu güçlendirmek için hükümetler, zinciri yönlendiren önemli firmalar, KOBİ’ler ve çok yönlü örgütler gereklidir.
Bu çerçevede hükümetlerin rolü çok fonksiyonludur. Bu fonksiyonlar, belirli değer zincirleriyle bağlantılı fırsatlar ve riskler hakkında
üreticileri bilgilendirmekten bu zincirlere katılan üreticilere yardım
etmeye kadar temel desteği ifade etmektedir.
Anahtar zincir yöneticisi firmaların rekabetçi bir tedarik temeline dayanması çok önemli olduğundan bu firmaların rolü zincirin etkili şekilde fonksiyon icra etmesini garanti etmektir. TATA Motors örneğinin gösterdiği gibi iyi bir satıcı temelini garanti etmenin en etkili
yolu tedarik zincirini öğrenmek ve geliştirmek için kaynakları tahsis
edebilmektir. Böylece KOBİ’lere rekabet güçlerini sürekli artırma konusunda gerekli vasıfları sağlamak mümkün olur.
Değer zinciri açısından unutulmaması gereken husus, bu zincirin
rekabetçi olduğu kadar zayıf olduğu ve daha fazla düzenleyicinin kaynakları tedarik zinciri yönetimine tahsis ettiği ve daha sonra da bu
272
A.e., s. 29.
200 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
kaynakları tedarik zinciri öğrenimine tahsis ettiğidir. Düzenleyicilerin
tedarik zincirinin performansını geliştirmede önemli rol oynadığı artan şekilde kabul edilmektedir. Bu durum düşük orta ve yüksek gelirli ülkelere uygulanabilir. Sayılı birkaç örnek, firmaların tedarikçilerin
kapasitelerini yükseltmelerine yardım etmede aktif rol oynayabileceğini göstermektedir, ancak bu yardım nadiren birinci sıranın ötesindekiler için söz konusu olabilir. Bu açıdan Japon KEIRETSU sisteminin
KOBİ’lerin kapasitelerini yükseltmede etkin şekilde işlediğini göstermektedir. Bu sistem birinci sıra tedarikçilerin kendi tedarik zincirleri
boyunca sırayla iyileştirme sorumluluğunu almasını ifade etmektedir. Tedarik zincirinin kapasitesini geliştirme konusunda ortaya çıkan
zayıf performans, kamu sektörü desteği sunan kurumlar için hem
bir fırsat ve hem de bir tehdit anlamına gelmektedir. Üçüncü ve dördüncü sıra küresel değer zincirlerinde işbirliği KOBİ’lerin, küresel ekonomiye kazançlı şekilde katılmasını sağlamanın en etkili yollarından
biridir. Bunun gerçekleşebilmesi için bu KOBİ’lerin dünya standartlarında üretim için gerekli şartları yerine getirmek için gerekli kuralları
öğrenmek zorunda kalacaklardır. Dünya standartlarında üretimin gerekleri ise düşük ve azalan maliyetler, yüksek ve artan kalite ve esnek
ve güvenilir dağıtım ve teslimdir. Ayrıca uluslararası toplum bütün
paydaşlar arasında devamlı diyaloğu sağlamak için KOBİ’ler, ulusötesi
şirketler, hükümetler ve uluslararası örgütler arasında işbirliği programları belirleyerek ve teşvik ederek KOBİ’lerin kapasite yükseltmesini desteklemelidir. Bundan başka uluslararası toplum piyasa ve sektör
hakkında gerekli bilgiyi sağlamalı ve belirli alanlarda uzman katkısında bulunmalıdır273.
Şekil 11: Basit Değer Zinciri
Tasarım
273
Üretim
Kaynak temini
Girdilerin
dönüştürülmesi
Paketleme
Pazarlama
Tüketim / Geri Kazanım
Kaplinksy ve Readman, a.g.e., s. 60–61.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 201
Yeni uluslararası ortam gelişen ülkelerdeki firmalar için yeni fırsatlar
yaratmıştır. Bununla birlikte şimdiye kadar KOBİ’lerin sadece küçük
bir kısmı bu fırsatların faydalarını elde etme imkânına sahip olmuştur. Birçok KOBİ için bu durum hem yurt içinde hem de uluslararası düzeyde başarılı şekilde rekabet etmeyi daha zor hale getirmiştir.
Uluslararasılaşan KOBİ’ler için uygun politikalar bu yüzden gereklidir.
Gelişen ülkelerin mukayeseli üstünlüğü geleneksel olarak doğal kaynak zenginliği ve düşük maliyetli emek olarak dikkate alınmıştır. Küreselleşme ve liberalleşmenin getirdiği yeni rekabet şartları altında,
rekabetçi üstünlüklerin kaynağı temel üretim fonksiyonlarına kaymış
ve ekonominin tüm sektörlerinde bilgi yoğun hale gelmiştir.
Daha iyi anlaşılması açıkça gerekli olan bazı şirketlerin veya ülkelerin rekabet gücü için düşük yoldan niçin vazgeçtikleri ve diğerlerinin yüksek yolu neden takip ettikleridir. Gelişen ülkelerin şirketlerinin sürdürülebilir büyümeyi mümkün kılan uygun rantlar için
faaliyetlerinin derecelerini yükseltmede hangi tercihlere sahip olduğu da iyi anlaşılmalıdır. Bu çerçevede özel–kamu sektör işbirliğinin
rolü daha iyi şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır ve aynı zamanda öncü
firmaların yerel verimli sistemlere kendilerini dâhil etme konusundaki kararları ve tedarikçilerle uzun vadeli ilişkiler korumaları konusundaki şartlar netleştirilmelidir.
Birçok gelişen ülkede liberalleşme, kuralsızlaştırma ve özelleştirmenin derin süreci mikro, orta ve makro düzeylerde politika müdahaleleri için ihtiyacı vurgulamıştır. Özellikle acil tedbirler, sanayi
sektöründeki yapısal heterojenliği azaltmak, işçileri kayıtdışı sektörlerden kayıtlı sektörlere entegre etmek ve yurtiçi KOBİ’lerin ülke içindeki büyük firmalarla ve dışsal ekonomilerle verimlilik ve teknolojik
açığını azaltmak için gereklidir.
Aynı zamanda gelişen ülke firmalarının uluslararasılaşma kalıplarını, gelişen ülkeler arasında en yeni dışa yönelik yatırım trendlerini
ve köken ülke firmaları açısından teknolojik taşma etkilerine yönelik
potansiyelin analiz edilerek ve mikro düzeyde veri toplanarak bu firmaların ekonomik kalkınma üzerindeki muhtemel etkisini gözden
geçirmeye ihtiyaç vardır. Son olarak bir politika açısından uluslararası
sözleşmelerde ne tür kısıtlamalar ve gelişen ülke hükümetlerine ulu-
202 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
sal alan olarak ne bırakıldığını daha iyi tanımlamak gerekmektedir.
Bu yurt içi şirketlerin uluslararası rekabet gücünü arttırmak, ihracat
sübvansiyonlarının ve teşviklerinin dışında ele alınmalıdır.
Şekil 12: KOBİ’lerin Değer Zincirlerine Uyum Sağlaması
Orijinal teçhizat
üretici (büyük firma,
ulus-ötesi şirket-TNC)
Birinci sıra tedarikçi
(büyük firma TNC)
İkinci sıra tedarikçi
(Büyük Firma)
Üçüncü sıra
tedarikçi
KOBİ
Birinci sıra
tedarikçi
(büyük firma TNC)
İkinci sıra
tedarikçi
KOBİ
Üçüncü sıra
tedarikçi
KOBİ
Üçüncü sıra
tedarikçi
KOBİ
Dördüncü sıra
tedarikçi
Dördüncü sıra
tedarikçi
Kaynak: Rapheal Kaplinksy ve Jeff Readman, Integration SMEs in Global Value Chains: Towards Partnership for Development, Vienna: UNIDO Publ., 2001,s. 60.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 203
204 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TÜRKİYE’DE KOBİLER VE KOBİ’LERİN REKABET GÜCÜ
I. TÜRKİYE’DE KOBİ’LERİN GELİŞİMİ
A. Tarihsel Süreçte Türkiye’de KOBİ’ler
Ekonomik dinamizmin temel kaynağı olan KOBİ’ler Türkiye ekonomisinde her zaman var olmakla birlikte, KOBİ’lerin ülkemizde önem
kazanması 1980’lerden itibarendir. Geçmişe baktığımızda, KOBİ’lerin
1950’li yıllara kadar genelde durağan bir yapıya sahip olduğu, tüketicinin taleplerine ancak cevap verebildiği gözlenmektedir. Daha sonra, KOBİ’leri geliştirecek ve güçlendirecek yeterlikte politikaların olmadığı uzunca bir dönem yaşanmıştır. 1980’lerden sonra, özellikle de
AB’ye uyum çalışmalarının başladığı son zamanlarda KOBİ’lerin küresel dünyada ve rekabet ekonomilerinde sahip oldukları önemin farkına varılmıştır274 . Türkiye’de önemleri giderek artan KOBİ’lere, yeni
kurulan 60.ıncı hükümet programında da önemli bir yer ayrılmış, ülkenin sosyo–ekonomik kalkınmasında ve günümüzün hızlanan rekabet koşullarına uyum sağlamada, çeşitli politikalarla ve desteklerle
güçlendirilmiş KOBİ’lerden yararlanılmak istenildiğinin altı çizilmiştir. Ne var ki, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yeterli düzeyde bir desteğin henüz KOBİ’lere verilemediği de bir gerçektir.
1. Cumhuriyet Öncesi Dönem: Girişimcilik ve KOBİ’lerin
Temelleri
Aslında, özellikle ekonomik açılardan Türkiye’de 19. yüzyıl öncesi döneme dair çok fazla bilgi mevcut değildir. Eldeki sınırlı verilere bakıldığında, 19. yüzyılda Sanayi Devrimi ortaya çıkana kadar, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ekonominin esas olarak tarımsal faaliyetlere
dayalı olduğu görülmektedir. 16., 17. ve 18. yüzyıllar boyunca Osmanlı ekonomisinin % 90’ını kırsal kesimde yaşayanlarca gerçekleştirilen
tarımcılık ve hayvancılık faaliyetleri oluşturmaktadır. Bu dönemde,
274
Orhan Küçük, Girişimcilik ve Küçük İşletme Yönetimi, Ankara: Seçkin Yay., 2005, s. 199.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 205
yalnızca % 10’luk bir kesim kentlerde yaşamakta ve çeşitli zanaatlarla ve tarım dışı diğer faaliyetlerde bulunmaktadır. Üretimi gerçekleştiren bu kesimin yanında bir grup insan da ticaret ve tefecilik işleriyle
uğraşmaktadır275 .
Cumhuriyet öncesi dönemde, ekonominin aktörleri olan küçük girişimler incelenmek istendiğinde, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları dönemlerinde uzun bir süre var olan ve sadece ekonomik bakımdan değil, birçok bakımdan önemli bir mesleki kuruluş olan “ahilik”
(daha sonraki adıyla lonca) kurumunun Türk girişimciliğinin temelinde yer aldığı görülecektir. Çok uzun yıllar boyunca varlığını koruyan ahi teşkilatları, Sanayi Devrimi’nin ardından ekonomik ve sosyal
yapıda başlayan dönüşüme ayak uydurmakta zorluk çektiklerinden,
yaşamlarını daha fazla sürdürememişlerdir.
Gerçekten, sosyal, ekonomik ve mesleki birlikler olan loncalar ve
talebe bağlı üretim esasına göre kurulu ekonomik düzen, 18. yüzyılın
sonlarında Avrupa kaynaklı ölçek ekonomisine, ucuz hammadde ve
enerjiye, makineleşmeye, otomasyona ve bunların getirdiği kalite ve
fiyat rekabetine çok fazla direnememiştir. 1838 Ticaret Anlaşması’yla
rekabete açılan iç pazarda esnaf ve sanatkârlar piyasadan çekilmek
zorunda kalmıştır. İTO’nun kuruluşuyla sonuçlanan “Islah–ı Sanayi” çalışmalarıyla küçük atölyelerin rekabet gücünü artıracak tedbirler kararlaştırılmış, ulusal sanayi kurtarılmaya çalışılmış ancak pek de
başarılı olunamamıştır.
Diğer yandan, daha Osmanlı İmparatorluğu döneminden itibaren,
Türk asıllı vatandaşların ticarete çok ilgi duymadıkları, üretim ve ticareti özellikle yabancı asıllı Türk vatandaşları (Rumlar, Ermeniler
gibi) gerçekleştirirken, Türklerin daha ziyade çiftçilik ve askerlik mesleklerinde çalışmayı tercih ettikleri gözlenmektedir276. Ayrıca, gayrimüslim azınlığın da bu dönemde sanayi kuruluşlarına yönelmeyip
275
276
Şevket Pamuk, Osmanlı–Türkiye İktisadi Tarihi, 1500–1914, İstanbul: İletişim Yayınları,
2005, s. 32–33, 154. & Ayrıca bkz.: Onur Yıldırım, “Osmanlı Esnafında Uyum ve Dönüşümler,
1650–1826”, Toplum ve Bilim, Sayı: 83, 1999–2000.
Küçük, a.g.e., s. 33–34.
206 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ithalatçılığı tercih ettikleri, bu nedenle yerli işletmelerin kurulması ve yaşamalarının zorlaştığı görülmektedir. Dolayısıyla, bu dönemde Türk asıllı üreticilerin ve tüccarların sayısı çok azdır. Ne zaman ki
azınlıkların çoğu savaş sonrasında mübadelelerle ya da isteyerek ülkeyi terk etmişler, o tarihten itibaren Türk girişimcilerinin de ekonomide yer almaya başladıkları görülmektedir277.
2. Cumhuriyet Dönemi: KOBİ’lerin Gelişimi
Görüldüğü gibi, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, gelişmiş bir sanayiye ve çok sayıda işletmeye dayalı bir ekonomik yapıyı miras olarak
devralmamıştır. Sanayi Devrimi’nden sonra Batı’da gerçekleştirilen ve
bu ülkelerle aramızdaki farkı hızlı bir şekilde artıran ekonomik gelişme ve kalkınma süreci, çeşitli nedenlerle Osmanlı döneminde yeterli
düzeyde yakalanamamıştır.
Cumhuriyet döneminde girişimciliğin ve KOBİ’lerin gelişimini üç
dönemde ele almak uygundur. Bunlar; 1923–1950 Dönemi, 1950–1980
Dönemi ve 1980 Sonrası Dönem’dir.
a. 1923–1950 Dönemi
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren önce piyasa ekonomisi, sonra devletçilik, daha sonra planlı karma ekonomi ve sonunda da
özelleştirme ile sosyal piyasa ekonomisine geçiş çabalarında bulunmuş bir ülkedir.
Genç Cumhuriyetin ilk döneminde kısa bir piyasa ekonomisi deneyiminin ardından, 1929’da dünyada yaşanan büyük bir ekonomik bunalımın etkisiyle Avrupa’da ve ABD’de olduğu gibi ülkemiz ekonomisinde de devletçilik hakim olmuştur. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde
yeterli sermayeye, bilgi ve teşebbüs ruhuna sahip olunamamasından
dolayı, ekonomide devletin öncülüğüne gereksinim duyulmuş; devlet, mal ve hizmetlerin üretimini kendisi üstlenmiştir. Diğer yandan,
bu dönemde de ülke ekonomisinde yeterli sayıda ve kalitede girişimci
yetiştirmek amacıyla gayretler devam etmiştir.
277
Nusret Ekin, Endüstri İlişkileri, 5. bs., İstanbul: İÜ İşletme Fakültesi Yayın No: 208, 1989,
s. 224–226.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 207
Devlet bir yandan özel sektörü ve girişimciliği teşvik ederken, bir yandan da mevcut boşluğu doldurmak üzere kamu iktisadi teşekkülleri oluşturarak bizzat ekonomide rol almaya başlamıştır. Öyle ki, devlet ekonomide bir an önce kalkınma sağlamak amacıyla yerli bir girişimciler
grubunun yaratılmasının şart olduğu bilinciyle hareket ederek, girişimciliğin desteklenmesi amacıyla teşebbüslerde bulunmuştur. Aslında, o
döneme hakim olan düşünce, daha Cumhuriyet kurulmadan dokuz ay
önce gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi’ne de hakim olmuştur. Kongrenin öne çıkarttığı temel ilkelerden bir tanesi, Türk insanının girişimci
yönünün geliştirilmesi amacıyla gerekenlerin yapılması olmuştur278.
Yatırımlar için sermaye birikiminin yetersiz olması, devasa altyapı
yatırımları ihtiyacı ve bunların ancak devlet eliyle yapılabileceği gerçeği, büyük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin kurulması / işletilmesi için gereken tecrübenin (özel sektörde) bulunmayışı gibi sebepler,
devleti ekonominin içine sokmuş, 1933 ve 1935 Sanayi Planları’nın uygulanmasıyla kurulan İktisadi Devlet Teşekkülleri’nin ekonomi içindeki payı artmıştır.
Bununla birlikte, özel sektörün teşvikinden, girişimcilikten hiç bir
şekilde vazgeçilmemiştir. Teşvik–i Sanayi Kanunu, Ticaret ve Sanayi
Odaları Kanunu, Sümerbank ve Türkiye Halk Bankası’nın kurulması
bu çerçevede değerlendirilmelidir.
b. 1950–1980 Dönemi
1950 sonrasında ise özel sektör eliyle kalkınma tercihi yapılarak müteşebbis yaratmak, mevcutları desteklemek politikası takip edilmiş,
bunların teşviki bir ideolojik tercih olarak da algılanmıştır. Bu dönemde, gösterilen çabaların sonucu olarak bir Türk girişimciler grubunun
oluştuğu gözlenmiştir. Ancak, bunların hem sayısı hem de nitelikleri
henüz istenilen düzeyde değildir.
1950’den 1980’e kadar Türk girişimciliği açısından durağan denilebilecek bir dönem yaşanmıştır. Yine de bu dönemde, girişimciliğe verilen destekler artmış, ekonomi gelişmiş, Türkiye hem nüfus hem de
kişi başına düşen gelir itibariyle büyümüştür.
278
Aysen Tokol, Türk Endüstri İlişkileri Sistemi, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2005, s. 26–30.
208 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
c. 1980 Sonrası Dönem
Ülkemizde girişimciliğin ve KOBİ’lerin gerçek anlamda önemsenmeye başlanması, 1980’li yıllardan itibaren başlamıştır. 24 Ocak 1980
Kararları’yla birlikte yapısal bir dönüşüm başlatan Türkiye, bu tarihten itibaren piyasa ekonomisini tercih etmiş, bu tercihin bir gereği
olarak girişimciliği ve girişimcileri öne çıkartmıştır279.
24 Ocak 1980 Kararları ile Türkiye de dünyadaki genel gidişe uygun
politikaları benimsemeye başlamış, dönemin en belirleyici uygulaması olan özelleştirme uygulamalarına yönelen az sayıda ülke arasında
yer almıştır.
Ancak, yapılan özelleştirmelere rağmen, devletin ekonomik hacmi
hâlâ büyüktür ve bu durum konu ile ilgili kişilerce “devletçi bir karma
ekonomi” veya “özel sektör ağırlıklı bir karma ekonomi” ya da “sosyal
piyasa ekonomisi” (sosyal devlet) olarak tanımlanmaktadır.
Türkiye’nin “devletçi bir karma ekonomi” olduğunu savunanlara
göre, ülkemiz, hem bir kalkınan ekonomi, hem de kapalı bir karma
ekonomik modelden dışa açık bir piyasa ekonomisine doğru yönelen, küresel piyasayla ve AB ile bütünleşmeye çalışan bir ülkedir. Türk
ekonomisinin karma / devletçi ekonomi yapısı, toplam GSMH’nın yarıdan fazlasının konsolide kamu sektörü tarafından kullanılmasına
yol açmaktadır. Kamu hacminin ekonomide çok büyük olduğu bu tür
bir yapı, büyük israflara yol açmakta, Türk ekonomisinin önündeki en
büyük sorun olarak durmaktadır280.
Öte yandan, ülkemizde tarım sektörünün payı azalsa, sanayi ve
özellikle hizmetler sektörlerinin payı giderek yükselse de, toplumumuz tarım toplumu özellikleri sergilemekten henüz tam anlamıyla kurtulamamıştır. Tarımda çalışan nüfusun oranı hâlâ yüksektir.
Ağustos 2007’de gerçekleştirilen Hane Halkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre, çalışanların sektörlere göre dağılımı şöyledir: Tarım % 28, sanayi % 25,6, hizmetler % 46,4. Böyle bir yapıda, sanayi ve hizmetler
279
280
Küçük, a.g.e., s. 34.
Güneri Akalın, Türkiye’de Piyasa Ekonomisine Geçiş Süreci ve Ekonomik Kriz, Ankara:
TİSK Yay., 2002, s. 107–108, 256.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 209
sektörlerinde faaliyette bulunan KOBİ’lerin, ülkenin kalkınması ve
büyümesi açısından, daha fazla desteklenmelerinin ve geliştirilmelerinin ne kadar önemli olduğu açıktır.
B. Kalkınma Planları ve KOBİ’ler
1963 yılından başlamak üzere, Türkiye’de Planlı Kalkınma dönemi
başlamıştır. Bu dönem, devletin özel sektör için yol gösterici, kamu
kesimi için nispeten bağlayıcı, genellikle 5 yıllık süreler şeklinde “Kalkınma Planları”nın hazırlandığı ve uygulandığı dönemdir. Devletin
ekonomideki ağırlığı, özel sektörün teşvikiyle dengelenmeye çalışılmış, bize özgü bir “karma ekonomik sistem” benimsenmiştir.
Kalkınma Planlarına, KOBİ’lerle ilgili getirdiği belli başlı düzenlemeler açısından kısaca bakılacak olursa281; Birinci Beş Yıllık Plan döneminden Dokuzuncu Kalkınma Planı’na kadar olan dönemde, esnaf
ve sanatkarlar ile küçük sanayici olarak ifade edilen KOBİ’lere yönelik
çeşitli düzenlemelere yer verilmiştir. Kalkınma planlarında öngörülen
çeşitli yasal düzenlemelerin ve kuruluşların, daha sonraki yıllar içerisinde gerçekleştirilmesine yönelik politikalar oluşturulmuştur. Her
bir plan dönemini çok kısa bir şekilde ifade edecek bazı gelişmeleri şu
şekilde özetlemek mümkündür:
Öncelikle, Birinci Beş Yıllık Plan’da (1962–67) KOBİ’lerin Sanayi
Bakanlığı’nın sorumluluğu altında olduğu ifade edilmiş; İkinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı döneminde (1968–72) KOBİ’lere yönelik olarak
KÜSGEM tesis edilmiş; Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1973–78)
KOBİ’lere yönelik finansman, eğitim ve teknik danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılacağı öngörülmüş; Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma
Planı döneminde (1979–84) KÜSGET kurulmuş; Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1986–90) KOBİ’lerin önemli altyapı sorunlarını ortadan kaldıran Organize Sanayi Bölgeleri ve Küçük Sanayi Siteleri’nin
kurulmasını teşvik edecek düzenlemelerin gerçekleştirileceğine
yer verilmiş; Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde (1990–94)
KOBİ’lere yönelik faaliyetler daha da genişletilerek, onların her açıdan
281
OECD, 2000, s. 4.
210 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
destekleyecek (eğitim, finansman, teknoloji, altyapı, organizasyon
vb.) ve sorunlarını çözecek bir takım tedbirlere yönelinmiş, ayrıca Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB)’nın oluşturulmasına karar verilmiş; Yedince Beş Yıllık
Kalkınma Planı döneminde (1996–2000), KOBİ’lere verilen önemi belirtmek üzere, 1996 yılı “KOBİ Yılı” olarak ilan edilmiş, KOBİ’lerin proje, finansman, organizasyon ve teknoloji alanlarında desteklenmesi, girişimcilik eğitimi verilmesi bu Plan’da da yer almış; Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı döneminde (2001–05) KOBİ’lere yönelik destek
ve teşvikler ve bu amaçla gerçekleştirilen düzenlemeler daha da genişletilmiş, KOBİ’ler Kredi Garanti Fonu, Risk Sermayesi, Finansman
Yatırım Ortaklığı, Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı gibi modern finansman araçları ve kurumlarıyla desteklenmiş; Dokuzuncu Kalkınma
Planı’nda (2007–13) ise, özellikle KOBİ’lerin rekabet güçlerini artırıcı
ve ihracat olanaklarını genişletici şekilde düzenlemelere yer verilmiş,
ancak bu planda KOBİ’lere müstakil bir bölüm ayrılmamıştır.
Planlı dönemde Türk ekonomisi, hem uygulanan iktisat politikaları, hem de uygulamalar bakımından çok önemli değişimler yaşamıştır.
İthal ikameci politikalar, yerini ihracata dayalı kalkınma modeline bırakınca, tüm ekonomik aktörler gibi KOBİ’ler de bir uyum dönemi yaşamıştır.
Yeni dönemin getirdiği riskler, yüksek uyum yetenekleri sayesinde sektörün önemli bir kesimi tarafından fırsata dönüştürülmüştür. Bu dönemde
kamu kesimi, başta finansal destekler olmak üzere, KOBİ’lerin yeni döneme uyumunu artıracak, hızlandıracak tedbirleri uygulamaya koymuş, bu
işletmelerin iktisadi ve sosyal fonksiyonlarını yerine getirebilmeleri için
Planlarda her dönemin özelliğine uygun ilke ve öncelikler belirlemiştir.
Ne var ki, sanayileşme politikalarına önem veren planlı dönemin
başlamasıyla birlikte, KOBİ’lerin ekonomideki rolünün arttığı gözlemlense de, gerçekte, KOBİ’lere yönelik desteğin hiçbir zaman olması gerektiği gibi, taşıdığı öneme paralel bir şekilde gerçekleşmediği görülmektedir282.
282
Beytullah Yılmaz, “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Toplumda Üstlendikleri Roller
Bakımından Analizi”, (Çevrimiçi): http://www.dtm.gov.tr/ead/ DTDERGI/ocak% 202004/
kucuk.htm, 18.02.2006, s. 1, 7.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 211
Yaşanan krizlerden en fazla etkilenen kesim olan KOBİ’lerin artan
maliyet ve azalan (özellikle iç) talebe ilişkin sıkıntılarının aşılabilmesi
için işletmelerin her yönden güçlendirilmesi, rekabet edebilirliklerinin
artırılması, sadece sektör mensuplarının değil, ülke ekonomisi içindeki
ağırlığı ve üretim bağlantıları sebebiyle tüm ülkenin meselesidir.
II. YAPISAL AÇIDAN KOBİ’LERDE MEVCUT DURUM
KOBİ’ler tek başlarına küçük birer ekonomik birimdir ve tek tek bakıldığında ekonomiye katkıları önemsiz görülmektedir. Ancak, topluca
ele alındıklarında, sahip oldukları sayısal büyüklük, onların ekonomi
ve toplum için ne kadar önemli olduklarını gözler önüne sermektedir.
Türkiye ekonomisi ve KOBİ’lerle ilgili olarak aşağıda yer alan rakamlara bakıldığında, KOBİ’lerin ülke ekonomisinde ne boyutlarda bir
ağırlığa sahip olduğu anlaşılmaktadır. Rakamlar bize göstermektedir
ki, KOBİ’ler birçok açıdan gözerdi edilemeyecek boyutlara gelmiştir.
Aşağıda, bu boyutların bir kısmına değinilmeye çalışılacaktır.
Ülkemizde KOBİ’lerle ilgili en güvenilir sayısal ve oransal bilgilere,
DİE tarafından 10 yılda bir gerçekleştirilen “Genel Sanayi ve İşyerleri
Sayımı283” sonuçlarına bakarak ulaşmak mümkündür. Sayım sonuçları bize KOBİ’lerin durumu ile ilgili detaylı bilgiler vermektedir.
Nisan–Temmuz 2003 tarihleri arasında sekizincisi gerçekleştirilen
2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı (GSİS) ile, ülkedeki tüm işyerle-
283
Sanayi ve işyerlerine dönük genel sayım çalışmaları ilk kez 1917 yılından itibaren başlamıştır.
Bu tarihte 1913 ve 1915 yıllarına ait sayımın sonuçları yayınlanmıştır. Daha sonra, 1927, 1950, 1963,
1970, 1980, 1985 ve 1992 yıllarında da sayımlar gerçekleştirilmiştir. En son 2002 yılında Cumhuriyet döneminin 8. sayımı gerçekleştirilmiştir.
2002 yılında yapılan sayımın öncekilerden farkı, daha kapsamlı olmasıdır. Coğrafi olarak tüm
Türkiye çapında, tüm il ve ilçeleri, köyleri, bu yerler dışında şehirlerarası yollarda bulunan benzin
istasyonlarını, organize sanayi bölgelerini de kapsamaktadır.
Daha önceki genel sayımlarda dikkate alınmayan 2000’den az nüfusu olan yerleşim yerleri
de 2002 sayımında dikkate alınmıştır. Yine benzer şekilde, daha öncekilerde yalnızca sanayi
sektörü dikkate alınırken, bu kez hizmetler sektörü de dikkate alınmış, yalnızca “tarım, avcılık,
ormancılık”, “balıkçılık”, “ev sanayi ile ilgili faaliyetler” kapsam dışında tutulmuştur.
Bkz.: KOSGEB, 2002 Yılı Genel ve Sanayi İşyerleri Sayımı: İmalat Sanayi Değerlendirmesi, Ankara: KOSGEB Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Merkez Müdürlüğü Yay., Şubat
2005, s. 1–2.
212 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
rinin sayımı gerçekleştirilmiş; sayımın geçici sonuçlarına göre, Türkiye ekonomisi içinde yer alan girişim sayısı 1.720.598 olarak tespit edilmiştir284.
KOBİ’lerin Türkiye’deki görünümü oransal olarak yansıtılacak olursa; hem sanayi ve hem de hizmetler sektörü birlikte dikkate alındığında, bu işletmelerin toplam işletmelerin % 99,8’ini, toplam istihdamın
% 76,7’sini, yatırımların % 38’ini, katma değerin % 26,5’ini, ihracatın %
10’unu, banka kredilerinin ise % 12–13’ünü (son birkaç yıl içerisinde bu
rakam hızla artarak % 25’e ulaşmıştır) yarattıkları görülmektedir285.
KOBİ’lerin sayıları her geçen yıl hızla artmaktadır. Türkiye’de yılda yaklaşık 60 bin işletme açılmaktadır ve bunların neredeyse tamamı KOBİ tarifi içinde yer almaktadır. Bu işletmelerin yarıdan fazlası (%
60) kurulduktan sonraki 5 yıl içinde kapanmaktadır286.
Aşağıda, daha ziyade 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı sonuçlarına bağlı kalınarak, Türkiye’deki KOBİ’lerin bir panoraması verilmeye
çalışılacaktır287.
284
285
286
287
DİE, 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı, Ankara: DİE Yay., Sayı: B.02.01.DİE.
0.10.00.906–164, 14/10/2003, s. 1. & DİE, “Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı”, (Çevrimiçi): http://
www.die.gov.tr/sanayi_sayimi.htm, 09/03/2006.
OECD, SME and Entrepreneurship Outlook 2005, Paris: OECD Publ., 2005 Edition,
s. 346. & DPT, 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı, a.g.e., s. 9 ve 11 (Tablo 1).
Ancak, tüm dünyada da benzeri bir süreç yaşanmaktadır. Bir yanda çok sayıda yeni açılan işletme mevcutken, bir yanda çok sayıda işletme kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.
Bkz.: KOBILINE, “Ak Parti’nin İkinci Döneminde KOBİ’ler”, (Çevrimiçi): http://www.kobiline.
com/turkce/destekhizmetleri/kobilinegundemi_kobihaberleri.asp, 23.10.2007, s. 1.
Türkiye’deki KOBİ’leri tanımak amacıyla, KOSGEB tarafından bugüne kadar gerçekleştirilmiş
en geniş Saha Araştırması Çalışması sonuçları (40.000 kişi ile) için bkz.: KOBİFİNANS Dergisi, “Türkiye’nin Yol Haritası”, Sayı: 6, (Çevrimiçi): http://www.kobifinans.com.tr/tr/bilgi_merkezi/020607/6143/5, 19/10/2007.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 213
A. 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı Sonuçları’na
Göre Türkiye’de KOBİ’lerin Sayısal Durumu
1. KOBİ’lerin Ölçeklerine Göre Dağılımı
2002 GSİS sonuçları dikkate alındığında, ülkemizdeki toplam girişim
sayısı 1.720.598’dir. Bu rakam 2005 yılında % 3,3 artışla 1.890.785’e
yükselmiştir. Günümüz itibariyle bu sayısının 2.000.000 civarında
olduğu tahmin edilmektedir.
Girişimlerin 116,598 tanesi çok birimli girişimlerden oluşmakta olup,
bu kapsamda en az iki ya da daha çok işyerinin bir araya gelmesiyle çok
birimli girişimler ortaya çıkmaktadır. Çok birimli girişimler içinde, iki işyerinin bir araya gelerek oluşturduğu girişimlerin payı çok daha yüksektir (% 85,35). 3 işyerinden oluşan girişimlerin oranı % 10,1, 26 ve daha fazla işyerini bünyesinde barındıran girişimlerin oranı ise % 0,11’dir288 .
Tablo 16: Türkiye’de Girişim Sayıları (2003)
Girişim Sayısı
Tek Birimli Girişim Sayısı
1,604,000
Çok Birimli Girişim Sayısı
116,598
Toplam Girişim Sayısı
1,720,598
Kaynak: DİE, 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı, Ankara: DİE Yay.,
Sayı: B. 02.01.DİE. 0.10.00.906–164, 14/10/2003, s. 1.
Aşağıdaki tablo dikkate alındığında görülecektir ki, Türkiye’deki
girişimlerin neredeyse tamamı, ülkemizde geçen yıl yürürlüğe giren KOBİ Yönetmeliği’nde yer alan yeni KOBİ tanımına göre, küçük
ve orta boy işletmelerden oluşmaktadır289. Yani, yeni tanıma göre,
288
289
DİE, 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı, a.g.e., s. 4.
2005 yılında kabul edilen ve 2006 Haziran’ından itibaren yürürlüğe giren “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelik”in beraberinde
getirdiği yeni tanım ve bundan önce mevcut olan çok sayıdaki tanımlarla ilgili olarak bkz.:
Özdemir, Ersöz ve Sarıoğlu, a.g.e., s. 30–41.
214 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ülkemizde 250 kişiden daha az çalışanı bulunan KOBİ’ler, tüm girişimlerin % 99,89’unu oluşturmaktadır. Türkiye’de, 250’den fazla çalışanı
bulunan girişim sayısı yalnızca 1, 387’dir (oransal olarak % 0,08).
Tablo 17: Girişimlerin Ölçeklerine Göre Dağılımı, (2003)
Ölçek (kişi)
Girişim Sayısı
Yüzdesi
23.762
% 1,38
1.633.509
% 94,94
10–49
53.246
% 3,09
50–99
5.080
% 0,30
100–150
1.804
% 0,10
151–250
1.387
% 0,08
251 +
1.810
% 0,11
1.720.598
100,00
Sadece Girişim Sahibi
1–9
TOPLAM
Kaynak: KOSGEB, 2002 Yılı Genel ve Sanayi İşyerleri Sayımı: İmalat Sanayi Değerlendirmesi, Ankara: KOSGEB Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Merkez Müdürlüğü Yay., Şubat 2005, s. 6.
Yukarıdaki tablo bize açıkça göstermektedir ki, KOBİ’lerin önemli
bir bölümü mikro ölçekli firmalardır; yani Türkiye esas itibariyle 1–9
kişi çalıştıran girişimlerin var olduğu bir ekonomiye sahiptir. Girişim
sayısı (% 94,94) ve çalışan sayısı itibariyle en geniş grubu oluşturan
bu işletmeler, katma değer itibariyle ise en düşük oranları gerçekleştirmektedir.
Bu girişimlerde çalışanların yarısından fazlası, ya o girişimin sahibi
ya da ortağıdır. Tüm bu göstergeler göz önünde tutulduğunda, ülkemizde girişimcilik potansiyeli açısından “mikro işletmelerin” (1–9 çalışanı olan işletmelerin) en önde geldiği, bu nedenle eğer ülkemizde
girişimciliğin geliştirilmesi arzu ediliyorsa, buna KOBİ’lerden başlanılması gerektiği açık bir şekilde görülmektedir.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 215
Aşağıdaki tabloda ise, yalnızca “imalat sanayii”ndeki girişim sayıları yer almaktadır. Görüleceği gibi, KOBİ’lerin genel ekonomi içerisindeki oranı açısından, imalat sanayii de benzer bir sonuç vermektedir.
İmalat sanayiinde yalnızca 917 girişim KOBİ kapsamı dışında kalmaktadır. Bu sektörde de girişimlerin % 99,63’ü 1–250 çalışanı bulunan
KOBİ’lerden oluşmaktadır.
Tablo 18: İmalat Sanayiinde Girişimlerin Ölçeklerine Göre
Dağılımı, (2000)
Ölçek (kişi)
Girişim Sayısı
Yüzdesi
1.509
% 0,61
220.030
% 89,12
10–49
20.325
% 8,23
50–99
2.453
% 0,99
100–150
946
% 0,38
151–250
719
% 0,29
251 +
917
% 0,37
246.899
100,00
Sadece Girişim Sahibi
1–9
TOPLAM
Kaynak: DPT, KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı, 2004, Ankara: DPT Yay., s. 11.
Yine, SSK verilerine bakıldığında da, SSK’ya kayıtlı işçi çalıştıran toplam işyerleri içinde KOBİ tanımı kapsamındaki işyerlerinin payı, aşağı yukarı GSİS rakamlarına benzer bir sonuç vermektedir. Buna göre,
1,036,328 işyerinden KOBİ tanımı içinde ele alınacak işyerlerinin oranı
% 99,74’dür290 .
290
SSK, 2006 Yılı İstatistikleri, (Çevrimiçi): http://www.ssk.gov.tr/sskdownloads/anasayfa/
istatistik/istatistik2006/T1–15–2006–Karne.XLS, 02.08.2007.
216 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Tablo 19: SSK’ya Kayıtlı İşyerlerinin Büyüklük Grubuna Göre
Dağılımı (Eylül 2006)
İşyeri Sayısı
İşyeri Oranı (%)
1,033,662
99,74
Mikro (1–9)
897,992
86,65
Küçük (10–49)
118,625
11,45
Orta (50–249)
17,045
1,64
2,666
0,26
1,036,328
100,00
KOBİ (1–250)
Büyük (250 +)
TOPLAM
Kaynak: SSK, 2006 Yılı İstatistikleri, (Çevrimiçi): http://www.ssk.gov.tr/
sskdownloads/anasayfa/istatistik/istatistik2006/T1–15–2006–Karne.XLS,
02.08.2007.
SSK’ya kayıtlı işyerlerinin GSİS kapsamındaki toplam girişimlere
oranı % 49,46’dır. Geri kalan % 50,54’lük miktarı, Bağ–Kur’a kayıtlı esnaf ve sanatkârların işletmeleri oluşturmaktadır.
2. KOBİ’lerin Kamu–Özel Sektör Ayrımına Göre Dağılımı
Türkiye’de SSK’ya kayıtlı işyerlerinin % 97,3’ü özel sektörde, geri kalan
küçük bir miktarı ise (% 2,7) kamu kesiminde faaliyette bulunmaktadır.
SSK’ya kayıtlı işyerleri, ekonominin yalnızca kayıt içinde olan kesimini kapsamaktadır; bunun dışında bir de SSK kayıtlarına yansımayan kayıtdışı sektör/işletmeler bulunmaktadır. Kayıtdışı sektörün kayıtlı sektöre oranı, ülkemizde hayli yüksektir. Dolayısıyla, kayıtdışı
bu kesim de hesaba katılacak olursa ve de kamu kesiminin kayıtdışı
sektörde yer almayacağı, kayıtdışı üretim ve faaliyette bulunmayacağı farz edilirse, o takdirde, toplam işletmeler içinde özel sektörün payının biraz daha artacağı, kamunun payının daha da küçüleceği söylenebilir.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 217
Tablo 20: Haziran 2007 İtibariyle SSK’ya Kayıtlı İşyeri Sayısı
İşyeri Sayısı
İşyeri Oranı (%)
29.470
2.7
Özel
1.066.595
97.3
TOPLAM
1.096.065
100.0
Kamu
Kaynak: SSK, (Çevrimiçi): http://www.ssk.gov.tr/sskdownloads/anasayfa/istatistik/temmuz_2007.xls, 12.10.2007.
3. KOBİ’lerin Sektörlere Göre Dağılımı
GSİS sonuçları itibariyle sektörlere göre bu girişimlere bakıldığında,
ağırlığın üç sektörde olduğu; bu işletmelerin % 46,19’unun ticaret sektöründe, % 14,35’inin imalat sektöründe, % 14,21’inin ise ulaştırma sektöründe yer aldığı görülmektedir.
Birimlere bakıldığında, girişim sayısının en yüksek olduğu birimin % 9,9 ile “belirli bir mala tahsis edilmemiş mağazalarda gıda, içecek ve tütün ağırlıklı perakende ticaret” birimi olduğu görülmektedir.
Onu izleyen birim % 5,54 ile “karayolu ile yük taşımacılığı”, % 5,51 ile
“belirli bir mala tahsis edilmiş mağazalardaki diğer perakende ticaret”, % 5,3 ile “barlar ve kahvehaneler” ve % 4,35 ile “diğer karayolu
taşımacılığı”dır.
218 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Tablo 21: Girişimlerin Sektörel Dağılımı (2003)
Girişim Sayısı
%
Ticaret
794,715
46,19
İmalat Sanayi
246,899
14,35
Ulaştırma, Depolama,
Haberleşme
244,490
14,21
Otel ve Lokantalar
163,112
9,48
Diğer Sosyal, Toplumsal ve
Kişisel Hizmet Faaliyetleri
90,919
5,28
Gayrimenkul, Kiralama ve
İş Faaliyetleri
90,473
5,26
İnşaat
35,702
2,07
Sağlık İşleri ve Sosyal
Hizmetler
31,546
1,83
Mali Aracı Kuruluşların
Faaliyetleri
13,538
0,79
Eğitim Hizmetleri
5,692
0,33
Madencilik ve Taşocakçılığı
1,809
0,11
Elektrik, Gaz, Su Dağıtımı
1,703
0,10
1,720,598
100,00
TOPLAM
Kaynak: DİE, 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı, Ankara: DİE Yay.,
Sayı: B. 02.01.DİE. 0.10.00.906–164, 14/10/2003.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 219
4. KOBİ’lerin İllere Göre Dağılımı
İstanbul, girişimlerin sayısal olarak en çok olduğu ildir (% 18,79). Ardından Ankara (% 7,15), İzmir (% 6,5), Bursa (% 4,19) ve Antalya (% 3,67)
gelmektedir. Tunceli (% 0,11), Ardahan (% 0,11), Bayburt (% 0,113), Hakkari (% 0,12) ve Gümüşhane (% 0,15) ise, en az girişimin bulunduğu illerdir291.
Grafik 6: Girişimlerin İllere Göre Dağılımı (2003)
Diğer İller
%48
İstanbul
%19
Ankara
%6
İzmir
%6
Bursa
%4
Gaziantep
%2
Denizli
%2
Konya
%3
Kocaeli
%2
Adana
%3
Antalya
%4
Kaynak: DİE, 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı, Ankara: DİE Yay.,
Sayı: B. 02.01.DİE. 0.10.00.906–164, 14/10/2003, s. 5.
5. KOBİ’lerin Hukuki Durumuna Göre Dağılımı
Yine, 2002 Sayımı’nın sonuçlarına bakmaya devam edilecek olunursa,
hukuki durum açısından toplam girişimlerin büyük ölçüde (% 80,58)
ferdi mülkiyet olarak yaşama geçirildiği görülmektedir. Çok az bir kısmının (% 15,58) sermaye şirketi olduğu, geri kalanının şahıs şirketleri
ve diğerlerinden oluştuğu gözlenmektedir.
291
DİE, 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı, a.g.e., s. 4–5.
220 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Tablo 22: Hukuki Durumlarına Göre Girişimler (2003)
Girişim Sayısı
%
1,386,491
80,58
Adi Ortaklık
28,607
1,66
Kolektif Şirket
3,970
0,23
197
0,01
Limited Şirket
233,193
13,55
Anonim Şirket
34,843
2,03
Kooperatif
14,213
0,83
Diğer
19,084
1,11
1,720,598
100,00
Ferdi Mülkiyet
Komandit Şirket
TOPLAM
Kaynak: KOSGEB, 2002 Yılı Genel ve Sanayi İşyerleri Sayımı: İmalat Sanayi Değerlendirmesi, Ankara: KOSGEB Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Merkez Müdürlüğü Yay., Şubat 2005, s. 7.
6. KOBİ’lerin Yaş Ortalamasına Göre Dağılımı
Diğer bir önemli sonuç, girişimlerin yaş ortalamalarıyla ilgilidir. Sayıma göre, tüm sektörlerdeki yaş ortalaması 9,8 yıldır. En yüksek yaş
ortalaması “elektrik, gaz, su dağıtımı” sektörüne aittir (20,1). Onu,
mali aracı kuruluşların faaliyetleri (% 13,2) ve madencilik ve taşocakçılığı (% 10,5) takip etmektedir. Oteller ve lokantalar, yaş ortalaması bakımından en talihsiz sektör (% 7,2) olarak gözükmektedir.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 221
Tablo 23: Yaş Ortalamalarına Göre Girişimler (2003)
Girişim Sayısı
Elektrik, Gaz, Su Dağıtımı
20,1
Mali Aracı Kuruluşların Faaliyetleri
13,2
Madencilik ve Taşocakçılığı
10,5
İmalat Sanayi
9,1
Ticaret
8,4
Ulaştırma, Depolama, Haberleşme
8,4
Gayrimenkul, Kiralama ve İş Faaliyetleri
8,3
Diğer Sosyal, Toplumsal ve Kişisel Hizmet
Faaliyetleri
8,3
İnşaat
7,7
Sağlık İşleri ve Sosyal Hizmetler
7,6
Eğitim Hizmetleri
7,6
Oteller ve Lokantalar
7,2
SEKTÖRLER ORTALAMASI
9,8
Kaynak: KOSGEB, 2002 Yılı Genel ve Sanayi İşyerleri Sayımı: İmalat Sanayi Değerlendirmesi, Ankara: KOSGEB Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Merkez Müdürlüğü Yay., Şubat 2005, s. 8.
7. KOBİ’lerin Faaliyet Gösterilen Yere Göre Dağılımı
Girişimlere faaliyet gösterdikleri mekânlar açısından bakılacak olursa,
bunların yalnızca % 19,1’inin planlı bir yerleşim (organize sanayi bölgesi, küçük sanayi sitesi, serbest bölge, iş merkezi, iş hanı/pasaj) içinde faaliyette bulunduğu, geri kalan % 80,9’lık kısmın ise bu tür yerler
dışında kalan mekânlarda (meskun mahallerde) faaliyette bulunduğu
tespit edilmektedir.
222 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Tablo 24: Faaliyet Gösterilen Yere Göre Girişimler (2003)
Tüm Sektörler
%
İş Hanı / Pasaj
150,090
7,98
Küçük Sanayi Sitesi
120,150
6,39
İş Merkezi
59,958
3,19
Organize Sanayi Böl-
18,463
0,98
Serbest Bölge
10,043
0,53
Diğer
1,522,729
80,93
TOPLAM
1,881,433
100,00
Kaynak: KOSGEB, 2002 Yılı Genel ve Sanayi İşyerleri Sayımı: İmalat Sanayi Değerlendirmesi, Ankara: KOSGEB Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Merkez Müdürlüğü Yay., Şubat 2005, s. 9.
Ağırlıklı olarak KOBİ ekonomisine sahip olan ülkemizde, günümüzde de KOBİ’lerin büyükçe bir kısmı meskûn mahallerde faaliyet gösterirken, giderek artan sayıda bir kısmı ise ya 2007 yılı itibariyle sayıları
400’ü geçen Küçük Sanayi Sitelerinde (KSS) ya da 250’yi aşan Organize Sanayi Bölgelerinde (OSB), 20 adet Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
(TGB) ve 25 adet Teknoloji Geliştirme Merkezleri’nde (TEKMER) faaliyette bulunmaktadır. Bunların dışında KOBİ’lerin faaliyette bulunduğu başka mekânlar da söz konusudur. Örneğin, Türkiye’de 20 adet
Serbest Bölge (SB) ve Endüstri Bölgeleri bulunmaktadır292.
Sanayi işletmelerinin düzenli ve planlı bir şekilde yerleştiği ve işlevlerini sürdürdüğü bu mekânlar, işletmelere sunduğu çeşitli hizmet
olanakları ve maddi kolaylıklar nedeniyle bir yandan işletmelere katkıda bulunurken, bir yandan da düzensiz kentleşme ve çevre sorunlarına çözüm olabilmektedir. Dünya’da yüzyılı aşkın, Türkiye’de ise
292
DPT, KOBİ Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Ankara: DPT
Yay., 2007, (Çevrimiçi): http://plan9.dpt.gov.tr/oik14_kobi/kobi.pdf, s. 7. & DPT, Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı, (Çevrimiçi): http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/viii/, 12.03.2006, s. 246.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 223
yarım yüzyıldır OSB ve KSS uygulamaları devam etmektedir. Bu mekanlar, daha çok KOBİ’lerin geliştirilmesi amacına hizmet etmektedir293.
Bu kitabın ikinci bölümünde de değinildiği gibi, KOBİ’ler gelişmiş
ülkelerde uzun zamandır “kümelenme” ve “uluslararasılaşma” politikaları doğrultusunda desteklenmekte ve yönlendirilmektedir. Bunun
anlamı, benzer iş yapan ya da birbirlerinin tamamlayıcısı durumunda olan KOBİ’lerin giderek artan bir oranda düzenli ve planlı yerleşim
yerlerinde biraraya getirilmeleri, bundan doğacak sinerji ve işbirliği
sonucunda uluslararası pazarlarda rekabet edebilir güce kavuşturulmalarıdır.
Diğer yandan, devletin KOBİ’lere yönelik destekleri, her zaman için
yalnızca ekonomik amaçlı değildir. İşsizliğin azaltılması ve yeni istihdam olanaklarının yaratılması başta olmak üzere, bölgesel dengesizliklerin giderilmesi, göçün önlenmesi, çevrenin korunması gibi sosyal
amaçlar da yüklenmektedir294.
8. KOBİ’lerin Gösterdikleri Faaliyet Türlerine Göre Dağılımı
2002 GSİS’e göre, Türkiye’de girişimlerin en çok hangi faaliyet türlerini gerçekleştirdiklerine bakılacak olunursa, bunların başında % 9,9
oranıyla “belirli bir mala tahsis edilmemiş mağazalarda gıda, içecek ve
tütün ağırlık perakende ticaret” sektörü yer almaktadır. “Karayolu ile
yük taşımacılığı” (% 5,54), “belirli bir mala tahsis edilmiş mağazalardaki diğer perakende ticaret” (% 5,51), “barlar ve kahvehaneler” (% 5,3) ve
“diğer karayolu taşımacılığı” (% 4,35) gibi sektörlerle birlikte, bu 5 faaliyet türü, toplam işyerlerinin % 30,6’sını içermektedir.
293
294
DPT, Sanayi Politikaları Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planı, Ankara: DPT Yay., 2000, s. 97.
DPT, Devlet Yardımları Özel İhtisas Komisyonu Raporu (Taslak) : Dokuzuncu
Kalkınma Planı (2007–2013), Ankara: DPT Yay., (Çevrimiçi): http://plan9.dpt.gov. tr/
oik05_devletyardimlari/raporsontaslak.doc 2006, 19.01.2006, s. 5.
224 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
B. 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı Sonuçları’na
Göre Türkiye’de KOBİ’lerde Çalışanlar
1. KOBİ’lerde Çalışanların İşletme Ölçeğine Göre Dağılımı
2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayım sonuçlarına göre, Türkiye genelinde tüm girişimlerde çalışan kişi sayısı 6.325.036’dır295. Bu sayının
yaklaşık olarak % 80’i (% 76,7’si), yani 5 milyona yakın kısmı KOBİ’lerde
istihdam edilmiş durumdadır.
Yukarıda ifade edildiği gibi, ülkemizdeki KOBİ’ler her ne kadar toplam girişimlerin % 99,89’unu oluştursa da, KOBİ’lerin toplam istihdamdaki, kredilerdeki, ihracattaki, üretimdeki, verimlilikteki296 payları sözkonusu olduğunda, hacimsel büyüklüğü ile orantılı olmayan
bir şekilde paylarının küçüldüğü gözlenmektedir.
Tablo 25: Girişimlerde Çalışanların Sayısı (2003)
Çalışan Sayısı
Tek Birimli Girişim Sayısı
4,330,743
Çok Birimli Girişim Sayısı
1,994,293
Toplam Çalışan Sayısı
6,325,036
Kaynak: DİE, 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı, Ankara: DİE Yay.,
Sayı: B. 02.01.DİE. 0.10.00.906–164, 14/10/2003, s. 2.
Bu girişimlerde çalışan toplam 6.325.036 kişinin 4.401.158 kişisi ücretli olarak çalışanlardan oluşmaktadır. Geriye kalan 1.923.878 kişi ise ya
işletmenin sahibidir ya da ücretsiz aile yardımcısı konumundadır. Ücretle çalışanların büyük bir kısmı (% 66,11) başlıca iki sektörde istihdam
edilmişlerdir. Bunlar; imalat (% 40,1) ve ticaret (% 26,01) sektörleridir.
295
296
Toplam çalışan sayısının işletme büyüklüklerine göre dağılımı konusunda herhangi bir veriye /
tabloya ulaşılamamıştır.
Ülkemizdeki KOBİ’lerde çalışan işçilerin büyük işletmelere kıyasla verimliliğinin genelde düşük
olduğu görülmektedir. Ülkemizde, büyüklere göre KOBİ’lerde çalışanların verimliliği % 38’dir.
Halbuki, Avrupa ülkelerinde KOBİ’lerdeki verimliliğin oranı % 78’dir. Ülke bazında bakılırsa,
Belçika’da 78, Almanya’da 81, Fransa’da 75, İtalya’da 76, Hollanda’da 74, İspanya’da 75’dir. Bkz.:
Küçük, a.g.e., s. 205.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 225
Tablo 26: Girişimlerde Ücretle Çalışanların Sayısı (2003)
Çalışan
Sayısı
Ücretli Çalışanlar
4,401,158
Girişimcinin Kendisi ve Ücretsiz Aile Yar-
1,923,878
Toplam Çalışan Sayısı
6,325,036
Kaynak: DİE, 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı, Ankara: DİE Yay.,
Sayı: B.02.01.DİE.0.10.00.906–164, 14/10/2003, s. 8.
Haziran 2007 SSK verilerine göre de, 1,096,065 işyerinde toplam
8.407.625 zorunlu sigortalı çalışmakta olup, KOBİ niteliğini haiz olan
işyerlerinde istihdam edilenlerin oranı % 80’in üzerindedir.
KOBİ’lerde çalışan sigortalıların toplam çalışanların sayısına oranı
% 97,73’tür. Bu oran 2002’de % 78 iken neredeyse % 97,73’e ulaşmıştır297. İşletme başına GSİS’de 4’e yakın olan ortalama çalışan sayısı,
SSK’lı işyerlerinde 7’nin üzerindedir.
Tablo 27: SSK’ya Kayıtlı İşyerlerinin Sigortalı Sayısına Göre
Dağılımı (Eylül 2006)
Sigortalı Sayısı
Sigortalı Oranı (%)
6,420,444
82,12
Mikro (1–9)
2,288,438
29,27
Küçük (10–49)
2,406,387
30,78
Orta (50–249)
1,725,619
22,07
Büyük (250 +)
1,398,198
17,88
TOPLAM
7,818,642
100,00
KOBİ (1–250)
Kaynak: SSK, 2006 Yılı İstatistikleri, (Çevrimiçi): http://www.ssk.gov.tr/
sskdownloads/anasayfa/istatistik/istatistik2006/T1–15–2006–Karne.XLS,
02.08.2007.
297
Bu rakam bize, sigortalı işyeri ve sigortalı işçi sayısının arttığını ya da kayıtdışı ekonominin
küçüldüğünü ifade etmektedir
226 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
2. KOBİ’lerde Çalışanların Kamu–Özel Sektör Ayrımına Göre
Dağılımı
Sigortalı çalışanların % 91,84’ü (7.721.695) özel, % 8,16’sı (685.930)
kamu kesiminde istihdam edilmiştir. Toplam girişimlerin % 2,7’sine
sahip olan kamu sektörü, çalışanların daha büyük bir kısmını istihdam etmektedir.
Tablo 28: Haziran 2007 İtibariyle SSK’ya Kayıtlı Sigortalı
Sayısı
Sigortalı Sayısı
Sigortalı Oranı
(%)
Kamu
685.930
8,16
Özel
7.721.695
91,84
TOPLAM
8.407.625
100,0
Kaynak: SSK, (Çevrimiçi): http://www.ssk.gov.tr/sskdownloads/anasayfa/istatistik/temmuz_2007.xls, 02.09.2007.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 227
3. KOBİ’lerde Çalışanların Cinsiyet Ayrımına Göre Dağılımı
Haziran 2007 verilerine göre, SSK’lı sigortalıların % 21,54’ü kadın, geri
kalan büyük grup ise (% 78,46) erkek çalışanlardan oluşmaktadır298.
Tablo 29: Haziran 2007 İtibariyle SSK’ya Kayıtlı Sigortalı
Sayısı
Sigortalı Sayısı
Sigortalı
Oranı (%)
Erkek
6.596.688
78,46
Kadın
1.810.637
21,54
TOPLAM
8.407.625
100,0
Kaynak: SSK, (Çevrimiçi): http://www.ssk.gov.tr/sskdownloads/anasayfa/istatistik/temmuz_2007.xls, 02.09.2007.
Yukarıda, GSİS Sonuçları’na göre, çalışanların 4.401.158’inin ücretli çalışanlardan oluştuğu belirtilmişti. İşte, bu toplam ücretlilerin de
yine benzer bir şekilde % 24’ü kadınlardan (956.634), % 76’sı ise erkeklerden (6.030.066) oluşmaktadır.
Bu grupta yer alan kadınların hangi sektörlerde daha fazla oranda istihdam edildiğine bakılacak olunursa, “sağlık ve sosyal hizmetler” sektöründe kadın çalışanların oranının (% 64,5) erkek çalışanlardan daha fazla
olduğu gözlenmektedir. Yine, “mali aracı kuruluşlar” (% 46,6) ve “eğitim
hizmetleri” (% 44,9) sektörlerinde de kadınların önemli oranda istihdam
edildikleri görülmektedir. Kadınların en düşük düzeyde istihdam edildiği sektör ise “madencilik ve taşocakçılığı” sektörüdür (% 3,6) 299.
4. KOBİ’lerde Çalışanların Sektörlere Göre Dağılımı
2002 GSİS sonuçlarına göre, istihdam içerisinde yer alanların % 32,38’i
imalat sanayiine, % 32,31’i ticaret sektörüne, geri kalanlar ise daha küçük porsiyonlar halinde diğer sektörlere dağılmış bulunmaktadır.
298
299
SSK, 2006 Yılı İstatistikleri, a.g.e.
DİE, 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı, a.g.e., s. 2.
228 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Tablo 30: Çalışan Kişi Sayısı İtibariyle Girişimlerde
İstihdamın Yapısı (2003)
Çalışan Sayısı
Çalışan Oranı
2,048,264
32,38
Ticaret
2,043,815
32,31
Oteller ve Lokantalar
526,845
8,33
Gayrimenkul, Kiralama
ve İş Faaliyetleri
7,500,104
7,91
Ulaştırma, Depolama,
Haberleşme
325,697
5,15
İnşaat
229,400
3,63
Mali Aracı Kuruluşların
Faaliyetleri
213,400
3,37
Diğer Sosyal, Toplumsal ve Kişisel Hizmet
Faal.
123,178
1,95
Madencilik ve Taşocakçılığı
99,966
1,58
Eğitim Hizmetleri
123,178
1,27
Sağlık İşleri ve Sosyal
Hizmetler
76,435
1,21
Elektrik, Gaz, Su Dağıtımı
57,591
0,91
6,325,036
100,00
İmalat Sanayi
TOPLAM
Kaynak: KOSGEB, 2006 Yılı Faaliyet Raporu, Ankara: KOSGEB Yay., Nisan 2007, s. 26.& KOSGEB, 2002 Yılı Genel ve Sanayi İşyerleri Sayımı: İmalat Sanayi Değerlendirmesi, Ankara: KOSGEB Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Merkez Müdürlüğü Yay., Şubat 2005, s. 3.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 229
Diğer yandan, bu işyerlerinde çalışan kişiler açısından alt sektörlere
bakılacak olursa, istihdamın en yüksek olduğu birim (% 5,36) “belirli
bir mala tahsis edilmemiş mağazalarda gıda, içecek ve tütün ağırlıklı
perakende ticaret” birimi olarak tespit edilmektedir. Bunları, istihdam
açısından “belirli bir mala tahsis edilmiş mağazalardaki diğer perakende ticaret” (% 3,19), “lokantalar ve pastaneler” (% 3,09), “karayolu ve
yük taşımacılığı” (% 2,56) ile “diğer dış giyim eşyaları imalatı” (% 2,48)
izlemektedir. Çalışanların % 16,68, onlarca sektör içinde bu beş sektörde toplanmışlardır.
5. KOBİ’lerde Çalışanların Ölçek Büyüklüğüne Göre Dağılımı
Girişimler, ölçek büyüklüğü (çalışan sayısının girişim sayısına bölünmesi) açısından değerlendirilecek olursa, ortalama ölçek büyüklüğü 3,68’dir;
yani girişim başına düşün işçi sayısı kabaca 4 kişi bile değildir300.
Ölçeğin en yüksek olduğu yer madencilik ve taşocakçılığı sektörüdür (% 44,41). Onu, 33,82’lik oranıyla elektrik, gaz ve su dağıtımı,
13,43’lük oranıyla eğitim hizmetleri sektörleri takip etmektedir. Ölçeğin en düşük olduğu sektörler ise, “ticaret” (% 2,58), “diğer sosyal, toplumsal ve kişisel hizmet faaliyetleri” (% 2,35) ile “ulaştırma, depolama,
haberleşme”dir (% 2,05).
300
KOSGEB, 2002 Yılı Genel ve Sanayi İşyerleri Sayımı: a.g.e., s. 4–5. & DİE, 2002 Genel
Sanayi ve İşyerleri Sayımı, a.g.e., s. 2.
230 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Tablo 31: Ölçek Büyüklükleri (Çalışan Sayısı/Girişim Sayısı) (2003)
Çalışan / Girişim
Oranı
Madencilik ve Taşocakçılığı
44,41
Elektrik, Gaz, Su Dağıtımı
33,82
Eğitim Hizmetleri
13,43
Mali Aracı Kuruluşların Faaliyetleri
9,1
İmalat Sanayi
8,28
İnşaat
6,43
Gayrimenkul, Kiralama ve İş Faaliyetleri
3,6
Oteller ve Lokantalar
3,23
Sağlık İşleri ve Sosyal Hizmetler
3,17
Ticaret
2,58
Diğer Sosyal, Toplumsal ve Kişisel Hizmet
Faaliyetleri
2,35
Ulaştırma, Depolama, Haberleşme
2,05
Kaynak: KOSGEB, 2002 Yılı Genel ve Sanayi İşyerleri Sayımı: İmalat Sanayi Değerlendirmesi, Ankara: KOSGEB Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Merkez Müdürlüğü Yay., Şubat 2005, s. 5.
6. KOBİ’lerde Çalışanların İllere Göre Dağılımı
İstihdama başka bir açıdan bakılacak olursa, istihdamın en yüksek olduğu il’in İstanbul (1.799.831 kişi, % 27,97) olduğu, onu Ankara (% 8,46),
İzmir (% 7,39), Bursa (% 5,04) ve Antalya’nın (% 3,22) takip ettiği görülecektir. İstihdam açısından en kötü durumda olan il Tunceli’dir (%
0,06); Onu Ardahan (% 0,06), Bayburt (% 0,06), Hakkari (% 0,08) ve
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 231
Gümüşhane (% 0,09) izlemektedir301 . İlk 5’li grupta yer alan iller toplam istihdamın % 52,08’ini teşkil ederken, ikinci 5’li grupta yer alan iller ise, toplam istihdamın ancak % 0,37’sini karşılayabilmektedirler.
III. KOBİ’LERİN EKONOMİDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
A. Makroekonomik Politikalar ve KOBİ’ler
Türkiye’de 2000’li yıllardan hemen önce, ekonomik ve politik açıdan
durağan hatta gerileyen bir yapı sözkonusu iken, bu tarihten itibaren siyasi ve ekonomik sistemde iyileşme görülmeye başlanmış, işbaşına yeni bir hükümetin gelmesi, bu dönemde AB ile ilişkilere özel
bir önem verilmesi ve AB’ye üyelik sürecinin resmi olarak başlaması, dünya ekonomilerinde gözlenen iyimser hava vb. gibi nedenlerle
Türkiye’de bu dönemde politik ve ekonomik istikrar yakalanmış, ekonomi kesintisiz bir büyüme sürecine girmiş, enflasyon ve faiz oranları düşmüş, ihracat artmış vb.’dir. Türkiye’nin gerçekleştirdiği bu dinamizm ve yakalanan gelişme trendleri, dünyanın ve üyesi olmaya
çalıştığımız Avrupa Birliği’nin de dikkatini çekmiştir.
Ancak, Türkiye’nin makro alanlarda sağladığı bu başarı, bilgiye dayalı bir ekonomiye geçişte ve refah ekonomisinin oluşturulmasında
yeterli olamamaktadır. Türkiye’nin özellikle mikro düzeyde de başarması gereken birçok hedefi vardır. Ülkemizde Ar–Ge yatırımları302,
imalat ve ticarette bilginin yoğunlaşması, sermaye piyasalarının gelişmesi, özel sektörün uluslararasılaşması gibi konularda daha kat
edilmesi gereken çok mesafe vardır. Ekonomisi büyük ölçüde küçük
301
302
DİE, 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı, a.g.e., s. 4–5.
Ülkemizde toplam Ar–Ge faaliyetlerinin zaten düşük olduğu düşünüldüğünde (GSYİH’nın
% 0,67’si), KOBİ’lerin bu oran içindeki payının çok önemsiz olduğu görülecektir. Ülkemizde,
Ar–Ge faaliyetleri genelde üniversiteler ve kamu araştırma kurumları tarafından gerçekleştirilmekte, özel sektörün Ar–Ge içindeki payı çok düşük bulunmaktadır. Özel sektördeki mevcut
Ar–Ge faaliyetleri de büyük ölçekli işletmeler tarafından gerçekleştirilmektedir. Özel sektörün
2002 yılı itibariyle Ar–Ge harcamaları içindeki payı % 28,7’dir (kamu % 7, üniversite % 64,3).
Halbuki, bu oran AB’de % 64,5’dir. Lizbon Stratejisi, AB üyelerinin Ar–Ge harcamalarını 2010
yılına kadar GSYİH’nın % 3’üne çıkarmasını, bu harcamaların 2/3’ünün özel sektör tarafından
gerçekleştirilmesini hedeflemiştir. DPT, 2006 Yılı Programı, a.g.e., s. 166. & DPT, Devlet
Yardımları Özel İhtisas Komisyonu Raporu, a.g.e., s. 10
232 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ve orta boy işletmelere dayalı olan Türkiye, elbette mikro düzeyde
ekonomik politikalar oluştururken, büyük oranda KOBİ’leri dikkate
almak zorundadır. Ancak bu şekilde, makro düzeyde sağlamış olduğu
başarılarını mikro düzeyde de pekiştirmiş olacaktır303.
Bugün Türkiye ekonomisinin temel direği durumunda olan
KOBİ’ler, ülkenin gelecekte de büyümesini sürdürmesinde ve refahını
artırmasında kritik bir öneme sahip olacaktır. Gerçekten, sayısal olarak hem ülkedeki girişimlerin neredeyse tümünü, hem de istihdamın
büyük bir kısmını oluşturan KOBİ’ler, bir yandan ekonomik büyümeyi ateşlerken, bir yandan da ülkede daha fazla istihdam yaratılmasına
ve esnekliğe yol açmaktadır. Şayet, KOBİ’lerin karşıkarşıya bulundukları bazı engeller ortadan kaldırılırsa (ki bu engellerden en önemli iki
tanesi KOBİ’lerin finans kaynaklarına erişimde yaşadığı zorluk ve bu
işletmelerin uluslararasılaşmasının zayıf oluşudur) ve KOBİ’leri destekleyici bir ortam sağlanırsa, bu takdirde ülkenin gereksinimi olan
yenilikçi, uluslararası düzeyde rekabetçi, sürekli kendisini geliştiren
KOBİ’ler, ülkenin geleceğine damgasını vuracaktır304.
Piyasa ekonomilerinde özel sektör / girişimler çok önemlidir ve temel
bir rol üstlenmiştir. Ancak, piyasada var olan şirketlerin hemen hemen
hepsinin KOBİ olduğu dünyamızda, bu işletmeler daha başarılı olabilmek için, kamunun özel ilgisine gereksinim duymaktadır. Özel sektörün sahip olduğu güç, kamu politikaları tarafından desteklendiğinde,
303
304
Glenda Napier, Sylvia Schwaag Serger, Emily Wise Hansson, Strengthening Innovation
and Technology Policies for SME Development in Turkey: Opportunities for Private Sector Involvement, Malmö: IKED Publ., 2004, s. 7.
Bu maksatla, ülkemizde KOBİ’leri geliştirmek ve daha yenilikçi bir yapıya kavuşturmak için
IKED (International Organisation for Knowledge Economy and Enterprise Development) ’in
aşağıdaki önerileri dikkate alınabilir:
• “Yenilikçilik politikaları, daha koordineli ve fonksiyonel bir yapı içinde alınmalıdır,
• Ulusal bilgi ve iletişim teknolojilerinin (ICT) altyapısı geliştirilmelidir,
• Yenilikçiliği güçlendirecek bölgesel ve yerel eylem planları geliştirilmelidir,
• KOBİ’lerin geliştirilmesi ve girişimciliğin desteklenmesi için daha iyi şartlar oluşturulmalıdır,
• Yatırımcılar ve finansal kaynaklara yönelik tedarik zinciri güçlendirilmelidir,
• Doğrudan yabancı yatırım hızlandırılmalı ve bunun sonucunda ortaya çıkacak taşma etkisinden yurt içi ekonominin yararlanma kapasitesi artırılmalıdır,
• Ekonomik ve politik istikrar ile hukuk kurallarının saygınlığı sürdürülmelidir,
• Avrupa Birliği programlarına katılım ve bununla ilgili duyarlılık teşvik edilmelidir. ”
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 233
kamu–özel sektör işbirliğinin sonucu olarak ortaya güçlü bir ekonomik
yapı çıkmaktadır. Bu açıdan, kamu–özel sektör mikro ve makro ekonomik konularla başa çıkabilmek için birlikte çalışmaya muhtaçtırlar305.
“Ülkemizde de 2000’li yıllara girerken dünya ekonomisi ile entegrasyon sürecinde, teknolojinin değişen trendleri ışığında, rekabetçi
bir piyasa ekonomisinin temel taşlarını oluşturacak, dinamik ve gelişme potansiyeli yüksek, KOBİ’lerin doğuşunu ve gelişimini teşvik edici
ve destekleyici politikaların oluşturulması gerekmektedir. Bu nedenle
ülkemizdeki KOBİ’leri koruyucu değil, piyasa ekonomisi mantığı çerçevesinde üretken kılıcı (productive versus protective) politikaların
bir an önce uygulamaya konulması gerekmektedir306. ”
B. Dünyada ve Türkiye’de KOBİ’ler
1. KOBİ’lerin Dünya Ekonomisi İçindeki Yeri
KOBİ olarak adlandırılan küçük ve orta boy işletmeler, Sanayi Devrimi gerçekleşip de “kitle üretimi” ve “fabrika sanayii” ortaya çıkıncaya
kadar temel üretim birimi olarak ekonomide yerlerini almışlardır. Her
ne kadar Sanayi Devrimi KOBİ türü girişimler yerine, ölçek ekonomisi olarak ifade edilen büyük ölçekli girişimleri öncelemiş olsa da, kendilerine özgü avantajları sebebiyle, küçük ve orta ölçekli işletmeler,
ülkelere göre farklılıklar göstermekle beraber önemlerini korumuşlardır. Gelişmiş ülkelerde büyük işletmelerin tartışılmaz ekonomik
ağırlığına ve küçük işletmeleri rekabet dışı bırakmalarına rağmen,
sermaye birikiminin yeterli olmadığı, bankacılık sisteminin yeterince gelişmediği ülkeler başta olmak üzere KOBİ’ler, üretim ve istihdam
açısından dünya ekonomisine katkıda bulunmayı sürdürmüşlerdir.
1970’lerden itibaren gelişmiş ülkelerde başlayan durgunluk ve krizlerin büyük işletmeleri iflaslara ve küçülmeye zorlamasından sonra,
bu işletmelerin doğasından gelen birçok avantajlar ilginin yeniden
305
306
Napier, Serger ve Hansson, a.g.e., s. 8–9.
Figen Yılmaz, “Türkiye’de Küçük ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ’ler) ”, (Çevrimiçi): http://http://
www.isbank.com.tr/dosya/ekon–tr_kobiler2004.pdf, İş Bankası Yay., Aralık 2003, s. 5
234 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
KOBİ’lere yönelmesini sağlamıştır. KOBİ’lerin sahip oldukları bu avantajlar; istihdam, rekabet, ekonomik etkinlik, esneklik ve gelir dağılımı
gibi hususlardaki başarısından kaynaklanmaktadır307.
Büyük işletmelerin kitlesel işçi çıkarmaları ve kapanan fabrikalar nedeniyle artan işsizlik, bu dönemde önemleri fark edilen KOBİ’ler cephesinde daha kabul edilebilir düzeylerde seyretmiştir. Üstelik üretimin
daha küçük ölçekli işletmelerde devam ettirilmesi, KOBİ’lerin istihdam
yaratma potansiyellerini büyütmüştür. Bu nedenle küçük girişimlerin teşviki ve desteklenmeleri, ülke ekonomileri bakımından yaşamsal
önem kazanmıştır. Küçük desteklerle büyük istihdam yaratılmış, entegre büyük sanayi işletmelerinden bir kısmının devre dışı kalması yüzünden tüm sektörün muhtemel çöküşünü önleyen KOBİ’ler kurtarıcı
haline de gelebilmiş, yıkımın büyümesini engellemişlerdir.
Değişen üretim anlayışına en uygun işletme modeli olarak kabul
gören KOBİ’ler, işin ve işyerinin yerinden örgütlenmesi sürecinde308
Fordist–Taylorist modele alternatif haline gelmiştir. Büyüklük, işletmeler için bir avantaj olmaktan çıkmıştır. Oysa yatay örgütlenmiş
küçük ve orta büyüklükteki işletmeler, bir “girişimciler ağı” olarak, büyük işletmelerin hantallığından, verimsizliğinden kurtuldukları gibi
bilgi teknolojilerinin sağladığı imkânlarla uluslararası pazarlama, kalite, finans problemlerini önemli ölçüde çözerek rekabet avantajı dahi
kazanabilmişlerdir.
Bir zamanlar ekonominin kamburu olarak görülen KOBİ’ler, zaman
içinde ekonominin en önemli ve dinamik aktörlerinden biri olarak kabul görmeye başlamıştır. Yeni yüzyılda toplumların ekonomik ve sosyal alanda başarılı olabilmeleri ve refah yarışında önde gidebilmelerinin
yolunun KOBİ’lere ve girişimciliğe verecekleri öneme bağlı olduğu ifade
edilmektedir. KOBİ’ler, artık çağımızın bir gereği haline gelmiştir309.
307
308
309
Mustafa Aykaç, “Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler: Fırsatlar ve Sorunlar”, (der.)
Ahmet Akman, Anadolu Sermayesi ve Ekonomideki Yeri, Konya, 1999.
Numan Kurtulmuş, Sanayi Ötesi Dönüşüm, İstanbul: İz Yay., 1996, s. 127.
DPT, Sanayi Politikaları Özel İhtisas Komisyonu Raporu, a.g.e., s. 85.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 235
Dolayısıyla, günümüzde artık ekonomik gelişmişlik düzeyi ne olursa
olsun, KOBİ’ler tüm ülkelerde hem sayısal hakimiyetleri, hem de yeni
iş yaratma kapasiteleri açısından o toplumun can damarlarıdır, belkemiğidir; ekonomik sistemin önemli ve vazgeçilmez unsurlarıdır. Hatta
denebilir ki, bir ekonominin gücü, canlılığı ve dinamizmi, sahip olunan
KOBİ’lerin nitelikleri ve gücü ile paralel bir seyir göstermektedir310.
Öyle ki, KOBİ’lerin bir ekonomide toplam istihdam, yatırım, katma değer, vergi, ihracat ve krediler içindeki payı önemli boyutlardadır
(sosyal ve toplumsal açılardan sağladığı katkılar ise işin diğer bir boyutudur).
Günümüzde, büyük işletmeler karşısında KOBİ’lerin sahip olduğu üstünlükleri rakamlar da ortaya koymaktadır. Dünyadaki mevcut ülke ekonomilerine bakıldığında, işletmelerin neredeyse % 95–
99’unun KOBİ’lerden oluştuğu, GSMH’nın % 30–70’inin, istihdamın %
40–80’inin, yatırımların % 30–60’ının, ihracatın % 10–40’ının KOBİ’ler
tarafından gerçekleştirildiği açık bir şekilde tespit edilmektedir. Bu
özellikleriyle, KOBİ’lerin ekonomik ve toplumsal düzenin belkemiğini
oluşturduğu gözlenmektedir.
Gelişmiş ülkelerde KOBİ’lerin öneminin çok erken fark edildiği, gelişmiş ekonomilerin uzun yıllar boyunca uyguladıkları ekonomik politikalar sayesinde kalkınmalarını büyük ölçüde KOBİ’lere dayalı olarak gerçekleştirdikleri gözlenmektedir.
Dolayısıyla, KOBİ’lerin yalnızca geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelere özgü bir ekonomik birimler olduğu kanısı yanlıştır. Başta gelişmiş
ülkeler olmak üzere tüm ülkelerde 1970’lerden itibaren KOBİ’lere özel
bir önem atfedildiği, bu nedenle sayı, istihdam, üretim, katma değer,
Ar–Ge v. b. açılardan karşılaştırıldığında, bu ülkelerde KOBİ’lerin çok
ileri düzeylerde bulunduğu gözlemlenmektedir311.
Gelişmekte olan ülkelerin KOBİ’lere bakışaçısına bakıldığında ise, bu
ülkelerde çok yakın zamanlara kadar KOBİ’lere gereken önemin veril-
310
311
B. Yılmaz, a.g.e., s. 2.
Adnan Çelik, Nusret Göksu, “Türkiye’de Girişimcilik Kültürünün Teorik Temelleri ve KOBİ’lerin Yeri”,
(Çevrimiçi): http://www.tdcif.org/subpg.phppg=2004_tebligler/2004.pdf, 13.02.2006, s. 5..
236 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
mediği açık bir şekilde gözlenmektedir. Ancak, bu kuruluşların ekonomide ve sosyal yaşamda oynadıkları rol, bu ülkelerde de artık ekonomik politikalarda ağırlıklı olarak kendisini göstermeye başlamıştır312.
İster gelişmiş olsun, ister gelişmekte olsun, birçok ülke, KOBİ’lerin
gelişimi ve ülkeye olan katkıları açısından incelenmeye değerdir. Ancak, bu araştırma kapsamında, esas olarak Türkiye üzerinde durulacağından, bu ülkelerde KOBİ’lerin durumunu özetleyen yalnızca iki
tabloya ve kısa açıklamalarına yer verilmekle yetinilecektir313.
a. Gelişmiş Ülkeler ve KOBİ’ler
Aşağıdaki tabloya göz atıldığında (hatta biraz sonra benzer
yorumların yapılacağı bir sonraki tablo da dahil edildiğinde), çeşitli
ülkelerdeki KOBİ’lerle ilgili ulaşılacak genel kanıyı şu şekilde özetlemek
mümkündür: Bu ülkelerde KOBİ’lerin sayısal bakımdan ekonomiye
tamamen hakim oldukları görülmektedir. İngiltere hariç, tabloda yer
alan ülke ekonomilerinin tümünde KOBİ’lerin istisnasız bir şekilde
hakimiyeti görülmektedir. Tüm işletmeler içinde KOBİ’lerin oranı %
98 ile % 99,9 arasında değişmektedir. Bu oranlar, bir ülke ekonomisi
için KOBİ’lerin ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduklarını açık bir
şekilde ortaya koymaktadır.
Benzer şekilde, bu işletmelerde çalışanların sayısının toplam
çalışanların sayısına oranına gelince, bu noktada da KOBİ’lerin
üstünlüğü devam etmektedir. En yüksek oranın % 83 ile İtalya ve %
81,4 ile Japonya’da, en düşük çalışan oranının ise İngiltere’de (% 36)
olduğu görülmektedir. Türkiye’nin sahip olduğu % 76,7’lık istihdam
oranı da, yüksek oranlı ülkeler kategorisi içinde yer almaktadır.
Ne var ki, bu iki konu dışında kalan diğer konularda, örneğin
KOBİ’lerin toplam yatırımlar, katma değer, ihracat ve krediler içindeki
payları söz konusu olduğunda, bu kez üstünlüğün büyük ölçekli
işletmeler lehine değiştiği görülmektedir. Sayısal olarak azınlık
312
313
B. Yılmaz, a.g.e., s. 4.
KOBİ’lerin dünya ekonomisindeki yerini daha detaylı bir şekilde incelemek için bkz.: Özdemir,
Ersöz ve Sarıoğlu, a.g.e., s. 142–159.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 237
durumunda bulunan büyük boy işletmeler, sayısal azlığına rağmen
söz konusu bu alanlarda oldukça öne çıkmaktadırlar. Örnek verilecek
olursa, toplam yatırımlar içinde KOBİ’lerin payının en yüksek olduğu
ülke İtalya’dır (% 52). Bu ülkeyi % 46 ile Fransa, % 45 ile Hollanda ve %
44 ile Almanya takip etmektedir. İngiltere (% 29,5) ve Türkiye (% 26,5)
ise, toplam yatırımlar bakımından en olumsuz rakamlara sahip olan iki
ülkedir.
Yaratılan katma değer açısından ülkeler sıralandığında, Fransa
(% 53,2), Japonya (% 52) ve Almanya’nın (% 49) toplam katma değer
içinde önemli bir payı KOBİ’ler vasıtasıyla yarattığı, İngiltere’nin ise
% 25,1’lik oran ile yine gerilerde kaldığı dikkatleri çekmektedir. Aynı
oran, Türkiye söz konusu olduğunda % 38’dir.
KOBİ’lerin performansı, ihracat oranları söz konusu olduğunda
oldukça kötüleşmektedir. Önceden de belirtildiği gibi, KOBİ’lere has
bazı nedenlerden dolayı, bu işletmeler oldukça düşük düzeylerde
ihracat gerçekleştirebilmektedirler. KOBİ’lerce gerçekleştirilen
ihracatın toplam ihracata oranının en yüksek olduğu ülke % 38 ile
Japonya ve Hollanda’dır. İngiltere (% 22,2) ile Fransa (% 23,2) ise bu
konuda daha başarısız gözükmektedirler. Türkiye ile ilgili rakamlar
ise çok daha kötüdür. Bu işletmelerin toplam ihracat içindeki payı
yalnızca % 8–10’dur. Ancak, Türkiye’de son birkaç yıl içerisinde hem
KOBİ’lerde gözlemlenen gelişme trendi, hem de ihracat miktarlarının
100 milyar dolara kadar yükseldiği göz önüne alındığında,
istatistiklere henüz yansımasa da, aynen kullanılan kredi oranlarında
yaşanan iyileşmeye benzer şekilde, KOBİ’lerin gerçekleştirdikleri
ihracat oranlarında da bir artışın söz konusu olduğu anlaşılmaktadır.
Son olarak, KOBİ’lerin çeşitli ülkelerde toplam kredilerden aldığı
paylara bakılacak olursa, % 27,2’lik düşük oran ile İngiltere’nin bu
konuda da yine başı çektiği görülecektir. En iyi rakamlar, Japonya (%
50) ve ABD’ndedir (% 42,7). Türkiye’deki KOBİ’lerin toplam kredilerden
aldığı pay ile ilgili rakamlar ise daha birkaç yıl öncesine kadar oldukça
karamsar bir tablo ortaya koymaktayken, durum biraz KOBİ’ler lehine
değişmeye başlamıştır. Ekonomideki onca ağırlığına rağmen, KOBİ’lerin
toplam krediler içindeki payı % 4–5 oranından bu yıl % 25 oranına
238 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
çıkmıştır. Diğer yandan, çeşitli destekler ve teşvikler ile bu oranın daha
da artırılabileceğini düşünmek oldukça heyecan verici olmaktadır.
Yukarıda kısaca açıklanan KOBİ ile istihdam–ihracat–kredi ilişkisine, aşağıdaki sayfalarda, ayrı başlıklar halinde ayrıca değinilecektir.
Tablo 32: Bazı Gelişmiş Ülke Ekonomilerinde KOBİ’ler
Tüm
İşletmeler
İçindeki
Pay, %
Toplam
İstihdam
İçindeki
Pay, %
Toplam
Yatırımdaki Pay, %
Yaratılan
Katma
Değerdeki
Pay, %
Toplam
İhracat
İçindeki
Pay, %
Toplam
Krediler
İçindeki
Pay, %
ABD
99.7
56.6
38.0
43.0
32.0
42.7
Almanya
99.0
64.0
44.0
49.0
31.0
35.0
Japonya
99.4
81.4
40.0
52.0
38.0
50.0
Fransa
99.8
63.1
46.0
53.2
23.2
29.0
İngiltere
98.8
36.0
29.5
25.1
22.2
27.2
İtalya
98.0
83.0
52.0
47.0
–
–
Hollanda
98.0
57.0
45.0
32.0
38.0
–
99.89
76.7
26.5
38.0
8.0–10.0
25
Ülke Adı
Türkiye
Kaynak: Akbank, KOBİ’ler ve Finansal Hizmetler, (Çevrimiçi): www.finanskulup. org.tr/assets/sunum/Ziya_Akkurt_kobiler_finansal_hizmetler.pdf, s. 5. & OECD, SME and Entrepreneurship Outlook, 2005 Edition,
Paris: OECD Publ., s. 221. & Metin Kamil Ercan, KOBİ Politikaları, 2005,
(Çevrimiçi): http://www. w3.gazi.edu.tr/~mkercan/kobiborsalari.
pdf, 12.06.2006, s. 7.
b. Gelişmekte Olan Ülkeler ve KOBİ’ler
Gelişmekte olan ülkelerin KOBİ’lere olan ilgisine bakılınca, bu ülkelerde
çok yakın zamanlara kadar KOBİ’lere gereken önemin verilmediği açık
bir şekilde gözlenmektedir. Ancak, bu kuruluşların ekonomide ve sosyal yaşamda oynadıkları rol, bu ülkelerde de artık ekonomik politikalar-
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 239
da ağırlıklı olarak kendisini göstermeye başlamıştır314. Aşağıdaki tablolar, bu ülkelerin de birer KOBİ ekonomisi olduklarına işaret etmektedir.
Hemen aşağıdaki tablo ile ilgili olarak genel bir değerlendirme yapılacak olunursa, gelişmişlere kıyasla gelişmekte olan bu ülkelerde daha
düşük de olsa benzer oranların olduğu gözlenmektedir. Ekonomi içinde küçük ve orta boy işletmelerin oranı hemen hepsinde yüksektir (%
97–98,6). Keza, bu işletmelerin bu ülkelerde istihdama olan katkıları da,
Singapur hariç (% 44), gelişmiş ülkeler kadar olmasa bile onlara yakındır. Yine, bu ülkelerin hem yaratılan katma değer içindeki payları (% 35–
50), hem de ihracat içindeki payları (% 10–50), yine Singapur hariç, çok
da fena gözükmemektedir. Ancak, bu ülkelerde KOBİ’lerin toplam yatırımlar içindeki payları (% 27–35) ve toplam krediler içindeki payları (%
15–47), gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında daha düşüktür.
Sonuç olarak söylemek gerekirse, aynen Türkiye’de de olduğu gibi,
gelişmekte olan ülkelerde oluşmaya başlayan bilinç ile, önümüzdeki
yıllarda KOBİ’lere ilişkin ilginin ve politikaların daha da önemli hale
geleceği, bunun sonucunda KOBİ’lerin toplam istihdam, yatırım, katma değer, ihracat ve krediler içindeki paylarının artacağı, bu yolla ekonomik büyüme ve kalkınmanın sağlanacağı öngörülebilir.
314
F. Yılmaz, a.g.e., s. 4.
240 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Tablo 33 : Bazı Gelişmekte Olan Ülke Ekonomilerinde
KOBİ’lerin Yeri
Tüm
İşletmeler
İçindeki
Pay, %
Toplam
İstihdam
İçindeki
Pay, %
Hindistan
98.6
63.2
27.8
50.0
40.0
15.3
G. Kore
98.8
59.0
35.0
35.0
20.0
47.0
Tayland
98.0
64.0
–
47.0
50.0
–
Singapur
97.0
44.0
27.0
43.0
10.0
27.0
99.89
76.7
26.5
38.0
8.0–
10.0
25
Ülke Adı
Türkiye
Yaratılan Toplam
Toplam
Katma
İhracat
Yatırımdaki
Değerdeki İçindeki
Pay, %
Pay, %
Pay, %
Toplam
Krediler
İçindeki
Pay, %
Kaynak: Adnan Çelik, Nusret Göksu, “Türkiye’de Girişimcilik Kültürünün Teorik Temelleri ve KOBİ’lerin Yeri”, (Çevrimiçi): http://www.tdcif.org/
subpg.phppg=2004_tebligler/2004.pdf, 13.02.2006, s. 6. & Metin Kamil Ercan, KOBİ Politikaları, 2005, (Çevrimiçi): http://www. w3.gazi.edu.
tr/~mkercan/kobiborsalari.pdf, 12.06.2006, s. 7.
2. KOBİ’lerin Türkiye Ekonomisi İçindeki Yeri
Yukarıdaki sayfalarda, Türkiye’deki KOBİ’lerin tarihsel gelişimine
ilişkin kısa bir bölümün ardından, 2002 yılında gerçekleştirilen Genel
Sanayi ve İşyerleri Sayımı (GSİS) sonuçları dikkate alınarak bu işletmelere ilişkin yapısal bir analiz gerçekleştirilmiş, böylece Türkiye’deki
KOBİ’lerin genel görünümüne dair kapsamlı bir malumat okuyucuya
sunulmuştur.
Bu bölümde de, yukarıdaki bölümlerin bir devamı şeklinde,
KOBİ’lerin Türkiye ekonomisi içindeki yerine ve önemine değinilmeye devam edilecektir.
Eğer, KOBİ’lerin bir ülke ekonomisi açısından sahip olduğu önem
ortaya konulmak isteniyorsa ya da farklı ülkelerdeki KOBİ’ler birbirleriyle karşılaştırılmak isteniyorsa, öncelikle yapılması gereken, daha
önce yukarıda da açıklandığı gibi, bu işletmeleri, tüm işletmeler içindeki oranı, toplam istihdam, yatırım, katma değer, ihracat, krediler ve
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 241
vergiler içindeki payları açısından incelemekten geçmektedir. Bu kapsamda, aşağıda KOBİ’lerin toplam ihracat, vergi gelirleri, krediler ve istihdam içindeki payları ele alınacaktır.
a. KOBİ’lerin Toplam İhracat İçindeki Payı
KOBİ’lerin, toplam işletmeler içinde sahip oldukları büyük hacme,
istihdam ettikleri çalışan sayısına, yatırımlar ve katma değer içindeki paylarına nazaran, birçok ülke ile karşılaştırıldığında ihracata olan
katkıları çok yetersizdir. Dolayısıyla, Türkiye’de KOBİ’lerin ihracata
olan katkısı, yani dışa açılma dereceleri, bir diğer ifadeyle KOBİ’lerin
uluslararasılaşması ne yazık ki oldukça düşüktür. Nitekim, Türkiye’de
KOBİ’lerin yaptıkları ihracatın oransal karşılığı yalnızca % 10 olarak
tespit edilmektedir.
Ancak, konu ile ilgili kişilerin ifadelerine göre, bu oranın daha yüksek olması olasıdır. Çünkü, istatistiklere yansıyan % 10’luk bu oran,
yalnızca KOBİ’lerin kendi başlarına gerçekleştirdikleri ihracatı belirtmektedir.
Halbuki, büyük işletmelere ürettikleri fason mallar, dolaylı olarak
ihraç edilmektedir315. Diğer yandan, birçok KOBİ ihracatlarını kendi
başlarına değil de, sektörel dış ticaret şirketleri yoluyla gerçekleştirmektedir.
Yine, Türkiye’de özellikle son üç hükümet döneminde oluşan ekonomik ve siyasi istikrar ortamın özellikle makroekonomik göstergelere yansıması olumlu olmuştur. Bu doğrultuda, Türkiye ekonomisinin
ihracat kapasitesinde de çok büyük artışlar yaşanmış ve ihracat rakamı TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) verilerine göre Eylül 2007’de 100
milyar doları aşmıştır316. Bu artışta, KOBİ’lerin büyük bir atılım içerisinde oluşunun rolü olduğu anlaşılmaktadır. Böylece, henüz bu konuda herhangi bir istatistik yayınlanmasa da, KOBİ’lerin ihracattaki pay-
315
316
KOBİ’lerin büyük işletmelerle olan taşeron ilişkisinin önemi hakkında bkz.: Nusret Ekin,
Ekonomik ve Hukuksal Boyutlarıyla Alt İşveren, İstanbul: İTO Yay., 2002, s. 73–76.
Sabah, “Yıllık İhracat 100 Milyar Doları Aştı”, (Çevrimiçi): http://www.sabah.com.tr/
2007/11/01/haber,2660944CDD3449FD991D8994F37B4261.html, 01.11.2007. & CNNTÜRK,
“TİM: İhracat 100 Milyar Doları Aştı”, (Çevrimiçi): http://www.cnnturk. com/EKONOMI/GENEL/haber_detay.asp?PID=40&haberID=394858, 01.11.2007. .
242 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
larını % 10’lardan % 20’lere doğru yükselttikleri anlaşılmaktadır.
Tüm bunlar dikkate alındığında, sanılanın aksine gerçekleştirdikleri toplam ihracat rakamlarıyla KOBİ’lerin ülke ekonomisi için ne kadar
önemli oldukları ortaya çıkmaktadır317.
Tablo 34: Türkiye’de İhracat–İthalat Rakamları
(Milyon Dolar)
İhracat
İthalat
İhracat/İthalat (%)
2000
27,775
54,503
51,0
2001
31,334
41,399
75,7
2002
36,059
51,554
69,9
2003
47,253
69,340
68,1
2004
63,167
97,540
64,8
2005
73,476
116,774
62,9
2006
85,528
139,480
61,3
Kaynak: TÜİK, (Çevrimiçi): http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.
do?id=556, 02.08.2007.
317
B. Yılmaz, a.g.e., s. 3, 12.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 243
Tablo 35: Türkiye’de İhracatın Ülkelere Göre Dağılımı (%)
2003
2004
2005
2006
AB Ülkeleri (25)
54,8
54,6
52,3
51,6
OECD Ülkeleri
64,4
64,1
60,4
59,2
Almanya
15,8
13,9
12,9
11,4
İngiltere
7,8
8,8
8,1
8,0
ABD
7,9
7,7
6,7
5,9
İtalya
6,8
7,4
7,6
7,9
Fransa
6,0
5,8
5,2
5,4
Kaynak: TÜİK, (Çevrimiçi): http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.
do?id=556, 02.08.2007.
Tablo 36: Türkiye’de İthalatın Ülkelere Göre Dağılımı (%)
2003
2004
2005
2006
AB Ülkeleri (25)
48,3
46,6
42,1
39,3
OECD Ülkeleri
63,3
61,2
56,6
52,4
Almanya
13,6
12,8
11,7
10,6
Rusya Federasyonu
7,9
9,3
11,1
12,8
İtalya
7,9
7,0
6,5
6,3
Çin
3,8
4,6
5,9
7,0
Fransa
6,0
6,4
5,0
4,8
ABD
5,0
4,9
4,6
4,3
İngiltere
5,0
4,4
4,0
3,7
İsviçre
4,3
3,5
3,5
2,9
Kaynak: TÜİK, (Çevrimiçi): http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.
do?id=556, 02.08.2007.
244 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
KOBİ’lerin ihracatçı işletmeler haline gelebilmeleri, üretim için yeterli sermayeye ve gerekli teknolojik donanıma sahip olabilmelerine,
nitelikli personel ile çalışabilmelerine, uluslararası pazarlar ve ihracat
prosedürleri hakkında gerekli bilgilere ulaşabilmelerine, dış pazarlara
uygun fiyat ve kalitede mal ve hizmet üretebilmelerine, her şeyden
önemlisi kredi gereksinimlerini iç ve dış kaynaklardan sağlayabilmelerine vs. Bağlıdır318.
Türkiye’de KOBİ’lerin teknoloji düzeyleri ne yazık ki düşüktür. Bu
nedenle de uluslararası pazarlara yönelik mal ve hizmet üretimi gerçekleştirilememektedir. Onların daha çok uluslararasılaştırılabilmeleri, çağdaş teknolojileri içselleştirebilme kabiliyetlerine ve bu konuda
onlara sunulacak desteklere bağlıdır.
İşletmelerin hem ulusal hem de uluslararası piyasalarda rekabet
gücünün yükseltilmesi amacıyla yapılması gerekenler; işletmelerin yüksek teknolojiye ve yüksek nitelikli işgücüne sahip olmalarının, dünyada değişen koşullara uyum sağlayabilecek şekilde esnek
bir yapıya kavuşabilmelerinin sağlanmasını temin etmektir. “Girişim
gücü yüksek, verimlilik bilinci olan, modern teknolojiyi içselleştirmiş
ve tam faydalanabilen, finansal piyasalara kolay erişen, altyapı ihtiyaçlarının karşılandığı, girdi maliyetlerinin düşürüldüğü, devlet yardımlarının etkin olduğu, bürokrasinin azaltıldığı, kurumsallaşmanın
yaygınlaştığı, iş ve çalışma ortamının işletmeleri destekleyici yönde
oluştuğu rekabetçi bir firma yapısına ulaşmak319 ” hedeflenmelidir.
Bu açılardan, 60. Hükümet Programı’nın KOBİ’leri önemsediği gözlenmektedir. Programda öngörülen KOBİ’lere yönelik desteklerden
birisi de ihracat kredisidir. KOBİ’lerin ihracatının artırılması için bu
işletmelere her yıl sıfır faizli en az 1 milyar YTL verilmesi hedeflenmektedir. Bu destekler, bugün için 45 bine ulaşan ihracatçı KOBİ sayısını daha fazla artıracaktır320.
318
319
320
DPT, 2006 Yılı Programı, (Çevrimiçi): http://ekutup.dpt.gov.tr/program/2006.pdf, s. 104.
A.e., s. 105–106.
KOBILINE, “İhracatçı KOBİ’ye ‘Sıfır’ Faizli Kredi”, (Çevrimiçi): http://www. kobiline.com/
turkce/destekhizmetleri/kobilinegundemi?kobihaberleri.asp?, 23.10.2007.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 245
b. KOBİ’lerin Toplam Vergi Gelirleri İçindeki Payı
KOBİ’ler ile toplam vergi miktarları arasındaki ilişkiye bakılacak olursa;
daha çok gelir vergisi mükellefi durumunda bulunan KOBİ’lerin, toplam
vergi gelirleri içerisinde önemli bir paya sahip oldukları görülmektedir.
2005 rakamlarına göre, gelir vergisi, kurumlar vergisi ve KDV’den oluşan
“vergi gelirleri”nin, devletin elde ettiği toplam gelirler içindeki oranı % 76
olup, bu oranın yaklaşık % 60’ını ise KOBİ’ler sağlamaktadır321. Bunun anlamı, KOBİ’lerin, ülkedeki tüm gelirlerin neredeyse yarıya yakınını üstlenmiş olduğudur. Aslında bu durum, KOBİ’lerin gelişimi üzerinde olumsuz
sonuç doğuran bir etkiyi bize ifade etmektedir. Ülkemizdeki KOBİ’lerin,
yatırım, katma değer, ihracat ve kredilerden aldığı pay ile orantısız bir şekilde vergilendirildiğini göstermektedir. İfade edilen bu göstergeler bakımından yetersiz durumda olan KOBİ’ler, birdenbire kamunun elde ettiği
tüm gelirlerin % 50’sini karşılar hale gelmektedir.
Aslında, küçük girişimciliğin karşı karşıya kaldığı problem alanlarından bir tanesi, yüksek vergiler ve prim oranlarının caydırıcılığıdır.
Daha ziyade emek–yoğun olarak çalışan bu işletmeler, ücretlerden alınan vergiler, SSK prim oranları ve diğer vergilerin ağırlığı dolayısıyla,
büyük maliyetlerle boğuşmak zorunda kalmaktadırlar. Büyük ölçekli
işletmeler ise, emekten tasarruf sağlayan teknolojiler kullanarak vergi ve primlerin yükünü hafifletebilmektedirler.
O yüzden, adil bir vergi sisteminin kurulması, devletin küçük ve
orta ölçekli işletmelere yapacağı en önemli desteklerin başında gelecektir. Bu yönüyle, vergilerin ekonomik ve sosyal sonuçlarının olacağı da unutulmamalıdır. Bu nedenle, ülkemizde girişimciliği cazip hale
getirmek için vergi oranları aşağı doğru çekilmelidir. Zaten, OECD ülkeleri arasında, Türkiye’nin yıllardır en yüksek vergi oranlarına sahip
ülkelerin başında geldiği de bilinmektedir322.
Maliye Bakanlığı’nın son rakamlarına göre toplam vergiler içinde vergi gelirlerinin son 10 yıl içindeki seyri aşağıdaki tablodan izlenebilir.
321
322
B. Yılmaz, a.g.e., s. 12–13.
Nusret Ekin, Türkiye’de Yapay İstihdam ve İstihdam Politikaları, İstanbul: İTO Yay.,
2000, s. 271–273. & Müftüoğlu, Durukan, a.g.e., s. 182–185.
246 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Tablo 37: Türkiye’de Vergi Gelirlerinin Toplam Gelirlere
Oranı, %
Gelir Vergisi
Kurumlar
Vergisi
Mal ve
Hizmet Vergisi
Genel
Toplam
1997
31.6
8.3
32.9
72.9
1998
37.7
8.1
29.5
75.4
1999
33.3
10.5
28.1
72.0
2000
23.4
8.9
31.6
64.0
2001
29.1
9.3
31.3
69.7
2002
23.0
9.3
34.2
66.6
2003
20.2
10.3
32.1
62.6
2004
19.5
9.5
34.0
63.0
2005
19.1
9.6
32.1
60.8
2006
21.0
8.2
33.5
62.7
Kaynak: Maliye Bakanlığı, Gelirler İdaresi Başkanlığı, Çeşitli Vergi İstatistikleri, http://www.gib.gov.tr/fileadmin/user_upload/VI/CVI/Tablo_46.
xls.htm’de yer alan verilerden derlenmiştir (02.08.2007).
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 247
c. KOBİ’lerin Toplam Krediler İçindeki Payı
Krediler, büyük finansman sorunları bulunan KOBİ’ler için çok önemli mali enstrümanlardır. KOBİ’lerin karşıkarşıya kaldıkları en zayıf
yönleri sermaye yetersizliğidir. Türkiye’de girişimciliğin / KOBİ’lerin
önündeki engellerden en büyüğünün finansman sıkıntısı olduğu
üzerinde herkes hemfikirdir. Sınırlı sermaye imkanlarıyla başlatılan
girişimler, bir süre sonra başta nakit akışı olmak üzere finansman
sorunları yüzünden zorlanmakta, “zaman zaman üretimlerine ara
verilmekte”323 ve iflaslara kadar varan “girişimcilik maceraları” yaşanmaktadır. Bu bir taraftan zaten sınırlı olan milli sermayenin verimsiz
bir biçimde kullanılmasına, diğer yandan girişim arzularının, potansiyel girişimcilerin cesaretlerinin kırılmasına yol açmaktadır. Halbuki,
finansman gereksinimlerini karşılayabilen girişimcilerin, çok başarılı
bir şekilde ekonomide yerlerini aldıkları görülmektedir.
KOBİ’lerin sermaye noktasındaki yetersizlikleri324, başta kamu ve
özel bankalar olmak üzere ulusal ya da uluslararası çok çeşitli kuruluşlarca sunulan kredi arzı ile belirli bir düzeye kadar karşılanabilmektedir. Ancak, ülkemizde çok uzun zaman boyunca bankacılık sisteminin sorunları, KOBİ’lere de yansımıştır. Sınırlı tasarruflar, bankalarca
kamu kesimi açıklarının finansmanında kullanılmak üzere devlete
yüksek faizlerle aktarılmış, işletmelere kullandırılan krediler hem sınırlı kalmış, hem de yüksek faizler sebebiyle işletmelerin altından kalkamayacakları bir maliyet unsuru haline gelmiştir. KOBİ’ler ise, çoğu
zaman krediler için aranan teminatları gösteremedikleri için, daha
başta bankaların kredi müşterisi olma şansını kaybetmişlerdir.
KOBİ’lerin kredi kullanımında büyük işletmelere oranla geride kaldıkları, daha ziyade kişilerin tasarruflarını değerlendirerek veya ban-
323
324
B. Yılmaz, a.g.e., s. 22.
Yapılan araştırmalar, başarısız KOBİ’lerin özellikle sermaye yetersizliği, kredi temininde
karşılaşılan zorluklar (bürokratik işlemlerin fazlalığı, kredinin elde edilme süresinin uzunluğu,
teminatların yüksekliği) ve kredi maliyetlerinin yüksekliği gibi finansmanla ilgili konularda
yetersiz kaldıklarına işaret etmektedir. Ülkemizdeki KOBİ’lerin büyük çoğunluğu sermayelerini
kendi tasarruflarıyla (% 78,6) oluşturmaktadır. Banka kredileri (% 7,7) ve hisse arzı (% 1) yoluyla
elde edilen sermaye oranı çok düşüktür. Bkz.: Gök, s. 145.
248 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ka dışı kaynaklardan (şahsi varlıklar, yakın çevreden tedarik edilen
borçlar, ipotekler vs.) işletme sermayesi tedarik ederek, ülke ekonomisi bakımından ilave bir sermaye birikimi sağladıkları söylenebilir.
Bu nedenle, KOBİ’ler sermaye gereksinimlerini ekonominin başka kanallarını kullanarak325 gidermeye çalışmaktadırlar. Bu kaynaklar ise, sınırlı ve süreksizdir. Bunlar da işletmelerin varlıklarını ve gelişmelerini
tehdit etmektedir. İleri teknoloji için yatırım yapamamaktadırlar326. Sermaye piyasası araçlarından yeterince yararlanamamakta, finansal planlama sorunları yaşamaktadırlar327. Alternatif finansal araçların328 da çok
iyi bilindiği ve bunlardan yararlanıldığını söylemek de güçtür.
Dolayısıyla, KOBİ’lerin ülke ekonomisi için sahip olduğu onca önemine
rağmen, ne yazık ki Türkiye’de KOBİ’lerin toplam kredilerden aldığı pay,
birkaç yıl öncesine kadar çok düşük kalmıştır. 2000’li yılların ortalarına
kadar, küçük ve orta boy işletmelerin kullandıkları kredi miktarı, toplam
kredilerin ortalama % 5’ini geçemezken, bu oran 2007 yılında % 25’e çıkmıştır. Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında, ulaşılması gereken oranlar henüz yakalanamamış olsa da, bu gelişme trendiyle, çok yakın bir zamanda
arzu edilen düzeye gelineceği anlaşılmaktadır. Aynı tür işletmelerin toplam krediler içindeki oranı ABD’de % 42,7, Japonya’da % 50, Almanya’da %
35, Fransa’da % 48, G. Kore’de 46,8’dir329.
Kredi oranlarında % 5’lerden % 25’lere, hatta bazı bankaların
KOBİ’lere kullandırdıkları kredilerin toplam kredilere oranının
325
326
327
328
329
OECD, SME and Entrepreneurship Outlook 2005, a.g.e., s. 3.
Ramazan Aktaş, “KOBİ’lerin Ülke Ekonomisi Açısından Taşıdığı Önem, Sorunları ve Çözüm
Önerileri”, (Çevrimiçi): http://www.sbe.yildiz.edu.tr/Kobi.pdf, 02.01.2006, s. 11.
Tahir Akgemci, KOBİ’lerin Temel Sorunları ve Sağlanan Destekler, Ankara: KOSGEB Yay., 2001,
s. 16.
Kredi garanti fonu, leasing, factoring, swap, risk sermayesi, forfaiting gibi. Ayrıntılı bilgi için
bkz.: Behzat Ekinci, Türkiye’de KOBİ’lerin Kurumsal Gelişimi ve Finansman Sorunları,
İstanbul: ASKON Araştırma Raporları: 5, 2003, s. 90–94. & Küçük, a.g.e., s. 260–271.
DPT, Sanayi Politikaları Özel İhtisas Komisyonu Raporu, a.g.e., s. 104. & Referans Gazetesi, “Bankacılıkta Bir Mit Daha Yıkıldı, KOBİ’lerin Kredi Payı Yüzde 40’a Yükseldi”, (Çevrimiçi):
http://www.e–sirket.com/sektorel/13/bankacilikta.bir.mit.daha. yikildi.kobi.lerin.kredi.payi.
yuzde.40.a.yukseldi, 30.09.2007. & Milliyet, “Anadolu Yaklaşımı Başlıyor”, (Çevrimiçi): http://
www.milliyet.com/2007/03/01/ekonomi/eko03. html, 05.03.2007.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 249
% 40’lara çıkmış olmasının nedeni, 58. 59. ve 60. Hükümetlerin izledikleri ekonomik politikalarda yatmaktadır. Türkiye’de 2002’den sonra işbaşına gelen AKP hükümeti ile birlikte, KOBİ’ler önemsenmiş,
önemsenmekle kalmamış çeşitli şekillerde desteklenmiştir. Bunun
yanı sıra, bu dönemde siyasette ve ekonomide bir istikrar ortamının
yakalanmış olması ve ekonomik göstergelerde gözlenen iyileşmeler
de KOBİ’lerin kullandıkları kredilerin toplam krediler içindeki payının
artışına yol açmıştır. BDDK (Bankacılık Denetim ve Düzenleme Kurumu) verilerine göre, KOBİ’lerin 2002 yılında kredi kullanım miktarı
5,1 milyar YTL iken, bu rakam 2007 yılında 50 milyar YTL’yi aşmıştır.
Gerçekten, bu ortam bankacılık sistemini de etkilemiş, yukarıda ifade
edildiği gibi, çok yakın zamanlara kadar, KOBİ’ler kredi açısından riskli
görüldüğü için, bankacılık sektörü bu işletmelere soğuk bakarken, günümüzde, ekonomide yaşanan iyileşme ve istikrar ortamı ve faizlerin
düşmesi, bunun sonucu olarak kamunun borçlanma gereksiniminin
azalması, bankaların KOBİ’lere yaklaşımını olumlu yönde değiştirmiştir. Artık, bankalar devleti fonlamak yerine müşteri arayışına başlamış
ve bu esnada KOBİ’leri ve bireyleri keşfetmiştir. Bu dönemde, neredeyse tüm bankalar KOBİ’lere yönelik özel hizmetler, özel kampanyalar geliştirmeye başlamış, bu konuda birbirleri ile rekabete girişmiştir.
Türkiye’de KOBİ’lerin krediler içindeki payı (% 25) gelişmiş ülkelere
kıyasla (% 40–50) ele alındığında, kredi pazarının daha ne kadar gelişme
potansiyeline sahip olduğu görülecektir. Bu yarışın, KOBİ’lerin finansman sorunlarının çözümüne katkıda bulunacağı muhakkaktır330.
Ülkemizde, KOBİ’lerin kredi gereksiniminin büyük bir kısmı, kuruluş amaçlarından bir tanesi de KOBİ’leri desteklemek olan Halk Bankası aracılığıyla karşılanmaktadır. Özelleştirme süreci içinde olan
banka, bu yönüne rağmen, bu alandaki deneyimi ve geniş şube ağıy-
330
Hande Süzer, “KOBİ Peşindeki Banka Sayısı Arttı”, Capital, 1 Mart 2006, (Çevrimiçi): http://
www.capital.com.tr/haber.aspx?HBR_KOD=3364, 23.03.2006, s. 1. & Ayhan Yüksel,
BASEL–II’nin KOBİ Kredilerine Muhtemel Etkileri, Ankara: BDDK Yay., 2005, s. 10.
Bu yazının yazıldığı tarihte, önceki yılların aksine, birçok bankanın KOBİ’lere yönelik kredi
hizmetlerine ağırlık vermeye, onlara potansiyel müşteri gözüyle bakmaya başladığı görülmektedir.
250 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
la KOBİ’lerin finansman sorununu çözmenin merkezinde bulunmaktadır. Halkbank’ın 2006 yılında KOBİ’lere kullandırdığı kredi miktarı 6 milyar 228 milyon YTL olmuş, bu rakam Ağustos 2007 yılında bir
önceki yıla göre % 28 artarak ise 8,3 milyar YTL’ye çıkmıştır. KOBİ’lere
kullandırdığı kredi miktarı ve bu kredilerden yararlanan firmaların
sayısında önemli artışlar vardır (2002’de 63 binden 2007’de 600 bine).
Ancak, bankanın kaynaklarının sınırlı oluşu, kredi maliyetlerinin
KOBİ’ler tarafından yüksek bulunması, kredi vadelerinin kısa ve kredi koşullarının ağır oluşu gibi nedenler, bu oranın daha da artmasına
engel olmaktadır331. Bir diğer kamu bankası olan Ziraat Bankası’nın da
KOBİ’lere kullandırdığı kredi miktarı 22 milyon YTL’den (2002) 1, 8 milyar YTL’ye ulaşmıştır (Ağustos 2007).
Halkbank’ın yanı sıra, diğer bankaların da KOBİ kredileri toplamı,
özellikle son 2 yıl içerisinde giderek artmıştır. Örneğin, sektörün en
büyük bankası olan İş Bankası, 2006 yılında KOBİ’lere 15 milyar 250
milyon YTL (320 bin KOBİ’ye) kredi verirken, Akbank 11 milyar 253 milyon YTL, Garanti Bankası 5,5 milyar YTL, Finansbank 3.1 milyar YTL
Denizbank 5,7 milyar YTL (2007) ayırmış, diğer bankalar da KOBİ’lere
olan ilgilerini benzer şekilde artırmışlardır332. Bu miktarların 2007 yılında en az yarıyarıya artacağı anlaşılmaktadır. .
Öte yandan, bireysel tüketici kredilerinden bir kısmının KOBİ’lerin
finansman gereksinimleri için kullanılabileceği olasılığı da hesaba katıldığında, aslında KOBİ’lerin toplam kredilerdeki paylarının birkaç
puan daha yukarıda olduğu söylenebilir333. Ancak, bizim ülkemizde
KOBİ’lerin toplam kredilerden aldığı bu payın, diğer ülkelerin düzeyine erişebilmesi için 2 katı oranında artması gerekmektedir.
331
332
333
1 milyondan fazla KOBİ, esnaf ve sanatkar Halk Bankası’ndan istifade etmiştir. Bu programların artarak devamı ve kredi kullanan KOBİ’lerden istenen yüksek teminatlara bir düzen
getirilmesi gereklidir. Bu amaçla oluşturulan Kredi Garanti Fonu (KGF) altı banka ile birlikte
çalışmaktadır (Bunlar; Türkiye Halk Bankası, Garanti Bankası, Şekerbank, Yapı Kredi Bankası,
Türkiye Vakıflar Bankası ve Tekstil Bank’tır). Bkz.: DPT, 2006 Yılı Programı, a.g.e., s. 105.
& Referans Gazetesi, a.g.e. & AKP, “60. Hükümet Programı”, (Çevrimiçi): http://www.
akparti.org.tr/programm.doc, 10.08.2007.
Referans Gazetesi, a.g.e.
F. Yılmaz, a.g.e., s. 13.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 251
d. KOBİ’lerin İstihdam İçindeki Payı ve İşsizlikle
Mücadeledeki Rolü
KOBİ’ler eskiden beri, bir ülke ekonomisinde istihdam açısından en
başta gelen kuruluşlardır. Özellikle mikro işletme denilen ve 1–9 arası çalışanı olan işletmeler (ki bunların toplam işletmeler içindeki oranı
% 94,94’tür), istihdamın asıl yükünü taşımaktadır. Yukarıda, KOBİ’ler
ve istihdam arasındaki ilişki çok yönlü bir şekilde ele alınmıştır. Bu
bağlamda, KOBİ’lerde istihdam edilenler işletme ölçeğine, kamu–özel
sektör ayrımına, cinsiyet ayrımına, çalıştıkları sektörlere, ölçek büyüklüğüne ve illere göre detaylı bir şekilde incelenmiştir.
KOBİ’lerin hem dünya ülkelerinde hem de Türkiye’de, yüzyılımızın
en önemli sorunlarının başında gelen ve öneminden bugüne kadar da
birşey kaybetmeyen işsizlik sorunu ile mücadelede etkin bir araç olarak kullanılabileceği düşünülerek, aşağıda KOBİ ve işsizliği önlemedeki rolü üzerinde durulacaktır.
Bir ülkede, çalışma arzusunda olan ve bunun için elverişli durumda
bulunan kişilerin istihdamlarının sağlanması, en önemli ekonomik
ve sosyal amaçların başında gelmektedir. Bütün toplumlarda, işsizliğin belli bir düzeyin altında tutulması için yoğun bir gayret sarf edilmekte; işsizlik sorununa, yalnızca kaybedilen üretim değeri olarak
değil, bundan daha fazla oranda toplumsal yapıda çok sayıda soruna
yol açan bir tehlike olarak bakılmaktadır.
Ne var ki, işsizlik sorunu sosyo–ekonomik gelişme düzeyleri ne
olursa olsun birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke için en önemli
toplumsal sorunların başında gelmiş ve gelmeye devam etmektedir.
Büyük bir sosyal ve ekonomik sorun haline gelen işsizlik probleminin çözümü amacıyla yıllardır büyük uğraşlar verilmekte ve herşeyden önce çok çeşitli aktif ve pasif istihdam politikaları (işgücünün nitelik düzeyini artıracak mesleki eğitim ve rehabilitasyon önlemleri,
işsizlik sigortası gibi) geliştirilmektedir. Sorunun büyüklüğü karşısında, bu politikaların hemen hemen hepsinin aynı anda uygulanıyor
olması zorunlu görülmektedir.
İstihdam politikaları yanında, onlar kadar etkili olan, işsizliğe kalıcı
çözümler getirebilme potansiyeline sahip olan başka bir araç, girişim-
252 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
ciliğin ve küçük ve orta boy işletmelerin desteklenmesidir. 1980’li yıllara kadar, işsizliği önlemenin yolu, kamu harcamalarını artırıcı ve bu
şekilde istihdam yaratıcı politikalar izlemekten geçerken, artık özel
sektörün, özellikle de KOBİ’lerin desteklenmesi yoluyla istihdamı artırıcı politikalar benimsenmeye başlanmıştır. Günümüzde KOBİ’ler,
istihdam politikalarının artan ümidi haline gelmiştir.
Genelde bir ekonomide istihdamda yaşanan genişleme birkaç yolla
sağlanmaktadır. Bunlardan ilki, yeni işyerlerinin açılması, diğeri, mevcut işyerlerinin genişlemesi, bir diğeri ise, o ülkeye ya da o bölgeye yeni
bir yatırımın göç etmesidir (relocation of business establishments). Genel olarak bakıldığında, istihdamdaki artışın büyük ölçüde yeni işyerlerinin açılması ve mevcutların genişlemesine dayalı olarak ortaya çıktığı
gözlenmektedir334. Bu nedenle, şayet ekonomiyi bir fidanlık olarak görürsek, ekonomi fidanlığına her yıl yüzbinlerce KOBİ’nin katıldığı, istihdamdaki artışın temel kaynağının da KOBİ’ler olduğu görülür.
Hem gelişmiş sosyal refah ekonomilerinde hem de ülkemizde,
KOBİ’lerin en önde gelen özelliklerinden birisi, yeni işler yaratma ve
bu yolla istihdam sağlama gücüdür. KOBİ’lerin istihdama olan katkısı,
günümüz dünyasında çok daha önemli hale gelmiştir. Bu ülkelerde,
istihdamdaki artışın temel kaynağı KOBİ’lerdir.
İşsizlik olgusu, küreselleşmenin başlangıç noktası olarak kabul edilen 1973 krizi ve daha sonra 1979 krizi ile neredeyse tüm ülkelerin ekonomik ve sosyal sorunlar gündeminin baş köşesine oturmuştur335,
334
335
David Neumark, Junfu Zhang, Brandon Wall, “Where the Jobs are: Business Dynamics and
Employment Growth”, Academy of Management Perspectives, November 2006, s. 79–80.
1970’lerde kapitalist sistem bir kriz içine girmeden önce, tam istihdamın sağlanmasına yönelik
Keynezyen ekonomi politikalarının uygulanmasının bir sonucu olarak Batılı gelişmiş refah
devletlerinde neredeyse “tam istihdam düzeyine” erişilmiş bulunuyordu. Dolayısıyla, 1945–1975
yılları arasını kapsayan ve “Altın Çağ” olarak adlandırılan dönemde, bir işsizlik sorununun
olmadığı görülmektedir. Dünyanın karşı karşıya kaldığı ve çözümü konusunda başarısız
olduğu işsizlik sorunu, refah devletlerinin gelişiminde bir duraklamaya ya da kimilerine göre
refah devletlerinin sonuna işaret eden 1970’ler sonrasının dünyasında ortaya çıkmıştır. Bkz.:
Süleyman Özdemir, Küreselleşme Sürecinde Refah Devleti, İstanbul: İTO Yay., 2004, s.
153–156. & Süleyman Özdemir, “Refah Devletinin Gelişme ve Bunalım Dönemlerinde İş Piyasaları”, İktisat Fakültesi Mecmuası, (Prof. Dr. Toker Dereliye Armağan Özel Sayısı), Cilt:
55, Sayı: 1, İstanbul: İÜ İktisat Fakültesi Yay., 2006, s. 695–733.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 253
çözümü yönünde gelişmiş ülkelerde çeşitli politikalar geliştirilmiş ve
geliştirilmektedir. Ancak, bugüne kadar işsizlikle savaşımda çok da
fazla yol alınamadığı görülmüştür.
Kriz dönemlerinde işsizliğin artmasının nedeni, özellikle büyük
ölçekli işletmelerin krizle başa çıkamayıp faaliyetlerini sona erdirmeleri ya da kısıtlamalarıdır. Halbuki, o dönemlerde KOBİ’ler esnek
yapıları dolayısıyla kendilerini yeni koşullara uydurmuş ve varlıklarını devam ettirebilmişlerdir. Dolayısıyla, KOBİ’ler kriz dönemlerinde kendi istihdamlarını koruyabilmiş, hatta büyük işletmelerden
boşalan pazarlara girerek, istihdam artışına bile yol açmışlardır. Gerçekten, büyük işletmeler istihdam sağlama açısından sadece ekonominin gelişme dönemlerinde başarılı olabilirken, küçük işletmeler
hem daralma hem de genişleme döneminde istihdama katkıda bulunabilmektedirler.
Bu yönleriyle, uzun yıllar boyunca gözlemlenen ve araştırmalara
konu olan KOBİ’lerin, yeni iş yaratma ve istihdam sağlama kapasiteleri açısından çok önemli kurumlar oldukları anlaşılmış, başta gelişmiş ülkeler olmak üzere her ülkede, mevcut KOBİ’lerin korunması ve
yeni KOBİ’lerin kurulmalarının sağlanması amacıyla teşvik politikaları oluşturulmuştur336.
Dünya Bankası tarafından yayımlanan bir raporda, KOBİ’lerin istihdama katkılarının boyutu şu şekilde ifade edilmektedir: Küçük işletmelerde bir kişilik istihdam yaratabilmek için harcanacak miktar,
büyük işletmelerde harcananın 1/3’üdür. Dolayısıyla, Türkiye gibi sermayenin kıt olduğu ve işsizliğin yaygın olduğu ülkelerde, KOBİ’lerin
sahip olduğu bu avantaj, onların önemini artırmaktadır337.
KOBİ’ler ve istihdam ilişkisi, yalnızca KOBİ’lerin daha az sermaye
ile daha çok sayıda işgücüne istihdam olanağı sunması, çok sayıda
insana ücretli olarak çalışabilme fırsatı vermesi yanında, bir gerçeği
daha ifade etmektedir. O da, girişimci ruhuna sahip çok sayıda insanın, kendi işletmelerini kurarak işgücüne girişimci olarak katılmala336
337
B. Yılmaz, a.g.e., s. 6.
Küçük, a.g.e., s. 199.
254 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
rına olanak sağlaması ve bu yolla da bir ülkedeki istihdam seviyesini
yükseltmesidir338. Bir işverenin yanında ücretiyle çalışmak yerine,
kendi işini kurmayı tercih eden girişimciler, sahip oldukları ruh ve
yetenekleri ile bir ekonomi için çok daha büyük öneme sahiptirler.
Yeni işler yaratma ve bu yolla istihdama katkıda bulunmada küçük işletmeler büyüklere göre nasıl avantajlıysa, istihdam açısından
sahip oldukları diğer bir avantaj ise, ekonomik kriz ortamlarında istihdamı korumaya olan katkıları yönündendir. Önceden de ifade
edildiği gibi, KOBİ’ler ekonomik kriz ve istikrarsızlık dönemlerinde
büyük işletmelerle karşılaştırıldığında çok daha dirençlidirler. Ekonomide sorunların yaşandığı dönemlerde, işletmelerin bu sorunlarla mücadelede izledikleri bazı yöntemler vardır. Bunlardan bir tanesi
“çalışanların işten çıkartılması”, bir diğeri ise, “zorunlu izin” uygulamasıdır. Her ikisi de o ekonomide istihdamın azalmasına ve işsizliğin artmasına yol açmaktadır. Yapılan araştırmalar göstermektedir
ki, küçük işletmelerde bu tür yöntemlere başvurma oranı büyüklere oranla çok düşüktür.
Dolayısıyla, büyük işletmeler, krize yönelik önlemler arasında çalışanlarını işten çıkartmayı çare olarak görürken, KOBİ’ler bu şartlarda
dahi personeline sahip çıkmakta, çok zorda kalmadıkça kriz dönemlerinde de ekonomik gücü elverdiği ölçüde onların maliyetine katlanmaktadır. Bunun nedeni olarak, genel olarak az sayıda olan çalışanları
ile birebir oluşturduğu bireysel ilişkiler yanında, o alanda uzmanlaşmış vasıflı personeli daha sonra bulmada karşılaşacağı zorluklar sayılabilir339.
KOBİ’lerin bir diğer özelliği, işsizliğin düşürülmesine olan katkıları
yanında, özellikle niteliksiz işçilerin istihdamına olanak sağlayan ekonomik birimler olmalarıdır. Ülkemizde bazı bölgelerde nitelikli işçi sayısı son derece sınırlıdır. Bu kişiler KOBİ’ler tarafından istihdam edilerek çalışma yaşamına katılmaktadırlar. Büyük işletmeler vasıflı ve
yarı vasıflı işçiler çalıştırmayı tercih ederken, KOBİ’ler vasıflı işçilerin
338
339
Gök, a.g.e., s. 115.
Tamer Müftüoğlu, Tülin Durukan, Girişimcilik ve KOBİ’ler, Ankara: Gazi Kitabevi, 2004, s. 74.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 255
yüksek ücretleri dolayısıyla, ancak düşük ve orta vasıf seviyesindekileri çalıştırabilmektedirler340.
Düşük eğitim düzeyinde ve vasıfsız olanlara istihdam sağlayan
KOBİ’lerin, ekonomide işsizliğin aşağılara çekilmesinde önemli bir görev üstlendiği açıkça görülmektedir. Ancak, bu yapının “düşük ücretlere” ve “düşük iş güvenliğine” yol açtığı da bir gerçektir341.
KOBİ’lerin işsizliğin çözümüne yönelik katkılarından bir tanesi de,
bölgesel işsizliğin azaltılmasında üstlendiği roldür. Ülkemizde, işletmelerin bölgelere göre dağılımının bozuk olması, bazı bölgelerde işsizlik oranlarını yüksek seyretmesinin nedeni olurken (birçok Güneydoğu, Doğu, Karadeniz ve İç Anadolu’nun doğuda kalan bölgeleri), bazı
bölgelerde KOBİ’lerin sayılarının yüksek olması ise, burada yer alan illerde işsizlik oranlarını Türkiye ortalamasının bile altına düşürmektedir (Konya, Gaziantep, Kahramanmaraş vb. ).
Tüm bunlar göz önünde tutulduğunda, Türkiye’de yaşanmakta
olan yüksek işsizlik oranları ile mücadelede küçük girişimciliğin bir
çözüm yolu olarak görülmesi ve bu amaç doğrultusunda bunlara gerekli maddi ve manevi desteğin sağlanması, oldukça etkin bir istihdam stratejisi olacaktır. Gerçekten, yapılan birçok araştırmalar da,
bu gerçeği teyit etmektedir. Özellikle istihdamı artırmak amacıyla
KOBİ’lerde yeni istihdama olunacak çalışanlara yönelik olarak vergiler
ve sosyal güvenlik prim oranlarında yapılacak indirimler, KOBİ’lerde
istihdam edilecek kişilerin sayılarını artıracaktır.
KOBİ’lerin işsizliği azaltmadaki rolü, ülkemizde de yeni yeni
kullanılmaya başlanan bir araç olarak dikkatleri çekmektedir. Örneğin, Kasım ayı başında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın aldığı bir
karar burada ifade edilecek olursa, ilave işçi çalıştıran KOBİ’ler, çalıştırılan kişi başına 20,000 YTL olmak üzere en fazla 100,000 YTL’ye
340
341
Küçük, a.g.e., s. 210.
Yavuz Bayülken, “KOBİ’lerin Tanımı, AB Ülkelerinde KOBİ’ler ve Sanayideki Yeri (1) ”, (Çevrimiçi): http://www.metalmakina.com/Default.asp?CONTENT=Detail&ISSUE=158&NEW
S_ID=868&CAT_ID=60, 10.03.2006
256 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
kadar faizsiz kredi desteğine sahip olabileceklerdir342. Bu, işsizliği önleme adına önemli bir adımdır ve ülkedeki işsizlik oranının düşürülmesi için benzer uygulamaların daha da artırılması ve yaygınlaştırılması önemlidir.
İstihdamın artmasına yönelik yeni önlemler paketi de, bu kitabın
basıldığı sıralarda yasalaşmış olacaktır. Birçok konuda KOBİ’lerin önünü açmayı planlayan Taslak, özellikle 18–30 yaşları arasındaki gençlerin istihdamını kolaylaştırmak amacıyla, işverenlere yönelik prim ve
vergi teşvikleri getirmeyi öngörmektedir. Bu kapsamda, ilk kez sigortalı olacak genç işsizlerin SSK primlerinin % 50’sinin devlet tarafından
ödenmesi planlanmaktadır343 .
C. Teknoloji ve Farklılaşan KOBİ’ler
KOBİ’lerin tümü bir ekonomiye aynı oranda katkıda bulunmaz. Bunların bir kısmı, hatta büyükçe bir kısmı geleneksel işletmelerdir (“statik KOBİ’ler”). Bir kısım küçük ve orta boy işletmeler ise modern işletmelerdir (“dinamik KOBİ’ler”).
Gelişmiş ülkelerde, uzun zaman boyunca izlenen KOBİ destekleyici politikalar sonucunda, dinamik KOBİ’lerin genel ekonomi içerisindeki payları çok yüksektir. O nedenle, o ülkelerde de var olan statik
KOBİ’lerin ekonomik dinamizm üzerindeki olumsuz etkileri çok fazla
342
343
Çalışanın niteliğine göre bu miktar değişmektedir. Örneğin, kredi miktarı meslek lisesi bir
kişi istihdam edildiğinde 40,000 YTL’ye, yüksekokul mezunu istihdam edildiğinde ise 50,000
YTL’ye çıkacaktır. Böylece 2 kişi dahi çalıştırarak kredi en üst limitine kadar kullanılabilecektir.
Projeden yararlanmak isteyenler 2007’nin sonuna kadar başvurmalıdır. Bu proje kapsamında,
7,500 kişiye istihdam olanağı sağlanacağı tahmin edilmektedir. Bkz.: İsa Yazar, “Hükümet
İşsizliğe Çözüm Formülünü Buldu”, Zaman, (Çevrimiçi): http://www.zaman.com.tr/haber.
do?haberno=608299, 02.11.2007. & Internethaber, “5 Kişi Çalıştır 100 Bin YTL Al”, (Çevrimiçi):
http://www.internethaber.com/news_detail. php?id=111624&interstitial=true, 02.11.2007.
Diğer yandan, 50’den fazla çalışanı bulunan işyerlerinin bugüne kadar uygulamak zorunda
olduğu zorunlu istihdamın da taslakta önemli ölçüde hafifletildiği görülmektedir. İşyerlerinde, çalışanların % 6’sı kadar engelli, eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma zorunluluğu
gözden geçirilerek bu konularda işverenlere bir rahatlama sağlanmıştır. Yine, 50 kişinin çalıştığı
işyerlerinde bulundurulması zorunlu olan işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı şartı da ortadan
kalkmaktadır. Benzer şekilde, bu işyerlerinde sağlık birimi, emzirme odası ve kreş gibi zorunluluklarda da kolaylıklar getirilerek, bu alanlarda hizmet alımı ya da ortak tesis açılmasının
mümkün hale getirilmesi tasarlanmaktadır.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 257
hissedilmemektedir. Halbuki, gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerde ise, statik KOBİ’lerin dinamik KOBİ’lere oranı hayli yüksek olup,
teknolojiye ve yenilikçiliğe açık modern sektörün gelişiminin önünde
birçok engel bulunmaktadır.
Türk KOBİ’leri ile gelişmiş ülke KOBİ’leri arasındaki en büyük fark,
özellikle yatırım, teknoloji düzeyi, Ar–Ge, ihracat ve kredi oranlarında
ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye’de KOBİ’lerin finansman, pazarlama ve yönetim sorunlarının olduğu açıkça anlaşılmaktadır344.
Aşağıda geleneksel ve modern KOBİ’lerin nitelikleriyle ilgili bilgilere yer verilmektedir. Bu bilgiler ışığında, Türkiye’deki KOBİ’ler ile
gelişmiş ülkelerdeki KOBİ’lerin benzeşen ve ayrışan yönlerinin ne olduğu ortaya çıkacaktır.
1. Teknolojik Düzeyi Zayıf “Statik / Geleneksel KOBİ’ler”
1970’li yıllara kadar KOBİ’lerin genel olarak beden gücüne dayalı olarak
faaliyet gösterdikleri, nitelikli işgücü, yüksek teknoloji ve otomasyon sistemine sahip olmadıkları anlaşılmaktadır. 1970 sonrasında KOBİ’lerin bir
kısmı yine aynı anlayış üzere faaliyette bulunurken, bir kısmı ise son derece ileri teknoloji ve nitelikli işgücü kullanır duruma gelmiştir.
Ülkemizdeki KOBİ’ler diğer ülke KOBİ’leri ile karşılaştırıldığında,
bazı noktalarda çok büyük farklılıkların olduğu görülmektedir. Bu
farklılıkların başında, bizdeki KOBİ’lerin daha geleneksel bir görünüm arz etmesi gelmektedir. Yani, bizde mikro işletmeler başta olmak üzere daha ziyade emek–yoğun teknolojiler tercih edilmekte
ve bunun yanında başka ülkelerde demode olmuş, terkedilmiş, geri
teknolojiye sahip makine ve teçhizatlar da yoğun şekilde kullanılmaktadır.
Geleneksel KOBİ’lerin yeniliklerle pek bir işi olmaz, var olan konumlarını sürdürme gayretindedirler. Günümüz dünyasında, bu şekilde
geri teknolojiyle üretim yapan, yeniliklere açık olmayan, rekabetten
344
Mehmet Civan, Mehmet Tekinkuş, “Küçük ve Orta Boy İşletmelerin Avrupa Birliği’ne Uyum
Süreci: Gaziantep Örneği”, (Çevrimiçi): http://www.econturk.org/Turkisheconomy/P455.pdf,
19.03.2006, s. 5.
258 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
kaçınan, sadece iç pazarlara dönük olarak çalışan KOBİ’lere sahip olmak, yarışın kaybedildiği, o ülkenin geleceğinin pek parlak olmayacağı anlamına gelebilir.
Türkiye’de bugün için, geleneksel KOBİ’lerin oranının düşürülmesine ve girişimci KOBİ’lerin daha baskın hale gelmesine yönelik çalışmalar sürdürülmektedir. KOSGEB başta olmak üzere, birçok kurum,
KOBİ’lere yönelik çeşitli destek ve teşvik paketlerini oluştururken,
belli bir düzeyin üzerindeki KOBİ’leri hedef almaktadırlar. Amaç, kendi başına ayakta durabilen, ihracat yapabilen, katma değeri yüksek,
yenilikçi yönü olan KOBİ’lerin desteklenmesidir. Zaten, Basel II uygulamaya girdiğinde, geleneksel KOBİ’ler daha büyük zorluklarla karşıkarşıya kalacak, ancak belli bir düzeyin üzerindeki yenilikçi KOBİ’ler
Basel II’nin öngördüğü koşullara uyum sağlayabilecektir345.
Günümüz itibariyle, ülkemizde KOBİ’lerin teknolojiyi bizzat üretmeleri bir yana, teknolojiyi yeterli düzeyde kullanamadıkları, bilgi
işlem altyapılarının son derece zayıf olduğu gözlemlenmektedir. Ülkemizdeki KOBİ’lerin % 52,8’lik kısmı mobilya, tekstil, gıda ürünleri,
içecek gibi imalatlarla uğraşırken, sadece çok küçük bir yüzdesi bilgisayar, televizyon, radyo, haberleşme cihazları, optik aletler, tıbbı aletler, saat gibi alanlarda üretimde bulunmaktadır346.
2. Yeniliğin ve Teknolojik Gelişmelerin Kaynağı
“Dinamik / Girişimci / Yenilikçi KOBİ’ler”
Asıl olarak ekonomilere lazım olan işletme tipi daha atılgan, daha
hırslı, daha yenilikçi, teknolojiyle barışık işletmelerdir. Bunların çok
sayıda olduğu ülke ekonomileri, daha dinamiktir ve çağın koşullarına
345
346
Basel II ile birlikte, işletmeler bankaların finansman olanaklarından ve diğer enstrümanlardan yararlanırken, işletmeleri finansal, idari ve niteliksel yönlerden değerlendirecek olan
“derecelendirme notu”na (rating) paralel bir muameleye tabi tutulacaklardır. Basel II ve KOBİ’ler
üzerindeki etkileri ile ilgili olarak bkz.: Duygu Anıl Keskin, “Basel II Kriterlerinin İşletmeler
Üzerindeki Etkileri”, İÜ SBMY Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 2007/1, s. 95–104. & Dilek Teksöz,
“Basel II’nin KOBİ’lerin Finansmanına Etkileri”, İÜ SBMY Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 2007/1,
s. 191–207. & DPT, KOBİ Özel İhtisas Komisyonu Raporu, a.g.e., s. 31.
ASKON, Türkiye Ekonomisi 2007: 2006 Yılı Değerlendirmeleri, 2007 Yılı Beklentileri,
İstanbul: ASKON Yay., 2007, s. 46–47.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 259
uygundur. Diğer bir deyişle, günümüzde ucuz işçilik ve tabii kaynaklara dayalı geleneksel işletmeler yerine, bilgiye ve teknolojiye dayalı işletmeler öne çıkarılmalıdır347.
Çağdaş dünyanın gerektirdiği KOBİ’ler, kendisini sürekli geliştiren,
gelişmelere ve yeniliklere açık, bütün dünyayı pazar olarak gören, rekabet gücü yüksek, dinamik, esnek, yaratıcı, teknoloji düzeyi yüksek
ve riski seven işletmelerden oluşmaktadır348.
Türkiye’de KOBİ’lerin daha az bir kısmının bu niteliklere sahip olduğu, yukarıda da ifade edildiği gibi, ancak son yıllarda KOBİ politikaları
yeniden oluşturulurken, bu gerçeklerin göz önünde tutulmaya çalışıldığı gözlenmektedir.
IV. TÜRKİYE’DE KÜÇÜK GİRİŞİMLERİN
DESTEKLENMESİ
KOBİ’ler, diğer bir adıyla küçük girişimcilik, ekonomilerin en dinamik
ve en çok istihdam yaratan aktörleridir. Bu yüzden gelişmiş ve gelişmekte olan her devlette olduğu gibi, ülkemizde de bu işletmelere yönelik olarak kamu hizmetleri gelişmekte ve harcamalar artmaktadır.
Yeni ekonominin üretim merkezleri olan KOBİ’leri geliştirmek ve
güçlendirmek isteyen devletler, bu işletmelere yönelik kamu kuruluşlarının deneyimlerini artırmalıdır. Kamunun KOBİ’lere yönelik deneyiminin artırılması, girişimciliğin geliştirilmesi için büyük önem taşımaktadır.
KOBİ’leri desteklemede izlenecek politikaların başında aşağıdaki temel stratejik unsurlar yer almalıdır. Bu unsurlar, hem AB’yi 2010 yılına kadar dünyanın en dinamik ve rekabetçi bilgi–tabanlı ekonomisi yapmayı amaçlayan Lizbon Strateji’ne, hem de Türkiye’nin KOBİ
Stratejisi’ne uygundur.
Eğer her türden küçük girişimlerin içinde yer aldığı bir girişimci toplum oluşturulmak isteniyorsa, ülke ekonomisi dünya ülkeleri
347
348
DPT, Sanayi Politikaları Özel İhtisas Komisyonu Raporu, a.g.e., s. 86, 128.
Gök, a.g.e., s. 386, 388.
260 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
arasında belli bir yere sahip olsun arzu ediliyorsa, o taktirde aşağıdakileri gerçekleştirmek için gayret göstermek gereklidir:
• Herşeyden önce, bir girişimcilik kültürü oluşturulmalıdır. İnsanlar girişimcilik hakkında çok olumlu düşüncelere sahip olsalar da,
bu durum daha fazla sayıda insanın kendi girişimini kurmasına
yol açmamaktadır.
• Daha çok sayıda girişimin kurulması (yeni kurulan küçük girişimlerin sayısının artırılması) teşvik edilmelidir.
• Daha iyi yasal düzenlemeler ve politikalar geliştirilmeli, küçük girişimciliğin önündeki engeller azaltılmalıdır.
• Küçük girişimlerin finansman kaynaklarına ulaşmaları olanaklı hale getirilmelidir. Finansman sıkıntısı konusu, tüm ülkelerde
küçük girişimciliğin en temel sorunlarının başında gelmektedir.
Bu hususta önemli ilerlemeler sağlansa da, girişimciler finansmana ulaşım noktasında hala sorunlarla karşı karşıya kalabilmektedir349.
A. KOBİ’lere Yönelik Yasal Düzenlemeler
Cumhuriyet’in başından günümüze kadar olan dönemde, özellikle
1980 sonrasında yoğunluk kazanarak, KOBİ’lere yönelik çok sayıda
yasal düzenlemeler söz konusudur. Türk hukukunda küçük girişimcilikle ilgili doğrudan düzenlemelere Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu (1924) ile başlanmış, ancak iktisadi yönden desteklenmelerine yönelik hareketler biraz gecikmiştir. 1933 yılında kurulan Halk Bankası,
“küçük ve orta ölçekli sanayi işletmeleri için kurulmuş bir finansman
bankası niteliklerine sahip” bir banka olmasına karşılık, ancak 1950’de
yasal değişiklik yapılarak küçük esnaf derneklerine ve kooperatiflerine hizmet vermeye başlamıştır350.
349
350
CBI, “Improving Government Services for Small and Growing Businesses”, Enterprise, Issue:
4, January 2006, s. 1–2.
Nusret Ekin, Küçük İşyerleri ve Sosyal Koruma, İstanbul: İTO Yay., 1994, s. 114. & İlhan
Uludağ, Vildan Serin, Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, İstanbul: İTO Yay.,
1991, s. 33.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 261
Esnaf Kefalet Kooperatifleri (1163 sayılı Kanun) ve Esnaf ve Küçük
Sanatkârlar Kanunu (507 sayılı Kanun) küçük işletmeler lehine düzenlemeler getirmektedir. Yine 1936 İş Kanunu’ndan itibaren Türk kanun
koyucusu küçük işletmeleri, iş kanunlarının işletmelere getirdiği mali
ve bürokratik sorumluluklardan koruma yanlısı bir tutum izlemiştir. 3008 sayılı Kanun 10 işçiden az çalışanı olan işyerlerinde uygulanmazken, izleyen diğer iş kanunları da Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu’na
tabi işyerlerini kapsam dışında tutmuştur.
Gerek 1475, gerekse 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunları, bazı hükümlerinin uygulanabilmesini işyeri büyüklüğüne
bağlamış, bazı zorunluluk ve sorumlulukların, çalışan sayısı 50 (bazen
100)’nin altında olan işyerleri için geçerli olmadığını ifade etmiştir. İşletmelere mali ve idari yükler getirenlerin başında, zorunlu istihdam
(özürlü, eski hükümlü, terör mağduru çalıştırma) (4857 sayılı K. m. 30),
işyeri hekimi çalıştırma ve sağlık birimi kurma (m. 81), iş güvenliği ile
görevli mühendis veya teknik eleman çalıştırma (m. 82), emzirme odası ve kreş açma (m. 88), izin kurulu (m. 60), iş sağlığı ile ilgili kurullar
oluşturma (m. 79, 80) gelmektedir. Bu yükümlülükler girişimciliğin
önündeki engeller / yükler olarak görülmekle beraber, küçük işletmeler
için bu zorunlulukların geçerli olmadığı hatırlanmalıdır.
Ancak, yasaların KOBİ’ler üzerindeki olumsuz etkileri gözardı edilemez. KOBİ’leri sınırlayan, onların etkinliğini ve ekonomiye olan
katkısını düşüren birçok faktör vardır. Bu faktörlerden bir tanesi de,
KOBİ’lerin kuruluş ve işleyişlerini düzenleyen mevzuattır. Bir yandan
Vergi Kanunları, diğer yandan Bağ–Kur ve SSK Kanunları, Belediye Kanunu ve diğer kanunlar, zaman zaman KOBİ’lere ayrıcalıklar tanıyan
düzenlemeler getirse de, birçok açıdan KOBİ’ler üzerinde yük oluşturmaktadır.
Bu yük, daha işletmelerin kuruluş aşamasında başlamaktadır. Örneğin, çok yakın bir zamanda gerçekleşen değişikliğe kadar, küçük
ve orta ölçekli bir işletmenin kurulabilmesi için mevzuatın girişimciler üzerine büyük bir yük yüklediği, 60 ayrı kamu kuruluşundan, 141
adet işlem sonucunda ancak işletmenin kuruluşunun gerçekleşebildiği görülmekteydi. Yapılan değişiklik ile bu sayı günümüzde 3’e indiril-
262 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
miştir. Bu düzenlemelerin sonucu olarak, artık bir günde şirket kurulabilmesi mümkün hale gelmiştir.
AB’ye uyum süreci ve KOBİ’lerin daha fazla önemsenmesinin bir
sonucu olarak, gelecekte bu sayının ve KOBİ’lerin önündeki diğer engellerin daha da azalacağı tahmin edilmektedir.
Yine, vergi kanunları çerçevesinde KOBİ’lerden alınan vergiler
de bir diğer sorundur. Vergilerin düzeyi genel olarak yüksek bulunmakta, ayrıca bölgeler arasında vergi oranları açısından farklılıkların bulunmaması eleştirilmektedir. Diğer yandan, KOBİ’ler genelde
emek–yoğun çalışan işletmeler olduklarından, burada çalışan kişilerin ücretleri üzerinden alınan vergiler ve primlerin de bu işletmelerin
vergi yükünü oldukça artırdığı düşünülmektedir351.
Türkiye’de, yeni yatırımları ve istihdamı artırma, dış ticareti ve teknolojiyi geliştirme gibi amaçlarla özellikle “planlı kalkınma” sürecinde
giderek artan bir oranda birçok kamu kurumuna ve bakanlığa küçük
girişimciliğin teşviki ve korunması ile ilgili görevler verilmiş, ilgili kanunlarda bu hususlar düzenlenmiştir.
Özellikle 2003 yılında “Avrupa Küçük İşletmeler Şartı” (European Charter for Small Enterprises)’nı imzalayan Türkiye352, KOBİ’lerin
daha iyi işleyebilmesini sağlamak amacıyla, bu tarihten itibaren bazı
yasaları yeniden gözden geçirmiş ve yeni yasalar çıkarmıştır. Örne-
351
352
Küçük, a.g.e., s. 211–212. Diğer yandan, yakın zamanlarda, bu açılardan da yeni düzenlemelere
gidildiği, bazı bölgelerde yatırımların teşvik edilerek vergi istisnası ve muafiyetlerinin getirildiği
ve böylece vergiler açısından bölgelerarası farklılaşmanın sağlandığı, bu bölgelerde çalışanların
vergi ve prim oranlarının düşük tutulduğu, yeni istihdam edilen kişi başına istihdam kredisi
teşviği verildiği vb. uygulamaların giderek arttığı gözlenmektedir.
Türkiye 2003 yılında “Avrupa Küçük İşletmeler Şartı” (European Charter for Small Enterprises)’nı
imzalamış, ardından bu Şart doğrultusunda KOBİ’lere desteklemek ve geliştirmek üzere bir
“KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı” hazırlanmıştır. Türkiye’de KOBİ’leri know–how, teknoloji düzeyi
ve finansman olanaklarına sahip olma itibariyle yetersiz bulan Plan, AB KOBİ politikalarıyla da
uyumlu olacak biçimde yeni politikalar benimsenmesini öngörmüştür.
Türkiye’nin izlediği yeni KOBİ politikalarının amacı, KOBİ’leri sermaye bakımından güçlendirmek, KOBİ’lere yönelik kredi olanaklarını artırmak, KOBİ’lerin katma değer, rekabet gücü ve
teknoloji kullanımlarını yükseltmek, onları uluslararası piyasalara açık hale getirmek, kendi
markalarını yaratmalarına yardımcı olmak ve onların yan sanayi haline getirebilmektir. Bu
amaçları gerçekleştirebilmek amacıyla KOSGEB yeniden yapılandırılmıştır. Bkz.: OECD, SME
and Entrepreneurship Outlook 2005, a.g.e., s. 346–347.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 263
ğin, Haziran 2003’te, Türk Ticaret Yasası, Vergi Yasası, Damga Vergisi Yasası, İş Yasası ve Sosyal Güvenlik Yasası tadil edilmiştir. Yine
2003 yılında yürürlüğe giren Doğrudan Yabancı Yatırımlar Yasası da,
Türkiye’deki yatırım ortamı için önemli bir yasadır. Ekonomiyi bilgi
tabanlı hale getirmek üzere de Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Yasası
kabul edilmiştir. Yasal düzenlemelerdeki gelişmeler aşağıda da sıralandığı gibi günümüze kadar devam etmiştir. Yasaların amacı bürokrasiyi azaltmak, ilgili mevzuatı basitleştirmek, enformasyon ve iletişim teknolojisinin kullanımını artırmak ve finansman olanaklarına
ulaşımı kolaylaştırmaktır353.
Türkiye’de hükümetler, KOBİ’leri desteklemek amacıyla Maliye Bakanlığı aracılığıyla zaman zaman çeşitli vergisel teşvikler ve muafiyetler sağlamıştır. Bu teşvik ve muafiyetlere ilişkin düzenlemeler aşağıdaki yasalarla gerçekleştirilmişti354:
• 193 Sayılı Gelir Vergisi Yasası,
• 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Yasası,
• 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Yasası,
• 4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Yasası,
• 4737 Sayılı Endüstri Bölgeleri Yasası,
• 3218 Sayılı Serbest Bölgeler Yasası,
• 4325 Sayılı Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam ve Yatırımların Teşviki Yasası,
• 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Yasası,
• 488 Sayılı Damga Vergisi Yasası,
• 492 Sayılı Harçlar Yasası,
• 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Yasası.
Öte yandan, AB’ye üyelik sürecinde olan Türkiye, üyelik gerçekleşmeden önce bu alanda AB mevzuatına gerekli uyumu sağlayabilmek ve aynı zamanda küresel ekonomilerin rekabet gücü düzeyle-
353
354
OECD, SME and Entrepreneurship Outlook 2005, a.g.e., s. 348.
Bu kanunlarda ne gibi teşvik ve muafiyetlerin yer aldığına dair daha geniş bir bilgi için bkz.: DPT,
KOBİ Özel İhtisas Komisyonu Raporu, a.g.e., s. 17–21.
264 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
rini yakalayabilmek amacıyla yasalarında yeni düzenlemelere yer
vermek durumunda kalacaktır. AB ile müzakere sürecinde ele alınan
35 başlıktan bir tanesi (20.fasıl) “İşletme ve Sanayi Politikası” adını taşımaktadır. KOBİ’lere ilişkin düzenlemeler, bu başlık altında ele alınmaktadır355. Müzakere sürecinin bu başlığa ilişkin “Tanıtıcı Tarama
Toplantıları” ile “Ayrıntılı Tarama Toplantıları” tamamlanmış olup,
müzakerelerin başlaması için AB’den haber beklenmektedir356.
Öte yandan, hem dünyada hem de Türkiye’de, özellikle küreselleşme ile birlikte girişimciliğin ve KOBİ’lerin devlet tarafından desteklenmesinin bilinen birçok gerekçesi vardır. Üzerinde fazla durulmayan
bu gerekçelerinden birisi de, neo–liberal politikalar doğrultusunda
kamu kesimimin ekonomideki payının azaltılması talebidir. Bu şekilde ortaya çıkan boşluğun doldurulması, ancak daha küçük işletmelerin özel sektör eliyle işletilmesiyle mümkün olabilecektir. Bu da bize
KOBİ’leri işaret etmektedir.
B. KOBİ’leri Destekleyen Kurum ve Kuruluşlar
Bütün gelişmiş ülkelerde, KOBİ’lerin ekonomiye daha fazla katkıda
bulunabilmeleri için, onlara yönelik bazı politika ve teşvikler uygulamaya konulmaktadır. Genelde, teşvik denildiğinde finansal destek
akla gelmektedir. Ancak, bu kavram daha geniş bir anlama sahiptir.
Bunların başında, KOBİ’lerin piyasalardaki gelişmelerden zamanında
haberdar edilmesinin sağlanması, finansman, eğitim, nitelikli eleman
ve danışmanlık hizmetleri gibi alanlarda desteklenmesi vb. gelmektedir. Bunları gelişmiş ülkeler zamanında ve yeterli düzeyde yerine ge-
355
356
AB’nin 5. genişleme döneminde, aday ülkelerle yürütülen müzakere konuları 31 başlıktan oluşmaktaydı ve “Sanayi Politikası” başlığı yanında ayrıca “KOBİ” başlığı da yer almaktaydı. Ancak,
günümüzün AB adayı ülkeleri olan Türkiye, Hırvatistan ve Makedonya için başlık sayısı 35’e
çıkartılmış, “Sanayi Politikası” ve “KOBİ” başlıkları da birleştirilerek “İşletme ve Sanayi Politikası”
olarak tek bir başlık altında ele alınmaya başlanmıştır. Bkz.: İKV, “Avrupa Birliği Müktesebatı”,
(Çevrimiçi): http://www.ikv. org.tr/abmuktesebati.php, 10.11.2007.
Ne yazık ki, AB müzakerelere başlamak için 2 adet kapanış kriteri belirlemiştir. Bunlardan bir
tanesi, politik bir kriter olup, Türkiye’nin liman ve havalimanlarını Rum gemi ve uçaklarına açmasını öngören Ek Protokol’ün uygulanma, bir diğerisi ise, “AB Üyeliğine Doğru Türkiye Sanayi
Politikası” raporunun güncellenmesidir. Müzakere süreci için bkz.: ABGS, “20. Fasıl: İşletmeler
ve Sanayi Politikası”, (Çevrimiçi): http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=85&l=1, 10.11.2007.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 265
tirmiş ve son derece olumlu katkısını görmüşken, ülkemizde teşviklerin ve KOBİ politikalarının yetersiz olduğu, zamanında uygulamaya
konulamadığı bu ve desteklere ulaşabilen KOBİ sayısının sınırlı kaldığı
gözlenmektedir357.
Türkiye’de uygulanan teşviklerin türlerine bakıldığında, bunları üç
gurup altında toplamak mümkündür:
1. Yatırım Teşvik Araçları: Yatırım indirimi, gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti, KDV muafiyeti, ihracata vergi iadesi, ihracat kredi sigortası.
2. Mali Teşvik Araçları: Orta ve uzun vadeli krediler, düşük faizli
krediler, faiz ve vergi iadeleri, makine–teçhizat yatırımlarına KDV
istisnaları, gümrük ve fon istisnası.
3. Dolaylı Teşvik Araçları: Ar–Ge harcamalarının desteklenmesi, işgücü eğitim programları, pazarlama destekleri, danışmanlık destekleri358. Bunların dışında daha farklı teşvik türleri de sözkonusudur.
KOBİ’lerin de küreselleşen dünyada rekabet ortamı ile karşıkarşıya oldukları ve bu ölçekteki işletmelerin rekabetin koşullarını yalnız
başlarına yerine getirmelerinin mümkün olmadığı bilinmektedir. Bu
nedenle, uzunca bir zamandır birçok ülkede hem kamu, hem de sivil
kesim tarafından KOBİ’lere yönelik çok sayıda desteğin geliştirildiği ve
uygulanmaya çalışıldığı gözlenmektedir.
KOBİ’lerin ekonomik ve sosyal fonksiyonlarının farkında olan tüm
kurum ve kuruluşların bu işletmelere destek niteliğinde faaliyetleri (yerel yönetimlerin bu işletmelere ve sanayi sitelerine götürdüğü
birçok hizmet gibi) olmakla birlikte, bilhassa KOBİ’lerin geliştirilmesini ve desteklenmesini hedefleyen bazı özel kuruluşlar mevcuttur ve
bunlar zaman zaman faaliyetlerini yoğunlaştırmaktadır. Bu kurum
ve kuruluşlar, genel olarak 5 ana grupta toplanmaktadır359 :
357
358
359
Mehmet Gök, İşgücü Piyasası ve KOBİ’ler, Ankara: Roma Yay., 2004, s. 179.
DPT, Sanayi Politikaları Özel İhtisas Komisyonu Raporu, a.g.e., s. 106.
Akgemci, a.g.e., s. 39.
266 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
1. Kamu Kurum ve Kuruluşları360
• KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı) 361 ,
• Türkiye Halk Bankası362 ,
• EXİMBANK363 ,
• Sınai Yatırım ve Kredi Bankası,
• Türkiye Vakıflar Bankası,
• KOBİ A.Ş.,
• Kredi Garanti Fonu,
• Sanayi ve Ticaret Bakanlığı (Küçük Sanayi ve El Sanatları Genel
Müdürlüğü; Küçük Sanayi, Sanayi Bölge ve Siteleri Genel Müdürlüğü),
• Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK,
• GAP Bölgesi Girişim Destekleme ve Yönlendirme Merkezi,
• Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü,
• MPM (Milli Prodüktivite Merkezi),
• Hazine Müsteşarlığı,
• Dış Ticaret Müsteşarlığı,
360
361
362
363
İşletmelere yönelik hizmet üreten kurum ve kuruluşların şematik bir listesi için bkz.: KOSGEB,
KOBİ Rehberi, Ankara: KOSGEB Yay., 2002, s. XII.
OKOSGEB; küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin teknolojik yeniliklere süratle uyumlarını
sağlamak, rekabet güçlerini yükseltmek ve ekonomiye katkılarını ve etkinliklerini artırmak
amacıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı olarak 3624 sayılı Kanunla 20 Nisan 1990 tarihinde
kurulmuştur.
KOBİ’lerin kredi ihtiyacının karşılanmasında ihtisas bankasıdır ve bunların büyük işletmeler
haline gelebilmeleri için danışmanlık verme, proje ve teknik bilgi ile destekleme görevi vardır.
Ancak verdiği kredilerin miktar olarak yetersizliği, kredi kullanabilmek için aranan şartların
ağırlığı ve yüksek faiz oranı sık sık eleştirilmiş, bu bankanın KOBİ’lerin finansman gereksinimlerini karşılamaktan uzak olduğu vurgulanmıştır. Bkz.: Küçük, a.g.e., s. 217–218. & Uludağ, Serin,
a.g.e., s. 35.
Bankanın kullandırdığı kredi türleri için ayrıca bkz. s. 37, 139.
İhracata yönelik KOBİ’leri özel olarak desteklemekte olup, muhtelif kredi ve hizmet destekleri
sağlamaktadır. Özellikle sevk öncesi ihracat kredisi ile düşük faizli kredi temin etmektedir. Bkz.:
Küçük, a.g.e., s. 220.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 267
• DPT (Devlet Planlama Teşkilatı),
• TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu),
• İŞKUR (Türkiye İş Kurumu).
2. Mesleki Kuruluşları
• Ticaret ve Sanayi Odaları, TOBB,
• Esnaf Kefalet Kooperatifleri,
• Küçük Sanayi Kooperatifleri.
3. Özel Kuruluşlar
• TOSYÖV (Türkiye Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticileri Vakfı),
• MEKSA (Mesleki Eğitim ve Küçük Sanayi Destekleme Vakfı),
• Türk Pazarlama Vakfı,
• Teşebbüsü Destekleme Ajansı.
4. Teknik Yardım ve Danışmanlık Hizmetleri Veren
Diğer Kurum ve Kuruluşlar
• Üniversiteler, (Fakülteler, Yüksek Teknoloji Enstitüleri, Meslek
Yüksek Okulları),
• TESK (Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu),
• İGEME (İhracatı Geliştirme Merkezi),
• TSE (Türk Standartları Enstitüsü),
• İKV (İktisadi Kalkınma Vakfı),
• İlgili Meslek Kuruluşları (İTKİB, TİM vd.),
• İşçi ve İşveren Kuruluşları364.
364
Bu kuruluşların ne tür katkıda bulunduklarına dair ayrıntılı faaliyet ve projeler için bkz.: DPT,
KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı, a.g.e., Giriş Bölümü.
268 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
5. Yurtdışı Destekli / Örgütlü Diğer Kurum ve Kuruluşlar
• Dünya Bankası,
• Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO)
Ankara Bürosu,
• Avrupa Yatırım Bankası (EIB),
• Avrupa Birliği Genel Sekreterliği,
• Avrupa Küçük İşletmeler Konseyi,
• Hollanda Yönetim İşbirliği Programı,
• Balkan Ülkeleri Ticareti Geliştirme Bölge Merkezi.
C. Gerçekleştirilen Destek ve Teşvikler
Ülkemizde KOBİ’lere ilişkin bilinç düzeyi zaman içinde giderek
yükselmiş ve bu işletmelerin ülke ekonomisi ve sosyal yapısı için
sahip olduğu önemin farkına varılmıştır. Çok yakın zamanlara
kadar dar bir kapsamda desteklenen bu kuruluşlar, istenilen ve
olması gereken düzeyde olmasa da, artık merkezi ve yerel olmak
üzere kamu aygıtının, ihtisas kuruluşlarının, meslek kuruluşlarının,
bölgesel kalkınma kuruluşlarının, üniversitelerin ve sivil toplum
kuruluşlarının gündemine oturmuş bulunmaktadır365.
Yukarıda adı geçen kuruluşların KOBİ’lere yönelik çok sayıda teşvik
ve desteğe sahip olduğu bilinmektedir. Bunların tümünü burada
sıralamak, bu çalışmanın amaçları arasında değildir. Burada yalnızca
3 kamu kurum ve kuruluşu tarafından KOBİ’lere verilen destek ve
teşviklere dair bazı bilgilere yer verilecektir. Bu kuruluşlar; KOSGEB,
Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Halkbank’tır.
KOBİ’lerin desteklenmesi, ulus devletler için bir ekonomik görev
haline gelmiştir. Ekonomik gelişmenin motoru olarak kabul edilen
küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin karşılaştıkları sorunları tek
başlarına çözmekte zorlanmaları nedeniyle, devlet ya doğrudan kendi
kuruluşları eliyle ya da bu işletmelerin örgütlenmelerine yardımcı
365
DPT, KOBİ Özel İhtisas Komisyonu Raporu, a.g.e., s. 70.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 269
olmak suretiyle, ekonomilerine canlılık sağlamaya çalışmaktadır.
Ülkemizde de bu doğrultuda destek ve teşvikler giderek hem sayı
hem de içerik olarak gelişmektedir.
Ülkemizde KOBİ’lere yönelik olarak faaliyet gösteren çok sayıda
kurum vardır. Yakın zamanlara kadar, bu kurumlar arasında
dağınıklık ve yetki karmaşası yaşanmıştır. Özellikle AB’ye uyum
süreci ile birlikte daha fazla önem kazanan KOBİ’lere yönelik
olarak ortaya konan düzenlemelerle dağınıklığın önüne geçilmek
istenmiş ve KOBİ’lerle ilgili hususlarda koordinasyonu sağlayacak
sorumlu kuruluş olarak KOSGEB belirlenmiştir. Böylece, KOBİ’lere
yönelik çalışmaların tek bir merkezden yürütülmesi sağlanmaya
çalışılmıştır366.
Yukarıda belirtildiği üzere, KOBİ’lere yönelik hizmet kuruluşları
ve bunların faaliyetleri çeşitlilik arz etmektedir. Bu tür işletmelerin
yapısal sorunlarını çözmelerine katkı sağlamak, girişimciliği
özendirmek, bilgilendirmek ve eğitim hizmetleri başta olmak üzere
geniş bir yelpazede sunulan hizmet, destek ve teşvikler, söz konusu
kuruluşların faaliyetleri arasında önemli bir yer tutmaktadır. Bir
ihtisas kuruluşu olarak KOSGEB ve KOBİ A.Ş.’nin tüm çalışmaları
bu alandadır. DPT, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı,
Halkbank, Eximbank, MPM, Bakanlıklar gibi kuruluşlar, kendi
alanlarına girdiği ölçüde, yasal ve idari görevleri gereği KOBİ’lere
yönelik çalışmalar yapmaktadırlar. 2004 KOBİ Strateji ve Acil Eylem
Planı’yla, hemen tüm kuruluşlara KOBİ’lere götürülecek hizmetlerde
bir görev verilmiş, daha somut adımlar atılması amaçlanmıştır.
Kamunun mali destekleri, çoğunlukla DPT, Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlıkları, KOSGEB ve kamu bankaları tarafından planlanmakta,
hizmetin gerçekleştirilmesi (etkinlik amacıyla) yerel birimlere
bırakılmaktadır.
Ülkemiz açısından önemli bir sorun, KOBİ’lere sağlanan teşvikler
ve desteklerin, bu yöndeki çabalara rağmen halen tek merkezden
366
Gök, a.g.e., s. 3.
270 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
yürütülememesidir. Bu yüzden, koordinasyon ve değerlendirme
açısından eksiklikler görülmektedir.
Desteklerin bir kısmı münferit işletmelere uygulanırken (krediler,
hibeler gibi), bir kısmı da tüm KOBİ’lerin yararlanmasına açık, sektörü
bir bütün olarak teşvik etme / destekleme fonksiyonu taşımaktadır.
Yatırım indirimi gibi bazı teşvikler de zaman içinde tüm işletmelere
teşmil edilmiştir. Tüm bunlar, merkezi ve mahalli birimlerin
etkinliğine bağlıdır.
Kuşkusuz sanayileşme, sektörel ve bölgesel kalkınma stratejilerine
ilişkin politik kararlar, destek ve teşviklerin türleri bakımından
önemlidir. Ancak, bu destek ve teşviklerin uygulamada başarılı
olması, hizmet veren kuruluşların yeterliliği kadar, hizmet
götürülmesi hedeflenen grupların taleplerine ve altyapılarına da
bağlıdır. Bu açıdan sektörler ve bölgeler arasında önemli farklılıklar
mevcuttur ve hizmet talebini dahi etkileyen bu farkların azaltılması
destek programlarının amaçları arasında bulunmalıdır. Mevcut haliyle
uluslararası rekabette kendi ayakları üzerinde durmayı başarabilen
KOBİ’lerin pozisyonlarını koruyabilmeleri için desteklenmeleri de, en
az yeni girişimlerin özendirilmesi kadar önem taşımaktadır.
Uygulamaya bakıldığında, teşviklerden yararlanma bakımından
işletme büyüklüğünün önemli olduğu görülmektedir. Mikro
ve küçük işletmelerin başvuruya bağlı destek ve teşviklerden
yararlanma ihtimal ve oranının düşüklüğü dikkate alınarak, teşvik
türlerinin yeniden ele alınması gereği vardır. Özellikle kayıtdışılığın
önlenmesi amacına da hizmet edecek şekilde, küçük işletmelerin
desteklenmesine yönelik programlar geliştirilmelidir.
Destekler, bölgeler arasındaki kalkınmışlık farklarını azaltacak
uygulamalar yanında, makro ekonomik hedeflerin gerçekleşmesine
katkısı yüksek olacak sektörlere verilmeli; KOBİ’lerin uluslararası
rekabet gücünün artırılmasının bu açıdan özel bir önem taşıdığı
hatırlanmalıdır.
58. ve 59. hükümetler, Türkiye’de makro ekonominin düzeltilmesinde çok önemli bir rol oynamıştır. 2003–2007 yılları arasında, Türkiye birçok gösterge bakımından önemli bir istikrar ortamı yakalaKÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 271
mıştır. Enflasyon düşmüş, döviz neredeyse sabit hale gelmiş, ihracat
artmış ve çok sayıda başka olumlu gelişmeler yaşanmıştır. Bu istikrar
ortamında, hükümet, KOBİ’lere yönelik olarak da çok ciddi faaliyetler
gerçekleştirmiştir. Bu faaliyetlere örnek verilecek olursa;
• “2002 yılında 154 milyon YTL olan Halk Bankası esnaf ve sanatkar
kredileri 2007 Ağustos itibariyle 2,6 milyar YTL’ye çıkmış, (17 kat)
• 2002 yılında 347 milyon YTL olan KOBİ kredileri Ağustos 2007’de
5,7 milyar YTL’ye çıkmış, (16,5 kat)
• 2002 yılında 63 bin işletme bu imkânlardan yararlanmışken 2007
yılında bu sayı 600 bin işletmeye ulaşmış, (yaklaşık 10 kat)
• Ziraat Bankası KOBİ kredileri 2002 yılında 22 milyon YTL iken,
Ağustos 2007’de 1,8 milyar YTL’ye çıkmış, (80 kat)
• Esnaf ve sanatkârlara kullandırılan faiz oranları % 47’den % 13’e
indirilmiştir367. ”
60. Hükümet, yeni dönemde de KOBİ’lere yönelik faaliyetlerini sürdürmeye devam edeceğini, TBMM’nin güvenoyunu aldığı Hükümet
Programında çok açık şekilde belirtmiştir. Bu amaca yönelik en önemli politika, “kümelenme” yaklaşımı olacaktır. Bu açıdan çok önemli
bir rol üstlenecek olan Organize Sanayi Bölgeleri, benzer işleri yapan
müşterek yatırımların kümelendikleri ve teşvik/desteklerden faydalandıkları bölgeler olacaklardır368. Kümelenme ile elde edilmesi amaçlanan yarar, yoğun rekabet ortamında avantaj sağlamak amacıyla
aynı sektörde faaliyet gösteren KOBİ’lerin belirli bir bölgede toplanması ve bu yolla maliyetleri düşürerek rekabet güçlerini artırmaktır.
Kümelenmeye örnek olarak Gaziantep’teki halı sektörü ve Konya’daki
otomotiv yan sanayi örnek olarak verilebilir.
Yukarıda da ifade edildiği gibi, aşağıdaki sayfalarda, KOBİ’lere çeşitli
hizmet ve desteklerde bulunan üç farklı kurum ele alınacaktır.
367
368
KOBILINE, “Ak Parti’nin İkinci Döneminde KOBİ’ler”, a.g.e., s. 1.
A.e., s. 2.
272 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
1. KOSGEB’in Destek ve Teşvikleri
KOBİ’lere yönelik faaliyet gösteren bu kuruluşlar içerisinde en
önemlisi 20 Nisan 1990 tarihinde 3624 sayılı Kanun (Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı’nın
Kurulması Hakkında Kanun) ile kuruluşu gerçekleşen KOSGEB’dir.
KOSGEB, “Küçük İşletmelere Yönelik Avrupa Şartı” (2002) kapsamında
KOBİ’lere destek veren ana kuruluştur. KOBİ’lere verilmesi gereken
destekleri ya bizzat veren yahut koordine eden kurumdur369.
Günümüzde, bu desteklerden yararlandırılmak üzere KOSGEB’in veri
tabanında 70,000’e yakın işletme kayıtlı bulunmaktadır ve bunların
sayısı hızla artmaktadır370.
Bugün 25 Teknoloji Geliştirme Merkezi (TEKMER), 25 İşletme
Geliştirme Merkezi (İŞGEM), 10 Laboratuar ve bir kısmı sürekli
eğitim merkezleri ve merkez örgütüyle KOSGEB önemli bir görev
üstlenmektedir. KOSGEB’in üstlenmiş olduğu temel hizmetler371
a) bilgilendirme, e–ticaret hizmetleri,
b) teknolojik araştırma, geliştirme ve destekleme hizmetleri,
c) finansman destek hizmetleri,
d) girişimciliği geliştirme hizmetleri,
e) pazar araştırma ve ihracatı geliştirme hizmetleri,
f) bölgesel kalkınmaya destek olarak özetlenebilir.
Destekçi kuruluşların başında gelen KOSGEB’in KOBİ’lere sağladığı
desteklere yönelik olarak kısaca bilgi verilecek olursa; KOSGEB, Destek
Yönetmeliği çerçevesinde, çalışmalarını daha çok işletme geliştirme ve
ürün kalite geliştirme alanında eğitim ve danışmanlık hizmetlerinde
369
370
371
OECD Raporu, Türkiye’deki Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler: Mevcut Durum ve
Politikalar, (KOSGEB Raporu), Haziran 2004, (Çevrimiçi): http://www.oecd. org/dataoecd/37/37/33705673.pdf, s. 68.
KOSGEB ile ilgili daha geniş bilgi için bkz.: Özdemir, Ersöz ve Sarıoğlu, a.g.e., s. 190–193.
(Çevrimiçi): http://www.kosgeb.gov.tr/Destekler, 19.02.2006.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 273
yoğunlaştırmış görünmektedir372. Yeni dönemde KOSGEB, 8 olan
KOBİ destek sayısını 38’e çıkarmıştır (22 başlık altında).
KOSGEB, aynı zamanda özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler
için devletin kendisine tahsis ettiği fonları, AB’nin KOBİ’lere yönelik
hibe, destek, kredi ve teşviklerini gereksinim içinde olan KOBİ’lere
kullandırmakta ve KOBİ’lerin finansman sorunları için bazı kurum ve
kuruluşlarla işbirliğine de gitmektedir373.
KOSGEB, 2003’te başlattığı yeniden yapılanma çalışmaları sonrasında özellikle Saha Tarama Çalışmalarına önem vermeye başlamıştır.
Günümüz itibariyle 70,000 civarında işletmenin verileri toplanmış ve
değerlendirilmiştir. Saha araştırması sonrasında bu işletmelere KOSGEB tarafından hizmet verilmeye başlanmıştır.
İşletmeleri niteliklerine göre gruplandıran KOSGEB, ortalamanın
altındaki işletmeleri D grubunda, ortalamanın üzerine çıkabilenleri
ise C, B, A grubu olarak sınıflandırmıştır. A grubunda olanlar, en güçlü
ve rekabet gücü yüksek olan işletmelerdir. Bu sınıflandırmaya göre, en
büyük grup % 42 ile D gurubunda yer almaktadır. A grubunda yer alan
ve ülke ekonomisi için önemli olan işletmelerin oranı düşüktür (% 4,5).
Sektörün önemli problemlerinden biri olan pazarlama konusunda
sağlanan desteklere biraz daha fazla rağbet olduğu söylenebilir. Yurtiçi
ve yurtdışı fuarlara katılma, tanıtım ve markaya yönlendirme, kalite
güvence sistemleri, genel test, analiz ve kalibrasyon ve CE işaretlemesine ilişkin test ve analiz, ihracat amaçlı yurtdışı iş gezileri, e–ticaret
vb. konularında giderek artan sayılarda KOBİ, KOSGEB desteklerinden yararlanmaktadır. Hizmetlerin bir kısmının internet ortamında
verilmeye başlanmasıyla, özellikle bilgilendirme, pazar araştırması
gibi desteklerden yararlananların ölçülmesinde zorluklar yaşansa da,
desteklerin daha büyük sayıda işletmeye ulaştığı söylenebilir.
372
373
KOSGEB, 2004 Yılı Faaliyet Raporu, (Çevrimiçi): http://www.kosgeb.gov. tr/Ekler/
Dosyalar/Duyuru/589/2004_FAALIYET_RAP_SON.doc, 17.07.2006, s. 33–38. & KOSGEB,
2005 Yılı Faaliyet Raporu, (Çevrimiçi): http://www.kosgeb.gov. tr/Ekler/Dosyalar/Duyuru/591/2005% 20FAA% 20RAP% 20son1.doc, 17.07.2006, s. 100–102
Bayülken, a.g.e.
274 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Bununla birlikte, gerçekleşen destek miktarının, sayıları milyonu
aşan bir hedef kitlenin birikmiş sorunlarına cevap vermekten çok
uzak olduğu izaha gerek bırakmayacak kadar açıktır. KOSGEB’in
destekleri günümüz itibariyle yalnızca imalat sanayii işletmeleri
ile sınırlıdır ve AB ortalaması ile karşılaştırıldığında bu hizmet ve
desteklerin son derece yetersiz olduğu görülmektedir374.
374
DPT, KOBİ Özel İhtisas Komisyonu Raporu, a.g.e., s. 22.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 275
276 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Kaynak: KOSGEB, (Çevrimiçi): http://kosgeb.gov.tr/dosyalar/istatistik/2003–2007% 20DESTEKLER.xls, 25.04.2009.
* Bir işletme birden fazla KOSGEB desteklerinden faydalanabildiği için genel toplamda yer alan rakam, toplam işletme sa
yısını değil toplam destek sayısını ifade etmektedir.
Tablo 38: KOSGEB Desteklerinin Yıllara ve Faaliyet Alanlarına Göre Dağılımı, YTL
2. DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI’nın Destek ve Teşvikleri
Dış Ticaret Müsteşarlığı da, genel olarak pazarlama ve Ar–Ge desteği
ağırlıklı teşvikler çoğunlukta olmak üzere, ihracatı ve KOBİ’lerin ihracat
içindeki payını artırmak amacıyla, destek ve teşvikler uygulamaktadır.
Tablo 39: KOBİ Teşvik Belgelerinin Yıllar İtibariyle Dağılımı
(Milyon TL)
KOBİ
Sayısı
Yatırım
Kredisi
İşletme
Kredisi
Toplam
Kredi
Sabit
Yatırım
İstihdam
Sayısı
1997
1.550
16.358.069
3.279.410
19.637.479
37.375.880
14.794
1998
1.171
15.577.254
3.856.490
19.433.744
33.188.559
12.117
1999
1.695
25.637.264
16.763.835
42.401.099
57.977.603
9.222
2000
1.229
21.685.208
15.072.760
36.757.968
49.093.412
5.587
2001
246
4.558.010
3.521.605
8.079.615
15.325.571
674
2002
390
20.272.183
7.933.131
28.205.314
66.321.336
1.498
2003
458
35.501.847
11.051.223
46.553.070
108.416.461
2.047
2004
416
50.568.289
10.338.093
60.906.382
109.513.028
2.960
2005
218
33.171.301
4.444.930
37.666.231
67.019.307
2.315
2006
136
24.691.915
1.488.510
26.180.425
49.599.667
1.346
2007*
674
628.018.600
628.018.600
–
–
13.050
TOPLAM
7.373
876.039.940
705.768.587
325.821.327
593.830.824
64.444
Yıl
Kaynak: KOSGEB, (Çevrimiçi): http://www.kosgeb.gov.tr/Ekler/Dosyalar
/BilgiBankasi/13/Teşvik–IST–05.xls, 25.07.2006. & Hazine Müsteşarlığı (Çevrimiçi): http://www.hazine.gov.tr/stat/kobitesvik_ist.htm, 22.10.2007.
* Ocak–Eylül 2007.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 277
Teşviklere bakıldığında, bölgeler arasında dengesizlikler bulunduğu, işletmelerin coğrafi dağılımı ile orantılı olmayan bir paylaştırmanın olduğu görülmektedir. Özellikle bölgesel kalkınma tercihleriyle
uyumlu olmayan bir gerçekleşmenin ortaya çıktığı görülmektedir.
Tablo 40: 2007 Yılında KOBİ Yatırım Teşvik Belgelerine
Öngörülen Yatırım ve İşletme Kredilerinin Bölgesel Dağılımı
(Ocak–Eylül) (YTL)
Belge
Sayısı
Toplam
Yatırım
Sabit Yatırım
İşletme
Kredisi
Marmara
Bölgesi
189
180.359.175
180.359.175
–
–
2.631
İç Anadolu
Bölgesi
101
87.691.272
87.691.272
–
–
1.943
Ege Bölgesi
93
86.353.223
86.353.223
–
–
2.235
Akdeniz
Bölgesi
66
57.623.375
57.623.375
–
–
1.309
Karadeniz
Bölgesi
37
53.004.711
53.004.711
–
–
809
Doğu Anadolu Bölgesi
14
7.740.953
7.740.953
–
–
207
Güneydoğu
Anadolu
Bölgesi
25
22.639.037
22.639.037
–
–
442
674
628.018.600
628.018.600
–
–
13.050
TOPLAM
Toplam
İstihdam
Kredi
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, (Çevrimiçi): http://www.hazine.gov.tr/stat/
kobiler/KOBI–2007.xls, 25.10.2007.
278 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
8.167
919
136
218
416
458
390
246
1.229
1.171
TOPLAM
1.550
1.695
552
–
6
29
73
150
158
136
–
–
–
Hammadde
Temini
–
125
14
5
9
37
23
27
8
2
–
–
Ürün çeşitleme
–
41
3
1
1
–
5
1
–
30
–
–
Entegrasyon
–
445
8
3
6
16
19
38
3
62
74
126
Modernizasyon
90
906
4
–
0
3
2
5
–
459
35
11
387
429
5
4
8
15
22
22
11
86
Darboğaz Giderme
59
82
Kalite Düzeltme
115
216
16
3
7
32
21
18
11
37
17
26
Yenileme
28
146
34
15
21
22
31
13
3
6
–
–
Tamamlama
1
3.956
328
46
61
122
124
76
45
379
786
1.217
Tevsi
772
1.612
507
53
76
96
61
32
29
168
88
Komple Yeni
Yatırım
302
200
1997
Yıl
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
TOPLAM
Tablo 41: KOBİ Teşvik Belgelerinin Mahiyetlerine Göre
Dağılımı
Kaynak: KOSGEB, (Çevrimiçi): http://www.kosgeb.gov.tr/Ekler/Dosyalar/BilgiBankasi/13/Teşvik–IST–05.xls, 25.07.2006.& Hazine Müsteşarlığı, (Çevrimiçi):
http://www.hazine.gov.tr/stat/kobiler/KOBI–2006.xls, 23.03.2007.& Hazine
Müsteşarlığı, (Çevrimiçi): http://www.hazine.gov.tr/irj/go/km/docs/documents/
Treasury%20Web/Statistics/Annual/VII-%20KOBI’ler/TUGM1.xls, 22.04.2009.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 279
3. HALKBANK’ın Destek ve Teşvikleri
KOBİ’lerin ülkemizde giderek önem kazanmasının en önemli göstergesi, 60. Hükümetin Programı’dır. Programın ekonomi ile ilgili kısmı,
büyük ölçüde KOBİ’lerin iyileştirilmesine ayrılmış bulunmaktadır.
2000’li yıllardan sonra hem siyasi ve ekonomik istikrar ortamının yakalanmış olması, hem de KOBİ’lere yönelik pozitif bakışaçısı, politikaları kağıt üzerinde uygulamasız bırakmamış, hem yukarıda hem de
aşağıdaki tablolara bakıldığında, KOBİ’ler açısından büyük bir atılım
içerisine girildiği anlaşılmıştır.
KOBİ destekçisi bir diğer kuruluş Halkbank’tır. Kuruluşundan itibaren KOBİ’lere destek veren “esnaf bankası” niteliğindeki Halkbank, yerli ve yabancı finansman kaynaklarını KOBİ’lere kredi olarak kullandırmaktadır. Örneğin, 2005’te Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası (AKKB)
ve Avrupa Yatırım Bankası (AYB) kanalıyla sağladığı kredileri, AYB’nin
kriterlerine uyan KOBİ’lere kullandırmıştır. Uzun vadeli projelere tesis,
tevsi ve yenileme amaçlı olarak, 500 bin–25 milyon Euro arasında kredi
imkânı tanımaktadır. Yine, KOSGEB’le imzaladığı protokol kapsamında,
imalat sanayindeki ihracatçı KOBİ’lere 6 ay vadeli azami 100 bin dolar
tutarında İhracatı Destekleme Kredisi kullandırmaktadır.
Halkbank’ın 2005 yılında verdiği 6.219 milyar YTL toplam krediler
içinde KOBİ’lerin payı 3.8 Milyar YTL ile en büyük dilimi oluşturmaktadır375. Organize Sanayi Bölgeleri’nin kuruluşuna kredi desteği sağlayan Halkbank, 68 küçük sanayi sitesi yapı kooperatifi ile 120 Organize
Sanayi Bölgesi’ne Sanayi Bakanlığı kaynaklarından kredi kullandırmıştır. 2005 yılı sonu itibariyle Bankanın ucuz kredi kullandırdığı esnaf ve sanatkâr sayısı 230 bin’i bulmuştur.
375
HALKBANK, 2005 Yılı Faaliyet Raporu, (Çevrimiçi): http://www.halkbank.com. tr/pb/
resim/content/hb2005_faaliyet_raporu.pdf, 17.07.2006, s. 5.
280 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
1,785,461,684
879,528,863
Kurumsal Gayri
Nakdi Krediler
1,955,489,660
1,013,031,228
522,231,262
Kurumsal Nakdi
Ticari Krediler
1,004,590,311
1,465,384,331
1,212,263,251
686,714,372
Kooperatif
Kredileri
608,028,482
572,754,386
399,995,596
İhtisas Kredileri
491,350,973
549,398,710
326,762,616
KOBİ Sanayi
Kredileri
493,907,168
368,174,878
261,329,845
Fon Kredileri
985,258,141
917,573,588
588,092,461
KOBİ Ticari
Kredileri
Kredi Türleri
2003
2004
31 Ağustos 2005
Tablo 42: Halkbank Kredilerinin Türlerine Göre Dağılımı
(Milyon TL)
Kaynak: DPT, KOBİ Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Ankara: DPT Yay., 2007, (Çevrimiçi): http://plan9.dpt.gov.tr/
oik14_kobi/kobi.pdf, s. 27.
Ancak Banka, geççiğimiz yıllarda yaşadığı zorluklar nedeniyle
KOBİ’lere kredi bulma ve kullandırmada eski gücünden uzaktır ve
özelleştirilmesi gündemdedir.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 281
D. KOBİ’lerin GZFT Analizi
Aşağıda, Türkiye’deki KOBİ’lerin GZFT (SWOT) Analizi sonuçları yer
almaktadır. Bu analiz, KOBİ’lerin sahip oldukları güçlü yanlarının
yanı sıra zayıf yönlerine de dikkat çekmekte; benzer şekilde gelecekte
KOBİ’lerin önünde ne gibi fırsatlar bulunduğuna işaret ederken, aynı
zamanda karşı karşıya kalınacak tehditlere de vurgu yapmaktadır376 .
Bu analiz ortaya koymaktadır ki, KOBİ’lerin güçlü yanları kadar, zayıf yönleri de önemli boyutlardadır. Ayrıca, şu an için fırsat olarak algılanan bazı hususlar, en kısa zaman içerisinde değerlendirilmediği
takdirde tehdide dönüşebilme potansiyelini taşımaktadır.
1. KOBİ’lerin Güçlü Yanları
Türkiye’de KOBİ’ler;
• İşsizlik sorununun çözümünde önemli rol oynamaktadır,
• Bölgesel kalkınmaya katkı sağlamaktadır,
• Yenilik, atılım ve girişimcilik için önemli bir potansiyel taşımaktadır,
• Ekonomik konjonktürdeki değişikliklere kolay uyum sağlayabilmektedir,
• Hızlı ve değişime uyum sağlayabilecek esnek bir yapıya sahiptir,
• Dinamik yapısıyla ülke ekonomisi için dinamizm kaynağıdır,
• Başarma ve kazanmaya yönelmiş girişimcilere ev sahipliği yapmaktadır,
• Girişimcilik zihniyeti gelişme trendine girmiş bulunmaktadır,
• Girişimcilik kapasitelerinin yüksek olması nedeniyle, uluslararası
rekabet koşullarına uyumda azimli ve isteklidir,
• Yüksek öz sermaye oranı ile çalışması, KOBİ’leri finansal krizlere
daha az duyarlı hale getirmektedir,
376
KOBİ’lerin GZFT Analizi konulu bu başlıkta şu kaynaktan yararlanılmıştır: DPT, KOBİ Özel
İhtisas Komisyonu Raporu, a.g.e., s. 38–40.
282 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
• KOBİ’lerin sayısal açıdan fazlalığı, riskin dağılımı ve girişimciliğin
gelişimi açısından olumludur,
• KOBİ girişimcileri, üreticilik, dış piyasalara açılarak rekabet etme
ve bunun için gereken enformasyona sahip olma konularında
kendisine güvenmektedir,
• Yatırım üretkenliği yüksektir.
2. KOBİ’lerin Zayıf Yönleri
• Teknoloji kullanma, Ar–Ge ve yeni ürün / yenilikçilik konularında
bilinç ve birikim eksikliği vardır,
• Kredilerden yeterince yararlanılamamaktadır,
• Teminat, garanti ve kefalet verme güçlüğü mevcuttur,
• KOBİ finansman kaynakları yetersizdir,
• Modern pazarlama tekniklerini kullanamamaktadır,
• Kalite ve markalaşma eksikliği vardır,
• KOBİ yönetici ve çalışanlarının eğitim seviyesi ve kalitesi istenilen düzeyde değildir,
• İleri teknolojik yatırımlar için kaynak eksikliği bulunmaktadır,
• Bilişim teknolojilerinin getirdiği imkânlardan yararlanma düzeyi
düşüktür,
• KOBİ’ler kurumsallaşamamaktadır,
• KOBİ sahiplerinin yönetsel becerileri düşüktür,
• Kayıt dışılık yaygındır,
• Eski teknoloji kullanımı rekabet gücünü azaltmaktadır,
• İletişim eksikliği vardır,
• Proje hazırlama ve yönetim tecrübesi eksikliği bulunmaktadır,
• Göreceli üstün olduğumuz sektörler belirlenmemiştir,
• Uygun yatırım alanlarına sağlıklı yönlendirme yapılamamaktadır,
• İşbirliği ve verimlilik düzeyleri düşüktür.
3. KOBİ’lerin Önündeki Fırsatlar
•
•
•
•
KOBİ’lerin ekonomideki öneminin bilincine varılmıştır,
Pek çok platformda KOBİ konusu tartışılmaktadır,
AB vb. uluslararası fon kaynakları yeni fırsatlar sunmaktadır,
AB pazarları KOBİ’lere yeni fırsatlar sunacaktır,
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 283
• Devlet, tüm kurumlarıyla KOBİ’lere sahip çıkmaktadır,
• Fikri ve sınai mülkiyet hakları mevzuatı ve teknik alt yapısı oluşturulmuştur,
• Türkiye’de çoğu sektörde eksikliği hissedilen strateji ve eylem
planı yaklaşımı devlet tarafından benimsenmiştir,
• Makro ekonomik göstergelerde iyileşme uzun vadede avantaj
sağlamaktadır,
• “KOBİ Stratejisi”nin hazırlanması ve “AB KOBİ Sözleşmesi”nin
imzalanması uygulamada yetersizliklere rağmen önemli bir gelişmedir,
4. KOBİ’lere Yönelik Tehditler
• Ekonomik belirsizlikler KOBİ’leri olumsuz etkilemektedir,
• KOBİ’lere hizmet ve destek veren kurumlar arasındaki eşgüdüm
eksiktir,
• KOBİ’lere yönelik politika, strateji vb. dokümanların uygulaması
yetersiz kalmaktadır,
• SSK primi, vergi vb. yükümlülüklerde oranlar yüksektir,
• İletişim, bilgilendirme ve güven sorunu bazı konularda yeterince
aşılamamıştır.
• Sektörel bazlı yurtdışı tanıtım yetersizdir,
• AB rekabet ortamına yeterince hazırlanılamaması KOBİ’leri
olumsuz etkileyecektir.
284 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Yirminci yüzyılın son çeyreğinden itibaren tüm dünyada ekonomik, politik, sosyal ve kültürel yapılarda köklü değişim ve dönüşümler meydana gelmektedir. Bu değişim ve dönüşüm dalgası,
Schumpeter’in 1930’larda yenikle ilgili olarak ön gördüğü yaratıcı yıkım gibi, pek çok eksi yapıyı, yerleşik kurumu ve ilişkileri yıkarken
pek çoğunu da yeninden yapılanmaya zorlamaktadır. Bu süreçte yeni
yapılar ve kurumlar ortaya çıkmaktadır. Bu değişim ve dönüşüm, tüm
dünyada bölgelerin ve ülkelerin küresel ekonomik işbölümündeki rollerinin ve konumlarının yeniden tanımlanmasına neden olmaktadır.
Bu, küresel yeni bir ekonomik düzenin kurulması anlamına gelmektedir. Dünya ekonomisinin giderek daha fazla bütünleşmesine neden
olan bu süreç küreselleşme olarak isimlendirilmektedir.
Küreselleşmenin tam olarak ne olduğu, hangi süreç ve mekanizmaları içerdiği yoğun olarak tartışılmaktadır. Bu nedenle üzerinde konsensüs oluşmuş bir tanımı henüz mevcut değildir. Ancak genellikle
dünya ekonomisinin atan bir şekilde bütünleşmesi şeklinde oldukça genel bir tanım mevcuttur. Küreselleşmenin kökenlerinin modernizmin yükselişine kadar gittiği ve 1870–1930 ve 1945–1980 ve 1980
sonrası gibi liberal ve Keynezeyen politikaların uygulandığı farklı dönemlerde dalgalar halinde dünya ekonomisini derinden etkilediği konusunda fikir birliği mevcuttur. Küreselleşmenin ekononik, sosyal,
politik ve kültürel boyutları mevcuttur. Ancak bunlardan en baskın
ve belirleyici olanı ekonomik boyut veya ekonomik küreselleşmedir.
Her bir küreselleşme dalgasını iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki
gelişmeler tetiklemektedir. Bu gelişmeler, iletişim ve ulaşım maliyetlerini önemli ölçüde düşürmekte ve küresel düzeyde mal, sermaye ve
işgücü hareketliliğini arttırmaktadır. Nitekim 1980 yılından itibaren
bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelere ek olarak neo–liberal
politikaların da uygulamaya konulmasıyla harekete geçen yeni küreselleşme dalgası, sermayenin ve üretimin tarihte görülememiş bir
şekilde küreselleşmesine yol açmıştır. Rekabet küresel bir nitelik kazanırken, sermaye hareketliliği ileri düzeyde artmış, mal ve hizmet
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 285
üretimi küresel ölçeklete dikey olarak parçalanmış ve uluslararası ticaretin miktarı, içeriği ve yönü değişmiştir.
Küreselleşme sürecinin itici gücü çokuluslu şirketlerdir. Doğrudan
yabancı sermaye yatırımları büyük ölçüde gelişmiş ülkeler arasıda
gerçekleşe de son dönemlerde çok sayıda gelişen ülke bunlardan pay
almaktadır. Daha da önemlisi, son dönemlerde gelişen ülkelerin de
kendi çokuluslu şirketlerini yaratmalarıdır. Birden çok ülkede üretim
yapan çokuluslu şirketler, geleneksel olarak hammadde temin etmek
veya pazarlara erişim sağlamak amacıyla farklı ülkelerde dikey ve yatay bütünleşmelere dayalı olarak üretim yapmaktadır. Ancak bilgi ve
iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, çokuluslu şirketlere üretimlerini mekandan bağımsız hale getirme ve üretim süreçlerini küresel
düzeyde dikey olarak parçalama imkanı vermektedir. Bu da küresel
üretim ağlarının ve değer zincirinin gelişimine yol açmaktadır. Üretimin küreselleşmesi 1960’ların sonlarından itibaren özellikle tekstil,
hazır giyim gibi katma değeri düşük ve emek yoğun üretimin ücretlerin düşük ve işgücünün vasıfsız olduğu gelişen ülkelere kaymasıyla başlamıştır. Ancak 1980’lerin başından itibaren imalat sektöründe
üretimin kürselleşmesinin kapsamı genişlemiş ve ivmesi artmıştır.
2000’den sonra ise hizmet sektörü kürselleşmeye başlamıştır. Buna
bağlı olarak çok sayıda vasıflı ve vasıfsız iş küresel düzeyde emeğin
ucuz olduğu ülkelere kaymıştır. Bu süreçte Çin ve Hindistan, imalat
ve hizmet sektöründe küresel üretimin yeni ve popüler hedef ülkeleri
olarak ortaya çıkmaları oldukça önemlidir.
Bazen küresel değer zincirinin veya küresel dış–tedarik sistemlerinin gelişimi olarak isimlendirilen üretimin küreselleşmesi, küresel
üretim, dağtım ve pazarlama ağlarının gelişmesine bağlıdır. Genel
olarak tüccar merkezli ve üretici merkezli olmak üzere iki farklı küresel üretim ağının mevcut olduğu ileri sürülmektedir. Tüccar merkezili
üretim ağlarını geliştiren ve kontrol edenler büyük ölçekli perakendeci veya markalı ürün satıcılarıdır. Tekstil ve hazır giyim sektörlerinde
yaygın olan bu tip ağları yöneten tüccar şirketlerin genellikle üretimi
faaliyeti mevcut değildir. Bir diğer üretici ağı ise, otomotiv ve uçak gibi
yüksek katama değerli mallar üreten çokuluslu şirketler tarafından
286 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
yönetilmektedir. Bu şirketler üretimde ihtiyaç duydukları parça ve
sistemlerin bir kısmını dünyanın pek çok yerinde konuşlanmış olan
kendi şubelerinde üretmekte veya dış–tedarik/taşreonlaşma yoluyla
küresel düzeyde tedarik etmektedir. Bu faaliyet, uluslararası ticarette
ara–malların payının artmasında kendini göstermektedir.
Dünya ekonomisinde küreselleşmenin bir başka ifadesi de uluslararası ticaretin, hacminin, yönünü ve içeriğinin artmasıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde dünya ekonomisinde liberalleşme dalgası,
uluslararası mal ve hizmet ticaretini büyük ölçüde artmıştır. 1980’yılına kadar olan dönmede gelişen ülkelerin büyük bir kısmı uluslararası ticaretteki artıştan pay almıştır. Buna karşın, gelişmiş ülkelerin gelişen ülkelere karşı ısrarla uyguladığı ticari engeller, gelişen ülkelerde
mevcut olumsuz yatırım iklimi ve ticaret karşıtı politikalar bu ülkelerin büyük bir kısmının uluslararası ticaretten aldıkları payın sınırlı kalmasına neden olmuş ve hammadde ve tarım ürünleri üretimine
bağımlılığa mahkûm etmiştir. Doğu ve Güney Asya’nın yüksek büyümeye sahip ülkeleri bu konuda bir istisna oluşturmaktadır.
Küreselleşmenin yeni bir dalgasının 1980’lerde başlamasıyla uluslararası ticaretin yönü ve içeriği köklü değişikliklere uğramıştır. Bu dönemde, bir yandan dünya ticaret serbestleşirken daha önceki küreselleşme dalgasında marjinalleşerek küresel piyasalardan uzaklaşan pek
çok gelişen ülke küresel piyasalarla bütünleşmiştir. Gelişen ülkeler
küresel ticaret sistemin emek yoğun imalat malların ve hizmet üreticisi olarak eklemlenirken, 1980 sonrasında gelişen ülkelerin gerek gelişmiş yaptıkları ihracatın içeriği % 80 imalat malalarından oluşacak
şeklide değişmiştir. Bu arada dünya ticaretinin hacmi dünya üretiminden birkaç kat daha fazla artmıştır. Bu bütünleşmenin en çarpısı
yönü toplam nüfusu 3 milyarı bulan Çin ve Hindistan gibi iki gelişen
ülkenin sahip oldukları işgücü potansiyeliyle ilk kez emek yoğun imalat ve hizmet sektörlerinde küresel piyasalara girmeleridir.
Küreselleşme sürecine eşlik eden bir başka gelişme de İkinci Dünya Savaşı sonrasında endüstriye üretimi karakterize eden Fordist–
Taylorist kitle üretim modelinin çökmesidir. 1960’lı yıllardan sonra
bu model yavaş yenilik ve verimliğin sınırına gelmiştir. Piyasaların
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 287
doyması ve sonrada bölünmesi standart mallara karşı ciddi bir talep sorunu yaratırken 1970’li yıllarda yaşanan petrol şokları ve yükselen Japon rekabeti nedeniyle sürdürülemez hale gelmiştir. 1980’ler
Fordist–Taylorist model yerine girişimciliğin ve küçük ölçekli üretimin yeniden canlandığı yıllar olmuştur. Bilgi teknolojisi kullanan esnek ve dinamik küçük ölçekli işletmelerin üretim, istihdam ve katma
değer açısından ülke ekonomilerinde önemi artması, yeni bir üretim
modelinin yükselişidir.
Bu yeni üretim modeline geçmek veya başarılı bir şekilde uygulayabilmek için ülkeler, sektörler ve işletmeler küresel düzeyde bir yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Bir yandan neo–liberal politikalar
uygulamaya konulurken, uluslararası ticaret artan bir şeklide liberalleşmiş, rekabet ve üretim küreselleşmiştir. Küresel rekabet ve çeşitlenen tüketici tercihlerine bağlı olarak istikrarsızlaşan piyasalarda ölçek
ekonomilerinin sürdürülmesi de imkansız hale gelmiştir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen gelişmelere bağlı olarak üretimin
küreselleşmesi ve dikey olarak parçalanması, merkezinde çokuluslu
şirketlerin bulunduğu küresel üretim ve dış–tedarik ağlarının gelişmesi ile sonuçlanmıştır. Tüm bu gelişmeler, KOBİ’leri ön plan çıkarırken, küçük ve büyük ölçeği birbirinin alternatifi değil tamamlayıcısı
haline getirmiştir. Böylece KOBİ’ler ekonomik kalkınmanın ve dinamizmin öncü birimleri olarak yeni bir konuma yükselmiştir.
Küresel düzeyde rekabetin yoğunlaşması ve daha karmaşık bir hal
alması, sadece ülkeleri ve sektörleri değil tüm işletmeleri rekabete
açık hale getirmiştir. Sektörlerin ve işletmelerin yeniden yapılanması ve yeni stratejiler geliştirmesi varlıklarını sürdürebilmelerinin ön
şartı haline gelmiştir. Nitekin 1980’li yıllardan sonra gelişmiş ülkeler
ve bu ülkelerde rekabet güçlerini kaybettikleri sektörlerden çeklirken
rekabet güçlerini sürdürebilecekleri sektörlerde yeninden yapılanma
sürecine girerken işletmerlerde bu maksatla rakipleri ile stratejik ittifaklar gerçekleştirmiştir.
Küreselleşme sürecinde, Fordist–Taylorist kitle üretiminin çökmesi nedenyile, rekabet üstünlüklerini KOBİ’lere ve girişimciliğe dayandıran gelişmiş ülkeler KOBİ’lerin rekabet gücünü arttırmak için
288 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
uluslararasılaşma, yenilikçilik, araştırma–geliştirme, kümelenme,
ağ–bağlantıları, değer zincirleri ve niş piyasaları gibi alanlarda yeni
stratejiler geliştirmiştir. Bu stratejiler, ülkelerin küresel işbölümündeki konumlarına bağlı olarak göre farklı bileşimler şeklinde uygulanmaktadır. Küreselleşme sürecinde küçük ve orta ölçekli işletmelerin
en yaygın şeklide benimsedikleri stratejiler içerik ve nitelik yönünden
bir hayli değişmiştir. Bu işletmelerin uyguladıkları en populer stratejilerden biri uluslararasılaşma stratejisidir. Bu işletmelerin uluslarasılaşma stratejileri, küresel değer zincirine eklemlenmesi, yabancı şirketlerle stratejik ittifak ve ortaklıklar kurması, lisans, patent ve isim
hakkı anlaşmaları yapması kadar yurt dışında şube açması ve üretim
yapması gibi uygulamalar içermektedir. Bu konuda, Almanya, İtalya,
İsveç, Danimarka ve Finlandiya gibi AB üyesi ülkelerin yanı sıra Doğu
Asya ülkelerinin deneyimleri ve birikimleri oldukça yol göstericidir.
Yenilikçilik stratejisi ve yenilikçilik genellikle büyük ölçekli işletmelere atfedilen bir faaliyettir. Bu konuda KOBİ’ler pratik uygulamalar gerçekleştiren birimler olarak bilinmektedir. Ancak rekabetin
küreselleşmesi, tüketici tercihlerinin çeşitlenmesi ve ürün yaşam
çemberinin kısalması KOBİ’lerin yenilik stratejisi geliştirmesini gerektirmektedir. Bu strateji yeni ürün ve süreçler kadar iş organizasyonu ve insan kaynaklarının geliştirilmesini de kapsamaktadır. Bu
konuda özellikle OECD ülkelerinde ve AB’de oldukça önemli teşvikler sağlanmaktadır.
Araştırma–geliştirme, artan rekabet ve bilgi ekonomisine geçişle
birlikte gündeme gelen ve geleneksel olarak büyük işletmelerin faaliyeti olarak bilinmektedir. Gelişmiş ülkelerde rekabet gücünün bilgi
temelli faaliyetlere, fiyat dışı unsurlara kayması ve küçük işletmelerin ekonominin itici gücü haline gelmesi bu işletmelerin araştırma–
geliştirme faaliyetlerinde bulunmasını zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede gelişmiş ülkelerde araştırma–geliştirmeye GSMH’dan ayrılan
pay artarken diğer yandan da KOBİ’lerin bu harcamalardan aldığı pay
da artmaktadır. Ancak KOBİ’lerin araştırma–geliştirmeye faaliyetlerine tahsis edecekleri bütçe imkanları kısıtlı olduğundan yerel düzeyde AR–GE kurumlarının geliştirilmesi ve finansman desteğinin bu
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 289
alanda yoğunlaşması hayati öneme sahiptir. Nitekim ülke ve bölgelerin bu açıdan durumu değerlendirildiğinde, 1991–2003 döneminde
KOBİ’lerin AR–GE harcamaları açısından performansının artma eğiliminde olduğu görülmektedir. Bu harcamalardaki performansı bakımından ülke ve bölgeler arasında önemli ölçüde farklılık mevcuttur.
AR–GE bakımından en büyük artışı gerçekleştiren Kuzey Avrupa ülkelerine karşılık en düşük artışı Güney Avrupa ülkelerinin gerçekleştirdiği görülmektedir. Bu harcamalarda ön sıralarda yer alan ülkeler
ise sırasıyla ABD, Japonya, İngiltere, Fransa ve Almanya’dır. Gelişmiş
ülkelerde KOBİ’lerin AR–GE harcamaları açısından performansları
belirli dönemlerde düşük kalmakla birlikte bu harcamaların özellikle
1994–1997 yılları arasında hızlı bir artış göstermiştir.
Öte yandan küresel düzeyde çokuluslu şirketlerin üretim ağlarının gelişmesi ve buna eşlik eden ileri geri bağlantıların yerel ve küresel düzeyde ortaya çıkması küçük ve orta ölçekli işletmelere yeni iş ve
piyasa fırsatları sunmaktadır. Küresel ağlara eklemlenen küçük işletmeler teknolojik yetkinliklerini attırabilecekleri gibi yeni ürünler ve
süreçler geliştirme imkânlarını da artırmaktadır. Bu süreç küçük işletmelere yeni piyasalar kadar yeni hammadde kaynaklarına ulaşma
ve yabancı şirketlerle kolay bir şekilde yeni ürün tasarlama ve geliştirme, yeni teknoloji ve süreçler bağlamında stratejik ittifaklar kurma
imkanı da vermektedir. Böylece, küçük ve orta ölçekte işletmeler, yeni
piyasalara girme ve yeni ürünler geliştirme risklerini küresel düzeyde paylaşmış oldukları gibi diğer riskleri de azaltmış olurlar. Bu çerçevede KOBİ’ler, uluslararası üretim ağlarına katılarak esneklik ve düşük
bürokrasi gibi küçük ölçeğin üstünlükleri ile firmalar grubunun sağladığı ölçek ve alan ekonomilerinin üstünlüklerini birleştirme imkânını
elde etmektedir. KOBİ’lerin, dünyada genel olarak firmaların çoğunluğunu oluşturduğu, toplam istihdamda büyük paya sahip olduğu ve
gelecek on yılda dünya üzerindeki kırsal nüfusun iki milyar artacağı
dikkate alındığında; istihdam sağlayan temel aktörler olarak bu işletmelerin desteklenmesinin ekonomik ve sosyal gelişme açısından hayati rol oynayacaktır. Ancak KOBİ’lerin geleneksel olarak yurtiçi piyasalarda yoğunlaştığı ve halen bu işletmelerin çoğunun yerel varlıklara
ve piyasalara bağımlı oldukları gözden uzak tutulmamalıdır.
290 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Bununla birlikte, küreselleşme ve küresel üretim ağlarıyla bütünleşme KOBİ’lere her zaman yarar sağlamayabilir. Küresel üretim süreciyle bütünleşmeye çalışan Üretimin küreselleşmesi, rekabeti şiddetlendirdiği gibi çokuluslu şirketlerin de her zaman yerel tedarikçileri
seçmesi ve onları desteklemesi söz konusu olmayabilir. Zira küçük ve
orta ölçekli işlememelerin bu sürece dahil olabilmesi için güçlü bir
profesyonel yönetim yapısına ve insan kaynaklarına sahip olması gerekir. KOBİ’lere yönelik eğitim ve destek programları, çalışanların ve
yönetim ekibinin vasıf ve tecrübesini arttırmada büyük bir role sahiptir. Benzer şekilde KOBİ’lerin uluslararası iş düzenlemelerinde
daha iyi şartlarda anlaşmalar yapabilmek için hukuki, idari, teknik ve
finansman gibi konularda desteklenmesi gerekir.
KOBİ’lerin rekabet stratejilerinden bir diğeri olan niş (dilimlenmiş)
piyasalara yönelmedir. Rekabetin son derece yoğun olduğu ve yıkıcı
bir hal aldığı küresel piyasalarda rekabet etmek yerine küçük ve orta
ölçekli işlemeler gerek küresel ve gerekse yerel düzeyde dilimlenmiş
piyasalara yönelik mal ve hizmet üretmeyi tercih edebilirler. Rekabetin fiyattan çok uzmanlaşma ve kaliteye dayalı olduğu bu tip piyasalarda faaliyet gösteren Küçük ve orta ölçekli işletmeler, önemli ölçüde
dev işletmelerin rekabetinden korunmuş olurlar. Zira küçük ve orta
büyüklükte işletmelerin dilimli piyasalarda uzmanlaşması, küresel
rekabet alanının dışına çıkmalarına ve farklı bir düzlemde rekabet üstünlüğü elde etmelerine imkan tanımaktadır.
Ölçek olarak küçük olmasına rağmen küresel seviyede piyasanın bir bölümünde lider olarak ortaya çıkan küçük ve orta işletmenin başarısı ile ilgili çok sayıda örnek ABD, Avrupa, Japonya ve Güney
Kore’de ortaya çıkmıştır. Küreselleşmeyle birlikte bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, KOBİ’lerin dilimli piyasalarda yoğunlaşarak
ve kendilerine özgü alanlar oluşturarak dev çokuluslu şirketler karşısında rekabet üstünlüğü elde etmeye çalışması, bu işletmelerin günümüzde güçlendirilmesinde dikkate alınacak yeni tercihler olarak ortaya çıkmaktadır. Küçük ölçeğin esnekliğinin sağladığı üstün yönler ile
ticari ortakların ağ bağlantılarından doğan ölçek ekonomilerinin bir
araya getirilmesine paralel olarak dev işletmelerin küresel alanının dı-
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 291
şında rekabet üstünlüğüne sahip olacağı dilimli piyasalarda yoğunlaşması, bu sürecin en önemli özelliğidir. Türkiye’de KOBİ’lerin küresel
rekabet karşısında uluslararası piyasalarda sürdürülebilir rekabet üstünlüğü elde etmesi, kendilerinin temel yetkinliklerine dayalı olarak
rekabet üstünlüğü sağlayacak olan farklı bir düzlemde piyasanın özel
ihtiyacına cevap verecek şekilde mal ve hizmet üretmesini gerektirmektedir. Hem yurtiçi piyasalara ve hem de küresel piyasalara yönelik olarak genellikle aynı sektörlerde faaliyet gösteren ve benzer mal
ve hizmetleri üreten KOBİ’lerin, uluslararası piyasalara açılması ve bu
piyasalarda rekabet üstünlüğü elde etmesinin zayıf bir ihtimal olduğu
günümüzde daha belirgin hale gelmiştir.
Geleneksel olarak ihracat, işletmelerin uluslararası faaliyetlere katılmasında ve rekabet gücü elde etmelerinde temel yaklaşım olarak
kabul edilmiştir. İşletmelerin uluslararasılaşması konusunda küresel
değer zinciri yaklaşımının bir strateji ve uygulama alanı olarak gündeme girmesi, sadece uluslararası piyasalarda rekabet üstünlüğü sağlamak açısından değil, fakat aynı zamanda uluslararası ticaret ve yatırımlardan daha fazla pay almak için de yeni ufuklar yarattığı önemli
bir gelişmedir.
Küreselleşme ve bilgiye dayalı ekonomik faaliyetlerin gelişmesi ile
birlikte yıldızı parlayan KOBİ’ler, hem ekonomik ve hem de sosyal
açılardan toplumun önemli birer yapıtaşları olarak kabul edilmiş, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede KOBİ’lere yönelik olarak çok sayıda teşvik ve destek politikaları uygulamaya konulmuştur. Günümüzde tüm dünyada uygulanan politikaların merkezinde,
KOBİ’lerin kurulması, sürdürülebilir rekabetçi üstünlük kazandırılması, küresel ekonomiye eklemlendirilmesi ve girişimciliğin güçlendirilmesi için uygun ortamların hazırlanması amacı bulunmaktadır.
KOBİ’lerin, özellikle 1970’li yıllarda dünyada baş gösteren ekonomik
bunalımdan kurtulmada birçok ülke ekonomisine olumlu katkılarda bulunduğu, hatta ekonomilerin dönüşümünde rol oynadığı tespit
edilmiştir. O yüzden, özellikle ülkelere rekabet üstünlüğü sağlayan,
yüksek teknoloji kullanan ve çeşitlenmiş mal ve hizmetler üreten, nitelikli işgücü istihdam edem ve katma değeri yüksek alanlarda faali-
292 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
yet gösteren KOBİ’ler, bu tarihten itibaren birçok gelişmiş ülkede bilinçli bir şekilde desteklenmeye başlanmıştır. Bu çerçevede OECD ve
Avrupa Birliği’nde bilgiye dayalı ve rekabet üstünlüğü yüksek bir ekonomik yapıya ulaşılması amacıyla KOBİ’ler için yapılan çalışmalar ve
sağlanan destekler, yol gösterici özellikler taşımaktadır.
Büyük işletmelerle karşılaştırıldığında, KOBİ’lerin birçok açıdan bu
işletmelerden üstün yönlerinin (avantajlarının) olduğu gözlenmektedir. Bunların başlıcaları; KOBİ’lerin ekonomik büyümeye olan katkıları, rekabetin korunmasında ve geliştirilmesindeki rolleri, verimlilik
artışına olan katkıları, esnek yapıları ile ekonomik krizlere karşı gösterdikleri direnç, girişimci ruhunu ve iktisadi dinamizmi canlı tutmaları, toplumsal refah ve gelişme açısından üstlendikleri görevler, yeni
iş ve istihdam fırsatları yaratma ve bu yolla ekonomik ve sosyal gelişmeye katkıları, işletme bürokrasisinin bu işyerlerinde olmayışı, sabit
maliyet faktörlerinin düşük oluşu, tüketici tercihlerine daha duyarlı
oluşları, yeniliklere daha açık ve yatkın olmaları ve hayata geçirmeleri, büyük işletmelere rakip değil onların birer tamamlayıcısı olmaları
ve ekonomik kalkınmayı ülke geneline yayma etkilerinin bulunması
şeklinde sıralanabilir.
Gerek teoride ve gerekse uygulamalı çalışmalarda ele alınan ve sıralanan üstün yönlerinin yanı sıra, KOBİ’lerin bazı açılardan zayıf
yönlerinin (dezavantajlarının da) bulunduğunun gözden uzak tutulamayacağı açıktır. Bu zayıf yönlerin bir kısmı teorik çalışmalarda ele
alınıp değerlendirilen konuları kapsarken, bir kısmı ise küreselleşme
ve küresel üretim sürecinde meydana gelen köklü değişikliklerin gereği gibi ve zamanında anlaşılarak gerekli yapısal tedbirlerin alınamaması ve hukuki ve idari düzenlemelerin yapılamamasından kaynaklanan uygulama sorunlarını içine almaktadır. Genel olarak sıralanan
zayıf yönler arasında; bu işletmelerin düşük kapasite ile çalışmaları,
yeterli düzeyde ve kaliteli mal ve hizmet üretimini gerçekleştirmemeleri, yüksek vasıflı işgücü ve uzman personel temininde sıkıntı yaşamaları, mal ve hizmet üretiminde maliyetlerinin yüksek oluşu, küçük
olmaları dolayısıyla geniş şekilde finansman sorunlarıyla karşılaşmaları, yenilikçilik ve yeni ürünleri piyasaya sürmede bünyelerinin zayıf
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 293
olası, ileri teknoloji kullanmamaları, ihracata olan katkılarının düşük
olması ve piyasalarda meydana gelen değişiklikleri yeterince takip
edememeleri belirtilebilir.
Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler, dünyada olduğu gibi Türk
ekonomisi açısından da çok önemli bir yere sahip olmuştur. Türkiye’de
uzun yıllara dayanan küçük ve orta ölçekli işletmeler ile ilgili tecrübe
ve gelenek, dünyadaki ve piyasalardaki gelişmelere yavaş ve gecikmeli
uyum sağlama ve yeni atılımlara konu edilememesi gerçeğine rağmen,
göz ardı edilmesi mümkün olmayan bir zenginlik ve derinliğe sahiptir. Gerçekten, Türkiye ekonomisinin rekabetçi üstünlüğe sahip olması ve küresel piyasalarda başarılı olması; yenilikçiliğin ve girişimciliğin
güçlendirilmesini, küresel değer ve üretim zincirlerine dâhil olmasını,
en önemli ekonomik girdi haline gelen bilginin ve bilgiye dayalı ekonominin öneminin kavranmasını, bilgi ve iletişim teknolojilerinin üretim
süreçlerine katılmasını gerekli kılmaktadır. Bu alanlarda gerekli dönüşümlerin gerçekleştirilmesi ve başarılı sonuçların elde edilmesi, büyük
ölçüde KOBİ’lerin ekonomik büyüme stratejisi içinde başarılı şekilde ele
alınmasına bağlıdır. Ülkemizde, yatırımları ve ihracatı arttırmak, kalkınmayı ülke geneline yaymak, istihdamı yükseltmek ve işsizliği azaltmak, ekonomik krizlere karşı dayanıklı bir ekonomiye sahip olmak için,
küçük girişimciliği / KOBİ’leri teşvik edecek politikaların bir bütün halinde yeniden ele alınması gereklidir. Bu gereklilik, aynı zamanda dikey
şekilde parçalanmış ve küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşan küresel üretim zincirlerine dâhil olmanın getirdiği doğal bir sonuç olarak
değerlendirilmelidir. Bu amaçla, en genel anlamda OECD ülkelerinde ve
Avrupa Birliği’nde KOBİ’lerle ilgili mevzuat ve uygulamalar da dikkate
alınarak KOBİ’leri teşvik edici ve destekleyici düzenlemeler, tedbirler,
faaliyetler ve stratejiler; yenilikçiliğin ve girişimciliğin desteklenmesi,
teknolojik ve altyapı kapasitelerinin güçlendirilmesi, bilgi ve vasıflı personel temininin geliştirilmesi, yeterli ve uygun finansal imkânlara erişiminin arttırılması bakımından ele alınmalı ve hayata geçirilmelidir.
Bunun anlamı, KOBİ’lerle ilgili yasal düzenlemelerin ve uygulamaların AB ile uyumlu hale getirilmesidir. Bunların başında, KOBİ’lerin
teknoloji kapasitelerini yükseltmek ve finansal imkânlarını iyileştir-
294 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
mek hususları gelmektedir. KOBİ’lerin finansman imkânlarının geliştirilmesi, bu tür işletmelerin aleyhine işleyen hem genel finansman
ve kredi politikalarının ve hem de yüksek faiz politikasının köklü şekilde gözden geçirilmesini gerekli kılmaktadır. Bu konuda 2. Dünya Savaşından sonra Deutschebank ve Commerzbank vasıtasıyla
Almanya’da KOBİ’lere yönelik düşük faizli kredilerle desteklenerek
sanayi üretiminin artışında ve ekonomik kalkınmada sağlanan başarı, dikkate alınması gereken bir örnek olarak herkese hitap etmektedir. Benzer şekilde, kendine özgü birçok özelliğin yanı sıra, teknolojik,
yenilikçilik ve girişimcilik alanında olduğu kadar; işletme kümelenmeleri ve tedarik zincirlerinin oluşturulması ve uygun ve yeterli finansman imkânları ile desteklenmesi bakımından da Japonya örneği Türkiye’de KOBİ’lerin geliştirilmesi konusunda alınabilecek önemli
dersleri içermektedir. Diğer yandan, KOBİ’lerin verimliliklerinin, rekabet güçlerinin ve katma değerdeki paylarının yükseltilmesi, ihracata
ve AR–GE araştırmalarına yönlendirilmeleri, bilgi ve iletişim teknolojilerinde üstün konuma getirilmeleri ve küresel değer ve üretim süreçlerine dahil edilmeleri Türkiye’nin genel ekonomik başarısı ve rekabetçi üstünlüğe sahip olması için kaçınılmazdır.
KOBİ’lerin desteklenmesiyle birlikte, bu kuruluşların ekonomik
büyümeye ve verimlilik artışına katkıları artacak, esnek yapıları sayesinde ekonomik krizlere karşı ülke ekonomisinin direnci artacak,
ekonomide girişimci ruh ve iktisadi dinamizm canlı tutulacak, yeni iş
yaratma ve bu yolla istihdam artışı sağlanacak, ekonomik kalkınma
ve büyüme ülke geneline dağılmış olacak, gelir dağılımı eşitsizliği azalacak, bilgi ve iletişim teknolojilerinin ekonomide ağırlığı artacak ve
yeni bir girişimcilik atılımı mümkün olacaktır.
Ancak, burada özellikle teşvik edilmesi uygun olan işletmeler, statik
değil, dinamik KOBİ’lerdir. Bir başka ifade ile, ülkelere rekabet üstünlüğü sağlayan, yüksek teknoloji kapasitesine sahip ve dünya standartlarında mal ve hizmet üreten, nitelikli işgücü istihdam eden, katma değeri yüksek alanlarda faaliyet gösteren KOBİ’lerin seçici, uzun ve orta
vadeli bir gelişme hedefi ve planlaması çerçevesinde daha fazla desteklenmesine ihtiyaç vardır.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 295
Ne var ki, Türkiye’de KOBİ’lerin mevcut potansiyelinin tam olarak değerlendirildiğini söylemek mümkün değildir. Gerçekten de,
KOBİ’lerle ilgili istatistiki verilere bakıldığında, birçok gelişmiş ülkede faaliyet gösteren KOBİ’lere kıyasla, Türkiye’deki bu tür işletmelerin, en başta finansman ve sermaye kaynaklarına erişim bakımından
ciddi bir yetersizlik içinde bulunduğunu tespit etmek gerekli olmaktadır. Buna, idari düzenlemeler ve devletin sağlayacağı bilgi ve teknoloji kaynaklarına erişim açısından yetersiz ve etkin olmayan desteklerinin de ilave edilmesi gereklidir. Türkiye’de KOBİ’lerin geliştirilmesi
ve desteklenmesi çerçevesinde uygulanan teşvik sisteminin seçici ve
özel hedefleri gözetecek şekilde bir bütün olarak ele alınması ve başarılı ülke örneklerinin tecrübelerinden dersler çıkaran bir sistemin hayata geçirilmesi, atılması gereken adımlar arasında sayılabilir. Küreselleşme süreciyle birlikte uluslararası ticaretin serbestleşmesi, bütün
üretim faktörlerinin hareketliliğinin artması, ulaşım ve iletişim maliyetlerinin önemli ölçüde düşmesi, bilgi ve iletişim teknolojilerinin
ekonomik faaliyetlerde oynadığı rolün tahminlerin ötesinde artması
sonucunda küresel rekabetin yoğunlaşması ve küresel üretim zincirlerinin ortaya çıkması, literatürde KOBİ’ler ile ilgili zengin bir hacme
ulaşan teorik tartışmalara yeni tartışmaları ilave etmiş bulunmaktadır. Küresel üretim süreçlerinin uğradığı dönüşüm çerçevesinde bilgi
ve iletişim teknolojilerinin imkân dâhiline soktuğu bir gerçek olarak
mal ve hizmet üretiminin dikey olarak parçalanması ve küresel taşeronlaşma, 1990’lardan itibaren KOBİ’lerin oynayabileceği roller ve üstün yönleri konusunda, şimdiye kadar eşine az rastlanan bir eksenin
ortaya çıktığını haber vermektedir. Bu yeni eksende, diğer işletmeler gibi KOBİ’lerin de uluslararasılaşma ve küresel piyasalara açılma
imkânlarının önemli ölçüde artmış olmasını dikkate alarak küresel
değer zincirlerine katılmak ve dilimli(niş) piyasalara yönelik mal ve
hizmet üretmek bakımından bu işletmelerin yetkinliklerinin arttığını ve ekonomilerin lokomotifi konumuna yükseldiklerini hatırda tutmak gerekmektedir.
Türkiye’de özellikle 2001 krizinden sonraki hükümetler döneminde
ortaya çıkan ekonomik ve siyasi istikrar ortamı ile birlikte kamu politikalarında KOBİ’lere yönelik ilgi ve desteğin arttığını göstermektedir.
296 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Ulaşılan bu siyasi ve ekonomik şartların, şimdiye kadar mümkün olmayan ve uluslararası gelişmeleri dikkate alan, geniş kapsamlı ve bütüncül bir stratejinin geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi için bir fırsata dönüştürülmesini mümkün kılması beklenebilir.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 297
KAYNAKÇA
ABGS (2007), “20. Fasıl: İşletmeler ve Sanayi Politikası”, (Çevrimiçi):
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=85&l=1, 10.11.2007.
Acedo, F. J. ve J. Florin (2006), An Entrepreneurial Cognition Perspective on the Internationalization of SMEs, Business Media LLC.
Aglietta, M. (1987), A Theory of Capitalist Development: The US Experience, London: Verso Publ.
Ak Parti (2007), “60. Hükümet Programı”, (Çevrimiçi): http://www.
akparti. org. tr/programm. doc, 10.08.2007.
Akalın, G. (2002), Türkiye’de Piyasa Ekonomisine Geçiş Süreci ve Ekonomik Kriz, Ankara: TİSK Yay.
Akbank (2006), KOBİ’ler ve Finansal Hizmetler, (Çevrimiçi): http://
www. finanskulup. org. tr/assets/sunum/Ziya_Akkurt_kobiler_finansal_hizmetler.pdf, s. 1–40.
Akgemci, T. (2001), KOBİ’lerin Temel Sorunları ve Sağlanan Destekler,
Ankara: KOSGEB Yay., 2001.
Aktaş, R. (2006), “KOBİ’lerin Ülke Ekonomisi Açısından Taşıdığı Önem,
Sorunları ve Çözüm Önerileri”, (Çevrimiçi): http://www.sbe.yildiz.edu.tr/Kobi.pdf, 02.01.2006, s. 1–19.
Albaum, G., J. Strandskov ve V. E. Duerr (1998), International Marketing and Export Management, 3rd ed., Essex: Addison Wesley
Longman Publ.
Altenburg, T. (2000), Linkages and Spillovers between Transnational
Corporations and Small and Medium Enterprises in Development
Countries, Berlin: German Development Institute Publ.
Altenburg, T. ve U. Eckhardt (2006), Productivity, Enhancement and
Equitable Development: Challenges for SME Development, Vienna: UNIDO Publ.
Andersson, S. (2000), “The Internationalization of the Firm from an
Entrepreneurial Perspective”, International Studies of Management and Organization, Vol.: 30, No: 1, s. 63–93.
Antoncic, B. ve R. D. Hisrich (2003), “Clarifying the Intrapreneurship
Concept”, Journal of Small Business and Enterprise Development,
Vol.: 10, No: 1. Antras, P. P. ve
298 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
E. Helpman (2004), “Global Sourcing”, Journal of Political Economy,
Vol.: 112, No: 3, s. 552–580. Arndt, S. W. ve
H. Kierzkowski (2001), Fragmentation: New Production Patterns in
the World Economy (der.), Oxford: Oxford University Press.
Arsan, L. (2007), “Uluslararası İşbirliğini Artırmadıkça, İnovasyonu Yakalayamayız”, Toprak İşveren, Sayı: 75, Eylül, s. 8–13.
ASKON (2007), Türkiye Ekonomisi 2007: 2006 Yılı Değerlendir–
meleri, 2007 Yılı Beklentileri, İstanbul: ASKON Yay.
Athukorala, P. ve N. Yamashita (2005), Production Fragmentation and
Trade Integration: East Asia in a Global Context, Australian National University, Economics, Departmental Working Papers No: 5.
Auderetsch, D. ve Diğ. (2002), “Impeded Industrial Restructuring: the
Growth Penalty”, Kylos, Vol.: XX, No: 1.
Audretsch, D. B. (1995), Innovation and Industry Evolution, Cambridge: MIT Press.
Audretsch, D. B. (2000), The Economic Role of Small and Medium–
Sized Enterprises: The United States, Working Paper.
Audretsch, D. B. (2007), “Entrepreneurship Capital and Economic
Growth”, Oxford Review of Economic Policy, Vol.: 23, No: 1, s. 63–77.
Audretsch, D. B. ve A. R. Thurik (2004), “A Model of the Entrepreneurial Economy”, Discussion Papers on Entrepreneurship, Growth ve
Public Policy. No 17.
Audretsch, D. B. ve M. Keilbach (2003), “Entrepreneurship Capital ve
Economic Performance” CEPR Discussion Papers DP3678: London:
CEPR Publ.
Audretsch, D. B. ve M. Sanders (2007), “Globalization and the Rise of
Entrepreneurial Economy”, Jena Economic Research Papers, No: 3.
Audretsch, D. B. ve R. Thurik (2001), “What’s New about the New Economy? Sources of Growth in the Managed and Entrepreneurial Economies”, Industrial and Corporate Change, Vol.: 10, No: 1, s. 267–315.
Audretsch, D. B. ve R. Thurik (2003), “What is New about the New
Economy: Sources of Growth in the Managed and Entrepreneurial Economies”, (der.) D. Audretcsh, SMEs in the Age of Globalization, Cheltenham: Edward Edgar Publ.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 299
Audretsch, D. B. ve R. Thurik (2001), A Model of the Entrepreneurial
Economy, Max Planck Institute, Discussion Paper on Entrepreneurship, Growth and Public Policy, No: 1204.
Audretsch, D. B. ve Z. J. Acs (der.) (1991), An Innovation and Technological Change: An International Comparison International, Hempstead: Harvester Publ.
Aykaç, M. (1999), “Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler: Fırsatlar ve Sorunlar”, (der.) Ahmet Akman, Anadolu Sermayesi ve Ekonomideki Yeri, Konya.
Bagella, M. ve C. Pietrobelli (1997), “From SMEs to Industrial Districts in the Process of Internationalization: Theory and Evidence”,
(der.) Meine Pieter van Dijk, Enterprise Clusters and Networks in
Developing Countries, London: GBR Frank Cass Publ.
Bairoch, P. ve R. Kozul–Wright (1996), “Globalization Myths: Some
Historical Reflections on Integration, Industrialization and
Growth in the World Economy”, Discussion Paper No: 113, Paris:
UNCTAD Publ.
Bayülken, Y. (2006), “KOBİ’lerin Tanımı, AB Ülkelerinde KOBİ’ler ve
Sanayideki Yeri (1) ”, (Çevrimiçi): http://www.metalmakina.com/
Default.asp?CONTENT=Detail&ISSUE=158&NEWS_ID=868&CAT_
ID=60, 10.3.2006.
Bell, J., D. Crick ve S. Young (2004), “Small Firm Internationalization and
Business Strategy”, International Small Business Journal, Vol.: 22,
No: 1.
Betrand, O., J. L. Mucheilli ve H. Zitouna (2003), Location Choices of
Multinational Firms: the Case of Mergers and Acquisitions, University of Paris I, Mimeo.
Bhalla, A. S. (1998), “Introduction”, (der.) A. S. Bhalla, Globalization,
Growth and Marginalization. Ottawa: IDRC Publ., s. 1–12.
Boswell, J. (1972), The Rise and Decline of Small Firms, London: George
Allen Publ.
Bourdeau, M. C. ve Diğ. (1998), “Going Global: Using Information
Technology to Advance Competitiveness of Virtual Transnational
300 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Organization”, Academy of Management Executive, Vol.: 12, No: 4,
s. 120–128.
Brainard, S. L. (1993), A Simple Theory of Multinational Corporations
and Trade with a Trade–off Between Proximity and Concentration, NBER Working Paper, No. 4269, (Çevrimiçi): http://www.nber.
org/papers/w4269.
Brock, W. A. ve D. S. Evans (1989), “Small Business Economics”, Small
Business Economics Vol.: 1, No: 1, s. 7–20.
Bronfenbrenner, K. ve S. Luce (2004), The Changing Nature of Corporate Global Restructuring: The Impact of Production Shifts on Jobs
in the US, China, and Around the Globe, Commissioned Research
Paper, Washington, D.C.: US–China Security Review Commission,
(Çevrimiçi): http://digitalcommons.
ilr.cornell.edu/cbpubs/15.
Bryon, J. (2001), Comparison of Small and Medium Sized Enterprises
in Europe and in the USA, Florence, KY: Routledge.
Campa, J. ve L. Goldberg
(1997), The Evolving Export Orientation
of Manufacturing Industries Evidence from Four Countries, NBER
Working Papers, No: 5919.
Cantwell, J. (1989), Technological Innovation and Multinational Corporations, Oxford: Basil Blackwell Publ.
Carlson, B. (1992), “The Rise of Small Business: Causes and Consequences”, (der.) W. J. Adams, Singular Europe, Economy and Policy
of European Community After 1992, MI: University of Michigan
Press, s. 145–169.
Carree, M. (2003), “The impact of Entrepreneurship on Economic
Growth”, Small Business Economics, Vol.: 18, No: 3, s. 243–255.
Carree, M. ve R. Thurik (2005), Understanding the Role of Entrepreneurship for Economic Growth” Institute for Development Strategies.
Casson, M. (1990), Enterprise and Competitiveness, Oxford: Basil
Blackwell Publ.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 301
Castells, M. (1990), The Rise of the Network Society, Oxford: Blackwell
Publ.
Caves, R. (1982), Multinational Enterprise and Economic Analysis,
Cambridge: Cambridge University Press.
CBI (2006), “Improving Government Services for Small and Growing
Businesses”, Enterprise, Issue: 4, January 2006, s. 1–10.
Cerreon, G. C. (2007), “Transitions towards an Entrepreneurial Economy: A Case Study Based Investigation of the SME Internationalization Process”.
Chanaron, J. J. (2006), “Evaluating E–Learning within Automotive
Small–Medium Suppliers”, International Journal of Automotive
Technology and Management, Vol.: 6, Issue: 1, s. 115–155.
Chandler, A. (1990), Scale and Scope: The Dynamics of Industrial Capitalism, Cambridge: Harvard University Press, 1990.
Chase–Dunn, C., Y. Kawano ve B. D. Brewer (2000), “Trade Globalization Since 1975: Waves of Integration in the World System”, American Sociological Review, Vol.: 65, No. 1.
Civan, M. ve M. Tekinkuş (2006), “Küçük ve Orta Boy İşletmelerin Avrupa Birliği’ne Uyum Süreci: Gaziantep Örneği”, (Çevrimiçi): http://
www.econturk.org/Turkisheconomy/P455.pdf, 19.03.2006, s. 1–34.
CNNTÜRK (2007), “TİM: İhracat 100 Milyar Doları Aştı”, (Çevrimiçi): http://www. cnnturk. com/EKONOMI/GENEL/haber_detay.
asp?PID=40&haberID=394858, 01.11.2007.
Çalışkan, A, A. Joern, M. Meijnen, F. V. Moers ve F. Shapmann
(2006) “The First Steps of Internationalization of SMEs: Serendipitous or Intentional?”, International Journal of Globalization and
Small Business, Vol.: 1, No: 3, s. 301–318.
Çelik, A. ve N. Göksu (2006), “Türkiye’de Girişimcilik Kültürünün Teorik Temelleri ve KOBİ’lerin Yeri”, (Çevrimiçi): http://www. tdcif.
org/subpg. phppg=2004_tebligler/2004.pdf, 13.02.2006, s. 1–9.
Das, D. K. (2003), Trade and Global Integration, CPGR Working Paper,
No: 120/03.
Das, D. K. (2004), Economic Dimensions of Globalization, Boston:
Palgrave–MacMillan Publ.
302 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
De Soto, H. (2005), Sermayenin Sırrı, (Çev.) Murat Aygen, İstanbul: Liman Yay.
Deardorff, A. (2000), International Provision of Trade Services, Trade, and Fragmentation, Policy Research Working Paper, No: 2548,
Washington DC: World Bank Publ.
Dhingra, H. L. (2004), “Globalization of SMEs through Strategic Alliances: An Emperical Analysis of Investment Strategies of Canadian SMEs in the Asia–Pacific Countries, ASEAN Economic Bulletin,
Vol.: 8, No: 1.
Dhungana, B. P. (2003), “Strengthening the Competitiveness of Small
and Medium Enterprises in the Globalization Process: Prospects
and Challenges”, Investment Promotion and Enterprise Development Bulletin for Asia and the Pacific, No: 1, ESCAP, United Nations Publ.
DİE (2003), 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı, Ankara: DİE Yay.
DİE (2006), Hanehalkı İşgücü Anketi Hakkında Açıklama, (Çevrimiçi):
http://www.die.gov.tr/turkish/sonist/isgucu/hia. pdf, 05.02.2006.
Diken, P. (1992), Global Shift: Reshaping the Global Economic Map in
the 21st Century, London: Sage Publ.
Diraor, B. M. (2006), “Turkish SME Policy on the Eve of EU Negotiations: Lessons from the Experiences of Last Enlargement”, Marmara Journal of European Studies, Vol.: 14, No: 1, s. 221–246.
Dolvik, J. E. ve L. Torres (2002), Globalization, Work and Labour Standards, Globalization, Project 2001–2002, Ministry of Foreign Affairs of Finland, Report No: 9.
DPT (1986), Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (Çevrimiçi): http://ekutup.dpt.gov. tr/plan/plan5.pdf, 12.08.2007.
DPT (1990), Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı, (Çevrimiçi): http://ekutup.dpt.gov. tr/plan/plan6.pdf, 12.08.2007.
DPT (1996), Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (Çevrimiçi): http://ekutup.dpt.gov. tr/plan/vii/3.zip, 12.08.2007.
DPT (2000), Sanayi Politikaları Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara: DPT Yay.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 303
DPT (2001), Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (Çevrimiçi): http://ekutup.dpt.gov. tr/plan/viii/plan8str.pdf, 12.08.2007.
DPT (2004), KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı, Ankara: DPT Yay.
DPT (2006), 2006 Yılı Programı, (Çevrimiçi): http://ekutup.dpt.gov.tr/
program/2006.pdf.
DPT (2006), Devlet Yardımları Özel İhtisas Komisyonu Raporu (Taslak) : Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007–2013), Ankara: DPT Yay.,
(Çevrimiçi): http://plan9.dpt.gov.tr/oik05_devletyardimlari/raporsontaslak. doc 2006., 19.01.2006.
DPT (2006), Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı: 2005 Yılı Programı,
(Çevrimiçi): http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/viii/, 12.03.2006.
DPT (2007), KOBİ Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Ankara: DPT Yay., (Çevrimiçi): http://plan9.dpt.gov.tr/
oik14_kobi/kobi. pdf.
Dunning, J. (1993), Multinational Enterprises and the Global Economy,
London: Addison Wesley Publ.
Dunning, J. H. (2000), “The Eclectic Paradigm as an Envelope for Economic and Business Theories of MNE Activity”, International Business Review, Vol.: 9, No: 2, s. 163–190.
Dunning, John H., Roger van Hossel ve Rajneesh Narula (1996), Explaining the ‘New’ Wave of Outward FDI from Developing Countries:
The Case of Taiwan and Korea, Research Memoranda 009, Maastricht Economic Research Institute on Innovation and Technology.
Dünya Gazetesi (2007), “KOBİ’lerin Dünya İle Rekabet Etme Yolu
‘Kümelenmekten’ Geçiyor”, (Çevrimiçi): http://www.kobitek.com/
news.php?id=266, 11.10.2007.
EC (2003), Competence Development in SMEs, Observatory of European SMEs Brussels: EC Publ., No: 1.
EC (2003), Internationalization of SMEs: Observatory of European
SMEs, Brussels: EC Publ., No. 4.
EC (2003), Observatory of European SMEs: SMEs in Europe, Brussels:
EC Publ.
Eczacıbaşı, F. (2007), “Ar–Ge ve İnovasyon, Bütün Sorunların Çözümü
İçin Genel Anahtardır”, İşveren, Cilt: 45, Sayı: 10, s. 28–30.
304 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Edmiston, K. (2007), “The Role of Small and Large Businesses in Economic Development”, Federal Reserve Bank of Kansas City Economic Review, Second Quarter, s. 73–97.
EFS & EQUEL (2007), Management Practices: An Innovation in European SMEs Survey Report.
Ekin, N. (1989), Endüstri İlişkileri, 5. bs., İstanbul: İÜ İşletme Fakültesi
Yayın No: 208.
Ekin, N. (1994), Küçük İşyerleri ve Sosyal Koruma, İstanbul: İTO Yay.
Ekin, N. (2000), Türkiye’de Yapay İstihdam ve İstihdam Politikaları,
İstanbul: İTO Yay.
Ekinci, M. B. (2003), Türkiye’de KOBİ’lerin Kurumsal Gelişimi ve Finansman Sorunları, İstanbul: ASKON Araştırma Raporları No: 5.
Ercan, M. K. (2005), “KOBİ Politikaları”, (Çevrimiçi): http://www.
w3.gazi.edu. tr/~mkercan/kobiborsalari. pdf, 12.06.2006, s. 1–30.
Ernst, D. (1997), “From Partial to Systemic Globalization: International
Production Networks in the Electronics Industry”, BRIE Working
Papers, No: 98.
Ernst, D. ve P. Guerrieri (1997), “International Production Networks
and Changing Trade Patterns in East Asia: the Case of the Electronics Industry”, DRUID Working Paper, No: 97–7.
Ernst, D., J. Fagerberg ve J. Hildrum (2002), Do Global Production Networks and Digital Information Systems Make Knowledge Spatially
Fluid?, Economics Study Area Working Papers, No: 43, (Çevrimiçi):
http://www.duo. uio.no/publ/tik/2002/6207/TIKWP13.pdf.
Ernst, D., L. Mytelka ve Ganiatsos (1989), Technological Capabilities and
Export Success: Case Studies from Asia, London: Rutledge Publ.
Feenstra, R. (1998), “Integration of Trade and Disintegration of Production in the Global Economy”, Journal of Economic Perspectives, Vol.: 12, No: 4, s. 31–50.
Feenstra, R. (1998), “Integration of Trade and Disintegration of Production in the Global Economy”, Journal of Economic Perspectives, Vol.: 12, No: 4.
Feenstra, R. C. ve G. H. Hanson (2001), “Global Production Sharing
and Rising Inequality: A Survey of Trade and Wages”, (Çevrimi-
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 305
çi): http://www.econ. ucdavis.edu/faculty/fzfeens/pdf/Survey–
Feenstra–HansonREV.pdf.
Florio, M. ve E. Ozzimo (2006), Innovation Strategies for SMEs and
Clusters: The Challenges of a Globalised Europe, University of Milan, CSIL–Centre for Industrial Studies, Milan, Working Paper, No:
2006–16.
Fröbel, F., J. Heinrichs ve O. Kyre (1980), The New International Division of Labour, New York: Cambridge University Press.
Gaulier, G., F. Lemoine ve D. Ünal–Kesenci (2005), “China’s Integration
in East Asia: Production Sharing, FDI ve High–Tech Trade”, CEPII
Working Paper, No: 09, (Çevrimiçi): http://www.cepii.fr/anglaisgraph/workpap/pdf/2005/wp05–09.pdf.
Gereffi, G. (2001), “Beyond the Producer–Driven / Buyer–Driven Dichotomy: The Evolution of Global Value Chains in the Internet Era”,
IDS Bulletin, Vol.: 32, No: 3.
Gereffi, G. (2001), “Shifting Governance Structure in Global Commodity Chains, with Special Reference to the Internet”, American
Behavioral Scientist, Vol.: 44, No: 10.
Gereffi, G. ve D. L. Wyman (1990), Manufacturing Miracles: Paths of
Industrialization in Latin America and East Asia, Princeton, NJ:
Princeton University Press.
Gereffi, G. ve O. Memodovic (2003), “The Global Apparel Value Chain:
What Prospects for Upgrading by Developing Countries?”, Vienna: UNIDO Strategic Research and Economics Branch, (Çevrimiçi):
http://www.unido.org/file–storage/download/?file_id=11900.
Gerreffi, G., J. Humphrey ve T. Sturgeon (2005), “The Governance of
Global Value Chain”, Review of International Political Economy,
Vol.: 12, No: 1, s. 78–104.
Gilpin, R. (2000), The Challenge of Global Capitalism: The World Economy in the 21st Century, Princeton: Princeton University Press.
Gomez, R. (1998), Globalization and Labour Standards: Multilateral
Worker Protection in an Era of Footloose Capital, University of
Toronto Centre for Industrial Relations, Working Paper, No: 4.
Gök, M. (2004), İşgücü Piyasası ve KOBİ’ler, Ankara: Roma Yay.
306 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Gustavsson, S. ve E. Lundgren (2006), Internationalization of SMEs:
The Challenge of Selecting Foreign Market Entry Modes, Lulea
University of Technology.
HALKBANK (2005), 2005 Yılı Faaliyet Raporu, (Çevrimiçi): http://
www.halkbank.com. tr/pb/resim/content/hb2005_faaliyet_raporu.pdf, 17.7.2006.
Hamel, G. ve C. K. Prahalad (1985), “Do You Really Have a Global Strategy?”, Harvard Business Review, Vol.: 63, s. 139–48.
Hamel, G. ve C. K. Prahalad (1994); Competing for the Future, Boston:
Harvard Business School Press.
Hatzichronoglou, T. (1999), The Globalization of Industry in the OECD
Countries, STI Working Papers, No: 2, Paris: OECD Publ.
Hayter, S. (2004), The Social Dimension of Global Production Systems:
A Review of the Issues, ILO Working Paper, No: 25.
Hazine Müsteşarlığı (2006), (Çevrimiçi): http://www.hazine.gov.
tr/stat/kobiler/KOBI–2006.xls, 25.10.2007. Hazine Müsteşarlığı
(2007), (Çevrimiçi): http://www.hazine.gov.tr/stat/kobitesvik_ist.
htm, 22.10.2007.
Hazine Müsteşarlığı (2007), (Çevrimiçi): http://www.hazine.gov.tr/
stat/kobiler/KOBI–2007.xls, 25.10.2007.
Held, D. ve A. McGrew (2003), “The Great Globalization Debate: An
Introduction”, (der.) D. Held ve A. McGrew, The Global Transformations Reader, London: Polity Publ.
Held, D. ve diğ. (2003), “Rethinking Globalization”, (der.) D. Held ve
A. McGrew, The Global Transformations Reader, London: Polity
Publ., s. 54–60.
Henderson, J. ve R. Phillips (2004), The Unintended Consequences
of Pro–poor Growth: Globalization, Industrial Upgrading and the
Underdevelopment of Malaysian Electronics, Paper for the 3rd International Conference of the Centre for Regulation and Competition, Cape Town.
Hibbert, E. (Tarih yok) The Globalization of Markets: How Can SMEs
Compete?, http://www.mubs.mdx.ac.uk/Research/Discussion_
Papers/Marketing/dpap_mkt_no10.pdf.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 307
Higonnet, D., D. S. Landes ve H. Rosovsky (eds.) (1998), Favorites of
Fortune: Technology, Growth and Economic Development Since
the Industrial Revolution, Cambridge: Harvard University Press.
Hill, R. C. (1987), “Global Factory and Company Town: The Changing
Division of Labour in the International Automobile Industry”,
(der.) Henderson, J. and Castells, M., Global Restructuring and Territorial Developments, London: Sage Publ.
Hill, R. C. (1989), “Comparing Transnational Production Systems: Automobile Industry in the USA and Japan”, International Journal of
Urban and Regional Research, Vol.: 13, No: 3, s. 462–480.
Hirst, P. ve G. Thompson (1994), “Globalization, Foreign Direct Investment and International Economic Governance”, Organization,
Vol.: 1 No: 2, s. 277–304.
Hirst, P. ve G. Thompson (2001), Globalization in Question: International Economy and Possible Governance, Second Edition, London:
Polity Press.
Hirst, P. ve J. Zeitlin (1991), “Flexible Specialization versus Post–
Fordism”, Economy and Society, Vol.: 20, No: 1, s. 1–56.
Hummels, D., J. Ishii ve D. Yi Kei–Mu (2001), “The Nature and Growth
of Vertical Specialization in World Trade”, Journal of International
Economics, Vol.: 54, s. 75–96.
Hummels, D., D. Rapoport ve Y. Kei–Mu (1998), “Vertical Specialization and the Changing Nature of World Trade”, Federal Reserve
Bank of New York Economic Policy Review, Vol.: 4, No: 2, s. 79–99.
ILO (1998), Global Production Local Jobs: New Perspectives on Enterprise Networks, Employment and Local Development Policy, International Workshop, Geneva, 9–10 March.
Internethaber (2007), “5 Kişi Çalıştır 100 Bin YTL Al”, (Çevrimiçi):
http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=111624&inte
rstitial=true, 02.11.2007.
İKV (2007), “Avrupa Birliği Müktesebatı”, (Çevrimiçi): http://www.ikv.
org.tr/abmuktesebati. php, 10.11.2007.
Jenkins, R. (1987), Transnational Corporations and Uneven Development, London: Methuen Press.
308 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Jurgens, U., T. Malsch, K. Dohse (1993), Breaking from Taylorism:
Changing Forms of Work in the Automobile Industry, Cambridge:
Cambridge University Press.
Kaplinksy, R. ve R. Jeff (2001), Integration SMEs in Global Value Chains: Towards Partnership for Development, Vienna: UNIDO Publ.
Kennes, W. (2000), Small Developing Countries and Global Markets:
Competing in the Big League, London: Macmillan Press.
Keskin, D. A. (2007), “Basel II Kriterlerinin İşletmeler Üzerindeki Etkileri”, İÜ SBMY Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 2007/1, s. 95–104.
Kirkegaard, J. F. (2005), “Outsourcing and Off–shoring: Pushing the
European Model Over the Hill, Rather than off the Cliff”, (Çevrimiçi): http://www.petersoninstitute.org/publications/wp/wp05–
1.pdf.
Kleinert, J. (2001), The Role of Multinational Enterprises in Globalization: An Empirical Overview, Kiel Working Papers, No: 1069.
Kleinert, J. (2003), “Growing Trade in Intermediate Goods: Outsourcing,
Global Sourcing or Increasing Importance of MNE Networks?”, Review of International Economics, Vol.: No: 11, s. 464–482.
Knight, G. ve S. T. Cavusgil (1996), The Born Global Firm: A Challenge to Traditional Internationalization Theory, (der.) S. T. Cavusgil
ve T. K. Madsen, Advances in International Marketing: Export and
Internationalizing Research–Enrichement and Challenges, New
York: JAI Press.
KOBILINE (2007), “Ak Parti’nin İkinci Döneminde KOBİ’ler”, (Çevrimiçi): http://www. kobiline.com/turkce/destekhizmetleri/kobilinegundemi_kobihaberleri.asp, 23.10.2007.
KOBILINE (2007), “İhracatçı KOBİ’ye ‘Sıfır’ Faizli Kredi”, (Çevrimiçi):
http://www.kobiline.com/turkce/destekhizmetleri/kobilinegundemi?kobihaberleri. asp?, 23.10.2007.
KOBİ ZİRVESİ (2006), “IV. KOBİ ZİRVESİ Sonuç Bildirgesi”, (Çevrimiçi):
http://www.kobizirvesi.org.tr, 20.09.2007.
KOBİFİNANS Dergisi (2007), “Türkiye’nin Yol Haritası”, Sayı: 6, (Çevrimiçi): http://www.kobifinans.com.tr/tr/bilgi_merkezi/020607/
6143/5, 19/10/2007.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 309
KOSGEB (2002), KOBİ Rehberi, Ankara: KOSGEB Yay.
KOSGEB (2004), 2004 Yılı Faaliyet Raporu, (Çevrimiçi): http://www.
kosgeb.gov.tr/
Ekler/Dosyalar/Duyuru/589/2004_FAALIYET_RAP_SON.doc, 17.7.2006.
KOSGEB (2005), 2002 Yılı Genel ve Sanayi İşyerleri Sayımı: İmalat Sanayi Değerlendirmesi, Ankara: KOSGEB Ekonomik ve Stratejik
Araştırmalar Merkez Müdürlüğü Yay.
KOSGEB (2005), 2005 Yılı Faaliyet Raporu, (Çevrimiçi): http://www.
kosgeb.gov.tr/Ekler/Dosyalar/Duyuru/591/2005%20FAA% 20RAP%
20son1.doc, 17.7.2006.
KOSGEB (2006),
19.02.2006.
(Çevrimiçi):
http://www.kosgeb.gov.tr/Destekler,
KOSGEB (2006), (Çevrimiçi): http://www.kosgeb.gov.tr/Ekler/Dosyalar/BilgiBankasi/13/Teşvik–IST–05.xls, 25.07.2006.
KOSGEB (2007), (Çevrimiçi): http://kosgeb.gov.tr/dosyalar/istatistik/
2003–2007% 20DESTEKLER.xls, 25.09.2007.
KOSGEB (2007), 2006 Yılı Faaliyet Raporu, Ankara: KOSGEB Yay.
Krugman, P. (1991), “Increasing Returns and Economic Geography”,
Journal of Political Economy, Vol.: 99, s. 483–499.
Küçük, O. (2005), Girişimcilik ve Küçük İşletme Yönetimi, Ankara: Seçkin Yay.
Kwaku, K. (2003), “Enhancing Capacities of Small and Medium–sized
Enterprises for Inter–firm and Cross–border Business: Lessons
from COMESA/SADC Regions for Rest of Africa”, International
Conference on Trade and Investment, Maximizing the Benefits of
Globalization for Africa, Dakar, Senegal, 23–26 April, Paris: OECD
Publ.
Lall, S. (2000), Strengthening SMEs for International Competitiveness, Paper Presnted for the Egyptian Centre for Economic Studies
Workshop on What Makes Your Firm Internationally Competitive?, (Çevrimiçi): http://www.eclac.org/mexico/capacidadescomerciales/CD% 20Taller% 20Haití/Documentos/3.2Lall2000.pdf.
Lall, S. (2002), The Employment Impact of Globalization in Developing Countries, QEH Working Paper Series, s. 1–22.
310 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Lee, K. S., G. H. Lim ve S. J. Tan (1999), “Dealing with Resource Disadvantage: Generic Strategies for SMEs”, Small Business Economics,
Vol.: 12, s. 299–311.
Long, N. V., R. Riezman ve A. Soubeyran (2001), Fragmentation, Outsourcing and the Service Sector, CIRANO Scientific Series No: 43,
(Çevrimiçi): http://www.cirano.qc.ca/pdf/publication/2001s–43.pdf.
Loveman, G. ve W. Sengenberger (1991), “The Re–Emergence of Small–
Scale Production: An International Comparison”, Small Business
Economics, Vol.: 3, No: 1.
Lovemen, G. ve W. Sengerberger (der.) (1990), “Introduction: Economic and Social Re–Organization in the Small Enterprise Sector”,
The Re–Emergence of Small Enterprise: Industrial Restructuring
in Industrial Countries, Geneva: ILO Publ.
Lucas, R. E., Jr. (1988), “On the Mechanics of Economic Development”,
Journal of Monetary Economics.
Lucas, R. E., Jr. (1993), “Making a Miracle”, Econometrica, Vol.: 61, No: 2,
s. 251–272.
Maddison, A. (2001), The World Economy: A Millennial Perspective.
Paris: OECD Publ.
Malecki, E. J. (1997), Technology and Economic Development: Dynamics of Local, Regional and National Competitiveness, 2nd edition, Essex: Addison Wesley Press.
Maliye Bakanlığı, Gelirler İdaresi Başkanlığı
(2007), http://www.
gib.gov.tr/fileadmin/user_upload/VI/CVI/Tablo_46.xls.htm,
02.08.2007.
Marcussen, M. ve L. B. Kaspersen (2007), “Globalization and Institutional Competitiveness”, Regulation and Governance, Vol.: 1, No: 3,
s. 183–196.
Martin, W. (2001), Trade Policies, Developing Countries and Globalization, Washington D.C.: World Bank Publ., (Çevrimiçi): http://siteresources.worldbank.org/INTGGP/Resources/2866_trade_martin.pdf.
McDougall, P. P. (1994), “The Effects of Industry Growth and Strategic Breadth on New Venture Performance and Strategy Content”,
Strategic Management Journal, Vol.: 15, No: 7, s. 537–554.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 311
Mcnamara, D. (2005), “Building an Asia–Pacific Economic Community”, Learning Communities and Global SMEs Conference, 24
May 2005, Jeju–Kore.
Milberg, W. (2004), The Changing Structure of International Trade
Linked to Global Production Systems: What are the Policy Implications, ILO Working Paper, No: 33.
Milliyet (2007), “Anadolu Yaklaşımı Başlıyor”, (Çevrimiçi): http://
www.milliyet.com/2007/03/01/ekonomi/eko03.html, 05.03.2007.
Muizer, A. P. ve G. J. Hospers (1998), Strategic Study: Industry Clusters
and SME’s, EIM Publ.
Mundim, A., R. Alessandro ve A. Stocchetti (2000), “SME in the Global
Market: Challenges, Opportunities and Threats”, Brazilian Electronic Journal of Economics, June.
Müftüoğlu, T. ve T. Durukan (2004), Girişimcilik ve KOBİ’ler, Ankara:
Gazi Kitabevi.
Mytelka, L. ve D. Ernst (1997), “Catching up, Keeping up and Getting
ahead: Korean Industry under Pressure”, (der.) D. Ernst, Ganiatsos
ve L. Mytelka, Technological Capabilities and Export Success: Case
Studies from Asia, London: Routledge Publ.
Napier, G., S. S. Serger ve E. W. Hansson (2004), Strengthening Innovation and Technology Policies for SME Development in Turkey:
Opportunities for Private Sector Involvement, Malmö: IKED Publ.
Narvetti, B. G. ve A. Venablee (2004), Multinational Firms in the Global Economy, Boston: Princeton University Press.
Nas, A. (2007), “KOBİ’ler ve Rekabet Gücü”, Dünya Gazetesi,
10.07.2007, (Çevrimiçi): http://dunyagazetesi.com.tr/news_display.asp?upsale_id=319471&dept_id=6219.
Neumark, D., J. Zhang ve B. Wall (2006), “Where the Jobs are: Business
Dynamics and Employment Growth”, Academy of Management
Perspectives, s. 79–94.
Nohria, N. (1992), “Is a Network Perspective a Useful Way of Studying
Organizations?”, (der.) Nitin Nohria ve Robert G. Eccles, Networks
and Organizations: Structure, Form, and Action, Boston: Harvard
Business School Press, s. 1–22.
312 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Nordhaug, O. (1993), Human Capital in Organizations: Competence
Training and Learning, Oslo: Scandinavian University Press.
NSF (2004), Science and Engineering Indicators, Arlington: National
Science Foundation, Division of Science Resources Statistics.
Nunnenkamp, P. (2001), Foreign Direct Investment in Developing
Countries: What Policymakers Should Not Do and What Economists Don’t Know, Kiel Discussion Papers, No: 380.
OECD (2000), “Small and Medium Sized Enterprises: Local Strength,
Global Reach”, Policy Brief, June 2000.
OECD (2000), Enhancing the Competitiveness of SMEs through Innovation, Paris: OECD Publ.
OECD (2000), OECD Small and Medium Enterprises Outlook 2000,
Paris: OECD Publ.
OECD (2001), New Patterns of Industrial Globalization: Cross–Border
Mergers and Acquisitions and Strategic Alliances, Paris: OECD
Publ.
OECD (2002), OECD Small and Medium Enterprise Outlook, Paris:
OECD Publ.
OECD (2004), Main Science and Technology Indicators, Paris: OECD
Publ.
OECD (2004), Small and Medium–Sized Enterprises in Turkey: Issues
and Policies, Paris: OECD Publ.
OECD (2004), Türkiye’deki Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler: Mevcut
Durum ve Politikalar, (KOSGEB Raporu), (Çevrimiçi): http://www.
oecd.org/dataoecd/37/37/33705673.pdf.
OECD (2005), SME and Entrepreneurship Outlook 2005, Paris: OECD
Publ.
OECD (2007), Staying Competitive in the Global Economy: Moving up
the Value Chain, Paris: OECD Publ.
OECD (2007), Enhancing the Role of SMEs in Global Value Chains,
Tokyo, 31 May–1 June 2007.
Oman, C. (1990), New Forms of International Investment in Developing Countries, Paris: OECD Publ.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 313
OXFAM (2002), Rigid Rules and Double Standards: Trade, Globalization and Fight Against Poverty.
Öz, Ö. (1999), The Competitive Advantage of Nations: The Case of
Turkey, Aldershot: Ashgate Publ.
Özdemir, S. (2004), Küreselleşme Sürecinde Refah Devleti, İstanbul:
İTO Yay.
Özdemir, S. (2006), “Refah Devletinin Gelişme ve Bunalım Dönemlerinde İş Piyasaları”, İktisat Fakültesi Mecmuası, (Prof. Dr. Toker Dereliye Armağan Özel Sayısı), Cilt: 55, Sayı: 1, İstanbul: İÜ İktisat Fakültesi Yay., s. 695–733.
Özdemir, S., H. Y. Ersöz ve H. İ. Sarıoğlu (2007), “Küçük Girişimciliğin
Artan Önemi ve KOBİ’lerin Türkiye Ekonomisindeki Yeri”, Sosyal
Siyaset Konferansları, (Prof. Dr. Haşmet Başar’a Armağan Özel Sayısı), Sayı: 53, İstanbul: İÜ İktisat Fakültesi Yay., s. 165–216.
Özdemir, S., H. Y. Ersöz ve H. İ. Sarıoğlu (2007), “Girişimciliğin ve
KOBİ’lerin Ekonomik ve Sosyal Sistem İçindeki Yeri ve İşsizliği Önlemedeki Rolü”, Girişimcilik Dergisi, Çanakkale Üniversitesi, İİBF
Yay., Yıl: 1, Sayı: 2.
Özdemir, S., H. Y. Ersöz ve H. İ. Sarıoğlu (2006), İşsizlik Sorununun Çözümünde KOBİ’lerin Desteklenmesi, İstanbul: İTO Yay.
Özel, M. (2006), “Din, Ticaret ve Çok Ortaklı Şirketler”, Anlayış Dergisi, Sayı: 43, Aralık, s. 18–21.
Özel, M. (2007), “Küreselci Dünyanın Ulusalcı Türkiye’si”, Anlayış Dergisi, Sayı: 44, Ocak, s. 18–21.
Palley, T. (2007), “The Economics of Outsourcing: How Should Policy
Respond”, Public Policy Brief, Levy Economics Institute Bard Collage, No: 89.
Pamuk, Ş. (2005), Osmanlı–Türkiye İktisadi Tarihi, 1500–1914, İstanbul: İletişim Yay.
Parlak, Z. (2000), “Yeni Uluslararası İşbölümü Yaklaşımının Eleştirel Bir Değerlendirmesi”, Prof. Dr. Nusret Ekin’e Armağan, Ankara: TUHİS Yay.
Parlak, Z. (2004), Sanayi ve Çalışma Sosyolojisi Ders Notları (Basılmamış).
314 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Partten, C. (1991), The Competitiveness of Small Firms, Department
of Applied Economics Occasional Paper, No: 57, Cambridge: Cambridge University Press.
Petras, J. ve H. Veltmeyer (2001), Globalization Unmasked, Imperialism in the 21st Century, London: Zed Books.
Petrella, R. (1996), “Globalisation and Internationalization: The Dynamics of Emerging Word Order”, (der.) R. Boyer ve D. Drache, State
and Markets: The Limits of Globalization, London: Rutledge Publ.,
s. 62–84.
Piore, M. ve C. Sabel (1984), Second Industrial Divide: Possibilities for
Prosperity, New York: Basic Books.
Porter, M. (1990), The Competitive Advantage of Nations, New York:
The Free Press.
Referans Gazetesi (2007), “Bankacılıkta Bir Mit Daha Yıkıldı, KOBİ’lerin
Kredi Payı Yüzde 40’a Yükseldi”, (Çevrimiçi): http://www.e–sirket.
com/sektorel/13/bankacilikta.bir.mit.daha.yikildi.kobi.lerin.kredi.
payi.yuzde.40.a.yukseldi, 30.09.2007.
Romer, P. (1986), “Increasing Returns and Long–run Growth”, Journal
of Political Economy, Vol.: 94, No: 5, s. 1002–1037.
Ruzzier, M., R. D. Hisrich ve B. Antoncic (2006), “SME Internationalization Research: Past, Present and Future”, Journal of Small Business and Enterprise Development, Vol.: 13, No: 4, s. 476–497.
Sabah (2007), “Yıllık İhracat 100 Milyar Doları Aştı”, (Çevrimiçi): http://
www.sabah.com.tr/2007/11/01/haber, 2660944CDD3449FD991D8
994F37B4261.html, 01.11.2007.
Sachwald, F. (2005), Impact of Changing Production Location on Foreign Direct Investment, Tokyo Club Foundation for Global Studies,
(Çevrimiçi): http://www.tcf.or.jp/data/20051121–22_Frederique_
Sachwald.pdf, s. 4.
Sakai, K. (2002), Global Industrial Restructuring: Implication for
Small Firms, DTSI/DOC (2002) 4, Paris: OECD Publ., s. 1–35.
Saxenian, A. L. (1994), Regional Advantage: Culture and Competition
in Silicon Valley and Route 128, Cambridge, Mass.: Harvard University Press.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 315
Saxian, A. (1990), “Regional Networks and the Resurgence of Silicon
Valley”, California Management Review, Vol.: 33, s. 89–111.
Scherer, F. M. (1991), “Changing Perspectives on the Firm Size Problem”, (der.) Z. J. Acs ve D. B. Audretsch, Innovation and Technological Change: An International Comparison, Ann Arbor: University of Michigan Press, s. 24–38.
Schmitz, H. (2003), “Globalized Localities: Introduction”, (der.) Hubert
Schmitz, Local Enterprises in the Global Economy: Issues of Governance and Upgrading, Cheltenham: Edward Elgar Pub.
Schmitz, H. ve K. Nadvi (1999), “Clustering and Industrialization: Introduction”, World Development, Vol.: 27, No: 9, s. 1503–1514.
Sciasca, S., L. Naldi ve E. Hunter (2006), “Market Orientation as Determinant of Entrepreneurship: An Empirical Investigation on SMEs,
Entrepreneurship”, Management, Issue: 2006/2, s. 21–38.
Shmidt, K. H. (2005), “Value Creation by Allocation of Resources in
SMEs Under Different Conditions of Economic Development”, International Journal of Entrepreneurship and Small Business, Vol.:
2, No.: 4, s. 301–311.
Sieberts, H. ve H. Klodt (1999), “Towards Global Competition: Catalysts and Constrains”, (der.) OECD, The Future of Global Economy: Towards a Long Boom, s. 115–138.
Spence, M. ve C. Dave (2006), “A Comparative Investigation into the
Internationalization of Canadian and UK High–Tech SMEs”, International Marketing Review, Vol.: 23, No: 5, s. 524–548.
SSK (2006), (Çevrimiçi): http://www.ssk.gov.tr/sskdownloads/
anasayfa/istatistik/nisan_2006.xls, 12.03.2006.
SSK (2006), 2006 Yılı İstatistikleri, (Çevrimiçi): http://www.ssk.gov.
tr/sskdownloads/anasayfa/istatistik/istatistik2006/T1–15–2006–
Karne.XLS, 02.08.2007.
SSK (2007), (Çevrimiçi): http://www.ssk.gov.tr/sskdownloads/anasayfa/istatistik/temmuz_2007.xls, 02.09.2007.
Stiglitz, J. E. (2002), Globalization and Its Discontents, New York &
London: WW Norton Press.
316 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
Suarez–Villa, L. (1989), The Evolution of Regional Economies: Entrepreneurship and Macroeconomic Change, New York: Praeger Publ.
Süzer, H. (2006), “KOBİ Peşindeki Banka Sayısı Arttı”, Capital, (Çevrimiçi):
http://www.capital.com.tr/haber.aspx?HBR_KOD=3364,
23.03.2006.
Taggart, J. H. (2001), “Introduction: Companies and Countries, Changes and Choices”, (der.) J. H. Taggard, Multinationals in a New Era:
International Strategy and Management, Gordons Ville, VA: Palgrave Macmillan Publ., s. 1–9.
Tanaka, N. ve G. Vickery (1993), “Perspectives on Globalization”, OECD
STI Review, Paris: OECD Publ.
Taymaz, E. (1997), Small and Medium–Sized Industry in Turkey, State
Institute of Statistics, Ankara: SSI Publ.
Teece, D. ve P. Gary (1994), “The Dynamic Capabilities of Firms: An
Introduction”, Industrial and Corporate Change, Vol.: 3, No: 3,
s. 537–556.
Teksöz, D. (2007), “Basel II’nin KOBİ’lerin Finansmanına Etkileri”, İÜ
SBMY Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 2007/1, s. 191–207.
Temiz, H. E. (2004), Küreselleşmenin Sosyal Boyutları ve Türkiye Açısından Etkileri, Ankara: Birleşik Metal Sendikası Yay.
TESK (2006), (Çevrimiçi): http://www.tesk.org.tr/tr/guncel/soneko.
html, 11.06.2006.
Thomas, D. (2000), Innovating the Corporation: Creating Value for Customers and Shareholders, Blacklick, OH: McGraw Hill Trade Publ.
Thurik, R. ve S. Wennekers (2001), A Note on Entrepreneurship, Small
Business and Economic Growth, ERIM Reports Series Research in
Management, ERS 2001–60–STR.
Thurik. R ve S. Wennekersa (2007), The Relationship Between Economic Development and Business Ownership Revisited, Tinbergen
Institute Discussion Paper, DTI 2007–022/3.
Todeva, E. ve D. Knoke (2001), “Strategic Alliances and Corporate Social Capital”, (Çevrimiçi): http://www.soc.umn.edu/~knoke/pages/
Todeva&Knoke.pdf.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 317
Tokol, A. (2005), Türk Endüstri İlişkileri Sistemi, Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
Tussie, D. (1998), “Globalization and World Trade: From Multilateralism to Regionalism”, Oxford Development Studies, Special Issue:
Globalization, Vol.: 21, No: 1.
TÜİK (2007), (Çevrimiçi): http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.
do?id=556, 02.08.2007.
Uludağ, İ. ve V. Serin (1991), Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, İstanbul: İTO Yay.
UNCTAD (1995), WIR 1995: Transnational Corporations and Competitiveness, New York: UN Publ.
UNCTAD (1996), Globalization and Liberalization: Development in the
Face of Two Powerful Currents, Report of the Secretary–General
of UNCTAD Ninth Session of the Conference, Midrand, South Africa, 27 April 1996, (Çevrimiçi): http://www.unctad.org/Templates/Download.asp?docid=1518&lang=1&intItemID=2582.
UNCTAD (1998), Handbook on Foreign Direct Investment by Small
and Medium–Sized Enterprises: Lessons from Asia, Geneva: UNCTAD Publ.
UNCTAD (2000), Enhancing the Competitiveness of SMEs through
Linkages, Geneva: UNCTAD Publ.
UNCTAD (2000), Report on the Expert Meeting on Relationships Between SMEs and TNCs to Ensure the Competitiveness of SMEs, Geneva: UNCTAD Publ.
UNCTAD (2000), The Relationship Between SMEs and TNCs to Ensure
the Competitiveness of SMEs, Outcome for the Expert Meeting,
Geneva: UNCTAD Publ.
UNCTAD (2000), WIR 2000: Cross–Border and Development, New
York and Geneva: UN Publ.
UNCTAD (2003), WIR 2003: FDI Policies for Development: National
and International Perspectives, New York: UN Publ.
UNCTAD (2004), World Investment Report 2004, Geneva: UNCTAD
Publ.
318 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER
UNCTAD (2005), Linkages, Value Changes and Outward Investment:
Internalization Patterns of Developing Countries’ SMEs, Trade
and Development Board, Ninth Session, 22–25 February, Geneva:
UNCTAD Publ.
UNCTAD (2005), WIR 2005: Transnational Corporations and the Internationalization of Research and Development (Overview),
New York: UN Publ.
UNCTAD (2006), WIR 2006: FDI from Developing and Transition Economies: Implications for Development (Overview), New York: UN
Publ.
Venables, A. J. (2001), “Geography and International Inequalities: The
Impact of New Technologies”, Journal of Industry, Competition
and Trade, Vol.: 1, No: 2, s. 139–159.
Walter, G. (2005), “Fostering the Development of Innovative SMEs”,
EU–RECEP–BCEOM, Moscow.
Wennekers, A. M. (2006), Entrepreneurship at Country Level Economic and Non–Economic Determinants, Rotterdam: ERIM Publ.
Wennekers, A. M. ve A. R. Thurik (1999), “Linking Entrepreneurship
and Economic Growth”, Small Business Economics, Vol.: 13, No: 1,
s. 27–55.
William, M. (2004), “The Changing Structure of Trade Linked to Global Production Systems: What are the Policy Implications”, International Labour Review, Vol.: 143, No: 1–2 s. 45–90.
Winter, S. G. (1984), “Schumpeterian Competition in Alternative
Technological Regimes”, Journal of Economic Behavior and Organization, Vol.: 5, Eylül–Ekim, s. 287–320.
World Bank (2002), Globalization, Growth, and Poverty: Building an
Inclusive World Economy, New York: World Bank Publ.
WTO (2001), International Trade Statistics, Geneva: WTO Publ.
Wycoff, A. (1993), “The Extension of Networks of Production across
Borders”, STI Review, No: 13.
Yaets, A. (1998), Just How Big Global Production Sharing, World Bank
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER 319
Policy Research Working Paper, No: 1871.
Yazar, İ. (2007), “Hükümet İşsizliğe Çözüm Formülünü Buldu”, Zaman, (Çevrimiçi): http://www.zaman.com.tr/haber.do? haberno=608299, 02.11.2007.
Yıldırım, O. (2000), “Osmanlı Esnafında Uyum ve Dönüşümler, 1650–
1826”, Toplum ve Bilim, Sayı: 83.
Yılmaz, B. (2004), “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Toplumda Üstlendikleri Roller Bakımından Analizi”, (Çevrimiçi): www.
dtm.gov.tr/ead/DTDERGI/ocak% 202004/kucuk.htm, 18.02.2006.
Yılmaz, F. (2004), “Türkiye’de Küçük ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ’ler)”,
(Çevrimiçi): http://http://www.isbank.com.tr/dosya/ekon–tr_kobiler2004.pdf, İş Bankası Yay.
Yoshino, M. Y. ve U. S. Rangan (1995), Strategic Alliances: An Entrepreneurial Approach to Globalization, Boston: Harvard Business
School Press.
Yüksel, A. (2005), BASEL–II’nin KOBİ Kredilerine Muhtemel Etkileri,
Ankara: BDDK Yay.
Zoltan, A. ve D. B. Audretsch (1990), Innovation and Small Firms,
Cambridge: MIT Press.
Zucchella, A. “The Internationalization of SMEs: Alternative Hypotheses and Emprical Survey”, (der.) J. H. Taggart, Multinationals in a
New Era: International Strategy and Management, Gordons Ville,
VA: Palgrave Macmillan Publ., s. 47–60.
320 KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI VE TÜRKİYE’DE KOBİ’LER

Benzer belgeler

Untitled - Sosyal Medya | Akademi

Untitled - Sosyal Medya | Akademi ve dönüşüme ülkelerin ayak uydurabilmesi ve küresel ekonomide güçlü bir konuma sahip olması, bu gelişmelere hızlı ve doğru şekilde cevap verebilme yeteneğine ve yeni alanlarda rekabet üstünlüğü gel...

Detaylı

rekabet değerlendirme araç kiti

rekabet değerlendirme araç kiti KÜRESELLEŞME SÜRECİ, DEĞİŞEN REKABET ve KOBİ’LER I. KÜRESELLEŞME KAVRAMI ve TANIMI

Detaylı